mamayla tüyleri mi kısalacakmış anlamadım ki?
bir tanıdığımın uzun tüylü kedisi var hayvan yazın perişan oluyor kimseye kendini elletmiyor. geçenlerde gidip tıraş ettirdik hayvan öyle mutlu oldu ki bütün gün sevdiriyor artık. sık sık macun verirsen hiç kusmaz hep bağırsaktan atar yani tanıdığımın kedisi de açık mama yiyor.

Malt macunu işe yarıyor. Gimpet'in vardı. Üzerinde anti-hairball yazıyor zaten. Bence başka bir veterinere danışmakta fayda var. Öncesinde mamayı kullanması gerekmesi garip geldi bana.

ilk tavsiyem elbette veterinerin dediğini esas almanız.

öte yandan, bizim kedi kısa tüylü olduğu için hiç tüy topağı kustuğunu görmedik. ama veterinerin tavsiyesiyle malt macunu vermeye başladık. 2 günde bir, yaklaşık 1cm uzunluğunda macun veriyoruz. halen de tüy topağı kustuğunu görmedik (ki çılgınca yalanır).

açık mama kullanmayın bence. son kullanma tarihi, orijinalliği vb. konularda güvenmiyorum ben şahsen.

www.kolaymama.com

şurada tüy yumağı kontrolü için kuru mamalar var. örneğin spectrum'un maması 46.75 TL. benim tavsiyem, bir süre boyunca bunlarla besleyin, sonra bu sorun geçince daha uygun fiyatlı ve normal bir mamaya dönüp, maltla devam edebilirsiniz. ama ne olursa olsun veterinerin dediğini esas alın ve açık mamadan uzak durun.

Benim kedilerimden biri uzun tüylü, sık sık yuttuğu tüylerden rahatsız olup kusmak istiyor. Biz çözümü otta bulduk, bildiğimiz ot. Dışarıdan ot topluyoruz zaten kendisi otu görünce hoplaya zıplaya gelip yiyor. Otları yedikten sonra da kusuyor. Petshoplarda falan kedi çimi diye satılanlar da var ama biz bir türlü beceremedik onları yetiştirmeyi. Bahçedeki otlar daha iyi oluyor. Hepsi ot yemeyi çok seviyor ama özellikle bu uzun tüylü olan çok kusuyor sonrasında.

benim de iran kedim var ve tüylerinden kendi de biz de mafolmuş durumdayız. sürekli macun da veriyorum ancak kusuyor kendi de. bir kere kestirdim ve pişman oldum korkudan abartı değil altına yaptı nasıl bağırdı anlatamam. anestezi de vermek istemiyorum korkuyorum tam bir ikilem yani.

bu açıdan kusması iyi aslında, ya da macun vereceksiniz ki tüy yumakları midesinde topaklaşmasın tshliye etsin.

Bence hakim, savcı daha itibarlı. Hem Anadolu insanı da fazlaca itibar eder onlara.

anadoluda savcının havası kimsede yok. ama sıkılırsın

istanbulda iyi kazanan hiçbir avukat hakim veya savcı olmak istemez ve istemiyor çok açık ve net söyleyeyim. hatta tanıdığım hakim ve savcıların söylediklerine bakarsam kazanabileceklerini bilseler şuan istifa edip avukatlığa başlarlar. hakim ve savcı olursan anadoluda ücre bir yerde göreve başlayacaksın. memurlarla ve insanlarla ayrı uğraşırsın. oralar büyükşehir gibi değil.ileride derece atladıkça ve büyükşehire gelirsen rahat edersin. itibar açısından bakarsak şu son gözaltılardan sonra hakimlere olan bakış açısıda biraz değişti tabi.

Erkeksen güzel yaşarsın anadoluda güzel güzel üst kaymak kademe ile takılır avlanmaya gidersin. tecrube ile sabittir. tabi hangi şehir olduğuda önemli. ama sonuçta üst kademe ile takılmanın sana ailene yaşantına katkısı üst düzeyde olur.

itibar kişiye bağlıdır. ama istanbul'da 20-30bin kazanan avukat ya büyük bir hukuk şirketinde partnerdır/partnerlık yolunda ilerliyordur, ya da doğru düzgün işleyen bir hukuk bürosunun sahibidir. ikisi de oldukça başarılı olmayı gerektiren durumlar.

anadoluda görev yapan hakim ve savcıları ise alışık oldukları tür davalar dışındaki davalar gelince apışan meslektaşlarımız olarak biliyorum kendi tecrübeme göre. elbette genellemek doğru olmaz.

Daha zengin olan itibarlı. Yani avukat oluyor bu durumda.

Anadolu'da hakim/savcı da olsan, iyi bir araban, kaliteli kıyafetlerin, güzel lüks bir evin vb yoksa kimse saygı duymaz.

para için adalet aranacaksa hiç biri itibarlı değil.

Dostum sen universite okuyor musun ki?

istanbul'daki 30 bin kazanan avukat. hakim ve savcı olmak çok zor değil, itibarlı da gelmiyor.

hakim ve savcı olmak bana çok basit ve sıradan bir memur gibi geliyor. iyi Kazana avukat bence her zaman daha itibarlıdır.

hukuk öğrencisiyim

İşi yalan söylemek olan bir mesleğin itibari olur mu? İsterse yüz bin kazansın.

clarks modellerine bak.

Rockport bak. Skechers rahatlığında klasik ayakkabı.

Deichmann in gallus markasi.

Ben gunde 8-9 saatlik ayakta durmalik isimde deichmann medicus marka kullaniyorum. Bunun erkek icin olaninin adi gallus.

aylar sonra cevap: Rockport aldım. Otelde dolaşırken bile ayağıma giydim. Utanmasam şortun altına bile giyecektim. Böyle rahat bir ayakkabı giymemiştim hiç. Teşekkürler "bugunku antremanda goz dolduran futbolcu"

Koctas

marangozlar bilir. tanıdığınız bir tesisatçı, elektrikçi vb. varsa onlara sorun. onların illa bu işleri yapan bi tanıdıkları oluyor. muhtemelen yeni kapı almanızı önerirler. tabi kapının altında eşik gibi bir şey varsa dışarı açılamasını engelleyen, onun da kırılması ya da daha kısa bi kapı takılması gerekebilir.

çok acil durumlarda vekalet daha sonra ibraz edilmek üzere açabilir. hakim vekaleti ibraz etmesi için kesin süre verir.
MADDE 77- (1) Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.

(2) Vekâletnamesiz işlem yapmasına izin verilen ancak haklı bir sebep olmaksızın süresi içinde vekâletname ibraz etmeyen avukat, celse harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahkûm edilir. Bunu kötü niyetle yapan avukat aleyhine, ceza ve disiplin soruşturması açılmasını sağlamak üzere, Cumhuriyet başsavcılığına ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına durum yazıyla bildirilir.

Açabilir. Avukat, dilekçesinde neden vekalet sunamadığını açıklamalı ve mahkemeden süre talep etmelidir. Mahkemenin verdiği süre dahilinde vekaletname sunamazsa dava açılmamış sayılır ve avukata yargılama masrafları vb. ödetilebilir.

HMK'nın ilgili hükmü aşağıda:

Vekâletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması
MADDE 77- (1) Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir
işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek
koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf
yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır

soru çok tutarlı değil bence ama yaratmaz. beyin öyle özkullanışı olan bir organ değil. beyin öleceğini bilmiyor muhtemelen. elektriksel sinyaller kesilince onunda aktivitesi bitmiş oluyor. rüya örneği ise uykundan uyanmadığında bir anlamı yok. yani sonsuz zaman algısı için ondan sonra bi uyanıp onu hatırlayıp yorumlayacak bilinç lazım. ayrıca rüyanın zaman bükme olayı da sandığın gibi olmasa gerek. sadece algılar farklı. yoksa o zamanı gerçek zamanla kıyaslamak doğru değil.

Ölüm sırasında salgılanan dmt böyle bir seye sebep oluyordur bence.
Çok detayını bilmemekle birlikte epifiz bezi, dmt ve ayahuasca ile ilgili arama yapabilirsiniz.
şaman ayinlerinde kullanılan ve dmt içeren uyarıcılarda, cok kısa sürelerin yıllar gelmesi gibi etkileri olduğu yazılıyor.Ölürken de bu hormon salgılanıyorsa böyle bir algı mümkündür diye düşünüyorum.

evet, mümkün bence.

ölüm tehlikesi atlatmış biri olarak bunu söyleyebilirim. saniyeler içinde hayatınızın film şeridi gibi gözünüzün önünde geçmesi. muhteşem bir şey...

(bkz: san junipero)

@devcileyin, zaten zaman bükme değil de algı olduğu için böyle rahatça sallıyorum :) rüyalar 5-20 dakika sürüyormuş. çoğu insan kendisine saatlerce sürmüş gibi gelen rüya görmüştür. hatta bazen kendimizden geçer 10 dakika sonra uyanırız ama saatler süren bir rüya görmüşüzdür.

rüyada tabi ki zaman bükülmüyor, ortada fiziksel bir şey yok ama durum algısal olduğundan, dış dünyadaki 5 dakikayı bana saatler gibi algılatan beyin 1 saniyeyi sonsuz uzunlukta algılatabilir mi sorduğum bu aslında. ama dediğin gibi bu noktada beynin nasıl bir organ olduğu önemli. bilim-kurgu oldu benim sorduğum biraz da.

www.reddit.com

ingilizceniz varsa mutlaka okumanızı öneririm. dediğinizle alakalı, benim şaşkınlıkla okuduğum bir anıydı.

Köpeğin zıplayarak erişemeyeceği yükseklikte bir yere koyabilirsiniz. Bu geldi aklıma.

kapisini kedinin anca gecebilecegi gibi cok kucuk yapabilirsin

kapının kedinin sığacağı boyutta olması tek başına yeterli olmayabilir.

biz veterinerle konuştuk, aynı şeyleri söyledi. köpekler, evin içindeki kedinin kokusunu alıyor ve doğrudan eve doğru koşuyorlarmış. kedi, duruma erken uyanamazsa evin içinde kalıyormuş. biz, evin yanına yaptık, bütün kediler yanından yürüyüp gidiyor.

köpeğin ulaşamayacağı bi yere yapmakta fayda var. yerden yüksek bir yere koyulabilir, köpeğin geçemeyeceği bir engelin arkasına bırakılabilir.

A study on conversion of low-priced grains in Turkey, to value-added products

akademik gibi bir cümle olduğu için çok emin değilim. conversion yerine transformation veya başka bir kelime de gelebilir. "grains" için de aynısı geçerli. "low-priced grains in Turkey" kısmı biraz özgür çeviri oldu ama birebir çeviremedim.

@starborn'un güzel çevirisine küçük bir öneri:
a study on conversion of low-priced grains into value-added products in Turkey

Cok tesekkurler her ıkınızede

strafor

biz de aynısından aldık. kendi eklemelerimiz şöyle:
- tabana, arka duvara ve tavana strafor koyduk. straforu çift taraflı bantla yapıştırdık.
- sağ ve sol duvarlara karton (karton kutunun kartonu) yapıştırdık. yine çift taraflı bantla.
- karton kutunun kalanını tepesine çatı gibi koyduk (üçgen şeklinde). dik durmasını nasıl sağladık bilmiyorum, ama yaptık bir şekilde. sonra da o çatının üstüne naylon örttük. evde büyükçe bi poşet vardı, onu kesip açtık, sonra tepeye yapıştırdık.

edit: şimdi baktım da montaj bitmiş. bu aşamadan sonra strafor eklemek zor olabilir. kullanmadığınız bi tişört varsa içine serin. tepeye de naylon örtün.

