Hocam 7 sene gecikmediniz mi ps5 alın bari.

alınır ya neden alınmasın, biz almıştık sorun yaşamadık hiç. garantisi ıvırı zıvırı tam sıfır, kapalı kutu ürün diyorsa puanı da yüksekse bahtsız bir bedevi de değilsen sorun olmaz bence.

sıfır alma, kullanım ömrü max iki yıl olur. ikinci el temiz al, hevesin geçince 5’e terfi et

Al geç ya ben aldım ithalatçı garantili filan şimdilik sıkıntı yok. Arkadaşın biri sony eurasia garantili al mutlaka dedi ama dinlemedim onu. Çünkü fiyat farkı vardı. Kapalı kutu gayet güzel geldi yani sorun olmadı.1 yıl ithalatçı garantisi vardı.

PS5 al diyenleri de çok takma. Çünkü bu alet ülkemize gelecek onu bekleyeceksin. Geldi diyelim Kaç paradan gelecek. Yanlış anlama 1000 TL lik farkı düşünen (bende öyleydim) PS5 filan alamaz. 7000 TL den filan bahsediyorlar.

Cep telefonu, playstation, bilgisayar vb. aklınıza gelebilecek her şeyi hepsiburada vb. gibi sitelerden alıyorum, aldım. Bugüne kadar hiç sorun yaşamadım. Vatan gibi yerler gerçekten çok pahalı satıyor. Bugüne kadar kimse de bana bozuk telefon veya kırık playstation falan göndermedi. Çok zenginsem yine de garantili alırdım, orası ayrı. Ama bugüne kadar ben durduk yere playstation'ı bozulan çok az kişi duydum zaten.

Al gitsin hepsiburada iyi o konuda. Ya da migros metro gibi mağazalar kampanya yapıyor. Denk gelirsen yapıştır. PS5 al diyenleri de takma ilk geldiğinde sayılı geleceği için fiyatlar yüksek olur sonrasında düşer. Ben olsam pro almam ama slim alır geçerim.

sorun olmaz dediğiniz sitelerden alabilirsiniz. zaten paranız o sitelerin güvencesi altında. ama bence sıfır almayıp ikinci el alın. ikinci elde temizlerini 2400e falan bulursunuz.

2. el bile alabilirsin. Bu cihazlar öyle yıpranan, telefon gibi hassas yapılı aletler değiller. Hele hele bozulma gibi olayları hiç yok.

Ben ps4'ü ilk çıktığı günlerde almıştım, yıllarca kullandım geçen sene başlarında satmıştım. Kaç senelik cihaz sorunsuz çalışıyordu. Sonra dayanamadım 4 ay önce letgo'dan 2. el aldım o da sorunsuz cayır cayır çalışıyor :D

Bence de 2. El al.

Bu arada ps5 globalde ne zaman satışa sunuluyor bilen var mı?

kollar cok ucuz degil. o yuzden 3 kol olmasi avantaj bence.

ben ps4 proyu 2 kol ve oyunsuz 3250 tl ye sattim.

sizde 3 kol var. ama oyunlar eski ve pro değil.

3000'den koyun, inebileceğiniz limiti de pazarlik payi koyun derim. 2500'ün altına inmemeye çalışın.

sahibinden'e bir bakip piyasayi kontrol edebilirsiniz.

Satanlar genelde store üyeliğiyle falan satıyor. 3 kol var ama hırpalanmıştır muhtemelen. 2500 den 1 haftada satarsın bence.

8 ile 10 arasında aman aman fark yok. Şimdiki işten kesinlikle çıkmaya zorlayan sebepler yoksa istenilen tutarda diretilebilir. İstiyorlarsa karşılığını vermeliler.

Simdi bazi firmalar var; harbiden denge falan umurlarinda degil, kimden ne koparabilirlerse.
Bazi firmalar var, bir maas skalalari var. Sana ne ustunu verebilir ne altini. O aralikta gider. Bu sekilde oradaki çalışanlar arasinda sacmalik olmaz.
Ornek veriyorum; bir firmada icten yukselip planlamaci oldum, junior. Ama firmada junior ya da senior yok. Herkes ayni pozisyonda kagit üstünde.
Yalniz benim maasim 2250 liraydi, digerlerinin 4bin-4.5 falan. Simdi aynı isi yapan 4 kisiydik, herkes ayri telde maas aliyordu. Bu sacmalik misal.
O yuzden ikisi de olabilir. Firmaya bagli biraz.

Devlet dışında (ki onda bile fark ediyor) bütün şirketler kimden ne koparabilirlerse o maaş teklifini yapar.

Maaş skalası olan bir şirket yok. Öyle bir saçmalık olamaz da.

10bin istediniz. Benzer pozisyonlardakiler 9 bin alıyor derlerse; o zaman beni bir üst pozisyona alın diyeceksiniz.

"yani 3-5 bir şeyler kurtarıp bunu bir başarı olarak sunmayı düşünüyor olabilir mi"
her birimin bir maaş bütçesi vardır ve şirketlere göre değişmekle birlikte genelde yıllık kpi'lar arasında o maaş bütçesini aşmamak gereklidir. özellikle sektöre göre değişmekle birlikte, o bütçenin ne kadar altında kalınırsa o kadar somut ya da soyut başarı sağlanmış olur. yani evet, sana ne kadar az verirse o kadar başarılı sayılacak olma ihtimali var. ama bunu işgücünü kaybetmeyi göze alacak kadar göz önünde bulundurmazlar genelde, o yüzden pazarlık kesinlikle yap.

bazen de şey olur, adayı beğenirsin ama istediği maaş planladığından çok yüksektir, dengelerini de bozmak istemezsin, bir orta yol bulmaya çalışırsın. bu noktada sana sundukları "fişsiz mişsiz son bu olur abi" gibi bir teklif de olabilir. pazarlığa girişir ama hiç taviz vermezsen seni ikna ve tatmin edemeyeceklerini düşünüp vazgeçebilirler. ucu ucuna yapılan maaş pazarlıklarında işe alınan kişinin kısa sürede, daha yüksek maaşlı bir iş bulup, ayrılma ihtimali daha fazla oluyor genelde. "buraya da ucuza geldik yea" düşüncesi işvereni de isteyeceği bir durum değil.

maaş pazarlığının bence en etkili yöntemi beklentinin maksimum şekilde mantık ekseninde açıklanması. neden 10 bin istiyorsun da 9 bin istemiyorsun mesela?
"çünkü bu iş yerinde devam edersem sene sonunda %10 zam alacağım, maaşım 9 bine yakın olucak. buraya girdiğimde bana 6 ay içinde zam yapmayacağınızı tahmin ediyorum, 6 aylık bir enflasyon kaybım oluşacak"
ya da
"bu işi bir kariyer basamağı olarak görüyorum, bana katacağı çok şey var ancak kariyer anlamında atacağım adımları dikkatli seçiyorum, artık 2 senede bir değiştirip maaşımı yükseltemeyeceğim için ve bir iş yerinde senede %20 zam almak imkansıza yakın olduğu için, maaşım 2 sene sonra piyasanın altında kalmasın diye işe girişte anlaştığım maaşın biraz daha yüksek olmasını tercih ediyorum"

artık sana ne kadar ihtiyaçları var, hangi fikri daha iyi savunabilirsin, hangisi gerçekçi; bunları düşünüp yukarıdakilerden biriyle oturabilirsin masaya. aklıma gelmeyen başka şeyler de olabilir, amaç ne istediğini ne katacağını bilen ve ona göre gerçekçi istekleri olan bir profesyonel görüntüsü çizmek. sadece, çok katı olma(eğer 9bine de razıysan) ve çok normal bir şey yapıyormuş gibi görün.

Firmaya göre değişir. Pazarlığa açık firmalar var, kapalı firmalar var. Ben eskiden görüştüğüm bir şirkete beklentimin altında kaldı bu maaş iyileştirme yapabilir misiniz diye dönüş yapmıştım. İK'dan "teklifte revizyon olmuyor ama İK müdürümüze soracağız." dediler. Sonra revizyon yapmadılar. Ben de kabul etmedim. Muhtemelen kara listeleri falan varsa girmişimdir o listeye.

Bazı firmalar var. Maaş skalaları oluyor. X pozisyonu için atıyorum 4 maaş skalası var. En az tecrübeli 1. seviyeden, en tecrübeli ve en donanımlı aday 4. seviyeden maaşı hak ediyor diyelim. Teklifte 1. seviyeden başlıyorlar (bazen aday çok iyi ise ya da beklentisi çok yukarda ise üst seviyeden de başlayabilir). İlk teklif red edilince yani pazarlık istenince seviyeyi artırarak yeni teklifler geçebiliyorlar. Buradaki risk, firma seni 2. seviye olarak değerlendirmiştir. Sen ikinci teklifi de az bulursan üçüncü teklif gelmez.

Nasıl başlarsan öyle kardeş, baştan bık bık yapıyolarsa her zamda da aynı şekilde mağdur olursun. İk cılar ne tırtıklarsak kar mantığında çünkü patronculuk oynuyorlar sana karşı. Verebilecekleri maksimum maaş swnin belirttiğinin altında olsaydı tekrar tekrar görüşmezlerdi.baştan söylerlerdi. Vermelerine imkan olmadığı halde seni oyalıyolarsa zaten karakterleri bozuktur. Kendi işinde kalmanı öneririm.
Bana göre bir aday daha vardı az beklentili olan. İk cılar onu gözüne kestirdi. Teknik taraf seni öne çıkarınca seni kendi açılarından da cazip hale getirmeye çalışıyolar. Ben ıarar ederdim hala bir işim varsa ama sen bilirsin.

Skala olayı bence de yalan. Yani kurumsal şirketlerde var öyle bir muhabbet, ama onu da baştan söylerler zaten. Siz bi rakam verdiğiniz halde konuşmaya devam ettilerse diretin derim. Zaten giriş maaşınızın yüksek olması mühim, sonra %50 zam alacak haliniz yok.

Benim başıma gelmişti öyle skalamız var muhabbeti yapan bir yer, iyi o zaman geçmiş olsun diyip çıktım, ertesi gün arayıp istediğim tutarı verdiler. Küçük şirketti ama o.

Kurumsal şirketten sa.

Kvkk gereğince maaşlar öyle açık açık paylaşılamıyor. Fakat maaş skalası satan şirketler var. Yılın belli dönemlerinde bu şirketlere pozisyon+maaş bildiriminde bulunuyorsun. Senin gibi 20-30 şirket de bunu yapıyor.

Sonra bu skala şirketi sana skalayı satıyor. Mesela a uzmanı alacaksın, bakıyorsun a uzmanı en az 1000 en çok 8000 almış. Toplam ortalamada da 4500 alıyor. Hatta üst paketlerde sektör ortalamasını bile gösteriyor.

Sen de alacağın a uzmanının deneyimine ve şirket içinde ne kadar önemli bir yer edineceğine göre fiyat teklifinde bulunuyorsun.

Doğru düzgün kurumsal şirketse zaten sizi 2. Hatta 3. Görüşmeye çağıracaklardır. İlk görüşmede aldığınız maaşı söyleyin (bunu söyleyebilirsiniz) sonraki görüşmelerde çalışacağınız ekipten birileri ile görüşeceksiniz o zaman o ekipte nasıl rol alacağınızı belli etmeye çalışın.

Aklı başında çalışanlar varsa merak etmeyin adamın aldığı maaş belli, etkin geliştirmede olacak, bize gerekli vs diye aldığın maaş üstü teklifle gelirler.

arkadaşım yeni yapılan tekstil ürünün toz tüy olur. bunların gitmesi için yıkaman gerek. hele yastık kılıfı çarşaf falan yıkanmadan kullanmak şaka herhalde.

Tekstil ürünleri endüstriyel yıkamaya gidiyor. Ama yıkamaktan zarar gelmez. Yıkama ile paketleme arasında ne olacağını bilemezsiniz. Yatak örtüsü ya da diğer tekstil ürünleri için "hijyen koşulları korunuyor" diye bir şey duymadım hiç. Pakete girmeden önce yere düşürme, aşırı toz olmasın yeter. Yıkamadan sonra ütüsü vs. var. Günde bin tane farklı ürün aynı ütü masasından geçiyor. Öyle düşün.

Yastık kılıfı, çarşaf, örtü ve iç çamaşırları yıkarım. Ama diğer aldığım kıyafetleri yıkamam. Yıkanması gerekiyor diye düşünüyorum ama uğraşmıyorum:)

Evet, her zaman yıkarım.

Ben hicbir şeyi yikamiyordum. Sonra uyuz salgını çıktı o zamandan beri yıkamaya başladım. Çarşafları vs de yıkıyorum.

