futbol icin konusuyorum. sozlesme de yazan maas ve primlerimi (sampiyonluk primi vs.) aliyorlar, mac baslarini alamiyorlar.

Chris bosh 3 senedir sezonu kapatti zaten, ve evet aliyorlar.

Chris Bosh da alıyor sözleşmeye göre. Miami, haklı olarak, ölüm tehlikesinden dolayı, oynamaması için ikna etmeye çalışıyordu adamı. işin parasında değiller yani.

ankara inci su 6,5

ankara inci su 5 lira kehkehkeh

istanbul nestle 10tl

bursa erikli 8,5

şişli - 11.75 tl erikli

İstanbul Erikli 11,5 imiş 13,5 yazmıştım yanlışmış

Ankara, Abant, 9

İzmir'de Billur Su alıyorum artık.

"Pazar hariç her gün 12.00 - 15.00 arası 6.50 yerine 5.50"

erikliye bak sen ya, istanbul'un ilçelerine bile farklı fiyat politikası uyguluyor.

istanbul hayat su 9 tl

eskişehir kalabak suyu 3 lira ehue

ama küçük damacana sanırım 10 veya 15 litre olabilir

ataşehir, saka, 9 lira.

izmit erikli 8.5 tl

İzmir Pınar 9 tl

Eskişehir kalabak su 12 lt kapıya gelen arabadan alırsan 2.25 söylersen 3

istanbul taşkesti 9

beşiktaş, erikli 11,5 tl verdim en son ama her siparişte 50 kuruş artıyor. değiştircem bu gidişle.

Istanbul Fuska 6 tl

İstanbul saka 10

istanbul hayat 9.5

Samsun saka 9tl

Valla ben damacana almiyorum, 5 litrelik Pinar aliyorum 1.95 lira (istanbul). Damacana (19 litre sanirim) olarak hesaplarsak 7.41 liraya geliyor. Ikide bir markete gidince tasimak gerekiyor tabii o dezavantaji var. Simdi baktim da 5 litrelikler damacanadan daha ucuza geliyor ilgincmis...

İstanbul Kadıköy erikli 12 TL aldı daha yeni, dudukluyor mu bizi ne

rize - ayder su - 19 lt = 6,5 tiel

Bence hiç dusunme kabul et.

ikisine de hemen evet veya hayır deme.her 2 kapıyı da kapama.
kızı iyice tanı, zaman geçir,acele etme hocam. hedeflerine de giriş yaparsın. "gelecek var mı ? böyle devam edersem ne olur? bundan sonra nasıl adım atmalıyım" gibi durum değerlendirmesi yaparak mantıklı sonuca ulaşabilirsin.

sorun su ki biz ailece muhafazakirz. yani kiz ile konusma durumlari falan olmayacka. bir kere evet dedin mi geri donus yok. onsu biraz sikinti.

Ben seni kadın sanıyordum o.O

24 yaşın evlenmek için hem de birileri tarafından sana bulunan biriyle evlenmek için erken olduğunu düşünüyorum. Evleneceksen de uzun bir nişanlılık dönemine gir lütfen. Evlenirsen boşanamazsın gibi geliyor ailelerin her noktasına müdahil olduğu bir evliliğe.

edit: üstteki cevabını okudum, o zaman boşanma da olmaz muhtemelen. Bilemedim.

kızın haberi var mı bunlardan?

kizi iyice tanimaya bak. kizdan ziyade kizin annesi ve babasi da onemli. her boka burnunu sokan tiplerdense bilemiyorum. ama bence makul bir teklif. ayrintilari bilemiyorum.

Ben de kızı tanı önce diyecektim ama görüşme olanağı yok demişsin. Hayat boyu birlikte yaşamayı planladığın insanı böyle piyangodan ne çıkarsa bahtıma şeklinde seçmek akıl alır iş değil derim. Maddi olarak gözünü boyamalarına izin verme, bunlar böyle bir konuda kıstas olamaz. Aileler hep çocuklarının kendi kafalarındaki şablona göre yaşamalarını isterler de çocukları mutlu olur mu olmaz mı umursamazlar nedense.

Artık tersine döndü, adamlar zengin kız peşinde derim de inanmazlar:)

Zenginliği falan geçtim de, muhafazakar aile oldukları için kızla önceden bir süre görüşme, konuşma, sevgililik vs durumlarınız olmayacaksa birbirinizi nasıl tanıyacaksınız? Neredeyse hiç tanımadığın bir insanla birdenbire aynı evi paylaşmaya başlamak nasıl olacak?

Ben olsam cesaret edemem sanırım. Kendi yolumdan giderim.

evet de.

bi kere yaşayacaksıniz şu hayatı. Çok sevdiği aşık olduğu bir insanla günün birinde heyecanla hadi evlenelim demedigi surece neden evlenir ki bir insan ? Birbirini seven insanlar için bile evlilik çok şart degilken birbirini tanimayan iki insan neden evlenir ?

Sırf kız zengin diye olacak iş mi ya hu. Rahat hayatı mı seceyim demişsiniz ama o hayat sandiginiz kadar rahat olmayabilir ki. Ömür törpüsü bir kadın belki ? Belki en ufak çekim hissetmeyeceksiniz,dokunmak bile istemeyeceksiniz, kafalar uyuşmayacak belki, berbat bir birliktelik olacak ? Bir ömur mutsuz olma riskine nasıl girilir ya yapmayın. Yaş da 24müş daha. Sanki hayattan umut kalmamış gibi bu ne acele. Yolunuzdan gidin bence.

Kızı iyice tanıma imkânın olmayacaksa kabul etme. Şimdiden herşeyi sana altın tepside sunan bu insanlar, sen ileride mutsuz olursan sana hiçbir koşulda destek olmazlar.

Ya kızı tanıyamadığın için ileride sorunlar çıkarsa, ya anlaşamazsanız o zaman ne olacak. Zengin ya da fakir olması önemli değil karşı tarafın. İnsan bu hayata bir kez geliyor, onda da aşık olduğu kişiyle evlenmeli.

Onu bunu gec evlilige hazir misin onu dusun?

Degilsen hic bulasma. Hayatta hicbir sikinti mutsuz bir evliligin yasattigi ve omur boyu cekecegin bir sikintidan buyuk olamaz. Hele bir de coluk cocuga karistiktan sonra pisman olursan vay haline.

Dedigim gibi iyi dusun? Evlilige hazir misin? Evlendiginde ah keske sunu da yapsaydim diyecek misin mesela? Iyi dusun.

Kariyerini yazi yazmak üzerine kurmak istiyorsun ancak yiyeceğim yerine yicem mi yazıyorsun?
Cevabim, hayir evlenme.

@a perfect lie, bir şey'i de bitişik yazmış. bence evlen sen yazı olayından ekmek yiyemezsin.

@acemi +5

Hayata on sıfır önde başlamışsın. Yürü gitsin ordan. Kervan yolda dizilir diyerek düğün borcuna giren arkadaşlarım borç batağına saplandı.

evlenirsen bu yaşta, kırkından sonra teneşirin paklayacağı bir azgın teke olma ihtimalin oldukça yüksek olacak. eğer aldatmayı, başka kadınlarla da birlikte olmayı, yalan söylemeyi bir karakter meselesi değil de "erkeklik" olarak görenlerdensen, bu durum da sende büyük bir soruna yol açmayacaktır. Ama değilsen, kişiliğini de sarsacak dönemlerden geçeceksin demektir. başarılar

Olm sizin hayelleriniz hedefleriniz yokmu lan. Ozgurlugun gidiyor elden uyan. Kac para ulan bir araba bir ev satacan ozgurlugunu.

kız güzelse bence hiç düşünme :)

senden hiç beklemezdim böyle bir soruyu, beni hayal kırıklığına uğrattın. şimdi sen de herkes gibisin.

ya hu evlilik mi kaldı artık ya? bu nasıl bir üçüncü dünya ülkesi mantığıdır? evlilik nedir ki? birini seversin, onu yanında istersin, ondan çocuğun olsun istersin ve hayatını onunla birleştirirsin. bitti. benim için evliliğin başka hiçbir geçerli sebebi olamaz. ne maddiyat ne statü ne şu ne bu...

24 yaşında evlilik telaşına girmek de ayrı bir vizyonsuzluk örneği. ya hu senin hiç mi hayalin yok? bak ben 28 yaşındayım, kafamda onlarca plan var. onlar için çalışıyorum gece gündüz, onları gerçekleştirme umuduyla yaşıyorum. senin evlilik ve kolay yoldan zengin olmak dışında hiç mi amacın yok? yapma bunu kendine ya, saçmalama. bir daha mı geleceksin sanki dünyaya? istediğin gibi yaşa. haa benim tek isteğim zaten eli yüzü düzgün zengin ve mutaassıp bir kız bulup evlenmek diyorsan buyur o zaman. seni yargılayamam, ancak yine de bunu sana yakıştıramam.

evden arabadan sıkılırsan satar gidersin ama evlendikten sonra boşanma işi sıkıntılı.

Yaş daha 24. 30'una kadar hele bir gez dolaş. ev, araba olmasın. ne olacak?

başkasının zoruyla daha konuşmadığın, tanımadığın, içini bilmediğin biriyle evlenme.

Ailenin tutumuna takıldım ben. Bu kız haricinde başka bir kızla evleniyorum desen masraflarını karşılamayacaklar mı? Teklifleri sadece bu kıza mı özel? Seni zaten ikna etmek için önüne bu kadar şey koyuyorlar. Kendini salak hissetme diye. Ali Ağaoğlu'nun damadı diyenler olmuş. Olm adam 5 tane üniversite bitirmiş. Bunlardan 4 tanesi Amerika'nın en iyi üniversiteleri. Amerika'yı bırak dünyanın en iyi üniversiteleri. O adamın katıldığı partilere Türkiye'de hiçbir öğrenci katılmamıştır. Kendini onunla karşılaştırma lütfen. Yaşın daha genç. Aşık olduğun biriyle evlenmenin heyecanı hiçbir şeye bedel değil. Kızdan hoşlandıysan evlen. Yoksa evlenme. Sana ne kızın parasından.

kesinlikle kendi bildiğin yoldan git biraz hayatı yaşa tecrübe kazan o kız kaderinde varsa 3-5 yıl sonra da durur

evleniyomuş gibi yap daireyi al. sonra bakarsın duruma göre

falkland adaları?

en.wikipedia.org

daha doğrusu: en.wikipedia.org

hmm, gecen sene rusya kırım'ı aldi mesela?

batı sahra savaşı var. ispanya batı sahra'dan çekildikten sonra bir bölümünü fas, bir bölümünü moritanya ele geçiriyor. bir süre sonra moritanya elindeki bölümü polisario'ya bırakıyor. fas bunu kabul etmeyip o kısım üzerinde de hak iddia ediyor. şu an batı sahra'nın büyük bölümü fas'ın kontrolünde. ek: ama bu tam da sayılır mı bilmiyorum, öncesinde çekilinmiş topraklar var ve nihai sonuç bm tarafından kabul edilmiş değil. ek2: bir de günümüze yakın değil ya. altı gün savaşı'nı örnek olarak görünce kafam karışmış, sorunun mahiyetini gözden kaçırmışım.

falkland adaları savaş öncesi de ingiltere'nin kontrolündeydi.

savaş değil, ama isveç komşusuna dağ hediye etmeyi konuşuyordu bir ara. bu da medeniyet nişanesi olarak dursun şurda.

tam olarak el değiştirme değil herhalde. Güney Osetya Savaşı vardı.
tr.wikipedia.org

işin ehli değilim, sadece videoda dikkatimi çekti.
dizlerini çok kırıyorsun gibi.

squad'ın nasıll yapıdığına dair kaynaklarda dizler parmak ucunu geçmemeli yazar

www.kasvekuvvet.net

Yükselirken topuğun havaya kalkıyor biraz, bu da parmak uçlarından destek alıyorsun anlamına geliyor. Bu da bütün stresin kalflar yerine dizlere gitmesine neden oluyor. Bu, dizler için yapabileceğin en büyük kötülük. Yükselirken topuktan yüksel, yapamıyorsan halter ayakkabısı kullan, alamam dersen topuğunun altına yüksek bir şeyler koy. Yani topuk kesinlikle sabit kalacak parmak ucunda yükselmeyeceksin. Onun dışında, bu açıdan çok belli olmuyor ama dizleri içe kırıyor gibisin. İçe kırma dışarı aç. Bir de yükselirken kalçadan yüksel. Bu anlatarak çok olmuyor ama önce kalçanı dışarı çıkar sonra yüksel. Sen parmak ucunla yükseldiğin için direkt dizlerden başlıyorsun yükselmeye, bu da yine dizlerin ağrımasına neden oluyor. Antrenman yaparken dizleri/eklemleri olabildiğince az kullanman gerekir, ki fazla stres yüklenip ömrünü azaltmayasın. Ayrıca rack'ten o kadar uzaklaşma. Barı sırtına al bir adım açıl harekete başla yerine koy. Sırtında barla yolculuk yapıyorsun salonda. Bunlar hep risk.

dizler parmak ucunu geçmemeli sen çömelmiyorsun direk oturuyorsun sanki. çok yanlış yapıyorsun hareketi. kesinlikle gücü topuklardan alman gerekiyor. parmak ucundan alıyorsun. squat yanlış yapıldığında çok tehlikeli bir hareket. bence bu şekilde yapıyorsan yapma artık.

şu resimlere dikkat et
danogborn.com
www.precisionnutrition.com
305iir24zxo5sg6qj2nwjqpy.wpengine.netdna-cdn.com
encrypted-tbn1.gstatic.com

bi de yukarı kalkınca sıçrama tarzı bir şey yapıyorsun yapma. bi de yukarı kalkınca dizi dümdüz yapma hafif kırık olsun naturel duruş gibi sen iyice geriye doğru itip dümdüz yapıyorsun. arkanda tabure varmış ona oturuyormuşun gibi hayal et.

dizin normal duruşu
www.somastruct.com

www.youtube.com

Bir yerlerde değil her yerde hata yapıyorsun lol. Mobilite konusunda sıkıntın yok gibi görünüyor ama tekniğin ve stabiliten kötü. Kalçadaki kasların muhtemelen zayıf. İyi bir değerlendirmeden sonra squat tekniği öğrenerek yapman gerek.

diz eğilme sırasında ayağın önüne gelmemeli orada bir sıkıntı var. birde benim dikkat ettiğim kalktığın zaman dizlerini tam düz yapma bizim hoca kilitleme yapma derdi terim olarak böyle geçiyor sanırım. birde kalçayı geri alman gerek biraz daha. ağırlık için birşey diyemeyeceğim.

dizlerin parmak ucunu geçmesinde sorun yok. ingilizce kaynaklara bakabilirsin detaylı bilgi için.

soruna gelirsek, angelus'un her kelimesine katılıyorum. düz tabanlı bir ayakkabı edin. bütçe yoksa evde eski varsa chuck taylor converse, tiger vs. kullanabilirsin.

edit: bir de karşında ayna varsa ona bakmamaya çalış. boynun rahat olsun.

bankayla iletişime geç bence.

en olmadı kartımı kaybettim dersin yeni kart gelince öbüründen çekemezler.

arkadaşına 'sözde' kredi kartını bir nedenden dolayı iptal ettireceğini, ödemenin de senin kredi kartından yapıldığını söyle. ay sonunda premium hesabının kapatılabileceğini ima et. bir anlamda hatırlat böyle bir şey olduğunu. eğer arkadaşın yüzsüzse ve hala senin karttan geçinmeye devam ederse bu sefer gerçekten iptal ettirirsin kartı veya bankayla iletişime geçersin.

bütçe?

