yıllarca mod, rba,rta,rda ve türlü likitlerle günümü gün ettim. fakat sonunda pod'a geçtim. hem pratik hem de çok yer kaplamıyor.

mtl yapacaksanız zaten çift pile hiç ihtiyacınız yok. 1.0 - 1.2 ohm'larda hatta ato'ya gore 1.3 lerde soguk/serin buhar ile mtl yapmanız gerekir. bu dirençlerden düşüğü zaten pile çok yüklenir.

cihazlar eğer built-in atomizer ile gelmiyorsa üstüne ne takarsanız o olur. hava kanalı çok geniş değilse hatta atomizerler için de aynısı söylenebilir.

mod olarak kesinlikle dahili batarya almamanızı öneririm. günün sonunda ömürleri cihazla birlikte bitiyor.

pico plus hala iyi bir seçenek. onun haricinde mtl yapacaksanız zaten wattage ayarı ve ısı kontrolü olmasına dikkatle; bir çok üreticiyi tercih edebilirsiniz. ben olsam smok'dan uzak dururdum.

vaporesso, pod için de voopoo veya uwell.

forum olarak tr'de bu işin konsolide olduğu yer esfvape, alternatif türkçe kaynak bilmiyorum. esfvape iyidir

Salt nikotine geçmek isterseniz Smok Novo 4 ve muadillerine bakabilirsiniz. Şarjı en az 2 gün gidiyor, likit haznesi 2ml ama bir günü rahat çıkarıyor.

çok teşekkürler yanıtlar için.
sevgiler saygılar.

ben işin şu kısmını atlamışım @kobretti

"cihazlar eğer built-in atomizer ile gelmiyorsa üstüne ne takarsanız o olur. hava kanalı çok geniş değilse hatta atomizerler için de aynısı söylenebilir."

teşekkürler.

@kimlanbu

saol dostum. yedek cihaz olarak pod alacam. bunu araştırayım.

Bende cok genel konusmusum. Aslında piyasada yaygın olan 510 Tip connector'lu atomizer'ler bir cok box moda uyum saglar. o yuzden seceneginiz yuzlerce oluyor.

ne demek.

Sysprep
komutunu araştırın

sağolasın.

bu arada buna benzer bir durumla ilgili 7 sene önce yine bir başlık açmışım. sanırım çevreye kayıtsız kalamadığım için tekerrür etmesi kaçınılmazdı.

ne kadar yavru?
annesi olmadığı için korkuyor olabilir.
eğer bir aylık olacak kadar küçükse çişini falan yaptırmanız lazım ama kendi kendine mama ve su yiyip içebildiğine göre iki aylık vardır en az.
bunu göz önünde bulundurarak yazıyorum.

bir şeyden korkmuştur.
belki köpek kovaladı, belki bir insan bir şey yapmaya kalktı ya da o öyle zannetti.

dolabın arkasından çıkması için zorlamayın.
üç gün de oradan çıkmayabilir, hiç ısrarcı olmayın.
sadece yaşayıp yaşamadığına bakın, yani sıkışmasın.
onun dışında üç gün yemek yemeyip ölmez merak etmeyin.
kendiliğinden alışır, siz zorlarsanız daha çok korkar.
yokmuş gibi davranacaksınız.

1-2 aylık sanırım.
çıkması için zorlamayı hiç düşünmedim. kendi kendine sıkışabileceğini hesaba katmadım ama siz bunu belirtince dolabı çektim baktım yok. yatağın altına falan girmiş olmalı. tek derdim artık zihinsel olarak ne yaşadıysa onu atlatamayıp yemeden içmeden kesilmesi.beklemekten başka yapacak bir şey yok. teşekkürler.

youtube dan anne kedi sesi açın geliyorlar, bu arada tick de koyun mesajlara cevap olduysa.

sahiplendirdiğim bir kedi vardı çok benzer. mutfak dolabının arkasına kaçmıştı, çıkmıyordu. mama, su ve kumunu kaçtığı deliğin yanına koyduk ve kendi haline bıraktık. kimse yokken mama yemiş, çişini yapmış kuma. 2 gün kendi haline bıraktık, daha çok görünmeye başladı. 4. gün kucağımızda uyuyordu:) tamamen güven meselesi. yavaş yavaş alışacak size. sabırlı olmanız gerekiyor.

C1 hücresine aşağıdaki formülü yaz sonra aşağı çek.

=EĞER(EĞERSAY(A:A;B1)<>0;"var";"yok")

allah razı olsun himet dayım.

bence ekşi sözlükteki arama url'si şu:
eksisozluk.com

teşekkür ederim sizlere.

eklenti için örneğin sözlüğün arama kutucuğu url sinin sonuna %s yazmamız gerekiyormuş ki seçtiğimiz texti aratsın.

www.google.fr/search?q=%s

gibi

evet sonunda firefox'un tek düzgün muadili olarak ben de bunu keşfettim, üzerinde ayarlamalar yapıyordum.

pardon benimkisi buydu.

chrome.google.com

hicbir hucre kendini referans gösteremez.

Formülle yapılamaz, ancak makro yoluyla olur bu dediğin.

veri girildiğinde zaten formülü silmiş olursunuz. öyle bir şey olabileceğini sanmıyorum. formüle edilecek veri sayfada görünmesin gibi bir amacınız varsa onları b sütununa yazıp a sütünunda değer elde edin. b sütunun yazı rengini de beyaz yapın ya da formüle edilecek değeri ekranda görünmeyen bir sütuna girin. da sütunu gibi.

cevaplar için teşekkürler.
işimde kullandığım program tabloyu excele dökerken formüllü hücrelere döksün ve veriler kendiliğinden değişsin istemiştim, bu yüzden sordum. makroyu araştırmakla birlikte, son kertede veri gizleme taktiğini kullanayım o halde.

merak etme unutmamıştır. istediğin gibi arayabilirsin. hatta araman hoş olur.

arayıp hatırlatmayayım düşüncesinin yanlış olduğunu bir kaç kez deneyimledim. aramak daha iyi karşılanıyor.

Aranmali bence

böyle bir örnekte hissedilen sıkıntı sizin halen orada çalışıyor olmanızdan kaynaklanıyor.iletişim kurduğunuz taktirde her iki tarafın aklında "seçilmiş kişi ile seçilmemiş kişi konuşuyor" olgusu belirecek. erdemli bir insan da bundan rahatsızlık duyar zaten. tavsiyem eylemsiz kalmamanız yönünde olurdu. iş yerinin personel değerlendirme kriterlerine bok atarak aramanız kötünün iyisidir bana göre.

Elbette araman daha iyi olur.

aranızx iyiyse arayın. bu dönemlerde destek olmak iyidir. ama kötüyse aramanız pek iyi olmaz.

shazam bulamadı.

ya bazen bulmuyor bazen 10 tane buluyor ama yanlış çıkıyor. bu programları çözemedim ben ya. bulamicam heralde bunu :(

bende şöyle bir sonuç verdi ama ilgili eserde belirttiğiniz piyano pasajı yok.

LeProphète - Acte IV : Marche

amazondaki derleme albüm şu sayfada;

www.amazon.com

belki bunun içerisindeki bir eserin içinde olabilir.

bayağı güzelmiş ama içindeki şarkılar.

Geçmiş olsun yoktur benim diyen yalan söyler inanma. Sende daha fazla batma bırak

ben de oynuyorum düşük oranlı banko maçlara yüksek paralar basıyorum genelde.

diğer türlü tutturduğunu iddia edenler genelde yalan söylüyor.

sunu unutmamak lazim, her zaman kasa kazanir

düzenli gelir elde edenler tahminen yüzde 5'i geçmez. aldığı ile verdiği ucu ucuna olanlar da 30 u geçmez diye düşünüyorum.
yalnız burada dikkat çekilecek nokta bu bahsettiğin psikoloji sanırım. kasanın beslendiği en önemli zaaflardan biri "zarardayım, hazmedemiyorum, verdiğimi çıkarayım sonra bırakırım" zihniyetidir. zarara girdiğini kabullen, bunu da daha büyük zararlar yaşamamak için 50 lirayla satın aldığın bir ders olarak kabul et. yoksa daha da batarsın.

tanıdıklarım batıyor. oyunların planlı/ayarlı olduklarını bile bile oynuyorlar.
ama kendilerine güvenleri çok :) bana bir şey olmaz kafasındalar. sonra birbirlerinden borç isterler.
geminin yarısı battığı halde dümeni bırakmayan kaptan edasında rotalarına devam ediyorlar. oldukça azimliler yani...

bende böyle yaptım..iddia da olmadı bets10 da casinolara girdim 200tl yatırdım 4bintl yaptım onu da 10bin yaparım dedim son kuruşa kadar kaybettim...sonra da bıraktım. daha da yok yolda bulmadım parayı alışkanlık yapar hiç girmemek lazım

az da olsa var. onlar da sadece basket oynuyorlar. futbol maçı oynayarak para kazanmak pek olası değil. futbol 3 sonuçlu, basket berabere bitmediğinden ihtimal %50.

açılın MEİSTER BABA geldi.

iddaa gelmiş geçmiş en leş bahis firmasıdır. buradan kazanmanın tek yolu, bir veya iki kez inanılmaz yüksek miktarlarda kupon tutturmaktır. düzenli olarak para kazanmak imkansızdır. kazanıyorum diyen ya allah ya da yalancı orospu çocuğudur. buna mukabil, bahisten düzenli para kazanılabilir. ama BAHİSTEN diyorum, iddaa'dan değil. zaten bu işlere mesai harcayan, bunda profesyonelleşmek isteyen insan, iddaa'nın ne mal olduğunu bilir ve iddaa oynamaz. eğlencesine oynayan, illegal işlere bulaşmak istemeyen necip vatandaşlarımıza lafım yok fakat kasa ayırıp da iddaa'dan zengin olmaya çalışan adam kimse kusura bakmasın biraz salaktır.

bahisten para kazanılır mı? kazanılır. ghilleinthemist'in söylediği gibi, her zaman kasanın kazanması, sizin kazanmanıza engel değil. bu ifade çok çarpıtılıyor. kasa her zaman kazanır çünkü sistem zaten bunun üzerine kuruludur, içeri 100 giriyorsa dışarı 97 çıkar. "kasa her zaman kazanır"dan kasıt budur. o 97'nin içinden siz kazanabilirsiniz mesela. kasa istikrarlı olarak, matematik kural-kanunları dahilinde kar eder. bu, "para sizin cebinizden çıkar" demek değil. bahis ve kumar firmalarının varlıklarını sürdürebilmek ve para kazanmayı garantileyebilmek adına yaptıkları bir düzenleme sadece. kumarın doğasında var diyelim.

12 yaşımdan beri bahisle içli dışlıyım, toplam kazancım kaybımdan çok daha fazladır, bundan eminim. sadece gamesliga denen salak siteden lisede 400-500 lira çekmiştim mesela. ben 6 ayda bir falan 50 lira atıyorum abi. o para bitse bile en az bir ay sksen yüklemiyorum. gayet de güzel oluyo. beni millet kumar bağımlısı sanıyo buralarda hep ama ben parayı pizzaya hamburgere yatırdığım için kaybediyorum ya. kumarla ilgili hiçbi sıkıntı yaşamadım şükür.

ha bahisle ev geçindirmek falan bunlar kimse için mantıklı işler değil, onu söylemek lazım. çelik gibi irade ve çok ciddi mesai, üstüne üstlük sermaye gerektirir. uğraştığına değmez. tabii ki kazanmak için oynayacaksın ama skerim işi gücü şampiyon iddaa gücü deyip bununla zengin olma hayallerine kapılmak, hayatında bi şeylerin fena şekilde ters gittiğinin açık göstergesi olur. 6 yaşından beri sektörün içinde olan, bahis yapmak dışında yöntemlerle de ekmek yiyen birisi olarak bunu net bir şekilde söyleyebilirim.

banko isteyen kızlar eklesin.

var tabiki,ama bunlar ne kupon paylaşırlar,ne de fazla yaygara koparırlar.

Isitme engelliler icin aramayi denediniz mi?

güzel bir bakış açısı. çok teşekkür ederim.

yalnız bu şekilde de bulamadım.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

carl orff-carmina burana
polyushko polye-red army choir

bir de, kompozitor da çok önemlidir. aynı parçayı çaldıran iki farklı şef çok farklı yorumlayabilir. çoşunsal olarak benim bildiğim en hakikatli adam ise herbert von karajan'dır. 9. senfoniyi bir de ondan dinle eğer hiç dinlemediysen.

bakınız: www.youtube.com

büyük deha handel'den geliyor tabii ki;

www.youtube.com

arkadaşlar harika örnekler vermişsiniz gerçekten cuk oturdu, hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunarım. bu tarz bir koldan ilerlemek için internet üzerinde halihazırda herhangi bir kanal, playlist vs var mıdır yoksa ustaların yapıtları arasında ilerlerken keşfetmek, not almak, tag lemek zoraki olan mıdır.

