2 haftada fark edersin diye düşünüyorum.

ne kadar fazlalık olduğuna bağlı?

ama en önemlisi beslenme programını düzenli hale getirmek, kaliteli beslenmek. abur cubur gibi şeyleri azaltmak yeterli olmuyor. tamamen kesmek gerekiyor uzun süreli etkiyi görmek için. çok zorlanılırsa haftada 1-2 gün makul ölçülerde yenilebilir tabii ama diğer günler sağlıklı ve aşırıya kaçmadan yemek yenmeli. yoksa yürüyüşten sonra kola, cips yiyerek ya da ertesi sabah yarım ekmek-sucuklu yumurta yiyerek bir değişim beklenemez. yemek düzeni sağlanıp, yürüyüşler yapılırsa değişim kaçınılmaz olur..

Kilo vermeniz için 2 yol var:

1: Yağ yakacağınız yoğun şiddette kardiyo egzersizleri/ağırlık egzersizleri.

2: Bazal metabolizmanızın 400/500 kalori eksiğiyle temiz bir şekilde beslenmek.

Siz haftada üç gün yürüyüşten ve şekeri abur cuburu tamamen kesmemekten bahsediyorsunuz, bu durumda fiziki bir değişim görmeniz çok çok uzun bir zaman sürer.

İlk ay içinde belirgin bir değişiklik olsa da bu kalıcı olmayacaktır. Zaten gerçek bir spor düzeni olmadığı için değişim devam etmez, durur.

Hemen kilo veremesen de kondisyon olarak farkı 1-2 haftada hissedersin, merdiven çıkarken vs.

last seen özelliğini kapatmıs da olabilir.

last seeni kapatmıştır.
biri seni engellerse whatsapp kişilerinde görülmez. eski sohbetiniz görülür, ama kişi listesinde o kişi görünmez. eğer görebiliyorsan engellememiştir.
check etmek için bir arhadaşının telefonuna numarasını kaydet oradan bak.
ama siktiret değmez. uğraşcan falan. engellediyse de engelledi.

Engellediyse profil fotoğrafını da göremezsin misal. Whatsappi yok gibi olur.

mesaj atıyorsun ama tek tık çıkıyor. ikinci tik asla gelmiyor.

mac mini yerine mini PCler var, onlara da bakabilirsin. fansız soğutma nedeniyle tozdan da daha az etkileniyorlar. elektrik tüketimi de bayağı az.

Mac Mİni çok güzel cihaz gerçekten. Rahat kullanırsın.

mini pc ler sanırım genelde atom işlemci. onların performansı çok kötü.

vatan da 1500 tl, 500tl de windows lisansı. 2000 tl ye gelecek. keşke windows yüklü bir mac mini test etme şansım olsaydı.

dostum atom çok geride kaldı artık. yeni nesil i-core işlemcilerle geliyorlar artık.

örnek:
www.hepsiburada.com

mac mini'ye verdiğin paraya yazık sadece iş için alıyorsan...


edit: tüm mini pc modellerini burdan bir incele istersen www.hepsiburada.com

Üzerinde Windows 8 hazır yüklü olarak gelen mini-pc'ler var. Örnek:
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

icine windows yukeyeceksen mac almakta bi garip bariz performans dusuyor diyorlar yukleyenler.

Beni seviyor olmasi 19/K (kips)

Ilk goz temasi ve gulusu

Bayan kismiyim

gobei acik olmak, kisa tisortler falan oluyo ya onlar

19, erkek, istanbul, gobek kizlar eklesin

edit: ekleme yapicam; altta @vfgerty'nin dedigi gibi espri anlayisi olan kizlar hep zihnimde cok derin yer etmistir.

Beyaz ten. Duzgun burun. Bi de kaş onemli.
22/K

Kıvrımlı kalça. Göt. Popo. 23/Erkek

beyaz ten, kızıl saç

ten acayip cekici geliyor bana, zaten yaz da geldi. acik omuz, hafif bronzluk ve ferah bi krem kokusu ah tutmayin beni en sevdigim üclü : )

Basketbol şortu =D kafayı yemiş olabilirim, bunu sorgulatmam yalnız =D yaşımı cinsiyetimi söylemem :p

dövme, piercing, hafif goth luk.

Spanking eklersen güzel oluyor. (29 Male)

açık kahverengi saç, mavi göz, kusursuz yüz hatları.
sms111.org gibi. kendisiyle twitter kullanırken -1,5-2 yıl önce- sohbet etmişliğim de var antrparantez.

23/e

kirli sakal,içten gülümseme,yapılı bir vücut.
21/K

espri anlayışı olan kızları aklımdan çıkartamıyorum. yıllar geçse de unutamıyorum.

28 erkek

güzel, sarımtırak bir hatun görünce, ne bileyim vücut hatları beni benden alan, biraz da zeki bir kız olunca içim yamuluyor. kafamı göğsüne koysam, hiç kalkmasam, yüreğime sokana kadar deli gibi sarılsam diyorum bazen.

yani güzellik+iç güzelliği+sarı olması

23 e

boyun.
boyun güzelse aşağılara doğru bakıyorum:)

sakal, gamze, kısacık saç, uzun boy, fit, hatta biraz zayıf, şort. kadın/yaş biraz var. asdfafsd her halttan da etkileniyormuşum :(

ince ayak bileği, örülü saç, kocaman göz.

28/e.

Kil tuy.
lokasyon olarak; gogus, gobek, kasik, kol, yanak ( tabi bunun adi sakal biyik oluyor), bacak...

recepli espiri yapmayin cok rica edicem.

Ses. Bilmiyorum nasil bir ses ama bazen bazi erkeklerin sesi icimi gidikliyor.

Eller. Erkek eli her turlu cekici bi organ, cok nadiren eooyh demisimdir.

vallahi de ses.
görsel olarak bişey söylemem gerekirse kesinlikle kaş göz boy pos ıvır zıvır değil. nadiren yapılan bazı mimikler veya hareketler. herkesin kendine has oluyor. mesela birinin sigarayı içine çekişine deli oluyordum :)
29/k

Ayak dekoltesi

Güzel eller ve burun. Mimiklere dikkat ediyorum bi de çok anlatamam onu tam tabi. Erkekim

kızıl saç, beyaz ten, yeşil göz. bi de hafif çilliyse sanırım direkt kuyumcuya koşarım. çok emin olamıyorum çünkü henüz karşılaşmadım böyle bir elfle.

