temmuz ağustos arası 1 aylık sürede koca merkez bankasının rezervi 16 milyar dolar eridi. buna rağmen ağustosta 7'leri gördü dolar. o tarihten bugüne de tekrar rezervlerini 84 milyardan 100 milyara çıkardı. bu 5 milyar devede kulak kalıyor aslında. hep de doları baskılamak için kullanılmıyor aslında. geçenlerde bir haber vardı hazine'ye 20 milyar tl'lik avans verdi diye. bu bile olabilir sonuçta.

teşekkürler usd/try kurunun günlük işlem hacmi nedir, aşağı yukarı bir rakam var mı ya da bakabileceğimiz bir portal?

ben tl mi bozup 1 milyar dolar alacak olsaydım, kur ne kadar yükselirdi, 1-2 kuruş etki eder miydi?

bir de hazine'ye 20 milyar tl'lik avans aktarılması olayı ocak başında idi, 2.5 ay sonra bunun için rezervlerini satmış olabilir mi MB?

finansdan çok anlamam ama döviz ateşliyken mb müdahale edince bir 10 kuruş falan düşüyordu, sonra kaldığı yerden devam ediyordu diye hatırlıyorum. tek başına bir etkisi olmaz da, çorbaya tuz katkısı oluyordur, şu an her kanaldan piyasaya para sokup seçime kadar piyasayı rahatlatıyorlar işte.

1 milyar dolar satın alırsanız 1-2 kuruştan daha fazla etki eder.

Hazineye avans aktarılması olayı bambaşka bir konu. Hazine her sene merkez bankasından kar payını alır. Bu sene onu biraz erken aldı, döviz rezervi ile pek alakası yok.

o mb'nın kasasında bulunan net değil brüt rezervdir. yani bu ne demek? örneğin ben ülkeye dolar getirdim ve bankaya yatırdım. bu doların bi kısmı mb'nın kasasına gidiyo zorunlu karşılık olarak. brüt döviz rezervlerinin yükselmesinde ki asıl sebep insanların sürekli dolar alıyo olmalarından. yoksa öyle mb'nın harika adımlar atıp ülkeye dolar çekmesi filan söz konusu değil.

Bunların ayrımını cümle içinde kullansan daha iyi anlarsın ama yaklaşık bir şekilde yazayım aşağıya.

think : düşünmek
think of : düşünce, (think about'a benzer de kullanılır ama)
think about : (birşey) hakkında düşünmek (bu aslında cümle içinde böyle kullanılır)

Örnekler
I think this is bad idea - Bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyorum.
Even think of death scares me - Ölümün düşüncesi bile beni korkutur.
Think about this subject - Bu konu hakkında bir düşün.

Think about ve think of'un benzer kullanımlarına da şöyle örnek vereyim.
I'm thinking of moving another city - Başka bir şehire taşınmayı düşünüyorum.
I'm thinking about moving another city - Başka bir şehire taşınmak hakkında düşünüyorum.

bir de thought düşünce demek. sözlükte think kelimesinin isim anlamı olarak da düşünceyi vermiş. thought ve isim olan think arasındaki fark nedir?

That's my thought dersin bu benim düşüncem olur.

That's my think demezsin. That's what I think dersin.

Bolll boll ingilizce kitap oku, maruz kal farkında olmadan öğrenirsin bunları sorgulamana gerek kalmaz.

Türkçe sözlüğe fazla bakma dili öğrenirken.

Think of aklimdan gecti az dusundum
Think about uzun uzun dusundum demek.

Fark think ile alakali degil. Fiilerde of ve about farki

i think, thinking about somebody really related with thinking of his/her face.

almadığınız 1 milyonluk eve emlakçı ile sözleşme imzaladınız yanlış mı anladık?

Almadigimiz degil 1350 000 dedi bizde pahali dedik. Adam da daireyi gezdirdim diye sozlesme imzalatti hocam.

Komisyon sözleşmesi mi yer gösterme belgesi mi imzalattı?

Hocam onu bilmiyoruz tam olarak ya. Farki ne olur ki?

Sözleşmenin içeriğinde yüzde şu kadar komisyon ödenecek gibi bir ibare var mı o önemli.

Onu da okumadik iste ya hocam, stndart diye imzaladik. Adamla baska bir daire gezip baska daire icin tekrardan sozlesme imzalayip ona mi baksak ne yapsak? Sıkıntılı bir durum oldu ya. Yuzde varsa kesin para vermemiz mi lazim?

Yüzde varsa sıkıntı olabilir. Onlarla komisyon sözleşmesi yapıp evi başkası aracılığıyla alsanız dahi onlar aracılığıyla almadığınızın ispatı zor. Sözleşmenin içeriğini bilmeden kesin para vermeniz lazım diyemem ama uğraşırlar muhtemelen.

O emlakçı size 1.350.000 TL'den gösterip, başka bir Emlakçı 1.000.000 TL'den gösterdiyse pek sorun olacağını sanmıyorum. Muhtemelen ev sahibi ile de anlaşması bitmiştir bu süre zarfında. Konuyu yeni emlakçınıza söyleyin, o sizi daha iyi yönlendirir. Ama 2 emlakçıya birden para ödemeyeceğiniz için, en kötü ihtimalde onlar kendi aralarında çözmek durumunda kalırlar.

Büyük ihtimalle yer gösterme sözleşmesi imzalamışsınız, 1 yıl boyunca siz, birinci derece akrabalarınız, iş ortaklarınız gibi bağınızın olduğu kişiler o mülkü başkasından satın alır yada kiralarsa satış/kiralama bedeli üzerinden komisyon ödeyeceğinizi taahhüt etmiş oluyorsunuz. Ve resmi olarak geçerliliği olan bir evraktır. Kira için olsa uğraşmaz adam peşine düşmez ama 1 milyon küsurluk satıştan %3 komisyon alacak olması peşini bıraktırmaz o işin

1milyonluk ev alabiliyorken 300 tl verip bi avukata danışmamak intihar olur sözleşmeyi görmeden burdan yapılan her yorum havada kalır ama o emlakçı o işin peşini bırakmaz ve sizi dava edeceği yüzde 90 ihtimal

sözleşmeyi görmeden hiçbir şey denemez. tam neye imza attığınızı bilmeniz lazım, örnek veriyorum her sayfaya mı imza attınız ? sözleşmede taahhüt altına alınan hususlar nedir? cezai şart var mı gibi.

talasas+1

Şimdiki emlakçınızla görüşün. Onlar hallederler.

Apple bunu olabildiğince içeriye saklıyorki aylık üyelikle aldığımız app'leri daha zor iptal edelim.

App Store ->Profil Fotoğrafının Üzerine Bas->Kendi Adının Üzerine Bas->Subscriptions

Burda in-app purchase ile aldıklarını gösteriyor ama direk ücretli indirdiklerini gösteriyor mu bilmiyorum.

bizim ülkede 1999 yılında.

Kreadi kartına taksit olayı Boyner grubunun, Çarşı kart isimli kartı ile 1998'de başladı. Sonra bu çarşı kart Advantage Card olarak değişti, 2002 yılında da Advantage HSBC'ye satıldı. Bu süreçte bildiğim kadarıyla avrupada da böyle bir uygulama yoktu.

Eğer zoho size bir değeri zorunlu tutmadı ise, iki tarafa da aynı değeri yazmanız yeterli.

zoho._domainkey.yourdomain.com yapabilirsiniz mesela.

www.zoho.com

buradan gördüğüm kadarıyla zaten selector'u de siz belirliyorsunuz. talasas'ın dediği gibi yapacaksınız.

teşekkürler @talasas ve @ocanal
dediğiniz gibi selector olarak kendi ismimi girdim, iki tarafa da aynısını tanıttım, public key vs. vs. girdim. oldu...

ben de belli başlı selector'ler var piyasada, onlardan birisini girmemiz gerekiyor diye düşünüyordum, arıyor arıyor bulamıyordum. teşekkürler.

(bkz: money talks)

Sen de bir dolandırıcı olarak site açıp adsense ile reklam verme hakkı satın alabilir ve dolandıracağın insanlara Google reklamları aracılığıyla ulaşabilirsin.

Neden engellemek istesin ki ? Bu işten en çok google kazanıyor. Bunun yüzdelerini tam olarak açıklamasa da, reklam verenden 100 TL alıp, reklam yayınlayan siteye yaklaşık 40 TL ödüyor google.

Öküzlük olur. Sonradan kendiniz kitapçıdan alıp annenize, sevgilinize falan hediye etmek üzere imzalatırsınız mesela, kitabını da alıp destek olmuş olursunuz.

Adam/kadın sana kitap satmaya mı geliyor ki kitap parası vereceksin?

imzali kitabini verecekse sizin para vermeniz yakisik almaz. ama bir guzellik yapmak istiyorsaniz denildigi gibi bir iki kitap alip hediye etmek amacli imzalatabilirsiniz yaninizda goturup. eger begendiginiz de bir kitapsa.

Aslında o iş şöyle yapılıyor, siz gidip bir kitapçıdan kitabı satın alıyorsunuz sonra arkadaşınıza götürüp imzalattırıyorsunuz.

Başka bir bankadan hesap açtırıp oraya yatırın parayı, kağıdı öyle alın. Davalardan dolayı olan hacizler hesaplarda tam zamanlı çalışmaz, hesaba haciz geldiği anda orda olan parayı blokeler sadece, sonradan geleni yutmaz yani. Sizin muhtemelen kullandığınız bankayada kredi borcunuz vardır o yüzden banka kendisi de bloke koymuştur o yüzden yatırdığınız para anında gidiyordur.

Cevabınız için teşekkürler fakat başka bir bankadaki paraya da el koyuyorlar. Yanlış biliyorsunuz.

Koymazlar demedim zaten, ancak o iş anlık olmuyor. Alacaklı kurum (banka, vergi dairesi veya başka bir kurum) e-haciz talebinde bulunduğuda hesabınızda para varsa el koyarlar. Ancak, bu talep her gün yapılmıyor işin sıkı takip eden alacaklı ayda 1 kez ya yapar ya yapmaz. O yüzden siz parayı yatırıp kağıdı alıp sonra çekerseniz sorun olmaz. Aynı gün içinde haciz talebi gelirse şansınıza geçmiş olsun.

4 sefer 1 / 4'üne düşürmüşsin. yani 1/4 x 1/4 x 1/4 x 1/4 = 1/256. 256 kat yavaş hale getirmişsin yani.

ama burada %25+25 indirim gibi bir durum yok mu? yani %25+25 indirim %50 etmez çünkü :)

%25 > %6.25 > %1.56 > %0,40 yaklaşık

Toplamda 4 kere yavaşlatma uyguladıysan hızını 1/256 sına düşürmüşsün. % 99,6 yavaşlama demek.

yanlış. ilk seferinde %25 yavaş hale getirmedi, %75 yavaş hale getirdi.

o halde 0,75 x 0,75 x 0,75 x 0,75 = 0,316 yani %31,64 yavaşlatmış oldun.

100 liralık bir gömlek var. ben buna %25 indirim yaptım. 75 lira oldu.

ertesi gün tekrar %25 indirim yaptım. 56,25 lira oldu.

ertesi gün yine %25 indirim yaptım. 42,18 lira oldu.

ertesi gün tekrar %25 indirim yaptım. 31,64 lira oldu.

26 saniye, 28 dakika 1 saniye'ye uzamış.

şimdi başka uygulamada yaptım.
1>>700 denedim (sanırım)
26 saniyelik "şey" 43 dakika 46 saniyelik harika bişey oldu :)

255/256 yani %99.609375 yavaşlatmışsınız.

(192/256)+(48/256)+(12/256)+(3/256)

avukat diyorsun :)

Tarifeye en son 1995te mi baktınız ne 350si

İkinci olarak dosyanın zorluguyla alacak tutarının nasi bi ilişkisi olabilir ki alacaktan nisbi pay talep ediyor. Benim fiyatım bu diyemiyor.

Hani ceza davasi filan olsa yine anlarim basit yargılama usulü hukuk davası nasıl garibanin tazminatına alacağına konuyorsunuz anlamıyorum

Bu konu ekşide bir ara gündemdeydi. Sebep şu imiş avukatlara göre; davayı avukata veren kişi “paranı o parayı tahsil ettiğimde alırsın” dediği içinmiş. Yani normalde ücretin bu meblağdan bağımsız ödenmesi gerekirken bu meblağ direkt olarak iş sonunda katşı taraftan tahsil edilecek meblağa bağlandığı için avukatlarda kendilerince böyle bir yöntem bulmuşlar.

İsteyebilir, bu konuda hukuki bir sorun yok. Siz de vermeyebilirsiniz, vermek istemez iseniz başka bir avukat ile çalışabilirsiniz bu konuda da bir sorun yok.

Sonuçta karşılıklı bir hizmet alımı durumu, isteyen istediği fiyatı koyabilir siz de o hizmeti istediğiniz kişiden satın alabilirsiniz.

İş davalarında genelde böyle oluyor. Takip ettiğim gruplarda sürekli muhabbeti dönüyor. Hatta dava kazanıldığında paranın avukata geçtiği ve onun komisyonunu alıp size kalanını takdim ettiği durumlar okudum. Onların insiytafinde gelişiyor her şey.

Avukat zaten vekalet ücretini almıyor mu?

Almıyor değil her zaman alamıyor. Hatta şu dönemde hiç alamadığı oluyor. Bazen 2000 tl çıkıyor brut. Bunu tahsil edemiyosun. Çünkü borca batık olabilir karşı taraf. O zaman avukat enayi mi ? Yıllar geçecek 2000 tl ye dosyayi alacak ( o da yüzde 20- 35 arasında kesilecek o orasi ayri ) hiç kazanmadığı bir iş için emek verecek.

Ayrıca senin sözleşme bedelin ayri bu akit senle vekalet verdiğin şahıs arasında olur, hayır ben vermek istemiyorum dersen başkasını bulursun. Ha ucuz etin yahnisi misali ücret ödemediğini hizmet ne kadar kaliteli olur orasi şüpheli.

bir de işe iadede en son vekalet ücreti 2180 tl çıkıyordu.dediğim gibi kesintisiz hali bu. Davayı senin delili durumun yüzünden kaybettiğini düşün adam hiç para almadan davanı takip ediyor. Bu açıdan düşününce işler o kadar da adil değil demek ki.

