white ismi vermek anlamında dediysen ''i called you as white'' da diyebilirdin galiba.
gerçi tercüman değilim onlar da acılasa güzel olur.

tell'de to kullanılır gibi hatırlıyorum. i said you white da kulağa daha hoş geliyor. bilmiyorum, ben belki de yamuluyorum.

"white"ı öne çekmen gerekir. "i said white to you."

@avkatbey: "i told white to you", "i told you white". bu ikisine bakılırsa "to" tell için değil yönelme olarak kullanılır. tell genelde "to" almaz.

bence de white'ı öne çekmen gerek. "i said white" diyebilirsin hatta, bence to you gereksiz.

"i told you white" diyeceksen "to" kullanılmaz.

isim vermek anlamında kullanacaksan "i called you white" diyebilirsin, "as" kullanılmaz.

what I said was white denilebilir ama muhabbetin tamami aktarilsa daha mantikli olur ben cunku bir yere oturtamadim bu cumleyi yani ne denmek istenmis olabilecegini?

ben peynirli makarna sosunu bu tarife göre yapıyorum: www.bbc.co.uk

beyaz peyniri süt ile blenderdan geçir (pişirmeden) penne pişince üstüne döke döke sote yap. kıvama gelince ye. (peynir süt oranı peynirin sertliğine bağlı. çok macun gibi olmasın ama çok süt olursa da makarnaya yedirmen zaman alır)

bildiğim kadarıyla 3 ay ve üzerine turistlik vize verilmiyor.

2 senelik turist vizesi, 3 senelik ticari vize görmüşlüğüm var bizzat. Ancak süre genellikle bir önceki Schengen vizene bağlı oluyor.

Tabii bu sürelerin uzunluğu o süre boyunca kalabileceğin anlamına gelmiyor, max kalış süresi her seyahatte 90 günle sınırlı.

İlk vizeni vize formunda belirttiğin süre +5 gün kadar verirler muhtemelen, sonra yavaş yavaş artıyor.

gayet mümkün, ben öğrenciyken ve gelirim olmadan yunanistan'a ilk schengen vizeme başvurduğumda 1 yıl vermişlerdi. yeşil pasaport olmasının bir etkisi var mıdır bilemiyorum ama.

kalma süresi 1 yıl içerisinde 3 aydan fazla olamıyor. bir kontrol edin bence. ama yeşil pasaport durumu farklıysa bilemem bende.

uzun süreli vize verilebiliyor, ama pasaport yeşil olsun olmasın vizenin süresine bakılmaksızın bir kerede maksimum 90 gün kalınıyor (turist olarak tabii).

eğer 40 derecede çekiyorsa kurutucudan olabilir.

calibre-ebook.com

genelde calibre ile dönüştürüldüğünde sıkıntılı olur. sıkıntısız bir metin okumak istiyorsan önce pdf'yi worde çevireceksin. orada düzenledikten sonra calibre kullanarak mobi'ye yani kindle dosyasına çevirebilirsin.
word'u pdf ye çevirmek için: metiz bazlıysa direk kopyala yapıştır yaparsın. resim bazlıysa abby's ve türevi bir program kullanman gerekir.
word'de de a5 kagıt boyutunda düzenlersen gayet sorunsuz olur dökümanın.

daha geniş bilgi için facebook'taki kindle türkiye sayfasını inceleyebilirsin. bir sürü döküman var orada. çok da yardımseer bir admin'i var thomas andersen adlı(türk kendisi). veya kindlebilgideposu.com dan da yararlanabilirsin.

ayrıca pdf dosyasını kindle mailine yollarsan okuyucuna mobi'ye dönüştürülmüş şekliyle gelir. ama o da sorunlu bir döküman olabilir.

Çok sağol @bizatihizururi!

www.willus.com

calibre ile değiştiriyorum hep, herhangi bir sorunla karşılaşmadım şu ana kadar.

kindle'a maille gönderiyorsan konu başlığına convert yazarsan da değişerek gider, bunda da hiç sorunla karşılaşmadım.

başarı soran olmadı ama üstesinden geldiğim problem olarak tezimi mükemmeliyetçiliğim yüzünden zamanında yetiştiremeyeceğimden endişe ettiğimi, ama stresli durumlarda paniklemeyen biri olduğumu ve sakin kafayla adım adım yapmam gereken her şeyi planlayarak bu sorunu aştığımı söylemiştim.

aklına dış etkenlerden kaynaklanan bir problem gelmiyorsa aslında negatif olmayan bir özelliğini (mükemmeliyetçilik, aşırı titiz/organizasyon delisi olma gibi) negatif buluyormuş gibi konuşarak onu problem olarak gösterebilirsin. aynı şekilde "kusurlarınla" ilgili bir soru gelirse de o tür bir cevap verebilirsin.

maybelline ince fırçalı uçlu.

daha dandiği için golden rose tombul şişe(üçgen) bunun ucu daha kalın ayrıca kuruyunca daha kolay dökülüyor.
meybilin daha iyi.

indirimde yakalarsanız kesinlikle givenchy alın. parad eyes olan.

mac'in jel eyelinerı çok övülüyor kozmetik ortamlarında, açılı fırçayla sürülecekmiş. henüz makyaj yapma becerim olmadığı için denemedim ama öveni çok.

eyeliner olarak lancome artliner çok iyidir, loreal superliner da onun drugstore muadilidir.

değişiklik olsun jel eyeliner kullanayım dersen de mac'inki efsanedir ama drugstore'dan da çok rahat muadilini bulabilirsin, loreal ya da essence gibi.

the body shop ve rimmel'ın sıvı eyelıner'larını kullanıyorum genelde, çok memnunum. fırçası bildiğimiz tüyleri olan fırça gibi olanları tercih etmiyorum, bu dediklerimin fırçası öyle değil.

olur da günün birinde eli titremeden açılı fırçayla jel eyeliner sürebilen biri haline gelirsem diye eyeliner fırçam bir kenarda duruyor, ama bence çok zahmetli.

hayır.

3 aydan az ise çıkarabilirler.
*yukardaki arkadaş çok kesin konuşmuş ben o kadar kesin bilmiyorum.

ara konsolosluklarına sor istersen, ben girdim bişey demediler.

çoğu ülke pasaportunun bitmesine 6 aydan az kalmış ise girmene izin vermez.

ilgili ülkelerin konsolosluklarından kesin bilgiyi alabilirsin.

Tamam da bu ID nasıl geliyor. Alet ilk açıldığında kurulum filan mı yapılıyor. Oraya mı giriyoruz, yani RIM bu emaile nereden ulaşmış?

Bugün durup dururken bana da geldi, daha önceden blackberry kullandığım halde şu an bir işim yok. o yüzden spamdir diyorum ben. Bu aralar çoğaldı bu olaylar.

BBM için kullanılan numara ID değil, PIN (ID zaten numara değil). ID app world'e girerken, uygulama yüklerken ve yeni modellerde telefonun pilini ya da sim kartını çıkardıysan yeniden açarken kullanılıyor.

ise alinacagin varsa eger, tesekkur maili falan hikaye. fark yaratan tek sey kisiligin ve daha onceki is tecrubelerin. aslinda bu kadar basit.

tesekkur maili fark yaratan bir sey olmadigi gibi asiri istekli, sartlari gereksiz yere zorlayan biri izlenimi de verebiliyor.

görüşme sonrası teşekkür maili atanı da ilk defa duyuyorum. "çok güzel görüştünüz benimle teşekkür ederim. bu kadar kibarlığımdan sonra beni işe alırsınız heralde, eşek değilsiniz ya" anlamı mı çıkıyor nedir

bence fazla gereksiz bir durum.

yurtdisinda siklikla yapilan ve hos karsilanan bir hareket. ufak bir tesekkur mesaji atmak kendini isverene hatirlatma, isi almaya istekli oldugunu gosterme adina cok faydali. ise alim surecini direk etkilemese de avantaj saglayabiliyor (bana saglamisti en azindan) gerci bizim kulturumuze ozgu indirek iletisimin yogun oldugu, dikkat cekmenin hos karsilanmadigi ice kapanik toplumlarda ayni etkiyi yaratmayabilir.

