portakal mandalin ye

baş ağrısına kahve iyi geliyormuş.

bol limonlu ve karabiberli corba ic. karabiberi abart

mumkunse tavuk suyuna sehriye corbasi olabilir.

boyle icerken yaksin bogazini limon ve karabiberin acisi

muz. bol su.

c vitamini hasta olduktan sonra degil once gerekiyor.
nezle ilacı al.

@sage dostum adam iyileşeli, çok oldu 18.11.2013 tarihinde yazmış ta :)
Sen de farkındasındır zaten ilerisi için tavsiye veriyorsundur anlarım ama genede ilginç olmuş :)

hocam valla tarihe bakmamistim :)) ama olsun okuyanlar görür belki :)

nefes egzersizi yapabilirsin en basitinden. Gözlerini kapat, bir çiçeği koklar gibi burnundan derin derin nefes al, sonra da kaşıktaki çorbayı üfler gibi yavaşça nefes ver, (az 4 er saniye sürsün) nefes alış ve verişlerin e Bunu 20 kez tekrarla acele etmeden.

Kundalini yoganın meditasyonları var. Satanama en ünlüsüdür, Amerikalı bir doktor da beyin için çok iyi olduğunu spect taramasıyla tespit edebilmiş.
Her gün yatmadan önce 11dk yapılıyor, google/Youtube da ara bulursun.

meditasyondan ne bekledigine bagli. elbette yaparsın. odanın sekli semali onemli degil.

kj = kilojül
kcal değerine bakarsanız kalori değerini okursunuz.

40 dk bisikletle 11 km gittim 250 kcal yaktım diyor program.

O pek düşündüğün gibi işlemiyor zirveler. Bir çok etken var o kalori yakma konusunda. Senin kilona, yağ oranına göre değişir yani. Makinelere pek inanmayın. Ama tabi üstünkörü düşünürsek 40 dakikalık herhangi bir spor o kadar kalori yakmana yeter

48 kalori ediyor. durduğun yerde yakarsın yahu.

harrp dogru demis. kac yaziyorsa yazsın, o sistem oyle calismiyor. kalorileri nerden nasıl aldıgın da onemli (yumurtadan aldıgın ile kekten aldıgını aynı kefeye koymamak gerek - en azından düzenli spor yapmıyorsan)

dekont istemiyorlardı ben başvurduğumda

yatırdınız diye bi kagıt cikiyor, onu yazdır tamam işte. biri sorarsa da onu gosterirsin. ama okullara kayıt için gittiginde onlar sisteme bakip anlıyorlar yatırıp yatırmadıgnı

nexus 4 ya da galaxy note 2

tabii 1500 tl diye varsayıyorum. 15 000 değil :)

tabii ki 1500 :)

(bkz: lg optimus g)
(bkz: samsung galaxy note 2)
(bkz: sony xperia z)

galaxy s4 de var galiba 1499'a. benim çok hoşuma gidiyor tavsiye ederim.

iphone 4s

moralini bozma,bacak çok kolay eriyen bir bölgeymiş.diyet sporla çok zorlanmazsın.

ya bi de şu var ama. ben çok zayıfken bile, ki o dönem 65 kiloydum filistinliler gibiydim, bacaklarım yine kalındı. ha şu son dönem anormal bir hale geldi, zaten aşırı şişmeden her yerde çatlaklar falan oldu ama.

umarım erir ya. şimdilik uğraşmayacam gerçi bu işlerle, neticede arada 6 aylık bi askerlik girecek, orada ne olup ne biteceği belli olmaz.

doktora gitsen olmaz mı? belki başka bir sorun vardır.

yalniz hakikaten bu isimde hastalik var ve ameliyat ile duzeliyomus sanırım

@cilekli krep, yok yav o hastalığı biliyorum. ben öyle değilim de aşırı kalın yani :) en kalın bacaklı futbolcuyu düşünün, onun gibi.

çilekli krep haklı.fil hastalığı var.ayak bileklerin falan da şiş mi?

en kalın bacaklı futbolcu o bacak için yıllarca çalışıyor, kastan kalınlaşıyor o bacaklar kendiliğinden değil...
bacak kası yapmaya abanıp yıllarca sadece squat-leg press- leg extension vs. yapmadıysan en kalın bacaklı futbolcu bacağı normal sayılmaz yani...

bir şey yapamazsın.

özel mesajla mail adresi gönderdim. 40 dk'ya kadar pc başındayım, gönderirsen yardımcı olurum.

paint ile de yapabilirsin gayet?

çok kolay bir iş gibi gözüküyor. bir satıra formüller yazılıp diğerlerine kopyalanır. eğer orjinal değerleri değiştirmek isterseniz de, hep yaptığınız yerdeki veriler kopyalanıp değer olarak yapıştırılır.

bilmediğimiz bir detay mı var acaba?

Boş bir satıra =A1/2 yazsan sonra sonuçları oraya kopyalasan olmaz mı?

boş bir hücreye 2 yazın. bu hücreyi kopyalayın.
Sonra bölünecek tüm hücreleri seçip, özel yapıştır'dan böl seçeneğini tıklayın. hepsi bu.

kolay olmayan ama eğlenceli bir diğer yöntem de. tabloyu kopyalayıp tüm rakamları "0.5" yapın. sonra ilk tabloyu kopyalayıp 0.5 yazan tablonun üzerine "özel yapıştır / çarp" diyerek istediğinizi elde edebilirsiniz :)

Boş bir hücreye 2 yaz. Kopyala, tüm sayfayı seç, özel yapıştır yap. Böl seçeneğini işaretle. Voila!

eger bu isi veya bu tarz isleri surekli yapiyorsan, basit islemleri ogrensen en iyisi olur. @soulpuppet in dedigi gibi uygulaman en mantıklısı.

yani sen mesela ilk sayının oldugu hizada bir hücre seç. boş bir hücre olsun.
oraya = yaz. = yazdıgında "komut satırı" acılacak bir nevi. oraya denklem - formul falan yazabileceksin.

sonra = yaz, mouse unla o 30 olan bi hücreye tıkla. ilkine, aynı hizadakine tıkla ama. sonra /2 yaz. o hücreyi ikiye böl diyorsun. sonra da o yazdıgın satırın sag altından tut aşagı dogru kaydır. tüm satırları 2 ye bölecek.

Petrol mühendisi ve endüstri mühendisi görmüşlüğüm var. İkisi de baba yazılımcıydı.

yazılım işi kişinin kendini geliştirebilmesiyle alakalı, lise mezunu, matematik terk, fizik mezunu ve bir de jeofizik mühendisi çok iyi yazılımcılar biliyorum olmayacak iş değil onun için, avantajın mihendislik eğitimin, dezavantajın biraz geriden başlayacak olman. başarılar.

teoloji eğitimi alanını biliyorum ben sen ne diyorsun!! -ilahiyat değil bildiğin teoloji- tamamen sana kalmış istersen lise mezunu ol senin yaptığın işler konuşur o sektörde, ha tabii ki mühendislik eğitimi iş başvurularında + etken olur. ama bildiğim kadarıyla çok rekabet var; ilgili eğitim veren okulların iyice artmasıyla hatta verilen programcılık eğitimleri falan... zor bir sektör olabilir.

elektronik bitirip yazilim firmasinda calisan bir insan taniyorum. ama adam hayatinin cogunu ukrayna'da gecirmis bir rus ve su an kanada'da ikamet ediyor (vallahi dalga gecmiyorum). okul surerken birkac yarismaya katildi, okul icin de projeler yapti filan, sonra bir is gorusmesinde verilen testi halletti, aldilar ise. hangi meslegi secersen sec birkac sene junior olarak suruneceksin.

çok alakasız mıdır bilemiyorum ama elektrik mühendisi bi yazılımcı tanıyordum, alakasız bölümleri yarıda bırakıp sağlam yazılımcı birini daha tanıyordum, lisede fizik dersinde onlar sorularını çözerdi ben de soruların üzerine kodlar yazardım vs derdi. bunlar hep kendini geliştirmek

Ben gemi inşaat müh. bitirdim ve ben de yazılımcı olmak istiyorum. abim ve dolayısıyla arkadaşlarının çoğu bilgisayar müh. onlardan akıllar aldım. okulda c eğitimi almıştım. öncelikle kendim bir kaç kaynak bulup c/c++ gibi temel dilleri öğreneceğim. arkasından iyi bir yerde yazılım uzamanlığı kursuna gideceğim. bu kurs sonunda microsoft sertifikaları alınabiliyor. sonra Allah nasip ederse sektör değiştirip yazılım sektörüne giriş yapacağım. bu anlattıklarım 7-8 aylık bir süreyi kaplıyor.

not: konuyu takipteyim. sormak isteğiniz bişey olursa abime sorabilirim.

avantaj adınızın mühendis olması. yeni mezun iseniz dezavantajı yok, geç kalmamışsınızdır. ne yazılımcılar var piyasada bir görseniz.

Lise mezunu bile var epey. Hiç alakası yok eğitimle valla, kendini geliştirme olayı tamamen.

muhtelemen dahacok para kazanırsın yazılım isiyle.

Yorumlar icin cok tesekkurler. Ciddi ciddi dusunmeye basladim sanirim bu yolda devam edebilirim. Ileride belki kendi alanimla vs birlestirebilirim bu yazilim olayini, cunku ucu acik gibi.

Olayla ilgili bir sorum daha var.

Sanirim devlet direkt yazilim ya da bilgisayar muhendislerini ise aliyor.

Fakat Ozel sektorde bir yazilim muhendisi kadar yukselme sansim var midir kendimi gelistirdigim taktirde?

Yoksa bir noktadan sonra "hop sen dur bakiim cevre muhendisi" tarzi olaylarla karsilasirmiyim?

genel olarak özel sektörde adam senin verilen işi nasıl bir performansla yaptığına bakar. sen işini düzgün yaptıktan sonra zannetmiyorum adam seni bu şekilde kısıtlasın. ha kısıtladıysa da gider kısıtlamayan başka bir yerde iş bulursun bu kadar basit, her şey sende bitiyor bu sektörde.

Haa, bi de, ssg lise mezunu...

vw scirocco veya alfa romeo gulietta derim.

scirocco 2014 te kasa değiştirecek diyorlar. alfa bakiyim bi

v40 ın dizel otomatiği geldi, hem fiyat farkı 2000 tl gibi bir şeydi.

asteğmenmişsin. kredi çekip alcan arabayı.

o kadar parayı bir arabaya bağlama. hele kendinin olmayan bir parayı hiç bağlama. yazık günah.

onun yerine al 35000 e bmw 1.16i keyfine bak

Bu para o arabalara verilirmi vverilmezmi onu sen bileceksin kim nereden bilsin. Paran çoksa verirsin, Orta halliysen verilmez. Senden başka kimse bişi diyemez buna

bende 2007 mercedes e200 avangarde var. bu fiyata en iyisi emin ol. herrrrr şeyyyy var.

bende 2007 mercedes e200 avangarde var. bu fiyata en iyisi emin ol. herrrrr şeyyyy var.

illa 0 almayayım diyorsan Giulietta'mı sana vereyim. = alacaksan da Giulietta al derim. 80000 TL'den ucuza gelir.

Yerinde olsa biraz daha kastırır, temiz 645ci arardım.

0 km istiyorsun tavsiye ama 0km aslında sadece marka alınıyor o paraya ne yazık ki, pek kaliteli bir şey alınmıyor. dizel olmayacak belli ki, en onemlisi test sürüsü yapman. ama a180 i geç. alfa romeo yu da scirocco yu da geç.

ikinci el güzel 320d falan alabilirsin. ya da 316.

