Ekşi Duyuru

e tabii forma satışı için. çubuklu forması olan bi adam gidip bi sene sonra bi çubuklu forma daha almaz. ama şöyle allı morlu bişeyler yaparsan, bi de asaletin rengi falan diye sallarsan hiç düşünmez gider alır. forma gelirleri öyle yabana atılacak kadar az değil bir kulüp için.

herhangi bir hukuki durumda sorumlu olmamak için.

tırto forumların scriptinde ki bu genelde vbulletındır, öyle bir özellik gelir. Yabancılarda bu olaya dikkat ediliyor, ama bizlerde, son zamanlarda göte girebilir sebebiyle, ekşideki gibi herkes kendi kafasından uydurur bize ne tarzı şeyler yazarlar.

Hele büyük bir çoğunluğu türkçe dil dosyasında default geleni kullanır.

Kısaca hiçbir boka yaramaz

kısmi integrasyonla -36/(n*pi)^3 *cos n*pi + 36/(n*pi)^3

36/(n*pi)^3 *(1- cos (n*pi))

cosn*pi, n tekse -1 çiftse 1

ortogonallikkle alakası yok

arduino 8 bit olup, hobiden fazla oteye gitmez; ama kominitesi cok genistir, onlarca proje havada ucusur. fpga ise binlerce/milyonlarca entegre uretilirken kullanilir. PIC ise 8-32 bit arasinda bit sayisina sahip olup her turlu endustriyel sistemde kullanabilirsin. bence sen ne ogrenecegine firmanin ne kullandigina gore karar vermelisin. mesela, firman android kullanmiyor ise onu ogrenmenin ne onemi vardir onlarin gozunde?

Ekmeğini FPGA'den çıkaran (oy) bir kişi olarak yeni gördüğüm duyurunuza kendimce cevap vereyim:

FPGA ile uğraşmak zordur ya da kolaydır önermesi tamamen sizin altyapınıza bağlı bir şey. FPGA'e gömülecek tasarımlar için ağırlıklı olarak iki tane HDL kullanılır: Verilog ve VHDL. Bunların arasından yapılacak seçim bile zorluğu etkiler, ancak tabii ki sadece başlangıçta (Verilog C benzeri syntax'ı ile -bence- daha kullanıcı dostudur mesela, ama kişisel fikirler değişebilir.)

Bu ikisinden birinin yapıp diğerinin yapamayacağı şey pek yoktur çünkü aslında FPGA "programlamak" demek bir dijital devre dizaynını FPGA mimarisine uygun bir şekilde kod ile tanımlamak demektir (Yani aslında "programlama" değildir). O yüzden üst seviyede nasıl tanımlama yaptığınızın çok önemi yok bir süre sonra, çünkü önemli olan tasarladığınız şeyin bir dijital devre olduğunun farkında olmak, çalıştığınız FPGA ailesini tanıyıp özelliklerine az çok aşina olmak gibi şeyler.

Bu farkındalık kısmını biraz açayım: Örneğin daha önce FSM (finite state machine) nedir duyduysanız, alakalı dersler aldıysanız ya da konuyla ilgilendiyseniz, register / flip flop / FIFO vb. nedir, nasıl çalışır az çok biliyorsanız, sequential / combinational logic yenir mi içilir mi gibi konularda fikriniz varsa bunların yararını görürsünüz FPGA üzerinde çalışırken. Bunlarsız olmaz mı? Tabii ki olur ama eninde sonunda bunları kendi başınıza öğrenmek zorunda kalırsınız. Ben elektrik - elektronik mühendisliği okudum, ağırlıklı olarak da VLSI / dijital dizayn / bilgisayar mimarisi konularında dersler tercih ettim, faydasını da FPGA'ler ile uğraşırken çok zorlanmamak olarak misli misli gördüm.

Daha önce programlama (masaüstü bilgisayar ya da mikrokontrolcü) ile ilgilenen kişilerin FPGA dünyasına girdiklerinde en zorlandıkları konu yazılan kodu yorumlamak ve mantığını oturtmak oluyor. CPU ya da MCU'yu hedefleyen yazılımların aksine FPGA kodları paralel olarak çalışmak üzere yazılır işin doğası gereği. O yüzden aynı blok içerisinde (tam doğru bir tanım olmadı blok lafı ama terminolojiye çok girmeyelim) alt alta yazılmış satırların bir C kodunun aksine sırayla işletilmediklerini kavrayıp kafanızda oturtabildiğinizde ve yazılmış bir kodun genel çalışma mantığını tahayyül edebildiğinizde bu konudaki en büyük engellerden birini aşmış olursunuz.

Şunu da hatırlatayım: Masaüstü yazılım, microcontroller programlama ve FPGA dizaynlarının test metodolojileri birbirlerinden oldukça farklıdır. FPGA dizaynlarını buglardan arındırmanın, test etmenin ve doğruluğunu sınamanın ön koşulu düzgün testbenchler ile kapsamlı simülasyonlar yapmaktan geçer. Yani FPGA işine girecekseniz Verilog/VHDL gibi bir dil öğrenip seçtiğiniz FPGA'in üreticisinin tasarım aracını (Xilinx ISE, Actel Libero vs.) öğreneceksiniz ve bunu tamamlamak için de tercihen ModelSim gibi sektör standardı olmuş simülatörlerlere de aşina olacaksınız. Başlangıç için ISE yanında gelen ISim gibi daha basit simülatörler de uygundur ancak ileri düzey tasarımlarda kullanacağınız çevre elemanlarının simülasyon modelleri genellikle ModelSim gibi kapsamlı ve gelişmiş simülatörler için yazılmıştır.

Tabii ki simülasyonun yetersiz kaldığı, asla kapsayamadığı durumlar için de bol bol FPGA'in kendisi üzerinde çalışacaksınız ki bence asıl hikaye burada başlıyor. HDL öğrenmek, simülatörle uğraşmak falan hikaye, asıl sorun Türkiye'de üzerinde çalışma yapacağınız FPGA'i ve test ekipmanını edinmek. Takdir edersiniz ki bu aletler bir PIC gibi ucuza elde edilmiyor, kapsamlı test ortamını oluşturmak ise (osiloskop vs.) çok çok pahalıya geliyor. Başlangıç için ucuz kitler tercih edebilirsiniz, yeterli de olur ama eğer erişim şansınız varsa bir üniversitenin olanaklarını kullanmak gibi seçenekler çok daha faydalı olur.

Bu kadar şey yazınca şöyle bir dönüp baktım, ben olsam bunları okuyunca gözüm korkardı gibi geldi ama sizin korkmasın, bilmeyen birine hissettirdiği kadar zor şeyler değil. Üstelik microcontroller programlama ile çok uzak kavramlar değil FPGAler, hatta araştırma yaptıysanız "Embedded development kit" gibi isimler altında hem microcontroller hem FPGA'in beraber çalışması için dizayn edilmiş (sonuçta her ikisinin asıl kullanım amacı ve güçlü / zayıf olduğu noktalar farklı, birbirlerini tamamlayabiliyorlar) paketler, FPGA içine gömülebilen soft microcontroller çekirdekleri falan olduğunu görebilirsiniz. Yani bu iki dünya ile birlikte ilgilenmek de fena şey değildir :)

Bu arada FPGA ille de milyonlarca entegre üretilirken kullanılmaz. Bu söz dizaynların büyüklüğü / karmaşıklığı için söylendiyse görece doğrudur denebilir ama IGLOO nano gibi çok küçük, az güç tüketen, basit tasarımlar için hazırlanmış FPGAler de var: www.actel.com

Gecenin bir vakti çorba gibi yazmış olabilirim, kusura bakmayın.

ben sinavlar disinda gunde iki saat belki calisiyorumdur, 7 saat uyku, haftada 6 1.5 saat spor salonu, gunde 1.5-2 saat xbox. ulasimim 10 dakika hem spora hem okula kampuste yasadigim icin. yani fazlasiyla sikilacak zamanim oluyor.

gercekten istenirse herseye zaman yetiyor, yetmemesi biraz bizim kaytarmamiz, sebeplenmemiz. bir de soyle oluyor: yapacak biseyimiz varsa belli bir zamana bitirilmesi gereken, zaman ucuyor. ama ne hikmetse yapacak bisey yoksa dakikalar zor ilerliyor sanki, gun bitmiyor.
odev yapmak super keyifli bir is olmadigina gore o kadar zaman almasi normal hem. e yapma zorunlulugu da isin icinde olunca zaman akip gidiyor iste. evde dvd yle falan fitness, plates gibi birsey calisirsan, spor salonuna gitme derdinden yirtarsin. okuldan gelince 45 dakika ev sporu, 15 dakikada dusla harcayacagin bir saat eminim yapacagin odevi cok da sarsmaz, hersekil bitirirsin o odevi mucburen.

problem günde 6+1 okul ve 5-6 saat ders çalışmakta belli ki.
o ne yahu, hangi bölüm/okul o? (Edit: Nickinize tıklayınca elektronik olduğu ortaya çıkıyor :P. Okul çok kastırıyor heralde. Sabancı'dan mezun bir arkadaş var mesela paso sabahlıoduk yiea biz diyordu geçenlerde. Bizim okuldakiler(IYTE) de kasıyordu ama günde 5-6 saatin yarısı etmez.)
çoğu insan sınav dönemi ve ödevler dışında hiç ders çalışmaz. derslere gitmeye gelmiyorum bile :P.

günde 5 6 saat uyku.sınav zamanı haricinde ders çalışmam pek,siyaset bilimi okumak böyle bir şey sanırım:)
3 saat civarı kitap okurum,toplamda 1 2 saat yemek falan desek.gerisi bana kalıyor.
devam zorunluluğu yok bu arada,vize final dönemi hariç pek uğramam okula...

tetikleme transformatörü dediğine göre mosfet sürmek istiyorsun doğru mu ?

@orpheus

hiç fark etmez. sadece örnek bir devre lazım bana. MOSFET olabilir.

güç elektroniği lab notları aratman lazım google'dan. Benimkilerin alayı çöpte :)

bir amper den fazla akım çekme. çektiğin akımla alakalı olarak ısınır. ufak soğutucuları vardır. onlar alıp takabilirsin. kaçık akım korumasından kastın nedir anlayamadım? kısa devre koruması mı acaba?

@mr fusion

Şimdilik soğutucu taktım zaten. 1A'dan fazla akım çekmeyecek.

Kaçak akım korumasından kastım kısa devre koruması. Yapmaya gerek var mıdır ? Gerek varsa nasıl yapabilirim ?

yaptığın devreyi nerede kullanacağına bağlı o kadar önemli bir yer değilse,eğer + ve - yi birbirine değdirmem dersen gerek yok :) en fazla entegre yanar oda 25 kuruş. ben olsam uğraşmazdım.