mail yerine, görüşmenin sonunda sözlü olarak 3-4 cümleyle teşekkür etmen daha güzel olur bence.

bazı ciddiyetsiz şirketlerde süreç yavaş işliyor. bu tip geri dönüşler hatırlatma oluyor ve o zaman gelin tekrar görüşelim deyip çağırabiliyorlar.

ama iyi bir firmanın bu tip şeylere reaksiyon vereceğini hiç sanmıyorum.

gayet itici ve gereksiz. yurtdışında yapıldığında da hoş karşılanmıyor. onca işin gücün arasında ve mailin içinde böyle mailler direkt olarak yollayanına dahi bakılmadan junk maile postalanıyor ve hatta zaman kaybı olarak görülüyor.

yurtdisinda itici veya gereksiz goruldugu iddia edilmis. alakasi yok. yuzlerce kariyer sitesi, ise alim uzmani, gazete editoru, kariyer kocu, mezunlar merkezi calisaninin hep bir agizdan yapilmasini onerdigi bir hareket. bazi insanda fark yaratmayabilir. yine de kendi kisisel deneyimlerimizi fact edasiyla koymaktan iyidir.

guides.wsj.com

www.career.vt.edu

money.usnews.com

benim yapma gereği duymadığım bir şey, işe alınacağın varsa alınırsın zaten bence.

yurtdışında da sıklıkla yapıldığını düşünmüyorum, hiç karşılaşmadım böyle bir şeyle (ingiltere için konuşuyorum).

bizzat deneyimler ve dirsek temasında olduğum diğer şirket çalışanlarının pratikte uyguladıklarını baz alarak yazdım. (ingiltere)
gazete, blog, dergi vs gibi yayınları baz alarak isteyen istediği şekilde başvurabilir, kimse karışmıyor.
pratik hayat dinamikleriyle önerilen biçimler-davranışlar farklılık gösterebilir.

mezun olalı 8 sene oldu
hiçbiriyle düzenli görüşmüyoruz hepimiz dünyanın bi köşesindeyiz çünkü
ama bazen bi yerlerde rastlaşıyoruz :)

4,5 yıl oldu, üniversitede katıldığım topluluktan ve o çevreden arkadaşlarla düzenli olarak görüşüyoruz. Fakat bölümümden beraber mezun olup da görüştüğüm yok hiç kalmadı.

Liseden mezunlarla da sık görüşürüz ama o yatılı olduğundan daha çok.

lisans 3 yıl, yüksek lisans 1,5 yıl oldu; arada facebook'ta yorum atma dışında bir iletişimim yok kimseyle.

rec 2

rec 3
değil tabi rec i hiç sevmemiştim

ben de 2'yi izlememiştim zaten.
ringu hep tavsiye edilir ama izlemiş olabilirsin.

"sinister" güzel son dönemde.

rec değil ,ring hiç değil. daha baska neler var elinizde

bak ring demiyorum, ringu diyorum.

takashi miike'den

-Ôdishon
-Imprint

(bkz: the fourth kind)

Evet

yok. pek sevmediğim bir tabir olsa da rahatsızlık duymam.

evet, hoşlanmadığım bir laf.

eski hatunu arkadaşlarımla; "bu da benim manita" şeklinde tanıştırıyordum. bi kere rahatsızlık duyduğunu iletmedi.

hayır.

Milanoda duamo katedralinin hemen arkadasında bir dondurmacı var.Tam köşede kalıyo.harika dondurması var.

Birde venedikte herkesin elinde spiritz diye birşey var.çok güzel bir kokteyl..şamğanya ve aperol(yada campari) karışımı.onuda içmeden gelme.

vedat milorun italya'da yaptığı programlar var, ucuz ve kaliteli adreslerdi yamulmuyorsam.

buraya gelme (milano), bi bok yok. onu bastan diyim de sonra darilmaca, gucenmece olmasin.

romaya, firenzeye git, guzel sehirler. ama milano adami oldurur, sikar.

floransa'ya gitmişken bir günü mutlaka siena ve san gimignano'ya ayırmanızı ve yerel şarapları tatmanızı, hatta bölgedeki şarap üreticilerinin bağlarını gezmenizi öneririm. özellikle san gimignano çok güzel. floransa'dan günübirlik turla ya da araba kiralayarak gidebilirsiniz.

Milano'da 4-5 saatimiz var sadece, o da uçağı beklerken. O esnada gidilecek güzel kafe tarzı yerler ya da yapılacak hoş aktiviteler varsa, öğrensek ne de güzel olur.

Diğerlerini not ettim, mutlaka yapılacak :)

Teşekkürler.

söyle söyliyeyim benim t610 bile özellik var yani ondan sonra çıkan bir sürü telefonda vardır bu özellik ilginizi çeken telefonu sahibinden.com gibi sitelerde bulabilirsiniz belki

Ek olarak www.emporia.eu

işinize yararsa engelli foruma yazmayı unutmayın :)

özellikle belirtilmese de pek çok telefonda vardır bence de.

şu anki telefonumda (blackberry 9320) bu özellik var ve telefonun yanındaki kısayol tuşuna basınca ses komutuyla arama yapma özelliği çıkacak şekilde ayarlanabiliyor. eski telefonumda da aynı özellik vardı (blackberry 8520).

Risklerini araştırdınız mı? Güneşe hassaslık, geceleri görüşün azalması, uçuşan siyah noktalar.

şunu internetten biraz daha araştırsan?

arkadaşım geçen sene istiyordu bu ameliyatı. çok araştırdık, tavsiye edenler etmeyenler. en sonunda oldu 2011 ağustos ayında.

bugun kendisine gözlük bakmaya gittik. bu zamana kadar çok memnundu gözlerinden. bu güne kadar tabi.

yaptırma. astigmatla birlikte 7 numara gözüm her yerde sıkıntı çekiyorum (duşta havuzda sporda halı sahada vs.) ama yine de gözlük kullanıyorum. en sağlıklısı.

ablam ve eniştem oldu, ikisi de hayatından memnun. 25 yaşa kadar ilerleme riski var diye duymuştum. 26 da olabilir, genç yetişkinlik dönemi bitiyor çünkü o yaşta. bi iki doktora git muayene ol. burada yazılanlarla gaza gelme :)

1. her goze lazer olmuyor.
2. lazer in farkli sekilleri var.
3. hastanin genel saglik durumu var.

bir hastaneden lazer icin randevu alin gidip muayene olun. gozunu ve sagliginiz buna uygun mu ogrenin. yaptirip yaptirmamaya sonra karar verirsiniz.

yakin cevrede 20 den fazla insan var lazer yaptiran bunlari kimisi 10 sene kimisi 1 ay once yaptirdi. en buyuk sikayet kuruluk ki o da genelde zamanla azaliyor. ama durum tamamen kisinin hassasiyeti ile ilgili. ameliyat olan 2 kardesten birisi hic sıkıntı cekmezken digeri 1 aylik kuruluk hissi yasabiliyor.

6 ayda bir gidiyorum rutin muayeneye ama gözlerimin lazere uygun olup olmadığını hiç inceletmetmedim. bir de 2 yıldır lens kullandığım için acele ediyorum, uzun süreli lens kullanımı lazer ameliyatına engel teşkil ediyor malum.

ben 19 yaşında oldum ameliyat. 26 yaşından sonra gözlerim tekrar bozuldu. şu an 28 yaşındayım ve gözlük kullanıyorum tekrar. ve gözlerimde kuruluğa neden olduğu için ameliyat lens kullanamıyorum.

bu arada güneşe hassaslık, göz kuruluğu, geceleri ışıklarda hale etkisi, uçuşan siyah noktalar gibi tüm yan etkilerini de yaşıyorum. özellikle 3. seneden sonra daha belirgin olarak...

yani tavsiyem olma. belli bir yaşa kadar lensle idare et. sonra zaten gözlük takmak çok da rahatsız etmiyor insanı.

bu konuda doktoruma danıştığımda bana 22 yaşımı beklememi söyledi. çünkü göz büyümesi 22 yaş civarı duruyormuş. eğer gözünün büyümediğine artık emin olduysan ve yaptırırsan gözünün yeniden bozulması söz konusu olmaz.

yaptırma.

göz numarası her zaman ilerleyebilir. bilemezsin.

