uniyi kasmadan uzata uzata bitirirdim ve gene unide çap yapardım

aşk hayatıma biraz daha dikkat ederdim.

kariyer olarak bir şeyi değiştirmezdim, istediğim yerdeyim.

30/e

yurtdışına kaçardım

elimdeki fırsatları tepme eşekliği yapmazdım. erasmus'a giderdim.

veya komple okulu bırakıp başka bi yol, başka bi bölüm seçerdim.

eski sevgilimle tanışmazdım.

birine saplanıp kalacağıma karşıma çıkanları denerdim. belki de denemezdim, pek bana göre değil sanırım öylesi ama hiç değilse denemeyi denerdim.

erasmus yapabilmek için daha çok çaba sarfederdim.
mutlaka 1 aydan fazla yurtdışında kalabileceğim ailemden ayrı yaşayabileceğim bir şeyler bulmaya daha inat ederdim.
1. sınıfta derslerimi daha sıkı tutardım. hazırlıkta daha iyi dil öğrenmeye çalışırdım.

sevgilimden ayrılırdım. tek olmak en iyisi.

her boş vaktimde yurtiçi-yurtdışı bir yerlere gitme şansı kovalardım. interrail yapardım misal. gezgin arkadaşlar edinirdim bolca.
spor yapardım.
daha az yerdim.
daha çok okurdum.
daha çok dinlerdim.
daha az uyurdum.
daha çok kaydederdim.
daha az kaybederdim.
daha çok gülerdim.
daha az konuşurdum.
daha çok önemserdim kendimi.
daha az önemserdim diğerlerini.

beni sürekli engelleyen aileme karşı çıkardım. dıcem ama yapabılsem zaten o zaman yaparmışım. bocek olmaktan kurtulurdum belki.

icemint herşeyi yazmış aslında eklemek istediğim tek şey , yapamam edemem deme birileri birşey yapabiliyorsa sen de yapabilirsin. cürret edenlerin kazandığı bir dünyada yaşıyoruz. ilk işim satış müdürlüğüydü ve kibrit bile satmamıştım. iş görüşmesinde teklif edilen işi beğenmedim tam kalkıyordum masadan patron biraz şaka biraz ciddi " gel seni satış müdürü yapalım " dedi.tamam dedim oturdum . o da "ben insanı gözünden anlarım" dedi ve işi bana verdi 21 yaşındaydım.
fırsatları iyi değerlendir derim .

yeni şeylere hep evet derdim. çünkü reddedilme ve başaramama korkusu hayatın en büyük engellerinden. klişe bir örnek olacak ama hayatın geri kalanına da uyarlayabilirsin bunu: hoşuna giden birini görürsen git konuş. dünyadaki en salak insan konumuna düşecek (bundan korkuyor) olsan bile konuş. çünkü kötü tecrübeleri ileride çok eğlenceli hatırlayacaksın. çok şey öğreneceksin onlardan, farkında olmadan. ki bazen de beklemediğin kadar iyi şeyler yaşayacaksın. kilit nokta bu, yaşa! iyi ya da kötü ne kadar çok şey yaşarsan, ne kadar çok yer görürsen, ne kadar çok kişiyi tanırsan o kadar dolu olacak hayatın. o kadar büyük bir yaşamın olacak.


ve merakını da asla kaybetme. yeni sorular yeni yollar açacak sana. korkmadan hepsine gir, her şeyi dene. uyuşturucu hariç ama dfgdfg yani onu da illa denemek istiyorsan 60 yaşından sonra dene. (ot çok gereksiz, amelelik resmen)

iş hayatını, geleceğini düşün. sigortandan emeklilik yaşına kadar her şeyi hesap et. hayatının merkezine oturt demiyorum ama hazırlıklı ol bu konularda.

spor yap, sağlığına dikkat et. sadece göbeğin ya da selülitlerin için değil ama. sağlıklı yaşamak en çok da sağlıklı bir kafa için önemli. zeka, bakmazsan gidici/azalıcı bir şey. dikkat et buna.

çevrenin/ailenin/toplumun kurallarını siktir et. bunun için karşılacağın baskıdan korkma. unutma ucube olarak görünsen bile bir gün insanlara, iki gün sonra anormal, bir hafta sonra değişik, bir ay sonra da pozitif anlamda çok farklı geleceksin. kalıplara saplanma, isteklerini önemse ve yaşamaktan asla korkma! ismini de bora yap. gerisi gelir zaten fkdjgh

onunla sevgili olup 4 yılımı çöpe atmazdım

sevgilimle evlenir onunla eve cikardim. uni bitince zaten evlendik, bosu bosuna uzak kaldik birbirimizden. bir de bolumumu degistirirdim. cunku sonra zaten ikinci diploma yaptim ilk okudugum bolumun boktan oldugunu anladiktan sonra.

Her yaz work and travel'a giderdim misal. Bir kere gittim ama gittikten sonra keske hazirliktan itibaren her sene gitseydim dedim kendi kendime. Üniversitenin kültürel aktivitelerinde daha çok yer alirdim. Erasmus'a kesin giderdim. Bir de iş konusunda daha atak olurdum. Tüm okul hayati boyunca yatilir mi ya? Kafama sicayim.

Toronto'ya daha erken gelirdim.

okula daha çok özen gösterir, okul dışında da mesleki anlamda bilgimi artırmaya çalışırdım.
düzenli bir spora başlardım.

yurtdışı olayını abarttığım için o konuda değiştirmek isteyeceğim bir şey yok. ama diğer arkadaşlara katılıyorum.

3. bir dil öğrenmeye kasardım.

erasmus yaptım, staj yaptım, okulu uzattım, gezdim tozdum, kariyerle ilgili yapacak bir şeyim daha kalmadığı için aklıma sadece şu geliyor: daha çok sevişirdim sanırım.

herkes söylemiş olum aklını başına devşir ve dil öğren canavar gibi. genel kültürün olsun. bir ensturman çalmayı öğren hatta. boş boş geçiyor zamanın. spor yap. düzenli beslen. üniversitenin seminerlerini kovala. alabildiğin kadar sertifika al. hobi edin (mesela ok at, ata bin, fotoğraf çek) sonra 25-30 yaşlarına gelince aklıma sıçayım deme. sevgili muhabbeti şart değil. bu aktiviteleri yaparsan illa çıkar karşına. alkol, sigara ve uyuşturucudan uzak dur. ayrıca siyasete falan da bulaşma. boş işler. couchsurfing falan bir yerlerden yabancılar bul ve misafir et. çevren gelişsin.

daha sosyal olurdum, daha çok insan tanımaya çalışırdım. insanları tanımıyorum çünkü. iyi dediğim insanlar kötü, kötü dediklerim iyi çıkıyor. bu çok kötü bir durum. anne olsam çocuğuma sürekli bunu öğütlerdim, 'insanları tanı' derdim ona.

icemint +1
+ yurtdışına nasıl kapağı atabilirim planlardım.

gelecekte kariyer planın varsa ücret talep etmeden bir iş bul. boş zamanlarını işte geçir. 5 sene sonra benim gibi yaşıtlarının 2 katı maaşla çalış.

Uni 2. Sinifim. Hmmm.

Aynen yasardim. Hicbir animi degistirmem. Gayet guzel bir yildi.

0 karb beslenirdim.

bizim burda hep linea kullaniyolar kayniyo etraf. sirketi dusunsem linea kendimi dusunsem fiesta alirdim.

Polo alırım herhalde ben de. 208 de olablir.

kia ceed 2011-2012 olabilir... ne zaman mazot aldığını unutuyorsun.

linea elbette.

208

Linea dedik, umarım pişman olmayız :)

Teknoloji inanilmaz bir hizla gelisse de herhangi bir devrim ben bilmiyorum.
Olay, yillardir olan seyin populer olmasi, genel sirketlerin bunun kullanim alanlarini anca fark etmesi.

Kendi alanım için genel kültür seviyesinde bildi sahibiyim. Fakat kendi açımdan uzun süredir düşündüğüm bir çalışmayı (maalesef bitmeyecek gibi) örnek vereyim.

Alanım: ulaştırma

Örneğim metrobüs.

Şimdi metrobüsü bilmeyenler için anlatayım biraz. Metrobüs eskiden çevre yolu olan şimdi sadece şehir içi yol işlevi gören bir yolun ortasında kendisine ait yolda ilerleyen otobüs.

Şimdi bu metrobüs denen ulaşım sisteminin ciddi sıkıntılarının biri yoğun saatlerde ara duraklardan binmek imkansıza yakın oluyor. Çünkü metrobüsler 3-4 belirli duraktan yolcu alıp yolculuğuna başlıyor ara duraklarda ise otobüs zaten dolmuş oluyor.

Otobüsler de sabit bir çizelgeye göre işletiliyor bu hatta. Yani özel etkinliklerin olduğu talebi uçuran gün ile yaz tatilindeki herhangi bir gün arasında fark yok.

Şimdi herkes zaten turnikeden geçerken istanbul kart denen bir şey okutmak zorunda kalıyorlar. Bu da bir insanın durağa gelirken aslında sisteme haber vermesi anlamına geliyor. Bu veriler toplanıp daha sonra aylık ve yıllık istatistik olarak işleniyorlar. Halbuki bunları online olarak (hepsini değil de durağa gelen kişi sayısını) canlı canlı işleseler ara duraklardaki yığılmayı modelleyebilirler. Bu yoğun saatlerde atıyorum 9. durakta bir aşırı yoğunluk olduğunda o duraktan kalkacak bir boş otobüsle o duraktaki bekleme süresinin azaltılması anlamına gelebilir.

Bunun yanı sıra işleten açısından bakarsak, bazen talep düşük olduğu halde bayağı otobüsün işletildiği durumlar oluyor (nadir de olsa). Bu da verimi düşürüyor. Halbuki yine turnikelerden geçen sayısını bilsek eğer düşükse otobüsleri ilk duraktan hemen kaldırmak yerine biraz bekletsek daha verimli bir sistem oluşturabiliriz.

Tabii 50 km'ye yakın bir hat bu. Ve buradan gelecek bütün bu verilerin anında işlenmesi oldukça zor şu aşamada belki ama üzerine yatırım yapılsa toplu taşıma alanında dünyaya örnek olabilecek güzel bir proje olabilir(di).

Ne yazık ki aşırı overrated bir kavram haline geldi. Hangi şirkete sorsan "Big Data" ile bir şeyler yapıyor. Firmaların ezelden beri yaptıkları CRM çalışmaların adı bir anda "Big Data" oldu.

Hatta güzel de bir yazı var big data'nın her zaman bir işe yaramadığı hatta gayet de yanlış yönlendirdiği konusunda

www.ft.com

ya beyler tam da bu konuda uğraşan biri olarak yok mu miner bilen:

www.eksiduyuru.com


duyuruya yanıt olarak ise:
Türkiye'de big data'nın değeri henüz tam anlaşılmış değil bence
CRM'de çok basit şeyler yapılıyor olabilir daha derinlere inmek lazım

@cosmicstring hocam, her zamanki altın vuruşunuzu yapmışsınız cevâbınızın sonunda...

@godsparticle, mükemmel bir örnek ve mükemmel bir düşünce! aychovsky, yavrum, metrobüsün problemini çözsen çözsen sen çözersin. bi yoğunlaş şu konuya, gözünü seviyim! boşver şimdi partiyi, belediyeyi. vatandaş perişan! çok hayır duası alırsın bak!

diğer cevaplara da cevap yazacam sonra...

Aslında ortada çok çılgın atan bir devrim yok. Excel veri sayısından kasılmaya başlayınca big data oldu :P

Şu anda çok sayıda veri içeren iki proje üstüne çalışıyorum. İkisi de tahmin. Biri iki gün önceden rüzgar hızı tahmini, diğeri de bir web sitesinde iş özelliklerinin girilmesi ile birlikte fiyat ve fiyat aralığı tahmini.

Bu tahminleri hızlı ve daha az hatalı yapabilmem için birçok şeye ihtiyaç duyuyorum. Doğru ve kaliteli veri, altyapısı iyi bilgisayarlar veya iş istasyonları (şu anda 12 çekirdek kullanıyorum), veriyi tahmin edecek yöntem ve algoritmalar silsilesi (en uygun olanını seçmem gerek). İki tahmin için de birçok algoritma hazır durumda ve test edilmeyi bekliyor. Literatürde canavar gibi çalıştıkları iddia ediliyor, iş istasyonlarımız zaten hızlı ama ki verimiz "imperfect". Kocaman "big-fat data"mız var ama verimizin doğruluğu kuşkulu. Şu anda zaten sorunum verinin fazlalığı değil, verinin yanlışlığı.

Web sitesi örneğini şirket bilgisi vermeden, birtakım metaforlarla açayım. Örneğin, internet üzerinden araba alıyorsun ve bunun için renk, marka, km bilgisi gibi sorular soruluyor sana ama bu soruların cevapları olarak veritabanında sadece tüm arabaların ortak verileri tutuluyor. Arabanın diğer arabalardan farkını belirten ana ve anahtar özelliklerin çoğu da veritabanının dibinde bir yerlerde, çok dandik şekilde tutuluyor. Dandikten kastım, veritabanının tamamen "Kervan yolda düzülür" modeli ile yolda düzülmüş olması; verinin yapısı belli değil, aynı veri farklı tiplerde saklanıyor, eskiden daha farklı kaydediliyormuş, orada bir eksik çıkmış ya da başka soru-cevap eklemişler, şimdi daha farklı kaydediyorlar ve 1000'den fazla alt segmentin kriptolarını çözmek, sorgular yolu ile ulaşmak imkansız. Hazır veritabanı prosedürleri de "Saldım çayıra, mevlam kayıra" cinsinden. Dolayısıyla genel özellikler elimde var ve asıl belirleyici özellikleri veri olarak kullanamıyorum. Ayırıcı veriler birkaç segment için var, onların tahminleri nokta atışı bile süper oluyor ama bu sadece iki segment, yanında 123 diğer segmentler var ki iyi tahmin için ne totemler yapıyoruz. Bu durumda bol bol "Keşke data small olsaydı da düzgün olsaydı" diyorum.