Bir tek paketinden yeni çıkmış çorabı giymeyi çok sevdiğim için çorapları yıkamıyorum. Geri kalan her şey, özellikle de yastık kılıfı, nevresim falan, eve girdiğinde doğruca kirli sepetine gidiyor.

teninle temas eden bütük tekstil ürünlerini yıkamadan giymemeni öneririm. o kumaş tekstil atölyelerinde depolarda leş gibi yerlere atılıyor. sadece işçilik kısmında 8-10 kişi elliyor. baskılı ise o boyanın ilk tozu da ayrı bir risk ve son olarak mağazada kimler kimler deniyor. yani yıka.

dış kıyafetler ve çorap istisna olabilir

Tenle temas eden her ürünü yıkarım. Cok zor durumda olmam lazim kullanmak icin.
Mantiken milyon kisi degmis/denemis olabilir, depoda üstünde fare, haşere gezmis olabilir.

Dikildiği ortamdan paketlenme aşamasına kadar kim bilir nerelerden geçiyor:/
Ben hep yıkarım nevresimleri.

ben aldığım her şeyi önce yıkarım. fabrikalarda pisleniyordur, mağazada pisleniyordur. paketliymiş vs önemli değil. o kullanılmamış kumaş kokusu bile pis geliyor.

bazı ürünleri yıkamıyorum kaşmir deri mont kaz tüyü vs kalan hemen hemen her şeyi direkt yıkayıp kurutma makinasına atıyorum

kendimi bildim bileli her seyi yikiyorum.

Yılda 10bin km için dizele gerek yok. 5 senedir dizel araç kullanan bir insan olarak söylüyorum. Aradaki 10bin lirayı baska ihtiyaçlarınıza yatırın. Fakat mazda'nin ikinci elinde dizel elinizi kuvvetlendiriyorsa ihtimali düşünün.

10 bin dizel için makul fark. Verilir.

ben hep dizel kullandım (başka markalarda). mazda 3 için aynı kıyaslamayı sıfır olarak yapıyorum bir süredir ve manuel alırsam benzinli, otomatik alırsam dizel almaya karar verdim.

eğer dizel seçeneğin çok temiz olduğuna eminsem onu tercih ederdim ama çok temiz kullanıldığına eminsem. 10 bin tl çok fark değil.

tabi ki benzinli. bilimsel vs her şeyi geçtim. dizel motor az yakar ancak sıkıntısı bakımı daha risklidir. 10 bin km için dizel almaya gerek yok. dizel sürekli kullanımda verimli olan daha kar ettiren bir motor. tork olayına gelince dizel motorlar 1 2 3. viteslerde turbonunda artısıyla torkla beraber daha atikler ancak araç motorunada fazla yük bindirebiliyor, atik olabilir. o tork farkı dizel turbonun ekstrası benzine o kadar artı turbo güç verse araç fazla yakar.

tork zork bu işler bir yere kadar. ben kompresör araç kullanıyorum, kompresör devreye girdiği zaman torku morku çarpar 3e katlar.

Skyacrive x modeli yakında gelecek. Onu alin.

Eğer ikinci el düşünürseniz tertemiz ipad mini 3 satıyorum.anneye en uygun tablet ipaddir.

Samsung Galaxy Tab S6 Lite veya İpad 7 128gb. Ama bana kalırsa sürekli online içerik tüketilecekse Samsung daha iyi bir seçenek.

youtu.be
14.28 de batarya karşılaştırmaları var

www.hepsiburada.com

ipad 7 128gb da alınabilir
www.hepsiburada.com

hocam
tablet sarj marj cok problem
telefonun bataryasını degistirin
bir de 4 gb ram 120 gb ssd li bir laptop alın
cok rahat eder

Kendisi android kullandigi icin ipade alismasi uzun surebilir diye dusundum. Laptop da onun icin kullanisli degil. Tableti telefonun buyugu gibi kullanacak.

ipad kullanmaya başlayınca başka bir şey kullanmak istemez kesin.Alışılacak bir durum yok çok basit kullanımı.Apple dan başkasına boşuna para vermiş olursunuz

ipad kullanimi sorun olmaz +1

bence de ipad alin. cok memnun kalacaktir.

Ama bu fiyatlara alacagim ipad iyi olur mu?

Ipad in pil ömrü diğerlerinin 2 katı. Ekranı çok parlak, güneşli günlerde bendeki beni deli ediyor. Multimedya ağırlıklı kullanacaksa hafızasının çok önemi yok. 32gb ya da 64gb yetecektir. Apple ın kendi sitesinde bakarsan bulursun o fiyata hem de son sürüm.
Ben de huawei flan baktım ama ıpad de apple gerçekten çok iyi. Ben de alcam sanırım

İlla android istersen f/p olarak huawei nin 32gb hafızalı 3gb ram i olan 1500 tl civarında 10 inch bir modeli var. İnceleyebilrsin.

Telefonda iphone demem ama tablette ipad.

illa sınav için olmak zorunda değil ama genel olarak başlıkları çalışırsanız gelişir.

www.ieltsadvantage.com

internette bununla ilgili forumlar var. türkiye de kitaplar var. english wrtinig skills, formal writing examples etc. tek tek ilerleyebilirsin. önce bol bol okumalısın. mesela ilk bir hafta en az günde bir saat örnek mail yazışmaları oku. sonra bunları türkçeye çevirmeye çalış, sonra tersini yap. sevdiğin kalıpları ayrı bir kağıda yaz. o kağıtları yanında taşı, arada bir bak. 3-4 haftaya çok iyi gelişim gösterirsin.

14 inch benim de tercihim. Ofis için bir monitör ve dock alarak efektif kullanabilirsin. Grafik ağırlıklı, karşılaştırmalı ekran kullanımı yapmıyorsan 14 inch yeterli.

alışırsın, thinkpad ve dell in 12-14 inç serilerini kullanıyorum yıllardır. tabii ki büyük ekran rahatlığı yok ama sürekli gezen ve laptopu yanında taşıyan bir insansan çok büyük rahatlık. alternatif olarak sürekli çalıştığın masaya bir monitör ve kablosuz fare klavye koyup mesai içinde laptopu kasa niyetine kullanabilirsin.

cdn.mos.cms.futurecdn.net

büyüğü makbuldur ama, sık sık taşıyacaksanız, kabul edilebilir küçüklükte.

asus vivobook mu ne o seri güzel. 15.6" taşımak için kötü bence de.

www.teknoblog.com
ben 13" huawei kullanıyorum, fakat yukarı doğru geniş 3:2 oranlı. 16:9 olsa küçük gelebilirdi ama buna özel iyi bence.

is bilgisayarim (lenovo x1 carbon) 14” ve gayet yeterli bence, ekran kaliteli ve cok ince kasa ise cok kolay alışıyorsun.

14 inç kullanıyorum. taşımak için çok güzel ama ofiste ne yazık ki kullanamıyorum. bu pandemi sürecinde evden çalışmak için de berbat ötesi. ne mail okuyabiliyorum ne iş yapabiliyorum ki işim A3-A2 boyutundaki pdf'lerle çalışmak şeklinde.

sürekli kullanılmaz ki bu yüzden ofiste 25 inçten başlayan ekranlarımız vardı. hatta çift ekranım bile vardı nasıl özledim ya.

ama dışarıda bir toplantıya gittin 1-2 saat çalıştın falan o konularda sıkıntı yok. yine de başka şansın olmayınca çalışıyorsun işte.. sürekli taşınmayacaksa tavsiye etmem ama ben sürekli taşımak da zorundayım.

14 ne ki 13,12,11 inch kullanılıyor. Bence 13 ve 14” gayet ideal. Açıkçası 15 ve 17” ekranli laptop gördüğümde 2020’ye henüz ulaşamamışlar gibi bir his geliyor bana. Grafik vs işiniz varsa elbette küçük ama basic işler için ideal. Ağırlık çok önemli bir faktör, 1,5” ten cok daha önemli

eksigi yok fazlasi var 14 inc bilgisayarin. cok ideal boyutta benim icin.

HD bir mini uydu iş görür, yanlız yıllardır onlarca uydu alıcı kullandım, renkleri kötü ya da iyi diye bir şeye denk gelmedim. Alıcının renge/resme/görüntüye çok katkısı olmasa gerek, frekansı çözer ve tv'ye iletir.

TV ya da uydu ayarlarından renk, ışık vs ayarları kurcalanmış olabilir mi?

John Bloor +1

Bunlar dijital cihazlar. Görüntü ya gelir ya gelmez. Renk vs sıkıntısı varsa ayar sıkıntılıdır. Muhtemelen adamın biri ayarları özellikle yapmamıştır ki bir daha geldiklerinde daha yüksek fiyatlı bir cihaz iteleyebilsin.

Zaten kendi kendilerine internetten uydu cihazı alalım demeleri de teknik bilgilerinin iyi olmasından değil adamın bundan kurulumda bahsetmesinden olabilir.

Tipik mahalle arası çakal aldatmacısı ama sizinkileri tebrik ettim en azından internetten alalım diyorlar. bir şey hissetmişler yani belli.

telefonda sorgulayın biraz dediğim çıkacak.

100 tl lik bir hd uydu alıcısı iş görür ama yukarıda bahsedilen çakallıklar olabileceği gibi tv niz geniş ekransa uydu alıcız sd ise ondan da sapıtabilir görüntüler. Onu da kontrol etmenizi öneririm. Bence tv nin ve uydu alıcısının fotosunu çektrip ekleyin buraya tekrar bakalım

bence öldürebileceğini öldürdü zaten. bizler survivorlarız

her ikisi de.

virüs dediğimiz organizma da bir canlı ve üzerine konduğu diğer canlı ölürse, o da ölür. virüs bunun bilincinde ve sürekli evrimleşiyor. onun günler içindeki evrimi insanlar gibi büyük canlılar için milyon seneler anlamına geliyor belki de. o yüzden kısa süre içinde artık daha az öldürücü olmaya başlıyor.

tedaviler de değişti. ilk etapta çok deneme yanılma yaptılar, bir sürü farklı prosedür uyguladılar. medyadan günbegün takip ettik bunları. aradan zaman geçince hangi tedavi biçimin ne kadar etkili olup olmadığı konusunda daha iddialı olmaya başladılar.

bir de havalar ısınınca insanların zaten vücut direnci artıyor, açık hava imkanı artıyor vesair. bunlar da olumlu etki ediyor.

komplo teorisyeni olmak istemem ama devletlerin rakamları sabunlayacağını düşünüyorum ben. çünkü çarklar dönerken insanların önüne binli sayılarda ölüm koyarsanız kaos çıkar, patronlarını boğazlar çalışanlar.

Tabi tedavi konusunda edinilen tecrübe ve insanların erken semptom döneminde başvurmaları da bir etken. ayrıca yoğun bakım kapasiteleri de boşaldı artık, koridorda ölen insan görüntüleri yok.

bu virusten ölme olasılığı maruz kaldığın virus yoğunluğuna göre değişiyor diyordu uzmanlar. eğer sosyal mesafe ve hijyen ile böyle devam edilirse ilk aylardaki gibi ölümler çok olmayacaktır. virüsün öldürücüğü azaldı diye birşey henüz söylenmedi bilimsel açıdan.

bunları yaş, altta yatan hastalık ve şu anki tedavi yöntemlerinden ayrı olarak söylüyorum.

(whatsapp sesli mesajları gibi oluca ama)
Arkadaşımın profesor/doçent sağlıkçı ailesi var onlarla yakın zamanda konuştuk. Virüsün öldürücü olanlarının ölen insanlarla beraber kaybolduğunu ve artık nispeten mutasyona uğramış versiyonunun olduğunu düşündüklerini söylediler. Bulaşma/hastanelik etme durumları aynı, sadece öldürmüyor.

bu arada evrim dediğimiz şey Icha'nın yazdığı gibi oluyor. birseysorcaktim'in yazdığı gibi olmuyor. virüs hiç bir şeyin bilincinde değil.

Ben şuan 20yaş üstü bir binada oturuyorum ama binaya ve bölgeye güveniyorum. Sen de mesela fay hatları üzerindeysen çıkma derim eski binaya, zemine ve eve göre karar ver.

deprem yönetmeliği 99 depreminden sonra değişti. mesela yapının depreme dayanımı konusunda en önemli etmenlerden biri olan nervürlü demir kullanımı veya mininum beton sınıfı gibi olan hususlar bu tarihten sonra zorunlu kılındı. bu tarihten önceki binalar da bu zorunluluklar olmadan yapıldı. isteyen düz demir kullandı ki çoğu da böyledir. yani işin aslı budur buna göre karar verin. öyle yapılırken başında durmuşlar, buranın zemini sağlam, yok bizim binaya bişey olmazlarla olmaz yani bu iş.

illa ki eski binaya çıkılacaksa, "en azından" deprem risk haritasına göre düşük riskli olan bölgeden seçilebilir. eski binalar arasında çok katlı bazı binalara güvenilebilir. yüksek katlı yapılar genelde perde beton sistemi ile yapılırlar ama yine de temeli nasıldır bilemezsiniz. kötünün iyisi bu şekilde bulunabilir.

ancak yine de gerekirse ufak bir ev ama 99 dan sonra yapılmış olması gözetilmeli.

semtine göre değişir
nişantaşında ölünmez (fay tehlikesi yok)
avcılarda ölünür.