Söz konusu göz olduğundan dolayı risk almak doğru değil bence. Bende çok araştırdım ve lens-gözlük kombinasyonuyla devam etmeye karar verdim.

ben 18 olduğum gibi yaptırdım, 6 yıl oldu 0.25 ilerledi sadece.

güneşe hassaslık, kuruluk gibi problemler yaptırdıktan birkaç ay sonra, gece görüşü problemim de 2-3 yıl sonra tamamen geçti.

çok memnunum, hayatım inanılmaz kolaylaştı.

gözlükle ya da lensle idare ediyorsan yaptırma. bence 26-27 yaşından evvel yaptırma.

pazartesi hallolur, bi benzeri hertz oto kiralama ile yaşamıştım. 500 lira provizyon iki kez alınmıştı, fark ettiğimde cuma gece 11'di. aradım bi temiz fırça kaydım, pzt sabah 9:30'da kontrol ettiğimde problem yoktu.

Ben alışverişi taksite böldürmüştüm. Bir kez hata verince acaba kartta mı sorun var dedim ve hesap kartımı yazdım. onda da hata verdi.. 4 kez sipariş verdim gözüküyor. İnşallah hallolur.. :( :(

pazartesi kesin hallolur, boşuna stres yapma bence.

recep ivedik kadar olmasa da güzel bir film

amour, benim 2012'de izlediğim en muhteşem film. haneke sinemasına hakim olan birinin de bu filmi sevmemesi çok zor. "böyle filmler"den kastınız nedir anlamadım.

açıkçası ben bir haneke hayranı olarak çokta beğenmedim filmi. aslında çok iyi film ama hanekenin diğer filmlerinin yanına fazla iyi gelmedi bana.

özel bir haneke sevgim olmamakla beraber benim için de 2012'de izlediğim en başarılı filmlerden, çıktığından beri birkaç kez zevkle izledim.

sinemanın yapım aşamasıyla ilgili biraz bilgi sahibi olmanın insana "böyle filmler"e bambaşka bir gözle bakma olanağı tanıdığını ve daha çok zevk alındığını düşünüyorum.

Yolda şu anda, henüz Türkiye'ye gelmemiş.

birleşik krallık'tan çıkmış ve ptt takip bilgilerini güncellememiş.

europass.cedefop.europa.eu

bende o siteden bakıyorum şu an ama ne ekleyip ne eklemeyeceğime karar veremiyorum.

Fotoğraf ekleme. Onun dışında iş deneyimin yoksa yazmana gerek yok. onun dışında gördüğün bütün alanları doldur europass formatında.

fotografsiz cv'mi olur? fotografsiz cv, musvette kagittan daha farksiz degil karsi taraf icin.

Yurtdışı cv leri için koyulmuyormuş. ben de duyurudan öğrendim.

Avrupa'da koyulabilir ama ABD'de koyulmaz pek. "Benim senin görünüşünle ilgilendiğimi mi sanıyorsun?" tepkisini alabilirsiniz. Avrupa'da sallamıyorlar ama. Benim gördüğüm Avrupa'daki okullar mülakata falan çağıracaklarsa kişiyi önceden görmek isteyebiliyorlar, rahat tanıyabilmek amaçlı ama başvuru ABD'ye yapılacaksa hiç koymayın.

ingiltere'de cv'ye doğum tarihi, fotoğraf vs. konmaz.

eğer akademik cv ise ve iş/gönüllülük deneyimin yoksa staj ve eğitim kısımlarını olabildiğine uzatman gerekiyor, şu şu alanda dersler aldım, şu alanda tez yazdım, bu bölümde okumak bana şunu bunu kattı falan gibi.

komisyon alıyorlar hem de çatır çatır. 2011 de %7-8 civarındaydı. Ben de o niyetle HSBC'den hesap açtırmıştım gidip ATM den çekiyordum ama 100 paund'da 7-8 paund kadar kesinti yapıyordu.

Ben Londra'da bu yaz iş bankası hesabımdan hsbc ve diğer ortak atmleri kullanarak para çekmiştim, komisyon ya da işlem ücreti almadı hiçbiri yanlış hesaplamadıysam. Önemli olan kartının türünün logosunun seçtiğin bankamatikte olması. Londradaki iş bankasından para çekmek istediğimde ise hayvani bir komisyon istemişlerdi ve beni atmlere yönlendirmişlerdi.

ben barclaysten hesap açmıştım. hsbc tr'den internetten babam gönderiyordu komisyon daha düşük olarak.

2009 da benden de alındı çatır çatır. burdaki hsbc ile ordaki sanki tamamen farklı bankalarmış gibi işlem görüyordu galiba, yani ordaki hsbc atm si benim için ortak atm gibi işeydi.

yıllardır londra'daki hsbc atm'lerinden hsbc türkiye'den alınmış debit card'ımla para çekiyorum, atm hsbc'ye ait olduğu sürece komisyon almıyorlar. kredi kartından alıyorlarsa bilemem ama banka kartına alınmıyor.

ama kur farkını ödüyorsun tabii ki.

sinir 10.000 sanirim. birimini tam hatirlayamiyorum. TL, $, euro olabilir

10.000$ olması lazım sınırın. 5000 sıkıntı olmaz. ama o kadar para cepte gidilmez. ya çaldırırsanız. seyhat çeki haline çevirtin onları.

direk sterlin neden almadınız? orda doları sterline çevirirken de al/sattan fark olduğundan para kaybedeceksiniz.

gümrükte deklare etmen gereken sınır 10 bin euro.

dolarla gelirsen cantstandya'nın dediği gibi yine pound'a çevirirken para kaybedeceksin.

yanında o kadar nakitle gezmeni hiç tavsiye etmem ayrıca, diğer duyurunda bahsettiğin hsbc'den çekme olayına gir bence. hsbc'de pound hesabı açıp londra'daki hsbc atm'lerinden çekersen komisyon da, kur farkı da ödememiş olursun.

sterlin almadım çünkü hesabımda dolar vardı, çektim.
sterline çevirmeye vaktim olmadı

teşekkürler

traineeship sanirim bahsettikleriniz. dogru mu?

evet aynen oyle, new graduate program olarak geciyor.

asagi yukari normal calisan civarinda verir cogu sirket.

3 bin normal calisansa burdaki 2500 civarinda alir, ya da ayni.

sipesifik sirket varsa aklinizda bazilarini biliyorum mesaj atabilirsiniz.

bazıları sembolik de olsa bir maaş ödüyor, bazıları sadece yol ve yemek masraflarını karşılıyor.

uçuş amerikayaysa sıkıntı olabilir, tamamen güvenlik görevilsine bağlı bir durum. iç hatsa sıkıntı olmaz.

milyonalrca kadın yolcu olduğu düşünülürse milyonlarca kez gerçekleşiyordur bu olay. olsaydı kesin uyarılara koyarlardı. birşey olmaz.

isinizi garantiye almak icin dis hatlari arayip sorabilirsiniz
212 463 3000

sorun olmaz.

ayaklar ve cam-cerceve duz olursa 200 kagada yapar gibi.
hatta sunta filan kullanirsa daha da duser.
siz yapin lan. ne ugrasiyosunuz ikea ile marangoz ile.

ikea'da şu an indirimde 299 tl olduğunu düşünürsek daha ucuza geleceğini ya da bu kadar güzel olacağını sanmam.

6 aylık Student C vardı bende. O vize ile oradayken okuldaki öğrenci işleri başvuramayacağımı söylemişti. Tier 4 ile de Schengen'e geçmek için vize isteniyor bu durumda. Elimizi kolumuzu sallayarak geçemiyoruz yani. Kötü.