Kaslı vücut
Uzun boy
Kirli sakal
Düzgün konuşma, telaffuz
İri kemikli düzgün parmaklar
d.haber3.com

Edit: 27/k

manyaklığı

puppy eyes. boyle :(
www.reactionface.info
www.etonline.com

bide burnu guzelse kayitsiz kalamiyorum. cok az var cunku.

Kirli sakal ve ara sıra sakalını kaşıması.

Hayret.. hic soylenmemis.. meme.. centilmenler tabi. Diyememisler meme got meme got diye seyler..

Memeye ihtiyac duymamasi icin 6 puan uzeri almasi gerek asagidan..

Onun harici minyon +2 puan

Beyaz ten +2 puan

Kizil sac +2 puan

Renkli goz +1 puan..

Yuvarlak kalca +1 puan

Guzel bi sirt +1 puan

Cicekli bocekli elbiseler +2 puan.

Efil efil ve bol giyim tarzi +2 puan

sakal. karl marx sakalı alabildiğine sakal kumral ya da kızıl olmalı rengi bir de sarı da olur

Zeka, kararlı duruş, birey olabilmiş olma ve konuşmalarının içeriği.
30/k

1- ibne taklidini iyi yapan erkekleri severim. ibneleri de severim. ama ibne olursa olmaz, taklitte kalsın mümkünse.
2- bide sese karşı bi takıntım var. kalın değil de, böyle tonlaması güzel olsun çok olmasa da hafif ince olsun.
3- yolda köpek görünce dönüp seven yarası beresi var mı diye kontrol eden adamı da ayrı seviyorum.

edit: 22, k.

niye tik yok!!!????
bundan sonra gelmem anketlerine bye

meme- sarkmamış, arası açık olmayan, kavradığında taşan, uçları yana doğru gitmeyen, boynun hemen altından büyümeye başlayan bir meme beni benden alır.

24/e

makyajsız,rahat,salaş,esmer iri göz ve dudaklar yeterli sanırım abartmayalım :D öyle biri yok çünkü :D 25/e

türk kızlarında kıvrımlı kalça,cool duruş ve zeka.

genel olarak ise uzun bacak veya dar kalça (küçük estetik göt yani) beni alır götürür.

23. Errrrkek. Polonya.

zarif ve kendinden emin olması.

turuncu sac haci. oluyom bitiyom. cil ve yesil goz de varsa yaninda yeme de yaninda yat.

bir de minyon kizlar, kisa boy ufak vucut. yukardakiyle komboysa evlenirim bile :(

21, e

edit: babajo +1 desem yetermis.

güzel burun
sade göz makyajı
natasha khan örneğin www.studentnewspaper.org

hasta olunca dudakları şişiyor bazılarının çekici olay
her daim iyi imaj vereyim diye gülenler değil de içinden geldikçe gülümseyenler

çiçekli böcekli giyinenler +1
kısa tişörtler +1

a.k gelin hepimiz ele ele atlayalım köprüden. bu nedir arkadaş.
www.youtube.com


hoşlandığım (bkz: dişi sivrisinek)

ben (bkz: dişi sinek bile girmeyen öğrenci evi)

şimdi buraya şundan şundan hoşlanıyorum diye yazacak olsam, gider bir sigara yakarım

ait olması, sahiplenmesi.

tikini vermediğim arkadaşlardan özür diliyorum, garip bir şeyler oldu ve bazı cevaplar bana daha sonradan göründü. ya da ben gözden kaçırdım. o yüzden aradaki bazı cevaplar tiksiz kalmıştı. şimdi hepsini okuyup tikledim.

ben "beğendiğiniz özellik"ten ziyade, sizi derinden sarsan "zaaf"ları sormuştum. ya soruyu yanlış anladınız ya da duyurudan kimsenin yanına bile yaklaşmamak lazım. bu ne lan, her şeye zaafınız var :(

zeka, işine/okuluna/hobilerine odaklanıp sevmesi, beyaz ten renkli göz koyu olmayan saç/kıl yapısı (kollar mesela), bir de elleri. 19K

güzel bir duruş ve omuzlar. dirsekten bileklere kadar olan kısmı da çok beğeniyorum bir de kemikli bileği güzel bir saat örtüyorsa harika.

Bebeksi degilde ciddi sert ifadeli bir yuz, asla kilosu fazla olmayan genel vucut, uzun duz saclar, bogurtlen rengi ve kizil saca ayrica bitiyorum, biraz uzun boy, standart olarak dolgun gogusler, oturup dogru durust muhabbaet edebilecegin akli basinda bayanlar, kolun omuzdan dirsege kadar olan kisminin fazla yagli olmayip ince olmasi, haliyle duzgun bir kalca, cicekli micekli desenli taytlar, ciddi durus, dugun nikah olmadikca ruj surmeyenler, businesswoman giyimliler. 35 yas ustu bayanlar, agir basli bayanlar.

Birde bu kadina asigim nerdeyse ama evli: www.aceshowbiz.com

26/E
Edit: gogus ve kalca haric diger hepsi hakkaten zaafim.

meme
hafif ukala tavırlar
meme
zeka
meme
kıvırcık saç
meme
ince bel
meme
biçimli baldırlar
meme
beyaz ten
meme
güzel göz
meme
ince el ayak bilekleri
meme

"neyi fazla etkileyici buluyosunuz" demişsin, biz mi bilememişiz? :D

zekâ
yüzdeki anlamlı ifade
gözlük
feromonlar
gülen gözler
büyük, kara gözler
kalın, keman ya da kalem kaşlar
uzun kirpikler
ağızın gül kokması


fossa jugularis, yani şu çukur:

upload.wikimedia.org


fossa poplitea, yani şu çukurlar

watermarked.cutcaster.com

philtrum, yani şu:

3.bp.blogspot.com

ayak tabanındaki kavis

küçük eller, ojesiz tırnaklar

ince ayak bilekleri

salınarak yürümek (yürürken leğen kemiğinin hem x ekseninde, hem y ekseninde hareket etmesi. egzersizle filan olmaz bu, varsa vardır, yoksa yoktur. z ekseninde de hareket var mı, onu henüz çözemedim, o kadar uzun süre de bakılmıyo, ''gözlem yapıyom ben yaaa, ne vuruyonuz!!!'' demek de istemiyorum, AutoCAD öğrenip modellemeyi düşünüyorum)

geniş leğen kemiği

gelişi güzel toplanmış uzun saç

kuaförden çıkmamış saç

makyajsız yüz

ve zarafet

amma amma,

ille de Roman olsun!