Bu kadarı kafi gelir, ekstra strafor koymasanız da olur. İçerisine kullanılmayan kazak, polar falan gibi bir şeyler koyun, yumuşak olsun. Biraz sıcak da tutar hem.

Lakin bu evin sıkıntısı çatı kısmı. Düz olduğu için suyu tutar, içeri geçirebilir ya da tahtayı çürütebilir. O yüzden çatı kısmını su geçirmez bir malzeme ile kaplayın ya da üçgen çatı formuna getirmeye çalışın tahta çakarak. Kedi evini koyacağınız yer yağmurdan korunaklı bir yer değilse bütün evi kalın çöp poşeti vs. gibi bir şeyle kaplamanızı da öneririm ayrıca.

tepesine yapistirmak icin yapiskanli naylon yeterli.

Bizde de var bu evden. Tepesine, tabanına ve yan duvarlarına köpük koydum. Onun üzerini de parlak malzemeyle kapladım.

patentli ürünlerin patent hakkını bireylere vermezler. Ancak kurumsalsan ve yeterliysen alabilirsin.

Diyelim ki garfield ürünleri yapmak istiyorsun. Bugün çok güzel şekilde ürettin ve sattın. Yarın garfield'in gözü biraz yamuk oldu, "yaa bişi olmaz, satayım gitsin" dedin. yarın kaşı, öbür gün kuyruğu yamuk oldu. Bu tip hatalı veya sapmalı ürünler piyasada yaygınlaştıkça garfield o ülkede prestij kaybetmeye başlar. Patent sahibi de senin yüzünden zarar etmeye... Yani sen standardı yakalayamayacak bir kişiysen marka için tehlikeli oluyorsun demektir. Bu yüzden çok sistematik değilsen büyük markalardan patent hakkı alamazsın.

şu kadar söyleyeyim, arkadaşımın annesinin "şirinler" diye bir anaokulu vardı, şirinler 3d olarak vizyona girince tekrar popüler olunca adını değiştirttiler.

Bilinen bir karakterse dikkat ediyorlar.

Ayrıca ebay'den bak bakalım, yapmak istediğin karakterin lisanslı ürünleri var mı ? Eğer varsa zaten o tren kaçmış.

Ayrıca oyuncak şirketine sunacağın maket tarzı, hareketli bir parçası olmayan bir modelse internette hazır modellenmiş halleri zaten var, sana neden para versinler ?

senin olayın telif hakları ve marka tescili, patent ile ilgin yok. sana dava açarlar, piyasadan kaldırırlar. yaptığın bütün yatırım çöpe gider.

1) dava açarlar.
2) danıştığınız bazı insanlar "onların marka tescili yok, gel o karakteri sana şekil markası olarak tescil alalım." diyebilirler. olmaz. hem markayı hükümsüz kılarlar, hem de ürünleri toplatabilirler.
3) patent ile ilgili bir konu değil bu. patent buluşlarla ilgilidir. konu telif hakları ve (belki) marka ile ilgili bir durum (babilbaligi'nin dediği gibi).
4) bunun yasal olan tek yolu, karakterlerin lisans hakkını almaktır. bildiğim kadarıyla bazı büyük firmalar, lisans haklarını türkiye'de belirli bir firmaya veriyor. bu firma da aracı olup, başka kullanıcılara lisans veriyor. öyle bir durum söz konusu olabilir. firmaya mail atın, lisanslı olarak oyuncaklarını üretmek istiyorum, şartlarınız nedir diye sorun.

Vakit ayırıp cevapladığınız için hepinize teşekkür ederim :)

Divanyayi'nin kardeşi.

evet, eser sahibi ya da eser üzerindeki diğer hak sahipleri fark ederse çıkar. eser sahibine ve/veya yapımcı firmaya ulaşıp izin almanız gerekir.

gözümde çok canlanmadı, kapak kısmının fotosunu koysan daha iyi olabilir.

onun dışında, anladığım kadarıyla yardımcı olmaya çalışayım:

* İç takımı değiştirip, uygun bir iç takım almak en mantıklısı. Bu tarz değişim işlemlerinde, eski parçanın ölçüsünü almak ve fotoğrafını çekip nalbura göstermek mantıklı olabilir.

* Rezervuar kapağını internetten bulmak zor ama nalburlarda olabilir. Tek satılıyor mu emin değilim.

* En son ve mantıken en saçma olan tavsiyem: Başkaca bir çözüm arıyorsan, zımpara kağıdı ve eğe yardımıyla rezervuar kapağını genişletmeyi deneyebilirsin. Böyle bir şey yapacaksan makinecim.com şu fotoğraftaki eğelerden sol başta olan iki tanesine benzer eğeler edinmen. Yine böyle bir şey yapmaya çalışırsan, mutlaka conta gibi bir şey al.

Dediğim gibi bu tavsiye esasen çok tırt bir tavsiye. Muhtemelen eldeki rezervuar kapağını da berbat eder. En mantıklısı yeni ve uyumlu iç takım almak.

az önce gidip yeni bir iç takım aldım. ama cidden bir ürünün eskisini kullanmak kadar sıkıntılısı yok.

noterde. noterlerin anlasmalı oldukları cevirmenler var, baskasının cevirisini onaylamaz noter.

hocam çeviri nedir (tıp, hukuk, mühendislik vs) ve kaç karakterdir söylersen yönlendirmeye çalışayım. ben şahsen ikarus ve keyhan ile çalışıyorum.

Şimdi böyle sordum diye bana da sarlamanizdan korkuyorum açıkçası. :/

kendi kendine kuruldukça kuruluyorsun bence.
gayet normal hayat devam ediyor ben çıktığımda hep aynı boktanlığı görüyorum
15 ağustostan önce nasılsa şimdide öyle insanlar.

Ignorance is bliss diyorsun. Nasıl yok abi? Sırf burayı okuyarak bile anlarsın durumun vehametini. Ama ben görmek istemiyorum dersen, o da senin bilecegin iş.

boşver sende toplu yaşama, ayrıl sürüden iki bira aç kendine buz gibi :) basit ama etkili.

*belki bir tatile falan çıksan hani..

bundan sonra böyle gider,
hatta daha da kötüleşir ama düzelme olmaz.

buradakilerin çoğu pireyi deve yapan goygoy seven insanlar (darbe olayından bağımsız)
o yüzden burası benim için referans değil. Sözlük de değil.
ben hiç dışarıda biri bana ters baksa da dalsam, kafasında şişe kırsam,
yanımdan geçerken nefes alsada tacizci diye cırmalasam falan diye bakmıyor.

Ha bakıyorsa da zaten hep böyleydi olaydan sonra ortaya çıktı diyemiyorum. Görmek istememek farklı görmemek farklı. İnsanlar hep arızalıydı hala aynı arızalıktalar sadece farklı bahane geçti ellerine arızalık için.

Belki benim gözlerim açılmıştır. Insanlar hep böyleydi de ben görmüyordum belki, olabilir. Ama dün aynı otobüste bi saat içinde iki kez yer kavgası oldu mesela. Adamın biri annesi yaşında bi kadına "Kafayı yemişsin, git bi timarhaneye yat!" falan dedi. Normalde böyle şeyler duymuyorum.

Yani yaşadığım yerde(akpil-chpli sayısı birbirine yakındır epey)bir değişiklik gözüme çarpmadı, 10-15 gün önce nasılsa şimdi de öyle. Daha boktanlaşsa söylerdim niye görmezden geleyim ki.

"Hepiniz olan biteni görmezden geliyorsunuz" gibi bi çıkış yapmadım. Öyle de davranilabilir, sonuçta zor zamanlar. Herkes kendine göre bi savunma mekanizması yaratıyor. Hiç görmeyen, görse de umursamayanlara da lafım yok ama ben geçen cumadan beri havada inanılmaz bir gerilim hissediyorum. Kafamı dağıtmak için internete giriyorum, belki abartı belki insanların günlük hayatlarında paylasamadiklari gerçek hisleri, herkes alarm durumunda. Sakin kalabilen çok az insan var.

Benim yaşadığım yerde her gün ayrı bi mevzu oluyor. Akşamları biber gazı solumaktan, kornalardan, konvoylardan, tekbirlerden, bütün bu hengamenin içinde normal hayata donme, işime gücüme bakma çabalarından yorgun düştüm. Şimdiye kadar suların durulması lazımdı sanki. Daha önce hep öyle oluyordu. Insanların ısrarla sakinlesmiyor olması beni huzursuz ediyor, korkutuyor.

Senin yenilmişlik hissi ve kendini karşı tarafa ait hissetme duyguların bunlar.
Karamsarlık içinde olduğun çünkü son umudunda kayıp gitmiş gibi geldi bana.

Kimsenin cinet geçirdiği yok, asıl cinnet geçirenler de şimdi tutklandı zaten.

Akpli ya da cemaatçi değilim yahu. O nerden çıktı? Genel atmosferden bahsediyorum. Her neyse, laf anlatmaya çalışmak boşuna. Herkes anlamak istediğini anlıyor.

O insanlar zaten boyleydi. Firsat bulduklari icin de eyleme dokmeye basladilar.

Sadece kendilerinden olmadığı için diğerlerinin yaşam haklarını hiçe sayan, insanlar canlarının derdine düşmüşken, kişisel zevkleri için kaygılanabilen, şiddeti ancak kendine etki ettiği ölçüde kötüleyebilen, onu sömüren, korkunç şekilde bencil ve ikiyüzlü yaratıklar, düşünceleriyle birlikte geberip gittiği zaman.

"O insanlar" diye bir öcü grup yok maalesef. Benim yorumlamama göre Türkiye'de işler hep böyleydi.

6-7 Eylül 1955 olayları
1978 maraş katliamı
1980 çorum katliamı
1993 sivas katliamı

bunlar, 93 yıllık cumhuriyet tarihimizde ilk aklıma gelen olaylar. elbette, toplu histeri ve vahşet olayları bunlarla sınırlı değil.

bazı arkadaşlar çıkıp, şu an yaşanan olaylarla yukarıda sayılan olayları karşılaştırmanın saçma olduğunu öne sürebilir. elbette hedef kitle, saldıran kitle, saik, bilanço ve benzeri pek çok konularda fark bulunabilir. ancak bütün bu olayları çok rahatlıkla "benden olmayanları öldüreyim/yaralayayım." ortak parantezine alabileceğimizi düşünüyorum. elbette bu kadar basit bir ortak paranteze almak saçma ve basit olacaktır; ama neticede şurada sohbet ediyoruz.

darbe girişimi sonrasında yaşananlar da farklı değil. "bende olmayan" olarak cemaat sempatizanları, solcular, kemalistler filan belirlenmiş durumda.

özetle, şaşıracak çok bir şey yok. neydik ki ne olduk diye bakıyorum ben.

sanırım 3 nesil geçmesi gerekiyor, tahmini 50 sene.

hocam elinden ne iş geliyor? ne yapabilirsin? maaş beklentin ne?

hocam perakendede tecrübem var garsonluk tecrübem var okuduğum bölümden dolayı ingilizce sağlam. maaş olarak bana 1 aylık 1m civarı para getirecek bir iş işimi görür diye düşünüyorum.

iste tabii ki, ihtiyacın olur borcun olur harcın olur.

tecrübelerime göre istemezsen vermiyorlar. hatta bazıları isteyince bile vermiyor. iste..

"bir ödeme durumu var da, o yüzden sormam gerekti." filan diyerek de sorabilirsiniz çekiniyorsanız. sormanızda bir sakınca yok bence.

istediğiniz gömlek tipi nedir?
Casual, spor, smart casual, business??