(bkz: creative ep-630)

Seinheisser CX 200 Street 2 koptuğu için CX 3.00 almıştım ben de, bir fark hissetmedim açıkçası, CX 200'den memnun değilseniz başka modellere bakabilirsiniz.

Bütçe 150 civarı diye düşünüyorum. Daha fazlası pro bir şeyler yapmıyorsam lüks kaçar. audio technica cks99 istiyordum mesela ama o para verilmez diye düşünüyorum.

Creative'den uzak durma kararı almıştım yıllar yıllaar önce.

CX 3.00'ın fark yaratmıyor oluşu hayal kırıklığı oldu. Başka Seinheisser modeli var mı acaba göz atacak?

gearbest'ten Rock zircon aldım geçenlerde. 11 dolar gibi bir fiyat var. Bahsettiğin kulaklıklardan pek bir eksiği yok. Öneririm

Rock Zircon'un ses, ürün kalitesi iyi mi? üç dört tane çin menşeili kulaklık getirttim ve kısa zamanda pert oldular. 2 tanesinin 3 ay sonra bir kulaklığından ses gelmemeye başladı. Hatta bir tanesi paketini açarken mefta olmuştu.

ben olsam bırakırım. koskaca bir dönemde rahat rahat yazarsın.

ben olsam bitirir kafamdan ilelebet atardım.

Iı-ıh.

Konu hakkında uzman değilim, sadece şu an aklıma gelen 3 göstergeyi ileteyim. Bu arada aleviliğin anlamı ne kadar aynıdır, onu da bilemiyorum.

Anadolu'da göçebe bir beylik olması (göçebeler devlet karşıtı da olduklarından; devlet karşıtlığı ve kandaşlık üzerinde şekillenen alevilik -anadolu dışında ise şiilik ve benzerleri- taraftarı olmuşlardır), sanırım 1. Murat dönemine kadar askerlerin kızıl başlık takması (söz konusu padişahın ordu ile 'sivil' arasında kızıl başlık sebebiyle karışıklıkların olması yüzünden orduya beyaz başlık takmayı zorunlu hale getirdiğini okumuştum. İlk 'profesyonelleşmiş ordu' -aka yeniçeriler- 1. Murat döneminde olduğu için onun ismini verdim ama emin değilim) ve Anadou Selçuklu tarafından 'asimile' edilememiş olmaları çeşitli göstergeler.

kaynak önerileri: Ahmet Yaşar Ocak'ın kitapları; Ahmet Karamustafa - Tanrının Kuraltanımaz Kulları; Klasik Kaynaklarda Heterodoks Dervişler ve Heterodoksi.

zerre kadar ilgisi yok.

alevi değildi ama İslam'ın daha serbest yorumu geçerli diyebilirsin. Şeyh Edebali, Rum-Anadolu Selçukluları zamanında çıkan Babailer isyanın önderlerinden Baba İlyas'ın takipçisidir örneğin. Türkmenlerin daha sonra Osmanlı'da isyan etmesinin sebebi de merkeziyetçi yapıyla İslam'ın yorumunun ve doğal olarak göçebe topluma yönelik tavrın da değişmesidir.

Yavuz sultan selimle yobazlasti.
Maturidi din anlayisi ensari anlayisa yerine birakinca gunumuzde de devam Eden alevileri otekilestirme, dislama basladi

Alevi değildir ama Osmanlı'nın kuruluş döneminde Anadolu'da Alevilik sözü geçen bir inançtı ve Anadolu'da bir devlet kurmak istiyorsanız Aleviliği görmezden gelemezsiniz.

Dolayısıyla yeni beyliğini bir devleti ala'ya çevirmek isteyen Osman bey şeyh Edebali'nin elini öpüp kızını alarak icazet almış ve osmanlı bir devlet haline gelmiştir diyebiliriz kısaca.

Bu "hayır" gibi basit bir yanıtla geçiştirilebilecek kolaylıkta bir konu değildir. Öncelikle zaten 1299 yılında alevilik diye bir şey yoktu. Heterodox bir Islam anlayışına sahipti diyebiliriz.

Bakınız: www.youtube.com

Yeniçeri ocağı Bektaşi/Alevi geleneğine göre yönetiliyordu ama Osmanlı Sünni bir topluluktu.

değildir.

www.hepsiburada.com

şu iyi mi ?

iyi ama ekran kartı zayıf. yeni çıkan oyunları en düşük ayarlarda oynarsın ancak.

Zaten oyun oynamıyorum. O zaman iyi sanırım.

the white queen (tek sezon, 10 bölüm)

wolf hall (6 bölüm mini dizi)

outlander (2 sezon bitti, 4. sezon onayı verildi sanırım)

camelot (ilk sezon sonunda iptal edildi)

ingiliz değil de birlesik krallıkla ilgili desem daha doğru olur heralde.

The Tudors'a merakımdan arastirmistim yakin zamanda ama hicbirini izleyemedim henuz.

Rome

Çare KODİ. Bir Google'a, kurulumunu falan öğren. Online her yayına ulaşabilirsin.

acestream ve arenavision.in

reddit nba stream diye arat. her maça başlık açılıp linkler veriliyor.

benim giydiğim tayttan bu. medium. boy 180 kilo 74. sana da olur herhalde.

kelime bilgisiyle alakalı.

evet konsantre ile alakali. konsantrasyon da olabilir. ama bence kesinlikle onunla alakali. beyin yorgun oldugunda bazi seyleri algilamak istemiyor.

kelime bilgisiyle alakalı +1
yazı veya diyaloğun içinde bilmediğin bir iki kelime geçince kaçırmak çok kolay olan biteni.

yatıracak çok paran varsa, yani her ay 200-300 lira bu işe ayıracaksan plakçılık zevkli ve elegan bir hobi.

dandik pikap, toz toprak içinde plak ya da dijital kaydedilmiş yeni albümlerin plaklarını falan dinleyeceksen, çok rica ediyorum bu işe bulaşma. bulaşsan da "bunun zevki başka" diye gezme ortalıkta. döküntü vosvosu zor bela yürütüp "bundan aldığım zevki başka arabadan almadım" diyen tipler gibi oluyor.

neyse, huysuz ihtiyarlığı bir kenara bırakacak olursak, iyi pikap al(direct drive mümkünse), iyi hoparlörlerin olsun. analog kaydedilmiş albümlerin temiz plaklarını al dinle. ebay'de sebil gibi plak var. memlekette ise iyi plak bulmak zor. bir kaç plakçı dükkanı var o kadar. flört'ün demli albümü de plak olarak basıldı. kayıt-miks ve mastering tamamen analog olarak yapıldığı için onu plaktan dinlemek mantıklı.

ben bu olaya sandığımdan da yabancıyım galiba. pikap aldıktan sonra bir de hoparlör mü almak lazım. tamamen mekanik iğne ile çalmıyor mu bunlar?

www.amazon.com

şu nasıldır mesela?

tamamen mekanik dediğiniz gramafon oluyor

hoparlör alman gerekiyor tabii. sesi nereden duymayı planlıyorsun? iğne plaktaki sesi elektriğe çeviriyor sadece. senin dediğin alet gramofon. orada iğneye bağlı bir koni var. ama yani 2016 yılındayız o kadar dandik bir ses duymak ister misin bilmiyorum. kaldı ki gramofonlar 78 devir çalar sadece. 78 devir plak bulmak ayrı dert. çok eski teknoloji kısacası uzak dur.

1000 liranın altına alacağın her pikap aşağı yukarı aynı kalitede olacaktır. parayı göster, ses gelsin.

Sadece hoparlör değil, bir de PHONO çıkışlı amfi alman lazım. Analog pikaplardan çıkan sesin duyulabilir seviyeye gelmesi için yükseltici gerekir, onu da PHONO çıkışı karşılar. AUX çıkışları karşılamaz, zira AUX'ta yükseltici yoktur.

Eğer giriş seviyesi alayım, deneyeyim diyorsan işin mekaniğini anlamak için yeni nesil dijital pikaplardan alıp -daha ucuz olurlar- direkt speaker'a bağlayadabilirsin (D&R'daki aletlerin bir çoğu oluyor bu).

Direct Drive aletler markadan markaya değişir fiyat olarak, ama ben pikap alınır mı diye soran herkese D&R'dan 400TL'ye bir alet alıp en az 3 ay kullanmasını ve eğer hobinin devamını getirecekse onu satıp yatırım yapmasını öneririm.

Bu arada D&R'daki CD'den çekme plaklar doğrudur. The Beatles'ın 120 TL'ye satılan Remastered'larının 90%'ı CD kalitesinde plaklardır. Onları almak yerine plakçılardan ikinci el albümler alınabilir 60-70 TL'ye. Hepsi de analog kayıttır.

bu konu daha önce de farklı başlıkta tartışıldı, yine birisi çıkıp "cd plaktan daha iyi ses verir" dedi. orada da yazmıştım, burada da yazacağım; sıkıştırılmış sesin, sıkıştırılmamış sesten daha iyi olduğunu iddia eden hiçkimse müzik üzerine tavsiye vermemeli. alınan her ses analog değildir. hele konu plaksa hiç değildir. plak için özel mastering yapılması gerekir. bu yüzden de d&r'daki "o" plaklar alınmaz.

plağı turntable'da döndürüyorsun diye alacaksan sakın alma. pink floyd'un abbey road'da yaptığı remastered olmayan albümleri dinleyip "bak lan davulun yeri nasıl da belli, gitar nasıl soldan soldan vuruyor" diyeceksen, rolling stones'un gimme sherlter'ını dinlerken merry clayton'ın vokali sırasında gaza gelip stüdyodaki koltuktan çığlık atan mick jagger'ı duymaktan zevk alacaksan al.

plak, eğer doğrusunu alırsan duyup duyabileceğin en kaliteli sesi verir. ihtiyacım yok o kadar kaliteye diyorsan ayda spotify al, f/p olarak daha verimli...

bir de "zihni iyidir" denmiş. değildir. zihni çakar geçer. dinlemek istediğin tarza göre istanbul'daysan farklı bir çok plakçı var. indie için plakhane, prog/saykodelik için rainbow45... vb. o aşamaya geldiğinde bana mesaj atarsan yardımcı olurum.

mermize +1

kalite için alacaksan adam gibi amfi ve kulaklık al bence. bir fiiO e10k bir de sennheiser hd 650 ile Flac formatında müzik dinle, her türlü tatmin olursun. bakım gibi dertlerle uğraşmazsın.

dijitali savunan arkadaşların dediğine ek olarak;

evet cd plaktan daha kaliteli değil. A/D çevirim pek doğru değil. 16 bit çözünürlüğünde çalışıyor CD. Bir nevi düşük çözünürlüklü JPEG yani. Ancak günümüzde 24bit A/D çevirim yapılıyor. 24bit çözünürlüğünde basılan albümler var. Bunlar ile tamamen analog olarak kaydedilip mikslenmiş versiyonları ayırt etmek pratikte imkansız.

Bir hobi olarak plak biriktirmek, onları dinlemek falan elbette çok zevkli. Şimdi kimse kusura bakmasın, machine head'in 1972 ingiltere baskısı temiz plağını dinlemekle 24bit SACD versiyonunu dinlemek arasında "psikolojik" olarak çok fark var.

Benim baktiklarin hep kredi basinaydi ama genelleyecek kadar bilgim yok

bir dönemde aldığın kredi sayısı zaten okul tarafından belirleniyor. bir yarıyılda aldığın ders sayısı 5 olsun. her ders 3 krediden toplam 15 kredi. kredi başına ücret 300 tl ise toplam 4500tl harç ücreti ödeyeceksin bir dönemde. açılan ders sayısı 10 olsa bile 15 kredilik hakkın olduğu için 10 dersin arasından yine 5 adet ders seçeceksin. başka bir ücret ödemiyorsun.

hocam böyle fiyatları yakın kulaklıklarda teknik detaylar ses kalitesi konusunda pek detay vermiyor. en iyi ölçüm dinleyerek karar vermek tabii ki. ama belirgin fark birisinin on-ear, diğerinin closed back kulaklık olması. hd 471 (closed back) daha iyi ses izolasyonu sağlar, dışarı daha az ses verir. dış mekanda kullanacak olsaydım tercihim hd 471 olurdu.

hocam aslında hd 471'te sağlam indirim olmuş sonradan farkettim 400 küsurmuş fiyatı 240'lara düşmüştü. o yüzden şüphelendim ama artık hayırlısı olsun zaten benim açımdan diyeyim :) sağol mesajın için.

evet. kibirle alakası yok ayrıca, başarısız insanlar genelde sosyal bilimci oluyor ülkemizde (istisnaları elbette var).

Bazı bölümler moda oldu maalesef. Psikoloji de bu bölümlerden biri. Çünkü bizim kullandığımız psikoloji kelimesiyle bilim olan psikoloji kelimesi birbirinden çok farklı. Nasıl ki bugün evrim teorisini insanlar komplo teorisi şeklinde algılıyorlarsa psikoloji bilimini de insanların dertleriyle uğraşan bir disiplin olarak görüyorlar. Bir de son zamanlarda özel üniversitelerde açılan psikoloji bölümlerinde Pelinsu gibi tiki kızlarımızın okuması psikolojinin o ağırlığını biraz yok ediyor. Genç Pelinsular alınmasın, ancak eskiden psikolog denince deneysel çalışmalar aklımıza gelirken şimdi kişisel gelişim üzerine şekillenen bir psikoloji aklımıza geliyor. Bu da bu tip bölümlerin herkes tarafından kolayca eleştirilmesini mümkün kılıyor. Mühendislik böyle değil, çünkü gerçekten sadece belli bir kesimin hakkında yorum yapabileceği konular içeriyor. İngiliz dili, Alman dili gibi bölümlere saygım var, ama yine de çok yaygın olması sebebiyle iktisat, işletme gibi bölümlerin kendini geliştirmemiş öğrencilerine pek sıcak bakmıyorum.