Bmw 6 ya bak derim. Yok boyle bir araba

koç üniversitesi için durum bu:
registrar.ku.edu.tr

yeditepede oluyo

koç için toefl puanın çok önemli min 100 alman gerekiyor ki başvurabilesin.(bazı durumlarda sınav tarihinin denk gelmemesi vs özel öğrenci olarak da kabul alabilirsin takip eden sınavı geçeceğine dair mülakatta ikna etmelisin) burslu olarak girebilmen için statement of purpose denen yazıyı iyi yazmalısın (sosyal bilimler için) sonrasında not ortalaman ve en son ales önemlidir. Amma en önemlisi mülakat, başvuracaksan mutlaka pratik yapıp girmelisin.

burstan ote indirim yapiyorlar. ales kpds(dil) ve lisans ortalamana göre.

cupra bilmiyorum ancak seat in ic kalitesi elbette ki cok iyi degil. ibiza nin diyelim, zaten aracin ucuz olma nedeni de o.

dsg ler cok begenilen sanzimanlar ancak eger sorun cikartirsa hayati kabusa cevirebiliyormus. yani istatistiki olarak incelemedim ama muhtemelen cvt ya da tam otomatik dsg den daha sorunsuzdur.

oyle itin seyine de sokmamali tabi fiyatina gore cok güzel bir arac bence.

dizayn sorunlari nedeniyle dsg sanzimanlar her an ariza cikartmaya hata vermeye musaittir. gerek turkce, gerek yabanci forumlarda sifir kilometre araclarda cikan dsg problemlerini gorebilirsin. bir cok problemde komple degismesi gerekiyor ve su an sanirim 18.000 liraya sanzimani degistiriyorlar. bunun icin hatta vw, cin' deydi sanirim dsg sanzimanin garantisini 10 yila cikartmis durumda. turkiye' de bile 2 sene garanti suresi bittikten sonra "eger tum bakimlarini yetkili dogus oto servislerinde yaptirdiysan" +2 sene iyi niyet garantisi veriyorlar dsg icin.


arkadasimda 1.2 ya da 1.4 tsi ibiza coupe fr paketli var. onu kullandim. cok dehset bir gidisi var. Bununla birlikte duz bir ibiza referans su an 29.000 lira fiyat etiketiyle satiliyorken ust modeli de olsa ic mekandan cok bir sey beklememek lazim.


benim ilk arabam 2001 leon cupraydi. o araba hem donanim hem de ic mekan kalitesi acisindan gayet guzeldi.


hepsinin disinda su an tam bir fiyat performans arabasi. benim butcem yetmedigi icin alamadigim araclardan. ayni motora sahip fabia rs 53.000 iken bu arada 45.000 civari.

dsg 5. nesli çıkartsın. hataları düzeltmişler mi görelim. ilk dört nesli az mı şanzıman indirmedi. dsg tamamen piyango işi.

durumu kavrayabilmek için google'a şu anahtar sözcüğü yazman yeterli. "dsg arızası"

gerek yerli gerek yabancı bir çok foruma baktım, yorumları tek tek okudum zaten. söylediğiniz hatalar mevcut evet ama vw & seat & audi gibi firmaların böyle sorunlu ürünleri bilerek satması ya aşırı özgüven sebebiyle müşteriyi sallamamak, ya da cidden nadir rastlanan bir şey millet abartıyor ya da söylenenlerin bir kısmı yalan. bu ikincisine pek ihtimal vermiyorum aslında.

eğer iç malzeme kalitesini orta seviye olarak kendimce değerlendirebilirsem şansa kadere diyip alıcam, ya da hiç bulaşmayıp 5. nesil dsg'yi bekleyeceğim. :/

yüzme öğrenmekten ne kastettiğine bağlı..

6 saatlik kursla ancak bogulmamayi ogrenirsin. eger yuzme ogrenmekten kastın oysa. ancak bunu geciktirme git ogren en kotusu bile olsa, en azından derin suda durabil. cok onemli

gayet tabii öğrenirsin.
kelebekleme yüzemezsin belki ama yüzebiliyorum dersin.
iyi bir havuz bul. gerekirse grup dersi değil bireysel ders al.

10 saatte mi ne öğretiyorlardı.

kursa gitmek istemiyorsan iyi bilen bi arkadasinla havuza gidin. Ben 2 gun kuzenimin yaninda durdum suyun uzerinde kalmaya alisti.

stil yüzme dediğimiz şekilde öğrenemezsin. aslında iyi bir yüzme hocası bulursan birebir ilgilenecek işin tekniğini kapsan gerisi gelir ama normalde biz havuzda haftalarca sadece nefes çalışıyorduk. o zaman çocuktum ve deli oluyodum yüzmek için ama haftalarca nefes çalıştık. işin çok önemli bir kısmı nefes. sonra sırası ile bacakları çırpmayı ve ilk önce kurbağalamayı öğrendik. sonra serbest, sırtüstü ve kelebek. sırtüstü hariç hepsini zevkle öğrenmiştim. yaklaşık 3 ayda.
sonra atlama şu bu...ama o kısımları da sevemedim, yükseklik korkum yüzünden belki.
kardeşim ise benimle gelmedi kurslara, daha doğrusu o dönem o çok küçüktü. sonra da imkan olmadı belki. 20 yaşında öğreneceğim diye gitti güzel bir havuza ama olmadı, öğrenemedi, çabuk pes etti belki.
diyeceğim yüzme öğrenmek teknik bir konudur. benim çok mükemmel bir hocam vardı, şanslıydım. tekniği iyi birisi ile 2 ayda gün aşırı çalışırsanız çok iyi yüzersiniz. tabi küçük yaşta daha iyi olur ama yüzmeyi yetişkinken de öğrenebilirsiniz.

bir otelin havuzunda sağdan sola yüzecek kadar öğrenmek istiyorum bu da mı aylarca sürüyor? yaş: 23

sağa - sola yüzmek:))

yok kurbağa öğrenirsin, istekli ol yeter:)

benim de anlamadığım bu iş ne kadar komplike olabilir ki? kollarını ileriye doğru atıyorsun. ha birde sırt üstü yatıyor adam hiçbir şey yapmıyor batmıyo :)

ya yok ogrenirsin hala bekliyor musun git kaydol bir kursa.

2 haftada (haftada 2 saatten) suda durmayi, bacak cirpmayi ogrenmistik. 3.haftada sirtustu yuzmeyi ki bence en kolayi ve cabuk ogrenileni sirtustu.
4.-5. haftada da kopekleme mopekleme senin deyiminle saga sola uzecek kadar :D yuzuyorduk.
arkadasin dedigi gibi yasin kucuk olur, korkarsin, panik olursun, isteksizsinidr tamam anlarim zor olur ama bu yasta istedikten sorna gayet tabi cabucak ogrenirsin.
isim omasa gelir ben ogretirim yani 4 hafta garantili o derece :)
zor bir sey degil, kendini serbest birak, suya uzanir gibi, ucuyor gibi nebilim rahat rahat suzuluyor gibi yap. panikle kulac atmaya cabalama: hep sakin yavas ve dans eder gibi (gulme!) takil. hocaya soyle cok ilgilensin. biraz ugras ogrenmezsen doverim!

bahsedilen kurslar sporcu yetistirmek icin. o yuzden biraz uzun ve ayrintili. yoksa oyle pek bi esprisi yok. bogulma korkusu gecince ogrenilmis oluyor. kulac atmayi da birinden ogreniver

üstün zeka demişken, az önce şu adamı izledim www.youtube.com

belki senin dediklerinide yapabiliyordur bu kafayla bilmiyorum. ama sherlock son nokta gibi sanki. gerçek hayatta benzer insanlar vardır illa ki. ayrıca bu durum zeka ile de tamamen bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. beden fizikse olarak aşırı yorgunsa beynin tam verimli çalışmayacağını düşünenlerdenim.

olabilir. şu maymuna bak:
www.youtube.com
primat beyni, muhteşemdir. insan soyut düşünme, sözlü dil gibi kafasını meşgul eden pek çok toplumsal araca odaklanmak zorunda. bir maymun kadar net olursak, algımız bu kadar açık olursa işin kalanı sadece hayat tecrübemizi algımızın getirdikleriyle eşleştirmek haline gelir. biz desen tanıyan makineleriz. house, sherlock, mentalist gibi uç tiplemeler aslında pek hayal gibi gelmiyor bana bu yüzden.

var öyle adamlar. dizilerini bile yaptılar.

house md: house karakteri.
mentalist : patrick jane karakteri.
lie to me : dr cal lightman karakteri.
monk: adrian monk karakteri.
elementary: sherlock holmes.
sherlock: adı üstünde.
galip derviş: şaka zaten monk un lisanslı çevirisi bu.

tabi bu adamların hepsinin kurgu olduğunu varsayıyoruz ama bu adamlar bana bir heroes dizisindeki karakterler kadar uzak gelemiyor. kesin var böyle adamlar diyorum. ama biz göremiyoruz. göremediğimiz çoğu şeye inandığımıza göre buna da inanmak bana çok ters gelmiyor.

Ben hep Sherlock Holmes'i süper kahraman gibi görmüşümdür. Gerçekte olması imkansız bence. Wolverine ne kadar mümkünse o da o kadar mümkün.

olamaz. savant tipler var, ancak nedense bazi yonlerden cok eksik oluyorlar. yani süper hesaplama yapabliyor ancak sosyal yonu cok tırt oluyor. sherlock mesela hem dahi hem vucudunu iyi kullanıyor (boks vb.) o tarz insanlar cok nadir.

yok. net bir cevap.

cok zeki adamlar var ama bu kadar ütopik karakterler yok. house md modunda, sherlock tadinda adamlar yok yani.

itiraz: eski devirlerde üretim yöntemlerini kopyalamak, haklarında bilgi sahibi olmak ayrı dertti. bir defa çok iyi teknik bilen azdı sayıca, görüp çözüp işler hale getiremiyorlardı. kendini yetiştiremezdi şerlok gibi biri. italyanların dokuma tezgahları uzun zaman sadece italyaya özgü kalabiliyor mesela. ingilizler falan çabalıyorlar ama alamıyorlar. içeri sızamıyorlar. ingilizlerden bir makine çizimi çalıyor amerikan kolonileri, her şey hazır, imall edemiyorlar. çalışmıyor yaptıkları.. şerlok ilerleyen sezonlarda nelere dalmıştır bilmiyorum gerçi. bi parmağında nanoteknoloji bi parmağında organik kimya bi bi parmağında microfluidics mahareti falan yoksa..

nabzın belli bir süre hızlı atması normal ve yatmadan 1 kaç saat önce spor yapılmışsa metabolizma hızlı olduğundan pek uyku tutmaz.

ama sabah yaptığın spor akşam çarpıntı yapıyorsa pek normal değil.

ben de bazı akşamlar 9-10 arası spor yapıyorum. nabız 120-130'a çıktığı oluyor ki yüzme ve kürekte de bu civarlardadır sanıyorum. çok normal değil gibi geldi.
yaşınız kilonuz spor aktivite geçmişiniz anlamaya daha yardımcı olabilir.
gece kahve-çay falan içiyor musunuz spordan sonra bu çarpıntı yapıp uykuyu zorlaştırabilir.
dün 10:30 da espresso içip sonra 12-1'e kadar ayakta kalmış biri :)

hacı bi git doktora goster. spordan sonra uyuyamamak normal bir olay degil, heyecandan uyuyamamayı anlarım ama, normalde öyle bir şey yok.

problem olmayabilir ama bunu net ogrenmek en iyisi.

ikinci soru:

tabanda desteği olmayan ayakkabı ayağına binen yükü eşit dağıtmadığı için ağrı yapar.

eksiduyu.ru

skechers in cok iyi pabuclari var.

karafatma'dan bir şey olmaz. zararsız hayvan.

