Deforme olduğuna eminseniz mutlaka değiştirin. Kullanıma bağlı olarak oralardan açılabilir evet.

en son 4-5 sene önce alışveriş yapmıştım, evin yakınında vatan vardı hem internetten bakar hem de vatan a gezmeye giderdim, sorunca internet ve mağaza fiyatının farklı olduğunu söylerlerdi, bir kere denk getirip tıraş makinası almıştım

Evet politikaları o şekilde, diğer firmalarda da oluyor, yazarlarsa web'e özel yazıyorlar genelde.

Evet öyle satardı. Ayrıca bakmasına rağmen o fiyata vermeyebilirdi de çünkü web deposu fiyatları vs. farklı olabiliyor bildiğim kadarıyla. Ama iyi olmuş sizin durumunuzda.

internetin her türlü fiziksel mağazacılıktan daha ucuz olduğunu bilmeyen kaldı mı? vatan değil tek.. defacto lcw aklınıza ne geliyorsa.

Siteden satılan ürünler daha ucuz çünkü büyük ihtimalle ürün depodan geliyor. Mağaza kirası yok, satış görevlisi ücreti yok. Mağazanın sabit giderleri yok... Mağazadaki ürüne bu fiyatlar da ekleniyor. Bu bütün markalarda böyledir bu arada. İnternet mağazaları hep daha ucuz olur.

Tek başına 4-5 gün aynı lokasyon sıkıcı olabilir
Ben olsam aynı güzergahta bulunan rotayı takip ederdim.

1-2 gün: baradan koyu (ahmetbeyli yakını)
1-2 gün: pamucak sahili
2-3 gün: kalamaki milli parkı

gümüldür orman parkı denize sıfır güzel biryer geçen sene günlük 45 TL idi yer ücreti

youtu.be

bunun gibi susuz yap patatesi hiç karıştırma

bu çiğden pişirme yöntemini taze fasulye kabak ile de uygulayabilirsin, tam yaz yemeği

Patlican kizartmadan guzel olmuyor. Ama ben de kizartmiyorum. Onun yerine dilim dilim yapip tuzlu suda beklettikten sonra firin kagidinda firina veriyorum. Sifir yag ile biraz renkleri donuyor ordan alip tencerede kavrulmus kiymanin uzerine atip az bisi su ekleyip pisiriyorum.

Hic bisi yapmadan attigimda cok erimisti. Firinlayinca biraz daha toplu durdu ama kizartma gibi asla degil.

Ben neden kizartmiyorum. Araciger yaglanmasi ve kolesterol den kaciyorum.

Patates oturtmayı böyle yapıyorum. Kıymayı hallettikten sonra patatesleri atıp, karıştırıp az biraz salçalı su ekliyorum. Ben bu yemeği sevmem ama eşim çok sever, her seferinde çok güzel olmuş der.
Kendime patlıcanlısını yapıyorum ama fırında ya da yağsız tavada denedim lezzetli olmuyor. Patlıcanı kızartıyorum mecburen.

hasar kayıp oranı vardır. yani ne kadar prim tahsil edildi, ne kadar ödeme yapıldı. hem bireysel olarak, hem de genel olarak. çok ekstra bir durum yoksa, bireysel hasar kayıp durumundan sebep zam gelmez, gelen zam genel hasar kayıp oranına daha paralel gider. tabii bu zam oranının enflasyonu geçeceği durumlarda, sigorta şirketi gerekirse zarar yazmayı da düşünecektir.

90 sayfalık bir cevap yazabilecek insanlar var bence bu sorulara :) Burası Türkiye çünkü.. İstanbulda yaşıyorsanız araba almayın derdim ama o bile önü arkası değişebielcek bir konu duruma göre. Yine de araba çoğu zaman gerekli bir araç. Sosyal hayatınız önemli bilemem ama maaşınızdan ne kadarını kısabileceğinizle paralel değişir konu.

Ne kadar kredi çekeceksin? Sedan mı ufak arabı mı? Almak saçma değil. Hemen al. Fiyatlar yükseliyor sürekli.

100k civarıysa 2012-2014 fluence otomatik bak. Geniş, az konforlu iş görür araç.
140k 2021 Egea var. Manuel. Otomatiği daha çıkmadı galiba.
230k 2021 Megan var. Sedan. Manuel. Otomatiği 300k falandı.
Gibi gibi.

+ilk aracını 0 alma.
+otomatik araç alacaksan japon tercih et.
+100bin km üzeri dizel alma.
+otomatik şanzıman arızası pahalı olabilir ancak dünyanın en konforlu sürüşünü sağlar.
+yaris,jazz,i10,i20 bakabilirsin.

1 - istanbul içi için küçük bir araç alın
2 - madem siz anlamıyorsunuz, servis ağı geniş olan ve sadece yetkili servislere mahkum kalmayacağınız markalara, yani çok satan markalara bakın. örnek fiat, opel, hyundai, kia, renault.. hem yedek parça ucuz olur, hem de her yerde bakıma sokma, tamir ettirme şansınız olur.

hiç bilmeyen insan için 50 binlik araba dert kapısı olur.

50 üste kredi çekip fluence mantıklı. Masrafı üzmez.

Manuel baksaydınız 50 bine gayet iyi araç bulabilirdiniz. Otomatik olduğu için biraz kredi çekmeniz gerekecek sanıyorum.

Mika hakinen güzel yazmış ben de aynılarını ekleyecektim. İlk arabaysa ikinci el daha mantıklı olacaktır.

Maksadınız şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmaksa, compact sınıf dedikleri otomobiller gayet işinizi görür.

Ben de uzak doğu otomobillerini öneririm size. Nedenini de söyleyeyim. Çünkü toyota ve honda gibi markaların üretim politikaları uzun süre kullanım üzerine. Şöyle kabaca anlatayım. Bir otomobilin maliyeti 100 lira olsun. bu 100 liranın içinde malzeme, mühendislik, donanım, tasarım gibi unsurlar var. Japon markaları 100'ün 60'ını mühendislik ve malzemeye ayırıyor.
Avrupa markalarını 60'ını donanım tasarım gibi unsurlara ayırıyor. Bu çok kaba bir hesap ama markaların üretim politikaları kabaca böyle.

Haliyle dünyanın birçok ülkesinde honda, toyota gibi markalar daha az sorun çıkaran, daha dayanıklı markalar olarak kabul görüyor.

honda jazz, toyota yaris, hyundai i20 gibi otomobiller düzenli bakımları yapıldığı sürece, düzgün bir kullanımla çok uzun süre idare edebilir sizi. 80-90bin liraya bu araçları bulabilirsiniz piyasada. Vergi ve bakım maliyetleri de oldukça düşüktür bu araçların. Küçük oldukları için park etmesi kolay vs.

Sadece doğru aracı seçmek önemli:) Kazasız temiz bir araç bulmaya çalışın. Bu her marka için geçerli

@anten 90 binliraya kaldı mı ya o araçlardan ? 2006 model ve aşağısını da almamak lazım sanki..

çok bilgim yok ama google da gta 5 mod yapma, gta 5 modding gibi bir şey aratman gerekiyor diye düşünüyorum. genelde olan modları nasıl yükleyeceğini anlatan şeyler çıkar muhtemelen ama şöyle bir arama daha uygun olabilir:

how to be a modder in gta 5. gibi. ben öyle aratınca aşağıdaki video çıktı mesela. izlemedim ama onunla alakalı bir şeylerdir.

www.youtube.com




mod yaratıcısı olmak gerekiyor yani bu tarz oyunlar için. atölye desteği olup olmadığına bakabilirsin diğer oyunlar için steamde.

Araçların dosyaları oluyor. Her model için bir dosya onun içinde grafik resimler vs oluyor. Onu editliyorlar.
Uğraş gerektiren bir iş.

Ykm arkasındaki milli kütüphane sakin, masalar mesafeli. Sabah erken gidersen arka sıralarda güzel yer bulursun

Adliyeye gidip kalemden bilgi alabilirsiniz.

Evet oluyor

Elbette.

Üniversite dönemimde ben de kullandım. Ritalin içerikli bir ilaç. Sürekli sinir sistemini uyarıyor diye biliyorum ve neye odaklanıyorsa yoğunlaşman artıyor.

Öyle ki bir gün kütüphanede soru çözerken kızın suyu tüm masaya dökülmüş, herkesin defteri kitabı ıslanmış hepsi ayağa kalkmış silmeye çalışıyorlar. Bana kadar gelmemiş ama yuvarlak masanın çoğu ayaklanmış. Ben nasıl daldıysam herşey bitip tekrar otururlarken fark ettim. Demişlerdir ne duyarsız çocuk :(

Sınava da içip girdim, az soru çözmüştüm çok zordu matematik, mantık ağırlıklıydı. İmkanı yok diyordum mühendislik falan. 0 yanlış gelmesi lazım. Ulan 0 yanlış yapmışım gerçekten sdfjsg bende baya bir işe yaradı anlayacağın. Masa başı çalışırken veya bir dersi dinlerken. Kullanmadığım zamanar aklıma bin türlü şey geliyordu olaydan olaya, kelimeden kelimeye atlıyordum. Kullandığım zamanlar geçti. Yolda yürürken bile sürekli hareket etme, durmama hissi oluşturuyordu.

Arada kafamda flaş çakar gibi oluyordu kullanmadığım zamanlar ama geçti sonra.

Bir yan etkisi olduğunu zannetmiyorum. Kritik dönemlerimi geçtikten sonra bıraktım ama. İşte çalışırken filtre kahvelerle yine dinç durup ilerletme çalışıyorum, daha sağlıklıdır diye umuyorum ama belki de bir farkı yoktur.

A bu arada bariz yan etkisi iştahsızlık. Kilo da vermek istiyorsanız çok işe yarıyor. Zaman zaman da çarpıntı yapıyor ama kronik bir rahatsızlığınız yoksa öldürmez bence.