Tier 4 ile schengen'e ingiltereden başvurabiliyorsun. Daha önce Londradan başvurduk.

Onun dışında schengen bölgesine tier 4 vize ile girdiğini iddia edenleri duydum fakat benim bildiğim kadarıyla kesinlikle vize alman gerekiyor.

hangi ingiltere vizesine sahip olduğun fark etmiyor, yeşil pasaportun yoksa schengen'e ihtiyacın var.

bazı ülkelerin konsoloslukları ingiltere'de kalıcı olarak yerleşik olmayanların başvurularını kabul etmiyor, gideceğin ülkeye göre bakman lazım ona.

asos

www.forever21.com

asos zaten söylenmiş.

coggles tarzı istiyorsan flannels ve the corner hem markalar hem de fiyat açısından benzer.

yurtdışında yaşayan "yabancılar 100 tl ödemeden kayıt yaptırabiliyor..kayıt var para ödemek yok..maalesef sizinin gibi yurtdışında yaşayan türk vatandaşları düşünülmemiş..olacağı şu 2 hafta kullanırsın..gidersin..bi daha tr ye geldiğinde telefon açılmayacak..

evet turkcell hatti takmistim bu kadar surede bloke olmayacagini dusunerek, anladilan vergi odetmeye yer ariyorlar. bana verdikleri sure ayrilana kadar bile degil ki, bes gun sonra kitlenecekmis, bu durumda ille odenecek sanirim. ya da sim karti cikarip baska bir telefona taksam bunu da yurtdisi operator hattiyla kullansam yine de kilitlenir mi, bu simdi aklima geldi?

hayir, bildigim kadariyla ödemeniz gerekmiyor.

gurbetciler icin yok böyle bi durum. yani para ödemeyeceksiniz diye biliyorum

www.mcks.gov.tr

kerem75 verdigi bilgi yanlis yani. yurtdisinda yasayan türkler yabanci gibi kayit yaptiriyor fakat telefon sadece tek numara ile kullanilabiliyor.

ayrica türkiyedeki alisverislerinizden tax free de alabiliyorsunuz türkiye vatandasi olup yurtdisinda oturumunuz var ise.

seninle aynı durumdayım. btk sitesinde geçen hafta gurbetçilerin harç ödemediği yazıyordu ama bu hafta ödenmesi gerektiği yazıyor. btk'yı arayıp dün bu konuda iki farklı insanla görüştüm, geçen hafta aldığım harç gerekmiyor screenshot'u ile turkcell'e gittim, kimse takmadı. ödemek zorundaymışız. ben de aynen iki hafta burada telefon kullanacağım diye harç istenmesine sinir olup kaydettirmemeye ve burada başka telefon kullanmaya karar verdim. ve evet, turistlere de ödetiyorlar.

kayıt süresi de bir haftaya inmiş bu arada. bana da aynı mesaj geldi.

hazır galiba o sangria. içine portakal elma mandalinayı küp küp doğrayıp koyun, mevyelerin sangrianın tadını alması önemli. bir iki saat buzdolabında bekletebilirsiniz mesela.

Elinizde sangria varsa daha başka bir şey yapmanıza gerek yok aslında. Biraz daha aromatik olması açısından bir dilim portakal falan atılabilir her kadehe ama Sangria hazır olduğu için içine çok fazla elma, mandalina vs. atarsanız tadı bozulur. Ha elimde ucuz şarap var Sangria yapacağım deseydiniz yukarıdaki cevap görece daha doğru olurdu. Bir de sangria biraz daha yaz içkisidir, bulunduğunuz ortam sıcaksa içine buz da atabilirsiniz.

hazır sangria'ysa portakal ve mandalina dilimleri koyup buzdolabında biraz beklettikten sonra buzla servis edebilirsiniz.

bence kokteyl denen şey damak zevkidir. kişinin zevkine göre değişir. dene bak olmuyosa yapmazsın.

yanlış olmaz ama triple sec pek çok kokteylde kullanıldığından bence kokteyl yapımı ile ilgilenen herkesin evinde bulunması gereken bir şey, ben olsam direk onu alırdım.

blue curacao likörü yerine şurup kullanabilirsin ama şurubun daha tatlı ve daha kıvamlı, konsantre bir şey olduğunu düşünerek ayarla miktarı.

bilgiler için teşekkürler

bildiğim kadarını yazayım;

nörolog antidepresan yazabilir gayet de, ben antidepresan kullanırken nörolog'a gidiyordum, ilaçlarımı o yazıyordu, hatta ilk ilacımı da o yazmıştı.

tedavi kısmı çok değişik olabilir onu bilmiyorum; ama nörolog söylediyse güvenilirdir, ben olsam güvenirdim diyeyim en azından.

içiniz rahat etmezse başka bir doktora da gidebilirsiniz kız arkadaşınızla.

geçmiş olsun.

nörologlar psikiyatri ilaçlarını sık sık kullanır. sizinkine benzer bir çok sorun çoğu zaman psikolojiktir. ilk aşamada nörolog sorunu çözerse (yani stres düşük, depresyon düşük ise) sorun çözülür o ilaçlarla. çözülmezse psikiyatriste yönlendirir.

bir süre deneme amaçlı vermesi neyse de, teşhis koymadan dozu arttırmayı da nereden çıkarmış ki, önsezi yapmış olabilir ama ben güvenmiyorum çoğuna (önsezilerine de!)

nörologlar da yazıyorlar. hatta dahiliye doktorları bile yazıyorlar.

efexor migrene iyi geliyor. ama herkeste gelmeyebilir. bireysel tedavi.

ben efexor kullandım. değiştirdik. efexor ilacını değiştirme sebebimiz; bir süre kullandıktan sonra sıkıntı yapmıştı ve efexore bağlı iştah artışı olmuştu.

şu an cipralex kullanıyorum(çok uzun yıl).

efexor iştah artışı yapabilir diye uyarıda bile bulunmamışlardı. kız arkadaşına söyle bence :)

migren ağrılarım yıllardır yok denecek kadar az oluyor. bende, migren-depresyon vb vardı. ama migren tamamen kesilmiş gibi. antidepresanlar bazı başağrıları için iyi bir çözüm bence.

umarım teşhis koyulur!

yazar tabi ki. migren tedavisinde antidepresanların kullanımı mevcut zaten ya da baş ağrılarının psikolojik kaynaklı olduğunu düşünmüş olabilir.

doz arttırmanın nedeni, bir çok antidepresan önce az sonra çok dozaj ile kullanılır. yani 37,5 başladıysanız sonra 75'e geçer ki bunlar normal. efexor 300'e kadar kullanılır.

nörologlar antidepresan yazabilir.

efexor'un bu şekilde kullanıldığını ilk kez duyuyorum, iki sene kullandım ve bu şekilde bir etkisini görmedim ama doktor yazdıysa bir bildiği vardır eminim.

safra'nın dediği gibi ayrıca, efexor çok fena kilo aldırıyor, öyle böyle değil. ben olsam eğer başka bir alternatif varsa bir daha asla efexor kullanmam.

yazar da efexorun yaygın bir yan etkisi de baş ağrısı yapması, ilginç.

eğer bulabilirsen bunu izlemeni tavsiye ederim:

uk.imdb.com

aynen katılıyorum.mesela hitchcock filmlerine hastayım.millet nasıl izliyorsun bunu falan diyor ama film cidden izletiyor kendini.olay örgüsü falan şahane.eski western filmleri de ayrı bir efsane.şimdikiler bir garip,bir soğuk oluyor nedense.

mesela bir terminator 2'ye bak bir de transformers'a(ikisi de robot falan diye kıyas yapıyorum) maket robot yapmış adamlar terminator'de.o sikik cgi falan değil.çok daha gerçekçi duruyor bana göre.en kral cgiyı getir bana terminator'e değişmem valla.

şimdiki filmlerde görsel efektlerden filmi anlayamıyorum amk.gözüm bozuluyor cidden.star wars'a falan hiç girmek istemiyorum.

alkaline trio.