@giovanni bunu nasıl genelleyebiliyorsun, zibilyon tane düşük puanlı mühendislik ve temel bilim var iş sahaları kısıtlı olduğu için. 200 binden mühendis alınıyor şu an. Şu saydığım bölümler de çok kaliteli,güzel bölümler değil mi ? Bu bölümlerde okuyan herkes überdir demiyorum tabii ama diğer bölüm öğrencileri de en az onlar kadar başarısız. Eğitim sistemimiz ortada. Bizim zamanımızda isteyen herkes lisede fen seçebiliyordu, boş beleş birçok adam girdi. Mühendis bilmem ne falan oldu

Kucumsemek degil aksine ibretle bakiyorum. Kucumseyenlere gerizekali gozuyle bakiyorum. Genelde kucumseyen insanlarin bilimden, sanattan anlamadigini gozlemliyorum.

Not: Hardcore sayisalciyim.

Bunlara doğrudan gerizekalı gözüyle bakmak zekanın nasıl bir şey olduğuyla ilgili gram bilgiye sahip olmamanın göstergesi.

Hele "psikolojiyi yanlış biliyorlar ondan seçiyorlar tikiler" deyip de böyle abuk subuk beyanlarda bulunmak komik tezatlar. Ekşide iki başlık okudum diye herkesten iyi biliyorum moduna girmemek lazım.

Soruyu soran arkadaş zeka derken analitik zekadan bahsediyor galiba.

.net evet

dip not: Adramelekhh katılmamak elde değil.

Bir insanın (hatta varlık) seçimleri ve istekleri sonucunda "küçümsenmek" kelimesini kullanabilmesi, onun bu konudaki kendi ezikliğini(noksan bir düşüncesini) ortaya çıkarıyor gibi geliyor bana. Zira dünyada hiçbir kimse seçimleri ve seçimsizlikleri ile küçümsenmeye değer değildir. Çünkü biz buna değeriz, ricoyss

küçümsemem, mesleğe dikkat edeceksem beni bölümü değil üniversitesi bağlıyor.

@adra, ben gerçeklerden bahsediyorum, Ekşi Sözlük'ü zaten okumuyorum. Senin bilip bilmeden benim yazdıklarıma abuk subuk demen daha komik. Facebook'ta özel üniversitede psikoloji okuyan birçok arkadaşım var. Bir tanesiyle aynı liseden mezun olduk. Kız açık açık, sayısal bana zor geliyor, ben eşit ağırlığa geçiyorum diyerek tamamen kolay olduğu için psikoloji seçti. Bunların hepsi tanıdığım kişiler. Tercih dönemlerine bire bir tanık oldum.

@dissendium: Yaptığın genelleme yanlış. Mesela tezsiz yüksek lisans yapan bir sürü insan var, çoğu sırf askerliği ertelemek için.

Senin mantığınla yüksek lisans yapmak da amaçsız, askerliğe gitmemek için yapılan bir şey.

Edit: Yani ortalamaya vurursak (ki saçma bir ölçüt), bu insanların analitik zeka olarak biraz altta olduğunu belki gözlemleyebiliriz ama mesela türk insanını da ortalamaya vurursak böyle bir şey çıkacaktır. Bu tarz önyargıların sıkıntısı bu zaten. Önyargılar ve steryotipler işe yarar şeyler olabilir ama böyle genel beyanlarda bulunurken başvurulmaması gereken şeyler. İşin ahlaki kısmı da var ayrıca.

Öte yandan ben bu konuda tarafsız olsam da analitik zeka dediğimiz şeyin ölçütlerinin hepsinin yanlı (biased) olduğunu iddia eden de çok, mesela iq testinin iq testini yapabilme yetisinden öte hiçbir şeye kesin kanıt olarak kullanılamayacağını öne sürüyorlar. Tanıdık geliyor mu? Aynısını öss için de söylüyoruz.

@dissendium, senin arkadaşlarının seçimleri bu durum için genelleme yapmanı mı sağlıyor. O zaman keşke ekşi sözlük okuyup bunu yapsaydın, kitle daha fazla orada. vay be kafaya bak!

ben sosyal bilimlere meraklıyım ancak maddi nedenlerden dolayı yönelmedim. sırf merakım olduğu için kendim tarih ve psikolojiyle ilgili kitapları bulup okuyorum. ancak böyle gerizekalıca bir algı var. adam dandik bir okulda mühendislik okuyor boğaziçi psikoloji, işletme öğrencisini küçümsüyor. halbuki o öğrencilerin matematik netleri ve bilgisi dandik okuldaki mühendislik öğrencisinden daha fazladır.

diğer taraftan sayısal ağırlıklı bölümlerde okuyan insanlar da şu yüzden küçümsüyor. ne var ben de yaparım diye düşünüyorlar. oysa psikolojide, siyaset biliminde başarılı olmak oturup da notları ezberlemek değildir. oturup inek gibi her şeyi ezberlerseniz bu bölümlerden iyi notlarla mezun olursunuz ancak bu bu alanlarda yetkin olduğunuzu göstermez. sosyal bilimler biraz da entelektüel birikimle, olayları analiz etme yeteneğiyle alakalıdır.

küçümsemem asla ama okuduğu bölümle ilgili abuk subuk tespitler yapıyorsa mal la bu derim.

@adra, kim psikoloji okumak amaçsız dedi? Konuyu çarpıtma. Özel üniversitelerde psikoloji okuyanların birçoğu moda olduğu için psikoloji okuyor dedim. Bu genellemenin nesi yanlış? Adam akıllı psikoloji okuyan yok mu? Tabi ki var, onlardan bahseden yok zaten.

Ahaha konuyu çarpıtmadım ki ben, sen teşbihi anlamamışsın. Orda benzerlik kurduğum şey amaçsızlık değil.

Benzerlik şöyle:

1) Sayısal yapamadığı için (örnek bir argüman) sosyal bilimler okuyanların çokluğu -> sosyal bilimler okuyanlar için sayısal yapma yetisi üzerinden genelleme yapmak.

2) Askerlik ertelemek için, asıl amacının dışında yüksek lisans yapanların çokluğu -> yüksek lisans yapanların niyeti, ciddiyeti veya amacı üzerinden genelleme yapmak.

bakin bizim ulkemizin tarihine. yoneticilerimiz hep sosyal bilimci ve maalesef kotu yonetiliyoruz.

Ben lise okurken falan hep basarisiz olanlar sosyal bilimci oldu.

Yanlis anlasilmasin sayisalcilari yuceltmiyorum ama allah askina gidin bi iibf fakultelerinin durumuna bakin sonra daha reel bir elestiri yapin.

@kozm, bırak bu işleri. Sendeki kafa daha garip. Bire bir gördüğüm arkadaşlarımdan mı yola çıkayım yoksa Ekşi Sözlük gibi herkesin bol keseden salladığı bir ortamdan mı yola çıkayım? Ekşi Sözlük'ü sırf daha kalabalık diye daha gerçekçi kabul ettin. O zaman açılan tüm troll başlıkları da gerçeklik payı taşıyor bu durumda. Çünkü psikoloji gibi başlıklar da sürekli trolleniyor.

bilim ve teknolojideki buyuk sicramalari hep muhendis kokenli yoneticiler sayesinde yaptik

@adra, o zaman sana bir genelleme daha yapayım. Türkiye'de birçok öğrenci sayısal bölümlerden anlamadığı için ya da zor geldiği için eşit ağırlık, sosyal bilimler gibi bölümlere kayıyor. Bilerek ve isteyerek eşit ağırlık seçen öğrenci sayısı az. Dediğim gibi ben gerçeklerden bahsediyorum. Sen ideal bir popülasyondan bahsediyorsun.

Ben bölümü değil de elimde olmadan üniversiteyi çok küçümsüyorum. Türkiye'de iyi sayılabilecek 5, bilemedin 10 üniversite var. Eğer bunlardan birinde eğitim görmemişse direkt kafamda eksi puan veriyorum o kişiye. İster tıp okusun isterse atom mühendisliği, eğer o kişi zıttırıbüzük üniversitesi ikinci öğretiminde falansa hiçbir saygınlığı kalmıyor benim gözümde. Böyle düşünmem hoş değil biliyorum ama engel olamıyorum kendime.

Bu arada "Ama sınavlar zeka ölçmüyor :( :( :(" diyen kişilere g.tümle gülüyorum. Zeka dediğimiz şey zaten bulunduğu ortama uyum sağlama becerisi değil midir? E biz Türkiye'de yaşıyoruz, maalesef her şeyi sınava tabii tutan leş bir eğitim sistemimiz var. Bunu kabullenip geleceği adına gerçekçi kararlar verebilen ve bu uğurda çaba sarf eden kişiler benim gözümde zeki insanlardır.

Not: Sosyal Bilimler mezunu değilim.

Edit: @Adramelekhh neden bu kadar hırslandın ki? Afahagsgsh tamam tamam en zeki sensin :D
Edit 2: İyi ki hırslanmamışsın yani, 30 ayrı cevap verip 70 paragraf yazı döşemişsin. Beni kale alıp bu kadar uğraştığın için teşekkür ediyorum açıkçası. Ben aynısını sana yapmazdım, senin için bu kadar uğraşmazdım. Onore oldum :D

ne okulu, ne okuyanı, ne de üniversiteyi küçümserim. kimin ne cevherler gizlediğini asla bilemezsiniz. çorbanın içine 10 tane malzeme koyarsınız. hepsinin tadı, lezzeti, vitamini farklıdır. o malzemelerin birini eksik koyarsanız tadınız kaçar. herkesin eğitimine saygı duyun.

Hayır zekayla adaptasyon aynı şeyler değil.

Götünüzü başka yerlerde açın lütfen.

Ben anlamıyorum neden zeka denen eşyle ilgili en ufak ciddi bir bilginiz yokken böyle götümle gülüyorum filan yazıyorsunuz? Köstebek yazdığın şey o kadar komik ki neresinden tutsam elimde kalır. İlginçsiniz yani. Ben yanlış anlaşılmasın diye sürekli üslubumu tıraşlıyorum yazılan şeye bak vay arkadaş.

Biraz mantık ya.

Edit: @dissendium: Hayır ben idealden filan bahsetmiyorum, duyuruyu tekrar oku istersen neyi soruyormuş.

Bakın size özet geçeyim. Bir insanı veya bir grubu sadece sosyal bilimler okumayı seçmiş diye küçük görüyorsanız veya küçük görmeyi ısrarla haklı çıkarmaya çalışıyorsanız haksızsınız. Böyle tek bir şeyden devasa çıkarım kasacaksanız mesela -tek bir şeyden devasa çıkarım kasanları küçümseyebilirsiniz.

şuna eminim ki hepimizin orda-burdaki üniversitelerde sosyal bilimler okuyan ve zehir gibi kafası çalışan tanıdıkları, ya da itü odtü vs. de mühendislik okuyan ama hiçbir şeyden anlamayan embesil arkadaşları olmuştur. şahsen benim çok fazla oldu. o yüzden genelleme yapmak yersiz.

sadece şunu söyleyebilirim, özel üniversitelere burssuz giren ve sırf elinde bir diploma olsun diye baba parasıyla ve zorlamasıyla ittire ittire 917472 yılda okul bitiren zengin ve "salak" insanlar var. bunlar da genelde sosyal bilimler bölümlerini seçiyor çünkü evet okuması mezun olması daha kolay. ama bunun o insanların zekalarıyla alakalı bir durum olduğunu düşünmüyorum. ailelerinin salakılığı. babaları zamanında fazla güven vermiş bunlara, şımartılmışlar ve hiçbir gelecek kaygısı duymamışlar. o zengin ve şımarık çocuğu 3 yaşında ailesinden alıp bir memur aileni yanında büyüt, belki de büyüyünce kansere çare bulacak. bilemezsin.

@köstebek:

Bak sana yazdığınla ilgili en göze batan mantık hatasını anlatayım.

Sen diyorsun ki "adaptasyon zekadır, uyum sağlayan zekidir." Bu bahsettiğin insanlar sayısal yapamadıkları için bu bölümlere yöneliyorlar, hatta "baba parasıyla okuyan mal" diyeceğiniz tipler de aynı şekilde yapamadıkları için veya yapmak istemedikleri için parasını basıp diplomayı alıyorlar ve geçiyorlar. Bu insanların yaptığı uyum sağlamak değil mi? Uyum sağlamak zeka göstergesi değil miydi?

E hani salaktı?

Salak olduğu varsayımı ile başladık, senin hipotezini uyguladık ve tezatla karşılaştık. Sosyal bilgiler mezunları bile bu tarz hipotez yanlışlama işlerini bilir hani. Sosyal bilimler mezunları bile...

Umarım anlayabilmişsindir.

Tanımlarla ilgili ciddi problemleriniz var, sarf ettiğiniz kelimenin ne anlama geldiğini düşünmeden hışımla savuruyorsunuz.

Dediğim şey zekanın sandığınız gibi tek yönlü bir şey olmadığı yönünde. Burda yazarken rastgele salak demenin bile ne anlama geldiği hakkında en ufak fikriniz yok. Tavan IQ puanı alıp kişilik olarak çoğumuzun salak olarak nitelendirebileceği bir sürü insan var. Ne demek istediğimi anlayabiliyor musun?

Bu son cümlemde iq testinin zeka ölçmediğini ileri sürmüyorum, senin zeka anlayışındaki boşlukları gösteriyorum.

IQ testinin zeka göstergesi olmadığı iddiasını da sadece farklı bir fikir olarak verdim.

Edit: "niye hırslandın ki en zeki sensin tamam xdxd" yapmışsın editleyip. Vallahi tebrik ederim :D Gelip argo laflarla cahilce girişen sensin ben burda sakin sakin dert anlatmaya çalışıyorum. Hem hırslanmış olsam da bu tartışmamızla ilgili hiçbir şeyi değiştirmez, gerçekten böyle şeylerin seni daha haklı göstereceğini mi sanıyorsun? Yani gerçekten "sen sosyalcisin kesin o yüzden böyle diyorsun" gibi ilkokullu argümanları yapacaksanız burda bile yandık.

Edit 2: Ne demek, önemli değil.

bölüme göre değil de üniversiteye göre kafamda bir önyargı oluşuyor ama iyi bir mühendislik bölümü kazanıp ot gibi gezen adam da gördüm. iyi bir üniversitede sosyal bilimlerde okuyan kişi ise ister istemez düşünmeye zorlanıyor en azından.

"bakin bizim ulkemizin tarihine. yoneticilerimiz hep sosyal bilimci ve maalesef kotu yonetiliyoruz."

hmm. evet siyaset bilimcileri hemen mezuniyet sonrası devletin başına yönetici diye atıyorlar. bürokrasi ile politikacı arasındaki farkı öğrenmenizi ve ondan sonra tespitte bulunmanızı öneririm.

sosyal bilimler değil de "ahmet üniversitesi" gibi sikimsonik özel üniversitelerde okuyanları küçümsüyorum. bir de burslu okuyorum diye havaya giriyorlar.