Ben de doktora ilk gittiğimde sıkıntılarımı anlattığımda şunu bir deneyelim bakalım işe yarar gibi olursa devam eder, dozajını artırırız dedi. Ama hiç etkisi olmaza başka bir şey düşünürüz dedi. 24mg ile mi ne başlamıştım sonra 36 ile devam ettim sanırım tam hatırlamıyorum. İlk başladığımda etkisini 1 hafta sonra hissetmeye başlamıştım. Sonrasında ara verip kullansam da anlık etki etmeye başlamıştım. Sabahtan 1 kere içiyorsun 12 saat etki ediyor.

valla bana da ortaokulda ritalin verdiler, üniden itibaren aralıklı olarak doktora bitene kadar concerta kullandım. artık kullanmıyorum.

ben de her şeyi sond dakika yapıyorum, o kişilik özelliği bence, ilaç çare olmaz yani :D bu tip şeyler bende de var artık bunlarla barışığım :D

Bu arada ben de bir kitabı bitiremez, tekrarlı olan şeylerin devamını getiremez, bir şeye uzun bir süre odaklı kalamazdım. Bunlar öyle az rastlanır bir şey değil. Çoğumuzda var kendini rahatsız gibi hissetmene gerek yok.

İlacı bir dene. Benimkini de 25e kadar devlet karşılamıştı evet geçenlerde alayım dedim yeni eğitimlere çalışırken ama maaşlı bir işte çalışmama rağmen bi an çok geldi 125. Hani başta bedava alıştırmasalar rahat verirdim de :D Neyse aldım yine de duruyor 1 senedir acil durumlar için.

Eğer sende de işe yarıyorsa, şu dönemleri atlattıktan sonra dönüp baktığında kesin değdi diyeceksin. Tabi bu arada biraz istemek ve azim de önemli. İlacın tek başına kurtarıcı olduğunu da düşünmüyorum.

Hocam doktor verdiyse üzerine yorum yapmak çok doğru olur mu bilmiyorum, tavsiye değil ama kendi fikrimi söyleyeyim. Bu şikayet ettiğiniz şeylerin içsel motivasyonunu analiz edin ve nasıl davranmanız gerektiğini yazın kağıda. Ya artık iyi performans sergileyeceğim ya da bu hapı kullanmak zorunda kalacağım deyin kendinize. Belki de size gereken o hapı kullanmak değil, kullanacak duruma gelmiş olmaktır. Kendi kendinize halledersiniz.

tabii ki doktor reçete ettiği için üzerinde yorum yapmak ne kadar doğru bilmiyorum.
ama bunu verme süresi, karar verme süreci falan düşünüldüğünde yoruma açık buluyorum.

bu saydıklarınızın hepsi bende de var.
sürekli olmasa da, bazıları arada bir oluyor, bazıları eş zamanlı oluyor, bazen de hiç olmuyor.

öncelikle, herkes disiplinli olacak diye bir kural yok.
bazıları da disiplinli değildir, olamazlar.
hayatınızı sürdürmenizi zorlaştıracak kadar ileri seviyedeyse, müdahale etmek istemeniz normal.
ama ilk müdahaleniz bu mu olmalı ondan emin değilim.

ne bileyim, meditasyon yapmayı denediniz mi?
sosyal medya hesaplarınızı kapatmayı denediniz mi?
telefonu konuşma dışında elinizde bulundurma sürenizi azaltmayı denediniz mi?
fiziksel aktiviteyi azaltmayı denediniz mi?
alışkanlıkların yerini değiştirmek gibi mind tricklerle yeni alışkanlıklar yaratmayı denediniz mi?
şekeri kesmeyi denediniz mi?
fiziksel kontrollerinizi, tahlillerinizi yaptırdınız mı?
terapiye gittiniz mi?

bu söylediğiniz psikolojik bir nedene de dayanıyor olabilir, bağırsak geçirgenliğinden de olabilir.
yani neden olabileceğine dair araştırma yapmakla birlikte, size iyi gelen şeyleri ufak tefek keşfederek ilerleyip, bu saydıklarımı ve benzerlerini birkaç hafta ya da ay boyunca yaptıktan sonra hâlâ memnun değilseniz, gelişim gösteremediyseniz ilaca başlamayı deneyebilirsiniz.

evet bunlar için de özdisiplin lazım ama mesela ben de asla her sabah belli saatte kalkıp asker gibi bir şey yapmaktansa, o şeyi canım istediğinde yapmanın bana uzun vadede daha fazla başarı getirdiğini fark ettim.
yani yürüyüşünüzü illa sabah 7'de yapmanız şart değil.
gece 12'de de olur.

kendinizden fazla beklentiniz mi var, ailenizden bu yönde bir baskı mı geliyor?
bence bunlar biraz "kafayı dağıtmakla" ilgili şeyler.
mesela mükemmeliyetçilikle ilgisi olabilir.
"zaten devam ettiremeyeceğim, zaten yapsam da istediğim gibi olmayacak" gibi şeylerle ya da ilerleme korkusuyla, başarılı olma korkusuyla ilintili olabilir.

kendinizi biraz çözümlemeye çalışıp beklentinizi düşürün, peşinizden atlı kovalamıyor.
"strive for progress, not perfection" yani.

edit:
bu arada atlamışım.
6 seansta terapiyle hiçbir yol kat edilmez.
daha derdinizin ne olduğu ancak anlaşılır.

@blatta hiberba ve @Acream öncelikle çok haklısınız mükemmelliyetçilik konusunda, terapistimin istediği testlerde de tam olarak bu çıktı. Yüksek standartlar %90. Bence feci bir oran. Ve evet tamamen ailemin çocukluktan beri baskıladığı bir şey. Kendime karşı da böyleyim insan ilişkilerimde bile böyleyim. Zaten sorunu ortaya çıkaran şey sanırım şu, özdisiplin sorunu ve yüksek beklentiler birbiriyle çatışıyor ortaya procrastination çıkıyor. Ama hedeflediğim şey önümdeki tezi iyi kötü sadece bitirmek. Bunu kabullendim. Bu sorunların hepsinin farkındayım, terapiye de farkında olarak başladım. Ama parmağımı bile kıpırdatmak gelmiyor içimden yine de. Bu isteksizliğimin nedenini anlayamıyorum ve içinden çıkamıyorum.

@blatta hiberna söylediğiniz şeylerin çoğuna başladım ama devamını getiremedim. bir yerlerde bırakıyorum, yeniden başlıyorum yeniden bırakıyorum... böyle bir sarmalda geçiyor zaman. Evet belki de "zaten..." önkabulüm vardır.

Ama bağırsak geçirgenliği konusunu ilk kez duyuyorum, bunu araştıracağım.

Teşekkür ederim hepinize. Çok iyi geldi cevaplarınız.

demek ki doğru yoldasınız, o zaman terapiye devam etmelisiniz.
bu kadar erken sonuç alamazsınız zaten.

başlayıp bırakmak sorun değil, tekrar başlayıp tekrar bırakın.

mesela ben eskiden başladığım her filmi muhakkak bitirirdim.
sonra bir gün dedim ki, "yahu sıkılıyorum! yani neden hayatımın 2 saatini sıkıldığım ve bence kötü olan bir filme harcayayım ki? kime neyi ispatlıyorum?"
artık beğenmediğim filmleri, sarmayan dizileri falan şak diye bırakıyorum.
eskiden sanki bağlılık yemini etmiş gibi sonunu getirirdim.

bu düşünüldüğü kadar cool olan ya da en azından bir tür marifet değil.
kitap okuyamıyorsanız sesli kitap dinleyin, olmuyorsa kitap okumayın o dönem.
cahil kalmazsınız.
sosyal medyaya bir süre ara verin, arkadaşsız kalmasınız.

sabah kalktıktan sonra akşam yatana kadar tavana bakmadığınıza göre bir şey yapıyorsunuz demektir.
yani yaptığınız bir şeyler var elbet.
bunlara yönelin, yapabildiğiniz şeyleri güçlendirin, yapamadıklarınız için kendinizi zorlamayın.
bu sefer başarısızlık hissi biniyor insanın üzerine.

terapiye devam edin.
dediğim gibi, işlenmiş şeker falan gibi şeyleri mümkün mertebe hayatınızdan çıkartın.
şeker tüketmemek zihindeki berraklığı hissedilir şekilde arttırıyor.
arada cheat ederseniz de "olur öyle" deyin geçin.
sonuçta ömür boyu yemeyecek değilsiniz, arada yersiniz ama genel olarak en azından bir süre kesebildiğiniz kadar dahi olsa kesin.

ailenizle sorunlarınızı çözünce zaten bunlar düzelir.
aslında işin özü bu.
sadece bu süreçte kendinizi motive etmeye daha uygun ve daha yatkın olduğunuz şeylere yönelin, hırslı davranmayın.

ben de dikkat eksikliği şikayetiyle gittiğimde doktorum ısrarla sizde yok
dikkat eksikliği çok daha farklı bi olay dedi

sizi tabii bilemem de dediğiniz şeyler bende de var
belki farklı bir hekime danışıp içinizi rahat ettirebilirsiniz*

Bana tablo dikkat eksikliği gibi gelmedi.

Borderline’da da benzeri olgular gelişiyor.
Depresyon tablosu da mevcut sanki.

@Lir Psikoloji neden Borderline gibi geldi size? Neden dikkat eksikliği gibi gelmedi?

@Mossy

-akla gelecek her şeyi ertelemek (çocukluğumdan beri böyle)
-her yere geç kalmak (çocukluğumdan beri...)
-özdisiplin sağlayamamak (hiçbir konuda ki bu da çocukluğumdan...)
-kitapları alıp alıp yığmak, okumak istesem de başlayamamak
-hobileri devam ettirememek (hep böyleydi)
-telefon ıvır zıvır bağımlılıkları
-dürtüsellik
-bir şeylere başlayıp başlayıp bırakma ya da hiçç başlayamama şeklinde gidiyor.

Maddeler halinde irdeleyelim.

Dürtüsel davranmak çok bariz bir baş çekicidir tabloda.
Border tablosunda genellememek kuralını unutmadan çok faz geçişleri olur.
İşleri yarım bırakma, düşünsel ve dini uçlara inip çıkma (bir inanç, bir yadsıma) çok fazla risk alma gibi durumlar olabilir.
Genel sahip olduğu ideaya yönelik tutum olgunlaştırıp geliştirememe; örneğin hobiye yönelik kararlılık olamadığından bırakmak, farklı bir şeye geçiş yapmak gibi.

DEHB’de genellikle yaşam hızlıdır. Aksiyon ve adrenalin ön planda olur. Akademik gelişmelerde olgunlaşma zor olur.
Temeli genellikle biyolojiktir.
Eğer DEHB’de HB yok ise yine DB tek başına akademik zorluk yaratır.
Öykünüzü dinlemesi gerekiyordu psikyatristin.

Gerçi siz şu an tedaviden sonra tanının doğru ve yanlış olduğunu daha net söyleyebilirsiniz.