Acikcasi sorunuzu anlamadim. Simdi net farkliliklarini bilmiyorum. Casual birsey ariyorum bence. Ceket giymem. Kravat takmam. Kollari kivirir giyerim.

anladım. o zaman boyner veya ykm ye gidin, çok çeşit spor gömlek var. indirim de olduğu için beymen bile 160 tl ye alabilirsiniz.

iş içinse beymen business.

casual çok gömlek giymiyorum ama mudo'nun gömleklerini çok beğenirim.

casual ise h&m - mudo - mavi?

jj

Eşyalar derken ?

Ben yanıma cüzdan, telefon, kulaklık,güneş gözlüğü ve belki sarj aleti alıyorum, hepsi cebime rahat rahat sığıyor

Evet ya cep nedir rahatsiz etmiyor mu sizi. Şiş şiş.

Bence sizin için de çanta akımı başlamalı.

Omuz cantasi kullaniyorum. Nadiren de sirt cantasi.

işe giderken kumaş pantolon - gömlek - duruma göre kravat takıyorum.

cüzdan göt cebine, telefon sağ cebe, anahtar, çakmak ve paralar sağ cebe. şişkinlik yaratıyorsa (çok bozuk para vardır, cüzdan kabarıktır, büyük çakmak almışımdır vs.) o zaman zaten hepsi trençkotun cebine.

geçiş dönemlerinde yine yanıma trençkot alıyorum. çanta gibi elimde taşıyorum, üşürsem giyiyorum.

yaz için bi tane postacı usülü çanta aldım. işe giderken giydiğim şeylerle sırıtmıyor, ona koyuyorum her şeyi.

yazın takım elbise giymem gerekiyorsa, elde taşınan çantalardan alıyorum. daha ciddi gözüküyor, iyi oluyor öyle.

Takım elbise bile giysem sırt çantası taşıyorum.
Şık ve sade olanları mevcut.
Şiddetle tavsiye ederim.
Parfüm,bellek,sarj,çakmak,sigara ne varsa dolduruyorum.

Cüzdan-telefon-anahtarlar
Telefon sağ cebe, cüzdan ve anahtarlar sol cebe girdi mi bitti.
Çok rahatsız ederse elimde taşıyorum 2 parça şey.

Ben 2 şarj aleti, önemli kağıtlar, minik bir not defteri, cüzdan, telefon, kulaklık, kalem, anahtarlar, gözlük falan taşıyorum. Çok saçma oluyot takımla.

Ben de omuz çantası düşündüm de sonra abes mi kaçar acaba dedim.

omuz çantası +1
cüzdan, harici batarya, ipod, güneş gözlüğü ve kremi, diş fırçası, diş macunu, telefon şarj kablosu, okumak için kitapçıklar veya notlar gibi şeyler ancak bir çantaya sığıyor.
takım elbise varken yine omuz çantası taşıyorum.
f.perry ve zaranın çok şık çantaları var.

Sort çantasına atıyorum. Turkiyeye gelince arkadaşlar ne la bu ilkokul bebesi gibi filan diyorlar, mal mıyım abi ihtiyaçlarımı taşıyınca niye okul çocuğu olayım ki.

Sırf gösteriş , sırf hava millet amk.

Al sırt çantasını mis gibi.

sağ arka cebime cüzdan, sağ ön cebime telefon.
kulaklık sol ön cepte. gözlük kafada ya da yakamda duruyor. başka eşyam yok.

işe giderken de sırt çantası taşıyorum. yani sırt çantam olmasa ne yapardım bilemiyorum. kulaklık, tablet, tabaka, şarj aletleri, kitap, yastık, yağmurluk, defter, kalem, cüzdan, gözlük vb. sadece iş için değil bir çok yerde taşıyorum çantamı.

takım elbise giyseniz de giymeseniz de hemen her durum için kullanılabilecek sadelikte bir çanta alabilirsiniz. misal bence takım ile sırıtmayacak bir model bu www.caselogic.com

Kimlik, para, telefon, gözlük, anahtar tasiyorum. Cebe sığıyor. Gözlük genelde gözde zaten. Cüzdan yok, banka kartı dahi taşımıyorum, extra para işi olursa kartsız işlemle hallediyorum.

Elimde cüzdan + telefon + anahtarlık ile geziyorum.

Geçenlerde cüzdan bayağı rahatsız etti, göt cebinde zaten taşımam, ön cebimde de kaba duruyor, elimde taşımak da amelelik oluyor. Bir haftadır banka kartlarımı, ehliyetimi, 20-50 tl arası nakiti, istanbul kartı attım sağ ön cebime kuş gibi hafifledim.

Anahtarlıkları çok seviyorum ama o da gereksiz ağırlık yaptığı için tek bir taneye düşürdüm, diğer cebimde de onu taşıyorum.

Telefon elimde, kulaklık kulağımda.

Şarj aletine kadar cebinde taşıyan arkadaşlar çuvalla falan mı geziyor anlamadım. Göt cebinde cüzdan kadar erkeğe falso veren başka bi şey de yok sanırım.

iş çantası? laptop çantası? eğer tatile gidiyorsan da küçük bir erkek çantası, turist stayla.

Havalar ısındığında en büyük problemim bu. :(

Anahtarlığı almıyorum, sadece kapının anahtarını alıyorum. Tek parça.
Cüzdan ve sigara elimde oluyor hep.
Telefon cepte.
Gözlük kafada.

alka seltzer deniyor genelde böyle durumlarda.

Bira .soguk bir bira.mumkunse sekersiz.

Virgin bloody mary bu işin en net çözümüdür. İmkan yoksa düzgün bir şeyler ye, bol da su iç. İçebildiğin kadar iç suyu.

doktor değilim. asitli gazlı baharatlı yağlı şeylerden uzak durun. bira kesinlikle iyi gelmez. alka seltzer mide ilacı değil zaten aspirinin bir üst versiyonu. bence ona da gerek yok. midenize biraz zaman verin ve bu arada asitli yağlı baharatlı gıdalar tüketmeyin. alkol de almayın.

su

gaviscon şurup

Kesin çözüm başka birşey arama

mide yanması mevcutsa bol su içip, rennie veya benzeri bir mide rahatlatıcı ilaç almak mantıklı olabilir.

alka seltzer olmaz daha kötü yapar.

gaviscon, rennie olabilir

Bol su.Ekmek peynir.

model hatırlamıyorum da logitech'te çok güzel aletler vardı

Bilgisayar aşırı ısınıyorsa: Termal macun yenilemesi + zalman

Bilgisayar normalin üstü ısınıyorsa: www.hepsiburada.com bu modelden memnunum gayet. ama termal macunu yeniledikten sonra kullandığım için, aldığım performans gayet ortalama üstü.

Özet: her halükarda ilk tavsiyem termal macun yenilemek.

@nobody'nin verdiği linkteki zalman'ı kullanıyorum (zalman zn-nc) çok memnunum. termal macunu da zalman aldım, sıcaklıklar benim kontrolüm dışında artarsa senede bir yeniliyorum.

edit :

bu da yazdığım ilgili entry :

eksisozluk.com

memnunum

www.thermaltake.com

internetten falan cok sıkıntı olmaz ufak tefek
ama dukkan acar acmaz yapışır maliye.

fiziksel dükkan açacak, hatta bayağı işlek bir yerel cadde üzerinde.

abi o zaman
1- sahis firması acsin ssk li devam etsin.
ama memursa falan prosedur farklı olabilir
2 o zaman sahis firması şart. maliye 2. gun gelir muhurler dukkan kirası kacar ceza kacar

maliye geldiği zaman gelen memuruna göre abi valla başvuruyorum ayağına filan bir iki ay idare edebilir. ama etmeyebilir de. bizim kıç kadar dükkana 6 ay uğramadılar. şans işi biraz. en güzeli doğrusunu yapmak, gelen memura abi ayağı yapmadan belgeleri gösterebilmek.

ilk soruya cevaben:

ben yaklaşık 8-9 ay ssk'lı olarak çalıştım, aynı zamanda serbest meslek vergi levham vardı. herhangi bir sıkıntı yaşamadım. bir şirkete ortak olması, şirket sahibi olması bir değişikliğe yol açar mı emin değilim; ama sanmıyorum. zira düşününce devlet hem sgk'lının yatan maaşına kesinti uyguluyor, hem de serbest meslekçi olması sebebiyle edindiği kazançtan ayrı vergi alıyor. ben devlet olsam gayet mutlu olurdum açıkçası.

1-Kendi işinden farklı bir yerde ssk lı olarak çalışabilir. Bunda kanunen bir sıkıntı yok. Fakat kendi işyerinde bir çalışanı yoksa ssk lı olarak pek mantıklı olmuyor tabi. Sigortalı çalışanı olmasa da çok düşük ihtimal tabi maliye açısından sıkıntı çıkması. Sonu olarak sıkıntı yok.
2-Kaçak olarak çalışır ve yakalandığında bir usulsüzlük cezası ile yırtar. Tabi gelen memurlar 1 aydan fazla geriye açılış yaparlarsa sıkıntısı cezası daha fazla olur.

karşı firmanın sahibi, bizim firmada asgari ücretle çalışıyor gözüküyor. neden bilmiyorum tabi ama 1 sene önce falan öyle yaptılar babamla. çok anlamadığım için bu işlerden sormadım.

Thx dışında o kadar da ciddiyetsiz bir ifade göremedim ben. Ben olsam "Dear Julia" diye hitap ederdim. Bitirmek için de "Best regards" kullanılabilir sanki. "Yours faithfully" gibi ifadeler biraz abartı olacaktır diye düşündüm.

edit: cc ile alakalı olarak da ben öyle durumlarda sadece maili yolladığım kişiye hitap ediyorum. dolayısıyla tania ve rosie cc'deyken, sadece julia'ya hitap etmende bir sakınca yok sanki.

bence dear mrs. ile başlayıp, kind regardsla bitir.

bizim şirkette de bazı tipler var tşk ltf vs yazıyorlar. üst yönetim tesadüfen bir iki maillerini görüp uyardı. Neyse bu yazışma tarzı şirketin tamamının takındığı üslup olmayabilir. Senin atacağın maili bir başkasına da forwardlamak durumunda kalabilirler, o durumda ciddiyetsiz görünme.

yok zaten yours sincerelyisin abarti kismiydi, boyle bir maile en fazla kind regards yazarim ama maili atan bu kisi ayni zamanda sirketin kurucusu oldugu icin tereddut ettim isimle hitaba mi gecsem diye.

Genelde adamlar bana nasil hitap ediyorsa o sekilde ediyorum.

CC'leri bosver senin cevabin julia'ya olacagi icin julia'ya hitap etmen lazim. Digerlerinden 3. kisi gibi bahsedebilirsin mesela "It will be a pleasure to meet with Tania and Rosie, Looking forward to it"

dear julia,

we will take necessary action

@Tania & Rose,
I am free on ........... but you can suggest something else and i can arrange.

Best regards
letheaven
telefon no
skype : id

Bence Tania ve Rosie'ye skype görüşmesi için ne zaman uygun olacağını at, Julia'yı da CC'ye koy.

Start-uptan bahsediyorsun, bence Miss bilmemne filan hiç gerek yok, öyle bir gereklilik olsa Julia da onlara soyadlarıyla hitap ederdi.

dear tania and rosie veya dears diyebaşlayabilirsin bu da az resmi değil. mrs ms falan gerek yok adam hi demiş.

Çok kasma direkt hey peeps! diye gir işte :D

maili julia'ya attim, coordinate directly with them dedi ama ben zaten tumune cevap ver demistim. yani tania ve rosie mailimi zaten aldi? o zaman ne yapayim onlarin bana yazmasini mi bekleyeyim yokse sifirdan bir mail de onlara mi atayim?

daha once hic cc'ye tumune cevap vermemistim bilmiyorum :/

böyle durumlarda profesyonel olarak ne yapman bekleniyorsa onu yapman gerekir. aman patron mail atmış ona cevaben / hitaben yazayım denilmez. en fazla cc'ye konulur.

mail sana direktif vermiş, şu kişilerle iletişime geç demiş. direkt onlarla iletişime geçmen gerekirdi. şimdi onları bekleyeceksin. pazartesi gününü bekle, iletişme geçmezlerse hatırlatma maili atarsın.

kingcyrax'a uy bence. hadi hayirlisi bol sans.

kingcyrax in dediği gibi mail at.

