pempe kışın sıcak tutucak güzel bir elbise

tulum :) bebek montları oluyo cok şirin :)zara,marks&spencer olabilir.fiyatları biraz yuksek oluyo tabi ama cok cici seyler var :)

Şey var, Trendyol'da veya Markafoni'de gördüm, Disney karakterli tulumlar...

Hah durun Trendyol'daymış, üyeliğiniz varsa bir bakın www.trendyol.com

seçenek

bebekdepo.com

eğlenceli bir ailesi varsa şöyle bir şey yaptır boş bebek bodysine:

www.quitor.com

Uzman cocuk doktorları 6 aylık bebeklerin zihin gelişimii için 9 ay-1 yas bebeklerin oyuncaklarından oneriyor. Dizme kupler ve halkalar gibi hediyeler hem değişik hem de en azından faydalı bir hediye olabilir...

valla cevap değil, örnekli kaynak yapıyorum sadece. "english time dil kursları" var ya, onların tabelalarında da "ingilizce zamanı dil kursu" yazıyor mesela. ama sonuçta bp de faturalarında "britanya petrolleri" demiyor, nedir acaba ne oluyor?

Sunexpress marka adı. Güneş ekspres havacılık firmanın adı. Bu arada bildiğim kadarıyla Türk firma isimlerinde x, w, q gibi ingilizce karakterler olamıyor, ama marka isimlerinde olur.

(bkz: mongolizm)

(bkz: down sendromu)

kromozom bozukluğu nedeniyle diğer duyurucuların da söylediği gibi. hatta bu keşfine parelel olarak gebelikte yapılan detaylı ultrason taramalarında down sendromu bulgusu olarak bakılan kimi şeylerden örnek vereyim: femur ve humerus boyu (yani bacak kemiği ve kol kemiği ki bu kişilerde bu kemikler kısadır), burun kemiğinin olup olmaması, ense kalınlığı (bu kalınlık fazlaysa down sendromuna işaret edebilir), serçe parmağın üç yerine iki kemikten oluşması, sandal gap tabir edilen ayak baş ve işaret parmağı arasındaki açıklık.

çay-sigara-muhabbet

Çalışıyorum.

alkol-geyik-izlenilesi şeyleri izlemek- konser müzik vb.. genel olarak bunlar

uyuyorum.sabah uyandığım halde hala uyuyorum
hayal kuruyorum
dilek tutuyorum
dedikodu yapıyorum
dizi, film izliyorum
günlük tutuyorum zaman zaman

1- başarılı olmaya çalışıyorum ki insanı daha fazla mutlandıran birşey yoktur bence.
2- puro
3- sinema

hobiler, sanatsal etkinlikler. geniş bi tanım oldu ama bunlardır işte.
istanbul.

uyumak
turk kahvesi içmek
yabancı dizileri izlemek
kitap okumak
yakışıkli biriyle göz göze gelmek...

mümkün olduğunca boş durmamaya çalışıyorum.

şunları şunları yapıcam diyorum, yapmak için uğraşıyorum, yapıyorum veya yapamıyorum. benim memnuniyetim bu şekilde oluşuyor.

müzik dinliyorum
arada "ayıp olur yapmayayım öyle" dediğim şeyleri yapıyorum/söylüyorum
hayal kuruyorum
bazen boş boş duruyorum

çalışıyorum.

her fırsatta gezmek

yemek ne acaba ayıptır sorması kırmızı etli bir yemek ise limon sıkmak pek iyi olmaz :D bence

ne yaptın hocam ne eti öğrenici adamız:)
Yemek yeşil mercimek (karaşimşek:))

patetes derler, acısını alırmış. yemek nedir ki, ben yerim acısıyla, tatlısıyla:)

@hollowlife
patates fazla tuzu alıyor diye biliyorum ben bro

patates hem tuzu hemde acıyı alır ama bence havuc deneyebilirsin içine küp halinde at azcık kaynat şekerli olduğundan acıyı alır

ayni yemekten bi daha yap, karistir.

ilave malzeme kat
ya da böl ikiye içine malzeme kat, patates, havuç bence mercimege yakışır da
geri kalanını belki daha sonra kullanmak icin dondurucuda saklayabilirsin
en kötü yoğurtla birlikte tüket
afiyet olsun

patatesin tuzu aldığı kesin, belki acıyı da alabilir.

yoğurt

Acıdan kastın pul biber vb. yemeğin üstüne toplanan şeylerse yemeğe biraz maydonoz serp; o tanecikleri toplayacaktır. Daha sonra maydonozları topla.

@metal
o değildi ama o taktik de güzelmiş:)

:-) Bekarlığın faydaları... >;-)

Cam mı? Öyleyse 70'lerde modaydı onlar. Eve uğur getirdiğine inanılan salak bir şey işte, üzerinde durmaya değmez.

Feng Shui'ye göre 7 adet fil, zenginliği kendine çekmek için kullanılır. Moda olup olmadığını bilemiyorum. Bazı kişiler bunu yeni öğrenmiş olabilir.


Cosmicstring, neden öyle dediniz?

Yeni bir şey değil ki o. Fillerin uğur getirdiğine yönelik inancın biblolar aracılığı ile sergilenmesi.

@july14: Akıl, mantık?

bi tane yapabilirsin.sonrası sana kalmış

halaoğlu, beybisittink yapıyorsun, hem para kazanıyorsun, hem bebek seviyorsun. fekat bundan yaparsan ilk yevmiyeni alırım.

Çocuk esirgeme kurumlarını ziyaret edebilirsiniz.

@karamelsiz, bu yaşta ve öğrenci adama kız vermezler :)

@hollowlife, bbabysitting olayında koca koca veletlere bakıyosun bildiğim kadarıyla ve genellikle bağğayanları tercih ediyorlar.

@ozzz2110, abicim orada ufak bebek yoktur ki lisedeyken gittiğimde yatakhane reyisi cCc bıçak çekmişti bizim gruba :)

bunu amerika'da etrafinda bebek varsa da yapamiyosun mesela.. adamlar oyle tirsmis ki direkt pedofil gozuyle bakiyorlar..

bende bi tane var ama ben ısırdığım için veremeyeceğim, kusura bakma artık.

parka gidin o yaşta çocuk parkta oynamaz gerçi ama hava aldırmaya falan çıkarıyorlar ya saldırın sonra

Kıyafet almayın delicesine vardır, her gelen giyecek getiriyor.

Oyuncakla oynayan bir tipse, yeni bir oyuncak olabilir. Oynamıyorsa insanların evinde gereksiz kalabalık yapmayın.

Ailesinin öyle bir modu varsa, yavaştan kendi kendine yemek yeme çalışmalarına başlatabilirler, mesela bunun için yemek seti olabilir.

gelecekte (de) kullanabileceği birşey alabilirsin. Hediyenin zaman aşımı uzun olur böylece.

boya. şöyle yenilir yutulur olanlarından, zararsız. sonra da onlara bir duvar verin, boyasınlar. yani elleriyle filan.

(bkz: ona bir oda ver baba) gibi oldu.

playstation 3 ve pes2011 al.

Uğurböcekli kolye ucu. Büyüdüğünde takar, severse hayatı boyunca takar.

kuzum, yavrum.

bu aralar ''abi ben böyle şöyle demedim'' vb. şeklinde konuşmalarını çok duyuyorum.( hiç yakışmıyor)

fıstık.

balım diyorlar birde.

"bacım"

"hatun"

şekoş duydum en son.

"bacanak" duydum ben!
ciddiyim.

elti diyenleri gördüm

görümcem diye tanıştıranlar var

memem

:/

kanka, reyiz, moruk diyeni de var

kusum

en çok canım kullanılır herhalde. güzelim filan da duydum, tiksinirim. canım iyidir ya. ne çok yavşak ve çok soğuk.

şıllık
kaltak
kız sen çok orospusun.

yeşilçam filmlerinden yadigar, her iki cinse de gideri var, 'cicim' derim. huoop, lan, meniyak gibi ifadeler de samimiyetle paralel kullanıyorum.

artık bizde sizi itimsi bi gülümsemeyle anarak, hacı naber ya diyoruz, özellikle ben cümlenin sonuna bir de balgam filan atıyorum nokta hesabı anlarsın ya :)

@merlot; siz kimsiniz, biz kimiz, itimsi bir gülümseme yapmanız kolay mı oluyor, anlamadım ama sana tavsiyem biraz uygar erkeklerin olduğu ortamlarda da bulunman olacak. yoksa "biz"den nefret edersin ne gerek var ya :DPp

kirvem napiyon kirvem diyoruz

"yarraam" diyenler de var. ciddi.

bebek diyorlar, beybi, bebeeeem, bebik çeşitlemelerini kullanan var.
yavru var, yavrum var.
çok sevgi dolu biriyse köpüğüm filan da diyebilir.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
jon.henshaw.me

Burada şöyle bir cümle var:
"One British style guide mentions a form of title case: R.M. Ritter's "Oxford Manual of Style" (2002) suggests capitalizing "the first word and all nouns, pronouns, adjectives, verbs and adverbs, but generally not articles, conjunctions and short prepositions"."

Akademik bir calisma icin ise mutlaka APA veya MLA Guidelarindan bakmali...

across the universe, garden state. (edit'i gordum :)
ek: dream with the fishes.

definitely, maybe

tam sana göre (bkz: deli deli olma) türk filmlerinde örnek vermemişsin ama...

@fader ikisini de izlemedim. garden* state i senin entrynden sonra farkedip editledim, kabul :)
@cedric izledim, epey hoştu.
@sıkılgan izlemiştim.
@all komedi dışında izlediğim son yerli yapımı hatırlamıyorum ama filmcide buna rastlarsam alırım. zira netten zor ediniliyor.
hala izleyecek film bulabilmek beni sevindiriyor. hiyü

vicky cristina barcelona
as good as it gets

Lost in Translation

little fish

www.imdb.com
the sky is falling

The Hitchhiker's Guide to the Galaxy
her ne kadar uzayda geçse de, çokça yaşamın içinden bir filmdir. hatta filmi bırak kitapları oku...

little miss sunshine

little miss sunshine + 1 ayrıca. :)

high fidelity arıyorsun sen

hocam, hafta sonu digiturkte helena bonham carter'ın oynadığı magnificent 7 diye bir film seyrettim (yul brynner'ınki değil)

www.imdb.com

istediğin film budur.

lynch'in the straight story'sini de arıyor olabilirsin hatta. hakikaten çok düz, çok sıcak, lynch demezsin valla.

