berlin gaplanı

miyazakiden açın bitane.

kaplan yok maalesef diğerlerinide izlemişiz :)

ratatouille

animasyon olmasa da starwars gayet güzel bir seçim olur bence.

pixar animasyonları olabilir.
cars, up falan.

monsters inc.

the incredibles

yuh abi naptınız 12 yasındaki elemana. aç abi lord of the rings serilerini,buyutmeye basla aslanı

wall e veyahut otuncak hikayesi 3.

babamın penguenleri

www.imdb.com

jackass 3d ile şenlendik sağolasınız.

Despicable Me

önce atom şeklinde olan layer'a sağ tıklayıp o layer'ı rasterize edin. ardından rasterize edilmiş layer'ın thumbnail'ına (burası önemli, layer'ın o pencerede görünen küçük resmine) sağ tıklayıp 'select layer transparency' deyin. sonra arkaplan layer'ına gelip ctrl+c ile o kısmı kopyaların. artık panodaki istediğiniz kısmı istediğiniz herhangi bir yere transparan olarak yapıştırabilirsiniz.

umarım doğru anlamışımdır sorunuzu.

2. layerdeki şekli (o atomik şeyi) rasterize et, sonra seçme tooluyla siyahları seç, hatta aynı anda ctrl a basarak ortadaki daireyi de seç, sonra seçme durumu devam ederken (kenarları ivil ivil yanarken), layer olarak bir altı seç sağ taraftaki layer kutusundan, ctrl+c ile kopyala, ctrl+n ile yeni bi sayfa aç, ctrl+p ile yapıştır.

Reserved children with low self-confidence and inferior social skills may be delayed in social approval. Due to continuous rejection, some shy children are so discouraged that they eventually give up all hopes for joining a peer group.

As game is considered a natural activity, many parents fall into the trap of faulty thinking that playing games should be confined to preschool years and ceased during school period. However, the play need of schoolers should also be satisfied in order to support the child's development and education.

birebir değil.

eflatun cem güneyin kitaplarını bulun.

behçet.

hastalık,
parasızlık,
platonik aşk,
bide yay burcu kadını.

şeker hastalığı

koah

orta kulak iltihabı

cevaplar için teşekkür ediyorum. ancak aradığım böyle diş ağrısından ziyade hakkaten öldürse daha iyi diyebileceğimiz bi şey. behçet gibi hastalıklar da evet süründürür hakkaten ama mesela ben biraz daha somut bi şeyler arıyorum (sigara gibi - ama bağımlılık yapıcı maddeler dışında)

kafamı açmak için soruyorum bu çerçevede her şey olabilir.

Ne istediğini bilmeyen hayatına dahil dengesiz insan tipi

hayırsız bir karı, koca, evlat.

umutsuzluk, ne beklediğini bilmeden beklemek.

böbrek taşı. net

"penis"in işlevsizliği nokta

hangover

kendini bağlattırabilirsin.

birisi seni sabah bağlasın sonra çeksin gitsin akşam gelsin çözsün.

müthiş bir deneyim olacaktır. binlerce kez ölmeyi isteyeceğini tahmin ediyorum.

işkence.

cehalet

bok.

yatırmayı unuttuğun sayısal lotoya ikramiye çıkması

(bkz: beşiktaş jk)

(bkz: göt kanseri) :(

örneklerle:
www.google.com.tr

(bkz: aşk)
(bkz: pms)
(bkz: para)
(bkz: abazalık)
(bkz: kaşar)
(bkz: piç)

bu dediğiniz dermatolojik rahatsızlıklar için sıkça kullanılır, ama özü itibari ile anlamı "öldürse daha iyi" demek değildir. Öldürmez, bir şey yapmaz o anlamda ama hayatın boyunca çekersin manasına gelir.

benim yeğen 6,5 aylık doğdu, 1080 gr. doktor büyüme konusunda 3 yaşına kadar mı ne, doğması gereken zamana göre düşünülür demişti. yani 12 aylık olduğunda aslında 9 aylık gelişme göstermesi beklenicek gibi.

erken doğumdan kastın ne olduğu da önemli, 37 hafta ve sonrası erken kabul edilmiyor.

sui, 35 haftalık doğum için doktor erken doğum yazdı raporuma. 35. haftanın ilk günü doğum yapmıştı.m

Yabancı forumlarda, çocuğun kaç aylık olduğunu yanına da parantez içinde erken doğmasaydı kaç aylık olacağını "düzeltilmiş x aylık diye" yazıyorlar. Yani mesela 8 aylık doğmuş bir çocuk, atıyorum 3 aylık olduğunda, çocuk 3 aylık (düzeltilmiş 2) falan diye geçiyor, demek ki gelişimi ona göre takip ediyorlar, yani aaaa 3 aylık çocuk neden şu kiloda demiyorlar, 2 aylıkmış gibi davranıyorlar boyuna kilosuna... bence öylesi daha makul zaten, belki 1 yaşından sonra diğerleriyle eş şekilde davranabilirler hani artık yakalamıştır diye.

hiç faydası olmadığına katılmıyorum.fakat içindeki koruyucu maddelerin zararlı olduğu söyleniyor.eğer evinizde yoğurt yapmak istiyorsanız market sütü ile değil direkt inekten sağılan süt ile yapmanızı tavsiye ederim.eğer tarif isterseniz onu da yazabilirim.

peki yoğurt yaparken de içine yoğurt koymuyor muyuz?

f3n0men'e ilaveten evde yapılacak yoğurt için kullanılacak maya da farklıdır. biraz daha ekşidir. hazır yoğurtlarla olmuyor.

makinenin bir olayı yok sadece gerekli ortamı sağlıyor ki evde rahatça bu ortamı kendin de sağlarsın, başlangıç için maya olarak komşudan bir kase ev yapımı yoğurt alın, ve f3n0men'in dediği gibi pastörize süt yerine doğal süt kullanın. yoğurdun son kasesini bir sonraki yoğurdun mayası olarak ayırırsanız, sonsuza kadar aynı yoğurdu yiyebilirsiniz.

sütü kaynatıyorsunuz daha sonra parmağınız ısısına dayanacak kadar soğutuyorsunuz.içine iki kaşık yoğurt koyup karıştırıyorsunuz(5 litre süt için)
tencerenin ağzını kapattıktan sonra,bir örtüyle güzelce sarıyorsunuz.üç saat sonra kontrol ediyorsunuz,yoğurt kıvamına gelmişse tencerenin ağzını açıp buzdolabına koyuyorsunuz.ayrıca,yoğurt dolapta 24 saat beklerse daha koyu kıvamlı olur.

Makinesiz çok basit şekilde hatta maya olarak marketten alınmış yoğurt kullanarak yoğurt yapmak mümkün. Anneannem eğer kendi yaptığı yoğurttan kalmadıysa bu şekilde yapıyor ve mayadan dolayı bir sorun olmuyor. ikinci kez yapmak için birinci yoğurttan ayırırsınız sonraları.

market sütleri yağ oranına bağlı olarak sulandırılmış olabilir dolayısıyla size gereken taze süt. ama tabii şehirde olduğunuzu varsayarak bu mümkün olmayabilir o zaman günlük sütlerden de yapılabilir. sonuç gerçek süt kadar iyi olmayabilir tabii..

sokak sütü bulabilirseniz en iyisi tabii ama günlük süt de olur. maya olarak normal hazır yoğurdu kullanabilirsiniz, br kere siz yaptıktan sonra kendi yoğurdunuzun mayasını devam ettirebilirsiniz, tutmuyor diye bir şey yok (nasıl salladı bi arkadaş anlamadım) makine yoğurdun tutma ihtimalini %99 lara taşıyor, siz evde sararak tuttuğunuzda, özellikle kış aylarında tutturamayabilirsiniz, ama onun haricinde bi numarası yok.

Market yoğurtlarının yararsız olmasının sebebi süt benim bildiğim kadarıyla. O kutu, uht sütlerle evde yapsanız gene yararsız oluyor.

Ben Kadıköy'deki bir şarküteriden haftalık alıyorum açık süt. Bolu'dan geliyormuş. Evde kaynatıyorum. Kaymağı da oluyor bi güzel. Sonra ılıyınca mayalıyorum işte. Çok güzel bir yoğurt oluyor.

Makinenin bir özelliği yok, ben de vakit olarak sütü kaynat - ılıt - mayala - sar/sarmala olayını gözüm yemediği için organik yoğurt alamaya karar verdim.

500 tl nedir hocam? ütüye 500 lira mı verilir =)

ha eğer isterseniz şu pres ütülerden alabilirsiniz. www.duyguticaret.net

steam generator modeller var. onlara bakabilirsin. bosch'ta var mesela.

benim ev arkadaşı bankada işe girince gidip Esse `den baya bi para verip kazanlı bi utu aldı. dedigin gibi iyi per.
formansı var anlattıgına gore. simdi baktım adı Essenso sanırım modelin..

@mahoni; press ütü piyasadaki en kötü ütüdür.
evet 500 yahu. ev ev değil çamaşırhane mübarek. her gün elbiseler makinaya giriyo. 4 kişilik dev ailemiz var. :)) bu zamana kadar 50 ye 100 e aldıklarımızdan performans göremedik. bir yıla kalmadanda patladı çatladı bozuldu.

tefal kullanıyoruz biz annemin evinde çogzel modelini tam bilmiyorum ama buhar jeneratörlü olarak geçiyor o seri, onlara bakabilirsin.

ütüde tefal ya da phillips en güçlü buharlısı neyse ondan alacaağnız, ama bi ekstra tüyo daha vereyim, beğenirsiniz beğenmezsiniz, %100 pamuklu gömlek almayın, ütüde adamın ebesini belliyor.

iki sene yüklükte kalmış keten perdeyi bir dakikada jilet yapar:

www.igneiplikburada.com

bu konudaki birikimim için (bkz: gömlek ütülemek/@compadrito)

www.imdb.com

Alive vardır pek meşhur. Açlıktan ölenleri parça parça yemeleri var.
ancak bunda rugby takımı var kamptan dönen.

tr.wikipedia.org'nin_571_sefer_say%C4%B1l%C4%B1_u%C3%A7u%C5%9Fu

neden taşınıyorsunuz? onu da belirtirseniz, ona göre semt söyleriz.

bornova ve hatay derim ben. balçova da olabilir ama orada kiralar biraz daha yüksektir.