Avukatla anlaşan taraf şunu farketse yeter aslinda: yüzde üzerinden anlaştığında sen ne kadar cok kazanirsan avukat da o kadar cok kazanacagi icin alacaginin en üst limitten cikmasi icin azami çabayı gosterecektir. Sen ne kazanirsan kazan avukatin alacağı para değişmezse, davanin bi an evvel bitmesinden baska bir karsiligi olmayacaktir.
Secimini yap. Secim serbest...

avukatların dini imanı para olduğu için bir şekilde kendilerini her zaman haklı çıkarıyorlar. yok istersen başka avukattan alabilirmişsin bu hizmeti falan. hepsi de aynı şekilde çalışıyor halbuki. bir de tabi alacağın ne kadar çoksa avukat o kadar fazla para alacağı için daha iyi motive oluyormuş. yani diyor ki az para verirsen işimi iyi yapmayabilirim.
biz halbuki işimizi iyi yapsak da kötü yapsak da aynı parayı alıyoruz.

hukuki olmaması da mümkün değil, çünkü aynı fakülteden mezun insanlar illaki birbirini koruyacaktır. savcı veya hakim emeklisi hemen hemen herkes zaten avukatlık yapıyor. düzeni kurmuşlar yani.

evet gayet hukuki

“Biz halbuki işimizi iyi yapsak da kötü yapsak da ayni parayı alıyoruz”

Evet doğru. Bu yüzden kimse işini iyi yapmıyor. Bu yüzden herkes ceza almadığı müddetçe işini başından savuşturuyor. Çünkü bu ülkede çoğunlukla bilgiye emeğe değer verilmiyor, ortaya da böyle bir ülke çıkıyor.

Ülkemizde avukatla takip zorunluluğu bulunmamakta. Kendi hukuk davanızı kendiniz açabilirsiniz. Yok bir avukattan yardım istiyorsanız karşılığını ödemelisiniz. Bu tüm mesleklerde böyledir. Kuaföre gidip 30 çok 20 vereyim diyor musunuz?

“Dini imanı para olmuş” diyeni de duyan zanneder insanlar keyifleri için çalışıyor. Herkes bir şekilde hayatını sürdürmeye çalışıyor. Eğer para çok anlamsızsa git bir kamuya yararlı işte bedelsiz olarak çalış. Yapar mısın? Yapmazsın. O zaman deyimleri yerli yerinde kullanman lazım ki konu bağlamından kopmasın...

Herkes her seyin en dogrusunu biliyor. Kimse asgari tarifeden is yapmak zorunda degil, o tarife bu paraya iş yap diye çıkarılmıyor, bu paranin altinda is yapmak yasak diye cikariliyor.

Avukatlarin barolar tarafindan duzenlenen bir tarifesi vardir ve tarifede ucretin “belirli bir ucretten az olmamak uzere yuzde ...” olacagi duzenlenmektedir. Bu tarife de her yil yayinlanmaktadir.

Son olarak lutfen kimsenin emegine deger bicmeyin. Herkes kendi emegine sadece kendisi deger bicebilir.

kimsenin emeğine değer biçmiyoruz hocam. yüzde ile çalışmak nasıl etik geliyor size anlamıyorum.
eğer çok iyi avukatsan mesela dersin ki, arkadaş davaya konu para 10.000 lira da olsa, 1.000.000 lira da olsa ben senden 50.000 lira isterim. sonuçta yapacağı iş aynı.
iş yüzdeye vurulunca kimse küçük paralarla uğraşmak istemiyor. 5000 lirasını kaptıran adam gidip adalet önünde hakkını arayamıyor. böyle olunca da ülke hırsızlar ve dolandırıcılar için cennet oluyor. bu konuda mesela kendini sorumlu hisseden bir avukat var mıdır?
zengin adam davasına istediği gibi avukat buluyor ama dar gelirli adam adalet arayamıyor.
dediğim gibi, bu şekilde düzen kurulmuş gidiyor. ha bütün dünyada bu böyle sanırım eyvallah ama bütün dünyada böyle olması doğru olması demek değildir.

avukatlık kanununda varmış. işte tam da bunu diyorum.
milletvekili maaşlarının mecliste belirlenmesi ile aynı şey.
ona itiraz eden arkadaşlarımız gelmiş burada kendi hazırladıkları kanunla kendilerini savunuyor.

Avukat 1.000.000tl lik davada aldiginda ömrü boyunca calisip odeyemeyecegi bir sorumlulugu üstüne almis oluyor, hata yaptigini düşünelim. Bu, 5.000tl’lik dava ile bir mi?
Tersinden de bakabilirsin, 5.000tl’lik işin icin 1.000.000tl’lik işin emegini bekliyorsun. Alacagin az diye cok pra harcamak istemiyorsun ama avukattan ayni işi bekliyorsun? Madem emek ayni emek, o zaman avukatin 5000tl lik iş icin 1000000tl’ye ne istiyorsa onu istemesi lazim, bu da senin işine gelmez...

Avukat diyince superman sanmayin. Bir avukat binlerce iş yapamaz. 3 sene süren davaya 1000tl reva gördüğünüz adamdan kaliteli iş bekleyemezsiniz cunku sizin gibi 1000dava daha almasi gerekir.

Bu işin binlerce parametresi var. Bu nedenle emegini sadece kendisi belirleyebilir diyoruz.

Dar gelirin de adalet sisteminin de sorumlulugunu avukata yuklemeyin. Toplumdan bagimsiz düşünmeyin avukatlari..

bu arada yazdığım uzun cevap moderasyon tarafından silinmiş. tartışma başlattığım içinmiş. bu sebeple daha fazla uzatmak istemiyorum.

Avukata parasını başında peşin vermemişsiniz yüzde hesabı çslışmak zorunda kalmış. Az bile demiş.

bence de etik değil. bir avukat ücretine isterse 1 milyon lira ister. kendi belirler bunu. ama paranın büyüklüğüne göre komisyon istemesi hoş değil. millet yolunu bulmuş. arabanız yolda kalıyor. çekici çağırıyorsunuz. arabanın fiyatına göre bir yüzde istiyor. etik mi bu? gider kendi fix bir ücret belirler arabanın zorluğuna göre o ayrı bir durum. ama arabanın fiyatının üzerinden ücret belirlemek gibi bir şey bu.

@photo85 gerçekten öyle mi düşünüyorsun ya? sanki avukata ücretini peşin ödese komisyon istemeyecek. sürekli bir kılıfa sokma çabası.

Komisyon dediğiniz şeyi kanun belirliyor alacağın şu kadarını al diye. Yasa söylüyor. Ya başında vericeksin ya sonunda. Madem etik değil işin başında ver

komisyon zorunlu değil ki. sonuçta vekalet ücreti almıyor mu? avukatlardaki bu yaptığı şeyi sürekli bir yasanın arkasına saklanmak gülünç. "valla ben almam da yasa öyle emrediyor" tavırları.

sonuçta vekalet ücreti almıyor mu?
inanmazsın ama mahkeme kararlarında almadığı oluyor.

bilgilendirme için bkz: www.resmigazete.gov.tr

Vekalet sözleşmesi böyle bir şey, kimse size sonuç taahhüdünde bulunmuyor hocam (size sonuç taahhüdünde bulunan avukattan topuklarınız totonuza vura vura kaçın), avukat dediğin sonucu taahhüt etmez sadece aranızdaki sözleşmenin başlangıcıyla bitişi arasındaki süre içinde dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun davranmayı taahhüt eder. Nasıl ki olumlu sonuç sizin üzerinizde doğacaksa olumsuz sonuç da sizin üzerinizde doğacaktır. Kusura bakmayın çok cahilce laflar bunlar sene 2019 hala bunların tartışılması da ayrı üzücü yok avukatın parası baştan belli olurmuş bilmemne, açıp okuyun madem kardeşim, ağırınıza gidiyorsa da vermeyin avukata vekalet gidin kendiniz halledin işinizi, kimse sizi zorlamıyor ki illa avukat tutmanız için, aç davanı kendin yaz dilekçeni yap takibini kazan davanı koy icraya tahsil et mis gibi. Yaparsınız.

Doktorun safra kesesi ameliyatı 1 saat sürüyor rahmetli dedeme yaptırmıştık 20 dakikada bitmişti, tedavi süreciyle birlikte takibi toplam 1 hafta sürdü ve doktorla işimiz 1 hafta içinde kapandı. Avukatın hangi işi 1 hafta sürüyor da avukatla doktoru karşılaştırıyorsun? Bugün en basit dosya nereden baksan 1 yıl sürer.

Bütün bunların yanında, doktorun 100.000 vermiyorsun öyleyse ameliyat yapmıyorum deme hakkı vardır. Şunu bir anlayın artık. Veremiyorsan git başka doktora, profesöre ameliyat olma git doçente yardımcı doçente ol, git ucuz yapana ol. Bunun yanında avukatlar sizden baştan para isteyip cebinizi boşaltma meraklısı değil, üç kuruş parası olmayan bir sürü vatandaş var memlekette işe iade davası açmak isteyip gider avansı harç masrafı zart zurt yargılama gideri için 2 bin lira parası olmayan işçi oluyor, bu adamın hakkına kavuşması için baştan 10 bin ver kardeşim yoksa bakmam dosyana demek daha mı adilane bir yaklaşım yoksa o adamın kazanılıp kazanılmayacağı hiçbir şekilde belli olmayan tazminatından hayali bir yüzde alıp oradan kendi hakkımızı tahsil etmek mi daha uygun. Nereden baksan 2 senesi var ayrıca. Yapmayın etmeyin yav okumuş etmiş insanlarsınız bu nasıl bir mantık cidden fıttıracağım. Bana hiçbir zararı olmaz bu meselenin ama topluma ciddi yansımaları olur. Neyin nefreti bu işimizde gücümüzde çalışan insanlarız cidden anlam veremiyorum.

senin ana konu dediğin şey zaten akdi vekalet. biraz okuyup argümanlarla gelsen keşke. senin komisyon dediğin şey de vekalet ücreti. daha tanımları bile oturtamamışsın. biz işimizi aç kalmak için yapmıyoruz. kendisine verilen hizmet için ücret ödememekte insan neden bu kadar ısrar eder anlamıyorum. adliye ile işi olmayan insanların kafasında çok farklı şeyler dönüyor.

avukat vekalet ucreti aliyor derken hangi vekalet ucretinden bahsediyorsunuz? avukatin, sizin davanizi kazanmasi halinde karsi taraftan aldigi bir vekalet ucreti var, bunu karsi taraf oduyor.
bir de sizinle yaptigi akdi vekalet iliskisi (vekalet sozlesmesi) neticesinde size sundugu hizmet icin sizden aldigi 'ucret' var. bu size sundugu hizmetin ucretidir. asgari tarifesi vardir. sozlesme incelemek icin de ucret alir avukat, sozlu danisma icin de, dava bakmak icin de. bu kadar basit. ucret vermeden hizmet almak istiyorsaniz o baska ama yukarda neyin tartisildigini da anlamadim. insanlar aldiklari ucretin ne oldugunun farkinda degil sanirim.

@kassiopeia +1, tüm tartışmaların cevabını vermiş aslında.

avukatlık her yönüyle zor bir meslektir. sonuç odaklı değil süreç odaklı bir meslektir. avukattan aldığınız her hizmet, avukatın size sattığı bilgi ve tecrübedir. başka alanlarda aldığınız hizmetler için ödediğiniz ücretler size garip gelmiyorsa, avukatın sizden talep ettiği ücretler de tuhaf gelmemelidir. sonuç itibariyle, satın aldığınız şey bilgidir. bilginin sizin için somut bir şey olmaması bunun avukatın hayrına iş yaptığı anlamına ve sizin de hizmet almadığınız anlamına gelmez.kimse yıllarını avukat olup da bedava iş yapmak için harcamıyor.

@fırt işin niteliği ile ne alakası var? ona bakarsan kanser tedavisi yıllarca sürebiliyor. ne oldu şimdi?

herkes parayı vermezsem işi yapmam diyebilir. ancak sonuçta manavdan bir farkın olmalı değil mi?

avukat değilim tabii ki bilmek zorunda değilim her ayrıntıyı. bir konuda fikir beyan etmek için her ayrıntıyı araştırmak zorunda değilim. o zaman kimse kendi uzmanlık alanı dışında tek kelime etmesin. karşı taraf ne derse kabul etsin. ayrıca bu kafayla illa konuyu bilgimin olmadığı yerlere çekebilirsin. her şeyi bilmek zorunda değilim.

@damla konuyu niye saptırıyorsunuz? kimse ücret ödemeyelim mi diyor? ne alakası var? nerden çıkardın bunu? avukat işe göre bir ücret belirler. ister 1.000 lira alır ister 1.000.000 lira alır. bunu kendi bilir. ama ben alacağın tazminatın %20'sini alırım derse etik olmaz. yaptığın işin bedeli neyse ödenir. işin zorluğuna göre de değişebilir bu ancak alacaklının alacağı paraya göre değişmemeli. ortağım mısın?

@kasss ya okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya da bilerek çarpıtıyorsunuz. bu duyuruda 1 kişi bile ücret ödemeden hizmet alalım demiş mi? sabit ücretin neyse işe göre belirlersin. insanlar komisyona karşı. kimse bedava hizmet beklemiyor.

Yıllarca süren kanser tedavisinin ücreti en başta belli oluyor sabit bir ücret ödenip bitiyor mu sanıyorsun ahahah alemsin.

Şu yazdığım paragrafa cevap verir misin sayın etik uzmanı: "üç kuruş parası olmayan bir sürü vatandaş var memlekette işe iade davası açmak isteyip gider avansı harç masrafı zart zurt yargılama gideri için 2 bin lira parası olmayan işçi oluyor, bu adamın hakkına kavuşması için baştan 10 bin ver kardeşim yoksa bakmam dosyana demek daha mı adilane bir yaklaşım yoksa o adamın kazanılıp kazanılmayacağı hiçbir şekilde belli olmayan tazminatından hayali bir yüzde alıp oradan kendi hakkımızı tahsil etmek mi daha uygun."

