ben basmazdım

çıkamaz kaç veriyor?

GS'yi kendi evinde yener.Schalke ve Portoyu da yenmemesi için bir neden yok bence

Çıkamaz ama 1.23 için ne kadar riske gireceğin ile alakalı. Seni üzmeyecek ise bence çıkamaz. Galatasaray karşısında ikili averajı da kaybetti sayılır. Porto ve Schalke ikisi de iyi takım Lokomotiv Moskova karşısında.

çıkamaz. grupta 3-4 puan bile alamaz. sıkıntılı durumdalar.

spor bahsi oynayarak gereksiz risk almış olursun. bu orana 1k yatırmaya değmez, gereksiz risk almış olursun. 100 euro yatırsan kazanacağın paraya yine değmez. üstelik schalkenin çıkacağının garantisi yok.

Tfx de sikayet cok fazla, onermem.

Forex'te kaldiracsiz islem yapsan bile swap masrafi alirlar. Ayrica guvenilir sirket bulmasi zor ve al sat isinde basarili olmak kucuk yatirimci icin daha zor. Misal eur/usd de cogu kisi asagi trend beklerken 1.18leri zorluyor.

Sana tavsiyem orta ve uzun vadeli al sat yap. Yani ayda en fazla 3 4 kere yap, ayrica paranin bir kismi ile yap. Geri kalani ile uygun fiyattan doviz al ve doviz asiri cikmazsa elinde tut. Faize koy

VIOP bunun için var. Daha iyisi yok. Komisyon var ama çok dar marjı sayesinde bankadan ucuza gelir.

Polonezkoy veya adalar veya belgrad ormani.

Yedigöller.

güney amerika nın çoğu yerini rehberiz gezdim. -meksika, colombia, nikaragua, honduras, costa rica, peru, şili, arjantin, bolivya, panama- uyşturucu kaçakcısı falan değilsen her yeri gayet güvenli hele Türkiye gibi yerden giden biri için haydi haydi güvenli. iyi tatiller

PS: kalp Meksika

Guney Amerikanin her yeri guvenli degil. Hirsizlik olmasin diye kapisinda silahla nobet tutan bakkal dukkani bile var. Iyice arastirmadan gittmeyin, merkezi yerlere gidin ve gece issiz yerlerde disari cikmayin. Bir de ispanyolca bilmiyorsan temelini ogren yilbasina kadar, lazim olacak.

dhnin kaç tane üyesi var, teknoloji forumuna öyle saçma genelleme mi yapılır? şimdi muhalif değiller önceden de azılı akpli değillerdi.

Muhalif basliklar gozle gorulebilir derecede artti. Ancak boyle gozukmesinin sebebi dinci yazarlarin cevap verecek yuzu olmamasindandir. Yoksa onlar yine pusuya yatmis bekliyorlardir ve belki de sikayet ediyorlardir cimere vs.

Genel olarak sosyal medyadan kayboldu akp'liler. bunun iki sebebi var: birincisi, seçim dönemindeki paralı ve gönüllü propaganda çalışanları amacına ulaştı, projeleri bitti. ikincisi, ciddi bi kriz olduğu için gerçek savunucularının bile çıkıp bir şey söyleyecek yüzü yok. baya akp'li halam bile bütün gün şuranıza soğan sürün videoları paylaşıyor sadece.

Troller sozlukten de çekildiler gibi gözüküyor.

dh üyelerin çoğu zaten ateist ve muhalifti.

elektronik aletlerin fiyatları tavan yapınca muhalif olmuşlardır.

8 yıldır dh’de takılırım, hep muhalifler çoğunluktaydı. O aktroll sandıklarınız, milleti sinirlendirip akpli gibi troll yapan veletler oluyor.

Dolar kuru artarsa araba da o denli zamlanacak dolayisiyla degisen bir sey olmayacak kar bakimindan. Onemli olan arabayi aldiktan sonra azalan paran ile kendini guvende hissedip hissetmeyecegin. Ben olsam su zamanda luks tuketimden sakinir ve eski arabami kullanirdim sahsen. Eger araban yok ise ve arabaya ihtiyacin var ise alinabilir.

ek olarak 15 bin liranı dolara çevirip 22 bin dolarını cepteteb'in yüzde 5'lik dolar faizine yatırırsan sana 75 dolar her ay getirisi olur. bu da mevcut kurla 500 lira eder.

şu an arabaya para dökülecek zaman değil bence. ben almazdım. bir de hayatımın birikimi yazmışsınız. öyle bir birikimin yarısını kesinlikle yatırmazdım. hayatımın birikimi 170 bin lira olsaydı alacağım araba max 40binlik olurdu. tabii tercih meselesi. üzerine 100 bin çekip 270 binlik araba alan da olabilir hayatının birikimi ile. her ne kadar giu çok güzel olsa da yapmazdım.

tukenmez adam +1

Daha da kötüydüm.

1) Toplama aynı süre uyusam da erken yatınca aldığım uykunun kalitesi çok farkediyor
2) Günde 1-2 bardak kahve içiyorum. Granül olmaması ve 2 bardağı aşmaması önemli.
3) Bir çok bitkisel hap denedim, sabahları 1 korean gingseng çok iyi geliyor.

Mersi. Kahve carpinti yapiyor ancak deneyebilirim. Ginsengin uyku problemine neden olabildigini duydum.

Arastirinca uyku apnesine denk geldim. Uyku apnesi olabilir miyim (cunku horluyorum) veya deviasyon (doktor deviasyon var dedi) yuzunden bu kadar sersem olabilir miyim diye de dusunuyorum.

Demir de normal. Tek aklima gelen deviasyon/apne ancak onlar da bu kadar etkiler mi bilmiyorum. Netice de burnum tamamen tikali degil veya asiri horlamiyorum

Doktora danışmanız yerinde olur.

Spor bu durumlarda genelde iyi gelir.

Bir de modafinil içeren ilaçlar dinç tutup, düzene sokabilir. Doktora danışmadan kullanmayınız.

•Kahve 1001 farklı şekilde hazırlanabilir. Arasından size uygunu yoksa, yeşil çay öneririm. Onun da uyku açma işlevi var. Yalnız sallama değil, french presste yapınız (çok kolay).

•Günlük en az 1 buçuk lt SU. Her rahatsızlık gibi buna da ilaç olur.

•Gingseng sabah alındığında akşama kadar etkisini çoktan kaybetmiş olur zaten.

•Düzenli yürüyüşlerden ibaret bile olsa düzenli spor şart.

•Gün içinde mümkün olduğunca (takıntı yapmadan) hareketli olmak, sürekli oturmamak. Fırsat bulunca küçük adımlar atıp nefes egzersizleri yapmak sizi canlandıracaktır.

teşekkürler hayat biçimimi saydıklarınıza göre revize edeceğim. ginsengi solgar mı alıyorsunuz? fiyatı 90 tl olmuş eczanede, pahalı yav. değer mi bu paraya?

yıllarca en iyisi diye solgar aldım, fiyatı ciddi artınca aksu vitale geçtim. aynı faydayı daha ucuza sağladı ve sağlıyor.

urun.n11.com

ben de öyleydim. düşük karb beslenmeye başladım. kan testlerimi yaptırdım b12, d vit takviyesi verdi doktor. iyiydim bayağı. şu bir kaç gün beslenmemi mahvettim yine uykular, dikkat dağınıkları peşimi bırakmıyor. yeniden beslenmeyi gözden geçiricem

6 ya dogru buyuk kismi kapanir. Makas farki 50 kurusa cikmissa kapanmis demektir.

17:30 genelde. Mümkün mertebe 17:00 sonrasına bırakmamaya çalışın

Bıdıbıdı ederlerse 4-5 ‘e böl ayrı yerlere bozdur ama sanmam. Tek kuyumcu bozar

Hem de büyük bir iştahla bozarlar.

Dolar ralli yaparken altın bozdurmanın sebebini sorabilir miyim?

Kuyumcular doviz burolari gibi dolarin cok ciktigi zamanlarda altin alis fiyatini dusurebilir diye biliyorum. Bir bankaya altinlari verip oradan vadesiz altin hesabi acip altinlari mesai saatinde bozdurmak daha karli olabilir.

nereden geliyormus o iştah?? hic de iştahla bozmazlar. herkes altın satıyor bu fiyattan alan yok. onlar vatandastan alacak sonra toptan eritmeye gönderecekler de paralarını alacaklar. arada fiyat riski alınıyor. özetle: fiyatı öldürürler. ben tek ceyrek bozacaktım onda bile çarpmaya çalışıyorlar. kapalıçarşıya gidin ve sıkı pazarlık yapın.

Güzel mi çirkin mı?
Güzül.
Fakat görüyorsun yalnızca iki seçenek var.

Güzel olacaktı. Evet.

güzel ama vizyonsuz.

Cirkin diyemeyiz ama cok guzel diyecek kadar da sitadisi bir guzelligi yok. Renkli gozlu o kadar. Bu kadina benZer bir milyon kisi bulabilirim. Fahriye evcen daha guzel bence

Çirkin diyebiliriz, ben beğenmiyorum.

Güzel evet ama orijinal bir güzellik değil. Orijinal güzellik nedir örnek ver dersen, mesela arzum onan.

alişan faktörünü düşünmeden diyorsun ama o herif aklıma gelince kusasım geliyor:) karısına gelince güzel ama vizyonsuz işte.

Cok siradisi bi guzellik degil. Orta ustu derim ben makyajla

Degil ve pacavra seyler giyiyor. Cok kalitesiz bir kiz. Eli yuzu duzgun mu dersen evet derim.

i1.imgiz.com

www.medyaloji.net

mevduatı çekmede ne gibi problem yaşamışlar ? ben bir problem yaşamadım şimdiye kadar.

enpara, finansbank alt yapısını kullanan şubesiz bankacılık uygulamasıdır.

Yürürlükteki bankacılık kanunlarına göre işlem yapar. Şu ana kadar bir zararını görmedim. Tabii ben KMH dışında kredili mevduatlarını hiç kullanmadım. Aksine diğer bankalara kıyasla çok daha kazançlı.

Döviz faizi konusunda,
hükümetin, doviz hesaplarını dondurma gibi bir yaptırımı olmadığı sürece yürürlükteki bankacılık yasalarına göre işlemlerinizi rahatlıkla yapabilirsiniz.

Varsa yasal kesintiler ya da özel şartları önceden okuyup bilgilenin yine de..

kimden duyuyorsun böyle şeyleri anlamıyorum. o köyü terket veya o emmilerden uzak dur. bugüne kadar böyle bir şey olmadı. olması da mümkün değil. mevduat çekmede problem yaşayanlar muhtemelen bankadan parayı direk patates olarak çekmeye çalışmışlardır.

eksisozlukte 5-10 bin arası doları 2 gün sonra bile çekmede problem yaşadığını belirtmiş bazı arkadaşlar. o yüzden tereddüt ettim..

Birkac senedir kullaniyorum, gecenlerde de finansbank uzerinden az olmayan bir miktar cektim, gunubirlik hem de. Gecen sene de yurtdisinda atm’den enpara hesabimdaki dovizin bir kismini cektim kampanyasi dahilinde (ucret alinmiyordu). Hic sikintim olmadi su ana kadar.

Mevduatı çekmede yaşanan problem değil ya. O bahsettiğin döviz alım satımı bir ara yapılamadı dolar günde 1 tl arttığında.

enpara'ya özel bir durum değildi. Ben işbank'tan da yapamadım aynı gün.

Şu an enpara'nın dövizde alım satım farkı diğerlerine göre daha fazla. Eskiden çok daha azdı makas aralığı. İşbank'ta 1,5 kuruş falanken, enpara'da 0,8 kuruş gibi bir şeydi.

bankalar kapıdan gelene istediği kadar nakit para ( özellikle döviz cinsinde ) verme konusunda düşündüğün gibi değil. maliyetlerden ötürü ellerinde az para bulundururlar ve bu tarz ihtiyaçlarda banka önceden aranıp parayı çekmenin ne zaman mümkün olacağı sorulur genellikle.

@tears of devil +1

cepteteb e de bak

sozlugun geneli ogrenci oldugu icin ve enpara'yla calistiklari icin buyuk feveran kopuyor.

bahsedilen sorunlar ayni gun, is bankasi, ing ve garanti'de de yasandi.

eger sartlari size uygunsa(subesiz bankacilik vs.) enpara'yla calismamak icin gozle gorulur bir sebep yok.

Dostum moovit diye bir uygulama vardi. Gpse gore duraklari ve hatlari buluyordu. Bir deneyebilirsin kimse yardim etmezse

Vardir, alanyalilar seyahat miydi neydi, ona binersin. Belki minibus de vardir ama 5 km yol en kotu 1 saatte yurunur zaten.

112 yi ara, alo intihar hatti kalkmis gordugum kadariyla

m.hurriyet.com.tr

112'yi arayıp acil sağlık yardımı istemen iyi olur.

Kaç yaşında bu arkadaş? Sıradan ergenlik bunalımı olabilir mi?

@emfuzi evet ondan da şüpheleniyorum çünkü dediğim gibi şimdiye kadar kendine verdiği zararlar hiç ölümcül değildi, ve ilgi sevgi eksikliği çeken ve bunu sık sık dile getiren biri. 20 yaşında. Az önce bi ara saçını kestireceğini söyledi. Sonra ben ordan yürüdüm başka gelecek planı yapacak mı diye, bayramdan sonra şunu yapalım diye bi şey önerdim, anladı galiba bakalım falan dedi. Gecenin sonuna kadar değerlendirmeye devam edeceğim ve yapmayacağı ihtimali artıyor gözümde ama bu riski almalı mıyım bilmiyorum.