Entegreyi 1 liraya aldım. Önemli bir işte kullanacağım devreyi. Bu yüzden biraz korkuyorum.

Kısa devre koruması için sigorta mı kullanmalıyım ?

sigortayla alakası yok onun. Kaç amper çekiyor ki bir entegre kaçak akım olarak birşeyler ayarlamak istiyorsunuz?

ısı 2 faktöre bağlıdır. senin entegrenin çıkışından çektiğin akım ve giriş voltajın.

örnek: 7809 entegresi 9 volt gerilim regülatörüdür.

entegre girişine 12 volt verirsen ve çıkıştan 9 volt alırsan teorik olarak kayıp voltaj 3 volt olacaktır. eğer çıkış akımın 1 amper ise. 3 volt X 1 amper = 3 watt kayıp güve sahip olacaksın. ısıya dönüşen budur. bu kayıp gücün miktarına göre entegre ısınır. soğutucu eklersin vs.

kaçak akım şu an seninle ilgili bir durum değil. şebekeden gelen voltajı 12 volt bir trafodan geçir köprü diyot ve kond. ile doğrult kullan.

7809 çıkışına kısa devre koruması yapmak epey detaylı bir iş. entregrenin her haliakar 1.5 amperde akım sınırlaması olması lazım.

eğer ayarlı ve kısa devre korumalı birşey yapmak isriyorsan lm317 li birçok devre mevcut.

Evet, şöyle yapacaksın:
T-Shirt'ü elbise askısına as, parmaklarına musluktan su al ve onu ter lekelerinin üzerine sür. Saç kurutma makinesiyle de kurut sonra. Bu işlemi her lekeye uygulayınca kaybolduğunu göreceksin.
Bu arada o lekeler tuz nedeniyle oluyor diye biliyorum, açık renk T-shirt giyersen sorun olmaz.

-Bekarlara yaşam kılavuzu, sayfa 67-68

@apc

dediklerini yapıyorum zaten başka önerin var mı ?

Ne yazık ki sarı saçlı mavi gözlü bilim adamları başka bir şey yapamıyor.

Valla Nivea silver protect diye bir deo kullanıyorum ter lekesi ve koku 0.. Denemeni tavsiye ederim.

roll on kullan. ama sürdükten sonra önce ellerinle koltuk altına iyice yedir (kurut bir nevi) sonra kuruyana kadar bekle biraz, hemen giyme tişörtünü. işe yarıyor! bu arada roll on bana kalırsa sıvı roll on olsun. ama rengi kahve rengi tonlarda olanlar yerine mavi tonlarda, olabildiğince şeffaf olanları seç. abartma ama git BİM'den al 2 liraya...

@JK, deodorantı tüm vücuduna mı uyguluyorsun? Ayiyogi her tarafında ter lekesi oluştuğunu söylemiş çünkü.

@Ayiyogi, o ter lekesinden kurtulmak mümkün değil maalesef. apc'nin de dediği gibi tuzdan kaynaklanıyor. ter uçup gidiyor, geriye beyaz beyaz tuz dalgaları kalıyor. berbat!

atlet giyin içinize ter öncelikle ona geçsin terledikçe değiştirin ? koltuk altı içinse adidas rollon kullanın kullandıktan sonra saç kurutma makinasıyla bi süre kurutun iyice yedirip ve kuruttuktan sonra gün içinde terleme sıfır oluyor.

renkliler için leke çıkarıcı deterjanların sıvı olanlarından (kosla var, domestos var vs., kaliteli birşey olsun yalnız, market markası olmasın yani) lekenin üzerine bir miktar döküp, 10-15 dk. bekletin, kurumayacak kadar yani, sonra durulamadan, olduğu gibi makineye atıp yıkayın. çok garanti veremiyorum ama en etkili yöntemin bu olduğunu düşünüyorum, çünkü normal toz deterjanlar bir işe yaramıyor bu lekeleri çıkarma konusunda.

deotak diye bir krem var, terlemeyi tamamen kesiyor. abartmıyorum tamamen. korktum bıraktım ben sağlıksızdır diye. istersen kullanabilirsin

atlet ve roll on diyorum.

www.altaskitap.com

Ben buradan aldığım 3 kitap ile öğrendim 6-7 sene önce. Hala işim düştü mü açar bakarım kitaplarına. Türkçe kaynak olarak bence en iyisi.

vardır.

erkek için bir ayakkabı sitesi hatırlayamadım maalesef ama markafoni'de çok sık güzel markalar, modeller indirime giriyor. bu da aklınızdan bulunsun derim.

@mente

markafoniyi ziyaret ediyorum daha çok kadınlara hitap ediyor. ayda 1-2 sefer erkek giyim markalarında kampanyalar oluyor.

@fleurquin

hocam kitap karıştıracak vaktim yok fazla. tam olarak formül nedir ? 1. sorunun b şıkkı için Q=A*h*(Tw-To) formülü kullanılacak değil mi ? buradan 130062 mi çıkar cevap?

2. soru için:

theta=100-25=75
theta_i=175-25=150

(theta/theta_i)=exp(-((h*A)/(rho*V*c))*t)

A ve V'yi 3cm çaptan hesapla
aluminyumun rho ve c değerlerini tablodan bul
t=42 zaten

formülden h'ı hesapla

Ödemelerin düzgünse verirler. Değilse hiç başvurma.

az limit mi istiyorsunuz tam anlamadım ama fortis çok iyi derim ben.. kullandığım kartların hepsini kırdı attım o öyle duruyor kenarda... finans sakın alma özellikle diyorum bak sakın..

Finansa bulaşma, işbankası iyidir geciktirsen bile arayıp caz yapmazlar. Finansbank daha ödeme günü gelmeden arar ödemeyi unutmayın diye. Benimki gibi pimpirikli bir baban varsa boşyere neden borcunu ödemiyorsun da evi aratıyorsun diye caz yapar.

organize sanayi bölgesindedir ve merkezden bineceğin hafif raylı aracın sondurağındadır. çevresinde otel bulman çok zor, aklıma ilk gelen holiday inn oraya en yakın, o da görükle'dedir. Esenler'den yaklaşık 4 saat sonra orada olabilirsin eğer aktarmasız karayoluysa tercihin, ama mudanya üzerinden gelirsen daha da kısalır tabi bu süre..

izmir yolu uzerinde izmir tarafina giderken sagda kalir, bursaray'in son duragi'na yakin. holiday inn ise sanirim universitenin icinde.

santal garaj yakinlarinda da kalabilirsin, bursaray'la tek vasita kullanarak ulasabilirsin. hem santral garas civari kesene uygun daha cok otel bulabilirsin.

bursa merkeze 30 dk falan. izmir yolu üzerinde giderken hasanağa'ya (merkezden minibüs de var bu yere) gireceksiniz, oradan sağ ve sol yaptığınızda sol tarafınızda kalacak fabrika.

etrafında otel falan yok. yanıbaşında iki köy var, akçalar (karsan'ı geçtikten sonra) ve hasanağa. insanları çok sıcak ve mutlaka kalacak bir yer bulursun oralarda.

karsan'ın tam yanında aktopraklık höyük ve arkeopark var (arkeopark açılmamış olabilir, höyüğün de üstü örtülmüş olabilir), mutlaka bakın oraya.

1 ayımı geçirdim orada, başka sorun varsa mesaj atabilirsin.

bunlar için fileler var onları kullanabilirsin, ama bir gün bu çoraplar başına iş açar, makina tıkanır kalırsın işte böyle :)
edit: makinenin ön tarafındaki tahliyesini aç oradan kontrol et, dikkat makina banyoda değilse başına iş açma.

makine banyoda değil, ama yaklaşık iki senedir çoraplar böyle kayboluyor. şimdiye kadar bokluk çıkması lazım değil miydi? yaklaşık 100 çift çorap kayboldu diyebilirim. bide hep yeni çoraplar kayboluyor :)

edit: bide bu filelerden nasıl temin edebilirim acaba ?

makinenin kazanından içeriye çorap kaçması zor sanki:)
başka çamaşırların arasına giriyordur.benim öyle olur genelde,haftalar sonra bulurum diğer teki...

aynı sorunu yaşayan birileri varmış:)
ben bulamadım çözümü ama üniversite başladığından bu yana kaybolmadı. yani makine değişti ortam değişti.

çamaşır arası falan nereye baktıysam yok. zaten artık giden çoraplardan vazgeçtim. yeni çorap alacam bari onlar gitmesin. kullan at gibi oluyor.

o zaman hoot'un dediği yöntem işe yarar.filenin cinsi önemli değil,limon filesi bile olur.olmadı bez torbalarda da yıkayabilirsin...
illa alacağım dersen bilimum büyük marketlerde bulunur file.

çengelli iğneyle birbirlerine sabitleyin?

aynısı bende de oluyor. kaybolanların paralel evrene geçtikleriyle ilgili söylentiler var. [ben diyenlerin yalancısıyım]

evet işe yarar bu yastık stres alır ancak
"çevremi değiştirmek, sigarayı bırakmak, odayı dekore etmek. uzun vadede beni mutlu eder mi ?)" bunu etkileme oranı düşük be haco

sence mutlu olmak bu kadar kolay mı?
evet alışveriş yapmak insanları mutlu eder, karbon telli yastık ya da odanı yeni dekorasyonu; pahalı bir elbise ya da cep telefonu almak kadar mutlu edecektir seni, 2-3 günlüğüne belki mutlu olursun ama uzun vadeli sonuçlar bekleme bu yaptığından.
daha makul bir tavsiye istiyorsan da, bence git ihtiyacı olan birilerine yardım et.

ayrıca çevre de değişmez öyle kolay kolay, çevren senin geçmişindir-bugünündür yahu, çevren aslında sensindir ve değişmez o, ailenden-okulundan gördüklerin-öğrendiklerindir 20-25 senede yaşadıklarındır, öyle 3 günde kurtulamazsın onlardan, en fazla kimseyi aramayan ve arandığında da cevap vermeyen dangalak bi adam olursun çevreni değiştirmeye kalktığında, yakınında da kimse de olmaz seni dinleyecek, yeri geldiğinde yol gösterecek. ama sen şimdi dil kursuna vesaireye gidip, orada yeni manita-arkadaşlar bulurum diyorsundur muhtemelen, o da olmaz işte, zorlamayla bulunmaz bunlar, hayat çıkarmalı onu senin karşına.
not: sigarayı bırak tabi diyecem ama bırakamazsın ki.

bu sarkıyı dinle ve evrimi tikle derim .

fizy.com

işte öyle mutluluğu bunlarda arar olduk. çok büyük beklentilerim yok, derslerimde başarı ve kendimi geliştirebileceğim bir ortam arıyorum. çözüm olarak değişim düşünmüştüm. türkiye'de hatrı sayılır bir bölümde hatrı sayılır puanla girdim, okuyorum. imkanlar kısıtlı, dersler kötü v.s

düzenli banyo yap derim. o suyu boşa harcama 3 soluna, 3 sağına.. anladın sen onu :)

şaka bi yana, takma kafana her insan her dönem bu tip kaygılara giriyor. mesala şu an içindeyim. ermoo intihar etse - e haklı sebepleri vardı zaten derler. o derece bunalıyor insan çıkmaza giriyor. biraz daha pozitif bakmaya çalış olaylara. şu anlattığın başından geçen olaylara en çok senin gülmen lazım. hayat işte vapurlar filan..

