[]

İsa'nın son akşam yemeği tablosunun yerli sanatçı versiyonu

başlıktaki olayı biliyorsunuzdur. fotoda yerli müzik sektörünün sağlam isimleri yer alıyordu. cahit berkay, cem karaca vs gibi. 10 dk'dır google araması yaptım ama sonuç alamadım. sormak zorunda kaldım. o çalışma lazım bana. şimdiden çok teşekkürler bulacak bulduracak arkadaşlara...




 
data1.whicdn.com

google a cem karaca last supper yazınca çıktı
  • lehim ve havya ile mikrocip yapan adam  (24.05.15 16:20:04) 
sagda yesil tisortlu kim kaan tangoze mi?(git: )


  • baldur2  (24.05.15 16:24:28) 
koca türk rock tarihi 12 havari çıkaramıyor mu laaa?


  • kargn  (24.05.15 16:25:25) 
  • exlibris  (24.05.15 16:33:04) 
pbs.twimg.com :large


  • g7mor  (24.05.15 17:09:06) 
demek ki 2 versiyonu varmış. ahmet kaya'lı olan güzel de teoman işi bozuyor orada. nedense yakıştıramıyorum bu ustaların yanına onu. :D


  • matrix  (24.05.15 17:43:01) 
istanbul kadıköy'de bardan adam diye bir yer var. orada devasa bir duvar posteri olarak duruyor.


  • illegalstar  (25.05.15 06:53:57) 
[]

Beşiktaş'ta gidilesi nargile cafe önerilerinizi rica etmece

-nargile içebileceğimiz
-laptop götürüp rahatlıkla şarja takabileceğimiz
-oturdukça içimizin daralmayacağı

hangi mekanları önerirsiniz beşiktaş'ta?

öncelik sahil sırası olsun ama kartal heykeli - bkm arasındaki bölgede de olur tabi.

 
-"gececilerin ilgisini çekerim belki" güncellemesi-


  • matrix  (13.04.15 23:56:58) 
[]

Çaylaklıkta "online" kalma süresi hakkında

çaylak olanların ne kadar süre online kaldığının önemli olduğunu duydum. doğru mudur bilmem ama doğruysa şöyle bir sorum olacak:

şimdi çaylak olan biri 7/24 açık bilgisayarında sekmelerden birinde ekşi sözlükte login olsa, o sekmeyi kullanmadığı halde bile online kalmış sayılır mı sizce? yoksa online olma süresi sözlükte hareket ettiğiniz (linkten linke geçmece vs) süreyi mi kapsıyordur?


 
Bu bilgiyi kimden aldın bilmiyorum ama ben duymadım hic.

Online olma suresi değil ama her gün mutlaka bir kere online olmak gerekir ve yeterlidir.
  • elorelia  (24.03.15 15:03:08) 
online kalma süresi diye bir şey yok. süre bazlı değil bu işler yani. günde bir kez online olman yeterli.


  • norek  (24.03.15 15:03:46) 
Günde bir kez online olursan o gün için çaylak havuzuna girersin. Çaylakların sıralamasını etkileyen tek unsur bu. Onun dışında 24 saat online kalan çaylakla 10 saniye online kalan çaylağın arasında bir fark yok.


  • syd  (24.03.15 15:13:07) 
onu ekşi sözlüğe sormak gerek. facebook gibi, "la bu adam online mı" diye sorgu gönderiyorsa sürekli mümkündür. diğer soruna yanıt yok


  • patr  (25.03.15 05:42:47) 
[]

Önerebileceğiniz TTNET alternatifleri var mı?

TTNET'ten aradılar da bugün. efendim tahahhüt süreniz bitti, netlimitsiz bilmem ne hödösü için 60 tl yapalım 24 ay çakalım dediler. düşüneceğim dedim.

biliyorum hepsi ttnet altyapısını kullanıyor bla bla ama yine de insan merak ediyor. çünkü son 6 aydır turknet zırt pırt arıyordu "ev telefonu da dahil şu kadar tl ödeyin bize geçin" diye.

başka neler var bilmek istiyorum.

aslında tahahhütsüz birşeyler süper olur da, ille olacaksa süresi az olsun isterim. download'cı insanım bu arada. diziler, filmler, x-art'lar vuhuuu...

 
kablo tv bağlantınız varsa uyduneti öneririm. ben uydunetteyim fiyatları da uygun. şuradan tarifelere bakabilirsiniz: www.turksatkablo.com.tr


  • error522  (23.03.15 14:50:59) 
fiber varsa fiber. yoksa uydunet.


  • check minus  (23.03.15 14:52:33) 
sitesinden binamda var mı diye kontrol ettim ama yokmuş malesef. uydunet yalan yani alternatif olarak. uydunet olmayan yerde fiber hiç yok tabi. :)


  • matrix  (23.03.15 15:03:11) 
x-art'a kota dayanmaz aldfkjghd :)

superonline'a kızgın olmasam önereceğim ama apartmana ip tv bağladıklarından beri hızım bok gibi. en güzel geri beslemeyi apartman komşularınızdan alırsınız.

Taahhütsüz olduğunda çok pahalı oluyor hepsi, paket fiyatu 60'sa 90 diyorlar...
  • kimlanbu  (23.03.15 15:14:52) 
[]

Batman'deki Joker'in kişiliği hakkında

Şimdi tamam, Heath Ledger insanı Joker'i çok süper oynamış ve bir çoğumuza sevdirmiştir. Filmin de kendisini bir kaç level yukarı taşımıştır.

Yine de Joker üzerine objektif bir bakış attırasım geldi.

Ben öyle ya da böyle "hastalıklı bir zihin" olduğunu düşünüyorum Joker'in. sizler ne dersiniz bu konuda? "onun tarzı var" demek yeterli olur mu misal. kimin tarzı yok ki hani. bir de Joker'in bir felsefesi var mıdır sizce...

 
Işin özü o zaten. Hastalıklı zihinlerin de bir felsefe yaratıp, onun üzerinden varlığını sürdüreceği, sürdürebileceği.
Takibi de hastalıklı bir tip Joker, hem de alasından.ü
Edit: Joker'in felsefesi kendi düşüncelerini hayata geçirmektir.
  • gece lampulu  (20.03.15 13:27:42 ~ 13:28:36) 
The Killing Joke'u okusana sen bir. Joker'in nasıl Joker olduğunu ve kişiliğini anlatıyor.


  • whimsical  (20.03.15 13:29:33) 
akıl sağlığı dahil her şeyini kaybetmiş ve hiç bir şeye sahip olmak istemeyen bir insanın, diğerlerini de kendi durumuna çekme çabası olarak görüyorum, bu bir felsefe değil, joker gibi bir karakter için hayatını sürdürme, kendini var etme yolu.

bu yüzden de harvey dent gibi, her şeye sahip görünen ama kolayca her şeyini kaybedip deliliğe itilebilecek tipleri seçiyor. insanları, kendisi gibi, empatisiz, umutsuz, acımasız ve umursamaz yapmaya çalışıyor.

bu arada batman bir kahramandır ama akıl sağlığı pek yerinde bir arkadaş değildir, yarasa kostümüyle suçlu avlayan bir milyonerdir, tuhaf bir espiri anlayışı vardır, joker in bir nevi aynadaki yansımasıdır. batman deliliğin her şeyi umursayan, her şeye sahip, takıntılı yönüyse, joker deliliğin hiç bir şeyi umursamayan, hiç bir şeyi olmayan, takıntılı yönüdür.
  • alice practice  (20.03.15 13:35:15) 
[]

Son kullanma tarihi geçen içkilerle alakalı...

nasıl becerdiğimizi sormayın. :) başımızdan geçen taşınma mevzuları sırasında açılmamış kolilerden birinde 3 şişe içki buldum.

1) bomonti bira. boynunda 10/11/13 yazıyor.
2) remy martin - fine champagne cognac 50cl. hiç açılmamış. arka tarafında en aşağıda 2010/06/30 yazıyor.
3) baileys irish cream 1L. bunun da arka etiketinde best taste before 09-2014 yazıyor. bu açılmış zamanında ve biraz tadına bakılmış.

bomonti'yi sallayın, onu esprisine yazdım. istesem de içmem ama saklarım bundan sonra hatıra olarak. ama diğer 2 yabancı içkiyi atmaya kıyamadım. deneyimim de yok tarihi geçmiş içkiler adına. şu durumda içilebilirler mi? (içmekten kasıt da kafaya dikip bitirmek değil. tadına bakmak işte.) yoksa vücuda zarar verecek şekilde maddesel olarak değişim göstermişler midir?

şimdiden teşekkürler bilimsel olarak iş görecek cevaplarınız için.

 
Bailey's direkt çöpe.

Diğerindee sıkıntı yoktur diye düşünüyorum.
  • cakabo  (28.02.15 10:55:22) 
[]

[felsefe yapmaca] Emrah S.'in "mutluluk" için söylediği cümleye ne dersiniz

"Mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. Mutsuzluk için tek neden yeter."

adamın kitabındaki bu söz aklıma takıldı da. farklı insanların bakış açılarını merak ettim.

bir yanım katılıyor, diğer yanım inandırıcı bulmuyor. katılmayan tarafım bunu "kolay pes etmek" olarak yorumluyor. sorun "mutsuzlukta" değil bizzat kişinin kendisinde de olabilir gibi. o bir neden "hangi konuyla" alakalı ise, tam tersi bir gelişme de sizi mutlu edebilir ki bu da "tek bir neden" olmuş olabilir mutlu olmak için de...

sizler ne düşünüyorsunuz? (lütfen emrah serbes'i burada etkisiz eleman olarak ele alın. onun kişiliği vs sorudan bağımsızdır. bizzat şu netlikte olursak sevinirim: "bu cümleye katılır mısınız? katılmaz mısınız? ve neden?..." )

 
yapmak ve yıkmak gibi olmuş bu cümle

bina yapmak çok zordur, bi çok şey gerektirir yorucudur ve uzun zaman alır, yıkmak ise bi dinamite bakar ve anında toz olur her şey..

bir an için mutluluk değil, hayatta ulaşmayı amaçladığımız mutluluk için uygun geldi bu cümlesi bana
  • emeritus  (19.02.15 01:22:15) 
katılıyorum.
hayatının büyük bölümünde mutlu olduğunu söyleyen bi insanı inandırıcı bulmam mesela.. İnsan kolay alışır güzelliğe mutluluğa. Birşeye sahip olmanın mutluluğu 3 maksimum 5 gün sürer daha iyi bi iş daha güzel bi ev vs. ancak her manevi mutlululuk beraberinde yıkım tehlikesi getirir.
hayatımızın büyük çoğunluğu acı elem ve yaşama uğraşı.
  • zenciamacalismiyor  (19.02.15 01:31:13) 
Salt mutluluk duygusu açısından baktığımda genel olarak en az 2sebep/ya da değişken görüyorum diyebilirim. O anda mutlu olma eşiği/mutluluğa hazır olma durumu/mutlu olma isteği gibi duygular birinci sebep. Mutluluk veren olay/kişi vb.ikinci sebep. Ama birisi şunu diyebilir; aynı olay karşısında her zaman aynı ve eşit derecede mutluluk duygusuna sahibim. Bunu diyen insan tutarlı mı olur yoksa hasta mı bilmiyorum. Çok acı bir deneyim yaşarken genelde seni mutlu eden bir şeyle mutlu olman mümkün değil bence.
Ama mutsuzluk öyle mi azizim. Mutsuzluk öyle bizdendir öyle bizdedir ki yanına bir yancıya asla ihtiyaç duymaz.

  • suspendline  (19.02.15 01:42:22) 
@godoşu beklerken nasılsın tatlım :) umarım afiyettesindir. bilirsin senin yazdığın çoğu şeyi seviyorum.

evet şimdi godoşu beklerken mutlu oldu mu, inceleyelim.
Evet ben onun için bu dünyada bir amaç ya da araç değilim hatta hiçbir şey ve hiç kimseyim. Ancak kim kendisiyle ilgili iyi niyetli cümlelerden/sevgi gösterilerinden ya da abartırsak mesela iltifatlardan hoşlanmaz ki?
Yahu mutlaka hoşlanmayan vardır ama id, ego, süperegoysa buyurun; mutlak surette içinde bir yerler ısınır insanın. Mutluluğun bir şeylere bağlı olmadığını düşünmek bana polyannacılık gibi geliyor. Ama kendi içindeki duygu durumunu göz ardı etmek de aptalca. Bu sebeple iki değişken iki dinamik var diyorum.
Aslında godoşu beklerken böyle bakınca seninle ortak bir penceremiz var.
Mutsuzluk konusunda ise sanırım ben senin kadar iyimser değilim. Yani mutsuzluktan kaçmak ya da mutsuzlukta boğulmak gibi iki uç ayrım yapmadan şunu net bir şekilde söyleyebilirim dozunda mutsuzluk ekmek gibi su gibi bence yaşamımızda. Kaçmak için uğraşanlar vardır elbette ama ben eminim onların bile içinde bir yer mutsuzluğa koşmak istiyordur. Burada aklıma hep damar/bunalım şarkılar geliyor. Bilinçli bir tercih değil midir geceleri oturup eskileri düşünüp acıklı şarkılar dinlemek. Ben yapmam diyenin alnını karışlarım. Zaten ben mutsuzluğu korkunç ya da kötü olarak tanımlamıyorum. Olsun azıcık iyidir.
  • suspendline  (19.02.15 02:31:49) 
dawkinsin bu minvalde bir sözü var.
hayatta kalmanın birkaç temel kuralı var, ölü hale gelmek için ise sayısız neden.
misal işte, yemek, su, barınak bulup eş ayartıp çiftleşirsin.
ama yumurtalarını koruyamazsın, neslin tükenir, uçamazsın kaçamazsın neslin tükenir, kıtlık olur yiyecek kalmaz neslin tükenir, kızlar sana bakmaz neslin tükenir... tarihe karışmanın sayısız yolu vardır.
  • ismail yk  (19.02.15 05:56:38) 
Pek de katılmadım. İnsanın kişiliğini hesaba katmamış. "Her şey seçimlerimize bağlı" derler; bu çok doğru ama bu seçimleri "Ben mutlu olmayı seçiyorum" gibi saçmasapan bir 3. sınıf kişisel gelişim kitabı cümlesi ile yaptığımızı sanmıyorum. Seçimlerin bizim kişiliğimizle birlikte şekillendiğini düşünüyorum.

zenciamacalismiyor "İnsan rahatlığa kolay alışır" demiş. Doğru ama zorluğa da alışır. İnsanoğlu ne versen alır bence. Ne versen daha fazlasını da ister. Bu ikisi arasında herkesin bir kişisel dengesi var. Bazıları daha açgözlü, bazıları daha kanaatkar olabilir. Bu ikisi bir arada olabilir. Sahip olduklarınla mutlu alıp daha fazlasını için uğraşmak mutluluğun kendisi olabilir. Kendi açımdan temel olmazsa olmazların dışında bir şeyleri kaybetmek anlık mutsuzluktur, bir zaman sonra zaten geçer gider. Bu büyük bir şey değilse yatmadan önce aklıma gelmez bile.

Mutsuzluk için tek neden nedir? Sağlığın yerinde ise, başını sokacak yerin varsa (ve yakın gelecekte olmama olasılığı pek görünmüyorsa), bir iki hayati meselede de sorun yoksa, mutlu olmaması için nedeni yok insanın. Bu demek değil ki sürekli ot çekmiş gibi kafa güzel dolanalım. İnsanın anlık mutsuzlukları olur. Anahtarını evde unutur, parmağı kapıya sıkışır, metrobüse binmek zorunda kalır. Böyle şeyler hep olacak. Eğer mutlu olmak için insanın kişiliği tüm her şeyin mükemmel olmasını bekliyorsa ve kronik mutsuzsa, o ömür harcanmış ve gereksiz yere heba edilmiş bir ömür gibi geliyor bana.

Bu konuda yapılmış çalışmalar gösteriyor ki, insanın ne zaman ne ile ne olduğu kendinde gizlidir. Burada mutsuzluğu ve mutluluğu yaşamdan alınan tatmin düzeyi olarak tanımlıyorlar. Tek sorunu para olan mutsuz bir insanın sorunlarını çözdüğünde, bir süre mutlu oluyor, sonra yeni hale alışıyor ve yeniden mutsuz oluyor. Birçok sorunu olan mutlu bir insan da yeni hale biraz daha uzun sürede alışsa bile alışıyor ve mutlu (tatminli) bir insan olmaya devam ediyor. Sonuçta anlık şeyler dışında, kimsek ona dönüyoruz. Kürkçü dükkanımız orası. Biz değişmeden de mutluluğumuz mutsuzluğumuz değişemez.

Ayrıca hayat tatmininin nesilden nesle fark ettiğini düşünüyorum. Y neslinin aynı şeyle daha mutsuz olduğu da bir gerçek.
Şurada bilimsel olmayan bir makalede Mutluluk = Gerçeklik - Beklentiler diye bir formül var. Beklentiniz gerçeğe göre yüksekse mutsuzsunuz, beklentileriniz düşük olduğunda daha mutlusunuz. Makalede anlatılan ise özetle, Bir Y nesli büyük politik ve ekonomik sorunlarla büyüdüğünden beklentileri az, ama gerçeklik onların beklentilerine göre yüksek olduğundan mutlular. Y nesli ise teknolojik bir bollukla büyüdü, Facebook'ta da milletin mutluluğunu izleyerek büyüyor. Böylelikle gördüğü şeyler kendisinde olmayınca mutsuzluk hissediyor. (Ek bilgi: Buna da bilimsel olarka "göreceli yoksunluk" deniyor). Y nesline ayrıca kişisel gelişim ile ilgili her türlü şey "Sen özelsin, sen bir tanesin. Dünyada senden başka bir tane daha yok" tırıvırıları ile de büyüdüğünden beklentisi kökleniyor. Böylelikle beklenti-gerçeklik arasındaki fark yüksek olduğundan mutsuz bireyler oluyorlar.

Burada erken Y ile geç Y'yi de ayırmak gerek. 1980-1985 arası Y'ler daha çok X özelliği gösterdiklerinden (daha doğrusu X nesli ile geçiş özellikleri gösterdiklerinden) genellikle daha mutlu bireyler. 1990 sonrası ise tipik Y nesli ve genellikle mutsuzluk yaygın. Örneğin, erken Y'ler kendilerini geliştirmek adına farklılaştırırken, geç Y'ler ise birbirine benzemeye çalışıyorlar ve bu açıdan da daha önceki nesillerden daha büyük bir nesil farkı doğuyor.

Ya da şöyle göstereyim. X ve erken Y'lerin büyüdüğü müzik (küresel olarak) metalin altın çağının verdiği enerik bir öfke ve renkli renkli pop müziklerin verdiği titreşim ile büyürken, geç Y'ler grunge gibi daha çok "Hayat ne kadar da dandik", "Yaşamak ne kadar da zor" temalı şarkılarla veya rap, hip hoptan gelen sinirli ama bir o kadar da bunalımlı sözlerle büyüdüler.

Özetle, bu mutluluk nesle de bağlı. Nesil zaten kişiliği de şekillendiriyorlar.
  • aychovsky  (19.02.15 09:26:47) 
benim söylediğim bir söz de şudur;

mutluluğun tanımı yok, mutsuzluğun çok...
  • mza  (19.02.15 09:38:38) 
Kısmen evet, kısmen hayır.
Şöyle açıklayayım kendimce:
Hani hep derler küçük şeylerden mutlu olmak, işte mesele orada yatıyor. Sizin mutluluk bareminiz nerde?
Tam tersi de "mutsuz" olmak için niçin tek bir sebebi yeterli görüp mutsuzluğa balıklama dalıyoruz. Niye?
Neden o ufacık bir hadise bizi mutsuz etmeye yetiyor ya da biz hemen kendimizi mutsuz/huzursuz/sıkıntılı hisstmeye başlıyoruz. Bence mutsuzluğu getirdiğini düşündüğümüz faktörleri çoğaltmamız lazım. Yani "bugün şu oldu, aaa çok mutsuzum, çok moralim bozuk, çöküntüye girdim" vs.vs.vs. gibi detaylar "1" ile tanımlanmamalı, artmalı. Çok çok sayıda olursa mutsuz olmalı insan, "1" iken değil.
Umarım anlatabildim.
  • gece lampulu  (19.02.15 09:44:52 ~ 09:47:14) 
[]

Facebook'ta paralı mesaj atarken (diğer kutusu yerine gelene gitsin diye)..