Nişantaşının zemini avcılar a göre iyi diye bişey olmayacağını zannetmeyin
Sırt sırta yapılmış o binaların çoğu birbirine hasar verecek. Merak eden "binalarda çekiçleme (hammering/ pounding damages) hasarları" diye aratabilir. Ayrıca malzeme kalitesi yerlerde olan eski binalarda korozyona bağlı bozulmalar da fazladır.

Eski eve çıkmaya mecbur kalırsan nişantaşı avcılara göre iyidir evet ama göktürk de nişantaşına göre iyidir. Yani kuzeyden bakmaya çalış. Az katlı ve kat yükseklikleri aynı olan (yani giriş katı dükkan falan olmayan) yanındaki bina ile balkon seviyeleri hizalı olan binalara bakmaya çalış.

Depremlerde yan bina çökerken diğer yandaki binanın ayakta kaldığı örnekler varken, "buranın zemini sağlam" geyiği yapmak abesle iştigaldir.

Zeminin sağlam olmasının binanın yıkılıp yıkılmamasıyla alakası yoktur, bölge deprem bölgesiyse zemininiz sallanacaktır. Zemininiz kayalık (sağlam) ise toprak yarılıp binanın yan yatmaz belki, ama illa ki sallanacaktır.

Binaları yıkan bu sallantıdır (rezonans mıydı), yoksa uygun teknikle bataklığa bina yapsak yıkılmaz. Ama binayı çürük yaparsak kayalık alanda bile olsa sallantıda yıkılır.

Bu güne kadar bir çok binayı yıkıp kentsel dönüşüm kapsamında yeniden yaptım, hepsi de 90'lı yıllarda yapılmış görece genç binalardı, çalıştığım bölge İstanbul'un eski semtlerine göre daha genç semtler.

90'lı yıllarda yapılan binalar bile kağıt gibi yıkılırken ve tamamı yıkımdan önce testlerde çürük çıkarken, 70'li 80'li yıllarda yapılan binalara "buranın zemini sağlam" diye güvenmek çok saçma.

Eski binalar deprem olmadan kendi kendine yıkılmaya başladı, bir kaç örneği mevcut. Önümüzdeki yıllarda da maalesef çokça örneği olacak.

Hatta yıktığım binalardan birini mal sahibi zamanında kendisi için yapmıştı, zamanın kalfa/müteahhitlerinden. Kendi oturacağı için malzemenin iyisini kullanmış, çimentoyu bol demiri sık kullanmış.

Binadan numune için karot alınırken, betonun içinin ve demirin çürük halini gördüğünde şaşkınlığının fotoğrafını çekmek lazımdı.

binanın yeni ya da eski olması önemli ama asıl etken zemin.illa yeni bina değil de sağlam zemin diye çabalamak daha doğru olur.
1940 yapımı, sağlam zeminde malzemesinden çalınmamış bir bina (salak komşular müteaahite verdiler) çürük zeminde yapılmış, demirinden çimentosundan tırtıklanmış binadan kesinlikle daha iyidir.

evet elemelisiniz.
nişantaşında tarihi taş evlerden birine ya da nebilim galatada doğan apartmanına falan taşınmayacaksanız ki onlarda da deprem değilse bile tesisat vs problem yaratır sürekli.

evet, yeni bina; 0-15 yaş için çabalamalısınız.

evet, istanbulda eski binalar depremde öldürür. o evlerde depreme yakalanıp şans eseri ölmeseniz bile sizin enkaza, sokağınıza vs ulaşamaz ekipler(ekipler, hangi ekipler?) depremden sonra.

bişey olmaz diyenler ya 99 depremini yaşamamıştır, ya dümdüz akılsızdır ya da kendini kandırıyordur aksi mümkün değil.

sevgiler.

tansiyon ya da göz tansiyonu olabilir. özellikle göz tansiyonu çok sinsidir. bir göz hastanesine gidip ölçtürmeni tavsiye ederim. Bir ara dünya göz de bedavaydı ölçtürmek. zaten 5sn falan.

Sinuzit gibi

ben de benzer şikayet ile göze gittim sinüzit çıktı. göz hastanesine direkt gitmektense normal bir hastaneye gitmek daha makul olabilir şu aşamada.

Bbc’nin dinleme metinleri var. Araştırırsan bulabilirsin. Ben şunu buldum hemen:

www.bbc.co.uk

@cemallamec, bunlar çok eski ve çok kısa. Bir tanesi 5 dakika sürüyor.

www.bbc.co.uk bu adreste güncel olanları var.

BBC4 Radyo Programlarını dinleyebilirsiniz.

@ozdek, eğitim için hazırlanan değil de gerçek hayattan olan konuşmalar arıyorum.

youtube'da içerik takip edebilirsin. teknolojiye merakın varsa mesela unbox therapy, hayvanlarla ilgili animal planet, komedi olarak trevor noah, bilim-felsefe olarak kurgesagt in a nutshell vs.

@dissendium
oradaki linki incelerseniz bbc'nin diğer yayınlarına da geçiş yapabilirsiniz. bbc radyoları gibi mesela. ama hepsinin yayını ülke dışına açık mı bilmiyorum.

bu arada önyargılı davranmayın verdiğim link güncel olayları ele alıyor. eğer native seviyesinde dinleme ve anlamanız yoksa bu sizin için faydalı olacaktır.

yoksa gündelik radyo dinliyorum misal ama hala çoğunu anlamıyorum. özellikle politika. allahtan boris var da bbc ingilizcesiyle ortamı şenlendiriyor. canım benim.

Spotfy da güzel podcastler var ilgine göre. Ben erkek olduğum halde lena durnham ın kadınlarla ilgili podcastini beğeniyorum çünkü temposu harika. Başlıklardan ilgine göre seçip bakabilirsin. Bazıları çok sıkıcı ama arada iyileri geliyor.
Rhetorical speeches var ayrıca.

ne dinlersin bilmem ama mutlaka ilgin olan bir şeyi dinle. tüm konuşma boyunca algını yüksek tutarsın böylece. sevdiğin bir film falan yok mu mesela onların kamera arkası çekimlerini oyuncu röportajlarını galalarını vs izle. ben öyle yapıyordum bir ara

onun laptopa etkisi olmaz. laptop soğutucular var ondan alsana direkt neden vantilatör alıyorsun? www.hepsiburada.com

Bende de şu var ama hiç ama hiç etki etmiyor. Tertemiz temizlediğim hâlde www.hepsiburada.com

@dirildimde
Havayı laptopa doğru üfletmek için değil çıkan havayı direkt uzaklaştırması için laptopun sol arkasına koymayı düşünüyordum. Bendeki aşırı mı dandik? Ben bu platformda soru sormayı seviyorum. Siz de duyuru okuyup yanıtlamayı sevdiğinize göre manyak deyip hiç tanımadığınız birinin enerjisini düşürmenize cidden gerek yok.

@genel
Eski masaüstünün kasasından fan çıkarıp usb kabloyla bağlamaya ne dersiniz? Usb’den yeterli gücü alır mı hızlı dönmesi için? Explainmelikeiamfive

Gücü pcden değil de 12V adaptörden alın bence, 12V çalışan soğutma fanları var kasalar için 2 tane de ondan alıp elinizdeki ürünü modifiye edebilirsiniz bence el beceriniz varsa. Ama gücü dışarıdan almayı deneyin

o vantilatör işe yaramaz ısınan hava zaten dışarı çıkmış olacak, vantilatör üflediğinde.

onun dışında vakumlu soğutucuların işe yaradığı söyleniyor, ama fanı hızlı döndürdüğü için zararlı olabilir diye yorumlar var. iyi okumak lazım. gerçi 10 yaşındaymış sizin cihaz, kaybedecek pek bir şeyiniz olmayabilir.

fanı temizlemediyseniz, önce fan temizliği ile başlayın. laptop soğutucusu ben de kullanıyorum ama işe yarıyor mu emin değilim. altının mümkün mertebe açık olması gerek iyi soğutabilmesi için. 4-5 pervaneli soğutucular var, onlar bakılabilir.

Isıl geçirgenliği yüksek alüminyum, bakır bir şey varsa ince levha şeklinde onun üstüne koymayı deneyebilirsin. Fan da yardımcı olur. Fanın ısınan yüzeye doğruda gelmesi lazım.

öyle vakumlu şeyler ile kısa vadede verim alırsınız uzun vadede ise bilgisayarın fanı daha kötü bir hal alır. öncelikle bilgisayarı temizletin, termal macununu yenileyin. sıcak hava çıkışı masaya üflüyorsa bilgisayarı biraz yükseltin.

aynı işlemcili bir bilgisayar da bende var. zaten o işlemci pek soğuk çalışan bir işlemci değil. fakat güzel bir temizlikle kışın boşta 45 derecede çalışan cihaz 35 derecelere düştü. benim bilgisayarım bir de malesef ince tasarımlı bir şey.

sıfırsa senin cihaz da bi şey diyemem de 2. el niye alsın adam 50 lira daha verir sıfırını alır dükkandan. bi de tanımadığı etmediği kişiyle buluştu inceledi derdi yok. 2. el satış benim için çoğu üründe min. yüzde 50 fiyatına olmalıdır istisnalar var tabii de 130 liralık cihazın ederi 50 liradır yani 2. elde. bana kalırsa.

atmaya kıyamıyorum beleşe de vermek istemiyorum 2 bira paramı çıkarır en azından satışları bunlar bana kalırsa.

not: 2. el çok satış yaptım ilk başlarda ben de senin gibi düşünüyordum ama sonra kendimi alıcı yerine koymaya başladım ve çok da haksız olmadıklarını anladım. ölücü de çok bu arada tabii ki sen onu 50 liraya koysan 40 olur mu derler.

hayatımda ilk defa sahibindene bişey koydum satmak için bu kadar aktif ölücü olduğunu hayatımda düşünmemiştim gerçekten site kuzuların sessizliği gibi bir şey koyun ve ortalığın alevlenmesini bekleyin.

150 liraya aliexpressden alıp ambalajını bile açmadan 100 liraya koyduğum bir ürüne 50 lira veren mi dersin, evde ne kadar çer çöp varsa takas olarak sunan mı, adam tırnak makası(5), çay bardağı(10), şeklinde 20-30 tane ürün yazmış parantez içindeki de kendi koyduğu fiyat he diyor ki sen kombinle 100 liralık takas yapalım sdfgsdfgsfg

80 lira yerine 90a koy, 80e duserim de. en mantikli cozum bu

her zaman satmak istediğin fiyat + pazarlık payı olarak koyacaksın.
ölücüler korkulacak tipler değil beyinleri böyle çalışıyor. illa pazarlık yapacaklar.

sıfırı 130 ise 120 ye ilana koyacan. sahibinden tayfası öyledir. pazarlık isteyene de önce 100 diyecen sonra 90 sonra 80.

ikinci el alisveris risktir. Alan almis, isi bitmis ki satiyor. Gozden cikmis. Proletarier...de guzel yazmis.
Netice olarak nadide veya hic kullanilmamis bisey degilse fiyati iyice dusmeli. Urun neydi soylesen nokta atisi yapardik. Powerbank vs mi ?

Ölücü çok ama alacak olanın bilmediği bir ürünü garantisiz ve peşin alacağını da hesaba katmak lazım. Güvensiz bir millet olduğumuz için daha alırken aslında ürünün işe yaramaz olduğu kazıklanacağın algısı bilinçaltından insanı etkiliyor. Sonuçta bedava gta hesabına 350 hesap açan şark kurnazları dolu ortalık. O yüzden ben de beceremiyorum ikinci eli. İlla satacaksan kır biraz gitsin, sinirini yıpratmaya değmez.

Bildiğim kadarıyla mitsubishi nin birkaç elit modeli hariç ev tipi split klimalar içerideki havayı sirküle ediyor. Dışarıdan hapşırmayla falan bulaşacağını sanmam. şöyle bir risk olabilir. hepimiz çok az belki eser miktarda da olsa dışarıdan virüz, bakteri taşıyoruz ve bunun içinde coronavirüs de var. işte o az miktadaki virüs bir şekilde evin havasına karışırsa sürekli sirküle olacak. düşük bir ihtimal ama var böyle bir şey.

Filtreni temizlet ve dışarıdan getirdiğin bir şeyi ve elbiseni hemen balkona falan çıkar. içeride tutma. mümkünse klima çalıştırma saatini biraz azalt ama mecbur kullanacaksın paranoyak olmaya gerek yok

Hayır, iç ünite sadece içerideki havayı sirküle eder. Dışarıdaki ünite ile borular sayesinde gaz alışverişi yapar. Dışarıdan içeriye hava taşımaz.

klimanızın markası modeli ne? klima dışardan hava almaz diye kestirip atmayalım. dışarıdan hava alan veya dışarı hava veren çok çeşitli markaların modülleri var. en yaygın olanları arçelik ve beko'nun klimaları. bir ara inverter klima alanlara çift taraflı hava sirkilasyonu yapan duo fresh modülünü ücretsiz veriyorlardı. klimanızın iç ünite hava giriş kanalallarının hemen üstüne takılan ince uzun bir modül. iç üniteye bakınca anlarsınız zaten.