"bendeniz 20li yaşlarda hayattan zevk alamayan bireyim"

belki de böyle düşündüğünüz için oluyordur yahu?

iyi düşün, iyi olsun :)

aynı dertten muzdaribiz.5 yıldır aynı bok.yavaş yavaş kabullenmeye başladım.bu yüzden böyle şeyler artık daha az acıtıyor.

bence sen sirf sanssiz tarafindan bakiyorsun, kotu dusuncen de kotuyu cekiyor bir sekilde. sansli/iyi tarafindan bak. (biliyorum cok klise oldu ama en iyisi bu)

denemediğim totem yapmadığım, şey kalmadı. öyle bi takıntı oldu ki bende, gusül abdesti aldıktan sonra bide teyemmüm alıp evden çıkar hale geldim. aslında çok pozitif düşünen biriyim, günlük hayatta çok sakinim. sakinliğimden dolayı bu başarısızlıklarımı içime atıp stres yapıyorum. içim içimi yiyor şuan. vize haftasındayız. bugün ne umutlarla girmiştim sınava. işin bana en çok koyan tarafı artık bu başarısızlıklar öyle bir hal aldı ki arkadaş çevremde bile alay konusu olduğumu fark ettim. yarın yine sınav var yine umut dolu gideceğim. ama sınavdan sonra o boktan durumla karşılaşmak beni başarıdan bir adım daha uzaklaştırıyor.

ahah, üslubun çok güzel öncelikle. şans oyunlarında normal olan kazanamamaktır zaten:) sürekli kazanıyorsan bi anormallik vardır. uzaktan bakıp ahkam kesmek gibi olucak ama sınav sonuçları ile ilgili bahsettiklerin biraz bahane gibi sanki. cevap neyse onu yazdın mı alırsın istediğin puanı. kağıdını görmek iste, nasıl hatalar yaptığına bak. aynı hataları tekrarlama.

negatif bakma. biraz olumlu düşünmeye çalış. hayatta başarılı olduğun alanlar vardır, olucaktır. yılmaz vural bir gün milli takımın başına geçicek mesela, ben inanıyorum:)

Takıntı yaptıkça ama çok daha fena yaparsın.

Bak şimdi, bizim ailecek bir uğursuzluğumuz var.

Ben ne zaman trene binsem o tren bozulur. %40 gibi bir durumlardayım artık. Babam da öyledir, resmen gökten Sparcatus Blood And Sand dizisinin ekibi düşse, bize onca kadın köle arasından gladyatör malafatı düşer.

Ama artık alaya alıyorum. Benimle gezen kişilere "bakın karakediyim" diyorum. Onlar da gülmeye şaşırmaya vs başladılar.

Sanki bir süredir geçiyor gibi..

Hayat, kafana taktıkça zorlaşan bir şey. Aman diyeyim, kanser de böyle oluşur uzuuuun yıllar sonrasında. Evham yapma, koy gitsin, hayallerini yıkılacak diye kur, yıkılmazsa sana kapak olur.

Artık biriyle konuşurken, istediğimin olmayacağını düşünüyorum gülüp geçiyorum, olmadığında işte bu ben(: diyorum, olduğundaysa ise ehoho gene kodum çocuğu, modundayım.

Asıl şanssızlık mı istersin?
Eşi vefaat eden Kaan Sezyum'un şu yazısını oku.. www.radikal.com.tr

sonra bir de kendine ve planlarına ve de hayatına bak..

sans oyunlarindan basari bekleme.

sinavlara çalisma yöntemini sorgula, sinavda hocanin istedigini verebiliyor musun neyi yanlis yapiyorsun bir bak.

"bendeniz 20li yaşlarda hayattan zevk alamayan bireyim"

ne ibnelik ne de ukalalık olsun diye yazıyorum:

sorun burda... daha dur bakalım... hayatta görecek çok şey var. belki de bunlar ilerisi için yatırımdır.

hayat önce tokadı atar, dersi sonra verir.

sabır...

düşündüğünüz gibi yaşamak değil, yaşadığınız gibi düşünmek mümkün bence. pozitif düşünerek hayatı düzeltebileceğinizi sanmıyorum. ancak iyice abartılıp işi hiçbir şey yapmamaya vardıracak kadar engelleyici düşüncelere varmamak lazım.

bir de düztabanlık diye bir şey var, anneniz demeyeyim ama teyzeniz yaşındayım ama bende de azımsanmayacak bir düztabanlık var, inatlaşın biraz koşullarla, pozitif düşünüp hayallere dalın demiyorum, ziterim ulan hepinizi modu bazan faydalı olabiliyor.

birde şu durum var. yakın çevrem beni gerekeni yapmadığım için eleştiriyor. ilkokul çocuğuymuşum gibi üzerime geliyor. onlara anlatsam ya çok sallıyorsun derler yada dinlemezler. naapsam ?

yakın çevreye anlatma durumu çoğu zaman problemli olur. bir anlatın, iki anlatın; anlamazlarsa üçüncüyü denemeyin, enerjinizi laf anlatmaya değil ne yapmayı planlıyorsanız ona harcayın.

Şu kadar özetle anlatayım kendimi; aynen senin gibiydim...

iddaa oynamayı bıraktım, çünkü sadece senin degil, çogu insanın tek maçtan yatıyor...üslubundan kolayca cıkarılabilir ki aptal bi adam degilsin aksine ciddi bi r zeka oldugunu tahmin ediyorum...derslere eskiden 3 saat çalışıyoduysan 6 saat çalış 6 yetmezse 8 calış..

hayat böyle be aga... ne kadar düşersen düş arsız arsız kalkıp zorlamaya devam ediceksin... benim böyle anlar için motivational bi videom var son 1 senedir... rocky balboa filminde rocky nin cocuguna yaptıgı bi konuşma var... başıma gelen her boktan şeyden sonra bir doz alırım ve devam ederim...

"it aint about how hard you can hit, its about how hard you can get hit and keep moving forward..."
özetle; arsız ol.

sevgiler...

ben de çok şanslıyım mesela şanssız olmak nasıldır hep merak ederim. bi süre yer değiştirebiliriz mesela. bugune dek lotoda sekiz kere falan 5 cıktı bana. eğer kötümser bi insansan bunu da direk çok büyük şanssızlık olarak nitelendirebilirsin. diyeceğim odur ki baktığın yere bağlı. belki düşük not almana rağmen hocalarının seni takdir etmesi çok işine yarayacaktır? gibi.

şu filmleri bir kaç kere izle izlediysen bile tekrar izle dikkatini ver !
yardımcı olacatır.

Fight Club
Cidade de Deus
Se7en
The Big Lebowski
The Shawshank Redemption
Memento
Dead Poets Society
Little Miss Sunshine
American Beauty
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Requiem for a Dream
Oldboy
Donnie Darko

www.codxpert.com

bir oku derim

Kardeş? Sen ben misin? Yoksa ben sen miyim?

Ben de aynı derdin farklı detaylarına sahibim. Ezelden beri birçok başarım oldu: Dokuz yaşında resim yarışmasına katıldım, ikinci oldum. Çok müthiş bir öğrenci olmamama rağmen il çapında bir sınavda derece yaptım, bedava dersane kazandım. Anadolu Lisesi'ne de keza birincilikle girdim, okulun ilk günü kalabalığa konuşma yaptırdılar...

Üniversiteyi kazandığım yıl, bölümümün (Dilbilimi) 16 yıldır devam eden formasyon ve öğretmenlik hakkı iptal edildi. Mezuniyetime ek olarak grafik tasarımcı oldum. Ekstra hizmet için, ikisinden de hayır gelmedi. KPSS'de bölümümün adı yok. Türk Dil Kurumu bile Dilbilimci almıyor. Liselerdeki Dilbilimi dersine bile Dilbilimi mezunu öğretmen olamıyor. Herkes grafiker olmuş. İki satır yazamayanlar editör oluyor. Çalıştığım işyerlerinden paramı alamadım. Altı aydır işsizim...

Gel de hayata küsme...

tam turkuaz değil aslında o renk peal falan diye geçiyor biraz daha matı bildiğim kadarıyla... koyu bej, açık kahve koyu yeşil de yakışır bence... dockers'a bir bakın özellikle pantolon vs konusunda baya renk çeşitleri var, tişört de polo istiyorsanız lee'ye bakabilirsiniz onların sade poloları vardı, tam dediğiniz maviden geçen sezonlarda vakko da da polo vardı, maddi durumunuzu bilemediğim için...

koyu kirmizi ve siyah cok yaksiyor kumral erkeklere.

renk olarak; kırmızı, bordo, yeşil tonlarını öneriyorum. mis gibi olur (: beyaz da olsun beyaz.

yahu hangı sehırde oldugunuzu soylesenıze.

bı de zaten bu meretler sıze zevk vermıyor madem daha ne kasıyorsunuz. bırakın ıste bu ıslerı.

bi bakıma sigarayı bırakmak için soruyorum. ekşide gördüğüm kadarıyla sigarayı bırakmada etkili oluyormuş.