Bana da ilgi istiyor gibi geldi. Haberin olmaz gerçekten kafasına koyan adam yaptığında. Cesedini bulursun. Kasma yani.

@giovanni aslında intihar eden insanların pek çoğunun önceden yardım çağrısında bulunduğu bilinir.
112’yi arayıp eldeki verilerle danışsam gerek var ya da yok diyebilirler mi? Yoksa bi kere aradığımda gelmek zorundalar mı?

@playing şu an halay çekiyor :D ben yapmayacağına inandım galiba ya

@mezzosprite seni kandiriyor olmasın? Yani senin için rahat yanından ayrılmak için mi acaba normal davranıyor?

Yüksek ihtimal intihar edebilir. Belki yarın Belki gelecek sene belki 3 sene sonra. Kendi savunma mekanizmalarını oluşturmadıkça, düşünme tarzını değiştirmedikçe.... size güldüyse, orada halay çektiyse bile intihar edebilir. intihar ettiğinde de akrabalar oysa ne mutluydu halay bile çekiyordu geçenlerde derler.

Bir kere o ilaçlar beyin kimyasına müdahale ediyor. serotonin dopamin gibi hormonları düzenliyor. genetik olarak eksik salgılanabilir bu hormonlar. aniden kesmiş ilaçları ve beyindeki bu serotonin dopamin gibi hormonlar ilacın etkisi geçmesiyle ve aniden kesilmesiyle şiddetli bir şekilde dengesizleşecektir. peki bu ne demek.

mesela içki içtiğin zaman mutlusundur yapay olarak bu içkinin sizin beyninizdeki mutluluk hormonlarını boşaltır ancak ertesi gün çok kötü hissedersiniz çünkü bu hormonları tüketmişsinizdir ve zaman gerekir tekrar eski hale gelmek için..

O yakınınızı kesinlikle psikologa götürmelisiniz psikolog yönlendirmesiyle gerekirse psikyatriste, belki de grup terapiside eklenebilir. Kesinlikle hayat keşmekeşinde unutmayın ertelemeyin bahane de bulmayın. çünkü durumu sandığınızdan çok daha ciddi gözüküyor.


ben olsam onu köşeye çekerdim samimi olarak hayatında hiç mutlu bir anın olmadı mı diye sorardım. Ve mutluyken şuan ızdırap yaşıyorsa ilerde de nasıl bir zamanlar mutluyken bu hale gelmişse tekrar mutlu olabileceğini söylerdim. Aynı zamanda yalnız olmadığını dünyada onun gibi yüzbinlerce insanın kendisini gerçekten yıllarca çok berbat hissettiğini ve bazılarının intihar ettiğini bazılarının da bu düşüncelerden kurtulduğunu söylerdim (örnek ben)

Ayrıca Bunun bir hastalık olduğunu da söyleyiniz

Lütfen durumu ciddiye alın.

Profesyonel destek almalı bunu yapacak olan insanın kendi tercihi ne yapsan da önüne geçemezsin çok acı bir durum

Cevaplarınız için çok teşekkürler. Şu an için sorun yok..

Şimdi bu şekilde bir cevap vermek istemezdim ama, intihar öyle birşey değil. İnatlaşmazsa eğer ölmez o çocuk, zaten ölecek olsa sadece öldüğünü öğrenirdiniz, ölebileceğini değil.

Ben de kendimi tekrar etmek istemezdim ama intihar eden insanlar çoğunlukla önceden sinyal vermiş oluyor. Tabii ki yanlış alarmlar da oluyor ama her alarmı ciddiye almak zorundayız. Bir kadının taciz beyanı gibi. Bir çocuğun istismar belirtisi göstermesi gibi. Yanlış alarm olabilir ama yanlış alarm değilse ciddi bi şeyi göz ardı etmiş ve ciddi sonuçları engellememiş oluruz.

Bu arada bu kızın o anda gerçekten ölmek istediğine ben inanıyorum, öfkedendi umutsuzluktandı bıkkınlıktandı ama gerçekten istedi. O anda yapabilecek olsa belki yapardı. Ama göremediği şey bu durumun geçici olduğuydu. Sonra geçti zaten.

aha böyle bir konu açıldığında hiç eksik olmayan o tip de tabii ki gelmiş ve damlamış: "Haberin olmaz gerçekten kafasına koyan adam yaptığında.Cesedini bulursun." bak bak bak. çok da emin ha söylediğinden.

cidden şu hayatta en çok merak ettiğim konulardan biridir bu insanlara kim öğretiyor bu "intihar edecek adam bundan bahsetmez, sessiz sedasız eder" saçmalığını. dünyanın her yerinde, internetin her köşesinde nerede intihar konusu açılsa bu tipler geliyor damlıyor, fabrikada mı üretilip salınıyorlar nedir anlamadım ki.

neyse soruya dönersek senin de söylediğin gibi intihar eden insanların çok büyük çoğunluğu öncesinde bundan birçok defa bahseden kişilerden oluşur. ya çevresine bahseder, ya bir yerlere yazar eder illa ki bir şekilde belki de son bir yardım çağrısı olarak bunu duyurmaya çalışır.

hem de birden çok yapar bunu. bu konuda yapılmış onlarca çalışma var.

senin arkadaşın kesin intihar eder demiyorum ancak "intihar edecek adam sessiz sedasız eder" diye bir şey yok. dünyanın en büyük saçmalığı bu laf. intiharın lafını yapan adam intihar etmez diye bir şey yok. intihar edecek olsa ruhun duymazdı diye bir şey yok. kim bu adamlara ezberletip salıyor şu saçmalığı gerçekten çok merak ediyorum.

o yüzden ciddiye almak gerek böyle şeyleri. açın az okuyun arada bi bu konuda yapılan çalışmalar haberlere bile çıkıyor. intihar edecek adam bundan bahseder, son bir feryat olarak bahseder, benliğinin son bir çırpınışı, son bir yardım çağrısı olarak bir yerlere, birilerine bundan bahseder. tamam sessiz sedasız intihar edenler de var ancak "çok büyük çoğunluğu" intiharından önce bir şekilde bundan bahsetmiş, sinyalini vermiş kişilerdir.

evet doğrusu motoru şanzımandan ayırmak(debriyaj) aksi halde motor deviri arabanın yavaşlamanasını engelleyecek frene basmaya devam edersen motor durup(stop edip) direksiyonun kitlenebilecektir frenler şişip frensiz kalabilirsin buda ayrı bir senaryo.

Vites değiştirirken de direksiyon hakimiyetini kaybetmezsin.

Mahalle arasindaki donusleri kastettim. Hafif virajli yolu degil.

Debriyaja basarsan araç boşa düşer daha da hızlanır (Newton'un Hareket Yasaları Madde 1) Ben o durumda kalsam, biraz mesafe varsa, vitesi küçültebilirsem küçültürüm, küçültemezsem ne bileyim arkamda araç yoksa dururum ya da debriyaj+fren yapıp yavaşlarım, araç varsa o şekilde yola devam ederim ama tek başına debriyaja basmam. Debriyaj, dediğim gibi, tek başına aracı yavaşlatmaz, motor zaten devrini aldığı için aynı şekilde ya da daha hızlı bir şekilde devam eder araç.

Mahalle arasındaki dönüşlerde de kaybetmezsin. Otomobil çift elle sürülmesi elzem bir şey değil. F1 kullanmıyorsun, önerilen çift eldir yüksek hızda kontra yapabilmek için. Yoksa direksiyon tek elle çok daha rahat çevrilir.

mahalle arası yada değil eğer vites değiştirirken kontrolü kaybedeceksen araba kullanmayı daha iyi öğrenmek lazım.

Valla 90 derece donuslerde donus esnasinda vitesi degistirmek zor geliyor. Bana gore en mantiklisi debriyaj ile frene basmak ve yavascana donmek eger donemec oncesinde vitesi kucultecek zaman yoksa veya arabayi durdurup vitesi kucultecek pozisyonda degilsem arkadan gelen arabadan dolayi.

@angelus

Bu arada debriyaja basmayi soylememin nedeni arac yavaslasin diye degil titremesin ve stop etmesind diyeydi. Onerileriniz guzel

arkadaş şaka yaptık, tiklemişsin. deneme sakın benim dediğimi, maazallah kaza yaparsın.

otm. araba al.

surucu kursuna git.

"vitesi kucultmek istemiyoruz direksiyon hakimiyetini kaybetmemek icin", "vites degistirmek zor geliyor". eger bu cumleleri kuruyorsan kusura bakma ama henuz yeterince tecruben ve direksiyon hakimiyetin yok demektir. nsa'da trafige cikman hem senin icin hem diger soforler icin tehlikeli. vites degistirmenin ve debriyaja basmanin nefes alip vermekten farki olmamasi lazim.

@dieis

evet debriyaja her turlu basmak iyidir, durmaya hazirlik saglar

(bkz: yarım debriyaj)

Rica edeceğim araba kullanma fikrini unut. Hayatimda boyle sacma vites degistirmeme bahanesi gormedim. Tecrubelenip iyi bir şoför olacağına inanmiyorum. Tehlike arz etme daha fazla trafikte.

Eleştiriler haklı olsa da araç kullanmaman gerektiği gibi bir düşünce de o kadar saçma.

Zamanla eksiklerini düzeltir doğrusunu öğrenirsin, ama önemli olan kendini çok uzman şoför sananları değil (gerçekten iyi bir şoför olabilir, ama bu iyi bir eğitici olacağı anlamına gelmez) bu işin eğitimini veren otoriteleri dinlemen/okuman/izlemen gerekir.

Virajda vites değiştirilir, yükseltmek düşürmeye oranla daha kolay ve daha zevkli olsa da zamanla ihtiyacın olduğunda düşürmenin de viraj çizgisini bozmadan yapılabileceğini öğrenirsin.

Viraja girmeden önce mutlaka biraz yavaşlamalı, uygun vites, hız ve devir ile viraja girmeyi kendine alışkanlık yapmalısın.

Viraj çizgini bozmadan, sol el ile direksiyonu sabit tutarak ya da viraja uygun kibar hareketler ile kumanda ederek bi yandan da kibar ve akıcı bir şekilde vitesini düşürebilirsin.

neden direksiyon hakimiyetini kaybedesiniz ki. zaten sokak arası donus diyorsunuz fren yapmakta da bir sakınca yok.

Bugün bankalar alım-satım yapmıyordu.

Bir kısım petrol istasyonları dahi benzinlik kısımlarını erkenden kapattılar.

İyi kazananların bildiği bir esas vardır: herkes alırken satılır, herkes satarken alınır. Yani bir malı ucuzken alırsın, pahalıyken satarsın. Sen pahalı mı ucuz mu olduğunu bilemeyecek bir durumdayken ortalıktan akıl arıyorsan o işlere girme, bildiğin şeyi al-sat. Yoksa spekülasyonlar yüzünden para kaybedersin.

Bu ara dalgalanma biraz sert olabilir. En yüksekten alıp orta vadede satmak zorunda kalırsan ekstra zarar etme ihtimalin dahi var.

diyeceklerim yatırım tavsiyesi değil fikrimdir. eğer doları 6.20-6.30 civarında pazartesi sabahı yakalarsan alınabilir. ancak 6.20'de dahi alsan papaz ola ki salındı, kurun 5.50'lere gelme ihtimali var bence. dolayısıyla paranın yarısıyla dolar veya altın al, yarısı tl'de kalsın.

iş bankası daha güvenilir bence. bugün enpara şubeye bile zor giriş yaptırdı ve tüm parayı ordan çektim.

ne zaman alsan erken, ne zaman satsan zarar vallah.

neden düşsün ki? çok riskli lira. çöpe gidiyor. "şimdi" alınmaz çünkü borsa kapalı makas aralıkları çok fena. borsa açılsın. pazartesi sabahı 6,50'den de alınabilir, sorun yok. ama ytd.

enpara'nın hem oranları kötü hem döviz alım satımlarda süreci durduruyorlar. iş bankası iyidir, güvenilirdir.

iş bankasını da abartmayın arkadaşlar. bugün piyasa açıkken makas aralığı 20 kuruştu ve işlem yaptırmadı uzun süre.

couchsurfing'de bir profil açsın ve oradan iletişime geçsin kalabileceği kişilerle.

sözlükten tanımadığınız insanlara güvenmeyin, ülkedeki sapıklık oranı malum.

Bit yenigi yok.

Elindeki 200bin TL ile ev aldi.

Bankaya kredi olarak odeyecegi 3000 TL'yi de 10 yil boyunca biriktirdi.

10 yil sonunda 1 evi, bir de bankada 360.000 TL'si oldu. 160.000 TL bankaya ekstra para odemekten kurtuldu.

evin bedeli 200 bin ise. 200 bine kredi çıkmaz. kredibiliteniz onaylandıktan sonra evin belli bir miktarına kadar kredi kullanabilirsiniz. 200 bin tl değerinde bir ev için bankadan ne kadar kredi kullanacağınıza bir bakıp ondan sonra yeniden hesap yapmanız gerekir.

ayrıca alacağınız evde oturmayacaksanız kiraya vererek daha temiz bir gelir elde edebilirsiniz. Ancak şartlara bakmak gerek.

Olay şu.