Alsancak'ta bile bulunur eğer o parayla 1+1/2+1 ev varsa Alsancak'ta :). Gerçi 1+1 lerde çok abuk bir fiyat sistemi vardı en son.

belirli bir neden yok, işe falan başlamıyorum yani. İzmir'de de çok arkadaşım var, oraya yerleşeyim diyorum..

750-1000 arasına en güzel yerde bile 1+1 bulursunuz. İyi semtler karşıyaka, bostanlı, bornova, balçovadır.

biz 650 tl ye bornova özkanlar pazar yerinin içinde oturuyoruz
3+1

Taşın alsancağa anasını satıyım, 750-1000 e kral gibi evler var bırak 2+1 i.

Ben 500 e 1+1 de iş hanı gibi bi apartmanda kalıyorum.

hep soyak siesta ve mavişehir ilanları dolu, bir falsosu mu var buraların?

Soyak'ın da mavişehir'in de falsosu yok. Sadece oralarda ev kiraları İzmir genelinin üzerinde olduğundan çok ilan görüyorsunuz.
Doğalgaz İzmir'e yeni giriyor, o yüzden tutacağınız evde doğal gaz/kombi olup olmadığını kontrol edin.
Bir de, iş yerinize bağlı olarak Bostanlıyı da düşünün derim.

herşeyden önce aracınız için triptik belgesi almanız gerekir.

www.turing.org.tr

en son benzin yunanistan'da türkiye'ye göre daha ucuzdu ama kriz sonrası ne olmuştur bilmiyorum.
istanbul'dan gideceğinizi var sayarak istanbul-selanik 600km kadar, aracınızın yaktığı yakıt miktarına göre hesaplarsınız işte..

kalıcak yerler için de venere.com da Thessaloniki olarak aratıp otel fiyatlarını görebilirsiniz.

bir de eğer yoksa, vize masrafınız olacaktır.

otobüsle gidip orada araba kiralasanız daha ucuza gelir...

E924 POTASYUM BROMAT, E928 BENZOİL PEROKSİT miş.

ekmeği kar beyaz yapıyor. evde yapılan ekmek öyle olmuyor, daha koyu oluyor içi. gıcık kapıyorsanız bir ekmek makinesi öneririm.

Ben okulun hocası olarak söyleyeceğim ama kesinlikle orada çalıştığım için söylemiyorum, yani her bölüm için hayatta söylemem zaten, izmir ekonominin psikoloji bölümü iyidir. ve biraz da serttir, okulun en baba bölümlerinden (ben psikolojide değilim)

izmir ekonomi diyorum.

görmüştür göreceği kadar bir daha görse ne çıkar yahu, anne bu.

popo önemli bence doktora git.

gösterirdim, ona göstermeyecezde kime gösterecez amk? zamanında az bokumuzu temizlemedi çünkü. hem iki günlük doktora gösteriyozda anamıza mı göstermeyecez lannnn..

bir alternatif olarak babayı da düşünebilirsiniz.

hacı annen bu yabancı değil. kıl dönmesi falansa işi uzatma önce annene sonra doktora göster.

baba derim bende

ben de bi tek anneme gösteririm heralde.

açık sularda kısmından, sorunun yanakta olduğunu çıkardım ben. öyleyse hiç çekinmeden rahatlıkla gösterilir anneye. öyle olsa ben de gösteririm mesela. ama ne bileyim iç tarafta olsa göstermem. kıllı kıllı koca adam götü, açıyosun, domalıyosun annenin önünde. "bak, bi şey var mı?" diyosun. aboov.

valla bende kıl dönmesi olmuştu. doktor ameliyat dedi internetten biraz araştırdım annemde sağ olsun günde 2 kere temizledi ve pisliği aldı cımbızla krem falan ile 1 ayda kapandı ameliyat olmaktan kurtuldum anne lan bu var mı ötesi göster sonrada doktora git.

annen göreceğine doktor görsün :)

annem yerine doktora gösteririm daha az stresli olur.

çek fotosunu koy biz bakalım :)

gösteririm tabii ki nolcak

aç aç aç aç aç :D

o kadar doktor var ila biri yorum yapar.

biğarkadaşa göster *

eğer kıl dönmesinden şüphe ediyorsan ve bundan utanıyorsan kimselere söylemeden internetten genel cerrahiye randevu alıyorsun gidiyorsun muayeneni oluyorsun. kıçını yabancı da olsa en azından profesyonellere emanet ediyorsun. kıl dönmesi babında...

annem beni çok defa tamamen çıplak görmüştür, hiç de çekinmem. sonuçta kukusundan çıktığım bir insandan bahsediyoruz, neyimden utanayım ki?

Biri 3 biri bir yaşında günde en az 15 kere kıç görüyorum, hiç enteresan bişi yok, 20 sene sonra gelip gösterseler gene enteresan bişi olmaz yani. Annen poponu muhtemelen binlerce kere gördü, bi baksın, geçmiş olsun.

hayır.

ekşi sözlük beni geri zekalı yaptı

tabi yav.
hangi kondomun daha iyi olduğundan tut da insanların davranışlarına empatiyle yaklaşmaya kadar birçok şey kattı bana duyuru.

sözlüğüyse daha çok filmler hakkında yorumları okumak ve kişi ve sitelerle ilgili bilgi edinmek için kullanıyorum.

asla.

duyuru biraz olumlu yönde

ekşide yazar değilim ama günde 30 dakika girerim sonra sinirlenip çıkarım, çünkü empati yoksunu insanlarla dolu; daha doğrusu orada empati kurmamak sana bir artı(!) kazandırıyor gibi, birilerini karalamak ego tatmini oluyor insanlar için.

tabiki. çünkü insanlar burada iyi kötü her şeyini anlatabiliyor. misal insan burada kendisinden daha dertli ya da kendi durumundan daha çıkmazda olan insanları görünce, vay lan demek benden daha kötüleride varmış diyor ve böylece içi birazda olsa rahatlıyor. rahatlıyor derken başkalarının kötü durumuna sevindiği için değil tabiki, evrende yalnız olmadığını anlayınca rahatlıyor. yaşadıklarının sadece kendi başına gelen bi istisna olmadığını görünce içi birazda olsa yumuşuyor yani. mesela geçenlerde bi arkadaş evlenme aşamasına geldikleri sözlüsünü, kendisini aldatırken yakalmış facebookta. şimdi insan bunu görünce kendi kendisine, lan biz 2 günlük kız için dertlenirken adamlar neler neler yaşıyorlarmış diyor. ve bu gibi durumları öğrenmesi kendisi için tecrübe oluyor.

bi diğer konuda, fikir alışverişi. adam çıkmazda diyelim, buraya geliyor anlatıyor derdini. o konuyla ilgili daha önce tecrübesi olan birçok insan yol gösteriyor kendisine. bunlar günlük hayatımızda karşımıza çıkan birçok konuda bize yardımcı olan önemli hususlar bence. internetin nimetleri diyebiliriz hatta..

eyormlamam bu gadar

edit: ergenlik diyenler okusunlar bunu özellikle. herif evlenecemiş direkten dönmüş diyorum yav.

şöyle bişey başıma geldi
gündüz çizgi filmin birine bakarken bir yorum yaptım. yorumda da kardeşim açmış izliyorduk dedim.
sonra yorumumun bu bölümüyle alakalı bir mesaj aldım.
çizgi film her yaşta izlenebilir, ben izlemiyordum kardeşim açtığından baktım demek için yazdıysanız sizin için üzüldüm dedi.
haklıydı. teşekkür ettim kendisine.
çizgi filmler yalnız küçükken izlenir gibi saçma bişey düşünmüyorum artık.

ve bu gibi konuların ergenlikle alakası olsa, o zaman atasözlerinide sadece ergenler okusun amk. hepimiz ara sıra başımıza gelenlerden dolayı, lan atalarımız boşuna şöyle şöyle dememiş diyoruz çünkü.

Ben insanların düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerini gerektiğini sözlükle anladım.

2003 yılından beri sözlük yazarıyım, 2003te girdiğim entrylerle sonrakiler arasında empati açısından uçurum var. Yıllar içinde sözlük+duyuru, beni daha çok empati kurabilen, daha fazla diğerlerini anlamaya çalışabilen bir insan yaptı. Başka faktörler de vardır muhakkak ama sözlüğün etkisini yadsıyamam.

dilekçe yazıp dava aç, mahkeme %99 kapatılması yönünde karar ver. kararın yazdığı o belgeyi google'a faksla.

Nasıl açıcaz. Prosedürü nedir ?

adliye onunde arzuhalci denir, parayla dilekce yazan dayilar olur.

şikayetçi olurken blogspottan şikayetçi olma ama, sonra bütün blogspotu kapatıyor salaklar. xyz.blogspot.com'tan şikayetçi ol.

makale okuyarak, içlerindeki güzel kelimeleri, kalıpları bir yere not alıp kendiniz de kullanmaya çalışarak. çok eğlenceli konularda yazılmış makaleler vardır, örneğin tüketici davranışları vb. eğlenerek okuyabilirsiniz.

Bi tane atayım misal:
Giiliz Ger and Russell W. Belk. I'd Like to Buy the World a Coke: Consumptionscapes of tbe "Less Affluent World"

www.provost.bilkent.edu.tr

grammer hataları kolay ama makaleni yazdıktan sonra al eline başka makalelerle karşılaştır, büyük ihtimal en önemli eksiğin savunduğun görüşü savunmandır, yani support detail dediğimiz şeyler, kendini eleştirirken acımasız ol biraz da şimdilik.