O halde elimizdeki veri ile tahmin etmeye çalışalım. Normalde bir web sitesinde "Lütfen fiyat tahmininiz yapılırken bekleyiniz" yazısı çıktıktan sonra kaç saniye bekler bir ortalama müşteri, on dakika o yazının çıkmasını beklemez. Hatta iki dakika da beklemez. O nedenle hedefimiz beş saniye. Ama bu "imperfect" ve "unclean" veri ile beş saniyede ancak veri temizlemeleri, ayıklamaları yapabiliyoruz ve ortalamada nokta fiyatından %125 sapmalı, fiyat aralığını da %25 oranında tutturan tahminler yapabiliyoruz 12 çekirdekli iş istasyonunda. (Varolan sistem %5000 sapma ile çalışıyor). Kaotik denilen rüzgar hızı ve yönü tahminlerini aslında hiç de kaotik olmayan, sadece zaman içinde fiyatın artma trendine sahip olduğu basit sistemden daha rahat ve daha az hatalı tahmin edebiliyorum.

Dolayısıyla verinin sayısı, kalitesi kadar önemli değil. Veri tutma sistemi ve işleme sistemi düzeltilmedikten sonra "big data" olur, hatta yakın gelecekte "even bigger data" bile olur onun adı ama karşımızda data çöplüğü oldukça yapılabilecekler hala kısıtlı. Aynı şekilde işleme kapasitesi de yine datanın sayısından önce gelen başka bir özellik. Veri kalitesi ve işleme kapasitesi sorununu düzeltmeden big data ile çılgın attırmak imkansız. Süreçlerin en zayıf halkası zaten veri sayısı değilken veriyi şişmanlatmakla nereye kadar gidilebilir. Araba fiyatı ile ilgili kafadan bir fiyat atsam tuttururum ama algoritmalara hesaplattırana kadar taklalar atıyoruz.

Bence bundan sonra iki kırılım olacak. Her zaman bir basitleştirme, bir de karmaşıklaştırma yolu olur. Bir süre "even bigger"a kadar yolu olacak bu dataların, oradan da big data yerine sistemi temsil eden en az sayıdaki veriyi en doğru şekilde seçen algoritmalara gideceğiz bence. Hatta, neden ben bunu çalışmıyorum.

Ekleme: Hadi kapasite ve veri kalitesi sorunu çözüldü. Ortalıkta hala bir algoritma sorunu var. "No Free Lunch" teoremi diyor ki bir algoritma bir şeyi iyileştirse başka tarafı kötüleştirir; algoritma fakir battaniyesi gibidir, başını örtsen ayağın (ya da kaba etlerin), orayı örtsen başın açıkta kalır. Algoritma işleme yöntemleri de daha iyi işleme yapabilmek için basitten karmaşığa geldi, bir iki parametreli algoritmalardan başlayıp en son veriyi işlemeye başlamadan önce 13 tane parametreyi "tune" etmem gereken bir algoritma ile sessiz kuyularda kimsesiz kaldım. Bu nedenle bir algoritma devrimi de gerekiyor. Koskoca teorem çökertilecek değil ama, basitlik-performans-süre-sonuç kalitesi ölçütleri arasında biraz da bir çılgın kırılma noktasına da ihtiyaç var. Belki bir kırılma noktası minimum sayıda uygun veriyi seçmek yanında bir yol ayrımı ile yeni ve iyi bir algoritma kırılması da olabilir.

Ekleme2: Bir arkadaşım da şu anda Türkiye'nin en çok bilinen, büyük şirketlerinden birinde bir proje yapıyor. Yine bu "big-fat data" kendisine sunuluyor ama şu şart ile birlikte: "Biz şu ve şu yazılımı aldık, o yüzden yöntemin şu ve şu ile sınırlı". Dataya bakıyorsun ve aslında sana "Ben aslında başka bir X yöntemi ile çok süper çözülürüm" diye bağırıyor, bu kadar kab-bak gibi ne yapılacağı net veri yoktur ülkede. Arkadaş da dayanamayarak bir de o X yöntemle çözüp veriyi mutlu ediyor ama adamların yatırımı boşa gitmesin diye dataya parende attırarak, slalom yaptırarak daha dandik bir veri işleme süreci elde edilmek zorunda kalınıyor. Demek ki veriden önce zihniyet de değişmeli.

Ekleme3: Bir de kaç veriden sonrası "big" acaba?

Ekleme4: Trafikçi ben değilim, başka iki arkadaşım. Ama onlar yaparsa, ben mutluluktan uçarım. Mağdur oluyoruz. :)

Adımız anılmış, iki kelam edelim :)

Big Data'yı ilk olarak 1.5 sene kadar önce bir seminerde duydum. Ondan 1-2 ay sonra da CRM alanında kendisiyle haşır neşir oldum. Müşteri değerini hesaplarken kullandığımız 50 tane faktör var ancak big data ile bunu 500 hatta 5.000 yapmak mümkün.

Önemi giderek artacak, bu kesin. Ancak diğer cevaplarda yazıldığı gibi verinin kaydedilmesi, sonrasında analizi ve yorumlanması zaman alacak bir süreç. Bu döngünün hızlanması ise teknoloji ile doğru orantılı olacak.

Modelleme konusunda çalışan bir arkadaşımın en büyük hedefi maç skorunu tahmin modellemesi yaratmaktı. Bir maça ilişkin alabileceği tüm veriyi modellemeye dahil edip maçın skorunu tahmin etmek istiyordu. Ne aşamaya geldi bilmiyorum :)

Big data olayın biraz marketing bullshit tarafı, data analytics diyorlar genelde buna. Daha önceden bilgisayarlarla yapılan analizlerin kapsamı çok dardı. hafıza düşük, yer düşük, işlem gücü düşük, paralel işleme mevzuları daha yeni yeni çıkıyor falan. şimdi sikko üç beş tane sensörle bile inanılmaz veriler toplayabiliyorsun her konuda, o verileri alıp işleyip bir sonuç çıkarınca big data analizi yapmış oluyorsun olay tamamen bu.

Godsparticle'ın anlattığı örnek gibi yani. Mesela 20 milyon kredi kartı kullanıcısının satın alma verileri var elinde. Hangi saatlerde tekel bayiilerinden alışveriş yaptığını tespit edip muhtemel alkol yasağının yaratacağı tepki boyutunu düşünebilirsin, ona göre strateji planlarsın. Ya da ne bileyim alışveriş sitelerinde olan x alan bunu da aldı gibi çok basit cross marketing mevzuları bile big data içerisine giriyor. Ben mesela bir çok marka getirten bir distribütörle çalışıyorm, bizim şirketin CRM'inden toplu veri çekip benim marka ürünleri müşterielr en çok hangi başka markalarla birlikte alıyor gibi anlamlar çıkartıyorum oradan, marketingde işime yarıyor.

Bunun için tabii elindeki verinin doğru olması lazım, en çok vakit alan kısmı bu. Ne yazık ki 20 bin satırlık excel tablosu alınca bu verinin anlamlı olup olmadığını anlamak epey zor, e veri yanlışsa, yaptığın analiz de yanlış olacaktır dolayısıyla. Ama genel olarak doğru oluyor ya. Bilemiyorum çok seviyorum ben data analitik tarafını. En favori bilgi işlem aktivitem. Şakır şakır döküyorum enteresan analizleri milletin ağzı açık kalıyor.

şimdi ben genetik mühendisiyim, yani onca açıklama yapmış arkadaş gibi ne yazılım ne istatistik ne de reklamcılık alanında deneyimliyim. bu sebeple yaptıkları yorumlara a evet doğru metrobüs, o hava sahası yoğunluğu, doğru doğru google glassda kesilen hatun sayısı/tipi olarak bakabiliyorum yalnızca.

big data mevzu, adı böyle anılmıyor olsa da genetik biliminde eskiden beri ihtiyaç duyulan nokta. zaten DNA adı verilen kalıtım materyali başlı başına biyolojik bir big data örneği. bizde temel hedef bu molekülün keşfinden beri, ne demek istediğini anlamak oldu. 2000lerin başında başlatılan human genome project ile dünyadan milyonlarca sayıda insandan DNA (kandan) örneği toplanıp o gruplarda karşılaştıkları varyasyonlarla günümüzde yaşayan insan ırklarını bir tür kategorizasyona almaya, veri tabanı oluşturmaya çalıştılar. ama burada bahsettiğimiz ~30.000 protein kodlayan gen(bi bu kadar da kodlamayan bölge var ki asıl kilit nokta onlar), kromozomlarının yarısında(yarı anneden yarı babadan ya hani) 3 milyar baz var(tam bir temel DNA parçası). karşımızda da milyonlarca insan.
bu sayılar düşününce bilinen depolama sistemlerini zorluyor. çünkü çalışma milyonlarla sınırlı. asıl bilim dünyasının hedeflediği gözden tek bir varyasyonun dahi kaçmamış olması, o zaman da big data denilen mevuz devreye giriyor demek ki.
human genome projectin bu milyonluk kişiyle veri toplaması işi 2008 civarı mı neydi, bitti. burdan artık hangi gen nereyi ne şekilde kodluyor, hangi hastalık hangi genden kaynaklanıyor, bunları bulup işlemeye çalışıyorlar. bunların en büyük getirisiyse kisiye özel tıbbın gelişmesi, gereksiz ya da yanlış ilaç kullanımının önüne geçilmesi, ilacı bulunmamış hastalıkların tedavisi, organ nakillerine gerek duyulmaksızın kişinin kendi hücrelerinden lab. ortamında organ üretilebilmesi filan olacak.. ki yanlış hatırlamıyorsam sene 2011 civarı olacak, tamamen insan elinden çıkma, eldeki dataları kafalarına göre sentetik birleştirip onu da yine insan eliyle DNA bazlarını seçe yerleştire ilk %100 sentetik hücre genomu oluşturulup bir hücre yapılmış ve yaşaması sağlandı. bildiğin gözü mavi olsun (attgacgasg), kolu üç tane olsun (astgsatsatgsat), kuyruk koyalım(gastgsatgast), uçsun(asgtsagats) yöntemiyle yaptılar[a:adenin, t:timin, s:sitozin, g:guanin].
şimdi buraya kadar her şey harika. aynı ilk buhar makinesinin üretimi, radyoaktivitenin keşfi ve kullanılabilirliği gibi..
herkes hakkında elde edilen ve depolanan onlarca bilginin yalnızca insanlık yararına kullanılacağı basit tabirle naiflik.

daha hızlı ulaşımı hedeflerken daha uzun menzilli silahlar, daha güçlü enerji sistemleri hedeflerken kitlesel katliam silahları yaptık. her şeyi geçtim bu silahların üretimi uzun dönemlerin çabası ve onlarca parayla yapılıyor hep sınırlı sayıda. biyolojik yaşayan bir organizmayla yola çıktığınızda onun kendini bölüp çoğaltıp kontrolü ele almasına nasıl engel olacaksınız merak ediyorum. bu alana yabancı olanlar için şöyle örneklendireyim: elimizde yalnızca sarı ırkı etkileyebilecek silah oluşturabilecek teknoloji var. ama bunun radyoaktivite vb bir etkenle bir süre sonra mutasyon geçirip beyazları ve siyahları da asla etkilemeyeceğini garantileye bileceğimiz hiç bir yol yok.

toparlayacak olursam,
big data devriminin önüne geçilmesi mümkün değil ve harika sonuçlar yaratacak, gelişmelere yol açacak. insan ömrü yaşlanmayı durdurup ölümsüzlüğe kafa tutacak. bilinen tüm hastalıklara tedavi bulunup, mutfağımızda kendi organlarımızı 3 saatlik bir prosedürle üretebileceğiz. kızımız mavi gözlü ince belli, erkeklerimiz daha yapılı ve yaraları çabuk iyileşir olacak. ama yeni hastalıklar çıkacak. ama kısırlık ortadan kalktığında doğal seçilimi bozduğumuz için yeni nesil hep en iyi özelliklere sahip olan değil hep babası zengin olan ama geri zekalı, ama kalıtsal hastalıklı olacak. yemeklerimiz çürümeyecek ama onlardan aldığımız kaloriler de bizden asla gitmeyecek. bu defa da liposuction yaptırıp göbekteki tüm yağ hücrelerini çekince göz altı torbalarımız, kulağımızın arkası ve el bileklerimizde yağ birikecek.
ben kıyamet denilen kavramın aniden gelecek dev depremlerle dünyanın parçalanması değil elimizdeki pimi çekilmiş harika teknoloji bombalarımızla kendi uygarlığımızı yok etmemiz olduğunu düşünüyorum. big data da henüz laboratuvarda cam ardında hayranlıkla seyrettiğimiz yeni bebeğimiz.

Özel hayatın gizliliği ihlal edilmediği, kişiler fişlenmediği ve bilgiler makul bir süreyle saklandığı sürece alışkanlıklarımız hakkında bilgi toplanmasını, toplumsal ve kişisel ihtiyaçlarımızın ideal biçimde karşılanmasını sağlama imkanı yaratması bakımından gayet faydalı buluyorum. Çok da ilginç buluyorum data analizlerini.

Valla bu konuda bilgim yok dostum ya, bilmediğim konuda atıp tutmayım.

@divit senden, kallavi bi cevap bekliyodum zaten. o dediğini Türkiye'de yapacak adam vardır. Türkiye'nin beyin gücünü yabana atma. Nörddür, nikotinmandır, sallamıyodur, o ayrı.

''ben hiç böyle yakaladığımız bişey görmedim etraftan da duymadım'' diyosun ama bu iş henüz emekleme dönemde. bundan sonraki 10-20 senenin, big data açısından neler getirebileceğini tahmin bile edemiyor olabiliriz.

@salihdt big data'yı CRM'e indirgemek ne derece hakkâniyetli olur emin değilim. gazetedeki yazıyı henüz okuyamadım ama mutlaka okuycam. çok teşekkür ederim cevap yazdığınız ve katkılarınız için.