Sen her ay eksik olan 1000 lirayı (3000 kredi-2000 faiz) anaparadan azalta azalta verirken her geçen ay faizden kazandığın para da azalacak.

Bir de bunun üstüne de enflasyon dolayısıyla (tr gibi ülkelerde malum) paranın değerinin de azalacağını hesaba katarsan 10 sene sonra değerli bir para elinde kalmayacaktır.

@s0phiesw0rld kalan 1000 lirayı anaparadan azaltarak vermiyor. maaşından ödüyor
@crown bu kişinin cebinden 3000 değil 1000 lira çıkıyor

@tahtelbahir. hiç anlamamışsın olayı

şu avantajlı veya bu avantajlı diye kesin bir cevap veremezsin. bunu verebilmen için bilmen gerekenler:

1. gelecek 10 yılda oluşacak enflasyon oranı
2. gelecek 10 yılda alabileceğin net mevduat faizi

fazla sayısal gitmeye gerek yok. sadece faiz ve enflasyona bakarak rasyonalize edebilirsin. sana verilebilen opsiyonlar:

a) %11 ile 10 yıl vadeli sabit faizli borçlanmak
b) %11 net değişken mevduat faizi (gelecek 10 yılda yarıya da inebilir 2 katına da çıkabilir)
c) borçlanarak alınan varlığın değeri (azalma ihtimali çok düşük. ne kadar artabileceği ise belirsiz)

bu 3 şıkkı birleştirip, illa ki şu daha iyi diyemezsin. bunu diyebilmen için yukarıdaki 1 ve 2'yi tahmin etmen, bir şeyler öne sürmen lazım.

özetle: türkiye'de enflasyon çift basamaktan kolay kolay düşmez diyorsan... kredi çekip ev almak mantıklı. her şey sabit kalsa: en fazla, kredi-mevduat faiz marjı kadar ekstra maliyete katlanmış olursun... kenarda 200 binin olup olmaması bu kararı etkilemez. sonucu da değiştirmez. doğru sonuca basit düşünerek ulaşın.

@bana her yer cehennem

o zaman şartların eşit olması bakımından ilk opsiyonda da 10 sene boyunca maaşının 1000 lirasını biriktirebilir demektir. ki faize koymasa bile 10 sene sonunda bu para 120 bin lira (1000*120 ay) edecektir.

@507 +1. güzel açıklamış.

ha benim kişisel fikrim, 200000 tlm olsa ve ev alacak olsam, kredi kullanmazdım. maaşımdan da 1000 tl tasarruf imkanım varsa, tasarrrfumu yine yapardım. ikisi farklı değerlendirilmesi gereken konular. birbiriyle kıyaslamak pek doğru değil. bugün ayda 1000 tl ayırıyor olabilirsin. ama gün gelir, aynı miktarda tasarrrıf yapamıyor olabilirsin, ya da daha fazla tasarruf da yapabiliyor olabilirsin.

şimdi burada hesap tl üzerinden yapılınca durum pek net olarak anlaşılmıyor o yüzden paraları dolara ($) çevirerek tekrar deneyelim.
öncelikle: kredinin verildiği varsayımını kabul ediyoruz.
sonra da paranın zaman değeri diyoruz.

tcmb kuruna göre dolar;
14/12/2007'de ~1,17 ve 200.000 TL = ~107.940 $
15/12/2017'de ~3,86 ve 200.000 TL = ~51813 $
* 15/12/07 h. sonu olduğu için kuru verilmemiş.

gelecek 10 senede de doların benzer bir seyir izleyeceğini varsayalım ya da evi 2007'de alsaydınız paranız bugun ne durumda olurdu bu şekilde de düşünebilirsiniz.

gelelim sizin hesaba;

para faizinde temel amaç paranın enflasyon karışısında (en azından) sabit kalmasını sağlamaktır. siz buradan elde ettiğiniz geliri ev kredisine aktaracağınız için (107-51)'den yaklaşık 56.000 $ kayıp yaşarsınız. evet banka da hala 200.000 tl var ama alım gücü "zaman değeri" nedeni ile artık aynı para değil.

56.000$ bugün ~216.000 tl ediyor. yani aslinda para kendini ~2'ye katlamış. eğer 200.000 tl'ye aldığınız evi de 400.000 tl'ye satabilecekseiniz. 10 sene sonra hala bugun aynı alım gücüne sahip paranız olur. aldığınız evi 600.000 tl oldu ise o zaman işte kara geçersiniz. emlak piyasasına pek hakim değilim ama genelde bir bölge de ev fiyatlarının 2 ya da 3 katına çıkacağını çok sanmıyorum.

sizin 200.000 tl'nin hikayesi budur.

Var.

alkislarlayasiyorum.com

@vegas

tanrının dünyayı yarattığına inanmakla olaylara müdahale etmeye inanmanın bir ilişkisi yok. genelde deistler tanrının dünyayı yarattığına inanır ama olaylara müdahale ettiğine inanmaz.

tanrı dünyadaki olaylara müdahale etmiyor. o zaman robottan farkın kalmazdı zaten.

bu arada hidrojen helyum dönüşümü olan yıldızlardan bize en yakını olan güneş, dünyanın 1,5 milyon katı büyüklüğünde. saniyede 600 milyon ton hidrojen helyuma dönüşmekte. bu güneş cüce sınıfı yıldızlardan. yani bundan daha davasa yıldızlar da var. trilyonlarca galakside milyonlarca yıldız var. diğer ağır metal içeren gezegenler, taş-toprak-toz vs.

bana bir allahsız bu kadar maddenin nasıl oluştuğunu açıklayabilir mi?

tanrının neden aramızdan duygusal bir insanmış gibi basit insani konulara müdahale etmeden duramayacağını ve bu yüzden tanrının olmadığını düşünen insanlar var anlamıyorum. ciddi ciddi koskoca kainata baktığınızda tanrı yok diyebilmek için dayanağınız ama bebeklere tecavüz ediyorlar onlara müdahale ederdi, savaşlar var bunlara müsaade etmezdi gibisinden sığ insani düşünceler mi? niye müdahale etsin ki? yani o varsa ve yarattıysa o da farkındadır yarattığı her şeyin her potansiyel eyleminin, her eylemin sebebinin. insanın kaos dediği sadece insan için kaos; her şeyin farkında olan, her şeyin bilgisine sahip olan bir konsept için kaostan bahsedilemez. sadece sebep ve sonuç vardır. kendinizi tanrının özü olarak görüyorsunuz belki, o yüzden tanrı varsa sizinle aynı amacı taşımalı, size hizmet etmeli, sizi korumalı diye beklentiye sahipsiniz. dinlere inanmadığınızı söyleyip dinlerde baba figürü gibi işlenen bir tanrı algısı üzerinden tanrı yok diye küskün trip atan bir ergen gibi tanrı yok diye bir iddiaya geçiyorsunuz. tanrı var ya da yok, ben bunun bilgisine sahip değilim ve sizin de bu bilgiye sahip olmadığınızı biliyorum. küstahça insanlara şu zavallı halinizle üstünlük taslamayın.

@vegas asdfasdfasdf yav he hee
big bang nasıl oluştu? o kadar madde tek bir noktaya neden toplandı ve ne oldu da patlayacak seviyeye erişti? kaldı ki big bang modellemesine göre evren genişlediğine göre 13,7 milyar yıl önce tek bir noktadaydı der. ve bir patlama buna itki kuvveti sağladığını iddia eder. ancak genişleme hızına bakılırsa ışık hızını aşmış olması gerekiyor. kütlesi olan bir madde ışık hızını aşabilir mi?

@vegas

www.youtube.com

dincilerin fanatizmi Vs ateistlerin fanatizmi! ikisi de karşısındakine cahil, aptal, mal, odun muamelesi yapmakla yüceldiğini zannediyor. insan gibi konuşma kültürü olmayınca olmuyor. bu doğu/ortadoğu bokunda sol da, ateizm de, felsefe de boka bulanmış vaziyette.

bonus misal: marx/das kapital batıda felsefe ama doğuda ideoloji, doktrin!

soruya gelirsek... inandığım şu: Allah var. bizi ve her şeyi yarattı. eşi benzeri olmayan, ortağı olmayan, kudreti sonsuz ve her türlü noksanlıktan münezzeh.

şu anda olan olaylara mudahale ediyor. belki tamamına degil. ama hiçbir şey onun bilgisi dışında degil. bebeklere tecavüz, savaşlar, zulümler falan neden müdahale etmiyor bilemiyorum. "hikmetinde sual olunmaz" diye bir kaide var. bilemiyorum... vardır bir hikmeti. bazı konularda "idraki meali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez" diye düşünüyorum.

evet O; olmuş, olan ve olacak her şeyi biliyor ve görüyor ve tabii ki her şeyin akışını değiştirebilir.

ahahah duyuruyu silme emi...popcornumu aldım pazar günümü neşelendiriyorum.. :D

Soruya cevap:
inanç işte...ne diyeyim şimdi konu bu olunca....
sen böyle bir şeye inanırsan senin için var. benim için yok. Bir "okula/sistematiğe" ya da -izm'e bağlamaya çalışma boşver.

-atheist was here-

@vegas, bu inanç. ispata gerek yok benim için. senin delil diye sunacakların da benim için bir anlam ifade etmeyecektir çünkü birçok kopukluk var. big bang diyorsun da o gazlar nasıl oluştu? kitabın ortasından konuşmaya başlıyorsun. en başını açıklayamıyorsun çünkü.
bir şey ispatlama ya da kimseyi herhangi bir şeye inandırma peşinde değilim. bu inanç, bilim değil.
big bang teorisi vs bunlar bilim ama inancı ya da inancın kökenlerini açıklayacak düzeyde değiller.

@vegas, inancımı ve düşüncemi söylüyorum sadece. kimse inanmak ya da beğenmek zorunda değil. eğer inancımı ve düşüncemi sizin üzerinizde bir baskı, şiddet unsuru olarak kullanırsam sorun o zaman başlar.

o takım bu takım gibi bir muhabbete dönmesin. herkesin inancı, düşüncesi, fikri kendine...

ne namaz, ne oruç, her gün içen adama da burada dinci muamelesi yapmayın.

Cayma Hakkı kapsamında eğer üründe bir arıza yoksa iade alınabilmesi gerekli. Bunun için THH'ye başvurulabilir. Bana kalırsa 4. maddeyi uygulamanız mantıklı ama hepsiburada ile irtibata geçip tüketicinin korunması hakkındaki kanunun ilgili maddelerini yazıp mesafeli satış sözleşmelerinde cayma hakkı kullanımının hangi nedene istinaden engellendiğini sorabilirsin. Böyle az zorlarsan kabul ederler diye düşünüyorum.

Burada mühim olan cayma hakkı süresi içerisinde mi ürünü hepsiburada ya gönderdiniz sorusu olabilir. ayrıca hepsiburada da bulunan üçüncü parti satıcılardan aldıysanız onlar sonuna kadar iade almaamk için uğraştırırlar diye düşünüyorum.

Teşekkürler cevap için.

1 gün sonra ürünü kargoya yolladım ve satıcı firma Hepsiburada idi. Ayrıca Hepsiburada müşteri hizmetlerinde THH'ye başvuracağımı söylememe rağmen iadeye yanaşmadılar.

Zannedersem THH'ye başvuracağım, peki THH beni haksız bulursa ek para öder miyim?

hakem heyetinin sonuçlanması 6-12 ay arası sürüyor. beklerim diyorsan uğraş. onun yerine git sat amazondan al ssd'yi kara bile geçersin

Partilerin ilçe binalarına git, onlar halleder gerisini.

yorucu bir is degil. bir sandik gorevlisi olabilirsin bir de musahit. sandik gorevlisi olmak icin sure gecti sanirim. musahitlik icin de bir hafta falan gibi bir sure olmasi lazim. sandik gorevliligi icin ysk'ya (olmasi lazim) musahitlik icin partilere basvuruyorsunuz. manevi hazzi paha bicilemez.

müşahit olmak için de süre geçti mi?

son tarih 16 mart diyor twitter'da?

twitter.com

ilgilendiginiz partinin ilce binasina giderseniz ya da telefon bile etseniz ilgilenirler mutlaka. ancak lutfen eger bunu yapacaksaniz tasra sandiklarina gidin, yani bulundugunuz sehrin daha az tercih edilen ilcelerine gidin. ornegin ankara'da zaten emek'te, kavaklidere'de, ayranci'da yuzlerce insan oluyor, ancak pursaklar'a gitseniz aglarsiniz. bunu dikkate alin. madem boyle guzel bir katki yapacaksiniz tam olsun.

sorun şu ki, en ücra ilçeye gidecek olsam erken saatte orada olmam gerekecek ve evden çok erken çıkmam gerekecek. saat problem olabilir. saat kaçta göreve başlanıyor, biliyor musunuz?

dizi ve film piyasasini netflix supurur
bein'in elinde canli spor disinda bir sey yok, belki bir de iz tv

dilediğin zaman izle paralı mı oldu?