1 ay bile değil, bende 9 günde kapanmıştı. kapandıktan sonra birini bulursan açtırabiliyorsun ama.

sım kartı ilk takıp çalıştırdıktan sonra 1 ayın var.

yeniden açılıyor diye biliyorum ama garanti olsun diye kayıt ettirene kadar açmayabilirsin.

bir de bu hafta telefonuma gelen uyarı mesajından anladığıma göre artık 1 hafta içinde kaydettirilmezse kapanıyor.

1. amerika'da yaptım 2 stajımı da

2. iyi para kazandım, ister istemez dile katkısı da baya olmuştur

3. bir yakınım aracılığıyla, çalıştığı şirkette yaptım

1. Hırvatistan,
2. Dil açısından faydalı oldu,
3. Kendim iletişime geçtim.

-almanya (mercedes)
-epey oldu hem almanca ogrendim hem calisma sartlarini insan iliskilerini kültürü vs. vs.
-kendim buldum

1- Portekiz.
2- Faydası oldu, hani bir klişe var ya Avrupa'da insana değer veriliyor diye, işte o klişeyi gözlerimle gördüm, herkesin birbirine, haklarına, her şeye saygısı var. Profesyonel açıdan da faydası oldu.
3- AIESEC

1- ingiltere.
2- uckac'ın dediği gibi + eğer yeni mezun biri olarak yurtdışında çalışmak istiyorsan cv'inde sadece türkiye'de yapılmış stajla iş bulabilme olasılığın sıfıra yakın.
3- ingiltere temelli iş bulma sitelerine sürekli bakarak ve bir sürü başvuru yaparak buldum.

almanya.
muhteşem oldu, para bile biriktirdim. kariyerimin büyük kısmını ona borçlu olacağım gelecekte.
ilanları takip ettim, açık ilanlarla iletişime geçtim.

Ben yurtdisinda staj yapmadim ama yurtdisinda calisiyorum. Cevremdeki Turklere baktigimda buyuk cogunlugu yurtdisinda staj yapip hem o sayede edindikleri baglantilar hem de cv'deki yurtdisi deneyimi sayesinde simdi yurtdisinda calisiyorlar.

Ama tabi yurtdisinda staj yaparsan artik hayat sana guzel denilemez, o senin caliskanlik ve sosyal becerilerine bakiyor gene sonunda.

iphone ile uçağa binmek illegal bir şey değil ki. 2 tane iphone ile uçağa binince kimse sana bir şey demez. bana amerikadan ipod getiren kişinin kim bilir bavulunda daha ne applelar vardı.

belli bir miktara izin var zaten ama sen bavul ticareti gibi bi bavul dolusu apple getirirsen dur bakalım derler son zamanlarda iş bu noktaya ulaşmıştı,

Sanırım 2 tane yanında getirmene izin veriliyordu.

hosteslerin adı çıkmış da ondan. uçakta bir anda 200 kişi inince yiyorsa hepsini arasınlar, olay çıkar.

gümrük kontrolü rastgele yapılmaktadır. yoldan geçenleri "gel abi bi bakalım" diye çevirirler. uçak başına 1-2 kişiyi geçmez. tabii ki bu saat, eleman yoğunluğu ve uçağın geldiği ülkeye göre değişir.

avrupa'dan gelip de aranmış kimse görmedim ben.

uc tane asagiya verdigin bavula, iki tane el cantana, bir tane de cebine.

etti mi alti.

denendi- onaylandi.

bende getirdim ve getirtim birkac tane. 2 yi gecmeyince sorun olmuyor. fakat daha önce sabiha gökçende gelişte esyalarımızı x raydan gecirmiyorduk. fakat simdi cıkıs kapılarına x ray koymuslar.

@carnicero, dün londra'dan izmir'e indim ve uçaktan inen yüzlerce kişiyi sıraya sokarak herkesin bavulundan el ve laptop çantasına kadar her şeyini teker teker x-ray'den geçirdiler, 45 dakika sürdü. yani bu aralar gerçekten var böyle bir şey.

soruya dönersek böyle sıkı bir aramadan geçmeme ve çantamda aynı model üç tane blackberry olmasına rağmen kimse bir şey demedi. iphone'a özellikle takılıyorlarsa bilemem ama diğer yolcularda da bir sorun çıktığını görmedim.

iskoçya'ya geçebilirsin.

londra'da yaşıyorum, aklına takılan varsa sor.

ve mutlaka south bank'i bi gez :) londra dışı en mutlaka görülesi şehirler bence bath ve canterbury. ikisi de günübirlik gitmeye uygun.

londra'ya neden tatile gidilir hala anlamış değilim. bir bok yok hocam londra'da. sen gel vazgeç bu işten. insanlar londra'ya gitmeyi bir prestij zannediyorlar. bu mallara uyma.

iskandinav ülkelerine git daha iyi.

ben zevk alarak içiyorum, ağzımda 5-6 saniye bekletiyorum mesela bazen. en sevdiğim bira da tuborg gold.

benim de hosuma gitmiyor. mariachinin limonlusu mu ne vardi bi o hosuma gitmisti.

yaz aylarında sıcak havalarda zevk alarak içiyorum.Ama kışın soğukta hiç gitmiyor.

göbek yapmasa nasıl içerim belli değil,o derece seviyorum

yaz kış kırmızı tuborg içiyorum. ama yazın daha keyifli oluyor tabi.

özellikle karnım acıktıysa ve biranın yanında iyi gidicek bişeyler varsa daha güzel içiliyor.

tuborg green vardı bi zamanlar, içtiğim en güzel biralardan biriydi.

carlsberg, tuborg fıçı vb biraları gayet de tat alarak içiyorum, ama bi efes tombuldan 2 yudum alsam kusarım anında, öyle de garip bişey bira.

bende ıgrenerek ıcıyorum

güneş tepede olacak, bardağın üstünde damlacıklar o zaman harika olur.

üç efes ekstradan sonra ancak biraz iyi olabiliyor. en iyisi rakı bana göre ama biraya mecbur kalıyorum :)

Bomonti ve Foster ın şişesini zvkle içiyorum. Geri kalanlar leş

Yaz kış fark etmiyor, her zaman zevk alarak içiyorum.

Zevk alarak bira içen var mı?
Var.

Lanet diyeceksem, küfür edeceksem, berbat diyeceksem niye içeyim lan o zaman? Manyak mıyım ben?

Bence bira muhteşem bir içecek. Bıkmadan, usanmadan yaz-kış içebilirim o derece seviyorum bu mereti.

Marka olarak Tuborg Gold ve Carlsberg damak tadıma uyar, Efes sevmem.

orgazm gibi bişey benim için. bira içemediğim ama canımın çektiği durumlarda eti burçak bir nebze tahıl ihtiyacımı karşılıyor.

aşırı tokken ne kadar kötüyse, aşırı açken o kadar mükemmel.

yanlış sularda yüzmüş olabilrsin. birde weissbier denilen buğday birasını dene.

(bkz: franziskaner)
(bkz: augustiner)

Efes'i beğenmiyorum. Tadı kötü. Becks'in tadına ise ayrı hastayım cidden. Ha mesela Guinness var. Ekmek gibi bira benim için. Canım nasıl arada çikolata çekioyrsa Guinness de çekiyor öyle güzel. Mariachi limonlu da fena değildir bak. Onun tadı da çok lezzetli.

sana boş lakırdı değil çözüm sunuyorum sevgili kardeşim.

doritos yala. 4 saat su içme. sonra buz gibi bira. lık lık lık. oy. bu şekil zevk almayı öğrenirsin. yoksa kim zevk alabilir ki? hepimizin ensesinden bastırıyorlar.

deli gibi manyak gibi bira içen arkadaşlarım var. efesçi hem de biri. yaz kış, sabah akşam demeden bira içiyorlar. taksiye bira ile bindiğine şahitim birinin.

siz bence votkaya takılın. bira içmek zorunda değilsiniz ya.

birayı sevmem ama bomontiyi denedim beğendim.

buz gibi belçika biraları dışında zevk alarak bira içtiğim olmadı.

bayatından bile zevk alırdım. tarif edemeyeceğim kadar seviyorum birayı.

ilk bardak ilaç gibi sonrası hamallık..

ben de hayvan gibi zevk alıyorum valla.ama zevk meselesi,bi arkadaşım var aynı senin gibi suratını ekşitip seri küfür ediyo içerken.

bira sevmiyorsunuz demekki, ne diye içiyorsunuz o zaman yav?

vodka iç, rakı iç, şarap iç ne bileyim.