Her ayrıntıyı bilmiyorsun diye itiraz edemezsin demedi kimse sana, mantık kuralları çerçevesinde istediğin konuda itiraz et. Temelsiz altı boş iddialarla konuşmak sen dahil kimsenin derdine derman olmayacak. Mesela önce demişsin ki işin niteliğiyle ne alakası var, sonra da demişsin ki avukat işe göre bir ücret belirler, işin zorluğuna göre de değişebilir. Ne diyorsun karar ver :) Avukatın belirlediği ücret sözleşmeyle birlikte senin alacağın 10 liranın 2 lirasını almak olabilir, kendi ücretini bu şekilde belirleyebilir. Neyini anlamıyorsun bunun? Maddi işlerden komisyon almanın nesi etik değil?

@black mamba
hocam anlayamayan sizsiniz. 'komisyon' dediginiz sey, komisyon degil, hizmet akdinin bedeli. konusu para ile olculen seyler icin belli yuzdeler var. ona gore belirleniyor. ve DEVLET DE bunu boyle oduyor. yani, davayi kazandiginizda karsi tarafin odeyecegi vekalet ucretini hesaplarken, DEVLET de avukatin vekalet ucretini hesaplarken yuzde hesabi yapiyor. bu bir.
ikincisi, nasil olabilir mesela avukat der ki seninle yaptigim sozlesme cercevesinde 5lira talep ediyorum, dava sonunda da bir sey istemiyorum. ya da 3 lira talep ediyorum, dava sonunda da kazandigininz %x'ini talep ediyorum. eger avukatiniz hizmet bedeli olarak kazandiginizin %x'ini isterim diyorsa, bu sizin lehinize de olan bir sey. her ise iade davasindan sabit bir tutar alirsa avukat, siz davayi kazandiginizda anlastiginiz paradan az bir tutara hukmedilirse siz zarara girersiniz. yuzde bazinda anlasirsaniz ne kadar hukmedilirse onun yuzdesini alir avukat bu kadar basit. caniniz hangi odeme seklini istiyorsa o sekilde anlasan avukata gidersiniz.

@kassiopeia %20 diye sormus vatandaş, bunun ilam vekalet ucreti olma olanagi var mi? Boyle bir sey mumkun degil zaten. Tartisilan sey tamamen akdi vekalet ucreti. En azindan cevap yazan arkadaslar icin boyle, kendileri aldiklari ucreti biliyorlar ama meslekten olmayan suserler icin anlasilir gelmiyor, hepsi bu...

@fırt kanser tedavisinin maliyeti tedavinin süresine göre değişiyor. tedavi uzun sürerse hasta daha fazla maliyete katlanıyor. hukukta da bu olabilir. dava daha uzun sürer avukat daha yüksek fiyat biçer. bunda bir şey yok. sorun müvekkilin alacağı tazminata göre avukatın kendine pay biçmesi. aynı şey mi sence? çarpıtıyorsun yine.

bahsettiğin şekilde olursa işçi parası olmadığı için bunu talep ederse olabilir. ancak her zaman böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. sanki işçinin parası olsa avukat bunu teklif etmeyecek. hem vekalet ücretini alacak hem de komisyon alacak. yine ufak bir örnekten sanki hepsi öyleymiş gibi çarpıtıyorsunuz.

nitelikten kastettiğim şu. işin zorluğuna göre tabii ki ücret değişir. ancak ben 10 bin tazminat alacaksam farklı, 100 bin alacaksam farklı kazanç sağlamasın. davanın en başında desin benim ücretim şu duruma göre de sen şu kadar aralıkta tazminat alabilirsin. ama benim tazminata neden parmak atıyor? kendi ücretini müvekkil ödüyor zaten?


@kassio komisyon nedir? ingilizce yüzde demek. e yüzde alıyorsun işte bunu neden inkar ediyorsun? komisyon değil mi bu? kelime karşılığı bile aynı.

e avukat ne kadar tazminat çıkacağını tahmin edebilir aşağı yukarı ona göre bir ücret belirler. az bir şey çıkacağını düşünüyorsa sabit ücret ister. baktı tazminat ihtimali yüksek komisyon alırım der. 100 lira tazminat için komisyon ister mi sence? senin mantıkla duruma göre avukat zararlı çıkabilir. e o zaman neden bile bile zararlı çıkacağı bir işe girişsin? inandırıcı mı sence?

1. "Kanser tedavisinin maliyeti süresine göre değişir" - Kanser tedavisinin maliyeti hastalığın süresine göre değil hastalığın mahiyetine göre değişir. Akciğer kanserinin tedavi süresi ile gırtlak kanserinin tedavi süresi aynı olduğu zaman maliyet aynı mı oluyor? Aynı ilaçlar mı kullanılıyor, aynı miktarlarda mı kullanılıyor? Hayır. Süre ücret belirleme noktasında sadece bir etkendir, ücret niteliğe göre değişir. Anlamadığın nokta şu; doktor senin sağlığını korurken söz konusu örnekte avukat malvarlığı hakkını koruyor, ikisinin karşılığı da bir ücrettir; doktor senin sağlığın üzerinden yüzdeyle ücret belirleyemeyeceğine göre yüzde alamayacak ve başka kıstaslara göre tarife sunacak, avukat malvarlığın üzerinde yüzde belirleyebilir ve bu ücretini alabilir ki bu ücret de maksimum %25 ile sınırlandırılmıştır.

2. "ancak ben 10 bin tazminat alacaksam farklı, 100 bin alacaksam farklı kazanç sağlamasın. davanın en başında desin benim ücretim şu duruma göre de sen şu kadar aralıkta tazminat alabilirsin." - Senin kaç bin lira tazminat alacağını avukat nereden bilsin? Bunun kararını avukat değil yargıç verir, avukatın bir konuda taahhütte bulunmamasının mantığı budur, aşağı yukarı hesap yapmak yerine kesin sonuç üzerinden yüzde almak her halükarda daha adil bir hesaplama yöntemi. Bunu tartışmam bile. Avukat 100 bin tazminat çıkacak her türlü aşağısı çıkmaz o sebeple senden 20 bin alacağım dedi, mahkeme 30 bin lira tazminata hükmetti. Ne halt edeceksin? Bu mu daha adil?

3. "e avukat ne kadar tazminat çıkacağını tahmin edebilir aşağı yukarı ona göre bir ücret belirler. az bir şey çıkacağını düşünüyorsa sabit ücret ister. baktı tazminat ihtimali yüksek komisyon alırım der. 100 lira tazminat için komisyon ister mi sence? senin mantıkla duruma göre avukat zararlı çıkabilir. e o zaman neden bile bile zararlı çıkacağı bir işe girişsin? inandırıcı mı sence?" - Değeri parayla ölçülebilen davalarda her zaman yüzde üzerinden anlaşmak daha makul ve adil olan seçenektir. Baştan para verilirse davanın sonunda neye hükmedileceği avukatın inisiyatifinde değil, avukat nereden bilsin tazminatın ne çıkacağını. Vardır kafasında aşağı yukarı bir şey belki ama bunu müvekkiline söylememesi gerekir zira kararı veren yargıç. Sonra rezillik çıkar avukat bey/hanım siz bana şu kadar tazminat çıkar dediniz yarısı çıktı diye. Ayrıca win & win bir durum yani yüzde üzerinden anlaşmak, neyi kabul edemiyorsun? Daha yüksek tazminat için daha çok çabalayacak avukat, sen de kazanacaksın o da. Niye adamın ekmek parasına göz dikiyorsun?

4. "kendi ücretini müvekkil ödüyor zaten" - Kendi ücreti dediğin sanırım kanuni vekalet ücreti, yani onda da gözünüz var biliyorum ama onu zaten sen ödemiyorsun, davayı söke söke kazanıyor avukat ve KANUNİ VEKALETİ KARŞI TARAFTAN alıyor. Senin verdiğin para SÖZLEŞMESEL (AKDİ) VEKALET, bunu da ister davanın başında ister ortasında ister sonunda ister taksitle ister başka bir şeyle alır, isterse dava konusu malvarlığı değerinin belirli bir kısmı üzerinden yüzde üzerinden anlaşarak alır. Madem zoruna gidiyor kurmazsın bu sözleşme ilişkisini olur biter.

5. "ancak her zaman böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. sanki işçinin parası olsa avukat bunu teklif etmeyecek. hem vekalet ücretini alacak hem de komisyon alacak. yine ufak bir örnekten sanki hepsi öyleymiş gibi çarpıtıyorsunuz." - Davayı kazanırsam vekalet ücretini de (kanuni vekalet ücreti) alacam komisyonu da (sözleşmesel vekalet ücreti) alacam amk senin anlayacağın yok. Bilal'e anlatır gibi anlattık yine anlamıyorsun. Varsa yoksa ad hominem varsa yoksa demagoji. Benim tazminata parmak atıyor demişsin bir de, o para senin değil bir kere zaten aloooo karşı tarafta o para! Benim tazminat diye bir şey yok yani, avukat söke söke alacak onu, gücün varsa sen al kimse karışmıyor.

Farkındalık olsun diye uzun uzun yazdım sabahtan beri işi gücü bir kenara bırakıp yine nefret kusuyorsun. Alacağın olsun. Hayır bir de sanki avukata işin düşünce tamamen kitabına uygun şekilde sözlü yazılı saatlik danışma ücretini falan bile ödüyormuşsun gibi yazmışsın ya o da ayrı mesele :)

@fırt

1) tamam işte işin süresi de mahiyetini belirliyor. avukat da gitsin işin zorluğuna göre bir fiyat biçsin. alınan tazminatın miktarı işin zorluğunu göstermez ki.

2) avukat tabii ki net bir şey diyemez. ancak istisnalar dışında aşağı yukarı bir şeyler tahmin eder. kalkıp da 1000 lira beklediği tazminattan 100.000 lira çıkıyorsa o işi bıraksın zaten. duruma göre bir aralık vardır kafasında ona göre hareket eder. hiçbir şey tahmin edemeyecek olması işinde kötü olduğunu gösterir.

3) adamın ekmek parasına mı? avukat müvekkilin hakkına göz dikiyor. kendisi istediği ücreti biçebilir emeğine. desin ki 1 milyon istiyorum. sorun yok. ama müvekkilden komisyon alırsa asıl o göz dikiyor.

4) yahu neyde gözümüz olsun? nedir bu kezbanlık. istersen 100 milyon kazan ama milletin payına göz dikme. bir şeyin yasal olduğu adil olduğunu göstermez. yukarıda biri de bahsetmiş. bu kanunları koyan aynı hukukçular zaten. milletvekillerinin kendi maaşını belirlemesi gibi bir şey.

5) ben etik diyorum, hak diyorum alacam yapacam diyorsun. kanunu koyanlar da aynı kafada zaten. para senin değil demişsin. tazminat sonuçta müvekkilin zararını tanzim etmek için var. avukat da buna parmak atıyor bu kadar basit.

avukata 1 kere işim düştü. 15 dakika bir şey danıştım kadın söylemeden ben kendim sorum ödemem gereken miktarı. kendisi istemedi. isteseydi verirdim seve seve. danışmanlık ücreti hakkıdır. sonuçta herkes 10 dk bir şey danışsa tüm gün gider. o da bilgi satıyor. kimsenin kazandığınız parada gözü yok. asıl sizin insanların parasında gözü var.

bak şunların ne farkı var?

şöyle bir durum düşün. bir para kasanız var ve açamıyorsunuz. çilingir çağırıyorsunuz. size diyor ki açarım ama içindeki paranın %10'u benim. ben olmasam parayı alamazsın bile. bu etik mi? çilingirin yapması gereken kasayı açma zorluğuna göre bir ücret belirlemek. kasanın içindeki paranın miktarına göre ücret belirlemesi etik değil. ya da şöyle düşünün. ahmet'le mehmet'in arabası aynı yerde zarar görüyor. ahmet passat kullanıyor, mehmet ferrari. ikisi de zarar veren kişiye dava açıyor arabaları maddi kayba uğradı diye. mahkeme ahmet'e 10 bin tazminat ödenmesine karar veriyor, mehmet'e 100 bin lira. çünkü mehmet'in arabası daha pahalı ve maddi kaybı daha fazla. eğer avukatları komisyon isterse iki avukat da aynı işi yapmış olmasına rağmen mehmet'in avukatı daha fazla kazanıyor. halbuki iki işin de zorluğu aynı. avukatın burada yapması gereken davanın niteliğine göre bir ücret istemesi, gelecek tazminattan pay istemek değil.

iki farklı hukuk yargılamasında

davanın seyri aynı ,
yazdığı dilekçe 3 aşağı 5 yukarı aynı,
dayandığı kanun maddeleri aynı

tek fark: işçinin maaşı ve kıdem süresi.
bundan avukata ne ? avukat neden gelire ortak oluyor ?

bilgisine para ödüyorsunuz diye yırtınmanın anlamı yok.
black mamba'nın verdiği çilingir örneği çok doğru.
burada etik olmayan şey tam olarak şu: verdiği emek farklı olmamasına rağmen davanın tutarına göre ücrete hak kazanmak. arkadaşım bu davanın değerini büyülten senin tecrüben değil ki , müvekkilin emeği ...

avukat burada harcayacağı mesaiyi avukatlık mesleğine göre öngörebilmeli ve sabit fiyat vermelidir.

fakat alacağımın %15-%20'sine ((alacağın ne kadar olacağı da 3 aşağı 5 yukarı bellidir)) ortak oluyorum demek çok saçma. mantığı yok ve etik değil.

.


1 milyon liralık bir iş davası yok zaten 10 bin lira ile 100 bin lira arasında değişiyor alacak tutarına göre.