Sosyal bilimleri küçümsemeyi direkt az gelişmişlik, vizyonsuzluk ve aşağılık kompleksiyle ilişkilendiriyorum.

Lisede bana sayısal seçtirdiler, kafam çalışıyor sayısal dersleri yapabiliyorum diye. Oysa dil bilgisi ve edebiyat derslerim de oldukça iyiydi ve psikoloji okumak istiyordum. ÖSS'de Türkçe-1 testini yanlışsız yaptım, matematik/fen de iyiydi işte. Mimarlık okudum (iyi ki), nispeten mühendisliklerden daha yakın geldiği için.

Lisede eşit ağırlık okuyanları başarısız olanlar gibi görmeseydi babam, üniversite sınavında derece bile yapardım. Biraz da bu anlayış yüzünden ortalıkta işinden dolayı mutsuz olan bir ton insan var.

Ben genel kültürü düşük ve kendini geliştirme çabası içinde olmayan bilgiyi gereksiz gören herkesi kucumsuyorum bölümünden bağımsız.

ben de genelde mühendisleri küçümsüyorum. sayısalcıların diğer dalları için de büyük kısımla aynı düşünüyorum. sayısala aklı ermeyen veya çalışmaya götü yemeyen adam daha kolaydır diye diğer alanlara yöneliyor. lise okuyan herkes bunu bilir zaten. bilerek isteyerek ben hukukçu, tarihçi olacağım diye tm ve sözel yazan kişi sayısı az.

gelelim mühendislere, mühendisler gerek genel kültürsüzlük sendromuna gerekse fallacy dediğimiz ''düşünme hatalarına'' çok defa düşüyorlar. zekaları ile alakalı olduğunu sanmıyorum, sadece pratik çözüme odaklı eğitim aldıklarından olabilir. ve dümdüz adamlar oluyorlar genelde. Bir mühendisin tarif, tahkik, tasnif, tahlil, terkip şeklinde bir sosyal meseleyi incelemesi mümkün değildir mesela illa ki fallacye düşer. Ama bir fizikçi yapabilir bunu.

Yakin cevremdeki 5li arkadas grubumun 3ü makine mühendisi, 1i elektrik muhendisi. Tek sozel bolum okumus olan benim.

Aramizda bir kez olsun muhabbeti gecmedi konunun. Üniversitede tanismistik. Kafadan 8 yili var arkadasligimizin.

Bence bolumle ilgili genellemeler yapan insanlar hem issiz hem de sığ. En azindan bizim ortamimiza giremeyeceklerine inaniyorum.

@giovanni ülkenin bu hale gelmesinin müsebbiblerinden özal, demirel ve erbakan mühendis ve hatta itü mezunu. Siyasetçi olan herkesi siyaset bilim, uluslararası ilişkiler mezunu mu sanıyorsunuz nedir? Okey iibfler ki iibf diye genellenip aynı kefeye konulmasını da doğru bulmuyorum süper çok başarılılar demiyorum aynı şey mühendislik fakülteleri için de geçerli kendim de bir mühendis olarak söylüyorum. Puan olaraksa da 200 bininci adam da devlette ve özelde mühendislik kazanabiliyor, daha yakın zamana kadar uzaktan eğitimle mühendis olunabiliyordu.
edit: ek olarak şuanki başbakan da itü mezunu gemi mühendisi. Haa evet mühendis kökenli yöneticileri sayesinde çok aşama kaydettik doğrudur.

zekayla ilgili herkesin ayrı bir tanımı var. Öss, kpss gibi sınavlarda yüksek puan almak da ortalama bir zeka (gerizekalı olun demiyorum ama einstein olmaya da gerek yok)ve düzenli iyi bir çalışmayla sağlanacak bir durum. Yani zeka değil çalışkanlık ve azim göstergesidir. Ayrıca ülkeye uyum sağlayacağım diye sırf iş garantisi ve iyi para var, prestiji yüksek diye örneğin sevmediğim ve mutsuz olacağım bir bölüm mesela tıp seçmezdim. O zaman herkes tıp okumalı. Bu da akıllıca değil. Hem ilgi alanı ve eğilimler hem de iş koşullarıyla doğru orantılı seçim yapılmalı.

Ayrıca özel üniversitede paralı tek haneli mat netleriyle endüstri mühendisliği, bilmem ne mühendisliği okuyanlar da çok fazla. Boş beleş insanların hepsi ,işletme okuyor doğru değil. @dissendium evet kızlar arasında hukuk, psikoloji bölümlerinden yükselen bir trend var ve özel üniversitelerde ücretli olarak nispeten düşük puanlarla okuyorlar, babaları zaten mezun olunca ofis açıyor onlara ama parasıyla da osla hakkıyla okuyan da çok. Ayrıca paralı okumak da küçümsenecek bir olay değil, keşke herkesin öyle bir fırsatı olsa

bu arada vakıf üniversitelerindeki burslu kavramı da iyice yalama oldu. Önceden ya burslu ya paralıydın. Notların iyiyse yüzde 50 başarı bursu kazanırdın belki. Şimdi önünden geçsen burs verecek, mütevelli heyette tanıdık varsa burs versin, sporcuysa burs evrsin yüzde 25 yüzde 75 burs yok yüzde 55,5 burs işi ticarete döküyor. Şu an bir çok vasıfsız devlet ve vakıf üniversitesi var. Burslu denince başarılı öğrenciler olurdu 2010 öncesi girenler için, şimdi burslu bile olsa düşük puanlarla giren çok kişi de var çünkü çok fazla vasıfsız okul var

@köstebek kurabiye

ilk parafta, adam elinde olmadan,nefsine veya duygularını kontrol edemediğini anlatmış ve bununla yanlış yaptığını itiraf etmiş.

ikinci parafta, soru sormuş;
Zeka dediğimiz şey zaten bulunduğu ortama uyum sağlama becerisi değil midir?
değildir. bkz. einstein :) o senin dediğin modifikasyon ve zekayla ilgisi yok :))

@dissendium mantığıyla yola çıkarsak; kendi hatalarının bilincinde olan ve henüz bu duruma hakim olamayan birinin tespitini pek sallamamak gerecektir.

ve özet;

"Afahagsgsh tamam tamam en zeki sensin :D"

abi ne yiyip, ne içiyorsunuz siz :)

Ya hu siz okuduğunuzu anlamamada neden bu kadar ısrarcısınız? Sanki sayısalcılara zeki, sözelcilere aptal demişim gibi bir algı oluştu. Benim yukarıda yazdığım cevabın neresinden bu sonuç çıkıyor bana söyler misiniz lütfen?

Tekrar ediyorum, ben bölümü değil, üniversiteyi küçümserim yazdım ve bu yazdığımın da arkasındayım. Zeka konusunda yazdıklarımın da arkasındayım. Bir kişi eğer Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden birinde okuyorsa ben bu kişinin kafasının çalıştığını düşünürüm. Bu tamamen benim görüşüm, siz katılmamakta serbestsiniz. Ben Boğaziçi İşletme'de okuyan birine küçük bir şehrin dandirik bir üniversitesinde Mühendislik okuyan birinden daha fazla saygı duyarım. Altını çizerek söylüyorum, BU TAMAMEN BENİM GÖRÜŞÜM. Benimle aynı fikirde olmayabilirsiniz; lakin saldırmak neden? Stres mi atıyorsunuz üzerimde napıyorsuz.

küçümsüyorum

ayrıca odtü,boğaziçi, gsü gibi devlet üniversiteleri ve birçok vakıf üniversitesinde de öğretim dili ingilizce ve gsü için fransızca. Bu bölümleri oralarda ingilizce fransızca okumanın kolay olduğunu düşünmüyorum. Sayfa sayfa makaleleri ana dilinden başka bir dilde. Yeri gelip türkçe anlamakta zorlanacağın şeyleri ingilizce fransızca okumak zordur.
Bu arada zorluk kolaylık kişiden kişiye değişen şeyler. Mesela matematik sevmediği için psikoloji seçen diyeceğim ama tm adı üstünde türkçe matematik. İllaki matematik görecek. Ayrıca psikolojide ilk yıl matematik vardır. Çok ağır olmasa da. Şimdi bu kıza sevdiği şey kolay sevmediği şey zordur. O yüzden sevdiği ve ona kolay gelen şeye yönelebilir. Aynı şekilde lisede ve össye hazırlanırken paragraf soruları okumaya yerinen biri boğaziçi sosyolojide ingilizce sayfa sayfa makaleleri okumaya çalışırken cinnet geçirebilir ve çok zor gelir.
Onun haricinde hem sayısalı hem sözeli iyi olup sevdiği için sosyal bilimlere ki bu aslında tm oluyor, yönelen; hem de sevdiği için fen bilimlerine yönelen kendini bilen insan da çok var. Ha bizim zamanımızda iyi liselerde(fen ,anadolu, öğretmen gibi) sosyal bölüm açılmazdı genelde hem talep olmazdı hem idare açmak istemezdi. fen,tm ve dil olurdu genelde. Ama annem öğretmen olduğu için biliyorum genelde devlet düz liselerinde sosyal dediğimiz össde sözel diye geçen bölümlere genelde düşük beklentili, çalışmayan, haylaz tipler giderdi.
Şimdiki kız arkadaşımla aynı okuldan mezunuz ama okurken tanışmadık mesela o da iyi bir lise mezunu ve çalışkan bir öğrenciymiş ve bölüm seçerken herkes öğretmenler falan fen seçmesini beklemiş ama onun hedefi belliymiş tm seçmiş. Birileri beni küçümseyecek diye hayatım boyunca yapmak ve okumak istemediğim bir meslek ve bölüm seçmek istemedim demişti bir konuşmamızda. Ama evet başarılı öğrencilerin sayısal ve özellikle tıbba yönlendirilme durumu var. Ama bu çok saçma. Ama bölüm seçimleri de genelde aile,çevre, arkadaşlar, yüksek puan ve dersane rehberlik hocaları tarafından yönlendiriliyor ve isabetli değil genelde ve mutsuz çocuklar çıkıyor.

Bu arada üniversitedeyken bilgisayarda okuyan bir arkadaşım endüstricileri küçümserdi; onların okuduğu işletme gibi bir şey teknik bilgi namına bir şey yok diye. Yani endüstri de sayısaldan alıyor sözde. Ama bu da komplekslice bir durum bence. Endüstri de kolay diye geçen bir mühendislikti mesela.

@limoncello, bu durumun sonu yok zaten. bilgisayar endüstri'yi, mimar iç mimarı, psikolog psikolojik danışmanı, iibf'li öğretmeni, öğretmen iibf'liyi küçümser. işte bunların hepsi kompleks.

ayrıca kalburüstü üniversitelerin birinden mezun biri olarak, okuduğu üniversiteye göre de kimsenin yargılanamayacağını yüksek lisansta çok güzel öğrendim. iki kişi var dönemimde mesela, biri itü mezunu ve hayatındaki tek başarısı itü'yü bitirmek, öteki izmir ekonomi mezunu ve entelektüel birikimiyle diğerini dövmekle kalmaz, mahveder.

1-2 nesil büyüklerimizde imkansızlıklardan dolayı okuyamamış, şimdiki beyaz yakalıların %90'ını parmağında oynatabilecek ilkokul mezunu bir sürü insan var. 'oku, baban gibi eşek olma' mantığıyla yetiştiğimiz için, okuyunca bir bok olduk sanıyoruz. oysa eşekliğin baki kaldığını çok iyi biliyoruz. insanları bölümleri, üniversiteleri sebebiyle küçümseyenler de cehaleti alınmış eşekler. üzgünüm.

@gmzo benim de izmir ekonomi mezunu çok çalışkan ve kültürlü 2 arkadaşım var ama tam burslu kazanıp okumuş kişiler, ücretli okuyanlara her ne kadar biraz önyargıyla yaklaşsam da bende de bu kırıldı. Mesela kadir hasta uluslararası ilişkiler bölümüydü yanlış hatırlamıyorsam bir arkadaşımın arkadaşı 2. girişinde anca ek kontenjanla paralı girmiş ama okurken başarılı olup yüzde 50 burs kazanıp bölüm birincisi olarak bitirmiş o kadar burslu kazanmış öğrenci arasında mesela. Bu adamın össde sorulan matematikle, bilmem neyle pek ilgisi yok belki ama okuduğu bölümü sevmiş, ilgisi varmış belli ki. Sınavda başarısız olsa da okuduğu bölümde başarılı olmuş.
Tabii ideal dünyada keşke herkes kendi eğilim ve alanlarına göre bölümde okusa.
Zorluk kolaylığın da tamamen bu ilgi alanı ve eğilimlerle alakalı olduğunu düşünüyorum. Ne gerizekalılar da tıp ve mühendislik bitiyor zorlanmadan.

* zeka


Sonuçta her kişi için bir karşılığı var. Belirli şeyleri sınıflandırıp zeka üzerinde eşleştirme yapmamak lazım.

universitenin meslek yuksek okulu islevi gordugu memleketten manzaralar...

iyi bir okulda sosyal bilimler okudum, universite diye isimlendirilen epeyce bir okulun epeyce bir bolumunu birkac ayda bitirebilecegime eminim.

anahtarimiz bilimsel kafa olmalidir. onu edinememis "universite mezunu" nazarimda isini iyi yapmayan herkes kadar hikayedir.

birkaç ayda bitecek okul müfredatı yok

bilgisayarı sadece oyun oynamak için kullanmıyorsun ki, oyun sadece bir kısmı. konsolda ise oyundan başka bişey yapamıyorsun. konsol bilgisayarın yerini tutamaz ama bilgisayar konsolun yerini tutar yani. klavye mouse ile oynamaktan daha konforlu kontrolcü ayrıca, mantığı yok yani klavye mouse desteğinin. uğraşsan yaparsın zaten, araştırmadım ama çözüm vardır kesin klavye mouse için.

@baba jo

hocam o kısım doğru iş yapan insanlar var ama bu bahsettiğim sadece ama sadece oyun oynamak için pc toplayanlar, yoksa render şu bu pc başka elbette. ben sadece amacı oyun olanları kastediyorum ki bu pc toplama pccilerin %50 si rahat sadece oyun için topluyor.

ondan merak ediyorum.

eğer sadece fare ve klavye desteğiyle pc oyun camiası kaybolsaydı zaten öyle bir destek gelirdi.