-> beyaz ten + kızıl saç
-> büyük, dolgun göğüs (b cup da olur. kate upton'ın fazla büyük)

espri anlayışı, bakışlar ve gülümseme de elbet önemli ama zaaf bunlar :)

26/E

Kişilik + muhabbet + ufuk Ciddiyim

hafif kusur.

güzel bir boyun
güzel ses
renkli göz
siyah tek parça kısa elbise (Yakışana yakışıyor)
kısa kot şort
göğüsleri biraz serbest bırakan sütyenle giyilmiş hafif bol bir bluz
nefes alması

minyonluk
güleryüz
kibarlık
32e

Bebek yüz, zarif vücut yapısı, beyaz ten.
(Bir de hafif şaşkınlık)

33, E.

düzgün tırnaklar, gür saç, temiz cilt+sakal+ense, beyaz dişler, uzun ve güçlü vücut, güzel gülüş, temiz ve güzel kokmak, iyi huylu ve sevecen bir mizaç...
30+F

volvo

şu an için bence tesla motors

mercedes-benz

en prestijli midir bilmiyorum ama volvo emniyet kemerini ilk kullanan ve bunun için patent almayan, bunun yerine diğer firmaların da kullanımı için teşvikte bulunan bir firmaymış. bu katısı çok öenmlidir benim gözümde.

volvo

volvo.

mercedes, mesela: 92 200 e serisinde şimdiki arabalar da opsiyonel sunulan hillholder denen özelliği vardı

bmw.

mercedes gitsin halen reno motoru kullansın. ahanda kavga başlatıyorum.

sağlamlık, konfor diyince ilk volvo ve mercedes geliyor.

Wolkswagen. Das Auto. Opel de candır. Wir leben autos.
volvo'ya hiç binmedim,biniyim..

bence bosch.

hangi otomobil markası olursa olsun muhakkak bosch'un bir kaç zamazingosunu kullanmak zorunda.

audi

teknolojiye katki ve konforu birlestirerek degerlendiriyorsak mercedes derim. araclari hem konfor bakimindan 10 numara hem de bir suru yenilikci uygulamalari var.
sadece teknoloji olarak bakarsak vw grubu olabilir. tdi, tsi, dsg, quattro gibi bir cok teknolojinin sahibi konumundalar. bu teknolojiler bildigim kadariyla ilk vw grubunda cikip sonra diger ureticiler tarafindan da kullanilmaya baslamistir.

Bosch derim ben de teknoloji diyorsak her taşın altından bunlar çıkıyor.

stage visual mevzusunda turkiyenin son 15 yıl magazin rezillliklerinden seçmeler vardı. bir de turkish pink safiye soyman vardı ki ona koptuk.

jack n brooks, hatırladıklarınızı yazabilir misiniz?

atilla taş twitter'da soyundu
atilla taş athillas thasos oldu
tostumu yedim bekliyorum
hülya avşar'dan şok diyet
galatasaray avrupa şampiyonu
türkiye bilmemne şampiyonu
falan fian

Feci kaçırdın konseri yalnız. İnanılmazdı.

Saba Tümer' den kahkaha dersi
Kaya Çilingiroğlu' ndan inanılmaz açıklama
Ünlü manken kepçe kulaklarını bantladı

-Çok etkileyici olmasının yanı sıra bu yazılar biraz demodeydi. Kültür endüstrisine sövme fikri güzeldi, insanları coşturdu ama kim seçtiyse (belki etliye sütlüye bulaşmak istemeyen bir görevlidir) 15 yıllık bir derleme yapmış.

Ya cok az sevismistir, ya da sizinle sevismeye cok deger veriyordur. Ozetle heyecandan titremistir.

heyecanlanmıştır, başka hiçbir şey gelmiyor aklıma açıkçası. sevişirken pilav yememiş ki adam yani titremiş, "niye terlemiş olabilir" gibi bi şey olmuş bu.

Sarsılarak boşalıyordur.

heyecandan, bende de oluyor ara sıra, karşı tarafta pozitif bir etki yaratıyor aslında :)

hiç yaşamadım. çok ilginç. toplum önünde konuşma fobisi gibi bişey sanırım. maça çıkıyor arkadaş, böyle bir his olmalı.

heyecan, telas, stress.

ciklet balık türleri öyle çiftleşiyor. titreyerek birbirlerine çağırıyor. belki balıkları vardır, ciklet.

Üşüme gelmiştir.

titreyerek boşalır

şeytan dürtmüştür.

Üşümüştür.

kimse çözememiş mevzuyu. kol başta olmak üzere vucut kaslarının yorulmasıyla alakalı bi mevzu. bi süre şınav çekme pozisyonunda dur mesela yukarıda bi yerden sonra kolların titremeye başlar yorulunca. ondan oluyordur muhtemelen.

kondisyonsuzluk yani.

rönesans'ın patronu ile ilgili küçük bir haber:

www.hurriyet.com.tr

daha çok merak edersen google'da ismini biraz daha arayabilirsin, 1-2 röportajı, haberi daha vardı.

diğer firmaların kurucularının hikayelerini bilmiyorum, aklımda bir tek bu kalmış.

ha bir de enka'nın kurucuları ENişte-KAyınbiraderdi, o kadar. :)

@divit: niye ne ki dogrusu?

Şu kitabı oku. STFA'nın kurucusu Feyzi Akkaya yazmış, hem keyifli bi kitap, hem de senin dediğin o 'sıfırdan başlangıç' nasıl oluyor detaylı bir biçimde görüyorsun:

www.kitapyurdu.com

Gerçekten kolay değil bu işler yani.