şöyle bişey var ama ne derece güvenilirdir bilmiyorum. daha evvel buradan bişey alan varsa daha net bilgi edinirsin.

www.giymix.com

Gittigidiyor var, oradaki sıfır ürünlere bakabilirsiniz

şöyle ki giyim.gittigidiyor.com

bunun sebebi saçlarınız.. yapısı öyle yapacak bir şey yok..

john frieda urunlerine bir goz at, bir de kullandıgın sampuan markası onemli.
benim de dalgalı saclarım, asagı yukarı aynı problem vardı, elidor fln mahvediyor sacı.. dove iyi geliyor güzel nemlendiriyor ama john friedanın urunlerı harika serumlarından da kullanabilirsin işe yarıyor

ben şimdi istiyorum ki saçlarımın yapısı bozulmasın ama canlı gözüksün bu john frieda kimdir ki?

dahi bence :)
dalgalı saclar için olan serisini kullanıyorum ben, sac rengine gore hacim veya nem veren serisi de var nem vereni cok güzel..
eczanelerde, sevil boyner tarzı yerlerde bulabilirsin internettende okuyabilirsin urunlerını..serumlarıda güzel oneriyorum bi arastır bence..
ama kıvırcık saclar ıcın olan kremı super yapıyor

şimdi ben bonus kafa falan olmak istemiyorum, kafam büyük gözüksün de istemiyorum, aynı zamanda bütçeye uygun bişey olsun istiyorum. öyle midir ?

yok bonus yapmıyor sacı..ama dalgasını cok düzenli bir sekle sokuyor kabartmıyor yani..ama butceye zararlı olabilir..sampuanları - kremleri sevilde 18tl gibi bişey..serumlarda 25 gibi sanıyorum..ama bence degiyor en mutlu kullandıgım sac serisi simdiye kadar ki..

evi ısıt saçları kurutma kendi kendilerine kurusunlar bi de öyle dene

saç serumu deneyin. Polisher Condition www.e-kuafor.com şöyle bir şey.

saçlarınız nemliyken uçlarına uygulayın. Kabarmasını engelliyor.

durulama suyu hazırla ve biraz sirke koy. bir kapak. tamamdır.

bunun sebebi saç derisi ve kıllardaki tüm yağı yıkamada yok etmeniz. gıcır gıcır olması saçın. tüm flora ve faunasının bitmesi. her seferinde yine yapıyor.
fazladan hiçbir kozmetik kullanmana gerek yok.
saçının üstündeki tozu atacak kadar yıkaman yeterli ve güzeeeelce durulamalısın.
dediğim gibi biraz sirkeyi sulandır dök sonra hafif serince bir suyla durula.
bir de tabi suyumuz su değil ki.
ben bazen yağmur suyuyla yıkanıyorum. şahane ötesi oluyor saçlar. :)

aslında o kadar zor değil. Formüller basit eviren,evirmeyen, fark, karşılaştırıcı, integratör gibi devreler çıkar. Sizin aldığınız dersi bilmiyorum ben bunları analog elektronikte görmüştüm ama genelde bunlar çıkar. Buradan söyleyebileceklerim bunlar. Ezberlemekle o notları alırsın ama öğrenir misin bilmem. Mesela; Eviren girişe uygulanan sinyalin 180 derece faz farkını alır kazancı oranında yükseltir.Evirmeyen ise faz farkı almaz direk yükseltir. Devrede sinyal + girişe uygulanırsa evirmeyenen - ye uygulanırsa eviren yükselteç olur. Opamplarda en önemli olay kazançtır (Gain) onu iyi öğrenmek lazım. Yardım edebildiysem ne mutlu bana. Bunları uzun süre önce gördüğüm için pek fazla hatırlamıyorum.

wikipedia'ya sor, adam gibi anlatıyor

bildiğim bir site yok. işine yarar mı bilemiyorum ama gene de söyliyim dedim, who is fourier diye bir kitap var. gayet ortaokul çocuğuna fourier serilerini anlatırmış gibi anlatıyormuş. o tavsiye edilmişti zamanında bir hocam tarafından. ama kaynak ingilizce. neyse şimdiik işine yaramasa bile ilerde belki işine yarar diye not düşeyim dedim.

www.tuik.gov.tr girip dış ticaret bölümünden bakabilirsin

sorumun cevabı yok orada

bu akşam ali kırca 130 milyar dolar dedi.

ona hazineden bakacaksınız:

www.hazine.gov.tr

millet onlar için izliyor o yüzden dümdüz adamı koysalar kimse izlemez tabi, onu izleyeceğine oturur mutfakta annesini izler yemek yaparken. Yani demem o ki reyting işleri bunlar.

1 adet bahsettiğiniz türden adam (adam?)+
1 adet her şeyi ben bilirim diyen kadın+
1 adet her şeyi ben bilirim diyen adam+
1 adet iyi niyetli genç erkek+
1 adet güzelce kız
=reyting

arada renk olsun diye iyi niyetli gencimiz güzelce kıza meyledebilir.

www.youtube.com
bende bu ilk baştaki fonda çalan müziği arıyorum bilen varsa cevap versin lütfen çıldırcam.

Koyduğun bir resimden, yaptığın bir şeyden vs. birisi seni şikayet etmiş olabilir. Bir suçun yoksa bile belki öyle güme gitmişsindir diye düşünüyorum. Benim de bir arkadaşımı uçurmuşlardı.

çok sık ekleme talebi veya mesaj gönderiyor olabilirsiniz.
üzerine de biri sizi şikayet ettiyse hesabınız kapanabilir.

mail attın facebook'a. mail adresini hatırlamıyorum fakat ben zamanında hesabım kapatıldığında atmıştım mail. açtılar sonra hesabımı.

biri kendi numarası diye bir ilana falan yanlışlıkla sizin numarayı vermiş olabilir.

mantıklı aslında ama alakasız yerler arıyor.

bugün bilmem ne limited şirketinden arıyoruzdan tut orası sakinenin evi mi diye arayan oldu

onunla ilgili birşey yok ama politikaları her zaman bildirmemek yönünde diye biliyorum.

bu facebook iyice sıktı. nasıl tamamiyle hesabımı kapatabilirim ? daha sonra kullanıcı adımı şifremi girsemde böyle bir kullanıcı yok demesini istiyorum. bütün arkadaşlarımda silinsin. var mı böyle bi yöntem ? mark zuckerbergten nefret eden 6 milyar kişi aranıyor desem banlanır mıyım ?

ssl.facebook.com

denemedim gerçi

"buffalo theory" deniyor buna ve dogru degil. alkol tuketimi beyin hucrelerini oldurmez ki zayif olanlari oldurerek beynin daha etkili olmasini da saglamaz. ama alkolu asiri tuketenlerde hucre olumleri ve ciddi hastaliklar gorulebilir. alkol tuketimi noronlari etkileyerek iletisimi yavaslatir ve beynin fonksiyonlarini etkiler.

onun disinda abartmadan icildiginde yarari olabilir. ozellikle makul miktarlarda kirmizi sarap icildiginde atardamlardaki kan akisi hizlandigi icin ayni sekilde beyne giden kan akisi da hizlanir ve beynin daha iyi calismasi saglanabilir.

baska bir arastirmada da alkolu normal tukettikten sonra uzun sure biraktiginizda beyin kendini daha iyi yeniliyormus. ama bu fareler uzerinde denenmis simdilik.

ben de winkawaks emolatörünü tavsiye edeyim. daha sonra rom indireceksin. rom dediğimiz şeyler. eskinin atari kasetleri. zip formatında olurlar. bunu indirip kurduğun winkawaks adlı emolatörün (emu. dediğim şeyi kasetleri çalıştırmak için asıl gereken atari kutusu gibi düşün.) içindeki rom klasörüne bu zip formatındaki rom ları atacaksın. bizim zamanımızdaki atarilerde bulunan tüm oyunlar mevcut. hatta bunlara sonradan eklenen metal slug 5 falan da var. bir de winkawaks da yine zip formatında olan ve oynamak istediğin oyunun üreticisi firmanın adını taşıyan (cam com, neogeo gibi) dosyalar vardır. oynamadan önce rom u indirdiğin yerden "neogeo.zip" yahut "camcom.zip" diye aratıp bu dosyaları indir ve rom un içine at. ondan sonra asıl oyun romlarını indirip winkawaks içindeki rom klasörüne at yoksa çalışmayabiliyor bazı versiyonlarda.

1. İsviçre'yi tek kişi olarak alamayız elbet ama çoğunluk camiîlere karşıdır benim görüşüme göre. Fakat kutsal haklara saygı baabında camiîleri yasaklayamayacakları için minarelere de herkes karşı çıkıyor en doğal hakları olarak.

1.5 Bu terane ilk çıktığında içime doğdu, zerre kadar yer kaplamayacak konuyu kesin bangır bangır konuşacaklar dedim. Cumhurbaşkanı İsviçre'deki banka hesaplarınızdan paralarınızı çekin demiş bugün. "İsviçre'deki banka hesaplarınızdan!" Halkı mallaştırma ve koyunlaştırma sürecinin dallanıp budaklanmasından yalama olmuş uğraşların ufak tefek ama pek etkili sonuçları bunlar da...

2. Rahatsız edilmiyor aslında. Sanmıyorum umurlarında olduğunu. İsviçre medyasının manşetten, ana haberde ilk haber olarak falan 4 tane minareyi haber yapacağını.

3. O zaman ümmetçilik haberleri çıkar 3 ay. Rahat ol =)

bildiğim kadarıyla arabistan yarımadasında da minaresiz camiler mevcut veya türkiyede. neden bu kadar karışıyor türkiye. tamam bi sebebi var paraların türkiyeye gelmesi olabilir. araplar o kadar salak mı ki "kediye ciğer emanet etsinler". yoksa bu bir gündem saptırma mı? arada katsayı oyunu mu yapacaklar? veya açılım mı yapacaklar ? ya da bir ihale oldu da örtbas mı ediliyor? bir insan hükümete bu kadar mı güvenmez, paranoyak olur ?

Örtbas edilen tonlarca ihaleyi de, açılım ayağına konu oyalanırken gerçekte yapılanları da vs. vs. insanın hükümete güvenmesi için pek bi' sebep kalmıyor zaten, ki bunlar 5-6 yıl önce de söyleniyordu. Artık söylenmemeye bile başlandı, o kadar berbat durumda ki ülke.

1-) çarşı her şeye karşı
1,5-) türkiye islam dünyasında "uyuyan dev"dir sen ne anlarsın. başbakan davosta "höt" dedi bütün islam dünyası günlerce konuştu. ahmedinecad ya da filistin ya da libya mibya suriye o bu şu... onlar yıllardır amerikaya demediklerini bırakmadılar hani kim haber yaptı o kadar?
3-)biz de kiliselerin havraların "mimari" anlayışımıza uymadığını iddia edebiliriz o zaman(?)
4-)ruhban okuluyla ne alakası var? isviçrede medrese mi açılıyor?

yogi, kafadan dalma siyasi konulara

bu arada isvişçe geri adım attı haberin var mı?

ben de ariyorum o sarkiyi
yazayim da geri duyuruyu bulabileyim

@yuz:
doğru söylüyorsun fakat alınan önlemleri sıralarsak
okulların ilaçlanması, aşı getirtilmesi.
halk daha çok işin magazinsel yönüyle ilgileniyor. başbakan aşı yaptırmayacakmış kısmı daha çok ilgi çekiyor. neden söylemiyorlar peki galya'da 30 kişi domuz gribi kurbanı oldu. önlemlerinizi artırın diye? ben korkup bastırılmak için sormuyorum. ciddi bir salgın var ortada, ilerde sizde benim gibi düşüneceksiniz. özellikle aralık ayında salgın belkide çığırından çıkacak ve hafif bi öksürdüğünüzde yoksa diye soracaksınız kendinize.

sempozyumlar düzenlemek, billboardlara uyarılar asmak, maske ve dezenfektan dağıtmak gibi. dahada abartıp şu aile hekimliğindeki doktorlar sorumlu olduğu bölgelerde kapı kapı dolaşıp grip vakası var mı yok mu diye sorabilir dahası insanların nasıl davranması gerektiğini anlatabilir.

doktora git.

doktora gitmekten başka önerisi olan. şunu kaynat iç gibi ?

oksuruk surubu ic.