önemli bir konuda yazdığımız mesajın "diğer kutusu" içinde kaybolmaması için, baktık 0,60 kr bir ücreti var diye, bastık parasını yolladık. işlevsel oldu. şak diye görüldü. ki amaç görülmesi idi.

merak ettiğim konu şu. şimdi normalde "paralı yolla" seçeneği yok. biz yazıp gönder dediğimizde o bize sordu "0,60 kr verirsen direkt gelen kutusuna gönderebiliriz" diye. peki biz aynı kişiye 2. bir mesaj atmak istediğimizde tekrar para verecek miyiz yoksa 1 kereye mahsus mudur bu?

çünkü hala seçenek yok ortada "gelene gönder" ve "diğere gönder" şeklinde. kesinlikle parasını verip gelene gitmesini istersek ne yapıyoruz?

 
artık beleş


  • bekçi hurşit'in eline lüverver vermişler  (15.12.14 01:50:20) 
para kazanmaktan çok spam önleme yöntemi olarak getirildi bu yöntem diye tahmin ediyorum. ilk mesaj ödemesinden sonra, senin kanlı canlı insan olduğunu anlayıp geri kalanı ücretsiz yapıyor.


  • backpacker  (15.12.14 04:06:38) 
[]

söz vermek (ve/veya sözün tutulmaması) ile alakalı etkilendiğiniz cümleler?

öyküleşecek bir yazının içine eklemek üzere "söz/ler vermek" ve/veya "bu sözün tutulmaması" üzerine ünlü birilerinin olur, bir kitaptan olur, filmden olur, sizin kendi üretiminiz olur, kısacası "kapak" etkisi yaratabilecek özellikli de olabilir, size etkileyici gelen cümleleri okumak isterim.




 
"Söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir, ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisindir."


  • nereye bu gidis  (08.12.14 21:09:57) 
“Promises are only as strong as the person who gives them.” -Stephen Richards

Biraz esprili ama yine de düşündürücü (O kadar kötü durumdayız demekki.)
“The best promises forever seem to be made by amnesiacs.” -Chris Gould

“O, that's a brave man! He writes brave verses, speaks brave words, swears brave oaths, and breaks them bravely!”
Size Nasıl Geliyorsa, Shakespeare

“Promises were like laws; smart men knew when to break both.” (Bunun sahabını bilmiyorum.)

Ve en güzeline geldik: Söz vermek göt vermeye benzemez.
  • battal gemalmaz  (08.12.14 21:11:22) 
bizde "söz senettir".

bir de "söz ağızdan bir kere çıkar." (verilen söz tutulur, değiştirilmez, verilmesi ciddi iş olduğu için, bir daha değiştirilemeyeceği için ağızdan dikkatle çıkmalıdır.)
  • tedirginlik hucresi  (09.12.14 00:52:21) 
[]

Mimarlık okuyanlar için Autocad kullanma hakkı nedir?

kuzenim mimarlık okuyor. autocad'in sitesini kurcaladım ama çok fazla dolu bir site olduğundan çıkış yolu bulamadım.

okul okuyan öğrencilerin geçici olarak ücretsiz olarak kullanabildiklerini söyledi bana. konu hakkında bilgisi olanlar varsa uygun yönlendirmeyi yaparlarsa çok seviniriz.

bir de yöntem nasıl olacak. siteden kayıt olunca bize indirme linki mi verecek?

(gerçi ben bu fikirden önce 2012 kurdum, crack'ledim, kullanıyordu misler gibi ama, geçen yanlışlıkla güncellemiş programı. şimdi uninstall edip yeniden kursak bile tam açılırken ortadan kayboluyor pencere. bir türlü çözemedik gitti o problemi.)

 
  • mayaa  (06.12.14 21:50:36) 
evet öğrenciler için ad soyad mail adresi ve okul ismi yazarak hemen indiriyorsunuz programı siteden. 3 sene için geçerli.

normal versiyondan farkı, benim aldığım çıktılarda ''student version'' tarzı bir yazı oluyor genelde, bir de özellikleri kısıtlı diyorlar da öyle deneme sürümü gibi bir şey değil, gayet kullanılıyor yani bizim sınıfın yarısı öyle kullanıyor hatta. tam olarak neler kısıtlı hatta kısıtlı mı tam olarak bilmiyorum bile.
  • gizemlikovboydankacankertenkele  (06.12.14 22:02:14 ~ 22:02:32) 
Educational versiyonunu indireceksiniz. Çalışırken full sürüm ile farkı yok ancak çıktı alırken üstüne bir watermark atıyor. Okulda hocalar jüride dahi buna takılmıyor ama istemezseniz çıktı asamasinda o watermarki kaldırmanın hilesi de var. Arkadaşlarına sorsun, bütün mimarlık, end tas öğrencileri falan bilir bunu.


  • manuel mandalina  (06.12.14 22:08:02) 
[]

instagram'da "şu" nasıl yapılıyor?

1kitap1insan gibi hesaplar var. onların adını etiketleyerek bir paylaşım yapınca seni görüyorlar ve paylaşımını kendi hesaplarında yayınlıyorlar. işte bunu nasıl yapıyorlar?

normalde fotonun aynısını yayınlıyorlar sayfalarında. altına da işte "bugünki paylaşımımız @abuzittin kişisinden gelmiştir" falan yazıyorlar. yani o adamınkini rt etseler (ki instagramda rt yok diye biliyorum) adamın foto altı yazıları da görünür hani. bunda öyle olmuyor. bunun için fotoyu telefona kopyalamaları lazım. ama instagram bu hizmeti de sunmuyor.


 
  • bruceandwayne  (29.11.14 00:01:49) 
Screenshot yapıpta paylaşabilirlerde.


  • phoenixboy  (29.11.14 00:12:52) 
repost için ek uygulamalar var, onu geçtim resmi kaydedip baştan gönderme şansı da var. windows phone kullanıyorum, 6tag adlı uygulamada ikisi de yapılabiliyor...

i.imgur.com

bahsettiğin de bu sayfa sanırım, bariz belli... ss alıp paylaşmışlar ki kullanıcı adı ve "6s" diye süre vs. görülüyor.
  • ucan spagetticanavari  (29.11.14 04:06:32) 
[]

Vücuttaki yağ oranını düşürmek için en net kıstaslar nelerdir?

elbet kişiden kişiye değişecek bir konudur. yine de teorik olarak sormak istiyorum.

ana amaç yağ oranını düşürmek. yani göbeği yok etmek falan.

bunun için türlü türlü dietler, spor formları ve hepsinin ortak çalışması falan şarttır da; yine de matematiksel olarak;

-şunlar KESİNLİKLE artık tüketilmeyecek ya da en kötü ihtimalle AZALTILACAK (misal şeker)
-bunlar da onların yerine daha çok TÜKETİLECEK (misal su)

dediğimiz gıda maddeleri nelerdir? isterse o yağ oranına milyonda 1 etki etsin farketmez. doğa kuralları adına soruyorum yani bunu.

cahil birine anlatır gibi anlatabilirsiniz. yani "bunu kesin biliyordur" diye düşünmeyin lütfen. sabah 1 tane yumurta kesin ye, ekmek kepek olsun... gibi gibi herşeye açığım.

yaş 29, boy 170, kilo 78

spor olarak uzakdoğu kökenli kas ve tendon çalışması olan bir tür çi-gonk sayılan "yi jin jing" eğitim geçmişim var. onun form setini yapmaktayım. sabah uyanınca ve akşam yatarken yapılmakta. şimdilik bir spor salonu ritüeline alıştıramam kendimi. ama günlük mekik ve şınav setleri ekleyebilirim. aslında yapıyorum da çok az oluyor. bir de yürüyüş yapabilme imkanım var. çok kassam bisiklet de alırım da şimdilik eldekilerle yetineyim diyorum. sigara içmiyorum bu arada.
asıl sorum tabi gıdayı adam etmekte.

 
önce spor. sporcu olarak bilirsinki yağ yakımı kardiyodan 15 20 dakika sonrasında maximum seviyeye çıkıyor. ben genelde kardiyoları sporumun başına ve sonuna koyduğum için çok iyi sonuçlar aldım.

bunun dışında spora başlamadan yeşil çay içtim sürekli. (l-carnitine deneyebilirsin.)

şekeri kesinlikle kesiceksin. %100. şekeri hayatından kesince farkı çok iyi anlıyorsun.

yağlı yemeyi kesiceksin.
  • false pretension  (24.11.14 05:05:27) 
önce spor, mutlaka yemek, uykusuz asla.. böyle değil işler.

sıfır spor yapıyorum. %6 yağ oranım var. kaloriye dikkat et. ihtiyacından fazlasını alma. temiz beslendiğin taktirde yağ oranını düşürebilirsin.

spor ayrı bişi, onun kulvarı farklı.
  • ibomiu  (24.11.14 06:02:41) 
(bkz: ketojenik diyet)
(bkz: intermittent fasting)
(bkz: hiit)

Bunlarla makine gibi yağ yakarsın.
  • arnold schwarzeneger  (24.11.14 07:46:11) 
öyle maddeler yok. saglik kaygısı tasımıyor ve sadece yag oranını dusurmeye calisiyorsan yalnızca şeker yiyerek bile bunu başarabilirsin.

ama bunu bilmek istemiyordun aslında tabi.
low-carb uygula, haftada 1 gün refeed yap (istedigin kadar ye)
spor yapacaksan bodyweight çalışmalarını takip edebilirsin. bisiklete gerek yok. bi de mekik çekmeyin lütfen, plank falan yapın.
  • sage  (24.11.14 09:46:45) 
[]

Biraz mekik, hiç mekikten iyi midir?

:)

tüm ayrıntıları kenarda tutaraktan (çok mekik çekersiniz ama yemek ve uykuyu adam etmezsiniz, ya da günde az çekersiniz mesela 15-25 kadar... gibi gibi) kesin olarak bunu söyleyebilir miyiz matematiksel olarak:

mekik, hiç mekikten her zaman koşulsuz daha iyidir.

 
gun icersindeki kalp ritmini yukselten tek olay 15-25 mekikse, neredeyse hic cekmemekle bir. 15-25 mekik dedigin bilemedin 2 dakka suruyor. etkili olmasi icin sureyi uzatmak lazim. hedefsiz oldugun varsayiyorum :).

sonuc olarak hic yoktan iyidir. ayda yilda bir dis fircalamak, gunde iki paket sigara icip, sonra bir sigara az icmeye baslamak gibi hic yoktan iyidir.
  • yirtik foto  (24.11.14 04:52:27) 
Mekik daha çok hip flexorlar üzerinde etkili, karın kaslarını kısmi olarak çalıştırıyor. Hiç yoktan iyidir elbette ama ne kadar iyidir? Varla yok arası.


  • arnold schwarzeneger  (24.11.14 07:47:19) 
değildir.
omurganı eline alırsan anlarsın, vay ben ne ettim diye.

ama plank, hiç planktan her zaman koşulsuz daha iyidir.
  • sage  (24.11.14 09:47:48) 
[]

Kostüm tadında kukuleta arıyoruz? gören duyan? şurada var diyen?

merhabalar, bir arkadaşıma kukuleta lazım oldu baştan aşağıya şeklinde. yüzüklerin efendisi evrenine uygun olabilecek tarzda. nerelerden (istanbul ya da yurtdışında site olarak) temin edebileceğimize dair fikrinizi almak isterim. şimdiden teşekkürler.




 
bir iki kullanımlık kostüm için yurt dışı falan o kadar masraf yapmayın derim. çünkü onun yapımı çok basit. isterseniz bir terzi bulun isterseniz yapıştırarak bile yapabilirsinz.

boyu ne kadar olacak, yere kadar mı osun istiyorsunuz, dizde mi olacak ve kullanacak kişinin boyu ne kadar yazın, nasıl yapacağınız tarif edivereyim.
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (14.11.14 22:41:55) 
[]

İstanbul'daki IMAX salonları arasında fark var mı? deneyimleriniz?

Senelerdir istinyepark'taki IMAX salonuna gelen neredeyse bütün filmleri izledim. Zaten cinemaximum'a para verilebilecek tek şey imax'tir. gerisi değmez o acımasız rakamlara.

İstinyepark IMAX'in hakkı var şimdi. Görüntü desen çok net. (Tabi özellikle imax teknolojisi ile çekilen filmlerin gösterimini kastediyorum. Yoksa bizim bu salonda Recep İvedik 4 çöplüğünü bile göstermişlerdi açgözlülüklerine doyamayıp daha çok paralar kazanmak için. salonun teknolojisi müsait yani sıradan filmleri de oynatmaya. onları es geçelim konumuzdan.) Gravity mesela hayran bırakmıştı. O kadar büyük bir perdede o kadar net, canlı bir uzay keyfi yaşamak anlatılmaz.

Ses desen kristal berraklığında. (bu ne demekse. ama başka sıfat bulamadım anlatabilmek için.) tabi bazen yeterince açmıyorlar sanırım. benim övdüğüm yeterince açılanlar. Robocop'ta mesela kulaklar bayram etmişti. Ya da Fury'de.

Sonradan MarmaraPark'ın içine de açtılar imax salonu. 1-2 sene önce galiba. ve bu sene de anadolu yakasında da AkasyaAVM içine açtılar bir tane. İstinyepark dışındakilere hiç gitmedim. Mesafe olarak uzak kalıyorlar bana.

O yüzden de bu konuyu açtım işte. Hepsini (ya da en az iki tanesini) deneyimlemiş olanlar varsa aralarında fark var mı? varsa nelerdir duymak isterim... (işin bir de yurtdışı hali var ama onu da deneyimlemiş olan varsa eklemesinde sorun olmaz. çünkü sanırım imax aslında 70 mm birşeymiş. biz türkiye'de digital imax salonlara sahip olduğumuzdan o deneyimi yaşayamıyormuşuz. aslında akasya avm yeni açıldı ya, işte acaba onda bu teknolojiyi kullanmış olabililer mi diye merak etmekteyim.)

bu arada şu örneği de vermek istiyorum. The Dark Knight filmi çekildiğinde imax kameraları çok külfetli bir teknoloji olduğundan filmin tamamı yerine, bazı sahneleri imax'li çekilmişti. sonra görüntüler birleştirilmişti. bu farkı normal bir salonda hissedemediniz doğal olarak. Ama imax salonunda şöyle bir deneyim oldu. Filmler malum dikdörtgen görüntü içinde yer alır. altta üstte beyaz şeritler vardır. işte o filmi izlerken, eğer imax'li bir sahneye sıra geldiğinde o beyaz şeritler adeta yok oluyordu. yani oralara da filmden sahneler doluyordu. zaten perde kocaman hani, bir de o şekil alınca karşı duvar bildiğin komple film halini alıyordu.

Son olarak da Avatar'dan bahsedeceğim. istinyepark imax'te en büyük film deneyimini Avatar 3D ile almıştım. Onun 3D'si gibi bir 3D zaten hala gelemedi ama onu bir de imax salonunda izlemek apayrı bir deneyim idi.

cevaplar için şimdiden teşekkürler.

 
madem hazır konu açılmış ben de bi soruyla kaynayayım araya.

marmara park'da interstellar izleyeyim diyorum, hafta içi izleyeceğim için yer sıkıntısı olmaz heralde. hangi koltuklar iyidir? bi de online olarak nereden alabiliyoruz bileti?
  • loser blueser  (08.11.14 16:58:37) 
@loser blueser:

senin sorunu ben cevaplayayım hemen ki benimkisi dağılmasın. cinemaximum biletlerini satmak için kendi sitesini kurdu ve mybilet ile yollarını ayırdı. sen şu linki takip edeceksin:

www.marsgate.com.tr

ve ben olsam K ya da L sırasının ortalarından alırdım. K'den öncesi (perdeye doğru) film izleme algısını bozuyor biraz. yani perde çok büyük olduğundan gözün odaklanması zorlanıyor. hele ki aksiyon sahnelerinde iyice işkence haline geliyor.
  • matrix  (08.11.14 17:12:00) 
[]

yanlış adrese gelip haciz yapmaları konusunda bilgi isteği

az önce eve geldim ki daire kapısında bilmem ne hukuk bürosundan bırakılmış bir bilgi kağıdı var.

alakamız olmayan bir isim ve soyisime ait bir borçtan dolayı "yapı kredi kankasına olan borcunuzdan dolayı adresinize hacze gelinmiştir. evde olmadığınızdan dolayı şimdilik işlem yapılmamıştır. bizi arayın. yoksa bir dahaki sefere icra memuru, polis ve çilingir ile kapınız açılacak ve eşyalarınız haczedilecek." notu var. bir de dikkat 10 gün sürelidir yazmışlar.

tamam, şimdi telefonları arayıp avukat ile konuşup durum açıklanacak (heralde bu adreste bizden önce oturanlara ait. bilemiyorum) falan ama benim sormak istediğim abuk durum şu:

diyelim ki ben şehir dışındayım. anca 2 hafta sonra geleceğim. kağıdaki kağıdı da görüp bana haber verebilecek kimse yok. şimdi bu karışıklığı netleştirmeden, bu denyolar gelip kapımı kırıp benim değerli eşyalarımı alıp gidecekler mi yani? bu nasıl bir haktır? ("türkiye abi ne bekliyorsun ki" diyeceğinizi tahmin ediyorum ama olsun, insan yine de bir mantıksallık istiyor..)

 
benzerini gazetede okumustum. baskasının esyalarını haczetmişlerdi.


  • all girls dream  (29.09.14 17:16:22) 
avukata ihtarname gönderin noterden ki daha sonra bilmiyorduk demesin.

hiç değilse e-posta gönderin ki elinizde avukata bilgi verdiğinize dair kanıt olsun.

adreste sizin oturduğunuzu ve borçla bir ilginizin olmadığı bile bile haciz yapmamaları gerekiyor.
  • m e l t e m  (29.09.14 17:17:54) 
iyide mernis vardi hani?

adresiniz guncel değil mi?

nufus mudurlugunde bu adresde baskasi gozukuyor olabilir mi?

tahmin ediyorum ki bankanin elindeki adres ile degil, tc kimlik no sisteme girildiginde cikan adres e gore islem yapilir.
  • cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam  (29.09.14 17:40:34) 
[]

Ebay'den satın-alma üstadlarına 2 sorum var...

soru 1:

www.ebay.co.uk sitesinde 1 tane birşey beğendim. £4.00 fiyatı var. "postage" bölümünün "see details" kısmına girdiğimde de şu bilgileri okuyorum:


Item location: Ware, United Kingdom
Posts to: Worldwide
£3.00 Turkey Standard Int'l Postage

şimdi bu ürünü alırsam bana toplamda 7 euro'ya mı patlayacak? postacı kapıma kadar getirdiğinde ekstra para isteyecek mi benden?


soru 2:

yine aynı sitede £21.00 bedelinde bir ürün var. ve açık artırmada. 3 gün sonra bitecek. bunun da "postage" kısmında "May not post to Turkey - Read item description or contact seller for postage options" yazıyor idi. ben de adama özel mesaj atıp ürünü türkiye'ye yollayabilecek mi diye sordum. bana 10 dk arayla 2 ayrı mesajla şöyle geri döndü:

- yes sure no problem i will just get a price from royal mail.

- just got a price and it will be £69 to send it

bu ürününün açık artırmasını ben kazandım diyelim. bana toplamda 21+69= 90 euro'ya mı patlamış olacak? gümrük vergisi muhabbeti nasıl işliyor. yani ürünün asıl bedeli olan 21 euro üzerinden mi yoksa kargo dahil bedeli olan 90 euro üzerinden mi sınırı geçip geçmediğime bakılıyor ve bana vergi çıkartılıp kapıda teslim ederlerken alınıyor?

soruların haricinde ekstra tavsiyeleriniz, püf noktalarınız falan varsa dinlemek isterim. o kadar kıl oluyorum ki türkiye'de olduğuma. süper şeyler bulunabiliyor ebay'de ama kargodur, gümrüktür bel büküyor.

 
öncelikle £ euro değil pound.
ürün bedeli €75'i veya farklı birimle eşdeğerini geçmezse sorun olmaması lazım. teslimatta ücret istenmiyor.
resmi olarak sadece ürün bedeli vergilendirilir, hizmet bedelinden gümrük vergisi kesilmez.
bazen ürünlerin değerinden düşük faturalandırılıyor ve aslında 75 euroyu geçse de vergi ödenmiyor(satıcıya sorup anlaşman gerekir)
vergi kesilirse teslimatta tahsil ediliyor 18-20% olarak değişiyor ülkeye göre.

açık arttırmada 3 gün varsa o fiyat en ufak bir önem taşımaz. son saatlerde asıl satış fiyatına ulaşır. kargosuna bile 69 pound vermeyi düşündüğün bir ürünün 21'de kalma ihtimali yoktur.
  • ucan spagetticanavari  (21.09.14 19:41:02 ~ 19:41:19) 
[]

Tez Aranıyor: sağlık sektöründe yapılmış, motivasyonu arttırıcı...

buraya mı soruluyor tam bilemedim ama şansımı deniyorum. sonuçta ne tezlerden anlarım ne de alanıma girer. sözlük yazarı olmayan bir arkadaşım için tüm çabam.