şaka mı lan bu :)

birazdan eve geçince bakıcam paralı olduysa hemen iptal edicem üyeliği.
eğer filmleri paralı yaptılarsa, moviemaxlerin kaltiesi de düşer.

ya o değilde 2017 yılında film izlemek için ciddi ciddi para mı ödüyorsunuz siz? polis akademisi 4 - 20 tl he mi:)

zorrent'ten indirmeyi bilmiyorsanız bile google'da unutulmazfilmler isimli siteyi aratın (veya benzeri film sitelerini) ve ücretsiz izleyin. 30 liraya bir hdmi kablosu edinin ve tv'ye bağlayın. digiturk'u boşuna zengin etmenin anlamı yok :)

arkadaşlar film izlemek için para ödemekle bir dijital platform sahibi olmak arasında fark var gözünüzü seveyim.

digiturke üç kuruş para ödüyoruz, her kanalı izliyoruz.
dilediğin zaman uygulamasıyla da aşağı yukarı bütün filmleri, yüksek görüntü kalitesinde pat diye bedava izliyorduk.

bunu paralı yaptılarsa zaten gidip parayla film izleyecek değiliz.
aylık sakız parasına, hiç zahmetsiz film ve tv izleme keyfi varken ne torrentle, ne altyazı aramakla ne de abuk sabuk sitelerde part part film izlemekle uğraşmıyorsunuz işte.

abi internet üzerinde internete karşı televizyonu savunuyorsunuz farkında mısınız?
sakız parası falan da değil ayrıca o, kimse kimseyi kandırmasın. aylık 30-40 liralık sakız mı çiğnenir sağlığına zarar yahu.

şaka maka stremio diye bir program var, izleyemediğim çok az şey oldu yanlış hatırlamıyorsam. epey de fonksiyonel, smart tvlere tabletlere falan aktarabiliyor. torrent tabanından çalışıyor yanlış bilmiyorsam.
daha bu tip bir çok program vardır bence, bir araştırın isterseniz.

netflix de ezecek gibi durmuyor hiç ya, tanıtımı çok olmuyor gibi henüz.

ya arkadaş internete karşı televizyonu falan savunmuyorum.

size 2 şey söyleyeceğim:

1. popcorn time vardı zamanında "ooo bilmem neyi batıracak" dendi, batıramadı, battı.
2. torrentle uğraşacak ne vaktim ne takatim var. torrenti bir yerden, altyazıyı biryerden uğraşamam.
3. online film sitelerindeki kalitesiz videolar tatmin etmiyor

4. ve beinm açımdan en önemlisi ise şu: moviemax'i açıyorum, 6 farklı kanal var veya 7. tek tek geçiyorum ve karşıma film getiriyor. normalde hayatta izlemeyeceğim bir filmi karşıma otomatik verince izliyorum, aklıma gelmeyecek, aramayı bile düşünmeyeceğim filmleri izliyorum.

ben size söyleyeyim: çalışan ve neredeyse hiç vakti olmayıp günde en fazla 1-2 saat koltuk keyfi yapabilen insanlar için televizyon hala çok çok önde. çünkü hiçbir çaba harcamadan ileri geri tuşuna basarak iş görüyorsunuz bu platformlarda. film aramıyorsun, film indirmekle uğraşmıyorsun vs. vs.

30tl de sakız parası bu arada. haftada 1 paket sakız alırsanız ayda 30tl yapıyor neredeyse.

Debriyaja tamamen basarsa gaza basılmasından dolayı motorda üretilen güç tekerlerleklere aktarılmaz.

sen haklısın

İkiniz de haklisiniz hareket eden arabada dediğini yaparsan araba varolan ivmesi ile gider. Duran arabada yaparsanız hareket etmez.

Yalnız imkanım olsa bunu yapan adamın elinden ehliyetini alırım.

Bas bas bağırır araba.

Sen haklısın ama rölanti de değil o dediğin.

Araç gider de debriyaja basınca aracı boşa aldığın için en fazla kavrama noktasındaki hızla gidersin, ayağını debriyajdan çekmediğin sürece mevcut hızın neyse onunla gidersin gaza basmanın bir etkisi olmaz arabayı bağırtmaktan başka.

teşekkürler cevaplar için. 2 soru aklımı karıştırdı.

birincisi araba rölantide ilerler demiştim ama vites boşa alınmış gibi olacağından rölanti olmaz muhtemelen. yol yokuş aşağı değilse bir müddet sonra araba hızını kaybeder ve durur mu o halde?

ikincisi de debriyaja kısmen bastığımızı düşünelim. bu durumda debriyajın gaza bir etkisi olmaz değil mi?

Debriyaja kısmen basarsan gaza basmanın harakete katkısı olur. Ama debriyaj balatasını çabucak bitirsin.

İster hareket halinde olsun, ister durur vaziyette araç boştayken ne yaparsa aynısını yapar. gaza basmanın bir etkisi olmaz.

Debriyaja kısmen basarsan gazın kısmen etkisi olur.

para toplama, engelliye yardım vb. işlerde bir iki kez işe yaradığını hatırlıyorum. ama muhalif olaylarda imza vb. boş iş, zaman kaybı.

işe yaramaktan kasıt ne ? change org zaten bir çözüm mercii değil, bu site üzerinden baskı ve kamuoyu oluşturabiliriz ortadaki sorunu devlet çözer,şirketler çözer, muhatapları çözer. change org bu işe yarıyor, ne çok önemli ne de çok değersiz bir yer

2016 da başarıya ulaşan kampanyaları sitede listelemişlerdi

Kampanya başarılarını bu linkten görebilirsin:

www.change.org

Hiçbir şey yapmamaktan iyidir diyorum ben, işe yarama ihtimali var, en azından sesimizi duyurabileceğimiz bir platform.

İşe yaramaktan kasıt ses duyurmanın dışında sorun olarak görünen meselenin yetkili kişilerce fikir alışverişinde bulunarak insani şekilde çözmeye çalışmak. İstediğimiz gibi olacak diye diretilmenin doğru olsuğunu düşünmüyorum.
Çözüm yeri olmadığını farkedebildim:) demek istediğimi tam anlatamamış olabilirim.
Listeyi inceleyeceğim. Teşekkürler..

Her sorunu çözmese de en azından bazı konuları gündeme getiriyor ve imza vereni psikolojik olarak rahatlatıyor.

Hmm belli ki sorunun çözülmesi oranına göre daha büyük oranda kampanyaya katılanlar için olumlu sonuç veren bir site..
Katılanlar, vicdanı rahatlatıyor elimden geleni yaptım diye düşünüyor bir bağlamda rehabilite oluyor. güzel sonuç verirse de oh ne ala nur ala nur:)

Gereksiz bu site yeaa havasıyla sormadım soruyu. SOrunun altında yatan fikrim şu, f/p oranı iyi değil. Siteye göre bu denklemi yazınca çaba,uğraş / verimlilik oranı çok düşük gibi. Yine de yazana da aracı olana da gıyaben teşekkür ederim.

işin gerçeğini buradan okuyabilirsin,
www.facebook.com

videosu da vardı da silinmiş sanırım.

internet aktivizmi/slacktivizm ne kadar faydalı oluyor olmuyor, gerçekten eyleme geçmeyi öteliyor mu bunlar tartışılan konular, merakının denk düştüğü yer de bu tartışmalar, internette aratıp bulursan seni tatmin eder

benim merak ettiğim internet aktivizmini beğenmeyip bunun dışında eyleme geçen kişilerin oranı ne

Benim de şöyle bir eleştirel sorum var. Şimdi çoğu kişi paylaşıyor imzalıyor etiketler bilmem neler ama çözüm fiiliyata geçmek. Yatağına yatıp imza atıyor sonra da sonuç almayı bekliyor. Bu kadar yazan imzalayan destekleyen insanlar fiiliyata geçseydi ülkede sorunlar yarıya inerdi. Napmak lazım şimdi?

Hani terörr karşı bordo klavyelileri eleştirmek gibi. Çekip 3,5 kişiye derdini anlatmak fiiliyata geçirmektense feysten, twitterdan, vatan hainleri hepinizi köpeklere yem edicez ,yazmak gibi geliyor bana.
Bu kampanyaya imza atmanın insanlara yetmesinden rahatsızım.

mesela şu an kazdağları yamacına yapılmak istenen yenice çırpılar termik santrali ve buna karşı aktif olan kazdağı koruma ve yeşil çanakkale gibi ekolojik örgütler var biz oraya fiziksel olarak gidemediğimiz zaman onların elinde devletle müzakere ederken bakın bu kadar kişi de istemiyor deme gücü oluyor, sonuçta bu bir mücadele alanı

hadi buraya kadar gelmişken :)
www.change.org

edit: termik santralin bugünkü inceleme değerlendirme komisyon toplantısı iptal edilmiş, son üç gündür yoğunlaşan kampanyaların etkisi de var fakat bu bir geri adım değil takipte olalım :)

süreci twitterdan takip etmek isteyenler için #Kazdağıhepimizin

0

değişim olmaz. interbank'ta birim işlem 1 milyon dolar zaten ve en az 5-6 tane 1 milyonluk işlem yapmadan kur oynamaz.

1 milyon liranın şuan için dolar karşılığı 300 bin civarı. Bu miktar da, doların değerini değiştirmeyecek kadar ufak bir miktar.

Peki diyelim 10 milyon lira bozduruldu. O zaman ne kadar oynar kur?

it depends bacanak

bir milyon mu:)))))

şunu hatırlattı bu soru:
www.youtube.com

bir milyonun makro ekonomik etkileri olacağını düşündüren sefaletimizin de abv

dünyadaki dolar rezervini bulup 1 milyonu o sayıya böl. fikir edinirsin

10 milyon dolar da farkettirmez. Diyelim ki fiyati etkiledin suni bir islemle. O anda piyasanin konsensusu o fiyati uygun gormuyorsa baskasi (baskalari) karsi islem acar ve fiyati olmasi gereken seviyeye geri ceker. 10 milyon dolar da pek bir sey yapmaz hele gun ici piyasalar acikken.

Perspektif olarak soyle bir sey diyeyim: global forex piyasasinin gunluk hacmi trilyonlarca dolardir. Ne vatandasin bozdurdugu ne de aldigi dovizle fiyatta ciddi bir hareket olmaz.

10 milyon dolarlık işlem yaparsan ve senin arkandan 5-10 kişi daha yaparsa 1-2 kuruş oynar.

İngilizcen iyiyse youtube'daki kursları tavsiye ederim. hem para vermezsin hem de evde çalışma konforunu elde edersin.

hangi tutorial serisinin iyi olduğunu öğrenmek için "best asp.net tutorials on youtube" tarzı bir aramayı google'da yap ve sonuçlara göre seçim yap.

eğer programlama zaten yapıyorsanız o zaman bu tarz kurslardan verim alırsınız da programlama işine uzaksanız bence en iyisi oturup kendi kendinize öğrenin.

bütün her şeyi kendi kendine öğrenmiş biri olarak kurslara da gitmişliğim var youtube'dan videolar izlemişliğim de var, kitapların her türlüsüne belki 3-5 bin tl (toplamda) para vermişliğim de var.

bütün bu emek ve para harcamalarım dışında bir tek kitaplara verdiğim paraya üzülmüyorum çünkü hayvan gibi bir kütüphanem de oldu.


şimdi kendi kişisel hikayeme dayalı tavsiyelerimi vereyim. ben işin akademik boyutunu bilmiyorum. bilgisayar bilimleri ya da programlama alanında hiçbir akademik eğitimim yok. dolayısıyla yazacağım şeylerin bir kısmı saçma olabilir. onu da zaten bu alanda akademik eğitim almış insanlar düzeltirler. ben kendi kendine öğrenmiş biri olarak yazayım (damdan düşeni en iyi damdan anlar :) )

birincisi programlamanın temeli algoritma. eğer daha önce algoritmalar ile uğraştıysanız işiniz kolay. daha önce algoritmalar ile uğraşmadıysanız öncelikle algoritma geliştirmeyi, yani aslında problem çözmeyi öğrenmeniz lazım. ve bu da dilden bağımsız bir şey aslına bakarsanız. algoritmayı siz hiç programlama bilmeden de geliştirebilirsiniz.

misal: rastgele verdiğiniz sayıları hazır kütüphaneleri kullanmadan sıralayacak bir algoritma yazın. önce kendiniz düşünün. 1 ,19, 6, 44, 8 gibi 5 tane sayı olsun. bunları bilgisayara nasıl sıralatırsınız bunu düşünün. sonra gidip google'da number sorting algorithms yazın. bakın bakalım bu algoritmalar neler yapıyor. nasıl işliyor.

sonrasında programlama öğrenmek için bir dil seçin. sanırım c# seçmişsiniz bence güzel. güzel çünkü kaynağı, forumları falan bol. muhtemelen sizin takılıp lan bu ne ya diyeceğiniz şey şu ana kadar 54546 farklı forumda 876868 defa sorulmuş ve cevaplanmıştır. seçtiğiniz dilde kaynak önemli.


algoritma kurgulamayı öğrendikten sonra veri yapılarını tanımanız gerekir bence. çünkü yapacağınız işte sürekli integer, char falan kullanmayacaksınız. o kadar güzel veri yapıları var ki ben kitaptan bunları okudukça bazen hassiktir ya ulan bunların ikisi aynı şey neden iki farklı şey gibi anlatmış bu mallar uzun uzun dedikten en fazla 1 hafta sonra mutlaka " ohaaaaa demek bu ufak fark için böyle önemli bir şeymiş ondan iki farklı veri yapısı var lan burada" demişliğim çok oldu. bunları bilmek güzel.