5 GHz frekansı ağı telefon görüyor mu? Eski WiFi kartları 5 desteklemiyor. O yüzden bilgisayar görmüyor olabilir.

Verilen yüzdeler en son gördüğü değerler, yani son ay %11 getirdi, ama bi sonraki ay %11 verecek diye kesin bişey yok.

Yükselebilir de düşebilir de, verilen değerler bilgi amaçlı.

Kesilen düşük bir fon stopaj miktarı var, kayda değer değildi bana göre, oranı hatırlamıyorum.

Bana da lazim olmustu, daha once baska araclari kullanmistim ama power bi tecrubem yoktu. Su videoyu izledikten sonra isimi gorebilmistim: youtu.be

Genel yapisini ogrendikten sonra detaylari google'da aratarak/dokumantasyonlara bakarak cozebiliyorsun

Udemyde güzel eğitimler var baştan sona

power bi için udemyden eğitim almaya gerek yok bence. Alper Çelik'in 4 eğitimlik serisini almıştım ben ancak hep atlaya atlaya izledim. Temel şeyleri öğrendikten sonra gerisi biraz kurcalamakla öğreniliyor. Dax dilini öğrenmek gerek sadece o da zaten yavaş yavaş öğreniliyor, formül ihtiyacı ortaya çıktıkça.

powerbi.istanbul sitesinden faydalanmıştım ben dax ile ilgili.
temel eğitimler için de youtube işini görür muhtemelen ama özellikle şu seri falan diyemem.

kılık kıyafet yönetmeliğine göre sivil itaatsizlik sayılması lazım.. bu kot pantalon için de geçerli ama :)

öncelikle ptt'de çalışanların hepsi memmur olmaz. şalvar giymek yasak değil. bir kaç sene önce kamuda kıyafet konusundaki geçmişten gelen bu saçma zorunluluklar kaldırılmıştı diye hatırlıyorum ben. ama kişi belki bir sağlık sorunu vs dolayısıyla bol bir şey giymesi gerekmiş ve şalvar giymişte olabilir.

@denizmaniaherif kılık kıyafet yönetmeliği hafızam beni yanıltmıyorsa -ki sanmıyorum- davutoğlu'nun başbakan olduğu dönemde değişmişti.

giyemez

realitede giymemesi lazım ama burası türkiye. içişleri bakanına sülü diyorlar, her an her şey olabilir.

kılık kıyafet yönetmeliği değişmedi. esasen aynen devam ediyor. ancak sendika kararı vs. var ise o sendikaya ait üyeler sendika kararları doğrultusunda kıyafet yönetmeliğine uymayabilir. sendikal faaliyettir çünkü bu durum. bunun için herhangi bir ceza alınmaz. kurum bu durumdan şikayetçiyse personelle değil sendika ile muhattaptır yani.

genel uygulamaya bakarsak da tamamen yöneticinin insiyatifinde bu tarz durumlar. jilet gibi geleceksiniz, ben sendika falan dinlemem diyen yöneticiler de gördüm, tam aksine sendikal bir faaliyet olmamasına rağmen nasıl isterseniz öyle gelin durumu oluşan kurumlarda.


en yaygın uygulaması şu şekildedir. yanılmıyorsam eğitim sen in bir kararı vardı kılık kıyafet yönetmeliğiyle alakalı öğretmenler adına. bu problem midir değil midir diye tartışılırken dönemin milli eğitim bakanı öğretmenleri kılık kıyafet yönünden sıkmayın tarzında bir demeç vermişti basına. bu tarz demeçler herhangi bir soruşturma durumunda okul müdürlerini falan kurtaracağından (müdüre personeline niye takım elbise giydirmiyorsun diye sorduklarında "bakanın şu tarihte şöyle şöyle bir demeci var" diyip yırtabilir) hepten saldılar. şu anda öğretmenler rahat o konuda.

Ptt de bir tane memur yok şu an o gördükleriniz işçi sgk lı

Kılık kıyafet yönetmeliğine göre giyemez, ama kot da tişört de giyemez. Askılı, sıfır kollu, yakası açık, eteği mini de giyemez. Şort, kapri vs de giyemez. Uzun saç, küpe, görünür dövme vs de olamaz. Ancak yönetmeliği kaldırmak ya da değiştirmek yerine esnetme şeklinde devam ediliyor. Dolayısıyla sen benim kotuma karışma ben senin şalvarına gibi.
Bazı okullarda şortlu kaprili erkek/kadın öğretmenler dolaşıyor :) siyah başörtülü birini görünce de bak bak çarşaflı gelmiş diyor bazıları... öyle sürüp gidiyor

gişelerden ihlâlli geçip on beş gün içinde hgs alırsanız cezasız odeyebilirsiniz. bankadan alabilirsiniz. sanırım ptt den de alınıyor.

Köprüden geçmeniz mantıksız, o parayı vermeye gerek yok. Köprü rotasını takip edip, Körfezin alt kısmından (Gölcük Karamürsel vs.) geçerek Bursa'ya ulaşmanız daha mantıklı. Bazen trafik olabiliyor o yolda ama, geçeceğiniz saate bağlı. Yine de köprüden geçmezdim ben olsam.

osmangazi'den geçmeye gerek yok. bu rotayı aynen takip edin ama gölcük sapağından çıkın, gölcük-karamürsel hattından bursa'ya devam edin. süre olarak yaklaşık aynı sürede gidersiniz. hgs için shell ya da opet'lere bakın. bazılarında satıyorlar.

edit : ben yazana kadar tss yazmıs :)

Zamanında retinada olan bir sikintidan (sonunda birşey cikmadi) prof. Dr. Süleyman kaynak'a yonlendirmisti bütün doktor tanidiklar (ailem sağlık sektorundeydi).
Galiba sizin isteklerinize uyuyor.

Medicana Hastanesi Prof.Dr.Peykan Türkçüoğlu

m1 işlemcili macbook pro alabilirsiniz yine. verdiğiniz her kuruşa değer.

M1'li Air de alabilirsin. Pro'nun avantajı performans gereken işlerde fanı olduğu için yüksek ghz'i koruması, biraz ek batarya, daha iyi hoparlör ve mikrofon. Biraz daha parlak ekran. Genel olarak çoğu kişiye Air yeter (ki eski airleri hiç mantıklı bulmazdım, ama m1 olayı değiştirdi ben de Air aldım.)

M1 Air +1

Fazlasıyla iş görür. Hem daha hafif ve ince.

air övmeye gelmiştim benden önce övülmüş. eğer ram ihtiyacınız fazla ise 16 gb ram olan modeli alın. eğer o kadar da ram ihtiyacım yok diyorsanız 8 gb yeter. bu arada öğrenci indirimleri oluyor, çevrenizde öğrenci varsa onunla alıp 1-2 bin kar edebilirsiniz.

ikametgah belgesi alıp e-devletten onu yükleyebilirsin.

Evet öyle yaptım, onaylandı şimdi.

Roidmi 2s var sanırım bizim arabada memnunuz. Çift çıkış usb de var, şarj aleti olarak da telefondan müzik anlamında da memnunuz.

Bir tek şehirler arası yolda falan ayarladığın boş frekansa başka yayınlar girebiliyor, şehir içinde sorun olmuyor ama hifi kalitesinde ses de beklemeyin tabi.

chicha_v2 yanlış anlamış sanırım. fm vericisinden bahsediyor galiba.

ben şöyle anladım. içinde mp3 olan usb stick taktığınızda mp3'leri çalabildiğiniz usb girişine bir cihaz bağlayacaksınız ve cihaz bluetooth'la telefona bağlanacak. ben böyle bir cihaz görmedim ama aliexpress'te incelemek lazım. saçma sapan bir dolu ürün var ama böyle bir ürüne gerek var mı bilemedim? %99 ihtimalle bu usb girişlerine telefonunuzu bağlayıp müzik açmaya çalıştığınızda müziği araba hoparlörlerine verir. hatta büyük bir kısmında ileri geri düğmeleri falan da çalışacaktır. telefonla konuşmayı da telefon üzerinden yapacaksınız. dediğiniz cihaz varsa bile aynı şeyler olacak. o yüzden böyle bir cihaz yoktur, gerek de yoktur diyorum.

@co2s2 evet aslında istediğim oydu. Sanırım usb olsa bile bir ucunu AUX girişine bağlamak zorundayız. Şu alttakini almıştım ama olmayınca iade ettim.

www.hepsiburada.com

calistigim son firma sifir koli kullandi ve kendileri topladi evdeki her seyi (ozel esyalar ve degerli seyler haric) fiyat biraz artti ama kesinlikle degdi her kurusuna; calistigim firma her seyi sifir olarak acti ve kullandi, giderken de zaten evde kaldi hepsi bir daha kullanma olasiliklari yok, koca evden sadece 1 icki koktely bardagi ve 1 tane dandik olan abajur kirilmis, kendi paketleyen ayni donemde bir arkadasim biraz daha ucuz olsun diye kendi ugrasti her sey ile sonu husran oldu maalesef, cogu seyi kirildi ya da zarar gordu

koli kiralamayı da deneyebilirsiniz. ucuzdan kasıt nedir tam olarak bilemiyorum ama bence taşınma konusunda paranın alabileceği en güzel hizmetlerden biri bu ve karton koli almaktan çok daha uygun fiyatı. ne bantla ne yırtıldı ıslandı derdiyle uğraşıyorsunuz. geliyorlar plastik kolileri bırakıyorlar, siz taşındıktan sonra da kapınızdan geri alıyorlar. işbirliği yorum gibi oldu ama yemin ederim hayatta çok az şeyden bu kadar memnun kalmışımdır.

www.kaplumbox.com

en son ev taşırken gelen taşımacılar bim'de satılan "bili bili" yumurtalarının kolileri ile gelmişlerdi. en iyi kolinin bu olduğunu söylemişlerdi. bim bim gezip özellikle bunları topluyorlarmış.