@aychovsky, gene yapmışın yapacağını ve tozu dumana katmışın. yazdıklarını görebilmek içün tozun inmesini bekledim, annayabilmek içün de tekrar tekrar okumam gerekti. yannız, sana bişiy diyim mi? ben temiz verinin kıymetini bi amarigalıdan öğrendiydim, amarigaya gelmeden çok önceleri... bilmem kaç bin satırlık veriyi tek tek inceleyip, manuel olarak temizlemekten, gözleri kan çanağına döndüydü. içimden, ''bu herif sapık lan!'' diye geçirdiydim. sonradan buralarda, data cleaning, data reconciliation, data cleansing işlerine bulaşıp işin boyutlarına ve ulaştığı noktalara bi nebze olsun âşinâ hâle gelince, adama derin saygı duydum tabii.
bi zamannar bi motelde kaldıydım. kaavaltı mönüsünde portakal suyuna baktım, iki boyu vardı portakal suyunun: big, really big! really big olan, bebeykene sahilde kumdan kale yaptığımız kovalardan bile büyüktü. sen even bigger data diyince onu hatılladım. sana bişiy diyim mi? yakında, really big data diye bi laf ortaya çıkabilir, senin de öngördüğün gibi... cosmicstring hocamız, ''doğadan alınan veriler süzülmeden, en ince ayrıntısına kadar ele alınabilirse gözden kaçan pek çok şey bulunabilir'' yazmış. hemen aklıma, 17 Ağustos depreminden sonra popülerliği tavan yapan depremci hocalardan öğrendiğim ''mikroçıtırtı'' lafı geldi bu noktada. düşünsene qız, mikroçıtırtıları kaydedip biriktiriyosun ve sonradan analiz edip anlamlandırıyosun. Azerbaycanlıların mı, İranlıların mı ne, buna benzer bi çalışması vardı. Radon gazı salınımındaki değişikliği mi ne ölçüyolardı. Yukarıda, big data'yı CRM'e indirgemek ne derece hakkâniyetli olur dememin sebebi bu. Osman Pamukoğlu'nun bi sözü var: Siz savaşla ilgilenmeyebilirsiniz ama savaş sizinle ilgilenir. Ben bu sözü, big data'ya uyarlamak istiyorum. (basond hocam, aslında bu söz sana!). Siz big data ile ilgilenmeyebilirsiniz ama, big data sizinle ilgilenir. verinin temizliği konusuna dair şunu da yazmak istiyorum: insülin direnci yazımda aynı dertten muzdarip olduğumu şöyle dile getirmiştim:

**
hay allah, hic bi seyi yoktu, niye diyabet olduysa diyoruz sonra. hay allah 38 yasinda kalb krizi mi olurmus diyoruz. bunlar ne haberlere yansiyor, ne istatistiklere.

gidin bakin ölüm sebeplerine: kac tane kardiyopulmoner yetmezlik goreceksiniz?

bi akilli da cikip demez ki o anli sanli doktorlarimiza, gardaşım kardiyopulmoner yetmezlik diye ölüm sebebi mi olur? bu hasta neden öldü? asil sebep ne?
arastirip baksan, trafik kazasi, kanser, diyabet komplikasyonlari, sigaraya bagli koah, sigaraya ve sacma sapan bi hayat tarzina bagli aterosklerotik kalb hastaligi cikar altindan.

ama oraya kardiyopulmoner yetmezlik yazan bilincsiz ve egitimsiz doktorlar yuzunden, istatistikler sikilip atiliyo. rakam yok lan elimizde!!!

olcmedigin seyi kontrol edemezsin olm!!!

hay sikeyim ben boyle isi yaaa!!!!!
**

demem o ki, verin kadar konuş! ya da verinin temizliği kadar konuş! kaç veriden sonrası big acaba demişsin de, petabayt, zotabayt, zottiribayt birimleriyle ölçülenler bigdir heralda.

bu noktada, kafama zıçayım! 2006 ya da 2007 senesinde, New York Times'da okuduğum bi haberi kesip saklamadığım için... Deyecahsın ki neye? Harbiden, neye? Haber şuydu: Çinli (başka nereli olacağıdı ki zaten?) bi matematik profesörü, bi algoritma geliştirmiş. Heralda bi miktar big data kullanmıştır. Bu algoritmayı kullanarak, Wall Street'ten 1 milyar (evet milyar) dolar kaldırmış, matematike burun kıvırıp bok atannara kapak mahiyetinde! Öte yandan modern Nostradamus (ulan şu herifin adını da bi ezberleyemedim gitti bea! Çok tersime gidiyo adı. Gugıllamaya da üşendim şindi. NYU'da bildiğin hoca. Ama bildiğin hocalara hiç benzemiyo. Modellemeleri (bu modelleme lafına da ayrı bi hastayım!) ile dünyanın siyasi geleceğini tahmin ediyo. Düşün yani, CIA, adama proce ısmallıyo! Şunu şunu bi modelle hoca efendi! diyo. Hoca efendi o esnada kaç dolar kaldırıyo bilemiyorukh tabe. Procenin muhtevasını sormamız mümkin değil takdir edersin ki...

@roket adam senden de kallavi bi cevap bekliyodum ve beni yanıltmadın. teşekkür ederim. bu konuda dedenin fikrini de merak ediyorum ben asıl. ona bi özetlesen şu yaptığını da, ne düşündüğünü bi öğrensek!

@şubulububulu aplam! eline sağlık! big data'nın feriştahının sizin elinizde olduğunu bildiğimden kelli, sana yaldızlı ve beş yıldızlı dâvetiye çıkardıydım. bizi kırmayıp geldiğin içün müteşekkiriz! (bkz: george church) delisinden bahsettim miydi ben sana? Allah bilir jemjum görmüştür ya da gendinnen tanışmıştır bile! sizin alan HGP'nin açtığı devirden sonra üstel bir hızla devinecek gibi duruyo. beni en çok helecanlandıran alan diyebilirim. başlarda, meaaahhh, dağ fare doğurdu! denebilecek gelişeMEmeler yaşansa bile, asıl kırılımları, açılımları sizin tayfadan bekliyom. işalla görürüz o günneri!

@m e l t e m hanımcım, özel hayatın gizliliği filan hikâye! kimsenin hiçbişeysi gizli kalmıycak. belki şu anda bile gizli diil. hatta bilgiler ebediyen bile saklanabilir. muhtemelen biliyosunuzdur, ABD Kongre Kütüphanesi twit biriktiriyo. Bundan 50 sene sonra, araştırmacının biri 28 Mayıs 2013'ten itibaren Türkiye'de atılan twitlerin analizini yapıp oradan bir sonuç çıkarmak isteyebilir mesela. Ya da daha yeni bir tarihte gerçekleşen twit savaşlarının. Öte yandan, dünyadaki telefon ve email trafiki de, bi yerlerde birikiyo. Feysin elinde önemli veri var. Şimdi vatsaptan da gelecek önemli bi miktar. Gugıl, gugıllanan kelimelerin lokalizasyon tayinini yaparak, doğru grip salgını tahminleri yapmış. Eminim çok daha başka şeyler yapmıştır, yapıyodur ve yapacaktır.

aychovsky bana bu mini konferans için teşekkür etti, sağolsun. elimize gugıl geçince, ille de sikiş sokuş mevzularını mı gugıllıycaz? ya da elimize duyuru geçince ille de ''bi çocuk var, tatlı bişiy...'' diye başlıyan duyurular mı okuycaz? bunnardan da koyalım ara sıcak olarak. herkeş eteğindeki taşı döksün, olma mı?

hepinize, vakit ayırıp geldiğiniz ve emek verdiğiniz içün ayrı ayrı teşekkür eder, bi dahaki mini konferansımızda buluşuncaya dek, yanaklarınızdan makas alırım.

herkese "sen" bana niye hanımcım ya, 50 yaşında mıyım ben? özel hayatın gizliliği ile kastedilen her türlü gizlilik değil yalnız, kişi zaten bilgilerinin toplanıp paylaşılmasına dair söz. onaylıyor çoğu zaman.

cosmicstring hocamdan okkalı bi ef-ferim aldım olm! ben bu gaznan var ya, şindi gider işyerindeki Hintli avratlardan ikisini donumda sallar duvara vurarım! (O değil de, Çinni avratlardan biri demin mutfakta geğirdi la! Çok doğal geğirdi yannız! Hakkını teslim etmem lâzım.)

m e l t e m cim, senin taptaze bi kır çiçeği olduğunu hepimiz biliyoz. hani işyerinde Director of Compliance'ı görünce ''Saygılar efenim, he heh!'' diye yılışırsın ya, işte o hesap, ben de mesafeyi koriyim istemiştim sennen, 'fikri mülkiyetçi filan amma gene de avukat olm, hürmette kusur etme de sakata gelmeyelim' filan gibilerden, mesafeyi korurkene de sonuna bi cım koyiyim samimiyet maksatlı didiydim ama, çok haklısın, altın günnerinde konuşan aplalara benzemişsim! özürlerden özür beğen! yannız sana bişiy diycem, geyik çevirmeyi 30 yaş altının tekeline alma istersen...

comptrol abim hoşgelmiş! hele şükür! boşver siyaset yazmayı abim bea! sana bu çok daha fazla yakışıyo. yazacam soğna. şindi işim var biraz...

@compadrito vur dedik öldürdün.

m e l t e m, özürlerden bi tane daha beğen(iniz) o vakit! maymun oldum valla!

comptrol hocam, sen neymişsin de haberimiz yokmuş valla! Darısı 3 milyon dolar ödüllü yarışmalara işalla!
Cem Boyner'in annattığı bi hikâyeyi hatıllıyom: Müşterilere doğum günü tebriği mi ne postalıyolar Beymen'den ya da Çarşı'dan. Adamın birinin karısı görüyo tebriği ve merak ediyo. Halbuki Beymen'den alınma bi mevzu yok evde. Meğer herif metres'ine çamaşır almış sevgililer gününde. (O aradaki bağlantı nası kuruluyo, olay nası su yüzüne çıkıyo kısmını unuttum, uydurmiyim şindi). O olaydan sonra, Boyner grubu bu uygulamadan vazgeçmiş galiba. Hikâyeyi bana Cem Boyner annatmadı tabe, kastede okudum, he heh... (biz ne diyoduk, nerden geldik bu don mevzuuna ya?)

45/1700 demek % 2.6'lık dilim demek. Oldukça iyi bir başarı. tebrik ettim.

Meğer "Big Data"dan "Deep Data"ya da bir gidiş varmış. İçimizde bizden içerü bir biz varmış, onu keşfe gidiyormuşuz
www.huffingtonpost.com

Bugün gelen bir konferans davetinde gördüm Deep Data'yı, henüz ne olduğunu ben de bu kadar biliyorum.

Bir de "Really Big" ya da "Even bigger" olanı değil de, "Huge Data" çıkmış.
www.iaria.org

Gold'dan samsung'un bir modelini aldım 80 ekran 1000 tl gayet iyi fiyatına göre

800 liraya 2. el 200 hz 102 ekran satıyorum ben, evdeki televizyon boşa çıktı da. İstanbul Gaziosmanpaşa.

Bende kedin ezildi sandım çok üzüldüm,
Kaçmış geri döneceğini düşünüyorum ama kedini bilmeden yorumda yapmiyim şimdi, üzüldüm valla korkmuştur hayvan şimdi karanlıkta arasanda bulamazsın,
yarın tekrar bak derim etrafa sevdiği yiyeceklerden falan koy etrafa,
arabasına zarar verdiysen o ettiğin küfürlerdeki kadar haksızsın.

Arabaya yaptigini soyledigin seylerde ciddi misin? Oralarda kamera var ve sanirim ilerde eglenceli gunler seni bekliyor. Dag basi mi burasi?

Kediye uzuldum eyvallah da neyse ya

ahahahaha lan insan kedisi korkup kaçtı diye son model arabanın aynalarını kırıp arabayı çizer mi? vay amk.

milletin arabasının dikiz aynalarını kırıp dökmek, bir güzel çizmek neden yaşanıyorsa bu da o sebepten yaşanıyor; aynı salak salak şeyler işte napıcan.

@brkylmz İşte onu diyorum, dağ başı mı? Kaldırımın yarısına kadar çıktı o hızla. O hayvan ezilseydi kafasını keser arabaya ayna süsü diye takardım o piçin.

Ama haksızım biliyorum da çok sinirliyim abi hala snirliyim.

bi yandan sizdeki kedi sevgisini takdir ettim. öte yandan yarış yaparken kaldırıma çıkan aracın altında kalarak ölen çocukların anne babaları için üzüldüm. siz korkan ve kaçan kediniz için bu hâle geliyosanız, onlara ne oluyordur kim bilir? Allah kimsenin başına vermesin.

öyle takip eden kedileri ben de çok severim. bende de vardı o modelden bi tane. herifin biri sapanla öldürdü.

oralarda dolaşmaya devam edin. bulamazsanız eve gelme ihtimali çok yüksek. dünya rekoru 1500 mil. boğaz köprüsü yokken, kıta değiştiren kedi duydum. evine dönmek için kıta değiştiren!

kedi hala kayıp

trafik mühendisliğinde 7 sene harcadım ben hala bu soruya cevap bulamadım. bilen varsa başlığı takipteyim.

Tamamdır kedi geldi.

gözün aydın, sevindim,
bence şimdi git araba sahibini bul hasarı ben verdim de.

burdaki karakol beni tanıyor zaten aradılar dün, şikayetçi olmus herif ve aynen kamera kayıtlarından cıkarmışlar. şube amiri de aradı böyle böyle nabtın niye yaptın falan dedi anlattım durumu, zararını karşılarım çeksin şikayetini dedim çözdük o olayı.

Ohh! Şükür!

internet paketi yapma. salsa kursuna başla.

Telefonundan appleri sil. Bİlgisayara da Rescuetime yükle. Her hafta rapor yolluyor. Ne kadar kalmışsın görüyor ve kendinden tiksiniyotsun.

evde otururken coldturkey isimli programı kullandım, gün içinde belli saatlerde erişimimi engelledim bilgisayardan. Ayarladığınız haftalık takvim bitene kadar programı normal yollardan silemiyor ya da kapatamıyorsunuz. başarılı. tek sıkıntısı sayfalarda fb twitter paylaş logolarının olduğu yerde hata verme kutucuğu çıkıyor.

bir de stayfocusd adlı chrome uygulaması var.

atmosferik yarrak metal değil miydi o? grungle ile post-swing jazz evliliği?