Her ne kadar eğlenceli konuları okumak zevkli olsa da becerebiliyorsan ağır konular oku (mesela ben tolerans hakkında yazıyordum, yazarken çok sövmüştüm ama inan çok şey öğrendim) , söyleyecek çok şey var ama bunlar da yararlı olur eminim, kolay gelsin:)

bol okumak lazim, okudukca begendigin kaliplari cümleleri bir yana not etmek lazim. yazi egitiminin başında kopya cekmek, taklit etmek caizdir. sonra sonra kendi kaliplarini olusturur yazarsin. güncel konularla ilgili ciddi makaleler okumak icin the guardian, badsubjects ve bbc.co.uk adreslerini öneririm. asıl mesele ilgini ceken, okudukca birseyler ögrendigin ve keyif aldigin seyleri okumak.

ben bu ara "çalışmanın temel sorunsalı" kalıbına takmış durumdayım.

değişik bir isim olmasın. yani mustafa, osman, ahmet falan olmasın da, en azından biraz duyulmuş olsun. tek tavsiyem budur. çocuk telefonda ismini söylediğinde karşıdaki anlasın. yani "acatay", "canat", "ceben" falan gibi isimler koymayın sırf değişik diye.

favoriledim. cevaplar benim de işime yarayabilir.

sarp, orçun falan gibi top isimleri olmasın da ne olursa olsun.
deniz olabilir mesela :)

bora koyun.

gerisi gelir zaten.

kiritsuyunu dinleyin bence gelecege yatırım yapmak gerek

toprak, ateş, rüzgar, deniz, uzay, anka, devrim, ozan

bence barış her daim güzel.
bir de bi ara sadri alışık hayranlığımdan sadri diyordum ama kararsızım..

birkaç isin seçin sonra sırayla gözünüzün önüne bir bebek, bir ergen, bir çalışan genç adam, bir de yaşlıca bir amca getirin. tek tek hepsine o isimle hitap ettiğinizi düşünün. "hanimiş de xyz!" "xyz yeter evladım kalk o bilgisayarın başından!" "xyz bey raporlar hazır mı?" "xyz dede, beni parka götürsene!" hepsi kulağınıza hoş geliyorsa durmayın o ismi koyun.

Bizimkinin ismi Bilge valla, isterseniz koyun, kıskanmam etmem.

toprak
hem sık kullanılan bir isim değil, hem karizmatik ve erkeksi.

bir de şimdi aklıma geldi, eskiler - hangi kabile mi ne hatırlamıyorum - çocuğun/hayvanın vs. kendi ismini seçeceğini düşünürmüş. yani diyelim bir çocuk sürekli taşla oynamayı seviyorsa adı kaya gibi. biraz saçma bir örnek oldu da. çocuk doğduktan sonra sürekli çıkardığı sesler ya da huyuna suyuna bakıp ona yakışır bir isim verebilirsiniz. pek türk usulü değil ama ben düşünüyorum ileride uygulamayı :))

isim seçimi değil de meslek seçimi için su nanesi'nin dediği gibi bir şey yapılıyor. adı da diş buğdayı.

teşekkür ederim değerli dostlar. lakin babasının adı barış. önerilerinizi iletiyorum anne adayı canım dostuma. hepinize teşekkürlerini iletiyor.

önceki gün kocasının dedesi öldü ve onun ismi ali osman'mış. o ismi koymayı da istemiyor. ısrar ederlerse sadece ali'yi alıp bir isim daha eklesem diyor. bunun için neler diyorsunuz?

anne adayı arkadaşım şimdi de "eymen ali" ve "ali eymen" arasında kalmış. önerileriniz için sonsuz teşekkür... :)

1. 5inde yaptıkların bu aykine yansır. belli bir saatten sonrası (akşam 8 olabilir), sonraki aya yansıyabilir.

2. 150 lira üzerinden hesaplanır.

1- Görünür. Gece 12'ye kadar ne yaparsan yap görünür.
2- Kalan 150 lira üzerinden + 300 lira üzerinden 10 günlük faiz işler (hesap kesim ve son ödeme arası 10 günse misal)

Gece 12'ye kadar yaptıklarının hepsi gözükmeyebilir, büyük bir ihtimalle de gözükmez.

adalet meslek yüksekokulu istiyorlar diye duymuştum ama, duyum benimki.

farketmez... bilgisayar sertifikası ve kpss den 70 almış olma şartı ile basvurabilirsiniz... adalet ve bilgisayar bölümü mezunlarından sertifika istenmiyor sadece...

@ ataman sen adliyede mi çalışıyorsun yoksa

hayır , sınavlarına çok girdim biliyorum..

aldırsın.

aldirsa bebege niye yazik, savasta tecavüz magduru kadinlar da ayni sekilde düsünse, aldirmayayim zorla becerdiler beni ama cocuga yazik, günah falan dese, cocugu her gördügünde yaşadigi utancı hatirlamayacak mi?

bebege yazik falan degil, tıbbi ve etik sınırlar aşılmadıgı sürece kürtaj iyi birseydir.

ortada bebeğe yazık diye bir durum yok, ortada bir bebek yok henüz zira. ayrıca zaten tecavüz vari bir durum da söz konusu. türkiye yasalarına göre 2 ay 10 güne kadar aldırılabilir.

bu olay gerçekse lütfen bir daha kadın adamın ülkesine hem deçocukla birlikte gitmek gibi bir hata yapmasın. mümkünse de izini kaybettirsin, adam buraya gelse de bulamasın.

kesinlikle aldırsın bebeği. tabi ki vazgeçmesi kolay değil ama diğer yandan hem yeni doğan bebek, hem diğer çocuk, hem de anne için herşey daha da zorlaşacak..

aldırsın. o çocuk dünyaya gelse de hayat zindan olacak gibi.
allah kolaylık versin

Anne olmadan önce bu soruyu sormuş olsaydın cevabım aldırsın olurdu. Şimdi değil. Bu işler uzaktan bakıp yorumlanabilecek mevzular da değil. Kadın kendini nasıl huzurlu hissedecekse öyle yapsın.

evet sagolun fikirlerinizi paylastiginiz icin. kadin bid aha asla oraya gitmeyecek. adam olse cenazesine gitmez cocugunu da gondermez. ortadan kaybolmasi mumkun degil malesef . sui o da oyle dusunuyor :) anne olmadan once olsaymis hic dusunmezmis ama simdi zorlaniyor karar vermekte

aldırsın,
dünyaya bir demet çiçek değil, bir çocuk getirecek.

sürekli tedirgin, diken üzerinde yaşarken bunu çocuklarına hissettirmemesi imkansız. zaten bir çocuğu var ve bu psikoloji ile büyüyecek, ikinciyi ateşe atmak niye?

maddi olarak zorlanacak; en azından bir çocuğa daha iyi şartlar altında bakmak varken, ikinci çocuğu ateşe atmak niye?

uçaklarda bile oksijen maskesini önce anne kendisine, sonra çocuğuna taksın derler. anne iyi olmadıkça (maddi ve manevi) çocuklara da bir şey veremez.

şu noktada @atmacaged +1 kesinlikle katılıyorum. "tıbbi ve etik sınırlar aşılmadığı sürece kürtaj iyidir."
istemeden yapılacak doğumla gelecek çocuğun sorumluluğunu ve yaşadığı sıkıntıları nasıl göğüsleyecek?

kürtajın eşiğinden dönmüş bir bebek ve şimdi yetişkin bir olarak bu dünyaya gelememiş olmayı pek çok kez tercih ederdim. gerek yokmuş.

aldırsın derim. yalnız şunu da unutmayın, bir bebek aldırmak kadının psikolojisinde uzun uzadıya sorunlar yaratabilir. çok ama çok büyük bir olaydır kadınlar için. ama tabii o çocuğu doğurursa, bu durumda daha fazla psikolojik sorun çıkacakmış gibi duruyor. bu sebepten aldırması, kötünün iyisidir.

wireless sifrenizi degistirin. modem ayarlarindan sadece tek bir IP nin girebilecegi sekilde de ayarlayabiliyordunuz sanirim.

Aha süpersiniz ya, evet eve gidince direk mac filtrelemesi yapıyorum.

Peki virüs mirüs varsa onu nasıl şeederim? ESET çalışıyor gerçi aletlerde?

Bu arada şimdi ttnetten tek şifre aldım, tarifeye baktım İŞYERİM NET4 Başlangıç Paketi diyor bu ne be? 33.50'yi sanırım o yüzden ödemişim 7 aydır?

kablosuza giren bir o.ç. varsa emin olun 2gb kullanıp bırakmaz, ama, bence bir de kotasız bir tarifeye geçmeyi düşünün. madem interneti ailecek az kullanıyorsunuz, uydunet 3mbit sınırsız aylık 33 lira olması lazım. hem kota aşımı olursa başınız ağrımaz, hem de ttnet değil.

heh bir de, eset nod32 varsa makinede, virüs olacağını sanmıyorum. yine de bi (bkz: combofix) yapmayı deneyin isterseniz.

Bu arada fatura ayrıntılarına bakıyorum şimdi:

15.12.11 19:50:57 576 0,01
16.12.11 19:51:03 43200 109,03
17.12.11 19:51:02 43200 0,63
18.12.11 19:51:01 43200 1,26


20.12.11 10:08:24 32523 17,14
21.12.11 10:08:45 43201 56,19
21.12.11 10:28:06 391 0,01

22.12.11 05:31:33 43200 184,94
23.12.11 05:31:32 43200 288,67
24.12.11 05:31:31 43200 6,75
25.12.11 05:31:30 43200 101,39
26.12.11 05:31:29 43200 84,42
27.12.11 05:31:29 43200 209,68

böyle arka arkaya 6 gün mesela aynı saatte başlayan bi saniye sayacı var, normal mi bu? saçma bi sebeple mi işkilleniyorum?

6 gb çok kolay yenebilir hele yaptığınız aktivitelerle.. ama yine de siz şifrenizi değiştirin

- Kablosuz ağ güvenlik ayarlarınızı WPA2 (Şifreleme) kullanacak şekilde, SSID Broadcasting'i (Ağ Adını Yayınlama) kapatarak güncelleyin...

- 6GB hiç bir şey. Höh deseniz geçilir. TTNET hızları arttırıp, kotayı sabit tuttuğu için yoluyor bizi o şekilde.

- Her 24 saatte bir kullanım miktarı güncellenir. Arada modem açılıp kapanmadıysa, o yüzden aynı saatler birbirini takip eden günlerde gözüküyor faturada.

özetle WPA2, MAC filtresi, SSID gizleme yapın.

hatta kullanmadığınız zaman modemi kapatın (power düğmesinden veya fişi çekerek)

şu sayfaya da bakın: www.ttnet.com.tr

Hocam kotayı aşma miktarıyla fiyat arasında bir terslik var. 1gb kota aşımı 10liradan fazla değil diye hatırlıyorum. (kotalı kullanmayalı baya oldu ama bir ara çok hesaplamıştım. :))
7-8 gb olsa anca 52 gelir. O da facebook'tan 2-3 video ya da çizgi film izlemeyle olmaz. Sizin kullanımınızla 6 gb. da dolmaz. Torrent de yoksa Tv izleme, görüntülü sohbet, online oyun vs. var mıdır?

afedersiniz de 6GB dediğiniz nedir ki?
ayrıca dedikleri gibi başkası giriyor olsa çok daha fazla olurdu. genelde modem arayüzünden görünür bağlı olan kişiler.. mac filtreleme yaparken ona da bakın.

benim modem arayüzünde durum/dhcp istemcilerinde görünüyor bağlananlar misal...