Juno
Greenberg

(bkz: los lunes al sol)
bir de festivale de gelmiş galib ama ben digiturkte izledim geçen gün,
www.imdb.com

edit: bence de little miss sunshine

öyle birşey yok.ruh falan evi ziyaret edemez.sadece 7.gün taziye için yemek verilir. işte insanlar gelir,ziyaret eder ve başsağlığı diler.40.gün de toplanıp dua okurlar.

ilk 7 gün cenaze evinde yemek pişirtmez kimse komşuları getirir vs.
52. gün et kemikten ayrılır
40. gün ise bazı örf adetlerde karalı bayram olarak geçer... eğer 40 gün dolmadan bir bayrama rastgelirse evinden hiç çıkmaz bayram için... annesi babası bile olsa gitmez eve bayramlaşmaya gelenleri görürler o kadar...

edit: inançsız kafirin birisiyim

islamda yok bunlar sadece ananeler böyle.
ama kırkıncı günün ve 52. günün hepsinin tıbbi birer açıklaması var.
mesela 52. günde et kemikten ayrılmaya başlıyormuş. (40. günde ne oluyodu bilmiyorum ama bişey oluyodu)

artık cenazeler daha uzun sürede çürüyormuş.insan bedeninde bulunan kimyasallardan ötürü.

islam inancında ruh ölümle ceset irtibatını kaybeder ve ruhlar alemine yolculuk eder. tekrar dünya ve dünyadaki cesetle ilişkisi olması mümkün değil.

dinden ziyade örfi bir davranış.

tamamen hurafe. dinimize sonradan girmiş bir şey.

dinimize sonradan gelmiş bir şey değil, dinimizden çko önce varolan paganik inançlar, iyi ki varlar. dinimize renk katan şeyler bunlar.

yahu et kemikle beraber durup hoop 52 gun doldu bari ayrilayim mi der. Nerden cikariyosunuz boyle seyleri. etin kemikten ayrilmasi, bedenin her yaninda ayni zamanda olacak diye bir kural yok. yahu hic mi diskaviri channel izlemiyosunuz.

insanın 40. gün bedeni çürümeye başlar. burnundan.

(bkz: bidat)

40. gün burun düşer gibi bir şey duymuştum sanki...

O değil de, oğlunu kaybeden bir kadın için bizim yaşlı komşu teyzelerden biri, mezarına annesini götürmeyin, ağlarsa çocuk mezardan kalkar o da ağlamaya başlar, sonra evine gelir demişti. Nasıl bir düşünce yapısıdır! :)

Anneyi mezarlığa götürüp üzmemek için söylenmiş ama korku filmi gibi. Bir de düşündüm de, ben olsam sırf eve gelsin diye bunu duyunca gider ağlardım herhalde.

ölümden sonra bedenin çürümesi süreci kalbin durmasıyla birlikte başlayıp ortam koşullarına bağlı hızlarda ilerliyor. Örneğin açık havadaki bir beden sudaki bir bedene göre çok daha hızlı dekompoze oluyor. Yaz ve kış arasında da çok fark var doğal olarak. Batılılar ölülerini hava ve böcek geçirmeyen tabutlarda gömdüklerinden onlarda bu süreç daha uzun sürüyor tabii (bu süreçte bedene yumurtalarını bırakan sinekler filan da normalde yer aldığı için - CSI'daki gibi). Nette cesedin dekompoze olmasıyla ilgili bir sürü çalışma var (bazılarında domuzlar kullanılıyor) ama bunlar ya açık havada çürüyen cesetlerle (kriminal vakalarda kullanılacak veriler elde etmek için) ya da tabut içinde gömülen cesetlerle ilgili bilgiler. Bildiğim kadarıyla kimse İslama uygun şekilde defnedilmiş bir bedenin çürümesi konusunda bir araştırma yapmamış ve kolay kolay da yapmaz. Yani bu konudaki bilgiler en iyi ihtimalle tahmini en kötü ihtimalle de hurafedir. 7, 52 ve 40'ıncı günler meselesi de dahil olmak üzere. Yani çeşitli günlerdeki gelenekler ile ilgili nedenleri bilimde değil yine âdetlerde aramak lazım.

Anlamlı bir bilgi mi bilmem, ama Simon Beckett'ın "The Chemistry of Death" (İthaki'den Ölümün Kimyası diye çıktı, patoloji odaklı bir cinayet romanı)kitabında pamuklu kumaşın toprakta beş yıl sonra tamamen yok olduğunu okumuştum, bu bizim kefenler için geçerlidir sanırım.

Parmaklardaki kucuk kas gruplarini guclendirmek icin... Dersin adi da "Guzel Yazi" idi - ama guzel yazsan ne yazmasan ne?! Onemli olan el becerilerinin kucuk yasta gelisimini saglamak.

güzel yazı dersiydi o arkadaşın dediği gibi hatta tuhaf çizgili birde güzel yazı defteri alırdık sonrada elimizi kaldırmadan yazacağız diye kastırır dururduk. imza atma işinde işe yarar diye düşündüğüm bir ders idi. gerçi artık parafla işi bitiriyoruz. lan o kadar yzadık ettik yazım yine kötü yine kötü demekki neymiş olmayınca olmuyormuş.

şurada teknik açıklamaların yer aldığı bir powerpoint sunumu mevcut.

www.ilkogretim.info

(bkz: guzel konusma ve yazma)

Salaklık. Sonra 5. sınıfa gelince mi ne çocuklara "kendi yazınızla yazın" diyormuş hocaları, bunlar da mal gibi ortada kalıyormuş, bitişik bitişik yazma dışında yazmayı bilmediklerinden.

ben öss zamanı girmiştim odtüye ama sana nasıl çalıştığımı şöyle anlatabilirim. bir konuyu bir yaprak testle anlayabiliyorsam tam anlamıyla geçerdim o konuyu. yeteri kadar çalışmak önemli olan. burada sana belki on tane tavsiye gelecek hepsi de birbirinden farklı olacak. hepsini yapmaya kalkışma sakın. işin özünü öğrenmeye bak fen tarafında. matematik kısmı biraz daha pratiğe dayanıyor malesef onda bol bol motoru yağlaman gerekebilir akıcı olman açısından. ha bir de illa plan program falan deme salla bunları dellenip bir hafta boyunca kıçımı kaldırmadığımı da bilirim ben. önemli olan kendini tam ve hazır hissetmek zaten kendine biraz güvenin varsa (ve bu haklı bir güvense yani deneme sonuçlarıyla falan da destekleniyorsa) sınava çok rahat girip çıkıyorsun.

bilgisayar mühendisliğiyle ilgili de bir yorum yapayım. ben de illa bilgisayar diyordum son bir kaç aya kadar ama sonra dedim ki kendi kendime "yaw ben bilgisayar karşısında vakit geçirmeyi seven biriyim bununla eğlenebiliyorum ciddi anlamda ama ya bu benim mesleğim olursa bundan bıkarsam?" ve kendimi bildiğim için bıkacağımdan adım gibi emindim gittim inşaat yazdım onun yerine gerçi odtü bilgisayar tutmuyordu ama olsun =). şimdi kafamı kaşıyacak vaktim olmadığı zamanları atlattıktan sonra oturup büyük bir hevesle biriktirdiğim oyunlara girişiyorum veya günde bir saat oturup kafamı dağıtıyorum. hobin mesleğin olmasın bence aman diyeyim sana abi tavsiyesi.

son bir sene çalıştm yalnızca ve yalnızca. lise 2'de 6 tane 2 vardı karnemde ve hayat boyu hiç derecem olmadı falan filan. ts'de 388, tm'de ilk bin, fende de eh... feni siktir et. kafam fene basmıyor.

sonuç: evet yaparsın.

not: son sene yaptım ama günde altı saat falan çalıştım. dqha çok olduğu da oldu. evet ineğim.

Son sene çalışması ile ilk 100 bile mümkün genç, öyle diyeyim sana. Önemli olan ne kadar verimli çalıştığın.

BİREBİR BENSİN. tamamen anlattığın şeylerle uyuşuyoruz, istediğimiz üniversite ve bölüm de aynı. ben bitirdim bu sene olayı.

oluyor abi.

sakaryada oburun yeri var

(bkz: tavukçu lokantası)

başka başka bunlara gittik bekri ye de gittik

ben gidemedim bir türlü ama sakarya'daki çıngı adlı mekanı çok tavsiye ettiler.

altın fonu kullanıyorum garantinin ama onu sormuyosun sanırım?

ben kullanıyorum. birikim için garantinin veya hesabının ekstra bi faydası yok tabii. altın çıkarsa birikim olur düşerse azalım olur :) faydalı ama... vadesiz olduğu için masrafsız şak diye bozdurabiliyosun ihtiyaç anında. ben dün bozdurdum tüm gramlarımı, 62nin üstüne çıkmaz diye düşünüyorum naçizane. 57 58'lere düşünce tekrar alırım, şimdilik vadeli mevduat stayla...

kedi köpek gibi tuvalet eğitimi verilemez. her yere sıçar. eviniz ahır gibi kokar.

ben alacaktim petshopci apartmanda gurultu olur dedi. tavsan aldim ben de :)

ev dediğin çiftlikte değilse beslenmez

sıçan bir hayvan, ayrıca sürekli vaklar, apartman dairesinde düşünme bile.

evin neresinde besliyceksin. etrafında besleyen var mı bunlara yanıt ver bklm önce. kokar bide o yav

tamam tamam vazgeçtim

valla bizim bi arkadaş evde beslemeye çalıştı ama beceremedi. ördek hayvanı evde beslemeye uygun bir hayvan değil çünkü. pek sık sıçar, zaptedemezsin, sıçacağını da anlamazsın kaşla göz arasında attırıverir. arkadaş çareyi bebek bezi bağlamakta bulmuştu ama o da fayda etmemişti.. ama bunlar senin için sorun olmazsa söylediklerim dışında epey eğlenirsin bakarken. yavruyken alırsan kolayca evcilleştirebilirsin. anası babası beller seni, peşinden paytak paytak yürür, sevilmekten hoşlanır. ama pisleme mevzusu sorun olacaksa, değişik bi şey alayım tüylü müylü seveyim dersen, tavşan al, hamster al derim..

m ile n arasında kaldınız demi

A=L, B=K, E=P, F=R buldum ama C ve D nin ikisi de M veya N olabilir gibi görünüyor. bence tabi.

c ile d şıkları arasında kaldım oradan sonrası bulunmuyor galiba.

evet üçünüz ile aynı yerde tıkandım ben de işte. "bilgi eksiği" var diye kestirip atmak işin kolayına kaçmak gibi geldi. emin olmak istedim. acaba çok ince bi detayı mı atlıyoruz yahu? :(

soruyu da defalarca kontrol ettim. yani kitapçığın gizli bi yerine ek bilgi yazmamışlarsa soruda da eksik yok.

hayır zorladım ama başka bir şey çıkartamadım 2 defa çözdüm:) heavyman'in bulduğu gibi buldum ben de ama bilgi eksikliği var kesinlikle. soruyu zor soralım derken cevaplanamayacak şekilde sormuşlar:)

Bilgi eksiği var evet, M ya da N olabilir şu verilenler itibari ile.

soru hatalı, p ve r'nin e ya da f olduğu kesin. a yerine b koyup r'nin hızını bir derece azaltırsan o zaman afprsk olabilir. beynimi yorduğun için ödeşme adına bir önceki cumleyi uydurdum, ilk cumleyi ve şunu dikkate al: m&n c ya da d, hangisi olduğu bulunamaz.

Eksik veri ...

M ve N aynı ihtimallere sahip...

wikipedia'da kullanılan terminolojiye göre:
devlet üniversitesi: public university
özel üniv: private university.