sonra design pattern öğrenmeniz lazım ki google bu konuda inanılmaz güzel siteleri size sunacaktır. ben kitap alıp kitaptan öğrendim ama çok geç öğrendim. bu programlama öğrenme serüvenimde geriye dönüp bir şeyleri değiştirebilecek olsam design pattern'i önceden çalışırdım bu da bana min. 5-6 ay kazandırırdı. bu design pattern dediğim nane de işte program kullanırken yapacağın bazı kod tasaraımlarının daha önceleri binlerce defa birbirinden farklı belki milyonlarca işte karşılaşılıp artık bir pattern haline getirilmesi. ben mesela design pattern'i sallamadığım zaman atıyorum 60 satır kod yazıyordum. sonra bir gün bilgisayar bilimlerinde doktora yapan bir arkadaşım nazikçe beni uyardı (ahahahah mal gibi ne kadar çok kot yazmışsın ya davar mısın 10 satırlık bir iş lan bu ahahahahah ). o anda bir aydınlanma oldu bende. çünkü zaten çok kişinin bildiği yıllar yıllar önce oturup kafa patlattığı ve basit bir çözüm bulduğu bir şeymiş o iş. sonra bütün kod yazma serüvenime ara verip design pattern kitabı alıp bir müddet onunla takılmıştım.

en son olarak da işin en zevkli kısmı olan nesne yönelimli programlamayı öğrenmen gerekiyor. en zevkli kısmı dedim ama bu tabii çok kişisel bir şey. benim için öyleydi. inanılmaz güzel bir şey, sürekli sınıflar tanımlamak, bu sınıflara ait metotlar tanımlamak, bunları organize etmek kod yazmaktan daha zevkli hale geldi bana. bilmiyorum belki de benim mallığım.

en sonunda da dilin kullanılışını öğrenmen gerekiyor. yani üç aşağı beş yukarı diller benzer geliyor bana aslında. c# ile başlamıştım ben mesela. sonra oturup biraz java öğreneyim derken baştan sonra bütün öğrenme aşamalarını yeniden tekrarlamıyorsun. sadece şu son aşamayı yani dili öğrenmeyi tekrarlıyorsun oluyor bitiyor.


tabii bütün bunlar için bir proje kurarsanız kafanızda sizin için iyi olur. çünkü öyle merak edip, bir şeyleri gerçekleştirmeye çalışmadan öğrenme motivasyonunuz çok çabuk gidecektir emin olun. çok çok büyük ve karmaşık bir proje olmasın bu. misal veritabanı programlama da öğrenecekseniz, bilgisayarınızda çalışacak bir kişi veritabanı oluşturmaya çalışın bütün bu programlama öğrenme sürecinizde. bir anda bütün fonksiyonları ve arayüz tasarımını halledemeyeceksiniz elbette ama parça parça birleşecek. programın özellikleri sizin hayal gücünüze bağlı. tamamen sallama isimler haydedin programa. tc kimlik numaraları, maaşları, ne bileyim boyları, kiloları, doğduğu şehirleri filan olsun. ya da ne isterseniz. fotoğraflarını kaydedin. sonra bu programı kullanarak belirli özellliklerde insanları bulan, bütün kayıtları belirli özelliklere göre artan ya da azalan sırada sıralayan bir program yazmaya çalışın. ya da buna benzer bir hedef kurgulayın kafanızda.


benim öğrenme tecrübelerim üç aşağı beş yukarı bu oldu. kurslara verdiğim para kesinlikle boşa gitti. yani kurstaki eğitmenler kötü falan değildi yanlış anlaşılmasın. ama bir yaratıclığı yok kursun. bütün kurs boyunca adamın biri sana bir şey diyor onu yapıyorsun. sen kukla gibisin. öğrenme bence böyle olmamalı. öğrenmede yaratıcılık sonsuz olmalı. herkes aynı şeyi yaparak öğrenemez. o yüzden yüzlerce site var size en çok uyanı seçip öğrenin. size en güzel gelen programlama videolarını öğrenin. bir de bu iş inanılmaz derecede zevkli bir iş. saçma sapan kasıntı heriflerin gelip sizden bu zevki almasına izin vermeyin. 1 şey öğrendikçe öğrenecek 100 şey daha açılıyor önünüzde ve böyle böyle sonsuza kadar gidiyor.

@s0phiesw0rld, ingilizcem fena değil. Kendi çabalarımla bir şeyler yapmaya başladım aslında, www.acikakademi.com şu siteyi kurcalamaya çalışıyorum ama yeterli olmuyor çünkü programlama bir derya, ben çok sığda yüzüyormuşum gibi hissediyorum ama derinlere inme konusu için de bana bir yol gösterici lazım. Hevesliyim(bu kelimeyi çok nadir şey için kullanırım) ama ne yapabileceğimi bilmiyorum. sanırım bana ne kurs ne ders hepsinden önce bir "guide" lazım.ama tavsiyeni dikkate alacağım. Çok sağol. Çok teşekkürler.

##
@datnet, sözlükte de güzel yorumlar yapılmış. Mutlaka araştıracağım. Çok teşekkürler.

##
@levpontryagin, öncelikle zaman ayırıp uzun uzadıya cevapladığınız için çok teşekkürler. Eminim yazdıklarınız ben dahil benzer bir soru işaretiyle yolu buraya düşen başka arkadaşlara da fikir verecektir. Çok güzel ve detaylıca anlatmışsınız. Gerçekten sağolun.

Gelelim mevzuya, algoritma mevzusu ile ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum zira altyapım tamamiyle yok denemez. Üniversitede bir dönem c++ aldım, visual basic dersi vardı, veri tabanları dersi vardı(accesste temel sql sorguları falan fişman vardı, tıpkı verdiğiniz örneğe benzer yapılar oluşturduk, eczane veri tabanları, kütüphane veri tabanları vs.), hani uzaydan gelmiş gibi değil benim için(bunlar konuyla alakasız sayılır belki ama mantıksal programlamanın temelini az çok kavrattı demek istiyorum). Gerçi şu an herhangi birini hatırlıyor musun derseniz, hayır. İlla ki hafızamın bir yerlerinde duruyorlardır(diye umuyorum).

C# seçme nedenim çok yaygın ve kullanışlı bir dil olması. Genel ataştırmam sonucu, evlerimizdeki buzdolaplarını programlayan basit bir yazılımın bile bu dille oluşturulduğunu öğrenip kendisine hayran olmuştum :)

Öte yandan, tıpkı söylediğiniz gibi çok komplike bir süreç beni bekliyor, bu nedenle üstte diğer arkadaşa açıkladığım nedenlerle bir "guide" arayışına girdim. Fakat, hiçbir kursun "yaratıcılığı" öğretemeyeceği konusunda da haksız sayılmazsınız. Yine de teknik bakımdan bu Derya-deniz beni hem cezbediyor hem de korkutuyor. Sonuç olarak bir yerinden başlamak gerek anladığım kadarıyla.

Kitap kaynak önerilerinize talibim.

ekobilet.com

buradan çok rahat yapılabiliyor.

Otel icinse booking.com da ucretsiz iptali olan oteller.

Ama nolur iptal suresini vb okuyup yapin rezervasyonu.

@c1b2k3

sağol hocam ama bu siteden arama yapınca sonuçlara tıklıyorum ve linke yönlenmiyor. Zaten benzeri siteler olan skyscanner ve momondo kullandım. dahası lot'un kendi sitesinden bilet rezerve etmeye çalıştım ama rezervasyonu yapamadım. Hepsinde ödeme yapmam gerekiyor.

Ekobilet.com da nasil olmz, yanda sonuclar cikiyo bi tablo olarak, sonra seciyosun, asagida rezervasyon ve ebilet yazar. Hem ucus bilgisinin oldugu yerde.

Yapamamaniz imkansiz.
Ve ekobilet skyscanner gibi bi site degil, hicbi yere yonlendirmez sizi, kendisi satar.
Sayfayi asagi kaydirin ucusa tiklayip.

@kuehles blondes

çok teşekkürler :) google'a ekobilet.com yazınca beni ekobilet.net'e yönlendirmiş, o sitede de sorun varmış.

log-in olmadan rezerve ettim, bir sorun olmaz umarım?

rezervasyon sayfasını komple print edip götürmeme de gerek yok, değil mi? Sadece ismimin yazılı olduğu sol üstteki kutucuğu print etsem yeter diye düşünüyorum.

bir de yabancı sitelerde rezervasyon işini yapamamama şaşırdım doğrusu. çoğu yorumlarda da rezervasyon için refundable ticket satın almak lazım veya iptal etmek için ücret ödemek lazım demişler, dedim noluyoruz...

Neden komple print etmiyorsun?? Anlamadim.

Satin alinmis bilet istenmiyor ki, rezervasyon yetiyor zaten.

Çünkü printera ulaşmam mümkün değildi. Ben de ss aldım, sorun olur mu ki?

Olur. Ucagin gidis donus tarihi belli mi yaziyor mu? Varis kalkis? Saatleri?

Kirtasiyelerde bile print ediyorlar, printera ulasin.

yok, print etmem mürekkep doldurmam gerektiği için o zaman için mümkün değildi. yoksa printerım var ve ss'i print edicem :) 2 tane ss aldım; isim, soyisim, gidiş, dönüş detayları vs hepsi yazıyor.

Direkt maili print etseniz?? Neden ss ile ugrasiyorsunuz? Ayni sey oldugunu nereden bilsin?

Sizin adiniz sonra baskasinin ucus bilgilerini eklediniz belki? Duzgunce A4 formatinda print edin. Kartus bittiyse komsuda, okulda, bakkalda, mahalle eczanenizde vb print edebilirsiniz

acemi +1, change.org denen aptal sitede iki boşluk doldurarak ohal kaldıracağınızı ya da kamuoyu baskısı yaratacağınızı falan mı sanıyorsunuz?

darbe teşebbüsünden dolayı dogrudan zarar görenlerin aileleriyle önce bir konuşsan..
hayatta kaidedir: zararı gidermek, faydayı almaktan önce gelir. ve zarar daha giderilmedi. belli ki uzun zaman alacak bu işler .
buna dayalı olarak söylenecek ikinci kaide ise: bir şeyi zamanından evvel isteyen o şeyden mahrum kalır.

Change.org ile OHAL kaldirilmaz ama en azindan yurt disinda sesimiz cikar. Ayrica Change.org bircok basarili kampanyaya imza atti. Merak ediyorsaniz sitesine girip bakabilirsiniz.

@1adam
Darbe tesebbusunden dolayi zarar gorenlerin magduriyeti OHAL bahanesiyle her turlu yolsuzlugu yaparak giderilmeyecek. Zarar giderilmek isteniyorsa Feto ve ekibini yargiya ve polisiyeye yerlestiren RTE ve ekibi hesap vermelidir her seyden once.

@s0phiesw0rld
o zaman asıl istediğinin ohalin kaldırılması olmadigi sonucuna varmış bulunuyoruz..

@1adam

tabiki tek istediğim OHAL'in kaldırılması değil. Aynı zamanda bağımsız bir yargı, çağdaş bir eğitim sistemi, tarafsız yayıncılık da istediklerim arasında.

Yasa teklifleri çeyncorgtan veriliyor artık.

"Tüm imza kampanyalarının durdurulmasına, tamamlanmış olanların iptaline, imzaların yok hükmünde olmasına yönelik Kanun Hükmünde Kararname" çıkarılırsa ne yapmayı düşünürsün OHAL'de? :)

Dünyaya ses duyurmakla hiçbir şey olmaz, olmadı, olmuyor. Dünyanın sesini duyduğu Irak var, Suriye var, Libya var, Mısır var, Tunus var, Afganistan var... Bizim sesimizi duymasın dünya. Hem manda ve himaye reddedileli neredeyse bir asır oldu.

Hesaba kitaba gelince; devlet denen mekanizma hiçbir şeyi unutmaz, atlamaz. Günü gelince herkese, her sorumluya, her yaptığının hesabını teker teker sorar. Bunu devlet yapar, dünya değil.

Bu imza kampanyasının çıktısını alıp yanına tck no ekleyip gozaltı listesi olarak emniyete yollarlar.

Sence Ohal Feto falan için mi çıktı? Madem Ohal var hadi Feto üyelerini milletvekili yapan partiyi kapattım! Bir terör örgütüne "ne istediniz de vermedik" diyen adamı destekleyenlerin derdi sence mağdur olanlar mı?

Gülen'i Ak Parti kurtardı diye manset atan gazete kime yakın? Ihbar değil mi bu?

Adamlar fırsatını buldu memlekete faşizmi yerleştirmek için. Siz hala şehit falan sayıklıyorsunuz.

mutluluktur tabii ki.

bilen adam hep daha fazlasını istiyor. ufku, vizyonu geniş olduğu için büyük düşünüyor. büyük düşününce stresi, çabası, uğraşı çok oluyor.

ama cahil adam öyle mi? candır o.

adam zaten her şeyi biliyor. adam her şeyi bildiği için yeni şeyler öğrenmesine, ufuk genişletmesine gerek yok. herif zaten buda'ya ulaşmış, gideceği yerin ötesi yok. yerinde sayıyor güzel güzel.

mutluluktur. hem de nasıl..

evet, cehalet mutluluktur.

Gerçek mutluluk değildir. Ancak onun gölgesidir belki, ya da canlandırmasıdır. Çünkü kavramayı reddetmek bir süre sonra kavrama yeteneğini de samimiyeti de öldürür. Yani kişi kendi uzuvlarını keser gibi yeteneklerini keser. Görüntüde ağırlık taşımıyor gibidir ama esasında eksik ve yanlıştır. Sahte mutluluk bence bu.

Dostum burada cahil bulamazsin sen :) yanlis yere gelmissin. Burdakiler gayet elit insanlar ve mutsuzlar.