örnek modül: www.bekoyetkilisatici.com

Klimalarda hepa filtresi vs yok muydu? Bildigim kadsriyla o filtre cok guclu, baya bir sey engelliyor. Filtre bakimi yaptirabilirsiniz bence.

Sayın @krtkartal;

peki bu bahsettiğiniz parça bir havalandırma borusuyla evin duvarından dışarıya ulaşıyor mu?

Dışarıdan emiş yapabilmek için bu güçlerde bir cihaz için en azından 15 cm çapında boru döşenmesi lazım!

klima içerideki havayı sirküle eder. sokmaz dışarıdan hava..

sayın @John Bloor

evet iç ünite gaz hortumunun yanından bunun hortumu çekiliyor. modülün gücüne göre hortum kalınlığı oluyor. 50m3/saat olanların hortumuı 3inc tir. kapasite arttıkça hortum genişliği değişmiyor yanına paralel 3inc hortum çekiliyor. kapasitesine göre 20-25 / 40-50 santim kare şeklinde kendi dış ünitesi vardır. bazı markalarda klimanın dış ünitesinin içirisine bazı markalarda da klima dış ünitesinin sağına/soluna/altına/üstüne takılır. dış ünitesinde elektrik yoktur sadece filtreleri vardır.

bunlar çift yönlü çalışırlar, dışarıdaki havayı temizler içeri alır veya içerideki pis havayı dışarı atar.

her klima seti dışarıdaki havayı almaz diye genel bir tabir yanlış olur. 2 yıl önce beko bazı inverter klimalarında bu modülü hediye veriyordu. bu modülü kullanan beko klimalar ihtiyaç halinde (evde koku, ev havasını tazeleme vs) haliyle dışarıdaki havayı hepa ve karbon filtreden geçirerek ortama verir.

Hocam tamam sağlık önemli de bence abartıyorsunuz .nasıl bir korku 4-5 metre yükseklikteki klima dış ünitesinden korona kapacağımızı düşündürdü.

@krtkartal

arçelik 90044
arçelik 4705ys (bu baya bi eski)

linklediğiniz fotoğraftaki eklenti yok bizde.

valla ülkede o kadar paraya ihtiyacı olan insan var ki çoğu insan yapar. bana versen para güzelse ben de yaparım.

armut.comda bakınabilirsin belki. ama en iyisi çevrende tanıdığın birine para teklif etmek.

Yetkili servisten hizmet alıyorsanız genellikle gelip alma ve bırakma hizmeti sunuyor olabilirler.
İstanbuldaysanız Alfred Concierge hizmetlerine bakabilirsiniz tam olarak ihtiyacınıza yanıt veriyor olabilir.

Bir ogrenci falan bulun verin anahtari yaptirirsiniz bence oyle bi meslek dali aramaya gerek yok. Guvenilir olmasi lazim sadece, o yuzden sosyal cevrenizden biri olsa daha iyi olur. 60 liraya yaptirip 100 e yaptirdim diyebilir yoksa.

Armut.com da sofor ilanlari var boyle cok. O kisilerden birine verebilirsin bence. Bi kac saatlik is vs yazip

Apartman görevlisi yapabilir ur çoğunu

Bu arada bir tavsiye, mutlaka bir kağıt imzalatın şu saatte arabayı şu iş için teslim aldım diye.
Olmayacak şey değil çok başınız agriyabilir birine çarpıp kaçsa ilk sizi alırlar içeri.

hayat rehberi diye bir firma var etilerde, genelde zengilere iş yapıyorlar. yurtdışı vize işleri, everindeki yerli yabancı yardımcıları, bu tür araba bakımı, evcil hayvan bakımı vs. her türlü işlerde ücreti karşılığı yardımcı oluyorlar. kurumsal da bir yer. güvenilirdir.

Bu internetten arayabilecegin birsey degil.

Bizim arabalardan sorumlu devlet bakani lastik rot balans yapan bir arkadas.araclarin yaz kis lastik islerini yapardi evvelden beri, zamanla bakim,onarim,muayene,eskidiginde satma vb butun isleri o yapar oldu.ben agir zamanli yurtdisinda oldugum icin bu kismi onunla hallettik.

Tanidiklariniza bir danisin derim.

sanayideki güvenilir bir ustanın çırağı veya kendi çocuğu.

gezenadam diye arat google’da.

Facebook da bir grup vardı bu işleri yapanlardan oluşan

lokasyon?

Kurukahveci Mehmet Efendi Colombian, marketten kapalı ya da dükkan açıkken dükkandan. 90 tl

ben bu arkadaşlardan alıyorum gayet memnunum.

(bkz: boxx coffee roasters)

tchibo guatemala

tchibo'nun bir kahvesi daha var ismini bulamadım kızılcık aromalı diyorlardı sanırım zürafa resmi olabilir üstünde.

Coffe tropico Kenya

ayda 20 kilo tüketmediğim için f/p dengesi gözetmiyorum pek, nispeten ucuz ama orta kaliteli olanla gerçekten kaliteli ve pahalı olan arasında ayda 50-100 lira oynuyor benim hesabımda; buna da değdiğini düşünüyorum.

her ay değişiyor aldığım kahvenin kilo ücreti, 200-250 lira ödemiş oluyorum kilosuna genelde.

Starbucks sumatra (bağımlılık yapıyor) 49₺/250gr

tchibo wiener melange 250g filtre kahve öğütülmüş 25 tl. ilk defa piyasaya sürüyorlar fiyat uygun

demleniyor.com

burada aradığınız tada göre f/p şahane bulabilirsiniz. benim favorim peru ve kenya. siparişin ertesi günü eve de gönderiyor sağolsun.

karantina günlerine kadar da starbucks pike place genelde; denk geldiğim zamanlar da christmas blend.

bir amatör olarak ve kalacak olarak beni tatmin ediyor bu saydıklarım.
gurme tavsiyelerini bilemem, uzağım o diyarlara.

F/P cok beklemeyin Türkiye´dekilerden. Bunu yazmaya geldim.

Avrupa´da direkt ticaret ve biyolojik tarimdan gelen siradan kahvenin kilosu 30 Euro civarinda. Kilosu 100 TL olan kahvenin siz dusunun iste kalitesini...

Benim de hep aldigim kahve, Limu-Etiyopya da 30 Euro, ust duzey bir kahve asla degil. Icerisinde bazi kirik ya da kucuk cekirdekler yakaliyorum. Ancak taze kavruluyor ve menseesi belli, cocuk iscilik yok.

Iyi bir Geisha´nin 100 grami 25 Euro civarinda. Ama F/P orani cok iyi.

Fiyata uygun performansi yakalamak cok kolay bence kahvede. Guvenilir bir shoptan kahve alip performansindan memnun kalmadigim hic olmadi.

KKME Etiyopya - Kilosu 80
Kahve Dünyası Filtre Kahve (Bununla moka da yapıyorum) - Kilosu 72

Castellodan aldim 3 al 2 öde vardı. Memnunum

her gun 1,5 iciyorum. Lavazza kirmizi aliyorum duzenli olarak. 4 euro filan paketi bazen 3,5 oluyor o zaman yapistiriyorum.

bir de buranin bir kahvecisi var oradan aliyorum usenmezsem, o da ayni civar. ama isinize yarayan bir bilgi degil o yuzden bkz:lavazza

Ya vaka sayısı yalandır, ya da yaptıkları test sayısı. Belki de ikisi birden yalandır. Otokratik yönetimler iktidarlarını yalan ve zorbalıkla sürdürebildikleri için hemen her noktada gerçekleri işlerine geldikleri gibi çarpıtırlar.

Rusyaın kültürel zenginliğine hayranlığıma rağmen kesin yalandır diye düşünüyorum. Ya testlerin çoğu çin den yok pahasına alınan hatalı testlerdir ya da en falz 1/3ünü yapmşlardır.

abd'de yalan olması zor ve saçma. Adamlar 900bin pozitif sonuç var diyor yalan söyleseler neden böyle bir sayıya ulaştırsınlar.
Günde 3 bin civarı abd'li ölüyor, orantıya bakılırsa bu kadar pozitif vakaya o kadar ölüm normal.

Ayrıca verileri 12 saatlik güncelliyor abd o yüzden bazen acıklanan ölüm sayısı az görünebilir.


edit: rusya için sayının direk 2,550,000 olarak verilmesi bile uydurma oldugunu gösteriyor.

titan baştan sarmadıysa sonradan hiç sarmaz.

aksiyon istiyorsan akame ga kill
zeka istiyorsan kaiji

Hunter x hunter
One punch man
Hellsing(10 bolumluk seri)

Bunlari cogu kisi sever cok da iyi animeler

Titan ilk savaştan sonra coşuyor ama 7 bölümde hiç ısınmadıysan bilemedim. Ben de hunter x hunter ı sevmedim mesela.
Naruto olabilir ama çok filler var ve onda da ikinci kısın efsanedir. Sabırlı olman lazım şöyle bir 300 400 bölüm :)
Kengan ashura olabilir çerezlik

şimdi 8. bölümde biraz konu acıldı gibi bakalım.

seven deadly sins de güzel bence bu arada

virüse yakalanıp ölmeden atlatırsak diyorsun galiba. yeni bir virüs olduğu için bilemiyoruz.

Hocam bi sakin.. Şu an o kadar fazla bilgi kirliliği var ki korkunç durumda.

Bu hastalığa yakalanıp farketmeden atlatanlar (Güney Kore'deki süper yayıcı misal)
Ya da hastalığın 5. gününde ciğer fonksiyonlar %99 recover eden insanlar var.

Daha kimsenin bilmediği bir ortamda 50 yaşını göremeyeceğini söyleyenleri ciddiye alma, dün 103 yaşında bir hasta iyileşti misal. İyileşebilen iyileşiyor.

Ama evet, öncül hastalığı olanlar ve yaşlılar risk grubunda. O nedenle özellikle annene bulaştırmamak için dikkat etmelisin. Onun dışında düşme bu kadar.

bu kadar kaygıyla virüsü tövbe ettirirsin sen.

o bahsedilen hong kong'da 12 hasta üzerinde gözlenen bir durum. o da hepsinde değil ayrıca doktorlar kardiyovasküler egzersizlerle ciğer kapasitesi normale döner demişler.

www.businessinsider.com

Icha +1
olur olmaz her bilgiye kafa yormayın. otoriteleri takip edin.

Kuzeninden mi duydun? Saçma ötesi bilgi yhu bu.

bu şekilde olmaz.

eğer onlar için ada kapatma efekti yaratmak istiyorsan en önce sen pozitif olacaksın. bu halinle onları da yıpratırsın. deliliğe vuracaksın işte. senden çok daha zor durumda olanlar için belki şımarıklık, belki haksızlık yaptığını düşüneceksin ve kendini dizginleyeceksin. delirmekle vurmak arasında dev fark var. senin deliliğe vurmuş halin her türlü söylemde bulunma özgürlüğü verecek hem sana. eee anne söyle bakalım dünyanın sonunu da gördün sonunda diyeceksin. o seni tersleyecek, kızacak. sen daha çok gıcık edeceksin. bunlar şakayla karışık önlemleri artırmalarını sağlayacak. çünkü en sallamayan insan bile derinlerde deli gibi korkuyor. o korkusunu canlı tutacaksın ki kazasız belasız atlatsın bu süreci.

en sonunda bu da unutulacak yakın zamanda. coğrafya olarak yaşadığımız çılgınlıklara bakınca bütün dünyada korku bağışıklığı veya psikoloji eşiği en yüksek millet bizim olmamız lazım. neler yaşamış atlatmış bu insanlar. belli bir yere kadar bulaşıp, bir yerden sonra düşüşe geçtiği bilinen virüs mü vuracak son noktayı. tabii ki hayır.

silkelen ve kendine gel yani.

Biraz sakin olun yahu; böyle bir bilgi şu an için hiç kimsede yok. İnternette dolaşan şeylerin çoğu spekülasyon. Akciğer kapasitesini dusurdugüne dair çok az vakada bir şeyler saptanmış ama %15-20 civarında bir kapasite düşüklüğü bu. Geçici mi kalıcı mi, o da bilinmiyor. 50-60 yaşında öleceksiniz diye bir şey yok.

Ayrıca bağışıklık sistemi üzerinde; kaygi ve stresin çok etkili olduğunu unutmayın. Bu şekilde bağışıklık sisteminizi de riske atıyorsunuz. Sakın kalın, sadece teyit edilmiş haberleri takip etmeye çalışın. Evde sevdiğiniz, sizi rahatlatan şeylere odaklanın. Tedbirinizi tabii ki alın ama aşırı bir korkunun size faydasi yok. Yoga videolarına bakabilirsiniz.

Ve lutfen bu olaylar bitince en kısa sürede bir uzmandan destek alın; sizin durumuzda gerçekçi korkudan çıkıp nevrotik korkuya gitme gibi bir durum var ki çok tehlikeli.