ısırmaz ama gece üstünde gezebilir yatarken

insan evladı ömrü boyunca 7-8 tane börtü bocek yutarmis uykusunda diye duymustum geyigin birinde.. kim bilir gorki, belki de yarin sabah midende olacak o böcük @_@

Bişe olmazı mı var yahu? Sabaha karşı onlar büyüyor. Güneş çıkınca tekrar küçülüyor. Büyük halini görmek istemezsiniz! İnşallah zehirli değildir. Bu ara salgın varmış...

Şaka la şaka. Korkma bişi yapmaz. Korkak aptalın teki o böcek.

nerde görüdysen evine koşelerine gidip o bocegin yiyince öldügü şeylerden al

Isırmaz ama ürer. O zaman daha çok tiksinirsin. Search&Destroy.

Bu soruya cevap verirken teknikten, teknolojiden ziyade business konuşmak gerekiyor bence.

bir şekilde tartışılabilir bence.

konuya çok yabancıyım ama mantığım şöyle ki;

bir işletim sisteminin gelişimi için kendisinden bağımsız çok fazla belirleyici faktör var. en şahane yazılımı geliştirin şimdi; gerek donanımsal parçalar, gerekse de diğer yazılımlar(oyunlar, programlar vs...)bu yeni işletim sistemiyle entegre olmadıkça, piyasadaki varlığını sürdürmesi, tutunabilmesi imkansız hale gelir diye düşünüyorum. inceden bir tekelcilik de var yani...

Ben kurumsal bazda değerlendirmedim, şöyle ki, microsoft yeni bir ekip kurup çok sıkı bir ar-ge ile 2013 yılına uygun, geçmiş mimarilerin atası olmadığı yepyeni sıfırdan olağanüstü bir mimari yaratabilir mesela, ve bunu öyle iyi pazarlar ki kullanıcılar buna geçebilirler. hem böylece daha üstün kılar kendini örneğin
biz de windows, mac os, linux falan yerine mesela zoborof diye bir şey kullanmaya başlarız gibi.......

Düşüncen çok iyi. Şerefsizim ben de düşündüydüm ben de bunu. Ama ruhibirbanyo arkadaşımızın dediği gibi sıfırdan başlamak zor ve riskli. Örneğin şu anda kimse sıfırdan bir araba yapmayı düşünür mü? Buna gerek duyar mı? Her firma eskisinin üstüne bir şeyler ekleyerek devam etmeye bakar. Hiçbiri yıllardır katedilen y(git: )olu sıfırdan katetmek istemez.

Yazılıyor android , ios falan gibi. Ha sen unix , nt olayını diyorsan onlar çekirdek işletim sistemi değil. Ki zaten nt falan 20 küsür senelik var tahminen yenilendi tabiki 20 yıldır aynı çekirdeği kullanmıyorsun. Bunun dışında bu işin business tarafını görmezden gelerek konuşamayız. Özellikle windows'un server side business muhabbetlerinde geriye yönelik uyumlu olması gibi zorunlu anlaşmaları var bu bir. Yani adam söz veriyor xp 15 sene çalışacak falan gibi. Bunun dışında çekirdek yazmak öyle kolay ve 6 aylık iş değil. Batırabilecek milyon dolarların varsa yazarız yeni baştan neden olmasın ki sonuçta hiç satamayız orası bi gerçek bu iki. Üçüncüsüde zannediyorum bilgisayarla alakan kullanıcı seviyesinde inan işler o kadar farazi değil mikro işlemci mimarisi , ön bellek tasarımı , işletim sistemi mimarisi öyle ha deyince değişmiyor malesef.

@layer26 : donanım mezunuyum,çok yüksek tenik bilgiye sahip olmasam da aşinalığım mevcut.fakat ben teknik anlamda değil de daha çok güncel konu anlamında irdelemeyi istedim. sonuçta, önce ihtiyaç belirlenir sonra ihtiyaca uygun teknik belirlenir diye düşünüyorum. benim kafamı kurcalayan da bu işte, yeni bir sisteme ihtiyaç duymuyor mu insanlar.. gibi gibi.

Güzelsinde bu işler para için yapılıyor. Milyon doları olan bi deli sırf gıcıklığına yapabilir elbette ama yapan yok işte. Bedava linux'u kullanan var mı? Aşağı yukarı çevremizde gördüğümüz herkes bilgisayar kullanmayı windowsta öğrendi inan çakmasını yapsan tema değişsen bile insanlar yadırgar. Bunun dışında windows 7,8 gayet iyi işletim sistemleri bence. Yani ihtiyaç derken onu tam anlamadım kimin ihtiyacını karşılamıyor mesela sence? Ha ihtiyacını karşılamayan kesimde mac os x kullanıyor genelde tasarım , video edit gibi işler. Yani paraya dayanmadan konuşulmuyor bu konu malesef şimdi bizim çıkıp bi kola yapıcaz sektörü alt üst edicez dememiz gibi birşey. Microsoft'ta ilk olmanın bütün avantajlarını kullanıyor yani. Bu arada unuttuğum bişeyde oyun sektörü linux ve mac os x için hala doğru düzgün oyun yok. Bu bile büyük bir kitlenin windowsta kalması için etken sebep biliyorsun donanım sektörünü oyunlar yürütüyor resmen ekran kartı , işlemci vs.

Not:3 işletim sisteminide aktif olarak kullanıyorum.

Ben de bsd mi linux mu kursam diye karar verme çabası içerisndeyken düşünmeye başladım bunu. ihtiyac şöyle var gibi, aslında bu "ihtiyac" kavramını ben uydurdum olmayabilir. pc deki unix tipi sistemler bana emulator gibi geliyor mesela, sonucta superbilgisayarlardan forklanmıs değil mi? tanenbaum muydu ne o zat, minix ile böyle bir forklamaya gitmemiş miydi. demek ki her ne kadar stabil sistemler olsa da benim mantığıma göre eldeki mimari için native olmuyor. linux kernel için de modüler olmasının iyi olmadığı söyleniyor mesela, windows un kerneli hakkında bir şey diyemem ama onda da registry diye bir bela mevcut.

windows 7 işlemci sömürmesi dışında hoş ama durduk yere makinadan kamyon gibi sesler çıkartıyor, yalan mı? sıfır temiz kurulumda dahi, arka planda ne çalıştırıyorsa artık. konu sapıyor şuanda farkettim ve sözümü burada noktalıyorum. :)

"Bu arada unuttuğum bişeyde oyun sektörü linux ve mac os x için hala doğru düzgün oyun yok."

Sanirim oyun sektorunu yakindan takip etmiyorsunuz.
store.steampowered.com
store.steampowered.com

@Yigitabi 2. el bilgi çok tehlikeli birşey bence linux ve mac os x'i dene öyle konuşalım. Birkaç windows alışkanlığı dışında mac os x gayet sağlam işletim sistemi. Bunun dışında söylediğini ben yaşamadım windows 7'de onlarca windows 7 kullandım , yükledim vs. Sana özel bir sorun olması muhtemel. Bu arada 3 işletim sisteminide kullanıyorum söylediğim gibi.

@düşünüyorum öyleyse vurun
Linux için 171 oyun gözüküyor verdiğiniz linkte çoğuda nuh nebi oyunu gibi geldi bana. Mac için 622 oyun görünüyor. Fena rakam değil ama güncel oyunları göremedim? Sadece Call of duty black ops ve 2 tane ek paketi var. Modern warfare serisi , black ops'un diğer oyunları windowsa yetişmiş gibi görünmüyor bana. Kaldıki tahmin ediyorum bunların hepsi port edilmiş oyunlar , mac bilgisayarlar oldukça pahalıdır sanırım adam gibi bir oyun mesela call of duty mw3 oynayabilmek en sağlam sistemlerden birini almak lazımki o port edilmiş oyunları rahatça oynayalım. Bunun dışında multiplay modu , bugfix? Yani windows mu önceliklidir yoksa epeyce az pazarı olan mac mi bu konuda? Neyse ben windows savunur gibi olmak istemiyorum böyle bir amacım yok çünkü ama oyun konusunda oyun konsolları>windows>mac>linux mobilleri katarsak iş daha da karışır.

denemedigim tek sistem os x onu da iatkos olarak pc de denedim ama verimsiz duruyordu hic anlatildigi gibi hissetmedim. kullandigim sistemlerle ilgli yazabilecegim eksiklikler dolu ama suan cok uyku bastırdı toparlayamam, benim cpu kullanımı ile ilgili söylediğim şey googleda aratınca çok kişi sahip olduğu ortaya çıkıyor. fanların sesinden anlıyorum linuxda mesela fanlar daha stabil windows 7 de hızlanıp yavaslıyor ( temiz kurulumda bile )

ya kendi donanımını yaratacaksın ve standartlarını belirleyeceksin. bkz mac.
ya da rekabet avantajın sayesinde üreticiler senin sistemine uyumlu mallar çıkaracak ki markalar en etkin şekilde makinelerini değerlendirsin ve satış rakamları yükselsin.

sonuç: satış rakamlarını yükseltebilmek önemli. rekabet gücü yakalamak önemli. gelir yaratmak önemli. en önemlisi de ihtiyaç olmalı.

microsoft hele elindeki windowsları düzgün calisir hale getirsin de, ondan sonra yeni bir işletim sistemi arayışına girer.

çok özetle başka bir işletim sistemi modeline gerek yok. calisiyorlar zaten yeterince.

linux / mac / win olarak 3 e ayırsak,
windows: oyun/development/corporate/homeuse
linux: dev/corporate (oyun demeyin lütfen)
mac: dev/homeuse

layer26, oyun sektorune hakim olmadiginiz cumlelerinizden acikca belli oluyor. en son ne zaman orijinal oyun aldiniz? sektoru ne zamandir takip ediyorsunuz. (bkz: steam) linux destegini getireli bir iki ay oluyor sadece, bu oyunlar port degil, direk linux, mac icin de ayrica yazilan oyunlar. guncel oyun goremiyorum demissiniz, dikkatli bakmadiginizdan olsa gerek. orda borderlands 2'den tutun da civ 5'e kadar uzanan bir katalog var. steam'de bir oyuna guncelleme geldiginde, sistem oyunu otomatik gunceller, mac os, windows ve ya linux olarak bakmaz. ayni sekilde, bu platform uzerinden satin aldiginiz steamplay logusuna sahip butun oyunlari, mac ve linux uzerinde de tekrar bir ucret odemeksizin oynayabiliyorsunuz. ekstradan her platform icin para odemeye, lisans almaya gerek yok.
Steamplay ile ilgili detayli bilgi suradan bulunabilir: support.steampowered.com

oyun konsollarinin pc'den onde oldugunu dusunmenize sadece guluyorum, cok guzel exclusive oyunlar cikiyor konsollara dogrudur. bir de pc'de sahip oldugu grafiklere bakin. en baba makina ornegini verip konsollarin pc'lerden oyun konusunda onde olduklarini soylemenize inanin ailecek cok gulduk.