"bilgisayara ihtiyaç kalmaz böylece"

her iş için bilgisayarın kullanılabilmesi? 60 fps? daha yüksek çözünürlük? oyun modları? steam ve oyun fiyatları? kolay parça değişimi?

amacı isterse %100 oyun olsun, konsol alanın evinde bilgisayar da oluyor(o veya bu nedenlerden). madem bilgisayarım var niye konsolla ayrıca uğraşayım ki diyor ki mantıksız değil. kaldı ki herkesin evinde tv sürekli müsait olmuyor. cumartesi gecesi evdekilere "dağılın odalara ben tv'de ps oynıycam" dersen çıngar çıkar.

olay tamamen ne kadar süre ve ne tür oyunlar oynandığıyla ve yaşam tarzıyla alakalı. hikayeyi yaşıyayım kafasında; çok sayıda senaryolu oyun oynayıp bolca vakit ayırıyorsan, bütçe sıkıntın çok yoksa, işy erinde de masa başında akşamı ediyorsan, konsol alır oyunlara parasını basar koltuğunda uzanarak oynarsın. iş yerinde masa başında fazla vakit geçirmiyorsan, senaryolu oyunlar yerine moba tarzı müsabakaları tercih ediyorsan, oyunlara verecek fazla paran yok ancak vaktin çoksa "oyun sektörünün" fiyat politikalarına muhalefet edebileceğin güzel bir alan oluyor pc. yada bir örnek daha vereyim, oyunla falan alakan yok, pes-fifa-nba takılan casual bir ilgisizsin diyelim, sırf bunlar için de gidip 5 bin liralık pc toplamak yazık olur. yapıp yapacağın oyun masrafı yıllık 200-300 tl dir.oyun piyasası uzaya çıksa tek oyun için fiyat farkı çok koymaz.yada yada yada, parasal hiçbir sıkıntın yoktur, iş güç de yormuyordur, teknolojinin ille de son basamağını çıktığı gün göreceğim diyen bir tipsindir, zaten pc'den başkası paklamaz. bu örnekler çoğaltılabilir tabi. şahsım pc de çalışmaktan bilekleri nasır tutan bir gariban olduğundan, ille de konsol diyorum. ancak dotaya csgo ya da hasret kalıyoruz böyle böyle. :)

konsol candır. öğrenciyken konsol da neymiş toplarım pc mi yardırırım sabahlara kadar diyodum. şimdi kim uğraşcak pcle diyorum. aç konsolu yayıl koltuğa oyna geç daha çekici geliyor.

Konsolda mouse olsa fps oyunlarında mouse kullananlar üstünlük kurar. Millet gamepad e alışsın diye öyle oluyo o işler

Bence dil öğrenirken işin akademik tarafını bir yana koymak lazım. Yani cümle kurarken veya yazarken "şimdi şu tense'i kullanacağım"la gitmek hep kendin için işleri zorlaştırır, dildeki akıcılığın önüne set koyar.

Yabancı dizi ve filmleri ingilizce alt yazıyla izlemeni öneririm. Günlük hayatta kullanılan kelimeler, gramer, cümle yapısı, kalıplar gibi şeyleri görürsün. En kötü kulak dolgunluğu olur ve ders çalışıyormuş gibi hissetmezsin.

kelime ogrenmek icin memrise uygulamasi cok ise yariyor. turkce paragraf yazarken ya da konusma sirasinda da basit cumle kuruyor musunuz peki? belki seviye zorlayan seyler okuyarak bunu gelistirebilirsiniz.

ingilizce chat sitelerinde takılın. bu şekilde neredeyse sıfırdan ingilizce geliştirip erasmusa giden biliyorum adsdgd. bir de ilkokulda ingilizce öğretmenimiz bize yeni öğrendiğimiz kelimeleri 30 defa en az yazdırırdı ödev olarak. o zamanlar sinir olurdum fakat görüyorum ki o zaman öğrendiğim hiçbir şeyi unutmamışım. bence hala güzel bir yöntem. sonra mesela post-itlere kelimeleri ve anlamlarını yazıp evin içinde kullandığınız yerlere asabilirsiniz. tense konusunda @kaportaciyla aynı fikirdeyim.

BBC'yi okuyun her gün. Anlamadığınız kelimelere hemen bakın. Sonra güzel bir Word ya da Excel dosyasına yazın hepsini. Kolayca anlayabileceğiniz üç tane örnek cümle yazın. Google Translate örnek cümle sunuyor. Advanced olmanız zor şu anda. Çünkü advanced demek reading, writing, speaking, listening gibi tüm becerilerde çalışmalar yapmak demek. Bir kelimeyi öğrenirken kelimenin tüm ayrıntılarını öğrenin. Go (v.): gitmek yazıp bırakmayın. O kelimenin diğer kelimelerle kurduğu ilişkilere bakın. Phrasal verbs konusu çok ayrı bir dünyadır. Ona özel çalışma yapmak gerekir. Bol bol kitap okuyun, dizi ve film izleyin, müzik dinleyin.

Ömrümde oturup da 1 saat ingilizce çalıştığımı hatırlamıyorum.

Ona rağmen bayağı ilerledi kendi kendine. Bu nasıl oldu? İngilizce konuşmak zorunda kalınan ortamlar, ilgilendiğim konulardaki wikipedia başlıklarını ingilizce okumak vs.

YDS'de o beton bloğu şeklindeki paragraflardan sadece 7 soru kaçırmışım :)

Bence yaptığınız ingilizce okumalara devam edin. Cümlenin bağlamından çıkıyor genellikle bilinmeyen kelimenin anlamı. Sözlüğe bakmaya gerek bile yok.

reddit'de takıl. yorum oku, yorum yaz.

plato efekti diye bi olay var. dil zaten sürekli gelişmez. bi noktada durursun. belki 2 sene sonra o noktaya aşarsın belki 5 sene sonra.

adam 3 sene ABD'de yaşayıp geliyor aynı TOEFL puanını alıyor.

bu iş süreklilik işi. dili öğrendim diye bi şey yok. cümlelerinin basit olması da gayet güzel. kompleks cümle kurmak iyi ingilizce demek değildir. hatasız, net ve özet konuş yeterli.


listening dil öğrenmenin en iyi yoludur. kulağını eğitirsen "içses"ini de geliştirirsin.

güney amerikada yok diye biliyorum. at üstünde memleketlerine gelen ispanyolları tanrı zannedip secdeye durmuş saftirik inkalar diye duymuştum. ispanyollar da bunları kıyma yapmışlar.

Atın ana vatanı kuzey amerika ama uzun zaman önce burada nesli tükenmiş. Buradan başka yerlere göçen atlar farklı bölgelerde evcilleştiriliyor. Yıllar sonra coğrafi keşiflerle tekrar dönüyor. Çok önemli bi hayvan çünkü. Dönemin en hızlı ulaşım aracı. Evi tarlayı satıp almak gerek.

Ben Avrupadan geldi diye biliyorum. Babam bu son zamanlarda ki meşhur sapiens kitabını okuyor, orda şaşırarak demisti at Avrupadan gelmiş amerikaya ama Kızılderililer hep atla gosterilir ilginç falan diye aynı sizin dediğiniz gibi. Ben de önceden gayfenin dedigi hikayeyi biliyodum. Ama sonuçta güneyde yoksa kuzeyde de yoktu bence.

Daha bugun gun germ steel de okudum, avrupalilar getirmis. Ben de sasirdim.

atların üstünde elinde tüfekle çıkarma yapan ispanyolların, koca aztekleri devirebilmelerinin sebeplerinden biri.

-bios üzerinden donanım hatası testi ya da windows üzerinden disk ve ram testi yapsan?
-ikinci seçenek de bios üzerinde sistemin kendiliğinden kapanması için gerekli olan sıcaklığın yanlış ayarlanmış olması

bilgisayarın masaüstü olduğunu varsayarak;
çözüm için ilk önce sporty'nin bahsettiği şeyleri yapmak eğer sonuç alınamazsa, benim yapacaklarım şu şekilde olurdu (problemin kaynağını bulmak adına her adımdan sonra battlefield oynamakta fayda var.);
-bios'u güncellemek ve/veya resetlemek (cpu hızları, ram timingleri vs. default hale almak)
-fan hızlarını kontrol edebilen bir yazılım ile (anakartın kendi yazılımları oluyor genelde bu tarz işler için) tüm fanları manuel olarak sabit %100e çekmek.
-pc'de kullanımı etkilemeyecek ancak güç çeken aygıtların güç kablolarını ve varsa data kablolarını çıkarmak (örneğin gereksiz usb'leri -telefon, kulaklık, varsa ekstra harddiskleri (sistem ve battlefield'ı kurulu olduğu hdd'ler hariç) dvd-rom, gamepad vs.)
-format atmak ve temiz kurulum yapmak (yazılımsal problemleri elemek adına)

ısınma ve voltaj yetmeme gibi problemlerde genel olarak tecrübe ettiğim, pc'nin kapanması değil de restart atması yönünde oluyor. ram'lerde problem olduğunda da illa ki mavi ekran vs. bir hata kodu görünüyor.
benim tahminim üçüncü seçenekte yani PSU'da ya da anakartta. dediğiniz gibi oyun oynarken restart değil de çat diye kapanıyorsa PSU'da bir sıkıntı olabilir ya da sürekli olarak kapasitesinin sınırlarında güç vermeye çalışıyorsa bir yerde devre koruma zımbırtılarından dolayı gücü kesiyor olabilir. başka ve daha güçlü bir PSU takarak deneyin, sorun yine oluşuyorsa sorun anakarttadır, sorun ortadan kalktıysa sizin PSU'dan kaynaklıdır problem büyük olasılıkla.

umarım yardımcı olur.

dünden kalan barbunya pilavım var bugün yemek yapmıyorum. ancak tavuk yapacaksan domatessiz tavuk sote yap bence, soğan, biber ve baharat ile.

fajita

tam enchilada'yı gugulluyordum;
yemek.com

yumurtalı ıspanak, bulgur pilavı üstüne haşlanmış tavuk

Kremalı mantarlı tavuk yap. Krema olmasın dersen mantarlı tavuk yap. Yeşil ve kapya biber, soğan, sarımsak, mantar ve tavuk koyuyorum ben, salça koyup koymamak da sana kalmış. Yanına da kereviz salatası müthiş şahane olur.

Ben izmir köfte yapmıştım dün, bugün de kereviz salatası yapacağım, yine dünden brokoli de var, ceviz koyup servis ederim.

Dun iki gunluk yapmistim bilerek taze fasulye ve pilavi. Bugun de onlari yiyecegim.

Tavuklu salata yapabilirsin, brokoli marul vs. Yanina da corba.

Ben dün kuru fasulye yapmıştım, biraz çok yapmışım bugün da onu yeriz.

Limonlu tavuk? Tavuk göğüslerini kuşbaşı şekilde doğra, sonra biraz ustlerine biraz limon sık. Karabiber, kekik hatta varsa taze kekik ekle. Çöp şişe geçir. Ustüne bir iki dilim limon koy. 15-20 dakika beklesin. Bu arada sen de çorba ya da salata yapabilirsin. Sonrasında üstlerine tuz serpip tost makinesinde ya da tavada pişir. Çöp sis yoksa tavada öyle de pisirebilirsin. Aynı tat oluyor. Hem pratık hem lezzetli.

tavuk göğsünü kekik ve acı ile atın fırına 30 dakika pişsin 200 derecede.

çıkınca dürüme sarın içine domates, salatalık ve biber koyun afiyetle yiyin.

yımırta, yanına da sallama çay. Üstüne de nutella, sonra bir daha çay.

Dünü bilmem de bu akşam kuzu gerdan yap. Önce bir saat haşlayıp, 45 dakika falan da suyuyla fırınlıyorsun. Süper oluyor. Nette tarif bol.

yımbırta yiyorum.

Çok erken çıktığım icin geceden iki tane halk ekmek altin ekmek ile sandviç yapip cantama atiyorum, bir kutu da meyve suyu mis.

Sek quark ile yulaf ezmesi karışımı
Vitalis çikolatalı ve süt
Normal kahvaltı

6-7 zeytin
peynir
kaşar
bir büyük domates
bir büyük salatalık
2-3 çeşit reçel
duruma göre salam, sucuk (sucukları kızartıyorum)
ekmek
yazmayı unutmuşum, fiskobirliğin fındık ezmesi ve nestle'nin chokella'sı var, o tür şeylerden de tabağın kenarına istediğin kadar sürüp çay kaşığıyla yiyebilirsin. onlarla başlarsan iştahın kapanıyor yalnız, uyarayım :H

bunları büyük bir tabağa estetik şekilde yerleştirirsen yiyesin gelir (sunum önemli, ehe), ben de eskiden sabahları yiyemiyordum, böyle yapınca yemeye başladım.

bir de adını unuttum şimdi, marketten aldığım kırmızı parçacıklı bir gevrek vardı, tadı mükemmeldi. beni sabah kesmiyor o şeyler, o yüzden arada alıp aklıma geldikçe yiyorum. o tür şeyler de yiyebilirsin.

valla ben şuna bayıldım neredeyse her sabah bunu yiyorum:
images2.sanalmarket.com.tr

carrefour'larda var. Yalnız öyle diyet-sağlıklı falan değil. İçinde çikolata var, fındık var fazlaca tatlı o yüzden güzel :)

peyniri reçele falan bandırıp yemeyi deneyin ekmeksiz gideri oluyor öyle çok güzel. keçi peyniri + çilek reçeli tavsiyemdir.

yımbırta +1
haşlanmış yumurta ile hardal, veya tavada yumurta içerisinde güne göre sucuk, domates ve/veya peynir.

yoğurt + yulaf ezmesi + meyve

güzel bir tam buğday ekmeği bulursan eğer ekmek ile klasik kahvaltı da yapılabilir, son zamanlarda buna da başladım. ekmek yememe nedenin nedir acaba?

Yumurta mutlaka, yanında peynir, mevsimiyse domates, salatalık, yeşillik, kuru incir, ceviz, zeytin.

Haftada bir beyran. Bir gün mercimek çorbası. İki yada üç gün kahvaltı bir gün de tost.

5 yumurta bir bardak süt bir adet muz mikser de çekip içiyoruz.

@knight of cydonia çünkü beyaz ekmek zararlı e diğerleri de hoşuma gitmiyor. Artık istesemde ekmek yiyemiyorum kötü geliyor tadı

zeytin çok önemli. alır mideniz bir zaman sonra. ekmek yerine haşlanmış patates de olur gibi geldi ama bilmiyorum.

ben de kepekli ekmek falan sevmezdim hiç ama son zamanlarda tam buğday ve çavdar ekmeklerine sardım. sardım dediğim yani ekmek olarak tüketebiliyorum, öteki türlü ben de yemezdim ekmek hiç. tavsiye ederim, farklı markalardan veya fırınlardan deneyebilirsin değişik ekmek çeşitlerini.

bu arada kızarmış ekmek seviyorsan etimek de tüketebilirsin ekmek yerine.