Yapma ALlahını seversen bu kadar vesvese, hem 50-60 yalında erken öleceğiz diye korkuyorsun, ölümden korkuyorsun yani. Hem de bu durumu kaldıramayıp intihar etmeyi düşünüyorsun! Bu ne yaman çelişki?

Sakin ol, yarına çıkacağımız belli mi? Seneye çıkacağımız belli mi?

Sen elinden gelen önlemleri al ve sabret, tevekkül et.

saçmalama lütfen. annen için endişe etmen normal ama böyle evhamlara kapılman üzücü. tarih boyunca böyle vakalar oldu ve insanlık bir şekilde daha da güçlenerek hepsini atlattı. üstelik artık bilimsel olarak ileri seviyedeyiz ve kısa bir süre içinde bunun tedavisi de bulunacak. üstelik 20 yıl sonrasının dünyasına neler olacağını kimse kestiremiyor. bu kadar karamsarlığa kaptırma kendini. orta çağda insanlar ortalama 40 yaşında gidiyorlardı ve şu anda 60 yaş genç sayılıyor. bağışıklık sistemini güçlendirici şekilde beslen. bitki çayı ve egzersizlerini ihmal etme ve tabiki moralini yüksek tut. hatta bir günlük tutmaya başla. çünkü tüm bu olaylar bittiğinde kendini nasıl bir karamsarlık içine soktuğuna ileride inanmakta zorlanacaksın :) güzel bir film izlemekle başla işe.

kendince onlemini al tabii ama bu kadar evhama gercekten gerek yok. kaldi ki virus olmadan da 50-60 yasimizi gorecegimizin garantisi yok. su anda herhangi bir sebeple yarina sag cikmama ihtimalimiz her an icin var. doktor degilim teshis koyamam ama hissettiklerin normal seyler degil sanki. biraz sakinlesmeye calis. tabii ki ne olursa olsun diyip yasamamak lazim mutlaka tedbirli olmaliyiz ama ya oyle olursa ya boyle olursa diye triplere girerek yasanmaz. ben de profesyonel yardim almani tavsiye ediyorum.

Kaygı problemi virüsten daha fazla zarar verir. Kuş gribi ve domuz gribi için de felaketler söylenmişti, hepimiz geçirdik. Dendiği gibi olmadı. Bu konuda da çok fazla kirli bilgi var. Kendinizi boşuna korkutmayin. Ne olacağını bilemeyiz.

50-60 yaşında ölmekten korkup şimdi intihar etmeyi düşünmek ne alaka. Gaza gelmeyin lütfen yaşayıp görelim herşeyi.

Belli ki acayip zayıf bir psikolojiniz var. O yüzden ,haber izlemeyin,twitter a falan girmeyin.corona ile ilgili hiç birşey okumayın.sadece netflix izleyin.vaka sayıları gitgide artacak çünkü, birkaç haftaya kafayı yeme olasılığınız çok yüksek bu durumda.

kazasker koko musti tabii ki.
10-15 yıl önce bostancı sahildeydi.

Kadıköy altiyolun yakınında moda kokoreç (burada da İzmir. Yemek lazım)

Koko musti. Merdivenkoyde de actilar. Ama gidip yemek gerej

Libadiye Durmuş Usta

Koko Musti +1

kupa büyüklüğüne ve damak tadına göre değişir ama genelde kupalar için 15-20 gram kahve koyuluyor bildiğim kadarıyla. 1-1.5 yemek kaşığından daha fazla bir miktar bu. az koyuyor olabilirsiniz. 15 gram için 3 yemek kaşığı yeterli olur sanıyorum.

tadını aromasını vs en güzel aldığımı düşündüğüm için espresso içiyorum ben. filtre yöntemlerinden de chemex hoşuma gidiyor.

kahveyi de internetten alıyorum, tchibo vb zincir kahvecilerinki biraz bayat geliyor. pahalıca ama kronotrop'u tavsiye ederim. kafeingo ve kahhve.com 'dan da memnunum. kahhve.com 'da hem başlangıç paketleri hem de dripper, chemex gibi aletler var, biraz onları araştırmanızı tavsiye ederim.

tchibo'nunkiler genelde hafif. Starbucks'tan alsan ağır gelir ama o da yanık olduğu için :D istersen al bir dene.

10-12gr koyuyorum ben. Yani aldığım french pressin içinden 10gr'lık kaşık çıktı, büyük kupa için üstü biraz daha dolu şekilde yapıyorum.

Kahve tadına katkı istiyorsan chemex tarzı bir şey al, kağıt filtre ile süz, cidden fark ediyor içinde parça kalmaması ve olan kahvenin direkt aşağıya süzülüp beklemesi güzel. (french presste kahve "demliyorsun" aslında, 3dk boyunca kahve ile su aynı yerde. Diğerlerinde süzülen kahve aşağıda kahve taneciklerine dokunmadan bekliyor)

ben geçen şunu aldım (chemex'in metal filtrelisi, istersem kağıtla da yapıyorum)
www.tchibo.com.tr

gayet memnunum.

veya tek kupalık istersen seramik v60 var, orijinalini boşver yerli olanları 50-60 lira. Üstüne kağıt filtre koyup yaparsın.
www.hepsiburada.com

4 tatli kasigi kahve koyuyorum ve 500 ml sicak su ekliyorum yavas yavas. ekledikten sonra ustteki kuru kahveyi tahta kasikla yavas yavas yayiyorum.

makinede yaptigimdan daha guzel oluyor bence ama cok useniyorum french press temizlemeye...

kalitesini bilemiyorum, ucuzundan var bende

Nero nun çekirdekleri güzeldir. Caribou da olablir. Ben öğütücüden ayarlıyorum. Miktarı öğütülmüş tane boyuna göre bir miktar değişir. Yani çok ince ise azıcık daha az koyarım vs. Anlatması uzun. Ayrıca fp ye suyu dökerken arada kaldırıp süzülme yoğunluğuna rengine bakarak ideali bulabilirsin.

Bana kalırsa yanlış bir yol. İlk elli sayfası ağır başlayıp sonra zirve yapan pek çok eser biliyorum. (Özellikle polisiye-gizem-gerilim romanları) Tabi bu berbat bir kitap olmayacağı anlamına da gelmiyor. Herhangi bir kitabı almadan önce kitap yorum sitelerindeki kullanıcıların oylarını referans alabilirsin.

Soruna gelince, Google Kitaplar'a yüklenmiş kitaplar google arama sonuçlarında çıkar ama onun dışında bilmiyorum.

Her kitapta öyle mi bilmiyorum ama idefix'te ön okuma yapabiliyorsunuz.
Bu arada @shadra +1
10-15 sayfa bir kitap hakkında karar vermek için çok kısa

10-15 sayfada Savaş ve Barış'tan ne anlayacaksın mesela çok merak ettim?

kitap okuma alışkanlığınız yok.

biraz daha sabır edip devam etmeniz gerek. 10-15 sayfa hiçbir şey.

e-booklarda preview muhabbeti çok daha rahat oluyor.

getabstract

önceliklerinizi iyi tartın.

o kadar ciddi.
para akıp gidiyor resmen.

yasanir elbette, ama elleri siki olmali ve iyi planlama yapmalari gerekir. Tasinmasalar, mumkunse ayni maasa tasrada kalsalar daha iyi. neden Istanbul'a geliyorlar?

rahat yasarlar

yaşanır da sadece yaşanır yani. pek para biriktirilmez, allah korusun sağlıkla ilgili ekstra harcama vs çıkarsa zor duruma düşülür.

ama mesela aileleri zengindir, gerektiği durumda arka çıkabilecek birilerine güveniyorlardır. o zaman sorun yok.

3 kişi mi 7500 tl ile geçinecek yoksa eşinin de maaşı var mı? Bu önemli.

Çocuk dediğin zaten maaşının yarısını götürüyor. Ben zorlanırdım.

Yasanir ama epey sikintili olur. O civarlarda yasamak icin kira+fatura bi 3500'u cikar bi kere. Kaldi 4000. mutfak masraflari, cocugun giderleri vb... Para gercekten su gibi gidiyor istanbul'da. Disari cikilmayacaksa falan belki idare edilebilir ama o kadar.

Araba da varsa biraz zor. Toplu tasimayla gidilip, harcamalara dikkat edilirse olur.

Cocuk kucukse yine iyi ama okula vs gidiyorsa hepten zor.

Tek başıma o paraya anca geçiniyorum. Kira yok, fatura yok ona rağmen anca geçiniyorum. Lüks harcamam da yok. Biraz giyineyim biraz yiyeyim diyince hemen bitiyor. Haftasonlaeı dışarı bile çıkmam. Geçen gün ağlayasım geldi ben böyleysem millet çoluk çocukla nasıl geçiniyor diye. Yani geçinirler yine elbet atıyorum ben kıyafet alıyorum onlar almazlar. Ucu ucuna anca olur.

Kira vermiyorsa, çocuk da devlet okuluna gidiyorsa yaşanabilir. Sadece yaşanır ama.
Ve evet durum çok ciddi.

geçinemez net. istanbulda her adımın para. yaşam alanının daraltman lazım.

eğer borçları yoksa (borçsuz insan yok ama)

kira 2500
mutfak (cocuk dahil ) 1250
faturalar (en iyi ihtimal) 750
harcama esktra (dışarda yemek, kıyafet vb) 800
araba varsa yakıt ve masraflar 1000

böyle yaşarlarsa yaşayabilirler

7500 net ise bahsedilen muhitlerde ucu ucuna yasarlar o da cocuk devlete giderse ve borclari yok ise buyuk bir harcama cikarsa patlarlar. metropollerde kari koca calismak lazim artik tutunabilmek icin eger eger bireylerden birinin maasi cok cok iyi degilse.

bahsettiğiniz semtlerde bu gelirle yasamak cok zor. kiranın daha uygun olduğu bölgelerde yasayıp her gün toplu taşıma çilesi çekilerek olabilir.

yasanmaz.

biz ( anne-baba ve 2 yasinda bebe) 9.000 ile beceremedik ki 3 sene oncesi dolar henuz 3 tl idi.

ustelik ev kira degilken, araba ve benzin sirketten olmasina ragmen. her ay basabas yada ekstra bir masraf cikinca eksiye dustuk.

7500 ile sikinti yasamalari muhtemel, yasanmaz mi? yasanir. ama surekli bir kisma, gitmeme, yapmama, idare etme durumu ile.

tek maaş mı var?
15.000 gelir olursa ancak.

evet, o kadar ciddi.

Bu sorunun bi cevabı yok. Fark ettiysen herkes farklı bi cevap vermiş. Yaşam standardına, çocuğunu nasıl yetiştirmek istediğine bagli. Söyle örnek vereyim Benim 5000tl maaş alan bekar arkadaşım vardı Maltepe’de oturuyodu ve yetmiyor diyodu iyi bir geçişle 10bin lira alıyor suan. Beşiktaş’ta oturuyor ve yine geçiremiyorum diyor.

Umarım anlatabilmişimdir.

Kıt kanaat

Lenovo G315 hepsiburada

ekran standart 15.6" olsa?
www.hepsiburada.com

2011den beri dell kullanıyorum, arkadaşım da benden daha uzun süredir kullanıyor. çok memnunuz. kardeşim üniversiteye başlarken asus almıştı, ekran kartında ve harddiskte sorunlar yaşadı.
ben her zaman dell derim. mümkünse de i7 işlemcili olanlara bakın

en azından harici bir ekran kartı olsun.

touchpad bence çok önemli değil mouse kullanılıyor sonuçta çoklukla.
15.6" tavsiye ederim ben de.

@sarcophagus dell g315 kast etti muhtemelen.

4600 tl
www.hepsiburada.com

hp var 3999

www.hepsiburada.com

edit: bu senaryoda dell'i tavsiye ederim. hp'nin namı iyi değil.
kasa kalitelerini forumdan veya youtube inceleme videolarından öğrenebilirsiniz.

www.epey.com

HP tercih edersen iade kampanyası var, eski cihazın seri numarasını veriyorsun ve sana bir indirim tanımlıyorlar, yeni cihaz aldıktan sonra faturasıyla tekrar başvurduğunda indirim bedelini hesabına gönderiyorlar, HP'yi arayarak bilgi alabilirsin.

Hp probook g6 430

Türkçe altyazılı;
itunes.apple.com

İngilizce altyazılı;
www.amazon.com

Digiturk

ffmovies.ru
bu da yasal

bu segmentle ilgili detaylı bir araştırma yapmadım ama macbook alacağıma hep asus zenbook almayı düşünmüştüm windows vs. kullanabilmek için. istersen bir incele belki işine yarayan bir model bulabilrsin.

Ekranın ips olsun, en önemlisi bu. Va, tn paneller geride hala.
Var mı emin değilim ama renkleri kalibre edilebilen bir laptop varsa ikinci bakacağın o olsun. Kalibrasyon cihazıyla ayarı yapabilirsin.

Yeni nesil ultrabook'ların ekranları çok başarılı ama o paraya zor bulursun en üst seviyeleri. Biraz derin araştır ingilzicen varsa, elbet çıkar bir şeyler.