Satılanlar pahalı yav ben bi kaç gün migrosun mal alma kısmına gidip oradan toplamıştım epey de çıkmıştı.

sahibindende satanlar genelde ucuzdan kapatıp pahalıya satmaya çalışan al-satçılar ya da bilgisayarcılar oluyor. acelesi olmuyor onların ve fiyatları genelde yüksek tutmaya çalışıyorlar.

sahibinden ve letgo'dan bakarak kafanızda bi fiyat belirlemeye çalışabilirsiniz. farklı bir mecra da yok açıkcası satmak için.

iphone u letgoda 2 ayda satamadik, dolapta 10 saat sonra satildi, dolap uygulamasini bi arkadasim tavsiye etmisti, letgo ve oraya koyun.

sahibinden, letgo, dolap. arayan soran yoksa fiyatı yüksek yazmışsınızdır. azar azar aşağı indirip en güzel noktayı bulacaksınız.

macbook ilanlarında genel olarak temel bir hata yapılıyor. fiyatlamayı doğru yaparsanız aynı gün bile satabilirsiniz. malum sarı sitede ve bir çok platformda 2015-2017 arası eski kasa cihazlara 6-7binlerden fiyatlama yapıyorlar. bakın bu gerçekçi değil. bu fiyattan satılması ancak bu işlerden anlamayan birini bulmakla yapılır. o yüzden aylar yıllar boyunca sa tıl maz!
fiyatlamayı doğru yapmalısınız. kilit nokta bu. ürünün her şeyini eksiksiz ve şeffafça açıklayın. bunun üstüne talep olan bir ürünse gerçekten satılmaması için bir sebep olmaz. hızlı/acil satılsın derseniz zaten fiyatınızdan 200-300 daha düşmeniz gerekebilir.

2017 model 12" retina macbook i5/8gb/512gb donanıma sahip bilgisayarım kütüphanede çalınınca aynısından almak için bir ilanlara bakayım dedim. aman allahın bu kadar mı bu insanlar manyal olabilir dedim. herif 7.5-8k arası fiyatlama yapmış 4 yıl önceki cihaza. 4 yıl önce ben türkiye'den 5499₺'ye almıştım sıfır cihazı. bu ürünler kar amaçlı satılmaz. değerinde satılıp model yükseltmek için kaynak oluşturulur. 2020 model sıfır i3 işlemcili 8gb/256gb cihaz 6999₺ idi 4 ay önce. düşünün... adam 2017 macbook air için 5.5-6-5k arası fiyat biçiyor. e tabi satamaz. satmamalı da.

Bu arada cevap yazayim belki gorenlerin isine yarar. Sahibinden.com da bilgisayarcilarin verdikleri rakamin %25 fazlasina sattim.
Satma isi uzun surmedi ayrica

Ben letgo'da, sahibinden vs'nin bi tık altında fiyatla koyup aynı gün satmıştım.

bu ve bu tarz şahıslar bulunduğu ülkenin derin devletleri diye tabir edilen güç tarafından bir stepne olarak kullanılır. sedat peker bugün için değil uzun zamandır kendince bir persona yaratıp arka planda nerede karanlık iş varsa(uyuşturucu-gasp-silah kaçakçılığı vs) onu yürüten veya o işin bir parçası olan bir kişidir.. ve tek değildir... bu ve türevi yapılar devlet için bir manivela unsurudur. tıpkı taşeron işveren hesabı. hiçbir iz bırakmadan ilerlemesi mümkün değil. çünkü asıl irade o değil. asıl mimar o değil. sadece uygulayıcı. zaman zaman bu varlığını borçlu olduğu derin mekanizma tarafından adeta tokatlanarak ceza evine girip çıktı zaten. çünkü bu işin doğasında bu var. bu tip mekanizmalar kabul görmek isterler. muhatap olmak isterler. ben ülkem için bunu bunu yaptım bla bla bla... diyip bir süper hero kimliği oluştururlar. tüm karanlık işlerine rağmen kendini kahramanca gösterip saygı duymayı isterler. güce doyurulan bu mekanizma bir süre sonra tehdit oluşturur. ancak malumdurki dünyadaki tüm devletler bu oluşumlardan faydalanır ama asla meşru muhatap olarak kabul etmezler. italya'da da bu böyle. amerika'da da böyle. bunu normalleştirmek için söylemiyorum. sadece tespit. bence bu son zamandaki süreçte kendisinin bir sebepten artık muhatap olarak kabul görülmemesi ve ötekileştirilmesi sonucu yaşanan diyet bedelidir. ve buradaki tavır kendisinin eskisi gibi olamayacağı ihtimalini epeydir bildiği için adeta bir serzeniş dışavurumudur.

Herhangi bir sade vatandaşa bile ceza yazmak isterseniz 50 tane madde bulabilirsiniz. Herhangi bir araç sürücüsünü sağa çekin 10 tane kusur çıkar. Kanun işleri böyle. Bu kadar temiz titiz delil bırakmadan iş yapmaları zaten olası değil fakat zaten kendisinin de dediği şey "ben suç örgütü lideriysem hepiniz benimle birlikteydiniz" Bu suçsa sen de oradaydın diyor, benimkileri ortaya dökerseniz ben de sizinkileri dökerim diyor.
eyyorlamam bu kadar

adam az önce itiraf etti gazeteyi bastık diye ki en masum suçlarından biridir bu herhalde.

medya niye delille bi şey kanıtlamaya çalışsın adam aranan suçlu konumunda şu an zaten.

Son olaylardan gözüküyor ki, elinde bazı videolar ve kanıtlar var. İsteyince gastecide(hadi özışık) olduğu gibi yayınlıyor.

Türkiye'de, bu iddiaları araştıracak bir ortam maalesef yok. Göstermelik bir soruşturma açılır. Bir şey bulunamadı diye, üzeri kapatılır. Her söylediği doğru demek değil ama doğru mu, yanlış mı araştıracak ortam hiç yok!

Ancak Suriye'ye gönderilen silahlar gibi konulara girerse, Türkiye ve bu işlerde adı geçen bir çok kimse, yurt dışında sıkıntı yaşar. Sedat Peker, "gel itirafçı ol" diye bazı devletlerden teklif aldığını söyledi zaten.


.

iPad'e Crack'li program yüklenemediği için MB

alacağınız cihazda ne yapacaksınız? biri bilgisayar, biri tablet. ipad'ler çok muazzam makineler, azımsanmayacak sayıda insan için bilgisayar yerine geçecek kadar iş görüyorlar ama hala bilgisayar değiller. hem laptop, hem de ipad alan bir dolu insan var, öyle düşünün.

mesela python'da kod yazacaksan derleyicisi iyi değil ve bazı paketler çalışmıyor ipad'e göre değil.

ben bu çalışan triplerine hastayım, yönetici nasıl hesap soramaz ya? adam senden sorumlu yönetici.. yöneticiyi takmayıp bana patron hesap sorar atarı elinde patlar inş :D

yönetimin yaklaşımı doğru bence, içerdeki yönetici mi benim için daha önemli yoksa alt kademe uzman personel mi?

Ya şimdi gönderirsiniz ya da bu adam daha sonra kimseyi takmaz.

Bizde de vardı böyle tipler. Şimdi hepsi mum gibi. Saygı göstermiyorsa bu arkadaşlar; saygı görmedikleri için olabilir. Uzun süreç ama hala bu arkadaşı kazanabilirsiniz. Patron yöneticiden yana olmalı. Git lan yöneticine ağla demeli.

Direkt çıkışını verirdim patronu olsam. Ne demek yöneticiyi takmamak? İşyerinde hiyerarşik yapı önemlidir. Yoksa kaos ortamı doğar. Yöneticinin işten çıkarma yetkisi varsa o yapmalı hatta.

youtu.be

Bundan al geç

Sanırım silikonsuz istiyorsun sonradan farkettim mobilde editleyemedim

Buna bakabilirsin
youtu.be

evet tercihen silikonsuz arıyorum. teşekkürler değerlendireceğim.

1-2 sene içinde siyasette dengeli bir dönem olacağını sanmıyorum. Dolayısıyla ekonomide de düzelme olmaz.

araba fiyatları düşmeyecek.

olabilecek tek şey; bizim bu 400-500bin liraları daha kolay ödeyebilir hale gelmemiz. yoksa fiyat bakımından bir değişim olmayacak. hep artacak.

@tchuck soruyu okursanız ben de tam olarak onu sordum zaten :)

Evet ülkedeki ekonomik şartlar malum ama, araç fiyatlarının bu denli fırlamasının bir sebebi pandemi sonuçta. Dolayısıyla pandemi şartları hafifledikçe biz daha kolay ödeyebilir hale gelir miyiz ücretleri?

Hayır. Ülkede bölüşüm sorunu var. Maaşlar kuşa döndü. Bunun değişmesi için hükümet ve zihniyet değişikliği gerek. Bu olursa bir derece.

Bu sabah benzine yüzde 10 zam geldi. Arabaya hiçbir şey olmaz. Hiçbir şeyin fiyatı düzelmez böyle giderse.

eğer almak için soruyorsanız, hiç durmayın hemen alın. her beklediğiniz gün fiyatı artacak, ödeyeceğiniz para da artacak demek bu. seçim olana kadar herhangi bir şeyin fiyatı düşmez. seçimde de sonucu önemli.

Temmuz 2020'de aldığım aracın fiyatı (2. el) neredeyse %30 arttı. Ama kaç kişinin geliri 1 yılda %30 arttı? Maalesef araç fiyatları azar azar da olsa pahalılaşıyor.

Bunu satılan araçlardan da anlayabiliriz. Brçok orta sınıf marka/model bile pahalı kaçmaya başladı. Leblebi gibi dacia, fiat egea, renault clio alıyor insanlar artık en ucuz araçlar bunlar diye.

Yukardakiler çok haklı dolar 1 lira olsa bile araba fiyatları düşmez. Çünkü biz dolarla maaş almıyoruz

Mümkün değil. Farklı bir hükümet gelse bile çat diye ben ötv'den vazgeçtim, artık oradan vergi almıyorum deme şansı yüzde 0. Araç fiyatlarının bu denli fırlamasının sebebi hatta pandemiden ziyade döviz kurundaki ani yükselme onu da hesaba katmak lazım.

Geçici vergi kampanyaları olabilir bir ihtimal ama max olacağı o.

Sıfır araba fiyatları yüzde 50 oranında düşerse ancak öyle düşer piyasa. Örnek Sıfır toyota 70.000 tl olsun o zaman piyasa normale döner.

araç fiyatlarının artış sebebi çip kriziyle beraber gelen stok azlığından kaynaklıydı. araçlar vızır vızır üretilip satılırsa, böyle bir senaryoda ortalama fiyatlar %10-15 düşer max. uzun vadede artmaya devam eder emin ol

bunun için tek bir ihtimal var.
o da ötv oranlarının aşağı doğru güncellenmesi. onun dışında fiyatların düşmesi imkansız.