Gayet biliyorum ben hatta dinliyorum.

internet ortamında var tabii ki dinleyenler az da olsa ama çevremde sürekli bana müzik muhabbeti yapan adamlar var yok palve sunu biliyon mu super grup bunu biliyon mu adamlar akıyor falan ben de ne diyem he he diyip sonunda bi de pos var sen de onu biliyon mu diyom tık yok duyulmamış bile hayır eleştirmiyorum da niye yani

ben dinliyorum hatta hastasıyım, kızsan tanışabiliriz erkeksen kalsın.

edit: bilinmemesi daha iyi boşver, mainstream olmadı hiçbir zaman ondan o kadar bilinmiyor.

Baldurla tanistirirsin bir yil sonra :)

Gercekten istisnai bir kisiymis sasirdim valla hele zorla dinletilmemis olmasina benim de bir arkadasimin kiz kardesi var boyle acayip deneysel seyler falan dinliyor ilkokuldayken zorla pink floyd dinletiyordu falan ama sonucta zorla

dinleniyor ya. prog rock/metal'e bulasmis birinin bilmeme ihtimali cok zor bence.

ben yıllardır biliyorum. tarzı bana uymadığı için dinlemiyorum ama biliyorum.

ergenken dinlerdim hatta ergen bile değilken.

35 yaşıma geldim hala dinlerim arada, konserine bile gitmişliğim vardır çok şükür.

diskografisi var ama dinlemiyorum, kayitlara gecsin.

kahtalı mıçe de aynı şekilde

komplo teorisine gerek yok bence, tesadüf olmuş. Bunun dışında apartmandakilerle aranız iyiyse kulis yapın ve bu adamlardan apartmanca şikayetçi olun.

Tesadüf bence. Esnaf kafası öyle naif planlara çalışmaz, gelir lastiğini keserler not mot da bırakmazlar, bi bok da yapamazsın karşılık olarak. Gerçekten o kadın çizmiş diye düşünüyorum.

tesadüftür bence kadın bırakmış not, adamların günahını almayın.

apartmanla aramız iyi. yani daha doğrusu kötü değil, öyle can ciğer görüştüğüm adamlar yok, merhaba nasılsınız o kadar. ama adamı şikayet etmek için koordine olmaya gelince kimsenin çıt çıkaracağını sanmıyorum. öyle mıy mıy bi apartman. 2007'de ankara'da sular azaldığında bizim oraya hiç su çıkmaz oldu. kiracı halimle uğraştım didindim aski'den adam getirtip yolu kazdırdım falan. ev sahiplerine depo yapılması konusunda kulis yaptım da takan olmadı. sonra yan komşu sağolsun el attı da bi depo yapıldı. o da taşındı gitti zaten. öyle apartman problemleriyle pek ilgilenen yardımsever tipler değiller. kimse arkamda durmaz. aban dokunmayan yılan bin yaşasın hesabı.

İyi niyet olmasa kadın not falan bırakmazdı. Sen de hasarı cebinden / kaskondan öderdin.

kesinlikle tesadüf ve bence çok şanslısınız.
esnaf adam kolay kolay öyle şey yapmaz, kafası bozulur da gözünü karartıp yaparsa da daha pislik bişeyler yapar not falan da bırakmaz
mesela plakalarınızı söker çölde su arar gibi plaka ararsınız, keşke arabayı çalsalardı amk dersiniz.

ayrıca adam dükkanın önü açık kalsın isterken "dallama" oluyor ama sen çoluğumuz var çocuğumuz var çocuğumuz var bizim hepimizin çocuğu var deyince herşey mübah oluyor?
binanıza ait otopark olmasına rağmen dükkan önüne park ediyorsanız ayıp ediyorsunuz. o adam orada ekmek peşinde, dükkanın girişini yük inme binme işlemini engellemeseniz bile cephesini kapatıyorsunuz ve inanın bu çok önemli.
arabanız otoparkta kalsa zarar görmezsiniz hatta bu tip kazaların yaşanma olasılığı da düşer ama arabayı dükkanın önüne koyduğunuzda adamın işi etkilenir.

çoluk çocuk yük varsa apartmanın önüne indirirsiniz siz otoparka inemiyorsanız eşiniz arabayı alır gelir çocuğunuzu/yükünüzü koyar devam edersiniz hiç de öyle "buraya koymazsam ölürüm" gibi bir durum yok.

valla dükkancı yerinde olsam polisi arar o arabaları çektiririm
gerçi zaten çektiriyorum, iyi ki aynı binada değiliz.

anlattığınıza göre kafamda canladırdım, yeni kiracılar olsa umrunda olmazdı. üstülek dediği gibi yeni taşınma sırasında başka bir yerden tuttukları kamyon gelecekse kamyoncunun hiç umurunda olmazdı..

kamerası olan o bölgeyi gören bir yer dükkan yok mudur?

birde kaportada sürten cismin boyası kalmış gibi. belki ipucu verebilir.

dükkan önü dediğim yer kamuya ait bir yol. adamın dükkanının kapısını engelleyecek şekilde koyuyor değilim. oradan çekilirse onun adı araba çekmek değil, hırsızlık olur. zira orası adama ait bir alan olmadığı gibi, apartmana ait bir alan bile değil. sokak. dikkat ederseniz orası apartmanın yeri de demiyorum, kamuya ait park yasak olmayan bir yol kenarı diyorum. sıçarım onun manzarasına. o önce gelirse o park eder, ben gelirsem ben park ederim. otopark var diye kullanmak zorunda değilim. otopark da zaten kimisinin 2 araba sahibi olduğu 14 dairelik apartmanda 5 arabalık bir otopark. kaldı ki çoğu zaman evin önünde de park yeri bulamıyorum, park edenler farklı apartmanlardan da olabiliyor, kimseye de "ibnelere bak apartmanımızın önüne park etmişler" demiyorum. gidip paşa paşa ya otoparka koyuyorum, ya uzağa park ediyorum. çünkü orası herkese açık ve park yasağı olmayan bir yer. adam dükkanının önü açık kalsın diye kamuya ait yola araba park ettirmiyorsa bunun adı pek tabii ki dallamalık olur. ben kimsenin hakkına engel olmadan ve yasaları çiğnemeden neresi kolayıma geliyorsa oraya araba park etmekte özgürüm. buna da kimse karışamaz. eğer işlerini etkileyecek kadar dükkanının önü kapanıyorsa, yan taraftaki kargocu gibi belediyeye başvurur, yol kenarını ve kaldırımı da kiralar, kaldırımı ona uygun araba çıkabilir şekilde yaptırır, önüne de isterse dikenli tel bile gerer. ona da kimse karışamaz, çünkü artık oranın da sahibidir. ama kamuya ait yol işini engelliyorsa siktirsin gitsin kamuya ait olmayan, kendine ait olan bahçeli bir yer tutsun. kamuya ait yola da karışmasın.

azıcık şehirde yaşamayı, komşuluğu, ortak alanları birlikte kullanmayı falan öğrenmek lazım.

aynı binada bahsettiğim yerden arabamı çektirirseniz, ya polis çekmez "ben buradan niye araba çekeyim" diye, ya da hadi bi şekilde çektirttiniz diyelim, araba hırsızlığı nedeniyle savcının karşısına çıkarsınız. o yüzden benim apartmanımın önünde kalkışmayın o işe.

edit: bu arada üşenmedim ölçtüm, dükkanın kapısı ile arabayı park ettiğimiz yer arasında, yani adamın "önü" dediği yer ile dükkan arasında tam 12 (on iki) metre var.

şurdan 3 aşağı 5 yukarı fiyatlara göz gezdirebilirsin : www.carrefouruae.com

computer plaza'daki spotçularda da burdan 3-5 daha ucuzuna alabilir arkadaşın.

Elektronik falan alınmaz. Gitsin çikolatalı hurma alsın. İnanılmaz güzel. Emin ol daha mutlu olursun.

ikisinde de benzinciyle ortaklık anlaşması yapmak durumunda kalıyorsun..5 arkadaşımın 4 u sattı araclarını yakıt ekonomisizliği yuzunden..
illa alicam dersen genişlik açısından a3.

Dizel fluence derim

116. A3 iyicene golf ayarında bi alet ya.

116. somut argümanlarım yok ama.

mercedes a 1.5 derim ben.

bazı arkadaşlar kızacak ama cinsiyet önemli yahu a3 erkek arbasıyken 1 serisi değil(sedan hariç). a3 güzel arabadır, fakat audi bmw mercedesten çıkıp opel astra'ya yönelebilirsin çok güzel modelleri var.

Ben de ikisi arasında kalmış bir adam olarak baya bir araştırdım. Bahsettiğiniz model aralığında a3 daha iyi. Ama yeni 1.16 lar fiyat performans olarak çok daha geliştirmiş kendini. Bir de a3 alırken 1.4 tfsi aldığınızda sıralı sistem tüp de taktıramıyorsunuz ve gerçekten yakıt sorunu yaşarsınız. 1.6 motor alıp tüp taktırmak çok daha mantıklı. 1.16 da ise böyle bir sorun yok.

2006-2008 arasi ise a3 diyorum. neden?

bana gore a3'un en guzel oldugu kasa 2006-2008 kasasi. a3 oturmus bir araba. kronik sorunlari vs yok. zaman icinde olgunlasmis, belirli bir handikapi olmayan bir araba. alirsin 10 yil kullanirsin hicbisi olmaz. 1serisi 2005 yilinda cikti. ilk kasa oldugu icin sorunlari vardi. en basitinden yakit olarak aglatir. a3'te ise yakit acisindan sorun yasamazsin. dizel alacaksan zaten soylemeye gerek yok, tdi motoru var yakiti adeta kokluyor. eger benzinli 1.6 alacaksan, normalde biraz fazla yakar. ama lpg ile en iyi anlasan motordur. tup taktirirsan dizel adar az yakar. sorun cikarmaz, performansi da dusmez. eger otomatigini dusunuyorsan dsg sanziman mevcut. o da kendini ispatlamis bir teknoloji.

dusuk kilometrede temiz, 2.0tdi dsg sportback a3 bulabilirsen, 10 yil kullanirsin.

a3'un dezavantaji dusuk kilometrede bulman zor olur. az yakan ve guzel araba oldugu icin, alan adam km'lerce yol yapar.
1 serisi arkadan itisli oldugu icin surmesi daha zevkli olur.

Bmw cunku arkada itis

Mehdilik annemde. Her olaya der ben bunu gördüm diye.

bobregi satip ilk yari 0 ikinci yari 1 oynadim.

muneccimsen kazandim, muneccim degilsen yandik.

aklıma bu geldi, 16 yaşındayız o zamanlar...

fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net


eupen 78' 81' dedim,

scontent-a-vie.xx.fbcdn.net

hehehe

@pescador

sırtımda bende var kanka, ordan kurtarmaz mı?

Vallaha mi? Nasil yani, ruyanda mi goruyorsun? (halusinasyonlar seklinde goruyorsan vah kardesime :) )

eğer öyleyse geçimini bahisten sağla hatta 1 kez oynaman bile yeter :D

Son 10 dakikaya 3 lira bastım, çıkmazsa iki elim yakanda

değilmişsin kanka. gol geldi :)

süreyi tersten görmüşşsün

RAM 512 MB
Ekran Kartı 256 MB
HDD (Sabit Disk) 40 GB

bedava verseler kullanmam. sinir hastasi olmak istemem yani :)
baska yorumum yok hakim bey.

abi inanılmaz eski bunlar. powerpc olanla video bile izleyemezsin nette, flash bile çıkmıyor o aletlere artık. pentium d de nuh nebiden kalma bi işlemci. çıldırırsın, sakın alma.

Eğer bir led/lcd tvniz varsa bu ya da benzeri bir ürün alıp, klavye-fare desteği ile kullanmak bile işinizi görecektir. Eğer matlab filan değil de sadece dizi/film/internet kullanmak istiyorsanız
www.hepsiburada.com

www.ebay.com

İkisi de çok eski aletler. PowerPC almanın hiç anlamı yok. Intel olmalı. PowerPC için uygulama falan da bulamazsın. Tamamen başka aletler olarak düşün.

benim telefondan daha dandik bu aletler.

not: 1100 kullanıyorum.

yanlış hatırlamıyorsam lubuntunun powerpcler için özel sürümleri var. belki lubuntu ile az çok işe yarayan bir alet haline gelebilir. flash desteği vs.

Eski jenerasyon iMac'ler hala iyi calisirlar. Internette gezinebilir, uygun surumleriyle programlari kullanabilir, o yillarda cikmis Mac oyunlarini sorunsuz oynatabilirsiniz.

Fakat buradaki fiyat cok fahis zira g3'leri g4'leri g5'leri ebay'de 5-10 dolara(ciddiyim) falan bulabilirsiniz. Evde yer olunca ben de alicam, ileride muzeye bagislarim.

www.youtube.com

Eğer şansına güveniyorsan, garantiyle işim yok diyorsan. İstanbul Bilişim ve sahibinden.com'da Amerikadan bavulda gelen macbook'lar.

apple store'dan öğrenci indirimi

forum.donanimhaber.com

zombi +1
en iyi fiyat amerikadan getirtmek veya getirilen bi urunu garantisiz almak
cunku fiyat konusunda garip bi durumu var appleların
2000$lık alet avrupaya girer girmez 2000€ oluyo ve tlye cevrilince ucuyo

Apple store öğrenci indirimi +1. Eskiden çok fark vardı ama şu an gayet uygun.

yurtdışından almak en iyisi.

etkilenme seviyesi %60'larda seyrettiyse, evet ilk buluşmada öpmen gerekecektir.

%100 ile tavana vurdurduysan istersen 35. buluşmada öp, kadın yanında olur senin büyük bir mallık yapmadıkça.

ilk geceden sevişmek en güzeli bence, süper güven duygusu oluşuyor iki tarafta da. gerisi fıs, uğraş babam uğraş.

ikinci seçenekte -en azından elini bile tutmadığın kadın- kendini reddedilmiş/beğenilmemiş hissedebilir. bence ondan o geriye çekişler.