"80-100 kişiye sağlık sektöründe yapılmış ve motivasyonu arttırmaya yönelik hipotez"

arkadaşımın sorusu bu. bir de not eklememi istedi. o da şu: "saglikcalisanisagligi.org sitesindeki pdf hariç"

şimdiden teşekkürlerimi sunarım.

kirmizihap - gmail

 
su siteden baktiniz mi

tez.yok.gov.tr

bir hesap acarak ucretsiz uye olunabiliyor.

tezin yazildigi enstituyu "saglik bilimleri" olarak secip dizinde "motivasyon" kelimesi gecen 18 adet tez var.


birkac tanesi su:


Kalite yönetimi uygulayan hastanelerde çalışan hemşirelerin motivasyon düzeyinin belirlenmesi
The motivation level of nurses who works at hospitals to apply quality management

Servis hemşirelerinin stres ve motivasyon düzeylerinin belirlenmesi
Determining of service nurses stres and motivation level

Çocuk servislerinde çalışan hemşirelerin motivasyon düzeyi ve etkileyen faktörler
The motivation leves of nurses working at children services and the motivation factors
  • halanne  (11.09.14 22:19:51) 
çok teşekkürler. iletiyorum hemen bunu arkadaşıma...


  • matrix  (12.09.14 22:28:25) 
[]

Frontline gibi pire damlaları sanırım tam-çözüm olamıyorlar...

anneyi arada bahçeye saldığımızdan mütevellit 2.5 aylık dört yavrusu ile birlikte pirelendiklerini farkedince frontline marka pire damlası alıp kafamda kurduğum bir yöntemle* (yazının sonunda açıklayacağım) önce anneyi, 3-5 gün sonra yavrulardan birini, 3-5 gün sonra da bir başkasını damlaladım. şu an yavrulardan ikisi hala damlasızlar. damla yaptığım yavrulardan biri şu an klavyemin kenarında yatıyor. üzerinden 10 gün falan geçti. bu aralarındaki tek beyaz yavru olduğu için pire gözlemini daha rahat yapıyorsunuz. damladan önce tek bakışta 9-10 tane pireyi görebiliyorduk. damladan sonra aşırı rahatladı hayvan. kaşınma hızı seyrekleşti vs vs. ama şu anda ayaklarında bildiğin kocaman pireler yakaladım 3-5 tane ve keyifle patlattım hepsini tırnaklarımın arasında. pire denilen küçük yaramazlar yavruyken çıt diye ölüyorlar bilirsiniz. ama bunların irileri, yani yumurtlamaya müsait olanları beyaz bir bölge taşırlar. orası ayrıca çıtlar, pire ayrıca. bu konuyu açma nedenim de burada başlıyor zaten.

damlaların mantığı gereği kana karışan damla 24 saat sonra artık kanın içinde dolaşan bir zehirdir. ve hayvanın derisinde beslenmek için onu ısıran tüm pirelerin zehirlenerek ölmesini sağlar. kedinin bedeninde ayrıca yavruların yemesi için anne pireler tarafından bırakılmış pire pisliği olur. yavru önce onu yer. sonra da kan içmeye başlar. şimdi bu damlalar iş görüyor olsalar, benim kedide bu kadar iri pireler buluyor olmam, hadi buldum diyelim, bu kadar rahatça geziyor olmaları saçma değil midir? damlalar iş görmüyor olabilir mi? sonuçta damlalama sürecinde yumurtada olan yavrular dünyaya geldikleri zaman kısa sürede ilk kan partilerinde gebermeleri gerekmez mi?

...

*: kafamda kurduğum mantıksal yöntem denemesi şudur:
şimdi malum bu damlalar, damlatıldıktan 3-5 saat sonra anca kuruyor. ertesi güne kadar da ensede duruyor. ee bu yavrular birbiri ile oynaşıyorlar. anneleri bunları emziriyor. yalayarak temizliyor. damla denilen zımbırtının da yalanmaması gerek. tehlikeli. bu sebeple önce anneyi damlaladım ve ayrı bir odada tuttum 1-2 saat. 3-5 gün sonra yavrulardan birini damlaladım. ve 1-2 saat annesinin ona yaklaşmasını hep kontrol altında tuttum. izin vermedim ensesini yalamasını. 3-5 gün sonra da diğer yavruya yaptım aynı şekilde. 2 tane yavru kaldı. çünkü kutuda 3 tane damla vardı. her neyse. test ettiğim yöntem de şu idi. pire denilen kardeşlerimiz sıcak yerleri sever. mesela halıdan ayaklarıma atlayabiliyor arada 1-2 pire. duramıyorlar fazla o şekilde. işte bu sebeple, bu damlalı ve damlasız kediler bir şekilde birbirleri ile sarmaş dolaş olduklarından ve pireler de o beden senin bu beden benim diye zıplayabileceklerinden, toplam pire sayısını bu şekilde kırabileceğimi düşündüm. zehirsiz bedenden, zehirliye geçen ve oradan beslenen pirelerin zehirlenmesi mantığıyla.

yalnız şaka maka epey pire uzmanı oldum bu sayede. "karma yasası" işte.
her türlü olay öğretici olabiliyor. misal her zaman tırnakla öldürmüyorum. masada bir bardak var. pireyi 2 parmak arasında sıkıştırdıktan sonra elinizi bardağa sokuyorsunuz ve suyun içinde parmaklarını açıyorsunuz. suyla tanışan pire afallıyor ve kısa sürede nalları dikiyor ya da bayılıyor. çünkü bu kardeşlerimiz yüzmeyi bilmiyorlar. takdir-i ilahi işte. :D

 
Damlalar öyle yüzde yüz iş görmüyor evet. Eğer pireler çok fazlaysa tamamen ölmeyebilirler. İkinci bir uygulama gerekebilir 1 hafta 10 gün kadar sonra.

Hepsine aynı anda damla uygula. Birinde kalan pire diğerine geçebilir çok rahat.
  • buff  (09.09.14 14:45:55 ~ 14:47:19) 
Köpeğimde frontline işe yaramayınca veterinerin tavsiyesi ile stronghold kullandım ve pire sorunundan öyle kurtulduk.
Stronghold un formülü daha güçlü sanırım.
Köpeğimde uyguladığımda 3-4 saat kadar uygulanan bölgeye kesinlikle dokunmamak gerekiyor. 3 gün içinde de tamamen kuruyor (ilaç izi 2-3 gün belli oluyor)
Kediniz için verinerinize stronghold u sorabilirsiniz.
*pireleri topladığınız suya birkaç damla da bulaşık deterjanı koyarsanız kesin çözüm olur :)
  • watchdog  (12.09.14 12:46:31) 
[]

Mahkemede şahit olacağım. vereceğiniz öğütleri dinlemek istiyorum.

önce soru, sonra ayrıntılar..


eylül'ün sonunda mahkemem var. eski iş arkadaşımın davası. kendisi davacı. patrona karşı onun şahitliğini yapacağım. yani "iş kanunu" mahkemesi bu. kafamda sorular var.

1) mahkemeye giderken kılık kıyafet çok önemli mi? ben hayatımda takım elbise giymedim. bu iş için de çok gerekmiyorsa giymek istemiyorum. adaletin yerini bulmasında bu tarz manipüle araçlarından tiksiniyorum. yine de merak etmeden duramıyorum. ne kadar önemli bu? kirli sakal gidebilir miyim? kot pantolon tişört ile gidebilir miyim?

2) şahitlik nasıl işliyor. yani orada bana patron ve arkadaşımın dibinde "ne biliyorsan anlat" mı diyecekler? hikaye uzunsa ne olacak? tamamını dinletebilecek miyim orada? atıyorum ben bir cümle kurduktan sonra patron oradan gülerse, hadi canım derse, yalan bu yahu dese... gibi durumlarda uyarıp sustururlar mı onu? yazıyla kendimi 10 numara ifade edebilen bir insan olsam da yüzyüze ilişkilerde bocalayabiliyorum heyecanlanıp, öfkelenip..

ayrıntılar:

arkadaşımı işten çıkardılar mart sonu. 15 yıldan fazla uzun bir eleman olsa da aslında kendisi istifasını sundu önce. sonradan "işveren çıkardı" şeklinde çıkarmışlar. bu sayede işsizlik maaşı da alıyor. ama hala tazminatını ödemediler. zaten o yüzden bu mahkeme. elemanın 40 bin tl kadar tazminatı tutuyor ama 15 bin verelim falan demişler. mahkemede büyük ihtimal sigortada gösterilen rakam kadar maaş aldığını, işe zaten geç geldiğini falan öne atıp rakam kıracaklar. ortada bir sözleşme yok, maaş bordroları yok her ay imzalanan. bunları hiç düzenlemiyordu firma. şimdi onun sözüne karşı bizimkisi olacak ama umarım mahkeme evrak delili ister. genelde bu tarz davalarda devlet işçiden yana oluyor diye duydum hep. benim şahitliğim karşısına da işyerindeki diğer elemanı göstereceklerini düşünüyorum. yani yalancı şahitlik yapacak işte. arkadaşın sigortası en son 1350 görünüyordu aylık sigorta bildirimde. ama aldığı maaş 1600 falan idi.

 
1- Kılık kıyafet önemsiz. istersen şort parmak arası terlikle git, kimse karışmaz.

2- Davacı ve davalıyı nereden tanıyorsun? davacı ne zaman işe girdi? ne zaman işten çıktı? kendi mi çıktı çıkarıldı mı? gerekçe neydi? fazla mesai iddiası varsa fazla mesai yaptı mı? çalışma saatleriniz, öğle arası olup olmadığı vs. maaşı ne kadardı?

aşağı yukarı bunları sorarlar.
  • arma aski  (22.08.14 19:01:44 ~ 19:17:33) 
1- kiyafet onemli degil ama bazi hakimler cins olabiliyor ve takabiliyor. sort terlik olmasa da ciddi giyinmeye calisin. gomlek kot bile uygun olabilir aslinda.

2- gerekli sorulari hakim sorar, yada anlat der sen anlatirsin o seni yonlendirir daha uygun sorular sorarak.
  • trajikomix  (22.08.14 19:14:25) 
arkadaş istifasını sundu demişsin?


  • ceycey e  (22.08.14 19:19:46) 
o değil de şahitlik sonrası patron sana nasıl davranacak?? kafayı sana takarsa??


  • defnex  (22.08.14 19:24:13) 
1) her yerin bir giyinme adabı var. tamam başına silah dayamıyorlar ancak ona uygun giyinmek önemlidir. mahkeme salonlarında resmi giyinmek gerekir. çok resmiyete gerek yok ancak gömlek giymeniz hoş olur.

2) sana anlatta diyebilir, önemli noktaları sorabilir. seni orada yönlendirecek. sen ifadeni verirken başkası karışamaz, gürültü yapamaz (dava sürecince gürültü yapamaz) eğer olursa bunlar hakim sert bir şekilde uyarır devam ederse salondan çıkarılır.

ayrıntıları çok bilmiyorum ancak senin yanına bir şahit daha lazım. 2 şahit olduğunda çok şansları kalmıyor diye biliyorum. yasalar çalışanın yanında.

çok geniş ve ayrıntılı bir bilgim yok ancak yazdıklarınıza istinaden arkadaşınız haksız gibi geldi. istifa edince tazminat hakkı gider diye biliyorum, yanmasın diye işveren çıkardı yapılmış sanırım ve arayı bulmak istemişler.

edit: eklenen bilgilere göre arkadaşınız haklı duruyor.
  • air  (22.08.14 19:29:33 ~ 20:26:30) 
@ceycey e: 15 yıldan uzun bir çalışma süreniz olursa istifa bile verseniz tazminat ödemek zorundalar. son 1 yılda epey bir sorun yaşandı işyerinde. yaşadık. çifte standart hakim vs vs. "şartlar işine gelmiyorsa çık o zaman" dediler geçen sonbahardan beri. arkadaş da "o zaman tazminatımı verin" dedi. "o kadar veremeyiz, şuna razı gel dediler." ocak gibi "istifa edeceğim o zaman mecburen vereceksiniz" dedi arkadaş. "şuradan para gelecek, buradan para bekliyoruz, önümüzdeki ay verecez" diye diye mart sonuna kadar oyaladılar arkadaşı. dilekçesini yazıp sundu bunlara arkadaş. sanırım işsizlik maaşı alsın, zaman kazanalım gibi abuk bir mantık ile kendileri çıkardılar. arkadaş da işsizlik maaşı almaya başladı. ama hala oyaladıkları için de haziran sonu mahkemeye verdi.


  • matrix  (22.08.14 19:33:46) 
@defnex:

:) yaşananlar ve süreç gerçekten arap saçı ama nisan içinde ben de bıraktım zaten işi. son maaşımı vermediler diye. şu anda hala sigortalı görünüyorum. çıkaramıyorlar. benim de yasal yaptırımlarım olacak ama arkadaşın mahkemesini bekliyorum işte. biraz da gözlem yapabilmek için. gerçekten uzun hikaye ama işyerinin kendi müşterilerine karşı illegal yoldan yaptığı bazı dolandırıcılık işlemlerini biliyorum. bildiğimi biliyorlar. heralde ellerini kollarını bağlayan da bu. ama ben 15 yıl olmadım işte. yani kendim çıkarsam tazminat alamam. artık yokum diyip gitmemeye başladım. benim de hiç bir sözleşmem ve maaş bordrolarım yok.

bildiğiniz satranç oynuyoruz işte karşılıklı. ve çok keyifli yalan yok. tazminatımı/zı alır mıyız almaz mıyız ne kadar sürer bilmiyorum ama er-geç müşterileri zaten birer birer uyandırmayı kafama koydum. bu arada adamlar cidden zenginler. orada burada villaları, adalarda evleri, arsaları, amerikada konutları falan var. ama burası bir şirket değil. işletme. ve muhasebe bürosu. ironik olan da bu :) terzi kendi söküğünü dikemez mevzusu gerçek sanırım. daha kendi ofisleri için işçileriyle sözleşmeleri, bordroları düzenlenmeyen biryer işte. dinlediğiniz için teşekkürler. :)
  • matrix  (22.08.14 19:38:39) 
@prhn:

kendilerince güvendikleri birşeyler var sanırım ama kanunen düzenlemeleri gereken hiç bir evrak yok ellerinde. bir de illegal olarak yaptıkları düzenbazlıkları biliyoruz. "ekmek yiyoruz" diye çalışırken göz yumuyorduk.

sanırım deli cesareti. şımarıklık. bir de işte "türk bürokrasisi işte, aylarca sürecek, biz o zamana kadar parayı zaten kullanırız" mantığı olsa gerek. garip insanlar.
  • matrix  (22.08.14 19:42:40) 
giyim kuşam hiç bir önemi yok, don kilot gitmedikçe sorun yok. yanınıza kimliğinizi götürün mutlaka. duruşma başladığında siz dışarda olacaksınız, isminiz söylenince içeri geçip hakimin önünde duracaksınız. önce herkes ayağa kalkıp yemin ettirecek hakim size, sonra kısaca olaydan bahsedip bildiklerinizi anlatın diyecek. siz bitirince taraf avukatları veya taraflar size soru soracaklar hakim aracılığıyla. işiniz bitince dinleyicilerin olduğu yerde bekleyeceksiniz, duruşma bitince duruşma zaptına sizin ifadenizin olduğu bölüme imza attıracaklar ve işiniz bitecek. sonra mahkeme kalemine gidin tanık ücretinizi almak istediğinizi söyleyin, size bir kağıt verecekeler o kağıtla ücretinizi alırsınız, sanırım 20 lira gibi birşeydi. bir de ne olursa olsun doğruları söyleyin. yalan tanıklık türk ceza kanununa göre suçtur.


  • orada olmayan adam  (22.08.14 19:50:08) 
@orada olmayan adam anlatmış zaten. bunun dışında bence hala meraklıysanız adliyede rastgele bir mahkemeye (aile mahkemesi olabilir) gidin oturun izleyin, anayasal bir hakkınız bu. gidip görünce sizin korktuğunuz şekilde giyinen avukatları, hakimin yönlendirici sorular sormasını ve tarafların bahsettiğiniz şekilde size karışmasını engellediğini göreceksiniz zaten.


  • acccra  (22.08.14 20:17:04 ~ 20:18:27) 
1- kot tişört olabilir ama eşofman da giyme, itibarsızlaşırsın hakim karşısında, bir şey söylemeye hakları olmasa da hoşlanmazlar.
2- başta ne biliyorsan anlat der sonra senin anlattıkların dışında bir iddia kalırsa onu sorar.
eğer patron müdahale ederse susturur. tanıklığın sonunda ona da soracağınız soru var mı der. taraf olarak tanığa soru sorma hakları var.
  • fauxlivia  (22.08.14 20:19:06) 
"işverene laf yapıyorsun da parayı alana kadar yaptığı illegallikler iyiydi sonra mı kötü oldu da adamı söğüşlemeye çalışıyorsunuz?"

diyesim geldi, sen umursama beni
  • justinial  (22.08.14 20:24:41) 
istedigini giy normalde ne giyiyosan yani.tişört falan takılıyosan sakin gömlek falan kastırma.nefret ediyorum tiplerden.bi de senden rica edicem: mahkeme salonuna korkak korkak girme,hakime efendim falan deme.hakim hanım/bey iyidir. hakimle konusurken de korkma.ellerini önünde kenetleme sanıkmıs gibi. yüce makam diye diye hakimlerin biyerleri kalktı.onlar da normal insan.sokakta birine nasıl davranıyosan ona da oyle davran. şahitlerin sanki allahın önüne cıkmıs gibi pısırıklıklarına sinir oluyorum. bi de tam hakimin karsısında salonun ortasında kürsü gibi bisey var orda dikileceksin. gidip oturma yani


  • bes  (22.08.14 21:21:53) 
anladım hocam.

siz Dürüstçe anlatın. hakim size şans verir başkasını konuşturmaz.
hikayeyi kafanda kısaltarak anlat.
  • ceycey e  (22.08.14 21:59:52) 
[]

Kediler hakkında öğrenmek istediğim bir kaç soru var.

kedimin 5 aylık bir tane, 2,5 aylık 4 tane yavrusu var. ilk doğumundan (4 tane doğurdu ve 3'ü öldü) sonra yavrusu 2,5 aylık kadar olduğunda yine doğurdu. (şahsen ne zaman hamile kaldığını kestiremedik. ev bahçeye açıldığından dolaşmasına izin veriyorduk.)

sonrasını madde madde sorayım gitsin.


1) 5 aylık olan yavrunun hala, ara ara süt içmesi (genelde kardeşleri içerken o da gelip dadanıyor) normal midir?

2) anne kedi öyle eskisi kadar ille de yavrularım yanımda olsun istemiyor ama misal evin çeşitli köşelerinde dağınık halde uyurken yavrular, tek tek arayıp buluyor ve yalayarak uyandırıyor onları. bu hareketi neden yapar? sonuçta artık tuvaletlerini yapmaktalar kuma.

3) yavruları şu anda sahiplendirsem anne kedi durumu nasıl karşılar? 2. maddeden ötürü sürekli onları arama halinde panik olur mu?

4) şu anda veterinere götürüp kısırlaştırabilir miyiz anneyi? çünkü malesef ki bu akşam kızışma belirtisi gördüm ilk kez. camdan içeri girdi ve halıda debelendi sırt üstü. dışardan da zaten erkek kedi iniltileri geliyor. malesef diyorum 3. kez doğum yapmasına katlanamam. şu halde bile yavruları sahiplendiremiyorum çünkü. evde 6 kedi oldular. daha fazlası beni zorlar.

 
1. Normaldir
2. Sonuçta anneleri bu içgüdüyle hareket ediyorlar ve 5 aylık bir kedi erginliğe erişmiş bir kedi bile değil. Nasıl cocuklar çişlerini yapabiliyor ama popolarını silemeyip anneaaeae diye bağırıyorlarsa anne kedinin yavrularını temizlemesi de aynı mantık
3. Annelerinden ayırmayın.
4. Kediniz 8 9 ayı geçmişse istediğiniz an kısırlaştırmaya götürebilirsiniz.
  • halen  (19.08.14 01:40:55) 
@halen:

3. ne zaman peki bunun uygun anı?