Yapmayın etmeyin. Twitterla facebookla 6gb. dolmaz mümkün değil.

film, dizi izleme, görüntülü konuşma falan yok. iki ayda bi kere yarım saat skype belki. zaten iki tane bebe var evde bunlara ayıracak vaktim de yok.

Netlimiter monitor kurdum ama 5 saatlik istatistik tutup sonra göçtü. Yaklaşık 80 MB falan yedi o arada. Şu an 10 dakikadır netteyim 6 MB gösteriyor, sadece duyuru, webmail ve sözlük açık. Abuk sabuk bi dosya falan indirmedim.

Ya bi tuhaflık yoksa galiba yiyor. Şu an facebook, duyuru ve ptt açık bişiye baktım, 5 dakikada 5 MB yedi. Tahminim normal bi günde ortalama 175 MB falan yiyor, bunun haftasonu vb.si de olunca 6 GB rahat gidiyor demek.

diş macunu :P
dişimi fırçaladıktan sonra acaip susuyorum:))

patlamış mısır, az tuzlu az yağlı?

talaş gibi form piskevitleri ve badem

Öncelikle hayırlı olsun, sağlıkla büyüsün.

Etrafa su koyun gidip gelip için, susatacak ekstra bir şeyler aramayın derim ben. Tahin, baklava yemeyin gerçekten de...

tursu?

Olayın çocukca hareketle ilgisi yok. Benim amacım yolcuları değil firmayı küçük düşürmek ve firmayı zarara uğratmak.

Firmanın yeni bilet bastırması yerine benim 10 Yıllık Telefon numaramı değiştirmemi önermen açıkcası garip geldi bana.

Pardon da belki de yillarca kullandigi numarayi neden degistirsin? Cok yaratici bir cozummus. Firmayi bir iki sikistirin, yasal yollara basvuracagim, bu durumu halledin minvalli konusursaniz etkili olabilir...

@freekara:

tabi numarasini degistirmeli dahasi firmadan da ozur dilemeli yeni numarasini da firmaya iletip "bu numarami da basin bilete, eski numaramdan arayanlara fazla yardimci olamiyordum bu sefer soz yardimci olacagim" demeli. Oldu olacak hayrina bilet falan kessin adam firmaya.

Neyse esasa gelirsek:

o biletlerden MUTLAKA birkac tane alin. Kenarda dursun.
Hakliyken kendinizi haksiz duruma dusurecek bir sey yapmayin.
Adamlara basvurunuzu YAZILI olarak yapin ve adamlardan bu kagidi aldik diye imza almaya bakin.
Icimden gelen ses: adamlar bileti degistirse, aramalar yarilanma omru gibi azalir. Yani gunde 100 ise kisa surede haftada 5 olur ama tamamen sifirlanmasi uzun zaman alir. Umarim tlf sadece bilettedir. Bir de bunun takvimi tukenmez kalemi var. Eger orda da hata varsa ONLARI da edinin.

Normalde adamlarin size gelip ozur dileyip ciddi sekilde maddi manevi gonlunuzu almalari lazim. Agirdan alirlarsa, dava acin dicem ama masrafi olur uzun zamanda sonuclanir elinize ne gecer?

Gecmis olsun zor durum.

telefonun sesini kıs

kanka bence firmayı istediğin gibi zarar uğratırsın ama üsturuplu yapmalısın. yani senin ev telefonunu arayan bir insana istediğin saçmalığı yapabilir, o insanla istediğin daşşağı geçebilirken, bir otobüs firması adına insanları kandırarak para toplarsan suç işlemiş olursun.

bi avukata gidip noterden ihtarname gönderebilirsin.

bık bık bık sebep ile bıy bıy bıy olduğundan, şu şu sürede bu yapılmaz ise hakkınızda şu sebep ile davacı olacağımı falan da filan da diye yazarsan resmi bir kağıt gelince seni ciddiye alırlar.

orpheusun dediğini avukata gitmeden de yapabilirsin, güzel bir metin yaz git noterden yollat. Notere biraz para verirsin ama noterden gelen kağıt adamları tutuşturur, ben avea ile 1 yıl süren salaklığı noterden çekilmiş bir ihtarname ile 1 haftada çözmüştüm, yoksa kal'e almıyorlar.

açık değildir.

2 ekim pazar günü gittiğimde açıktı.

gecen pazar değildi.

açık değil sanırım. işgalden birilerine ulaşmayı denesen çok mühim ise bunu öğrenmen?

ben bir kere ravensburger yapmaya kalktım sinir oldum bıraktım :)) renkleri açık değildi ve bir parça birçok yere gayet iyi uyuyordu. hani educada iki parça uyuyormuş gibi görünse de eline alıp kaldırdın mı görürsün arasındaki uyumsuzluğu. ravensburgerde ise tamı tamına uyuyordu.. bilmiyorum ben memnun kalmadım belki sen beğenirsin. bunun dışında bir sorunu yok ama bence bu da büyük bir sorun... educaya devam derim ben.

educadan şaşma derim ben...

parçaların mantıklılığı konusunda educa üzerine tanımam...

clementoni educa ve ravensburger yapbozun 3 buyugudur, 3 u de tatmın eder bence. mesela 4000 ve uzerınde clementonı uzmandır. 5000 parcalık bıtter cıkolataların ve sekerlemelerın oldugu clementonı tablosunu cok almak ıstemıstım ama yer sıkıntısından alamadım. ravensburger tıpık almandır, kıllıkları vardır, mısal bazı yapbozlarında(cok nadır) kutunun ustundekı resmın kenarındakı bır alan ıle bıten yapbozdakı alan tamamen degısıktır. (tabı senın yapıs stılıne gore bu normal bır durum olabılır ama %80 resme bakarak yaptıgı ıcın gereksız bır alman esprısı bence ).
2000 ve 3000 de de cesıt olarak educa kral.
sana resım tavsıye edebılmemız ıcın evın hangı odasına hangı renk duvara hangı esyanın yanına koyduguna kadar ayrıntılar lazım, o yuzden bu sana kalmış bir şey..

ravensburger güzeldir.

tefalim yok ama arzum'unki var çok memnunum, gece 9'da koyuyorum, sabah 9'da 1.5 lt taş gibi yoğurdumu alıyorum. Tefal 299 TL, Arzum 59 TL o açıdan dedim. Tefale soğuk süt koyuyorsunuz, Arzuma kaynayıp 5 dakika beklemiş sütü mayalıyorum, süt kaynatmamak haricinde ekstra bir kolaylığı var mı bilemiyorum Tefalin.

ya hacı 6,45 in silmarillionu okudum ama kitap oyle bi bayıktı ki hicbisey kalmamıs aklımda 8-10 yıl oldu ben o kitabı okuyalı. kitapları bi kontrol edeyim bulabilirsem haber veririm ..

valla ben de hatırlamıyorum ama sanki içinde kayıp öykülerden falan bölüm yoktu ayrıca çeviri iğrenç ötesiydi.

ilk aklıma gelen;
bira kapağını çakmak, kaşık, pencere pervazı gibi türlü türlü şeylerle açmak.
amcam öğretmişti, dünyalar benim olmuştu.

3 top çevirmek. dünyanın en mutlu insanı oldum.

edit: küçüklüğümden kalma olarak, kağıttan uçak/gemi yapmak.

lastikten sapan değil bildiğin tabanca yapmak. üstüne ilerleyen yıllarda sol elimle de tabanca yapabilmek ve çift tabanca insanların kalplerine aman suratıma lastik gelmesin diye korku salmak.

ıslık çalmak.
kızların ayakta işeyemediğini öğrenmek.

Ayakkabı bağlamak. Hep anneme bağlatırdım; ama bir gün tesadüfen öğrendim. Kravat bağlamak da öyle... Biri ilkokul biri lise başarılarım.

Bir de bisiklet sürmeyi öğrensem çok mutlu olacağım; ama denemiyorum son 15 yıldır.

Ağızda tükürükten balon yapıp tam yeterli miktarda havayı üfleyerek balonu uçurmak ve tek parça halinde yere inmesini sağlamak.

hissettiklerimin karşılığını bulmak.

septe-mber'in 7., octo-ber'in 8., nove-mber'in 9., dece-mber'in 10. ay demek olduğunu öğrenmek...

üç tekerlikli bisikletten iki tekerlekli bisiklete geçmek :)

ben 3 yaşındayken okuyabiliyordum, kıyasla. 3 yaşındaki çocuk konuşur yani, zeka göstergesi falan değil.

Çocuk normal. Hatta biraz geç bile kalmış denebilir ama ablasını bi doktora götürseniz? 4.5 yaşındaki çocuğun ciddi ciddi konuşması lazım çünkü. (kuzenlerimden gözlemlediğim kadarıyla söylüyorum.) 3 yaşındayken susmak bilmeyip her şeyi anlatmaya çalışıyorlardı. Düzgün telaffuz edemeseler de bazı şeyleri uzun uzun anlatıyorlardı.

Ablasını bi doktora götürün. Korkmayın ama, sorun olmayabilir. Bazı çocuklar sevmiyor konuşmayı, konuşmuyorlar.

bazı çocuklar çok geç konuşuyor ablada da çok problem olmayabilir aslında. ama çocuk normal.