"Private university" kullanılıyor sanırım.

special university :) (hiç çekinmeden kullan)(ma)

private kesinlikle. ayrıca amerika için harvard stanford mit private ivy league üniversitesi diye geçer

Türkiye için konuşuyorsanız Türkiye'de özel üniversite yoktur, vakıf üniversitesi vardır, onlar da foundation university diye geçer. İşin sonu aynı şey ama mevzuat itibari ile durum bu yani.

kendisine tüm gün bağırıp çağırıp, black metal dinletebilirsiniz.

akıl fikir..

yarım limon kesip verebilirsiniz, ya da turşu. çok şirin oluyor sıpalar (kendi çucuum üzerinde deniyorum, şimdi birileri gelip hayt huyt yapmasın)

senaryo dersimde bir belgesel izlemiştik. daha konuşmayı bilmeyen bir bebeğe annesi aynı cümleyi bir güler yüzle söylüyor, bir de kızgın/asık suratla söylüyor. cümleler aynı olsa bile anne kızgın suratlı olduğunda çocuk bunu fark ediyor ve ağlamaya başlıyor.

hiç strese gerek yok yaşayarak öğreneceksin bunları

ingiltere konsolosluğu ukinturkey.fco.gov.uk Worldbridge diye bir yerle ortak çalışıyormuş ve buradan bilgi alabileceğinizi söylüyor. vizeyle ilgili diyor ama gümrük falan sorularını da yanıtlayabilirler. e-mail ile danışmak ücretsiz, telefon ücretliymiş...
www.visainfoservices.com

havaalanındaki tabelaları takip edeceksin hiç bir şey olmayacak.

sora sora halledilir hepsi. sıkıntı yapma. zaten havaalanları birbirlerinden farklı olduğu için kimse her yerde geçerli formülü bilmiyor ve soruyor gerektiğin. yurtdışında da olsan çat pat ingilizcen de olsa hallerdesin merak etme. oradaki insanların işi bu.

İstanbul Atatürk için konuşmak gerekirse terminale girişte güvenlik kontrolü var bir. burada yolcu veya beraberinde uğurlamaya gelen herkes terminale girişte güvenlik kontrolünden geçiyor. bagajın içine falan da bakıyorlar x-ray'le. sonra check-in kontuarları var. burada bagajını teslim edip uçağa biniş kartını alıyorsun. buradaya da herkes girebiliyor. yani uğurlamaya gelenler falan. sonra uçağına bineceğin kapıya gitmek için tek bir yol var, o da pasaport kontrolünden geçerek. işte buradan yalnızca yolcular geçebiliyor. gümrükten kastın da bu pasaport kontrolü olsa gerek. sonra biletin üstünde yazan kapıya (gate) gidiyorsun. kapıya girişte tekrar güvenlik kontrolü oluyor. yanındaki eşyaların kabine alınabilirliğine bakıyorlar falan. mesela yanındaki sıvı miktarının toplam bir litreden az olması lazım, en büyük şişenin 100ml falan filan. yurtdışı uçuşlarında kabin bagaj kuralları daha farklı iç hatlara göre onlara bakarsan iyi olur. sonra uçağa biniyorsun işte direkt kapıdan veya otobüsle uçağa giderek. bu kadar.

Avrupa'da bazı havalimanlarında düzen daha farklı. mesela önce gvenlik kontrolünden geçip daha sonra kapının hemen önünde pasaport kontrolü olabiliyor.

altın kural biletin üstündeki kapı numarasını takip etmek, zaten önüne çıkıyor güvenlik kontrolüdür, pasaport kontrolüdür falan.

bir de sana kontuarda verilen biniş kartının üzerinde gate no. yazacak ama sen pasaport kontrolünden geçince içerideki ekranlardan yine bakarsın, bazen kapı değişikliği olabiliyor. biniş kartındaki ve ekrandaki kapı noları farklıysa her zaman ekrandakine göre hareket etmelisin.

ineceğin havaalanında eğer aktarma yapacaksan transit hall tabelalarını takip etmen, yok direkt çıkış yapacaksan da pasaport kontrole gitmen lazım. (aktarma yaparken kafan karışırsa hemen bir görevliye soruver, hata yapmaktan iyidir.) pasaporttan geçtikten sonra zaten baggage claim tabelaları başlayacak, bagajların verildiği mekana varınca yine oradaki ekrandan senin uçuşunun bagajları kaç nolu bantta onu öğrenebilirsin. ondan sonra bavulunu kap ve "nothing to declare" tabelalı kapıdan çıkışını yap. bu kadar :)

new.myfonts.com

Photoshop'ta sadece e harfini kesip onunla aradım, iki sonuç verdi. Sonra textle görme kısmına Designers Heaven yazınca bu font olduğuna kanaat getirdim. Ancak senin gönderdiğin metinde fontların bazılarıyla oynanmış (mesela H'nin uçları uzatılmış vb.) bilgin olsun.

hala varsa philosophy and literature
bi de history of witchcraft diye bi ders vardı, sayko okulum benim.

non credit seramik dersleri vardı ayrıca, heykel yapıp durduydum, bi de galip tekin'in çizim dersleri vardı, öeah dinozor olmuşum sanırsam.

Eğer kitap okumayı, karakter çözümlemeyi biraz bile seviyorsan, Critical Reading - Meltem Gürle (AE ama kodunu hatırlamıyorum)
Hem çok eğlencelidir, hem öğreticidir hem sınavları çoktan seçmeli essaydir.. falan.

daha dün yatırdığım için söylüyorum: Ziraat bankası. Pasaportu da istiyorlar, yanında götür. Hiç birşey bilmeyen ziraat bankası adamcıkları ile boğuşmaya hazır ol. Ayrıca rivayet ediliyor ki, dış hatlardaki gişeler gayet boş oluyormuş, eğer havaalanında acelen olmayacaksa oradan da yatırabilirsin.

havaalaninda cok kolay, ordaki giseden direk alirsiniz pulunuzu. valla.

bankayla falan uğraşma bence, havaalanında gişede veriyorlar, hiç sıra beklediğimi hatırlamıyorum

Konu açıldığı için buraya salça olsam olur mu?

Benimdün yatırdığımharç, kimlik numaramın bağlı olduğu vergi numarasında evlenmeden önceki soyadım olduğu için o isme yattı. Gerçi şu an da iki soyadımı birden kullanıyorum, yani kimlikteki ismim sui A B, dekonttaki isim sui A? Sizce problem olması ihtimali nedir?

vakıfa da yatabılır

suı, gıcık bırıne gelırsen problem olabılır. sans yanı :)

her an her yerde her şey problem yaratabilir ya ben de yaşadım bu süreçte. ya garanti bankasından yatırılıyormuş diye duydum ama bilginiz var mı? uçağım sabaha karşı zaten, o yüzden hava alanında yatırmak istemedim.

Garanti bankası da alıyor.

uçağın sabah karşıysa çok daha kolay yatırırsın havaalanından.. gece yarısından sonra harç gişelerinin önünde incin top oynuyor.. sıkıntıya girmezsin hiç.. dert etme..

harikasınız, bu bilgi işime yarayacak, teşekkürler....

@sui: dekontta pasaport numarasi olmasi lazim. harc o numaraya istinaden yattigindan evlenmeden kaynakli unutulmus ek soyadinin sorun olmayacagini kanaat getirmekteyim.
iyi ucuslar

var oldugunu duydum cogu kez.hatta bi tanidigim kabizlik problemi cekiyordu,doktor tuvalete girmeden once sigara icmesini soylemis.o da iciyordu.oyle yani.

(bkz: bi arkadaşım ekolü) eheh saol.

var abicim var. neden nasıl oluyor bilmiyorum ama sıçırtıyor.

var. sigarayı bırakanlar bir süre kabızlık yaşıyor

bence var.genelde wc de sigara içen birisiyim.sigara içme isteğim olduğunda aynı zaman da bağırsaklarımda hareketleniyor.belki de psikolojiktir.

Var. Doktorlar da kabul ediyor durumu üstelik.

yiyiorsan sigarayı harekete geçirir tabii neden geçirmesin.

imza: 29 senelik nonsmoker

var, bir arkadaş her sabah ilk sigaranın ortasında tuvalete koşuyordu.

Var.
Ben genelde kabiz olan biriyim, ayiptir soylemesi. Ve de sigara kullaniyorum. cok sigara icince de tuvalete cikarmiyor, kabizliga yatkin oldugum icin. yani bagirsaklar ona da alisiyor. ama genel olarak ozellikel sabah icince cikartir.

referans: kisisel deneyimlerim

evet içindeki nikotin yüzünden.

ayrıca ıkınmaya da var bence.

nikotinin bağırsakları çalıştırmada rolü var diye duymuştum.yaşadıklarım da duyduğum şeyi doğruluyor...

mini cooper.

peugeot 408 sw

yeni kasa opel astra cosmo(en full paket) otomatik 180hp tam 55bin tl

audi a3?

audi keko arabası bence. peugeot her turlu gider.

alfa romeo mito, aşağı yukarı bu fiyatlarda olmalı.

off bea mini varken başka araba alınır resmen suyum geldi burda... = (

mini cooper'ın 3 kapılı oluşu düşündürücü... sen ben bineriz de bu arabaya anneyi babayı nası bindiririz sendromuna gebe...

buffy'nin dediği gibi full opel astra. yepyeni araba daha. mini cooper'ın suratı eskidi artık.

alfa romeo giulietta olmadı opel astra.

arkadaş honda civic aldı daha yeni.

500e marshalle malzeme bizden diye ilanlar görüyorum sokaklarda.

3+1 500'e hayatta çıkmaz. 900 diyen yine insaflı rakam vermiş.

iyileşme süresi çoktur, ben iki hafta kendime gelemedim, sürekli yandı.

siğili niye yaktılar. ilaç ile tedavi işe yaramadı mı. ben öncesinde elimde bulunan siğilleri ilaç yardımıyla kuruttum.

doktor başka türlü geçmez dedi ama sonradan çevremde ilaçla tedavi olan çok insan duydum. zaten fena pişmanım yürüyemez duruma geldim.

2-3 haftada toparlar, su falan toplarsa gidip boşalttırırsınız.

Kıbrıs Şehitleri'nde olması lazım 1-2 yer, konumlarından emin değilim ama.

Kıbrıs şehitlerinde girince sağdan 2-3. sokak gibi hatırlıyorum ama net değil.

ucuza almak istiyorsan kemeraltına ineceksin. kızlarağasına doğru kırtrasiye toptancıları var yarı fiyatına alırsın...

amcanın yaptığı özel kamera 3 fotoğraf yakalıyormuş ard arda, bunlar filtrelenip birleştirilince gerçek renkli fotoğraflara yakın fotoğraf mı elde ediliyormuş ne. tabii bu yüz yıl önce oluyor.

ikimsi.

linkteki ilk resim artvinli bir ermeni kadına ait. biraz kurcalayınca şöyle bir site buldum. meraklısına duyrulur:
www.loc.gov

2.
Amcaya da helal olsun bu arada, akıllı adammış.

4'teki grafikler hoşuma gitmemişti. aynı havayı alamamıştım o yüzden.

4 ü sevmedim çünkü 3 te mitolojik bir hava varken , 4'te uzay çağına geçilmiş gibiydi. mal mal yaratıklar vardı.

basit olan güzeldir teorisinin işlediği bir oyun çünkü o. 2d, fiti fiti atlar, empty cauldron, a zillion of sharpshooters, aahhh çok içlendim bak şimdi. 3-5 sene sonra çocukları büyütüp bi daha kursam bi daha oynasam.

Heroes 3 efsaneydi.