4. sorma nedenim şu anda ara ara süt içen yavruları olması. yani kısırlaştırma işlemi nasıl gerçekleşiyor bilmediğimden, veterinerde ne kadar kalıyor? eve getirdiğimde ne halde oluyor? yavruları ile muhabbeti nasıl sürer yarası iyileşene kadar? gibi konular adına netlik kazanmam gerekiyor... şu an dışardan geldi ve kendini hole attı. yanına giden tüm yavrulara tıslıyor.
  • matrix  (19.08.14 01:53:06) 
neden ayırmanız gerekiyor ? maddi sıkıntılardan mı ?

kısırlaştırma işleminden sonra kedi 1 gün kendine gelemiyor narkoz etkisinden dolayı. fakat toplamda 2 güne eski haline dönüyor. 1 2 gün süt ememesi yavru kediler için sorun olmaz diye düşünüyorum ama veteriner değilim. bu konuyu bir veterinere danışırsanız sizi daha iyi bilgilendirebilir. yanlış yönlendirmiş olmayayım.
  • halen  (19.08.14 02:15:10) 
@halen:

teşekkürler. hem maddi hem manevi. bu kısımları hemen açıklayayım.

maddi olarak da aslında çok umursamazdım ama bu aralar çalışmıyorum. bu konuyu da evdekilere yük olarak yansıtmak istemiyorum. ben bu eve zamanında sokaktan 1 kedi sokmuştum. o gece doğurmuştu. koca bir garfield olduğundan hamile olduğunu bilmiyordum. 3 yavrusundan 2'si yaşadı. onlar da büyüyünce bizim evde şikayetler artmaya başladı. sonra uygun yerler bulup götürdüler bizimkiler.

4-5 ay sonra ben yine kedisedim. aynen benim gibi bir ilan vardı. ankarada idi. atladım trene gidip aldım geldim. benim karakedi oradan işte. kısırlaştırmaya vicdanım elvermemişti yavrulayana kadar. bu yaz 4 yavrusu oldu ilk kez. 3'ü öldü. (5 aylık yavru kalan sağ oluyor) yavrusu 2,5 ay olunca yine doğurdu. bu sefer hepsi sağ. manevi kısım burada başlıyor: benden başka ilgilenen yok malesef. biraz kediden korkan bir ailem var. dokunamayanlar cabası. (ki ben hayvanlarla uyuyorum hergün.) şu anda günde 2 kez kum değiştirir oldum. salona falan girmelerine de çok razı gelmiyorlar. ben evde yokken de benim odada kalıyorlar. benim üzerimdeki yük bir yana şahsen hayvanlara üzülüyorum. bu şekilde kalacaklarına, hayvan isteyen birilerinin evinde evin tek ya da 2. hayvanı olarak daha huzurlu olurlar. yoksa cidden hepsini çok sevdim. hepsinin ayrı bir karakteri var. çok eğlendiriyor bunu gözlemlemek bile. artık gelecekte tek başıma yaşarken daha rahat takılırım bu konuda. şimdilik yavruları dağıtıp, benimkini de kısırlaştırmam gerekiyor.
  • matrix  (19.08.14 11:23:37) 
[]

[yuva arıyoruz] dört tane 2 aylık, bir tane 4,5 aylık kedi için...

Yavru kedi/ler sahiplendirme ilanı:

kedi sahibi olmak isteyenler varsa, dördü 2 aylık, biri 4,5 aylık olan kedilere yuva ve sahip aranmaktadır. kedilerin bütün fotolarına yazının sonundaki linkten ulaşabilirsiniz. (fotoların bazılarında "anne karakedi" de görülüyor ama onu saymayınız. kedi ya da biz ölene kadar bizimle o)

renk ve cinsiyet özellikleri şu şekildedir:

2 aylık olan yavrular; siyah (dişi), siyah-beyaz (erkek), ikiz tekirlerden biri erkek, biri dişidir.
4.5 aylık olan yavru ise erkek siyahtır.

yavruların hepsi insancıl ve oyuncudur. maddi ve manevi olarak uygun durumda olsam hiç birini vermek istemiyordum.

yer; istanbul, sarıyer, istinye'dir. makul uzaklıklara araç ile de getirebiliriz.

buradan mesaj ya da bayneo@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

fotolar için böyle buyrun: imgur.com

 
güncel


  • matrix  (13.08.14 01:51:38) 
Ben de senin kafada olduğum için kedimi çiftleştirdim, şanslı sayılabilirim 1 yavrusu oldu. Beni önce arkadaşlarım gaza getirdi, biz alırız falan diye. Aldıktan sonra da iki ay dolmadan vermek istemedim sonra da bir arkadaşımın ha bugün geldim ha yarın geleceğim oyalaması ile bir ayı geçirdim. Sonra tatil falan. Siyah beyaz kedim kırma bembeyaz bir van kedisi ile çiftleşmişti ama teptekir oldu yavru. Kimse yazdıklarıma dönmedi benim de.


  • ixi  (13.08.14 17:46:29) 
günceldir. sadece 4,5 aylık olana konya'dan sahip çıktı. kediyi oraya nasıl ulaştıracağımı düşünmekteyim. ama kalan yavrular için dediğim gibi hala günceldir.

hadi arkadaşlar bir el atında bu uysal, sevimli kedilere yuva bulalım. sokağa bırakmak zorunda kalmayayım. :/
  • matrix  (20.08.14 16:51:56) 
[]

Annesi emziren yavru kedilerin pire sorunu hakkında

Anne kedimizin 5 haftalık 4 tane yavrusu var. Hala süt emiyorlar doğal olarak. Geçen farkettim ki küçük yavrularda kaşınma girişimleri oluyordu. Karınlarına bakınca pirelendiklerini farkettim. Elimle tek tek temizlemeye çalıştım ama namussuz pireler çok başarılılar kaçıp kurtulma, gizlenme konusunda.

Anne kedi eskiden pirelendiğinde ense damlası alarak sorunu hemen çözüyordum. Malum bu damlayı enseye yapıyorsun ki madde kana karışana kadar o bölgeyi yalayıp temizleyemiyor. Şimdi ben yavrulara da aynı damladan kullansam, anne kedi onları bir şekilde yalayacağı için kısır döngüde kaldım.

Şu anda ne yapmam gerek?

 
Gelişimine göre yavru 6-8 haftalık olmadan ense damlası yapılmaz.

Ne yapacağınızı bilmiyorum ama ne yapmamanız gerektiğini söyleyeyim dedim.
  • istinyede bekle  (17.07.14 22:21:08) 
pire tarakları var. minik, metal sık dişli bir tarak. o taraktan edinin. su dolu bir kap alın, tarağı içinde ıslattıktan sonra tarayın hayvanları. pire gelince tarakla parmağınızın arasına bastırıp suyun içine bırakın pireyi. kuru tarakla tarayınca kaçıyor namussuzlar.

anneyi de tararsanız bu şekilde, kurtulursunuz pirelerden.

www.petozel.com
  • kaymaktutmayansicaksut  (17.07.14 22:25:08 ~ 22:26:22) 
@kaymaktutmayansicaksut;

Fikrim geldi; Yatılı okulda çalışırken, okulda bitlenen çocukların kafasını bit şampuanıyla yıkadıktan sonra sirke sürüp birkaç dakika bekletip, ondan sonra saçlarını durulamasını söyleyin velilere demişti okula gelen hemşireler. Bu mantıktan yola çıkarak su yerine sirkeyle ıslatsa mesela daha etkili olur mu yoksa kokusundan dolayı anne kedi yavrulardan uzaklaşır mı?
  • istinyede bekle  (17.07.14 22:31:54) 
@istinyede bekle mantıklı aslında da, o podufuk yavruların sirke kokmasına yüreğim el vermedi :) bir de annenin rahatsızlığı olur mu bilemedim.


  • kaymaktutmayansicaksut  (17.07.14 22:54:21) 
[]

Bir TTNET tökezlemesi...

biliyorum bıktınız bu abuk şirketin abuk sorularını okumaya ama ben yine de yazmak istiyorum.

ayda 45 tl ödüyordum ben. senelerdir de kullanıcısıyım. rahat 7-8 sene olmuştur işte.

faturalar otomatik ödemede olunca yeni farkettiğim üzere son 2 aydır 96 lira ödemişim. hemen açtım adamlara sordum.

bana; nisan 2013 tarihinde başlatmış olduğunuz bir kampanyaymış bu dediler. "2 ay ücretsiz, 10 ay indirimli" özellikli olan 100 gb kotalı 8mbit'e kadar bir paketmiş. ve 2 yıl taahhütü varmış. 2015 nisan'ında bitecekmiş.

şahsen bu kampanyayı onaylayıp onaylamadığım kısmı sisli. ya bana adam gibi anlatmadılar, ya da ben iyice aptala bağlayıp kabul etmişim. onca ay geçmiş. hatırlamam imkansız.

iptal etmek istersem nolur dedim. taahhüt şartları uygulanır. indirimler sonraki faturaya eklenir falan dedi. bu kısımdan çok anlamıyorum.

şimdi siz olsanız ne yapardınız? bu konu nasıl gelişebilir?

 
Tarife ayrıntılarınıza falan online işlemler merkezinden bakın bence. Bir de size kampanyanın ayrıntılarını ve taahhütnameyi içeren bir mail atsınlar bence.
96 liraya tarife olduğunu zannetmiyorum.

  • atom karincanin torunu  (20.06.14 18:22:40) 
[]

90 günlük yavrusu olan kedinin yeniden doğurmak üzere olması hakkında fikir

3 ay önce kedim ilk kez doğurdu. 4 yavrusu vardı. bir tanesi plesenta şeklinde doğdu. diğeri doğumgünü öldü. bir diğeri 5. gün öldü. geriye tek yavrusu kaldı.

yavru sütten kesildiğinde anneyi kısırlaştırmayı düşünüyordum. o zamanı ne ara atladım bilemedim ama, yavru artık evin içinde dolaşmaya başladığı dönemde anneyi yine bahçeye çıkartıyordum. yani odanın camını açıyordum. gidip geliyordu. haftalardır elbise dolabında yavrusuyla takıldığı için biraz açılıp hava alsın istiyordum.


yavru 7. ve 8. hafta arasındayken annesi artık ona inceden tıslamaya, kendinden uzaklaştırmaya başlamıştı. (tabi şöyle de bir durum var. anne kedi öyle diğer tüm kedilerle pek anlaşabilen bir kedi değil. camdan içeri girmeye çalışan sokak kedilerini fena tokatlıyor. yan komşunun kedisi bizim eve geldiğinde onu fena kıstırıp cezalandırıyor vs. genel ruh haline veriyordum ben mecburen yavrusuna tıslamasını. annelik görevi bitti ve artık o kedi de onun için yabancılaşıyor heralde diyordum.)

hal böyleyken yavru 60 günlük olduğunda annenin karnının ve memelerinin şişmeye başladığını farkettik.

şu an tam 90 günlük oldu yavru. ve bugün annede doğurma belirtileri var. yavru çok hareketli. 2 dk yerinde durmuyor. ki bir de erkek. annesinin üstüne de her fırsatta atlamaya, kuyruğuyla oynamaya kalkıyor tabi ama annesi tıslayınca, hafiften eliyle itekleyince, vurunca o da pes ediyordu. bugün ilginç birşey oldu.

şu an annesi kediyi artık iteklemiyor. ufaklık onun üzerinden ayrılmıyor resmen. ama rahat da bırakmıyor. doğum sorunsuz gerçekleşsin diye ben evin daha sessiz ve sakin odasına aldım anneyi. kutu falan açtım. elbise dolabının altını boşalttım. yine de henüz yer bulamadı. huzursuz. daha önce benim odamda doğurmuştu. şimdi yavru geceleri benim odada ve genel olarak benimle uyuduğundan bu nasıl olacak bilmiyorum diye yan odayı hazırlamıştım. az önce heralde daha doğuma var diyip kapıları tekrar açtım. yavru koştu annesine. şu anda dolapta duruyorlar beraber. yavru yine kıpır kıpır. ama annesi onu yalamaya da başladı.

yavruyu alıp uzaklaştırdığımda bağırıyor da inceden annesi. acep anne tekrar doğum haline girdiğinden bu yaruyu da yeni doğan bir yavru falan mı sanıyor şu anda? bunun dışında nasıl davranayım? yan odada bırakayım mı anneyi kendi haline? gidip yanında oturabilirim de periyodik olarak. her şekilde yer bulur mu sizce doğuma ramak kala? yan odada doğurursa yavruları büyütene kadar orada takılabilir. ben de bu ufaklık ile takılırım diyorum özetle. fikirlerinizi, önerilerinizi bekliyorum.

ha unutmadan anneyi ne zaman kısırlaştırmam gerek en erken? yine aynı hataya düşmeyelim. imkanım olsa bakarım ama ona da yazık. en azından 1 kere doğursun diye (tamam kedilerin annelik duyguları yoktur vs gibi yorumları size zahmet yazmayın. oldu artık bir kere.) kısırlaştırmamıştım bu güne kadar. ama insan vicdan da yapıyor. yavrulara da alışıyor. birilerine vermek zor geliyor.

 
yavru ile anneye karışma, o yavru yeni doğacakların arasına karışıp meme bile emecek daha,ciddiyim :)Ayrıca anneye inanılmaz yardımcı olacak yavruların gözetlenmesi kısmında.

doğum için yer bulur o ama sen bir kutu-sepet hazırla, doğum başlayınca veya doğumdan hemen sonra anne sersemken kutuya koy hepsini, karanlık bir yere.

yavrular bır bucuk aylık olduktan sonra evden çıkartma, 2 aydan önce kısırlastırma.
  • kaymaktutmayansicaksut  (09.06.14 20:40:10) 
hmmm. bir süre bıraktım onu yan odada. sonra kontrol için gittiğimde hemen kapıdan çıktı zaten ve benim odada yine buluştular. son durum şöyle:

benim yatağın üstündeler. anne sessiz uzanıyor. yavru onla uğraşıyor hala. kafasını mesela 2 elinin arasına alıp sonra arka ayaklarıyla tekmeliyor annesini. yorulsun da yanına uzansın diye bekliyorum. yalnız annenin ağız açık böyle genel olarak. en son veterinere götürüp iğne yaptırdığımızda o ilk anlarda bu tepkiyi vermişti.

ilginç geldi öneriniz. kafamda canlandıramıyorum. :) doğdukları o ilk anda o minicik canlılar bu yavru sırf meraktan bile olsa eliyle dürtüklemeye kalkmaz mı yani... bir de doğum alarmı yanlış mı acaba. çünkü doğuracak olsa kıytı köşede duruyor olsa gerek. bir ara epey yer aradı da şu anda yatakta duruyor öylesine. arada bana bakıp maaaav diye sesleniyor. o kadar...
  • matrix  (10.06.14 00:50:02) 
Bence annenin doğuma en az 15-20 gün var. 60 gün zaten gebelik süresi, yer aranıyor filan diyorsunuz da ilk yavruları 90 gün hesap edersek, kedinin de en erken 45. günde çiftleştiğini düşünürsek ki 2-3. ay daha makul aslında, daha vakti var o hayvanın.
kızgınlık döneminde yavruyu uzaklaştırmıştır kendinden, şu an anne-bebek ilişkileri devam ediyordur eskisi gibi.

Valla ben gözlerimle görmesem ben de inanmazdım, 4 aylık erkek yavru sonraki batındaki yavrularla meme emiyor, onları kendi tüylerinin arasına gizleyip uyuyordu geçen yaz. :)


Doğurunca fotoğraf, şimdi de tik hakkımı isterim :)
  • kaymaktutmayansicaksut  (10.06.14 01:42:39 ~ 01:43:07) 
hmmm. peki madem. gözlemlemeye devam.

sadece şu ayrınıtıyı da netleştireyim. (ben günlük tuttum günü gününe gözlemlemek için doğumdan beri. oradan bakıp yazıyorum.)


52. gün yazmışım: anne artık inceden tıslamaya başlamış yavruya. kendinden hep uzaklaştırıyormuş.
59. gün yazmışım: annenin memelerde şişlik var yeniden. karnında hafif büyüme.
ve bugün 84. gün işte. ilk kez bugün kıyı köşe aramaya başladı. bana seslenmeye başladı. 55. günden beri odamda uyumuyordu. gelip yemeğini yiyip, suyunu içip, tuvaletini yapıp, camdan bir gezip geri gelip tekrar hole gidiyordu. holde koltuk var. hep orada uyudu o günden beri. ve ilk kez bugün yavruyu üzerinden atmıyor artık. tekrardan yalıyor. şu an ikisi de odamdaki yatakta yan yana uyumaktalar.
  • matrix  (10.06.14 01:59:42) 
ahaha şuradan buyurun lütfen:

twitter.com
  • matrix  (10.06.14 05:07:29) 
hep kapkara böcekler olmuşlar bunlar :) ne güzel.


  • ninque  (10.06.14 09:49:48) 
zamanlamalarına da hasta oldum ayrıca.

ilk yavru 03:00
2.si 04:41
3.sü 05:51
4.sü 06:18

sabah gözüyle renkler daha netleşti. 1 tane kapkara var. 1 tanesiyahlı beyazlı. 2 tane de gri tekir. :)

3 aylık yavru da yanlarında takılıyor. uyuyor. hatta dün gece hiç bir yavru doğmadan önce ilk sütü de o içti. :)

3 aylık olana talip çıkmış. gelip alacaklar bugün. diğerlerini de sütten kesilince verebilirim isteyen olursa.

öyle ya da böyle bir kez daha anladım ki işi evrene/doğaya bırakacaksın ve hiç panik yapmayacaksın. kendi kendine hallediyor doğa. hayvanlardan bir kez daha birşey öğrendim. gerçi zaten biliyordum da altı çizilmiş oldu bir kez daha...
  • matrix  (10.06.14 13:47:03) 
[]

Battlestar Galactica ekibinin bir araya geldiği vidyoyu hatırlayan var mı?

dizinin yaratıcısı Ron Moore, oyuncu kadro ile birlikte bir masa etrafında konuşuyorlardı. son bölüm senaryosunu onaylıyorlardı sanırım. hatta sonunda duygusal olarak alkışlıyorlardı sanki. diziye ait ne kadar döküman ve kamera arkası vidyosu bulduysam da hiç birinin içinde göremedim bu dediğim bölümü. çıldıracağım. frak-off diye çığlıklar atmaktayım. hatırlayan var mıdır bsg-daşlarım ilgili vidyoyu?




 
Emin degilim ama;

Battlestar Galactica: The Last Frakkin' Special?
  • metal revolution  (01.06.14 17:00:14) 
[]

usb flash diske NTFS format atamıyoruz. yardım lazım.

kardeşim netten 32 gb bir flash disk almış. markasız. minnie-fare görünümlü.

fat32 atılıyor. ama ntfs olmuyor. ne hızlı ne normal. bitiremiyor işlemi. en son cmd üzerinden convert denemesi yaptım. o da şu şekilde sonuçlandı.

...

Microsoft Windows [Sürüm 6.1.7601]
Telif Hakkı (c) 2009 Microsoft Corporation. Tüm hakları saklıdır.

C:\Users\Root>convert G:/fs:ntfs
Dosya sistemi türü FAT32.
Birim INCI, 23.04.2014 10:34 tarihinde oluşturuldu
Birim Seri Numarası 206F-5897
Windows dosya ve klasörleri doğruluyor...
Dosya ya da klasör doğrulaması tamam.
Windows dosya sistemini gözden geçirdi ve hiçbir sorun bulamadı.
32.751.584 KB toplam disk alanı.
32.751.568 KB kullanılabilir.

16.384 bayt her ayırma biriminde var.
2.046.974 ayırma birimi disk üstünde kullanılabiliyor.
2.046.973 ayırma birimi disk üstünde kullanılabiliyor.

Dosya sistemi dönüştürmesi için gereken disk alanı belirleniyor...
Toplam disk alanı: 32767968 KB
Birim üzerindeki boş alan: 32751568 KB
Dönüştürme için gerekli alan: 99495 KB
Dosya sistemi dönüştürülüyor
Diğer bileşenlere bu birimin değiştiği bildirilemiyor.

C:\Users\Root>

...


ne yapalım sizce?