Peki cehaletten kasit nedir?

Mutlulugun bilgiyle iyi ya da kötü herhangi bir bağı olduğunu sanmiyorum.

Değildir. Şundan 5-6 sene önce oldukça cahildim, depresif ve mutsuzdum. Şimdi ise hayatımın en mutlu dönemleri. İnsanlarla konuştuğum zaman görece anlamlı ve klişelerden arınmış konuşabilip geniş yelpazade bakış açısı kullanabiliyorum. Bilgi mutluluktur. Evreni, dünyayı, insanları anlamak mutluluk getirir.

Bilmemek mutluluktur, o olumsuz şeyleri bilmeyince en azından anın tadını çıkarabiliyorsun.

her şeyden mutlu oluyorsun işte, hayatta geçmeyeceğin köprüye seviniyorsun,
hayatta istanbul'a gelmemişsin 3.köprü hurra diyorsun.

dağda çobansın taksime kışla yapılacak diye seviniyorsun.
bayramdan bayrama namaza gidersin taksime cami şart abicim diyorsun.

vuruyor seviniyorsun özür diliyor seviniyorsun.

muhakeme etme yeteneğin yok sonuçta, güzel denilen her şey mutlu ediyor seni.

"zeki/bilgili olduğum için mutsuzum", "efsanevi olduğum için yalnızım" tripleri bence 16 yaşından sonra bırakılmalı ama cehalet mutluluktur konusuna katılıyorum ben. kendimi düşünüyorum. hayallerim, planlarım falan var işte bissürü. ne kadar "olmuş" ve "mutlu" olduğumu, bu hayallerle aramdaki mesafe belirliyor. bugün ben çok daha düşük standartlarda yaşamış, çok daha düşük standartlı hayaller kurmuş birisi olsaydım, belki zekiler için "dar görüşlü ve vizyonsuz" olacaktım ama istediğim hayatla aramdaki mesafe çok daha kısa olacaktı, dolayısıyla daha mutlu olabilecektim. günde 12 saat çalışıp iki tane lahmacun yiyince deli gibi mutlu olan bir adam olacaktım belki mesela, şimdi iki saat çalışsam kalan 10 saati kapitalizm sosyalizm işçi hakları hede hödö diye kafa sikerek geçiriyorum.

o açıdan, "ben akıllıyım o yüzden mutsuzum" demiyorum ama hayalleri ve standartları daha düşük olan insanlar bence mutlu olmaya daha çok meyilli. ben mesela bir roman yazamadan ölürsem mutsuz olurum. 45-50 yaşıma geldiğimde bile kendimi gerçekleştirememiş hissederim, "ulan yapamadık şu işi de" derim. bunun gibi onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce pişmanlığım, ezilmişliğim, yetersizliğim olur. halbuki köpek gibi yetiştirilmiş, fakir, paspal, at hırsızının teki olsaydım belki dandik bir fabrikada iş bulduğuma sevinip BUNA DA ŞÜKÜR BE KARDSM diyerek mutlu mutlu yaşayacaktım. bu düşünce yapısının çok sağlıklı olmadığının da farkındayım, sonuçta hiçbir insan bilinçli olarak çok daha düşük standartlara ve berbat yaşam koşullarına sahip olmak istemez ama ne bileyim abi ben çevremde hep böyle gördüm. nerede eğitimli, beyaz yakalı var kendini bi bok sanıp dertlerinin havuzunda denizinde boğuluyo. nerde tek derdi günü çıkarmak olan adam var onun sülalesi raad, mutlu.

şimdi sözü "ama abi yeaaa bi stanley kubrick filmi izleyemedikten sonra nasıl mutlu olabiliyosun ki yaneee" diyecek olan kadıköylü varoş ve gavat hipster'lara bırakıyorum.

mutluluk görecelidir. mutluluğu neyden beklediğinizle alakalı bu. haliyle "cehaletin getirdiği mutluluğu" tercih edenlerin yanında "hakikatten de" mutlu olabilecek insanlar vardır. paradoksal birşey ama bu. cehalet mutluluktur diyebilenler sadece o cehaletin dışına çıkanlardır. cehalet içindeki adam diyemez yani o cümleyi.

Gamsızlıktır
Gerçi bedeli ağır bir Gamsızlıktır

Cehalet insanı gamdan kurtarmadığına aksine başına iş açtığına göre Gamsızlıktır denemez.

Cehalet akplilerin tüm eleştirilere sadece küfrederek cevap vermesi ve kendi sonlarına koşarak gidiyor olmalarıdır.

bence kendini bilge olarak görüp, her şeyi biliyorum, yaşamın ucu bombok bir yere çıkıyor diyerek mutsuz olmak aptallıktır. zira bilmenin sınırı yoktur. belki bilgelik mutluluktur.

cehalet ne güzel bir şey. her şeyi biliyorsun. özgüven tavan.

Kandırmacanın getirdiği yapay bir mutluluktur bence.

Ancak bilgelik mutsuzluk olarak algılanmasın. Bilge insanlar mutlu olmak için değil, ruhlarını doyurmak için sürekli yeni şeyler öğrenmeye çalışırlar.

evet

Evet, çünkü hem acının kendisi bir bilgidir hem de onun çoğu yine bilgiden gelir. Gerçek anlamda hiçbir bilgiye sahip olmayan kişi neredeyse hiç acı hissetmez ve doğal olarak kolayca mutlu olabilir. Buradan çıkarılacak sonuç mutlu olmanın ne olursa olsun sahip olunması gereken bir şey olmadığı. Yani mutlak bir değeri yok.

Kurs sart degil. Internette ingilizceyle ilgili sinirsiz kaynak var. Gramer konularini guzelce kavrayip, kelime calistiktan sonra dizi, film ya da ted konusmalarindan listening kasabilirsin. Bir sorun olursa mesaj atabilirsin. Kolay gelsin.

@aioniotita Teşekkür ederim hocam, mutlu ettiniz. Boun'un proficiency sınavına gireceğim de master için

Bir şekilde sınavı geçsen bile okurken zorlanırsın hiç temelin yoksa. Hazırlık yılı falan yok mu master'da?

Bu arada günde 1-2 saatle olmaz, aklında bulunsun. O sınav için gereken ingilizce için, ingilizceyle yatıp kalkacaksın. Mayısa kadar başka plan yapma, günde 8 saatini buna ayır. Kelime ezberden çok gramer ve okuma yap ilk 4 ay, sonra da yazmaya başla.

@harzem Evet hazırlık var. İşte hazırlık alabilmek için de B2 seviyesinde bilmenizi istiyorlar. B2 proficiency sorularına baktım da bayağı bayağı paragraflar var. Günde 8 saat ayırabilmem de çok zor, master için de ayrı okuma yapıyorum

Boğaziçi için yeterli hale gelemezsin maalesef.

Sizi uzmek istemem ama cok mumkun degil. Belki temel seviyede ogrenirsiniz ama uzerine cikamazsiniz. Ote taraftan bu kadar kisa surede kursta da ogrenebileceginizi dusunmuyorum. Bence bir sonraki seneyi dusunun.

Elbette zor ama imkansız değil bence. Kelime ezberlemek verimli bir yöntem değil. Bol bol okuma yapın. Koca koca paragraflarda boğulun. Mayısa çok var zamanla o paragrafları anlayabilecek duruma gelebilirsiniz.

yapamazsın diyene bakma sen. kendini verip adam akıllı çalışırsan yaparsın. asıl kurslar hiçbir şey öğretmiyor. hepsi para tuzağı. sen daha verimli çalışabilirsin.

Kişiye göre değişiyor bu konular. Bazı insanlar dile karşı yeteneksiz veya yetenekli olabiliyor (matematik gibi).

1- vize olmazsa ucamazsiniz zaten, bilet yanar tabi. Ve evet ucak biletini satin almadan rezerve edebilirsiniz. Genelde 1 ya da 2 gun rezerve olur. Vize gorusmesine gitmeden onceki gece rezerve yaparsiniz. Ekobilet.comda ya da thy sitesinde boyle bi opsiyon var. baska sitelerde var mi bilmiyorum.

2- evet, gideceginiz ulkeden almaniz sizin cok buyuk yarariniza olur.

3- hayir. Online checkin yapip boarding pass aldiktsn sonra havalimaninda online checkin sirasina girip bavulunuzu birakabilirsiniz. Normal siraya gore avantaji genelde daha kisa olmasidir ve yeriniz bellidir filan.

4- tum belgelerinizi tam goturun, eksik belge olmasin. Son dkda basvurmayin.
Bir de gitme amacinizi yazan bi dilekce yazin. Asiri resmi bisey olmasina gerek yok.

Çok teşekkürler hocam, aklıma birkaç şey daha takıldı.

1. Davetiye ile gitmeyeceğim ve yurt dışındaki arkadaşıma gideceğim için booking.com'da yer ayartıyormuş gibi göstereceğim ve sonradan iptal edeceğim. Booking.com'da rezervasyon ile ilgili süre sınırı var mıdır, yani onu da mülakattan 1-2 gün önce mi rezerve edeyim?

Bir de vize alsam bile rezervasyonu iptal edersem konsolosluğun haberi olup verilen vizeyi iptal edebiliyormuş. Var mıdır böyle bir durum gerçekten?

2. Boarding pass'i de online alıcam diyelim, o zaman kendim print mi etmem gerekecek yoksa tabletten de gösterebiliyor muyum?

3. Davetiye ile gitseydim şansım çok daha yüksek mi olurdu (Arkadaşım davetiyeyi maddi durumu yetmediği için yollayamıyor)?

4. Arkadaşımla buluşacağım için dilekçe yazmam mantıksız olur gibi geliyor. Mülakatta arkadaşımla beraber olacağım diye açık açık söyleyeyim mi, yoksa sadece gezmek için mi gidiyorum diyeyim?

Teşekkürler :)

1. rezervasyonuna göre değişir. kimisi hiç iptal edilmiyor, kimisinde x tarihinden önce ücretsiz iptal yazar, kimisini ise son dakikada bile iptal edebilirsin. rezervasyonu yaparken iptal şartlarına dikkat etmeyi unutma kesinlikle.

iptal etme diye bir olay yok.

2. ister çıktı al ister telefon/tabletten göster farketmez. ben ne olur ne olmaz diye havalimanında kiosk'tan da alıyorum bir uçuş kartı yanıma, bir keresinde telefondan okumadı onu gösterdim.

3. aksine davetiye olumsuz yansır başvuruna. otel rezervasyonu göster, gezip döneceğim de. arkadaşını falan hiç karıştırma.

4. dilekçe çok önemli değil. rezervasyonları ve gelirini gösteren evrakları eksiksiz verdiğin sürece bir problem yaşamazsın. şengende mülakat yok pek, sorguya çekmiyorlar insanı. evrakları ve ilk şengense parmak izi veriyorsun sadece.

Tekrar teşekkürler. İki tane daha sorum var:

1. Hangi sağlık sigortasını tavsiye edersiniz?

Sağlık sigortasını konsoloslukta görüşmeden hemen önce mi çıkarmalıyım ve vize iptali durumunda para iadesi olur mu?

2. Protokol sorgulaması belgesi ile vukuatlı nüfus kayıt örneği de isteniyormuş. Şimdi nüfus kayıt örneği, nüfus müdürlüğünden alınıyormuş ama protokol sorgulaması için emniyetten randevu mu almam gerekecek (ki randevuyu da en erken 2 hafta sonra veriyorlar)?

1- 30000 € teminatli herhangi bi sigorta. En ucuzu neyse onu yapin gitsin.

Vize reddi (iptalden kastiniz bu galiba) para iadesi olmaz, neden olsun. Siz vizesiz bir yere de gidebilirsiniz ve bu sigortayi kullanabilirsiniz sonucta. Yurtdisinda saglik sigortasi olmasi iyidir.

2- protokol sorgulamasi nedir bilmiyorum.

Vukuatli nufus ornegi evet ilce nufus muduugunden aliniyor.

Sagolun :)

1. Peki sigortayi vize icin basvurmadan hemen once mi yapmaliyim yoksa simdi de yaptirip su su tarihler arasinda aktif olsun diyebiliyor muyum?

Diger merak ettigim noktada kac gun sigorta yaptirayim, nette okudugum kadariyla sigorta kisa tutulursa vize icin verilen sure de az oluyormus. 90 gun vize istiyorsam 90 gun mu sigorta yaptirayim, ki onun da maliyeti artacaktir.

2. Formu doldurmaya basladim, 3 nokta aklimi karistirdi. Talep edilen giris sayisina cok girisli mi diyeyim (cunku bir sure sonra tekrar gidebilirim)

Ikinci husus da ongorulen gezi veya transit suresi ile ilgili. Schengen vizesi maximum 6 ay gecerli olup 90 gun kalis hakki veriyormus. Iste formu doldururken de sansimi zorlayip 90 gun mu yazayim gezi suresine?

Gidilecek ulkelere sigdirabildigim kadar ulke sigdirayim mi (sonradan polonya disinda baska ulkelere gidersem sorun olmamasi icin)

Tesekkurler

1. sigortanın başlangıç /bitiş tarihini, süresini falan sen seçiyorsun. ileri tarihli olarak yaptırabilirsin. poliçe süresinin gidiş ve dönüş tarihlerini kapsaması gerekiyor, ona dikkat et.