@hypervaskulerdondurucu evet saptaman çok doğru. beethoven'da karajan üzerine tanımam. lakin 5. senfoniyi ondan bile daha görkemli çalan birini bulmuştum fakat nereden kayıt ettiysem bir daha bulamadım :)

ben romantik dönemden keman ve piyano konçertolarına yönelirdim.
ama şunu söyleyeyim bahsettiğiniz gibi bir "klasik müzik tarzı" yok. belki sizin sevdiğiniz eserlerin yoğun orkestrasyon içerdiği ve bunu kullanabilen bestecilerden hoşlanacağınız söylenebilir. ancak yine aynı bestecilerin sizin "relaxing" dediğiniz kategoride pek çok eseri vardır.
eğer klasik müzikle biraz olsun ilgileniyorsanız kafanızdaki bu kalıptan kurtulup dönemleri, bestecileri tanıyarak gerçekten size hitap eden eserleri bulabilirsiniz. "relaxing" gibi tamamiyle pazarlama amaçlı kullanılan terimler son derece yüzeysel kalıyor bir bestecinin müziğini tanımlamak için.

www.radioswissclassic.ch

ben bu radyodan çok fazla besteci öğrendim. hiç duymadığım, bilmediğim ezgileri keşfettim. Tavsiye ederim.

@sibernetik
evet haklısın. yine beethoven'dan yola çıkarsak bu bestecinin de salt zafer ya da neşeli-pozitif (7. senfoni) gibi kalıplarda sınırlanmadığı görülebilir. ben daha çok spotify, deezer gibi uygulama geliştiricilerinin günümüz kısıtlı zamana sahip iş kölesi insanlar (ya da tembel insanlar) için anlık moda göre veya tür altında alttür belirterek sunduğu daraltılmış kategorilerinin bir benzerini klasik müzik içerisinde bulabilme amacındaydım. ama pek tabii klasik müzik nispeten daha az popüler olduğu için akşam eve geldiğimde bu şekil istiflenmiş bir playlist ya da buna ulaşmayı kolaylaştıracak keyword bulamıyorum.

teşekkürler istasyon için. dinliyorum.

anlıyorum, eğer x,y,z gibi coşkulu klasik müzik eserleri nereden, nasıl bulabilirim gibi bir soru sorsanız bu şekilde cevap yazmazdım zaten. ama "bahsettiğim klasik müzik tarzını icra eden besteciler" dediğinizde soru tamamen hatalı oluyor. (yani fotoğrafa resim denmez gibi bir tanım hatasından ziyade başlı başına bakış açısı hatası)
yoksa elbette top 100 relaxing classical pieces ya da most powerful orchestral pieces gibi başlıklarda paket halinde çeşitli seçenekler sunuluyor ki bu çağımızın bir gerçeği.
ama yine de eğer "beethoven'da karajan üzerine tanımam" diyecek kadar ilgiliyseniz bu tarz keywordlerden uzak durun. dönemlerin, türlerin, bestecilerin hepsi içinde bir sürü renk taşıyan ayrı ayrı dünyalar. dinledikçe başka şeflerin neden başka tercihler yaptığını ya da ne bileyim araştırdıkça aynı senfoninin dönem enstrümanlarıyla nasıl duyulduğunu filan göreceksiniz ki bence siz de meraklısınız bu konuda neden boşa gitsin...

bir de aklıma gelmişken, trt radyo 3'te her gün gece 12 ila sabah 7 arasında nocturno gece müziği programı yapılıyor. o saatlerde uyanık olur da dinlerseniz klasik müzik konusunda size çok şey katabilir.

yüzün yuvarlaklığını arttırmak için sivrilikte en büyük etkiyi sağlayan çeneyi traşlayıp yanaklardan uzanan favorilerle bıyıkları birleştirmek teoride en mantıklı sonuç ama pek alışılagelmiş bir görüntü değil.
oliveris.files.wordpress.com

Bakimdan bakima fark var. Kimisi askerin tufegini komple sokup elden gecirmesi misali hizmet verirken kimisi kaba temizlik, zincir yaglamasi, fren ayari gibi daha cok gozle gorulur bakimlara yonelmekte. Kadikoy'de sahile yakin bolgelerde bisikletcileri duduklemeyi siar edinmis dukkanlarda genelde 100 lira civaridir. Komple bakim olsa bile sahsen yuksek bulurum. Tavsiyem bisikletcilere bakimin hangi hizmetleri icerdigini sorup o sekilde kiyaslama yapmak. "Ya abi komple elden geciriyoruz iste" deyip yuvarlak konusanlar da genelde uzak durulmasi gerekenlerdir. Bu arada bisikleti aldiginiz yere goturup ilk bakimini yaptirdiysaniz etik acidan ucret almamalari gerekirdi.

Normal. Ben 60 vermistim aktifpedala. Hakkini vererek yapiyorsa verilir.

@secim yok bisikleti aldığım yer değildi, yetkili servisine götürdüm.
@halitkin peki bunun periyodu nedir? adam 2 ayda bir getir dedi. çok km yapan biri değilim.

2-3 ayda bir kafi evet.

bir de uzun yolculuklardan sonra derler. diyelim ki şehirler arası tur yaptınız aradan bir hafta bile geçse götürün deniliyor.

Maden suyu.

selam. susadığınızda su yerine başka bir şey tercih etmemeniz önerilir. çok enerji kaybetmişseniz suyu içtikten sonra küçük bir parça çikolata yeterli olacaktır. insan bedeni asgari takviyelerle kendini toplayacak kadar iyi tasarlanmıştır (evrimleşmiştir).

Ne kadar içiyorsun? Ve ne kadarlık partlar halinde içiyorsun?

Bir şişe maden suyu içtim, bayağı iyi geldi ama onu da çok icmeyin diyorlar sanki. Maç içinde su bulamadigimdan gelince bir litreye yakın su içtim sanırım.

bütçenize göre değişir.

şehir bisikletleri için ucuzdan pahalıya markalar
ümit
salcano ya da carraro
sedona
merida
trek/specialized/scott/cube/cannondale diye gider.

mümkünse ön ve arka amörtisörlü olmasın. gereksiz ağırlıktır.
yine ağırlık ve kolay bakım açısından v freni tercih ederim.

arkadaş güzel anlatmış. ben ortanın üstü sınıftan specialized markayı tercih etmenizi salık veririm. bisiklete çocukluk yıllarından sonra biniyorsanız hepsi keyifli gelecektir ama arkadaşlarınızla sürüş kıyaslaması yapma imkanınız olduğunda scott ve cannondale den biraz daha ucuz olan specialized marka bisikletin fiyat/performans olarak daha iyi bir seçim olduğunu düşünme ihtimaliniz var.
evden işe asfalt yolda gideceğinizi varsayarsak şehir bisikleti değil de yol bisikleti tercih etmeniz de önerilebilir. ben şu an "keşke yol bisikleti alsaydım" diyorum şahsen.

Orijinal nicke katılıyor ve direk carraro diyorum. Amortisörsüz vfren yok bisikleti alin keyfinize bakın.

o bisiklet asla bisiklet olarak kalmaz. 40-50 tl kask, 10-15 ön arka işaret lambaları, 40 falan iyi bi zincir kilit, 20 tl bir pompa, 20 kapsamlı bir alyan çakısı derken masraf biraz artar. bütçe mühim.

amortisör, yol bisikleti, v fren vb konularda arkadaşlara yürekten ciğerden böbrekten katılıyorum ben de. kron, btwin gibi başlangıcın başlangıcı marka model ürünlere binen biri olarak bunları tavsiye etmiyorum fakat yoklukta tercih edilebilirler diyor ve bunları bir kalemde harcamaktan da imtina ediyorum.

lise mezunuyum derdim. durumumuz yoktu okuyamadım.

kardeş etiketinle değil kendini geliştirmenle öne çıkmışsın gurur duyacağına utanıyorsun.

bence eğer bazı işleri yapamayıp "ama ben lise mezunuyum" gibi bi savunma yapmıyosanız ki yazınızdan anladığım kadarıyla öyle bişey yok, boğazınızın düğümlenmesi için bi sebep yok.

saklayacak bir durum yok. gayet acik ol sorun degil. yalniz lise mezunuysan acikmogretime falan gir bari. sinavlari takip et. en azindan lisans diploman olsun.

Evet açıkoğretim oku bari. amacı bu zaten.

ben olsaydım benim de konuşasım gelmezdi. demek ki ben de insanları okuduğu üniye göre yargılayan biriymişim. bence soru sorulduktan sonra direkt lise mezunuyum demektense liseden sonra şöyle yaptım böyle yaptım şeklinde nispeten uzun cevaplar vererek geçiştir.

dostum @rubenanyukov doğru söylemiş. dert edinme. eğer ki o işleyerinin çalışanları iş yapmak yerine geçmişleriyle hava atan sikko insanlar değilse birbirlerini bile ciddiye almazlar.
muhtemelen patronun bile lise mezunudur. değilse eğer biliyorsun ki çoğu patron lise mezunu olur.

eğer ki onların yanında yerini almışsan üniversitelerde zaman kaybetmek istememiş bir insansındır. anladın mı? sunum ve imaj... ;)

O ünileri okumadan o adamlarla aynı yerde okuyorsan utanılacak değil gururlanacak bir şey bu. Gururlanarak bile söyleyebilirsin. Kaldı ki ben böyle durumda sana şaşırır ve hayran olurdum sanırım.

Hayat üniversitesini bitirdim falan deme de ne dersen de. Durumumuz yoktu da demene gerek yok. Millete ne bize ne senin hayat mücadelenden. Sonuç olarak okumamışsın işte. Ezik olma işini iyini yapıyorsan problem yok.

@empat +1

odtülü bogaziçili adamların çalıştığı yerde sen lise diplomanla calısıyorsun demekki sende ışığı görmüş patron sıkıntı yapma. acık öğretimden işletme iktisat bişey oku soran oldugunda anadolu uni işletme dersin. sıkıntı yapma. ama oku!

senin yerinde olsam gurur duyardım. kafayı mı yedin kendini ezik hissediyorsun? bırak onlar utansın.

tam tersi. aynı yerde üni mezunu insalarla çalışıyorsun ne güzel. kendini kötü hissetme lise mezunuyum derken

LISE MEZUNUYUM diye soyle sorduklarinda. Ezik kalman cok gereksiz.

ortaokul mezunuyum çalıştığım ortamlarda seninki gibi ortamlar hep ama ben bununla gurur duyuyorum hatta ne güzel kendini eğitmişsin diyenlere de sağlam bir fırça kayıyorum bu her bireyin görevidir diye.

adam benden 8 sene fazla okumuş önünde hazır bilen biri gelmiş, anlatmış anlamayınca anlamadım demiş adam bir daha anlatmış, ben kıçımı yırttım anlamak için defalarca tekrar tekrar okudum aynı şeyleri bunu da eğlendiğim için yaptım o görevi olduğu için.

öte yandan o okurken elinde olan pek çok akademik kaynağı önemsememiş bile, bir sürü öğrenci var, hepsi akademik dergileri okulun networkünden ücretsiz edinip okuyabiliyor ama % kaç bu oran? yada çok sağlam profesörleri var (çakma değilde düzgünlerinden bahsediyorum) iki kelam edip bişiyler kapayım demiyorlar sen ben gibi adamlar sinekten yağ çıkartıyoruz iki gıdım bilgi için.

Tabii bazıları da (az ama varlar) hayvan gibi bilgili ve ilgili oluyor onları ayrı tutuyorum. o tiplere hafiften özeniyorum ne yalan diyim.

Ezilmeye gerek yok kesinlikle. onlar ezilsin hatta ulan lise mezunu adamla aynı işi yapıyorum aynı parayı alıyorum, allah belamı versin niye daha fazla dikkat etmedim okuldayken bu işlere diye.

Edit: yanlız bazen okuduğum makale yada yazıları anlamıyorum ama onlar bir bakışta (okumadan bile) anlıyorlar işte o anlayamama durumu var ya beni deli ediyor, anlamam lazım (ihtiyacım var yani bir iş için) ve anlayamıyorum (özellikle de matematik) o zaman sinirleniyorum falan işte ama bu durum da senede bir falan oluyor.

ulan odtülüyüm.
ama hiçkimseyi de ezmeye ezik görmeye hakkım yok.
bir defa herkesin böyle düşündüğünü bil.

ikincisi kendini geliştirdiysen lise mezunu olduğunu gururla söylemelisin.
bir sürü zeki adam zaten lise üniversite terk

sen kendi işine bak keyfinde ol gerisi önemli değil

Yale mezunuyum, iş yerinde odtülü gördüm, onu bile ezmedim. Ne ezcem, zaten allah ezmiş.

polisi ara

Aradık ama polis gelmedi. Çünkü çocuk kapıda durmuyor, küfredip tehdit edip kapıyı yumrukladıktan sonra gitti. Bir daha gelirse tekrar arayın dedi polis.

iyide canım benim bir daha geldiğinde sadece kapıyı yumruklamaya geleceği ne malum

Videoya çekin bence. Hem gürültüyü hem de kapıya gelip tehdit ettiği anları.

Bence caydırıcı çözüm : Kamera.

Eğer gerçekten uğraşmak isterseniz, bence kapının hemen önüne ses kaydı da yapan ve kayıt ettiğini evin içinde veya uzakta bir bilgisayara ileten bir kamera sistemi kurdurun.