@düşünüyorum öyleyse vurun
"guncel oyun goremiyorum demissiniz, dikkatli bakmadiginizdan olsa gerek. orda borderlands 2'den tutun da civ 5'e kadar uzanan bir katalog var. steam'de bir oyuna guncelleme geldiginde, sistem oyunu otomatik gunceller, mac os, windows ve ya linux olarak bakmaz." Öncelikle şurdaki cevabınızla başlayalım aslında bütün paragrafta yazdıklarınız güzel ama steamplay üzerinden anlatıyorsunuz yarın steamplay biz battık gidiyoruz derse ne olacak? Native olmayan birşeyi bu kadar işletim sistemine maletmek bana saçma geliyor.Güncel oyun konusunda ise kendim fps ağırlıklı oynayan biri olarak yetersiz gördüğümü söyledim call of duty serisi yok yahu daha ötesi olabilir mi , call of duty serisi olmayan bir platform beni tatmin etmiyor kusura bakma kesinlikle mac oyun konusunda windowsla aynı diyemem ben böyle bir durumda.

Bunun dışında "steam'de bir oyuna guncelleme geldiginde, sistem oyunu otomatik gunceller, mac os, windows ve ya linux olarak bakmaz." bakar güzel kardeşim bakmalı yoksa bu port edildiğinin en güzel örneğidir zaten.(steam sitesinde bulamadım her oyunun yeni baştan yazıldığını belirten bir ibare bulursan banada sun lütfen) İşletim sistemi mimarisi hakkında bilgin yok sanıyorum adresinin yolla sana 1000 küsur sayfalık operating systems kitabımı yollayayım ya da sen diyorsunya bakmaz o zaman ben yakayım o kitabı istersen. Mac için oyun yazılıyordur ama linux için kimsenin oturup baştan oyun yazacağına inanmıyorum şahsen en.wikipedia.org linkinden anlaşılır %1.17 için kimse baştan oyun yazmaz. Bırakın bu hayalleri. Ha diyorsan port mort var işte diye e playstation 2 emülatörleride var pc için çalışan o zaman konsol almasın kimse.Bak yine de tekrar hatırlatıyorum anlattığın herşey steam üzerinden bana garantisini verebilir misin yarın steam'in olup olmayacağı konusunda?

Son paragrafın için yine aynı şekilde cevap vereceğim eğer bir oyun önce konsola yazılıp ordan pc'ye port ediliyorsa evet oyun konsolları bir adım öndedir. Pc'deki grafiklerden bahsetmişsin bir de zahmet olmayacaksa playstation3 , xbox 360 donanımlarına bak mesela daha iyi anlayacaksın. O donanımda bir bilgisayar çalıştırabilir mi bu oyunları bunlara bakalım. En son olarak i.imgur.com şu tabloya bakalım neden windows issues yok sence? Ben asla mac veya linux için HİÇ oyun yok demedim ama windows seviyesinde olmadığını söyledim hala da aynı görüşteyim. Uzun bir sürede değişeceğini sanmıyorum arz-talep meselesi.

Bunun dışında dünyanın kabul ettiği bir şeyi bizim tartışmamız gereksiz ve zaman kaybı gibi geliyor bana. Piyasa böyle biz kabul etsek ne olacak olmasak ne olacak? Oyun konusunda hala oyun konsolları>windows>mac>linux. God of war veya o kalibrede bir oyun linux için native yazıldığında bunu tekrar konuşalım ömrümüz vefa ederse tabi.

Bir isletim sisteminin koklerinin eski olmasi [milattan once] o isletim sistemi icin olumsuz bir anlam ifade etmez, tersine oturmus, koklu oldugu anlamina gelir. Eger guncel ihtiyaclari karsilamiyorsa ancak o zaman olumsuz bir ifade icerir ki Unix icin boyle bir sorun yok. Dolayisi ile Unix'in eski olmasi guncel olmadigi anlamina gelmez.

Sorunuzun cevabina gelince, ihtiyaci gideren her urun talebine kavusur. Eger bir urun piyasada tutunamiyorsa, ya ihtiyaci karsilayamiyor ya da talebi yoktur. Yeni isletim sistemleri icin problem bundan ibaret. Yoksa bu yonde cabalar olmadi degil.

kuran-ı kerim'i dene, oldukça tarafsız olduğunu söylüyorlar.

aynen, kuran-ı kerim gorebilen bir insan icin oldukca tarafsiz.

kuran ın tarafsız oldugunu iddia etmekte eglenceli olmuş.
hz. muhammed in hayatını anlatan tarafısz bir şey bulman zor. cünkü bu konu ile yazılan her şey ya onu ovmek yada yermek için yazılmıs. ama bilinen temel şeyler elbette var. hadis kitaplarına bile inanmıyor tatlı su dincileri yeri geldiginde işlerine gelmedigi için.

tarafsız bir yazı aramak yerine "taraflı" yazıların hepsini okumanı tavsiye ederim. yani hem dincileri, hem ateistleri vb.

kuran zaten okunmalı din ile ilgileniyorsa, ancak görebilene trafsız, yok öyle tarafsız falan demeye gerek yok zaten okuyunca anlayacaksın. "taraf"lık bir olayı bir durumu yok kitabın.

kuran okumanı önermem tarafsız bi kaynak arıyosan.

kuran'ı 3-4 kere baştan aşağı okudum türkçesini. şimdi muhafazakar bir ateistim:d

(bkz: vegan beslenme)

bu yolda ilerleseniz sagliginiz acisindan pek iyi olur. vegan starter kit'lerle baslayip neyden ne kadar almak gerekiyor ve hangi gidalardan bunlari alabilirsiniz, bunlara bakabilirsiniz.

merhaba, sanırım beslenme düzeninin asıl bozulma nedeni diyette hissetme, engellenmekten sıkılma. siz diyette hissetmediğiniz için pek sorun yaşamazsınız sanırım :) tam tahıllı ekmek yemek isteyebilirsiniz ama

pilavı makarnayı kesin de tam buğday ekmeği belli ölçüde kalsın derdim.
ekmek bir tür şeker zaten. başka şekere gerek yok. meyvadan da fruktoz gelir. yeter de artar.

karataycıysan devam, en doğru yoldasın.

arada karbonhidratta almalısın

vejeteryanlıga lüzum yok. eger canın et yemek isterse yersin, istemezse yemezsin. kendini bir yere kısıtlaman manasız.

yanlış bir şey değil aksine doğru bir şey yapıyorsun. badem ve cevizden şeker aldığını da sanmıyorum. şeker ile k.hidrat aynı şey değildir bunun ayrımını yapmalısın.

eğer kilo vermeye çalışıyosan hedefindeki kiloya ulaşınca şeker ve ekmeğe tekrar dönme. ben döndüm pişmanım :(

besin grubu atlayarak sağlıklı yaşayamazsınız, diyet yapamazsınız. "onu yeme bunu yeme" yerine porsiyonları küçültmenizi tavsiye ederim.

şeker, besin grubu değildir. bir macronutrient ta değildir. k.hidrat almaması gerektiğini söyleyen zaten olmadı. şekerin doğrudan şeker olarak alınmasının "hiçbir yararı" yoktur ve zararı vardır. vücut ihtiyacı olan "şekeri", alınan "karbonhidratlardan" sağlar. karbonhidratların da iyisi kötüsü vardır, çok mantıklı bir şekilde.

şeker ile karbonhidrat ayrımını iyi yapmak gerekiyor. 1 tane adam bulamazsınız "yeşillik yemeyin" diyen.

haklısınız, ama ben de zaten şeker besin grubudur diye bir şey demedim. soruyu soran arkadaşın son cümlesine bakarsanız "şeker ve diğer gereksinimleri" başka türlü karşıladığından bahsetmiş.

düşünürken yaptıgın hareketler bir süre sonra düşünme anıyla özdeşleşiyor.

istemsiz şekilde devam ettiriyorsun. bunu ben de çok sık yapıyorum. bir çok arkadaşımda da gözlemledim son 10 yılda..

hareketini başka bişeye yönlendir.. elini meşgul edebilecek bişeyler bul. kaşıma kafanı.. stress topu filan al , anahtarlık tut elinde , cevır dusunurken..

hemen bir cildiye doktorına git, alerji testi yapsınlar. hiçbir şey çıkmazsa böyle küçük mavi hapları olan bir ilaç var. anında kesiyor. ben de bacağımı elimi kolumu kaşıyordum böyle. alerji testinde hiçbişe çıkmadı ama piskolojik olabilirmiş dediydi doktor. o ilaç kesmişti.

kabuklanma ve de kaşınma varsa psikolojik olmayabilir. muhtemelen dermatit olmuşsundur.
(bkz: seboreik dermatit)

Evet seboreik dermatit'im var zaten yüzümde, ama kafamda da olacağını tahmin etmiyordum açıkçası. Olmadı bir dermatoloğa gideyim ben. Teşekkürler.

2.yıkamada kaşıntın ve kepeklerin gidecek emin olabilirsin kullandım cok memnun kaldım.
(bkz: )www.google.com.tr

arkadaslarin dedikleri şey var evet. ketoril miydi neydi oyle bir ilac vardi onu da vericek 2 günde 1 bununla yıka 5 dk tut kafanda diyecek. rahatlatıyor. ayırca bahsettikleri mavi kücük hap ilacı da hergün (1 ay on 1 ay off) alicaksın, derinin yağ üretimini durduracak. hele bir de burnunun kenarında, yüzünde kafanın orada olusan kızarıklık varsa onun icin losyon verecek geceleri süreceksin, onlar da geçecek.

Hiçbir şey.

Doğru diyet ve şiddetli ağırlık çalışması ile birlikte sağlam kardio yapan sporcular 1 ayda 8 kilo yağ verebilir.

Eğer kardio yapmadan, sadece ağırlık çalışması ve doğru diyet ile 6 kilo verebilir.

Ağırlık çalışması yapmadan, doğru diyet ile 4 kilo verebilir.

Sen sadece abur cuburu kesmişsin. Ne kilo verme hedefli profesyonel bir beslenme düzenine girmişsin, ne ağırlık çalışmışsın, ne de ciddi kardio yapmışsın (yürüyüşe çıkmak sayılmaz malesef). O yüzden 2 kilo verebilmen normal ve iyi.

(bkz: #32369750)

gerçi bu yazılan spor yapan kişiye yönelik, spordan kasıt vücudun her adelesini çalıştıran sporlar. bay-bayan fark etmez, buradaki anlatımdan bir yerlere varabilirsin.

metabolizmanı hızlandırmıyosun.

lif,yeşil çay,çok öğünde az yemek işine yarar(ya da meyveli ara öğünler)

bende de aynı durum var.kahvaltı etmiyorum akşama kadar karnım acıkmıyor bile meta. durmuş resmen.vücudum enerji tasarrufu modunda takılıyo.1 haftaya falan hızlanır.

Diyetten vs den anlamam ama 3 ayda 16 kilo verdim. Karbonhidrattır proteindir yanlış yönlendirmek istemem ancak sanırım metabolizmayı hızlandırmak ile ilgili bu durum. Aynı senin gibi yürüyordum,yediklerime dikkat ettim gitti 16. Eylülden beri aynı kilodayım. Şimdi de çok yememe rağmen hala aynı kilodayım. Bu yüzden metabolizma ile ilgili diye düşünüyorum. Düzenli uyku da önemli.

neden 4-5 kilo vermen gerektigine inanıyorsun? ayda 2 kilo gayet güzel ve stabil bir rakam. bundan memnun olmalısın. 1 ayda kas (su) kaybetmeden 8 kilo vermen neredeyse imkansız. en azından normal şartlar altında yaşayarak yapamazsın.

metabolizma hizlandirma isi hikayeden biraz. ozellikle cok ogunde az yemek kanıtlanmamıs bir uydurma. ancak lifli beslenmek yararlidir, ayricayesil cay da yararlidir. zayiflamak icin de iyidir, ekstradan saglik icin de iyidir.