Gayet severek içiyorum.

Hiçbir içkinin içimi tatlı değildirki.

hep küfrediyorsan niye ısrarla içiyorsun anlamadım.

Bomonti içiyorum ben. yoklukta Efes'in gideri var. Tuborg sevmiyorum.
bir de Leffe bulmuştum bir yerde (Belçika birası) tadı damağımda kaldı.

keyif alarak içiyorum yani. almasam içmezdim. hakkaten insanların tadını sevmediği şeyi ısrarla içmesini anlamıyorum.

1- arkadaşlarınız geldiğinde sizin arada bir, aşırıya kaçmadan gürültü yapmanız normal.
2- ev arkadaşınızın bundan rahatsız olması da normal.

sonuç: hata yapmışsınız ve birbirinizi yeterince iyi tanımadan ve ev arkadaşlığınızla ilgili bazı kuralları koymadan beraber eve çıkmışsınız. pek yürümez gibi.

ev arkadaşım eve arkadaşlarını çağırıp gürültü yaptığında ben de çok rahatsız oluyorum, aynı sebepten biriyle paylaştığım eve sevgilimi de davet etmem. kendi sevgilisi her gün sizin evinizdeyken bu kadar ters davranıp "parayı masaya koy" gibi triplere girmesini garip buldum açıkçası.

bence ilk fırsatta yeni biriyle eve çıkmaya bak. ve nesilsiz'in dediği gibi tanımadan, başta kural koymadan çıkma.

bana böyle birşey hakkında konuşmak bile çok utanç verici geliyor. Hiç tanımıyordum. Çok ihtiyacım olduğu için direk çıktım. Parayı masaya koy dediğinde elim havada kaldı çok kırıldım. Artık onunla aynı yerde bile durmak istemiyorum... Bilmiyorum ne demeliyim?

benzer durumdayım 2 haftadır konusmuyoruz ev arkadasımla .. eve gelen misafirim gürültü dahi yapmadığı halde bizim eleman yabancı istemiyorum tarzı sozler soyledi .. muhtemelen konustugumuzda evden ayrılıcam..

en temizi hakikaten tanıdığın ve anlaştığın insanlarla eve çıkmakmış.. 11 yıldır istanbulda yaşarım onlarca farklı kişi ile aynı evde yaşadım bu denli malına rastlamamıştım.. benim açımdan yapılacak bişey yok , elemanın düzelme umudu da yok o yüzden ben farklı bir eve taşınacağım..

senin için umut var en azından bi konuş elemanla baktın dandun diyo siktiret ayrıl başka eve..

@kennym gerçekten nasıl konuşayım bilmiyorum. ne konuşulur ki? Sen bunu yaptın ben bunu yaptım mı diyeceğiz?

yoo evde eşit haklarınızın oldugunu , arada sırada senın de eglenmeye arkadaslarının gelmesıne ıhtıyac duyacagınızı belırt. gurultu ıse esas problem onun da kız arkadasının geldıgı zaman gurultu oldugunu bundan senın sıkayetcı olmadıgını soyle..

he gurultuden rahatsız oluyorsa da yapacak bısey yok aga .. omrun boyunca evde sessız tavsan gıbı yasayamayacagına gore iyi o zaman ayrılıyorum dersın olur bıter..

bu esas kız bastanda konusmustum benım arkadaslarım gelır dıye odanda oldugunuz surece sorun yok demıstı.. aksam gelınce konuscam artık...

gözün korkmasın, gerilmeden, düzgünce otur anlat düşündüklerini. ama seni -parayı masaya koy muhabbetinde olduğu gibi- gereksiz terslemesine de izin verme, sakince hareketlerinin rahatsız edici olduğunu söyleyebilirsin mesela.

haklı olabilir. şöyle ki eğer ev arkadaşlığı konusunda tecrübeliyse baştan tavır konulmadığında neler olduğunu çok iyi bilen birisidir belki. yani gıcık birisi de olabilir, böyle birisi de.

Umarım ikimizde kırılmadan konuşabiliriz. Bende söylemeye karar verdim tüm düşündüklerimi bakalım..

açıkça "şunu şunu yapman bana böyle hissettirdi" diye söylemek iyi bir karar bence, insanlar birbirlerinin yaptığı şeylere sinir olabilirler ama kimsenin başkasını böyle kendi evinde huzursuz etmeye hakkı yok.

a. you look dashing in this mantailored suit. gibi, sıfat olarak. bunlara çalışmak için bol bol okumalısın, soru çözmelisin. kelime hafızanı geliştirecek işler...

aha yaktım soruyu :D ibretlik kalsın silmiyorum.

kediebesi cevap olarak dashed diyor maalesef onu yazmayı unuttum:(

ikinci soru icin b diyorum
oburleri kulaga iyi gelmiyor.

showed çünkü 'it's time you/i...' kalıbı geçmiş zamanla kullanılır.

www.phrasemix.com

birinci soru icin orjinal cumle su:
Dashing in man-tailored shirts, jackets and slacks, Earhart became an icon of the rapidly evolving new woman who sought self-definition and fulfillment outside the home

sallamayın gençler.

1.si dashed çünkü orada participle kullanıyoruz.

2.si It's time bir kalıptır ve past simple'la kullanılır.

İlk sorudaki konu reduction of adverbial clauses diye geçiyor. bunun yanında reduction konusunun relative clauses için olanına çalışmak da kpds ve benzeri testlerde işe yarıyor.
2. soru için de slackerbitch +1

olur olmasına da mesela bence altına o tarz bi pantolon giyme.yani kadife.ha illa kadife giycem diyosan daha açık renklerde,mesela camel rengi ince fitilli skinny kalıp bi kadife giy.

bence güzel olur.
skinny olursa daha da güzel olur.

izmir köfte yap

oyle cok meshur izmir yemekleri yoktur. hani akcaabat kofte , kayseri manti gibi.

ama izmir damak tadina has yiyecekler vardir ki misal; deniz borulcesi...piyuvvv.

kalamar falan bisiler.

zeytin yagli sarma.

rokali bir salata.

yani ege lezzetleridir bunlar. gideri vardir.

not: bornova'liyim.

edit: meze olarak pilaki ya da kopoglu da yapilabilir. ama eger deniz borulcesi yapilabilecekse hic durulmasin yapilsin derim.

harrage +1

izmirli biri olarak bunlara ek aklıma bir de kabak çiçeği dolması geliyor.

fava.

izmir yemeği olarak aklıma ilk ve tek enginar geliyo. o da bahar aylarında bulunuyo, konservesi var ama pek tatmin edici olacağını sanmıyorum.

zeytinyağlı yemekler. kuru pilav filan işte :D

Benim oglum demez. :)

etek giydirip gülerim.

geneleve götürürdüm, çoğu kez işe yarar sorun eğer özgüvenden vs. kaynaklanıyorsa, bende yaramadı o ayrı.

bana bunu söyleyebilecek kadar rahat yetiştirdiğim için kendime kızarım herhalde.

saygıyla karşılarım.

kendim de geyim. gay bara gidip milli yaparım heralde.

gay olmasaydım ve şimdiki gibi düzgün, yani açıkfikirli biri olsaydım, gerici bi gerizekalı olmasaydım tabi ki destek olur, karşılaşacağı zorluklara karşı yardımcı olacağımı söylerdim. başka napılabilir ki?

oturur ağlarım.

birlikte gay bara giderdik.