Abla tam prensesliğinin farkına varırken gelen kardeşten dolayı bunalıma girmiş olabilir (olmayabilir de). Bir çocuk psikoloğu anlar o işin aslını.

tamam çocuk normal.

ablasını zaten doktora götürdük. bir sorun yok dediler. ama işte sadece biraz salak. küçük kardeşi kadar şanslı değilmiş gen havuzundan güzel şeyler düşmemiş bahtına. merak etmeyin diye yazıyorum doktora götürdük ablayı.

ufaklık normal, ablada konuşmayı reddediyor olabilir, iletişim kurmak için konuşma ihtiyacı hissetmiyor olabilir, bir psikolog gerekli bence de.

herkese +1:)
abla küçüğü kıskanıyor, ablaya ilgi göstermelisiniz. küçük çocuğu, büyüğün yanında sevmeyin:)
evet çocuk normal, abla da normal ama ilginin kardeşine yönelmesinden rahatsız oluyor.
babayım, psikologdan iyi bilirim:)

eğer 'salak' olduğu ve 'gen havuzundan bahtına güzel şeyler düşmediği' kendisine hissettiriliyorsa çocuk bundan etkileniyor ve içine kapanıyor olabilir. aynı zamanda daha zeki olduğu düşünülen küçük çocuğa, küçük olduğu için zaten popülerken bi de üstüne zeki torpili geçiliyorsa abla kıskanacak ve üzülecektir haliyle..

ablada da sıkıntı olmayabilir, ben 5 yaşımda çat pat cümle kurmaya başlamışım. üstüne gitmeyin. zeka geriliği değil ama konuşma ile ilgili bir sorun (sesinin yankısını beğenmeme, geniz eti vs olabilir)

ablasının salak olduğunu düşünmüyorum. her iki çocuğunuza da yeterli ve eşit düzeyde sevgi/ilgi gösterin. ablası salakmış, gen havuzundan iyi şeyler düşmemiş bahtına diyerek yaklaşmak kestirip atmak olur. 4.5 yaşındaki çocuğunuzu televizyonla çok içli dışlı mı tuttunuz? yaşıtları ile bol bol zaman geçirebileceği parklara götürdünüz mü?

mümkün olduğunca, yaşıtları ile iletişim kurabileceği alanlara götürün. gerekirse ilkokula başlayana kadar kreşe gönderin eğer maddi imkanınız varsa.

3 yaşında konuşmaya başlaması zeki olduğunu göstermez. 2,5 yaşında bir kuzenim var, 3 yaşına kadar dili açılır diye tahmin ediyorum. çünkü temel cümleleri rahatlıkla kurabiliyor şu an.

bakınız: www.uzmantv.com
www.uzmantv.com
www.uzmantv.com
www.uzmantv.com

3 yaşındaki çocuk baya güzel konuşur, 2-2,5 yaşından itibaren tam olarak kelimeleri çevirmese de anlamlı cümleler kurmaya başlar.

ablanın konuşmaması zeka geriliği göstermez, Einstein 4 yaşında konuşmaya başlayıp 9 yaşına kadar konuşma ve anlamada zorluk çekmiş, salak bir insan mı olmuş?

edit: Tarihçi Otto Neugebauer'den ilginç bir anektod.

Çok sonraları konuştu.Ailesi çok endişeliydi.Bir gece yemek yerken sessizliğin içinden sesi duyuldu.'Bu çorba çok sıcak'
Ailesi daha önce niye hiç konuşmadığını sorunca Albert şöyle yanıt verdi :'Çünkü şimdiye kadar herşey düzenliydi.

süper zeki değil, gayet normal.. neyse bu olayı açıklığa kavuşturmuşsunuz zaten. bu dediğinizi 1.5 yaşında yapsaydı o zaman işkillenebilirdiniz ama 3 yaş gayet normal yani. Ablasının bir sıkıntısı var, muhtemelen bir şeye kızgın, küskün falan da olabilir. Sevin ikisini de bol bol konuşun, her şeyi anlatın çok fark ediyor. Allah bağışlasın bu arada. iki dene de bende var, ayrıca Allah yardımcınız da olsun diyeyim...

Belki de kendisine"salak"oldugunu hissettiren bir babasi var olmasina ve onu kedisinin secmemis olduguna uzuntuden icine kapanmistir ki haklidir.ayrica gen havuzuyla gurur duydugun cocugun gec kalmis olabilir bile ama zeki oldugu soylenemez.anormallik sizde o kisim gayet net.

Annem psikolog, daha önce bu konuyu konuşmuştuk. 5 yaşına kadar çocukların konuşmaması anormal olarak düşünülmez demişti diye hatırlıyorum.Hele de küçük yaşta kardeşi olmuşsa. Anaokuluna göndermek, yaşıtlarıyla zaman geçirmesini sağlamak dil gelişimini hızlandırabilir.

Konuşma ile zeka seviyesi arasında bağlantı kurmak çok doğru gelmedi bana. Dilerseniz uygun bir zamanda daha ayrıntılı bilgi alıp iletebilirim.

gen havuzunuza bu kadar güveniyorsanız zaten o havuzda bir sıkıntı var demektir. Belki de kızınız buna bir tepki koyuyordur. 4.5 yaşındaki bir çocuk çevresinde konuşulan herşeiy anlar, küçük kardeşin daha çok sevildiğini, babanın evlat ayrımı yaptını vs. Ve buna tepkisini de böyle gösterir.

Bu cumle dogru mu ya bir kere?

siktir et, çevirme hiç.

Öte yandan, 1890larda doğal inci kaynaklarının neredeyse tamamen yok olmasıyla birlikte, insan müdahalesi ile inci üretimi (kültür incisi de denilebilir) denemeleri hız kazandı... gibi (birebir değil ama işte öyle)

cümle GIA'in inci kitabından..teşekkürler yardımlarınız için..

bir normal fincan suya bi tatlı kaşığı (silme falan diil baya olsun) kahve.

@sui; tesekkurler,peki bu bahsettiginiz sadece bir kisilik mi yoksa iki veya daha fazla kisi icin de uygulanabilir mi?

kahveye acıma. en önemli püf noktası bu.

bir de her bardak için yeniden yaparsan daha iyi olur.

bir fincan için bu. 2 fincan için iki fincan su, iki tatlı kaşığı kahve... kaç kişiyse çarp işte...

1 fincan kahve için;
-fincanı suyla doldur (tepeleme değil ama biraz yer kalsın)
-suyu cezveye dök
-istenilen miktarda şeker koy, sade olcaksa burayı atla
-tepeleme bir çay kaşığı kahveyi cezveye koy (kaşık suya değmeyecek ama)
-cezveyi kısık ateşe koy (eh sabır işi biraz)
-kahve suya gömülüp son kabarcıklar çıktıktan sonra şöyle hızlıca kısa bi karıştır
-şimdi buraya dikkat bi süre sonra kahve kabarmaya başlayacak ama kaynamasın yani o köpük bütün kalsın ama biraz da kabarsın (burası artık deneyim işi)
-sonunda da kahve normal bir hızla fncana aktarılır, ne hızlı ne yavaş

+eğer bir kaç fincan olacaksa ölçüler değiştirilip aynı sırayla yapılır. fincanlara aktarırken köpüğün yüzey alanını gözeterek fincanlara biraz biraz paylaştırılır. köpüğü önceden biteceğinden kalan köpüksüz kahve çok çok yavaşça paylaştırılır ki köpük bozulmasın.

+eğer biri şekerli biri sade kahve yapacaksanız ya ayrı cezvelerde yapın, ya da şekeri fincana koyup köpüğün fazlasını o fincana koyup birrazcıcık karıştırmayı göze alacaksınız.

köpük dediğin şey, taze kavrulmuş kahvenin saldığı gazdır. ne kadar taze kavrulmuş kahve, ne kadar taze öğütülmüş kahve, o kadar çok köpük. dört ay önce kavrulup öğütülmüş, o zamandır dolapta duran kahveden çok bi köpük beklemeyin. koyduğunuzda köpüklü olur da ikram edene kadar söner gider.

bir fincanı tepeleme suyla doldur. su az kalırsa fincandaki telve de artar.
her bir fincan için 1 tatlı kaşığı tepeleme kahve koy
orta şekerli istiyorsan 1,5 - 2 kesmeşeker kullan.(gene fincan başına)
kısık ateste pişirmeye başla. karıştırıp karıştırmamak sana kalmış. ben genelde kahve çöktükten sonra 1-2 defa döndürürüm kaşığı şekeri yesin diye.
kabarmaya başlayacaktır. kaşık yardımıyla köpükleri almaya başla.iyice kabardığında ateşten al birazını fincana aktar ve yeniden ateşe koy. (aksi halde çiğ kalır kahve) ama dikkat et bu sefer fazla tutmamalısın aksi halde yakarsın kahveyi. yeniden kabarmaya başladığında geri kalanı da fincana dök.
afiyet olsun.

www.idefix.com olabilecek en basit site :)

www.dr.com.tr
ucuz, hızlı.

idefix +1. ama ben sanal kitap fuarı ve diğer önemli indirim dönemlerinde alışveriş yapma taraftarıyım. şu anda sanal kitap fuarı var zaten. tam sırası. bir de burada yazılan önerileri mutlaka ekşi sözlük'ten teyit edin. orada eleştiriler de var sitelerle ilgili.

idefix +1

idefix +1000

@fakyoras: bit.ly

idefix basit mi? şu kitabın 2 saat fiyatına baktım. satışta olmadığını görene kadar canım çıktı.

@ 29ekim2001 bence de idefix en basit kitap satış sitesi. dediğiniz linke tıklar tıklamaz gördüm ben de satış dışı olduğunu.

kitapyurdu.com'u kullan. ayrıca idefix basit, sadece bakmayı bilmen yetiyor.

idefix bir bana mı geç gönderdi arkadaş herkes memnun ben d&r'ı öneririm ama şu ara idefix'te sanal fuar var indirimleri iyi eğer zaman sıkıntınız yoksa orayı tercih edebilirsiniz.

Ben hep buradan alıyorum ifenim :) Müsteri hizmetleridir fiyattır vs.dir tavsiye ederim yani ehe :) (Reklam metnikibin oldu nan!)

www.ilknokta.com

idefix

kullanımı kolay bir site, bol çeşit, bol indirim, iyi paketleme, hızlı gönderi.

e daha ne olsun?

moto moto +1

ifadeyi daha güçlü kılıyor. seni se-vi-yo-rum gibi. seviyorum huleyn! anlamına da gelir.

tesekkurler arkadaslar, tahmin ettigim gibiymis.
cumleye katkisi "anasini bile satarim" seklindeymis.
yani "kuvvetlendirme" anlaminda.
tahmin ettigim gibiymis. tesekkurler hepinize.

küçük bir örnekle açıkliyim;

+i dont have to do that
-no, you do have to do that

yani şike şike yapacaksın manasında. tamamen cümleyi veya yapılacak işi ön plana çıkarmak için kullanılır

I did go da parallel kullanim

Tam sorunuzun cevabı olur mu bilmem ama bir çok yeni bebek sahibi olmuş tanıdığım bebeklerini uyutmak için fön makinesi falan çalıştırıyordu bebeğin yanında.O ses bebeklerinin uyumasına yardımcı oluyordu.Doktorları da o sesin anne karnındaki sese benzediği için rahatlattığını ve uyuttunu söylemişler.Ama sanki sizin bu alışkanlığınız biraz uzun sürmüş:)

Doğduklarından beri 2.5 yaşındaki oğlumu ve 9 aylık kızımı huzurlu uyutmak için mp3 şekline fön makinesi sesi kullanıyorum. ilgili olarak beyaz gürültü ve uyku konularını araştırabilirsiniz...