üşümez ama ıslanır.
yağmurluk iş görür.

Yağmur çiseliyor, hava rüzgarlı. Havaalanı dibinden bildiriyorum.

totosu ıslanır ama üşümez

Orda yasayanlar is bulamiyorlar sen nasil bulacan:) yanliz planci adamsin sevdim bunu.derde girmeden simdiden makedonya vatandasligini kapip ordan ver elini avrupa birligi oley:)saka bir yana makedonya patinaj halinde olan bir yer.ne is aradigini bilmiyorum ama uluslararasi olceklerle gidebilecegin bir yer degil.turkiyeden yatirim yapan firmalar var ama buyuk capli olanina rastlamadim.onlardada cazip kosullari bulman imkansiza yakin.planin dedigim gibiyse isin biraz zor.

ahaha evet adamlar 3 vakte kadar girecek birliğe. almanya hollanda için senelerce uğraşıyorum, çok çok zor. belki öyle bir yerden vururum diye düşündüm ama dediğin gerçeklerin de farkındayım aslında. az önce de ucuz fiyatlı arsa araştırıyordum. acaba akşam akşam bu kadar kafa yoran planları birleştirip makedonyada ucuz fiyatlı arsa falan mı alsam ki? bakarsın imar gelir, daire falan düşer bana da. sonrası için hayal gücüm yetmedi henüz.

Kosebasi guzel bir arsa olsun ama birde bak elektrige suya yakinmi diye:)

Ben gittim geçen yıl, inanılmaz bir işsizlik var. Herkes almanyaya isviçreye falan kaçıyor o yüzden. Neredeyse imkanı yok.

Makedonya'da evimiz var, tapusu ruhsatı her şeyi var, ama bu da vatandaşlık sağlamıyor sana. Özellikle türklere karşı ciddi bir birlik var devlet otoritelerinde. Annem, dedem, anneannem makedonya doğumlu direkt, ama gidip hiç bir hak iddia edemiyoruz, zira kesinlikle kabul etmiyorlar vatandaşlığı, onun sebbei de trdeki mak. göçmeni sayısının çok fazla olması. Bir kişiye vatandaşlık verirlerse başvuracak yüz binlerce insan vr, bu da oranın demografisini çok ciddi değiştiriyor. Resmen açık açık bunu söyleyebiliyorlar yüzüne. Herifler orayı osmanlı öncesi döneme çevirip hristiyanlaştırmak istiyor. Bunu söylemekten çekinmiyorlar.

Balkanlar abi, bok çukuru resmen. Ortadoğudan farksız. Hiç hayal kurma derim.

Türkiye'deki bankacılık sistemi çok gelişmiş durumda. Gerçekten bilmem kaç yüz sene geriden geliyorlar. Sebebi ise bizim deli gibi kredi kartı kullanıyor oluşumuz.

Biz türkler her fırsatta bankaları zengin ediyoruz. Faiz, ücret, işlem, zart zurt. O yüzden deli gibi yatırım yapıyor bankalar. Almanlar takır takır nakit çalışır. Başkasını tanımaz. O yüzden çok da önemli değil temassız kart falan.

Ekşi'de daha önce ülkemizdeki bankacılık sisteminin gelişmiş olduğunu okumuştum, eft bizde 5-10 dk içinde gerçekleşirken başka ülkelerde saatler sürebildiğini ertesi güne sarkabildiğini okumuştum.

işte bunlar hep kemal derviş

eksisozluk.com

verdikleri debit kart paypal'a da bağlanmıyor hala işbankasının işte üniversiteli kartını kullanıyorum :)

turkiye'de harbiden bankacilik asmis la baska yerde bulamazsiniz.

deutsche bank ta actirdiginiz iyi olmus atm leri turkce kullanabilirsiniz en azindan.

Sira almamak normal bence hic bir deutsche bank subesinin turkiye'de oldugu gibi agzina kadar dolu oldugunu gormedim. 3 4ten fazla musteri oldugunu da gormedim valla.

Cok atm istiyorsaniz sparkasse den actirin hesap. deutsche nin cok olmaz dediginiz gibi

İtalya'da iken Unicredit hesabı açtırmıştım, adamların daha bankamatiklerinde İngilizce menü yok. Duomoya yakın şubede bilmemnerde çok turistik yerlerin bazısında varmış: arkadaşların yalancısıyım, centrale yakınlarında bile rasgelmedi bana. Bankamatiği bırak internet sitesinde İngilizce seçeneği bile yok. Hadi sitede Google translate ile idare ettin fakat internet şubesine girdiğinde Google translate de çalışmıyor. İnteraktif şube berbat, iş bankasının interaktif şubesiyle karşılaştırmak istemiyorum, çünkü iş bankasına hakaret olur, adamlar daha beginner seviyede. İnternet şubesinde müşteri temsilcisiyle chat ya da videolu görüşme yapabilme imkanı sunuyorlar teoride fakat o temsilci her zaman meşgul ne hikmetse, 100 kere denedim ulaşamadım, ulaşabilsem İngilizce bilmiyordur zaten lavuk. Kısaca Unicredit pişmanlıktır, orda burda reklamını görüp aldanmayın, bizmkiler eline verir her türlü. Unicredit'de de ayakta sıra bekliyorlar gişe işlemi için. Tek sevdiğim yanı bankanın içinde de bankamatiklerin olması, kartınızı okutarak bankaya giriyorsunuz ve bankamatikten işleminizi yapabiliyorsunuz. İtalyada kalitesiz göçmen, at hırsızı tipler çok olduğundan dışarda para çekmek tehlikeli diye yapmışlar herhalde. Dışarda da bankamatikleri mevcut tabiki de.