Heroes 4 bir oyundu.

ama neden biri oyun diğeri efsane, neden kaynaklanıyor bu durum?

elbette oyunun artılar eksileri var. ama mesela aynı durum age of empires için de geçerli. conquerors çoğunluk için hala daha en iyisidir.
belki de bu heroes 3'ten alınan hazzın kaynağını bilmedikleri için 4'te beklentilerin çok altında kaldılar.. her şey sadece grafik iyileştirmeyle halledilmiyor.
diğer bir düşüncem de(tamamen duygusal:)) zamanla insanın geçmişine duydugu özlem. geçmişi ve geçmişteki şeyleri daima özlüyoruz istisnai durumlar olmadıkça. heroes 3 cd'si için kavga ettigim yıllara geri dönebilmek... muhteşem olurdu:)

evli değilim, ama yakın zamanda abim evlendi, yengem gelinliğini şuan satıyor, gitti gidiyorda :D

saklıyorum.

ben satışa çıkardım gittigidiyordan.

urun.gittigidiyor.com

saklanmakta

evde yer tutmasın diye anneme verdim, onda duruyor. galiba temizletti sakladı.

bosanirken evde biraktim, o ne halt etti bilmem.

sahtekarlik her dinde lanetlenmistir.
bir tek klima dininde degildir, zira klima alcak parasi olmayan ciftler birbirlerine üfleyerek klima varmiscasina davranirlarsa, beyaz yalan'a girer, kotu karsilanmaz.

onun disinda
(bkz: yetenek sınavı/@la traviata) seklinde bir entrym vardi, torpilden bahsetmistim.

daha da acacak olursaniz,
hayirdir, torpilin isledigi ve hakkinizin yendigi bir sinavdan mi ciktiniz?
nedir durum?

yok ya hu, 4 yıl bitti güzel sanatlarda. torpil yaptırma niyetinde olan bir kaç arkadaşa "bakın millet ne dedi" diye göstermek istiyorum bu duyuruyu.

yetenek sınavı olunca ne farkediyo yani onu pek anlamadım.bir başkasının hakettiği başarıyı haksız bir yolla elinden alıyorsanız bu kul hakkıdır.
kısa ve net...kul hakkı.

eger arkadaslariniz mantigini, aklini, vicdanini dinlemeyip/kullanmayip, etik anlamda birilerinin onune haksiz kazancla gecmekten rahatsiz olmayip,

"dinen caiz degildir" i okuyarak cayacaklarsa, hic bakmasinlar buraya bosverin.

tabii sizin karakterinizi, onlari, hayata bakisinizi, yasantilarinizi bilemiyorum yine de, oyle cok bilmis konusmak istemem.
lakin soruda bariz bir sahtekarlik olayinin dinle bagdastirilarak sorulmus olmasi ya sizde ya da onlarda bir problem oldugunu anlatmaya yetiyor bana.

Bütün meseleniz dinen kötü olup olmaması ise: Kul hakkı yiyorsunuz ki, benim bildiğim Allah bana ne günahla gelirseniz gelin kul hakkıyla gelmeyin demiştir.

Etik olarak yanlıştır, hukuken yasaktır, vicdanen kötüdür. E başka da bir şey yok. Bu dediklerim torrentten film indirmek için de geçerli üstelik.

"kul hakkı" dinimizin türkiye temsilciliklerinde zaten sorunsuz yendiği için afiyetle, sorun değildir.

ama olması gereken;
eğer bir insan suç işleyecek niyeti varsa, ve bunu "tamam ben suç işleyeceğim, hede hödö bir insanım zaten, dişimle tırnağımla çabalasam sittin sene oralara gelemem, zaten hödö hödö çocuğuyum, niyetim de vardı zaten suç işleyip inmelik yapmaya, ama bir de bakayım dinen bir sorun olmazsa o zaman işlerim, vicdanım da rahat olur ve böylece cennete giderim orada huriler var" mantığıyla yapacaksa, zaten "bilmeden yanlışlıkla bozulan orucun bozulmadığı mantığı" gibi tıpkı aynı Islam dini mantığıyla çok büyük günah işlemiş sayılmaktadır. bence...

lütfen bu mesaja cevap yazmadan önce üç kere okuyun. anlamadıysanız yanıtlamayın...

sizi geren, ilişkinizi hayatınızı etkileyen birşeyin normal olması mümkünmü? değil tabikide. al eşini karşına ciddi ciddi otur konuş bize anlattığın gibi, boşanmayı bile düşünmeye başladığını da söyle eğer şimdiye kadar demediysen. olayın ciddiyetini boyutlarını kavrasın. hatunların çoğunda duygular mantığın önünde olduğu için hemen basmaz kafa onun için kavramasını sağla durumu (evet zor olacak) sonra ya düzelmeye başlar işler yada anlarsınki bi bok olmayacak boşanalım diye kesin net bir şekilde karar verirsin.

kızlar evleninceye kadar babaya karşı sübap olan anneyle sürekli karşı karşıya kalıp dalaşır didişirler evlendikten sonra ise cancigğer kuzu sarması olup birbirlerine yapışırlar ve ayrı yapamaz hale gelirler. bu tipik bir türk kadını davranış biçimidir. esasında senle evlenen kadının ailesinden boşanması lazımken, daha önce olmadıkları kadar aralarında manyetik bir çekim oluşur ve bundan en çok etkilenen ise evli adamın ta kendisidir.
sen ne kadar hayt hut diye rest çeksen de, bi kere bir kadına laf anlatmak zaten bin dağ iken 2 kadının kurduğu barajı geçmek olanaksıza yakındır hocam. bekara karı boşamak kolay hesabı bazı arkadaşlar osurur gibi boşan deyip kesip atmışlar, boşanmak öyle sevgiliden ayrılmaya benzemez allah göstermesin adamı ölüm acısı yaşamış gibi en az 2 yıl döve döve silkeler aman boşanmayı deneme karını seviyorsan anlaşıyorsanız ve tek derdiniz buysa.
baba karını karşına alıp konuşacaksın. bi kere senin ailen benim ailem kısmını çözmen lazım. orası tehlikeli sular. sen karının ailesini karşına alma. ama kaynanayla güzel bir duvar ör, o duvarı atlayıp sana ilişmesin. karına da izah et, benimle evlisin anneni boşa, bazı şeyleri ayarıyla yapalım güzelim evliliğimizi azaba çevirmeyeyim diye. karını samimiyetin ile ve ailesine karşı kasıtlı bir tavrın olmadığıyla ilgili ikna et.
sen de fazla kafaya takmadan böyle biraz daha soğukkanlı olarak dışarıdan bak olaylara. karın , annesiyle olan irtibatını sürdürürken sen dışında kal. onunkine de sizi içine sürüklemedikçe fazla karışma. atıyorum 1 ay filan sen kendi cephende herşeyi olumlu ve bu konularda tartışmaya girmek istemeyen fazla bulaşmayan adam şeklinde davran bak bakalım gelişme olacak mı.
eğer çocuk düşünüyorsanız bir süre bu işlere girmeyin. şu an grafiğin salındığı bir dönem yaşıyorsunuz. bu işler taşlar biraz daha oturduğu zaman yapılır.
aklıma gelenler bunlar. özet itibariyle allah yardımcın olsun baba...

he bosan yok olmadi kaynananin agzina sic...bebe misiniz siz ya?

anne kizini kafasinda hala evlendirmemis ve sonucta bu evliligi hala kabullenememis. bu kadar kisa ve oz!

nerden mi biliyorum cunku aynilarini bende yasadim, hemde yapan benim annemdi:) bunu asmasi 1 senesini aldi ama nasil aldi bana sor, her telefonda binbir trip her telefonde surekli moralsiz soguk konusma falan filan sokulan laflarda cabasi...

hep alttan aldim ve kocama asla yansitmadim, yansitirsam donusu olmayan bir mutsuzluk sarmalina girecegimiz belli ne gerek var?

kizina kusmek icin bir bahanesi var demissin demmeki surekli ilgi odagi olma cabasi var bunun altinda elin oglu aldi kizimi psikolojisi...

ha bende birde koca tarafi var onlar bu anlattiklarinin upgrade versiyonu ha benim kocam ne yapti asla prim vermedi, simdi onlarada duruldular allahtan...

birde annemin bi trip atmalarinin bitmesinde bir gun cok sinirle kurdugum " anne bak ben mutluyum keyfim yerinde sagligim iyi eger sen benim bu mutlu gunlerimde bana bozululp benimde huzurumu bozacaksan sen bilirsin, bu gunler bir daha geri gelmeyecek ve bana kus kaldiginla kalacaksin ve unutma anne bu sekilde davranmaya devam edeceksen ben yaninda yokum tercih senin"

ha gercekten yaparmiydim solediklerimi sikar biraz ama annem bunu yedi o gun bugundur pek bi ilgili pek bi guler yuzlu:)

evliligini aileler yuzunden bitirecek kadar zayif olma derim ben...

esini al konus karsilikli bi yol haritasi cizin davranis belirleyin kimseyi kirmadan yola getirin emin ol hic zor degil, nabza gore serbet geldi hanimmmm:):)

kayinvalide ne kadar da kendine ugraslar bulsa, size karismasi, evliliginize mudahale etmesi etkilenmez. Durum daha derinlerde...
Sizde genis aile uyeleri (kayinvalide) ve cekirdek aile (esiniz ve siz) arasindaki "sinirlar" ic ice gecmis durumda. Bu, evlilikte ortaya cikan en buyuk sorunlardan biridir.
Siz kendinizi ne kadar degistirmeye calissaniz da bu durum tamamen ortadan kalkmayacak,
kayinvalideniz istediginiz gibi bir kadin olmayacak, esiniz de oyle. Her ikisinin de "farkindalik"larini artirmak gerekli.
Esinizle konusup aile terapisi yardimi alabilirsiniz.

Ankarada'ysaniz profesyonel yardim icin size yardimci olabilirim.

eşinize söyleyin sizinile ailesi arasında bir tercih yapsın. ailelerinizi ayda 1 maksimum 2 defa ziyaret edin. icice dip dibe yaşarsanız bu tarz şeyler bitmez.
Unutmayın aileler evlenmiyor, bireyler evleniyor, o yüzden ailelerden bağımsız bir ilişki tesis etmeniz en mantıklısı.
ilk sorunda gemiden atlamak hoş değil, oturun konuşun ve beraber karar alıp uygulayın.

eşin psikoloğa gitsin, ailesini mantıksız derecede takmamayı öğrensin.