2 kiloyu hor gorme, bence ideal bir skor. 1 yıl bu tempoda gitsen ki gidemessin, babalar gibi fit olursun. 24 kilo boru mu.

yavaş kilo vermek herzaman daha kalıcıdır, ani kilo verirsen aynı hızla geri alabilirsin. bazen de bünyenin direncini kırmak zaman alabiliyor. hızla kilo vereceğine yavaş ve emin adımlarla git. ilerde hızlanır.

tartıya göre 2 kilo vermişsiniz. ancak vücut sadece yağdan oluşmuyor. yağ-kas-su (ve değişmesi mümkün olmayan kemik) kütlelerinden oluşuyor. atıyorum 4 kg yağ vermişsinizdir, ancak o boşalan yağın yerine kas ve su almışsınızdır (ki bu çok iyi bir şey, böylece metabolizma hızlanacak). bu nedenle yağ-kas-su ölçümü ile kıyaslanmadan bu şekilde tartı oranları canınızı sıkmasın. hatta baz almamalısınız bile. örneğin o 2 kiloyu eğer su ya da kastan verdiyseniz durum gerçekten kötü demektir.

En üst kat eğer yeterince iyiyse çok keyifli bence, yüksek evi daha çok seviyorum ben. AMA mesela izolasyon kötüyse yazın pişersin (bizim ev 5. kattı, ev içinde 35 dereceyi gördüğümüzü biliyorum). Ya da su geçirirse içeri, rutubet olursa rezalet olur. Yani teknik açıdan bir sıkıntısı olmaması gerek kesinlikle.

en ust katın bir avantajı da üstünde gürültü yapacak insan olmamasıdır. bunu da goz onunde bulundur derim.

bisikletle eger o kadar yol yaparsan, bacak kaslarını büyütme şansın cok düşük. neden dersen, bacak kaslarını uzun mesafe için yordugunda, kas kendini buna compansate ediyor, bu yogunlugu kaldırmak icin kendini büyütmenin aksine küçültüyor.

kimse sana "su kadar bisiklete" binebilirsin diyemez, böyle bir kanun yok zira. sana ve genetigine bagli tamamen.

günlük 2.5 saat bisiklet falan diyorsun cünkü, cok cok cok zor. ha bisiklete binmesende o fotoğraftaki gibi bacakların olmaz zaten. o arkadaslar olimpik seviyedeler muhtemelen, cok baba hormon alıyorlardır :)

--

senin dedigin mantıklı. bacak calistiktan sonra 2 gün dinlenirsin, ondan sonra da sadece gidis ya da gelis yaparsin bir süre. en azından bacaklarin güclenir, ki ondanda süpheliyim aslında. iyi bir calisma konusu olabilir yaptigin, güzel dökümante et :)

18km çok az şöyle günlük 30 40km çekersen bi şeyler olur. bi ara günlük 60 70 yapıyordum evet bi şeyler oluyor ama bacaklarda yaglar eriyip sadece kas oluyor. yol bisikleti alırsan kucuk dislilerle daga agır pedal cevirir ve kasları erıtmemıs olursun

esnafsa focus, emekli albay,müşavir astra, emekli öğretmense civic

pazarları kovboy filmi izliyosa civic, bulmaca çözüyosa astra, mangal yapıyosa focus

açık ara civic. (kalite+sağlamlık+2. elde değer kaybetmeme+performans vs...) ama çok benzin yakıyor, onu da hesaba katın.

Annem'e otomatik vites astra almistik. Garip bir otomatik vites sistemi var, surus stiline gore araba'nin surus seklini degistiriyor. Hic hos degil fakat bu sistem. Durup dururken 5-6 bin devire ciktigi oluyor arabanin daha birinci vitesteyken. Servise goturdugumuzde arabanin kendisi boyle dedilerdi. Sistemin adi easytronicmis.

(bkz: easytronic)

Fakat sport moduna atip, vitesleri manuel olarak degistirince tadindan yenmiyor araba. Focus ve civic'den daha keyifli geldi o yonden surmesi.

cevaplarınız için teşekkürler.

Pederin gönlü astra'dan yana. Şu an 2008 modeli kullanıyor. Biraz fazla yakıyor ama alıştım buna diyor:)

@doctorrent peder emekli öğretmen:)

@black sabahat Yeni civicler fabrika çıkışlı lpgli geliyormuş. Ne düşünürsünüz?
@latios Manuel olacak araba:)

otomatik mi manuel mi diye soracagim ancak civic in manueli olmadigi icin sanırım otomatik ariyorsunuz.

otomatik ariyorsanız sanziman tipini inceleyin. easytronic tırt, active select te tam otomatik oldugu icin cok yakar. civicte yanılmıyorsam tam otomatik, onun da cok yaktigini soyluyorlar. focus un hb sine bakmistim, o paraya o performansı veren bir arac degil o da cok yakiyor.

civicin en büyük avantajı fiyat avantajı, ve kalite olarak güzel araba. 3 ü arasında en sagliklisi o gibi.

@sage hocam düzü var www.honda.com.tr

Astra'nın yenisi çok çok çok güzel gerçekten, biz de almayı düşünüyoruz. Satışı da çok kolay oluyor, malum piyasası epey bol.

her ne kadar yeni tasarımı hoş olsa da clio'ya o kadar para vereceğime 1.6lt TDI CR 90 hp reference donanımlı seat ibiza'yı ciddi ciddi düşünürdüm. 2013 liste fiyatı 37700 tl.

arabadan pek anlamasamda clio gibi bir araca 42500 lira çok fazla.ne donanım koyarsanız koyun bu araba clio, 42500 lira nedir yahu.

yokuşlarda sıkıntı olmaz. 1.5 motoru çok tatlı renonun. 69 hp 1.5 2011 model kangoo var, aynı motorun biraz daha kırpılmış versiyonu; deli dana gibi gidiyor araç. beygirine takılmayın.

maalesef ötv kdv zart zurt yüzünden fiyatlar çok şişti. yeni kasada baz modelin bile gayet dolu olduğunu düşünürsek bence alınabilir.

edit: clio la buculara da yav he he demek istiyorum.

su "ne de olsa clio" mantıgı da ayrı bir bomba.

imkanınız varsa ikisi ile de test sürüşüne cikin. en iyi kararı oyle alabilirsiniz.

ben öneririm. 3-5 sene sonra satarken seat gibi elinizde kalmaz değerinde satarsınız. 2006 clio vardı bende çok çok iyi fiyata sattım geçen sene.

bildiğim kadarıyla ptt kargo ve aps gönderimlerinde form doldururken "Alıcının Kendisine Teslim" diye bir ibare var. onu işaretleyince ondan başkasına verilmiyor aynı adreste olsa bile. yanıltmış olmayayım sizi ama öyle biliyorum, diğer kargo firmalarında da benzer uygulamalar olabilir

şubeden teslim alınacak şekilde yollayın

@neverletyougodown arkadaşında haberı olmayacak süpriz olması gerek :)

yanlış hatırlamıyorsam yurtiçi kargoda şöyle bir özellik var kargo gelince arayıp gelin kargonuzu alın diyorlar.
öyle yap bence. ptt kapıyı açana veriyor.

o dediginin uygulanması cok zor. zira kargo sizin arkadasınızı takip ederek ilerleyemez. mümkünse başka bir yol deneyin. böylelikle kargoların yapabilecegi olası hatalara karsı korunmus olursunuz

oyle bir şey "olmamalı" zaten.

kol çalışıyorsam, kollarım kapana yaparım, 2 set yapmışım, 4 set yapmışım, dikkat etmem. diğer bölgelerde aynı şekilde, gayet güzel gelişiyorum

ııh öyle bişey yok :) teknik olarakta olmaz olsa zaten sektör batar (:

var arkadaşlar öyle bişey ben bi kaç kere yarattım program çalışmasını deneme amacıyla işe yarıyacak programlar öneriyo

gainfitness.com

gprs-edge-3g-hspadc hepsi aynı tarifeye dahil.

3g baz istasyonu olmayan yerlerde edgeye dönüyor zaten. edge 3g'nin bi alt sürümü gibi bir şey.

illa 3g olmasın yalnızca edge olsun diyorsan öyle bir tarife yoktur sanırım. ama bazı sınırsız tarifelerde genelde şu seçenek oluyor: 1 veya 2gb a kadar 3g takılıyorsun, sonra otomatik edge hızına düşüyor.

zaten tablette 3g veya 4g desteği varsa edge de sıkıntı çıkmaz. 3g kapsama alanının dışına çıktığın an evet bağlantın edge olarak görünür. ama edge ile internete girmek bana 56k günlerimi bile mumla arattığı için Allah düşman başına vermesin diyorum

telefonlarda 3g kapatma ayarı oluyor ama, tabletlerde de olabilir o ayar muhtemelen. yani 3g yi kapat tarzi bir sey durumunda direk edge zaten.

Maili Türkçe at.Özenti kelimeler kullanma

Hello Mr/Ms/Mrs.X
I would like to ask you if it is possible for you to check my in-class participation rate. Frankly, I wasn't expecting a 1 out of 10 therefore I was thinking maybe there was a mistake. Could you please check my in class participation one more time?

Thank you in Advance

Kind regards
Y.

soyle bir sey olabilir mi:

Dear Sir, (veya Dear Madam,)

I have noticed my in-class participation note is 1/10. Since I am attending my classes regularly, I was wondering if there is a mistake. Could you kindly check my participation status once again?

Thanks in advance,
Adrammelech

Ms veya Mrs meselesi nolacak?

Evli olup olmadığını bilmiyorsan Ms de.

herkese ms. de geçsin, biri miss zaetn, digeri de mr's mister'ın manasında. hani orda hatun jane eyre, adam john doe ise, mrs.john doe falan derler ya o hesap.

bence cok takilma, samimi bir hocaysa hi da gayet güzel.
merhaba diye başlayan hocalar yok mu memlekette.

annem öğretmişti bana araba kullanmayı, ehliyetimi aldığım senenin yazı boyunca önce yaşadığımız muhitte, sonra benim sık kullanacağım yollarda pratik yaptım yanımda annem varken. sonra bir anda benim işlerim dolayısıyla acilen araba almam ve trafiğe hakim olmam gerekti. 10 saat direksiyon dersi aldım kendime güvenim gelsin diye. şimdi zaten her yere gidiyorum şehir içi dışı farketmiyor.

ben çok çok acemiyken şehir içi trafiğine çıkmıştım. arabanın 1.5 katı genişliğindeki yerlere bakıp "bu geçer mi buradan ya" diye hayıflandığımı bilirim.

rahat olun öncelikle. tabii ki bir anda olacak bir şey değil ama dur kalklarla, sıkışık trafikle uğraşa uğraşa öğreneceksiniz. aynalara dikkat edin, sinyalinizi ihmal etmeyin ve diğer şoförleri tehlikeye sokacak hareketlerden kaçının, kendinizi bir acemi için zor sayılabilecek bir ortamda bulsanız bile panik yapmayın. yanınızda bilen fakat sizi zorlamayacak (bağırmayacak, yanlış yaparsanız bile düzgün bir dille sizi korkutmadan uyaracak) birinin olması size ciddi manada güven kazandırabilir.

benim babam en ufak hatamda sesini yükselttiği için kendim öğrendim, ciddi ciddi.

bir de şunu düşünün, kimler kimler kullanıyor, siz mi yapamayacaksınız? kendinize "aşırıya kaçmadan, gerekli miktarda" güvenin.

tekrar edeyim, kurallara azami ölçüde dikkat edin.

araba surmeyi ogrenmeden once arabayi ogrenmek gerekir.
once otomatik vites araba sahibi olunur.
sonra biraz sehirler arasin yolda surulur. boylece arabanin hizlanma/fren tepkisi filan iyice bi kavranir. virajlar filan alinir boylece arabanin yol tutus hakimiyeti ogrenilir.
ikinci kisim ise trafik ahlakini ogrenmek
biraz arabayi taniyinca ara sokaklarda surulur (her yerde trafik oldugunu varsaydim), park yapilir. mumkunse bu surecte markete bile arabayla gidilmesi lazim. sinyallerin dogru kullanimi, kornanin yerinde kullanilmasi gibi seyler sayesinde ara sokakcilar biraz biraz ana yollara alisir.
ucuncu kisim trafik hakimiyeti
etiler bebek trafigi gibi yavas tintin giden trafige girilir (burasi kanser edebilir) bu arada yol kesme, dur kalkin seri yapilmasi gibi seyler ogrenilir. bu seviye bitince sirada maslak levent trafigi var. maslak levent trafiginden sonra vatan caddesi ve merter final bossdur.
trafikte bilinmesi gereken herkesin salak surucu oldugu, taksici ve minibuslerin ise beyinsiz oldugunu bastan kabul etmektir
sevgilerle

ilk kez ehliyet kursunda gördüğüm 6 dersle öğrenmiştim. sonra da kendi başıma arabayı alıp çıktım sık sık. öyle öyle öğrendim.