@burya nın yazdığı gibi ötv oranları dışında bir çözüm yok. Aynı akaryakıttaki ötv'yi düşürmeleri gibi belki seçim yatırımı böyle hamleler gelebilir. Akaryakıttaki ötv niye düştü? Yakıtlara tavan fiyat koydular. dolar 7,49Du şimdi o uygulama bitecek 1 gecede benzin 1 lira fırlamasın diye ötvyi düşürdüler.

Otomobil fiyatlarının çılgın olmasının başlıca nedeni aşırı vergi, sonra döviz (euro kuru)
Enflasyon %17. otomobil fiyatlarındaki artış %100-%110
Neden? Çünkü euro %20 artıyor araç fiyatları vergiden doları %45 artıyor
ekonomide çeşitli dengeler vardır. Optimum vergi oranları vardır. Böyle aşırı alırsan çok başka sorunlara yol açarsın

Bu vergi sistemi ile dolar euro artacak diyorsan döviz alma git araç al. Dediğim gibi kur 1 artıyor araba fiyatına 2 yansıyor 2.5 yansıyor. Çünkü ötv + kdv %112den başlıyor

ülkenin durumu bir yana global sebeplerde var. demir-çelik ve çip denen parçalardaki arz sıkıntısı fiyatları yukarı taşıyor. triple falan zam yiyor her ay veya 15 günde bir.

1-2 yıl sonra globaldeki durumlar düzelir belki ama bizim ülke çok düzelmez gibi. dalgalanma bir miktar azalır o zaman. örneğin ayda 10bin zam yiyorsa 4-5bin zam yer.

Sadece şöyle bir şey olursa düşer. O da ÖTV, KDV indirimi. Onun dışında düşme ihtimali yok. Bir de dediğiniz gibi zamanla 500leri, 600leri ödeyecek duruma gelebiliriz sonra da 0 atarız herhalde. Ama bunun için min 10 sene gerek. O da şimdilerde ivme yakalayabilirsek bence.

Artık "yeni normal", bu... Uzun süre değişiklik zor gözüküyor.

YTD.


.

2. el araç ithalatına sınırlı da olsa müsaade getirilse fiyatlar da düşüş olabilir. ekonomik olarak ithalat hacmini çok artırmayacak şekilde ucuz yollu belli km. ve model araları ithal edilebilir.

normalimiz artık bu, düşüş neden olmayacağını arkadaşlar açıklamış bir çok açıdan.
pandemi en hafif etkenlerden biri gibi artık.

bu arada ikinci el ithalatı imkansıza yakın, kafanız oraya hiç gitmesin. direkt yurt dışına para saçmak anlamına gelecek bir hareket olur, biz ise yurt dışından memlekete olabildiğince para çekmeye çalışıyoruz şu an.

taaa zamanında katıldığımız gümrük birliği anlaşmasında üreticileri ülkemizde yatırım yapmaya cezbetmek için ikinci el araç ithalatı olmamasına dair bir madde olduğuna dair bir şeyler okumuş/izlemiştim, doğruluğundan emin değilim ama muhtemelen öyle olduğuna inanıyorum.

Su an ucuz aslinda.
Katlanir bisikletle, yedek parcalarla oranlarsan daha %50 zam yemesi lazim arabalarin.

devlet vergi toplayamadığı için araç fiyatları yüksek çünkü patron veya çalışan araba almak zorunda.

o sebeple vergi reformu gelmeden araba fiyatları düşmez.

Arabalar pahalı değil ki!
Döviz bazında fiyatlara bakarsan 4-5 sene öncesine göre kıyasla ucuz bile denebilir. Araba fiyatlarının en önemli bağımsız değişkeni dövizdir. Sıfır araba fiyatları da 2. El piyasası da gayet uygun. Gücün varsa yapıştır gitsin

düşmez. bu halk daha kötüsünü hak ediyor. umarım 200.000 bine şahin satılacak dönem olur yakında.

O başlık açılırken başta "de" eki tırnak ile ayrılmamıştı. "Autocadde" yazıyordu. Sonradan düzeltmişler başlığı. Onu anlatıyor.

Bu aşı diğer aşılara benzemiyor. Soğuk olarak saklanması gerektiğinden soğutucusu olmayan semt polikliniklerinde yapılamıyor bu aşı. Bu yüzden aynı anda birkaç kişinin aynı anda aşılanması normal..

İşte ben de onu diyorum. Beni kimseyle birlikte aşılamadılar. Gittiğimde aşı ortada duruyordu. Bende sonraki kişi de yarım saat sonra geldi. 6 saat değil mi oda sıcaklığında dayanma süresi?

Bugün olduk. Gittiğimizde bizden önce kimse yoktu hatta ben tam kapıdayken hemşire eşimi arıyormuş 15:40 randevunuz geliyor musunuz? Diye dedim arkamda o geldik biz. Mini buzdolabı vardı oradan çıkarıp vurdu aşıları. Bizden sonra kapıda bekleyen de yoktu ama ben şunu anlamadım, soğutucu sorunu yüzünden asmlerde uygulanmıyor deniyordu, e sizinki de oda sıcaklığında duruyormuş zaten. Asmler 6 şar 6 şar sıralasa milleti de olurmuş demek ki.

Surfshark ı bir deneyebilirsin

OkFreedom var.
Biraz ne üdüğü belirsiz bir firma; ancak bayağı uygun fiyatlı.
Öyle, çok alengirli işler çevirmeyeceksen ideal.

urun.n11.com

buna benzer bir şey al dostum.-bu sadece örnek, bu saatte detaylı bakamadım.

www.amazon.com.tr

Bundan var. 2 seneyi devirdik. Aşırı memnunum.

Bende nitecore şarj aleti var.

Pil olarak da hem duracell hem gp pro (siyah) şarjlı pil kullanıyorum. Gp pro sanki daha iyi gidiyor.

Fifa da oynuyorum doom da. Titreşim açık. Neredeyse her gün açarım konsolu ve 10 günün üzeri gidiyor. Toplamda 4 pil ayırdım konsola, biri bitince diğerini takıp devam ediyorum.

ben xbox charge and play kit kullanıyorum, kablo ile direkt gamepad içindeyken şarj edebiliyorsun.

Şarjlı pillerden ben de bıktım yılda bir kere 50lik kalem pil alıyorum yetiyor o ya. Daha pratik geliyor. Biraz pil atığı biriktirdim ama olsun.

Bu arada şarj edilebilir xbox controller bataryası da çok mantıklıymış. En sorunsuzu o olur gibime geliyor. Ama yine de benim elimde her zaman dolu bir pil olması hayat kalitemi daha çok artırıyor.

duracell'in şarjlı pilini kullanıyordum pc'de oyun oynarken.
de... artık oyunun ortasında biten pilden sıtkım sıyrıldı.
yıl olmuş 2021, hala kablosuz gamepad'de pil kullanıyoruz.
zaten ön tetik tuşlarını da beğenmiyordum Xbox Controller'ın bu vesileyle Dual Sense geçiş yapmak istiyorum; ama o da pek pahalı be.

Ben pilden vazgeçtim en sonunda, uzun kabloyla kullanıyorum direkt. Bilgisayar ya da telefon şarj aleti uzak kalsaydı, büyük powerbank ile kullanırdım herhalde. Pil dolu mu, bitik mi, yenisi hemen yakında mı, dur titreşimi kısayım uzun gitsin, aman boşta açık kalmasın vs hepsinden kurtuldum.

bende 3 set eneloop var duracell gibi uzun gidiyor masallah. ama ben haftada 8 saat anca kullaniyorum cok degil yani. mesela son seti degistireli 1,5 aydan fazla oldu

borsa altın döviz bana gelmez diyorsan fon satın al.

aylık %2,5 getiri bekliyorsun. imkansız olmasını düşünmen hatalı.

son 1 ayda altın falan %8-9 civarı değerlendi. bazı yatırım fonlarındaki şemsiye fonlar %5-6 ortalama olarak yükseldi. iyi kötü güvendiğin hisse senetlerini kovalasan zaten her ay çok rahat %2,5 yakalarsın.

çok garanticiysen güzel bi fon sepeti oluştur güvenilir olanlardan bolca kat 2 haftada bir de kontrol et, ekle çıkar.

Vanguard veya BlackRock'ın tüm dünyayı kapsayan fonlarına brokerlara çok fazla ücret ödemeden erişim şansınız varsa ve uzun vadeli düşünüyorsanız (5+ sene) sırf bileşik faiz sayesinde bile yatırımınızı katlamanız mümkün (bunun üzerine bir de yıllık ortalama %4-5 getiriniz olacak)

Aylık veya üç ayda bir dividend alayım diyorsanız önce ne kadar vergi ödeyeceğinizi araştırın. Türkiye'de bunun vergisi ne kadar hiç araştırmadım.

vanguard

www.tefas.gov.tr üzerinden fonların yıllık performanslarını inceleyebilirsiniz. Buradaki fonların birçoğunu bankalar üstünden bile almak mümkün.

Dövizin bile üstünde getiren fonlar olmuş. Tabii burada iyi incelemek önemli piyasayı. Her zaman her fon bu kadar getiri sağlayacak diye bir kural yok. 1 sene önce %80 getiren fon bu sene yerinde sayabilir. hata zarar da edebilir. Para sizin, getiri de risk de sizin:) Yine de fonlar bizim gibi küçük yatırımcı için bir alternatif olabiliyor.

Fargo
Pan's Labyrinth
The Godfather (öeh yani bir zahmet)
Your Name
Mustang
Nymphomaniac Volume 1
Kaybedenler Kulübü
Moon 2009
The Baader Meinhof Complex
Wristcutters
Three Colors Red
Rosemary's Baby

All Quiet on the Western Front
The Night Porter
Rocky 1
Possessor
The Florida Project
Loveless
Love

nocturnal animals

medianeras geldi aklıma direkt.

hep eskilerden geldi aklıma:

what dreams may come
goodfellas
little miss sunshine
julieta
brazil (farklı posterler varmış, benim dediğim şu: posteritati.com )
la cite des enfants perdus
taxi driver
paris je t'aime (şu versiyonu: lh3.googleusercontent.com )
garden state (şu versiyonu: images-na.ssl-images-amazon.com )

Queen Margot

www.filmmusicsite.com

twitter.com

Gay'lik muhabbeti var diye katilmiyoruz.

Gaylik muhabbeti nedir yav

Yaw bahane işte. Bu kadar ülke aptal, bir tek biz akıllıyız.

Avrupalıyı kıskançlıktan çatlatmamak için katılmıyoruz hepsi bu.

açılın eurovision hastası geldi..