Çok sağolun arkadaşlar. Eşimle konuşmaya çalıştığım zaman tamam diyor. Fakat yine aynı hamam aynı tas. Size şöyle dyim doktora gidiyoruz herhangi bir rahatsızlık için doktor ilaç veriyor diyelim. Mesela antibiyotik. Eğer annesi kullanma derse o ilacı asla kullanmaz. Birde herşeyimizi biliyorlar asla gizlimiz yok. Herşeyi anlatıyor onlara. Akşam ne yediğimizden sabah kalktığımıza kadar. Bazen de geçmişle ilgili birşey açar. Ama benimle ilgili değil herkesin başından geçen şeyler düğün öncesi hazırlıklarda olan huzursuzluklar özellikle. Birinin bir davranışı gibi. O zaman da işte sizden o kişi bu hareketi daha erken yapsaydı eşyalar alınmadan falan önce evlenmezdim diyebiliyor. Daha benden dolayı hiçbir şikayeti yok. Sadece etraftakiler durup durup bişey buluyor. Galiba çok pasif biri insanım. Eşim bana saygı duymuyor :(

müjde; artık yeni bir ailesiniz. siz farklısınız. artık anne ve babalarınız arada bir hal hatır sormaya sıkışınca akıl falan danışmak için lazım olacaklar. yeni bir aile olduğunuzun farkına varın. bir aile psikoloğuna falan danışın. sakın kaynanayı falan değiştirmeye çalışmayın. onlar son nefesi verene kadar sizin evlendiğiniz ve yuvadan uçtuğunuzu kabullenmeyecekler. bu saçma koruma içgüdüsü ile sizi sürekli huzursuz edecekler. kendi yetişdikleri çocukları nasıl etkileyeceğini de çok iyi bilirler. onları değiştirmek gibi bir fikre sakın kapılamayın zaman ve emek kaybı+ hüsran ile sonuçlanır. eşini al onun kişisel gelişimi için çaba harca. bir okul okusun, ev kadını ise işe girsin, çocuksuz ise çocuk doğursun, bir kitap yazsın, yani bir amacı olsun sadece sizin ailenizi ilgilendirecek.
eşinizin anneannnesi ile babaannesi arasında nasıl bir tercih yapamayacaksa her ikiside aynı ise, kendi anne ve babalarınız ile ilgili bunları düşünün. empati yapın yani bu konuda. eğer yaşı küçükse sabırla bekleyin büyümesini, daha da açmayın aranızı.
bir de mümkünse ayrı bir şehre semte ilçeye taşının. ortak arkadaşlar ednin çevrenizi genişletin. kukumav kuşu gibi durmayın. belli bir süre sonra etkisini kaybedecek bu davranışlar ama asla yokolmayacak da.
kolay gelsin.

ground kardeş
eşim için okul okusun demişiniz ama artık okulluk hali kalmadı. Doktora tezini teslim etmek üzere :)

burda yazılanlar eşinize okutmak faydalı labilir, cidden..

ne yaparsanız yapın ama sakın sakın bu sorunlarınızı çözmeden çocuk yapmayın.

bence eşinizin ve kayınvaldenizin kaprislerine son vermek için tek birşeye ihtiyacınız var, cesaret. biraz cesur olun, bu hareketlerin sizi mutsuz ettiğini, evliliğinizi sallantıya soktuğunu hissettirin,
siz kaprislerine boyun eğiyorsunuz çünkü eşinizi kaybetmek istemiyorsunuz, peki eşinizde var mı aynı korku? üstelik de , annesi istemezse antibiyotik bile içmez, durumu inanılmaz tehlikeli.hayat boyu aynı şeylerden şikayet etmek yerine şimdiden tedbirinizi alın bence.

kayınvalidenin konuşmalarını kaydetenin bir yolunu bul

bu duyuruyu eşine okut.

sakın boşanma, kaynanaya da elleme. uzaklaşın, evet çok kısa ve öz onun ailesinden uzaklaşın.

kardeş senin bi ailen var. ne senin anne baban, ne de onun anne babası bu kadar girmeyecek olaya. asagılarda bi cevap okudum, uzaklasın diye. aynen oyle yapıyorsun. gerekirse konsmayacaksın bile. ama bu konuda esinin de aynı tavrı takınması lazım. ben daha evli degilim, ama hep soyle dusunurdum, hocam bi evlenicem sonra her seyin bi cozumu bulunur sorun cıkarsa, bazen bulunmuyormus ama, yani zorla olur mu boyle bir sey, annem babamın ailesini sevmez, babam da annemin. birbirlerininkine gitmezler, he biz cocuklar olarak herkese gidip goruruz, ona da bisey demezler, anneannene gitme demez babam, ya da babannene gitme demez annem. boyle de mutlular. biz de mutluyuz. sorun yok yani. ama sunu hep hatırda tutmak lazım. senin bir ailen oldu, artık oncelik onun. onun menfaati, mutlulugu, huzuru onemli. karsılıklı olarak yapabiliyorsanız yapın. yok esin kendi ailesini tutuyorsa hala sen bunları anlatınca, bosan gitsin. birbiriniz icin yaratılmıssınız diye bisey yok.
sevgiliden ayrılmak gibi, onu seversin ama cozemeyecegin problemler vardır. deger mi butun hayatı mahvetmeye.
bence konus. derdini anlat. anlaması icin ugras, pes etme. zaman ver. ha degişmedi mi, kendi mutluluguna bak. sen mutlu olmadan etrafındakileri mutlu edemezsin.

Durum annesinden değil bana kalırsa direkt eşinizden kaynaklanıyor. Eşiniz gidip annesine sizin özelinizi anlatırsa o da hayatınıza mudahale etme hakkını kendinde görür.Zaten eşinize durumu anlattığınızı ama değişen birşeyin olmadığını söylemişsiniz.

Bana kalırsa eşiniz duruma dışarıdan bakıp da olup biteni idrak edebilirse ne ala. Yoksa kanser olursunuz maazallah. Mesela bu duyuruyu okutmanız güzel olabilir. Eğer durup düşünürse belki anlayabilir. yok eğer sen bizim aile hayatımızı gidip başkalarına mı anlatıyosun derse zaten kendi yaptığın farkında değildir, olması da mümkün görünmemektedir, uzatmaya, çabalamaya değmez.

Bir de pasif bi insan olduğunuzu ve eşinizin size saygı duymadığını söylemişsiniz. Eşinizin size saygı duymadığı gayet açık.Ama bu sizden değil eşinizden kaynaklanıyor. Sorun istememek, alttan almak pasiflik değildir hiçbir zaman.

bence sorun kaynananızda değil, eşinizde.
kesinlikle eşinizde.

eşiniz, tahminimce 18 yaşından büyük, yetişkin bir insan. ama hala annesinin her lafını ayet gibi kabul ediyorsa, iki gün aramayınca annesi küsüyor o da kalbini almaya çalışıyorsa sorun eşinizde.

tamam anneler başımızın tacı ama her insanın kendine ait bir hayatı var ve olmak zorunda. bir süre sonra anne baba kendiliğinden rahat bırakmıyorsa, uygun dille anneye babaya izah etmek lazım.

sizin şu anda yapabileceğiniz şey eşinizi karşınıza alıp konuşmak, annesini yakasından silkmesi gerektiğini, artık onun ailesinin sizinle kurduğu aile olduğunu anlatmalısınız.

eğer eşiniz bu durumdan anlamıyorsa, üzgünüm ama bunun çözümü yok demektir. geçmiş olsun.

Problem kayınvalidenizde değil eşinizde. Yani bir başka deyişle kayınvalidenizin problemli olması önemli değil, ama eşinizin sürekli onu takması, her şeyinizi anlatması falan problem. İnsanın anne-babası için ne olusa olsun damat ya da gelin eldir, kendi çocuğunu kafaya takar, onun başına bir şey geliyormuş gibi kurgular, kötü olan hep öbür taraf olur, bunu değiştiremezsiniz. Ama olgun bir eşin (kadın ya da erkek), evlilikte olan şeyleri ailesi bile olsa sürekli başkalarına anlatması ciddi bir sıkıntıdır. Ben şahsen evliliğin kadın tarafı olarak anneme pek bir şey anlatmam, bir problem bile olsa yansıtmam, kendi başımıza çözeriz bir şekilde. Annem saçmasapan bir müdahale yapacak olsa önce ben tepki koyarım, daha olay eşime yansımadan keser atarım, gerekirse anneme çemkiririm. Eşimden de aynı şeyi beklerim.

Eşinizle daha ciddi konuşun. Daha daha ciddi konuşun. 2 günde bir arasın anasını tamam da havadan sudan konuşsun. Hayır ev kadını olsa anlayacağım ama doktora yapıyor diyorsunuz, ben de yuh artık diyorum. Evde olup biteni o kadar anlatmasın.

çok şey söylenmiş, evli değilim ama belki yardımcı olur bir kadın bakış açısıyla. iç durumu bilemem ama zor koşullarda çocuk yetiştirmiş anneler özellikle büyük kızlarına düşkün olurlar. hani nasıl desem hem arkadaşı hem evladı hem yardımcısı olur. bir başkasının gelip onu elinden alması anne için zor bir durum olur ve hala eski zamanında kızı yanındaymış gibi yaşamaya devam etmek ister. kız da eğer tam olarak kişiliğini oturtamadıysa anneye aşırı bağımlı oluyor. tercih yapmasını isteyerek işleri daha da zora sokma derim ama profesyonel bir yardım almanız yardımcı olabilir. eğer imkanın varsa başka bir şehre taşının uzaklaşın biraz. zaten bu düşük bir ihtimal olur gerçi:)eğer eşin annesini ziyarete sık gidiyorsa mümkün olduğunca yanında sen de git ve annesine onu sahiplendiğini onun yanında olduğunu göster. belki anneye kardeşlere hediyeler ev ihtiyaçları götürmeler tarzı şeyler annenin yanında eşine aşırı ilgi gibi şeyler anlatmak istediğim. belki kayınvaliden sana güvenmeye başlar zamanla ama kısa sürede olmayacağı kesin. arada eşinden habersiz kayınvalideni ara halini hatrını sor. aile yaşantınızın ayrı olması gerektiğini uygun bir dille anlat eşine ve uygulamayı görmek istediğini belirt. olmadıysa sen de onun ailesiyle ilgili özel şeyleri kurcala ters piskoloj, belki işe yarayabilir. dayanabildiğin yere kadar dayan boşanmak son çözüm sonuçta:/

domine et ortamı. insanın genlerine işlemiş bir huyu var, baskın karakteri görünce pısar. sen yapay da olsa baskın karakteri oyna dengeler yerine otursun.

2 ay içerisinde evleneceğim bende.ve söylediklerin şimdiden bizim için bile sorun olmaya başladı.biz aileleri mümkün olduğu kadar sokmamaya çalışıyoruz olaylara ama ister istemez etkileri oluyor.orta yolu bulmanız gerekiyor.senin benim ailem karışmaz melek gibidir demen bile bir sorun aslında.

kaynanayı uzaklaştır, ne işi var onun ilişkide, 3 kişilik bi' şey değil bu.
kaynana! sözüm sana: çık, çık, çık!
ayrıca her kız çocuğu böyle olmaz, annesiyle gene konuşsun ama ilişkiniz hakkında değil. bu konuda da eşinle konuşacaksın. zarar gelmesini istemiyorum bize deyip, kafandakileri sabırla ve kırmadan paylaşacaksın.
çözülebilmesi için denemek lazım önce.

bence önce kaynanaı evlendir .

okurken sıkıntı bastı, 3 günlük hayat. kaynanadan uzaklaş, olmadı bi hal çaresine bak. en son iş boşanmak. boşanmakta sevgili ve seviyeli ilişkide gereksiz.

Ne yap, ne et ama çocuk yapma.
Kanarsın o tatlı sözlere, sonra üzülürsün...

Boşanma! Sakın! Boşanma!
Döverim bak, harbi diyorum çok pis döverim. Farklı sebeplerden daha kötü durumdayken boşandım. 1.5 yıl geçmesine rağmen hala holding sahibiyken sokağa düşmüş gibi hissediyorum. Tek yol eşinle konuşmak. İşe yaramadı mı bir daha, olmadı bir daha. Baktın işe yaramıyor, sözlerin anne kalkanından sekiyor o zaman (eğer o da seni seviyor ve durumu düzeltmek istiyorsa) profesyonel destek alın. Kulağa hoş gelmediğini biliyorum ama çok işine yarayacak. Maddi sıkıntın varsa bile borç harç gidin bir uzmana. Dışarıdan birisinin söylemesi çok şeyi değiştirecek göreceksin. Ne olursa olsun boşanmak en son seçenek bile olmasın senin için.

kaynana o kadar iyi ama o kadar iyi davran ki hep altta kalsın. hep bir mahcubiyet durumu yarat.. ters manyel at kardeşim yani! tabii hepsini karının gözünün önünde yap. eee show dünyası!

cok özür dileyerek söylüyorum: ailesi yüzünden hayat arkadasi ile tartisan bi kiz, senin gibi bi ezik icin fazla bile.. sakin elinden kacirma, aman diyim, baska bulamassin..
ha illa bi cözüm yolu ariyorsan sahip oldugun arkaik kayinvalideye burda yazili modern metodlar sökmez, cesaretin varsa hemen simdi, eger yoksa bi ufak devirdikten sonra kapisina gidip "talükatini bezbezlerim senin, uzak dur evimden' diyemedigin sürece zaten o ev senin olamayacagi icin dert etmene gerek kalmaz.. zaten evine sahip cikamadigin icin boynuzu da yersin yakinda..
aman be cok dertmis seninki de, bi kadehte sana iceyim bu gece..