Denedim zamanında, lanet olsun deyip mac aldım sonra. İLLA ki çalışmayan bir şeyler oluyor. Ya BT çalışmıyor, ya wifi, ya bilmemne, paso sıkıntı çıkıyor. Ki yaptığın işlerin çoğunluğu belli ki windowsta zaten, özenme hiç mac'e o yüzden.

dediğin olay hackintosh diye geçiyor. ancak roketin de dediği gibi verim alınabilecek stabil bir sistem değil.

yaptığın işlemlerin çoğunu mac üzerinde gerçekleştiremezsin. kişisel ve günlük kullanım için mac yüksek grafikli oyun, modelleme ve android geliştirme işlemleri için pc kullanabilirsin. bu büyük sıkıntı aslında. ben dahil bir çok kişi bu dertten muzdarip. ama yıllardır tek bir bilgisisayar sunmadı firmalar her işlemi gerçekleştirebileceğimiz. sunulacak gibi de gözükmüyor.

Sen biletini al normal, sonra git havaalanında ms bankosuna, üye ol, kartını bastırt /5 dakikalık iş/, o milleri de geriden geliyo diye işlet.

@roket adam eyv. bu da hakkaten iyi fikirmis. geriden gelen milleri isletmenin herhangi bir sarti kosulu var mi?

Sen bunu bi ara sor. Net hatırlayamadım şimdi koşulları.

baskasinin adina olan m&s kartina kendi adina olan bileti isletemiyorsun.. @roket adam'in dedigi gibi son 1 yil icerisindeki ucuslari isletebiliyorsun..

sonradan isletirken bazi ucus siniflari icin mil kazanmaya uygun degildir diyor ama spesifik olarak hangileri oldugunu bilmiyorum..

sagolun bilgiler ve oneriler icin. dediginiz gibi karti cikarip sonradan isletmek mantikli.

yollayım size miles and smiles üye numarasını

edit: ayrıca boarda kadar gitmenize de gerek yok, internetten işletebiliyorsunuz iki gün geçtikten sonra ve bir yıl içinde.. önemli olan uçuş bilgilerini atmamanız. koltuk no, uçuş no ve bilet no isteniyor.

şart mıdır denemek bunları?

van gogh müzesine git. bulldog'da hafif bi ciğara iç. paradiso'ya git gece. redlight'ta bi tur at, sadece tur at ama. ekstrem takılan deneysel şeyleri seven arkadaşsan casa rosso'ya git. tramvaya bin öyle gez. voldenpark'a git. tur at. bi dünya şey var lan yapılacak. nası sevmedin.

abartıldığı kadar inanılmaz değil tek başına gidince kardeş.

geçenlerde başka bir amsterdam sorusuna verdğim cevabı kopyalayım o zaman:

tren istasyonundan şehir merkezi istikametine doğru sırasıyla gideyim.

istasyondan çıkınca zaten kalabalığı takip ederseniz, en işlek caddede bulursunuz kendinizi. sağ tarafta dünya pahası hediyelik eşya dükkanları, sol tarafta da büyüklü küçüklü çeşitli müzemsiler var. büyük genişçe bir meydana çıkacaksınız; orası dam square. kraliyet sarayımsı bir şey var. gezmeye çok değer mi bilmiyorum ama 25 euro gibi bir ücreti olduğundan ben hiçbir zaman girmedim içine. daha doğrusu içine girdim, girişten bakıp çıktım. onun hemen arkasında, cadde üzerinde tarihi, mükemmel bir binaya kurulmuş bir avm var. bizdekilerden çok farklı. orada da şöyle iki dönülebilir.

geri geldik o meydana. sarayımsıyı arkamıza aldık, karşıda bir dikilitaş var. o tarafa geçtik, ara sokaktan hafif sol yaparak girdik, de oude kerk var (the old church). ben ne zaman gitsem içeri giriş yoktu hiç. sürekli mi yasak, yoksa geçici bir şey miydi bilmiyorum. o kilisenin hemen alt tarafında da red light başlıyor zaten. hem gündüz hem gece görmek gerekir diye düşünüyorum. gece ben çok tedirgin oluyorum oralarda. o yüzden adam akıllı nerde ne var keşfetmek için gündüzden bi ön hazırlık yapılabilir. red light'tayken kanalın diğer tarafına geçince de çok abidik gubidik sevimli dükkanlar başlıyor. mesela bir condom shop var. vitrindeki her parça görmeye değer :) onun dışında ikinci el dükkanlar falan, çok güzel şeyler bulabileceğiniz dükkanlar var o sırada.

neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken (ha bu arada o meydanda madam tuso müzesi de var ama ben ona da girmedim) sağ tarafında çiçekçiler olacak. o araya girip çiçekler, tohumlar falan bir süre takılabilirsin. sokaktayken sol tarafında çiçekçiler, sağ tarafında da küçük küçük peynirciler olacak. o peynircilere girip peynirleri tat, ama alma. çünkü (yol tarifini hatırlayamadım şimdi) de pijp denen mahallede aynı bizim pazarlar gibi pazar kuruluyor. ben 500 gr baby gouda'yı 4 euroya almıştım ordan. en ucuz peyniri o pazarda bulursun.

ucuz demişken, illa ki hediyelik almak istenir. onu da watrelooplein'ın oralardaki bit pazarından bulabilirsin. dükkanların yarı fiyatına her şey.

Bira falan içilecekse de "brouwerij 't ij" var yine şehir dışına doğru bir yerlerde. bir değirmenin içine kurulmuş bar. bahçesi de çok güzel beer garden şeklinde. karşı tarafında böyle limanımsı falan, güzel yerler var. tam hatırlayamıyorum, gidip bakman lazım :)

ya bir de sarpathistraat üzerinde amsterdam üniversitesinin öğrenci yurdu var. oralarda çok güzel bir kültür merkezi vardı. giriş katında akşamları çok güzel konser salonları oluyordu. ama adını unuttum onun da.

bu arada, hooop diye amsterdam centraal'e geri gittik. arka tarafında deniz var. bir de köprü var. o denizin ortasında java eiland diye bir ada var. köprüden yürüyerek oraya git, otur orda saatlerce denizi izle, limanı izle, mis gibi havanın tadını çıkar. çok fazla bir manzarası, özelliği falan yok ama çok huzurlu, şehrin kalabalığından uzak. belki sadece sen bile olabilirsin o an orada oturan.