şirketin aracıyla. sonra gittim patronoun bmw'ye vurdum. elimden aldılar arabayı :)

Bir gün önde babamin yaninda otururken otobanin en yogun yerinde babam arabadan atladi tabi bende icgudusel olarak kullanmaya... Ulan bu yüzme ile ayni sandim ben :(

kursa kadar hiç sürmemiştim ama similatördür, simülasyonu iyi oyunlardır falan sürekli takılan biriydim. ilk derse gittim stop bile ettirmedim ilginçtir ama ayağım titriyor rahat değilim. hoca sen biliyorsun galiba dedi trafiğin içine girdik benzinliğe falan gittik 2. derste de bir saat sürdük tamam sınavda görüşürüz demişti. sonrasında fakir olmama rağmen takıldığım yerdeki imkanlar sağolsun türkiye şartlarına göre inanılmaz güçlü araçları bile deneme fırsatım oldu (hala acemiydim ama çaktırmıyordum).

diyeceğim o ki aman ben acemiyim ne yaparım demezsen heyecan da olsa altından kalkıyorsun adamlar normal reflekslere ve motor-hareket yetilerine sahip olan herkesin kullanabileceği şekilde yapmış sonuçta arabayı. tek sıkıntıyı ben dolmuşlar sayesinde yaşamıştım mesela acemilik bitene kadar baya baya uzak dur onlardan yeter.

ataturk havalimaninda ogrendim ben hem orasi duz

Ben tam 1 hafta sadece kisa mesafe surdum ara sokaklarda. (ekmek almaya falan gittim)
Sonra bahcelievlerden, sahile, sahilden besiktasa, besiktastan e-5'e, e-5'ten tem'e, ordan hastal, gokturk ve tem'den bahcelievlere geri donerek tum gun araba kullandim. Sonra ne acemilik kaldi ne bisey..

bendede aynı durum var, başlıcaz bakalım bugün yarın ne zamansa. yolda görüyorum teyzeler,amcalar,kadınları kullanırken falan diyorum lan bunlar da kullanıyorsa ben direk drift yaparım yolda

en güzel mecbur kalınca öğreniliyor bence.

ben de direksiyon dersindeydim. hoca dedi hadi minibüs caddesine çıkalım, ssk'nın önünden birini alıcaz. tırstığım anlaşılmasın diye de bi şey diyemedim. işte minibüsler falan filan derken atlattım. o gün en büyük yük kalktı. sonra da havaalanına, otogara getir götür işleri üzerime kalmaya başladı zaten.

bi de trafikte korna yemek epey işe yarıyor. çok iyi öğretiyor. valla.

tek cozumu pratik. mumkunse trafige cikmadan once, mesela parasiz otoparklarda gezin. hele bi de yaninizda isi bilen biri varsa onunla cikin, slalom tarzi seyler yapin, sola donun, saga donun hele once bi direksiyon hakimiyetini çözün, ondan sonra bu hareketleri risk ve korku altında yapmaya calisin.

eger normal hakimiyeti kavramadan trafige cikarsan hem cok zorlanırsın, hem kaza yapma şansın artar, hem de acayip küfür yersin. cünkü trafikteki cogu insan hatalı araba kullanıyor, ustalara denk gelirsen hatanı telafi ederler kendileri, ama acemiye denk gelirsen kaza yapma şansın yükselir.

trafige cikmadan once bol bol pratik oneririm. gece cikabilirsin mesela pratik için o da bir yöntem.

arabayı stop ettirmeden kaldırmayı tamamen öğrendiyseniz yanına araba kullanmayı bilen bi arkadaşını al gez :)

yemeklerini ya da yediklerini cok minik lokmalar halinde yemeye calisman yardimci olabilir.

yemeklerini ofiste mi yiyorsun, o dokunmuş olabilir mi? yoksa stres mi yaptın yeni iş diye
?

htc one x. kullanıyorum oldukça memnunum.

Benim de ilkim HTC'ydi şimdi Sony kullanıyorum. HTC iyidir.
1500 liraya iyi bir model alabilirsiniz şu an için tavsiye edecek bilgim yok.
Dikkat etmeniz gereken nokta olabildiğince hızlı çalışması -sonradan sinir bozabiliyor- ve dahili hafızası bence olabildiğince yüksek olsun. Şimdiden güle güle kullanın.

HTC alacaksan HTC Windows Phone 8X
ama Nokia Lumia 920 daha iyi.

htc hd2, sensation, sensation xe, one s ve one x kullanmıs biri olarak diyebilirim ki htc den sasma:) garantiyi onemsemiyorsan one x+ almanı oneririm o fiyata.

ben htc'nin belki de en dandik versiyonu olan htc explorer'ı kullanıyorum ama ondan bile gayet memnunum. one x'in veya sensation serisinin nasıl süper olabileceğini tahmin bile edemiyorum.

illa htc alacaksan one x al. ama yerinde olsam o parayla hiç düşünmeden galaxy s3 alırdım.(aldım da)

1500 liraya android alacaksan bari galaxy s3 al. htc niye?

one x+ galaxy s3

kac yasindasin bilmiyorum ama minimum 5 senede yaptigin gobegi, 1 aylik bi surecte eritmeyi beklememen lazim.
yogun calisma, iyi diyet, siki kardiyo sayesinde, 6 ay gibi bi surecte farki gormeye baslarsin.
gidip deli gibi gobek calisip, sonrasinda oturup bi tepsi baklavayi yersen de bi anlami olmaz bu isin.
disiplin hersey.

haftada 4 veya 5 gün ,tek seferde 4 km kosuyorum ben 1,5 aydır. Bilmiyorum psikolojik mi ama bu surec oncesinde yaptigim agirlik calismalarinin sonuclarini gormeye basladim sanki. aynaya bakinca seklim semalim daha duzelmis gibi geliyor.

bence spor yapmak, diyet yapmak yerine normal bir şekilde yaşaman daha mantıklı. daha çok yürü. öğünlerin küçük olsun. kahvaltı yapmadan dışarı çıkma. öğle yemeklerinde abartma. bol yeşil ve kırmızı sebze tüket.

bir de, o yağlı ya da şekerli yiyeceklerin tatlarının güzel olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. onlar sadece beyninin bağımlılıkları. tat konusu öyle birkaç yiyecekle sınırlı değildir.

son bir tüyo, aç karnına alışverişe çıkma.

tatlıyı kesicen.

denenmiş ve işe yaramıştır: benim önerim önce sıkı spor yapmayı bırak, hafif yürüyüş falan yap.spora abandıkça insanın yeme isteği artıyor. acayip bir irade gerekiyor.bu aşamada abanacağın şey diyet.sıkı bi diyet yap.fazlalığından kurtulur gibi olunca spora başla.ama yine çılgınca bi spor değil.bildiğin mekik.aç müziği, tvyi vs. 25x4 mekik çek her gün.bunun dışında netten de araştırırsan çok güzel egzersizler var.1,5 ayda 58den 53e düştüm daha ne olsun.

girişimciliğin kolay olduğunu kim söyledi?
insanlar iş kurmak istemiyorlar, o riski, eforu göze alamıyorlar ve iş arıyorlar..

üstelik üniversitelerde verilen eğitim girişimciliğin artırılmasını destekleyici nitelikte değil. yani soru biraz çelişik kendi içinde.

yeterince deneyim, veya öngörü olmadan, yeterince maddi birikim olmadan girişimcilikte bulunmak hiç kolay değil. ya aile sağlam olacak destekleyecek, ya da işe girip hem deneyim hem para kazanıp sonra yapacak.

girişimciliğe özel üniversitelerde daha çok önem veriliyor, sermayen varsa girişimcilik daha mantıklı geliyor, daha cesur oluyorsun.

üniversite 1. sınıfta, "internet kafe açarım, mis." ya da "volkswagen bayisi açarım, olmadı mcdonalds ya da starbucks" diyenler mezun olana kadar pişiyor, sörf tahtası tasarlayıp üretenlerden uluslararası kuruluşlardan yardım alanlara kadar gitgide gelişiyor bu ruh.

yine de biraz sermaye şart.

sermaye (desteği)?

genellikle girişimcilik için gerekli bütçeyi hali hazırda aldığı eğitim için harcadığını düşünürsek. ve ailesinin bunların ikisinide karşılayacak gelire sahip olması durumunda ise halihazırda işleyen bir girişime sahip olmasınıda eklersek girişcilik yeni mezunlar için istisnai bir durum olmaktan öte gitmiyor.

girişimciliğin artmasını istiyorsan, vergileri, gelir vergisi, stopaj gibi indireceksin. gelirden veriyoruz anladık tabiki verecezde stopaj niye veriyoruz? ne gerek var? devletin kafasından şu düşünceleri atması lazım bide işi olan yani kendine ait şirketi olan insan zengindir gibi bir algısı var.

Kayseri Ünv. Şaban Uzay adlı hoca şöyle demişti; biz öğrencilerin heyecanını söndürüyoruz üniversitede. İş adamlarına bakıyorum ilkokuldan sonra okumamışlar hepsi diyor. Eğitim sistemi aslanı kediye çeviriyor. Tabii sermaye lazım ama çok bi sermaye olmadan da girişimci olunabilir.

@secilmis uye; gelir vergisi, stopaj aynı şey? birisini ödemede veriyorsun sonra yıllık beyannamede mahsup ediliyor. enflasyonist dönemlerden kalma bir şey, geçici kurumlar vergisi gibi.