@black mamba @manivela
dostlar beni mazur görün ama verdiğiniz örnekler internetteki "ateyizler bunu da açıklasın" videoları gibi. burada olayın mantığını uzun uzun yazıp açıklamaya çalışan arkadaşlara bu nedenle şu an üzüldüm (kendim dahil). bence sizin tatmin olma ihtimaliniz yok. bir şeyin bir yeri yanlışsa anlatmak kolay, birçok yeri yanlışsa kısmen daha zor ama yine olanaklı. ama söylediğiniz şeylerin tamamı yanlış, üstelik karşı tarafı anlamak gibi bir amacınız da yok.

ofise gelirseniz size 1 milyon liralık iş davası gösterebilirim. böyle bir dava olup olmadığı yönünde iddiaya girmek isterseniz istediğiniz herhangi bir şey ile iddiaya da girebilirim (hadi, şenlensin biraz ortalık)

neden ısrarla tazminat üzerinden gidiyoruz? alacak-verecek davası üzerinden gidelim.

adam bana borç takmış. 100 lira.
avukat diyor ki alırız o parayı. ama o 100 ün 20 lirasını da ben alırım. davayı kazanınca da vekalet ücreti kaybeden taraftan alınmıyor mu zaten? vekalet ücreti de 5 lira.
bu durumda benim avukatım olup davayı kazanırsa 25 lira kazanacak. kaybederse de benden 5 lira alacak. ve kazanırsa da kaybederse de aynı işi yapacak. bu durumda niye başkasının bana olan borcunun 20 lirasını avukata vermem gerekiyor ben bunu anlamıyorum. avukat arkadaşların dediği de açık açık şu: biz 25 lira alacağımızı düşünürsek daha iyi motive oluyoruz. e bu durumda alacak miktarı az olduğu zaman bizi temsil edecek avukat bulamayız demek ki doğru mu? veya bulsak bile avukat davayı kazanmak için hiç bir gayret sarfetmeyip matbu dilekçeleri mahkemeye sunmaktan başka bir şey yapmayacak demektir.

bu "mecbur değilsiniz, çok istiyorsanız kendiniz takip edin" savunması da çok komik bu arada. umarım her ortamda böyle bir savunma yapmıyorsunuzdur.

Ben bunun aynısı ile saatlerce uğraştım, söylediklerinin hepsini yaşadım. Günün sonunda Instagram hesabının, facebook üzerinde kullanmadığım başka bir sayfa'ya bağlandığı ortaya çıktı. O sayfayı iptal ettikten sonra yapabildim. Bir kontrol edin isterseniz diğer sayfaları.

Bu arada, sizden başkası da başka bir sayfaya bağlamış olabilir.

@talasas

İntagramin baska hesaba bagli olup olmadigini nasil bilebilirim? mobilde her sey A'ya bagli gosteriyor?

İşte sorun orda zaten, facebook'taki bütün sayfalara girip teker teker bakmanız lazım ona bağlı mı diye. Ben ancak öyle bulabilmiştim.

@talasas

Simdi instagram hesabim "linked Accounts"ta A'ya bagli olarak goruluyor ama aslinda ne oldugunu bilmedigim baska bir hesaba bagli.. bunu mu demek istediniz?

Zannetmiyorum.. "unlink" yaptim cunku..

dogruysa uber sacma bir durum olur cunku daha once bagli oldugu hesabi dektive ettim, ona bagli kalmasi mumkun degil baska da secenek yok..

bizim sütçü de aynısını yapmaya başladı. bence dalavere ya, vergisi gözükmesin diye nakitten çalışıyorlar.

Çok bilinen bir şey bu sözlükte başlığı bile vardı. Tekelciler sigara üreticilerine parayı nakit ödediklerini kredi kartıyla olan ödemeleri ise geç ve komisyon kesintisiyle aldıklarını ileri sürerek böyle yapıyor. Tabii esnaflık nedir bilen insanlar böyle şeylere tevessül etmezler.

.
eksisozluk.com

iyi birine benziyordu.
İşin kötüsü beni kendisine yalancı demekle suçladı
bakkalda komisyon olmadığını söyleyince aptal olduklarını söyledi..
Onun için sordum aslında fark alsa sorun etmem. :(

bu arada adam 40 civarı ve küpe takıyordu:)

Yanlış bir şeyler olduğunu anlamalıydım.

Küçük esnafın kendine yaptığı en büyük kötülük ve vizyonsuzluk bu. Bunun yüzünden yavaş yavaş ayağımızı süpermaketlere alıştırıyoruz küçücük alışverişler için bile.

Bu efsaneyi kim ortaya attı, bütün küçük esnaf bunu nasıl kabul etti aklım almıyor gerçekten. Ama hepsi sanki aynı ağızdan konuşuyor.

Pos cihazlarının büyük bir çoğunluğunda 2 çeşit çalışma tipi var, ya parayı ertesi gün alırsınız, yada 21-40 (bu aralık bankaya/kullanılan karta/işletmetnin ciro büyüklüğüne göre değişiyor) gün sonra alırsınız. Ertesi gün alırsanız bir miktar kesinti olur, güncel dönemde yaklaşık olarak %2.4 gibi oranlarda bu kesinti. Vadeli alırsanız kesinti olmaz, tam para elinize geçer.

Bundan 3 sene önce, 10TL olan sigaranın kar marjı ise bakkal için 50 kuruştu. Bugünlerde sanıyorum 70 kuruş civarlarındadır. Yani aslında 10TL'yi kart ile ödediğinizde, yaklaşık 24 kuruşu pos cihazı komisyonuna giderken, bakkala 45 kuruş civarında bir kar hala kalıyor. Nakit satıştan ettiği karın %70'ine yakın bir miktar.

Diğer taraftan bakkallar sigarayı kendileri de kredi kartı ile alabiliyorlar toptancıdan. Yani aslında kendileri de bu parayı hesap kesim tarihlerine göre 30 gün sonra ödeyebiliyorlar.

Fakat bir şekilde, bu konudaki tavırları hep aynı, ve bu yüzden insanlar süper marketlere daha çok gitmeye başlıyorlar.

Para hemen hesaplarına geçsin istiyorlar. 25-40gün bekleseler kesintisiz yatacak. Kesinti oranları ve kesintisiz parayı alma zamanları anlaşmalarına bağlı aslında (yüzde 1.5-8 arası duydum ben).

Arkadaşın dediği gibi vizyonsuz oldukları için kârdan azıcık azalma yerine müşteri kaybetmeyi tercih ediyorlar. Aslında kâr etmese bile bu satışı yapıp müşteri çekmek daha akıllıca. Ama bunu görebilseler bakkal olmazlardı sanırım.

Bide türk tipi esnaf ve sanayici her zaman kısa vadeli plan yapar. 1 aylık bile idare edecek ciro yoksa ne diye kredi kartı işine girerler bilmiyorum.

Ayrıca kartla işlemde vergi direk kesiliyor. Vergi kaçıramıyorlar. Tabi bankanın aldığı aylık ücret de var.

bi süredir değil uzun süredir büfe bakkal tekel bayi tarzı yerler +50 kuruş kesiyor kart alışverişlerinde sigaraya. bu yüzden bizimkiler marketten kartonla alıyorlar haftada bir.

Yahu adamlar zaten çok cüzi bir kar payına sahip, bir de komisyon ödemek istemiyorlar haklı olarak, ne var bunda?

Bu vizyonsuzluk falan değil, bu kadar ufak problemleri büyüten insanların kaprisleri en büyük problem bence.

Şeker fabrikalarında da aynı işin yapıldığını unutmayalım.

abi Türkcenizani.

Bu enayiler fabrikaları satın alıp neden kapatıyor. Zarar etmiş olmuyor mu bu işten kazancı nedir diye merak ediyorum

satilan fabrikalarin arazileri satis bedellerinden kat be kat daha yuksek. atiyorum 3 milyona ozellestirilen fabrikanin arazi degeri 20 milyon, icindeki makineler 10 milyon vs vs..kisaca, devletin icinin bosaltimasi (soygun).

Fabrikanın sahip olduğu techizat ve stokları elden çıkartıp o parayı çıkartıyorlar merak etme :)

ayrica, bu fabrikalarin satilip kapatilmasinda amerika'daki seker surubu ureticilerinin parmagi da var. klasik kapitalist taktigidir bu. amerika'dan bu seker fabrikalarina bir rakip var, bu firma ya kendisi satin aliyor ya da baskasina aldiriyor ve en son kapatiyor fabrikayi, cunku kendi ulkesinde ayni seyi ureten fabrika var. sana buradakinden daha pahaliya ithal ettirecek. turkiyedeki pancar sekeri yerine seker surubu dayiyacaklar piyasaya..zaten aldiginiz urunlerin paketlerinin arkasina bakin, coktan basladi bu olay..

Bir şeker fabrikası 500
Milyona satıldı hangi malzeme o kadar parayı çıkartır? Konyanın arazisi en fazla kaç para tutar? Saçmalık.

ulkedeki ekonomik krizden kaynakli olabilir.

/dışgüçlermodeon/ bugün foxta seka haberini izlerken aklıma geldi. ulan bu dış güçler bu fabrikaları sırf ülkeye zarar vermek için mi alıp alıp, kapatıyorlar. /dışgüçlermodeoff/

Devlete degil de ozel fabrikalara bak daha dogru rakama ulasirsin.

Calismayan uzel fabrikasi 500 milyona satiliyor.
Seka 1 milyon dolara satildi.
Bana verseler ben bile su halimle o parayi toplar alirdim.
Hangi bankaya gitsen o parayi sak diye onune koyar cunku 100 kat kar edeceksin.

Ardanin villasi bile 15 milyon euro.

benim iki tanıdığım başladı elektronik sigaraya. ilk 2 ay öve öve bitiremediler. 4-5 ay sonra sigaraya döndüler tekrar. likit bulma, temizlik, şarj vs derken aslında uğraştırıcı bayaa. ben bu sebeplerle başlamaya çekindim hep. soruna cevap olmadı ama idare et =)

facebook'ta elektronik sigara grupları var, oralardan da inceleyebilirsin. ( bu biraz cevap gibi oldu )

Elektronik sigara yerine IQOS öneririm. Ben elektronik sigaradan beklediğimi bulamadım. 3-4 ay önce IQOS'a başladım, şimdi normal sigaranın herşeyinden (kokusu, tadı) rahatsız oluyorum.

eleaf pico uzunca bir süre iş görür. ya da eleaf ijust 2. pico daha iyi tabi.

sıfır yerine, facebook gruplarından pil dahil olarak max. 150 tl'ye alabilirsin, özellikle Ankara ya da İstanbul ise ikamet.

Likit ise çok karışık durumlar malesef. arkadaşlarından yardım alarak sana hitap eden likiti bulabilirsin. (merdiven altı likitten uzak durman şartıyla diyeceğim ama malesef piyasanın yüzde 90'ı bu şekilde.)

başarı oranı çok çok yüksek. nikotin sakızı vs. hepsini denemiş biri olarak e-sigara ile bıraktım sigarayı.

ancak e-sigarayı da maksimum 1 ay kullan ve sat cihazını. bu sefer bunun bağımlısı olmaya hiç gerek yok ayrıca likitler güven vermiyor. uzun süreli kullanım riskli bence.

2 ay öncesine kadar yaklasık 15 yıldır sigara iciyordum. bir arkadasımdan görüp aspire zq marka pod mod denilen cihazlardan aldım. 2 aydır kendimi denemek icin aldıgım bir kac fırt dısında sigara icmedim. tadından ve kokusundan tiksinti geldigi icin tekrar icebilmemin mümkün oldugunu sanmıyorum. dikkat edilmesi gereken ciger cekim degil de (nargile gibi) bogaz cekim cihaz alınmalı. ve ilk baslarda sigara istegini kesmesi icin yüksek doz nikotinden baslanmalı. aspire zq yu tavsiye edebilirim. 50/50 vg pg oranlı salt likit kullanılıyor. salt likit cigerden degil de kılcal damarlardan kana karıstıgı icin sigara istedigini hızlı bir sekilde kesiyor diye biliyorum. cihazı kullanması pratik. şarj edip likit doldurup kullanmaya baslıyorsunuz. ayda bir gibi bir ortalamayla kartus degistirmek gerekiyor. likit kartustaki pamuktan emildigi icin pamuk eskiyor diye biliyorum. neyse. yanlıs ya da eksik bilgi vermedigimi umarak bitiriyorum. son olarak dedigim gibi 2 aydır tek sigara icmedim ve tadından da kokusundan da tiksinmiş durumdayım. tat ve koku duyumun keskinlestigini ve nefesimin bir nebze acıldıgını söyleyebilirim. umarım yardımcı olmustur

döviz artışından ve kdv eklendikten sonra bu durumda oldu, 99USD'yi güncel olarak TL'ye çevirip tahsil etmiyor, her ülke için sabitlediler fiyatı.

TL olarak belirleniyor o fiyat. 7-8 ay öncesine kadar 280 TL'ye sabitlenmişti ne güzel. Sonra kur güncellemesini yaparken 7TL'den yaptılar arkadaşlar :)

30 olmaya ramak kaldı ama ben yine de cevap veriyorum haddim olmayarak, cok daha fazla çalışıyor ne yazık ki.

Tam tersine o zamanlardaki halimin aptal olduğunu düşünüyorum. Şu an daha iyi çalışıyor bence.

34'ten bildiriyorum. Yok, çalışmıyor bence :/

36 evet kobuzchu'nun kafasının çalışmadığına katılıyorum

benim zehir gibi maaşallah, arap atı gibi koştukça açılıyorum.

Öğrenme hızım düştü zaman içinde yaş 31. Fakat artık daha iyi odaklanabiliyorum. Kişisel disiplinim daha yüksek, öğrenmeyi öğrenmiş vaziyetteyim.

Dil öğrenme kısmında sorun yaşıyorum yaştan ötürü ama bilimsel bir şeyi eskisinden daha rahat öğrenebiliyorum tecrübemden ötürü.

bence kafam 20lere göre daha iyi çalışıyor ama daha az odaklanabiliyorum. odaklanamama sorunum hep 'ne gerek vardı şimdi bu işlere' diye düşünmekten kaynaklanıyor.