2. çok girişliyi işaretle, isteyenin bir yüzü...

ilk vizense (sorulardan öyle anlaşılıyor) gidiş dönüş tarihin neyse o kadar verirler zaten, zorlama şansını. yazacağın diğer yerler için de rezervasyon görmek isterler. ülkeleri forma yazıp yazmaman farketmez, şengenle gireceğin ve giremeyeceğin yerler belli. ayrıca öyle 10 tane ülke yazdığında inandırıcı bulmazlarsa red yiyip oturma ihtimalini artırırsın. sonraki başvurularını da sıkıntıya sokar..

Çok teşekkürler, sorularımı cevapladığınız için. :)

Teşekkürler, anladığım kadarıyla sizin dediğiniz durum işletim sistemini sadece refresh etmek için geçerli. pekiyi işletim sistemini değiştirecekken, önceden yüklü programları nasıl getiririm? Anladığım kadarıyla bu durumda system image alırsam eski işletim sistemini içerisindeki programlarla beraber komple geri getirmiş olacağım. Ancak ben yeni işletim sistemi içerisinde eski programları nasıl yüklerim diye merak ediyorum.

Böyle bir durumda recovery drive oluşturmam mı doğru olur, eğer öyle ise bu işlem nasıl yapılır?

Yardımcı oldunuz, sağolun. sistem dosyası ile exe dosyasını kastediyorsunuz o zaman?

Bir de system image konusunda doğru muyum diye teyit ederseniz sevinirim:

bilgisayara virus girdi diyelim, fabrika ayarlarına getirip system image yüklemek için kullanacağım o zaman? böylelikle programları kaybetmemiş olacağım. bir de recovery drive'ı hangi durumda kullanacağım?

Tekrar teşekkürler :) yalnız, emin olmak için soruyorum. virus girerse öncelikle format atmalı (veya recovery yapmalı) ardından da eski sistemin imajını mı yüklemeliyim (ki bu sayede hdd önce virusten arınsın)?

yoksa system image ı format atmadan yüklemek virusten arınmak için yeterli olur mu?

recovery drive'ı şunun için sormuştum. denetim masasında "create a recovery drive" diye bir ayar var. dedim, acaba recovery drive ı biz kendimiz oluşturursak system image misali kullanabilir miyiz diye?

ninite.com işe yarar bir siteymiş bu arada. Son sorum olarak da şunu merak ediyorum. yazılımların setup ı ile exe veya msi uzantılı dosyayı kastettiniz değil mi? Cevap doğru ise mesaj atmanıza gerek yok :D

"inanınca başarmak" kendi içinde saçma zaten. başarınca "inandım oldu", başaramayınca "demek ki inanmadın" - bu olayın kendi adı bile var :yourlogicalfallacyis.com

3. ler de gruptan çıkıyordu gruptan çıkıp bala göte bir kaç tur geçerler. ama işte çanakkale savaşında yardım eden evliyaların sarıkamış'ta yardım etmemesi gibi, avrupa şampiyonasında yardım eden iman kuvveti dünya kupasında yardım etmiyor :)

şu mübarek ramazan bayramında insanları günaha sokmayın lütfen. oruç tutan siporcuların, oruçluyken daha yüksek performans sergiledikleri bilimsel bir gerçek. bu da imnan gücünün kanıtı işte.

@mahone

(ironi yapmadığını farz ederek yazıyorum) Senin ve senin zihniyetindeki muhafazakar insanların günaha girip girmemesi fikrimizi özgürce ifade etmek için engel teşkil etmemeli.

Dediğin oruçluyken yüksek performans sergilenmesi olayı habervaktim'den falan alıntı herhalde? :D

iman gücü çalışmayla birleşirse bir değer kazanır. bu iş sadece inanmayla olmuyor. atalarımız da imanlıydı ama oturduğu yerden savaşmamış. çalışmış çabalamış. fatih istanbul'U iman gücüyle almamış sadece. gerekli tedbirleri almış...
ayet ne diyor: Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası yoktur.
yani çalışırsan var çalışmazsan yok.

benim bildiğim uefa oruç tutmayı yasakladı çünkü oyuncuların performansı aşırı artıyor. misal messinin de barcelonada maçlara çıkmadan oruç tuttuğu biliniyor.

Çünkü diğerlerinin iman gücü daha fazla.

@Sour

Misal Alman Milli Takımı oyuncularının Türk Milli Takımı oyunucuları kadar muhafazakar ve milliyetçi olduğunu sanmıyorum. Zaten birçok oyuncu farklı ülkelerden devşirme. Yine de olaya profesyonel yaklaşarak son dünya kupasını kazandılar ve en iyi ülkelerden biri durumundalar.

askerin teröristle savaşmasının en büyük nedeni ölünce şehit olmak ve cennete gitmektir (türkiye'de sürünmektense), ondan sonra vatan sevgisi gelir. Cihat ve şehit kavramı olmasa Müslüman askerlerde Batılı askerler kadar çekingen olurdu savaşınca ölmek konusunda. rte bile çoğu söylemini şehitlik üzerinden yapar zaten (ki halkı uyutsun daha da)

sonuç hüsransa allah'ın takdiri, kısmet değilmiş, allah'ın işine karışılmaz gibi açıklamalar getirmek, atıyorum, futbol maçından önce uğur getirsin diye baş parmağını yalayan bir taraftarın "hadi ya, sonraki sefere serçe parmağımı da yalarım, ama bu uğurumun yanlış olduğunu kanıtlamaz" demesinden farksız bana kalırsa.

@gotic

fatih imanlı olmasaydı da sadece gerekli tedbirleri alarak istanbul'u yine de alırdı (misal, moğollar). ancak gerekli tedbirleri almadan tek başına imanla bir şey yapamazdı. Bu da iman gücünün etkisiz olduğunu gösterir aslında.

Tarlanın başına geçip oturduktan sonra duaya başlıyor ve sürekli bu sene fazla mahsül almak için dua ediyor. Tohumlar da çuvalda duruyor.
Tarlaya gelip tohumları ekiyor, suluyor, temizliyor vs sonra da duasını ediyor.
Hangi seçenek daha çok verim almayı sağlar?
Din sadece iman gücü ve dua ile yaşanmıyor. Allah'ın sünneti böyle işlemez. Çok dua eden değil çok çalışan kazanır. "İlim de ve fende düşmanlarını geçecek kadar ilerle" telkinin de bulunur din. Müslüman olup otur sürekli dua et demez. Çok yanlış anlamışsınız olayı ve bununla da dini yalanlama çabasına girmişsiniz. Sualinizde samimiyet görmememe rağmen yanıtlıyorum. Dahası da var. Mesaj ile sorabilirsiniz.

demek ki ateistlerin iman gucu daha fazla.

@Odiyus

diyorsun ki "iman gücü + çalışma > çalışma". Eee peki o zaman nasıl oluyor da Müslüman olmayan takımlar sürekli şampiyon olabiliyor. Veya imanı Müslümanlara göre zayıf olan Avrupa, Kanada, Japonya, Avustralya vs. nasıl oluyor da her alanda Türkiye'ye göre daha ileri.

Gerçekler acıdır ama ben sana bunun cevabını söyleyeyim, senin kurduğun denklemdeki iman gücü koca bir sıfırdan ibaret. Hatta çoğu Müslüman ülkenin yaptığı gibi suyu çıkarılırsa (misal Türkiye ve Arap ülkeleri) çalışmayı da olumsuz etkiliyor, yani negatif değer katıyor. Sonuçta Müslüman ülkeler başarısız oluyor.

alınma lütfen ama bu kadar sığırca bir din eleştirisi görmedim.

Şaka yaptığını varsayıyorum, kimsenin bu kadar aptal olmaya hakkı yok.

@Nox @harvey

yaptığım şey eleştiri bile değil ki, gerçekler ortada.

misal çanakkale savaşında mucizeler yaratan iman gücü hilafet sahibi osmanlı yıkılınca osmanlıdan yana olmuyor. aynı zamanda abdestli ve oruçlu milli takım avrupa şampiyonasında kuvvetle muhtemel gruptan çıkamayacak. siz de kendinizi kandırmaya devam edersiniz, Allah Müslümanlardan yana elhamdülillah diye. :D

Yanlış anlaşılma olmasın, ben diğer dinlerin iman gücü işe yarıyor bizimki yaramıyor demiyorum. Hepsi toptan uydurma ve psikolojiyi iyileştirmek için ortaya atılmış kavramlar diyorum. Ne var ki böyle bir kavramın muhafazakarları tembelleşirdiği ve aptallaştırdığı için (günüzümüzde İslam sekülerleşmediği için bilhassa müslümanlar adına) olumsuz etkisi olduğunu düşünüyorum.

durumumuz ayni yasim 28. 8 aydir evden cikmiyorum. siraladigin tum tedavi yöntemlerini denedim. emdr suresin ce gerileme yasadim. en iyisi bilissel davranisci terapu dedikleri.

geçmiş olsun sana da. karamsar olacağım ama ben de bu yaştan sonra bu problemlerden kurtulabileceğime inanmiyorum açıkçası, azaltsam iyidir. işin ilginci geçirdiğim ağır bir viral enfeksiyonun bu problemleri ortaya çıkartması. sözde ehliyet aldım ama ne arabayı kullanacak cesaretim var ne de yol biliyorum veya ezberleyebiliyorum.

hipnoterapi dünyada tartışmalı bir konu, tr'de yapanlar da düzenbaz. emdr ise hem dğnyada hem tr'de iyi çalışılan bir konu. yalnız emdr tek başına gitmez. terapinin bir parçasıdır. dolayısıyla emdr bilen bir terapiste başlamanız ve onun uygun gördüğü zaman emdr uygulaması başlar. sarı kantaron vs ise ilaçla beraber kullanılması çok tehlikelidir. tavsiyem; ilaç ve emdr beraber götürmek.

teşekkürler. peki tavsiye edebileceğiniz bir psikolog var mı EMDR için? sarı kantaronu antidepresanla beraber almıyorum. uyku ilacını bile almamaya çalışıyorum.

beraberden kastım aynanda değil, ilaç kullandığınız bir dönemde bitkisel bir ilaç kesinlikle kullanmamak gerekiyor. emdr için tanıdığım bir isim yok ancak emdr eğitimi tr'de çok iyi, dolayısıyla emdr eğitimi olan herhangi bir terapist size iyi gelecektir.

Öncelikle kullandığınız bitkisel ilaçlar ve özellikle sarı kantaron yan etkisi olmasa bile doktorunuzun verdiği ilaçların etkisini azaltabilmekte. Ancak burada konunun uzmanı olmayabilecek insanlara danışmanızdan anlıyorum ki siz antidepresanlarla ilgili kararınızı çoktan vermişsiniz.

Araştırmalar gösteriyor ki depresyon iyileşme oranı %85-90larda. Esasında en iyi tedavi edilebilen psikolojik hastalıklardan biri. Ve tedavide en iyi sonucun ilaç+psikoterapi ile alındığı da yine araştırmalarla saptanmış.

Emdr ve hipnoz psikoterapinizi götüren klinik psikoloğun tedaviye yardımcı olmak adına uyguladığı tekniklerdendir. Ancak uzman kişi yapabilir ve hastanın tedaviye yatkınlığı son derece önemlidir. Hele ki hipnozda. Depresyon tedavisi için bu iki yöntem de şart değildir.

Şuna karar verebilirsiniz, önceliğiniz saydığınız semptomları yok etmek mi yoksa semptomları kendi haline bırakıp derinlemesine kendinize dair psikoterapik bir müdahale mi? Buna göre bilişsel ya da psikanalitik ekolle çalışan birini seçmek bir öncelik olabilir.

Toparlayacak olursak, kendinize yapacağınız en büyük kötülük konunun uzmanı olmayan biriyle bu olup bitenle başa çıkmaya çalışmanız olur, buna kendiniz de dahilsiniz (klinik psikolog ya da psikiyatrist olmadığınızı varsayıyorum)

hay uzman kisiniz batsin kim olm bu uzman kisi. tamam emdr iyu o iyi bu iyi de kim yapacak kardesim bunu? hastayiz anasini satiym pesine dusemiyoruz bu uzman kisinin. bir taraflari zorlarken daha berbat durumda kaliyoruz cogu zaman. lanet gelsin ya! isin icindeki insanlar bile nasil yaklasilacagini nasil yardim edilebilecegini bilmiyor kaldi ki o karmakarisik dusuncelerden sen de durumu izahat edemiyorsun cogu zaman.

yuksek muhendisim, fakat son 1 aydir yevmiyeli elektrik ustasi olarak akrabamin yaninda ise basladim. cok iyi geldi turlu mesuliyetleri azaltmak acisindan. fakat tek bir darbe daha mahvedecek beni, surekli birseylerden kacmak istemiyorum artik.

bilmiyorum dogru mu anladim ama su sitede tavsiye edilenlere bakabilirsiniz
www.tavsiyeediyorum.com

Sağolun cevaplar için. Sorun şu ki gittiğim psikoterapist, hipnoterapi ve EMDR'yi safsata olarak görüyor. acaba kibarca mail atıp kendime yeni yer mi arasam?

şu an uyku ilacını kestim, onun yerine sarı kantaronu kullanıyorum aslında. günde 5-6 saat uyuyabiliyorum. uyku ilacı (diasem) aldığım kadar kötü de hissetmiyorum gün içerisinde.

