Ülkeleri ve toplumları bütün olarak ele almamak lazım. Her ülkenin ırkçısı, devletçisi ve milliyetçisi var ki katliam ve soykırımları reddediyor. Devletler de, halktan herhangi bir baskı gelmediğinde, reddetme eğilimine giriyorlar. Ancak uzun yıllardır (19.yy'dan beri) akademik, öğrenci, sol ve hatta bazı liberal çevrelerde bu katliam, sömürü ve soykırımların tanınması için çaba gösteriliyor. Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'da bu baskı çok daha yüksek. Üstelik bu baskılar iş işten geçtikten sonra oluşan baskılar da değil. Daha 20.yy'ın (dünya savaşları sonrası) sömürgecilik ve katliam örneklerinde (Cezayir, İrlanda, Vietnam, Afganistan, Irak, Filistin ve Suriye) bu ülkelerde dikkate değer bir "katil, sömürgeci ve katliamcı devlet" söylemi gelişti.
Sanırım en ciddi yüzleşen ülkeler Kanada (first nations konusunda), Avustralya (aborjinler konusunda), Yeni Zelanda (Maoriler konusunda) ve Almanya (Afrika ve Nazi deneyimi konusunda). Fransa'da da pek çok katliam (hatta onların bizdeki Dersim'i andıran bir Vendee olayı var, onu bile mecliste katliam olarak kabul ettirdi bu tip bir muhalefet), keza İngiltere'de de devlete kabul ettirildi. Yani İngiliz Kraliyeti'nin ve devletinin katliamlarından bahseden bolca isim var. Herhangi bir kovuşturmaya da uğramıyorlar. Ancak elbette yeterli değil. Gelişmiş ülkelerde verilen bu mücadele, daha büyük bir toplumsal reddetme içindeki gelişmekte olan ülkelere yayılmalı.
0