Kapıya geldiğinde yaptıkları ve söyledikleriyle kanıt bırakacaktır. Kamerayı kırsa bile görüntüler kalacaktır. Bu durumda polis, avukat vs için altyapı olur sanırım. Kaldı ki bence kamera olayından tırsacaktır. :)

Son olarak apartman yöneticiniz ile görüşün..

Ortadoğuda yaşamanın tatlı sıkıntıları diyelim. Ben uzlaşmacı ve pısırık biriyim, ama ev arkadaşım damarına basabiliyor, ondan da korkuyorum.

nihayi çözümden ırak olsa bile polis çağırımının komşunu süregelen eylemlerini azaltma ya da durdurma ihtimali var. böyle bir yönelimden sonra size karşı daha saldırgan olabileceğini mi düşünüyorsunuz?

En yakın karakola gidip şikayet edin. Aynı şey başımıza geldiğinde biz de öyle yaptık ve polisler anında olayı halletti. Karakoldan polis memuru "hakkınızda şikayet var" diye arayınca akılları başlarına geliyor.

Son zamanlarda bu tarz gürültü olaylarının artması da hiç iç açıcı değil gerçekten, Allah hepimize sabır versin.

bu gibi sulh etme durumlarında polis "suç üstü" gibi bir durum aramaz ki. çıkar şikayetçi olduğunuz hane sakinleriyle konuşur.

çok arıza bir tipse (ki öyle görünüyor) polise gitmek tabi ki öncelikli seçenek olarak kalsın. can güvenliği ve huzur her şeyden daha önemli.

yine de arıza da olsa bir kez daha (denemişsinizdir mutlaka ama) sakin sakin konuşmayı deneyin, hak etmese bile ricacı olun, empatiye zorlayın onu, kardeşim biz işimizde gücümüzde insanlarız evde huzur bulmak istiyoruz ne olur böyle davranmasan deyin.

yani polise gidecek olsanız bile kan davasına dönüşmesin olay.

Ev arkadaşın da var. Bir dahaki gelişinde dövün. "Eve girmeye çalıştı" dersiniz, ne güzel.

Çocuk biraz sonra geldi, özür diledi, barıştık. Tekrar olmaz umarım.

ben şahsen kedilerin gıda noksanlığı konusunda gösterebileceği doğal dirence güvenerek belirttiğiniz "programda olmayan" durumlar esnasında kendimi çok kötü hissetmiyorum. fakat bu konudaki yargım öznel düşüncelerimden ve sezgilerimden ibaret. önceki gün konulmuş mamanın miktarı da önemli. hayvan sahipleri çoğu zaman kedinin sarfetmiş olduğu/olacağı enerjinin çok fazlasını mama olarak sunarlar. bu da göz önüne alındığında bana göre bir gün mamasız kalması sorun olmaz diye düşünüyorum. bu gibi durumlarda ev hayvanlarını asıl noksan bıraktığımı hissettiğim husus, onların ev/ofis gibi mekanlarda ihtiyaçları olan insan etkileşimi, sevgi, ilgi, hareketlilik ve görsel uyarım gibi olgular oluyor.

çok güzel anlatmışsın teşekkürler

en az 2 yere su koymanı öneririm, bilhassa yazları.
aslında kediler çok su içmezler ama bulunsun yine de, suyu taze ve temiz severler, en çok da senin bardağından içmeyi severler.
mama fazladan koyabilirsin zira kediler çok aç gözlü değildirler, acıktıkça yerler, doyunca bırakırlar. kapta çok uzun süre mama kalırsa yumuşadığı için yemek istemeyebilir, onun dışında kabını doldurmanda bir sakınca yok.
kedi beslemek çok kolaydır aslında, rahat ol.
mama koymayı unutursan yine endişe etmene gerek yok, kediler bir hafta aç kalabilirler, akşam gidince gönlünü alırsın, göbüşünü okşar, gıdısını öpersin.

Kedi boxinin icine mama koyup o icine girene kadar saklanip o yemege daldiginda kapativerseniz kapiyi?

İçi boş bi kutu gösterip uzaklaş, bir süre sonra kendiliğinden gelip içine girer kutunun.

kutunun konulacağı bir platform yok ki. kedinin pencereden kafa uzattığını düşünün. 30 cm yukarıda bir pencereden kafa uzatıyor.

en kötü inşaat eldiveni takıp al kalınlarından geçemiyor tırnaklar. öylep lastik kaplılar değil de sert kumaştan olanlar

aynısını düşünüyorum.

kedi bisküvisi al, dayanamıyorlar. kedi bisküvisi ile hansel gratel stili yol yapabilirsen kedi box'ına doğru yiye yiye box'a girecektir.

evet vet. e giderken bizimkini böyle kandırıyoruz. her seferinde de yiyor.

eski bir çarşaf filan bul sarkıt. o tutunarak çıkar

ya da sepete yemek koy

İnşaattaki işçilere rica etsen. Tutup sana getirseler.

Hocam bütçe sıkıntısı yok ise, Panasonic'in üst seviye cihazları sinekkaydı da yapıyor, cildi de koruyor gerçekten. Tavsiye ederim.

valla çok değil az paraya kıyarsan usturadan daha iyi sakal alacak makineler mevcut piyasada. adam sinek kaydı traşla çıkıp sakalını alıyor makine performansını videoya çekmek için. forumlarda tavsiye + 2014 anahtar kelimeleriyle arattır.

Uzun süredir (6 yıldır) philips kullanıyorum. Benim kullandığım cihaz artık satışta bile değil ama ben çok memnunum.
Tavsiye ederim.

Sallama yahu.

Üzerine düşündüğün kabahat.

Çok duygusal de, geç.

olayın sana güvenmemek değil de kediye hakikaten bağlanmak olduğunu düşünüyorum. benim de yavrular elime doğduğum andan onlara çılgınca bağlıyım :) ama böyle yapmaması, daha doğrusu bu durumun seni üzeceğini düşünebilmesi konusunda haklısın.
eğer kendisi ile hemen yüzleşmek istemiyorsan, laf arasında diğer kedileri de sorabilirsin. "diğer kedicikler nasılmış? onların keyfi yerinde miymiş?" gibi sorular sorup tepkisini ölçebilirsin, ki bir bakalım sadece sana mı böyle davranıyor.

kedisine duyduğu özlemden dolayı yaşadığı duygu yoğunluğunu kediyi verdiği kişiyle paylaşması son derece doğal bence. ağlamaklı hale gelecek duygu durumuna en iyi siz empati yapabilirsiniz haliyle. bu haleti ruhiyeyi sizinle paylaşmayı tercih etmiş olabilir.

size güvensizlik içinde olup olamayacağı konusunda kesin fikir beyan etmek yanlış olacaktır pek tabii ama bu olasıdır.

lakin hayvanları barındırma isteğimizdeki temel nokta yine hayvanların iyi durumda olmasını istemekse eğer, annelikte olduğu gibi bir yavruya "sahip" olup onu yetiştirme güdüsü çıkış noktası değilse ya da öyle olmamalı diye düşünülüyorsa kedinin önceki sahibine "bu üzüntü verici durumun son bulması için kediyi geri alabilirsin" teklifi yapılabilir.

kişi bu teklife olumsuz yanıt verirse eğer uygun bir dille "o zaman lütfen benim de üzüntü duymama vesile olan bu sorgulamalarını bırak ve kedinin güvende olduğunu bil" kabilinden bir konuşma yapılabilir.

sizi tanımıyor. öğrenci olup olmamanız mühim değil. sonuçta ne şartlarda olduğunuzu bilmediği için, kedinin durumundan emin olamıyor. aynı şekilde bir kedi sahiplendirdik annem ile. annem, birkaç defa kontrol etti, kediyi özlediğimizi belirtti. kediyi sahiplendirdiğimiz kişi bizi evine davet etti fakat görürsek ayrılamayız diye hiç görmeyelim dedik. siz telefonda ona iyi baktığınızdan biraz bahsedin, mama olarak ne verdiğinizden, bugün şunu yaptı kerata vs... gibi bi olay da anlatırsanız içi rahat edecektir.

gözün tutmadıysa vermeyeceksin hayvanı bu kadar. veya çok seviyorsan yine vermeyeceksin.

verip de bir de üstüne ağlayıp zırlamanın anlamı yok. insanların üstüne düşmenin de anlamı yok.

iyi bakıldığını merak etmesine gerek olmadığını söyleyip iletişimi keserdim ben olsam.

Fazla duygusal. Benimkinin eski sahibi de çok üzülmüştü, birkaç kere fotoğraf koydum facebooka. Yastigina yatmış huzurla uyurken, tatile giderken, film izlerken vs. temalı. İçim rahat iyi ki size vermişim dedi. Sen de içinin rahat etmesini sağlayacak bir şeyler gösterirsen anlar.

tuhaf gelebilir ama insanlar "ellerine doğan" kedilerle ebeveyn-evlat ilişkisi kurabilirler. bahsettiğim yavruyu kucağa alıp sevmek değil, sütünü hazırlayıp biberonla içirmek her gün düzenli olarak çişini yaptırmak v.b. eski sahibi anladığım kadarıyla bunu yaşamış. eğer kadınsa o ufaklığı evladı gibi görebilir. o kişiyi kedinin eski sahibi değil de ebeveyni gibi düşünün...

@mellifica haklsın ama kimsenin kediyi aldığı kişinin içini rahat ettirmesi gibi bir borcu ve yükümlülüğü olmamalı. kediyi verecek kişi hissettiği bu ağır sorumluluğu düşünerek ona göre insan seçmeli. yüzüne karşı güvendildiği söylenip canlı emanet edilen kişiye sonrasında ap açık yoklama çekmek saygısızlıktır. bu kontrol, kedi verilen kişiyi rencide etmeden yapılabilir. vermiş olduğun misafirlik örneği iyi mesela.

kadınlar biraz daha duygusal oluyor bu konuda. kedinin eski sahibinin durumu o şekilde. kedinin iyi olduğundan emin olunca aramalar kesilecektir. gelsin, evde bi görsün. bizim durum biraz daha farklıydı, kedi biz verdikten sonra rahatsızlandı ve verdiğimiz kişiler deneyimsiz olduğu için bizi aradı, biz de kedinin iyileşme sürecinde bi kaç defa aradık.

kendinizi hesap veriyor gibi görmeyin. hayvanseverler arasında bu gibi şeylerin lafı olmamalı bence.

@mellifica çok sevmesini ve bu yüzden arayıp hal hatır sormasını anlayabiliyorum. ama bana ağladığını söylemesini anlamsız buluyorum.

Ağladığını söylemesi bence de düşüncesizlik olmuş.

Sana karşı bir güven sorunu yaşamıyor bence ama kediyi sahiplendirdiği için, kendisini onu terk etmiş gibi hissediyor ve bundan dolayı üzülüyor olabilir.

@trumanshow laf arasında da olsa söyleyemem öyle bişey ya. kadın gerçekten iyi niyetli, evime gelince vereceği tepkilere göre hareket edicem. yapabileceğim bişey yok.
geri vermeyi tabi ki düşünmüyorum.

Annem çok hastaydı. Kanser tüm vücuduna yayılmıştı, karaciğer dahil. Kaşıntısı da oluyordu yer yer, kedimizden olma ihtimali de vardı ve ilan açtım iki kere. İkisinde de verebileceğim insanları seçip ayırdım ama veremedim kimseye. Annem iyileşince yukarı çıkartırım diye evin bahçe katında tutup anneme yaklaştırmadım. En son hastaneye acilden giriş yaptık ve on dokuz gün yoğun bakımda kaldıktan sonra gitti anneciğim, iki ay oldu.

Yurtdışında yaşıyorum, gelirken yanımda getirmek istiyordum ancak bir kedi de burada var, ev 50m2. Taziyeye gelen bir ahbabın kızıyla gönderdim. Bir ay oldu vereli ve hemen hemen her gün keşke getirseydim diye pişmanlık duyuyorum. Kızla arada mesajlaşıyoruz, sağolsun o da şöyle yaptı böyle yaptı anlatıyor. Asla geri almayı aklımdan bile geçirmem ve ona çok iyi baktığna eminim.

Hasılı güvenmediğini zannetmiyorum ve lütfen üzülme, bişey olmaz, anlat sorduklarından. Ben bizim kızı darladığımı sanmıyorum ama senin yazdıklarını okuyunca karar verdim dikkat edeyim, çok sormayayım.