@knight of cydonia denedim ki onları hep

ben geleneksel kahvaltıdan pek kopamıyorum, yediklerimi şöyle sıralayayım:

-zeytin (bilhassa yeşil zeytin. kahverengi kıvırcık zeytin de olur)
-zeytinyağı (içine kekik, nane, pul biber, biraz da kimyon ve tuz atıyorum. kızarmış ekmeği bandıra bandıra yiyorum sonra)
-salatalık
-varsa çeri domates yoksa normal domates
-tatlı biber (tercihen kırmızı biber ama kırmızı biber yok ise yeşil çarliston tarzı biber de olur)
-yumurta (kayısı kıvamı haşlanmış yumurta veya kaşarlı omleti tercih ederim)
-pastırma (çemensiz)
-ızgara mantar
-kaymak
-tereyağı
-ev yapımı reçel veya organik bal
-yarım parça simit
-bolca ceviz

peynire alerjim olduğu için yiyemiyorum maalesef. lakin çok nadir de olsa biraz ezine peyniri yiyerek kaçamak yaptığım oluyor.

ben öyle sütle, gevrekle hayatta doymam. kahvaltı yapıyormuş gibi hissetmem. eksik kalırım, yarım kalırım. bana kallavi bir masa lazım. her sabah üşenmeden kendime şahane bir kahvaltı hazırlarım sonra da gün içinde doğru düzgün acıkmam zaten.

1 haftadir abd'de otelde kaldigim icin, yumirta-bacon-pankek-portakal suyu-kahve.. goturuom.

aynen su: media-cdn.tripadvisor.com

yakinda kolestrolden geberecem.

boş ver kahvaltı etmemeye devam et.

İkinci öğretim olduğum için genellikle kahvaltı etmiyorum ama etmem gerektiği zaman simit-ayran gayet güzel gidiyor. Evdeysem peynirli yumurta yaparım. Küçük domatesler iyi gidiyor. Şekere karşı olduğum için bal falan pek yemem. Eskiden 10 dilim ekmek kızartıp üstüne yağ, bal sürüyordum ama artık o kadar teferruatlı kahvaltı etmiyorum maalesef. Pastırma falan yemem genelde. Kokuyor çünkü gün içinde. Kahvaltı etmek zorunda değilsiniz. Bazen pilav, nohut, bezelye yiyerek güne başladığım oluyor. Çok erken saatte değil tabi, 11 gibi. Bence fırından bi koşu poğaça, börek falan alın. Alışkanlık olur hem.

Ben de genelde kahvalti etmem teferruatli bir sofra vs hazirlanmadiysa aile esrafi tarafindan ki genelde hazirlanmaz, son gozdem chia pudingi. Geceden kucuk bir kavanoza soya cikolata aromasi diye bir icecek, az bal, hindistan cevizi ve chia ekleyerek dolaba atiyorum. Asiri tatli seven biri oldugum icin hem onu tatmin ediyor hem de kahvalti yapmak zorunda kalmiyorum.

bir kaseye muz ez. soğuk sütle karıştırıp yulaf ezmesi ve fındık, badem, fıstık vb. kuruyemiş ekleyip mama gibi yap. fazla yemeyen biriysen bu zaten doyurur. doyurmazsa sonrasında tadımlık 1 yumurta, beyaz peynir, kaşar, zeytin, salatalık, domates yersin. ekmek yemene gerek kalmaz.

Haşlanmış yumurta (sürekli yiyince bir süre ara veriyorum ama tok tutmakta üstüne yok)
Edirne peyniri
Hindi füme
Yeşil biberli zeytin
Hıyar

Ekmek yemiyorum birkaç aydır. Gayet memnunum.

Zamanım yoksa migrostan börek alıyorum. Fırını olan migroslardaki börekler güzel oluyor.

Tam bugday ekmegi, yumurta, peynir. Ekmek yemiyorsan mecbur yulaf, sut ,icine findik vs eklenebilir.

Zeytinağacı.

kendi duyuruma yancı olayım zeytinkekikbiber nasıl olur mesela, zeytinyağı iştahınızı artırdı mı?

"Barış" olabilir bence. Malum "zeytin dalı uzatmak" gibi bir deyimimiz var.

yi (γη yazılır) koyardım. yunanca toprak demek, hem de yi işte :))

Reçber geldi aklima emek toprak deyince :)

yurtdışına da gönderirken ismi ecnebi olsun dersen
" olitree "
" acetu "
olabilir

"kybele" yol arkadaşım adında bir dizide geçiyordu. özge özberk vardı.
ben direkt "gurmeden" derdim. marka olarak nasıl durur bilmem.

Salaturka.

Salata + Alaturka + Salamura. Uydurdum. :)

Ya da Zeytinimini. Sevimli oldu bak. 200 ml'lik siyah cam şişelerde satarsınız. :D

zeytin ve zeytinyağı egeye has bir konu olduğundan egeyi anımsatan bir ifade dogru olacaktır. ulusal pazarda satışa açılacaksa ege özlemini körüklemesi açısından da önem arz edebilir.
bir semt, bir sayfiye yeri ismi verilebilir..
egeye has bir isimle çağrışım yapılabilir.
isim veremem ama fikirlerim bunlar..

Oliver.

Hoop, ben geldim :)

Öncelikle isim değil marka arıyorsunuz. Yani markalaşma ihtiyacınız oluşmuş. Bu sebeple buna ayıracak bütçe yoksa bir marka oluşturma kitabı alıp okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Sizde markalaşma konusunda bir yol gösterebilir. Marka, logo, ürün kimliği, tanıtım araçları (web sitesi burada devreye girer) oluşturmalısınız.
Marka deyip geçmeyin, başta yapacağınız temel bir hata sonra zor bir şekilde telafi ediliyor.

hedef kitleniz belliyse ona gore bir isim secin
bir de zeytini toplayan / isleyen insanlara sorun onlardan guzel fikirler cikar

son zamanlarda ardında hikayesi olan ürünlere büyük talep var gözlemlediğim kadarıyla.

sizin yağın ardındaki hikaye nedir? nereden çıktı yağ üretelim fikri, nerede üretim yapılıyor, ilginç bir şeyler var mı fonda gelişen? bunları bilirsek güzel bir marka çalışması hazırlanabilir bence. o kadar da degil aga +1

feyezan

allah icin zeytinyagini severim, her gun sofradan eksik etmem:) isin icinde kelimeler de olunca dusunmeden duramiyor insan.

iyi-kotu demeden aklima gelenlerden bir demet sunuyorum, olmasa dahi baskaca bir ismi tetikler belki.

eleia,
erkence,
hasat,
ida,
sofra,
zeytinbagi(trilye),
zeytince,
zeytineli

Tin (Tin suresi ilk ayet incire ve zeytine and olsun.)
Zeytin tepesi,
Zeytindağı,
Zeytinlik,
Zeytin karası,
Zeytin dalı,
Siyaz,
Ürün.

zeytindağı diyorum ben de. lifeislife demiş bunu ama ben anlamam secerseniz bana da gönderin :D

Halis'i ben de çok beğendim. Orijinal duruyor.

Terra.

zeybek

olivia

"dal" olsa mesela. siyah şişede şeffaf olsa dal'ın yazdığı yer oradan da zeytinyağı görülse sarı sarı.

boşta normal. cpu 50'nin altına zor düşer.

normal aslında

duzgun surdun mu bir de o onemli
laptop normal ama kasada fazla gibi

60 derece bir laptop işlemcisi için olağan bir değer.
no panic.

ben full kullanınca yeni macun 99 ları görüyor. boşta 68-70 civarı.

Çıkmış soruları çözebilirsiniz. Oradan zaten eksikleriniz belli olur. Ona göre bir yol izlersiniz.

Seni hayalkırıklığına uğratmak istemem ama uds/yds türk eğitim sistemi öğrencileri için oldukça zor bir sınavdır. Çıkmış sorulara bir bak anlarsın.

Ben çalışmadan girdiğim ilk seferde 83,75 almıştım, bana göre ortalama bir puandı ama yüksekmiş meğer genel ortalamaya göre.

üst düzey reading yoksa zor o iş.

Bu kokuyu bilmiyorsan denemeden alma derim. Yorumları çok iyidir genellikle ama herkese kesinlikle gitmez bu koku.

Fiyatına gelecek olursak da üretim tarihi eskidir belki, bayatlamış olabilir. Kontrol ettirme olanağın varsa baktır derim almadan önce ;)

Gittigidiyor ve n11'deki satıcılara güvenmem. Hepsiburadada da Satıcı Hepsiburada değilse uzak durun. Geçen sözlükte sahte parfüm rezaleti açılmıştı.

bu parfum top class. bu, tom ford ve aqua di parma bence dunyanin en iyi erkek parfumlerini uretiyor.

dolce gabbana the one var. artik kolonya kivamina geldi, uc sene filan oldu snairim, yarim sisesi bitti. yenilemek lazim :( kararsizim. duty free'den almistim

şu an bvlgari aqua aldım boynerden. çok para verdim ama koku müttiş kalıcı. ucuzunu alırsan yarım saatte uçar kokusu. pintiliğe gerek yok.

blue de chanel edp

Armani Code.
Aldığım yer hep duty free.

evet hepsiburadadaki eski seri sanırım.

resmi sitesindeki şişesi farklı.

usa.hermes.com

eski seri degil. orijinali o. beyaz gibi olan sisesi voyage modeli. limoni kokusu var

Yıllardır dutyfree den ya da yurtdışından aldım. İçine sinerse al internetten. Armani acqua di gio kullanıyorum ben genelde.

zara ve pull and bear'da güzel çeşitler var.

Hermes, Terre D'Hermes.

Aqua di gio profumo

Boyner'den indirim denk getirip aliyorum, ya da duty free'den aliyorum

Bence online alinmamasi gereken 2-3 seyden biri parfum

Avon Full Speed. Annem sağ olsun.

Kendim istesem çok efsane parfümler bulurum da zamanım olmuyor böyle şeylerle uğraşmaya.

hugo boss red edition.
hepsiburada'dan alıyorum.

tablet de düşün bence.

www.vatanbilgisayar.com

madem kasıntı program, oyun falan çalıştırmayacaksın, BİM ve A101 mağazalarına gelen bilgisayarları takip et.

sadece film ve internet için kullanacaksan ipad daha mantıklı gibi cidden

casper alma diyen insanlar acaba hiç casper kullanmış mıdır merak ediyorum. (notebook olarak tavsiye ama telefon veya tablet ı-ıh)

Tablet mantıklı +1

Tablet alma
Laptop paklar
Atom işlemcili de alma youtube videosu bile oynatırken sikinti

anketçilik okudum.
hiç memnun değilim, bi noktadan sonra ciddi bayıyor :/

sinema ve televizyon mezunuyum. başka bölüm okusam psikoloji, felsefe gibi şeyler okurdum muhtemelen ama onlar için de sayısal lazım, bende olmayan.

okuduğum bölümden çok memnunum, puanım edebiyat öğretmenliği gibi bölümlere de yetiyordu, özellikle sinemayı seçtim. çok sıkılgan biriyim, onları okusam okulu ilk senede bırakırdım ya da şu an 8. senemdeydim.

uluslararası ilişkiler okudum. çok pişmanım. genel kültür dışında artısı sıfır.

Makine mühendisliği okuyorum. Matematik bölümünü bırakıp bu bölümü okumaya karar verdim. O yüzden 20 yaşındaki bir insana göre oldukça olgun bir karardı. Memnunum kararımdan. Doktor olma isteğim çocukluğumdan beri var.

hukuk okudum.Memnun muyum ? Kestiremedim :D İnş memnun olurum :)

makina
memnun değilim matematiğe geçmeyi düşünüyorum. (ciddi)

iibf'den bir bölümde okuyorum. pişmanım çünkü neredeyse her şey formalite için yapılıyor. herhangi bir öğreticiliği yok. ezberler geç.
belirli okullar hariç iibf okunmaz. (belirli okullar derken boun,odtü,tobb vs...)

mimarlık. akademik anlamda memnunum, sektör anlamında değilim. bu yüzden yüksek lisans tezimi bir gün verebilirsem doktora da yapacağım.

özel sektörde de iş çok, kendini kanıtlarsan maaşlar iyi olabiliyor ama inşaat sektörü leş.

Bilgisayar mühendisliği. Memnundum aslında. Mezun olunca memnun olmamaya başladım.

Hukuk. Bazen iyi ki diyorum bazen lanet olsun. Genel olarak seviyorum memnunum ama.

tip. şu an için memnun değilim. memnun olmak gibi bir umudum ve isteğim var. umarım gerçek olur.

mesleğimi sevecekmişim gibi geliyor. sevmek istiyorum. zaten mantalite olarak değer veriyorum ve seviyorum. umudum pratiğe geçince de böyle düşünmem.

endüstri mühendisliği okudum.
bugüne kadar birike birike gelmiş pişmanlıklarımın en büyüğü olduğunu düşünüyorum.

işletme okuyorum. ne memnunum ne de pişmanım. dümdüz okuyorum. ileride ne yapacağımı tam bilmiyorum.

bilgisayar mühendisliği okuyorum. son sınıftayım. ilk 3 sene bize bir şey öğretmediler ve her şeyimi stajda/part time çalıştığım yerde okudum. ilk 3 sene kendim de boş boş takıldım ders anlamında herhangi bir çalışmam olmadı. bu konudan dolayı pişmanım sadece. bölümümden çok memnunum. tek pişman olduğum konu daha iyi bir üniversiteye gidebilirdim ama ben kolay olanı seçtim.

kötü bölümde okuyan yok hıaamına...

marmara elektronik haberleşme bıraktım.
besyoya hazırlanıcam.

makina müh okudum.
makina müh yüksek lisansı yapıyorum, o da askerden sonra anlık iş bulamadım diye zaman geçirmek için.
lise 1'e dönüp tm seçseydim hayatım nasıl olurdu diye merak ediyorum (şak hukuk yazardım).
inşaat mühendisliği ve mimarlık da düşünmüştüm lise 2 civarında o da 2005 izmir deprem fırtınası yüzündendi.

imalat mühendisliği, %50-%50

daha önce de yazmıştım buna benzer bir şeyi:

mühendislik okudum, pişman değilim, beni istediğim yere getirdi ama temel bir bilim okuyarak ve bu kadar zorlanmayarak da bu yere gelebilirdim. fazladan çaba oldu benimki.

tıp okuyorum

4 yaşından beri hayalim bilim adamı olmak, tıp seçerken de bu hayali göz önüne alarak seçtim yani klasik bir hekim olmaktansa araştırmacı olmak istiyorum o yüzden şu ana kadar bölümle ilgili yaşadığım sorunlar yüzünden hiç yanlış tercih yaptım diye küfretmedim ama olur da hayalime ulaşamaz da klasik bir hekim olursam üzülürüm

Ingiliz Edebiyati okudum. 100 kere dunyaya gelsem yine okurum.

uluslararası ilişkiler bitirdim.

hiç memnun değilim. keşke bana rehberlik edecek birisi olsaymış.