Günde 1 paket sigara içen bendeniz, soğukalgınlığı şikayetiyle gittiği doktorun akciğer filmi çektirmesiyle, tesadüfen derhal sigarayı bırakır ve tedaviyi aksatmazsa ciğerlerinin 5 yıl içinde ciğer işlevini kaybetmesinin önlenebileceğini öğrendi...

Yaş 20.

bende de soğuk algınlığı durumu var biraz.
rumuz Yaş 20 galiba benim durumda aynı. yarın doktora gideyim

erken verilecek.

www.sgk.gov.tr

giderlerli neredeyse 0'a yakın da o yüzden. çayı yapana, satana efendime söylim mekana, elektriğe, suya vs. para ödenmediği için satış fiyatları hammadde giderleri + %10 gibi bir rakama geliyor. Birde askeriyeye mal genelde ihale ile büyük miktarda alındığından mal alış fiyatları da düşük oluyor.

kâr etmeden satıyolar galiba marketlerde falan. ee işçi masrafı yok, kira masrafı yok. üstüne bi de yüklü miktarda alıyolardır muhtemelen.

üstüne stokları iyi :D askerde 1976 yılı damgalı et gördüğünü iddia eden çok insan var. o zamanlar et ucuzdu ülkede :D

@divit:
starbucksla kıyaslamana gerek yoktu :). normal bi tekel bayii ile kıyasla mesela. 2.5 lira değil mi bi şişe bira. orduevinde 2 lira ya da 500ml kapalı su 15 kuruş dışarda 50 kuruş gibi.

her şey maliyet kalemlerine göre değerlendiriliyor ve çok çok küçük bir karla ya da kar olmadan fiyat biçiliyor. örneğin ben askerdeyken de bir bardak (küçük plastik bardak) çay 10 kuruştu. bir bardağın malieti de 8-9 kuruştu. 10 kuruşlık bedel, 1-2 kuruşla kar değil de para üstü sorunu düşünülerek bile belirlenmiş olabilir.

eleştiri maksadıyla sormuşsun tamam da ben şahsen bunda eleştirilecek bir şey göremiyorum?

neyse, yukarıdaki sebeplere ek olarak vergiden muaf yerler olmaları ucuz olmasında önemli bir etkendir.

askeriyede kar oranı sabittir.%10.bir kuruş üstüne sat(a)mazlar.

malı toptan aldıkları için çok ucuza geliyor, herhangi bir bakkalın-marketin 10 katı mal alıyor adamlar... ayrıca kar amacı yok, çok cüzi bir karla satıyorlar, en ucuz market bile min. %25-30 civarında kay koyuyor aldığı malın üzerine. ama bu adamlar koymuyor onun için de ucuza satıyor.
benim de paraya ihtiyacım olmasa, sırf zevk olsun diye açardım öyle bir tükan, karsız satardım her şeyi, ama paraya ihtiyacım olduğu için yapamıyorum

emre, askerde kantin başkanlığında çalışan emekli bir çavuş şunları gördü,

-yüzde on kar koyarsın, dahası olmaz- azı olabilir yuvarlamalar ile.
-firmalar inanılmaz iskonto uygular-deli gibi promosyon ürün gelir, algida-cocacola gibi firmalarda iskonto oranlarının yüzde 30-40 gibi bir rakama ulaştığını hatırlıyorum. Yani bakalla 10 lira ise algida askeriyeye girişi 7 lira!
-özel firmalar kira-istihdam için deli para harcarken- sabit giderleri var iken yani- askeriyede bu giderler çok düşüktür-hatta yoktur.

Ha bu durumda kar eder mi kantinler, hemde nasıl ederler inanamazsın! Tüccarlar ile konuş belki de en ballı yer askeriyedir iş yapılacak. Zamanında tık diye paranı öderler, saçma sapan naz niyaz yapan komutanlar tek derdindir, büyük parti mal alırlar, daha ne olsun!

178cm - 88kilo

kasların gevşemiş olabilir. egzersiz yap biraz. uyku ve eslenem bozukluklarının çözümünde egzersiz çok öemlidir. esne esne esneeeeeeeeeee...

sorunlarindan kacmak icin uykuyu secmis olabilirsin. problemlerini belirlemeli ve onlari cozmeye calismalisin bence.

olabilir. cevaplarınıza teşekkürler ders çalışmak için uyanmıştım fakat kafam çalışmıyor hiçbir şeyi anlamıyorum. zor durumdayım. televizyon izliyorum fakat konsantre olamıyorum. ne olacak bu durum

vitamin al uykun düzene girecektir. sigara kullanıyorsan da etkisi vardır.

ne vitamini alayım
sigarada kullanıyorum 3 senedir hiç böyle olmuyordum

ben de bir dönem çok uyuyordum, muhtemelen zihnin çok yoğun. spor yap ve kendini belli saatte uyuyup belli saatte uyanmak için zorla. tabii sorunların neyse onları uyku dışı bir yöntemle çözmeye çalış, ya da psikiyatra filan git. bir de sorun yataktan kaynaklı olabilir, sürekli havalandır ve mümkünse sert bir yatakta, bol oksijen alan serin bir yerde uyu.

serin bir yerde uyuyorum zaten ama yatağım yumuşak oksijenimde iyi. spor yaparsam bedenim daha çok yorulmaz mı? dolayısıyla çabuk uyurum gibime geliyor buda benim istemediğim bi durum. istiyorum ki gece 12de yatayım her gün sabah 10da dinç kalkayım okuluma gideyim işlerimi halledeyim. fakat olmuyor 12de en erken öğlen 2de kalkıyorum

sakin olun. anlar :)
mesaj atın aramak istemiyorsanız.

çok utandım bu olaydan sonra şimdi aramak istiyorum ama uyumuştur ayıp olur diye aramıyorum

basit bi yanlış anlaşılma olmuş deyin doğruları söyleyin kafi.

"Ahaha babamla tanışmışsınız.. Nasıl sevdin mi abi?"

utancımdan yazamadım dedim üzerinden zaman geçsin

derim babam durumu bildirdi bana
özür dilerim onun adına
burda işler yolunda
haydi kal sağlıcakla

Korkma bence bu kadar. Alttan al. Dediğimi yap. Önce tepkisini ölç, sonra uygun bir mesaj at. Sonuçta sen bir hata yapmamışsın. Onun görüşüne göre özür dile veya dileme...

bu duruma uygun kissadan hisse dini bir hikaye bul gonder; manidar olur.

dediğin puro caffe creme vanilya olabilir ucuz ve güzeldir.

her puronun tadı kötü değildir ama büyük ihtimalle che'nin tadı da hoşuna gitmeyecek. sigara gibi ince purolar oluyor onlar seni daha çok tatmin eder aroma konusunda. (gerçi bunlar da puro sınıfına ne kadar girer bilemiyorum)

bu arada aromalı puroların yandığında kokusu çok güzel oluyor haklısın. yavaş yavaş içersen nispeten aramoyı daha çok alabiliyorsun. belki seri bir şekilde tüketmen de kötü bir tat almana neden olmuş olabilir.

backwoods iyidir.

tane tane ve anlaşılır konuşmak istiyorum demek istiyorsunuz sanırım. bence hoşunuza giden bir metni sesli okuyarak bilgisayara kaydedin. ama okurken herhangi bir çaba göstermeyin, normalde nasıl sesli okursanız öyle okuyun. sonra kendinizi dinleyin, kelimeleri yutuyor musunuz, yuvarlıyor musunuz, çok mu hızlı/yavaş, sesiniz çok mu mıymıy çıkıyor vs. eksiklerinizi bulun. okuduğunuz bir metni, haberi kendi sözcüklerinizle tekrar anlatın. bakalım olay aktarmada ne kadar başarılısınız, devrik cümleleriniz çok mu, ee ıı diyor musunuz. işte böyle şeyler geldi aklıma ne bileyim.

devrik cümle kuruyorum ve vurgulamada sorun yaşıyorum mesela ben ayı yogii? gibi tonlama hataları yapıyorum yani soru sorar gibi vurguluyorum ne yapmam lazım acaba kitap ve gazete okurum sürekli. konuşurkende devrik cümle kurarım sürekli

o halde tonlama hataları için sesli okuma alıştırması kesinlikle yapın. dağınık cümle kurma probleminizi de kendinizi sözlü ve yazılı olarak kendi cümlelerinizle ifade ederek aşabileceğinizi düşünüyorum.

21

KUMAR filmin adı.Fransız filmiydi sanırım ;)

bölgesel zayıflama diye bir şey yok! kaç kere söyledik! (bir kere de ben diyeyim dedim).

valla kilo vereyim diyorsan, öyle düzenimi bozmadan falan hikaye. ben iki ay süper spor yaptım, iki günde bir günde 4 kilometre koştum, kısmi diyet programıyla beslendim (akşam yemekleri haricindeki öğünleri uyguluyordum eheh). 300 gram falan fark etti eheh. kilo vereyim diyorsan ciddi manada uğraşacaksın.

en az 8 saat uyumadan zayıflamak orta vadede hayal...

8 saat uyurum o kolay. 3-4 saat az internete girerim. ama irademin zayıf olduğunu itiraf etmeliyim. az önce sucuklu yumurta yapıp yedim. ne olacak yaw nasıl yapsamda iştahım kesilse

pide, kebap, lahmacun falan bırak onları. sadece okulunun yemekhanesinde ye. hiç ekmek yeme. et yemeklerinde böyle beyaz yağ, tavuğun derisi falan görürsen onları yeme. akşam evde acıkırsan da elma armut falan ye. her sabah 10 tane mekik 10 tane şınav çek. asansöre binme...

tekrar söyleyim: hiç ekmek yeme.

ekmek tabii ki yiyebilirsin ama tam buğday olmasına dikkat et. günde 4 dilimi geçme. tabii uno olanlar için konuştum.

peki kahvaltı için ne önerirsiniz? mısır gevrekleri falan var onlardan mı yemeliyim yoksa aç karnına mı evden çıkmalıyım ?