***Gerçi aynı şey olmayabilir, sizin kedi sahibiyle önceden tanışıklığınız yokmuş, bunlar bizim aile dostlarımız ve sadece kediden konuşmuyoruz.

belki etik olmaz ama ben olsam kediyi bir süreliğine de olsa bırakmazdım bu durumda. ben de bir başkasından sahiplendim ve sahiplendiğim kadın da arada yazar bana, nasıl olduğunu sorar, fotoğraf ister. bazen de o sormadan ben gönderirim çünkü fotoğraflarını görünce mutlu oluyor, sık sık da "çok iyi bakıyorsun ona belli, içim rahat." diyor. eğer o istese birkaç gün kedimin onda kalmasını, izin verirdim. bunu da bu konuda ruh hastası kıskanç şirret olmadığımı göstermek için anlattım. :D ama bu anlattığın durumda kadının gerçekten geri vermeme olasılığı var gibi geldi bana. o yüzden bence iyi ki gelip görebileceğini söylemişsin, çok istiyorsa sen varken görsün. zira olay sadece öğrenci olduğun için sana güvenmeme olsa birkaç kere konuşup kedinin iyi olduğunu gördükten sonra bu hallerinin azalması gerekirdi.
belki de kuruntu yapıyorumdur, amacı sadece bir görmektir ama iyi baktığını görmesine rağmen bu konuda bir şey söylemeyip sadece fotoğrafların video'ların onu ne kadar üzdüğünden bahsedip ağladığını söylüyorsa bu sana haksızlık bir defa.

babamın bir arkadaşı yapmıştı, 40 yaşında adam, o yapınca komik olmuştu. kalanı bok gibi bence.

senkronu duzgun olunca komik olabiliyor bazilari, ama sadece bazilari.

isin garibi neden komik olması gerek ve bu uygulama nasıl tuttu anlamıyorum. saçma sapan videolara eğlendikleri yetmiyormus gibi simdi de cilasını çekiyorlar resmen.

yeni modadan ne kastettiğini pek anlamadım, lakin dublaj modası çok önceden beri var. absürd dublaj giydirimi denilebilir. zamanında buradaki örneklerle yıkıldık, dilimize pelesenk oldu bir çok diyalog.
www.aktuelnet.net

@secim: dubsmash'ten haberin var mı?

Komik değiller ama eğlenceli bazıları. Millette ne özgüven var anasını satayım ben ona şaşıyorum.

olayı anlatmaya çalışırlarken gösterilen 4, meireles ile birlikte 5 tane gördüm. sadece 1 tanesinde güldüm. o da yapanla alakalı tabii. yoksa hiç komik olmadığını düşünüyorum.

bu arada secim'in verdiği ddt örneği bambaşka bir şey. ddt filme montaj yapıyor bunların söylediği sen kendini video olarak çekiyorsun filmlerden, dizilerden şundan bundan başka ses sana dublaj yapıyor. ddt candır.

şu ana kadar güldüğüm hiç çıkmadı. tebessüm bile ettirmiyorlar abi :)
bu saçmalık zaten bu "konya yolundayım" diye salak bir film kesidi var sanırım ordan geliyor. onlar da hiç komik değil. anlamadım gitti millet yarıla yarıla gülüyor.

Onun ne oldugunu bilmiyorum, bir ornek link verrbilirsen bakayim komik geliyor mu :)

ddt değil 8-9 sn lik videolar dubblaj uygulaması gibi bişey adı

www.google.com.tr

'lütfen tutmasın' dediğim ne varsa tuttu arkadaş. bu da onlardan biri. herkesin gazı gidene kadar facebook'u açmayı düşünmüyorum.

Sheridans + 1
Daha iki tane gördüm ama koşarak kaçılası geldi o ikisi de.

şimdiye kadar ekranıma 1 tane düştü. ona da kıçımla güldüm. böyle de elit bir çevrem var :)

@oymak beyi, ondan haberim yok. yeni bir akım galiba. inceleyim.

aktuel.net'in ilk zamanlarki pilavdan dönüş vs vidyolarına anıra anıra gülmüştük konyalı olmamızdan mütevellit. diğerleri sarmadı sonra.

internet kadar eski örnekler var, babun geyik var. nesi yeni moda?

abi neden adamın dediği uygulamayı anlamıyorsunuz hala :)

adam sunlardan bahsediyor: www.youtube.com

bir arkadaşım yolladı. kıza tepki veremedim. :) bile diyemedim yani.

dubsmash ne la? güzelmiş. nesini beyenmediniz lan?

kuzenim her gün bunlardan yolluyor. İndirilmemiş bir sürü dublaj videosu doldu whatsapp. sinir bozucu ve çok gereksiz.

adblock ve zenmate.
bu ikisi yeter de artar bile.

m e b'e ek olarak flashblock, google mail checker ve linkclump (bir sayfadaki tüm linkleri kopyalama/ayrı ayrı açmaca)

eklenti deyince akla firefox gelir. chrome'un halen bu konuda yol katetmesi gerekli bence.
ff de fire gestures, tab mix plus, easy drag to go, adblock plus, stumble upon, last pass gibi eklentiler kullandıklarım.

adblock ve gmail checker plus

click&clean tarayıcı temizliğini çok kolay yapıyor.

netvideohunter-her türlü ses video dosyasini tek tıkla indiriyorsun.
anonymox- ayıp site seyrettirgeci
adblock-eksiduyuruda reklam engelleyiç.

Ben geçen hafta ilk defa gittim. İlk birkaç dakika garip ve değişik geldi. İnsanların isimleri olduğunu biliyordum da, sindirememişim ben o gerçeği meğer. Örneğin, soyadın Korkmazoğlu olsun. Ben hep onu "Vesna Korkmazoğlu" diye hayal etmişim meğer. İçimden ilk an "Vay be, onun adı nick'i değilmiş meğer" dedim. Ama bir iki dakika içinde alıştım, rahatladım.

bence sorun yok tanımadığım ortamlarda daha rahat hissedebilirim hatta

ben gülerim lan banada garip geliyor.

tabii ki senin gibi düşünenler var. aslında bir düşüncede bulunan her insanın aynı düşüncede olan benzerleri olması zorunlu bir yasa gibi. çünkü hiç birimiz özgün kişiliğe sahip bireyler değiliz. ama azınlık ama çoğunluk içerisindeyiz.
ben şahsen güvenlik sebebiyle değil ama kendimi rahatsız hissettiğim için "ben sözlükten şu kişiyim, sen de bu kişi olmalısın" şeklinde bir tanışıklık kaynaşımı içerisine girmeye sıcak bakmam.

duyuruda az kişi olduğu için illa ki nickine göz aşinalığı oluyo. bi de daha interaktif bi yer. mesajlaşmalar ve minik de olsa yardımlaşmalar hiç tanımadığın insana ısınmana neden oluyor.
ifşalar sayesinde de yolda görsem tanırım çoğunu :)

o yüzden sözlüğe nazaran kat kat daha iyi zirveleri.

yalnız değilsin bana da garip geliyor, bir de ne konuşuyorlar falan merak ediyorum ya tanımadığım biriyle konuşacak bir şey bulamıyorum ben

yoo yalnız değilsin. bıdır bıdır her yere yazdığım için iyi kötü tanınan biri sayılırım burda. ama hiçbir duyuru buluşmasına gitmedim. gitmem de. AŞIRI ilginç geliyor çünkü bana. 20 kişinin arasına girip "meraba ben pescador, bu da benim skim hüsnü" mü diyeceğim? çogacayip. yani gta'da falan hani harita bittiği zaman gidemiyosun, eleman olduğu yerde koşuyo ya bende de öyle. aklımın sınırlarının dışında kalıyo bu mevzu.

duyurudan tanışıp buluştuğum insan oldu, hiç tanımadığım bi ortama girdiğim de oldu elbette ama internet üzerinden tanıdığım gördüğüm 10-15 küsür kişinin arasına dalma fikri çok ilginç geliyo bana. mal gibi kalırım herhalde öylece.

ben asosyalim ama bunun asosyallikle ilgisi yok bence. bilmiyom. çok ilginç.

simdi tanidigin insanlari tanimiyorken onlarla tanismasaydin o insanlar da hala yabanci olurdu. tanidik edinmek icin once tanimadigin insanlar bulasin ki tanisabilesin. duyuruda anonim kalmayi tercih etmek ayri tabii

Ben katilmadim ama garip gelmezdi. Tanimadigim bilmedigim seyler cekici geliyor bana.

2-3 hafta rahat dayanır. sonrasını bilemem. ama kavurma aynı zamanda bir uzun süre saklama yöntemidir de. sıkıntı olacağını sanmıyorum

Kavurma kendi yağı içinde çok uzun süre kalır,dondurulmadan.

pişmiş et diyorsun buzluk diyorsun hele kavurma diyorsun. insanlar onu oda sıcaklığında saklıyor aylarca yiyorlar buzlukta hiçbir şey olmaz.

Valla tek bildiğim ananemin buzlukta o etleri nerdeyse aylar boyunca saklayıp bize yedirdiği. kavurur kavurur ufak parçalara ayırıp atar buzluğa.
Sonra biz ona gittikçe çıkarıp çıkarıp bize yedirir.
Gerçi ananem buzluğa atılan her yiyeceğin sonsuza kadar dayanacağına inanıyor. ama özet olarak zehirlenmedik hiç.
burdaki önemli nokta buzu çözülen bir şeyi tekrar buzluğa kaldıramazsın. ama senin yaptığın gibi kavurduktan sonra buzluğa atabilirsin.

teşekkürler her bir cevap için. 8 ayrı tabak hazırlayıp buzluğa kaldırdım etleri :)

7yi bekle bence.

4s al

az bekle 6'nın kokusu çıksın ortaya.

4-5 sene kullancaksan 350 daha çık, ben hala iphone 4 kullanıyorum

www.youtube.com

ben her zaman s serisi tercih etmişimdir.

2-3 ay bekle. Yorumları incele, içine sinerse al. :)

bu duyuruyu önümüzdeki 6 ay için sabitleyelim mi lütfen?

@jacknife +1

Tabii neden olmasin. @jacknife

baharat ye

Bana kalırsa teriniz hiç de düşündüğünüz gibi parfümle daha erkeksi bir şekilde kokmuyordur; kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş hesabı size öyle geliyordur. Muhtemelen leş gibi kokuyorsunuzdur ama daha da leş olayım derseniz duş almayın. O da yetmez diyorsanız çemen yiyin.

pastırma ye, daha pis kokmazsa ağzıma tükür.

angelus -1

belki kişisel bir şey ama bence de bazı ter kokuları parfümle maskülen bir koku yaratabiliyor. belki de fetişim var bilemedim şu an :(

çemen +1

çürük yumurtalı pastırma ve çemen

@angelus kardeş annem duş almadıkça yanıma yaklaşma diye bağırdı. demek ki pis kokuyorum ama asıl tiskindirmem gereken insan "bence güzel bir karışım olmuş deyip kokladı daha çok"

Ya ne yersem yiyeyim Hindu gibi Bangladeşli arkadaşlarım g gibi kokamıyorum. Genetik bir şey heralde. Onlar okuldayken baharatlı şeyler çok yiyordu baharat ve çemenli pastırma yiyeyim. Bira da içeceğim. Bakalım.

Çok aptalca göründüğünün farkındayım ama cidden çok gereksiz ve uzun sohbet eminim hiç biriniz dinlemek istemezsiniz. Sağ olun.

biz her şeyi dinlemek isteriz:)
anlat sen.

yapabiliyorsanız koltuk altınıza boşalın ve sonra peçeteyle silin.

Bu havada ter kokunuzdan tiksinmeyen biri ne yaparsanız yapın tiksinmez sizden, en iyisi direkt kendisinden hoşlanmadığınızı söyleyin de böyle biyolojik silah gibi dolaşmayın ortalıkta.

bi hatun var, bıyıkları var, ondan kurtulmak için diye tahmin ettim ben.

dinleriz biz.

bu arada koltuk altına boşalmak inanılmaz orijinalmiş, tıksırdım :D

sarımsak ve baharat. tam kombo oluyor.

Ben 3 haftadır hiç duş almadım pek dışarı çıkmadığımdam o yüzden daha ne kadar pis kokabilirim, tenimde ne gibi değişiklikler olur diye merak ediyorum. Aslında hep işsizlik işte, tatilden falan saçmalıyorum.

İkincisi kızın biri var, kız her konuda benden üstün. Hiç işim olmaz. Ona şakasına nasıl kokuyorum falan dedim o da "yoo bence güzel" falan diye yılıştı. Hani nereye kadar güzel diyecek onu merak ettim.

baharat

Bol soğan bol sarmısak bol baharat bol amelelik bol cinsel sekis bol spor duş yok aynı tişörtü 96 saat giyin non stop

%100 değil de %70 de çalışıyor diye bir şey yok. windows un güç ayarlarında yüksek performansa al tamamdır. şayet korktuğun gibi bir sorun olursa işlemci direkt çalışmaz.

yok ben ille de görcem diyorsan AIDA64 te baya ayrıntı görünüyor. o da windows üzerinden alıyor bilgileri aslında. şöyle bir şey de var;

örnek olarak ssd diyelim; seninle birebir aynı sisteme sahip olan başka birisinin ssd si seninkinden 3-5 mb daha hızlı yazıyor olabilir. senin de her testin birebir aynı sonucu vermez. işlemci de aynı şekilde. sonuç olarak alınma ama yanlış şeyleri sorguluyorsun. araştırınca da öyle kafan allak bulak olur. :)

teşekkürler. ben soruma sizin dediğinizi de ekleyecektim. uzun olmasın diye atladım. yani donanımda bir sorun varsa direkt hiç çalışmaması ya da işlem yaparken gözle görülür bir aksaklık ortaya çıkması gibi bir durum mu gözlemlenir diye soracaktım.
testler birebir aynı çıkmaz tabii ama misal benim ekran kartımın benchmark testi ortalamanın yarı yarıya altında çıkamaz mı. bu da misal anakartla uyuşma sorunundan dolayı gerçekleşemez mi. bunu nasıl belirleyeceğiz ?
bazı benchmark testleri var tabii ama direkt fikir sahibi olacağımız pratik testler var mıdır diye sormak istedim.

ekran kartının performansının beklenenin çok çok altında çıkması ancak şu durumda olur; ekran kartın pci 3.0 desteklidir ama anakartın çok eskidir bu nedenle anakart darboğaz yaratır vs vs.

bir şeyler olması gerektiği gibi çalışmıyor diye düşünüyorsan;

windows günlüklerini incele. başlattan günlük diye arattığında olay günlükleri geliyor. bu kısımda hata uyarı gibi sayılar var anasayfada. bunların çoğu sorun yaratmayan şeyler oluyor.

aslında toparlarsak; oyun, uygulama ya da windows açılış kapanışında anormal yavaşlamalar donmalar oluyorsa o zaman bir sorun olabilir diyebiliriz. onun dışında kurcalamaya gerek yok :)

kaliyor
evet

yalnız piyasadaki o uninstaller programların çoğu malware deposu. revo öyle değil sanırım ama ekleyeyim dedim.

teşekkürler cevaplar için.

bisiklet sür benim o kısımları eritti sende nasıl etki eder bilemem

tamam, böyle tekliflerle gelin bana. bölgesel zayıflama yok biliyorum, ama bölgesel sıkılışma var. hatta şimdi gidip süreyim biraz. günlük kaç dakika sürmüştünüz?