(bkz: White noise machine)

o tür sesler otomatik olarak bilinçaltımızda saklı olan, anne karnındaki güven ve rahatlık duygusunu yaratıyor bireyde. bu son derece normal bir durum.

Arkadaşların söylediklerine ek olarak birisi bunlardan oluşan bir albüm çıkartmıştı hatta, duyuruyu okuyunca çok acayip gelmişti ama cevapları okuyunca anımsadım.

@pavlovun kedisi, tam başlığına denk gelmişsiniz :) bizimkilerin öyle bir uygulaması olmamış sordum. tamam da bu sese herkes maruz kalıyor. arkadaşlarımın bünyesi aynı tepkiyi vermezken benim kafa tık düşüyor hemen öne. bilinçaltıyla alakalı olsa böyle şartlanmış gibi anında etkilenmem diye düşünüyorum.

@sui,@ermanen; ekşiden ilgili başlıkları inceliyorum,sağolun.

@tensai, peki hiç daha önce böyle birini gördünüz mü? yani bu böyle 1 saatte olan bir durum değil. 10 dakika içinde direk uykuya dalıyorum yav.

@skywalkeremre, buzuki orhan osman'ın böyle bir albümü varmış.

bu sese maruziyet durumunda uyuma eğiliminiz zaman içinde şartlı koşullanmaya yol açmış olabilir. bizim çocuklar gündüzleri bu sesle uyudukları için, zaman zaman biz de yanlarında yattığımızdan biz de alıştık mesela, şimdi sesi açtığımda odada 5 dakika kalsam benim de uykum geliyor. bi de işin komik tarafı, eğer bu ses varken uyumuşsam, ses kapatıldığında zank diye uyanıyorum ve acayip dinç oluyorum, hani öyle uykudan uyandırıldığında kendine gelemezsin ya o olmuyor...

ben çamaşır makinesi çalışırken hemen yüzümü yıkayıp kurlamadan yatağa girip uyurdum böyle bir fantezim vardı 6 yıl önce :D

@sui, hakikaten ben de bu şekilde uyuduktan sonra acayip dinç oluyorum.
@asil123, güzel fantaziymiş :)

ben de saat sesini severim yatarken , böyle yanımda tik tak tik tak, enteresan bir şekilde huzur veriyor, bugünlerde uykusuzluk çekiyorum belki de güzel sesli bir saat almalıyım yanıma :)

Farklı gürültü çeşitlerinin insan üzerinde farklı etkileri var. Mesela brown noise'un da kalın bağırsakları harekete geçirdiği biliniyor.

hayat burdaymış.

hadi sömürelim

ışın atarız.

vay beee! amma su varmış ha.

hesaplayan adam mode on olur bir de hacmini hesaplamaya kalkardım..

ulan dünya sen mi büyüksün ben mi, mnakycm..

amk gidecen şuradan arsa alıcan ileride acaip degerlenir burası.
şaka şaka ne işimiz var lan bu yerde derim.

güzelim gezegeni ne hale getirmişler ulen.

allah neler neler yaratıyo derdim ben. :P

bulaşmasak mı?!

+ ilk yarım milyon yıl dalmak yok demeseydim keşke.

bak uzayda yalnız değiliz !

"oha dünyaya bak!"

"io daha güzeldi."

meraba dünya biz dostuz.

devletten alacağını biliyorum, ilk 100 bursu. sağlam da para verirler 900-1000 civarı.

yerleştiğin puan türüne göre değerlendirilecek. öğretmenlik okursan 5. olacaksın.

Bizim zamanımızda thy 10 tane de uçak bileti verirdi. bilmem kaldı mı şimdi onlar.

Özel kuruluşlar bu yasaya uymak durumundalar mı? Benim çalıştığım yer o yasa devlet memurlarını ilgilendiriyor bizi bağlamaz dedi de. Hayır SGK birleşti o yüzden merak ediyorum.

bildiğim kadarıyla yasa sadece devlet memurları için. bu da ayrı bir saçma durum oluşturuyor aslında.

memur dıyor orda.

calısan kadınlar ıcın ıs kanuna bakmak gerek.

Genelde eş dost hacılar onları ama senin çevre pek meraklı değil herhalde.

Kapının önüne koysan kimse gücenmez ama koymadan önce apolet, bröve falan o zımbırtıları sök derim. Benim tören kıyafeti duruyor sadece. Pardesüyü de neyaptım bilmiyorum. Bir kere bile giymedim oysa...

Askerlikle işiniz tamamen bitinceye kadar saklayın yer varsa. Lazım olur da geri çağırılırsak onları giyip gidiyoruz sanırım :) Benimkiler duruyor, Yunan denize dökülecek, gel diye çağırsalar anında giyilip gidilmeye hazır.

torununa bırakabilirsin... ben öyle yaptım

Ben hatıra olarak saklıyorum. Yeni gelen asteğmene bırakan da oluyor, ayrıldığı birliğe veren de. Özellikle kamuflaj iş görür.

birliğe verilme durumu söz konusu değil, üzerinden zaman geçti, eş dost da yok isteyen, evde saklanacak yer de yok, neyse demek başımızın çaresine bakacaz.

bu arada hep merak ettim, hani savaş çıkınca giyilip gidilecek ya bunlar, misal adam askerdeyken 70 kg filinta gibiydi, savaş çıktığında olmuş 170 kg. nasıl olcak o zaman :)

Türk askeri kilo almaz, alsa da göreve çağırılınca üç saat içinde verir.

I'm writing you this e-mail daha güzel bence. bi de authorization olmamış gibi. bi de I need to take time off on... bi de arrange my flights

i'm writing to ask your kind permission for me to take time off work for next roster.

boş olduğumuz günler ''off'' olmuş oluyoruz biz de, o bakımdan ''off'' olmam gerek demem lazım .. nasıl değiştirsem ki? :(

bir de, aslında hakkım benim Do istemek ilk kez isteyecek olmama rağmen çok ezilip büzülmek istemiyorum

the 14th, the 15th falan diye bilirim ben.

son hali ??? :/
Mr Alaadin,
I'm writing you this e-mail to ask for your kind permission for my days off for next roster . I need to be off on 14th and 15th.
If it's possible, could you please arrange my flights before 13th night and after 16th afternoon..

Best Regards,
the ...

sonundaki Waiting for your authorization, ı da çıkart ayrıca... take time off diyorsun zaten off oluyorsun

Usttekilerin hepsinin ustune bir cizik atip, suna gonul rahatligiyla bak:

I am writing this email to ask if it would be possible to take a few days off from the next roster. I need to be off on both the 14th and the 15th, as my flights depart on the evening of the 13th and arrive on the afternoon of the 16th.

I am waiting your reply. Best regards,

"Usttekilerin hepsinin ustune bir cizik atip, suna gonul rahatligiyla bak:

I am writing this email to ask if it would be possible to take a few days off from the next roster. I need to be off on both the 14th and the 15th, as my flights depart on the evening of the 13th and arrive on the afternoon of the 16th.

I am waiting your reply. Best regards, " derken
I need to be off on both the 14th and the 15th, degil de both on the 14th and 15th olsa cok suku olurdu

Leyla3 maalesef seninki yanlis kardesim. Pleasure of pain umarim degistirmemistir.

hayır :)şunu gönderdim;

Mr. Alaaddin,
I'm writing you this e-mail to ask for your kind permission for my Days Off for next roster.
I need to take Day Off on 14th and 15th.
If it's possible, could you please arrange my flights before 13th night and after 16th afternoon.

Best Regards,
me

Gecmis olsun. Bayagi hatalarla dolu ama napalim saglik olsun :)))

bcm benimki yanlis degil, o senin sahsi fikrin galiba

küçüktür <

büyüktür >

hakkat ya. ula sabah sabah ne diceğimizi bilemediydik valla.

bir soru daha. bunların adı?

«

»

Sağ köşeli çift tırnak
Sol köşeli çift tırnak

Çok küçüktür, çok büyüktür

veya çavuş :)

« önceki

» sonraki olabilir

« rew

» ff

« defans futbolu, » hücum futbolu
insanın bol boş vakti olunca tabii..

bamya

kesinlikle bamya bu kategoriye girer.hem toplanması zordur hem de tüylü olduğu için ellerde alerji meydana gelebilir.meyve olarakda aklıma çilek geliyor.

böğürtlen, ısırgan otu, muşmula, fındık, köndar...
ne yapcan arkadaş bunları?

peki kopartılması en zor hangisi ? mesela çok damarlı liflidir falan kopmaz , böyle kesici bişi kullanmak zorunda kalırsınız yada elinizin içine eder vs , bamya'ya bakıcam bi (: teşekkürler

@123456 ; kolay toplanmasını sağlıyacak bişiler tasarlamak diyelim (:

böğürtlen, şevketi bostan.

iki saattir konuşuyoruz kestane demedik yahu. kirpi gibi dikenleri haiz.

kirazdır.

hint inciri toplamak zor, hem kaktüsün üstünde hem de meyve dikenli. eldiven olsa bile meşakatli iş çünkü meyve de hassas, alırken dikaktli olmak lazım.

hurma toplamak da zor, sıcakta ve yüksek bir ağaca tırmanarak toplamak gerekiyor.

pamuk toplamak da zor ama artık makinelerle kolay hale getirilmiş. tahıl ürünleri falan elle toplamak zordur.

genelde yüksek dallarda olan meyveleri de düşünebilirsin. bunları toplamak zordur. bazı zeytinleri toplaması zor olabiliyor mesela. onun dışında koparması ve ulaşılması zor olan yenidünya meyveleri ve brezilya kestanesi gibi çetin meyveleri de düşünebiliriz.