Mulakat daha yapilmadi ama orada stajyer olan birisiyle konustum. Londra gibi bir sehirde sadece 120 pound veriyorlarmis. Koca 1 haftam onlarin odeviyle ugrasmaktan bosa gitti.

sade
içmem
ankarada 13-15 falandı galiba

az sebzeli, az baharatlı
bira veya sade
tanıdık bi seyyar, 10tl

Fajita
Ayran
Sarıhan Gusto

1- sade hic yemedim.
2- ayran -aciyi alir-
3- yedigim en iyi yer kadikoy'deki mercan. 8 liraydi galiba.

sade, bol baharatlı
ice tea şeftali veya ayran
zonguldak gazipaşa seyyarları 10 - 15 tl

sade bol acı baharat.
hiçbişisiz.
istanbul'da eskiden bostancı üçel'de yerdik de tırto olmuş, ben de bilmiyorum iyi bi yer uzun zamandır.
edit: mercan yazılmış orası da iyiydi ama yemeyeli çok oldu yine.

bahaneyle bir derdimi dile getirmek istiyorum, ne zaman normal kokorecin adı İZMİR KOKOREÇ adıyla ekstra adam ütmek oldu ya. eskiden kokoreç normal olur içine sebze katacak varsa kattırır ve aşağılanırdı kardeşim. ne zaman bu işler buraya geldi, şampiyon alemin en baba kokoreççisi oldu. acıktım ya, herkese afiyet olsun.

sade
ayran
izmir - narlıdere /10

Domatesli
Ayran
Midyeci Ahmet (Beşiktaş) - 10 tl

1-sebzeli
2-ayran
3-çengelköy paşa kokoreç 10 lira falan

1- duruma göre değişir, hafif domates+baharat iyidir genelde.
2- coca cola 330ml kutu

1- kokorec sacına bakarım. yağı cazırdıyorsa sade ve az acılı yerim. eğer az yağlıysa kurumuş olma ihtimaline karşı 2-3 dilim domates dilimi koydurturum.

2-yanında az acılı şalgam veya ayran veya turşu suyu.

3-denizli'de en son 7 liraydı sanırım.

ilk defa gittiğim bir yerse önce çeyrek alır denerim. beğenirsem ikinci çeyreği isterim.

1) sade. domatesten normalde nefret ederim zaten, kokoreçin içinde olunca fakir hissettiriyor. param kokoreçe yetmiyormuş da domates eklettirmişim gibi. sevmiyom. eğreti duruyor bence.

2) ayran çok güzel gider. kokoreçin kendisi zaten ağır ve acı olduğu için, günde 3 litre meşrubat tüketmeme rağmen kokoreçin yanına kola falan içemiyorum. güzel olmuyor. keyiften ziyade eziyet, mücadele oluyor yemek. ayran veya acısız şalgam nefis gider.

3) öyle yemek kültürüm, "x dediğin y'de yenir" türü serseriliklerim yoktur. gördüğüm yerde gömerim. favori bi mekanım da yok açıkçası.

bol Kekik ve bol domates
içmem
kadıköy 8 lira

Sade
Ayran
15 falan @aoc

1)tabiki sade
2)şalgam veya ayran, o anki duruma göre
3)izmir çamdibi(bornova) kokoreç'in beşiğidir zaten. asım ustada 13, kartal kokoreç'te 10. ben kartal kokoreç'inkini daha çok beğeniyorum.

1)sade
2)icmiyorum
7-10 lira

sebzeli baharatlı
açık ayran
bostancı üçel

1- sebzeli
2- hava aydınlıksa acılı şalgam, karanlıksa filtresiz bira.
3- ankara, profesör kokoreç, 11 liretto.

sabah sabah canım çekti lan!

sade
ayran
pikolet

sade
bira
yenidoğan kokreççisi (izmir)
(birayla beraber 16 lira, normaide 9 lira)

Sade, ayran, Balıkesir'de artık bulunmayan seyyarlardan.

1) Sade, bol baharatlı.
2) Ayran
3) Altındağ Tiyatrosu önündeki Kokoreçci Nihat Kaptan, 10-12 liraydı sanırım.

1) Sade (Bol kimyon&kekik, makul ölçüde pul biber)
2) Ayran
3) Ankara: Eski Rembetiko'nun tam karşısında arabasıyla duran dayı. Yıllardır orada, çok güzel kokoreç yapıyor. Alternatif olarak: Gençlik Caddesi'ndeki Pikolet.

ankete katılım için teşekkürler...

biri şiddet uyguluyor, diğeri de aldatıyor. evlenecekmişsin zaten yakın zamanda evlen kurtul bulaşma ne yaparlarsa yapsınlar.

bence aralarını yap düzgünce ayrılsınlar.
baban da kurtulmuş olur.
yoksa çok uzar o işler. iki tarafında başı ağrır. gidecek masraflar da cabası.

* babanı rahatlatacak yol: avukat masrafı yerine küçük bir tatil yapsın.

anlaşarak boşanma için en geçerli nedeni söylemişsin işte, biri aldatmış biri şiddet uygulamış. iki taraf da suçlu hatta biraz objektif yaklaşacak olursak baban daha suçlu. sonuçta annenin yaptığı şey babanın bireysel özgürlüklerine saldırıp ağzını kıramaz. tamamen kendi hayatıyla ilgili. ben olsam annemi rahatlatacak yöntem ararım hayat ne garip ya.

bakın, "en kötü uzlaşma, en iyi davadan evladır." diye bir söz vardır. 5 yıldır avukatım, taraf olduğum her dava bu sözü doğrular nitelikte.

çekişmeli boşanma demek 1.5, 2 sene civarında bir süre demek en başta (yani muhtemelen öyledir. aile hukuku çalışmıyorum, o konuyla ilgili bir tecrübem olmadı). bu süreç boyunca bilirkişi masrafları, tebligat masrafları, yargılama harçları vesair bir sürü masraf doğacak. avukatlık ücretini saymıyorum bile. yani bir tarafı süründürmek için dava açmak (eğer çok çok zengin bir insan değilseniz) mümkün değildir. bir davaya taraf olan herkes sürünür.

babanızın ruhen rahatlaması maalesef hukuki bir süreçten bağımsız. allah yardım etsin, gerçekten kötü bir durum; ama babanızın bunu anlaması lazım. gerekirse bir psikolojik destek alsın. hem parasal olarak daha ucuza gelir, hem de ruhen rahatlamasının işe yarar yollarından bir tanesidir. ruhen rahatlamaya kimin daha çok ihtiyacı var tartışmasına girmiyorum; zira babanızın da şiddet gösterdiği anlamına gelen bir ifadeniz var. bu onaylamadığım bir durum. dolayısıyla psikolojik destek, aynı zamanda rehabilite edici bir görev görebilir ve şiddet eğilimini köreltmesini sağlayabilir.

sorulara cevap:
1) maalesef yok. bir anda rahatlama diye bir şey yok. hayatına devam etmesi ve yaşadığı bu kötü deneyimi kademe kademe atlatması lazım. bu da, annenizle aynı çatı altında yaşarken çok zor. taraflardan bir tanesi ayrı bir yere taşınabilirse daha iyi olabilir.
2) avukata bulaşacaksanız minimum 4500 TL gözden çıkarmalısınız (taraf başına). en son bir boşanma davası alan arkadaşım (yeni büro açtı), avukatlık ücreti olarak 4500 TL istedi müvekkilinden. kaldı ki benim kendisine yolladığım bir işti. buna ek olarak yargılama masrafları filan da var, ondan bahsetmiyorum.
3) maddi durumları bilmediğim için tazminat/nafaka konusunda yorum yapamıyorum. o yüzden tarafların birbirinden nafaka/tazminat talebi olmadığını varsayarak devam edersek, anneniz kaybederse 3000 TL civarında yasal avukatlık ücreti + yargılama masraflarını öder. rakamdan çok emin değilim; çünkü normalde aile hukuku işi yapmıyorum. yasal vekalet ücreti nedir tam emin değilim.
4) bkz. ilk paragraflar. özetleyecek olursam şöyle:

- babanızın bu olayı atlatması için zamana ihtiyacı var. takdir edersiniz ki annenizi görmemesi lazım bu esnada. anneniz de aynı şekilde. özellikle de şiddet eğilimi olan bir insansa bir arada bulunmamaları daha doğru olacaktır.
- dava ise bunun tam tersi. 2-3 ayda bir duruşma olacak. annenizi görmese bile yaşadığı kötü tecrübeyi babanıza hatırlatacak bir olay dava. davanın da en az 1 yıl süreceği göz önünde bulundurulursa demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
- parasal olarak da yıpratıcı bir süreç. bunu da hatırlatın. kendilerini anlaşmalı boşanmaya yönlendirmek için fiyatları şişirebilirsiniz. her türlü destek çıkarım :)

son olarak diyeceğim, olay çok can sıkıcı. faaliyet gösterdiğim bi alan değil; ancak herhangi bir ücret karşılığı olmaksızın elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. yardıma ihtiyaç duyarsanız özelden mesaj atın lütfen.

allah sabır versin.

edit: altta haklı bir eleştiri gelmiş şiddet konusunda. bu yüzden ekleme yapmak istiyorum.

bu yazıyı, baba merkezli anlatıdan yola çıkarak yazdım. bir de baba, anneye hakikaten şiddet gösterdi mi yoksa iş avukatlık bir hal alırsa bu argüman olarak mı öne sürülecek kısmını tam anlayamadım. eğer ortada bir şiddet durumu söz konusuysa, yukarıdaki yazdıklarımın erkek şiddetini desteklermişim gibi algılanmasını istemem. yazının ilgili kısımlarına da bu doğrultuda eklemeler yaptım.

Annenin aldatmasından onu suçlu bulup, babanın annene uyguladığı şiddeti neredeyse sallamıyor olman çok enteresan. Tam bir erkek birliği oluşmuş evde belli ki, altta bazı yorum yazanlar da bu kafada.. Yazık.

arkadaşlar süper noktalara değinmişsiniz teşekkürler,

*öncelikle bir arkadaş özelden dedi ki:
"boşanma davaları çok kötü inan, yeri geldiğinde öyle bir dilekçe yazılır ki okuyunca sinirlenirsin bu ne cüret diye. annen aldattığı için çok yıpranmayabilir, sonuçta takip etmez, akışına bırakır belki bilmiyorum ama baban her dilekçe ile daha da çok yıpranır üstelik duruşmaya gitmeden."

bu tip yapıcı argümanlara ihtiyacım var. Neden baba merkezli anlatıyorum çünkü avukat avukat diye tutturan o. Şu an sessiz sedasız boşansalar ikisi de iyileşme sürecine girecek, diğer türlü her iki tarafın da yıpranacağını ve sonunda eline pek de bir şey geçmeyeceğini görmek için dahi olmaya gerek yok.

@van damme evet bencilim
@starborn sana özelden yazacağım zamanı gelince çok teşekkürler
@lcha şiddeti tabi ki sallıyorum, o yüzden bu olayı duyduğumdan beri en ufak tepki göstermedim anneme emin ol

anne babası boşanmış biri olarak seni uyarıyorum, sakın aralarına girme, sakın arada kalma.

onlar birbirlerini boşayabilirler, ayrılıp bir daha birbirlerinin yüzünü bile görmeden yaşayabilirler. ama ne yaparsan yap senin anne-baban olark kalmaya devam edecekler.