Karbonhidratı kesin. Karbonhidrat nedenli insülin salınımı nedeniyle erimiyor o yağlar.

karbonhidratı azalttım... azalttım ama... ne bileyim bir dondurma, bir meyve, arada bir kokoreç... kaçıyor yani. :(((

Azaltmayın, kesin. Dediğim gibi, başka türlü eritemezsiniz o yağları. İlla karb. alacaksanız 50 gram civarında olsun, o da sadece yeşil yapraklı sebzelerden gelsin. Onun dışında karbonhidrat almayın. Vücut enerjiyi karbonhidrattan değil de yağlardan karşılamaya başladığında yağ yakımına başlarsınız.

Karbanhidratı kesmeyin, arada yiyin, nefsinizi köreltin. Sonra kendinizi bir gün hunharca karbonhidrat yiyerek görebilirsiniz, genelde böyle olur:) Sporu arttırın. Koşabilirsen çok iyi olur. Sallana sallana erir onlar.

Karbonhidratı arada yiyip nefsi köreltmek diye bir şey yoktur; karbonhidratı keserseniz, belli bir süre sonra karbonhidrata olan isteğiniz gider. Arada yerseniz karbonhidrat isteğiniz körelmez bilakis karbonhidratın vücutta yarattığı etkiler nedeniyle daha büyük bir açlık hissedersiniz.

basen ve popo zaten en zor toplanan bölgelerdir kadında. size önerim cardio egzersizleri (yağ yakımı için) arttırmanız ve o bölgeler erimeye başladığı anda pilatese başlamanız.

ayrıca yukarıdakilere katılıyorum. şeker ve karbonhidratı azaltın.

Bir tarafiniz eriyor ama diger tarafiniz ayni hizda erimiyor gibi gozukuyorsa ayni hizda erimeyen bolgenin aslinda ayni hizda eridigini ama genetik acidan daha fazla yag, kas ve belkide kemik kutlesi edinimi oldugu icin gorunurde belirgin fark yaratmadigini dusunmek dogru olani. Bolgesel zayiflama gercek olmadigi gibi bolgesel sikilasmak da cok asiri bir spor programina tabii olunmadigi muddetce ulasmasi zor bir emeldir. Kicinizi istediginiz hacme getirmek istiyorsaniz butunen zayiflamaya devam etmeniz gerekmekte. Ama ben sahsen boy kilo oranina ideal olcekte ulastiktan sonra bedeninizle barisik olmanizi tavsiye ederim.

bir ara 10gün 1,5 saat günde kalan 20gün her sabah 1 saat bisiklet kullanıyordum. Kısaca günlük bir saat kullanın

üzgünüm ama götün için yapacağın tek şey squat. bunu plates ve hatta aletli plates ile destekleyebilirsin. hatta TRX i kullanabilirsin.

edit: vurursan vururum yok öyle haybeye dayak.

öptüm bys.

Kalça çevresi yağlanma östrojeniktir. Brokoli, keten tohumu yazıyorum sana. Vücudun aşırı su da tutuyorsa bence analiz de yaptırmalısın.

egzersiz rutinimin parçası olarak squat, jump squat, sumo squat, squat&shadow boxing fln yapıyorum zaten. o yüzden dedim squat demeyin diye. daha vermem gereken kilo var zaten. cardio olarak 1 saat bisiklet yapayım o zaman. diğer egzersizlere devam. karbonhidratı da kesmeye çalışayım, ama zor be. tamamen kesmek yani. :/

ilgilenen, bilgisini paylaşan herkese teşekkür ederim, başka önerisi olan varsa beklerim.

cesaret depolayabilirsin. kararsızlık demek korkaklık demektir, "ya öbürünü seçince daha iyi olacaksa" demeyip cesaret göstermen gerekir. kendine güven + gamsızlık= kararlılık.

işe, bu durumunun saçma olmadığına inanarak başlayabilirsin.
"Eğer patates püresi ile sosu karıştırırsan daha sonra ayıramazsın, sonsuza dek. Baba'nın sigarasından çıkan duman bir daha asla içine dönmez. Geri dönemeyiz. Seçmek, bu yüzden zordur. Hem de konu bir pasta olsa bile." gibi replik + temaya sahip bir film var, mr. nobody diye. tercihlerin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor somut şekilde. sen bu filmi izle, bak bakalım bu özelliğinden kurtulmak isteyecek misin? :)

@baba jo
tam da bu "ya öbürünü seçince daha iyi olacaksa" düşüncesini kafamdan bir türlü atamıyorum.

@m e b
bu özellik hayatımı zorlaştırmaya başladı açıkçası en azından karar verme aşamasını kolaylaştırmak istiyorum :(

ulu bilgeye sormuşlar: hayatta başarının sırrı nedir?
''doğru kararlar!'' demiş
peki doğru karar almayı nerden öğreneceğiz? diye sormuşlar,
ulu bilge derin bir iç geçirmiş ve ''yanlış kararlar!'' demiş.

ben askerliğimi yedeksubay olarak yaptım. yedeksubay okulunda gördüğümüz en önemli dersin adı taktik idi. yanılmıyosam, taktik, harp okulları ve harp akademileri'ndeki en önemli derslerden biri aynı zamanda. size savaşta nasıl karar vereceğinizi öğretiyor. oradan aklımda kalan bir şey var: durum muhakemesi. durum muhakemesinde de, bize şunu öğrettiler: genel olarak, kararsızlık, yanlış karar vermekten daha olumsuz bir durumdur. çünkü bir kararın yanlış olduğu 2 birim zamanda ortaya çıkarsa ve kararsızlık 5 birim zaman sürecekse, sizin yanlış karar vermiş olmakla, doğru karar için u dönüşü yapma zamanınız 2 birim zaman olur. halbuki kararsızlık hâlinde 5 birim zaman geçmiştir ama hâlâ yanlış karar verme ihtimaliniz vardır. hayattaki bütün kararlar bu kadar lineer hâle indirgenemeyebilir. ama bu bilgi sizin için çok değerli. peki bu bilgiyi şimdi o ulu bilgenin verdiği dersle birleştirelim o zaman. doğru karar verebilmek için ille de önce yanlış karar vermek zorunda mıyız? tabii ki hayır!

her kararı verirken, beyninizin yaptığı iş, durum muhakemesi. kafanızı sürekli olarak buna yorarsanız, çok çok iyi mesafe kat edebildiğinizi görürsünüz. tabii oturup arpacı kumrusu gibi düşünerek olmaz bu işler. peki naapcaz?

kararlarımızın doğruluk ihtimalini arttıracağız. peki neyle? bilgiyle. daha doğrusu veriyle. karar verilecek konuda veri toplayacaksınız. bu veriler, sayılarla ifade edilebilen veriler olabileceği gibi, ölçülemeyen, muğlak bilgiler de olabilir.

zaten nihai hükmünüzü vermeden önce, veri toplama aşaması, o verilerin kağıt üzerinde, bilgisayarda ve beyinde işleme tâbi tutulması, o verilere dayanarak durum muhakemesi, içgüdüler yani kalbimizin sesi, içimden bi ses ööle yapma, bööle yap dedi, sezgilerimiz, önsezilerimiz kullanılır ve bunların vektörel bileşeniyle hüküm verirsiniz.

beynin karar veren yeri her neresiyse, karar vere vere, bir sonraki kararlarını daha rahat ve daha isabetli verir hâle gelir. mesela benim bir gözlemim var: doktorluk mesleğinde cerrahlar, daha iyi başhekim oluyorlar. neden? çünkü büyük bir ameliyatta bir cerrah 10 bine yakın karar veriyor ve o kararları da saniyeler içinde vermek zorunda. her bir ameliyat yeni bir macera çünkü. başhekimlik nedir? yöneticilik, yani doğru kararlar vermeyi gerektiren bir iş. peki senelerdir ameliyat yapan bir adam mı daha doğru ve daha hızlı karar verir yoksa, bir hastaya ilaç yazıp, şu tedaviyi bi deneyelim, bununla bi yere varamazsak iki ay sonra başka reçete yazacam diyen adam mı?

sorunuza dönecek olursak, o durum hiç saçma bi durum değil. yanlış yapa yapa yapmamayı öğreneceksiniz. marifet, her yaptığınız yanlıştan bir ders çıkarabilmeniz. voltair'in bir lafı var: tecrübelerinden faydalanan, akıllı bir kişidir. başkalarının tecrübelerinden faydalanan ise çok daha akıllı bir kişidir. tekerleği yeniden icâd etmekle uğraşmayacaksınız. ıkhtıyara gidip soracaksınız. ey ıkhtıyar, hâl böyleyken böyle, ne diyon sen bu işe? tabii bu ıkhtıyar, nikotinman, alkolik, yüksek kolesterollü, yüksek tansiyonlu, diyabetli, alzheimerlı filan olmıycak ki beyin damarları sikilip atılmış olmasın. tercihan eski bir yönetici, hatta daha da güzeli, özel sektörde yöneticilik yapmış biri olsun. ıkhtıyar size bi yol gösterecek. ıkhtıyarın dediğini hemen yapmayacaksınız. neden? çünkü değişmeyen tek şey değişimdir. ıkhtıyarın devri sonra ermiş, onun doğruları artık az doğru hâle gelmiş olabilir. sormaya devam edeceksiniz. ama bu soruları sormadan önce ev ödevinizi çok iyi yapmanız lâzım. yani karar verilecek konuda çok iyi veri ve bilgi toplayacaksınız. ıkhtıyara durumu çok net bir şekilde özetleyeceksiniz ki muğlaklık, belirsizlik azalmış olsun. sora sora, o konudaki ''ortak aklı'' tespit edeceksiniz. ekşi duyuru, ortak akla çok güzel bir örnek. ama ortak aklı kullanmanın şöyle bir sakıncası var: sürü psikolojisiyle, doğru olmayan bir hükmün peşine takılabiliyor insanlar. bir de sizin için hayâti olan mesele, başkaları için leblebi çekirdek. onun için, kime ne soracağınızı iyi belirlemeniz, verilen cevapları da aklınızın süzgecinden geçirmeniz lâzım. bi lafa bakarım laf mı diye, bi de söyleyene bakarım adam mı diye? meselesi yani.

benjamin franklin metodu da çok faydalı bir eserdir: kağıda muhasebe bilançosundaki gibi bir çizgi çekiyosunuz. bir tarafa artıları diğer tarafa eksileri yazıyosunuz. hangisinin daha ağır bastığına bakıyosunuz. insanın düşünmesini kolaylaştırıyor.

pirimiz, mirimiz, üstâdımız hippokrates'in bir sözü var: hayat kısa, sanat uzun, tecrübe aldatıcı, hüküm vermek güçtür!
tabii bu söz tıp sanatı için söylenmiş. ama genel olarak bütün kararlara uyarlanabilir. tecrübe aldatıcı kısmı, ıkhtıyarın da sizi yanlış yönlendirebileceği ihtimaline değiniyor. hüküm vermek güçtür kısmı ise, sizin ''bu saçma durum'' diye nitelediğiniz şey. karar vermek, hüküm vermek kolay iş değildir. beynin en üstün fonksiyonlarından birisidir. ama bu yola başınızı koymanız, yani beyninizin karar veren yerini geliştirmeye sürekli olarak çaba harcamanız hem çok zevklidir, hem de hayâtınızı değiştirir. haaa, unutmadan söyliyim. hayâtınızda vereceğiniz ennnnn önemli kararlardan biri, hayâtınızı kiminle geçireceğinizdir.

Haa diğer bi mevzu da, bazı hâllerde, mutlak doğru karar yoktur. Doğru kararlar içinde alternatifler vardır, bir de yanlış kararlar vardır. Bu konuya da kafa yorun biraz.