şimdi böyle anlatınca gerçek dünyadan kopup oralardaymışım gibi hissettim. annem odaya girince kendime geldim. çok üzülüyorum.

not: bunlara ek olarak bir de vondelpark var.

edit: daldan dala atlarken atlamayı abartmışım biraz. "neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken" diyip bırakmışım.

evet, neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken, ama baya gideceksin rembrandtsplein tabelasını takip et. çok yakın zaten. orası da çok güzel, alternatif bir meydan. ben en son gittiğimde resim yarışması vardı. ressamlar eserlerini hem sergiliyor hem de bir yandan yeni tablolar yapıorlardı.

oradan da devam ettiğinde, meşhur iamsterdam yazısının oraya çıkacaksın, museumplein yani. ama yine orda da çok bir şey bekleme. yazının da bir nanesi yok. yazının ordaki rijksmuseum dünyadaki en güzel müzelerden diyorlar ama, fakirlik. ona da girmedim. vondelpark da o müzenin arka tarafında zaten.

edit 2: zaten amsterdama gdip kafa olursan, haliyle amsterdamdan tat almazsın, sonra da bi bok yok dersin. öyle güzelim bir şehire gitmişsin, neden ziyan edesin ordaki vaktini mantarla şunla bunla? içmeyin kardeşim. ya da akşam inzivaya çekildiğinizde için. gününüzü de gezerek değerlendirin. içecekseniz de ütopia var, oradan alın ne alıyorsanız.

bir de, couchsurfing'de adamın biri geçen yıl free canal tour'lar düzenliyordu külüstür bir tekneyle. ona katılırsan insanların saatlik 60 euro verdiği geziyi daha az konforlu bir teknede sen bedavaya yapabilirsin. tur sonunda 3-5 euro bahşiş bırakmak ya da bir bira ısmarlamak da opsiyonel.

vallahi turistik olarak bi bok yok, arkadaşlarinla kafa olmaya gidiyosun.

biz 3 gun kaldik, sansimiza hostel odamizda japon bi öğretmen vardi ama adam acaip unique bir sey. 3 gun boyunca sabahtan aksama hostelin önündeki bankta oturup, kafa olup japona gulduk. cokdegisik bi kafa idi. yalniz deli gibi pada gidiyor malum seylere. mantar, kekvs bunlar para ziyani.

Amsterdam'ın pek bir özelliği yok turistik anlamda. Ancak mutlaka Anna Frank'ın evini görmelisin.

Anna Frank evi ve ücretsiz şehir turunu da öneririm evet. Ben de tek gitmiştim, manyak gibi de eğlenmiştim, üstüne neredeyse hiç de kafa olmamıştım ona rağmen yani.

www.xtracold.com

muhtemelen tek başıma olduğum için pek bir şeye benzetemedim. yine de ben öyle gezmeyi falan çok seven biri değilim. belki de ondandır. ne bileyim böyle dağ olsun, kır olsun, hatta tarla olsun. ben yakayım mangalı, açayım bir ufak rakı, arkada hafiften neşet ertaş çalsın, tek başıma bile olsam bundan zevk alıyorum. yok mu şuan amsterdam da olan, takıl bana diyen? masraflar benden.

mesafeyi bilmiyorum da lisse diye bi yerde keukenhof bahçeleri varmış. fotoğrafları on numara. bahçeye birazcık ilgin varsa gidip gör bence uzak değilse tabi.

7 ay yaşadım hollanda'da. kek yemedim hiç.

müzeler var bi sürü bi sürü.
partylerin en güzelleri orada. gece hayatı muazzam. çok fit güzel insanlar çoğunluğu.

Magic trufflesı dene eğlence ayağına gelecek, emin olabilirsin.

Ben 15 grama yakın mexican denemiştim 1 saat sonra turkish airlines, saatlerce gitmeyen gülme krizi ve hafif halüsinasyonlar.

Jeneratorun sesinden uyuyamazsın ...

urun.gittigidiyor.com

Özelliklerde yazan bilgiye göre saatte 0,6 - 0,8 lt benzin yakıyor.

Birkaç güneş paneli ve birkaç kuru akü ile çok daha masrafsız ve temiz bi çözüm yaratabilirsin.

Modemini değiştirmen de gerekebilir. Bizde öyle olmuştu. Meğer VDSL'e geçmişiz de fark etmemişiz falan filan.

Bende 9.5 mbps anca alıyorum ama 8 iken de 6.5 falandı nasıl oluyor anlamadım :)

ya benim internet hızım niye hala 3.5 mbps. ttnet hep beni teğet geçiyor...

öyle kendiliğinden geçilmiyor. talimat verilecek falan filan ayrıca yeni müşterilere ücretsiz eskilere +2 tl fark ödeyerek :)

@roket adam
vdsl modem mi oluyor yoksa tarife gibi birsey mi?

değil.

Bazı şirketler almıyorlar. Şirket politikasına göre değişir. Zira zorunlu stajın sigortasını üni ödüyor diye biliyorum.

değil, hatta yeni moda bu. Şirketler yeni mezunları direk istihdam etmiyor ipneler, kısa ya da uzun süreli staj programlarına alıyor mezuna yönelik

yeşil pasaport seyahat vizesi sunar sana çalışma eğitim gibi durumlarda ona özel vize alman lazım, polis kontrolü gibi durumlarda yasadışı birşey yapmış sayılırsın ha kontrol mekanizması var mı bu olay için bilmiyorum. Ancak büyük ihtimalle staj yapacağın şirket vizeni kontrol edecek giriş yaparken evrakları.

Aynı şekilde bende Isveç'e gideceğim. Oturma izni almak için başvurdum.

Vize alman gerekir mi diye bi soru sorman bile hata, vize almak zorundasın. Erasmus stajı da çalışma izni gerektiren mevzulara giriyor. Mutlaka başvur konsolosluğa çok geç bile kalmışsın.

Teşekkür ederim ilgileneyim ben

güncelleme: eğer staj 3 aydan kısa ve erasmus stajı çerçevesinde yapılacaksa vize gerekmiyor.

İki sene kadar yalnız yaşadım bizzat. Tek başına koca evde. Zor mor da çok keyifliydi be. Bilmiyorum seviyorum ben. Eve gelir gelmez müziği açarım, kafama göre takılırdım. Zaten akşam 7'den 12'ye kadar falan evde geçirebiliyorsun anca. Hafta sonu da dışarıda oluyordum hep.