öneri, aralarından çık. gerekirse kaç. üzülen sen olursun.

Var olan internet hizmetini iptal ettir, superonlinedan internet + telefon bağlat bence

@gözü açık sevişen yahudi:

O dediğin mümkün değil hocam maalesef ya. Başka bir yerle ortak kullanıyorum interneti. Onlar da başka bir yerden alıyor filan karman çorman biraz.

turksat kablo varsa o 5TL falan.

Sabi hattı sadece arama için değil faks için de kullanmanız gerekebilir. Ne yazik ki pek cok kamu kurumu hali hazirda faks kullanıyor, eposta ile bilgilendirme yapmayabiliyor. Faksla gelen evragin gecerliligi olabiliyor. Aklinizda bulunsun.

www.jasondavies.com

worditout.com

www.wordle.net

"world cloud generator" yazınca çıkıyor.

bende 10 küsür yıllık turkcell maceramdan sonra 2 ay önce vodafone'a taşındım. aylık 17 liraya 750 dakika ve 1 gb internet veriyor (sms'da var tabi), bir üst paketi de 19 lira mı ne.

turkcell'e göre interneti hemen hemen aynı, gözle görülür pek fark yok ama nadiren şehrin göbeğinde bile koptuğu oluyor ama kesinlikle turkcell'den geçtiğine değer. hiç pişman olmadım ben.

kesinlikle evet
yıllarca türkcellliydim fakat en sonunda vodafoneda iyi bir kampanya var diye geçtim üstelik inanmaya inanmaya hani turkcellden iyisi yoktur diye ama var sa fişet gibi interneti var yanımda arkadaşım var turkcelllli aynı sayfanın linkini veriyorum açamıyo 2 saat

şahane karardı.

türksel ne gömüyordu arkadaş ya, hala arada hatırlarım. aylık 69 TL'ye üyeydim en son, bi 100, bi 120 allah ne verdiyse geçiriyorlardı tarifeni aştın diye.

vodafona geçtim, aylık sabit 61 TL ödüyorum. 2-3 sene önce oldu bu. 2-3 senelik dönemde 1 veya 2 kere aştım tarifeyi. onda da 70 oldu maksimum 81 TL ödedim.

kesinlikle evet. bizim okulda her yerde 4 diş vodafone çekiyor turkcell yer oluyor çekmiyor.

12 yil turkcell kazığından sonra vodafone'a geçtim. Cok memnunum. Esimin turkcell interneti evde gelmezken ben sorunsuz giriyordum. Isyerinde de telefonun cekmedigi ara bir alanda çalışırken hattı olan ve görüşme yapabilen bir tek bendim.

geçmek için 1 nisanı bekleyin bu arada.
4.5g ayağına güzel kampanyalar yaparlar, zaten ondan sonra 1 gb internet yetmez bile.

genelde kahvenin çekimi inceldikçe, tadının acılaşmaya yatkın olduğu söylenir. o yüzden french press için çekilmiş kahvenin moka express'te (moka pot gibi bir şey sanırım) iyi sonuç vereceğini düşünüyorum.

bir kere denemistim rezil bir tat oluyor...

kendım yapmadım ancak ıctım. Daha sert bı tadı olmustu ama filtreden daha güzel geldi.

Instagram help ile iletişime geçebilirsiniz.

Ama onlar ulaşılamayan e posta adresi olan, be facebook bağlantısı bulunmayan profilleri geri veremeyeceklerini sss'de yazmışlar

belki çok yardımcı olamayacağım; ama geçtiğimiz günlerde, ta lisede açtığım ve kullanmayı 8-9 yıl önce bıraktığım bir hotmail adresime erişmeyi başardım. biraz karman çorman bir süreçti. yıllardır 2-3 tane şifreyi döndüre döndüre kullanmamın da faydası oldu ama bir şekilde başardım. msn.com adresinizi geri almaya biraz daha uğraşabilirsiniz.

Amerika vizesi çok kolay alınıyor aslında, iş belgeye vardıysa kötü demektir
genellikle bankoda 2 dakika sohbet eder, belge istemez verir gönderir.
Ben beklerken belge istenen herkesde genelde red gördüm, iş araştırmaya giriyor çünkü o raddede. Sözlükten de bakın herkes 5 dakikada 10 senelik aldım çıktım yazıyor, gerçekten alması çok kolay bir vize, fotograf istenmemesini anlamadım, standart isteniyor diye biliyorum.

Sizi bir şekilde orada kalabilecek kapasitede görmüşler, sizi buraya bağlayan 1-2 birşey çıkarın, ev tapusu falan filan.
Aracı kuruma hiç gerek yok.

onlar zaten sen randevuna gitmeden çoktan incelemelerini bitirmiş ve kararlarını vermiş oluyorlar. yani yakın zamanda ikinci bir gidişinde de aynı sonuç çıkması kuvvetle muhtemel.

bir şey bulmuşlardır seninle ilgili, ülkene geri dönmeyeceğinden şüphe duyuyorlardır, belli üyeliklerin, yandaşlıkların onlara sakıncalı gelmiş olabilir (sadece tahmin atıyorum), ama keyfi bir durum değil bildiğim kadarıyla bu olay ve kiminle görüşme yaptığına da bağlı olmuyor.

anti amerikan bir eylemde yer aldınız mı hiç?

@Corc: Tapu ekledim zaten. Banka hesap dökümlerimde görebilecekleri en az $8500 mevcuttu. Ama dediğiniz gibi vize verdikleri arkadaşımdan hiçbir şekilde belge istememişler. Kaldı ki benim sunduğum belgeleri de incelemediler bile doğru düzgün. 30 sayfalık evrak dökümünü incelemesi en fazla 15 saniye sürdü görevlinin.

@loveinaflipbook: Ankara Barosu dışında herhangi bir üyeliğim yok; ama yine de anlamadım.

@habib: Hayır, bildiğim kadarıyla almadım. Son 5 yılda içinde yer aldığım eylemler toplamda 2-3 tane. Onda da, dürüst olayım, olayların çok fazla içinde yer almadım. Eylemlerin hiçbirisi de anti amerikan değildi.

Bu eylemlerinizde gözaltına alınma gibi bir olay oldu mu peki?

Bence bir kez daha deneyin, o anki gorevliye bagli bir durum.
Ya da itiraz etme hakkiniz varsa edin bence.

Mayisa daha var.

isim peki arap ismi yada çok yaygın bir arap ismi mi?

benim bir arkadaşımı abd girişinde hep durduruyorlar çünkü kendisi ile aynı isimde interpol tarafından aranan biri varmış. üçüncü durduruşlarında sormuş polis anlatmış böyle böyle die.

Hayır, herhangi bir gözaltı durumum yok. Sicilim tertemiz. Bunu gösterir adli sicil kaydı da evraklar arasındaydı.

İsmim gayet tiki sayılabilecek bir isim esasen. Herhangi bir Arap esintisi yok.

ya geçmişinde "bu adama vize verilmez" denilecek bir problem vardır ya da polisin sene sonunda bütçe planını tamamlamak için önüne gelene ceza yazması gibi konsolosluk da reddetme kotasını falan dolduruyordur. yoksa yukarıda da dedikleri gibi çok kolay abd vizesi.

tekrar başvurabilirsin vizeye ama danışmanlık firmasıyla başvursan bile yine senin mülakata girmen gerekecek. ekstra komisyon ödemek dışında bir farkı olmaz senin için.

edit: bu arada fotoğraf olayını ben de anlamadım. arkadaşın forma fotoğraf eklememiş miydi?

5 dk onaylanıyor gerçekten hatta ben pasaportu bile vermedim bankoya gittiğimde vizeniz onaylandı dedi kız yanımda evraklar var gerek yok onlara pasaportu alayım dedi. benim de işim çıkmıştı o ara dedim pasaportu veremicem tamam dedi bize postalayın bir ara vizeniz yapıştırırız dedi. sonra bir ara kargoladım sonraki gün yapıştırıp geri yollamışlar bu kadar da olur mu demiştim. kesinlikle önceden araştırıyorlar oradaki görüşme hikayeden. bence yeniden başvurun birlikte gideceğiniz insanları da formu doldururken ekleyin elinizdeki tüm doneleri kullanın.

Gorusmeye takim elbiseyle gitmedin umarim.

Benden de foto istemediler. 3 dk sürdü sürmedi görüşmem. Adım da arap ismi. Sorunsuz aldım vizeyi 3 ay evvel.

Bunlarla alakalı değildir yani bence.

Arkadaşınla senin aranda bariz sorun oluşturabilecek fark var mı? Bi de baroya kayıtlı avukatı reddetmeleri anlamlı gelmedi hiç.

Danışman şirket de çok gereksiz zaten görüşmede yalnızsın boşver para verme boşuna.

Çok kısa sürdü hemen onayladılar
Ancak çalıştığın şirketin referansı yada davetiye vs önemli benden öncekilere de vermediler sebep göstermediler

sözlükte de yazan var benim arkadaşıma da oldu, red aldı daha sonra bir hafta sonra yine başvurdu, hatta görevli red almışsın geçen hafta dedi sonra onayladı. direk arkadaşıma oldu bu. araya firma koymanıza gerek yok, direk başvurun görüşmede de dürüstçe söyleyin durumu

vize alan arkadaşın kız sen erkek misin?
kızlara kıyak geçiyorlar çünkü onların illegal göçmenlik riski çok daha düşük.

Amerikanin sorunlu gordugu ulkelere girisiniz var mi? Boyle durumlarda vize vermiyorlarmis gibi bir sey duymustum. Hatta sadece pasaporttab anladiklari icin yeni pasaport cikartanlar olabiliyor.

Turkce mulakati tercih edin. Eger size gore akici ama onlara gore akici olmayan bir ingilizce ile aksan hatasi yaptiysaniz belge ile uyumlu olmuyor. Bir arkadasim boyle red yedi ordan biliyorum (seller-sailor karisikligi). Ha bunu sallamamasi gerekir ordaki gorevli ama durum boyle

- vize alan arkadaşım kız, ben erkeğim. ama sağladığımız belgeler neredeyse aynı; hatta ben daha fazla belge sunmuş olabilirim. kaldı ki sorun "ona niye verdiler?" değil, "bana niye vermediler." daha ziyade :)

- takım elbise giymedim. ama pantolon gömlek kravat kazak şeklinde normal iş kıyafetim vardı (çıkınca işe gideceğim için). valla klasik komplo teorisine girmek istemem ama sakalım var.

- valla övünüyor olmayayım ama İngilizcem gerçekten gayet akıcı ve konuşma süresince karışıklığa yol açabilecek herhangi bir ifade kullanmadığımdan eminim.

- daha önce hiç yurtdışına çıkmadım.

ben de daha önce hiç yurt dışına çıkmamıştım, balayı için ilk defa başvurmuştum ve aldım..

almanya da gezdigin gördügün yerler varsa oradan ac muhabbeti, onlara nereleri gördüklerini sor. almanlarin günlük yaşamı ile ilgili sorular sor, sütü nereden aliyorsunuz, ekmek sizin orada kaç para falan. oradan muhabbet uzar gider.