İş: evet
Karı kız olayları : üssel olarak arttı
Girişimcilik: aklıma fikirler gelirdi artık gelmiyor. Daha az risk alıyorum.

daha iyi çalışıyor. 20'lerdeki halim karşıma çıksa adam yerine koyup bir konu tartışmam şu an.

Taurina artı 2

30 değil 24'üm fakat 18-19'la kıyasladığımda ciddi anlamda aptallaştığımı düşünüyorum. en azından kendi alanımda (okul, bölüm vs.) algılarım hala büyük oranda açık ve başarı düzeyim pek değişmedi ama genel olarak memnun değilim. daha fazla çaba harcamam gerekiyor anlamak için. eskisi kadar kıvrak değil zekam, çok bariz. daha yavaş çalışıyor. mesela 17-20 yaş arasında ingilizce bir metin okuyup da ne yazdığını anlamadığımı hatırlamıyorum. anlamını bilmediğim bir kelime ya da yapı çıkıyordu tabii ki ama "ne denmiş burada?" diye cümleyi tekrar okumama gerek olmuyordu. şimdiyse bazen "iyi ingilizce biliyorum" diyen birinin adı gibi bilmesi gereken kalıpları idrak etmekte bile zorlanıyorum. unutmaktan, pratiksizlikten değil - hemen her gün kullanıyorum ingilizceyi.

ama ben 18-23 yaş arasında yaklaşık 40 kilo aldım, çeşitli sağlık sorunlarım var ve b12 düzeyim tehlikeli derecede düşük. doktor şaka yollu da olsa (umarım?) "sen nasıl hayatta kalabiliyorsun bu vücutla" demişti bir kere. belki o yüzdendir de iyileşince falan beynimi geri kazanabilirim, bilmiyorum.

velhasıl durum kötü. vatandaş tepkili.

daha çok çalışıyor

Zehir gibi çalışıyor

35, insanların puştluğunu daha iyi görüyorum, bakışları, tavırları daha iyi analiz ediyorum. Tecrübe...

Gençler bilse yaşlılar yapabilse demişler. Bilge ihtiyar olunabiliyor galiba.

Özet %100 çalışıyor.

iyi veya kötü tecrübeler sayesinde kafam daha iyi çalışıyor.

çalışıyor.
*30'lar erken yahu, 50'lerde tekrar konuşalım.

Daha cok calisiyor, yazilimla ugrasmaktan zekam acildi.

Unide kaldigim derslere sasiriyorum, simdi geriye donsek 3.5la rahat bitiririm.
Bi ara issizdim iyice zekam dusmustu.

35'ten bildiriyorum, çalışıyor.

25 yaşıma göre bakınca, hem de zehir gibi çalışıyor. 25te biraz aptal mıymışım? ya da hülyalara mı dalmışım? bilemedim.

şu an 25 yaşıma göre 10 kat daha verimliyim.

yaptığım iş tüm gün hesap kitap modelleme, boş zamanlarımda programlama öğrenmeye çalışıyorum, bi yandan dil öğreniyorum.
henüz kafam almıyor moduna girmedim.

Çok bi fark hissetmiyorum ben.

20'lerin başından beri yaptığım bir işim var, tecrübem it gibi arttığı için daha bile iyi durumdayım gibi bi hissiyat bile var ister istemez.

Ama o zaman çıkan bi problemi 10 dakikada hallederken şimdi uuu bi saatimi alıyor gibi bi deneyimim yok yani.

Motivasyon derseniz ama evet o daha az sanki :D

yok maalesef. 20li yaşlarda bir şarkıyı bir iki kere dinlediğimde ezberimdeydi, şimdi milyon kere dinliyorum aklımda kalmıyor. okuduğum kitaplar da hakeza öyle, eskiden çok daha fazla şey kalırdı aklımda.

Daha iyi çalışmasının yanında insan sarrafı oldum sanıyorum. 40 larıma gelince bakalım nasıl gelecek şimdiki halim.

30 yaşından sonra hiç bilmediğin bir alanı öğrenmek zor, ama 10 yıldır üzerinde çalıştığın konuda çok daha tecrübeli ve iyi oluyorsun.

Çalışıyor ama eskisi kadar uzun sürmüyor. Sonuca varacak enerjiyi kendimde bulamıyorum. Önceden 2 günde yaptığım (kafa çalıştırması gerektiren) işleri şimdi 1 haftada zar zor yapıyorum.

31.

Yaş 30. Kafa çalışıyor ama yeni bir şey öğrenmek veya zihni yoran şeylerle uğraşmak daha zor oluyor. Geçen sene bir sınava girdim(toefl) ve beynim çatladı diyebilirim. İstediğim puanı aldım çok şükür. Bir daha girmek istemem çok uzun ve yorucu oluyor. Bir yaştan sonra insan böyle şeylerle uğraşamıyor. Tabi biraz da uzaklaşmakla alakalı. Beynin öğrenme hızı zamanla ve kullanmayarak yavaşlıyor.

20'lerin başında şu andaki kadar komplike işler yapmadığım için yorum yapmam zor ancak daha iyi çalıştığını söyleyebilirim.
tek sorun konsantre olmak. çetrefilli bir işe konsantre olurken gerçekten zorlanıyorum.

hem daha iyi çalışıyor hem de daha odaklı, daha kararlı

neredeyse 50'den bildiriyorum.
40'lı yaşlarımda çocuklar henüz mini miniyken bir ara aptallaştığımı hissetmiştim. Şimdi performansım arttı epey. Büyük kız 8. sınıfta ona ders çalıştırırken açıldım sanırım. Yeni bir dil öğrenmeye niyetliyim. Almanca ve ingilizcem var. Yeni kelime de öğrenebiliyorum. Ama örneğin eskisi kadar kolay şiir ezberleyemiyorum.

öss :) sorularını daha yavaş çözüyorum

Abi valla her ikisi de.

Hafıza konusunda mesela eskisi gibi değilim. Bazı şeylerin aklıma gelmesi zaman alabiliyor. Özellikle isimleri unutmaya başladım.

Ama sir gwain'e katılıyorum. 20 yaşımdaki beni alıp karşıma adam yerine koymam. Buna hayat tecrübesinden ziyade bilgi birikimi derim. Ama olayları yorumlama konusu bence birazda tecrübeyle ilgili.

geçenlerde gittiğim bi kursa hocamız bi test yapmıştı. orda 20lerin başındaymış gibi öğrenmeye açık olduğum çıktı. daha iyi düşünüp daha iyi analiz edebildiğimi farkediyorum. bi de yüzeysel değilim daha derinlemesine anlayabiliyorum. tabi bunların hepsi bi işe kendimi tamamen verince oluyor. sallıyosam hiç biri geçerli değil.

Abi tecrube ve bilgi birikimi acisindsn bakmayalim, o konuda zaten ilerlemis oluyorsunuz normalde:)

çalışmıyor net! eskiden zehir gibiydim hem hafıza olarak hem de pratik zeka olarak ama artık düşünmeye bile üşeniyorum.
Hayatın koşturmacası, eski heyecanı kaybetmek vs etkiliyor tabi ama teknolojinin de etkisi olduğuna inanıyorum. Hiçbir şeyi ezberlemek/öğrenmek zorunda olmamamız bi yana beynimizi saçma sapan görüntülere kullandığımız için dikkat dağınıklığı, odaklanamama gibi sıkıntılarım artıyor.

31 yaşında bir kadınım. Daha çok çalışıyor kesinlikle.

soruyu soran kişi beynin sayısal zekasıdan, problem çözmeden bahsetmiş.
daha çok çalışıyor diyenler tecrübelendiğinden bahsetmiş.
Zaman geçtikçe insanın sayısal zekası, problem çözme hızı düşer, odaklanma daha noktasal olur, çevre uyarılarına tepki azalır, dolayısıyla yorum da azalır. Tecrübe artar. Bu sebepten daha kalite sonuçları biraz daha uzun zamanda alır.
Soruyu bile anlayamamaları gerilediğine delalettir.

"soyut istatistik" ne demek?
sağlığın epidemiyoloji diye bir alanı var ve sandığınızın aksine türkiyede retrospektif ve epidemiyolojik çalışma çoktur. çünkü pahalı ilaçlar tedaviler vs. gerekmeden yapabileceğiniz 3-5 türlü çalışma var (biri de rutinde gördüğünüz hastayı olgu raporu olarak sunmak, bizim tıp makaleleri genelde bunlardan oluşuyor)
klimalar üzerinde türkiyede sayı tutup makale yazan oldu mu bilmiyorum ama illa ki genel olarak kapalı alanlar, kalabalıklaşan nüfus, yabancı istilası, çocuklarda kreş faktörü vb.. şeyler var ve doktorlar da ilgili bir makale yazarsa tartışma bölümünde yazıyor..bu tür vakalar artıyor, şu etmenler artışa katkı yapıyor vb. yazıyorlar. zaten bunu yazmakta bir sıkıntı yok. sıkıntı sağlık bakanlığının pek çok şeyde genel bir merkezi sayı tutmaması. keşke bizde de CDC filan gibi merkezler olsa biz de bilsek sayıları.. biz ilaç sayılarını filan iyi biliyoruz mesela; çünkü onu merkezi tutuyorlar.

Bundan 2 önceki sağlık bakanı, göreve geldikten 1-2 yıl gibi bir süre sonra bir konuşmasında, "Sağlık bakanlığının esas görevi hastalıkları tedavi etmek değil, oluşmasını engellemekmiş ben bunu yeni öğrendim" demişti. Artık durumun geri kalanını sen düşünebilirsin.

Interaktif işlem şifrenizle giriş yapıp kendi hesabınıza yatırırsanız genelde kesmiyor. Ama başkasının hesabına yatırınca haliyle transfer olarak nitelendirip, masraf alıyor. Bir çok bankada böyle.

mail-tester.com ve mxtoolbox'tan test ettir. dkim yoksa düşer, hatta hotmail, outlook falan oralara hiç gitmeyebilir. ben plesk üzerinden bunu bir türlü çözememiştim. elbette olayı derinlemesine bilen ITciler vardır. onlar gelmezlerse, maili yandex kurumsala devredin oradan yollayın. ben artık öyle yapıyorum, ücretsiz ve kafam rahat...

Spam'e dusuren kimse ona ulasin listeden cikarsinlar sizi.

Bizim okulun edu.tr maili oyle olmustu, bu isler icin kullanilan bir yere basvurup sildirmistik. Ama o adresi unuttum, simdi yard docu arasam isin mi dustu pust diyebilir.

hayal meyal hatirliyorum ama sanirim bi platform vardi spam diye mailleri raporluyorsun buyuk firmalardan ordan hareketle spame aliyordu. belki biri yada birileri sizi raportlamistir. belki ruya da gormus olabilir dedigim gibi hayal meyal hatirliyorum.

SPF ve DKIM kayıtlarınız hatalıdır.

bir de toplu email atıyorsanız, mailchimp ve benzerlerini kullanın.

üye listesini gönderdiğiniz mailler için ayrı bir subdomain kullanmak da iyi olur. örnek, [email protected] gibi.

Muhtemelen kullanılan yapıştırıcıdandır. Yaptırdığınız yere yada en yakın dişçiye gidip yeniden yapistirtabilirsiniz.

Uyurken falan düşerse boğazınıza vs.. takılıp riskli bir durum yaratabilir. Hekiminize gidin tekrar yapıştırsın.

www.invisalign.com.tr

15.000 - 21.000 TL arası diyor. Invisalign bu tedavinin mucidi, başka yapanlarda mevcut tabiki.

Yoo...

Bir kere sudan geçiririm.

Yıkamıyorum.

Eskiden yıkıyordum. Sonra baktım. Yıkamadan yiyen var.

Nadiren

Yıkıyorum.

hangi aşamalardan geçtiğini gördükten sonra 1 gün suda bekletip en az 4 kere yıkıyorum.

aynı şeyi çayı demlerken de yapıyorum. çayı mutlaka bir kere soğuk suda yıkarım.

Yıkamıyorum yıkayanı da anlamıyorum.

Yıkıyorum, yıkadıktan sonra bir miktar limon ve zeytinyağı karıştırıp zeytini onun içine koyup öyle yiyorum, tadı çok daha yumuşak ve lezzetli oluyor.

Kavanozdan kahvaltılığa koyarken sudan geçiriyorum.

Cok tuzluysa evet

Hayir canim ne yikamasi. Sacama sapan bir sey olur yikarsak.

yıkıyorum, eskiden özellikle çok boya salardi.

Evet.

10-15 dakika su dolu kasenin içinde beklettikten sonra limon, zeytinyağı ve hafif kekik ile sosluyorum. Soslamasam bile mutlaka suda bekletirim.

yıkıyorum hatta suda bekletiyorum epey bir süre yemeden önce, aksi durumda yüksek tansiyon kapıda, günlük tuz tüketimini hayli hayli aşarsınız, zehirdir o

zeytini yıkamak ne saçma bişey, arkadaşlar böyle bişeyi nasıl yaparsınız.

Zeytinlerimizi babam yaptigi icin pek yikamam.ama disaridan alirsam kesin yikarim.

Pense ya da kargaburun yardımıyla döndürebilirsiniz, ben öyle yapmıştım. Şalterleri indirmeyi unutmayın tabii.

Penseyi ters açarak çevirirsen çıkabilir

Priz kapalı olduğu sürece şalteri indirmeye gerek var mı. Bence olmamalı herkes öyle diyor ama :)

Şalteri kapatmak çarpılma olasılığını binde bir'den sıfıra indirir. Hayatı ne kadar sevdiğinize alakalı biraz da.

Aklı yarım bir elektrikçi fazı değilde nötrü anahtardan geçirdiyse, anahtarı kapatmak ampülü söndürür ama sizi de çarpar :)

Pense ile zor olur ama uğraşsan olur, karga burnu varsa şahane. Bir kaç noktasından içerde kalan aliminyum/teneke malzemeyi dıştan içe doğru bük. Sonra büktüğün noktalardan yine karga burnu ile tutarak sökme yönüne doğru çevir.

Şalteri indir mutlaka.