Madem aktifsin bir sürü arkadaşın var onların yanına git falan filan yani. Keyfini çıkar.

hem sıkılıyorum, hem sıkılmıyorum. kısaca bilgi vereyim,

lise bittikten sonra istanbul'a geldim. yarın 20'yi dolduracağım, 2 yıldır okula falan gitmediğim ve işi de internet üzerinden hallettiğim için sanırım toplamda 10-15 kişiyle falan tanışabildim 2 yılda. en yakın arkadaşım yurtdışında, ev arkadaşlarımla haftadan haftaya görüşüyorum yani o derece.

sıkılmıyorum çünkü internet var sjfhsjkl. oyun oynuyorum, dizi izliyorum, film izliyorum, yani oyundan sıkılsam diziye geçiyorum, ondan sıkılsam oyuna dönüyorum, her türlü eğleniyorum.

sıkılıyorum çünkü bazen "ee napıyorum ben" dediğim oluyor. kimseyle dışarı çıkmıyo muyum? nadiren çıkıyorum. onda da canım sıkılıyo. "ee napıyorum ben" demeye devam ediyorum. böyle mal gibi yaşayıp gidiyorum işte.

bu kafa rahatlığı çok güzel. aslında evet ya. bak şimdi bi şey olsa paylaşabileceğim insanlar var. mutluluğumu üzüntümü vs. aklıma gelebilecek her şeyi paylaşabilirim birkaç kişiyle. e daha ne napiyim arkadaşı. iyi böyle.

ben cok seviyorum, ev arkadasina tercih ederim yalniz yasamayi. sessizlik rahatsiz edici oluyor bazen, o yuzden hep muzik caliyor zaten evde.

Kendi kendine yetemiyorsun. Herkes yapamaz zaten. Yapacak diye de bir kaide yok. Ben sosyal bir ortamda olduğum zaman mesela güzel vakit geçiriyor olsam da, kendimle kalacağım anı bekliyorum. Yalnız kalacağımı bildiğim için keyfim daha da yerine geliyor.

aynı durumdayız sanırım, biz de ev arkadaşımla konuşmaz yaşayıp giderdik. sonradan evi soyup gitti zaten neyse. yalnız kaldım, birkaç ay oldu ama gerçekten o "disiplinsizlik" artık aldı başını yürüdü. evde yere çöp atmak, bulaşık yıkamamak, çöpleri atmamak vs. önceden özen gösterirdim, yemek falan da yapardım şimdi çok zor geliyor. tek başımayım nasıl olsa değmez diyip geçiyorum.

ama bir yandan da inanılmaz güzel bir şey. eve girip çıkarken, birini getirirken hiçbir düşüncem olmuyor birine rahatsızlık vereceğim ile ilgili. oh diyorum. ama sıkılıyorum da.

@pescador,
mutlu yıllar, su gibi ömrün olsun.

@roket, zamanımı evde geçirmek istiyorum ben artık. dışarı çıkıp bir şekilde eğleyebilirim kendimi elbette. ama yoruldum sanırım, evet eğlenmekten ya da kendimi eğlemekten yoruldum.

insanlar müzik zevkimi ve bu konudaki bilgimi beğeniyorlar. nedeni yalnız yaşamam. ilk işim müzik açmak oluyor. bu sebeple de bilgisayar\internet onlar da olmadı telefon sürekli yanımda arkadaş oluyor. bu da tatmin olmaz oldu. dizi izlemeyi bırakalı çok oldu zaten. valla tatmin oluyor musunuz dizi\film izlemekle? GoT çılgınlığı var şimdi, diğer diziler falan. bu kadar yaygın olması ya da insanların evde geçirdikleri zamanı bu şekilde "değerlendirmesi" yanlış gelmiyor mu sizlere? bana yanlış geliyor. o yüzden onları reddediyorum biraz.

ama yalnız yaşamanın kıymeti de çok elbette. onları da yadsıyamam. ev arkadaşı bulup evimi değiştireceğim desem de, yalnızlığın rahatlığını terketmek de kafamı kurcalamıyor değil öte yandan.

yıllardır istediğim yalnızlığa kavuştuğum 3. gün. yalnızlıktan mutluyum. mutsuzluğumun sebebi hayatımdaki diğer koşullarla ilgili. tabii 3 gündür disiplin problemi yaşamıyorum ama bunu söylemek için çok erken :)

bütçeniz nedir?

Su likteki bavul hayat kurtarici, butce ne bilmiyorum ama indirimli firsat sitesinden filan makul fiyatlara alinabiliyor. Ben oyle almistim.
www.ebay.it
Ic iki taraf da fermuar ile kapatiliyor onun icin icerde hicbirsey dagilmiyor. Ufak dursa da deli doldurabiliyorum. Ici cok dolu olmadiginda disardan ayarlanip daraltiliyor. Icine ne koyarsan yerinden oynamiyor.
Yaz sezonu her aksam baska bir yerde kalacak sekilde 8 gunluk bir tatilde istedigimi cok kolay buluyordum ve dagilmadigindan sip diye toplaniyordu.

www.n11.com

şunu öneriyim o zaman. ama eğer bütçeyi dediğiniz kadar yüksek tutarsanız 3'lü set alabilirsiniz bu tarz

4 tekerli alın

4 tekerli alacaksın.
Hard case yani serf plastik olacaksa da mutlaka esneyebilmeli (uçakta sağa sola atınca memurlar kırılmasın)
Hafif olsun.

Bu üçüne uyan 231 tane bavul var.

8 haziran bizim ama okuldan okula değişebilir.

marmara üniversitesi,

6 haziran cuma finaller bitiyor.
20 haziran cuma bütler bitiyor.

utanarak söylüyorum: hazırlıktayım proficiency dahil 25 haziran. seneye daha bile geç bitebilir. kıbrıs sıcağında bayılıp kalıcam diye korkuyorum sınavlarda:)

11'inde

29 mayısta bitti bilkent

Kontratlar genelde okul bitişi değil, okul başlangıcı yapıldığından ve 1 yıl süreli olduğundan Haziran ayı değil Eylül ayı ev bulmaya daha uygundur.