İlkinde yapışacan.

ilkinde deep anal yaparım ben genelde, ne kadar haşin bir erkek olduğumu anlamalı

oraletmi içiyorsun lan, hüpletmek ne

akşam yemeği ne lan?

saat tam 8'de evinin önünden elinde bir demet çiçekle de alıyor musun kızı?

benden sana tavsiye: hollywood sana ne yap diyorsa tersini yap.

Holivud falan yok abi, öyle romantik bi ortam düşünmeyin ahahhahaha. Aklınızda canlansın diye öyle yazdım. Yani NİYETİNE GİRİP DE BULUŞTUĞUN ZAMANLAR diyerek halka indirebilirim bu söylemi :)

ilk buluşmada sevişemediğim hatunla ikinci buluşma istemem için hatunu çok çok beğenmiş olmam lazım ya da cidden ilk buluşmanın çok kısıtlı bir zamanda geçmiş olması lazım.

We are the ass hair of the malum kişi

0

2 veya 3 tane yenir de o peynirler çok leş ya, bence yenmemeli, ne olduğu belirsiz şeylerden yapılıyor.

1.5

10-15

yarım simit 2 karper

2 pinar beyaz

sanırım x-1/5 benimki ama işçi ve havuz problemlerinin formülünü hatırladığım anda daha net bir cevap vereceğim.

2

normalde 0, 2 yilda bir defa canim ceker duruma göre, kac karper daireye tamamlaniyorsa o kadari biter. hatta bir ara bunun böyle ufak yogurt gibi olani vardi galiba, 100 gramlik falan o da bitebilir.

ama ayda yilda 1.

O peynirleri yapan bilindik markalardan biri bir akrabamın. O peynir de tüketilememiş, asitlenmiş, kalmış, çürümüş, pörsümüş peynirlerden yapılıyor :)

O yüzden "0"

en az 2

2

karper sevmem o yuzden 0. yok su beyaz krem peynirde olur diyorsan 1-2

1.5 rahat yetiyo da o yarım yalan olmasın diye son lokmalar bol peynirli oluyo

0. son 10 senede 1 kere yedim hatta o da bu hafta içinde denk geldi. 1 tane yetti işte öylesine. sevmiyorum ben de.

karper nedir lo o.O çay içerim ben, aslında çay da içmem simit de yemem fukara edebiyatı yapayım dedim ^-^

0 kaeper sevmem

0

:0

3 Yeter.

simitin sadece susamlarını seven biri olarak ben 1 / 6 simitle filan 1 karper.

www.hel-looks.com (Kadın erkek karışık)

lookbook.nu

agaliti öyle siteler takip etme çünkü alamadığın sürece bir manası yok. Onun yerine trde olan markaların kataloglarını topluyorum ben. Sallıyorum git Polo'nun kataloğunu al, onlar epey fikir veriyor, beğenirsen gidip şak diye de alabiliyorsun.

o tarz sitelerde genelde kısa paçalı falan tipitip hipster modelleri oluyor. bırak türkiye'yi amerika'da bile normal insanın giyeceği şeyler değil.
roketadam'ın dediği çok daha mantıklı.

Bilmiyorduysaniz belki diye söyleyeyim dedim, silinen mesajlari dilerseniz ayarlardan ayarlayip mail olarak alabiliyorsunuz.

abi aynen mesajların silinmesi çok kötü olay ya. hani 3-5 aydan eskileri silersin oke de, 1 ay çok düşük bi limit yahu.

boşver ya. napçanız mesajları :)

Yaa Wide biliyoruz şimdi, kaç kullanıcı vardır 3000'den fazla cevabı olan, ne kadar tutar mesajlar, ne kadar yük çıkarır yani :) Sanmıyorum öyle kritik bir fark yaratacağını.

5 bin olsun bence :p şaka şaka olmasın. böyle ayrıcalıkları sevmiyorum.

arena-tr var, ilgilenirseniz yollayabilirim. Seedbox'ınızı bölüşmek isterseniz de tekliflere sonuna kadar açığım. 70 kb/sn ile olmuyor bu işler pek :)

vps lerde seed yaparsanız sıkıntı yaşamayın sonra?
sınırsız trafik mi var? kullanım şartlarını okuyun derim genelde yasak.
arena da falan seed yapmayın elbette. :)

VPS'lerde Torrent sıkıntı yaratabilir, provider ınla bir konuş ya da bak dökümanlara öyle gir bu işe derim.

Digital Ocean'dan kiralamıştım. İllegal torrent yasak diyorlar. Legal torrent için kullanayım bari sevabına seed edeyim yasal bir şeyler... Teşekkürler.

3G üzerinden alacak muhtemelen.

Haberi okuyamadim ama metrobuste wifi denk gelmisti bana catir catir da kullanmistim. Kapinin orada yaziyordu bu metrobuste ucretsiz wifi var diye.

Biz zaten günlerdir opendns kullanmıyoruz, ip banlandığı için dnsler kullanılmıyor, vpn kullanıyoruz. Biraz geç oldu yani uyarınız.

sakinleşin diye bekledim.

isterse opendns başbakanın evine özel hat bağlasın 7/24 log postalasın. o verilerden hiçbir şey elde edemez. önce dns neymiş ne değilmiş onu öğren yani.

hastayım şöyle daha neyin ne olduğunu bilmeden her şeyi çözdüm havasında teori kasanlara.

Süper komplo teorileri üretmekte üstümüze yok. DNS denen olay yalnızca şu işe yarıyor: ağ dünyasında her bilgisayarın bir numarası (IP adresi) var. Mesela ekşisözlüğe girmek istediğinde 72.55.19.220 adlı IP adresine gitmen lazım, ama bunu aklında tutmak zor olduğu için eksisozluk.com diye bir isim alıp demişler ki eksisozluk.com isteklerini şu adrese yönlendir.

Senin bilgisayarın sen eksisozluk.com yazdığında önce DNS sunucusuna gidip soruyor, bu eksisozluk.com'un asıl adresi, numarası nedir, DNS sunucusu da diyor ki IP'si bu, buradan devam et. DNS sunucusuna giden veri bu kadar: nereye girmek istediğin ve aldığın IP cevabı. Bütün trafiğin, dataların oraya yönlendirilmiyor yani, rahat olabilirsin.

Hükümetin yaptığı şey ülke genelindeki çıkıştaki DNS sunucularındaki twitter.com girdisini alıp kendi yasaklı sistemlerine döndürmek. Dolayısıyla sen twitter.com isteği yolladığında karşı sunucu seni asıl twitter yerine alıp mahkeme kararı sayfasına yönlendiriyor. DNS poisoning denir buna da.

Biraz fazla pahalı geldi bana. Bindim falan biraz da. O parayı hak etmiyor bence.

araba görünüş olarak güzel ama kesinlikle o fiyatı hak etmiyor. o fiyata astra alınır. eğer daha küçük bir araba arıyorsanız alternatiflere yönelin bence.

öküz alınır o parayla

olmaz.

hiç bi cacık olmaz.
kendi kendinize bi tarih attınız ortaya, kendi kendinizi de inandırdınız.
bu millet o tapeleri yer mi? yemeyeceğini dün 1.5 milyon insan yenikapı da gösterdi.
ha size eğlencelik bi tape çıkar işte. güler geçersiniz...

of yeter artık ne nicki be! cidden yeter! burada biri soru soruyor, sen hala her daim siz ve biz'desin! Yeter ya! Lütfen insanları artık ayırma! Herkese 'nah alırsınız' şeklinde yorumlarla gelme! Duyuruları kişisel algılama! Kimse senin babana küfür etmiyor, hele ki bu soruda kimse siyasi görüşünü dahi belirtmiyor!

Kafayı sıyıracağım yemin ediyorum. İnsanlar bu kadar düşmemeli ya!

Sorunun cevabına gelince... Buna net bir cevap bulmak mümkün değil. Yarın için tape çıkıp çıkmayacağı dahi belli değil. Lakin dövizin düşmeyeceği kesin. Ekonomide istikrar çok beklenmiyor zira önümüz yerel seçim, sonra cumhurbaşkanı, genel seçim vs.

görmezden gelin, bu kadar zor olmamalı dessy. he deyin geçin.

tape'nin şiddetine göre olabilir dövizde ve borsada değişiklik ama zor.

@dessy
niye bana patlıyorsun? başkaları ayırmıyor di mi burada insanları?

tüm duyurularda, cevaplarda akp lilere g.t gılı diyen adamlar ayırmıyor insanları, ben ayırıyorum di m? samimiyete bak...

evet. sen istediğini söyle. kimseye hakaret etmiyorum. kimseyi küçük düşürmüyorum, aşağılamıyorum. ve istediğim cevabı veririm. bu çıkışını da insanları ayırıyorsun bahanesine sığınma! kendin bile inanmıyorsun.

@ne nicki be
yenikapı'daki insan sayısı 1,5 milyon'un 5'te biriydi. 30 Mart akşamı için yaptığınız oy tahminlerinize bu katsayıyı uygulayın. En fazla %20 oy almanız lazım ki, hadi 30 olsun. Bu da size kimin neye inanıp inanmadığı konusunda fikir versin. Fikir mekanizması çalışmıyor ise de 30 Mart akşamı TV izlemeniz yeterli.

ne nicki be saolsun desteklediklerin bunu başardı zaten.
he bu arada 1.5 mılyon degıl. başbakanına göre 2 milyonmuş. emmiyete görede 350 bin.

www.59saniye.com

edit: göt kılı demiyoruz biz genellikle cahil diyoruz. bunuda sizin bakanınız açıkladı zaten.bize oy verenlerin yuzde 63'ü ortaogretım mezunu diye.

Şu anda çok ciddi bir siyasi belirsizlik var. CHP de alsa, AKP de alsa faizler ve döviz artmaya devam edecek önümüzdeki 2 yılda. Devlet sistemi toptan alt üst edilmiş halde.

Şahsi tahminim. Kaynak götüm.

Şu duyurum için bana 'keşke herkes senin gibi olsa' tarzında bir özel mesaj atmıştın.

www.eksiduyuru.com

Keşke ne demek istediğimi anlayabilseydin.

Yoksa ister aşağılamaya, ister ötekeleştirmeye devam et; hayat senin. Ancak 'tape' sözcüğüne bile katlamadığın bu duyuruda ortaya çıktı.

Tape'e inansam da, inanmasam da, hepimiz TEKİZ ya! Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz! Ben düşmanın değilim! Hele ekonomi ile ilgili soru sormaya gelen bu arkadaşın hiç değil!

@dessy
yahu ben tape ye inanmadığımı söyledim. siz de kendinizi inandırmayın boşuna diyorum. bunun neresi ayrımcılık.
ha bu ayrımcılığa çok kızıyorsan binlerce duyuru var burada ayrımcılığın dik alasını yapan. ama onlar da ayrımcılık senin istediğin yönde. yani akp lileri aşağılayarak hakaret edilerek yapılıyor. dolayısıyla onlar seni sinirlendirmiyor zannımca.

borsaya bass.

Altın candır

günes enerjisi

borsadan anlarsan seçim sonrası yatırım için güzel fırsattır.
istanbul'da tuzla orhanlı ve çatalca arsa yatırımı için çok uygun yerler.

borsaya yatırım yapılabilir, ancak üzerine bilgi sahibi olunması ve de doğru zamanın beklenmesi şart. bu durumları sağlayıncaya kadar vadeli hesap gibi diğerlerine nazaran epey risksiz yatırım enstrumanlarına parayı yönlendirip, hem kenarda boşuna beklememesini hem de en doğru yatırım aracını bulman için gerekli süreyi sağlayabilirsin.

altın, dolar vs. şu anda epey riskli araçlar, 1,91 den dolar, 80 tlden altın alabiliyor olsaydınız kabulümdü ancak şu anda ikisi de çok ortada, siyasetten gelen hamleler veya avrupa'da yaşanan düzelme sinyalleri sonrası tavan da yapabilirler, dibe de vurabilirler. onu alan aldı, yatırım yapma zamanı geçti bence. adettendir yazayım: yatırım tavsiyesi değildir :)

www.eksiduyuru.com

:))

Silah, mühimmat

Bende 25 bin nakit var enpara günlük faiz 7 lira falan getiriyor

Yok.

masaüstünden girip, chat kısmının altındaki çark'a tıklayın "sohbeti kapat" deyin. ama cepten facebook messenger'ı açarsanız ya da masaüstünden biriyle chat penceresi kullanarak yazışırsanız gene aktif olur.

Bazı insanların isimlerinin yanında, zaman ibaresi olmadan yalnızca cep telefonu ikonu çıkıyor (aktif olmalarının üzerinden fazla geçmemiş olmasına rağmen). O nasıl oluyor peki?

çözümü söylüyorum arkadaşlar not alın:

1-Eğer Facebook app kullanmıyorsanız zaten böyle bir sorununuz da yok demektir. Safari’den veya artık hangi mobil browserı kullanıyorsanız, facebook mobile sayfasına istediğiniz zaman girip çıkabilirsiniz. Desktop’tan girdiğniz zamanki muameleyle karşılaşıyorsunuz, chat'te isminizin yanında zaman ibaresi çıkmıyor.

2-Şayet Facebook app kullanıyorsanız ise yapmanız gereken her işiniz bittikten sonra logout olmak. Evet biraz salak bir durum ama isminizin yanında 1d, 6s gibi şeyler yüzünden trip yemek istemiyorsanız bunu her seferinde yapmak zorundasınız.

Eyyorlamam bu kadar.

iş güç, ev ve geçim sıkıntısı olmasaydı bence 20-22 iyi bi yaş. onun dışında sonu yok.

Ben 30'um evlenmedim, abim 42 ve evlenmedi. Bir kadın kuzenim 43, bir erkek kuzenim 45 ve bekar. Bizim ailede evlilik tanımı yok sanırım. İdeal bence kişiden kişiye değişir. Bazıları çocukluğundan beri bunun için hazırlanır, bazısının umurunda olmaz ve 25'inde "Ne oluyor" tepkileri içinde izler çevreyi.