Hatırladığım kadarıyla, aynı faaliyet alanı içerisinde değilse sorun olmuyordu.

Domain almak başka şey, marka tescili başka şey. Karıştırmayın.

Domaini aldıktan sonra size kimse bir şey diyemez, o domain yenilediğiniz sürece size ait. İlk gelen alı rmantığı var burada.

Ama "Boğaziçi Ahşap" markasını tescil ettirmezseniz ileride biri "boğaziçi ahşap" markasını tescil ettirirse dava açıp tabelanızı söktürebilir.

Ya da "boğaziçi" diye bir marka tescil ettirirse ve yaptığı iş kollarına ahşap ile ilgini sınıfları da ekletirse yine tabela söktürür.

Ama domaine bir şey yapamaz.

Marka tescili yapılırken tescil kategorisi seçiliyor. Yapacağınız iş koluna göre bu kategorilerde tescil ettiriyorsunuz. Boğaziçi Elektrik sadece elektrik alanında tescil ettirmişse, diğer alanda siz tescil ettirebilirsiniz. Ancak burdaki maliyetler çok yüksek değil (Kategori başına 240 TL gibi birşey) o yüzden büyük markalar genelde bütün kategorilerde tescil alır.

ben atmlerin kalkacağını düşünüyorum. tamamen mobil cüzdana dönecek iş.

@jefferson fakat fiziki paranın yatırılıp çekileceği bir cihaza her zaman ihtiyaç duyulacak.

insansız şubeler gelecek.

edit: teknoloji bizim işimiz. gelecek diyorsak gelecek.

www.finansgundem.com

@babilbaligi önümüzdeki 5 yıl için çok iyimser. daha somut şeyler lazım.

subeler yerine yapay zeka destekli goruntulu konusma ile herhangi bir calisana ihtiyac duymadan klasik islemler evden yapilabilir.

kredi ve sigorta risk degerlendirmesi yaparken bankalar buyuk big data kuruluslarindan bilgi temin edecekler. o kisinini gunluk aliskanliklari, nerelerde zaman gecirdigi vs o kisiyi sigortalarken veya kredi verirken degerlendirilecek.

@emrahday o biraz kişisel veri şeyine ters düşüyor gibi, pek mümkün olmayabilir.

Şu katılım bankası mıdır nedir, o tarz şirketlerin bazı Arap ülkelerinde Türkiye'de olmayan hizmetleri burada da yaygınlaşır diye düşünüyorum.
Teknoloji ile alakası yok ama, arz-talep meselesi.

5 yıl içinde bankacılıkta köklü, büyük bir değişiklik olmaz, dünyada olsa bile ülkemizde bunun benimsenmesi yıllar alır. Ufak yenilikler mesela temassız kart kullanımı ciddi biçimde artacak, atıyorum şu an x ise, 5 yıl sonra belki 10x, 20x olabilir, inanılmaz rahatlık, ufak meblağlı alışverişler için. Dünyada aldı başını gitti bu olay. Yine bir başka özellik bu temassız banka kartlarını ulaşımda da kullanabilme olayı. Normalde çoktan bunun mümkün olabilmesi lazım, ulaşım kartlarından dönen rantın haddi hesabı yok

@speedy, temassız kart ile ulaşım zaten var bazı yerlerde.
www.cnnturk.com
bkm.com.tr

hce kullanımı yaygınlaşacak.
bozuk para yatırılabilen ve çekilebilen atmler yaygınlaşacak.
banka şubeleri insansızlaşacak.

Türkiye için konuşuyorsak, Sektörde gelecek şu an open apiye ve blockchaine yönelmiş durumda.

@emrahday bu hali hazırda yapılıyor.

IT dediğin derya deniz. Fakat verdiğin detaylar dahilinde uzman dediğin kişi bana göre "ne iş olsa yaparım abi" adamı.

3000-4000 diyelim. Akıcı Ingilizce dışında çok katma değerli bi tarafı yok yaptığı işin.

en az 5000 tl ama aklı olan it'ci bu kadar çok şeye bakmaz onu söyleyeyim. gerçi hoş bunları yaptıracak tek adam arayan şirket o kadar para vermez.

Bu tanım bildiğin bilgi işlemci tanımı. Hiçbirisinde tam uzman olamamış, ne iş olursa yapar. Ankara piyasasında asgari ücretin biraz üzerini verirler. İstanbul piyasası 1.5-2 katı olabilir. Akıcı ingilizcesi varsa bu konularla harcanmasın zaten; kendisini geliştirsin, bir alanda uzmanlaşsın.

2.5

Böyle bir pozisyon olmaz. Load Balancing, Server Clustring yapacak adamdan aynı zamanda mouse değiştirmesi bekleniyorsa ve bütün işleri hakkıyla yapması isteniyorsa 7-9K olabilir.

Yok esas görvi IT Help desk olsun ama diğerlerini de yarım yamalak yapsın deniyorsa 3-4K'ya bu işi yapan (yaptığını sanan) birilerini bulurlar. Sonra sistemleri eline alınca aradaki farkı fazlasıyla başkasına verirler ama.

Ben getirmedim ama çok daha büyük eşyaların gelebildiğini gördüm. Kilo ve üstündeki değer olarak ithalat sınırını geçme tamam.

Kendi kullandığım televizyon aslında, üstünde bir değer yazmıyor. Teşekkür ederim

ekran boyutuna göre vergi getirildi "tek seferlik". 80 euro mu ne.
kullanılmış cihazları kapsıyor mu? kapsıyorsa kullanılıp kullanılmadığına nasıl karar veriliyor bilmiyorum.

Ne gerek var kardeşim yapmayın şöyle şeyler.

Eğer 24 aydan uzun süredir yurt dışında yaşıyorsnaız bütün kişisel eşyalarınızı gümrüksüz olarak getirebilirsiniz.

ggm.gtb.gov.tr

voltaj uyacak mi?

"ücretsiz deneme sürümü" ne kadar iş görür bilemiyorum, lakin şöyle bir şey var acrobat.adobe.com

İstediğin şey imkansız değil ama "çok zor" seviyesinin biraz üzerinde. Günün sonunda verdiğin uğraşa değmez baştan söyleyim. Çünkü senin bulacağın PDF to Word converter'lar aslında dijital olarak hazırlanmış ve PDF olarak kayıt edilmiş dökümanlar için. Tarattığın dosya ise bir görsel dosyasının PDF olarak kayıt edilmiş hali sadece. Onu çevirebilmen için OCR'dan falan geçirmen gerek.

@talasas

Şu an kağıt olarak elimde olan bu belgeleri direkt word formatında bilgisayar ortamına aktarma şansım var mı peki?

Hiç denemedim ama google' yazınca şu çıktı.

www.microsoft.com

smallpdf.com sitesini deneyin bir de.

yalnız bence bu sizin değil çevirmenin işi. yani ben kendim yapıyordum böyle iş geldiğinde. word'de tablo oluşturmak büyük mesele değil.

Evet, evet.

hayır
şahıs şirketinde de vergilendirilmek zorunda

elbette şahıs işletmesinde de kazanç vergilendirilecek. ama sorulan o değil.

kazancı işletmeden çekebilmek için ayrı bir vergi vermiyorsunuz. doğrudan şahsi kazancınız oluyor.

yani evet şahıs işletmesinin kazancını şahsi olarak istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. çekmek için ayrı bir vergi ödemenize gerek yok.

şahıs işletmelerinin sermaye şirketlerine göre en büyük avantajlarından biridir zaten bu.

Teşekkürler kibritsuyu

allah kurtarsın aynısı kaynıma oldu zor kurtardık.

çekirdeğe falan sarmıştı en son

kokteyl iç

Likör iç.

cakirkeyf olmak icin alkoldan daha efektif ve daha saglikli maddeler var. onlari kullan

baileys , meyve şarabı bunları deneyebilirsiniz.

cider bulursan, çok şekerli ama güzel de

rom iç. mis gibi rom.

olmadı kahve likörü iç, vişne likörü iç, baileys iç. tatlı içkileri tercih edersen daha rahat edersin.

votka diğerlerine göre daha tatsızdır, limon, vişne ile karıştırınca pek bir acılığı kalmıyor. ya da şirince şarabı felan meyve suyu gibi.

kokteyl ya da baileys tarzi karisimlar.

votka gibi yuksek yuzdeli seylerden ziyade %15-18’i gecme.

beluga gibi iyi bir rus votkası al, buzluğa at, aşırı soğusun. Sonra sek olarak birkaç shot at. Hem yağ gibi kayar boğazından, hem de kısa sürede etki eder.

sigara iç ;)

kahlualı kokteyller dene.

Hesabın adına gerek yok. Tamam diyin buluşun suç üstü enselesinler.

Peki siber suçlar ip v.s. ile kişiye erişemez mi?

hocam
oncelikle herseyi kaydetsin
santaj goruntulerini
mumkunse cep numarasından mesaj alsın ki yarın obur gun bulunması kolay olsun
kim oldugu cikarsa is ciddiye binerse sorusturma vs. kacamazlar
bir avukata danısın
avukat yonlendirir onu
eger ortada aldatılan koca vs. yoksa tabi

Nasıl çalışıyorlar bilmiyorum. Ben mantıken söyledim, en temiz yol suçüstü olmalı. Şaka yaptım diyip kaçacak yeri de olmaz, en ağırından alır cezayı. Bir de hesabın başkası tarafından ele geçirildiğinden emin olun. Hesaba farklı yerden giriş yapılmadıysa konuşmalar başka türlü sızmış demektir.

hocam mafya yı sokmayın
avukatla gorusun mutlaka
polis vs. suc ustu olursa
hic bir şey yapılamaz
hele oyle bir pozisyonda yakalanıp ustune konusmayı atarsa
hakim onu s*ker
ki atamaz tutuklandıgı andan itibaren cep vs. iletisim kuramaz kolay kolay
birakildiginda da isin ciddiyetini anlamıs olur

bizzat bu tarz bir olayın nasıl isledigini gordum
elemanlar agircezada yatıp 5 sene yedikleriyle kaldılar

ve sifreleri de degistirsin
pcsini formatlasın vs.

O zaman yarın direkt siber suçlara gidelim biz. Avukatsız yürütsek zorlanır mıyız çok?

Avukata ihtiyacınız yok, gidin şikayet edin direk.

avukatsiz zor olabilir, neden avukata gitmiyorsunuz? zaten davayi kazanacak ve ucreti o dallamaya yikacaksiniz.

Büyük ihtimal hanımın erkek arkadaşının bir arkadaşı ya da yakını, açık olan hesaptan sohbetleri okudu ve böyle bir şerefsizlik geldi aklına.

İlk işiniz savcılığa gidip başvurmak olsun. Asla geri adım atmayın, erkek arkadaşının değer verdiği biri bile çıkabilir sonunda.

Hayatımda duymadığım şeyler. Bir çakallık olduğu kesin. Muhtemelen ödemeyi yapacak olan firma yasal olarak karda görünmüyor, o yüzden de gider göstermek için faturaya ihtiyacı yok, ödemeyi faturasız yapıp vergi kesintisi adı altında ödemeyi düşürme peşinde.

firma kıçından element uydurmuş. kesin bilgi yayabilirsiniz.

arkadaşlarımın da dediği gibi bu "yüzde şu kadarını faturalandırabilirsin, kalanından vergi keserim" falan gibi şeyler g.tünden sallamanın en güzel örneği. kanunen böyle şeyler yok. hizmet faturasının tamamını gider yazabilir, kdv'sinin tamamını indirebilir, bir kısıtı yok.

demek istiyor ki, "ben o kadar kar eden bir firma değilim. sen bana 192.000 liralık fatura getirirsen bunun ancak %60 kısmı benim işime yarar, fazlası boşa gider. sana paraı tam veririm ama karşılığında da tamamını gider yazmış olmam. bu yüzden de 192.000 liralık fatura benim bi işime yaramaz. sen bana 100.000'lik fatura getir, farkın vergisini de senden keseyim."

ssstr lan diyebilirsiniz. 192.000 liralık fatura götürebiliyorsanız götürün, paranızı alın. ama vermem derse de SİZİN hak iddia edebileceğiniz bir durum yok. hatta görünürde siz ortada yoksunuz. fatura kesen şirket ile alan şirket arasındaki bir mesele bu. fatura kesen şirket de uğraşmayacaksa avucunuzu yalamayın.

siz en iyisi bu hacimde işler yapıyorsanız bir serbest meslek mükellefiyeti açtırın, kafanız da rahat olsun. zaten tespit edilirse geriye dönük açar ve sizi üzerler.

firma uyanıklık peşinde.

herkese teşekkürler, henüz netleşmedi ancak ;
@kibritsuyu dediğin gibi benimde aklıma yatmadığı için pürüz çıkarttım. Kaldı ki fatura kesecek olan yer, benim sigortalı olarak çalıştığım yer. Yani ben onlara çalıştığım yerden mühendislik hizmeti bedeli keseceğim. Yani usulsüz bir durum yok. Zaten arkadaşımın firması.
Aynı şekilde benim şahıs firmam olsaydı da ben onlara bedel kadar fatura kesip, gider vergisini şirketim üzerinden ödeyecektim.

yapmak istediği bir türkiye klasiği ''vergi kaçırmıyoruz vergiden kaçınıyoruz'' yıl sonu da geldi malum...

Hayır, çünkü minimalizm.

özellikle kaldığım otellerin olmak üzere kibrit koleksiyonu yapıyorum.

klasik olacak ama bir kere başlayınca gerisi geliyor. magnet.
yurtdışı 2 pano 3.ye geçeceğim. yurtiçi 1 pano.

saat

Gittiğim yerlerden magnet (bende değil, annemin buzdolabında)
Kartpostal (babamın koleksiyonuyla benimkileri birleştirdim, 500'den fazla var)
Anahtarlık, silgi, küçüklükten kalma peçete

islemci toplamaya 10 sene once basladim, eski intel/AMD basta olmak uzere bircok islemci var, sample/prototip pesinde kosuyorum su aralar

bir de antika sayilabilecek kurek madalyalari topluyorum, cogu 1950 ve oncesi tarihli.