Arkadaşlar hep, sakın çocuk yapmayın falan demişler ama ben tam aksini düşünüyorum; çünkü birbirinizi sevdiğinizi özellikle belirtmişsiniz, ayrılmaya da gerek olmadığı ve hatta saçma bulduğum kanaatiyle, ben herkese karşı çocuk yapmanızı tavsiye ederim. çünkü ortada size karşı duyulduğunu kesinlikle düşünmediğim bir saygı söz konusu.özellikle kayınvalideniz tarafından. ilkel gibi görünse de, insanın doğasında olan bir şey bu kimse inkar edemez, bir çocuğunuz olursa saygınlık kazanabilir ve hatta sizin de artık ayrı bir ''aile'' olduğunuza ikna edebilirsiniz. biraz tehlikeli bir karar olabilir, ancak zaman içerisinde siz de göreceksiniz ki, eşinizin annesi de artık evliliğinizi gerçek anlamda kabullenmiş olacaktır. uzaklaşmak ve uzaklaşıp da ikinizi birbirinize daha çok bağlayacak ve eşinize 7/24 ailesini aratmayacak bir meşguliyet olan çocuk ile her şey yoluna girebilir, ancak açıkçası eşiniz ile uzaklaşma konusunda uzlaşacağınızı sanmam..siz yine de çocuk konusunu bir düşünün derim, sevgi sağlamsa ayrılmak kadar saçma bir şey olamaz.

yorumları okudum, her şey söylenmiş...ama en doğrusu @sezai ikilitre'nin söyledikleri maalesef.

bir sorun var ve bu senin sorunun, bıraksan eşin ve annesi hayatlarının sonlarına kadar öyle yaşarlar...duruma üzülen bir kaç kişi olabilir; ama bu senin sorunun.

bu sebeple çözümü dışarıda aramanın, öyle tavuk gibi yumurtaya oturup beklemenin bir anlamı yok. g.tü b.klu bi civiciv bile edinemezsin böyle...


e çözüm yolu da çok basit:
eşin ve annesiyle konuşmak, sonra bir daha konuşmak, sonra bir daha, sonra bir daha...yani @sezai ikilitre'nin dediklerini güzel yoldan yapmak. bağırarak çağırarak ikna edilmiş pek insan yoktur galiba dünyada çünkü. korkudan ya da kafasını şişirip sıkıntıya girmemek için ikna olmuş görünenler vardır. sen de biliyorsun.

konuşmak zor iş ve sonuç alması pek mümkün değil gibi gelecektir sana büyük ihtimalle. ama iş öyle değil güzel kardeşim. otoriter davranırsan(otoriterlik bağırıp çağırmak değil biliyorsun) doğru kelimeleri kullanırsan(bu çok önemli) başarısız olman çok fazla zor; tabi yapabilene.

öyle tembellik, sıkıntıya girememek, günüm güzel geçsin düşünceleri falan cahil adam, salak adam işi. iki dakka götünü kaldır da bu konu için gerçekçi bir şey yap...

bu senin hayatın ister yönetime geç istersen de milletin senin üzerinden nasıl egosunu şişirdiğini izle.


onlarca denemeden sonra (ama deniyorum diye kendini kandırma, kaliteli iş çıkart) yine de olmuyorsa eşini al ve uzaklaş o aileden. bağlantıyı koparmadan onların karışmasını engelle(talefon dahil)(ama güzellikle, zaten eşin hak veriyormuş sana...güzellikle).

kaynanaya koca bul bence. dul gibi geldi.

Yukarıda yazanları çok fazla okuduğumu söyleyemeyeceğim. Yardımcı olacaksa aklıma şunlar geldi:

Eşine asla annesini kötüleme. Her ne yaparsan yap bunu eşinin annesini kötülemeden yapman gerekiyor. Eşine sürekli onun yanında olduğunu hissettirmen gerekiyor.

Kaynananla konuşmak yerine sorunu kaynağından çözmeli ve eşinle konuşmalısın. Eşin kendi içinde bu sorunu hallettikten sonra annesiyle olan ilişkisini de bir yoluna koyacaktır zaten.

Eşine artık sizin ayrı bir yaşantınız olduğu gerçeğini anlatman gerekiyor. Bir aile olarak geleceğinizin ve mutluluğunuzun birbirinize sıkı sıkıya bağlanmaktan geçtiğini eşine anlatman gerekiyor. Önemli olanın seninle olan ilişkisini sağlamlaştırmak olduğunu anladığında hatasının farkına varacaktır.

Kendini suçlu hissetmesi yerine doğru yolu bulması konusunda yardımcı olabilirsin.

Ne kadar iyi anlaştığınızı ve bunu kaybetmek istemediğini hatırlatmakta fayda var.

Başka bir şehre taşınıp herkesten ve her şeyden uzaklaşabilirsiniz. (Deneyip memnun kalan var. )

Bol şans.

Bana kalırsa bu boşanmayı gerektirecek kadar büyük bir sorun değil. Sen eşini ciddi anlamda seviyorsun anladığım kadarıyla ki eminim o da aynı şekilde seni seviyordur. Yoksa birbirinizin davranışları yüzünden daha çok kavga ederdiniz.Bu durumda Yapılması gereken he deyip geçmek. Biliyorum çok zor ama başka çaresi olduğunu sanmıyorum. Bir de çocuğunuz var mı acaba? Eğer yoksa bu sorunlar eve bir bireyin daha katılmasıyla tamamen son bulabilir. :)

girersin rahat ol hatta daha güzel yerlere girme şansın bile var ek kontenjanda her sene sürüyle yeni bölüm açılır üniversitelere ferah ol.

puanımın üstünde yaptım çoğu tercihimi. en son tercihim ege inşaaat puanımın altındaydı

aynen ek kontenjanı sakın kaçırma geçen sene binlerce kişi yerleşmişti ek kontenjanla.

daha iyi yerleremi boşa umutlandırmıyoesun inşallah beni

ek kontenjanı takip et, her bölümde boş kontenjanlar bulunur. illa ki girersin biryerlere.

hayır tecrübe konuşuyor.

şimdi millet kazanacakta beğenmeyecek bir bölümü kayıt yapmayacak kontenjanmı olacak nasıl olacak aklım karışık

yeni kontenjanmı açılıyor yani

var tabii ölen var, miras kalan var, yurtdışına göçen var, piyango çıkan var, bölümünü beğenmeyen var, kazandığı şehri beğenmeyen var, yanlışlıkla tercih yapan var. var oğlu var.

bildiğim kadarıyla şuan bir yeri kazanmış olanlar kayıt yaptırmasalar dahi ek kontenjana başvuramıyor.

yok aman kimse ölmesin :)))

bir bölümün kontenjanı 100 kişi olsun, o sene bölüme kayıt yaptıran kişi sayısı 95 ise; 5 kişilik boş kontenjan kalmış olur, ek kontenjanda 5 kişilik yer için başvuruda bulunabilirsin. evet kazananların kayıt yaptırmaması gerekir ki ortalama üniversitelerde illa boş kalan kontenjanlar olur.

odtü, itü, boğaziçi dışında bir çok bölümde ek yerleştirme ile yerleşebilirsin.
ancak ek yerleştirmedeki en önemli olay şu:(çoğu kişi bilmez bunu)
NORMAL YERLEŞTİRMEDE BİR BÖLÜMÜN TABAN PUANI(yani en son giren adamın puanı) NE İSE; SENİN PUANININ, O PUANDAN YÜKSEK OLMASI GEREKİYOR. İSTERSEN 30 KİŞİLİK BİR BÖLÜME 1 KİŞİ KAYIT YAPTIRSIN. SENİN PUANIN; O BÖLÜME EN SON KAZANAN ADAMIN PUANINDAN DÜŞÜK İSE GİREMEZSİN O BÖLÜME.
YANİ; NORMAL YERLEŞTİRMEDE YAZIPTA YERLEŞEMEDİĞİN BİR BÖLÜME EK İLE YERLEŞME İMKANI YOK.
İSTERSEN KİMSE KAYIT YAPTIRMASIN O BÖLÜME.

teşekkürler arkadaşlar verdiğiniz bilgiler için

birşey daha öğrenmek istiyorum.vakıf üniversitelerindede burslu olarak kontenjan olabilirmi

Vakıf üniversitelerinde burslu kontenjan kalma ihtimali çok düşük bence. Ha özel yetenek ya da ön kayıtla öğrenci alacak bölümler hariç.

askerde zengin çocuğu olmuyo pek. paralı yapıyo onlar. 28günde de şehit olmuyolar gelip gidiyolar öyle.

zengin bi nebze neyse de, milletvekili pasa cocugu fln bunları da atlamayın. sadee servet dusmanlıgı oluyor ilerde. sınıfsal bi nevi.

paralı askerlik yapıyorlar. 28 günde kimse şehit olmaz. dağ yüzü görmezler.

aslında benim sorduğm soru şu.

neden hep askerler şehit oluyor. (rütbesizler yani). ve şehit olanlar neden hep doğudan?

Zengin çocuklarının paralı askerlik yaptığını nereden çıkardınız bilemiyorum ama 10 senedir bedelli çıkmamış bir ülkede paralı askerlik yapmanın tek şartı yurtdışında çalışma vb. olayıdır ki, onu da yapan çok fazla yok. Bunun haricinde kendi gözlemlerim çerçevesinde sosyoekonomik durumu nispeten daha iyi durumdakilerin daha az tehlikeli bölgelerde askerlik yaptıklarını, ya da tehlikeli bölgelerde dahi olsalar daha geri görevlerde yer aldıklarını söyleyebilirim (örneğin Şemdinliye gönderilen doktor arkadaşlarım da var ama cephe arkasında operasyona gidiyorlardı.)

"Şehit olanların hep doğudan olduğu" ise bir halüsinasyondan ibaret gibi geldi.

Dünyanın he yerinde aynı olan bir düzen şimdi eğitim düzeyi ve ekonomik düzeyi az olan kişiler öne atılır çünkü toplumlarda bu tür insanların başarılı olacağı düşünülmez lakin paralı ve zengin insanların toplumda başarılı olduğu düşünülür o yüzden

tamamen yalan. askerde zengin fakir ayrımı yok, en fazla torpilli- torpilsiz ayrımı vardır. paralı askerlik ne alaka nasıl yazmışsınız?

Acıbadem hastanelerinin sahibinin oğlu Kıbrıs'ta askerlik yaparken trafik kazası yaparak vefat etmişti. Eğer şehit sayılıyorsa o olur.

(Trajikomik ülke Türkiye...)

abi saçma sapan fakir edebiyatı yapmayın. bir bakın şehitlerin memleketlerine, doğu-batı ayırımı var mı diye. paralı askerlik yapıyorlar kadar da abuk bir şey duymadım şimdiye kadar. paralı askerlik kararı çıkması gerek meclisten ki ordu bunu istemiyor, bu nedenle de yıllardır paralı askerlik çıkmıyor. paralı askerliğin tek olanağı şu an yurt dışında en az üç sene çalıştığını belgelemek.

askerlik yapmamak veya kıyak askerlik yapmak için torpilinin yüksek yerden olması gerekiyor. yoksa şansına kalmış.