Bu cevâbımı beğendim. Ben bunu sözlükte karar vermek başlığına yabıştırıyım.

ekleme: seksen9'un yaklaşımı, karar verme konusunda hataya düşürebilir. bazen tuttuğu da olur. yani veriler bir yönü gösteriyodur ama içgüdüler, sezgiler, önseziler, başka bir yönü gösteriyodur. siz içinizden gelen o sesin dediğini yaparsınız ve ileride doğru karar vermiş olduğunuzu görürsünüz. ama bu her zaman geçerli olmaz. şu durum daha çok görülür: karar verme görevinin ve mecburiyetinin yükünü herkes taşıyamaz. bu nedenle, gerekli donanıma ve eğitime sahip olsa dahi herkes yöneticilik yapamaz. karar verme mecburiyetinde kalmak, bir stres faktörüdür. diğer bir deyişle insanı gerer. bu süreç biraz da uzun sürerse, insanı köşeye sıkışmışlık hissine bile sokabilir. işte o hissin son derece beklenen bir durum olduğunu, doğru ya da doğruya en yakın karar vermek suretiyle, o gergin dönemin atlatılacağını ve o gergin döneme katlanabilmenin mükâfatının görülebileceğini bilenler o süreçten kazançlı çıkarlar. yani karar verme sürecinin sancılı olduğu, insan rûhunda gerginlik yarattığı ama bunun da son derece normal olduğunu bilmemiz ve bu gerginliğin ve köşeye sıkışmışlık hissinin bizi esir almadan, kararımızı etkilemesini engellememiz gerekir. işte bu herkesin becerebildiği bişey diildir. sırf o belirsiz, sancılı, gergin durumdan bir an önce kurtulabilmek için, amaaan, noolacaksa bir an önce olsun! diye verilen kararların genellikle yanlış olduğu bir süre sonra ortaya çıkar.

(bkz: the dice man)

alakasiz cagrisimimi kenara birakirsak, cok uzun vadeli düsünmeyi birak, bunu yaparsam bunlar olacak diye, olasi olasi seyler uzar gider bu liste, sonra cat, her seciminden pisman olursun. ani yasa.

ha diyelim ki bunu yapamadin sunu koy senaryolarina, eger Ayi degil Byi secseydim isler böyle güzel olabilirdi ama bak böyle bomb.k da olabilirdi. demek ki iyi secim yapmisim diyerek diger secenegi kötüle.

plan yapmayi gene kesemediysen yarin trafik kazasi gecirip öldügünü, elektrik carptigini yemek yerken bogulup gittigini düsün. karar vermedigine pisman olmayacak misin önceden?

ha bunu da mi beceremedin, o durumda otur egrisi dogrusu maddele. analitik ol, iki secenegi arti eksi yatir. sonra bunlara iyi kötü yazarken ciddi ciddi es manada seyler yaz, mesela isle alakali bir secim var, iki firma var. birine parasi iyi yazarken digerine merve orda calisiyor <3 yazma yani. sonra otur say bunlari artisi cok olani sec. eger bu konuda kararsizlik yasiyorsan, göz göre göre önündeki iyi secenegi secmeyip hala digerini düsünüyorsan git digerini sec, cünkü icinden digeri geliyor.

bu asamalardan hangisine gelebildiysen, zamanla yukari dogru tirman dediklerimde, 3. dedigimi yapar hale gelince 2.yi dene. 2deysen biri dene. birdeysen dertsizsin zaten.

ha bir de azcik aci cektir kendine. otur hayvan katliamlarini oku, vahsi belgeseller izle, zamanda tarihte bir gram degerinin evrende bir yer etmedigini anla. sonra gelip de acaba bunu mu giysem ya da ne yesem sorusuna pisman olursan deepwebde insan ticareti üzerine arastirmalari oku, türkiye gündemi oku, fakirligi hastaligi derdi tasayi gör, sonra senin icin hayati olmayan tüm dertlerin kararlarin üzerine geri düsünüp aglanmayacak buna degmeyecek oldugunu anlarsin.

benim tavsiyem budur, yanlis olma hakkimi sakli tutuyorum. kisiden kisiye degisebilir her sey tabi ki.

ikisini de düşün sonra kalbine hangisi daha sıcak geliyosa onu seç. akıl değil kalp önemli.

ikizler olduğumdan 3 dakkada bir fikrimin değişmesinden sıkıldım, aklıma gelirse bunu uyguluyorum. bazen işime gelmiyo tabi.

Pisman olma konusu disinda ayni problem bende de var. Basit birsey bile olsa en dogru secimi yaptigimdan emin olma takintim var. Konuyu takip edecegim.


Edit: Bendeki cok fena, mesela sinemaya gidiyorum, hangi filme girecegime karar verene kadar canim cikiyor.
Terapiye de gittim kararsizlik problemi icin.

internet bizi bu hale getirdi tabii yatkınlıkta var onu arastır bunu aratır kıyasla saolsun mal icin konusyorum firmalar da aradaki cok az farkla farklı versiyonlar cıkardı derken kısadevre olduk amk

"iki kere düşünme tamamdır"

(bkz: mükemmeliyetçilik)

babamın hastalığı. siktir et de kararını ver bence.

sen de benim gibisin. karar vermek benim için işkence. en basiti geçende dışarı çıksam mı çıkmasam mı diye düşündüm. 500 kere karar değiştirdim. sonunda iyi hadi çıkayım dedim, üstümü giydim, ayakkabılarımı giyip evden çıktım. apartmanın bahçesinde karar değiştirip çıkmaktan vazgeçtim. tekrar eve gidip pijamalarımı giydim oturdum. sonra keşke çıksaydım dedim tekrar hazırlanmaya meylettim yine vazgeçtim. ağır ikizler burcu olduğum içindir belki :)))
yapabilecek birşey yok sanırım. hani bazı şeyler artık kişilik özelliğidir kolay değişmez. çocukluğumda da böyleydim.

üstü kapalı tuvalet al. çiş ve kakaları sık sık topla.
küçük olduğu için üstüne bastığını fark etmeyebilir ama zamanla düzelir. kokuya kendisi dayanamaz zaten.
bi de kakası çok yumuşak olmamalı üstüne basıp bulaştıracak kadar, beslenme şeklini değiştirin.

zamanla öğrenir, daha çok ufak :) ayrıca kapalı tuvaletler ilerisi için daha iyi olacaktır çünkü açıkta kalınca sineklenebiliyor. bi de üstünü kapatsa bile leş gibi kokabiliyor bazen.
kapalı tuvaletler şöyle oluyor:
online.bauhaus.com.tr
fiyatı da 20-60 tl arasında değişir.
konuyla alakasız bir iki ufak öneri; tuvaletinin ve yemek kaplarının yerini değiştirmeyin. kediler alışkanlıklarına çok bağlı ve sadıktır. bir de yemek kabını tuvaletinden uzak bir yere koyun, dışkıladığı yere yakın yerde beslenmek kedinin hoşuna gitmeyecektir.
kolay gelsin :)

bulunduğu ortamı yadırgıyor. adapte olamamış. oraya ait olmadığını düşünüyor. ileride geçer diyecem ama bir çok kere kum değiştirdiğinizi söyemişsiniz. bu da kedinin uzun bir süre evinizde bulundugunu gösteriyor.
belki siz yokken anneniz kediye gereğinden fazla gözlemci olup onu rahatsız ediyordur. cıldırma potansiyelli anneyi hesaba katın.

yaklaşık 2 aydır bizde. alışmamış olabilir mi

küçük olduğu için normal. ben de aynı sorunu yaşamıştım. arkadaşımın önerisini denedim ve kedi birkaç günde kapatmaya başladı. kedinizi tuvaletine götürün patisini hafifçe kuma sürtün.(kapatma hareketinde yaptığı gibi.) birkaç kere siz bunu yaptıktan sonra tuvaletini kumla kapatıyor.

(bkz: ogame )

satranc

(bkz: league of legends)
(bkz: dota 2)

Nuri alço :)

konser sayılmaz dedin ama yazayım madonna. konser sırasında pınar altuğ, yağmur atacan.
bir de gülse birsel söyleşiye gelmişti gazi üniversitesine. çok severim, acayip mutlu olmuştum.

Ece erken

Mahsun Kırmızıgül.

recep tayyip erdoğan ve kurmayları (görmez olaydım)
sugar jackson (kanki olmuştuk neredeyse; meşhur lacivert bir şapkası vardı, onu da hediye etmişti)

Kadir İnanır'ı görmüştüm Şile'de bir film seti çıkışı, gördüğüm ünlüler arasında en ünlüsü o sanırım.

Ha, pardon unutmuşum, Kamer Genç vardı bir de. Onla da el sıkışmıştım. Asdaadsasfas

oguz savas'i gormustum vapur iskelesinde. tekrar tekrar baktim adamin vapurla ne isi var diye ama oydu, 6 metre herif.

beyaz,
okan bayülgen,
ali kırca
tayyip erdoğan,
rauf denktaş.
kemal kılıçdaroğlu

colin powell

demet evgar

lisa minelli
turgut ozal
baba bush
demirel
phil collins

bkm deki ibrahim fındıkazdede
demet akalın incirlide
nuri alço istiklal de
veee daha bugun athena gökhanı gördüm range roverda :)

serhat tutumluer.

o zamanlar ünlü değildi tabii. hastasıydım, başkasını da istemezdim.

Donald Trump ve turuncu saçları

bi de bi artiz gördüydüm de adı gelmiyo aklıma. du bi gugıllıyım bakiyim.

serhat tutumluer kim la?

artizin adı Matt Dillonmış.

silver linings playbook'un galasi vardi ispanyada bradley cooperi gordum bide fotograf cektik. en unlusu buydu galiba hahaha

justin bieber

en yakın olduğum, sarılıp beni öpen oktay kaynarcaydı. diğerleri saçma sapan popili insanlar.

madonna, amerikada okurken 1986 cikisli true blue plagini imzalatmistim.

ahmet kural geldi aklima su an. selam verdiydim basimla, o da karsilik vermisti, seker sey:)

Türkiye çapı Şener Şen, dünya çapı Michael Douglas'tır herhalde.

arif erdem

kurbanını kesmiştik :)

Tolga Çevik, Ezgi Mola (gösteriden sonra), Burçin Terzioğlu (alışverişte), İclal Aydın (annemin arkadaşı), Arto, Pamela (yemek yiyorlardı), Şenay Akay (Akmerkez'de eczanede). İbrahim Tatlıses çoook eskiden kuzenimin sünnetine sanatçı olarak gelmişti. Bir de Ivana Sert'i Paşabahçe mağazasında gördüm. Makyajsız falan çok güzeldi.

kivanc tatlitug
peh.

Çarli :(

kobe bryant (caddebostan sahile bir etkinlik için gelmiş, bende bisiklet sürüyordum, baktım etrafta baya bir kalabalık sordum kim geldi diye kobe gelmiş meğer. hayatımın en güzel günlerinden biriydi, keşke bir de imza alabilseydim)

Saka lan saka..
Sinasi yurtsever, sonra kardespayindaki oguzhan ve mafya basi(canisi mi desem ne diyorlardi), demet akbağ hepsini bi gunde gordum ama sayilir mi bilmiyorum.
En banko ornegim harun erdanay, bagaji duzeltirken gunaydin anlaminda kafami egmistim, saol gozum sana da gunaydin anlaminda agzini sag dogru hareket ettirmisti. Ahhahsjdkd.

Zekirya beyaz bide

erkin koray

(bkz: christoph waltz)
ben o muydu değil miydi diye anlayamadan geçti gitti önümden, emin olsaydım atlardım önüne, hıammına...
istanbul'da belirli yerlerde gezdikçe elbet görüyorsun ünlü. bir sürü gördüm ben de ama aklımda kalan azra akın oldu. ben çıkarken o iniyordu metroya, böyle resmen süzüle süzüle geçmişti yanımdan. he bi de hasta olduklarım arasında leyla lydia tuğutlu var. okulda aynı katta okuyoruz, ilk gördüğümde baya dibim düşmüştü.

Ilk gördüğüm ünlü tecavüzcü Coşkun, Antalya da paso görüyorduk ve beni korkutmuştu, selam verip şişşt merhaba diyerek, sanırım çok korkak bakmıştım yaş 8.
En ünlü gördüğüm kişi jude law, Londra'da.
Türk ünlülerden Levent'te çalışırken kanyonda paso görüyorduk ünlüleri.

ilberi her gün görüyorum

fenerbahçeli gerson.