(bkz: anlayamazsiniz) :P

Yabancı para (Büyük meblağlar değil, ufak bozukluklar)
Magnet
Atkı ve şal
Kalem

valla internet üzerinden olunca koleksiyona girer mi bilmiyorum ama tüm kıtalardaki ülkelerin meşhur yerlerinin, fotolarını biriktiriyorum.

Para koleksiyonu yapıyorum. Belli bir seviyeden sonra bazı nadir paraları almaya para yetmiyor o ayrı :)

Madeni para, kartpostal, bardak altlığı, kaset, plak, deniz kabuğu, anahtarlık.

Saat, plak ve diecast koleksiyonu yapıyorum.

anahtarlık koleksiyonu yapıyorum ben de. Hatta magnete göre çok daha pahalı olduğu için arada keşke magnetle başlasaymışım demiyor değilim ama evde bayaa bi anahtarlığım var gittiğim yerlerden ve arkadaşlarımın gittiği ülkelerden. Arada açıp açıp inceliyorum hem nostalji oluyor gittiğim yerlere dair hem de yeni gezi hayalleri kuruyorum.

minimalizm +1. sıfır koleksiyonum var. aynı şeyden iki tane olması bile rahatsız ediyor.

yep, pahalı kulaklıklar koleksiyonu yapıyorum

var metal maketlerim var
birkaç örnek:
m-tr.gearbest.com
m-tr.gearbest.com
m-tr.gearbest.com

Çakmak , ayraç

Ufak tefek koleksiyonlar yapıyorum.

Model araba,
çakmak ama öyle markalı değil şekli güzel olanlar,
para koleksiyonu vardı şimdi sürmüyor malum,
milli piyango yılbaşı bileti koleksiyonum var :D millenyumdan itibaren.

Çok şeyler var ama eksik çoğu, bazısı da saçma :/

Plak koleksiyonu yapıyorum.

dip koçanlı sinema bileti koleksiyonu yapıyordum, cinemaximum ile beraber yayılan termal kağıt çıktı benim olay bitti. eski usul sinemalara gidince saklamaya çalışıyorum yine, elimdekiler duruyor öyle; ileride veletlere hava atıcam "ben yüzüklerin efendisini sinemada izledim la bebeler, alın bu da kanıtı" diye. şimdilerde sinemada star wars izlemiş amcalar teyzeler gibi taşaklı olucam.

Pul niye sayılmıyor karşim?
Yaprak koleksiyonum da var.
Kopya koleksiyonum da var. Çektiğim kopyalar evet.

Magnet en ciddi koleksiyonum.
Bunun dışında
Dolmakalem
Kartpostal
Pul
Peçete
Bardak Altlığı
Efemera

Ufak bir designer parfüm koleksiyonum var. Her ay 1 tane daha alıp koleksiyonu genişletmeye çalışıyorum. İlerleyen zamanlarda dolar düşerse niş parfümlerden de bir koleksiyon yapmayı düşünüyorum.

Gittiğim her yerden magnet alıyorum. Bir de tiyatro biletlerini saklıyorum son 5-6 yıldır. Keşke daha önce başlasaymışım.

Otel kalemi koleksiyonu yapıyorum.

film dvdleri ve müzik cd'leri topluyorum. totalde 200'e yakın var elimde.
+ magnet.

bardak alti, magnet, ayrac
cocukluktan kalma pecete, para, pul
atamadigim icin kinder oyuncaklari, kalemler

ama keske minimalizm :(

minimalizm koleksiyonu yapıyorum diyip artistik paradox yaratmak istiyorum....

yarattım...

Fazla vurmayınız.

shrink yap olmazsa bi?

Önce çalışan process'leri (mysql içinden) kill et. Sonra da truncate table yap.

abi tabloyu truncate edemem, fazla data bastım ama kullanışlı bir sürü kaydım da var aynı zamanda. yani tablodaki 8 milyon kaydı sildim, 80bin kayıt duruyor.

Ozaman optimize etmeyei deneyebilirsin.

OPTIMIZE TABLE tabloAdi;

Bundan sonra bide mysql'i düzgün yoldan durdurup geri başlatırsan sorun kalmaz heralde.

Bu arada datanın kendisi MYD dosyasında duruyor zaten, onu sileyim deme.

Optimize'da olmazsa eğer table engine'i InnoDB'ye çevir. Zaten MyIsam'dan özel bir ihtiyacın yoksa eğer MyIsam yerine InnoDB ile devam etmen daha iyi olur.

Eğer tablo InnoDB olarak yaratılmışsa manuel olarak shrink vs olmuyor MyIsam olması gerekiyor sen db'yi ihtiyacın olacak şekilde temizlediysen eğer diskinde yeterince yer varsa Mysql servisini durdurup yeniden çalıştır InnoDb gerekeni yapacak ve tablolarını yeniden düzenleyecektir.

Şu anda ölü fiyat dışında ev satamazsın. Ben aylardır telefon satamıyorum piyasanın 300 kağat altına adam ev satacak.

Aynı durumdayken sahibindene ilan yenileme falan yaptık. diğer sitelerden arama bile gelmedi. Piyasa ölmüş durumda. 140 civarı istiyorduk en kötü 130a satarız dediğimiz evi 115e zor satabildik.

şansına denk gelmezse şu ortamda ölü fiyatına bile zor satılır.

Geçen vardı sözlükte bu daire size vatandaşlık kazandırıyor diye, senin vaadin ne hocam, bir promosyon lazım :)

Şaka bir yana tavsiyem olumsuz bir şey varsa onu ortadan kaldırmanız. Atıyorum mutfak dolapları çok eskidir gelen onlara laf ediyordur vs. 200k lık yeri 150ye bırakmaktansa şöyle bir tadilatla belki 190a satılır.

evtiko.com

İstanbuldaysa Link paylaşabilir misin

Şu ortamda nakiti eve bağlayacak adam fiyatın dibine vurmadan almaz. En az %30-40 fark olması lazım. Biz de satamadık aynı şekilde.

şu an kiracı olarak bulunduğum ev satılık. emlakçı uyarmıştı sürekli eve bakmaya gelen olur diye ya he he diyip geçirtirmiştim. adam 150'den 135'e sonra 130'a çekti evin fiyatını, ilan şu an 120. 6 aydır kiracıyım 1 kişi bakmaya gelmedi eve.

çok sıkışık değilseniz biraz daha bekletin bence, kimsenin elini cebine atası yok çünkü.

Frekansların farklı olması. Eskiden GSM 900 kullanılıyordu, 900MHz bahsettiğin aletleri daha çok etkiliyordu. 3G ve 4G Frekansları etkilemiyor.

oluyor. bu düşünceyle başa çıkabiliyorum fakat gerçekten kara tahta bulunan ortamlarda bu düşünce her an gerçeğe dönüşebilir diye gerim gerim geriliyorum, hemen ortamı terk ediyorum.

Aynısı bende de var.

Ben bir de daracık tünelden geçmeyi hayal ettiğimde ya da televizyonda oralardan böyle göğsü sürünerek geçenleri gördüğümde nefessiz kalıyorum. Kapadokya'nın altındaki tüneller var ya onlar gibi.

hayır ama süngerin yeşil tarafıyla tırtıklı bıçak yıkama fikri aynı etkiyi yapıyor. ya da diş fırçalama sesi. bazen kendi dişlerimi fırçalamayı bile yarım bırakıyorum. başkasının yanımda diş fırçalamasına dayanamıyorum.

bu rahatsizlik hissine bi isim veriliyodu ya, hatirlayamadim simdi. bende bu yok ama tirnagin torpulenmesi sesi ve metal kasik ya da bicagin birbirine surtmesi sesinde var.

tebeşire tırnağını geçirmek diyor ve artırıyorum.

pide+1,

tırnak da törpüleyemiyorum, tam bir işkence. onu unutmuşum.

Başlığı 4. kelimesine kadar okuyunca bende o titreme oluştu bile.

Haha biz ortaokuldayken sınıfta çok ses yaptığımızda Alman müdür yardımcısı gelip aynı bunu yapardı "Leise" diye yardırırken. İçim fena oldu.

soruyu okurken bi titreme geldi.

Bende de oluyor. Bir bu, bir de eski balkon demirlerine/merdiven tırabzanlarına tırnak sürtmek, ıyh.

hassas konu. sim kartınızı kopyalamış olabilirler, trojan olabilir bilgisayarda-telefonda...

enpara-turkcell-savcılık üçlüsünden asılın ki her biri sizi döndürüp başkasına yönlendirmesin.

Savcılık gözünüzde büyümesin- tek bir dilekçe- ama dilekçeyi iyi yazın her şeyi açıklayın.

Cihaz android değil, abuk subuk sayılabilecek hiç bir uygulama yok

Banka hesabına girebilecek kadar yetenekli birisinin Turkcell TL kadar kolay takip edilecek bir harcama yapmış olması bana çok ilginç geldi. Miktar yüksek mi peki ?

Hesapta çok fazla bakiye bulunmadığından, dolar hesabında bulunan 100 doları bozdurmuş, daha sonra 180 lira turkcell lira yüklemiş. İşlemden 2 dakika sonra her zaman olduğu gibi bankadan mail gelince farkediyor kardeşim. Telefon evdeydi, dışarıda vs çalınma ihtimali yok o yüzden. Her şey 5 dakika içerisinde gerçekleşmiş. Hani sms'i telefonla falan isteyerek alma ihtimalleri yok, o an telefon elinde bile değilmiş. Gerçekten çok acayip bir durum, çıkamadık işin içinden.

Bir phishing'e kurban gitme olayı olsa gerek.

Şuradaki olaya benziyor durumunuz.

www.eksiduyuru.com

Bizde bahsedilen duyurudaki gibi bir linke tıklama, kendi eli ile sms şifresi girme vb. gibi hiç bir durum yok ama parayı alma yöntemi aynı.

twitter, facebook ya da instagram gibi sosyal medya kanallarında x banka y kampanya tarzında sponsorlu gönderi adı altında envai çeşit dolandırıcı gönderileri paylaşılıyor. görünürde bankanın kendi hesabı gibi ayırt etmek çok zor(ancak sayfa bilgilerine bakılarak ne olduğu anlaşılıyor) ve tıkla-mobil bankacılığa giriş yap hediyeni al/çekilişe katıl tarzı uyarılar oluyor. kuvvetle muhtemel bu benzeri durum cereyan etmiştir.
ayda bir-iki kez bu hırsızların gönderilerini görüyorum enpara için bilhassa. sırf bunları bildiğimden annem ve babamın mobil bankacılık uygulamalarını kullanmamasını sağlıyorum.

Telefon marka model ne?

Iphone 7 Plus

1- mesai icin evet.
2-
3- hayir, klasik ik cevabi "size yapsak herkes ister bidi bidi"

Normalde ayda 1 gun gitsem yeter ama bu sirketler o kafaya gelemiyor bi turlu.
Isini bitirdiginde bos kaldiysan o bile goze batiyor. Her an elin klavyede olsun istiyorlar.
4 sirket degistirdim hep ayni

1. sadece acil durumlarda, evden müdahale.
2. - yani uzaktan çalışma hakkı var diyemeyiz.
3. düşünüyorum. zira yaygınlaşıyor, turkcell haftada 1 uzaktan çalışma izni veriyor, siemens de keza öyle, ingbank haftada 2 gün izin veriyor. garanti esneğe geçti mesela, 2-3 yıl içindeki diğer adım uzaktan.

1) evet
2) ayda 4 gün
3) yakın zamanda ayda 8 gün'e çıkacak

açıkçası ben evde bir işim olmadıkça kullanmıyorum. evde çalışmak sıkıcı geliyor.

Bizde de haftada 1 gun evden calisma hakki var ama haftalardir kullanmiyorum. Bir oncrki arkadasin dedigi gibi evden calismak cok sikici.

2017 başından beri bizim bütün şirket (10+kişi) haftanın her günü uzaktan çalışabiliyor.

ben birkac senedir o sekilde anlasiyorum firmalarla ama bunlar davar amk, yaninda gormeden projeyi yonetemiyorlar. o yuzden haftada 1-2 gun 1-2 saat ugruyorum ofise. yaptigimiz da "abi boyle boyle to-do'lar var" muhabbeti. tamam yapariz diyip cikiyorum. jira'ya girseler is cozulecek ama yok yapmiyorlar.

yine de bu konuda bir egilim var diyebilirim, ofis dedigin seyin damacanasi bile bi masraf kalemi cunku. "haftada 1-2 gun evden calisin madem" diyen hatta tamamen remote'a gecen startup veya kurumsal firmalarin yazilim ekiplerini daha sik goruyorum. yine de pek iyi bi ivmede ilerlemiyor, yani cok yavas bi ilerleme goruyorum ben o konuda ve isverenler/yoneticiler bu konuda cok temelsizler, remote is yonetmek konusunda becerileri yok, dolayisiyla yasanacak en ufak sorunda "e ama bak uzaktan calisin dedik boyle oldu" diyip iptal etmeye meyilliler.

Surekli degil ama haftada 1-2 gun, ya da isin cikinca, hasta hissedince, ogleden sonra vs Slack'ten kanala WFH yazip evden devam edebiliyoruz.

Projeye, projenin ne durumda olduguna, takima gore degisiyor bu durum. Tabi sprint planning, ya da retro toplantilarini mumkun mertebe kacirmamaya calisiyoruz.

genç girişimci istisnasından yararlanıyor musun? eğer yararlanmıyorsan bir bak. o şekilde bişey yapabilirsin.

Bu işlerin ayrıntılarını öğrenmek için kime gitmem lazım?
Mali müşavire gitmen lazım.

Kazancın yüzde kaçını ödeyeceğin kazancına göre değişir. Çünkü vergi dilimlerin değişebilir.

Üstünkörü yazayım. Öncelikle kazancından bağımsız olarak aşağıdakileri ödeyeceksin;
650 TL Bağkur
150-200 TL Mali Müşavir Ücreti (Bulunduğun şehre göre değişir)
Damga Vergisi Aylık Ortalama : 60 TL
Stopaj : 100 TL (yaklaşık) (Herhangi bir ofis kiralamasan da evinin bir kısmını ofis olarak göstermen gerekecek, buraya biçilen değerin %20si oranında stopaj ödeyeceksin)

Bu yukardakiler 1 lira dahi para kazanmasan her ay ödeyeceğin ücretler.