Toplumun %70-80 i zaten fakir veya tam sınırda askerdede aynı.Zaten zengin çocukları genelde üniversitelerde okudukları için devamlı tecilli.Rütbelilerin şehit olmadığından bahsetmiş bi arkadaş...Doğuda askerlik yapan biri olarak diyeceğim tek şey,duyduklarını gerçek sanma.Zaten teröristlerin ilk hedefi rütbelilerdir.Bizim tugay karargahında şehit rütbelilerin resmi vardı.15 ayda duvarda resim asılacak yer kalmamıştı.

demek istediğim şu ki; parası olan adam yurt dışında gider iki sene kalır, gelir yine bi bedel öder (5000 euro gibi bişeydi emin değilim) ve 28 gün yapar. bedelli askerlik yok evet o da olmasın zaten. bu arada doğrudur rütbeliler ilk hedeftir. şehit haberlerine dikkat edersen rütbeli vardır her zaman aralarında.

yurtdışında kalmıyorsun resmi türkiyedeki ssk mantığındaki bir şekilde işte 3 sene bir fiil çalışman lazım ve bu süreden türkiyede geçirdiğin her günü çıkartıyorlar hiç acımadan.

submariner hakli. zengin cocugu basarisiz olsa bile ozel bi unide okur mezun olur ama fakir olanin gotunu yirtmasi gerekir. okumaya durumu olmayamlarda er oluyor iste. catismaya en cok onlar giriyorlar.

eriyip gitmek işte abi, toprağa karışmak, kırkı çıkmak, yok olmak, börtü böcek olmak...

eskiya da vardıya abi dongu, cicege bocege karısıyor sonra o cicegi inek yıyor daga kacıyor.

heh ben de öyle düşünerek taa geçen sene, tam olarak 8 ağustos 2009'da üzerinde bu ibare yazan market poşetini kuru yapraklarla birlikte annemlerin yazlığın bahçesindeki ağacın dibine gömdüm. doğaya karışabileceği en uygun ortamı da yarattım (toprak, kuru yaprak, su, hava vs). bu sene de tatilde gittim aynen kazdım çıkardım. cillop gibi duruyor poşet. en ufak bir çürüme neyin yok. sadece çapayla kazarken çapayı takıp kenarını yırtmışım (çürüme izi değil, fiziksel müdaheleyle yırtılma izi var). 12 ay olayı yalan çıktı. çözünmesi için en uygun koşulları yarattığım halde niye yok olmadı 12 ayda? aynen geri gömdüm. 24 ay'ı da deneyeceğim ve seneye tekrar bakacağım. hatta bu sene bir tanesini de çatıdaki su deposuna bağlayarak açık hava koşullarına maruz bıraktım. onu da göreceğiz.

o yüzden merak ettim acana "çözünmek" derken başka bir şey mi kast ediyorlar acaba.

kibritsuyu, gomme. onlarin gunes gormesi gerekiyor. gunes yardimi ile cozunuyorlar.

geçenlerde nerede okudum bilemiyorum, ekşi sözlük de olabilir, çözünmekten kasıt parça pinçik olmakmış, ancak eriyip yok olmuyorlar(mış).

geçen seneden kalma, yazlıktaki migros poşeti parça pinçik olmuş. neyse ki bir kolinin içindeydi. ortalıkta unutmaya gelmiyorlar.

bu deneyin sonucu:

iki senedir toprağa gömülü poşet aynen çıktı.
geçen sene su deposuna bağladığım parça pinçik.

demek ki toprak değil, güneş gerekliymiş. bunu diyenler kazandı.

konuyla alakalı olmayacak ama ben bu duyurunun açıldığı anı hatırlıyorum lan. hatta cevapları okuyunca "alala?" dedim, sonra gördüm tarihi. zaman çabuk geçiyormuş hakkaten de.

doğayı korumalıyız.

süper ya ekşi duyuru bilim ve deney grubunu kurun mk

1) hesap kesim tarihinden sonra yapılan harcamalar bir sonraki aya devereder ( copty paste deil, kendi cümlem :) )
2) bilmiyorum

1. sorunun cevabı evet.

alaksiz bir ek bilgi vereyim: misal son odeme gununu gecirdin ve borcunu ayin 21'inde odedin. o durumda 1 gunluk degil 11 gunluk faiz oduyorsun, yani hesap kesiminden itibaren borclu sayiliyorsun. banka iste, her turlu .....

1) evet
2) İzmir Ekonomi Üniversitesinde hem toefl hem de gmat yapılıyor, hatta gmat sadece İEÜ'de veriliyor İzmir'de. Vaktiyle sınav merkezini kuracağım diye canım çıktı oradan biliyorum.

arz fazlası

ayrıca bakınız: economics.emu.edu.tr/.../unite%203%20ve%205%20calisma%20sorulari%20cevaplari.doc -

Arz fazlası - Tüketici rantı

hizmet için de yine arz fazlası mı denir?

hizmet için de arz fazlası denir. hizmet sektörü de hizmet üretir, talep edilenden fazla hizmet arz edersen arz fazlası olur.

hizmet de bir üründür fark etmez. gereğinden fazla otel açarsanız konaklama hizmetinde arz fazlası yaratırsınız. normal mallardan farklı olarak, malları stoklayabilirken, fazla olan hizmeti stoklama şansınız olmaz, yani "eh bu gece odayı veremedik, bu geceki hizmeti yarına stoklayalım" deme durumu yoktur, o gece odada kimse kalmazsa ürün sonsuza kadar yok olur.

yüzme gözlüğü en uygun çözüm bu durum için. "Gözlük desen hiç olmaz" derken yüzme gözlüğünden bahsediyorsanız, ne alaka demek isterim size.
Eğer denizde pek yüzmüyorsanız, öyle serinlemeye giriyorsanız, arada yüzdüğünüzde ise daldığınızda gözünüzü açmıyorsanız bir problem teşkil etmez. He gözüme su sıçrar ne olur sa korkunuz, bir şey olmaz. yani bana olmadı, olursa sonra kapımı çalmayın :P

bir kaç hafta önce üşendiğimden havuza lensle girdim ve canım çok çektiği için yüzmeye başladım. alışkanlıktan gözümü açtım ve açar açmaz lensin teki uçup gitti.
Ben yüzme gözlüğü almaya üşendiğimden/unuttuğumdan dolayı hep lenslerimi çıkarıyorum.

normal gözlüğü kastetmiştim ki böyle girenler de görmedim değil. çok itici oluyor malum. deniz gözlüğü sanırım tek çözüm olacak.

yüzmeden olmaz çünkü. ama yani atıyorum şimdi biriyle tanıştın havuzda, denizde ama göz görmüyor ki, sonra gördüğümde tanımam yani kimdi bu neydi diye. çat pat belki :D

teşekkürler yanıt için. başka tecrübeleri olan varsa aktarırlarsa sevinirim.

Ben yüzüyorum ya denizde lensle birlikte. Hatta bir arkadaşım denizde düşürdüğü lensini bile buldu.

ben lensle denizde gözümü açamıyorum,o yüzden yüzme gözlüğü kullanıyorum.

6-7 yıldan beri lens kullanıyorum, sürekli de yüzerim yani hatta havuzda gözümü açarım falan bir şey olmuyor. sanki alışıyorsun yani açarken gözümü düşmemesini sağlıyorum gibi geliyor. yani ilk lensle havuza girdiğimde 2 sinide düşürmüştüm. sonra ertesi gün bir daha düşürdüm demek ki düşürmemeyi başarabiliyorum o zamandan beri çünkü bayadır hiç düşürmedim. mesela atlarken ya da hemen atladıktan sonra açmicaksın.. dikkat etsen olur bence, gerek yok deniz gözlüğüne falan

ne yapmak gerekir peki düşmemesi için? yeri geldiğinde gözü kapatmanın dışında neler yapılabilir. risk bu sonuçta lensleri düşürüp bütün tatili dört göz olarak da geçirmek var işin ucunda :)

teşekkürler cevaplar için

yedek lens taşımak zorundasın ne yazık ki:(

calibri gibi geldi ama. nette fontbul.com mu buna benzer isimli siteler var. resimi oraya yükle anında buluyor. bir nevi tin eye.

Calibri değil.

new.myfonts.com

Ve yaşasın "what the font".

kesinlikle boğaziçi. pişman olmayaaksın guven bna

binalarinin kacak olmasinin size ne zarari var ki? belediye yikar falan diye korkuyorsaniz, abartmayin :)

ayni bolumu bir bogazi, bir de koc'da okuma imkani olsa koc derim. ogrenim sirasindaki olanaklar ve sonrasindaki firsatlar bile koc'u tercih etmem icin yeterli sebep.

boğaziçine girip burs alırsan yurt-yemekhane sorununu da halletmiş olursun. seçmek istediğin bölümü ve sıralamanı söylersen burs imkanı konusunda da bir şeyler söyleyebilirdim ama büyük ihtimal alırsın heralde.

cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim :D mf4te 863.oldum elektrik elektronik bölümünü istiyorum.koçun tutma ihtimali %100 olmasa da yazmayı düşünüyorum ne olur ne olmaz :D
burs almak için gereken koşulları da söylerseniz sevinirim :D

mf4te ilk bindesin ve gelmiş buraya mı danışıyorsun. istediğin dersanenin rehberliğine git yardımcı olurlar.

birincisi, tabi ki boğaziçi ya.

ama daha önemlisi boğaziçi elek-elok bölümü hakkında pek iyi şeyler söylenmiyor, bizzat bölüm başkanıyla konuştuk (çok ciddiyim) sözlükte de bakarsan anlarsın ne demek istediğimi. ayrıca sıralaman da tam yetiyor mu emin değilim. ilk 500'ü alıyor diye hatırlıyorum.

burs, yurt vs için ünivertsite tercihi yapmayın, ileride pişman olursunuz. hiç düşünmeden bü yazardım ben olsam. puan yetmiyorsa ve istanbul şart değilse de odtü ve bilkent'i düşünürdüm.

Boğaziçinde bi numara yok.Koçu yaz rahat rahat takılırsın.İs bulma imkanın daha kolay.