Ya ben kendim icin 25-27 diye dusunuyorum. Erkek icin de 27-32 civari falan en gec iyidir.

Hatta bazen bana bu yaslar bile gec geliyor sanki zira etrafimda evlenmeyen 3-4 kiz arkadasim var! 23 yasindayiz ama alayinin bebekleri var! Feysbukum bebek fotolariyla dolu.

Erkeğim, 30 gibi düşünüyorum.

ben 27, nişanlım 27, bi ay sonra evleniyoruz.

sanki biraz erken davrandık gibi geliyor, koşullar böyle gerektirmeseydi bi 29-30 daha iyi olabilirdi sanki.

min. 27-28 falan. kadın erkek farketmez. şöyle okullar bitsin, işe girilsin. işte biraz düzen otursun, ondan sonra. 20'li yaşların başında evlenenlere şaşırıyorum.

geçim derdi yoksa 20-25 arası evlenmek en iyisi bence

işi gücü halledersem erkek olarak 27 gibi idealdir diye düşünüyorum ben de.

ya ben 28'im, evlenen ve/veya çocuk yapan da bekar arkadaşım da çok -ya da nişanlı falan- ama genelde gördüğüm şu: belli bir eğitim/kültür seviyesinin altında olanlar evlenip çocuk yapmışlar. şimdi tabi ki bütün genellemeler yanlıştır da, hani işini gücünü kurmaktan ziyade, sıkılmayalım diye evlenmiş gibiler bu arkadaşlarım -lise mezunu ya da iki yıllık bölüm mezunu olanlar genelde bu sınıfta- tabi istisna olarak evlendikten sonra bir yandan doktora bir yandan çocuk yapan da var, ama bir kişi tanıyorum öyle. o yüzden yaş diye sorunca, kesin bir şey diyemiyorum. mesela bazı arkadaşlarım 23-24 yaşında evlendi, bana sanki sıkılmışlar gibi geliyor ya da ben paranoyağım bilemiyorum. ama ben daha düşünemiyorum misal, hadi şimdi doktoram devam ediyor, gerçi zaten aday da yok da, diyelim ki oldu, doktoram bitene kadar düşünmüyorum ben -yani zaten şu anda ikinci sınıfım, olsa bire birisi bir iki sene de anca karar veririz öyle bir şeye herhalde ki benim gibi bir manyağa tahammül edebilecek kişi sayısının limitini alınca eksi sonsuza gidiyor, o yüzden o iş yaş XD -. neyse, bittikten sonra da aslında birlikte yaşasak sanki daha mı iyi olur diye düşünüyorum, zira bu erken evlenen arkadaşlardan boşananlar da çok -hatta bayağı bir çok- artı benim ailemde de boşananlar çok -bazıları erken yaşta, bazıları geç yaşta evlenmiş- bana da sıkılacakmışım gibi geliyor yazılı bir anlaşmayla yapılan böyle bir işten, böyle bildiğin korkuyorum. yani gerçekten korkuyorum yahu! afakanlar basıyor beni! ayh gene içim sıkıldı gidiyorum ben :/

gecen gun bir hocam "gecen her gun cocugunla gecirebilecegin gunlerden caldiklarin" gibi bir cumle kurdu.
cumle benim hosuma gitti dogrusu, zaten erken cocuk sahibi olmayi istemisimdir hep. bunun olmasi icin de evde kalmazsam 25-27 arasi evlenmek istiyorum. ama tabi her sey nasip kismet deyip, ayse teyzeye baglamasam olmaz:)

Yasim 18, 23'te evlenmekte israrciyim

Bana kalirsa erken evlenmeli. Sonra cocugunun dedesi gibi oluyor.

erkek 35 kadın 28

ben 23'üm, nişanlım 28.

evlenmenin yaşı yok, ideal yaştayım birini bulup evleneyim ya da şu yaşıma gelince olur düşüncesi çok mantıklı değil.

Kadın 25-27 arası, erkek de 27-29.

Erkek 32-35
Kadın 25-30

Ama yine de iyi düşünmek lazım, gerçekten çok zor bir şey evliliği sağlıklı yürütmek.

Ayakta durmayı başardığı an evlenmek gerekli bence
Türkiye şartlarıyla en az 25 30 gibi bir yaş oluyor sanırım

Erkek 32-35

Kadın 27-30

böyle bir soru yok.cevabıda yok.
öylesine plan yapılır edilir. yaş söylenir de hiç belli olmaz.
ne tanıdıklarım var bu tarz şeyler söyleyip 2 haftada evet 2 haftada evlenen,yok abi ben evlenmeye karşıyım diyip 1 yılda ağustos ayına tarih alan.

kadın 28,erkek 32 minimum.
douchebag +1

kadınım, 21 de üniden mezun oldum, 23 yaşında evlendim, şimdiki aklım olsa 28-29 gibi evlenirdim en az. evlilik beni maddi manevi çok çökertti çünkü. birinci evlilik yıl dönümüne de hamilelik planlardım 30 yaşında doğururdum.

ama tabii kısmet bu işler en iyi zaman hayırlı olduğu zaman, hayat bize ne getirecek bilemiyoruz, sen de hayırlısını iste her zaman.

vay be erkek için 32-35 demişler lan. valla rahatladım. 35 yaşındayım, bekarım. evlenmek isteyen adaylara selam ederim.

erkek için 27 ideal. en geç 30.
bayan için 24 ideal. en geç 27.

26 yaşındayım. Ne evliliği canım!
Şu an ilerisi için de öyle bir planım yok ama belki 30 gibi düşüncelerim değişebilir diye düşünüyorum.(kadın)

Bok var evlenin :) başka işiniz mi kalmadı..

12.5 felan

Dışarıya ses vermeyi önlüyor diyedir ısrarla üretilmesi.

Ben gayet severek kullanıyorum. Senin kulaklar sıkıntı.

kulağına uygun olanı bulmak lazım. en iyi kulaklık türü bana sorarsan. dışarının sesi hiçbir şekilde gelmiyor, baslar beynimin içinde vuruyor sanki. anlayamazsınız.

BEn oturtuyorum zorla da bu sefer de asıl görevi kulak temizlemekmiş gibi bir his veriyor o borunun içindeyken.

iyi diyosunuz, güzel diyosunuz da benim kulaklarımın deliklerinden biri diğerinden daha küçük :/ kablosunu kulağımın üstünden dolaştırsam çok mu abes olur?

ince bi bere ile takınca güzel duruyor kulakta. koşarken terlediğinden kulağım, benim de düşüyor hep.

ben de nefret ediyorum bu edevattan, alerjik bi bişeyler yapıyo gibi kaşındırıyor ve yanlışlıkla elim filan takılır da pat diye kulağımdan çıkartırsam kulak zarımı patlatacak gibi bir basınçla çıkıyor.

müzik dinlerken de bi müddet sonra böyle şakaklarımda bi ağrıya sebep oluyor, allahın belası bişey bana sorarsan.

3 farklı boyda giriş oluyor birine küçüğü birine büyüğü tak??
www.yes24.co.id
shs 8100 tavsiye ederim.

Ben de ediyorum. Kardesim almis mecbur dinliyoruz onunla.

aslına kulagın icine dokununca salgılamayı artırdıgından buşon artışına sebep oluyo bu yönden biraz sağlıksız. ama dışarıya ses kaybını azalttıgından kalite digerine nazaran iyi.

ev arkadaşım bu kulaklıklar hakkında, taktığımda kulağıma tecavüz ediliyormuş gibi hissediyorum lan diyor. ben kullanıyorum severek.

Hangi şehir hacı? İlla ki bi komünite vardır. İlk bi 3-4 buluşmada kendini zorlarsın, amk bu ne ya dersin. Sonra sarar.

izmir. geçenlerde zirve oldu. ona da gittim. ama yok, gelemedi devamı.

tamamini okuyamadim kusura bakma yuzde 80ini falan okudum duyurunun:

universiteye gitmen 5 6 ayi bulacaksa -para sorun degilse- dil okuluna gidin o zamana kadar? bir dil kursuna yazilip oraya neredeyse hemen gidip sonra universiteye kayit yaptirabilirsiniz. hangi ulke bilmiyorum tabi onu soylerseniz yardimci olabilirim belki

madem para yok, yürüyecen apla. günde iki saat, üç saat, ayakların su toplayıncaya kadar yürüyecen. hava 22 derece. tam yürüyüş havası! bu dönemi böyle geçirecen. iy gelir...

İzmirdesin abi. İzmir yani. Ben de Iğdır falan sandım amk.

Gerçekliğe dön bence. Belli ki tekrar geri dönemeyeceksin. Deal with it. Kabullen, yapacak bir şey yok. At kendini dışarı. Zirve var ot var bok var. Koca şehir lan. Ama ilk önce kabullenmen lazım, otur ağla zırla, iç sıç, ama kabullen. Bi daha o adamın / kıızn ynına gidemeyeceksin, zaten o da ümidi kesmiş. Dünyada 6,499,499 insan daha var.

para sorun. çok sorun hem de. üniversite olursa ailemden hiçbir destek almayıp kendim "kız başıma" sağda solda çalışarak para kazanmak zorunda olduğum için ve muhtemelen ilk zamanalrda da işsiz kalacağım için şimdi ne kadar biriktirirsem o kadar iyi. o yüzden zaten hiçbir yere kımıldayamıyorum. 1-2 yere gitsem gezmeye, belki biraz rahatlayacağım ama, para.

oyleyse universite icin ogrenci vizesi de alamayacaginizi biliyorsunuzdur umarim?

butun masrafinizi karsilayabileceginizi gostermeniz gerekiyor vize almak icin minimum 1 senelik masrafi gormek istiyorlar bir sekilde. onu nasil halledeceksiniz? Oluru yok gibi geldi bana

izmir normal binalardan olusan bir sehir, hic bir abartisi yok. anliyorum yasadiginiz seyi. para sorunsa oyle hobi edineyim kurslara gideyim muhabbeti de olmaz. ise verin kendinizi para biriktirin.

da adamdan bir adim gelmiyorsa bosa kurek cekiyorsun be abla

Yani ne buyuk dertmis, pamuklara mi sardilar sizi nedir!!
Kedi gotunu gormus yaram ne buyuk demis, senden metanetliymis.
Cocuk gibisin.

Kendine acicyaratmisin, icinde kivraniyorsun. Aynen devam.

Orasi viyana gibime geldi.

(bkz: aşk/@ataturkiye)yi okudun mu apla? seninki takıntılı, saplantılı bi hâl almış. arızaya bağlamışın.

3 vakte kadar gendini toplamazsan, türlü çeşit hastalık fışkırır orandan burandan... hem de bi daha geçmeyen hastalıklar bunnar.

sedef, hashimato tiroiditi, romatoid artrit, polikistik over, yüksek tansiyon, Crohn hastalığı, meme kanseri gibi...

hayâtın çöpe döner, söyliyim sana. doktor doktor, hastane hastane gezersin de, çâresini bulamazsın...

Benzer bir şeyin küçük çaplısını yaşadım, hala da benzer bir ukde var içimde de alışılınıyor bir noktadan sonra, bir iki kişi ile bir şekilde tanışıyorsun. Sadece o ilk birkaç kişi biraz sıkıntı oluyor, gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Bu arada neden kendiniz dolaşmıyorsunuz?Ben İzmir'de olacağım var ya, çimende malak gibi yatar kitap,dergi okurum bütün gün.

@babamasoliimbananickaldirsin, okuldan kabul alırsam formaliteden garantör ayarlayabileceğini söyleyen bir türk var orada. o şekilde almayı planlıyorum vizeyi. aksi takdirde bloke hesap falan açacak param zaten yok.

adamdan adım gelmiyor. muhtemelen ben oraya gitmeyi garantilersem bu kez koşmaya başlayacak ama. ama o zamana kadar benim duygularım ne olacak, ne kadar yıpranmış olacağım bilmyiroum. ama yanımda o olsa da olmasa da ben orada her türlü daha mutlu olacağım. oraya gitmek istememdeki tek amaç o değil. ondan önce de istiyordum, o sadece manevi destek gibi - onu da ben kendi kendime ediyorum, artık destek olduğu da yok. olursa güzel olur, içimde dışarı atmaya ihtiyacım olan çok fazla birikmiş sevgiyi sevdiğim insanla paylaşacağım için. ama olmazsa da, en azıdnan istediğim yerde olurum.

Psikolojin yerindeyse Iğdır'ı bile las vegas yaparsın. Ama bi yerden başlaman lazım. Ben öyle zamanlarda alıyorum elime kalem kağıdı liste yapıyorum. Neden şikayet ediyorum, neden memnun değilim. Gidermek için ne yapabilirim. Ne kadarını değiştirebilirim. Değiştirebilecek olduklarımı nasıl değiştirebilirim. Sonra kümenin dışında kalanları sike sike kabulleniyorum. Yapacak bir şey yok. Bunlar yutması zor haplar, ama yutacaksın teker teker. Hayat böyle.

Yazdigindan anladigim tek sey su gidip 6 ay bi sene okumusun bi yerlerde orali olmus gibi davraniyorsun.anlattigin yer izmir,ucaktan indigin anda arkadas bulabilecegin bu ulkenin en large yerlerinden birisinden bahsediyorsun.gotum gibi adamim ben bile izmire her indigimde apayri insanlarla tanisip yiyip icip egleniyorum sen tripten tribe kosuyorsun.