Şimdi öncelikle alıntıladığın haber sitesi bence iki cümleyi birleştircem derken saçmalamış. Yapılan resmi açıklamada iki nokta vardı;

Birincisi alıntıladığın cümlenin dediği gibi, oylamada tamamen telefon oylamasından %50 jüri %50 telefon oylamasına geçiş. Bu bizim zararımıza oldu mu? Ehh evet yani mesela çok kötü bi şarkıyla Almanya'dan rahat 10-12 alabilecekken 6-8 alabilirdik mesela. Ama kaliteli bi şarkıysa gönderdiğimiz jüri de (bazen çok saçmalasa da) genelde adil davranıyor. O yüzden bizim zararımıza olan bu şey aslında yarışmanın adilliği için gerekli. Son 10 yılda jürinin nefret ettiğim kararları olsa da (2015'te İtalya'yı birincilikten edip İsveç'i birinci yaptılar mesea) genel olarak adalet getirdiğini düşünüyorum. Zaten bu kararın gelme nedeni diasporası olan veya komşuluk ilişkilerinden puan kasan ülkelerin haksız avantajını engellemek.

İkincisi ise Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya mevzusu. Eurovision'da bu 5 ülke Big Five olarak geçer ve bir önceki senenin kazanan ülkesi (yani ev sahibi) ile beraber direkt finalden katılırlar yarışmaya. Diğer ülkeler ise yarı finalde yarışır. Bu arada direkt finalden katılmak iddialı ülkeler için dezavantajlı bir durum. İtalya son 10 yıldır çok iyi şarkılarla katılmasına rağmen kazanamadı hiç ki nedenlerinden biri yarı finale katılmayıp kendilerini duyurmalarının azalması. TRT bu big 5 olayına karşı çıkmış parayı veren düdüğü çalıyor haksızlık diye. Ehh kısmen haklı olsa da mantıksız bi isyan.


He bu arada bunlar bahane tabii. Asıl sebepler;

1) Ülkede her alanda olan Avrupa'dan uzaklaşma durumunu perçinlemek

2) @divit'in gaylik muhabbeti diye kısaca bahsettiği durumu açarsak, Eurovision yıllardır Avrupa'da LGBT komünitesinin can damarlarından biri. Özellikle son yıllarda dünyada daha da bu konularda özgürleşme yaşandıkça ve ses duyurulmaya başladıkça sahnelenen şovlar, katılan yarışmacılar vs LGBT yarışmanın içinde daha görünür oluyor. Buna itiraz etmiyorum bu arada hetero bir birey olarak LGBT komünitesinin Eurovision'da etkili olması yarışmaya da renk katıyor. Sonuç olarak 2012'de son kez yarışmamızdan sonra 2014'te yarışmayı Conchita Wurst kazandı mesela (Türkiye'de sakallı kadın olarak bilinir), onun dışında sahnede eşcinsel öpüşmeler, her yerde dalgalana pride bayrakları vs pek çok simge var. Bizimkiler de bu konuda muhafazakar olduğu için yarışmaya dönme gibi bir niyetleri olmadı. Aslında Rusya ve Azerbaycan da bu konuda çok katı ama onlar böyle bir girişimde hiç bulunmadılar. Bizim durumun kötülüğü daha iyi anlaşılır muhtemelen.


Bu arada 2011'de yarı finali tarihimizde ilk defa geçemeyip elenmiştik. O sene Azerbaycan kazandı biraz da bizim finalde olmamamızın etkisiyle tüm Türkler onlara oy verdi ve katıldıkları oldukça güzel şarkıların arasında en kötü şarkılarından biriyle kazandılar :D 2012'de ayıp olmasın diye katıldık muhtemelen o dönem çok da meşhur olmayan Can Bonomo ile. Çünkü o seneye kadar hep çok popüler kişi veya gruplar katılıyordu bizde ki bu da saçma gerek yok. 7. oldu Can Bonomo ki Eurovision'da iyi bir skor bu ama biz her sene kazanmalıyız gibi saçma bir anlayışta olduğumuz için beğenmedik hala ezikliyolar adamı denk geldikçe sdhhsd

Bunun ideali ülkede yapılan bi yarışmayı kazanan yarı amatör yarı profesyonel birinin katılması ve işte bazen ilk 10 bazen 15 denk gelirse ilk 5 falan takılmak. Her sene ülkenin yıldızlarnı gönderip hırsla kazanmaya çalışmak gereksiz.

Biraz uzun oldu ama detaylıca açıkladığımı düşünüyorum ^^

bu hafta armağan çağlayan eurovision'la ilgili güzel bir video yayınlamıştı, orda açıklıyo net bi şekilde.

bakınız; youtu.be

özet olarak katılmama sebebinde puanlama sistemi falan bahane. trt genel müdürü diyo ki; biz trt olarak kamu yayıncısız; sakallı, etekli, cinsiyet kabul etmeyen birini çocukların ekran başında olduğu bi saatte yayınlayamayız.

kararı tetikleyen conchita wurst'tu yani.

çok siyasi bir platform olduğuna katılıyorum, ancak iyiysen kazanırsın.

Trt'nin hakli oldugu tek konu var, program normalde devlet toreni gibi ciddi bir olaydi.
Bu yuzden devlet televizyonu yayinliyordu.
Bir nevi olimpiyat ciddiyeti vardi.

ilk o maskeli metal grubu cikti aha sizin ciddi yarismanizi boyle bozariz tepkisi verdiler.
Hatta birinci oldular.
Onlardan sonra civiklasma basladi, sonrasinda da lgbt sovuna dondu.

Hatta belki de lgbt komunitesinin oylarini dusurmek ya da yukseltmek icin oy formatini degistirmis olabilirler

Iste o grup :)

youtu.be

ben de net bilmiyorum ama solucan sırf "sıkıştığı" için önüne iki kitap koyup süleyman soylu'ya saydırınca aziz mahmud hüdai muamelesi görmeye başladı sözlükteki bazı tipler tarafından. hayret verici cidden.

Bence tayyip ikisini de yok etmek için birbirine düşürdü. Soylu'nun istifa sonrası destekli dönüşü ve damadının saf dışı kalışına sebep olmasından dolayı tartışmaya açık olmayacak bir şekilde rezil olmasını istedi. Bu durumda da sedat'la arasının bozulmasını sağlayıp ikisini de denklem dışı bırakacaktı. Biri dönüş biletim yandı diye açıkça söyledi, öbürü de bugün veda ederken kendini aklama konuşması yaptı. Tayyip hem muhtemel iç rakibinden hem de kontrol etmesi gereken zor bir tipten kurtuldu.

Mübariz Mansimov diye Azeri bir iş adamı var, çok zengin. Aynı zamanda TC vatandaşı.

Mehmet Ağar'a demişlerki, sen bu adamı ortadan kaldır, biz mal varlığına çökecez, senin payında bodrum'daki yat limanı olacak.

Mübariz bunu öğrenince kendisini koruması için Sedat Peker'in kapısını çalıyor. Sedat Peker'de kabul ediyor ama nasıl bir işin içine girdiğini bilmiyor o sıra.

Mehmet Ağar, Mübariz Sedat Peker'in himayesine girince, önce Sedat'ı bitirmek istiyor. Diğer türlü Mübariz'e dokunamaz çünkü. Ve bunun için devletteki gücünü kullanarak Sedatın üzerine gidiyor. Ve Sedat Peker kendisine operasyon yapılacağı bilgisini alınca yurtdışına kaçıyor.

Geçenlerde Sedat Pekerin evine operasyon düzenleniyor. Sedat Peker'in dediğine göre bu operasyonda Mehmet Agar'ın parmağı var. Gene Sedat Pekerin dediklerine göre bu operasyon sırasında Sedat Peker'in çocuğunun başına silah dayanıyor, ve karısının özel eşyaları ilk olarak erkek polisler tarafından aranılmak isteniyor. Karısı itiraz edince kadın polisler gelmiş ve arama yapmış.

Sedat Peker buna çok sinirleniyor tabi. "Beni küçük düşürmeye çalıştılar" diyerek açıyor kamerayı başlıyor saldırıya. Ben kız babasıyım, kimse benim kızımın başına silah dayanamaz, kimse benim karımın çamaşırlarını erkek polislere aratmak isteyemez, şu dakikadan sonra aklımı tatile çıkarttım diyerek birkaç gün arayla 5 video yayınladı, her videosunda bir şeyler itiraf ediyor. Mehmet Ağar'ın oğlunun bir kıza tecavüz ettiğini iddia etti mesela. Bunun gibi, karşısındakilerin kirli çamaşırlarını yavaş yavaş ortaya dökmeye başladı.

Daha sonra Süleyman Soylu bir açıklama yapma mecburiyetinde kaldı. Sonuçta içişleri bakanı ve halk hükümetin bir açıklama yapmasını bekliyorDu çünkü Sedat Pekerin iddia ettikleri basit şeyler degil (tecavüz, cinayet vs). Ve Soylu, Sedat Peker için, 'suç örgütü lideri pislik' dedi. Bunu duyan Sedat Peker bu defada hedefine Süleyman Soylu'yu koydu. Ben olmasaydım onu Doğruyol Partisinin kongrelerine bile almıyorlardı, bizim sayemizde girdi, aday oldu vs dedi. Ve hatta bir gazeteci aracılığıyla kendisine hakkında yapilacak operasyonla alajalı bilgi uçurduğunu bile iddia etti. Hatta Sedat Peker, o gazeteciyle yaptığı konuşmayı bile kaydetmiş, dünde onu yayınladı. Buna rağmen Süleyman Soylu inkar ediyor, Sedat Peker'de alın size delil diyor.

Derken ortalık iyice karıştı. En son bu gece Süleyman Soylu, Sedat Peker için; 'karısının iç çamaşırına sığınan aciz, edepsiz' dedi. Eminim bunu duyan Sedat Peker sinir krizi geçirmiştir.

Şu an herkes Sedat Peker'in ne cevap vereceğini, bu işin sonunun ne olacağını bekliyor.

Ibiza, Polo

opel corsa ultimate aldım. iyi diyorlar, anlamıyorum ben arabadan :D. %50 dilimden veriyorlar hala. bayileri ara bi sor.

%50 dilim nedir? ben de anlamıyorum :DDD

ülkeye arabanın girişi 130 bin bilmem ne tlyi geçince daha fazla vergi alıyor devlet. arabaların fiyat listelerine bakarsan 231 bin tlden 280 bine çıktığını fark edersin. orada vergi dilimi %50den %80e atlamış. kur artışı dolayısıyla araba fiyatları arttı üst vergi dilimine girdi ama hala %50ye satabiliyorlar. işte bi araştır bayileri sor. 280 290a gördüğün arabayı 230 240a veriyor olabilirler.