Seçiminin nedenini sorarım yargılamadan. En nihayetinde söyledikleriyle tartarım biraz da ne kadar ciddi olduğunu öğrenmek için. Bir de duyarlı bi anne baba olabilmişsek anlarız önceden, geriye de saygı duymak kalır zaten.

Hiçbir şey yapmazdım.
Ne yapmam gerekirdi?
Heteroseksüel olanlar söylüyor mu "Anne, baba ben heteroseksüelim!" diye?
Heteroseksüel-homoseksüel-biseksüel olarak değil de normal/anormal olarak bakan kişilerin bir tepkisi oluyor herhalde.

kari dolu bi eve kapatirim birkac gun. karilara da tembihlerim o sikmezse siz bunu sikin diye. ise yarar bence.

once konusurum olmadı tedavı ettırıım. ıllakı olmaya devam edecekse tercihine saygı gosterırım. araya bıraz mesafe koyarım. ama kesınlıkle ılıskıyı kesmem.

konuyla biraz alakasız ama bugün kulağım delik olmadığı halde kız kardeşim sırf espri olsun diye gayet gülerek falan, anneme "abim kulağını deldirmiş anneeaae" dedi. annem bi hışımla kalktı ve kulağımı kontrol etmeye çalıştı.sonrada "sana hakkımı helal etmem öyle birşey yaparsan" dedi. tahmin edemiyorum ben öyle birşey söylesem ne olur.

cocugum gay olduğunu söylerse sikerim. sonra da sorarım "lan ibne nooldu? nasılmış, hangimiz daha modernmişiz?" derim.

doğal görülen heteroseksüel ilişkilerin bile suyu çıkmışken, insanların birbirlerine türlü türlü oyunlarla içtenlikten uzak ilişkiler yaşadıkları bir zamanda çocuğum gay olduğunu söylese çok kötü hissetmezdim. Zaten birileri kalbini kıracak ya da o birilerinin kalbini kıracak ne fark eder heteroseksüel ya da homoseksüel oluşu. Sadece farklılıklara zerre kadar anlayışı olmayan atgözlüklü bir toplumda doğmuş olduğu için şanssız olduğunu düşünüp üzülürdüm. Yurtdışında yaşabilmesi için uygun koşullar sağlamaya çalışırdım. Toplumun üzerinde yaratacağı baskının etkilerinin azalması ve kendini değersiz hissetmemesi için elimden geleni yapardım.

"Neden bunu tercih ettiğini sorarım" diyen de var, "bunu söyleyebilecek kadar rahat yetiştirdiğim kendime kızarım" diyen de. Size inanamıyorum. Sadece birkaç saniyeliğine onun gözünden anlatmaya çalışayım size durumu. Zamanınız varsa okuyun. Erkekten bahsettiğiniz için erkek çocuğu örneğini vereceğim, kadın olduğum hâlde.

Baba olacağınızı öğreniniz, "sağlıklı olsun da cinsiyeti önemli değil" diyorsunuz ama içten içe "ulan şöyle aslan gibi bir oğlan doğsa ne güzel" diyorsunuz. Bunun için size kızmıyorum, böyle yetiştirildik çünkü.

Doğuma birkaç ay kala odası hazırlanmış, odanın her yeri mavi çünkü çocuk erkek olacak. Erkek bebeğin rengi mavidir. Başka renk düşünülebilir mi hiç?

Eşiniz doğum yaptı, akrabalar konu komşu geliyor hayırlamaya. Sizde bir böbürlenme ki sormayın: "Erkek adamın erkek evladı olur!" Ultrasondan pipisini görüp resmini çekmenizi saymıyorum bile. Aynı şekilde gelenlere gösteriliyor canlı canlı, sünnetini sorsak zaten "erkek oluyor" ya hani, bayram havasında geçiyor.

Fark ettiyseniz duruma hiç çocuğun gözünden bakmadık. Söyleyeyim onun ne düşüdüğünü. Siz "ulan büyüyünce kaç kızın canını yakacaksın" dediğinizde o içten içe "bu işte bir tuhaflık var" diyor. Çünkü o Ahmet'i ya da Mehmet'i görünce mutlu oluyor, o zaman kalbi yerinden çıkacak kadar hızlı atıyor.

Bu sizin suçunuz değil. Bu onun suçu değil. Çünkü bu suç değil. O böyle doğdu ve bunda hiçbir yanlışlık yok. Bu erkekliğinize ya da onun erkekliğine gelen bir zarar değil. Çünkü erkeklik cinsel organda değil, yürektedir. O bunu biliyor ve tek isteği sizin de bilmeniz.

Babasına, size, o kadar çok söylemek istiyor ki hayal bile edemezsiniz. Bu hayatta tek istediği şey sizin gözünüzün içine bakıp "baba ben gayim" dediğinde ona tek şey söylemeden sımsıkı sarılmaz. Emin olun, şüphe duymayın, hayatta bundan daha çok istediği tek şey bile yok. Tek şey.

Aile, içindeki bireylerin birbirini her ne olursa olsun sevdiği yerdir. O bunun gerçek olduğuna inanmak istiyor. O kadar fırsat kolluyor ki söylemek için. Ağzınızdan çıkan her kelimeye o kadar çok dikkat ediyor ki farkına varmanız imkansız. Televizyonda birini görüp "top" diye dalga geçtikten sonra odasına gidip o kadar çok ağlıyor ki. Ve en kötüsü "neden" diye soracak olursanız verecek cevabı olmadığı için bu ağlama işlemini sessizce yapıyor. Sessizce ağlamak ağlamaların en fenasıdır. Kendini öldürmeyi düşünüyor çünkü o babasının gurur kaynağı olacakken babasının yüz karası olmayı kendine yediremiyor. Kendine değil, babasına yediremiyor. Sırf size laf gelmesin diye susuyor belki de. Ama için de küçücük bir umut var. Bu umut o kadar küçük ama o kadar güçlü ki her gece ona tek şeyin hayalini kurduruyor. Onu eşcinsel hâlde sevdiğiniz bir hayatın hayalini. Onu, "o" olduğu için sevdiğiniz bir hayatın hayali. Ona sıkıca sarılıp, ona ve size laf edeceklere "ben oğlumla gurur duyuyorum, gidin önce kendi pisliklerinize bakın" diye cevap vermenizin hayalini kuruyor. İnanın bundan daha çok istediği bir hayali yok ve bu hayali oğlunuza verecek tek insan sizsiniz.

Oğlunuz hasta değil, bunu tercih etmedi/böyle doğdu ve tek istediği onu böyle sevmeniz. Belki gün gelecek size söyleyecek ya da siz şüpheleneceksiniz. Lütfen sadece bir saniyeliğine bu okuduklarınızı aklınıza getirin ve ona nasıl davranacağınız kararını öyle verin.

(bkz: megabus)
(bkz: eurolines)

Tek alternatifin tren degil. Otobus kullanabilirsin. Suraya bak: eurolines.com Su an 49 ile 54 Euro arasinda biletler var.

www.covoiturage.fr paris-amsterdam.

ortak araba sitelerini deneyin, ama genelde en çok ilan bunda var.
uçaklara baktınız mı? bi de otobüslere? otobüslerle 9euroya bile gideviliyorsunuz ama bi hafta sonrası için mümkün değil tabi.

aa, ben avrupa'da da, turkiye'de ki gibi sehirlerarasi yolculuklarda otobus kullanildigini bilmiyordum. hemen eurolines'e ve dahinnotha'nin dedigi siteye bakayim en iyisi. cok tesekkur ederim.

uçakla trenden daha ucuz olabilir.

otobüs işine girmeni hiç tavsiye etmem. çok uzun sürüyor, otobüsler türkiye'deki gibi değil çok rahatsız, işkence gibi oluyor.

ucak icin skyscanner.com'a goz at. Otobusler slackerbitch'in soyledigi gibi cok konforlu degil ama cekilmez bir yolculuk da degil.

kindle'ın en ucuz olanı. bence paperwhite gereksiz, aynen dediğin gibi olur da karanlık yerde okuyacağın tutarsa ışık açarsın. ikisini de kullandım, paperwhite için bence 120 dolar vermeye gerek yok diğeri gayet aynı işi görürken.

nook hiç kullanmadığımdan karşılaştıramıyorum ama kindle için en ufak bir eleştirim yok.

iki artısı varmış

daha hızlı sayfa çeviriyormuş işlemci biraz daha atak sanırım yani sayfayı hızlı çeviriyor baksana :)

diğeri ışık.

kafayı yemekle ne alakası var? depresyon bir hastalık, tedavisini alıyor olmak da ayıp değil. başka hastalık için ilac alan adamdan farkı yok. niye saklasın?