@duptıs, işte sorun da burda. ben yedi kat yabancısı olduğum şehirde bile o kadar insanla o kadar arkadaşlık kurabilmişken, burada, insanların sözda canayakın olduğu yerde selam verdiğim insandan geri selam alamadığım bu şehirde bırak arkadaşlık kurmayı, aynı masayı paylaştığımda muhabbet edeceğim kimseyi bulamadım. sorun bende belki, ama ne türkiyede ne diğer yerlerde hiç böyle bir şeyle karşılaşmadım.

ki esas sorun bu zaten. nasıl aşarım bunu diye düşünüyorum, yeni insanları nerden bulabilirim, arkadaşlık adımları nasıl atılır diye bir yol arıyorum.

edit: bir de uçaktan indiğin anda arkadaş bulmaktan bahsetmişsin. uçaktan indiğim anda, havaalanında valizleri taşıyan troylerlerin başındaki adamın beni azarlamasını hatırladım, paramı 10 saniye içinde çıkaramadığım için.

oraya takılıp kalmandan kaynaklanıyo hep bunlar.
artık takılmaya devam edermisin etmez misin sen karar ver.
arkadaş edinmek de derdine derman olurmu meçhul o yüzden.

aradaki cevapları okumaya üşendim. yerin ulaşım açsından uygunsa hava hastanesinin orada göztepe mürsel aksel sahalarının orda türgök var, görme engellilere kitap okumak için bi başvurabilirsin. güzel şeker insanlardı bi ara takılmıştım.

ya da konak mimar kemalettin caddesinde ceffenol bistro diye bi yer var, oraya takıl çay may içersin. bi süredir arayıp sorduğum yok da işletenlerle bi ara muhabbetimiz vardı uğruyoduk bikaç arkdaşla falan, takılanlar falan da istisna gelip geçenin dışında "bizim arkadaşlar" tadında, muhabbeti hoş insanlar yani bi git bak falan. çayları ucuz, parayı mesele etmezler.

Önceki duyurularınıza baktım da sizin durum pek iyi gelmedi bana. Sorunun çözümü yine sizin elinizde ama bu da dertleşerek sıkıntılarınızı paylaşarak olmaz. Yaranızı deşmekten başka bir işe yaramaz başkasına derdinizi anlatmak.

Kadın olduğunuz için iki tane birbirinden farklı örnek vericem. İkisinin de yorumu size kalmış.

1- Fanatik bir Arsenal taraftarı ingiliz adam bundan birkaç sene önce arsenal şampiyon olamadı diye intihar etti. Evet tuttuğu desteklediği takım şampiyon olamadı diye. Bu adam hakkında ne düşünüyorsunuz?

2- Lütfen bundan sonrasını okumadan önce şu entry e bir bakın sonra devam edin.
eksisozluk.com

Bu kız kurtulduktan sonra yaşadığı şeyleri arkasında bıraktı. Kendi dediğine göre de bunun en önemli sebebi annesinin söylediği bir cümleymiş. O da şu;

"Kızım, bu adam senin hayatından dokuz ay çaldı. Hiçbir zaman geri gelmeyecek dokuz ay. Hayatının geri kalanını da çalmasına izin verme. Bir daha görmeyeceğin duymayacağın bu adama ayıracağın her an senin hayatından çalınan başka bir an olacaktır. Ama bu sefer zamanını çalan kişi o değil sen olacaksın."

Yilin onemli bir kismini yurtdisinda geciriyorum ve gordugum sudur.bizim insanimiz yurtdisina geldiginde ilk soku atlattiktan sonra,burada oldugundan daha rahat davranmaya basliyor.kabugunu cikarmak bir anlamda.nasil olsa beni taniyan yok,kim ne dusunurse dusunsun modu.buda onlari hem daha mutlu hemde daha sevimli insanlar haline getiriyor.ta ki 6 ay gecip gurbet moduna girene kadar hepsi dunya guzeli.sonra ver elini arabesk.

Sen yarin sabaha butun aksilikleri cancel et ve gulumseyerek basla.selami almasalar da sen ver.hersey degisecek.arkadas edinemezsende bi haber et.sarayim benim ordaki kadroyu basina alkolik ol cik.

O 6 ay gectikten sonra gurbet moduna girebilseydim keske. girebilseydim de buraya dondugume sevinebilseydim. ben de her yilin belli bir kismini gecirdim yurtdisinda. son kalisimda tam bir yil gecirdim ama her gidisimde orada daha cok kalici olmak istedigimi gordum. simdi buna engel olamiyorum. bir de, "alkolik ol cik" dedin ya, izmirle ilgili bir diger sikayetim de bu aslinda. insanlarin yaptigi ve abarta abarta bir gurur gibi bahsettigi tek sey icmek. ya da sadece benim gorduklerim oyle, ozellikle de artik bu tur konusmalarindan dolayi nefret etmeye basladigim isverenim. alkol ben de kullaniyorum ama bu ana etkinligim olmadi hicbir zaman. burada gorebildigim ise tam tersi. ben butun bu soylenenleri deneyecegim. buradaki hayatimi kabullenmek icin biraz olsun bir seyleri sevebilmem gerekiyor, ama onun icin de daha fazla ugrasmam gerekiyor gorunuse bakilirsa.

Ko gotursun su seni, simdi mobile gectim, yarin bilgisayardan bir mesaj atacagim sana. cok tesekkurler.

beklerim..

Hepsini, herkesi okumadim; izmiri gordum sadece, bana ulas bulusalim, goruselim. Kahveler benden. Ciddiyim.

benim eski erkek arkadaşım da böyleydi ayrıldık telefon aldığıma denk geldi bi kere o zaman bile demediği kalmamıştı telefona 200den fazla para verilir miymiş. boşver şekerim sen takma onları. ama kültür endüstrisi diye bir kavram var onu da araştır iyice. ürünü neden almak istediğini iyi bil yani. ne yazık ki en akıllımız bile bazı şeyleri sahip oldum demek için alıyor çünkü bunları almazsak ölebiliriz mesajını alttan alta işliyolar kafamıza.

erkek arkadasin teknolojiden bi bok anlamiyo cok afedersin. iyi yapmissin gule gule kullan icin rahat olsun.

Rentts çok haklı. Arkadaşın gerçekten anlamıyor bu işlerden, he de geç. Gerçekten en iyisini yapmışsın + en fazla 3 ay sonra o da macbook air için para biriktirmeye başlayacak. Acer kullanıcısı olarak çok da memnunken sırf senin dediğin sebepten (taşınabilirlik + şık) mba'e geçtim, alet akıyor, inanılmaz yani. Parasını bu kadar hak eden bi cihaz görmedim.

Casper ne a.m.k.

Mac almakla çok doğru bir iş yaptın.

oh rahatladım yahu içime su serptiniz biliyordum doğru bir iş yaptığımı ben de aynı şeyleri dedim de kabullenemedi... :)

erkek arkadaşın bişeyden çakmıyormuş boşver, şu anda alabileceğin en iyi bilgisayarı almışsın, için rahat olsun. sony vaioyu 4 sene kullandıysan bunu 8 sene kullanırsın.

kimlerle takiliyon sen yav? bagcilardan falan mi buldun o adami? hahah heallam caspermis

mac air'e bok atan adam ya zır cahildir, ya da zır hasettir.

acer'ı acer diye mi okuyor erkek arkadaşın? hayır öyleyse makul karşılanabilir cehaletten konuşuyor diyebilirsin aksi takdirde dikkat et o adama çünkü seni kıskanıyoooooo :)

bizim üst katta var bi tane hintli amca.

Çok saçma bir soru, ırkçılığın ne gereği var şimdi?

Ayrıca Londra'da olmaları gayet normal, tıpkı Kıbrıs'lılar gibi malum eski koloni.

Ayrıca Türkiye'ye gelip n'apsınlar Türkiye'deki insanlar kendi karınlarını zor doyuruyorlar hintliler nasıl para - aş bulsun?

ben varım bi kere :P
biz avrupa kadar zengin değiliz, ingilizce bilmekle olmuyor burda, inşaat ya da tarım işçisi lazım bize daha çok bunlardan olabilir.

o dalga geötiğin hintliler bugün major yazılım firmalarında ortalığın ..na koyuyorllar.

bi kere pek ortaklaşacağımız bişymiz yok.
bildiğim kadarıyla tarihte doğru dürüst bi temasımız yok.
kendinden pay da biçebilrisn, ülkeden bi yere gidecek olsan ve seçme şansın olsa:
- ya en rahat edeceğin yeri seçersin
- ilkinin ihtimali pek yoksa kültürel olarak yakın olabileceğin/yabancılık çekmeyeceğin/hemşehrilerine rastlayabileceğin bi yeri seçersin

değil mi?

onlarla bizim aramızda bu şartlraı pek sağlamıyoruz karşılıklı olarak.

IT sektörümüz onların geleceği kadar gelişmiş değil.

sadece Avrupa'yı mı?
bizim şirkette 100 kişiysek, bunun 50'si Hintli. geçen bi email geldi bana. CC'de sekiz kişi vardı. Sekizi de Hintli!

Adobe şirketini bildin ni? pdf filan diyosun ya, onu yapan şirket işte. Güncelleme indirdim ve credits bölümüne baktım. Mühendislere şöyle bi baktım. 97 filan mühendis saydım, bunun 50 ya da 60'ı Hintliydi.

Sanırım ermanen'in patronu da Hintli.

Zaten Kuzey Amerika'ya geliyosan, patronun büyük bi ihtimalle, ya Hintli olacak, ya da Çinni...

Türkiye'deki mama yeterince cazip değildir Hintli için. O yüzden gelmiyordur. Ya da henüz Hintli akımı başlamamıştır.

Hindistan şu anda dünyanın 3. büyük ekonomisi. Sen 15-17. gibi bişeysin. Yurtdışına gidebilecek parayı denkleştirebilen Hintli sana niye gelsin? Hindistan 2050'de 7 kat büyüyecek, sen 4 kat büyüyecen. Trendin de iy diil. Yeterince cazip diilsin. Ayrıca Hintlinin en büyük silahı, IT, matematik ve İngilizce. Senin ülkende, IT, matematik ve İngilizcesi iyi olannarın durumu ne?

Compadrito haklı. Herifler IT'den inanılmaz yürüdüler, dünyanın dört bir yerinde hintli mühendisler çalışıyor. Özellikle IT ve elektronikte çok güçlüler, dediklerine ben de farklı firmalarda / yerlerde bizzat şahit oldum.

TR ucuz işçilik yapmak için fazla ucuz ve uzak, mesela bi Dubai'ye gitse çok daha fazla para kazanır. E kalifiye eleman için de çok gereksiz bi ülke, malum sebepler. O yüzden gelmemeleri mantıklı.

roket'e ilaveten, şunu da iddia ediyim:

geçennerde şöyle düşündüm: ulan bu Hintliler 1 günlük genel greve gitse ne olur?

Dow Jones endeksi dalışa geçer, yangınlar çıkar, uçaklar düşer, patlamalar olur gibi kıyamet senaryoları belirdi gözümde...

Herşey ellerinde olm! Herşey!!!

IT'yi ilk ben dedim bana da katılın. Bana da +1 yapın :(

armagan + 3

Armağan çok haklı

sormayın adamlar çok kalifiye, çok zeki pardon ama verdiğiniz örnekler tüm türk erkekleri de Kıvanç Tatlıtuğ gibidir genellemesi gibi bir şey. Adamlar 2 milyar zaten elbette azınlık kaymak tabaka var. Ben lafa değil cüzdanı korumaya bakarım:)

armağan haklı ((:
turkiyeye gelse gelse panjabi mc gelir
www.youtube.com

Değişik boyutlarda değişik cevaplar var.

IT konusu armağan ve diğerleri +1 (biz yetmiyoruz onlara)

Dilencilik cepçilik barzoluk(anlamını bilmiyorum, iyi bir şey olmasa gerek) yapmak için de binlerce rupi verip buraya gelemezler değil mi?

Ayrıca biz,
tercihimizi pakistan'dan yana yaptık
inek eti tüketiyoruz
onların putlarını bastonla deviren bir ümmetiz, ve onlar bunu unutmuyorlar.

Hindistan bizim için "diğer" kategorisinde işaretlenen bir ülke. Resmi işlemlerin çoğunda listede adının geçtiğini sanmıyorum.
Örneğin nikah işlemlerinde geçmiyor, "diğer" işaretleniyor.

@compadrito, tıp konusunda da çok ilerlediler, biliyorsunuzdur.

Ee genelde sömürge ülkelerin vatandaşları dolanıyor bizim ülkede fakirin ne işi var, Suriye'de de savaş vardı kapıları açtık çatala kadar, hindistan pakistan savaşı çıkarsa belki :)

ben olsam sevgilimin yanına giderdim.

yalnız sen böyle seçeneklere ulaşmak için naptın hocam bugüne kadar? insan kararsız kalacaksa da böyle kalacak arkadaş. resmen hasetimden prangalar eskittim.

3

reyis pek bir sey yapmadim, sadece liseden beri hotellerde calisiyorum 3 yildir, bir sezonda 5 hotel degistirdigim oldu kendi istegimle, tecrübe ordan geldi. viyana´da uni okuyorum zaten, italya´da kiz arkadas yapinca´da iskocya durumu cikti ortaya :D

her şey para değil. kız arkadaşının yanına git.

para önemli etken maalesef @sta :( aileden cok para gelmiyor.

gerçekten ilginç bi ortammış.

iskoçya heralde, uk'de olan.

ama para, güneş ışığı, de vitamini ve çevre edinmek açısından güneyler tabii.

@el desaparecido

güzel nokta, kiz ile birlikteyken kimseye takilma sansi yok arakdas olarak, basbasayiz sürekli, asirici sikici bir hal almasindan korkuyorum.

sevgilinin yanına git.

zira gitmediğinde ve bu tarz hareketlerin arttığında bir sabah uyanır ve seninle olmak istemediğine karar verir ve kendisini çok daha mutlu edecek insanlar bulur.

acı ama gerçek.