önce diyetisyen'e git.

bilinçsiz yapılan diyetler ve zayıflama programları kalp krizi dahil bir çok önemli rahatsızlığa yol açabilir.

Sonrası spor salonu;

4 ayda 16 kilo...

kolay kilo alan biri olup istediğim zaman rahatlıkla ayda 3-7 arasında kilo verebilen biri olduğumdan diyeceklerimin doğru olduğuna eminim ama kişiler arasındaki metabolizma farkını unutma.

düzenini bozmak istemiyorsan mümkün olduğunca ekmeği bırak, acıkınca bi elma, bi nektarin filan ye. ara sıra (abartı değil) elli gram fındık, badem filan ye. merdiven gördüğünde üşenme çık, yakın mesafelere yürü. yemek yiyeceksen (lezzetsiz olduğunu düşünebilirsin ama aslında süperdirler) mümkün olduğunca sebze yemeklerini seç. tekrar ediyorum, beyaz ekmek yeme, tamamen kes. ille ekmek yemek istersen kepekli, tam ekmek filan ye ama az ye. yatmadan önce 10-15 dakika belini, basenini çalıştıracak hareketler yap, misal mekik ya da sırtüstü bisiklet hareketi. zaten kilo verdiğini ayna karşısında anladığında gaza geliyorsun ve yaptığın şey alışkanlığa dönüştüğünde her şey daha kolay oluyor. (boy kısa, kilo çok, ama 6 ayda filinta gibi olursun istersen)

sozluk.sourtimes.org

Bölgesel zayıflama yok ama bölgesel kas yapma var (Bu konunun bu kadar yanlış anlaşılma sebebi de bu).Kas da daha ince ve fit durur..Yürüme ve koşma sizin için süper egzersizler gibi duruyor..Mesela göbek yapmış olsaydınız yürü allah yürü o kadar değişmezdi belki.Ama kalın bacaklara çok iyi geliyor..söylim.

Kumpir Sırpça yada Makedonca'da fırında patates anlamına geliyor yanlış bilmiyorsam, kökeni de orası olabilir belki :p ^^

kumpir aslında ispanya mutfağına özgüdür benim bildiğim de
ama kumpir gibi değil de fırın pattis şeklinde
bu fırın pattisi de italyan ve ispanyol mutfağında çok görüyoruz,
hele ispanyada

ama bizim bildiğimiz anlamdaki kumpir italyadada yok ispanyadada yok

daha böyle fas cezayir havası var şu sokakta satılan kumpirimizde biyandan
şimdi kendi kafamı karıştırdım

şimdi bu yatırımcı, cengaver, er kişi bana danışıyor sürekli. bunun makinesi alamanyada falan varmış fakat türkiyeden alsam üstün alman teknolojisinden mahrum kalır mıyım? diyor

kuzey amerika, ingiltere ve rusya'da da varmis, "baked potato" diye geciyor:
en.wikipedia.org

Onun disinda bizim yedigimiz kumpir, Türkiye'ye 1980'lerde Bulgaristan göçmenleri tarafından getirilmis. Balkan ulkelerine patates 19. yy baslarında Avusturyalılar tarafından getirilmis. yiyecegin atasi da guney amerikalardandir sanirim. kokeni "krumpir" kelimesi, bulgarca ve sirpca'da patates anlamina geliyormus.

hatta:
(bkz: #7845325)

olayın ispanyada olması pek doğalmış, araştırdım. adam peru'dan kapmış gitmiş patatesi ispanyaya..
ingilterede yedim ben kumpir ilk kez, 89 ya da 90 senesinde yeşil mohawklı punklarla :D gözüm faltaşı gibi olmuştu (yaş 9) yani orada vardı o zaman, herkes yiyordu hapır hupur. eminim italyan bebeleri de bayılır. türk mutfağına özgü değil kesinlikle ancak türkleştirilebilir :) neden olmasın. mesela ben içine kısır ve mısır koyduruyorum, kafiyeli ve lezzetli oluyo.

lezita var tunalıda mesela. öyle bir yer dünyanın çok yerinde iş yapar bence.

ingiltere'de jack potato diye de geciyor bu kumpir olayi, onlar biraz farkli yiyor uzerine sekerli fasulye falan da koyuyorlar.

avusturya'nin italya sinirina fazla uzak olmayan innsbruckda bir turk arkadasim acti kumpir yerini fena da para kazanmiyor, kumpir icin ozel bir makine almaya gerek yok, orta olcekli ayni anda icine 20-25 kumpir patatesi alabilecek elektrikli bir firinda gayet isinizi gorebilir, onemli olan kullandiginiz peynir, tereyagi ve de salatalari.

amerikada baked potato derler. sadece haslar kabuguyla tabagina koyarlar. yanina da kucuk bir kap tereyagi koyarlar genelde tereyagini icine surer bi guzel kabuguyla yersin.

fırınlanmış patetesin öyle karışık soslar ve turşuyla yenmesine şaşırıyorlar.
yoksa onlarda da var fırınlanmış patates.
açın bence bir kumpirci, satar gibi geliyor bana. almanya'dan gelen kuzenlerim ve çek + katalan arkadaşlarım kumpirin kabuğunu bile ketçaplayıp yemişlerdi çünkü.

Kökeni Yugoslavya(yeni makedonya tarflarıdır.) bizim ailede yugoslav göçmeni olan bir kısımda 200-300 yıla kadar dayanıyor kumpir.özellikle büykbaba kısmım çok yermiş.

aslında kumpir derken neyi kastettiğini belirlemek lazım. Eğer bizim yediğimiz gibi 30 çeşit malzemeli olanından bahsediyorsak oldukça gezmen biri olmama rağmen bunu hiç bir yerde görmediğimi söyleyebilirim. çoğu kimse kumpir kelimesinin balkan kökenli olması sebebiyle bu sunum tarzının oralardan geldiğini iddia eder ama şu an bizim anladığımız anlamda kumpirin ankara'da bir yerde icat edildiğini okumuştum (atmasyon olabilir)

ha kastettiğimiz eğer tereyağı, tuz ve peynirden oluşan baz kumpir ise bu ABD'deki her steak lokantasında mevcut.

1 sene oncesine kadar ayni durumdaydim. bilgisayar (ya da teknoloji diyeyim daha kapsamli) ile ilgili isi dusunce ariyordu insanlar beni. bir sure sonra canima tak etti. o zamanlar facebook hesabim vardi, tamamen sildim. her turlu instant messaging kanallarindan ilgili kisileri sildim, iki tane hattim vardi ikisini de iptal ettirdim. sansima, bu olaylardan once de bizimkiler yeni ev satin alip tasinmislardi, yeni evi de bilmiyorlar yani. ben zaten farkli sehirde yasiyorum cogunlukla, benim de evimi yerimi yurdumu bilmiyorlar. bu sekilde kurtuldum ben.
hayatimdan sildigim bu insanlarin icinde 9-10 yillik hatta cocukluktan arkadaslarim bile vardi. ama gozu donunce insanin bir sey gormuyor.
boyle bir riski goze aliyorsan yap derim. cunku anlamiyor insanlar. "abi her isinize kosup duruyorum, bir hal hatir sorun ayiptir" seklinde soylenince sucluymussun gibi trip yiyorsun ustune.

çözüm yeni ev almak mı yani ? hattıda iptal ettirdim. msnede girmiyorum. facebook desen ayda bir bilemedin iki. ne yapalım ?

edit: üstelik ortamım hep sap. bağyanların işi düşse seve seve.

cozum bir tek o degil tabi. bana o sekilde denk geldi, onu da yazayim dedim. (evime gelip yardim istediler dedigin icin)

araban varsa normal yoksa anormal ya da sallıyorsun.

abi insanlara hayır demesini öğrenmen lazım. ilk başlarda götü kalktı filan şeklinde tripler yapabilirler ama uzun vadede çok rahatlarsın bence. ben bu olayı taa ilkokulda farkettim o zamandan beri kullanırım.

@cagkan:
arabam yok ama durumum iyi. neden sallayayım. durum anormal diye başlığı açtım zaten

@divit:
aldım bari hakkını vererek yapayım diyorum.

ben nasıl yapsamda bu kişilere telefonda yok yapamam desem ? şu gün şu saatte şu işim var yapamam diyorum gece yap diyor utanmadan, uyuyacağım diyorum tamam erken kalk yap diyorlar. nedir bu yüzsüzlük anlamıyorum. zaten teknoloji ayrı bi mevzuu. bi arkadaşın sınıf arkadaşındaki kızın ablasının msnini hacklemişler geçen gün. zırrrr diye telefon çaldı açtım. böyle böyle bi arkadaşın msnini hacklediler sen hackle sonra bana şifreyi ver. arkadaş kim diye soruyorum diyor bizim sınıftaki bi kızın ablası. tamamda banane kızın ablasından diyorum, üstelik kızı yolda görsem tanımam. nazım sana geçiyor diyor arkadaş ve telefon böyle sonlanıyor. ne yapayım yahu ben

sen yapmıyom lan amınakoim demedikçe yapacaklar.
yardımı mardımı yok bunu abi.

@cagkan:
onuda diyince küsüyorlar. bi işimiz düştü onuda halletmedin alacağın olsun diye bi cevap alıyorum.

küssünler ?

he deyip ertelesen, uğraşmasan; vurdumduymaz, gamsız biri olsan? işe yarar mıydı?

he diyip erteleyince tekrar arıyorlar. küsünce hiçbir şey olmamış gibi bir dahaki sefere işleri düşünce arıyorlar. iki sefer bu küsme olayı başıma geldi ikisinde de aradılar. ne yapayım yahu bahane uydurup yalan söylemekten sıkıldım. üstelik söylediğim yalanlarda elimde patlıyor yine o işi yapmak zorunda kalıyorum.

edit: yalan konusunda da öyle güzel yalanlar söylüyorum fakat işe yaramıyor. evde badanacılar var evi boyuyorlardan tutun banyoda düştüm bacağım çatladı dışarı çıkamıyoruma kadar pek çok yalan söyledim.

Bilgisayardan çok iyi anlarım. (Çok iyi derken çevremdekilere göre iyi anlıyorum. Koyun-keçi-abdurrahman çelebi ilişkisi) Her başı sıkışan bana sorar. İşim varsa "işim var şimdi" derim. Hala üsteliyorsa zibidi, işim var deyip suratına telefonu kaparım. MSN'de blocklarım. Artık millet huyumu da biliyor. Çekine çekine soruyorlar.