5-6 yasinda macbook almak istemiyorum dersen herhangi bir windows ile pisman olursun. isterse 10 yasinda olsun( isin sakasi) mbp al derim. 2015-2016 model alabilirsin diye dusunuyorum o fiyatlara ve pisman olmazsin

Benimkinin ekrani gitmeseydi (pembe ekran hatasi) o fiyatlara satacaktim (2016 touchbarli 15inch macbook pro).
Ki kendisi foto vs isleri icin cok fazlasiyla yeterli. Ikinci el temiz kovalayin bence. Hem mobil hem ekran bir arada olsun diyorsaniz mbp iyidir.

Bunu hem. Kesip hem delen yerlerden almanız daha iyi olur. Nakliye ile ugrasmazsiniz.
Ebatlamacilara sorabilirsiniz ama delik başına minifiks için 2 ya da 2.5 TL gibi bir şeydir diye tahmin ediyorum

Mahalle marangozları yapıyor. 10, 15 yaptıracağın işe göre verirsin bişeyler.

kestirirken yaptırmak iyi olurdu +1

mahalle marangozları genelde minifiksi sevmiyorlar, o yüzden çok uğraşacaklarını sanmam. basit bir aparatı var satılıyor ama kendiniz de yapabilirsini, yeriniz ve şevkiniz varsa.

bonus: www.google.com

Ebatlamacılarda yaptırmak çok daha mantıklı +1, yoksa ordan al oraya götür akıl işi değil.

Üşenmedim bir dostumu aradım sordum, 5-10 plaka için uğraşamayız dedi. Adet yüksekse projeye göre fiyat veririm dedi.

üşenmedik bugün sorduk. minifix açma tanesi 4 tl imiş.

Fiber altyapı olmayan yerlerde her zaman problem var. Ttnet tekelinde birazcık daha iyi servis çünkü onların altyapısı dsl ama değiştirsen de çok farketmez söyleyeyim maalesef. Fiberli bir yere geçene kadar sürünmeye devam.

Evet. Neflix'i hangi dilde kullanabileceğimi seçebiliyorum ve indirdiğim şeyleri görebiliyorum ama sorunumla alakalı bir şey göremedim.

Fransa da isen ya da vpn ile oradaysan oluyor bu sorun genelde. Yani ıp den 2. Dili onlar seçiyor yerine. Onunla alakalı olabilir mi?

@sarcophagus Evet Fransa'dayım. 2. dili değiştirebilme ihtimalim var mı?

digiturk üyeliğiniz ve dizi paketiniz varsa beinconnect'ten türkçe dublaj olarak izleyebilirsiniz.

Türkçe dublajı iyi ender dizilerden bence.

Ya tam size göre bir yer bence çünkü annem de sürekli arkadaşlarıyla orada buluşuyor :) Salacak Filizler Köfte. Manzarası saçma güzellikte, lüks değil ve kocaman bir yer.
edit: Düşününce, Boğaz manzaralı değil, Kızkulesi ve tarihi yarımada manzaralı bir yer aslında.

orada sadece köfte vardır sanırım :) vejetaryenim da :)) olsun, elimizin altında olsun yine de :)

çengelköy, çınaraltı'na götürebilirsiniz.

tekne turu

Yoros kalesindeki cafe

çengelköy çınaraltı,

dışardan böreğinizi alın çayı çınaraltından , haftaiçi erken saatte gidin.

Anadolu hisarında seçenek çok

Merkezi yer dediğiniz için aklıma beşiktaş dürümce geldi. Yine oraya bağlı manzaralı bir kafe kısmı vardı. Hala duruyor mu emin değilim gerçi.

İş çıkışında annenizle Üsküdar'da buluşun, sonra iki adımda Beylerbeyi'ne beraber gidin. Sabancı Öğretmenevinde Boğaz manzaralı şahane oturun.
Bütçe çok kısıtlı değilse Eminönü Hamdi Restaurant'ın manzarası müthiştir.
Karaköy'deki manzaralı mekanlar akşamları eller havaya oluyor, sakin olanlar da manzarasız.

Çengelköy Çınaraltı önerilerine katılmaya geldim. Erken gitmekte fayda var.

Çıkınca da Kanlıca'ya doğru devam edebilir, Kanlıca'daki minik teknelerle Emirgan tarafına geçebilirsiniz. İstanbul boğazını daha iyi deneyimleyecek bir şey olamaz.

Emirgan Korusunda dolaşır, yukardaki köşkte manzaraya karşı bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Belediye tesisidir, fiyatlar abartı değil, lezzet ortalama. Pişmanlık vermez.

Sonra da duruma göre isterseniz sahilden Beşiktaş'a doğru gidebilirsiniz. Ya da yine aynı teknelerle Anadolu Yakasına geçebilirsiniz.

Letgo'da ikinci el alıp geçin.
Amerikadan aldığınızda kayıt vs işlemi yok. Burda da aynı paralara bulursunuz zaten
ps4 pro alabilirsinz.

www.amazon.com
Şu bundle güzel. ps4 almakla bitmiyor oyunlar pahalı oyun da alın sevinsin çocuk.

@bahoho

bu gönderdiğiniz link Türkiye fiyatı mı acaba, yoksa amerikadan almak için mi ? Türk amazon sitesinde 3000 tl üstünde fiyatlar yanlış bakmadıysam. Arada fark var epey.

Başkan Amazon prime yoksa christmas yaklaşıyor haftaya arkadaşının alması lazım dönüyorsa. Amerika’dan almak mantıklı fakat mağazadan alırsa hemen hemen ayni fiyata geliyor üstüne tax de koy bunların hep. Gamestop lara bakabilir garantili ikinci el satıyor gamestop lar. Ayrıca letgo denmiş orada oluculuk de yapabilirsin fakat ps almakla bitmiyor oyunlar ateş pahası. Popüler bir oyun 500-600. Alırken en azından ünlü bir oyunla paket şeklinde satın al da sevinsin

Walmart'da falan oyunlarla birlikte bundle olarak 200 $' a satılıyor indirimlerde.

Amerikadan al kesinlikle. Oyunlar pahalı ama zırt pırt indirime giriyor. Hatta kutulu alıp oyun dükkanlarında takas edebilir 40,50 tl verip. Şimdilik 2 oyun yeter acemi zaten

Amerika'dan getirtme şansın varsa mutlaka oradan al derim, Türkiye'de fiyatlar anormal uçmuş durumda ve ederinin 2 katından fazla bir fiyata satılıyor.

@Avoiding The Puddle
@sarcophagus

Yukarıdaki bazı arkadaşlar aynı paralara denk geliyor deyince kafam karışmıştı ama amerikadan getirtmek daha mantıklı galiba sizin dediğiniz gibi. Artık oyun işini de bir şekilde hallederiz takas veya ikinci el vs.

Oyun almak senin vazifen değil neticede konsolu hediye olarak alıyorsun.

Bu arada dönüştürücü aparat almayı unutma malum Amerika ve Avrupa prizleri farklı formatta, alet 220 değil 110 watt enerji ile çalışacak şekilde üretiliyor, bu detayı gözden kaçırma ve elektronikçilerden özel bir priz de al, yoksa yakıverirsiniz ilk günden PS4'ü.

dikiz aynasının kenarına çok sevdiğin birinin vesikalık fotoğrafını koy.

her zaman orta şeritten giderim. kendi çapımda yaptığım istatistiğe göre, kazalar sağ ve sol şeritlerde oluyor.
orta şeritte belirli bir hıza kadar çıkabilirsin.

Şu kaza testleri var ya araba dümdüz oluyor, hava yastıkları falan açılıyor, içindeki manken bi o yana bi bu yana gidiyor. O testler 60 km/sa hızla yapılıyor.

80-90 en çok madem aracına da güvenmiyorsun. E-5'te üst sınırı yok milletin biri makas atar önüne kırar ani bir frenlemede durabilmek de önemli.

Ceza yememek icin soylemis sanirim arkadas, 88km uzerinde ceza yiyebilirsin kamera sistemi olan noktalarda

e-5 çoğu yerde 80km sınırı var. toleransla max 88 ortalama.

araba kullanmaya yeni başlayanlar kendilerine inanmıyorlarsa aşırı yavaş, değilse genelde hızlı gider. allah korusun bir vesile ile olayın ciddiyetini görünce yavaş sürmeyi öğreniyorlar. ben de öyleydim. ilk sene deli hızlı kullandım. bir gün, daha yumuşak olduğunu sandığım bir virajda fena zorlandım. kaza yapmadım ama aklım çıktı. zamanla oturdu yerine.

80 i geçmemeye çalış hem kolay kolay ceza da yemezsin.. Gerekirse hız limitörünü aç 85falan yap maksimum

E5'in istanbul içine denk gelen kısmın genelinde hız sınırı var zaten, muhtemelen şimdiye kadar birkaç tane ceza gelmiştir. Cezalar 6-9 ay gecikmeli geliyor. İlla hız yapmak istiyorsan istanbul park pist günlerine katıl (araba fark etmeden katılabiliyorsun çok zevkli) veya 3. köprü yoluna çık.

yandex hız sınırını aştığında uyarıyor.

Teşekkür ederim. Ben hız sınırından çok (kaza için) kaza yapmamak adına yapacaklarımı sormak istemiştim. Ama bu vesileyle e-5’in hız sınırını öğrenmem iyi oldu. E-5 ve TEM’i karıştırıyorum bu arada, TEM’de de 90 km’yi aşıyorum. Normal mi?

yeni araba kullanmaya baslamissin, altindaki araba boktan ve dunyanin trafik olarak en kaotik metropollerinden birinde araba kullanmaya calisiyorsun. tem'de, e5'de hiz sinirinin kac oldugunun onemi yok, kullanmayi cozene kadar sagdan yavas yavas takil, acemiligi atman birkac sene surecek zaten. sonra arabayi yenileyip orta seride gecersin. sol seridi salla zaten kafani soktugun anda 2km oteden selektor yapmaya basliyorlar, sinir sahibi olmaktan baska bir ise yaramaz.

ihtar çekin.
satış için size gelmeyecek mi?
daire satmak istediği zaman onay vermeyeceksiniz. inşallah baştan sözleşmeyle o hakları kendisine vermediniz.

bir adı vardı bu işlemin unuttum. ipotek!!

Size ipotekli dairesi var mı?

Evet var, 2 dubleks karşılığı verdik, bir dubleks şu an bize ipotekli

bu kadar rahat atar yaptığına göre ya batık ya da noterden falan sattı bile o daireyi. yeni alıcıyla çok uğraşırsınız öyleyse.

ihtar çekin, sert yapın. o ipoteği alamayacağını yüzüne söyleyin ve tepkisine bakın. umurumda değil gibi davranıyorsa satmıştır borcuna karşılık birine vermiştir falan. dikkatli ilerlemek lazım.

tikleri unutmayın.

bence ipotekli daireyi siz bozmadan satması mümkün değil. rahat konuşması batması ya da eşiğinde olması anlamına gelebilir.

bence iyi bir avukat tutup araştırtın durumunu ya da belediyeye gidip aktif inşaatı, borcu var mı sorgulayın. ayrıca bence de ihtar vermeniz yerinde olur. çünkü ileride tam anlamıyla mahekemelik olursanız ihtarname size dayanak sağlayacaktır.

fifa,pes?

Old man journey
Eurofishing simulator
Ultimate train simulator
Limbo

Where would you touch on me? İlla bu kalıpla kullanacaksan böyle olabilir. Ama günlük dilde daha uygun bir ifade vardır mutlaka

where would you touch me tam olarak "nereme dokunurdun" oluyor, "bana nerede dokunurdun" değil. ingilizce'deki kalıp böyle, türkçe düşünmeyin.

bana nerede dokunurdun demek istersek nasıl deriz? biliyorum saçma bir cümle ama merak ettim.

ilk sorun zaten o anlama geliyor bence. yani "where would you touch me?"

ikinizin söylediği farklı :(

slow like honey +1

bana nerede dokunurdun demek istersek yine aynı cümleyle diyebiliriz (ama evet biraz saçma olur)

onermem cunku cinko iceriyor ama zetion.

head and sholduers clinical strenght işini görür. ama çok kullanma, kepek geçtikten sonra normal h&s kullanmaya başla.

muhtemelen seboreik dermatitin var. dermatoloğa gitmeye üşeniyorsan atak geçene kadar konazol kullan. eczanelerde satılır. 10tl falan. 2 hafta içinde geçmezse doktora git. şampuanı da 1 aydan fazla kullanma. sonra normal bir şampuana geç

Sebaroik dermatit olma ihtimali yüksek sarcophagus'un dediği gibi.

Ben de clinical strength i sormuştum doktora buradan görüp ama limon ferahlığı ya da badem özlüsü yeterli demişti. Bir aydır banyoda iki kere beş dakika kadar limon ferahlığını saçımda bekletiyorum, bayağı azaldı. Her gün yıkamaman gerekiyormuş ama. Medikal bir ürün olmadığı için de tavsiyede sorun görmüyorum.