@sen git ben geliyorum

eger bodrum´a gidersem o da benimle bir hafta tatile gelicek turkiye´ye ilk defa, cesme-kusadasi-bodrum- izmir filan gezicez, turkiye hayrani, yani bir nevi onunla zaman gecirmek istedigimi gosteriyorum, zira ailemle filan tanisicak :/

Aberdeen

Aileden çok para gelmiyorsa Viyana'da nasıl okuyorsun amk

(bkz: derdini sikeyim butonu)

office space

pursuit of happyness

azmetmeyi aşılıyo filan dersin hem.

nymphomaniac

the wolf of the wall street

insanlar görüyorsa ne kadar boş vaktin olsada film izleme. Kitap okumayı dene

bu ne biçim işyeri ki sen film izlerken yakalanmaktan korkmuyorsun da açık sahnelere denk gelmelerinden korkuyorsun?

soruna cevap: Winnie the pooh movie

ekranı hafif karart, aç bir porno :)

kapıdan girdiğimde bir yerini sıvazlıyordu...

porno olmaz dersen, belgesel izle derim.

russian institute serisi dostum 6 seri olması lazım biz sinemada gitmiştik 2 arkadaş aklımız çıkmıştı gönül rahatlığıyla izleyebilrisniz

tavsiye ettiğiniz filmlerin hepsini izledim. şu an işsizim beyler :(

the last lions

www.imdb.com

hahahah o zaman şimdi güzel film izleme zamanı;

the royal tenenbaums'la başlayabilirsin :)

Word otomatik yapıyor, elle yapılacak iş değil o.
Başvurular bölümünde İçindekiler başlığı var.

Hahah tabii ki otomatik yapılıyor, elle falan hazırlanır mı abi. Word'de içindekiler listesi özelliği var.

fakat bu içindekiler listesi hazırlamanın evveliyatı var. önce web'den konuyla ilgili bir eğitim bulun, sonra yapın. biraz karışık ama zor değildir.

konu başlıklarını rastgele fontlarla yazmayın o şey kısmında dizayn galiba tam emin değilim BAŞLIK 1 BÜYÜK BAŞLIK KİTAP STİLİ gibi seçenekler var başlıkları onlardan seçerek yazın ardından da içindekileri eklerken rahat bulur. yok size başlıkları elle yazarsanız içindekilere otomatik olarak eklemez.

uykusuz,penguen. yıllardır alıyorum dağ gibi oldu.

Ot
Harvard Business Review
IT Network / BTHaber / Kobiefor ve bi takım sektör dergileri

Uykusuz/Penguen, hatta 80'lere ve 90 lara ait bir dünya GIRGIR var evde. Tabi Leman'ın Leman zamanlarından da bir dünya var, koli koli.
Notos Kitap alıyorum devamlı. Ekonomi dergileri de alıyorum ama farklı farklı olarak. Capital, Para Dergi gibi..

www.dropbox.com

E-bay. Oradan da bulamazsan 1500tl'ye satacaksın. Malın değeri talep olup olmamasına göre de değişir sonuçta.

e-bay'dan sıfır satışı olan bir kullanıcıya kim güvenipte alır ki? öte yandan, yurtdışına satış olayında bu ürün gümrüğe takılmayacak mı? vergi ödenmeyecek mi? sıkıntı çıkmayacak mı? 1500 tl'ye alıcı bulsam hemen satacağım zaten. ihtiyacım var.

Sahibindene oraya buraya koyup beklemek dışında bir imkan yok, belli ki satılabilen bir alet değil yani.

twitter kişi bilgilerini paylaşmıyor bildiğim kadarıyla.

Twitter paylaşmıyor bu bilgiyi.

Twitter öyle çok sallamıyor ulus isteklerini. Sallasa zaten çoktan twitter 'başbaganımızın istediği' helal ortamlardan birine dönüşürdü.

yazdıklarından hala anlamamaları anormal geliyor bana da.
belki de biliyolar kim olduuunu

allah mı bu adam?
onu bulamıyor mu, bunu öldüremiyor mu, şunu susturamıyor mu?

twitter kişi bilgilerini paylaşmıyorsa bir sürü insan neden twitleri yüzünden gözaltına alındı? isimleri sayesinde gidip evlerinden mi aldırdı volkan, nasıl oldu ki?

şimdiki maymunlar niye insan olmuyor ayarında bir soru olmuş olabilir ama teknik bilgim sıfır, mazur görün.

@pescador: Kişilerin paylaşımları kimliklerini açık ediyor, hatta direk gerçek isimleriyle yazan çoğu ortada..

bulamayabilir. mesela ben fuatavni olsaydım, beni bulamazdı.

İkisi de. Mutlaka büyük şirkette de çalışmak zorundasın ileride işin büyüsün istiyorsan, yoksa bir noktada mutlaka tıkanacaksın (elinde 200 kişinin çalıştığı bir bakkal dükkanı olacak yani).

Büyük şirketten kastım uluslararası devler.

Piyasayı tanımak ve inisiyatif almak için de küçük şirkette çalışmak lazım bir süre.

kucukte daha fazla inisiyatif aliyorsun, az kisi oldugundan sana kalan isler oluyor zorla ogreniyorsun. buyukte her seyi yapacak adam belli, kendini gram gelistirmene gerek kalmadan robot gibi ayni isleri yapar cikarsin. kucuk yerler beni daha cok gelistirdi her daim. ama büyükte çalışmak da büyük yerlere girmek adına iyi referans oluyor sana.

işi bütün açılardan görmek çok politik ne biliyim kurumsal bi deyiş olmuş. küçük yerde çalışan insan sayısı az olduğundan mecburen çeşit çeşit iş yapmak zorunda kalırsın. o yüzden her işlem hakkında bilgi/deneyim kazanırsın. önce küçük sonra büyük bi yerde çalışıp sonra kendi işini kurmaya çalışmak iyi olabilir.

büyük işler yapan küçük şirket derim.

büyük şirkette sistemde ezilirsiniz. size bir iş verirler başka da bir şey öğrenemezsiniz.

inşaat sektöründe küçük diyeceğimiz ama güzel işler yapan bir şirketteyim. kesin hesap, hakediş, teklif, sözleşme, kalite kontrol vs her şeyi gördüm. zaten sorumluluk alınca gerisi geliyor.

yanımızdaki bir arkadaş rahatlık istediği için sektörün en büyük firmalarından birine geçti. ara sıra görüştüğümüzde söylediği şey herkesin kendisine çizilen sınırlar içinde aşırı sıkıcı işler yaptığı. sorumluluk almaya çalıştığında "sen kafana takma" gibi cevaplar aldığını falan söyledi ki ben olsam bir dakika duramam orada.

özet olarak cevabım küçük şirket. kurumsallık çok şey öğretmez.

Küçükte çok şey öğrenirsin ama hayatın sikilir. Bir dönemlik katlanılacak bir şeydir küçükte çalışmak. Zamanı gelince büyüğe transfer olmak gerekir, kazandığınız acı tecrübeleri rahatlıkla uygulamaya sokarsınız.

tatil.

Güzel bir semtten orta halli bir daire almayı düşünebilirsin.

Aq ne yapacan 5 bin lirayla. Git e ticaret sitesi falan aç. Ya da git ye.

profesyonel bahisçilik yapılabilir.

tatil +1

Eger gercekten unutucam diyosan borsayi tavsiye ederim 5 sene sonra 5e katlarsin

cinsiyet erkekse pavyonda da yenebilir. dişiler için mümkün mü bilmiyorum.

tatil para yeme vs daha öncesinde yapıldı arkadaşlar. sadece yatırım odaklı düşünülen bi para bu.

giderek ucuzlaması lazım değil mi(birim fiyat olarak)?
10.000 = 191 Tl demişsin ama adam 191 vereceğine 10 tane 1000lik alır 190 tl'ye
alttakiler de böyle

İşte orayı tam oturtamadım düşürünce bu sefer diğerleri bozuluyor aslında piyasaya gören çok uygun fiyatlar o 1 tl'nin pek bir önemi olurmu ki ?

olur tabii o 1 tl'lerle ticaret yapılıyor, hele de 10.000 tane alacak adam bakar ona

Ona bende katılıyorum bu açıdan sistemi buraya koydum bir öneri gelir diye

Adet arttıkça ufak bir iskonto yapman beklenir genelde. Bir sistem oturt, kafana göre verme fiyatları ileride değiştirmek daha kolay olur. Mesela de ki her 5000'de %3 indirim. Böylece 5000 alan %3 indirim alır, 10000 alan %6, 15000 alan %9 gibi böyle gider.

Aslında haklısın fakat bu seferde kar marjını yerlere oturtup zarar etmeme sebep oluyor

O zaman giriş seviyesi fiyatını artıracaksın abi. Yani 1000 20 lira olacak, onun üzerinden. Eğer %3'lük indirim bile zarar etmene sebep oluyorsa zaten jilet kadar ince bi marjin üzerinden iş yapıyorsun, biraz riskli gibi sanki he?

Ya aslında satışta sıkıntı yok ekmek peynir gibi gider o önemli değilde fiyat politikasından tepkiler geldi o açıdan...
Bir arkadaşın önerisi şu şekilde sizce nasıl ?

1000 tane = 2+(1.1).17=20.7=20.5
3000 tane = 2+(1.1).17.3=58.1=58
5000 tane = 2+(1.1).17.5=95.5=95.5
10000 tane = 2+(1.1).17.10=189
30000 tane = 2+(1.1).17.30=563

Adet arttıkça indirimin artması açısından olmuş, ama hesaplamayı daha basit bir formüle dayanarak yapsan senin için daha kolay olur :) Bunu şimdi oturtman lazım, pazara çıktıktan sonra yapacağın her fiyat değişikliği müşterileri huzursuz edecektir. O yüzden iyi ayarla baştan ki sonra patlama.

Zaten bu formulü hazırlayan nasıl bir formülse kendim hazırlamaya çalışıyorum abi Ama sonuca ulaşamıyorum adam iyi ulaşmış valla dedim içimden.

Ayrıca demiş olduğun stratejik kural yönünden şu şekilde bir düşüncem bulunmakta. İki farklı fiyat politikası bu şuanki hazırlamış olduğum sadece internet üzerinden satılan fiyatları içeren bir liste olarak karşımıza çıkıcak.

Saha satışı olarak yani müşteriyle yüzyüze satışlarda ise daha basite indirilen ve daha rahatlıkla anlatılabilen bir fiyat tarifesi oluşturmayı düşünmekteyim.

Saygılarımla

Doğrudur, bana da her markada her zaman böyle gelir.

Aynen. Kutu biranın tadı daha bi yavan oluyor, ben de sevmiyorum. Becks için konuşuyorum tabii.

tabii normal olan da bu zaten, cam daha lezzetli olur. tadı farklıdır.

cam sağlıktır.

Açıkçası Efes olsun farklı bira olsun, o kutudan içince metalik tat resmen ağzımda kalıyor..
Şişe içince pırıl pırıl..
Doğru tespit, yalnız değilsin..

dudağına değen bardak ya da şişenin sıcak ya da soğuk olması bile etkiliyor. içki karmaşık bir iş. shaken not stirred falan gibi.

arkadaşına mutfakta iki bardağa kutu ve camı doldurup getirmesini söyle aradaki farkı algılayabilecek misin? O zaman emin olabilrisin fark var mı diye, çünkü cama dudağınn değmesi ile metale değmesi farklı hisler uyandırır.

Camdan şaşmayın! Tenekeden bira mı içilir.
Cam doğadır. Nokta.
Hayatımda bir kez bile teneke kutulardan bira içmedim, ki çok fazla içen bir adam da değilim, keyfe keder takılırım.

coca colada müfettiş olan bir tanıdığım cam şişe ve kutu arasında tat farkı olduğunu bunun nedeninin de açma halkasındaki lehim yada yapştırma vs malzemesinden kaynaklı olduğunu söylemişti.
heineken muzesinde de 1 saat anlattılar fark olmaz diye ama fark var

cam candir.

les bir topluluk halinde sahilde bira icmeye inerken dahi tekele gönderilen kisiye sise söyleyip, üstüne bir de ögrenci-ekonomi temali nutuk dinledikten ve neden litrelik plastik sisede skola girmedigim yüzünden sorgulanirken dahi, camin tadi ayri geliyor. sasmayin. 5 degil 1 icin, tadini cikara cikara icin.

bir de enteresan bir nokta vardir. tenekede satilan biralar hunharca saga sola atilip (nakliyeciler toptancilar tecrübeler) güneste unutulsa dahi sise biralara ayri özen gösterilir. aman kirilmasin diye el üstünde tutmalara rastlanir. bunun da etkisi olsa gerek fark yaratmasinda.

Herkes açıklamış zaten ama bir de ben söyleyeyim: suyu metal bardakta mı cam bardakta mı içmeyi tercih edersiniz?

İlginç, bütün twitlerde hata var.

Dikkat edersen çoğunlukla botların yazdığı tweet'ler bunlar. Dolayısıyla Twitter kolayca tespit edebiliyor binlerce kişinin aynı tweet'i yazmasını. O korumayı aşmak için muhtemelen tweetleri ufak da olsa farklılaştıran bir kod kullanmışlar.

tuhaf bir durum yok. 200 TL'ye botlarla worldwide trend yapıyorlar. gündem aylardır tamamen manipüle ediliyor.

Bundan 3 sene önce kadar şöyleydi bizim okulda, -her okulda değişiyor- en az bir dersi geçemezsen tüm hibeyi geri ödemek zorunda kalıyordun. Onun dışında bir engel yoktu.

istediğin kadar uğrayabilirsin

derslerden kalırsan %20 hibeyi geri vermeme hakları var

ancak mesela polonya da ilk derse giriyorsun hoca biz erasmusluyuz gezip görücez diyorsun adamda tamam son ders gelin notlarınızı vereyim diyor
gidiyorsun hoca hepsi AA olsun diyorsun sonra da dönüp %20 hibeyi alıyorsun.

ben avusturya daydım 1 dersten devamsızlıktan kaldım sınavlara girmemiştim onun içinde verilen belgeyi sahte olarak düzenleyip vermiştim okula %20 hibeyi de aldım :)

Peki bir ay içinde kaç gün kalınabilir burada?

kocaeli'nin en guzel yani istanbul'a donusudur. istanbul'a don.

Zaten hobi olarak istanbula gidiyorum da artık okuduğum şehirde yapacağım bir şeyler olsun istiyorum. Hiç mi yok ya?

Ortamın varsa gayet keyifli bir yer Kocaeli, arkadaşın yok mu hiç? Takılın işte, gidin için, muhabbet edin.

kocaeli'nin çok güzel doğa yürüyüş parkurları var. onlara bir göz at. ben istanbul'dan kalkıp geliyordum onun için