önceliğim semptomları yok etmek ancak otuz yaşına merdiven dayadığım için yok olacağına da inanmıyorum. bilinç altıma inilmeli gibi hissediyorum.

psikolog için diğer bir sorun da maddiyat ve katkısı. her seansta yüzlerce lira alacak ne yapıyor bu adam diye içimden eleştiriyorum. ikinci seansın hiç bir katkısı olmadı. psikolog zaten bildiğim ama yapamadığım şeyleri tekrarlıyor, ki kendisi aslında iyi bir psikolog.

@bir varmis bir yokmus

teşekkürler ama linkteki doktorlar güvenilir mi acaba? doktortakvimi.com'da (eski eniyihekim.com) araştırma yaparken sitenin negatif yorumları kabul etmediğini anladım. bu devirde güven olmuyor maalesef.

Uzman kişi(bknz.TDK)Belli bir bilim dalında lisansüstü öğrenim derecesine sahip kimse. İşin içindeki insanların kim olduğuna bakmak lazım önce nasıl yaklaşılacağını bilip bilmemelerini değerlendirmek için ki, bu da size bakılacak bir şey daha çıkartır. Bakmayalım.
Konu ruhsal hastalıklar olunca her şeyin soyut kalması olağan bu yüzden başka bir örnek üzerinden anlatmaya çalışacağım.
Diyelim 150 kilosunuz. Şişmanlık sizin semptomunuz. Semptomdan kurtulmak için öncelikle yapmanız gereken şey bir endokrinoloğa gidip biyolojik bir probleminiz olup olmadığına baktırmak olmalı. Bunun karşılığı ruhsal hastalıklarda psikiyatristtir. Sonra, bu endokrinolog kanınıza şekerinize bakar gerekirse ilaç verir ve sizi bir diyetisyene yönlendirir, bu da psikoloğa denk gelir. Burada ilgi çekilmesi gereken nokta şu. 150 kiloysanız bunu yaparsınız. 5 kilo fazlanız varsa direkt diyetisyene gidersiniz. Uygun programla yine de zayıflayamıyorsanız o sizi bir endokrinoloğa yönlendirir. Psikiyatrist ve psikolog ilişkisi de böyledir. Biyolojik alt yapıdan şüphelenildiğinde psikiyatrist devreye sokulur.
Diyelim endokrinolağa gittiniz, diyetisyene gittiniz hatta spora başladınız ve kilo veriyorsunuz ancak işin tabiatıyla yavaş yavaş. Baktınız ki diyet listeniz zaten sizin bildikleriniz 3 beyazdan uzak dur diyor. boşuna hem zaman hem para veriyorsunuz gibi hissettiniz. Püf nokta, bunları bilirken 150 kiloya çıkmış olmanız -konuşmayı sağlayan bölgenin serebellumda değil beyinde olması yalnızca konuşulduğunda beyinde yaşanan sinaptik hareketlenme terapi odasındaki konuşmaların yaşattığı fark için önemli bir destektir bence. Ama "diyetisyen zaten bildiğiniz şeyleri söylüyor", o sırada bir reklama denk geldiniz "bilmemne lazer yöntemiyle 1 haftada 6 kilo, liposuctionla 20 kilo verin..." Bu yöntemler gerçektir. ancak size uygun mudur? vaatleri gerçek midir? Bunu ancak bir uzman bilir (uzman için bknz. yukarısı) tıpkı EMDR ve hipnoz gibi.
Bunun yanında birde otlar çaylar vardır 1 ayda 50 kilo verdirir bunun da karşılığı ilişki uzmanları, yaşam koçları vs..(sözüm ruhsal bozukluklar üzerine çalışanlara)

Bu ülkede psikologların bağlı olduğu kurum Türk Psikologlar Derneğidir ve kağıt üzerinde Kanarya Severler Derneğinden farkı yoktur. Meslek odası yoktur. Derneğe üye olup olmamak psikoloğun keyfindedir. Bu sebeple doğru ruh hekimini bulmak hastanın sorumluluğundadır. Hasta, bu sorumluluğu yerine getirmek için öncelikle çalıştığı psikoterapistin klinik psikolog olmasına önem göstermelidir. Klinik psikolog, en az yüksek lisansı süresince süpervizyon almış kişidir. süpervizyon; kısaca danışanın izniyle kaydedilen seansların bir hoca eşliğinde dinlenilmesi ve cümle cümle psikoloğun eleştirildiği eğitimdir. Klinik psikologlar her cümleyi nasıl doğru kuracaklarını, nerede hangi cümleyi kuracaklarını öğrenirler. Çalıştıkları ekolü özümserler. Süpervizyonu almamış olanlar öğrenmezler. Süpervizyon vermeyen klinik psikoloji yüzsek lisans programları olduğunu duyuyorum şimdilerde. Bu sebeple direkt sorun. Süpervizyon almış mı, kimden almış?
Eğitimlerinden emin olduğunuz bir klinik psikolog ekolüne bakılmaksızın size fayda sağlar, ne yapıyorsa bilerek yapsın kafi. Ancak aradığınız bir sihirli değnek ise lütfen bunu bulamadığınız için öfkelenmeyin çünkü bulunmuş ve sizden saklanılıyor gibi bir durum yok.

Acentalara falan para kaptırmayın, gereksiz. Netten ücretsiz bir hostel rezervasyonu mutlaka yapın, sonra iptal edersiniz. Banka hesabında az biraz para gösterirseniz + diğer gerekli evraklar ile sıkıntı çıkmaz sanıyorum.

acenta şart değil ama ülkeye bağlı olarak idata, vfs gibi aracı şart.
ücretsiz iptalli booking.com rezervasyonu işinize yarar ama ücretsiz iptal olduğundan emin olun.

zamanınız kısıtlıysa acenteyle koordineli çalışabilirsiniz. kimi konsolosluklar direkt başvuru almadan aracı kurumlara yönlendirebiliyor. hangi ülke ise internette araştırıp ona göre hareket edebilirsiniz. gerekli evraklar çok zor değil (çalışan iseniz) bir iki günde toparlarsınız.

rezervasyon için booking.com'dan bir rezervasyon yapabilir ve rezervasyon çıktısını da evrakların içine koyabilirsiniz. booking.com'da rezervasyon için bir ücret ödemiyorsunuz. ücretsiz iptal seçenekli bir otelden rezervasyon yapın, vize alındıktan sonra da iptal edin. ingilizce veya gideceğiniz ülke dilinde yazdırırsanız daha iyi olur sanki.

simdi iki tur 'acenta' var. birincisi idata, vfs gibi. bunlar konsolosluklar tarafindan gorevlendirilmis yetkili ofisler, sizin belgelerinizi teslim alip konsolosluga iletmekle yukumluler.
diger tur ise yardimci ofisler; bunlar sizin belgeleri toplamaniza yardimci olurlar ve tecrubenin getirdigi bilgiyle tam tesekkul basvurmus olursunuz yine ya direk konsolosluklara yada vfs, idata gibi kurumlara.
bence ikinci ture hic gerek yok cunku istenen belgeler o kadar acik ki anlamamak imkansiz.

otel rezervesi yaptirin, booking.com'a girin, tarihleri ve sehri secin, ucuzdan pahaliya siralayin, "free cancellation" yazanlardan birisine rezerve yaptirin, bazi oteller kart sorabiliyor, onda da sanal kart numaranizi girin.
cancellation politikasinda en son hangi tarihe kadar free cancel olabildigi yaziyor, genelde checkin gununden bir yada 3 gun once olur bu. ama siz vizeniz cikinca rahatlikla iptal edebilirsiniz zaten.

sorun olursa bu asamalarda mesaj atabilirsin yada burada herkese sorabilirsin, cogu kisinin basindan gecmis bir surec, cozum kolayca bulunacaktir

3 sene içinde giriş çıkış yapman önemli kıstas şengen de.ilk kez çıkacaksan şahsi başvuru şart.
davetiye ile uğraşma boking den rez le daha basit çözersin.

Davetiye daha risk. Göc mü ediyon la oglum diyorlar. Rezervasyon olayinda ise, bir arkadasim, belgeleri teslim edip sonra iptal etmis, arayip görüsmüsler, rezervasyon gecerli degil diye eksik damgasi yedi. Ugrasti. Degmeyebilir. Adam gibi bakin, kendi riskinizi alin.

Bilgiler için çok teşekkürler arkadaşlar (bilhassa detaylı cevap için @jedilance). Giriş yapacağım ülke Polonya olduğu için Polonya konsolosluğuna başvuracağım. Anladığım kadarıyla idata gibi bir aracı şart olacak. En iyisi idata'mıdır peki bu aracılardan?

polonya için vfs'ye başvurman lazım, idataya değil

2 tür araci anlatmis arkadas var ya, ordaki ilk türü sen secmiyorsun. konsolosluk diyor ki, biz niye herkesin dandik isleriyle ugrasiyoruz? bunu bir kurumla (idata mesela) organize edelim, biz gene aktif olalim ama isin hamalligini bunlar ceksin öncesinde diyor.

sen secmiyorsun. ben baskasiyla basvurucam diyemiyorsun.

cevap için teşekkürler, peki işe yaramışlığı var mıdır?

450 kelime olan okuma hızımı 750 ye çıkarmışlığım vardı egzersizlerle. ama o egzersizleri bırakınca okuma hızın eskisinden daha alt bir seviyeye inebilir. bence gereksiz bir olay bu.

kaldı ki benim gibi dikkat bozukluğu olan insanlara faydasız bence. ben okuduğumu kafa yormadan anlayamazken, hızlı okuyarak nasıl anlayacağım diye isyan etmişliğim vardı.

benim için 450 kelimede iyi yahu:) acaba 450 nasıl başarabilirim, şu an 250 civarı

dosya/yazdır oradan yazıcınızın özelliklerine girin. kağıt ayarları bölümünde ölçeklendirme seçeneği olmalı (bendeki xerox'da var, ordan gördüm) sayfaya sığdır seçeneğini seçip yazdırın.

cevap için teşekkürler ama istediğim kısmı print ede tıklıyorum, selection 'a tıklıyorum preferences tan da 'scale to fit' seçeneğini işaretlememe rağmen sağ kısım eksik çıkıyor. acaba indirdiğim sayfada mı yamukluk var

en son çare düz mantık tek tek screenshot alıp photoshopta falan birleştirmek

Pratik yapa yapa programın çalışma tarzını anlıyorsunuz zaten. Kolay bir program sayılabilir. Ama çok fazla ıvır zıvırı var. Butonları öğrenin, ve sonra uygulamaları yapın. Hatta ilk olarak göz rengi değiştirin :)
Zamanla öğreniyorsunuz. Takıldığınız özel bir yer varsa ayrıca yardımcı olabilirim.

peki verilebilecek bir site tavsiyesi olan var mıdır?

www.google.com.tr&source=hp&q=photoshop+tutorials&btnG=Google%27da+Ara&meta=&aq=0&oq=photoshop+tu&fp=4b6f8d277c09452c
www.google.com.tr&q=photoshop+dersleri&meta=&aq=f&oq=photoshop+dersleri&fp=4b6f8d277c09452c
linklerinde oldukça çok sonuç var... ama ben bunları deneyip de başarılı olanı görmedim. yani dersleri birebir takip etmek yerine "acaba fotoğraf nasıl siyah beyaz yapılır" gibi basit bir şey düşünün. sonra kurcalayın. sonra google da "photoshop black&white" diye aratın. sonra başka bir şey filan. iş başa düşünce öğrenir insan. yoksa o düzenli dersler filan fasafiso. bu söylediklerim bana kalırsa sadece photoshop değil tüm dersler için geçerli.

bende var.900 mb'lık.upload etmesi zor.eğer link bulamazsan ve istanbuldaysan dvdye çekeyim.

hocam cevap için teşekkürler; ama sen isimlerini copy paste etsen bana yeter:)

hocam tek kelime ile eline sağlık.sadece ben değil klasik müziğe merakı olan herkes paylaşımından yararlanacaktır.çok teşekkürler...

bence yorumcuları tanımaya çalışın. mesela ben chopin'i vladimir ashkenazy'den dinlemeyi seviyorum

64gb, 300 liradan ucuza bulunmaz gibi..

www.amazon.com

bunlar güzel. Türkiye fiyatı 300 e geçer tabi dambil in dedigi gibi. Yakında 128gb da cıkıcakmış ama.

arkadaş ebay de singapurludan 18 dolara 16gb aldı geldi
ucuz bir alternatif

teşekkürler cevaplar için...
peki ben ebay da güvenli satıcı bulabilir miyim ve sanal kart kullanabilir miyim ve konu ile alakasız ama sanal kartı hangi bankadan çıkartabilirim kullanabilirsem ebay da:)

ebay da usb bellek icin guvenilir satıcı bulmanız biraz zor :)benm bildigim birileri yok. usb bellek işinde cok pis dümenler donuyo 256gb kartlar falan havada ucuşyodu bi ara son durum nedir bilmiyorum şans:)

Sanal kart herhangi bir bankadan cıkartıp kullanabilirsiniz. detayları bankanızı internet sitesinden ya da direk telefonla alabilirsiniz.

google'a pdf2word yazinca baya sonuc cikiyo, free yazanlar da var, ama denemedim;

www.pdfonline.com

www.pdftoword.com

cc carbon copy demek bu arada, mailin kopyasini kime gondermek istiyorsaniz onu yazin, yazmak zorunda degilsiniz tabi.

teşekkür ederim ama security settings den dolayı izin vermiyoruz diyor.n'apmam lazım?

www.pdftoword.com

bu siteden denedim oldu. belki sizin cevirmek istediginiz pdf korumali falandir, bilmiyorum.