Davines diye bi marka var, geçen hafta sakal için almıstım ben. Bi incele derim yorumları

insana fena bağlanırlar korkutmak gibi olmasın ama. öyle uzun süreli tatiller falan depresyona sokabilir. hele yavruysa daha da yakın olurlar. tatile gideceğinizde bırakacağınız kişiler eve sık gelen biriyse ve yakınlık kurarsa biraz daha iyi.

ben şehirden çok krakowda tuz madenlerini şaşırtıcı ve auschwitz kampını gezmeyi çok eğitici buldum. amsterdamda farklılık bulursun orası da güçlü bir seçenek

krakow'a gittim abi. şehri hiç beğenmedim. yani hiç beğenmedimden kastım klasik bir avrupa şehri işte, güzel ama özellikle gidilip görülecek bir yer değil. krakow'daki en güzel deneyimim de auschwitz'ti zaten.

dediğim gibi şehirde birşey yok sadece oradaki turistik mekanlar ilgimi çekti zaten şehir için gidilecek yer değil.

aklıma yazdıkça geliyor prag da bana otantik gelmişti eski prag ortaçağ ezgilerini barındırıyordu orayı sevmiştik. özellikle şehir gezeceğim dersen amsterdamdan sonra prag diyebilirim.

kiev olmaz mı kiev? ben avrupa'ya gitmedim ama batı ukrayna'nın orta avrupa mimarisine sahip olduğunu, polonya'ya çk benzediğini biliyorum. öte yandan kiev ve doğusu bana lviv'e kıyasla farklı bir ülke gibi gelmişti. yani batı ukrayna sanki avrupa'daymış da kiev hala sovyetler zamanındaymış gibiydi. bence kesinlikle farklı gelecektir.

avrupa'da para kazanıyorsan aşırı ucuz gelecektir zaten, çerez parasına altını üstüne getirirsin. rusya'nın aksine ukrayna tümüyle "avrupa ülkesi" sayılır oldu artık, ucuz uçak seferi vs. de bol. peçersk lavra'ya çıkıp oradan bi' dinyeper'i izle, "peh avrupa'dan farkı yokmuş" dersen kendime tokat atıcam.

lapland'a gidip farklı aktiviteler yapabilirsin. kuzey ışıklarını izlemek, saunaya girmek, oradan çıkıp buz gibi suya atlamak, huskilerle dolaşmak, kar motorsikletine binmek, noel baba ziyaret etmek, minttu içmek, geyik eti yemek vs.

tallinn de bence avrupa'dan farklı bir dokuya sahip, özellikle orta çağadan kalma kale surları farklı bir atmosfer sunuyor. birçok vahşi hayvan eti yeme şansın oluyor (ayı, geyik, ördek, tavşan), ballı birası filan da çok hoştu.

rusya zaten tamamen avrupa'dan farklı bir yer ama beklediğini vermeyebilir. bana kalırsa st. petersburg'taki hermitage müzesi bile rusya'yı başlı başına ziyaret etmek için bir sebep.

danimarka'nın kopenhag şehrinde christiania diye bir bölge var. bir nevi özerk bölge, hippi kültürü.

ben brugge'u çok beğenmiştim ama muhtemelen görmüşsündür.

ispanya'da kendine has kültürü olan pek çok bölge var. laylaylom gezmek yerine içine girersen sevebileceğin.

ne biliyim mesela finlandiya isveç arası cruiselar oluyor. gemiye biniyorsun, akşamdan, 12 saat sonra karşı taraftasın ama 12 saat boyunca gemide parti, ucuz içki ile çoşuyor millet.

ne istediğine göre değişir açıkçası. ne istediğini bilirsen illaki bulursun diye düşünüyorum.

Paris bence nevi sahsina münhasir bir kent. Bütün Fransa ayri, Paris ayri. Sehir yasami, yasamin akisi, mimarisi, her noktasi digerlerinden ayrilir. Londra, Kophenhag, Floransa ve Santorini de benim icin boyle yerler. Deneyim derseniz, Piemont eyaletinde Alba ve cevresi derim. Bir bolge daha ne kadar sansli olabilir? Alpler, evrenin en iyi trüf mantarlari, inanilmaz saraplar ve sarap tadimlari, cok iyi mutfak, cok iyi hizmet turizmi (abartisiz, tam kararinda), her tepe basinda iyi korunmus satolar....

seville, granada, cordoba falan o çevreyi gez. lizbon'a git.

anlattığına göre burada senin yaşadığın kadar tecrübe yaşayan yok. :D istersen avrupa dışına çıkıp bir yeni zelanda macerasına atılabilirsin, ben 2 yıl kadar auckland'ta yaşadım çoğu avrupa şehrinden keyifli bir popülasyonu vardı.

Krakow'u begenmeyen kiev'i de beğenmez.
Butun Avrupa sehirleri ayni fikrine aynen katiliyorum. Bir yerden sonra ayni geliyor. Hatta bununla olgili cok iyi bir karikatur vardi, "every European city map" diye harita yapmislar, olayi cok guzel acikliyordu:)

Amsterdam'i dene bence. Avrupa sehirleri hep ayni, Amsterdam farklilik yasatir. Ambiyans olarak da diğer avrupa sehirlerinden biraz farkli hatta.

Endulus baska bence.
Bir de napoli, sicilya... portekiz de degisikti (sirf lizbon degil, nazare, algarve bolgesi, obidos vs bi suru yer)

Onun disinda avusturya’da hiking yapabilirsiniz, cok gunlu hiking rotalari oluyor mesela. Ya da polonya’da zakopane ve etrafi, belarus (komunist etki, sirf minsk’ten bahsetmiyorum)

Izlanda, faroe adalari vs de degisikmis (onlara gitmedim)

Bence önce bir yozgat a git. kafana reset atıp ilk defa görüyormuş gib baştan gezersin bir daha o burun kıvırdığın avrupa şehrlerini :)
Bu arada uzak doğu yazamanın da latin amerika gelmiş sanırım.

sana katiliyorum. butun avrupa sehirleri birbirinin aynisi. bkz: twitter.com

nereleri gezdigini soyleseydin ona gore alternatifler yazabilirdim.
* eger gelmediysen Amsterdam'a gel tabi ki. sadece ot icin degil ama. amsterdam genel olarak diger avrupa ulkelerinden farkli bir sehir. gormekte fayda var.
* gitmediysen bruge de guzeldir. amsterdam'in kucuk versiyonu gibi yine kanallar vs var. bruge'de en cok hosuma giden sey sanki tum sehirde zaman durmus gibi. yeni bina yok, araba yok vs. kendimi 200 yil oncesinde yasiyormus gibi hissetmistim.
* yine gormediysen bir Isvicre sehrine git. Isvicreliler genel olarak avrupa'lilardan farklilar. Zurih yada Cenevre'ye gidip pahaliligin ve luksun ne demek oldugunu iliklerine kadar hissedebilirsin. zurih'te yoldaki arabalarin %90'i Audi, BMW ve Mercedes ve hepsi S-line, M ve AMG paket araclar. Tesla'nin ortalama alti kaldigi bir yer Zurih.
* eger kucuk yerler ile ilgileniyorsan Hollanda'nin Giethorn sehri/kasabasina gelebilirsin. Arac trafiginin olmadigi, ulasimin botlarla yapildigi bir yer. Kuzeyin venedik'i olarak gecer.
* kuzeyin venedik'i demisken, Venedik de yine cografi yapisi sebebiyle diger avrupa sehirlerinde biraz farkli gelebilir. botlari cikarirsan siradan bir avrupa sehri ama.

Airbnb'de kalacak yer dışında şehir turları da alıyorsunuz. Yukarıdaki spesifik örnekleri bu turlarla deneyimleyin bence.

amsterdam da iskadinav kültüründen etkilenmiş bir şehir. ben fransada normandiya bölgesine gitmiştim, doğası çok hoşuma gitti. etratata gidebilirsin. le havre şehir olarak çok hoşuma gitti. bretagne ve normandiya bölgeleri bence farklı.

Farklılık arıyorsan Rusya'ya git, tercihen Moskova ve St Petersburg.

www.google.com

Hatırlamıyorum internet cafede gördüm mü, gördüysem de tek tük denk gelmiştir bir counter bir battlefield popülerliğinde değildi ama tam o döneme denk geliyor. 2004 çıkışlı bir oyun.

malesef painkiller değil :(

Clive Barkers Undying ?

grafik (belki bir tık daha yeni olabilir benim söylediğim, tahminim 00-01 oyunu ama yanılıyor olabilirim gayet) ve aura olarak clive barkers undying'e çok benziyor ancak bu da değil :(

(boss'lara bakıyorum hemen anlamak için)

"Gothos" mu ?

Ya da;

"Nosferatu: The Wrath of Malachi" ?

Gothos'u ilk defa duyuyorum, değil malesef :(

Wrath of Malachi de aynı Clive Barkers Undying gibi inanılmaz benziyor atmosfer olarak ama o da değil.

Kullandığımız silah neydi ? Tüfek falan mı yoksa kılıç mı ?

@philiptraum

oyuna basit toplu bir tabanca ile başlıyorduk diye hatırlıyorum. oyunda cephane sıkıntısı da vardı kafamıza göre sıkamıyorduk sağa sola. zaten bir noktadan sonra kurşunun bitip öldüğün çok oluyordu.

Bayılıyorum şu duyurunun "hiç kimsenin bilemediği oyunlarına ve filmlerine" vallahi.

Nereden buluyorsunuz abi böyle kör topal, kıyı köşe oyunları :)

vampire masquerade bloodlines olabilir mi ?

dark watch mu?

evet ya dark watch olabilir. tam ben diyecektim

malesef masquerade bloodlines da değil. masquerade bloodlines benim söylediğim oyunun yanında epey gelişmiş bir oyun. bunda öyle cut'scene'ler falan yoktu. masquerade bloodlines kadar detaylı değildi.

@avoiding the puddle : hocam ben de bilmiyorum nereden bulmuşlardı o oyunu. zaten gittigim diger kafelerde de göremedim tekrar.

boss'lardan birini net hatırlıyorum. ilk gelenlerden biriydi. "white lady" tarzı, epey korkunç bir boss'tu.

blair witch?

Heretic??

dark watch'a cok benziyor ya. dark watch da degil ama şuana kadar gelen örneklerde en yakını dark watch'du evet.

@sutlu nescafe : blair witch degil :(

@sarcophagus : heretic de degil.

harıl harıl arıyorum ben de. buldugumda yazacagım buraya.

www.reddit.com
buradan bilen çıkar.

Doom?

Alone in the dark söylendi mi?

Aklıma direk Doom 3 geldi ama vampirleri düşününce onun olmadığını karar verdim. Belki The Suffering Ties That Bind olabilir veya Serious Sam ama bu biraz casual olduğu için pek korkunç da sayılmaz.

Yalniz sorunun cevabi resident evil olup da bu kimsenin aklina gelmemis olabilir mi?

@dunal oyunda vampir var. benimde kafamda dönüp durdu haha

ya kesin değildir ama aklıma sadece bloodrayne geldi

Nosferatu wrath of malachai

1- kendiniz kafes yapmayın. Muhabbet kuşlarının bazı türleri beklediğinizden çok daha zeki ve güçlü olabilir. Yaptığınız kafesteki herhangi bir zayıf noktayı zorlayıp kaçabilir.

Kafeste en önemli nokta temizliğidir. Temiz olmayan bir kafeste asla mutlu olmazlar.

Kafesin boyutu olarak, çok kısa boylu olmasın, zira tabana göre yüksekte durmayı severler. Çok dar da olmasın, yani mesela tünekte dururken kuyruğu oraya buraya sürünmesin. Kendini sürekli tetikte tutar ve rahatsız olur bundan.

2- gerçek daldan tünekler her zaman plastiklerden daha iyidir. Ama gerekli temizliğini yaptıktan sonra koymalısınız.

3- muhabbet kuşlarının türleri vardır. Tür, hayvanın karakterini doğrudan etkiler. Eğer eve getireli iki hafta kadar olmuş ve hala siz kafese yaklaşınca kafesin duvarlarına yapışıp kalıyorsa korkudan, zorlamayın kuşu. Ona ne yaparsanız yapın o istediğiniz, ele gelen kuşlardan olamayacaktır.

Eğer yavru ise uçmakta zorlanması normal. Ama onu gözlemleyin. Odaya çıktığında zamanla favori bir yer seçecek. Kapınız açık duruyorsa yüksek ihtimalle kapı üzerini seçer tünek olarak. İlk birkaç seferde oraya konamaz, düşer. Fakat sonraları alışır ve tökezleyerek de olsa konar.

Uçma konusu da yine türle alakalı. Şayet düşük bir türse kuşunuz, maalesef çok geç öğreniyorlar ve geometrik algıları asla gelişmiyor. Onu öyle kabul etmek durumundasınız.

Çarpıp düştüğünde toparlanması yaklaşık bir 20 dk falan alır. Gidip ellemeyin, kendi haline bırakın. O kendisi kafesine döner zamanı gelince.