özel hayata, politik muhabbete ve din muhabbetine girme. bir süre sonra elinde patlar.

fatih akının son filmi harbi boktan değil miydi ya abiler ?
-south park sessizliği-

Yemeklerden konuşabilirsin, kebabtır, alman dönerinin dandikliği, onların yemekleri, sosis mosis

valla ben daha kendi yaşıma yakın iki alman'la bolca muhabbet ettim, kendileri ankara'da kalırlarken. gayet bilgili ve normal insanlar. türkiye'de olup bitenlere de ilgi duyuyorlar ama çoğu şeyi anlamlandıramadıkları oluyor. partizanlığa kaçmamak kaydıyla türkiye'nin politik gündemini ve bir türk vatandaşının bu konudaki aklı başında yorumlarını ilgiyle dinleyeceklerdir. hatta bir noktadan sonra kendileri konu açarlar, muhabbet su gibi akar.

bizim batı kültürünü anlamak için pek çok fırsatımız oluyor (facebook veya reddit gibi) ama onların orta doğu kültürünü (oradaki göçmenlerimizi saymıyorum) anlamak için çok fazla bir kanalı yok (istisnalar dışında). o yüzden benim gördüğüm avrupalıların ekseriyeti ne yapıp ne ettiğimiz konusunda gayet ilgili ve meraklılardı.

güneş ve rüzgar enerjisinde nasıl bu kadar iyi oldunuz?
evinizde güneş pili var mı? Ayrıntılar?

okullarda yaz tatilleri eyaletten eyalete değişiyordu galiba. nedenini tartışırsınız?

biradan bahsedilebilir. türk biralarını tanıyorlar mı diye sorabilirsiniz?

almanlarda motor tutukusu biraz hat safhada gibi, o konuda ilerleyebilirsin.

(bkz: stalin'e o konuda ben de çok kırgınım)

iş yemeğinde futbol, mülteciler falan hiç girme bence adamlar kendileri meyletmediği sürece. daha yüzeysel, genel şeyler konuşmak daha iyi. "havalar da ısınmadı hala yav" de.

kumpir, bira, futbol, karsi cinsle olan iliskilerde yasanan gariplikler, gezi onerileri.

müzik olabilir. geçen yıl bir iş yemeğinde bir almanla, çok alakasız bir şekilde (telefonumun o zamanki zil sesi, there is a light that never goes out'tu ve telefonumun çalması üzerine) the smiths muhabbetine girdik. 50 yaşındaki herif smiths fanı çıktı. o akşamki konuşmamızın yüzde 40'ı smiths ve morrissey üzerine oldu. hatta mail ile yazışmalarımızda bile bu devam etti.

müzik diyorum.

alman futbol konuştumu 5 saat bile geçer. tavsiyem bu konular üzerinden yürümen ancak sakın milliyetçi bi tavır takınıp rahatsızlık verecek cümleler kurma. orta şekerli davran hep. ben de bikaç kez almanları yemeğe çıkarmıştım hele biri vardı ki hiç unutmam adam türkiyeyi benden iyi biliyodu. erzurumdaki bilmemne camiden tut aksaraydaki pavyona kadar gezmiş herif o anlattı ben dinledim sdfs

"Brezilya'yı naaptınız öyle hacı" de.

şu alman usülü hesap ödemeyi sor. "hakikaten öyle mi" de.. "bi deneyelim mi" de.. doğruysa hesaptan da yırtarsın.

Her alman ile yapilacak tek konu var "Havalar", hele bir de günesli ise.
Ama bunun disinda gündem maddesi "Göcmen krizi". Tabi bu muhabbete iki uc var, karsindaki kisi göcmen yanlisi yada tam tersi karsiti olabilir. Ona göre yap muhabbetini.
Dünya cografyasi ülkelerden konusmayi seviyorlar, avustralya söyle, tayvan böyle diye konusulabilir.
ABD politikasi secimler bu siralar güzel muhabbet döndürüyor, Trump ile dalga gecebilirsiniz, almanlar seviyor bu adamla dalga gecmeyi.
Futbol seviyorsa muhabbet edileilir ama almanyada taraftarlar ikiye ayrilir Bayern taraftari ve bayern den nefret edenler diye. Ama milli takimlaridan konusmaya bayilirlar, rahat rahat milliyetcilik yapabildikleri tek alan oldugu icin.
Türk yemeklerinden konusabilirsin ama döner bizim icadimiz, türkiyeye almanyadan gitti derlerse sasirma, almanyada buna inanan cok var.
Yunanistanla dalga gecebilirsiniz, almanlar seviyor. Ama farkinda degiller asil yunanlilar almanlarla iyi dalga geciyor.
Uzun uzun araba muhabbeti yapan almana az rasladim, genelde arabalardan konusmuyorlar, ama cok iyi araba kullaniyorlar.
Bira ve sarap konusunu sorabilirsin, ilgililerse uzun uzun anlatir.

Is görüsmesi oldugu icin asla aile ve hitler gibi muhabbetlere girme, tehlikeli alanlar.

almanya'da yenilenebilir enerji çok fazla. insanlar kendi elektriklerini üretiyorlar güneşten falan. fazla ürettiklerini satıyorlar. bildiğin ev kullanıcıları. onlar yapmıyorsa bile mutlaka bilgileri vardır. bu konudan 20dk muhabbet çıkar. nasıl yapıyorsunuz, maliyeti ne, satış fiyatı, alış fiyatı, tamir bakım, zart zurt.

çanakkale otobüslerine bakabilirsin, gece seferleri olması lazım. onlar tekirdağdan geçer. truva mesela.

İstanbul seyahata bak. gece 1 gibi seferi olmasi lazim.

istanbul seyehat +1

truva'nın çanakkale otobüsü benim daha çok işimi görecek gibi. hepinize çok teşekkür ederim.

istanbul seyahat'in yarın gece 1'de istanbul-tekirdağ seferi var esenler'den. her gece varmış hatta.

başka broser ile dene? chrome, firefox, internet explorer ?

üç browser ile de denedim, aynı hatayı veriyor.

Türkçe karakter falan mı kullanıyorsunuz acaba bir yerlerde?

Türkçe karakter kullandığımda direkt kırmızı ile hata veriyor zaten. Ona hususi olarak dikkat ederek girdim en son deneyişimde bilgileri.

redbus2us.com

Yalnız değilsiniz de neden olduğunu bilen yok gibi, bir süre sonra tekrar deneyin bence.

vpn ile deneyin olmadı?

alakali olabilir mi bilmiyorum ama baska tarayici disinda, baska isletim sistemi ve bilgisayarda deneyin, bir de mesela bizim kanada basvurusunda adobe'un guncelligi sorun olmustu galiba. bazen boyle birsey takiliyor. konsoloslugun icinden tanidik bulup sordurmustuk ama hala cozulememisti, sonra orasini burasini kurcalarken cozmustum, zannedersem benim laptopin guvenlik ayarlarinda birseyleri degistirmistim.

Make it up as you go along.

pek deyim gibi olmasa da.

"I/We/You will cross this bridge when I/We/You get there" doğrudan tercümesi olmasa da aşağı yukarı benzer bir anlam içeriyor. dictionary.cambridge.org

ama anlam olarak daha doğru karşılığı "making it up as you go" olur elbette.

You can fuck your camel even on the way.

Eti mühürlesen de hiç sıvı kaçağı olmayacak diye bir kural yok. Alüminyum folyoya sardığın için buharlaşmaya çalışan et suyu folyonun içinde birikiyordur. Bir de çevirirken falan çatal kullanıyorsan da mührü delmiş olabilirsin.

Eti folyoya sarma işlemi çok gereksiz, sera etkisi oluşturup etin tüm suyunu salmasına neden oluyor. Pişirdikten sonra varsa bir tahtanın üstüne alıp birkaç dakika dinlendir yeter. Folyoya sarma işlemini ilk kez senden duyuyorum.

Ayrıca mühürleme bittikten sonra et çok kalın değilse ekstra 5 dakika pişirmene de gerek yok. Zaten o kadar kalınsa et, mühürleme işlemi bittikten sonra genelde fırına alınır. O kadar kalın değilse iki yüzünü de ikişer dakika mühürlediğinde etin içi de pişiyor zaten. Ekstra 5 dakika pişirdiğinde et yine kurur.

Bir de eti pişirmeden önce minimum yarım saat oda sıcaklığında bekletmek gerekiyor. Buzdolabından çıkarıp kızgın tavaya attığında yine suyunu bırakmasına neden oluyor.

Ayrıca yazmamışsın ama mühürleme işlemi yaparken etle çok oynamamak ve eti çevirirken zarar vermemek gerekiyor. Yani pişip pişmediğini kontrol etmek için çatalla falan eti dürtmemek gerekiyor, öyle yapınca da suyunu salıyor. Buna da dikkat etmek lazım.

@arnold schwarzeneger

maşa kullanıyorum. dediğin mantıklı; ama etin içi de böyle güzel sulu sulu olmuyor. az pişmiş (rare) ile orta-iyi (medium-well) arasında her türlü denedim.

Et çok ince kesiliyor ya da dövülüyor olabilir bir de.

@angus

Eti en az 5 dakika bekletin, merkezde toplanan su ete eşit dağılsın diyorlardı. Ben de sıcaklığını kaybetmemesi için folyoya sarıyordum. Bir dahakine folyosuz deneyeceğim.

Yemeği yaptığım insanların çoğu eti well-done şeklinde yiyor. O yüzden bol bol pişiriyorum (biraz içim acısa da). Sadece kendime yaparken mühürlemeden sonra ikişer dakika daha tutuyorum tavanın altını kapatıp. Eti kalın alıyorum zaten 2 parmak kalınlığında filan oluyor.

bu konuda uzman olmamakla birlikte farklı olarak:

eti dolaptan çıkarır çıkarmaz mühürlemiyorum- oda sıcaklığına gelmesi için bekletiyorum dışarıda,
havluyla eti kurulamıyorum,
alüminyum folyoyla ağzı tamamen kapalı kalacak şekilde sarmadan bekletiyorum- sardığınızda az da olsa su salmaması mümkün değil ama bu ille de onu kuru yapmaz
ve daha az pişiriyorum.

Marine etmek ile yani terbiyelemek ile mühürlemek arasında bir bağlantı yok. Hatta terbiyelememek gerekir bence antrikotu. Sadece tuz ve çok çok az zeytinyağı sürün üzerine. Tabi bu kişiden kişiye değişir.

Çoğu döküm tava gerçek döküm değil. Döküm tava olmak zorunda değil ama iyi mühürleme için en önemli şart güçlü ateş. Tahminim ocağınızın ısısı yeterli değildir.

Ayrıca tabanı düz bir tavada yapmak her zaman daha başarılı sonuç veriyor. Tek diyeceğim şey ete gelen sıcaklık yeterli değildir eğer ocağın gücü yeterli olduğunu iddia ediyorsanız sorun tavadadır.

Folyo olayınıda ilk defa sizden duydum.

iki yerde yanlış yapıyorsunuz. her ikisi de daha önce yazıldığı gibi, çok pişirmek ve folyoya sarmak.

Öncelikle, eğer eti iyi pişmiş istiyorsanız, 2 şer dakika ( ki dakika şart değil, tavanın kızgınlığına göre 1 dakika bile olabilir) et tamamen renk alıncaya kadar mühürleyip, eğer mühürlediğiniz tavanın fırında eriyecek bir kısmı yoksa, aynı tava ile önceden ısıtılmış fırına etlerin üzerine birer parça tereyağı koyup 2-7 dk arası pişirmeye devam etmeniz gerekiyor. Ayrıca piştikten sonra, folyo peçete vs kullanmak yerine, fırınınızın teli(soğuk olmalı aksi halde pişmeye devam eder) yada ona benzer birşeyin altına bir tepsi/tabak koyarak eti bir 2 dakika orada bekletmek. Çok fazla soğumayacaktır.

Dipnot: Tavanız ısınırken, tavanın tabanına tuz serperseniz ısının her yere eşit dağılmasında yardımcı olacaktır.

Öncelikle 4. maddede tavayı iyice kızdırdığından eminmisin.ELini tava üstüne 10 cm uzaklıkta 4-5 saniyeden fazla tutamaman lazım.

Üstte yazılmış.Mühürleme sırasında etle fazla oynama üstten çatal ile bastırma.