Christina aguilera

Benim cok yaa

İpek erdem
Umit erdim
Pashan yilmazel
Ayca abana
Kerem kupaci
Cisil oral
Yeliz degirmenci miydi hayat bilgisinde oynayan, o
Serhan arslan

Bunlari hayat bilgisi setinde gordum

Tuncel kurtiz rahmetliyle isiklarda karsilastik gulumsedim o da gulumsedi bana
Levent Kirca
Daghan Kulegec
Tarik Menguc
Oguzhan Koc fotograf cektirdigim tek ünlü
Pascal Nouma avmye geldi gecen haftalarda :D
Serenay Aktas su survivordaki kiz eski makinistimizin kizi. Cilgin dershane 3 cikmadan once gelmisti babasinin yanina el sıkıstık :D

Aslında baya gördüm ama daha bugün sarp apaka denk geldim. Çekim hazırlıkları vardı, bankta oturuyordu. Ben de önünden bisikletimle geçtim gittim ehi.

jorn lande ile bira içmişliğim, james hetfield ile resmim vardır

azer bülbül

rte (ankara kizilay meydani-o gune lanet olsun),
nihat genc (ankara yuksel caddesi-selamlar nihat abi),
mogullar grubu (essen-almanya),
ekmek teknesindeki celal (ahmet yenilmez) (ankara yuzuncuyil mah. kiler market),
orhan pamuk (bochum-almanya-hazzetmem bu heriften)
umut sarikaya,erdil yasaroglu, selcuk erdem (odtu ankara-evet, umut cizdigi karakterler gibi kemcuk agizli :P)

imkanim olsa, hugh laurie ve fazil say ile tanismak isterim. Vefat etmeselerdi, tuncel kurtiz ve firinci nusret babayi ya da bu gozlerle gormek iyi olurdu.

gecen, freiburg'ta kucucuk bir topluluga konser vermisti fazil abi, son dakika konserin verilecegi cadira geldigimiz icin almamislardi bizi. tanisma firsatini oylece tepmis olduk. hugh laurie, londra'da yasiyormus duydugum kadariyla, yolum ara ara dussede, denk gelinir mi zor.

roger waters :( konser değil, kulis. ah o gün :(

kareem abdul jabbar, topkapıda.
aziz yıldırım, fenerbahçede =)

en son ivane serti gordum. pascal nouma devamlı müsterimdi. hakan peker eskiden komsumuzdu.

David Tennant'ı görmüştüm, hatta arkasını dönüp bana bakmıştı. Artık adamın içine nasıl düştüysem..

cemil ipekciyi gormustum fransiz sokaginin girisinde, sanirim orada dukkani mi ne varmis zati.
yilmaz vural'i gormustum bi kac futbolcuyla ankara kentpark avmde alisveris yaparken

Barack Obama ve Bill Clinton'i bir 10-15 metreden gormustum. Daha samimi olarak; Katy Perry ve Michael Jordan'la konusup el sikismisligim var.

Konser vs hepsini elendikten sonra aklıma ilk gelen Hakki Bulut. Birinde Ataköy'de yolda yürürken gördüm. Diğerinde de İzmir'de korumasiyla yine yolda yürürken görmustum.

He birde Murat Kekilli'yi gordum Başakşehir'de bi kafeye gelmişti gs nin sampiyonlar ligi maçını izliyordu. Tokalastik falan.

Cem Davran ile Erkan Can' i gördüm İstiklal'de salina salina yürüyorlardı.

şener şen alışverişte, gamze özçelikle kocası bağdat caddesinde, hugoyu sunan tolga abi alişverişte, mehmet turgut da fotoğrafımı çekmişti.

Şevket Süha Tezel, Metin Keçeci (BKM Mutfak) (Araba yarışı gibi bir şeyde co-pilotlarıydım.)
Mehmet Haberal (çıktıktan sonra bir söyleşide)
Kemal Kılıçdaroğlu
Yılmaz Büyükerşen ve ilçe belediye başkanları
Doğu Perinçek (söyleşi)

gerisini yazmıyorum, resmen siyasetin içindeymişim haberim yok. :D

noktayi koyuyorum: bilal inci'yi gormustum olmeden bir sure once, adana baraj golune yurumeye gelirdi sabahlari. erol tas da olsaydi, tam kombo olurdu.

fatality! finish him ! :)

şu anda spotify kullanıyorum fakat spotify'dan önce kendi müzik uygulamasını kullanıyordum. mp3tag'lerini doğru düzgün yaparsanız kategorilendirmeyi de, albümler arası geçiş trafiğini de layıkıyla idare ediyor. hatta benim gördüğüm en iyi shuffle sistemine sahpi uygulama.

zaten bu adamların olayı o, iphone yokken ipod vardı.

dediğin gibi zamanında ben de ipod kullanırken bu konuda bir sorunum yoktu. kendiliğinden gelen player çok iyiydi. fakat şu an ios 7 de bulunan gömülü oynatıcı "iş görsün yeter" düşüncesiyle yerleştirilmiş gibi.

gMusic 2 gayet başarılı bana göre. Ama bu itunes üzerindekileri değil google music üzerindekileri çalıyor. İsterseniz offline yapıyor.
Bir de çok deneme fırsatım olmadı ama CarTunes kullanışı kolay gibi.

yes.. ticari kazanç varsa şirket açıp fatura kesmen şart internet de olsa.

yanit-merkezi.gittigidiyor.com

Sanirim sen alim satim yapip vergiye tabii gosterilme zorunlulugunu teorik acidan cokertmeye calisiyorsun. Oyle degil iste olay.
Devletin bu gibi hareletleri denetleyen organlari emin ol bu isi ticarete doken adamla evindeki esyayi satan adami ayirabiliyor. Duzenli para akisi, bunun periyodik sikligi vs en sonunda tepene binecektir. Ama yarin ama 1 sene sonra.

Bir şey satmadım şu ana kadar ne internet üzerinden ne farklı bir şekilde. Merak sadece benimkisi.

sürekli kazanca dönüşmeyen satışlar şahsi eşyaların satışı olarak görülüp vergiye tabi değildir. mesela okulunuz bitti ve öğrenci evi eşyalarınızı gittigidiyordan satıyorsunuz, burada vergi ödeme gerektiren bir durum yok. ancak ikinci el kelepir eşya toplayıp bunları satmayı iş edindiğiniz takdirde vergi ödeme mecburiyeti doğar. @secim'in dediği gibi, bu konuyla ilgilenen devlet organları için siz bunu iş olarak mı yapıyorsunuz yoksa elden çıkarma durumu mu mevcut bunu tespit etmek oldukça basittir.

geçiş yaparsın yapmasına da eksik kalır çok fazla ayrıntıyı atlıyorlar, bir sürü olay da sonucu aynı olsa da oluş şekilleri değişik. bence en baştan başla zaten su gibi akar gider.

4 kitabı atladılar baya baya a feast for crows kitabı çoğunlukla es geçildi. a dance with dragons son kitaba ağırlık verdiler şu anda.

1. kitap dışında eksiksiz gösterdikleri hiçbir şey yok.
4. kitaba geçti şuan, bazı karakterler 4te bazıları 5i bitirdi.

çoğu karakteri işlemediler bile. eline alırsın 4. kitabı, bu kim bu kim, bu olay ne diye afallayıp durursun. boşa okuma eğer kaldığı yerden okuyacaksan.

Tesekkur ederim arkadaslar, soyledikleriniz dogrultusunda adam akilli bastan baslayamak bu isin hakki gibi. Ayni tadi vermeyecek olsada kitap okurluguna gecis yapmaya karar verdim.

ilk kitabı okumana gerek yok çünkü ilk sezon neredeyse birebir işledi ilk kitabı. 2.den itibaren okuyabilirsin. şimdi bu 4. sezon 10. bölüm gösterilecek önümüzdeki pazartesi, 9 a denk gelen kitap aslında çoğunlukla 3. kitabın 2.si (ingilizce serisinde olan şekilde, türkçede nasıl bilmiyorum) yani 3'ün 1'i olan a storm of swords: steel and snow'un çoğu biraz değiştirilerek gösterildi geçen sezon, 3'ün 2'si a storm of swords: blood and gold'un da çoğu gösterildi bazı yerler atlandı falan.

mesela 3'te olanlar şöyle bitti diyeyim anla, arya hound'u terk etti, oberyn öldü mountain'in akıbeti belli değil, SPOİİLEERRR-tywin, shae öldü-SPOİİLLEERRR, duvarın savunması yapıldı ve jon lord commander seçildi. en sonda da lady stoneheart gelecektir zaten.

dany ile olan bölümlerde de 3. kitapların çok ilerisine geçildi, 3te dany jorah'ı yolluyordu ama bir kraliçe gibi hüküm sürmüyordu henüz.

brienne'in akıbeti yani yola çıkışı henüz belli değildi.dizi de o kısıma geçildi bile.

yani 1. sezon 1. kitap, 2. sezon 2.kitap 3'ün biraz başları, 3. sezon 3.kitabın ilk kitabı, 4. sezon 3.kitabın 2.kitabı çoğunlukla demek doğru olacak. dany ile olan bölümlerse onu daha fazla göstermek adına çok daha ilerlemiş durumda

kullanmaman gereken bence aras, eziyet oldu onlarla gelen giden tüm kargolarım.

türkiye'de en iyi seçeneğin yurtiçi kargo.

Genel olarak degerlendirildiginde herhangi bir kargo firmasi one cikmiyor. Hepsi birbirinden beter.
Kargonun kaybolmasi hemen hemen imkansiz ama zarar gormemesine ya da hizli ulasimina etki eden etmen tamamen teslim alan ve teslim eden sube ve calisanlarinin duzenine bagli. Emin olun tamamen piyango.
Yine de tercih etmem gerektigi soylense yurt ici kargo derim.

Alacak kişiye şube yakınsa, şubeden alınacak şekilde yollamanız daha mantıklı olabilir. Öbür türlü kargo araca yüklenip teslimata gelinmezse ertesi güne sarkabilir eğer şube sorunluysa.

haşim işcan altgeçidi tabii ki de yanie...

sirkeci?

burayı bir karıştırın önce.
www.bisikletforum.com
marka modelde karar kıldıktan sonra alınır bir yerden.
yeşil bisiklet, velespit, aktif pedal bu yerlere örnek.

haşim işcan ve sirkeciden uzak durun, bilinen ve talep gören yerler olduğu için kazık yersiniz ve hiç ilgi görmeden alışveriş yaparsınız.

büyük marketler otoparklarına bisiklet satış alanları açıyorlar, biraz dolaşın sezonu açarlar bu sıralarda.

bütçenizi belirlerseniz forumlardan da ne alacağınıza karar verir ve bir bayiye gider alırsınız.

(bkz: decathlon)

nerede oturuyorsunuz?

Yanlis olmus beybisi.
Don o yoldan.
Adim adim sakinles. Kendin gibi ol.
Sar sarmala.

hem keyifli bir iliski yasamak diyorsun hem hareketlerine sacma sapan diyorsun asiri serbest diyorsun. tam ne yaptigini anlamadim kizin ama seni cildirtmasin sonra sevgili olursaniz? sen onun kadar serbest olsan sacma sapan demezdin gibime geliyor. bence kendine uygun birini bul, gene takil ama.. sen bilirsin

20 li yaslarda -ki oyle oldugunu varsayiyorum- konusulan muhabbetin icerigi cok onemli degildir. Kiz sana notu bastan vermistir. Mizacina, tipine ve davranislarina yonelik olarak verdigi tepki hormonlarini uyarmistir ya da uyarmamistir. Eski sevgiline olan yaklasiminin konu edildigi muhabbete kaldigin yerden devam etmen ya da tornistan yapman onun sana olan bakis acisini degistirme yonunde cok etkili olmayacaktir. Seni olumlu biri olarak etiketlediyse ne kadar olumsuzluk siralarsan sirala bunlari hayal kirikligina ugramama adina olumlu veri olarak kabul etme konusunda israrci olur.

bence polemiğe girme hocam, öde gitsin. ekstra masraf oluyor diye biliyorum kesilince.

valla bizim 2 ayda bir kesiyorlar hep. keseceğiz derlerse kesiyorlar. gidip yatırırsan çoğu zaman aynı gün açılıyor. ek masraf alırlarsa da diğer ayın faturasına yansıtıyorlar. elektrik mesela kestiklerinde, açtırdıktan sonra diğer ayın faturasına 20 lira bindiriyorlar. doğal gaz ne yapar bilmiyor. hiç dikkat etmedim.

kışın bazen bir önceki ayın faturasını ödediğim oluyordu, o kesilecektir diyen "5.00 TL"lik faturayı öderseniz kesilmez. Diğer ay da "6 liralık fatura var kesicez" yazar. Böyle bir ay sonradan ödeyebilirsiniz ama yine 11 lira lan!?

Pazartesiye kesmezler raadol. Hatta 1 ay gecse bile kesmezler. Sen ode pztsi 11 tl.

bulduğunuz en ucuz vitesli bisiklete atlayın.

sahilde bir kaç saat sürmek için en iyi bisikleti veya yol bisikletini aramaya ve onca para vermeye gerek yok.

oldukça seri modelleri bulunan şehir bisikletlerinden de düşünebilirsiniz. sahile inene kadar geçilmesi gereken yolların bozuk kısımları yol bisikleti üzerindeyken rahatsızlık verebilir. tabii bunu sorun etmeyen bir çok yol bisikletçisi de var.

www.bisikletforum.com

bu siteyi karıştırın, fikir oluşacaktır kafanızda.