Üzerine gittiğinizde inanılmaz korkar ve tutmaya çalıştığınızda büyük ihtimalle size de var gücüyle zarar verir.

Son olarak, onunla sürekli konuşmaya çalışın. Bu, bir nebze olsun sakinleştirir. Çünkü dinlemeyi çok seviyorlar. Eğer gerçekten vakit ayırırsanız ne kadar düşük tür de olsa en azından sizi tanır hale gelebilir ileride.

1. Satın al
2. Hazır satın al. Aksi halde kuşa zarar verecek bir şey yapabilirsin.
3. Bir süre kafeste dursun. Onu tutmaya çalışmayın. Zaman içinde o sizinle bağ kuracaktır.

Not: Kuş ölümlerinin çoğu cama kafa atmaktan oluyor. Kafes açıkken perdeler çekili olsun.

Konuş sürkli, elinle kafesin köşesinden yeşillik, ekmek falan uzat ara sıra. Bu sırada harket ettirmemeye çalış elini. Zamanla alışır.

sogutlucesmeden metrobuse binip zincirlikuyu duraginda inip biraz yuruyerek ulasabilirsiniz. gayrettepede nereye gideceginiz de onemli tabi.

torun center tarafına gidicem, şimdi baktım da şişli durağı daha yakın gibi, söğütlüçeşme-avcılar hattı funikülere binsem şişli durağında insem?

Söğütlüçeşme' den metrobüse binip mecidiyeköyde inip yürüyeceksin. Tek vasıta.

arkadasin dedigi gibi sogutlucesmeden metrobuse binip mecidiyekoy duraginda ineceksiniz. oradan yurursunuz.

bir de şeyi sorucam bostancı trenine bilet aldım ama söğütlüçeşme'de inmeyi planlıyorum, acaba tren ordan söğütlüçeşmeye hareket ediyor mu yoksa geri mi dönüyor?

Söğütlüçeşme'ye devam eder. Hadi oldu ki sizi bostancıda indirdiler diyelim. Arkadan gelen banliyö trenine binip devam edebilirsiniz.

Rumelihisarı tarafına götür balık yedir. Bebek de falan yürüt. Arnavutköy taracında fırın kafeler var takılın. Çengelköy e götür bir akşam kokoreç sonra kahve falan. Anadolu hisarı tarafına kahvaltıya gidin.. Hatta araba varsa direk maşukiye ye falan götür kahvaltıya. Masa dolusu lokal şeyler. Kadıköy de miythos a falan götür rakı balık için otantik mekan. Sonra moda da kahve.

Bence burgaz ada, arkeloji müzesi, salacak, çamlıca(akşam ama), eminönü çarşısı, sandalla haliç turu, boğaz turu yapmışlardır kesin, küçük ayasofya ya da harbiye de denk gelirse bir konser, maç akşamı maçı olan takımın semtinde pub larda takılma kesinlikle yapılmalı.. Yemek için liste uzar.

tüm dünyada en yaygın ölüm sebebi.

böyle bir soru sorduğuna göre ilk yardım da bilmiyorsundur. o yüzden görme zaten boşver.

kalabalık ortamda kalp krizi geçiren biri görmediğiniz için kalp krizinin yaygın olmadığı sonucuna vardınız? doğru mu anladım?

Mesela olum cok yaygin, herkes oluyor birgun.
Ama ben hic olen adama denk gelmedim, gözümün önünde kimse ölmedi.

Bı kaç gün acilde takıl

bu nasil bir genelleme anlamadim inanin :)

kalabalik ortamlarda bulunmak ile iliskisi yok kalp krizinin :)

evet oldukca yaygin!

Ne bileyim boğulup ölenlere çok şahit oldum. Tesadüftür belki.

Kalabalık ortamı daha çok insanla temas anlamında söyledim. Plaj,stadyum,konser, restaurant vb.

Kalp krizi genelde gece yarısı ile sabah saatleri arasında sık görülüyor diye biliyorum. Kanda pıhtılaşma meyili fazla ve sabah tansiyonu yüksekliği nedenyle

Gece yatarken sarımsak hapı falan içmek lazım o halde

DJI Türkiye ye mail at bence. Kanatlar falan kullanılabilir ama para etmez. Gimbal o bilmşyorum.

ilginç bir vaka.
yani aleti nasl bıraktınız hayret. çıkartmadan gitmezdim ben. suyun içinde bu kadar süre kaldığı için muhtemelen geri dönülmez bir hale gelecektir. ama tuzlu su değil bunu da unutmamak lazım.
gimbal tamamen elektronik motor ama o dakika çıkarılsaydı sağlam parçaları olabilirdi.
ben bir kere kırdığım drone'u tamir ettirdim ve uçurmaya devam ettim o yüzden sıkıntı yok derim.

Garantisi varsa,cihaz kendi sistemsel hatası yüzünden düştüyse yenisi veriliyormuş. Uçuş kayıtlarından anlaşılıyor diyorlar

Sudan çıkarmak için deneme yaptım ancak hava soğuk ve çok hasta oldugum için hipotermi falan geçirme riskini göze alamadım. Ayrıca suyun dibi görünmüyor bataklık mı değil mi belli değil. Bilinçsizce ve ani bir bir kararla geri dönüşü olmayan hatalara sebebiyet vermek hiç bana göre değil.

1 günlük tatlı suda beklemesi ile bir saat beklemesi arasında bir fark yok diye düşünüyorum. Yarın bi gidip şnorkel ile bakacağım. Yakın yerde ve görünüyor ise almayı denerim yoksa sağlık olsun diyip kalan parçaları elden çıkaracağım.

tamiri mumkun olabiliyor

www.kadikoydrone.com Semih Bey yardımcı olur

Normade bina temeli doğrudan zemine oturur.. Eğer zemin sağlam değilse, yanı en azından 45 kat için yeterli dayanım da değilse sağlam zemine binayı aktarmak için (belki temelin onlarca metre aşağısı sağlam) temelin altına beton kazıklar(sütun gibi) çakılır. Zemin mekaniği iyi hesaplandıysa ve uygulandıysa uygundur.. 65 cm o kazıkların çapı. Kazıkların boyu, kaç tane yapıldığı ve gibi bilgileri de sorabilirsin kaba hap bilgi olarak.. En önemli konu zemin mekaniğini hesaplayan firmanın ve kazığı döşeyen firmanın tecrübesi.

fore kazık çakma değil yerinde yapma kazıktır. kaç metreye indiği vs gibi tonla parametre vardır ama 65 cm çapında fore kazık baya iyi. ona çok benzer bir bina yaptım temel her yerde 1 metre kulelerin altında 2.5 metreydi misal. ama zemin kaya olduğu için temel altında kazık kullanmadık. o zemine kazık çakmak mümkün değildi zaten.

istanbul'da en sağlam yerlerden biri olabilir kendim yaptım diye demiyorum.

30-40 kat ve üstü yapıların mühendisliğinin iyi olacağını söyleyebilirim ama içiniz rahat etsin istiyorsanız statiğini kimin yaptığını sorun. balkar ise korkmayın devam.

ozdek'in dedigi gibi belli bir katin ustunde ciddi muhendislik gerekiyor, oyle kalfa kafasiyla altindan kalkman mumkun degil. 65cm kazik bana pek birsey ifade etmiyor, derinlik de cok onemli. ayrica bina sadece temelden olusmuyor, bilesenlerde sadece biri temel. orta doguda ayaga dusmus olsada aslinda yapi muhendisligi komplex bir hadise. sikintinin bir kismi ne kadar ciddi hatalar yaparsan yap betornarme sisteminin bir sekilde ayakta durmayi becerebilmesi, yanlislari kolay ortebildigin bir sistem. taaki sallanana kadar.

amac normaldeki zeminin tasima gucu kapasitesini arttirmak: bu kimi zaman temeli aslinda saglam kayaya ulasana kadar uzatma yoluyla kimi zaman da saglam kayaya ulasmadan kaziklar etrafinda surtunme kuvveti olusturarak istenen bir dayananim olusturma.

forekazik cidden pahali bir uygulama, dogru duzgun yaptilarsa sorun olmaz ama atiyorum 10 metre olmasi gereken yere 4 metre yapip giden de var. 45 katli binada bu riski alacak adam var midir pek sanmam. burada kazigin capi her kolona bir adet kazik dusuyor mu gibi kabaca seyler bilmek lazim. esenyurt hatirladigim kadariyla zemin acisindan mukemmel degil ek olarak 45 katli yapi yapip da forekazik kullanilmadigini ben bilmiyorum bu kadar yuksek olup da forekazik olmayan cok cok az yapi vardir.
eger yapilirken dogru duzgun yapildiysa hic korkmayin zaten yapi da buyuk yuksek katli sanmiyorum ki hatalari es gecsinler.
balkar demis bir arkadas, evet balkar proje asamasinda turkiyede benim icin en iyisidir cunku irfan amca dedigim sahis icinde bulunur. kendisi sayesinde bugun bu alanda bilgisayarlari kullaniyoruz insaat alaninda cigir acmistir. cozemeyecegi proje yoktur yillaaaar yillar once gecemedigimiz bi aciklik vardi beceremiyorduk statikci olarak irfan amcaya gittik, verin bakalim cozulemeyen bina yoktur dedi. ve halletti ruhsati da aldik. ha normalde 3 lira fiyat cekilen seye 7 lira alir ama yapar. ha balkar midir onu cozen sammiyorum. tabii uygulamasi da bir o kadar onemli.
genel anlamda o bina diger binalara nazaran daha yuksek ihtimalllerle daha dikkat edilerek yapilmistir diye tahmin ediyorum. depremi epey hissedersiniz bu binanin saglam olmadigindan degil hatta o yukseklikte bir bina salinim yapmazsa sonuclari kotu olur, depremde bir sey olacagini kolay kolay sanmam allahinn izniyle. bu arada ben bunlari betonarme diye anlatiyorum belki de yapi celiktir. celikse hic korkmayin celigin tek dusmani isidir yangin cikmadigi surece hicbir halt olmaz o binaya.

Kardeşim maalesef umutlu olacak bir durum yok. Böyle bir deprem olacak. Gerçekçi olmak lazım. Bu fikir seni korkutuyorsa deprem riski olmayan bir şehre taşınmanı öneririm. 7.4'ü yaşamış biri olarak nasıl bir kıyamet olacağını hayal bile edemiyorum.

10 yıllık bina en azından malzeme kalitesi ve tasarım kriterleri açısından güvenli sayılır. Genel yapı stoğuna oranla.

Ben sahsen trafik kazasi, kalp krizi ya da kanserden olme ihtimalim cok daha yuksek oldugu "gercegini" dusununce deprem korkusu yasamiyorum.

evinizin durumunu netlestirmek icin uzmanlardan yardim isteyebilirsiniz. universitelerin yapi & deprem birimleri var. yahut onlarin yonlendirebilecegi donanimli muhendislik burolari var.
yapinizi inceleyip, tetkik edip, test edip sonucu soylerler. saglam midir, onarim / guclendirme ister mi? yikilmasi mi gerek, vs.

ote yandan, civardaki diger yapilar, is yeriniz, okul, hastane, kahvehane, sinema salonu, yol, kopru, iletisim, kriz yonetimi, vs icin ise siz birsey yapamazsiniz bir basiniza.
bunlarla bir basina ugrasmamak icin "devlet"e vergi oduyorsunuz zaten.

10 yıllık bina ise korkmayın, Allah'ın izniyle bir şey olmaz. Yüksek eşyaları sabitleyin, üstünüze devrilecek şeyle riçin önlem alın yeter.

Deprem olduğunda evi bile terketmeyin, kaçarken yaralanma riskiniz daha fazla.

kaş için ‘bi lokma’ restoran lezzetlidir. Meze tabağını tavsiye ederim doyurucudur.

Mekan olarak da muhtemelen planlarınız arasındadır ama kaputaş plajını -en geç 10.30’da orada olacak şekilde- tavsiye ederim. iyi eğlenceler şimdiden.

Cirali´da hicbir sey yok. Yemekler ciddi kotu. Yeme-icme kulturu yok, varsa da disarida iyi yeme-icme yok Antalya´da. Iki uc gercekten iyi restaurant var, digerleri ortalama alti. Neredeyse sahildeki ve o ana caddedeki her yerde yedik 2 yaz oncesinde. Benim ailem herhalde 10 yildir oraya gidiyor, onlar da daha bulabilmis degiller. Karakus´a gidebilirsiniz, karniniz doyar iste. Daha iyisi de orada yok saniyorum.

Cirali´da yeni mekanlardan oneri varsa, ciddiye alin.

Kaştan frida pubda hamburger yemeden dönmeyin.

Zaikaya mutlaka rezervasyon yaptırın.

Çıralı-yörük restoran
Kaş- Çınarlar pizza

Kaş da gizli bahçe miydi neydi öyle bir kebapçı vardı. f/p iyiydi. çarşıda dar bir yerden arkaya geçiyorsun bahçe içinde güzel bir yer.