%50 dilim diye kastedilen vergi dilimi. Üst sınır 230 bin gibi bir şey oluyor. Tam sınırda yani. Biraz zam gelse 290'a çıkıyor fiyat. Örneğin Sear Leon'ın FR modeli 230 bin liraydı (manuen, benzinli, dolu paket). Ama ufacık bir zam geldiği için bir üst vergi dilimine geçti ve 300'e çıktı fiyatı.

%50 olayını çözmeden piyasayı araştırmayın. liste fiyatı 280bin liralık bir çok araç zaten 230'a bırakılıyor. muhtemelen bakmamışsındır bile pahalı diye.

Kamiq elite ya da scala premium

civic, corolla kamiq, scala, arona, polo

Yeni toyota yaris epey iyi ve sportif olmuş.
Avrupa'da yılın arabası seçildi. Epey de şık duruyor. Bunu bir düşünürdüm.

Bir de 230 binin tamamını arabaya basmak yerine hyundai i20 falan bakardım. Yeni i20'ler de oldukça iyi otomobiller o fiyat aralığı için. 170-200bin aralığında donanıma göre bir araba alır 30 bin'i de yatırım olarak değerlendirirdim ufak da olsa.

duster var galiba

240 bine Opel Crossland aldı bir tanıdığım.

Merhaba, geçmiş olsun. Bende de geçen yaz çıkmıştı istanbul da Türkiye hastanesine gitmiştim. Kullandığım ilaçlarla bir haftada geçmişti. Fakat bu hastalık aslında tamamen geçmiyor cildin alt taraflarında yaşıyor stres zamanlarında tekrar çıkabiliyor. İsterseniz kullandığım ilaçları mesaj olarak yazabilirim. Birde anksiyete için durumunuz ileri seviye değilse yapabiliyorsanız ilaç kullanmadan iyileşmeye çalışın. Bende geçen yıllarda 3 ayrı psikiyatra gittim hepsi bana antidepresan verdi fakat ben 8 sene önce kullanmıştım, yan erkilerinden ve tedavi değil sadece semptomları bastırdığından dolayı kullanmadım. Şimdi iyiyim çok şükür. Size tavsiyem youtube da psikolog izzet güllü ve sinan canan ın bu konularla ilgili videolarını izlemeniz. Eğer ilaç kulkanmamaya karar verirseniz tavsiyelerde bulunabilirim

temel kurallara uymayanlar affedilmiyor benim bildiğim, bi hesabımda böyle olmuştu en azından.

tanım yerine bkzla başlıkla iletişime geçip bi soru sormuştum mesela. ardından çaylak olup 10 entry daha girip tekrar yazarlığa yükselmiştim.

tanım vermemek en büyük çaylak olma sebeplerindendir muhtemelen. heralde ardından küfür, hareket vs. gelir.

reklam entrylerini protesto ettiğim için leyla yaptılar 5 sene önce. o geri dönmedi. Sonra tekrar yazar oldum 1 sene sonra. Sonucunda ilk entry'mde yine leyla yaptılar. Yaklaşık 1 gün yazar kaldım. sonra bi daha uğraşmadım yazar olmakla.

Ben cok uzun zamandir yazarim tonla sey yazdim, sadece 1 kere caylak oldum.

Onun sebebi de kanzuk'a laf sokmamdi. Kufur hakaret falan yoktu, algoritmayi elestirmistim saak diye caylak yapti.

"Moderasyona haksiz itham" diye bir sebep var. Ekside modlarca suistimal ediliyor.

Sosyete pazarlarının çoğu kapalı mekanda diye biliyorum. Sıhhiye'de perşembe pazarına bakabilirsiniz.

sıhhiye perşembe pazarı aşırı kalabalık korona olmak istiyorsanız gidin.

çayyoluya yakın taraftaysanız normal semt pazarının yerinde salı günleri sosyete pazarı kuruluyor ama eskişehir yolu ağaçlıdaki kadar güzel bir pazar değil, az şey var.

(bkz: Özdeşleşme)

Mobilim bkz tam oldu mu bilmiyorum ama. Cevabı Freud söylüyor.

plasedergi.com

Futbolla pek bir ilgisi yok. Yani daha geniş bir olayın tezahürü ve iki sebebi var bence.

Birincisi insanın topluluk halinde yaşayan bir tür olması. O yüzden kendine ait bir kabile bulmak, aidiyet hissetmek (ve bu aidiyeti göstermek, bkz: abartılı sevinç gösterileri) hayatın en önemli meşgalelerinden biri. Dini yüzünden burada Hamas savunan da var, 20'li yaşlarında sağlıklı biri olmasına rağmen aşı olmak için çırpınan da var. Bunların hiç birinin konunun kendisiyle mantıklı bir bağı yok aslında, ait olduğun gruba yönelik sinyallemelerle ilgisi var. Çok yaygın bi davranış.

Diğeri de insanın doğanın kaotikliğini kendince düzene sokma isteğiyle ilgili. Kendi alıştığı düzen bozulmasın diye soğuk savaş döneminde nükleer savaşın eşiğine gelmiş bir türden bahsediyoruz. Yani nükleer savaş ABD'ye komünizmin gelmesinden daha kötü bir opsiyondu, buna rağmen insanlar bu uğurda savaşmayı ve ölmeyi göze almışlardı, çünkü "düzen"inin bozulması ölmekten bile kötü geliyor insanlara (burada örneği bkz: fener aşağılanmasın diye kavga etmeyi göze almak, fenerli olmak hayatının düzeninin önemli bir parçası çünkü).

Yani olayı futbola indirgememek lazım. İnsan beyni her yerde böyle çalışıyor.

boş beleş insanların bir gruba ait olma çabası. yani başka hiç bir özelliğin yoksa işte futbol üzerinden gruplaşıyorsun.

Roket adam +15000000

Roket adam boş beleş demiş.

Sesli güldüm.

Çok boş beleş bir yorum olmuş.

Alinti

"biz birey olarak yetersiz bireyleriz genellikle. güzel değiliz, yakışıklı değiliz, uzun boylu değiliz, iyi eğitim sahibi değiliz, enstrüman çalmıyoruz. çok iyi okullarda okumadık, çok güzel kız arkadaşlarımız yok... birey olarak bir şey ifade etmeyince, sokaklardan bakıyor; kalabalıklardan ayrılamayınca ne oluyor? kalabalıklara katılıyor. ben fenerliyim, ben galatasaraylıyım; mahvederim sizi. ben şu partinin sempatizanıyım, nasıl yendik? ben ibrahim tatlıses fanıyım, ben beren saat'e bayılıyorum. kalabalıklara katılıyor bir şey ifade etmek için. birey olarak bir şey ifade etmediği için... birey kalitesi düşük toplumlar bu tarz sıkıntılar yaşamaya mahkumdur. bunun yolu*, toplumsal hareketlerden geçer...."

arsa hariç fiyatlar diye biliyorum. onun dışında beton ve demir fiyatları üç aşağı beş yukarı aynı her yerde. lojistik giriyor bazı yerlerde devreye

Tabi ki gerçeği yansıtmıyor.
İstanbul için konuşuyorum ortalama bir ilçede en az %30 koy.
Kadıköy gibi yerlerde ikiyle çarp, en az.

Daha yeni konuştuğum, Kadıköyde çalışan bir müteahhit 10 ve üstü katlı evleri 3500-4000TL/m2 altında maletmek mümkün değil demişti.

Burada değişkenlik bölge taleplerine göre oluşuyor.

Lüks semtlerde ortalama malzeme kullanamazsın. En iyisini kullanacaksın.

bire bin katıp anlatırsan hoca da onunla samimiyse işler senin aleyhine dönebilir. olduğu gibi anlat hoca kendi tepkisini versin bu bir, 3 tane makaleyi görünce yüzünün düşmesi de artı kombo olur

Kız sana bir şey yapmamış ki, sırf kıskandığın için kötülük yapayım mı diyorsun. Bunun cevabı da yapma olur tabi. Sana bir zararı da yok zaten.

Yaptığı şey de hataymış, söyle kendisine düzeltsin. İnsanlar birbirini kıskanır, bunu kendini daha iyi çalışmaya motive etmek için kullanırsan güzel bir şey bu. Ama başkasını aşağı çekmek için kullanırsan kötü bir şey.

yarın o kız gelse burada duyuru açsa "üniversitemde bir insan, köpürtüp köpürtüp bir yerlerinden hiç olmayan şeyler uydurup hocaya beni kötülemiş" dese ne derdin?

yalan söyleyerek hocayı fişteklemek için bizden onay mı bekliyorsun? olduğu gibi anlat. bakalım hoca ne diyecek.

yalan degil,
önemli degil diyip, uzatmadan gecebilirim ya da bundan dolayi sunlar falan hep ertelendi de diyebilirim.

@pluton+1
Anlattıklarına göre kız sana harbiden bişey yapmamış, sen kendi kendine yarış moduna girmişsin. Gerek yok öyle küçük hesaplara, git uyar kapat konuyu.

kötü bir insansınız.
yetersiz kalmış, kıskanmışsınız.
umarım sizin gibi biriyle karşılaşmam hayatımda.

evet, ben kötüyüm.
kimsenin duyurusunda kuru gürültü yapmiyorum en azindan.

1- once krediye basvuracaksiniz.
3- kredi cekerken banka dask yapacak size.
4- rayic bedelden gosteren cok kisi var fakat fiyati dusuk gisterdigi icin geriye donuk ceza yiyenler de var. (Cekilen kredi tutari ve eski ev sahibine yaptiginiz odemeler incelenirse evin gercek fiyatini goruyorlar zaten). Bana soruyorsan riske gerek yok.
5- tum odemeyi kredi cekeceginiz banka uzerinden yapmak. (Kredi cekerken bankaci yonlendirir zaten)

1-önce ev sahibinden tapunun çıktısını alarak ev kredisi için bankanızla görüşmeye gidiyorsunuz. bu iş bir kaç saat sürüyor imza işleri vs. kredinin çıkması da bir kaç günü bulabilir.
2- tapu randevusunu evi satacak kişi alır ve ödemeniz gereken harcın hepsini genelde evi alacak kişi öder.
3- dask zaten kredi ile alacağınız için banka kredi harcının içinde sigorta bedeli olarak kredinize yansıyacak
4- hiç bir sorun çıkmaz
5- güvenli ödeme yöntemi, kesinlikle tapuya gidip ondan sonra bankaya geçip kalan kısmı adamın adına tanımladığınız bloke hesap ile almasını sağlamaktır. sakın elden para işine girmeyin. krediniz çıkınca hesabınızdaki kendi paranızı da üstüne katıp bankada bekletin sonra birlikte bankaya gidip onun çekmesini sağlayın. Çekmesi derken o da kendi hesabına aktaracak bankodan.