"aman da ne zor imiş burçak yolması" diye bir türkümüz varıdı.
ayrıca eşşek inciri denilen bir meyve var en zoru odur.
adana yöresinden tirşik pancarı buunduğu mevki ve elleri yakması açısından zordur.

kusburnu

böğürtlen oldukça zor her yeri dikenli. kestane de zordur olgunlaşmışsa kirpisi (dışarısındaki dikenli kısım) açılmış olur biraz daha rahattır. terliyseniz kolunuz açıktaysa incir toplaması zordur yaprağının değdiği yer kaşınır, ayrıca güzelleri genelde ağacın doruğunda olur. ahududu vardır dikenli. erik vardır, erik ağacının dalları hassas olur biraz düşüverirsiniz.

peki kopartılması en zor hangisi ?
soruna fındık aq diyebilirim :/
ağaçların tepesinde kalır ilkel aletlerle indirmeye çalışırsın, hava nemli ve sıcaktır eğim 70 deecedir vs vs

patlıcan arkadaşlar patlıcan. toplamanın kendisi pek şey değil ama bu meredin bi tozu var... aman aman. harbiden sakat iş.
ben çiftçiyim. amele almaya gittiğimizde hemen başımıza üşüşüyor köylü kadınları ama "patlıcan toplanacak" dendimi yarısı suvuşuyor. bamya mamya falan gibi şeylerde yançizmiyorlar ama.
patlıcan derim ben.

(bkz: barry lyndon)

(bkz: la reine margot )

böyle gözleri fıldır fıldır dönen, ukela mimar istemeyebilir insanlar :)

bana fotolu kartvizitesini verse biri, puhahaha mala bak derim arkasından jigolomudur nedir die.

bence resimsiz daha ciddi duruyor, mea maxima culpa`nın da dediği gibi yanlış anlama ukala duruyor gibime geldi sanki. ya da en azından resim olacaksa daha ufak şekilde olmalı şu şekilde:
www.google.com.tr

ama bana kalırsa resimsiz daha güzel olabilir yine şu şekilde :
www.google.com.tr

www.businesscards2k.com

yanlış anlama güzel bir fikir, ama resim ofsayt :)

kartvizitin en muhteşemi en sade olanıdır. fotoğraf filan kartvizitin doğasına aykırı. ne o öyle köy emlakçıları gibi.

sakın ha :)

laleli de mi dukkan aciyorsun:)yabancilara satis yapan butun dukkanlarda kartvizitler resimlisagda solda iki resim sacha&hadji,ahmed&pinokyo seklinde.

bana bir mimar bu karti verse hadi lan derim icimden.bu karti anca bardan kiz kaldirirken kullanabilirsin.hem yakisikliyim hem title var daha ne olsun.sert mi oldu bu.evet oyle olmus.

ama su olabilir.senin olusturdugun bir ofis,insanlar calisiyor ,sen cizim masasindasin,fonda bunu kullanirsan.hem isi cagiristirir hem de kendini gostermis olabilirsin.

yurtdışında gayet yaygın özellikle de danışmanlık vb. alanlarda.

uzak doğulular öyle kart basıyorlar. bende bizzat 3 kişinin öyle kartı var. olur yani.

edit: cevap yazdıktan sonra kartına baktım. hakkaten jigolo kartı gibi. vesikalık resim koyun tanınmak istiyorsanız ama bu ne yahu, facebookta profil resminiz mi :))

işinden çok kendini öne çıkarmış oluyosun bu foto ile. şarkıcılar gibi. daha özel, daha mesleki bir kartvizit tasarımı ile bence insanlar kim olduğunu hatırlar karta bakınca. hatta kendi resmin yerine bir çizimini, yaptığın bir işin fotosunu vs koysan bile daha mantıklı bence. çünkü sonuçta mimarı tipine göre seçmiyorlar.
bu foto özel spor öğretmenliğini filan çağrıştırdı bana. iş için gerekli ciddiyeti barındırmıyor bence.
uzakdoğulular da isim benzerlikleri nedeniyle sanırım bu yönteme başvuruyor. yani mantıklı bir amacın olması lazım, nedir?
sonuçta aklımda kalan kişilerin kartvizitleri de aklımda kalıyor sorun olmuyor.

bence fotoğrafa hiç gerek yok. hoş bir izlenim bırakmayabilir verilen kişide.

Bana da seçilmek isteyenleri hatırlattı. Çok gördüm böyle kartlardan.

evet, özellikle yurtdışında ve tasarım alanında gayet yaygın ama foto cok onemli

manken ya da fotomodel deilse kartin sahibi cok sacma olur.

aman usta, aman. berbat olmuş.

aman diyim. kartvizit kurumsal bir kimliktir. her ne kadar bireysel bir iş yapıyor olsanız dahi muhatabınız bunu çok yanlış değerlendirebilir. en azından bana birisi fotoğraflı bir kartvizit verse çok ciddiye almam.

tabii bir de işin şuna dönmesi riski var :) şaka tabii

img413.imageshack.us

(bkz: yeter artık vurmayın adam öldü)

anılcım olmaz. ne bu böyle oyuncu gibi.

(bkz: yüzücü gözlüğü)

en en işe yarayan yöntem:
yemek hazırlıgı için ilk once soganin dış kabugunu soyup buzluğa atıyosun.O arada diger malzemeleri çıkarıp edene kadar 2-3 dk geçiyor.Soğanın göz yakan suyu dondugu için hiç gözünü yaşartmadan rahatlıkla doğrayabiliyorsun.
yıllardır bundan baska yontem uygulamadım.

tek hareketle ikiye bölüp, blender ile devam etmek.

benimkiler hiç yanmıyor, belki de lens takıyorum ondandır.

evet lens olunca yanmayı engelliyormuş

ben de muslugu acip yaninda dogruyorum, 100% olmasa da bayagi ise yariyor.

"soğan ben sana kirve olayım, sen gözümü yakma" diyorsun, soğan da yakmıyormuş. pek kimse bilmez ama işe yarıyor sanırım, 35 yıllık ev kadını onaylı.

suyun faydası var, doğrarken üzerine serpseniz bile olur.

başlığınıza tebelleş olup, narı da suyun altında/içinde ayıklamanızı öneririm.

beyaz kısımları yüzüyor, kırmızı taneler batıyor, fışkırsa bile suyun içinde fışkırınca, hiçbirşey olmuyor. hem de çok hızlı ayıklanıyor.

gözlerin altina limon sürmek var bir de. ama ben sakarim bir kere denedim gözüm yandi.

gözlük fayda etmeyebilir çünkü, burun yolu ile de etkisini gösteriyor. ekmek içi çiğnemek bana az da olsa faydası olmuştu. doğrarken çiğne yalnız.

ağız kapanmayacak şekilde dişlerin arasına konulan bir kibrit çöpünü (yanisi kibrit çöpünü dişler ve dudaklar aralık kalacak şekilde ıssırmayı) tek geçerim.

sadece agizdan nefes alinca gozlerin yanmiyor. ama o ilk kucuk burun nefesinde gozlerden yaslar gelmeye basliyor.

1- ilgi meselesi.tarzına ve rengine göre değişik kombinasyonlarda kolaylık sağlıyor.başka bişi değil bence.hastalık derecesinde olanlar napıyorlar bilemem.
2- 26 çift.

1- o gun giyinilen giyim tarzina, renklerine gore degistirip giyiyoruz. o yuzden bir suru var.
2- 30 civari olmali.

edit: usenmedim gidip saydim. 27'ymis. terliklerimi saymadim :)

1- Ayakkabı en basit kıyafetin bile havasını değiştirebilir. Vezir de eder, rezil de durumu. Çanta için böyle düşünüyorum. Ben kronolojik sıraya koydum. Bu ay şunları giyeceğim yada bir süre bunları giymeyeyim diye yönlendiriyorum kendimi. O kadar çok alıyorum ki bir süre sonra ne aldığımı bile unutuyorum. Hala hiç giymeye fırsatımın olmadığı 2-3 çift ayakkabım var. Ama bu beni yıldırır mı, tabi ki hayır.

Aynı zamanda ben de takıntı haline geldi. İlk tanıştığım birinin muhakkak ayakkabısına bakar, markasını filan tahmin etmeye çalışırım. Ayakkabının giyim tarzını özetlediğini düşünüyorum.

2- Bu soruya kesin cevap vermem zor. Ama spor ayakkabıları ve abiyeleri de sayarsam 100+

sadece kadınların çok çeşit ayakkabısı yoktur ki, benden çok ayakkabısı olan adamlar tanıyorum, sadece bizim kadar "ayyy vayy" diye beyan etmiyorlar orada burada.

1. giyiyorum valla ben tepe tepe, ama bir kuralım var, yeni bir ayakabı alırsam eskibir tane veririm birine.
2. 24 çift (sandaletler filan dahil).

simdi soyle dusunelim, renkleri siyah-beyaz tonlari-kahve tonlari-gokkusagindan bir renk olarak 4 kategoriye ayiralim. ayakkabilari spor-topuklu ve gunluk-topuksuz ve gunluk-abiye-bot 5 kategoriye ayiralim.

ayirdik mi. 4 le 5 i carpalim kac etti? 20. topuklunun fetisinden +5 diyelim. botlari da spor botlar klasik botlar diye ayiralim, biraz da oradan eklensin. 26 27 az bile :)

1-giyim tarzına ve rengine göre uyumlu giyilmesi taraftarıyım ama bir çok şeyle uyumlu bazı modeller ve klasik renkler alındığı takdirde, yukarıda yazan adetlere ulaşılmasına gerek kalmaz. fazlası gereksiz israftır benim gözümde.

2- üşenmedim gittim saydım hepsi toplam 12 çift.

1) niye kadınların erkeklerden fazla çeşit kıyafeti varsa o yüzden. bir de kadınların kullandıkları renk skalası yüzünden, ortalama bir erkek siyah-kahve-lacivert-bej pantolon giyer en fazla.ya da bir haftayı 3 pantolonla geçiriyosa isterse o üçünün de altına aynı renk ayakkabıyı giyebilir. yani bi yere kadar gerçekten ihtiyaçtır, şık bir eteğin altına spor ayakkabı giyemezsiniz. mini eteğin altına çizme daha iyi olur vs.