Depresyon biraz da insanın kendisiyle alakalı değil midir? haklı olabilirsin ama beni sormak istediğim daha farklı bir soru. Sana haksızsın demiyorum sakın yanlış anlama.

yaygınlaşınca normalleşti.

insanın kendisiyle ilgili olan moral bozukluğu, bunalım gibi duygu durumları. depresyon ise beyin kimyasallarıyla ilgili bir durum.

e ona bakarsan eskiden psikologlara deli doktoru deniyordu. bu tarz şeyleri aşmamız güzel ama ben depresyondayım, ilaç kullanıyorum şeklinde hava atmaya çalışan gereksiz insanlarda yok değil.

mide rahatsızlığı da sonuçta kendinle alakalı ,beslenmene dikkat etmezsen midende sorun olabilir vs.

Birçok hastalık yaşam stilin sonucu ortaya çıkar , depresyon da öyle

Depresyondakiler.

depresyon insanın kendisiyle alakalı değil, tamamen biyolojik bir şey ve insanlar bu yüzden ilaç tedavisi görüyorlar. saklanacak bir şey değil. ama antidepresanların ihtiyacı olmayan insanlara da yazıldığını ve bu insanların bazılarının antidepresan kullanmayı 'cool' bir şey saydığını ve bu yüzden reklamını yaptığını düşünmüyor değilim.

Anti-Depresan denilen hapları bizim ülkemizde şeker, bonibon, m&m niyetine tüketiyorlar. Doktorlar da tükettiriyor.

Amerikalı iki tane profesör psikiyatrist ile tanışıp muhabbet etme fırsatı bulduğumda bizdeki durumu duyunca dehşete düşmüşlerdi. "İlaçla tedavi önereceğim tek durum var o da hastanın intihar eğilimi varsa o zaman antidepresan verebiliriz" demişti.

İlaç firmalarının çalışmaları neticesinde bizde "ay ne var canım herkeşler kullanıyo artık" diyerek normalleştirildi. Yemişim lan antidepresanı.

antidepresan kullananların rahatça söyleyebilmeleri lazım, ama asıl rahatça söyleyenler genelde alakasız, tikky tipler.

ingilizce yazacağını varsayarsak:

başvurunu görecek kişinin adını biliyorsan 'dear mr/ms' bilmem ne, bilmiyorsan 'dear sir/madam',

bilmem ne sitesinde gördüğüm şu şu pozisyona başvurmak için yazıyorum. bu pozisyona şu nedenle başvurmak istiyorum. ingiliz konsolosluğunu tercih etme nedenim ise şu.

bu işe cuk oturacak deneyim ve skill'lere sahip olduğuma inanıyorum (bu paragrafta yaptığın gönüllülük ve stajlardan ve eski işlerinden bahsederek işin person specification bölümünde istenen koşullara sahip olduğunu göstermen gerekiyor).

şu şu tarihte işe başlayabilirim ve görüşme için müsaitim.

eğer hitap ettiğin kişinin adını biliyorsan 'yours sincerely', bilmiyorsan 'yours faithfully',
adın soyadın

ingiltere'de kullanılan standart covering letter aşağı yukarı bu. istersen kendi iş başvurularımda kullandığım örneklerin birini gönderebilirim.

ben olsam bu tariften susamı çıkarırım sonra keyfime bakarım.

remoulade mayonezli bir sos. bir de üstüne hardal sos = gereksiz kalori.

onların yerine daha light bir sos isteyebilirsin.

sos istemeyin salatanıza. soslar acayip kalori yuvası

urun yola ciktiysa iade icin urunu de gondermeniz gerekir.. bunun icin de urune ulasmaniz gerekiyor diye duz mantik yurutuyorum..

iptal edemezsin. satıcı geri gönderim kabul ediyorsa gelince geri gönderirsin. etmiyorsa dispute açman gerekir, kargo şirketini beğenmemek de dispute açma gerekçesi değil.

edit: eğer satıcı açık artırmada belirttiğinden farklı bir kargo şirketi kullandıysa ve bu yüzden ödeyeceğin gümrük vergisi miktarı değişecekse o gerekçeyle dispute açabilirsin.

onu baştan soraydın ya be abim.

ptt ile anlaşması yoksa bu ürün türkiye gümrüklerinde içeri alınmadan geri yollanacaktır demek olmuyor mu, eğer öyleyse ürün satıcıya geri ulaşınca paranı iade alabilirsin.
bir de paypal da 30 gün içinde mi ne dispute açabiliyordun olmadı onu yap

ptt ile anlaşma yoksa gümrükten geri dönmüyor ama özel kargo şirketlerinin aldığı gümrük işlem bedeli ptt'ninkinden daha fazla diye biliyorum.

dispute süresi 45 gün. eğer satıcı önceden belirttiği şirketi kullandıysa dispute gerekçesi yok.

aldığım ürün amazon kindle için case. kargo ayrıntılarında Standard Int'l Shipping yazıyordu. ben nerden bileyim böyle bir servisle göndereceğini.

postclubusa 'da sorgulama yaptığımda "FLOWN AS BOOKED" olarak gözüküyor. heralde hala abd sınırları içirisinde.

şimdi direkt paypaldan dispute açsam bu kargo şirketi benim ülkemde geçmiyor desem olur mu?

kindle kılıfı ise gümrük vergilik bir durumu yok o zaman.

türkiye'de geçmeme durumu ne anlamadım, ilk kez duyuyorum böyle bir şey. adam gönderdiğinden başka bir kargo şirketi de belirtmemiş açık artırmada, şu anda dispute açılacak bir gerekçe yok. eğer gerçekten bu şirketle gönderilen ürünlerin geri dönme durumu varsa geri döner ve elime ulaşmadı gerekçesiyle paypal'dan dispute açabilirsin.

@slackerbitch

sorun şu ki adamın gönderdiği kargo şirketi türkiye'de geçerli değil. fedex, tarzı global bir servis değil.

eya ptt ile anlaşmalı bir kargo şirketi olsa sorun yok da ürün türkiye'ye kadar gelecek. ondan sonra ptt ile anlaşması olmadığı ne olacağı belirsiz.

flown as booked : rezervasyon yapıldığı gibi uçmuş demek.

kindle case bile olsa gümrük vergisi olmasa bile fedex, dhl bilmem ne ile gelicektir o, o postclubusa'in türkiyedeki acentası kimse o işte. ben de o şirketin yerinde olsam gider ordino açarım bilmem ne açarım sonuçta yurt dışından ürün sokuyosun. beyanname cart curt vs.

bu postclubusa diye nerede yazıyor? benim Standard Int'l Shipping yazan ürünlerim geldi de gayet?

satıcı değişik bir takip kodu verdi.dedim bu ptt de çıkmıyor. postclubusa linkini attı

valla en basitinden üzerine şu şu için verilmiştir yazıp adını soyadını yazıp imzanı çakabilirsin.

benim aklıma bu geldi.

Amerika'da bu fotokopi işleri bizde büyütüldüğü kadar ciddi değildir. Orada kimse fotokopi ile işlem yapmaz. Sosyal güvenlik numarası ya da pasaport orijinali olmadan birçok şey yapılamaz zaten.

Vermende sıkıntı yok.

londrada da istiyorlar.

ustune tarafımdan evsahibi şuna verilmiştir. tek başına kullanılamaz yaz imzala.

üstüne bir şey yazmana gerek dahi yok, standart bir uygulama bu. bir şey olmaz.