Oncelikle evin tapusunun bir fotokopisini alip kendiniz tapu dairesine gidip bir sordurun. Uzer8nde herhangi bir sey olmasin. Belediyeden gidip sordurun , planinin ciktisini alin, kontrol edin.

Kat mulkiyetli bir tapu ise sorun yasama olasiliginiz belediye tarafinda dusuktur. Tapu tarafindan da uzerinde borcu morcu var mi diye ogrenirsiniz.

Sonra bankaya gidip kredi ixin oslemlere basvuruyorsunuz , bir suru evrak imzaliyor turlu turlu kartlara, ve sigortalara boyun bukuyorsunuz el mecbur.

Bunlarin icinde sizin ixin en onemlisi kredi surasi kadar olan hayat sigortasi var. Diger sigortalar biraz esantiyon ama o sira mecburen yaptiriyorsunuz cunku baska secenek yok. Otomatik odeme fatura istiyorlar falan filan. Neyse basvurduktan sonra siz banakadan mesaj bekliyorsunuz.onay mesaji gelecek krediniz onaylandi diye.

Aytica banka otomatik olarak tapuya da bildirdigi icin size tapudan da bir mesaj gelecek. Tkgm sistemden. Satis ve ipotek basvurunuz su numara ile alinmistir diye.

Krediniz onaylandi ve tapuda adiniza bir islem yapilacagi mesajlari gelmis oldu.

Sonra satici belediyeye gidip rayic bedeli ogrenir, varsa vergi borclarini oder.

Beraberce tapuya gidip nufus cuzdanlarini verip bekliyorsunuz. Size bir mesaj daha geliyor su kadar tapu masrafi odenecek diye, onu da dilerseniz krediyi cekeceginiz bankaya odersiniz.

Artik vergiler odenmis , nufus cuzdanlariniz tapuda, size bir mesaj daha gelecek su saatte tapuda olunuz diye.

Simdii. Sizo saatte tapuda olacaksiniz , ve o sirada para isi cozulmeli ki o saatte memur soruyor aldinmi verdinmi diye.

Benim odemem soyleydi . Kredi miktari dogrudan bankadan saticinin hesabina gidiyor . Bunu bankaci zaten size anlatir.

Elden bir kisimi tapu randevu saatinden hemen once bankadan almistik, hic ayrilmadik adamla hep yanyanaydik. Onu tapuda odada adama verdim. Zatem bankadan sayilarak alindigi icin ve adam hep yanimda oldugu icin onu da oyle verdim.

Eft lik ksimi da telefondan odaya girmeden hemen once eft yaptim. Telefindan beraberce baktik. Adamla imzalari attik odadan cikinca da eft geldi. Hatta elden verdigim parayi da gidip beraber onun bankasina yatirdik. Beni yalniz birakma dedi.

Kisaca sunu da soyleyeyim. Tapuya gittikten sonraki islerin hepsi ayni gun halloldu.

Yani 11 de basladi surec saat 16.00 da bitmisti.

Hatirladiklarim bu kadar. En kariaik kismi banka kredi basvurusu ama o bankacinin isi.

Ev sahibinin talepleri farkli bir sey var ise o an karar vermek icin acele etmeyin.

Onden gununuzu planlayin. Parayi bankada hazir edin falan filan bjnlari biliyorsunuz zaten.

Dask zaten kredi ciktiginda satis olduguna otomatik olarak yapiliyor sizin adiniza.

Ev bankanin oldugu icin dask, ev hasar sigortasi, size krritik hastalik sigirtasi, gibi sigortalari yapiyor.

Aklima gelenler bunlar.

Çok çok teşekkür ederim. Gayet açıklayıcı yorumlar yazılmış. Elinize sağlık.

Bankaya gidiyorsun. Evin tapu fotokopisini alıyorsun, bankacıya veriyorsun. Banka senden ekspertiz parasını peşin alacak. Ekspertiz evi inceleyecek, değerini raporunda yazacak. Eksper 400bin der, satmak isteyen 800bin.. sana çıkacak kredi eksperin belirlediği tutar üzerinden çıkar. Evde ipotek, resmi sıkıntı filan yoksa ve senin ve kefilinin istihbaratı düzgünse kredi çıkar. Ev sahibine ödeme banka üzerinden yapılır. Satıcının hesabına banka gönderir. Tapu harçları %50 satıcı %50 alıcı olsa da genel olarak hepsini alıcı ödüyor. Banka çektiğin kredinin 2 katı kadar tapu dairesinden ipotek koyar evin üstüne. Ev kredi için uygun çıksa da çıkmasa da eksper parasını peşin ödersin ve iadesi gibi bir şey olmaz.

src belgesi gerekiyor olması lazım.

www.icisleri.gov.tr

199'un cevabı, saat 5-21 arası 65 yaş üstüne izin gerekmiyor.

Bağış yapanlara bicesit somut ürün sunuyorsan/vaat ediyorsan dilencilik değil, sunmuyorsan/vaat etmiyorsan dilencilik bence.

şu an bende seninle aynı durumdayım. ben kuaföre gideceğim ama kesim yaptırmak için hazır gitmişken boyatırım da diye düşündüm. youtube da çokça video var izleyebilirsin. dipten gelen kısımlara sadece açıcı uyguluyosun. sonrasında tekrar boyayabilirsin. öncesinde açılmış kısma tekrar açıcı uygulama saçların yanar.

dipleri açacaksın sadece. sonra dipleri boyayacaksın. dipler tamamlanınca saç boyunu. yarım saat bekleteceksin (5 6 cm olduysa 2 aydan fazla zamandır boyamamışsındır o yüzden yarım saat bekletilebilir bence)

1 yıldır 3 hintliyle çalışıyorum. aşırı vurdumduymaz ve input-output şeklinde çalışıyorlar. insiyatif alma, analiz yapma, pratik zeka yok.

benim çalıştıklarımın hiçbiri söylediğiniz gibi değil.
genelde iyi iletişim kuran, sıcak insanlar bana göre.
egoları ve mesafeleri yok.
iletişimde olduğunuz sürece deadlinelar konusunda da yeterince anlayışlı oluyorlar.

benim deneyimim bu yönde en azından.

Tanıdığım biri, üretim yapan bir tesiste çalışıyor. sordum ordaki hintlilerin işle ilgili tutumlarını.
Düşünceleri:

Bilgileri oldukları işte başkasına öğretme konusunda kurnazlık yapıyorlar (sanırım işle ilgili bazı şeyleri öğretmeyi saklıyorlar demek istiyor)
Dışarıya karşı normal davransalarda kendi aralarında ikiye çok çabuk bölünüyorlar.
Bizim Türkler gibi onlarda da gruplaşma ve birbirini örgütleme var. yalaka olduklarını düşünmüyorum.
İnanç ekseninde düşünülürse , bir kesmi çalışma konusunda daha verimli ve ağır başlı. Diğer kesmi alkolik. Çok çabuk kavga ediyorlar.

5 aydır çalıştığım yerdeki yöneticim hintli. daha önceki işimde de hintlilerle çalışıyordum ancak bu kadar yakın değildi. bu insanlar hakkındaki genel gözlemim,
olumsuzlar:
- kesinlikle soğukkanlı ve pratik zekalı değiller,
- burunlarından kıl aldırmazlar ve herhangi olumsuz bir durumda sizi veya başka 3. bir kişiyi direkt satabilirler.
- iletişimleri eksiktir, mesela takvimde olan bir toplantı çok önemli bir toplantı değilse haber bile vermeden toplantıyı ekerler.

olumlular:
- ekseriyeti götüme benzedikleri için bizler her daim daha yakışıklı ve güzelizdir. bundan dolayı tribe girdiklerini görmek insana keyif verir.

Valla çeşit çeşit insan var. Direkt genellemek saçma bence. Benim çalıştıklarım arasında işini çok süper yapan, başkalarına olabildiğince yardımcı olmaya çalışanı da vardı sürekli kaytarip başkasına iş yıkmak isteyeni de.

Hocam dünyada herhalde 1,5 milar falan Hintli var, nasıl genelleyelim :)

Benim birlikte çalıştıklarım çok iyi değildi. Genel izlenimim Hint iş ahlakının TR ayarında olduğu. Aşırı kötü değil, ama iyi de değil. İyi para veriyorlarsa idare edilir yani.

ya valla haklisiniz 1.3 milyar hintli var da; abna garip geldigi icin merak ettim baskalarinin tecrubesini. cunku sunu da sorguluyorum, sektor ismi vermeyeyim ama milyar dolarlik, uretimini durdursa hayatimizin kayacagi sirketleri nasil baglamislar diye merak ediyorum bir yandan da...

Ben 1 sene kadar unlu bir sirketleriyle calistim.

Baslarindaki yazilim mimari adam bizim turkiye'de goremeyecegin derecede akilli ve insiyatif alan bir adamdi. Yazilimci olmasina ragmen finans direktorune finans ogretiyordu

Ama ekipte her cins adam vardi.
Bagira bagira calisan, diger hitlinin ne dedigini anlamayan, ofiste yerde oturup calisan, asiri caliskan asiri kontrolcu.

Verdikleri paraya gore adamlar degisiyor.

Ben en cok kendi aralarinda iletisim kuramayanlara sasirmsitim. Acaba dedik kast sistemi var da o yuzden mi konusmuyor, cozemedik

Kültürel olarak genellemek çok yanlış olur. Yetiştikleri ortam / bulundukları yer çok önemli. Uluslararası kurumsal şirketlerde bir sürü hintli ile çalışıyorum, dubai'dekilerle falan, herifler gayet iyiler avrupa standartlarında iş yapıyorlar. Ama mesela örnek olarak pakistan'da yaşayan pakistanlı ile muhattap olunca senin dediğin sıkıntıları ben de yaşadım. Yani bulunduğu yerin iş kültürü ile alakalı bir durum maalesef.

tasarım çizim içinse tabii ki 12.9

Ulus RemSe.

Hairlab-acıbadem