"zeki/bilgili olduğum için mutsuzum", "efsanevi olduğum için yalnızım" tripleri bence 16 yaşından sonra bırakılmalı ama cehalet mutluluktur konusuna katılıyorum ben. kendimi düşünüyorum. hayallerim, planlarım falan var işte bissürü. ne kadar "olmuş" ve "mutlu" olduğumu, bu hayallerle aramdaki mesafe belirliyor. bugün ben çok daha düşük standartlarda yaşamış, çok daha düşük standartlı hayaller kurmuş birisi olsaydım, belki zekiler için "dar görüşlü ve vizyonsuz" olacaktım ama istediğim hayatla aramdaki mesafe çok daha kısa olacaktı, dolayısıyla daha mutlu olabilecektim. günde 12 saat çalışıp iki tane lahmacun yiyince deli gibi mutlu olan bir adam olacaktım belki mesela, şimdi iki saat çalışsam kalan 10 saati kapitalizm sosyalizm işçi hakları hede hödö diye kafa sikerek geçiriyorum.
o açıdan, "ben akıllıyım o yüzden mutsuzum" demiyorum ama hayalleri ve standartları daha düşük olan insanlar bence mutlu olmaya daha çok meyilli. ben mesela bir roman yazamadan ölürsem mutsuz olurum. 45-50 yaşıma geldiğimde bile kendimi gerçekleştirememiş hissederim, "ulan yapamadık şu işi de" derim. bunun gibi onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce pişmanlığım, ezilmişliğim, yetersizliğim olur. halbuki köpek gibi yetiştirilmiş, fakir, paspal, at hırsızının teki olsaydım belki dandik bir fabrikada iş bulduğuma sevinip BUNA DA ŞÜKÜR BE KARDSM diyerek mutlu mutlu yaşayacaktım. bu düşünce yapısının çok sağlıklı olmadığının da farkındayım, sonuçta hiçbir insan bilinçli olarak çok daha düşük standartlara ve berbat yaşam koşullarına sahip olmak istemez ama ne bileyim abi ben çevremde hep böyle gördüm. nerede eğitimli, beyaz yakalı var kendini bi bok sanıp dertlerinin havuzunda denizinde boğuluyo. nerde tek derdi günü çıkarmak olan adam var onun sülalesi raad, mutlu.
şimdi sözü "ama abi yeaaa bi stanley kubrick filmi izleyemedikten sonra nasıl mutlu olabiliyosun ki yaneee" diyecek olan kadıköylü varoş ve gavat hipster'lara bırakıyorum.
0