Sermaye desteği olarak KOSGEB ve Kalkınma Ajansları yardımcı oluyorlar aslında. Sadece buradaki asıl problem parayı siz harcamayı yaptıktan sonra veriyor olmaları.. Bunun dışında özellikle yurtdışında markalaşmak isteyen kurumlar için Turquailty olayı var. Ben de yazdıklarınıza katılıyorum ki aynen böyle dedim (beğenmediler) ama düzeltmek için neler yapılabilir bunların şeyini de şaapalım ;)

ben encok vergiden korkuyorum vergi olayi cok sakat muhasebecin olacak o da para. vergi cezalari korkunc ufak bir hatada 50 bin tl ceza odeyebilirsin ki isin zaten okadar etmez. devlet destegine karsiyim devlet vergi tesvikleriyle zengini buna yoneltmeli. arge masallari var suan firmalar arge muhendisi aliyor ama adi arge ortada arge falan yok sadece adamin maasindan yirtmak icin. teknokentlerde oyle buyuk cogunlugu verimsiz is gormeyen oradaki imkani kullanip ufak cikar elde etmeye yarayan firma dolu.


devlet hicbirsey vermemeli vergi muafiyeti vermeli ssk muafiyeti vermeli ozaman ben bile bir startup kurarim ama su an kesinlikle dusunmem bile burokrasi cok fazla beni korkutuyor

üniversitede aldigimiz ogretim teorik bilgiden ileri gitmiyor genelde. sudan cikmis balik bir nevi.

once bi sektore girip, girisimcilik istense bile, o sektor ogrenmelidir, belki yan sektorleri de ogrenmelidir, vb.

--

üniversite bitirir bitirmez girisimcilik islerine girmek hic mantikli degil. bunu arttirmak icin sempozyumlar vb. yapilyor. genc girisimciler vb. sozde lider üretiyorlar da bilmemne.

Üniversiteyi bitirmeden kendi şirketini kurmuş biri olarak şunları söyleyebilirim:

Bana kalırsa gençleri girişimciliğe teşvik etmekten ziyade zaten kafasında böyle hedefleri olan gençlerin işlerinin kolaylaştırılması; destek ve hibe programlarının dağıtılmasının siyasi ve akademik organizasyonların elinden alınması (ya da daha sağlıklı hale getirilmesi) gerekiyor. Bunu biraz açayım:

Üniversitede okuyan yahut yeni mezun gençlerin girişimciliğe teşvik edilmesi şu aşamada çok da elzem değil. Zira okul farketmeksizin üniversiteden yeni mezun olan insanların çok az bir kısmı bir fikri projeye dönüştürecek öngörü, bir projeyi gerçekleyecek bilgi ve yeteneğe sahip. Yani biraz daha açık söylersek bizim düşünce şeklimiz 'Bir iphone app yapıp bir dolardan bir milyon tane satacağım' dan öteye pek gitmiyor.

Bunu bir aşağılama olarak algılamayın zira bu sadece dar bir vizyondan değil eğitimdeki uygulama eksiğinde de kaynaklanıyor.Çünkü kendi çabalarıyla birşey yapanlar dışında bizim üniversitelerimizden mezun olan neredeyse hiçbir genç (özellikle mühendisler açısından konuşuyorum) gerçek manada bir projeyi yapıp bitirmiş olmuyorlar.

Aslında devlet, girişimcilere çok yeterli ve güzel destekler veriyor ve birçok imkan tanıyor. Örneğin teknoparklar, Sanayi Bakanlığı'nın desktekleri, Tübitak, Kosgeb vs.. Bunlar gerçekten doğru ve sağlıklı dağıtılsa hepsi girişimci için ayrı ayrı yeterli organizasyonlar. Gelgelelim bunların işleyişi gerçekten sakat ve yanlış kimselerin insiyatifine bırakılmış. Bu sebeple gerçekten maddi değere dönüşecek projelerin çok azı destek alabilirken hiçbir işe yaramayan yahut zaten milyonlarca kez yapılmış olan projeler destek alıyor. İşte bu da o destekleri dağıtan kimselerin ne kadar dar görüşlü yahut art niyetli olduğunu ıspatlıyor.

eğer bir hayalin varsa ve bu hayali matematiğe dökme becerin varsa neden olmasın. girişimiciliği hep hayalleri realiteye uyarlamak olarak görüyorum. kişinin kafasındaki rüyanın paraya dönüşmesi gibi bir olay girişimcilik.

www.girisimlab.com

Bir para lazım, iki bitmek bilmeyen hırs, azim, reddedilmeye direnç, insan yönetimi, reklam, stres vs. Bunlar çoğu kişide yok. İşe girenlere bakıyorum, mallar. İş kurarlar ama batar. Sallıyorum excel ile bir iş yapıyor. E bunun formulleri var. Yapmaz. Mail atıyor, bir taslak yap oradan iki yeri değiştirerek özelleştir, hayırrrr her bir kelimeyi ayrı ayrı elle yazacak. Sallıyorum program toplu güncelleme özelliğine sahip. Gidiyor 200 kaydı tek tek yapıyor. Ne yaptın bugün, kayıt güncelledim... Nüfusun 99'u böyle. Bir işi bile yapamıyorlar, yapabilen ise üzerine bir artı eklemiyor(kendi işini kolaylaştıracak). Bu arkadaşları girişimci yaptınız diyelim hangi birine yetişebilirler? 7/24 çalışmak demek kendi işini kurmak.

uyku kliniğine gitmelisin. uyku apnesi var mı sende yok mu baksınlar. önemli birşeydir. uyku kaliteni de etkiler.

kulak burun bogaz uzmanina giderek fiziksel olarak ne sorunun varmis ogrenebilirsin. duruma gore yapilabilecekleri doktor anlatir. esimin horlama sikayetiyle gittik biz de. once burun ic duvarinda tiraslama yapildi. daha sonra genizde radyofrekans tedavisi. horlamasi oldukca azaldi. en son burun kemiginin duzeltilmesi de onerilmisti ama henuz ona girismedik. doktorun dedigine gore horlama tedavisi sebeplerine gore cok degiskenmis. bazen boyle asamali uygulamalar yapilmasi gerekiyormus. ve her zaman yuzde yuz duzelecek diye bir garantisi de yokmus.

Eğer biraz kilo fazlanız varsa bu horlamaya neden olur. Biraz kilo verirseniz bana teşekküre gelirsiniz.

burnunun tıkanması et vb. yüzünden ise onlari aldirarak rahatlama şansın büyük. o iş sıkıntılı bi iş cünkü ve riskli. en iyisi kbb ye gözükmek

kesin ilaci olsa seker hastası kalir miydi ülkede?

hastaligina uygun beslenicek, dikkatli yasayacak.

Yurtdışında belki kesin çözümü vardır diye sormuştum. evet öyle olması gerekiyor ama yaşı küçük olduğu için neyin yasak neyin doğru olduğunu bilmiyor okulda yiyeceği basit bir çikolata bile ciddi sonuçlar doğurabilir ailesinin endişesi bu zaten.

anladığım kadarıyla tip1 diyabet kendisi.
internetten bol bol okuma yapması gerek.
anlayamayacak düzeyde ise eline bir liste tutuşturulmalı, güzel güzel anlatılmalı ve yanında acil durumlarda (şekerinin aşırı yüksek veya düşük olduğu durumlarda bayılabilir, şekerli su içirmeye kalkışanlar olur aman) onu bulanların ne yapmasıyla ilgili bilgilendirici bir kart taşımalı. > arkadaşım koca adam ve cüzdanında taşıyor bu kartı. psikolog desteği veya kısa süreli bir diyabetle yaşama eğitimi alabilir mümkünse. internetten benzer hastalığı taşıyan çocuğu olan anne babalarla iletişime geçilebilir.

küçük yaşta çıktıysa muhtemelen tip-1 diyabettir.
ömrü boyunca iğneye ve diyetine devam edecek. maalesef bu hastalığın uzun vadede çözümü yok. ailesi fazla dert etmesin bu durumu bence, çocuğun da psikolojisini bozarlar, suçlu hisseder kendisini.
bir çölyak hastası olarak söylüyorum bunu. sağlık ihmale gelmez, hele ki şeker hastalığı gibi bütün vücudu etkileyen durumlarda. harfi harfine uymalı doktorun dediklerine. belli bir süre sonra alışacaktır zaten o hayata. siz destek olmaya bakın.

Aslında ölüm diye bir şey yok biliyor muydun? Hep bizi yiyorlar. Sorgulamaya başlayanları indiriyolar yaşlılık ayağına. Kanma bu işlere hep illuminatinin oyunu.

komplo teorileri ile yasamayalim.

abartildigi gibi degil olaylar.

bugun bi ucak düsse icinde illaki önemli biri vardir. aselsandaki olay nispeten daha karanlik gibi ama aselsanda calisabilecek mühendislerin cogu cok zorlu hayatlardan geciyolar, okullar ya da normal yasamda onun etkisi de olabilir...

40 a yakin muhendisin oldugu ucak dusuyor. dunyada ucak dusme orani belli, bunun bu ucaga denk gelme olasiligini hesaplayabiliriz kolaylikla. o ucaga ne oldugu gayet acik.

ancak ülke "aselsan" ile gelismiyor, ya da silah sanayisi ile. bir ulke baska bircok yonden gelisebilir. bahsi gecen sadece 1 dal.

olasılıklar her zaman var, daha 2 gün önce düşen manchester united'ın düşen uçağının yıldönümüydü.

velhasıl aksi de olabilir

hayır, hiçbir alakası yoktur. sağlıksız beslenme, sigara gibi şeylerin bütün vücuda olduğu gibi saçlara da etkisi vardır elbet. ama kellik boyutuna geliyorsa %95 oranında genetiktir.

fantezik tıbba girsek, aşırı kilolularda östrojen salgısının artması desek... kilolu insanda kellik az olabilir ama çok olamaz gibi.

ama aşırı kilonun da saç miktarına etkisi yine fanteziktir. klinik değeri yoktur.

Hiç çok saçlı kilolu insan gördünüz mü?

kellik anne tarafından genetik. sismanlık yemeyle alakali. belki testesteron azalmasindan dolayidir diyecegim ama sallamasyon olacak.

bir bağ olduğunu duymuştum. bilimsel bir açıklaması da olmalı. ama hatırlamıyorum. ama bi ilişki var. o kesin.

yok alakası, kilolu ama deliler gibi saçı olan insan da gördüm, kilolu kel de gördüm çok.

iktisat. çok işletmeci var.

senin için işletme.