Kimya mühendisliği okudum,hakkında fazla bilgi sahibi olmadan geldiğim bölümümü severek ve dereceyle bitirdim,şu anda başka bir dalda yüksek lisans yapıyorum.

siyaset bilimi ve kamu yönetimi okudum. okurken bazen bıktırdığı kısımlar oldu ama başka bir okulda veya başka bir iibf bölümünde okusaydım şu anda olduğum kişi olmazdım.

odtü fizik. başka ne okurdum bilmiyorum. mezun olalı 10 yıla yaklaşıyor. çok memnunum.

Kimya mühendisliği. Bir disiplin kazandırdı tabi ama işimi yapmadığım için işletme de okunabilirmiş diyorum.

siyasal ui okudum. iyi okuldu ama tekrar sansim olsa tum dunyada yapabilecegim bir meslek edindiren bir bolum secerdim. yazilim gibi. ya da end. tasarim.

Çeviribilim. Severek okudum ama iş anlamında çok bir getirisi olmadı bana freelance çeviri yapmam dışında. Önemli olan ne okuduğundan ziyade kendini ne kadar geliştirdiğinmiş.

ingilizce mütercim tercümanlık okudum. ben öğretmenlik istemiştim, hocalarım bu bölüme yönlendirmişti. şimdi iyi ki öğretmenlik okumamışım diyorum, mesleğimden memnunum.

işletme mühendisliği okudum. memnunum.

İşletme okudum. Pişmanım.

İşim iyi, bunun sebebi iyi bir lise ve üniversitede okuduğum ve iki yabancı dil bildiğim ve deli gibi çalıştığım için. Yoksa işletmecinin yaptığı neredeyse her şey (muhasebe hariç) diğer bölüm mezunları tarafından da yapılıyor.

Genel olarak diplomanıza - imzanıza- ihtiyacı oldukları meslek/bölümü seçin derim. Pek çok mühendislik dalı, tıp, eczacılık, hukuk gibi...

Aşti'nin önünden Odtü'ye dolmuş var, onlara binersin. Odtü'nün içinden Kızılay'a dolmuş ve otobüs var. Durak var, duraklarını okulda herhangi birine sorsan gösterir. Kızılay'dan Aşti'ye Ankaray var (metro yani).

Odtü'de Çatı'da yemek ye, bir Odtü klasiğidir.
Var. Kimya Bölümü'nün önünde, yemekhanenin yanında hediyelik kupadır, tişörttür falan satan bir yer var ufak. Adını hatırlayamadım. Yine kime sorsan gösterir. Göstermezse Kimya'yı sorarsın, ordan bulursun zaten. Çatı ile de çok yakın, yemeğini yedikten sonra gidip alabilirsin.

aştide indikten sonra ankaraya geçiş yaptığın tünelden dolmuşların geçtiği yere çıkabiliyorsun. ankaray durağına doğru yürürken merdivenlerin olduğu çıkış sağda kalıyor. görmemen zor. ankarayı sorup bulabilirsin kolayca.

gölbaşı, odtü, balgat vs. dolmuşları aynı yerden geçiyor. ama odtü dolmuşu nadir geçer. o yüzden dolmuşların olduğu yerden armada alışveriş merkezinin oradaki üstgeçide yürüyüp orada odtü dolmuş bekle. yürümek 5 dakika alır. sorarsan yolu gösterirler.

dolmuşla içeri girmek için kimlik lazım. yoksa kapıda indirirler. güvenlikte işini hallettikten sonra yine orada dolmuş bekleyebilirsin veya otostop çekebilirsin.

odtüde çarşıda yemek yiyebilirsin veya "çatı"ya gidebilirsin. dolmuşçuya çarşıya gelince haber vermesini söylersin ya da otostopla çarşı tarafına gittiğini söylersen bırakırlar.

anahtarlık vs. satan yer sosyal tesisler müdürlüğü. resimdeki bina. yemekhanenin üst tarafında.

stm.metu.edu.tr

kampüsten kızılay dolmuşları kalkıyor. çarşıya vardığını düşünürsek duraklara ulaşman kolay. kampüs haritasının bir örneğini telefonunda bulundurursan rahat edersin.

www.oguztanselsempozyumu.com

ingilizce kitap genelde seviyeye göre more to read 1-2, reader at work 1-2 önerilir.

kolay gelsin.

İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı kitabını okudum. Ağdalı bir dili var. Dil bilgin iyi değilse okurken sıkılırsın. Richard Dawkings yerine mutlaka İlber Ortaylı'yı oku.

"e işte sağdan soldan derliyor çocuklar bi şeyler, yayınevlerini de kıramıyoruz bi ondan bi bundan basıyorlar" şeklinde bi şeyi ağzından duymuştum. yani sadakatsiz +1

ayrıca hiç okumadıysan böyle set almak yerine birisini alıp deneyebilirsin. bu set dışından bir kitap alırsan beğenince sete yönelebilirsin.

ya da kütüphaneye uğrayıp bi 20-30 sayfa oku bakalım öyle karar ver.

dil bilgisini bilemiyorum da kelime dağarcığının biraz geniş olması okurken akıcılığı arttırır öyle aman aman ağır bir dil yok kitaplarda.

ilber hocanın dili ağdalı ve kitaplar sarmayabilir arkadişlerin dediği gibi. ben okudum hepsini ama teketek ve tarihin arka odası gibi programları yutuptan indirip onları seyrediyorum. inan kitaptan daha eğlendirici ve doyurucu.

Richard dawkins okunur. kör saatçi iyi, tanrı yanılgısı olmamış. ataların hikayesi'ni önerdiler, ben de onu okuyacağım bakalım. ilber ortaylı'da İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı'nı okumuştum uzun süre önce. kitapta bir plansızlık vardı. bir konu üzerine okurken hop başka bir yerden örnek giriyor konuşurken yaptığı gibi. tarih okumak için değil de, hocanın ne dediğini merak eden biri için yan bilgiler kitabı benzetmesi yapabilirim. katılmayan olabilir.

2013te seyahet kitabını olmuştum dili sıkıcı gelmişti sonra türklerin tarihi kitabını okudum beğendim tekrar baktım seyahet kitabına bu sefer beğendim yani akuyunca alışıyosun ilgini çeken bi kitabından başla.

hehe herkez bi menfaat peşinde işte, siyasetin amacı bu olmamalı,

akla bunu getirdi güldürdü
s.instela.com

ayrıca bu alamancıların alayında var bu aşırı ülkücülük, orda basıyolar pompayı, basıyolar pompayı bunlara, hitler kesiliyolar hehe

aslında görünüşte komik ama aslen kuruluşları filan eski sürgündeki ya da hayatı tehlikede olduğu için ülkeden kaçmak zorunda olan insanların kurduğu dernekler onlar.

bunun zıt kısımlarıda var.

bir de her bir şeyi seven insanın yapma şansı olmayabiliyor. çocukları, ailesi, mali durumdan dolayı dönemeyebilirler.

yurt dışında yaşamadığınız ve insanların içinde bulunmadığınız için görmediniz ve size komik geldi sadece bu.

buna uygun olarak, hacca gidenler mekkede yaşayıp her hafta umre yapma şansı elde edebilir, yurt dışı atatürkçü düşünce derneklerine üye olanlar dönebilir(milliyetçilik, halkçılık etc.) etc. zıt kısımlarda yorumlanabilir bu.

ben milliyetçi değilim, hatta uzaktan yakından alakamda yok, ama birinin milliyetçi olması demek illa o ülkede yaşaması anlamına gelmiyor, görüş olarak milliyetçi olup gidemeyebilir ya da yapması gerekenleri yaptıktan sonra dönecektir.

çok daha ilginç bir hikaye de var bu konuda.
eksisozluk.com

Acsinlar ne olacak? Takilsinlar iste oyle.

her seçim sonrası ülkeyi terketmek isteyen vatandaş ülkesini ne kadar seviyorsa, bunlar da o kadar seviyor.

milliyetçi değilim ama vatanını, milletini seviyorsa madem, Türkiye'ye gelsin mantığınızı anlamsız buldum.

ayrıca yurtdışında azınlıkta kalan topluluklarda, kültür şoku, özlem vs. nedeni ne olursa olsun böyle duygular gelişiyor.

Yok bunun ters bir örneği burada var. aşırı derecede koyu olan kürt yakınlarıma ee Kurdistan a git o zaman ya da bu ugurda mücadele et daga cık dediğimde yok gidemem yapamam ben orada burdan desteğimi olurum demişliği var.

Hayır destek ol tabi eyw ama Türkiye de yasamadan aşık atmak beni sinirlendiriyor acıkcası.

guzelmis.

duyuruda gezinirken rastladım.

duvarında kocaman haçlı bir bayrak olan belki tek ülkü ocağıdır. o da danimarka olması hasebiyle zorunluluktan.

saçma bence ama bırakınız takılsınlar.

1) elektrikli araçlara geçiş öyle kolay değil. sanki elektrik bedavaymış bir algı var. milyonlarca arabanın her gün elektrik fişine takıldığında ortaya çıkacak enerji ihtiyacı muazzam olacaktır. dolayısıyla petrole bağımlık bir anda bitecek bir durum değil.

2) abd, petrolünün yarıdan biraz fazlasını kendi üretiyor. geri kalanınının çoğu batıdan ithal ediliyor. (en çok kanada). abd için ortadoğu'da başı çeken petrol ihracatçısı suudi arabistan. katar'ın ve birleşik arab emirliklerinin abd'ye petrol ihracatı maalesef "tonlarca değil."

www.eia.gov

www.eia.gov

www.randalolson.com

3) suudi arabistan'ın abd için önemli olmasının nedeni sadece petrol değil. suudi zenginlerin varlıklarını abd'de bulundurdukları biliniyor. özellikle senatonun obama'nın 9/11 ile ilgili suudi yetkililere dava açılmasına yönelik vetosunu geçersiz kılması ilişkileri gerginleştirmiş durumda.

www.bbc.com

money.cnn.com

abd'nin ortadoğudaki amacı tek birşey değildir. herşeydir. başta büyük israilin kurulması gelir, ardından su kaynakları, böyle gider. ortadoğuyu kontrol etmek demek bütünüyle avrasyanın kontrolünde en büyük aktör olmak demektir. tek dünya devleti emelinde giden yolda dünyanın tek hakimi ve süpergücü olmak isteyen abd bu coğrafyada bulunmak zorundadır. aksi takdirde bütün etkisini kaybeder. ortadoğu israilin sözde vaadedilmiş toprakları olması nedeniyle dünyayı yöneten siyonist ve evanjelistler için önemlidir.

Hayir, sacma gelmiyor. Uzun hikaye. Ve Abd, Israil hakkinda konusulanlar koy kahvelerinde vakit oldurmek icin konusulan komplo teorileri degil hepten.

Bard

skyrim de bard diye class yok benim bildigim ama
bunda da class secmiyorsun
ama fight var herkes ile konusarak yuruyemiyorsun
mesela hancı dan bilgi isteyeceksin - orada konusma ise yariyor
tavsiyem her levelda mutlaka 1 skill i 5 defa train et. traine harcadigin gold geri geliyor bir sekilde
ya da warrs guildde companion olarak aela yı sec
ondan training yap
sonra goldu geri al ondan.

1) skyrimde class yok, ırk var. her ırkın oyuna başlarken bazı skillerde artı puanları ve özel yetenekleri oluyor. mesela high elfin özel yeteneği günde bir defa 60 saniye süresince magicka(mana) yenilemesi veriyor. o nedenle mage tarzı oynamak daha avantajlı. ama sen bu ırkla, warrior, battle mage, thief vs. istediğin şekilde oynayabilirsin. ayrıca ırklar sadece verdikleri özelliklerle ayrılmıyor. her birisinin bir geçmişi ve tarihi var. khajiit ya da nord oynaman oyunda karakterlerin sana davranışını etkileyebilir. verdiğim linkteki skyrim bölümünden ırklara bakabilirsin.

elderscrolls.wikia.com(Skyrim)

2) skyrim'de olay karizma ve konuşma yeteneği üzerinden dönmüyor. speech bazı yerlerde ikna amaçlı ama daha çok tüccarlarla alışveriş yaparken ucuza silah, zırh, ekmek, çorba, soul gem vs. almaya yarıyor.

3) breton ve nord +5 speech ile başlıyor oyuna. ama dövüş yeteneklerine karşı +5 speech için bu ırkları seçmek zorunda değilsin. istediğin ırkla, speech eğitimi veren diğer karakterlerle ya da alışveriş yaptıkça yine speech yeteneğini geliştirebiliyorsun.

4) oyunda savaşmadan oynayabileceğin tarz sneak yeteneği ile assassin, thief olabilir. (khajiit, wood elf veya dark elf seçilebilir.)

5) son olarak www.youtube.com

"sonuçta duyuru'nun ayrı bir kitlesi var. ayrı bir tadı"

Destekliyorum matrix.

E bunu feyk nickleriyle yapmıyolar mı zaten? Ne gerek var ki :)

olur. resmi daha güzel olur. dediğin gibi bazı "itiraf"lar sırıtıyor ve farkediliyor. araya soru sıkıştırmalar falan. hayatımız sorular sorup cevaplar vermekle geçmiyor ve bu mecrada uzun zaman geçiren kişiler bir topluluk oluşturmuş durumda. birbirini tanıyan bir sürü insan var yani. içimiz sıkılıyor bişeyler demek istiyoruz :D ama yapacaklarını sanmıyorum. bide bu birazda gönül işine giriyor.

no.

@freetakilir:

her itirafın gönül işiyle alakası olmaz gibi sanki. benim bile bazen bir çok şey yazasım geliyor fakat hem "şimdi bunu nasıl sorulaştıracağım ki formata uysun diye" şeklinde düşünmekten hem de "gönül işleriyle kel alaka" olduğundan vazgeçiyorum. :) sırf böyle bir kategori, diğer grupların daha da amaca odaklı halde kullanımını bile sağlar, bir tür gaz alır diye düşünüyorum aslında.

duyuruda yeterince goygoy dönüyor zaten. "burası daha tatlış bi ortam, birbirimizi tanıyoruz" diye diye kıraathane & altın günü karmasına döndü zaten duyuru. kaldı ki kimse itiraflarını kendi hesabından yapmıyor, yapmaz. bu durumda birbirimizi tanımamızın da anlamı kalmıyor. hem ben itirafımı gidip reddit'te, quora'da, yahoo'da yapmayı tercih ederim. niye burada, "herkesin birbirini tanıdığı" ve anlamsız biçimde entrikanın bininin bir para olduğu bir mecrada yapayım?


şu an itirafta bulunmak isteyenleri engelleyecek bir kural yok. deli gibi çemkirilen moderatörlerin bu konuda fazlaca müsamaha gösterdiğini düşünüyorum. "canım sıkkın, ne yapayım" deyip 35 paragraf itiraf döşeyebilirsiniz, kimse de bir şey demez.

sorduğun soru 10sn sonra dibe gömülüyor, bir de itiraf gelirse işin düştüğünde cevap gelmez...