Gelir vergisi tarafında ise yıllık karının 14.800 TL'ye kadar olan kısmı için %15, 34.000 TL'ye kadar %20, 80.000 TL'ye kadar %27, 80.000 TL'den sonrası için %35 ödeyeceksin. Yurt dışına keseceğin için faturayı KDV çıkmaz.

Özetle her ay 10.000 TL fatura kesersen, ekstra gelir beyan etmezsen 9.000 TL gibi bir kar çıkar her ay. Yıllık 108.000 TL üzerinden 28.200 TL gibi birşey çıkar. Yukardaki listeden gelen 12.000 TL'yi de eklersen 40.000 lira ödersin yıllık.

İki yıldır bu şekilde çalışıyorum. Undertaker en doğru bilgileri vermiş.

Yurtdışına yazılım ihracına yüzde elli gelir vergisi indirimi var.

Eğer 30 yaşından küçüksen ve ilk defa şirket kuruyorsan:

1. Üç yıl boyunca 75 bin lira gelir vergisi indirimi
2. Bir yıl boyunca Bağkur teşviği(devlet senin yerine ödüyor)

Mesela bir yılda 100 bin lira para kazandın. Önce yüzde elli teşvik ile onu ikiye bölüyorsun: 50 bin. O rakamdan da genç girişimci 75 bin desteğini çıkarıyorsun ve o yıl için gelir vergisi ödemiyorsun. Yani sonuç olarak 150 bin altındaki gelirin teşvikler sayesinde gelir vergisine tabii olmuyor üç yıl boyunca.

Üç yıl hesabı vergi yılına göre yapılıyor. Yani şirketi Ocak ayında kurmak daha mantıklı olur. Soruların olursa bana yazabilirsin.

bu işin sürekliliği var ise basit şirket kurun.

kdv ödemezsiniz yaptığınız iş ihracat sınıfında. boş kdv beyanı vereceksiniz.
muhtasar beyan da boş olacak. (30 lira damga vergisi ödenecek)
bağkuru her ay tahakkuk eder deyin ki 700 lira onu ödersiniz.

bağkur yıllık gelir beyannamesinde indirilir.

tanıdığınız biri var ise onun şirketinden kesin faturayı hiç uğraşmayın bu kadar işle.

bir de mali müşavir ile görüşün ama bu işlerden anlayan bir smmm bulmanız çok zor. kendiniz araştırın smmm'ye gidince bunlar doğru mu diye sorun.

Renault da 24 ay 40 bine sıfır faiz vardı.

Sıfır faiz diye birşey yok. Anlaşmalı indirimli banka kredisi de yok. Aracın fiyatına faiz oranı ekleyip sonra "Peşin Ödeme" indirimi adı altında tekrar geri ojinaline çekmek var :) İsterseniz sıfır faiz ile aldığınız toplam fiyat sonrası peki tamamını nakit ödersek ne olur diye bir sorun.

Bir blokeli, bir blokesiz pos alın. Nakit ihtiyaçlarınıza göre kullanımınızı şekillendirin.

Değil, POS maliyetlerinin komponentlerinden biri de faiz oranlarıdır ki şu an %20'nin üstünde ortalama. Hele de diğer banka kartları için 40 gün bulduysan tut bırakma.

Ortalama %2,5 komisyon var şu an ertesi günde.

Nakit ihtiyacınız ve finansman yönetiminiz bu konuda belirleyici olur.

Ayrıca blokeli çalışırsanız da acil paraya ihtiyacınız olursa bankanız güncel orandan komisyon uygulayıp paranızı ertesi gün yatırır hesabınıza.

İsletmeyi cevirecek sermayeniz varsa; blokeli olani tercih edin

@john bloor; aynı gün biraz daha yüksek bir marjla çözülüyor genelde. Yoksa komisyonlu çalışma diye bir şey olmazdı.

Faizi aylık hesaplarsın ve diyelim 16. ayda geri ödemesini yapcaksın, 16 aylık faizi ile birlikte ödersin. Fakat banka faizleri artar veya azalır. Onu alacaklı ile konuşur ve o şekilde aylık faiz işleyecek diye anlaşırsan, her iki taraf için de adil olur.

Evet teknik / bilimsel bir hesaplama yöntemi var. Anahtar kelimele şu : Net Present Value (Paranın bugünkü değeri). Ancak bu hesabı yapabilek için bir indirim oranına (discount rate) ihtiyacınız var. Bu da sizin o parayla normal şartlarda ne yaptığınıza bağlı olarak seçeceğiniz bir oran.

@talasas bu indirim oranini mevcut mevduat faizleri ya da dovize gore düşünemez miyiz?
Yani örneğin ben masaya alacakli olarak otursam, acil para ihtiyacimiz yok ama borcluya ne kdr indirim yaparsam borclu trink para çıkmayı karlı bulur ve ayni zamanda ben de zarar ettigimi düşünmem

Bir çok farklı şekilde düşünebilirsin. Ama aynı şekilde karşı taraf da bir çok farklı şekilde düşünecek.

Bir kaç senaryoya bakalım;

1) Senin 200.000 TL'ye ihtiyacın var ama henüz vadesi gelmemiş 200.000 TL'de alacağın var. Bugün borçlanma maliyeti %35-%40 arasında yaklaşık olarak. Sen 200.000 TL'yi borçlanarak temin etsen 2 sene sonra yaklaşık rakamsal olarak 365.000 TL ödeyeceksin. Ancak karşı taraf aynı parayı vadeye yatırdığında, vade getirsini %25'ten hesaplarsak eğer 112.500 TL gibi bir gelir elde edecek ve sana 312.500 TL olarak ödeyecek. Bu durumda 312 alıp 365 vereceğin için aslında sen 53.000 TL zarardasın (Bugünün parasıyla yaklaşık 33.000). O yüzden 200.000 yerine bugün 167.000 TL üzerinde aldığın her miktar senin için karlı demektir. (Hesabın içinde yoksaydığım bir çok detay var o yüzden gerçekte rakamlar biraz daha değişik çıkar fakat yaklaşık bu.)

2) Senin paraya ihtiyacın yok. Ancak karşı taraf bu parayla yıllık %30 getirili bir iş yapıyor, haliyle parayı sana verirse yapamayacak. Bu durumda karşı taraf normalde parayı sana vermeyip işletmeye devam etse, 2 senenin sonunda bu parayı rakamsal olarak 338.000 TL'ye çıkartmış olacak. Ancak parayı sana vade üzerinden ödeyeceği için (Net yüzde 25 varsayarak) o günün parasıyla 312.500 TL Ödeyecek.Yani parayı sana vermezse eğer finansal olarak o günün parasıyla 25.500 TL kar ediyor (Bu günün parasıyla 16.000 TL gibi birşeye denk gelir). Bu durumda sen en az 16.000 TL indirim yapmalısın ki, adam aynı karı edebilsin.

Yani sözün özü 2 tarafın durumlarını bilmeden bu matematik yapılmaz :)

Ama illa da genel geçer bir oran istiyorsan, 4 büyük bankanın mevcut borçlanma faizi ile mevcut mevduat faizi arasındaki farkın ortalamasını kullanabilirsin. Yıllık %10 gibi bir değer çıkar, o da 165.000 TL yapar.

pgAdmin kullanıyorum ben, çok aşırı iyi değil ama idare ediyor.

DBeaver bir çok veritabanını destekliyor

Pgmanager kullanıyorum. Pgadmin 3 birde. Pgadmin 4 tırt çıktı.

teşekkürler

Daha fazla para cezası ya da hapis cezası olabilir.

bir avukata başvurun bence. önemli bir konu gibi duruyor.

Suç duyurusunda bulunmadan önce içeriğin kaldırılması için talepte bulundu mu ?

Talepte bulundularsa dahi bana bir sey ulasmadi. Artik mail mi calismiyordu veya kendileri mi gerek duymadilar bilemiyorum

Bu sene o iş biraz sıkıntılı. Kurdaki aşırı hareketlenmeden dolayı bu yaz bir sürü uzun dönem araç kiralama şirketi battı. Yolda polis milleti durdurup altından kiralık aracı aldı hatta hacizli diye. Batmayanlarda işini sağlama almak için fiyatları baya yüksek tutuyor.

**Bir çok filo kiralama şirketi araçları Euro üzerinden kredisi ile almıştı. Ancak uzun dönem kiralama esnasında Euro kurunu sabitledikleri için ciddi zarara girdiler.

Kiralama fiyatlari uçtu. Bu sonbahardan itibaren şirkette, kiralama yerine satin alma yoluna gittik.

kimse 6 aydan uzun süreli araç vermiyor. fiyatlar da ortalamanın baya üzerinde.

eskişehir dediğin bir ucundan bir ucuna taksi ile 30 tl zaten, ayrıca dünyanın en dar yollarına sahip ara sokaklar, park yeri sıkıntı merkezde iseniz. bence saçma.

kiralık araca yıllık kira bedeli en kötü 20 bin lira tutacaktır. kendisine önerim bu rakamlara biraz eski de olsa kendi aracını satın alması olur. hyundai getz yeni evli bi çifti bence kaldırır düşük kmlilerinin fiyatları da 35 civarlarında. yaklaşık 2-3 sene içerisinde aracın borcunu kapatırlar ve ardından ellerinde birikimleri olur.

Bilgisayarda yaklaşık 15 senedir Apple kullanıyorum ve bence evet Windows amelelik.

Bilgisayar konusunda Apple gerçekten sorunsuz. Şu 15 senelik süreçte nerdeyse hiç sorun yaşamadığımı söyleyebilirim.

Telefonda Android kullanıyorum ama. Telefon konusunda bilgisayardaki kadar arayı açamıyor Apple.

Ama tabii ki 24 bin TL uçuk bir rakam, en üst donanım seviyelerini alıp son teknolojiyi yakalamaya çalışmak biraz müsriflik gibi geliyor bana.

Eger bilgisayarla is yaparak para kazaniyorsan windowz’un salakliklarina giden bos vaktini geri kazanacagindan parasini cikaran bir alet kendisi.

mac’in olayi budur: “just works”

En büyük hamallık linux asıl. Bir kur anlarsın.

Apple ürünleri gerçekten kaliteli ve çok güzel amma ve lakin çok pahalı. Aşırı pahalı. Öyle böyle değil.

Abartılıyor. Burda karşılaştırma yapılırken şöyle bir hata yapılıyor. Macbook'lar standart notebook'lar ile karşılaştırılıyor ve sanki hep daha iyiymiş gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. Ama bir high-end notebook ile karşılaştırdığınızda aslında donanım kalitesi ve donanım stabilitesi olarak aynı fiyat bandındaki üründe macbook'lar biraz daha geride kalıyor.

Diğer taraftan windows / macOS karşılaştırması farklı bir kulvar. MacOS windows'a göre çok daha stabil evet, 1 ay bilgisayarı kapatmasan da birşey olmaz. Kullanım kolaylığı olarak ise hangisine alıştıysan o daha iyidir. Mesela Mac'te bir notepad++'ın olmayışı beni hep bir adım geri çekiyor. Bir başkası içinse mac'te olan ama windowsta olayam bir tool buna sebep olabilir.

Denk işleri yapabileceğin windows bilgisayar fiyatları da 15 bin civarında olduğu için mac alıcı buluyor. yoksa o kadar parası olan insanlar aptal değil.

pro olaylarına çok hakim değilim. MacBook Air kullanıyorum, parasına kesinlikle değiyor.

Vaktin kısıtlı, az zamanda çok iş yapman gerekiyorsa, o kazandığın vakit harcadığın paraya değiyorsa evet o parayı vermek değiyor. Evde Mac Pro'm var, ofiste ise Macbook 12 kullanıyorum (üçüncü mac'im). Zerre pişmanlık duymadım harcadığım paradan.

10 yildir aktif olarak hem macbook hem windows hem de linux kullaniyorum. ortalama bir kullanici icin cok bir olayi yok. ama development icin windows'tan daha rahat kesinlikle. bence en buyuk artisi unix tabanli olmasi ama linux'e gore UI/UX acisindan daha basarili olmasi. windows ve linux'un birlesimi gibi birsey. istedigin zaman terminal ortaminda akabiliyorsun, istedigin zaman grafik tabanli arayuzde takilabiliyorsun. klavyesi ve trackpad'i gercekten cok kullanisli. macbook disinda hicbir laptop klavyesinde adam akilli kod yazamadim. surekli bir typo vs. macbookta hic bakmadan yazabiliyorum. trackpad'in hassasligi, multi touch destegi vs. harika.

ama evde masaustunde windows kullaniyorum. gerektiginde kod da yaziyorum ama terminalde isim oldugunda windows'un komut satiri cok kotu. evet unix komutlarini yukleyebiliyorsun vs. ama bir unix ortami olmuyor maalesef. oyun oynamak, video izlemek icin vs windows daha iyi. bir de talasas'in dedigi gibi notepad++ gercekten harika. bunun bir mac muadilini bulamamk cok koyuyor.

windows stabil degil diyen de ne yaptigini bilmiyor demektir. benim windows 7/24 acik. guncellemeler disinda restart bile atmiyorum. her onune gelen uygulamayi, crack'i vs yuklemezsen windows da stabil.

ha kendime macbook alir miyim? zannetmiyorum. ama sirket tarafindan verilen bilgisayarlarda her zaman macbook tercih ediyorum. belki freelance calismaya baslarsam o zaman macbook alabilirim kendime.

Oyle deme.
Piyasasina gore pazarlik payi birakacak sekilde bir rakam belirt

"Tecrübesiz olduğum için" deme de, nasıl istersen... Çok yüksekten konuşmak kadar kendini küçültmek de iyi değil.

tecrübesiz istanbul piyasasını bilmiyorum ki. bir sürü etmen var ben nasıl bileyim piyasayı, kaç para edeceğimi.