İktisat işletmeye göre cok daha fazla sayisal ders içeriyor. Sayisalin pek de iyi değilse kesinlikle işletme.

iktisat. hice yakin bir fayda degil gayet faydali olur.

olaya öyle değilde, spor yapanların çocuğunluğunun hayatın sillesini yemiş kimseler arasında oldukları yönünden bakmalısın. parası, kariyeri, statüsü vs..olan adamların çok azı spora vakit ayırır. en azından ben öyle gözlemledim.

ben de 25 yaşındayım. gayet sağlıksızım alkol bende sigara bende beslenme desen yok. sakalı saçı en son 3 - 4 ay önce kestirdim. bana da hep aynısını söylüyorlar. ama sporla ilgili olduğunu düşünmüyorum. bünye meselesi (bkz: aranan klişe geldi)

tam tersi genç gösteriyolar, çevre tanıdığım çoğu insan öyle.

isin olmadigi zaman "jack lalanne" bu adami arastirirsan sahane bir cevap alabilirsin.

belirli bie yasa kadar (misal 30) daha yasli, belirli bir yastan sonra da daha genc gosteriyorsun

ilk defa konuştuğun insanlarla başına geliyorsa bu olay, konuşmayı ve yeni insanlar tanımayı sevmediğinden olabilir, telefonda güzel konuşman işini iyi yaptığın anlamına gelir o tamamen farklı birşey.her insan illaki birşey yaptığında kendini güzel-yakışıklı karizma vb şekilde hisseder, bu kıyafet saat şapka telefon parfüm herşey olabilir, senin için ne olduğunu öğren anla, kendini daha rahat hissedersin, plansız biryerlere gidip birkaç insanla tanışabilirsin ondan sonra demenek için, futbol maçı olur, bar ortamı olur,yaşlı amcaların nargile içtiği kahveler olur.

bir ara risk alın ve sunum falan yapın insan karşısına çıkın. yapmayacaksınız eminim ama pek çok insan böyle yeniyor bu durumu.

elinize bi tane kalem alin, bu noktada elinizi koyacak yer sikintisindan kurtulursunuz arkadaslar.
ayrica, madem konusma ozurlusunuz, ozrunuzun uzerine gidin.
mesela neden ayna karsisinda konusmuyorsunuz? gecin aynanin karsisina, kendinizle tanisin, gozlerinizin icine bakin, gozlerinizi kacirdiginizda ne hale geldiginizi gorun, dudaklarinizi inceleyin, mimiklerinize bakin, bunlarda hosunuza gitmeyen kisimlari calisarak duzeltin.
2004 yilinda resepsiyonistken, elimi koyacak yer bulamamam uzerine kalem teknigini kesfettim, once 2'li, sonra 7-8'li, sonrasinda 20-30'lu gruplara otelle ilgili bilgi verdim..
su anda ozellikle kis donemlerinde her 3 gunde bir, yaklasik 200 kisiye karsi 10-20 dakika arasinda konusmalar yapiyor, onlara urunumuzu anlatiyorum..
geri planda kalmayi da tercih edebilirdim ama etmedim.
siz de etmeyin.

tek yasam, tek sans. hayatinizi iyi sekilde yasamayi tercih edin.

pratik yap.
bol bol konus tanıdıgın tanımadıgın rahatla. kizlarla ilk konusurken yasanan rahatsizlik gibi o. pratik cozer.

Denetleyen ya da belirli bir standarda karşılık yazdıklarında belirtiyorlar. Örneğin Turkcell 3g de en hızlı biziz derken, Pcnet in araştırmasını baz alip gösteriyorlar.

Valla rekabet kanunu falan kesin ilgileniyordur ama, fizy ile falan ugrasmazlar muhtemelen :)

sloganlara karışılmaz diye biliyorum ben. ama tutup reklamda "180 beygir araba yaptık" diyip 130 beygir kakalarlarsa o zaman bir hakkın olur.

Trenin altında kalıp öleni suçlu bulup, bir de tazminata hükmeden yargımız bu konularda da kapitalist kardeşlerin yanında. Avrupa'da, ABD'de olsa oyarlar adamı ama burası Türkiye, reklamda abartı olabilirmiş!

Turkcell meselesinde ise BTK acımıyor bazı şeylere. Demek ki tümden Afganistan değilmişiz.

kafa uyuştuysa ve onu sevdiyseniz olur hatta çok da iyi çok güzel olur. uzun ilişkilerim bu şekilde olmuştur hep. ve aslında ilk görüşte aşk vs yerine, bu şekilde karşı tarafı tanıyıp sevip anlaşıp sonra aşık olmak daha sağlıklı ilişkilere yol açıyor bence.

olabilir. gidişatınıza bağlı.

bana hiç olmadı.

Elbette olabilir. Aşık olan herkes ilk görüşte aşık olmuyor :)

"Tanıyarak" derken doğru söylemişsin. Zaten ilk görüşmede falan bi gerginlikte olabilir istemeden, ki insan her şeyini her yonunu bir kerede gösteremez zaten.

itici gelmediyse aşk ihtimali vardır demek değil mi:)özelikle dış görünüş olarak çok etkilenmediğimi söylemeliyim.
ama aklından, düşüncelerinden etkilendim.

okumadım ama, aşık olacak kadar mallamayın derim.

ümit var var :)

okumadım ama, ümit düşüncenin saltanatıdır. umut muydu yoksa? mallamayın..

tanıdıkça mümkündür herhalde..

evde spor yapabilirsin, internette rehberlik edecek bir sürü video var. vücuduna uygun bir ağırlık seti alırsın, en fazla masrafın bu olur.

yürüyüş ya da koşu da olur havalar da güzelleşmişken. tempo konusunda çeşitli teoriler var, o yüzden o soruyu başkasına bırakıyorum.

şimdi belediyeler her tarafa spor aletleri koyuyorlar, yok mu sizin orada öyle şeyler?

internette istemediğiniz kadar spor hareketleri var, yogasından pilatesine kadar.

hepsi de evde yapılabiliyor tabi ki.

müthiş bir çözüm değil ama wii fit de alternatifler arasında olabilir.

saglikli beslenmeye basladigin an zaten kilo almayi durdurursun + kilo bile verirsin.
şınav varyasyonları, mekik varyasyonları, air squat, jumping jack ana 4 lüsü bile yeter hatta evde calisman icin.

(bkz: interval cardio)

kilonla boyun normal,bunun üstüne cardio çalışırsan kas yakma olasılığın yüksek,onun yerine ağırlık çalış ya da vucud ağırlığınla antreman yap,bunun içince herkesin önerdiği gibi bende sana p90x öneririm.

o boy kilo oranındayken cardio yapma. agirlik calis, biraz kilo al ondan sonra cardio yaparsın. 180 e 70 kilo mu olucaksın?

eliptik bisikletten ziyade alabilirsen ergometre tavsiye ederim.
illa alet alacağım diyorsan tabi al bu aletleri.yoksa evde veya dışarıda da gayet güzel cardio egzersizleri yapabilirsin.

www.google.com.tr&gs_nf=1&cp=10&gs_id=12&xhr=t&q=pliometrik&pf=p&output=search&sclient=psy-ab&oq=pilometrik&aq=0s&aqi=g-s1&aql=&gs_l=&pbx=1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.,cf.osb&fp=5cd139b4bb4fe6ec&biw=1366&bih=681

altyapıya önem verip, kulübün fiziki olanaklarını geliştirmeye çalışırdım. ayrıca bir firma ile anlaşıp kulübün resmi forma ve diğer satışlarını organize ederdim.

büyük bir kulübün başkanı olsam iyi bir scout takımı ile 18 yaş altı futbol takımlarını izler, türkiye'de lisansı olan her genç futbolcunun datasını oluşturmaya çalışırdım.

maddi olarak cebimde ay sonuna kadar bile yetmesi imkansız bir miktar olduğu için pek bir şey yapamazdım herhalde. fakat transfer politikası ve maaş politikası olarak başarı kazanmadan kimseye milyonları dökmezdim.

milyon dolarlar verip yıldız futbolcular alacağıma, daha ucuz fiyatlara güney amerika'dan kaliteli futbolcular alırdım.

arsene wenger gibi olurdum. dünyanın real madrid ve barcelona'dan ibaret olmadığını kanıtlardım.

ligin orta sıralarına oynayanbir takımsa, bir alt ligin en sağlam oyuncularını araştırır onları ucuza alırdım. bir taraftar grubu organize eder, iyi güvenlik yerleştirip apaçiliklere izin vermeden maçlarda tribünlerin eğlence olmasını sağlardım böylece bilet satışını arttırırdım.
oyuncuların ertesi gün yorgun gelmedikçe gece hayatına karışmazdım, antremanlarda, maç sonralarında eğlenmeleri için teşvik ederdim, mutlu çalışan verimli çalışandır.

kulubun gelismesindeki beklenti nedir? yani hangi yonde gelisim? maddi yonde gelisimden bahsediliyorsa iki temel secenek vardir.

ya gelirler arttirilir, ya da giderler azaltılır.
gider kalemleri kontrol edilir, eger kısılabilecek fuzuli harcamalar mevcutsa bunlar kesilir. gelir kalemlerini de arttırmak istiyorsak buna uygun düzenlemeler yapilir.

baskanların meshur ama ihtiyar topculara onlarca para dokme nedenleri sadece iyi oynamaları icin de degildir zaten, bu adamların forma satısı, reklam, stad + basarilara gore pay aldigi durumlar var. bunlar goz onunde bulundurulmalı. bu tarz seyler dikkatli takip edilebilinir. kombine fiyatları bilet fiyatları incelenir, gerekirse kadın ve cocuklara ucuz bilet satilir vb. atiyorum. bunlar ne deniyordu unuttum ama dogrudan degil de dolayli gelir gibi düşünelim. muhim olan prestijdir, evet en nihayetinde bunlar sirket ancak prestijli kulupler oldugunu varsayıyorum. diger dallara yonelmek gerek, ornegin fenerbahce o konuda cok büyük bir kulup. her dalda ciddi basarilari var. bunlar hep gelisimdir.

90 kb / 3 kb olmasın o, yoksa mars'tan mı bağlanıyorsun :)

normali o zaten. 1 mbit bağlantın varsa 110 Kb/sn ile indirirken 10 Kb/sn ile falan upload yaparsın sorun yok.

simetrik internet diye bir şey bu sıralar, elektrikten alıyor bağlanıyı. orada dl hızı ul hızına eşit mesela.

yok hiz yazdigim gibi de , bunu yukseltmenin yolu yok mudur? yani en azdindan bi 10 falan olsa?

malesef. zaten değerli olan upload'tur.

hadi yav : /
ya torrent isine gireyim bosa akmasin internet millet ceker belki bisiler diyordum bende.

upload her daim düsüktür. yüksek olan servis saglayici da yok sanıyorum.

hacı direk kıl dönmesi moduna girme. Sivilce olabilir veya mesela benim o bölgede bi ibnelik var tam bilmiyorum ne olduğunu normal bi insanın ki gibi değil heralde her doktor gördüğünde ameliyat mı oldun diye soruyor.

Düz bir mekanda Mekik çekerken orası hemen tahriş oluyor yara filan oluyor. Bence direk kıl dönmesi olayına getirme.

arkadaşıma aynısı olmuştu.
doktor sana verdiği gibi ilaç verdi, yolladı.
kuyruk sokumunun üzerine gelecek şekilde, kaymış halde oturma ve kondisyon bisikleti kullanma (çok kullanıyordu) bir süre dedi.
ameliyatlık falan bir durum da olmadı.

abse olabilir de, abse olunca direk drenaj yapılması gerekiyo diye biliyorum ben, fistül oluşmasın diye.

kıl donmesi de olabilir. o kadar büyük bir sorun degil zaten stres yapmaya gerek yok. apse yaptigi icin agri yapiyor, iltihabı ciktigi zaman kil donmesi olsa bile zaten agri yapmayacak ondan sonra. sen istedigin zaman ameliyat olursun.

ha bu arada onu sıkarak patlatabiliyorlarmıs, o da saglam acılı oluyormuş ama pek bilgim yok.

biraz daha tempolu yürürsen 250-300 civarı yakarsın bence.

200 kalori kadar yakarsınız hafif tempolu yürüyüş ile. kilonuz boyunuza göre oldukça fazla gözüküyor ama devam edin. kendinizi çok da zorlamadan temponuzu artırmanızı öneririm.

beslenme konusunda uzmanla görüştünüz mü?

yeter simdilik , yavas yavas arttirirsin alistikca

bir saat tempolu düz yolda yürüyüş 400 civarı kalori harcatır. Tempo ve zamanı yavaş yavaş arttırın bence.

kac kalori yaktigin onemli degil.
saatte 4 km hizli bir yuruyus degil ama, 15 dk da 1 km yapiyor. 10 dk da 1 km ye cekersen daha etkili olabilir.

acele etme. kilon makul seviyeye indigi zaman agir cardiolara baslayabilirsin.
beslenme cok onemli yalniz yürüyüşten öte.