Bir de eti çok ince kesme

Aşağıdaki bilgiler tamamen amatör duygu ve düşüncelerimdir.
bana 2 dk fazla geldi. Mühür işlemi yüksek dereceli tavalarda 30-40sn her kesitine ayrılacak şekli ile yapılmalıdır. 2dakika 1 tarafını beklettiğinde zaten diğer yerlerden gerekli sıvı kaçışı başlamış oluyor. Ayrıca uzun süre marine bekletilen etler bu süre içinde zaten su kaybı yaşamaktadır. Mühürleme işlemi çok fayda etmeyecektir.
eti alırken taze mi beklemiş mi olmasına dikkat edin. Dondurucudan çıkan et ise doğal çözdürmeye gayret edin. ette su kaybı hemen her işlemde gerçekleştiğinden etin tavaya gelene kadar yaşadığı tüm işlemleri dikkat etmelisiniz.
mühürleme konusundan folyo şart değil. daha doğrusu ben hiç uygulamıyorum. Bir de mühürleme işlemleri bittikten sonra pişme süresi de çok önemli. tavada ya da fırında yapılan asıl pişirme işleminin süresi uzadıkça mühürlemenin etkisi kaybolacak et kuruyacaktır. Fırında yapılan pişirmelerde fırın sıcaklığı, fanı ve pişirme süresi de aynı şekilde önemlidir.
herkese afiyet olsun..

eksisozluk.com

Çınaraltı Cafe örneğinden gidelim.

1- Markalar, kullanılacakları sınıflara göre alınırlar. Örneğin cafecilik hizmetleri, yanlış hatırlamıyorsam 43. sınıftaydı.
2- Markalar, Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilir. Ülkemizdeki pek çok kişide marka tescil bilinci olmadığı için, tabelaya koydukları ismi marka sanmaktadırlar.
3- Bazı istisnalar dışında, bir kişinin 43. sınıftaki cafecilik hizmetleri (yeme içme hizmetler esasen) için tescil edilmiş Çınaraltı markası varsa, o kişinin benzer başka markaları engelleme hakkı vardır.
4- Bu kişiler bazen markanın kendilerine sağladığı avantajları kullanmak isterler ve diğer Çınaraltı isimli cafeleri, lokantaları vs. engellerler.
5- Nasıl engellerler?
5a- Başka bir işletme Çınaraltı markası için başvuru yaptığında TPE'ye itiraz ederler.
5b- Başka işletmeler herhangi bir marka tescili yaptırmadan Çınaraltı ibaresini kullanmakta iseler, marka hakkına tecavüz davası açarlar.

Danıştığınız kadın muhtemelen farklı bağlamlarda söylemiştir o dediklerini. Umut diye tescilli bir marka varsa, siz de aynı sınıflar için UMUT marka başvurusu yaparsanız TPE zaten kendiliğinden reddeder. Bir şekilde gözden kaçsa bile Umut markasının sahibi itiraz edebilir.

Özetle diyeceğim şu: Orijinal bir isim bulun. Ne kadar anlamsız o kadar iyi. Hiç kimse gelip "benim markama benziyor" diyemesin. Sizin iyiliğiniz için diyorum bunu. Bir kişi size dava açsa, o davayı sürdürmenin getireceği finansal yük bile çok fazla olabiliyor. Ne kadar orijinal o kadar iyi.

yok. bu konuda zihnini aydınlatacak bir mevzuat falan yok.

çalıştığın firma dandik, onu değiştir.

www.imdb.com

bu listeden bir tanesi?

www.youtube.com

bu olabilir mi?

sanırım bunlar değil, teşekkür ederim.

tunefind'dan bulabilirsiniz.
hangi bölümde hangi şarkı çalıyorsa hepsini listeliyor.
www.tunefind.com

sorunun cevabından çok emin değilim ama enpara ve finansbank ayrı bankalar. o yüzden pek sanmıyorum.

gider ikisi de finansbank. Enpara Finansbankın bir şubesi.

eft yapacaksınız, havale değil.

enpara = finansbank

anında hesaba geçer.

eft değil havale yapıcaksınız. Aynı bankanın farklı şubeleri bunlar sadece. Anında hesaba geçer.

Finansbank'tan enparaya yaptığımda anında çekmişti.

nuevo +1

açıkçası ne dediğinizi ben anlayamadım.

olay çok karmaşık yazılmış, ayrıca anladığım kadarıyla siz de isviçredesiniz. bu bağlamda isviçreli bir avukata danışmak daha doğru olur sonuçta bir uyuşmazlıkta oranın hukuku uygulanacak.

kanunları isvşcreden almadık mı?

aslında karışık değil pek.

Bir datacentere gidihyorum diyorum ki hacı abi benim bir çanak anten ve server var bunu sizin oraya kuralım. Sen bana internet ver çanak anteni de senin çatıya takalım.

DC diyor ki benim söleşme server için. 2 tane sözleşme yapalım ben sana 2.ciyide ek olarak hazırlatayım zira çanak anten standart bir uygulama değil. Madem sen çanak anten takıp yayınları IPTV yapıp dağıtacan ben sana yardımcı olurum diyor.

Birinci sözleşme diyor ki 900 chf servere elektrik verecez internet verecez
ek sözleşme diyor ki bu abiye biz çatıda çanak anten kurup kablosunu aşağı çekeecz bu da 100 chf.

birici eywallah, ikinci yaparken adam kafasına göre kablo çekme ücreti koyuyor ve aylık ödemeyi arttırıyor
ben de kabul etmiyorum.

Soru şu: ben bu ek sözleşmeyi imzalamadığım için birinci sözleşmeden çıkabiliyor muyum yoksa ikisi alakasız mı

genelde her sözleşmede fesih hükümleri olur. aradığınız olay feshe ilişkin hükümlerde gizli. bu olay ile ilgili olmamakla birlikte genelde hizmet sağlanmasına ilişkin sözleşmelerde, hizmetin sağlandığının kanıtlanamaması halinde sözleşmenin feshi kolaylaşıyor; ama bu sözleşmenin hükümlerini görmeden kimse bir şey diyemez.

avukatın da 500 chf istemesi normal; zira hukuki bir mütalaa talep ediyorsunuz. bana kalırsa soracağınız soruları etraflıca ve kapsamlı bir şekilde yazıp hukuki danışmanlık hizmeti alın; çünkü söz konusu olan isviçre hukuku. orada bu ücretin tahsili için yasal mercilere başvurma hakları var. iş o noktaya geldiğinde avukatlık ücreti katlanarak artacaktır. o yüzden eğer böyle bir şeyin önlenme şansı olduğunu düşünüyorsanız 500 chf vermeniz mantıklı.

zaten insanlar avukatin emeginin karsiligini vermek istemedikleri, aman alti ustu bir cevap verecek, 500 chf niye veriyim ki gibi dusundukleri icin dogru duzgun hukuki destek almiyorlar ve bu yuzden yaptiklari islerden cok daha ciddi zararlara ugruyorlar.

Sizin sordugunuz bu soruya cevap verebilmek icin o avukat aslinda kac senesini feda etti biliyor musunuz? ama hasta olsaniz doktora para verirken hic gocunmazsiniz.

he ya 10 dk sözleşme okuyacak, (o kadar sürmez), 20 dk'da email yazışmaları ne yaptı yarım saat hoop 500 chf. Biz parayı sıçıyoruz zaten.

(onca sene okumuş, cart curt. Ben de onca sene okudum, hala Bilg. müh. masteri yapıyorum yurtdışında. Yarım saat webcam install edeyim 500 chf alayım, oldu). Bu işin oluru, 50 bilemedin 100 chf'dir İsviçre şartlarında. Zaten yarım saatlik danışma için Avukatlar Derneğine gidersen 60 chf ödersin bu işleme. Ee gitsene, gidecem zaten. Gitmeden bir fikir edinmek istedim.

o avukat danışmanlık ücreti için bu parayı belirlemiş olabilir, yapacağı alt tarafı 10 dakika sözleşme okuyup 20 dakika maillere bakmak diye indirgememek gerekiyor.

otelde de kalınırken alt tarafı uyunacak ama 50 liraya otel odası da var 20 bin liraya da.

Söylenmez. Yapmadığınız işi, çok küçük bile olsa söylemeyin. Karşınıza mutlaka çıkar.

"aaa noluyor x işini yapmıştı değil mi? bu sorunu nasıl çözmeliyiz sence noluyor?" derlerse ne olacak? hadi bunu geçtim, mesela ben kendi patronuma öyle bişi desem anında anlar. sektörden herkesi tanıyor çünkü.

edit: olanı abart +1

Olmayanı var etme, olanı abart. Zaten onlar da kendilerini abartıyorlar, sıkıntı olmaz.

"1 ay şurada şu işi yaptım" diye bir şey yazmanın hiçbir manası yok. aklı başında hiçbir ik uzmanı ya da deneyimli hiçbir işveren, böyle bir ibareyi "ha, iyi ya hiç çalışmamış değil yani" diyerek değerlendirmeye almayacaktır.

dolayısıyla beyaz dahi olsa yalan söylemeye gerek yok.

en düşük 568,21 TL en yüksek 3.693,40 TL

Edit: aşağıdaki bilgi SSK lı çalışan içindi yanlış anlamışım silmiyim bilgi bilgidir:)
---------------------------

asgari ücret için stopaj vs dahil 12 ay üzerinden aylık 520 TL idi 2015 de.

Yaklaşık %40 ı düşünebilirsin. Yani 2000 maaş yazayım dersen devlete aylık ortalama 800 TL fln vermen gerekebilir.
---------------------------


istediğin şekilde 4a lı olabilirsin. Hatta aynı anda başka firmada da ssk lı olabilirsin.

hocam peki istediğimiz miktarı yatırabilir miyiz prim olarak yoksa belirttiğim maaşın %34.5'i mi olmalı?

ben bağkurluyum kendime dediğin kadar maaş veriyorum
568 lira ödüyorum. yani kendine resmi olarak ne kadar maaş gösteriyorsan ona göre bir tutar çıkar. asgari ücretten düşük gösteremiyorsun diye biliyorum

serbest meslek erbabında kendine maaş ödemek diye bir şey yok, hiç duymadım. şirketlerde olur o. eğer şirket (starborn hukuk ltd. şti'nin ortağı falan) değilsen olmaz o iş. zaten bir tüzel kişilik yok. hepsi senin. bürona ait banka hesabı diye bir şey de yok. zaten büro senin adınaysa o da şahsi hesap. öteki de şahsi hesap. birinden büro birinden şahsi harcamaları yapıyor olmak hiçbir şey fark ettirmez. yani serbest meslekte olmaz öyle.

onun dışında bağkur prim oranı %34.5

gelirini kendin beyan ediyorsun e-devlet'ten. beyan edeceğin gelir en düşük asgari ücret, en yüksek de asgari ücretin 6.5 katı olabilir. en düşüğü de beyan edebilirsin.

tek istisna, beyan ettiğin gelir, yanında çalıştırdığın personel için beyan edilenden düşük olamaz. yanındaki adama 2000 lira maaş gösteriyorsan ben asgari ücret beyan ediyom diyemiyorsun. en az 2000 olacak.

hocam bu işlerden hiç anlamıyorum; ama belki yardımcı olur:

www.wolframalpha.com

not: bir de fotoğraftan çok belli olmuyor. daha net çeker ya da elle yazarsanız daha iyi olur.

yerçekimi ivmesi g=9.807 m/s² . gr/cm³'ten kN/m³'e geçerken kullanılmış.

bloke çek. masrafı yok ki?

keşide ettirecek işte abi. Bunun masrafı da çok değil diye biliyorum. Nakit istemiyorsanız o çeki alın derim sağlam olsun.

bloke cek bir gun icin gecerli sanirim. o gun bize tapuda problem cikardilar, cuma gunuydu. is sarkinca tekrar bloke cek cikardik masrafini verdik kendimiz maalesef.

en kötü, çalıştığınız bankayla görüşün. adam parayı, çalıştığınız bankaya getirsin, direkt hesabınıza yatsın? biz öyle yapmıştık sanki.

bizim bloke cek bir gun gecerliydi, isbankasi kullandik. belki biz bir hata yapmisizdir basvururken bilmiyorum. bundan 6-7 ay once.