 
USB belleğinizi bilgisayara takın. Bilgisayarım'a sağ tıklayıp Yönet'i seçin. Aygıt Yöneticisi'nden Disk Sürücüleri'ni seçin. USB belleğinizi bu listede göreceksiniz. Sağ tıklayıp Özellikler'e tıklayın, İlkeler sekmesine gelin. Varsayılan olarak Hızlı Kaldırma'nın seçili olduğunu göreceksiniz. Bu seçeneği iptal edip hemen altındaki Daha İyi Performans seçeneğini seçin. Bu seçenek yazma önbelleğini etkinleştirecek, böylece belleği NTFS'ye çevirebileceksiniz. Daha sonra Uygula ve Tamam diyerek pencereyi kapatın ve belleğinizi normal biçimlendirme adımlarını uygulayarak NTFS'ye biçimlendirin. Kolay gelsin.


  • cok sey hakkinda az sey bilen adam  (23.04.14 11:13:51) 
@cok sey hakkinda az sey bilen adam: bu da aynı sonucu verdi malesef.


  • matrix  (23.04.14 12:47:04) 
öncelikle neden illa ntfs? tahminimce hd film atacaksınız içine 4gb dan büyük.

format g: /fs:NTFS deneseniz?
  • mortar  (23.04.14 12:59:56) 
4gb sınırı için fat32 yerine ntfs kullanmak istiyorsanız, exfat kullanmanızı tavsiye ederim. hem de crosplatform çalışır.


  • battal gemalmaz  (23.04.14 13:06:28) 
download.cnet.com
şunu bir deneyin.

  • edip  (23.04.14 13:17:30) 
@mortar:

aynen. hd çağındayız artık. sıradan bir 720 hd film 4.5 gb yer tutuyor.

senin yöntemi denedim. şu anda sürüyor hala. az önce aldığım copy-paste şudur ve tam 50 dk'dır devam etmektedir. :)

C:\Users\Root>g:

G:\>dir
G sürücüsü birimi: INCI
Birim Seri Numarası: 6814-5ACA

G:\ dizini

Dosya Bulunamadı

G:\>format g:/fs:NTFS
G: sürücüsü için yeni disk yerleştirin
ve devam etmek için ENTER'a basın...
Dosya sistemi türü FAT32.
Yeni dosya sistemi: NTFS.
31999M doğrulanıyor

Birim bir başka işlem yüzünden kullanımda olduğundan
biçimlendirme yapılamıyor. Bu birim önce çıkartılırsa, biçimlendirme
işleyebilir. O ZAMAN BU BİRİME AÇILAN TÜM İŞLEYİCİLER GEÇERSİZ OLUR.
Bu birimde bir çıkartma zorlaması yapmak istiyor musunuz? (E/H) e
Birim çıkartıldı. Bu birimin tüm açık işleyicileri artık geçersiz.
yüzde 12 tamamlandı.

------------

@battal gemalmaz: exfat olayını da fat32 gibi sanıyordum ben. yani o şekilde de olsa 4 gb sınırı var diye düşünmüştüm. (bütün fat'ları öyle düşünmek)

şu yöntemler de olmazsa öyle yapayım artık.

------------

@edip: aslında sabah indirmeye çalıştıklarımdan birisi de o idi. kurulumda hata verdi bir kaç kere. o şekilde açtığımda da hiç bir disk göremedi falan. başka bir temiz sürümünü aramadım ben de sonra. exfat denemesi öncesi bir de bunu deneyeyim o halde ısrarla.
  • matrix  (23.04.14 15:53:51) 
@mortar: format g: /fs:NTFS
an itibariyle 2 saat 20 dk oldu. :) yüzde 39 tamamlandı henüz. tabi bilgisayar başında bunu bekliyorum gibi algılanmasın. makina boşta, diskin de aciliyeti yok. deney olsun, bize de eğlence çıksın diye durdurmadım işlemi. ara ara bakıyorum işte. :)

  • matrix  (23.04.14 17:22:47) 
@mortar:

malesef ki saatlerce süren işlem bitmesine rağmen başarı kaydedilemedi.

----
Birim adı nedir (32 karakter, yoksa ENTER'e basın)? inci
Dosya sistemi yapıları oluşturuluyor.
Biçimlendirme Tamamlandı.
31,2 GB toplam disk alanı.
31,2 GB kullanılabilir.
----

cmd bunu söyledi. ondan sonra bilgisayarımdan diske tıkladığımda

g: erişilemiyor

dosya veya dizin bozuk veya okunamıyor.

hatasını veriyor.
  • matrix  (23.04.14 23:07:32) 
[]

Hukuksal bir mevzu: Şantaj suçlamasıyla karşılaşmak. (işçi, işveren arası)

Merhabalar,

kuzenimin içinde olduğu bir mevzu var. belki okurken biraz kopuk gelebilir size. yine de sabır gösterip, hepsini okuyup, soracağınız soruları sorup, ona göre en azından (avukat ya da hukukçu olmasanız bile) fikrinizi belirtirseniz çok seviniriz. Onun, bu konuyu arkadaşlarına sorduğu maili kopyalayıp aynen ekliyorum. kendisi muhasebe bürosunda ofisboy tadında çalışmaktadır. iş sözleşmesi yoktur. her ay elden verilen maaşını (daha doğrusu 1-2 müşterinden alınan aylık ücreti bizzat kendi gidip alıyor ve maaşına sayılıyor) aldığına dair imzaladığı bir bordro yoktur. ve inanılması güç ama asgari ücretin altında çalışmaktadır. neyse geri kalan herşey copy-paste. bir de resim ekliyorum. yazıda ondan bahsediliyor;

....

hacılar bana akıl fikir jimnastiği lazım.

en temiz özeti geçeceğim şimdi:

işyeriyle olan 2-3 senelik çürüme halini biliyorsunuz. dükkan yeni bir ofise taşındı. ama eskisi de geçici süre açık kaldı. ben, 15 yıllık çalışan başka bir eleman ile oraya gidiyorum hep. artık işyerine yaptığım kabaca 2 iş kaldı. şifrelerle aylık ssk'ları girmek. ve aylık muhasebe makbuzlarını kesmek. bunu da ufak ufak elimden alıyorlar. yıldırma politikası.

ofisin yalaka elemanı (yeni büroya gidip geliyor o) şifreleri istedi geçen ay. onlara "tamam yolladım" diyip mail ekindeki çalışmayı yolladım.

açıklaması şu şekildedir:

1) ar (ve namustan yoksun) muhasebe : bizim büronun adı ar muhasebedir. o yüzden öyle yazdım.

2) dacik birliği: ERMENİ HRİSTİYAN kökenli ya bunlar. patron ve yalaka sağ kol. bizim gibi müslümanlara kendi aralarında dacik diyorlar. bizim gevur diyişimiz gibi.

........


bunun üzerine eleman bunu yazdırıp göstermiş. hepsi görmüş. eleman bana "yetenekli adamsın, hepimiz güldük" diye sms attı. o kadar.

aradan 15-20 gün geçti. ben yüzlerini görmedim hiç. her gün işe de gitmiyordum zaten. işte uzaktan işleri hallediyordum falan. çünkü misal ayın son günü sigortalar mı ödenecek? bana veriyorlardı parayı. mesai sonrası ben eve gidip internet bankacılığı ile gece 12'ye kadar bilgisayar başında ödeme yapıyordum vs. neyse mart ayı bitti. diğer arkadaş artık daha fazla çalışmayacam dedi. ihtarname çektirdi işte. 15 yıllık eleman sonuçta. her türlü yasal hakkı var. ben de daha fazla tek kalmayayım ve aynı anda bastırayım diye 1 nisan'da koca bir mail yazdım 2 sayfalık. ne varsa kustum kendi tarzımda. onu da şöyle ekleyeyim:


------
1 nisan'da yazdığım mail:

Başlama notu: Öncelikle elinizde kahve dünyasından alınmış karton kutuda kahve falan varsa onu güvenli bir kenara bırakın.

Şu ya da bu şekilde, etki-tepki, kelebek etkisi, domino taşı, neden-sonuç, kader vs gibi adına ne derseniz diyin, belli bir evrensel ve matematiksel işlemler sonucu tam da "şu noktaya" gelmiş bulunuyoruz. Bunların geriye yönelik muhabbetini, hesap kitap muhasebesini bu yazıda değinmeyeceğim ve lafı da fazla uzatmayacağım. Zaten o tarz bir "geriye yönelik tatava yapmak" ancak sizlerin ayarı-çoktan-kaçmış çenenize ve şişip şişip inmekten folloş olmuş ego'larınıza göre bir davranıştır. Bu şansı da vermeyeceğim size. Bunları ancak geriye yönelik imalat hesaplarken yaparsınız artık üstün muhasebeci meziyetlerinizce... Öte yandan zaten diğer dacik arkadaşım, tüm bunları, 1 seneden beri haddinden fazlasıyla konuştu, anlattı, yazdı, çizdi büyük bir sabırla. O da onun takdiridir. Yoksa benim için bırak yazıyla anlatmayı, yüzyüze dahi konuşmaya tahammül edilesi insanlar değilsiniz uzun süreden beri. Söyleyecekleriniz ego'nuzun en kokuşmuş çukurlarından çıkacağı için en fazla bir kulağımdan girip, diğerinden çıkacaktır. Yani size baktığımda sizi değil, aslında arkanızdaki boş duvarı görmekte olacağımdır.
Bu yüzden bu yazının geriye doğru değil, ileriye doğru bir amacı vardır. Şu noktaya kadar, çifte standartın kol gezdiği bir ortamda, bana önerilmiş olan "ne kadar ekmek, o kadar köfte" fikrini uyguladım. Yoksa elime falçatayı alıp birilerinin gırtlağını kesmiş olmam gerekiyordu durumu dengelemek için. Onun yerine öfkemi kontrol ettim, egoma yenilmedim (tavsiye ederim sizlere de bunu, belki bir gün siz de becerirsiniz ölmeden, çok zevkli birşey) ve ekmek-köfte muhasebesi yapmayı sürdürdüm. Bu öneriyi de bana hepimizin rüyalarına (ya da kabuslarına) bir şekilde girmiş olan bastonlu bir aksakallı dede vermişti zaten.

Ama tam şu anda, mevcut ekmeği de elimden almaya kalktığınız için yeniden gözden geçirmek zorunda kaldım köfte-ekmek formülünü. Ve bu yazı da o yüzden ortaya çıktı işte. İleriye yönelik köfte-ekmek taslağını açıklıyorum huzurlarınızda;

BU İŞ YA ŞU ŞEKİLDE YÜRÜYECEK;
-Bir çok sigorta şifresi ve smm makbuzları bende.
-Makbuzları kesip, stopajları yapıp, sigortaları girip her ayın 15'ine kadar elinize göndereceğim. Giriş, çıkış, kira artışı, smm ücretleri gibi değişiklikler varsa bana mail ile bildireceksiniz.
-Dışardan çalışacağım. Malumunuz 3 kişilik ofise 5-6 kişi doluşup, kucak kucağa oturmak, trencilik oynamak hoş olmaz.
-Bunun karşılığında sigortam devam edecek ve garbis'e gidip o ayın hesabında ne yazıyorsa onu alacağım.




YA DA BU İŞ ŞU ŞEKİLDE SONLANACAK;
-Sigorta çıkışım "İŞVEREN TARAFINDAN" şeklinde sonlanacak. İşkur'a başvurup işsizlik maaşı alacağım.
-Hakettiğim tazminat hesaplanacak. Ve ben onun 3'de 1'ini size hibe edeceğim. 3'de 2'sini alacağım. Daha fazla ikram yapamayacağım. Malum 3 senedir de asgari geçim indirimini alamıyorum zaten. Peşin ikram gibi düşünürsünüz artık onu da.
-Ben de elimde ne kadar evrak, şifre, makbuz varsa size teslim edeceğim.

Velhasıl-ı kelam gördüğünüz üzre 2 seçeneğiniz/miz var. Haaa ! olur ya hani, bunlar hoşunuza gitmez, şeytani doğanız anında işlem yapmaya başlar, ve hatta "ruhu gülyabani haline gelmiş olsa da, kendisini bilge sanan bastonlu bir aksakallı - aksaçlı dede" rüyanıza girip size çeşitli fikirler sunar ve 3. bir seçenek yaratmaya çalışırsınız diyelim. Bu da, tutanak tutturmak olur, "istifa" yazıp işten çıkarmak olur vs vs. Bunun için de tek bir şey söylüyorum:
H O D R İ M E Y D A N !...
elinizden geleni lütfen, bakın, rica ediyorum, ardınıza koymayın. Ben düşersem, sizi de düşürürüm. Alın size muhteşem bir paradoks işte. Beni her zaman gördüğünüz gibi, karton bir karakter olarak görürseniz, sözlerimi blöf olarak alıp, bildiğinizi okumanız gerekiyor. Yani hafife almanız lazım beni. Yok eğer şüpheler oluşmaya başladıysa da seçeneklerden bir tanesini seçeceksiniz. O zaman da beni hep gördüğünüz karton fikriniz ile çelişeceksiniz. :) Bu çelişik bilmece de size JOKER'in son hediyesi olsun...

DİPNOT 1: seçiminizi bildirmediğiniz takdir de 1. seçeneği seçtiğinizi varsayıp ona göre hareket edeceğimdir.

DİPNOT 2: eee ama ben size en başında dedim ya o kahveyi bir yere koyun diye. gördünüz mü noldu. sinirden yumruğunuzu sıktınız ve her yer kahve oldu. :)

NİSAAAAAAAAAAAAAAAN BİİİİİİİİR !...

------
------

yazıda geçen hodri meydan kısmını şöyle açıklayayım. işyerinin müşterilerini dolandırdığı durumlar var. hiç bir müşteri bilmiyor bunu. ofis çalışanı olarak ister istemez bunları gördük. işte hesap kabartma gibi diyeyim anlayın siz.

neyse işte ondan sonra, dün bir firmanın ssk'sını yapmak için sisteme girince şifrelerin değiştiğini görmüşler. o işleri ben yapıyorum diye arada şifreleri değiştiriyorum güvenlik gereği. bana mail atmış yalaka. "şifreyi ver yoksa sigortaya gidecem yenisini alacam" demiş. "veremem, söyleyin ben yapar, size mail atarım" dedim. "iyi sen bilirsin" diyip bu sabah gitmişler. babayı almışlar. çünkü yeniden başvuru yapmaları gerekiyormuş. ben tüm şifreleri değiştirmedim bu arada. bazılarını değiştirdim. kalan tüm şifreleri de onlar değiştirmiş hemen. eleman bana "tebrikler sana muhtaç kaldık, o zaman şu x firmanın işini yap acilen mail at bana" demiş. ben de "bunu dün isteseniz yapardım, ama bu son hareketleriniz iyice kredinizi düşürdü. geçen ay alamadığım maaşı hesabıma yatırın istediğinizi yapayım" dedim. "sen önce iş yap, para sonra bakarız" demiş. yapmadım ben de. maaş konusu da şöyle. ben müşterilerden alıyorum maaşı. belli bir 2 yer var. oralara gidip benden önce almışlar hesabı geçen hafta. maaşı alamamış oldum yani. "para istiyorsan şifreleri yolla" demiş ayrıca. "şifreleri tazminatımın 3de2'si yatınca vereceğim nokta net" yazıp yolladım. gün işi değişik mesaj trafiği oldu. beni sürekli arıyorlar ama hiç açmadım. sonra eleman "5000 tazminat veririz. yoksa kendini paralar durursun" demiş. 8-9 yıldır sigortalıyım bu arada. ondan öncesi 5 yıl da sigortasız çalıştım. en son akşama doğru "lan iş boka sarıyor, avukat geldi, aç şu telefonunu" demiş. bu avukat da bunların aile dostu gibi bişey. arada bazı işlerine bakıyordu bizimkilerin. adamla ofiste 3-4 kere görüşmüşlüğümüz, selamlaşmamız vs var.

hal böyleyken bu akşama doğru avukat bana bir mail atmış. onu da şimdi buraya ekliyorum kopyala-yapıştır olarak. size nasıl görünecek bir bakın bakalım. fikrinizi dinlemem lazım. haftasonuna girmemiz güzel oldu. pazartesiye kadar nasıl hareket edeceğim bir kafa mahkemesi yapalım.

avukatın maili:

Ben Avukat ahmet-mehmet ( Patronun hasan-hüseyin’in Avukatı) Cemil; gönderdiğin 2 Sahifeden ibaret e-mailin bana ulaştı .Doğrusu ilk başta yazılanlara inanamadım. Bu kadar senelik hukukumuz var. hasan-hüseyin’ide en iyi tanıyanlardan birisi de benim. O kendine
Zarar verir, çalışanlarına zarar vermez. Hal böyleyken yazdıkların akla hayale sığıcak şeyler diil.

İş-alacak verecek meselesi ise her zaman yanındayım. Ancak “elimde ne kadar evrak, şifre, makbuz varsa, dediğimi yaptığın takdirde teslim edeceğim demen TAMAMEN ŞANTAJ’dır. İşin hukuki boyutunu daha fazla yazmıyorum.

Seni tanımasam ve patronunla ilişkilerini bilmesem bir başkası olsa 1 saat içinde kendini emniyet müdürlüğü hırsızlık masasında bulurdun.

Yapılan tamamen emniyet suistimalidir. Sana hiç yakıştıramadım. Telefonunu aç bende geliyim oturalım bu işi bir hal çairesine bağlıyalım. Aksi halde herkes zarar görür. Bu e-maili bu işe bir çekidüzen vermen için bir ağabey olarak yazıyorum. Telefonum 0xxx.xxxxxx dir. Aç konuşalım.

Aksi takdirde işi mecburen hukuki mercilere taşımak zorunda kalacağımı üzülerek bildiririm.

-------
_______


durum böyle. okuduğunuz için teşekkürler. konu içinde konu, dava yanı davalar var görünse de özellikle sorduğum merak ettiğim şey; bunun cidden şantaj özelliği var mı? hapis cezası çıkar mı? hareket şeklim ne olmalıdır?

 
şantaj konusunda bişiy diyemem, pek ciddi bir şantaj yok gibi ama iyi bilen birine sormak lazım. ancak 5 yıl sigortasız çalışmış, üstüne 8-9 yıl da sigortalı. bence avukatla işi çözse iyi. (keşke en başta bunlara girişmeden bi avukata sorsaydı.)

şerefsizlerle baş etmek zordur, hakkını hukuk yoluyla arasın.
  • tedirginlik hucresi  (05.04.14 02:31:46) 
2 bilgi ekleyeyim:

1) şirket değilmiş. şahıs firması. düz muhasebe bürosu.

2) bu maili kendi mailinden ofisin mailine atmış. kendi mail adresi isim-soyisim@blabla.com şeklinde değilmiş. tuzluk@blabla.com gibiymiş. sadece mailin "görünen ad" kısmı gerçek adı ve soyadı imiş. bir de mailin içinde kendi adını hiç belirtmemiş. sonuna da eklememiş.
  • matrix  (05.04.14 03:46:58) 
şimdi anladığım kadarıyla kuzenin 1 nisan şakası yapmak istemiş ama adamlar ciddiye almışlar bunu işler kızışınca. bi nevi eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmüş. eğer ben yanlış anladıysam sonrasını okumana gerek yok :)

ama durum bu şekildeyse zaten her gün çalışmadığı bir işte part-time görünür ve asgari ücretin altını alması çok extrem bi durum değil. ama sigortasız çalıştığı dönemler ciddi suç unsuru. bir de ben yazmadım başkası yazmış üstüme atıyorlar suçu şeklinde bi savunmaya allaşkına girmesin.
  • exist is pretty  (05.04.14 09:36:52) 
exist is pretty: (kuzenin ağzından cevap ekliyorum)
aslında 1 nisan şakası falan değil. sadece o gün attığım için maili kendi tarzımda mizahi olarak bağlamak istedim. "böyle bir günde alın size böyle bir mail.. şaka mı gerçek mi siz düşünün" tadında. yoksa öyle "ben yazmadım kiiiiii" demeyi düşünmüyorum.

gelmediğim günler için resmi bir anlaşma yok ama. yani bu işyerinde hiç bir şekilde iş sözleşmem yok en başından beri. "işe gelmiyordu zaten efenim" diye tutulmuş bir tutanakları da yok.

bir de sigortasız yıllara ait makbuzların kopyalarını buldum ne şansa ise artık. hep benim yazım var. zaman aşımından güme gider mi onlar bilmiyorum ama bariz olarak sigortasız döneme ve sigortalı döneme ait makbuzlarda hep benim yazım var.
  • matrix  (05.04.14 11:21:58 ~ 11:23:25) 
başka fikri olan arkadaşlar yok mu?