Cbostan sahilde var bisuru bisiklet birine atlayin iste

Deniz otobusunu de simdi gordum kabatastan kalkan da var, bakirkoyden de gelebilirsin bostanciya, iskelenin yaninda bisiklet kiralama yerleri var.ordan alisin iste mis

lingoes'in de sözlük ekleme özelliği var
www.lingoes.net
elbette babylona göre çok az ama belki aradığını bulursun.
Bu arada aklıma belki babylon sözlüklerini lingoes sözlüğüne dönüştürecek bir program olabilir fikri geldi, googlela istersen.

zaten burada işe yarar bir tek viconun ingilizce-türkçe sözlüğü var ama yetersiz kalıyor.
söylediğini ben de düşündüm ama arama sonucunda böyle bir programa rastlayamadım.

başka bir sim daha denesen? vodafone yada bimcell? duruma göre avea kartın chip'i zarar görmüş yada yıpranmış mı?

biraz karışık oldu cümleler ama :) idare et :)

teşekkürler.

bence öldür?

@bonjurkes: susam tanesinin yarisi kadar boyutunda. 3 tane oldurdum. ya baska varsa?

parmağınla 5 saniye falan çok sert bir şekilde üzerine bastır, Çok zor ölüyorlar hacı. Eğer üzerine falan atlarsa sabaha her yerin kaşınır benden söylemesi.

pire olabilir. ayaklarınızda kaşınma ve ısırıklar var mı? benim ayaklarım yara olmuştu hep.

@agiz yuz dalicam o olacak

kasiniyorum da psikolojik herhalde bacaklarim ayaklarim degil komple huylandim

daha bugun ortaya ciktilar daha isirmamis olabilirler

ilaçlattır hocu eğer o kadar çoksalar. www.garantiilaclama.com

valla psikolojik de olabilir tabi ben bile burda yine huylandım :)
ayaklarınız da genelde bilek hizasına kadar yara olur ısırırlarsa, diz seviyesine hiç ulaşmadı bende. benim eve kedi girmiş dışardan cam açık kalınca sonra ilaçlattım toparladı. çok yukarılara çıkamıyorlar halıların üzerinde oluyorlar genelde ve eğilip dikkatli bakmak lazım ki çok değilse yine göremeyebilirsin. yarın duruma bak ona göre ilaçlat derim, yazın çok oluyor bu pire olayları.

şunu denemelisin: (bkz: k-othrine)

evet büyük olasılıkla pire. benim evde de var. kediden yayıldı. bir veteriner evde 1 tane pireye rastgelmişseniz en az 1000 tane vardır demişti. şu an kurstayım şimdi bile kaşındım.

aynı dert benim de başımda var. yakın bir arkadaşımın işini yapıyorum. kesinlikle ödemesini aksatan bir insan değil ama şu sıralar çok da yoğun. şehirdışı, yurtdışı gezip duruyor. eminim ki aklına gelmiyor. söylesem hemen öder ama utanır, belki de üzülür bunca zaman unuttum diye. yakın arkadaşım diye söyleyemiyorum. 2-3 ay oldu, eşim doğum yapacak ve o para nasıl ilaç gibi gelir anlatamam. bi aklına geliverse diye bekliyorum. aslında söylemek lazım ama söylenemiyor işte. etrafındakilere anlatamıyorsun bunu. herkes keriz gözüyle bakıyor istemeyince de. daha önce de aksattığı oldu, sonrasında aklına geldiğinde epey bi üzgündü sesi, yani unuttuğu için. arkadaşımı o duruma düşürmek istemiyorum sadece. "unuttuysa üzülsüni o duruma düşsün" diyemiyorum.

iş başka, arkadaşlık başka solo...

@kibritsuyu, Eşim ara iste sabahlara kadar emek verdin uykundan oldun diyor ama işte çok yakın arkadaşım bir de karşı cins olması da durumu biraz zorlaştırıyor hemcinsim olsa şakayla karışık hani olum benim işin parası derdim, ama işte denmiyor.

@buttercup, doğru diyorsun da işte yukarıda anlattığım nedenler.

Ne kadar yakın olursa olsun: "para" dediğimiz araca hepimizin ihtiyacı olduğu bir gerçek. Bir insan eğer "borçlu" ise, o borcuna sadık kalmakla yükümlüdür. Bir insan belki alacağını unutmaz ama, borcunu 'asla ve asla' unutmaz arkadaşım.
O yüzden "unuttuğunu" düşünme, mutlaka aklındadır ve aranızdaki samimiyete dayanarak erteleyip duruyordur kendince. Elbette icraya verip kapısına dikil demiyorum ama, aranızdaki samimiyete binaen bir hal-hatır telefonu sırasında ihtiyacın olduğunu ima etmen bile yeterli olur. Bir insana borcu hatırlatılınca utanacaksa, o utancının sebebi alacaklı olan değil yine bizatihi kendisidir. Utanacaksa da kendi aymazlığından dolayı utanacaktır, bunu neden alacaklı kişi düşünsün?

Son sözüm sana @kibritsuyu:

Dostum, etrafınca "borcunu t5ahsil edemeyen keriz" olarak anılmak mı daha iyi, borcunu istediğin arkadaşının gözünden düşmek mi?

Seçimi size bırakıyorum...

madem bu kadar yakınsanız niye "ihtiyacım var" diyemiyorsun ki? ben de onu anlamadım. bi de bi kişiye 10 defa söylersen rahatsız olur. sen hiç istememişsin ki.

@merhum, arkadaşım hatun kişi evli, parayı kendisi değil eşi verecek şirket eşinin şirketi beraber çalışıyorlar, ben de doğrudan isteyemiyorum ya x ihtiyacım var ne zaman ödeyebilirsin parayı diyemiyorum işte ama anladığım kadarıyla arayıp istemek lazım.

çeviri yaparak geçinen bir insan olarak, para ödenmemesi durumuyla sık karşılaşıyorum ve başkasının başına geldiğinde bile kendi başıma gelmiş gibi ifrit olma huyu geliştirdim:) yakın arkadaşlarımın işleri için de çeviri yaptığım oluyor. onların da ödemeyi geciktirdiği oluyor, sıkışık değilsem dert etmiyorum. ama paraya sıkışıksanız söylemeniz lazım hocam. bunda utanılacak bir şey yok. o utanır diye söylememek hiç olmaz. herkes aynı şeyi demiş zaten, ben farklı bir şey demiş olmayacağım. ama bu para ödememe işini sık yaşayan biri olarak, bunu sormanın kendi ayıbım değil, ödemeyi yapmamanın karşıdakinin ayıbı olduğunu iyice kavramış oldum. siz işi zamanında teslim ediyorsunuz, onun aranızdaki anlaşmanın kendi hesabına düşen kısmını ağırdan almaya neden hakkı olsun ve bu konuda mahcup olan neden siz olasınız? kibar bir şekilde hatırlatın bence de.

aynı olay başına gelmemiş insanın ya da şu an o durumda bulunmayan birinin buradan "iste yaa keriz misin" şeklinde yazması çok kolay oluyor ama öyle değil malesef. üstüne üstlük borçlu olan arkadaş bu durumu kendiliğinden hatırlatıp zaman istemiş. "ima" yoluyla olsa bile bunun üzerine gitmeyi düşünmek samimi arkadaşlık mevzubahis olduğunda oldukça sıkıntı yaşatıyor insana.
eğer gerçekten dürüst saydığın bir insansa "zor durumu devam ediyordur" şeklindeki düşünceyi öncel koşup kafandan silip atmaya bak oradan gelecek parayı. yoksa kafanı tırmalar durur.

@kibritsuyu nun olayı ise daha farklı. arkadaşının borcu olduğunu unuttuğunu düşünüyor, hatırladığında verebilecek durumda olduğunu varsayıyor. bu durumda ben o kişiden borç isterdim. o an "aa benim sana borcum vardı" deyip utansa bile o kadar da olsun artık. ama asıl amaç, o zaman da hatırlamayacağını varsayıp ilerde borcunu isteyeceği bir durumda "ben ödeştik sanıyordum" gibi bir kelime sarfetmekdir burada.

ya iste kardeşim iste. bi web sitesi ücreti nedir ki firma için. onu da veremiyorsa kapatsın gitsin dükkanı. niye bu kadar kıllandırıyosunuz işi?

en kötü şu şekilde sor: ay sonu yüklü bi ödemem var, sizden ne zaman alabilirim parayı? ona göre ayarlayacağım kendimi.

api kullanman lazım sanırım.
imdbapi.com

api den bu işi nasıl halledeceğimi çözemedim. verilen bilgileri foruma bahsettiğim şekilde nasıl geçirecem?

imdber.org dan hallediliyormuş. teşekkürler.

terlemediğini varsayıyorum. eğer gerçekten terlemiyorsan, evet, yapılabilir bir şey.

keşke boğaz dahil istanbulun her yerine bisiklet yolları (kurallarıyla tabi) yapılsa, ne kadar rahat ederiz. bisikletliler çoğalmalı gerçekten. yardımcı olamayacağım, ben de bir süredir bisiklet almayı düşündüğüm için takipteyim.

Ter olayı ilk büyük engelin olacak genç padavan. Duş alamazsan iş yerinde atarlar seni ya da bilemedin masanı balkona koyarlar.

Diğer engel aradaki mesafe ki bu engeli yılmayıp arttırdığın kondüsyonunla 2-3 haftada bilemedin 1 ayda daha acısız bir hale getirebilirsin ama mesafeler uzak birbirine. En basiti google maps'e gir, orada a ve b noktalarına koy ikisini. Kaç km'miş gör.

Tehlikeli olacağını düşünmüyorum. Söğütlüçeşme'den en mantıklı rota ziverbey'e gelmeden kızıltoprak tarafına inmek. Oradan sahil yolundan selamiçeşmeye kadar devam etmek. Selamiçeşme'den arabasız olan sahile çıkmak ve oradan yardırmak. Arabasız sahil kısmında bisiklet yolu da mevcut, sabah koşanlarla kardeş kardeş gidersin.

-zaten eski salı pazarı otoparkının içinde dereyi geçince fb stadının yan sokağına çıkıyorsun. oradan sonra basar gidersin.
-yapılabilir bir şey. yarım saat civarında varırsın diye tahmin ediyorum
-bu işe girişmeyi düşünmek, bu iş için yeterli bisiklet deneyimine sahip olduğunu gösteriyor. çok panik biri değilsen, tedirginliği ilk günden atlatırsın.
-"yeşil bisiklet" ve "velespit" ten bilgi alabilirsin. fakat orta kaliteli şehir bisikletleri 1000 tl den aşağı değildir.

Birkaç yaz önce ben de her gün Söğütlüçeşme'den Caddebostan'a bisikletle gider gelirdim.
secim'in dediği gibi, stadın arka tarafından gidersen, Kalamış sahil yolunu takip edersin, daha tenha olur oralar bisiklet için daha ideal.
Feneryolu'nu geçtikten sonra Bağdat Caddesi'ne bağlanan ara yollar var. Cadde'de bisiklet kullanmak çok problem olmuyor, ben genelde yavaşça kaldırım kenarından giderdim.
Tehlikeli değil. Sadece yazın sıcağında biraz yavaştan alman gerekebilir. Alışana kadar biraz popo ağrısı, bacak sızlaması vs normal olacak zaten :)
Söylediğin bisiklet, benim hayalimdeki bisiklete benziyor :) Fiyatları 300-700 arası diye biliyorum.

Sevgili duyurucular,

Bu arada terle ilgili bilgimi şu başlık altında paylaşayım. Aşırı terleyen biri değilimdir ama gerekirse size de faydası olur. Çok terlediğinizi ve artık sabah sürdüğünüz roll-on'un vs etkisini kaybettiğini düşünüyorsanız, üzerine parfüm de süreseniz, yeniden roll-on da uygulasanız olmaz, kötü kokar.

onun yerine bir parça tuvalet kağıdına antibakteriyel jel dökün (pürel) onunla koltukaltlarınızı silin. tamamen tertemiz olduğunuzu göreceksiniz. ondan sonra yeniden deodorant ya da roll-on kullanabilirsiniz. Aklınızda olsun.

be her günn kartalda kadıköye gidiyordum güzeldi 4 saat sürüyordu
1 saat sürer
nasıl şimdi bu rakkas yolu varya ordan gidersin
tehlikeli değil gayet güzel

fenerbahce- suadiye arasını da sahilden gidersin, mis gibi olur.

@supoortam 1 saat biraz fazla geldi. Ben daha önce Caddebostan'dan Üsküdar'a yürümüştüm ve 2 saat'ten az sürmüştü. Şimdi bisikletle ve daha kısa bir yolu nasıl 1 saatte gideriz ki, mantıken daha kısa sürmesi lazım gibi geliyor bana.

şunu alman lazım.
resim.donanimhaber.com

Scart girişinden başka giriş hiç mi yok? Mesela S-Video ya da RCA gibi?

RCA:
i01.i.aliimg.com
upload.wikimedia.org

S-Video:
kyleabaker.com
h30434.www3.hp.com

maalesef yok.. uydu alıcısı vasıtasıyla hdmi bağlantısı yapılabilir mi ?

Ben uydu alıcısına USB bellek takıp film seyretmiştim ama ona bilgisayar bağlanıp televizyona görüntü aktarılabilir mi bilmiyorum. Uydu alıcının bağlantı noktalarına bak; bunların giriş mi, çıkış mı, yoksa her iki türlü mü olduğuna öğren. Ola ki giriş bağlantısı var, o zaman televizyona aktarabilirsin.

duyuruya sorman bile zaman kaybı