Ulan ne fakirmişiz bloke çek uzay terimi gibi geldi.

ben kekik, kimyon, kişniş attığım zeytinyağına yatırıyorum. buzdolabına koyuyorum. 1 saat sonra da mühürleyerek pişirip yiyorum. iyi de oluyor. tamamen acemiyim.

bonfile alma, antrikot al. her yüzüne zeytinyağı dök. yine her iki yüzüne de deniz tuzu ve çekilmiş karabiber ek. bu şekilde bir saat beklet.

çok kızmış döküm tavada her yüzünü en fazla 3-4 dakika arası mühürle. eti pişirdikten sonra 3-4 dakika daha beklet ve ye.

bu.

et iyiyse marinasyona ihtiyacın da yok tuz, karabiber ve zeytinyağından başka.

@mermize
Malesef güzel antrikot bulma şansım pek olmuyor :( genelde aldıklarım çok sert çıkıyor 1 saatlik bir marinasyonla da yumuşatmam imkansız gibi. Beklemek istemediğimden bonfile tercih ettim kısmen yumuşak olacak diye. Kaya tuzu mu deniz tuzu mu tavsiye edersin bu arada ?

Ben de salça olayım bari, ya benim merak ettiğim zeytinyagıyla marinasyon sonrası zeytinyagı tadı kalmıyor mu ette? O tat etin tadını değiştirmişti ben denediğimde. Bir de 3-4 dakika tutunca sulandı et. Mühürlemek için yapıyoruz ama mühürlerken sulanıyor.

çok az sirke ve zeytinyağı ile karışık baharat, pişirme öncesine kadar tuz koyma, tuzu önce koyarsan suyunu salar.

etinizi pişirmeden önce tuz atmanızı tavsiye etmem, pişerken fazla sulandırıp kurutacaktır.

istediğiniz kalınlıkta kestirdikten sonra üzerine buz dolabı poşeti koyup avuç içinizle hafifçe ezin.siz yapamıyorsanız kasaptan yapmasını rica edin. sonra zeytinyağına yatırıp 1 saat kadar bekletin. yağ daha içeriye nüfus edip eti yumuşatacaktır.

piştikten sonra kekik az karabiber ve tuz atın.

1 adet orta boy soğan, 3 yemek kaşığı zeytin yağı, etin üzerine çıkacak kadar süt.

bütün yazılanları okudum. kyha'ya katılıyorum.

en son tavaya atmadan önce tuzlamak mantıklı. yine sert oluyor diyorsanız çok hızlı mühürleyip, biraz da önceden ısınmış fırına sürebilirsiniz.

2şer dakikalık mühürleme sonrası, 180 derecede 5-6 dakika iyi olabilir.

Birisi de dememis bonfileyi neden marine ediyorsun diye. Bonfile zaten yumusaktir, pisirmeden once oda sicaklginda beklet 15-20 dakika. Sonra muhurle iki yuzunu. Damak tadina gore pisir.

zeytinyağı, çok az sikre, tane karabiber çektim üstüne, çok az limon sıktım. etlere hafi masaj yapıp streçledim. 1bucuk saat civarında bu şekilde kalacak. sonra gömecem mideye. et güzele benziyordu, sonuçları burdan bildiricem. Bir arkadaş bahsetmiş bonfile yumuşak diye evet katılıyorum ama etin lezzetsiz olma ihtimali de var her bonfile güzel olmuyor malesef. vaktim olsaydı bir kaç güzel sos hazırlayacaktım ama uğraşasım yok. Bu arada güzel bir antrikot tüm bonfileleri döver :)

ee sonuc ne oldu ? ya unuttun pişirmeyi hala marine oluyor ya da cok hosuna gitti bizimle paylaşmak istemiyorsun sonucu :)

kuyumcuda daha kârlı olması lazım. zaten bozduracağınız ya da alacağınız zaman birkaç yer gezmekte fayda oluyor. aynısını yap. banka ve birkaç kuyumcu gezip değerlendir. en iyi sonucu böyle alabilirsin.

bankada altın bozdurma.

bankada altın bozdurmak her zaman daha avantajlı kuyumculara göre. kuyumcu kafasına göre işçilik mişçilik adı altında kesiyo paradan.
alış fiyatı en yüksek olan bankaya bozdurabilirsin. banka alırken sadece ayar çevirmesi yapıyor örneğin 22 ayar 10 gram altının varsa banka bunu alırken 10*0,98= 9,8 gram 24 ayar altın olarak alıyor. başka bir olayı yok.

kuyumcu daha karlı.
diyelim bilezik bozduracaksın, banka direk 15 gr altın diye değerlendirir.
kuyumcuda o bileziği almaya kalksan ama 15 gr altın + işçilik vermiş oluyorsun. kafadan zarar. ama kuyumcu tanıdıksa, bileziği de satabileceğini düşünüyorsa işçiliğinin bir kısmını da sana ödeyebilir.

düğündeki altınları iş bankasına götürdük. orada, bankanın içinde çalışan ama esasen altın borsasının elemanı olan bir görevli vardı. masasına oturdu, altınları tek tek verdik, kontrol etti, notunu aldı, hesapladı, altın hesabımıza yatırdı. banka 10 gram altını nasıl 9.5 gram alır, çok emin değilim; zira adamın masasında hassas terazi vs. her türlü ekipman vardı.

madecassol ?

adını niye söylememiş manyak mıdır nedir, kendince cool yaptı heralde.. silverdin olabilir +1

"abi ben eve alcam bundan" dedim. "sana vermezler bundan" dedi.

ilk sürünce yakıyor, ondan sonra bütün acıyı alıyor. süper bir merhemdi.

edit: silverdin ya da madecassol değil sanırım ya. fotoğraflarına baktım da tüpler benzemiyor çok.

acıyı alan bir şeyse anestol olabilir. silverdin daha çok tedavisi için, anestol ağrı kesici niyetiyle kullanılır yanıklarda.

iblog.milliyet.com.tr

Ben silverdini beyaz kırmızı diye tarif ederdim, bir de yanık merhemi bu, o olduğunu sanmam.

Bu da anestol
www.buy-pharma.co

dizi vs. gibi sanat yapımları patentlenmez. patent buluşlar, teknikler, ilaçlar filan içindir. dizi, film, müzik vs. gibi sanat eserleri telif kapsamında korunur.

sunduğun ülkede de türkiye'de de dava açma hakkına sahipler. eseri ne kadar apartacağını bilmiyorum ama doğrudan kopyaladığını düşünürsek, çok yüksek ihtimalle de o davaları kazanırlar. kaldı ki yapım şirketlerinin de böyle bir şeyi kabul etmeden önce izin durumunu soruşturacağını düşünüyorum.

(bkz: kayp)

türk dizilerinin büyük kısmı başka dizilerden apartma zaten. şu an kore dizilerini çalmak daha popüler. senin çalacağın dizi de başka bir diziden apartma olabilir yani dikkat et.

hırsıza yol göstermek gibi oldu ama neyse.

Hocam evliyseniz, ev kendi evinizse kesinlikle mitsubishi grubunu elemeyin. İlerde çok pişman olursunuz. Ben evlenirken 3 klima almak gerektiğinden ucuza kaçıp inverter olmayan yerli üreticilerden birisinden almıştım klimaları. Kullandığım sürece ne verim alabildim ne de az elektrik faturası ödedim. Gerekirse bu yazı yatak odasında geçirip bütçeyi ayarladıktan sonra toshiba/mitsubishi electric/daikın birisini alın. Ben aldığım klimaları sattım sonradan ve 2 mitsubishi aldım. Baştan alsam daha makul fiyat/performansa kavuşmuş olacaktım.

sen sen ol istanbul bilişim'den çöp bile alma.yanlış ürün gönderme bunlarda,ücretsiz kargo diyip utanmadan kargo ücreti istemeleri bunlarda,hasarlı ürün gönderme bunlarda.üstüne saçma sapan insanların telefonlara ayda yılda bir baktıkları müşteri hizmetleri bunlarda.
adam gibi hizmet veren şirketleri tercih et derim.seçenekler aşşağıda.ben www.kliksa.com aldım gayet memnunum.
www.kliksa.com
www.teknosa.com

mitsubishi klimanın mercedesidir..gerekirse 12btu olsn ama mitsubishi olsun...yazlıkta 18btu olanı var bütün evi serinletio kerata

sonradan okuyacaklara bilgi olsun:

- öncelikle halen mitsubishi, daikin vs. öneren arkadaşlara cevaplarından ötürü teşekkür ediyorum; ama söz konusu olayda değişmeyen iki nokta mevcuttu: 1) o kadar paramız yok 2) pişiyoruz.

- bunun üzerine baymak elegant 18.000 btu aldık. ilk montajda sensör hatası (e1 hatası olarak çıkıyor) verdi ama montajdan 2-3 saat sonra usta geldi ve sorunu çözdü.

- salonun en sıcak olduğu saatler öğleden sonra 15.00 ile 18.00 arası. bu saatlerde klimayı çalıştırdık. 2-3 dakika içinde havayı değiştiriyor ve artık terlememeye başlıyorsunuz. çalıştırmaya devam edince 10-15 dakika içinde de gayet güzel soğutuyor.

mitsubishi arkadaşlarında belirttiği gibi mercedestir candır.bende ankarada yaşıyorum yazlıkta ve burda 3 adet mitsubishi klima var.öderken canım çıktı ama serinlettiğinde iyi ki almışım diyorum.eğer para diye düşünüyorsan önceliğin teknik servisinin çokluğundan arçelik sonrası kalite olarak demirdöküm olabilir.inverter olan klimayı seçmeye özen göster yeter

klima almayı düşünen biri olarak ufak tefek araştırmalar sonucu olefini de karar kılmıştım. hem öneri olarak dursun hem de arkadaşlar fikir belirtsin.

sherlock

sons of anarchy

Blue Mountain State

- fargo
- firefly

breaking bad izlemişsin, better call saul'u öneririm.

Supernatural deneyebilirsin.
Daredevil olabilir.
lost.

Sorunla alakasız ama vikings ve house of cards'dan birine başlayacağım hangisine başlamalıyım sence

How to Make It in America

Çok farklı yapılarda dizler, bence ikisine birden başla sarmayanı bırakırsın, muhtemelen ikiside sarar, olmadı bir kaç saatin kaybolur.

The following

house izlememişsin. dünyanın en iyisini.

Lenf düğümü. Hasta değilken o kadar büyük olmaması lazım.

bademciklerim şişeceği zaman bir gün öncesinden büyür ve ağrır genelde ama hasta değilken olmaması lazım +1. doktora görünün.

Bende de vardı. Hastayken ağrıyor, normal zamanda birazcık iniyor ama ağrısızlaşıyordu. Ben kafayı taktım bu niye böyle şiş diye. Brankial kist çıktı, zararsız ama büyürse alması daha zor olur, alalım dediler. Aldırdım.

20lik diş çekimi yaptırdın mı bende 20 lik diş çekimi sonrası tariflere uygun bir beze olusmustu.

aynen dediğiniz gibi. hasta değilken de var olabilir ama hiç emin değilim. o denli hissetmiyorum varlığını.

@svarte dauen: 20lik dişim çekildi evet, ama sanırsam çekilmeden önce de vardı.

kronik enfeksiyon kaynaklı lenfadenopatiler geçmez hep öyle kalır ama yine de doktora kontrol ettirin mutlaka.