  • matrix  (05.04.14 19:46:36) 
hukuk forumlarından gelen 2 ayrı yanıtı eklemek istiyorum:

1) Şantaj başka nasıl olur ki?
Siz bunları yazmak yerine yapabileceklerinizi araştırsaydınız, eliniz çok güçlü olacaktı. Ama şu anda, ispatlı bir şekilde şantaj yapmış gibi görünüyorsunuz.
Avukatın söyledikleri oldukça mantıklı görünüyor. Bence gidip konuşun, belki istediklerinizin tamamını hatta fazlasını bile alabilirsiniz.

2)Bu kıdar kısa bir sürede, inanılmaz bir saçmalama, hatalı davranış sergileme hızı göstermişsiniz, takdire değer gerçekten.
Biraz kendinizi seviyorsanız , avukatla hemen görüşüp, olayı tatlıya bağlamak için çaba harcamak kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik olacaktır.
  • matrix  (05.04.14 20:57:36) 
[]

Kedinin doğum yaptığı gün ile alakalı bir kaç soru

iyi günler,

kedim hamileydi. dün akşam değişik durumlar sezdim. doğuracağını tahmin ettim. elbise dolabının altına yer hazırladım. zaten hemen girdi. kaldı saatlerce.

bu sabah 10:30'da uyandığımda odada ince bir ses duydum. baktım ki bir tane yavru var. 10:55 gibi baktığımda 2. bir doğum yapmış olduğunu gördüm. daha doğrusu plasenta içerisinde bol pembe bir halde gördüm. ama hiç kediye benzemiyordu. yani tamamlanmamış gibi duruyordu. ki zaten hiç hareket yoktu. ölü doğmuş olduğunu düşündüm. kedi onu hiç yalamıyordu bile. ilk doğan yavru ile ilgileniyordu sürekli.

evden çıkmam gerekiyordu. son kez baktığımda bir yavrunun daha doğduğunu gördüm. kedi onu temizliyordu. ve hiç plasenta kalıntısı yoktu.

odayı güvenli hale getirip, suyunu, yemini dolaba yakın bir yere koyup, kumunu da temizleyip evden çıktım.

akşam eve geldiğimde tam 4 adet yavru gördüm. (birisi bahsettiğim plasenta olan) malesef 4. kedi de ölü. ama o normal duruyor görünüş olarak. temizlenmiş. plasentanın yanında duruyor o da.

benim kedi oturma pozisyonunda plasenta bölgesinden uzakta duruyor ve yavrular altında.

dikkatimi çeken şey ölü ve canlı kedilerin göbek bağları üzerlerinde duruyor.

konuyla alakalı fotoları da ekledim link olarak. ilk 2 foto sabaha ait. diğerleri akşam geldiğimdekiler.

soru 1: ölüleri ne zaman oradan alayım?

soru 2: göbek bağı durumu normal mi?

not: benim kedimle aram çok iyidir. sabah da şuanda da her şekilde elimizi içeri uzatıp onu okşayabiliyorum. zaten beni görünce, eve geldiğimi duyunca seslendi falan.

not 2: ilk kez az önce ben bunları yazarken oradan dışarı çıktı. yani tahminim o yönde. su içti ve geri girdi. yeme dokunmamış gibi duruyor.

imgur.com

 
Öncelikle ölü kedi fotoğrafları için teşekkürler. Tövbe tövbe ya.
Göbek bağının düşmemesi normal. Hayatta olmayanları gömün en iyisi derince bir çukura.
Lütfen kedinizi emzirme döneminden sonra kısırlaştırın.
  • dugun ve cenaze  (18.03.14 20:46:49) 
ölüm de doğum gibi, canlılık gibi hayatın doğal bir bölümüdür. "ölü kedi fotosunu" burada keyif almak tadında bir şekilde paylaşmadığım, bundan orgazmik bir zevk duymadığım ortadadır. tamamen tıbbi açıdan konuya yardımcı olması adına paylaştım. pişman değilim. o yüzden "tövbe tövbe" kısmını üstlenmiyorum. pişman değilim. bu tarz konularda abartılmasını sevmem. denge iyidir.

geri kalan cevaplarınız için teşekkürler.

ayrıntılı başka cevapları olacaklar varsa onları da dinlemek isterim.
  • matrix  (18.03.14 20:57:41) 
ölü olanları gömerken, çukura koyduktan sonra üzerini kapatacak bir taş koyun, hayvanlar çıkartıp yemesin.
ben alabileceğinizi düşünüyorum, zaten sahiplenme durumu falan yok etkilenmez anne.

  • mutevazi  (18.03.14 21:21:10) 
öncelikle anne kediler ölü doğan ya yaşama şansı olmayan yavrularıyla hiç ilgilenmez ve onları ölüme terkeder. bazen de kendileri öldürüp yerler. ne kadar çabuk alırsanız o kadar iyi. göbek bağı durumu da normal. yine de mümkün olan en kısa zamanda veterinerinizi arayın. çünkü yeni doğmuş bir memeli yavrusu her türlü enfeksiyona açık haldedir. annenin de en güçsüz zamanında olduğunu unutmayın.


  • tururo  (18.03.14 21:51:43) 
Kediniz çok tatlı, yavruları da çok şekerler, güle güle büyütün öncelikle.
Ölü bebekleri doğar doğmaz uzaklaştırmak iyi olurdu ama mümkün olan en kısa sürede alın. Bu süreçte ölülerden geçebilecek enfeksiyonlara karşı anne sütü yavruları korur bence. Yine de yakından takip edebilirseniz aklınızda soru işareti kalmaz. Göz, kulak ve burunlarından anlaşılabilir.
Göbek bağı zamanla kuruyup büzüşecek ve kendiliğinden düşecek. Anneleri onları devamlı temizliyordur zaten hem müdahale etmenize gerek kalmaz.
Benim kedim de doğurduktan sonra uzun bi müddet ihtiyaçları için dışarı çıkmayıp yavrularını yalnız bırakmamıştı, çok koruyucu oluyorlar :)
  • the queen of naked kings  (19.03.14 13:11:57) 
the queen of naked kings: size de teşekkürler. aynen öyle yaptım zaten. akşam internetteki dolaşma ve buradaki sohbet sonrası aldım. alırken de hiç seslenmedi bizimki zaten.

yeni soru açmamak için buradan devam edeyim:

kedim yeminden yemiyor. dikkat ettim de doğumdan beri yememiş. ton balığı açıyorum periyodik olarak. onu hemen tüketiyor. oysa ben doğum yapan kedilerin normalden daha çok tüketmesi gerektiğini okumuştum. normalde proplan'ın 2 tür yemini veriyordum kuru olarak. hindili olanlar ve somon balıklı olanlar. şimdi hiç dokunmuyor.
  • matrix  (19.03.14 14:27:27) 
seçebilir, olur öyle. ton balığında tuz var ama, vermeseniz daha iyi. yaş mama alabilirsiniz bir süre için. bol bol yoğurt yedirin bu arada kedinize ek besin olarak.


  • mutevazi  (19.03.14 16:46:55) 
[]

Model trencilik ile ilgili olanlar var mı aramızda?

modeltrenciler.com sitesinden ve oranın forumundan haberdarım. ben burada ilgilenen var mı onu merak ettim. fikir alışverişi vs yapsak diyerekten...




 
sheldon cooper


  • ben smyrna  (06.01.14 18:43:24) 
:) o uyuzla hiç birşey yapılmaz...


  • matrix  (06.01.14 21:23:47) 
[]

yutdışı alışverişleriyle alakalı USPS sorusu

internet üzerinden yurtdışından gelen siparişimiz ile ilgili USPS'in sayfasındaki ürün takip alanında, ürünün artık türkiye'de olduğu, 23 aralık tarih bilgisiyle "Customs Clearance" durumunda olduğunu okuyoruz. sanırım gümrük aşamasında. olur ya ürün gümrüğe takıldı diyelim. biz bunu nasıl anlıyoruz arkadaşlar?




 
Eve tebligat geliyor veya gumrugun numarasını bulup soruyorsunuz.


  • jesterdvine  (25.12.13 11:47:13) 
www1.ptt.gov.tr
www.turkiye.gov.tr
bu adreslerden takip edebilirsiniz artık.
  • neyleyim  (25.12.13 11:56:41) 
[]

batman arkham asylum hatası > seculauncher failed to start application 9000

merhaba arkadaşlar...

sizlerin muhtemelen defalarca bitirdiği bu oyunu xp'de oynuyordum. sonra sistemimi win7 yapınca bir daha da el atamadım. gel zaman git zaman kuzen yeni bir laptop aldı (lenova z500) ve "bana oyun yüklesene" diyince, yeni laptop'ının ilk oyunu olsun diye Arkham Asylum iso'mu (8 küsur gb ve rld-btaa.iso isminde) arşivden çıkarıp laptop'ın başına geçtim.

sistem olarak win 8 mevcut ve 64bit.

iso'yu göstermen için virtual clone drive kullandım. program files (x86) klasörü içine kurulumu yaptım ve iso içindeki crack dosyasını da (BmStartApp isminde) onun klasörlerinden Binaries içine atıp orjinal dosya ile yer değiştirdim.

sonra oyunu türkçeleştirmek için BATMAN_TR_FINAL.exe isimli dosyanın da kurulumu yaptım.

ve artık oynamaya başlamak için tıkladım.

ve internette epey konuşulmuş olan "seculauncher failed to start application 9000" hatasını aldım.

önerilen çözümlerin hepsini denedim. sonuç hala hüsran.

en başta internetten msvcr71.ddl dosyası edinip oyunun Binaries klasörüne de, windows altındaki system32 altına da attım. hatta win8, 64bit diye syswow64 klasörü altına da attım. bu bir işe yaramayınca dffsetup-msvcr71 isimli bir programcık bulup bununla ddl düzeltmesi yaptım. yine işe yaramadı. bunun üstüne vcredist_x64 isimli bir windows yaması yükledim yine bir işe yaramadı.

oyunun exe'sini "yönetici olarak çalıştır" dedim olmadı. grafik seçeneklerinden "yüksek" olanı (nvidia bu arada) seçtim olmadı. entegre olanı seçtim olmadı.

şu an hala aynı noktadayız. yani "seculauncher failed to start application 9000" hatasında.

bize ne önerirsiniz?

 
sürücüleri güncelledin mi


  • desdinova  (24.11.13 21:48:35) 
gpu direver ı güncelle.
microsoft c++ nın tüm sürümlerini yükle.
dx güncelle.
NVIDIA PhysX kur.

bazen sebepsiz yere kurulumda sorunda çıkabiliyor. bi an hdd kasıyor ve bişeyleri bozuk kopyalıyor vs. oyunu kaldırıp, kalan dosyaları elle silip, tekrar bir kurulum yapmayı dene. tr yama yapmadan önce çalışırlığını kontrol et.
  • hasmetizm  (24.11.13 23:08:11) 
[]

El tarayıcısı (scanner) kullanan/öneren var mı? varsa ne?

fotodaki gibi, el tarayıcısı kullanan var mı? varsa ne marka kullanıyorsunuz ve ne kadar memnunsunuz?




 
ben de kullanıyorum,avukatım da kullanıyor. sıkıntı yok. marka silindiği için bilemiyorum ama.


  • eksi sozluk e bir daha geldim  (04.11.13 19:48:10) 
gayet kullanışlı ancak çoklu taramalar yorucu olabiliyor. Telefonların kameraları iyi olmasından ötürü bi süre sonra piyasadan silineceğini düşünüyorum.
Kullandığım marka telefunken. 2 sene önce 180-TL'den almıştım.

  • emininsel  (04.11.13 20:29:17) 
kamerası idare eder bir telefonda bile -iphone 4- genius scan tarzı programlar fotokopi gibi sonuç veriyor. bence gerek kalmadı bu aletlere artık.


  • roket adam  (04.11.13 21:55:18) 
Benim sirkette de var telefunken.. 2 sene once super bi icatti ama simdi akilli telefon ve picture to pdf uygulamalar sayesinde tamamen gereksiz bisey oldu.
İlle de alacagim diyosan, telefunkenin bi kötülüğünü görmedim.

  • de jure  (04.11.13 22:26:34) 
telefunken oldukca is goruyor.


  • metaroth  (04.11.13 22:26:58) 
[]

Çayı ucuz olan nargile mekanları önerisi istiyorum. (istanbul-avrupa)

nargile ritüeli yapmayı seviyoruz. ama çaya da 2,5 - 3 tl vermek istemiyoruz.

var mıdır çayı ucuz olan nargile içilen yerler? çayı ucuz olsun da, nargilesi farketmiyor. vereceğiniz cevaplarda önceliğiniz sultanahmet, eminönü, tophane, beşiktaş, levent hattı boyunca olsun ama onun dışında da her türlü öneriyi yazmaktan kaçınmayın.

şimdiden teşekkürler.

 
Süleymaniye lalezar çay 1tl olması lazım.


  • efsane  (23.10.13 23:51:26) 
Corlulu Ali pasa medresesi on numaradir! Nargile burda içilir, elma cayı da burada icilir


  • eurhka  (24.10.13 00:51:58) 
[]

50 sekmeli firefox 2.404.000 k ram yiyor. normal midir?

genelde 7/24 açık bir bilgisayarda sekme sayısı aşağı yukarı 50 olan (gün içi artıyor da düşüyor da..) ve hep açık duran firefox'un görev yöneticisindeki ram değeri 2.404.000'tür mesela. bu normal midir? (gerçi tahmin ediyorum: sekmelerdeki sayfaların içeriğine göre de değişir bu ama kabaca 1-2 youtube link olmak üzere çoğunluğu facebook sekmeleridir)

bir de facebook'ta mesela geriye doğru gitmek bir süre sonra (daha 1 gün öncesine gelmeden bile) çok ağırlaşmaktadır. bu da normal midir? yoksa firefox mu sakattır?


 
nolmaldir.


  • in search we trust  (13.10.13 19:08:21) 
bence gayet normal. ama merak ediyorum 50 sekme ne için sürekli açık duruyor?


  • ben smyrna  (13.10.13 19:14:58) 
agirlassin bir zahmet efenim benim firefox cokuyordu 15 20 sekmeden sonra :) chrome a gectim duzeldi cokmuyor artik ama donuyor yine 15e falan geldikten sonra


  • babamasoliimbananickaldirsin  (13.10.13 19:42:20) 
[]

Çok abuk sistem sorunu. vidyodan vidyoya geçerken 10 numara sapıtma...

sistem abuk bir sorun peydahlandı. neyden önce, neyden sonra ortaya çıktı onu farkedemiyorum. tüm gözlemlerimi aktarayım.

bu soruna genel olarak "periyodik olarak arka arkaya dizi film izleyememe" ismini verdim.

en genel özelliği 1,2,3 vs dizi filmden sonra bir sonrakini açınca sistemin sapıtması. ta ki sistemi yeniden başlayana kadar. ondan sonra bu sorun da yeniden başlıyor.

kmplayer kullanıyorum genelde. bilgisayarı açtım. playlistte 3 tane mkv bölüm attım. 1. bölümü izledim iyi güzel. sıradaki bölüme geçiş anında önce bir süre bekledi. mouse hareketleri ağırlaştı/sarsakladı. sonra zar zor oynatma penceresi başlama büyüklüğünde açıldı. dizinin sesi akmaya başladı. görüntü simsiyah. rastgele bir sahneye aldığımda sadece resim olarak geldi ve öylece dondu. ses akıyordu. bu esnada sistem acayip sarsak durumda. zar zor görev yöneticisini açıp programı sonlandırdım. ondan sonra mesela imlecin şekli pencere ufaltma büyültme simgesi olarak kaldı. ve sistem 10-15 sn'ye bir 1-2 saniyelik donacak şekilde stabilite kazandı. el mahkum sistemi yeniden başlattım. aynı dosyayı açtım. sorunsuz aktı.

bu olay bazen 1 dosya sonrasında yaptığı gibi. bazen 3 dosya sonrasında yapıyor. mesela akşam birşey izleyip, sistemi downloada açık bırakıp yattığımda... ertesi gün yeni birşey izlemek istediğimde direkt böyle sorunlu başlıyor.

bazen de bir vidyo dosyasına tıkladığımda sistem şak diye resetleniyor.
hiç mavi ekran almıyorum ki olayı anlayayım.

sistemde 8 gb ram var.
win 7 var.
işlemci q6600.

senelerdir kullandım. sorun yoktu. win7'ye geçtikten bir süre sonra oldu bu. win7'ye de 2-3 ay önce geçtim.

neler önerirsiniz? fikirleriniz nedir?

 
:) denememiş miyimdir acaba bunu?

hiç alakası yok malesef. şu bölümü es geçmeyin:

"mesela akşam birşey izleyip, sistemi downloada açık bırakıp yattığımda... ertesi gün yeni birşey izlemek istediğimde direkt böyle sorunlu başlıyor. "

yani programı kapatıp ertesi gün yeni bir dosyaya tıkladığımda da başlıyor. "playlist" burada etkisiz eleman...
  • matrix  (06.10.13 19:30:57) 
arkadaşım mahsus mu yapıyorsun bilmiyorum ama ben burada player yarışı içerisinde değilim. sözlükte yapın o sidik yarışını. bs player ile başlayıp kmp ile devam eden insanım. elimin altında gom da var vlc de var. media player classic de var. gerektiğinde onlara da başvursamda gönlümdeki yerini koruyan kmp'dir.

ama sırf senin için herşeyi silip gom ile deneyeceğim de bir ara. o araya kadar başka alternatif çözüm önerileri olan varsa dinlemek istiyorum.
  • matrix  (07.10.13 01:11:29) 
[]

Tablet'lerde divx izleme hakkında

Android'li tabletlerde (mesela şu: www.grundig.com.tr )flaş-disk içine atılmış olan türkçe altyazılı divx'ler, 720p hd mkv'ler vs rahatlıkla izlenebiliyor mu? bilgisi olanlar yardımcı olursa çok makbule geçer...




 
flash bellekle izlemen icin ek bir kablo lazim. bunu disinda 720p mkv biraz kasabilir. cok saglam bir tablet degil. zaten ufacik ekran ha 460p ha 720p izlemissin farketmez. mx player ile altyazi ile video ayni dizinde oldugu surece sikinti olmuyor.


  • sarhosken alinan hesap  (01.09.13 15:21:16) 
@sarhosken alinan hesap:

hmmm. ben pc'de izlemek için 720p mkv indiriyorum da sürekli. bunu kardeşim alacak. indirdiklerimden o da paylaşsın istedim.

peki "bunu değil de şunu alırsan hiç kasma olmaz" dediğiniz bir marka model var mı? kasmaması için neye/hangi değere dikkat etmek gerekiyor?

ek kabloyu usb girişi yok diye dediniz sanırım. dalgaya düşmüşüm. mikro usb girişe sahip sanırım. yani harici diskleri takmak için.
  • matrix  (01.09.13 16:07:54) 
bir defa harddisk takmayı unutun. tabletler harddiski besleyecek güce sahip değil. aletin üzerinde normal usb portu varsa, yazılımı da izin veriyorsa doğrudan flash bellek takıp içindekileri aynı hafıza kartı gibi görebilir kullanabilirsiniz. eğer mini veya microusb girişi varsa usb-otg diye bir kablo var ona uygun kablo almalısınız ki usb'den flash bellek takabilesiniz. bazı çin malı android tabletlerde yazılımdan kaynaklı okumama durumları olabiliyor. root, kernel ve custom rom yapılarak aşılabilir ama biraz teknik bilgi gerekiyor.

performansa gelirsek, a101'den aldığım 160 liralık tabletle hd olmayan filmleri takılma olmadan izleyebiliyorum. tabii batarya da önemli bu noktada ona dikkat edin. genelde ucuz tabletlerde dandik batarya oluyor. hd oynatmasını istiyorsanız biraz daha kaliteli markalara (samsung falan) yönelmek daha akıllıca olur.
  • spanglish  (01.09.13 22:25:05) 
[]

Kitap öneri isteği: hasan sabbah, selahaddin eyyubi, nikola tesla hakkında

başlıktaki 3 şahsiyet hakkında bilgi ve fikir sahibi olabilmek için tavsiye edebileceğiniz değerli kitapların adlarını öğrenmek istiyorum...

şimdiden teşekkürler...


 
1- doğrudan bilgi vermeyen ama güzel bir kurgu önerebilirim.
amin maalouf - samarcande
hayyam var, nizamülmülk var, hasan sabbah var.
  • kahin ahtapot paul  (12.07.13 18:15:37) 
Hasan Sabbah: Semerkant.