Boğaziçi'nde mühendislik eğitimi İTÜ ve ODTÜ'den çok daha kötüdür ama adı vardır. Adı için seçecekseniz Boğaziçi Koç'tan çok daha prestijlidir.

boğaziçi hiç düşünmeden.

boğaziçi. 4 sene sonra yurt vs.yi hiç düşünmüyor olacaksın, ama elinde sana hayat boyu kapı açacak bir etiketin olacak. bü mezunu bir insan olarak söylüyorum.

koç diyenler saçmalamasın. boğaziçi mezunuyum demek nerede, koç mezunuyum demek nerede. sen zeki çocuksun, yaz boğaziçini kendin gibi zeki adamlarla oku.

simdii koc"u geciyorum en basta. ben odtu genetik mezunu bir insanim, sevgilim de bogazici insaat"tan mezundu. iki okulun muhendislige bakis acilari bence soyle, odtu"de hayvan gibi oturup is yetistirecek, sirkette vs is yapacak muhendis yetistiriyorlar, bogazici"nde kendi isini kuracak patron adayi yetistiriyorlar. istanbul"un avantajlari cok fazla is piyasasinda ama elektrik elektronik mezunu olup da tai/roketsan/aselsan gibi yerlerde calismak istiyorsan rahatlikla odtu yazabilirsin, oralarda calisan bilgisayar/havacilik/elektronik mezunu bir suru arkadasim var. koc isletme belki yazilabilir ama koc"ta muhendislik okuyup da ne yurt disina mastera giden ne de saydigim yerlerde calisan duymadim.
öss ya da lgs her neyse, zekayi belirlemiyor, bogazici"nde de odtu"de de mal gibi adamlarla karsilasma olanagin cok fazla, ama iste arada az da olsa kafa dengi birileri cikiyor.

goo.gl şurada görünen les invalides in önündeki meydanda durun bi etrafınıza bakın =) sonra hemen o karşıdaki goo.gl şu pont alexandre III köpürüsünden seine nehrinin üzerinden karşı yakasına geçerken nehrin ileri kısımlarında eiffel'i görün =) sonra karşı taraftaki büyük ve küçük sarayı ziyaret ettikten sonra sağa ıhlamur bahçelerine (Jardin des Tuileries) doğru yürüyün =) opsiyonel olarak sağa dönmeyip şanzelizeye (Champs-Élysées) çıkabilir ordan da Arc de Triomphe'a yürüyebilirsiniz (:

(bkz: disneyland)
(bkz: it's a small world )

pere lachaise'e de gidin bence muhakkak.

(bkz: queen club paris) !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

burda eglenmeden donerseniz laflar hazirlarim size.

Abesses metro istasyonu.

en.wikipedia.org(Paris_M%C3%A9tro)
www.google.com.tr

moulin rouge ve sacre couer (böyle yazılmıyor galiba) kilisesi

gelişmek istiyorsan, saçma ve aptal görülmeye karşı serin dur..gibi bir şey

gelişmek istiyorsan, akılsız ve aptal olarak düşünülmeye razı ol.
biraz doğaçlama oldu. birileri düzeltir elbet...

aa yazılmış, arada bir yenilemek gerek elbet;)

late viper'ınki iyi bence.

kıssadan hisse ne demek bu yani?

yani eleştirilere açık ol, aptal olarak düşünülsen bile kendini kısıtlama, kendi yolunda devam et, kendini geliştirmeye açık ol.

eh, yani kendini eksik hissettiğin her an öğrenmeye açıksındır. burda bır ıkıncı kısının senı gordugu halden bahsedılıyor ama, durum bu yanı.

(bkz: stay hungry stay foolish)

muhtemelen tamamlamadığın, yarım bıraktığın bir şey var. bunu sen unuttun bilinç altın unutmadı.

eheh aynısını ben de lise için görüyorum. Benimki genellikle çok kaygılı olduğu zamanlarda vuku buluyor. Hatta benimkiler çok kötü, kalkınca bir saat ''bu yaşta liseye nasıl gidicem lan'' diye karalar bağlıyorum. Sizin gibi diploma aldığımı hatırlayınca rahatlıyorum. Gerçi benim lise hayatım çok kötüydü. Gerçekten başarısız bir öğrenciydim biraz da hocaların ittirip kaktırmasıyla mezun oldum diyebilirim. Vicdanım mı acaba beni rahatsız ediyor bilemedim şimdi.

bu en klasik anksiyete ruyalarindan birisidir, herkes sikintili donemlerinde sinava gec kaldigini, odevi yetistiremedigini, dersi unuttugunu vs gorur.

valla ben de görüyorum, adama diyorum ki "lan nasıl olur ben mezun oldum, üstüne doktora yaptım, bu ne dersi şimdi?" o da diyor ki "ı ıh hemşerim olmaz kalmışın bir daha sınava girecen". Ders de operations research dersi, ki nefret ederdim kendisinden.

keyfiyet unsuru da var hocam ama genelde 8 gibi oluyor.

eczaneler de işletme oldukları için, patron birine açtırır, kendisi 10'a doğru gelir, genel itibariyle böyledir. ama 8'de açılır çoğu, özellikle yerel yerlerde buna dikkat ederler.

etrafındaki sağlık kuruluşlarına göre değişebiliyor bu, misal 8'de mesaiye başlayan bir polikliniğin etrafındakiler bu saat itibari ile açıkken, normal bir sokak arası eczanesi daha geç açılabilir.

resmi olarak sat 9da acmalari gerekiyor ama daha erken acanlar oluyor soylendigi gibi...

İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde Mutfak Sanatları ve Yönetimi bölümünün de bulunduğu okulun müdürlüğünü yapıyorum an itibari ile, spesifik bir bilgi talebiniz olursa yardımcı olurum.

YGS+Yetenek sınavı ile öğrenci alıyoruz ve ayrıca 27 Ağustos'a kadar ön kayıtlar açık.
cam.sams.ieu.edu.tr

şuan gelmeyi düşünmüyorum tabi, okulum bittikten sonra gelme gibi bir planım var.

peki bu yetenek sınavı neye dayalı oluyor? nasıl oluyor acaba?

o konuda nedense hiç malumat yok nette o kadar ara tara birşey bulamadım. nedense mülakat asaması hakkında bılgı yok.

mesaj gönderdim size özelden

Balçova küçük sanayide Akyıldızlar. Adamı kazıklamazlar, teknik olarak iyidirler, sahibi de kibardır, dişi bir insan olarak da gönül rahatlığıyla götürebilirsiniz.

teknik eğitimi kötü evet. çünkü adam akıllı labaratuvarları bile yok. puanın tutuyosa odtü'ye git.

şimdi şöyle
o yaştan mühendis olmak isteyip istemediğini anlayamayabilirsin.
mühendislik yapmak istemezsen boğaziçi daha iyi bir tercih olur.
burada dendiği gibi lab yok. ahım şahım bilimsel bir şeyler yapıldığını zannetmiyorum.
ama odtü'de tecrübe edemeyeceğin yaşam tecrübesini kazanırsın.
odtü'ye gidersen bir kampüste herkesin senin yaşına yakın olduğu sanal bir dünyada yaşarsın. istersen çıkmayabilirsin. (ylisans doktora vs.) ama çıkmak istediğinde senin için çok zor olur.
çok çalakalem yazdım. daha spesifik bir şeyler sorarsan daha güzel cevaplar verebilirim.

sakın sakın sakın , bak bogazıcı sansın varmıs kacırma.. ne teknıgı aga , ıkı bıra alıp manzarada ıcmedıkten sonra.. yemısım odtusunu ...

@divid +1

valla eğitim falan hikaye demek istemiyorum ama günün sonunda eğitim falan hikaye. elinde boğaziçinin en dandik bölümünden bile diploman olunca (ki biz burada elektrik elektronikten bahsediyoruz) karşındakinin dibi düşer, iş imkanın katlanır, yurtdışı şansın artar. Elbette ki kişinin kendisi de çok önemli, ama ismin ekmeğini çok yiyeceğini görürsün.

eğitim unutulur etiket baki kalır.

anadolu bilgisayar mühendisliğinde okuyorum, düşünürsen bizim elektrik-elektronik hem şartları hem de hocaların donanımı bakımından gayet iyi. ülkenin en zengin devlet üniversitesi olduğundan her türlü lab, lablarda her türlü donanım var. proje uygulama konusunda hiç sorun olmuyor. örneğin bizim bölümde proje yapanlara uygulamada kullanmaları için iphone, vs. verilebiliyor. başka devlet üniversitelerinde bu koşullar pek yok. puanın yüksekse en azından aşağıdaki tercihlere yaz derim ben.

bir de (bkz: müdek) denen bir akreditasyon sistemi var. bu, diplomanın tüm dünyada kabul edilmesini sağlıyor. beş senede bir bölümün yenilemesi gerekiyor. bizim fakültede endüstri mühendisliği dışında her bölümde var. endüstride olmama nedeni için: (bkz: musa şenel). diğer üniversitelerde de buna dikkat etsen iyi olur bence.

EE için Bilkent Türkiye'de 1 numaradır. Fazlasıyla akademisiyen yetiştirir, kadrosu zengindir, çok hocası IEEE fellow'udur. Her sene oradan mezun birsürü insan da ABD'de iyi okullarda doktoraya başlar, yerinde olsam Bilkent düşünürüm.

bence kendimi sevmeden başkalarını sevebiliyorum. aslında dışardan bakınca ben de sevilmeyecek adam değilim ama bir insanı ne kadar tanırsan o kadar çok sevilmeyecek yönlerini görüyorsun. kendimi epey yakından tanıyorum :/

"Başkasının seni sevmesini istiyorsan önce kendini sevmelisin."

bu yanlış.''kendini seven başkasını sevemez'' olcak doğrusu.bence.

önce kendine saygı duyman gerekir. insan saygı duyduğu kişileri zaten sever. saygı duymak ise uzun bir süreçtir

kaç yaşında olursan ol dönüp arkana baktığında "lan ben iyi bir hayat yaşadım, yaşadığım her şeyden memnunum, bugün ölsem üzülmem" dediğin zaman kendini seviyorsun demektir. işte bu sebeple bazı yaşlılar bal gibiyken, bazıları inanılmaz şekilde huysuzdur. Bu soruyu yaştan bağımsız sorup (yani sadece ölüme yaklaştığını düşündüğünde değil) hayatınla ilgili iyi bir şeyler yapmaya başlarsan, kendini gün be gün daha çok seven bir insan olabilirsin.

sevilmek amacıyla kendini sevmek istiyorsan o iş yaş hocam, başaramazsın.

kendini kendin için seversen zaten yüzündeki gülümsemeye aşık olan bi insan mutlaka karşına çıkar. çıkmazsa sorumluluk kabul etmem o ayrı.

kendimizi sevmek aslen insanları sevmektir. yolda gördüğü çöpçülere iğrenerek bakan insan aynada kendini beğense de kendini insan gibi sevememiştir henüz.

yani, insanları seversen sevilirsin. bence budur.

sözü yanlış okumuşum resmen.. başkalarının bizi nasıl seveceğini ben de bilmiyorum. bilen arkadaşlar paylaşırsa rep veririm :)

1. begenmedigin yonlerini ve cok yaptigini hatalarini belirle.
2. bunlari ya duzeltmeye calis veya yaptigin icin pismanlik duymayi birak
3. aynisini diger insanlara uygula. kendine ve onlara saygi duy.
ben "kendini/baskasini sevmek" deyince "kusurlarini gormezden gelme" anliyorum ilk olarak.

kendini sevmeyen insanı kimse sevemez doğru. çünkü kendini sevmeyen insan sevilebileceğine katiyen inanmaz. elbette onu sevenler de olur, ama bu kendini sevmeyen insanımızın kafasında sürekli dönen beni nasıl sevebilir ki ya sorusu sayesinde sevenini de pişman eder, bezdirir. onu sevmesine izin vermez. sevildiğini görmek yetmez kendini sevmeyen insana. önce kendine değer vericen. böylece seni sevmeye çalışan insanlara hayatlarını zehir etmeyeceksin.
kendini sevmemek, kendimi sevmiyorum ama uzaktan bakınca ben de fena değilim laan demek de değil. kendini sevmeyen insan pekala kibirlinin burnu büyüyüğün en mükemmel olduğunu düşünenin önde gideni de olabilir. ama tek başınayken. bunun yanına bi insan koyun, dakikasında sorun çıkarır güvensiz olması sebebiyle. kafasında habire bir AMA vardır.

bunu yazan bu hususta ihtisas yapacak duruma gelmiş biri.