özet : cıks

@der meister:

tam da bu durum yüzünden zaten özellikle belirtmiştim isminin "itiraf" olmasının gerekmediğini. senin "niye burada yapayım" deme halin senle ilgili. benim sorunum olmaz mesela, korkmam, çekinmem o durumdan. o saydığın siteler değil de buradaki insanlar ilgilendiyor olabilir beni. :) burada paylaşım yapmayı seviyor ve seçiyor olabilirim. haklısın kural yok ama zaten anarşizm ruhuyla takılmayalım formata uysun diye daha çok bu istek. ismi de "ekşi duyuru" hani burasının. "ekşi soru-cevap" değil. olayı neden "goygoy" ile sınıflandırdığını anlamadım bu arada. öyle bir amaçla yazmış olsaydım "goygoy kategorisi açalım mı" diye sorardım ki goygoyu pek seven bir insan da değilimdir. :) neyse. "açılmasın" diyenler hanesine yazıyoruz oyunuzu. teşekkürler.

hoş olmazdı. özel hayat adı altindaki kirlilikler bazen karsimiza cikiyor burada .

istemem.

sözlükte ara ara itiraf'lara bakıyorum hiçbişi çıkmıyor çok işe yarayacağını sanmıyorum ama denenebilir.

Kısacık geldim. Desteklenirse köstek olmam ama istemiyorum açıkçası. Duyuru duyuruluktan sapıp forum haline dönüştü zaten iyice (ki buna mod olarak müdahale etmiyoruz, sorular formata uygun olduğu müddetçe ve alenen forum olmadığı sürece), yine de hala Sözlük'e göre fena olmayan bir özü var. İtirafları bir kategori yaparak iyice 'yasal' hala getirirsek Sözlük'teki gibi çöküşün önünü alamayacağımızı sanıyorum. Zaten hassas bir dengede, el verince kol gider.

Hos olmazdi. Ben oyumu olumsuz kullaniyorum.

Şahsen ekmek yiyeceğim bir itiraf görsem özel mesajla inceden yürürüm. Bunu herkes yapar. Ya itiraflar nicksiz, anonim olarak yapılmalı, (mesaj gönderip gönderememek opsiyonel) ya da hiç olmamalı.

Çünkü partner arayan vatandaş bu arayışı itirafa yedirip "legal" duyuru açabilir.

bir3iki7 +1
edit:yani oyum olmasın

açıkcası paragraflarca aşk acısı okumak istemem. insanlar bu tarz şeylere yönelince soruların bir anlamı kalmaz diye düşünüyorum. başta kulağa güzelmiş gibi geliyor ama ben de olumsuzum.

ayçovski +1
Ben de olumsuz bakıyorum.

Çok gereksiz olur bence. Şu haliyle bile yeterince ağlak bir yer zaten.

son zamanlarda duyduğum en kötü fikirlerden biri.

"duyurunun ayrı bir kitlesi var. ayrı bir tadı"

evet o yüzden bu sitenin ekşisözlük'e benzememesini, trollerle, saçma başlıklarla vs. sitenin asıl duyuru amacından uzaklaşmamasını istiyorum. derdi olan, başlık açıp özelden konuşmak istiyor zaten yeri gelince.

gelecek cevaplar şimdiden belli olduğu için gerek yok bence. yapılan itiraf karşısında duyuru ahalisi olarak önce şöyle ufak bir hayretten hayrete sürükleneceğiz. içimizde en normal olanı ilk taşı atacak, ardından diğerleri derken amansız bir şeytan taşlama yarışına girilecek. o yüzden buna uğraşmak vakit kaybı.

duyuruya gerçekten bir şeyler yapmak istiyorlarsa mod.ları denetlesinler. aşırı kişiselleştiriyorlar. çok çalıştıklarını söylüyorlar, bir yandan da eski tadı kalmadı diye eleştiriyorlar. demek ki doğru çalışmıyorlar

Troller için fazla mesai çıkar.

petrol bulunmadan önce de böyleydi zaten. gerçi o zaman da ticaret yollarının kavşak noktası gibi bir şeydi.

ayni soruyu belki karanlik cagda avrupa'da soruyorlardi.


tr.wikipedia.org/wiki/Karanlık_Çağ

edit: tabi "petrol" bakimindan degil. "bu halde olur muydu?" kismini kast ediyorum.

mesele kaynak degil, cehalet. buradaki devletler, insanlar, cehalet icinde kivrandigindan bu haldeler.

daha kötü olurdu.

tarih biliminde şu olmasaydı öyle olurdu, yok böyle olurdu diye varsayımda bulunamıyoruz maalesef.

net bir şey diyemeyiz ama o bölge insanının cehaletinden dolayı hala kan dökülüyor olurdu.

1) borca bir de e-devlet'ten yurtkur'un hizmet listesindeki 'Öğrenim / Katkı Kredisi ve Burs Sorgulama' bölümünden bakın. detay'a tıkladığınızda aldığınız her ayın toplamını görmeniz lazım.

2) yurtkur.gsb.gov.tr cevap 44. soruda.

ertelemek için de e-devletten kyk diye aratınça karşına çıkan kredi ertelemede yüksek lisans okudugun için erteleme talep et seçenegine tıkla. başvurun degerlendirileçek

@sporty zaten e-devlet üzerinden bakmıştım toplam ne kadar bura aldigima

Yüksek lisansın sonuna ertelediginde yi-ufe borcu biniyormuş 2 sene daha. Ne kadar mantıklı olur ertelemek bilemedim.

yanlış hatırlamıyorsam almış olduğunuz total para beyaz eşyaya endenkslidir.

kısaca 4 sene önce imza atmış olduğunuz kağıtta yazan 14.120 TL lik rakama, örneğin 8 tane buzdolabı alınıyorsa . şimdi aynı buzdolabını 15.410 TL ye alabiliyorsun.

bilmiyorum lisanla yüksek lisans aynı mı ama başka bir üniversiteden kayıt sildirirken yazılı dilekçe vermen gerekiyor sanırım. onun dışında danışmanından onay alman, okul kütüphanesinden, bölüm kütüphanesinden vs. ayrı ayrı onay alıp üyeliklerini de iptal etmen gerekebilir. uzaktan kayıt sildirme hiç duymadım.

reader at work 1 al

www.odtuyayincilik.com.tr

50 almak için kursa para verme sakın demeye geldim.

gramer + sürekli okuma yapma + deneme çözme bu kadar.

kendi başıma hiç sınavda ne sorulacağına dair fikrim olmadan girdiğimde 35 aldım. zaten sallayarak falan bile 20-30 civarı almak mümkün yanlışların net götürmemesi muhabbeti yüzünden.
daha sonra yani hiç bir şey yapmadan paso podcast ve bbc world news gibi haber radyolarını dinleyip, akşamları random vikipedi makaleleri okuyarak sınava mınava sıfır çalışmayla girip 61 aldım. gramer falan çalışacaksan yine çalış ama bunları da yaparsan daha yüksek alırsın. ama haberleri sürekli dinlemekten veya okumaktan kaçınmamak gerekiyor kurallara uygun ingilizceyi neredeyse bir tek haberlerde duyabiliyorsun

Her sorunun puan değeri aynı olduğundan başlangıç için kolay soru tiplerinden (diyalog ve çeviri) yanlışsız çıkmayı hedefleyebilirsiniz. Kelime bilgisi bence de büyük avantaj, bunu artırmak için bir kelime defteri tutun mutlaka ve bu kelimeleri düzenli tekrar edin. Deneme çözerken bilmediğiniz kelimeleri işaretleyip sınav sonrasında geri dönüp defterinize kaydedebilirsiniz. Ben bunun çok faydasını görmüştüm lisedeyken. Bir de mutlaka yanlış yaptığınız sorulara geri dönüp neden yanlış yaptığınızı anlayarak ilerleyin. Bunların yanına genel bir gramer bilgisini de eklerseniz 50'ye çok kolay ulaşırsınız.

toplum sözleşmesiydi sanırım. bir göz atıp geri dönerim.

düzeltme: Emile doğru.

emile'deki "woman is made for men's delight" cumlesi bu gorusun sebebi, ancak isin ic yuzu biraz daha farkli. sarkastik mi, gercekten fikri bu mu, bunlari anlayabilmek icin rousseau hakkinda guzel bir makale: m.ahr.oxfordjournals.org

Emile olduguna emin misiniz? ben insanlar arasi esitsizligin sebebi diye hatirliyorum tam emin olamadim ama?

hiçbir eseri için açık açık "feminizm karşıtı" denilemeyeceği gibi "feminizm karşıtı değil" de denilemez. çok ucu açık bir soru. genelde rousseau'nun antifeminist olduğu iddia edilirken kullanılan argümanlar emile'den, ama elbet başka eserlerinden de örnekler veriliyor. bu yüzden makaleyi yolladım biraz da, o sadece ilk sayfası ama kısa bir aramayla ya da jstor üyeliğiniz varsa tamamına ulaşabilirsiniz. makalede diğer eserlerine de değiniliyor ancak aslen feminist düşünceyle çelişen (çeliştiği söylenen) fikirleri emile'den.

ama hiçbir şeye tam olarak eminim diye yanıt vermeyeyim, bildiğim kadarıyla bu şekilde. :)

İnsanlar aptal maalesef. Kadın erkek diye ayırmayalım. Ha özellikle bu coğrafyada erkek kadını daha çok eziyor, üstünlük kurmaya çalışıyor evet. Ben bilinçli bir insan olarak buna izin vermiyorum, şahit olduğumda göz yummuyorum. Ama feminizmi erkek düşmanlığı olarak gören çok ergen dişi de var. Erkek olmak da bu değil, feminist olmak da bu değil.

feminizm hukuksal alanda kadın erkek eşitliğini sağlamadan hangi ara erkek davranışlarını sınırlama çabasına girişti? birkaç erkeğin ilişkilerinde karşı cinsi bezdirecek davranışlarda bulunması, tüm erkeklerin de içinde olduğu bir mekanizmanın oluşunu doğrulamıyor. eğer her kadın, her hayal kırıklığından sonra kendi feminizmini kurarsa işin sonu iyi yere varmaz maalesef. çünkü ondan sonra yapılan her eleştiri sanki feminizme karşı yapılmış oluyor. erkekler feminizme karşı diye bir algı yaratılıyor.

ayrıca kadına kezban gibi yakıştırmalardan ben de rahatsız oluyorum. sosyal medya çöplüğüne kafanızı pek takmamanız lazım.

Aynisi basima geldi. Uzunca bir sure bana asilan bir arkadasim vardi, karsilik vermedigim icin problemli etiketini de yedim. Ne zaman ki karsilik verdim, tum dengeler degistim. Benden sakladigi sevgilisi oldugu, neden soylemedin dedigimde de" amma abarttin sanki 10 kirk yillik sevgiliyiz, evlenecek miyiz sandin hemen" gibi cumleler duydum. Yani simariklik mi ne bu ismini koyamadim ama adim kezban oldu, o kesin.

bahsettiğin erkek kadın ilişkisi dünyasının tamamı gerizekalılardan ibaret (eşcinseller bir nebze daha akıllı). uzun zamandır cinsiyetsiz varlıklar olarak görüyorum hepsini, bişeyler bişeyler yapan primatlar işte. cinsiyetten öte daha makro sorunlar var verdiğin örneklerde.

sporty@Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için bir mücadeledir.
öncelikle hukuksal alanla sınırlı olmadığını belirteyim. ikincisi durum keşke sizin belirttiğiniz kadar iyimser bir tablo oluştursaydı ama değil. ne yazık ki genel eğilim bu yönde. elbette bu kişisel ya da şahışlarla ilgili bir sorun değil. çünkü bunun bir toplumsal alt yapısı var. dünya erkek egemen bir yer. bizim gibi islam ülkelerinde ise durum daha vahim. bu kadar eşitsizlik ve çarpık ahlak açısıyla yetişen erkeğin mesleğ ve savunduğu şey ne olursa olsun eşit yaklaşabileceğini sanmıyorum. cinsiyet durumlarında erkeğin her zaman elinin altında çıkarıp kullanacağı üstünlük kurabileceği silahları vardır. ben inanmıyorum ki bir erkek bu konuda vicdanlı davranabilsin. bu gücü elinde tutmakla ilgili.

Biri yazmıştı feminizme saldırılıyor ama bir kadın haksızlığa ve şiddete uğradığında da ilk durak feministler oluyor. Bu minvalde bir şeydi. Çok doğru. Kadınların bu konuda gaza gelmemesi gerek. Feministlerle her konuda fikir birliği sağlayamamış olsalar da. Zaten feminizmi de tek bir kalıba sığdırabilmek mümkün değil.
Bunun yanında eşitliğin adaleti sağlayacağını düşünmüyorum bu konuda. Kadın erkek farklı varlıklar.
Erkeklerin de saçma sapan bir dayanışma şekli var. Sivil toplum işleriyle ilgilendiğim dönemde 8 Mart yürüyüşünde erkekler ön safta yürüyememediği için bir dünya tantana çıkarmıştı. Orada şiddete uğrayan kadınlar vardı, ailelerinden insanlar tarafından istismara uğrayan, yakınları öldürülen kadınlar vardı. Haliyle tanımadıkları erkeklerle yan yana gelmekten imtina ediyorlardı. Yine de ayrımcılığa uğradığını iddia eden bir sürü adam oldu. Karşılıklı iyi niyetle başlayan bir girişim kötü bitti. Yani onlar evet çok masum değil.
Yani soruya cevap oldu mu bilmiyorum öyle içimi dökmek istedim.

sadece konuya dikkat çekmek için feminist dedim. aslında. her ne ise kadınlar mutsuz

kankenist.com

ben bunları çok beğeniyorum ama op.

Kaft'ın postacılarını beğeniyorum, geçen bir arkadaş kalitelerinin de güzel olduğunu söyledi.

Evet önerdikleriniz güzel gerçekten, teşekkür ederim. Ben detay vermeyi unuttum, hafif retro havası aradığım.

en kısa zamanda sunu alıcam : www.decathlon.com.tr

fiyatı cok iyi, yorumları cok iyi.

Bu tip cantalari ben de seviyorum. Ama guzel ve ozgun seyleri genelde markalarda degil de pasajlarda falan bulabiliyorum. Deichmanda da oluyor bazen. Eskitme deri gibi birsey vardi son gordugumde. Ankarada soysal pasaji istanbulda kadikoydeki cantacilarda vardir.

para varsa crumpler www.crumpler.eu

şunun gibi: www.crumpler.eu

ilk verdiğim adresi düzelttim. eu sitesinde daha fazla seçenek var.

www.pictaram.com