Edit: gec kalmisim, soylenmis bile. Bir de Alamut vardir. Alamut dogrudan Hasan Sabbah eksenli lakin ilk 100 sayfasi bayagi skici. Cunku ilk 100 sayfada Hasan yok. Sonra Hasan cikiyor, dokturuyor.
  • fortisvita  (12.07.13 18:15:55 ~ 18:17:31) 
yalnız amin maalouf kitaplarında kronolojik hatalar falan var.

gerçekten araştırma yazısı istiyorsan faik bulut - "Hasan Sabbah Gerçeği/ Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri"
  • lancelot du lac  (12.07.13 19:08:51) 
[]

Kedimdeki ilginç hal ve davranışlar neye işarettir şeysi...

- 2010 haziran doğumlu bir karakedim var.

- hiç bir zaman veterinere götürmedim. hiç bir aşısını yaptırmadım. buna siz diyin tembellik, ihmalkarlık... ben diyeyim doğada nasılsa o şekilde devam etsin isteği...

- sadece düzenli olarak damla olayını yerine getiriyorum. o da şöyle gelişti. bu kedi gün geldi odadan, gün geldi evden sıkıldı, camları tırtıklayarak kas yaptı vs vs ve bir gün balkondan yan bahçeye kaçtı.
sonra boynunun altında epey kabuk farkettim. parazit şeysi diye düşündüm. damlayı ilk kullanışım o zaman idi. damlanın ensesine sürülmesinden 1 saat sonra deliler gibi rahatladı. kısa sürede de iyileşti.

- gel zaman git zaman bu böyle kaçıp geliyordu. bazen de ben ısrarlarına dayanamayıp camı açıyordum geceleri. her şekilde gidip gezse de geliyor eninde sonunda.

- bunca zaman sonra ilk kez 2-3 ay öncesinde çiftleştirdim. evde bir erkek kedi kaldı 1 hafta kadar. bir süre takıldılar. son 2-3 gün ise erkek kediyi hep dövdü, çok dövdü. güzelim kediye daha fazla yara açmasın diye sahibiyle yolladık. sanırım hamile kalamadı. neden bilmem.

- kedi bana çok düşkün. benden başkasına pek taviz vermiyor. kafasında azılı düşman ilan ettiği akrabalarım, arkadaşlarım var. daha ellerini kediye uzattıkları an tırmığı atıyor. <

- bu soruyu sormama neden olan son duruma geliyorum. şu anda ensesinde, arka bacaklarının arkasında hafif kelleşmeler var. çok sık yalanıyor. yarı oranda da kaşınıyor. değişik bölgelerinde ince kabuklar var. 2 gün önce yine damla işlemi yaptım. değişmedi gözlediklerim.
iştahı daha az.
meme uçları eskiye oranla daha iri.
(tamam şimdi kesin, hamile olabilir diyeceksiniz ama karnında en ufak bir şiş yok...)
acayip bir yoğunlukta benim yanımda duruyor. saatlerce bilgisayar masamda elimin, kolumun, faremin, klavyemin üstünde duruyor. oradan kucağıma geçiyor.
sürekli ciyaklıyor. böyle nazlanma ile yalvarma arası karışık bir "yaaaaaa ama, hadiiii" şeklinde. sürekli birşey istiyor modda. oysa yemi, suyu, kumu tertemiz...
koltuktan kalktığım an o da fırlıyor ve yanımda dolaşıyor. (tamam genel hali hep benim olduğum odada takılmak idi ama bunu artırdı...) (mesela tam şu anda 2 kolumun arasında yarı oturmuş şekilde duruyor ve çeneme kafa atıyor, ciyaklıyor..) miyavlıyor.
bütün gece örtümün altında yatıyor. saatlerce yataktan çıkmazsam, o da çıkmıyor.

mesela ona doğru bakıp "neeee" dediğimde hemen "yaaaaaa" diye tepki veriyor. elimle ona hamle yapıp kenara ya da kendime doğru çektiğimde de anında hemen "yaaaaa" diye tepkisini koyuyor.


el mahkum bu durum devam ederse bir veteriner yolu gözüküyor bana ama önceden bir önbilgi olsun diye sormak istedim. burada da az kedi deneyimlisi yok çünkü.

bu da azcık fikir vermesi adına vine vidyosu:

vine.co

 
anladığım kadarıyla kediniz kısırlaştırılmamış, ve muhtemelen kızgınlık dönemine girdiği için bu şekilde miyavlıyor. poposu da havada geziyor mu? artık yaşı gelmiş zaten. kısırlaştırmadığınız sürece bu dönem sürekli tekrarlayacaktır.

ama bu yara ve kelleşme konusunu bilemedim ya geçen gün biri daha yazmıştı bu şekilde olduğunu ona depresyon demişler. siz de gün içinde yalnız mı bırakıyorsunuz?

(bkz: kızışgınlık dönemi)
  • kaputt  (11.07.13 20:49:20 ~ 20:50:20) 
Şimdi ilk olarak doğada kedi yok, kedi evcil bir hayvan. Ormanda mesela kedi gördün mü hiç? Kedi artık doğallığı falan kalmamış bir kent hayvanıdır ve haliyle doğada öyle yav argümanı geçersizdir. Sen evde o kediye bakıyorsan aşısını neyim yaptırmak durumundasın. Kaldı ki sokak kedilerini bile kısırlaştıryorlar, seninkinin durumu ortada.

Ense damlası öyle kafana göre damlatılacak bir şey değil. Dozajı, ne kadar sıklıkla damlatılacağı önemli. Boynunun altında kabuk fark edince de damlatılacak bir şey değil çünkü nerden biliyorsun o kabuğun parazit yüzünden olduğunu? Belki hayvan bi yere sürttü? Onun üzerine bi de ilaç damlatıyorsun yani.
Kediye böyle bakılmaz. Kendi keyfin için allah bilir ne kadar para harcıyorsundur, nelere üşenmiyorsundur, neleri ihmal etmiyorsundur. Ama yanında yıllardır yaşayan hayvanı veterinere götürmekten, yılda bir kere aşısını yaptırmaktan imtina ediyorsun, pes.
Hayvan kaşınıyor, dökülmeler var tüylerde demişsin. Uyuz olabilir, mantar olabilir, egzama gibi bir şey olabilir. Veterinere götürmek bence şart ama sen bunlara ne çözüm olur diye internetten araştırıp evde kendin uygulamayı da deneyebilirsin.

Ve evet, kedin büyük ihtimalle hamile. Karında şişme çok belli olmayabilir daha yeniyse, meme uçlarında büyüme karın şişmesinden daha belirgin oluyor. Yazık hayvana, bakalım yavruları ne yapacaksın.
  • buff  (11.07.13 20:55:00 ~ 20:56:32) 
@kaputt:

yok yok kesinlikle o dönemle alakası yok. onu 1. elden bizzat yaşamış, çileler çekmiş biri olarak :) çok iyi bilirim her anını. çiftleştirme döneminden sonra zaten bir daha kızgınlaşmadı. kızgınlık döneminin hiç bir belirtisini göstermiyor. bunu ben ilk kez yaşıyorum. kızgınlıktaki çıkardığı seslerle de hiç alakası yok. onda yalvarma ön planda oluyor. bunda daha böyle bir acındırma ve çemkirme hali var.

normalde gündüzleri evde hep tek olur işler güçlerden dolayı.

şu an mesela klavyenin önünde yarı uyuma modunda. bunu hiç yapmazdı. yani masada hiç takılmazdı asla. şimdi yakınına parfüm bile sıksam, kaçıyor ve 10 dk sonra yine geliyor.
  • matrix  (11.07.13 20:56:13 ~ 20:57:02) 
buff haklı gözüküyor bu durumda, veterinere muhakkak götürün, demek ki bir sorunu var. zaten tüylerin dökülmesi filan sıkıntılı.. yazık hayvana böyle acı çektirmeyin. belki de hamile hakkaten.. ihmal etmeyin lütfen.


  • kaputt  (11.07.13 21:01:19) 
@buff:

beni tanımadan, gözlemlemeden biraz haksız eleştiriler yapmış olsan da eyvallah. en azından cevap vermişsin, fikir vermişsin.

laf olsun diye hayvan besleyen birileri değilim. az mücadele vermedim evimde kedi beslemek adına. 1. kedi besleme operasyonumdan sonra ailem ile yine çatışsam da bir müddet sonra külahları değişip, bu kediyi sahiplenmek için istanbul'dan ankara'ya günü birlik gidip gelmiştim. üstelik trenle. trenlere kedi alınmadığı da ortada iken siz düşünün neler çektiğimi.

hatta okumak isterseniz ilk kedi maceramın hikayesini "herkese açık" yaptım.
buyrun ve şaşırın !

www.facebook.com

www.facebook.com


doğadan kastım "ortada veteriner, ilaç milaç olmadığı" zamanlarda kediler nasıl takılıyorlardı şeysi..

bu arada açık bir yaranın/kabuğun üstüne damla damlatacak kadar da cahil ya da acımasız değilim. kedi uyuyor diye yatağıma girmek yerine, kanepede uyumayı kaç kere göze almış bir insan olarak bu tarz eleştiriye gülüyorum. panter emel tadında gelmeyin bana. işin o boyutundan tiksiniyorum...

yavruları da dağıtırız. normalde kısırlaştırma işlemini "en azından bu hissi bir kere yaşasın" diye erteledim. bunu da not düşerim...
  • matrix  (11.07.13 21:04:30) 
tartışmaya sonradan dahil oluyorum ama:

iyi niyetinizden şüphem yok, ama kedilerde analık-babalık duygusu sadece 2 ay devam eder.
yavrularını büyüttükten sonra tekrar çiftleşme isteği başlar.

mesela köpekler eğer yavrularından ayrılmazsa ömür boyu yavrusuyla birlikte yaşar, analık-babalık duygusu daha kuvvetlidir.
ama kedilerde maalesef böyle değil.

madem hayvan sever bir insansınız, kedinizin 2 ayda unutacağı bir his yüzünden o yavrucukların da sefil olmasına ya da sokakta olan, çoktan doğmuş, bir yuva ihtiyacı içindeki kedilerin haklarını azaltmayın.

sizin kedinin yavrusunu alacak olan, sizinkini almazsa sokaktan ya da ihtiyacı olan başka bir kediyi alır.

ki bu sahip bulma durumunuzda olacak olan şey.
bir de sokaklarda sefil olma ihtimalleri var.
artık çok acımasızca da olsa, maalesef onların iyiliği için bunları düşünmek lazım.

yenisini dünyaya getirmeye vesile olacağımıza, var olanı düzgün yaşatmaya çalışalım.
çünkü dediğim gibi, sadece 2 ay sürecek olan bir duygu kedinizinki.

üstelik yavrular da alanlar tarafından kısırlaştırılmazsa ve hatta sokakta kısırlaşmadan büyürlerse, yüzlerce yavrunun bu kaderle yaşamasına vesile olabilirsiniz.

kimse kedilere düşman olduğu için kısırlaştırın demiyor, o kadar sefil oluyor ve gariban yaşıyorlar ki, nüfus kontrolü olsun, olanlar düzgün yaşasın, hiç değilse tok yaşasın diye uğraşıyorlar.

yani eğer kediniz hamileyse yazık.
eğer hamile değilse lütfen doğurtmadan kısırlaştırmayı tekrar düşünün.
  • hypnosis  (11.07.13 22:15:36) 
@hypnosis:

peki. hamile değilse aynen böyle davranacağım. siz de haklısınız. ama evrensel olarak bir kedi gibi genelde 4 ayak üstüne düşüyorum. paylaştığım 2 facebook anısını okuduysanız anlamışsınızdır zaten.

bu sebeple; acaba diyorum, hamile ve 1 yavrusu olacak diye mi belli değil hiç birşey. çünkü ben 1 tane yavruyu zaten kendime ayırmayı düşünüyorum. anne - çocuk olarak evde en azından insan yokken birbirlerine yoldaşlık yapsınlar diye...
  • matrix  (11.07.13 22:34:29) 
Bence de kzışmış. Ayrıca buff çok yüklenmişsin Tanımadan etmeden..


  • sormayın bana sen o musun diye  (11.07.13 23:07:04) 
@sormayın bana sen o musun diye:

hocam imkansız. :) yani 3 yıldır o kadar çok kızışma dönemini gözledim ki o konuda kedimi gözü kapalı tanıyorum. :) en bariz özellik popoyu dikip size doğru geri vites yaklaşması ki ondan zerre bir an yok. popo sakin. inlemiyor hiç bir şekilde. artık sadece epey fazla konuşuyor, sesleniyor. mesela sizi boş boş dururken görünce de "hey ilgilensene benle, x birşey yaşıyorum şurada" dercesine. :)
  • matrix  (11.07.13 23:27:11) 
@matrix

Valla kedi görmeye tahammülüm olsa videosunu da izlerdin de, bana uzak sana yakın olsun :)

O zaman canı sıkılıyodur belki. Kör cahilim bi fikir işte salladım tutmamış :)
  • sormayın bana sen o musun diye  (12.07.13 01:53:29) 
Bence siz yine de bir veterinere goturun iciniz rahat etsin


  • anyelios  (12.07.13 16:37:52) 
Benim kedim de 2009 haziran doğumlu, kara kedi, dişi ve ben de henüz kısırlaştırmadım. Fakat hypnosis'in de gayet net açıkladığı gerekçeleri göz önüne alarak çiftleştirmeyi hiç düşünmedim. Eğer "anneliği tatsın" fikriniz değiştiyse ve kedinizin hala sokağa gidip gelmesine izin vermek istiyorsanız lütfen kısırlaştırın. Bir evi olsun, araba altında ezilmesin, tok uyusun diye çırpındığımız yavruların yuvalanma şansını azaltmayın.
Garip davranışları ile ilgili olarak da bir veterinerde ultrasonla hamile olup olmadığını öğrenebilirsiniz.
Kedinizin miyavlamaları ve durgunlukla karışık size aşırı ilgisi varolan bir sıkıntısıdan, ağrıdan da olabilir.
örneğin dışarı gidip geliyorsa sokakta iç parazit kapmış olabilir ve bu yüzden karnı ağrıyor olabilir. 3 ayda bir iç parazit hapı yutturmayı ihmal etmemek hem sizin hem onun sağlığını koruyacaktır.
tüy dökülen yerleri sokakta yaşadığı boğuşma kaynaklı da olabilir. Fakat kaşıntılı ise mantar, uyuz ya da egzama da olabilir. Durumu netleştirebilmek adına olabildiğince vakit geçirmeden veterinere gitmenizi öneririm.
  • pis poke  (13.07.13 00:49:23) 
[]

Lise Diplomasını kaybettik diyelim. Ne yapıyoruz?

Lise diplomasının kaybedildiği ve tekrar lazım olduğu durumlarda, farklı şehirdeysek okuldan prosedür nasıl işliyor?

okulu arasak ve o şehirdeki tanıdığımız gidip alabilir mi?

veya bulunduğumuz şehirde milli eğitime ait hizmet binaları diploma yerine geçebilecek belge temin edebiliyor mu?

özetle "en son mezuniyetimizi" belgelememiz gerekiyor...

 
bir arkadasaa mesajla belirttim durumumu gormeme ihtimaline karsi buraya da yazmakta fayda var.

bende aynı durumdan muzdaribim. yana done ortaokul diplomami ariyorum, okuluma gidiyorum orda da diploma kayıt numarasi mi ne haltsa bunun bi kütügünü tutuyolar ya onda da yok diploma numaram. saka gibi okumamis gibiyim. nasil cikartabilirim?

cok ihtiyacim var :(
  • aksi kanitlanmadikca cocuktur  (11.03.13 18:06:07) 
Tekrar diploma çıkaramazsınız. pain of liberation'un dediği gibi ilan verip okuldan mezun belgesi alacaksınız.


  • synche  (11.03.13 18:48:07) 
[]

Hobbit'te Gandalf'ın bilgece yumurtladığı 3 mevzu

Taoizm kafasıyla bakınca Gandalf'ın büyücü değil aslında "Bilge" olduğunu söyleyebiliriz.

filmde evrensel sır tadında bilgelik dolu 3 ana mevzuya değinmiş olduğunu hissetmiştim.

bunlardan ikisini açıklayacağım. (tabi birebir kelimelerle beceremeyeceğim.) 3.yü malesef çıkartamıyorum. aynen hayvanlarla takılan büyücü gibi ışık hızında unuttum çünkü :)

1) bilbo'ya söyler. "gerçek cesaret; ne zaman can alacağını değil, ne zaman fedakarlık yapacağını bilmektir."

2) elf leydisi Galadriel'e söyler. "saruman'a göre büyük bir güç ile savaşılmalı kütülükle. oysa asıl güç sıradan hayat sürenlerin günlük yaptıklarındadır. nezaket ve sevgi halleri. belki o kadar korkuyorum ki onlarlayım"

3) ? işte bu nedir. sizlere soruyorum.

 
Bu sorular ve birkaç bir şey daha üzerine adamlar kitap yazdı. Onu oku.(bkz: hobbit ve felsefe)


  • Hallerlale  (01.01.13 20:35:30) 
gandalf'ın aslında büyücü değil (sorcerer, wizard, druid tarzı bir şey değil), bir maia olmasından ötürü ve neden gönderildiği ile alakalıdır arda'ya. cevaplar ve daha fazla bilgi silmarillion'da mevcuttur.


  • sizofren hayaller  (01.01.13 20:39:40) 
Büyücü değil aslında bilge ne yav? İkisi aynı anda olmuyor mu?

Bu arada ülkemizde ameleyi çevirsen sana bilge bir söz söyler. Anlamadım yani neye getirdiğini olayı.
  • Adrammelekh  (01.01.13 20:41:50 ~ 20:42:01) 
samimi ! önerileriniz için eyvallah da taoizm ile ilgilenmiş olmanız gerekiyor ne demek istediğimi tam olarak anlayabilmek için. yoksa elbette filmde gandalf'ın onlarca anlamlı bir sözü, gandalf'ı geç diğerlerinin de vardır muhakkak.

büyücü ve bilge ayrımını da biri fantezi edebiyatı içindeki bir ırk,tür,karakter... diğeri de günümüz dünyasında olabilecek bir olay olduğu için yaptım. elbette büyücü bir bilge de olabilir, striptiz yapan bir elf leydisi de olabilir.

kitap okumak başka mesele. sonuçta hobbit'in de tüm cümleleri aynen geçmedi filme. ben özellikle filmde bahsettiğim tarzda dokunaklı olan öğretiyi soruyorum. ha siz kalkıp 3 değil arkadaşım 4 tane vardı, o da şunlardır deseniz yine eyvallah. artı zaman meselesidir kitap okumak.

yoksa duyuru sitesinin amacı ne olabilir ki başta. elbette filme yeniden gittiğimde muhakkak hatırlayacağımdır. veyahut dvd'si çıktığında. acil lazım olduğu için danıştım. soru gayet açık ve net. yardımcı olabilecek varsa buyursun.
  • matrix  (01.01.13 21:02:49) 
Benim hatırladığım kadarıyla o ilk dediğinde "Gerçek güç can almayla değil, bağışlamayla olur" temalı bir şey söylüyordu.


  • Adrammelekh  (01.01.13 21:06:19) 
doğrudur. genel bir fikir versin de işte. film esnasında hemen cep telefonuna yazmak da vardı ama film o kadar etkileyici ki insan akıl edemiyor o an. zaten bu mevzuya neden bu kadar taktığımı da bilmediğim için bu kadar üstüne düşüyorum. bir tür paradoks :)


  • matrix  (01.01.13 21:08:25) 
Vallahi abicim yanlış anlama ama çok büyük derin anlamlardan bahsederken bu kadar farklı bir şekilde aklında kalması pek mantıklı gelmedi bana. Benim dediğimle senin yazdığın cümle arasında dağlar var.


  • Adrammelekh  (01.01.13 21:13:53) 
yanlış anlayacak bir durum yok. rahat olabilirsin :)

zaten ben "filmin vermek istediği" mesajı falan dert etmiyorum. öyle bir mesaj olabilir de olmayabilir de o ayrı konu ama burada atıyorum bir kediye bakıp "an'da kalmayı başarmayı" anlamak gibi bir his durumu var. yani ben çıkartıyorum o anlamı aslında. ve benzerlerini çıkarabilmişler var mı yok mu tadında bir beyin cimnastiği. yoksa saw gibi bir film çözme durumum yok.

kafadaki resmi kelimelerle ortaya dökememekle de alakası var. ve evet teşekkürler. "fedakarlık" oraya alakasız olmuş. "bağışlamak"tır doğrusu. 1 ve 2 ile sorunum yok zaten aslında. tam uygun yerler olduğuna eminim onların. 3'ü de bulabilseydik...
  • matrix  (01.01.13 21:27:24) 
[]

Ercüment Çözer'in Behzat Ç.'de görüldüğü bölümleri bilen?