2)en fazla 30dur benim de. hatta şöyle olabilir dağılımı : çizme: 5 spor ayakkabı : 4 abiye :5-6 yazlık: 6-7 günlük : 6-7
ayak numaram müsaade etse daha da fazla alırım, bi yerden sonra saplantı oluyo çünkü ayakkabı

2. 2 çift bot ( birisi 5 yıllık), 3 çift ayakkabım var.
1. onlarca çift ayakkabım yok, sipor giyindiğim için ve gereksiz tüketmemeye çalıştığım için bana yetiyor.

1- kadınların giyimi kuşamı erkeklerden çok farklı. erkekler tshirt+jean ya da takım elbise ile her yere uyum sağlayabilir. hadi bir de smokin diyelim abartı olsun. kadınların giyecekleri çok değişir. tek parça elbiseyi ele alalım. günlük elbise var, şık elbise var, ağır elbise var, abiye var, bunların arasında olanlar var ve hepsinin giyildiği yer farklı, hiç biri diğerine uymaz. renkler ve kumaşlar var. üzerine işlemelerden gelen ekler var. var da var. bunun her birine gidecek ayakkabı modeli - rengi - kumaşı farklıdır. erkekler bir yazlık terlik bir spor ayakkabı bir de siyah deri ayakkabı ile hayatını geçirebilir ama bu kadınlar için imkansız. bu sebeple erkeklerin bu ihtiyacı anlayabildiğini sanmıyorum.

ayrıca bir de zevk meselesi bu.

daha yazardım ama muhtemelen yukarıda bile saçmalamaşımdır uykulu halimle. umarım anlatabilmişimdir.

2- bilmiyorum hiç saymadım. sandaletler-abiyeler-günlükler-spor olanlar toplam 20-30 arasındadır. şunu ekliyim ama, klasik bir çift bile düz siyah ayakkabım yok, almam "lazım" :)

1- Onlarca çeşit ayakkabım yok, bir çift adidas -ki işe falan da onları giyiyorum, iki sene her gün giyip haşatları çıkınca yenisini alıyorum-, bir de çok özel düğün toplantı falan olursa diye iki çift.
2- Aha toplam 3 çiftmiş. Demek ki ne yapıyoruz, genellemiyoruz.

1. ayakkabıcılar ve kuaförler olmasaydı psikiyatr/psikologlar şimdikinin en az 10 katı para kazanırdı. ayakkabı almak endorfin salgılamamıza ve mutlu olmamıza yarar, asla bir ihtiyaç değildir.
2. saymıyorum, bereketi kaçmasın diye ama sezon için 100 ün altına düştüğüm olmadı.

ayakkabı alma beni mutlu ediyor. Kıyafetin en önemli parçası belki de..
40 civarı

üniversite aglari üzerinden ulasilabilen bilimsel makale veri bankalari var. oralara bakiyorlar, türkiye icindeki tüm üniversiteler neredeyse ayni agdan beslenir. yurt disindaki üniversitelerin üye oldugu veri bankalari farkli olaiblir. senin burada bulamadigini o bulabilir. bir de sage, oxford gibi büyük kuruluslar ara sira hadi sınırlı olarak actim yayinlari isteyen girsin indirsin diyebilir. bundan haberin olmasi icin de o sistemlere üye olman gerekir.

universitelerden internete girdiginizde onlarin anlasmali oldugu journal saglayici kuruluslarin arsivlerine ulasabiliyorsunuz. bu sekilde buluyor insanlar.

article nasil aranir sorusunun cevabi ise google scholar. yazar ve makale ismi, bir de tarih varsa genelde bulursunuz.

genellikle üniversite kütüphaneleri web sitelerindeki arama motorlarına ya da google'a anahtar kelime girerek bir takım makalelere ulaşırsınız. Bunlardan bazıları işinize yarar, bazıları yaramaz. Yarayacak gibi görünenleri okumaya başlar, araştırdığınız konuyla ilgili çok temel makaleleri belirler, sonra bunların referans listelerini taramaya başlarsınız. Zaten bu noktadan itibaren artık aradığınız makalelerin adı sanı bellidir. Bir de bulduğunuz bu makalelere, daha sonraki yıllarda atıfta bulunanları web of science'dan tararsınız. Bütün bu makalelerin atıf verdiği ve bunlara atıf verenler biribini tekrarlamaya başladığında çok büyük bir oranda makale tarama işleminiz tamamlanmış demektir.

(bkz: jstor)
(bkz: ebscohost)

(bkz: sciencedirect)
(bkz: webofscience)

kimya ve benzeri bilimler icin... (bkz: scifinder)

En etkili yol referanstan referansa atlamaktır. O konu hakkında yazılmış bir kitap, makale elinizde varsa oradaki kaynaklara bakın, o kaynaklardan da diğerlerine geçersiniz.

motor kullanıcılarının pek cogu kendi iradeleri disinda karistiklari kazalar nedeniyle ( katil kamyoncu, dikkatsiz arac suruculeri, yanlis muhendislik urunu yollar v.s.) hayatini kaybetmekteler. ozellikle istanbulda sikisik trafikte santim santim giderken yandan gecip giden motora uyuz(!) olan mal araç sürücüleri üzerine kiriveriyorlar direksiyonu. asgari koruma önlemleri ile, kücük bir motorla ( 250 cc vb.) kendi kendinize duserseniz en fazla yaralanirsiniz ancak bir araca carpma, bir aracın carpmasi, bankete carpma, arac tarafindan ezilme gibi durumlar sık karsilasilan seyler.

risk sizden cok çevredeki öküzlerde. sırf bu yüzden 4 tekerlekliye geçiş yaptim mesela. bir yil icinde 5 tanidigim öldü motor kazalarında istanbulda. sadece 1 tanesi kendi hatasiydi diyebilirim.

öleceksiniz diye bir şart yok tabii ki ama benim şahsi gözlemlerim sonucu söyleyebileceğim şu ki Türkiye'de trafikteki normal bir insana göre daha fazla risk altında olduğunuz. Bunun nedeni de siz değilsiniz, yani istediğiniz kadar dikkat edin, iyi kullanın, trafikte "şuna bir değdirivereyim" psikopatları sayıca bu denli fazla olduğu sürece riskiniz artıyor.

Ölmemek için evinde/bahçende binebilirsin motora.

www.youtube.com

Arabayla karşılaştırıldığında gerizekalıların sana zarar verebilme ihtimali çok çok daha yüksek, sen istediğin kadar adam gibi kullan.

bende istanbulda motorsiklet kullanıyorum. işe gidip geldiğim oluyor. dikkatli kullanılır ve hız yapılmazsa bence ölmemek mümkün ;)
bu nedenle özellike çok güçlü olmayan ( benimki gibi 150cc ) bir motorsiklet tavsiye ederim.

@skatheist: hemet cam denen sey kazanin vehametini gozler onune seriyor, alt tarafi soyle bir dokundu kadin arkadan! motor paramparca.
bayan sofor iste :D

sizden kaynaklanan tek ölüm hızlı giderken düşmek olur herhalde.daha çok motosikletten büyük diğer araçlar yüzünden yaralanır veya ölür motosikletçiler.kendinizden emin olmadan zaten trafiğe çıkmayın.çıktıktan sonra diğer araçlara çok dikkat edin.türkiye'de bisiklet ve motosiklet birer trafik taşıtı olarak görülmez.

hızlı giderken düşmeyin,düşecekseniz çok yavaş gidin.

Şimdi motorsiklet kullanırsan ölürsün gibi düşünce çok yanlış. Tabi kaza yapmazsın diye birşey yok, genelde bu düşünceyi fazla koruma olmadığı için söylüyorlar. Yani 30 la giderken düşersen ölme ihtimalin diğerler araçlardan daha fazla. (iki teker, etrafında seni koruyacak birşey yok vs. )

Ben kendimi bildim bileli bisiklet kullanırdım, gençliğim bisiklet üstünde geçti. O Yüzden 2 teker denge vs gibi konularda deneyimim çok. Son 2 yıldır da motorsiklet kullanıyorum (250 cc chopper), yani hız tutkum yok, gezinti amaçlı.

Motorsiklet kullanmadaki en önemli olay dikkattir. Araba kullanan birisi trafik için 3 birim dikkat ediyorsa motorsiklet 15 birim dikkatli olmalı. Kafan bozukken, alkollüyken, müzik dinlerken vs kesinlikle kullanılmamalı, bunlar dikkat dağıtan şeyler.

Yani sen motorsikletin üzerindeyken herşeye hakim olmalısın. Karşıdan araba geliyo, hızı ne kadar?, yolda laka, tümsek olabilir mi? şu köşede dörtlüleri yakan araba bi anda çıkabilir mi? Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir kişi var, yola atlayabilir mi? arkadamdaki araba hızlı mı geliyo? gibi sürekli etrafı incelemen, Herhangi bir problemi önceden çözmen için sana gerekli zamanı verir. (hız azaltma, yön değiştirme, fren gibi)

Bunlarla tehlikeyi oldukça çüzi rakama indirebilirsin. Fakat istanbul gibi bir yerde trafiğe çıkmak için motorsikletinle bir olabilmek adına çok kullanman lazım. Yani daha az trafiğin olduğu yerde, slalom hareketleri, sağa sola dönüşler, frenler vs çalışman lazım.

Bu konuda aşağıda bir iki site verecem o siteleri iyice incele. Çok yararlı çalışmalar var, özellikle donald duck gayet başarılı.

Tekrar söylüyorum, dikkat çok önemli. Potansiyel tehlikeleri süzmen ondan daha önemli. Ektsra dikkat isteyen birşey motorsiklet çünkü telafisi yok. (bknz. hava yastığı)
Gerekirse bakkala giderken bile kask takmak gerek, motora seni ve motorsikleti koruyucu aparatlar takman gerek, aynaları aktif olarak kullanman gerek vs vs.

O kadar çok açısı var ki bunun, yolun durumuna göre de sürmen gerekebilir mesela.

Aklıma gelenler şimdilik bunlar.

donald.hypermart.net

şu sitede görünürlük diye bir yazı var, benim demek istediklerimi anlatıyor mesela. Şahane bir site, kesn incele

www.motosiklet.net

bu foruma da üye ol. başlangıç için çok güzel yazılar, deneyimlerini paylaşanlar var.