Hiç onlara suç atma. Suçlu sensin. Kötü ol biraz. Önce kendini memnut edeceksin. Varsa ana-baba-kardeşler öncelikli. Diğerleri anca işin yokken. Herkes beni sevsin mantığıyla bu dertten kurtulamazsın.

ya öncelikle madem sen bu kadar fedakarsın, yardımcısın buna rağmen karşındaki insanlar hala hödükçe davranıyor, onların gerçek arkadaşların olmadığı konusunda hemfikiriz heralde. böyle çıkarcı kişileri hayatından çıkarman da sorun olmaz bence. telefona bakmamak çözüm olmuyorsa, yüzlerine karşı düşüncelerini söyle. bi daha görüşmek istemediklerini, sert biçimde uyar, rahatsız etmemelerini söyle. ama sitem eder gibi söylersen bu insanların anlamayacağı açık bi şey. yani onlar seni kullanmaya çekinmiyorsa, sen de onları kırmaktan çekinme(çıkarçı olanları).

yalnız bi tek konuya takıldım burda. arkadaşlarının bi şeyler almaya seni çağırdıklarını söylemişsin. bu bana pek yanlış gelmedi. seni kullanmak amacıyla mı çağırıyorlar? çünkü bi de insan birlikte vakit geçirmiş olmak için de çağırabilir bi arkadaşını. hani hem görüşelim hem de işimizi halledelim. işte birlikte alışverişe çıkmak gibi... çünkü çıkarcıları hayatından çıkarırken, iyi olanlarla da arkadaşlığını sürdürek önemli...

kırıcı davranmaktan başka çarem kalmamış galiba. yeter artık iyice bıktım usandım. şöyle evimde kimsenin rahatsız etmeyeceği şekilde 5-6 gün yatmak, tv izlemek, yemek yapmak, internete girmek istiyorum. zaten okullarda açılacak tatilimin son günlerini bu şekilde geçireceğim. gerekirse kapı zilini söküp telefon bataryasını klozete atacağım. ancak bu şekilde kurtulurum.

peki bu kişiler beni arayınca kırıcı olmadan, yalan söylemeden, yok olmaz yapamam nasıl derim ?

onlar seni kiriyor ama. sen de onlardan yardim iste ayni sekilde. yardim ediyorlarsa ne ala, yoksa acik acik soyle herseyi ve resti cek.

okudum, okudum ve son olarak divit'in yorumundan sonra ışık çaktı bende. seneler önce benzeri bir çıkmaz içinde kalmıştım bende. Ve senin şu an uygulamayı düşündüğün yöntemi(insanları kırmadan) uyguladım. daha doğrusu uygulayamadım. Neden böyle dedim; çünkü başarısız oldu. Ayrıyetten hiç tahmin etmeyeceğim bir sonuçla karşılaştım; tüm kişiliğim silindi. evet o kadar ciddi. "ahmakların içinde yaşayan bir gün ahmak olur" diye bir söz vardır. işte o durum.
İşin özü; tam şu anda bir ırmak üzerinde giden bir kanoda tek başınıza olduğunuzu ve biraz ileride bir uçurum şelalesi olduğunu görüyorum sizin için. evet o kadar acı..

Doğru bildiğiniz şeyler için insanları kırın, yoksa hiç tahmin etmeyeceğiniz bir şekilde bozulacaksınız.

Hocam her türlü kır bence . Zira seni bu denli rahatsız eden, değer vermeyen adamları kırmak yerden göğe kadar hakkın. Ben bile sinir oldum yazdıklarını okuyunca inan. Samimi söylüyorum.

ayıyogi cevaplar yeterlidir heralde senin de benim senden bir ricam olacak. şimdi benim biraderin facebook'taki farmville'i hacklemişler sen anlarsın hallediverirsin hocam dimi?


benim bir akrabam var. aynı senin olaydan muzdarip(adam 60 yaşlarında) ailede en çok eleştrilen özelliği tanımadığı etmediği adamın işine koşmaktır. yaklaşık bir beş sene önce birinin tapu mapu işlerini hallederim demiş, kendi kendine kefil olmalar ayarlamış, ancak ondan sonra başı çok ciddi belaya girince kapı zilinden ismini sildirme telefon değiştirme vsvs en sonunda bir evini satarak kurtuldu. yani ya şimdi kurtulacaksın bu işten ya ilerde bir zaman başına böyle bir şey illaki gelecek.. o yüzden diğer arkadaşların önerilerini dikkate alsan bence iyi edersin. haydi kal sağlıcakla.

insanlara işlerin kolay yollarını göster, ya da sen hallet.
bilet mi alınacak internetten al. o kişiyle muhattap olmana bile gerek kalmaz.
efendim alışveriş mi internetten al, feysbuku varsa linkler yolla filan.

mesela bir iki yıl önce bir tanıdığımız kamera almış ama kılavuzu türkçe değilmiş. al bunu çevir dediler, nalça kadar kılavuz, yüz sayfadan fazla. çüş dedim ama yapamam demem mümküm değil. ben de faturasını istedim satan dükkanı aradım bunun türkçesini yaratın bana yollayın dedim, bu benim tüketici hakkım diye inlettim. çat geldi kılavuz kapıma. :)

işlerin her zaman kolay yolları vardır.

Durumun iyiyse(maddi yönden) öyle hatırlıyorum, senden birşey yapmanı isteyenlerden sen de zor yapılacak isteklerde bulun. Şımarık istekler bile olabilir. Sen benim için bunu yap ben de senin istediğini yaparım de. Ben rahatlıkla söylerim, çarşaf böreği de mesela. Seversen, yaptır getir de. Zeytinyağlı sarma iste, her malzemesi tam, kalem gibi sarılmış. Falan işini yaparım ama, gel evi temizle,gömleklerimi ütüle beğenirsem yaptıklarını, ben senin işini hallederim de. Aklına gelmezse istenecekler, bende fikir çok. Seve seve yazarım. En püf noktası ise, senin istediğin yerine gelmezse, hiç parmağını bile kıpırdatma. Hadi bakalım kolay gelsin.

aynı durumdayım sayılır.
yaptığınız iyilik bir süre sonra sizin göreviniz oluyor.
hayır ya da meşgulüm demeyi öğrenmeniz gerekiyor. gitmek ya da yardım etmek, yapmak istemiyorsanız hayır yapmak istemiyorum diyeceksiniz, çok basit.
merak etmeyin, ölmüyorlar, işlerini yaptıracak başkasını buluyorlar. yardım etmeyince içiniz rahat etmeyecek biliyorum ama etmemeniz gerekiyor ;)
kimseden de sizin için bir şeyler yapmasını beklemeyin.
evinize gelmeleri konusunda da; gelsinler. siz ciddi ve kararlı bir şekilde hayır dedikten sonra gelseler nolur gelmeseler nolur. siz yardım etmek istemedikçe gelmeyi keseceklerdir yakın zamanda. biraz kötü olacaksınız onların gözünde ama olsun.

örnek: bana sürekli şu ne ki bu ne ki, herhangi bir dilde bu ne demek diye soran bir arkadaşıma google ve google translate linklerini atmıştım. biraz nazlandı, sen yap işte falan dedi (benim için çok zor değilmiş), cevap vermedim. yaptı mı bilmiyorum, ilgilenmiyorum da.. :) böyle yani. (evet bi de geri zekalı bir ukala, senin için zor değil ama benim çok zor falan diyor)

bence sen de aynı şekilde karşılık ver. sen de onları kullan.

bu bütçeyle levent, şişli ya da beşiktaş'ta bırak otelde kalmayı parkta bile kalamazsın.
beyoğlunda 19.sınıf bi otel bulabilirsin belki günlük 25 TL'ye lakin o da senin bahsettiğin hijyen şartlarının uzağından bile geçmez ayrıca başka riskler de içerir. yani park daha iyidir o kadar söyleyeyim.

Bence ya bütçeyi arttırın ya da eş, dost akraba gibi kapak atılmaya müsait kişileri araştırın.

Kasımpaşa'da Hotel Demircan var. Beyoğlu Belediye başkanı bu otelin sahibi. O yüzden güvenebilirsin. Öyle pislik falan çıkmaz. Ayrıca Kasımpaşa her tarafa da yakındır. Günlüğü ise çift kişi de tek kişi de 50 tl olması lazım. Bilgi almak istersen 0212 254 95 69'u arayabilirsin. Ayrıca İstanbul'un gezilebilecek her yerine ulaşım çok rahattır. Otelle ilgim yok. Veliahtı falan da değilim. Beğenmezsen yapacağın tek şey IMF'den kredi alıp bütçeyi arttırmak.

www.hostelworld.com

iyi burası. hem süper insanlarla tanışma fırsatı buluyorsun 5 günde 10 yıl da yaptığın çevreyi yaparsın.

beşiktaş merkezde öğretmen evi var. bir arayıp sorun. 50 TL civarında daha temiz bir yer bulmanız zor.

istanbul biraz pahalı malum. bu paraya zor iş.