üşendim açıkcası tek tek açıp kontrol etmeye. Ercüment Çözer'in Behzat Ç.'de görüldüğü bölümlerin numaraları lazım bana.

bir de Nejat İşler diziye hakikatten 2 bölümlük anlaştı da sonradan "bu karakterde iş olabilir" tadında bir değişikliğe gidilip devam mı edildi? nedir işin aslı?

şimdiden teşekkürler.. ha unutmadan tabi, bir de "saygılar"

 
Şöyle bişey var ama.Bölüm isimleri yazıyor numaralar yok.

www.imdb.com

edit:başlıklara tıklayınca kacıncı bolum oldugu da yazıyor.
  • Skey295  (24.12.12 23:59:25 ~ 23:59:59) 
19 ve 20de var. 21de de var. 37 ve 38de de var. bunları biliyorum sadece.


  • leni 09  (25.12.12 00:53:15) 
3.sezonda 72. ve 73. bölümlerde var.bir daha ne zaman ortaya çıkar kimbilir.özledik namussuzu.


  • sahan666  (25.12.12 03:35:56 ~ 03:36:06) 
[]

"Dayanmak kaderi yenmektir." cümlesinin latincesi lazım...

"Dayanmak kaderi yenmektir."

latince çevirisi için şimdiden teşekkürler :)


 
Çok aradım ama bulamadım malesef. Merakımı mazur gör, dövme mi yaptıracaksın? :)


  • norek  (28.07.12 19:04:22) 
hayır. aslında bana da bir arkadaşım sordu. ben de tüm kanalları kullanayım dedim. :) şimdi de ben merak ettim. sorarım ona. öğrenince yazarım :)


  • matrix  (28.07.12 23:07:18) 
[]

kedinin çiftleştirilmesi hk ve kedinin tuvalet düzeninin bozulması hk

merhabalar;

haziran 2010 doğumlu kapkara dişi bir kedim var. eylül 2010'da ankara'dan sahibinden alarak trenle istanbul'a getirirken, daha yolda bile minicik kutudaki kuma çişini yapan, istanbul'daki evimizde de ilk günden beri hiç sorun çıkarmayan bir kediydi.

henüz hiç çiftleşmedi. içimde "en azından 1 kere çiftleştirmeden de kısırlaştırmamalıyım" diye bir vicdan durumu söz konusu.

dönem dönem 2 ayda bir 3-5 günlük azgınlık süreci yaşardı ama son 3-4 aydır bu çok arttı.

bunla alakalı mıdır bilmiyorum ama garip bir tuvalet dengesizliği göstermeye başladı. benim odam çok büyük olduğu için bir köşesindedir kum tuvaleti. hiç koku sorunu yaşamam etmem. kedi biraz büyüyünce içinde rahat etsin diye üst kapağını da çıkardım bir süre önce.

genelde en çok bana odaklı. dile kolay 2 senedir aynı odada yatıyoruz her gün. akşamları eve geldiğimde kapıyı açtığımda hemen kapının dibinde beliriveriyor, bağırmalar, miyavlamalar, koşmalar vs vs.. eve gelip giden bir de bebek var 1 buçuk yaşında ve yeni yürümeye başlayan. o bebek bizde kalacağı zamanlarda uyusun diye odanın birinde bulunan beşiğine de işediğini gözlemledik kedinin. sonra çocuğun oyuncağının üstüne işemişti bir gün. benim gözümün önünde holdeyken, salona girmesin diye örttükleri kapının önünde miyavlarken bir terliğin üstüne kakasını yaptığına, yine geçenlerde dış kapının arkasındaki terliklerin birinin üstüne işemesine, dün akşam da benim odamdaki pencerenin birinin dibine kakasını yapmasına şahit oldum. :)

gariptir mesela tuvaletinin yanında duran el süpürgesinin toplama haznesine de işeyip, kakasını yaptığını da görmüştüm bir ara.

dün akşam 2 kere balkondan evin yanındaki tek katlı (biz 2. kattayız) binanın çatısına (normalde geçilmesin diye demir koruma falan var, yani bir kedi için oraya geçmek biraz akrobasi gerektirir.. misal bu güne kadar oradan balkonumuza 1 tane kedi geçememiştir..) kaçtı. arkadan dolaşıp üstüne yürüyünce tekrar geri geldi aynı yerden eve. sonra balkon kapısını örttük. gece boyu "açın balkon kapısını" tadında huysuzlaştı, dolaştı durdu. gece 3ten sonra da ben artık uyurken, diğer aile bireylerini rahatsız etmesin diye (kapılarına gidiyor ve tırtıklıyor durmadan) kendi odama alıp kapıyı örtüp yattım. bugün öğlene kadar periyodik olarak çıkmaya çalıştı durdu. kapının orta cam bölümüne kadar sıçrıyor, ön patileriyle tutunuyor, arka patileriyle tırtıklayıp duruyor, ve bir sonuca ulaşamayınca yorulup yere bırakıyor kendini..

gidip dolaşıp geleceğinden emin olsam bu kaçmalarına göz yumacağım ama 1.si (biraz da benim ev kedisi nasıl olsa hiç sokak yüzü görmedi üşengeçliğimden dolayı) hiç bir veteriner ve aşı yüzü görmedi. 2.si hiç çiftleşmedi. sokak kedileriyle çiftleşmesini de pek istemiyorum. (açıkcası 1 kere çiftleştirip sonra kısırlaştıracağım için bu çiftleşmenin değmesini, bize de rengarenk yavru kedilerle keyifli anlar bıraksın diye kafamda bembeyaz bir kedi ile çiftleştirme planı var. bulamadım gitti bir eş..)

başlıktaki 2 konuyu da birbiri içine eriterek anlatmaya çalıştım.

sorulardan biri malum tuvalet düzeni için ne önerirsiniz?

diğeri de kediler dünyasında "çiftleştirilmesi geciktirilmemeli fazla" gibi bir kaide var mı?

atladığım bir şeyler var mı şu an emin olamadım ama hatırlarsam ekstra birşeyler yine yazarım...

 
bebeğin eşyalarına tuvaletini yapması, size çok bağlı olduğundan bebeğe gösterdiğiniz ilgiyi feci şekilde kıskandığını gösterir. kendince tepki koyuyor bu duruma işte. bazı kediler kıskançlık konusu çocuğa ya da sahibine saldırabiliyor bile. ya da bu durum devam ederse ilgisizlikten depresyona girebiliyor. kardeş geldiğinde psikolojisi bozulan çocuk gibi düşünün onu. ilgi dozunuzu arttırmanız ya da bebeği ona bir şekilde kabullendirmeniz lazım.

ikinci konuda çok fazla bilgi sahibi değilim ama kızgınlığa girdiğinde ve çiftleşemediğinde çok huzursuz oluyor kediler. ayrıca biliyorum ki hangi tür kediyle çiftleşirse çiftleşsin, yavrular inanılmaz sevimli olacak. siz de onları torununuz gibi seveceksiniz :) bırakın çiftleşsin yavrucak.
  • boo ya moon  (17.06.12 14:31:38) 
iki basit sebebi var. birincisi bebek, ikinicisi kısırlaştırmamış olmanız. bir kere çiftleşsin vicdanı da pek bir garip. iki ay emzirip atacağı ve yine aynı iç güdülerle çiftleşmek isteyeceğini aklınıza not edin. annelik babalık hisleri yok, yalnızca çiftleşme güdüleri var.

erken kısırlaştırmış olsaydınız yani kızgınlıktan evvel muhtemelen bu sorunları yaşamayacaktınız. bebek gelse dahi.

yine de koşulları düzeltmek için geç değil.
  • iki arada bir derede  (17.06.12 14:43:27) 
Ek olarak;

"diğeri de kediler dünyasında "çiftleştirilmesi geciktirilmemeli fazla" gibi bir kaide var mı? "

güncel akademik veriler kısırlaştırma yaşı için 5-6 ayı işaret eder. Bu süre amerikadaki çoğu bilim çevrelerine göre 4 aya kadar inebilir. Aynı uygulama avrupa'da da vardır. yani kısırlaştırmak için bir yaşını geçsin, yok ilk kızgınlığı atsın, yok önce yavrulasın diye beklemek pek manasız ve eskimiş fikirler. bunu diyen veteriner hekim de alanındaki yenilikleri takip etmeyen bir hekimdir.

ayrıca yavrular bebekken tatlı evet ama büyüdüklerinde ne olacak, hepsine birden bakabilecek misiniz? diyelim sahiplendirdiniz, verdiğiniz kişinin nasıl baktığına garanti olabilecek misiniz?
  • iki arada bir derede  (17.06.12 14:51:25) 
Ben çiftleştirme işine bir açıdan daha bakmayı sağlıklı görüyorum; kedinin dünyaya getireceği x adet yavru size çok güzel anılar bırakacak diye düşünüyorsunuz. Fakat halihazırda sahiplenmeyi bekleyen yüzlerce minik kedinin de o duyguyu size birebir yaşatacağını ihmal ediyorsunuz. Bunca yavru bu sıcaklarda sokağa atılmadan evvel sahiplenmeyi bekliyorlar. Neden siz de bunlara yenilerini ekleyip, sonra bakamayacak duruma geldiğinizde birilerini aramanın derdine düşesiniz ki?

Derseniz ki doğacak yavrulara bakacak birileri zaten var, o zaman belki derim ama yine de düşünün, yavru kedi fazlasıyla mevcut. Bence bu nüfusu keyfî olarak artırmak savurganlıktan başka bir şey değil.

Kısırlaştırma konusunda o söylediğiniz şeyi bana bir veteriner söyledi. Bir kere doğum yapma olayını yani. Fakat sonra kedi konusunda bir hayli tecrübeli kişilerden duyduğum kadarıyla doğum yapmadan kısırlaştırmak çok daha faydalı oluyor kedinin fizyolojisi ve psikolojisi açısından.
  • ahmetcan44  (17.06.12 16:17:47) 
[]

yurtdışından alınan telefonları türkçeleştirme hakkında...

arkadaşlar, diyelim ki arabistan'daki avm'lerden samsung galaxy s3 ya da iphone 4s satın alıp getirttik diyelim. türkçeleştirme işlemi nasıl gerçekleşiyor?




 
zaten türkçe dil desteği var o telefonların.

ayarlardan türkçe dili seçiyorsun o kadar.
  • raskolnikov2  (15.06.12 19:51:00) 
[]

Kolomb'un gemileri yaklaşırken yerliler bakmış ama hiç görememiş derler...

yazılmışı var olduğu için sıfırdan anlatmayayım direkt copy-paste yapayım:

"Beynimiz, sadece olası olduğuna inandığımız şeyleri göreceğimiz şekilde çalışır. Koşullanma sayesinde içimizde zaten var olan kalıpları eşleştiririz. Gerçek olduğuna inandığım harika bir öyküye göre Karayip adalarındaki yerliler Kolomb'un gemileri yaklaşırken onları hiç göremediler. Çünkü bu daha önce gördükleri hiçbir şeye benzememekteydi. Kolomb'un donanması Karayiplere vardığında, yerlilerin hiçbiri ufukta belirdikleri halde gemileri göremedi. Gemileri göremeyişlerinin sebebi, yelkenli gemilerin var olduğuna dair hiçbir bilgi ve deneyimin beyinlerinde bulunmayışıdır. Şaman, okyanusta dalgacıklar oluştuğunu fark eder. Ancak gemi falan görmez. Buna neyin neden olduğunu merak eder. Her gün kıyıya gider, bakar da bakar. Ancak bir süre sonra, gemileri görebilecektir. Gemileri görür görmez, herkese orada gemiler olduğunu anlatır. Herkes ona inandığı ve güvendiği için, onlar da gemileri görür."

ben buna bilimsel bir yanıt istiyorum. pek inanamadım çünkü. görüp de anlamlandıramamalarını anlarım da böylesi biraz abuk duruyor. nedir ne değildir işin aslı arkadaşlar, bilgi sahibi olanları dinlemek isterim...

 
Açıkçası beni hiç ikna etmedi ama %2'lik bir inanma payı bıraktım. Detaylı bir bilgiye ulaşırsanız burada da paylaşın.


  • rearazem  (10.06.12 12:42:06) 
geçtiğimiz senelerde amazonlarda ilkel bir kabile keşfedilmişti. araştırmacılar helikopterle üzerlerinden uçarken bütün kabile daha önce gördükleri hiçbir şeye benzemeyen helikoptere hayretle bakıyordu. muhtemelen dev bir kuş ya da uçan yaratık olarak algılamışlardır. ama görmeme veya beynin algılamama durumu çok saçma.

kolomb olayında ise gemiler denizde ufka yakın bir yerde dururken o mesafede dalgalarla karışmıştır iyice yaklaşana kadar anlam verememişlerdir diye düşünüyorum.
  • oldtimer  (10.06.12 15:23:29) 
[]

Bir numaranın sms atmasını engelleyip sadece aramasına izin olur mu?

GSM Operatörlerinde bir numaranın sms atmasını engelleyip sadece aramasına izin verdirtebiliyor muyuz? böyle bir opsiyon var mı? varsa hepsinde mi var mı mesela? yoksa böyle bir olay sadece cep telefonun modeliyle alakalı birşey mi?

x kişi sms attığı zaman bize gelmeyecek ama o da gönderemediğini bilecek. "beklemede" kalacak hep cep telefonunda onun. ama normal arama yaptığında ulaşabilecek...

nedir bu tarz birşeyin aslı astarı?... deneyen, denek... vs...

 
operatörden yapılamaz, telefonun modeline göre olay değişir. ben bunu iphone'da iblacklist ile yapıyorum mesela.


  • kivanc1  (01.06.12 07:53:11) 
[]

Googleupdate.exe neden nete bağlanamaz?

google chrome kendi üzerindeki "hakkında" bölümünden güncellemesini kontrol edemiyor. 7 nolu hatayı veriyor. ayrıca sisteme (xp) yeniden chrome kurulamıyor. google chrome yükleyicisi "yükleyici internet'e bağlanamadı. bilgisayarınızın internet'e bağlı olduğundan ve güvenlik duvarınızın GoogleUpdate.exe bağlantısına izin verdiğinden emin olun ve tekrar deneyin." hatasını veriyor.

xp'nin güvenlik merkezi'ne gidip alttan windows güvenlik duvarı'na gidip "özel durumlar" listesine baktığımda orada zaten 2 tane google Update'in işaretli olduğunu görüyorum.

çalıştır'dan services.msc diyip, gelen "hizmetler" alanında "google update service" maddesini ve "başlangıç türü" olarak da "otomatik" seçeneğinin seçili olduğunu görüyorum.

yine çalıştır'dan msconfig diyip, gelen "sistem yapılandırma yardımcı programı" ekranındaki "hizmetler" sekmesinin altında "google update service"in seçili olduğu, durum bölümünde de "durduruldu" yazdığını görüyorum.

bu bilgilerden yola çıkarak bana ne önerirsiniz?

şimdiden teşekkürler...

 
hal böyleyken "kardeşim allahtan bi de belanı mı istiyorsun, biz bu meretin fringe division'a bilgi göndermesinden muzdaripken seninkisi ne güzel bağlanamıyor" diye haykırabilirsiniz ama 23 mayıs'tan bu güne kadar da mail alamıyorum gmail'ime. bana mail atanlara geri de dönmüyormuş o mailler. belki bunla alakalıdır diye bağlanamamasına kıl oldum işte.


  • matrix  (27.05.12 00:48:15) 
Güvenlik duvarını bi' yokla. Engellenmiş olabilir.


  • metal revolution  (28.05.12 21:17:59) 
[]

Dizilerin sezon posterleri, afişleri olan bir site arıyorum...

biraz daha açmak gerekirse;

dizilerin kendi kanalları, firmaları tarafından resmi olarak hazırlanmış afişleri, posterlerini diziler için, sezon sezon arşivleyen bir site arıyorum.

dvd vs kapakları ya da fan işi çalışmaları kastetmiyorum bu arada.

misal weeds dizisinin 1. sezon, 2. sezon, 3. sezon vs şeklinde ayrı ayrı bu afişleri yayınlayan bir site gibi...

var mı böyle sağlam bir site?

 
  • buzbebek  (17.04.12 20:58:34 ~ 20:59:52) 
[]

Packard Bell Easynote TS11-HR-610TK çalışmıyor, laptop açılmıyor...

ürünle ilgili bir problemim var...

sene başı gibi satın almıştım. açıkcası çok sağlam bir ürün. hiç başımı ağrıtmadı. ta ki düne kadar:

elektriğe bağlı değildi. pille kullanıyordum. işim çıkınca windows kilidine alıp ekranı da F5 tuşu ile karartıp sokağa çıkmıştım. geldiğimde alette elektrik yok idi. galiba şarjı bitti diyip adaptörüne bağladım ama yine de elektrik gelmiyordu. ara ara cızırtı sesleri geliyordu hoparlörlerden. önceleri 3 ışık (power tuşu üstündeki, power durum ışığı, pil durum ışığı aynı anda yanıp söndüler bir süre. fan çalışmıyordu tabi. ekrana da birşey gelmedi. sonraki denemelerde (işte pilini çıkarıp sadece adaptörle, ikisi bir arada, sadece pille açma kapama denemeleri yapıyordum...) bu durum değişti. kendi halinde kenarda bıraktığımda 10 dk'da bir vs düzensiz olarak pat pat pat sesleri geliyordu aletten. (bir sür elektrik sesi gibi düşünün). şu an son durum şöyle: fişe takıyorsun. power'a basıyorsun: tepki yok. fişi çekiyorsun. power'a basıyorsun. ethernet giriş ışığı ile cd rom kapak ışığı çok seri bir şekilde yanıp sönüyor. ve aletten pıt pıt pıt pıt diye ses geliyor. sonra fişi takıyorsun o an. sesler de ışıklar da duruyor.

1) fikirleriniz nedir?

2) yetkili servise götürmem gerekiyorsa; harddisk'e bir işlem yapılır mı merak ediyorum? çünkü hdd'i ben bölmedim. sadece C var ve içinde kesinlikle kaybetmemem gereken dosyalarım var.

 
yazılımsal değil de donanımsal bir sorun bence bu. hazır garantisi varken servise gödnermeniz iyi olabilir.

bunun yanında, fişi ve bataryayı çıkarıp biraz bekleyin bilgisayarın içindeki elektrik bi gitsin. sorunla alakalı mıdır bilmem ama ben ramlerini falan da çıkarır(kolay çıktığı için) parçalar biraz beklerdim.

servise gönderirken hard diskinizi çıkarıp alabilirsiniz. hatta harddiski direk alıp bir başka bilgisayarda çalıştırabilmeniz de mümkün.
  • dahinnotha  (15.04.12 17:40:46 ~ 17:41:21) 
Bu durum özellikle uyku modunda görülebiliyor. Uyku modundan çıkıp Windows'a dönünce garip bir şekilde sabit diski ölü bulabiliyorsunuz ama bu durum HDD'den ziyade SSD'lerde geçerliydi. SSD için yapılacak bir şey olmuyor, içindeki bilgilerle birlikte geri dönüşüme uğurluyorsunuz aleti ama HDD için bir şey diyemeyeceğim. Anakart arızası da olabilir.

Verilerin önemliyse ilk yapman gereken HDD'yi başka bir makineye bir SATA kablosuyla bağlayıp içindekilere ulaşman olur. Bunu denemeden servise verme derim.

Direkt servise götürmen gerekiyorsa kesinlikle ama kesinlikle verilerin kaybolmasını istemediğini söyle. Eğer halledilemeyecek bir HDD arızasıysa yapacak bir şey olmayacaktır ama bu adamlar genelde formatı çakıp hiçbir şey olmamış gibi "formatladık ama biz" diye yüzüne bakarlar adamın. O yüzden HDD arızası yoksa bilgilerinin kurtarılmasını istediğini söyle.
  • jay jay justified  (15.04.12 17:47:45) 
bugün gittim mecidiyeköy'deki destech binasına. koyuncu'nunmuş. adamlara "ben hdd'i söktüm" dedim. "biz böyle alamayız" dediler. "yetkili servislere güvenmiyorum. şak diye formatı çakıveriyorlar, diskimde önemli bilgiler var işyerime ait" dedim. "evet öyle bir risk var. formatlayabiliyoruz. siz onu yedekleyin sonra geri takın, öyle alalım" dediler. bir disk kutusu bulup, masaüstü bilgisayara yedekleyip o şekilde teslim edeceğim artık yarına.


  • matrix  (16.04.12 18:26:32) 
123456   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.