Beyoğlu Öğretmenevi 0212 252 43 43. Meşrutiyet Cad. No:58Tepebaşı Beyoğlu / İSTANBUL
(Eski Amerikan Konsolosluğu Yanı)

Arayın, fiyatları öğrenin. Gerekirse eğer, 5 yerine 4 gün kalırsınız, ama Beyoğlu'nda ve temiz bir yerde kalırsınız.

aman hostel world'e gitmeyin. konulya ilgili ekşi sözlük başlığına bakın.

bütçeyi bilerek düşük tuttum. aslında bu işe 500 lira ayırmayı düşünüyorduk fakat daha ucuzu olsun dedik. neyse artık 500 lirayı gözden çıkartalım.

beyoğlu öğretmenevi tadilattaydı ben gittiğimde,öğretmenevinin biraz yukarısında inka hotel var orada kalmıştım ben herşeyiyle çok güzeldi.yalnız senin beklentilerine göre otel bulmak çok zor.o çevrede 30 liraya da otel buldum ben (istiklal ağa camii arkası köksal otel:)) ama gerçekten pis yerler,hayat kadınlarıyla eroinmanlarla içiçesin...sana tavsiyem pera palas çevresindeki otelleri araştır,sağlam pazarlık yap,fiyattan önce güvenliğe dikkat et..

bu arada yeni okudum 500 ü gözden çıkarmışsın..gecelik 80 liraya kalmıştım ben,sen de o civarda ayarlarsın sanırım inkayı..açık adres: meşrutiyet caddesi no:95 tepebaşı-beyoğlu. www inkahotel com

slm kalacak yer sorun değil bende kalabilirsiniz ama sizi tanımam gerek vaslan27@hotmail adresine msj atarak bana ulaşabilirsiniz, yerim beyoğlu bilginize

5oo liraya 5 gün burgazada'da yanlız yaşadığım evimde, benimle birlikte kalabilirsiniz. 1 saatte istanbul'a ulaşabileceğiniz bir yer adalar. şehir kirliliğinden uzak, sessiz, güvenli. ağaç dolu kocaman bahçe var. mangal ve hamak keyfi mümkün. yaşasın.

cok gulmus olabilir misin? onun disinda cene eklemlerinde sorun olabilir. alkol krizini bilemicem.

gülmedim. çene eklemi olabilir alkol krizi aklıma geldi diye söyledim. hani hep derler ya kafam çekiliyor falan. ellerimde titreme falanda yok zaten

dostum bir psikoloğa gitmeni öneriyorum.

selami şah in
sensin di mi abi?

temporal arterit desem? iltihaplı damar romatizması yani.
inşallah değildir, diğer arkadaşların dediği gidi çene kasılması falandır. annemde de benzer bir ağrı vardı. gerçi onunki pek tatlı matlı değildi. daha sonra boyun, ense ve omuzlara vurmaya başladı. çok geç teşhis konabildi. nerdeyse bir on yıldır ilaç tedavisi görüyor.
ağrınız artarsa yada genişlerse bir romotolag'a gitmenizi tavsiye ederim.

bende de benzer bir durum vardı hatta ilk ağrı çenemde başlamıştı sonra alnıma ve şakaklarıma vurdu. aha s.çtık dedim migren olduk diye doktora gittik sonra muyane sonrasında doktor 20lik dişlerimin çıkmak üzere olduğunu ve bu dişlerin baş ağrısı kulak ve şakak ağrısı yapabileceğini söyledi.şimdi evde oturuyorum bakalım doktor korkusu var biraz :) umarım yeni gelen dişler yer yok diye yanaklarımdan çıkmasında

video.ntvmsnbc.com

şurda sol tarafta ntv programları var. orda sonlarda var senin dediğin program. ordan izleyebilirsin.

kokular zaman zaman baygınlık yaratırlar, arada değiştirmek en iyisi. ayrıca orjinal kullanmıyorsanız parfümü ondan da yapıyor olabilir.

sizin parfümünüze yakın bir kokusu olan (şekerli) Xeryus Rogue isimli parfümü öneririm. Ayrıca Higher Energy'de güzeldir, onu da öneririm.

Çok piyasa ve sizin eski kokunuzla alakası yok ama Lacoste Red ve Lacoste Essential'da oldukça başarılı.

channel - candy
şekerili bi koku biraz çilekte var sanırım(bkz: chanel candy )

givenchy - pi dene.
lancome - hypnose da olabilir.

21 yaşındayım ten rengim kumral

sana şiddetle armani code ve abercrombie parfüm tavsiye ederim. tekin acar'dan alma ama geçiriyolar. mümkünse duty free'den al.

Tom Ford Extreme

Şimdiye kadar önerilmiş en iyi parfüm (üzgünüm, haha)

(bkz: meyve sineği)

tarifinizden anlaşıldığı kadarıyla, karadeniz tarafında "miya" denilen sineğimsiyle karşı karşıyasınız. kanatları yuvarlakımsı ve gövdesine oranla büyük görünümde olur. umimi tuvaletlerde bolca bulunur. zararsızdır. sıradan bir sinek ilacı bu zavallıcıklar üzerinde de etkilidir. (tabii ne olduğunu doğru anlayabildimse)

resmine baktım da pek benzemiyor. birde bu sineğimsi sadece meyvelere değil her türlü besinin içine giriyor(peynir , çay , kola , ekmek cart curt). gerçi wikipediada Drosophila cinsi; görünüşlerinde, davranışlarında ve üreme ortamlarında farklılık gösteren yaklaşık 1500 tür içerir yazıyor ama yinede aklıma yatmadı. peki bunları ortadan kaldırmak için ne yapılabilir. piyasadaki spreylerden sıksam ölürler mi ? başka bir çözüm öneriniz var mı ?

edit: bide şunu söylemeyi unuttum. üstüme konunca kaşındırıyor
edit2: kanadı falan görünmüyor bunun.ayrıca tuvalette de sinek var ama başka bir tür galiba. kalça tarafı baş tarafına oranla daha büyük. yoksa bunların beyinleri kalçalarında mı ?

evet dedigin gibi bir suru turu var, meyve sinegi diye aratinca tam sonuca ulasamiyorsun. caresi evi temiz tutmak ve etrafta yiyecek birakmamak, curumus veya bozulmus yiyecekleri atman gerekiyor. ayrica mucuk sinegi de olabilir.

ev kirli ama çürümüş bozulmuş yiyecek yok. açıkta yiyecekte yok neden oluyor acaba evde rutubet falanda yok fazla arka odalarda var o kadar. herhangi bir sprey alsam ölür mü bunlar ? yoksa farklı bir müdahale mi gerekiyor ? profesyonel bir el mi değmeli sizce ?

basit bir raid sineksavarla soykırım uygulanabilir...

Sinek ilaci kalici cozum degil ki, puskurt puskurt nereye kadar. Evi guzelce ilaclatin madem ve temiz tutun. Olmadi tel taktirin pencerelere kapilara..

bundan sonra havalar soğuyup haşerat terk-i diyar eyleyeceğinden, ilaçlatmak gibi masraflı ve zahmetli işlerle uğraşmanıza gerek yok. her akşam 2 fısss fısssss tamamdır... en azından 8-9 ay sonrasına kadar :)

iyi araştırın nereden çıktıklarını, kabus yaşayabilirsiniz (bkz: tecrübe )
illaki çürük çarık şeyler olması gerekmez, güzelim kurufasulyenin kavanozundan da çıkmış olabilirler mesela.

açıkta olan yiyecekleri kaldırın(özellikle meyve), zaten 2-3 güne ölüyorlar sonra bi temiz makine tuttun mu eve ohh miss dünya şahane

not : tecrübeyle sabit

tatarcık olabilir mi acaba? hareket kabiliyeti yavaş mı sineğimsilerin ?

yuvalarını yokedin. benim tecrübede bu en alt rafta unutulmuş bir soğan torbasıydı. tanrım.. ortalık cehennem gibiydi dostum. o kanlı günü unutmayacapğım..
lanet olası sinekler.

sabah hemen bi raid aldım ve sineklerin bolca bulunduğu yere sıktım. yarım saat sonra baktım ki ölmüş bunlar fakat yinede sağ olanlar vardı. bunlarada ikinci müdahaleyi yaptım ve beklemedeyim. yardımlarınız için teşekkürler

edit: evet hareket kabiliyetleri yavaş. fakat resmine baktım goguldan tatarcık değil.

şüphesiz ki google herşeyi bilir

www.herturlu.org

peki sizin kullandığınız taktikler neler? nasıl anlarsınız karşınızdakinin yalan söylediğini? bi fbi ajanının ropörtajını okumuştum gayet farklı yöntemlerle yalan söyleyenleri anlıyordu. böyle farklı yöntemleriniz var mı ?

size göre sola bakıyorsa beynin hayalgücü bölgesiyle düşünüyordur, sağa bakıyorsa anılara düşünüyordur.

dolayısıyla size göre sola bakıyorsa atıyor, sağa bakıyorsa hatırlamaya çalışıyor.

sanırım yalan makinesi göz bebeklerini, nabzı ve özellikle göz çevresindeki ısı değişimlerini ölçerek anlıyor. Göz bebeklerindeki büyümeyi görebilirsiniz. Eğer büyüyorsa yalandır.

başkalarına yalan sıkarken duyduysam bana da sıkıyor olabileceğinden şüphelenirim.

deckard'ın bahsettiği olayı ben yukarı-aşağı olarak izlemiştim bir belgeselde. yukarı bakan kişi anımsamaya çalışıyor, aşağı bakanlar ise bir yalan uyduruyormuş. belgeselde clinton'ın "i have never had sexual relations with that woman" derkenki videosu uzmanlarca inceleniyor ve yalan söylediğini belirten mikro mimikler gösteriliyordu.

o zaman bundan sonra yalan söylerken yukarı bakıcam ehehaeh

işte öyle ilginç bir şeydir ki trista
sen istemesen de beynin yalanı algılamadığından seni şıp diye ele veriyor. ancak yalanına caaaanı gönülden inanıp, beynini ve bilinçaltını da etkileyebilirsen yırtabilirsin.

bu gözleri kaçırma söylentisinden olsa gerek, yalan söyleyen biri -eğer ne yalan söyleyeceğini önceden düşünmüşse- normal bir konuşma yaptığından çok daha fazla gözlerinize bakıyor. ve yalan bittikten sonra oluşan sessizlikte "bana inanmalısın" der gibi 1-2 saniye daha bakmaya devam ediyor.
bir de gereğinden fazla ayrıntı vermek var tabi. "hatta tam o sırada annem aradı" gibi

burna fazla dokunma, kaşıma diye bir refleksten bahsediyor psikolojik kaynaklar.

Beynin sağ lobu, sol lobu geyiklerini bir kenara bırakın bence, solaklar da var :)

dizisi var bunun :)

www.imdb.com

hepsinden önce staj yeri bulunmalı tabi. staj bulmak kolay olmuyor pek. bütün yazını orda geçirmedikçe de para vermezler 4 - 6 haftalık bi staj için mesela.

okuduğun bölümü de yazsaydın keşke

iş hayatında nası bir departman istiosan orda uzun süreli durmaya bak. ya şirket sec, ya departman. hatta süresi bitincede durmaya calıs.
mülakatlarda genelde sorarlar!
genelde değil hep sorarlar, hatta referans verdirtebilrisen cok güzel olur.
ee bir de naylon yapma.

küçük bir yerde yapmanız iş öğrenmenizi hızlandırabilir. büyük şirketlerde her işi yapan bi insan zaten olduğundan size gerek duyulmaz dolayısıyla iş yapamazsınız. küçük yerde ise zaman zaman dandik işlere koştursalar da en azından bişeyler öğrenirsiniz. tabi büyük olmasına rağmen stajyerleri için doğrudürüst programlar uygulayan, eğitimler veren firmalar da var. bi de kendini sevdirmeye bak. bakarsın bi dahaki stajını da burada yap derler hatta mezun olunca gel derler.

son olarak eğer daha önce bi işte çalışmadıysan naylon staj yapma. hiç bişey yapmasan bile en azından işe gitme gilme, ofis ortamlarında nasıl davranılır ne yapılır görmüş olursun.