Demişti bana çoğu emlakçı. Benim gözlemlerim de o yönde oldu.

18haziran ama millet bütü bekler ay sonunu bulur.

edit: bazı gözüpek yeni üniversiteye yerleşen tipler yüzünden ağustos 15ten sonra sıkıntı yaşanabiliyor. haziran sonu güzeldir. ayrıca once'nin dediği gibi bir olay da mevcut. denklemde çok değişken var yani. yaz okulunun bitmesini bekleyenler, mezun olanların evleri falan gibi.

kocaeli, tek ders sınavı 17 temmuz...

Bilgisayara Logsign diye bir yazılım var onu satın alın kurun derim. Hem kim nereye girmiş onun loglarını tutar, hem de trafiği izlersiniz.

load ui fena değil.

Ülkemizde aynı işi yapıyorlar ama, esasen;
bilgisayar mühendisliği daha çok donanım üzerine
bilgisayar bilimleri ise daha çok yazılım üzerine dir.

konuya cok cok uzagim ama ara elaman falan degil, amerika'da ve bir cok ulkede computer science diye gecer zaten genelde engineering olarak gecmez.

bu biraz jeolojiye benziyor. turkiyede jeoloji muhendisligi deniyor ama butun dunyada fen fakultelerinde jeoloji olarak okutulur. muhendislik kismi da yok degildir ama asli odur. bilgisayar da oyle diye biliyorum.

edit: sozlukte de benzer seyler soylemis bir kac yazar evet tahmin ettigim gibi.

babamasoliimbananickaldirsin haklı, yurtdışında, amerika'da falan bilgisayar bilimleri diye geçer. trde bilgisayar bilimleri okutan üniversiteler (sabancı mesela) bayaa testislidir, sıradan bir üniversitenin bilg mh bölümlerine göre daha sağlam eğitim veriyorlar.

sözlükte simendiferlerin efendisi var, ona ulaşıp sorabilirsin. hatta ask.fm'i bile var: ask.fm

bilgisayar bilimleri mezunumuyum (2004) iş dünyasında bi farkı yok sana önemli olan bu , eğitim olarakda bilgisayar müh.liğinden teknik resim vs... gibi mühendislik derslerini çıkar yerine matematik koyarsan bilgisayar bilimleri oluyor .

Bildiğim bölümler:
Bilgisayar programcılığı(ön lisans),
Bilgisayar mühendisliği(lisans),
Yazılım mühendisliği(lisans),
Bilgisayar bilimleri(lisans)

Bilgisayar mühendisleri yeni bir yazılım geliştirirken, bilgisayar bilimcileri yeni bir algoritma geliştiriyor galiba.

Türkiye de bilgisayar bilimleri adı geçen ilan pek yok.

Bence de zorla guzellik olmuyor ama sanirim insanlar nedense daglari asan ferhatlar colleri gecen mecnunlar istiyorlar kendilerini degerli hissedebilmek icin. (Ornekler hep erkek tarafindan oldu ama her iki taraf icin de gecerli)

Ama yine de diger tarafa belli bir zaman tanimak lazim diye dusunuyorum ne istedigini cozebilmesi icin.

ikisinin ortası da mümkün, azıcık aristotelesçi olun.
çok olmayın, yine kararında:)

muhtemelen belli bir sınırı olur böyle bir durumun.
o da kişiye göre değişir, yani tak ettiği yerde insan bırakır. bırakmalı zaten.
@yanux doğru söylemiş.

Kendi yaş skalamda karşı cinsten belki 1 milyon insanın bulunduğu bir şehirde yaşarken birine takılıp kalmak çok anlamsız. Emek israfı yapmamakla doğru yoldasın.

Kimsenin de hayatına sen söylediğin gibi girmesini de beklememek lazım tabi.

'zorla güzellik'tense 'bir şans yaratma'dır bu bana göre. o kişiyle gerçekten güzel paylaşımlar yapacağınıza dair bir hissiniz varsa, bir süre zorlamak makuldür. iş obsesifleştirmeden, tadında bırakmak gerek tabii, olmuyorsa olmaz.

bazen şans yaratman gerekbiliyor evet. biraz kovalamak lazım.

kimse arkasından haftalarca aylarca koşulacak kadar değerli değil. kesinlikle koşmazdım, koşmam.

koştum, kazandım, mutluyum. 26 K.

zorla güzellik olmaz.

karşı taraftan bir sinyal alırsam elbette elimden geleni yaparım.

ama en iyi ilişkilerim her zaman daha ilk anlardan kıvılcımın oluştuğu ve iki tarafın da zıt yönlere değil birbirlerine koştukları oldu.

Israr etmemek bana gore de en doğrusu. Israrci olup ulasinca, karsi tarafin gerçekten sevdigine nasıl inanacaksin ki? Belki senden kurtulamadigi icin pes etti. Kendimi yapışkan gibi hissetmek istemem açıkçası.

Ben ugrasmazdim. Ayni olmasa da en azindan benzer duygular hissedilmiyorsa yurumez benim icin.

Dostum kendimden ve çevremdeki ilişkilerden gözlemlediklerim şuki;

işin sırrı> "belirsizlik". Bi defa hoşlandığın insan sen gibi kafasında birini belirlemişse; ondan umudu kesiceksin. Bunu zincirleme kaza gibi düşünebilirsin.

Fakat aksi durumlarda ve eğer karşıdaki insan biraz da denginse net bir adım kesinlikle atmıycaksın. Yani karşıdaki aha bak bu benden hoşlanıyor dediği an bittin demektir. Cem yılmaz'ın Arog'da söylediği gibi avı kurduğunu, av farketmiycek. Benim eyyuarlamam bu kadar.

Apart sahibi, 5651 sayılı yasaya uygun olarak internete çıkan arkadaşların kayıtlarını tutmuyorsa siki avuçladı demektir. İçeriden kimin yaptığını ispatlayamaz, ihale TTNET aboneliği kimin üzerineyse ona kalır ki öyle olacak gibi. Stand by.

3 sene önce yazdığım bir entry yüzünden hakkımda soruşturma açılmıştı. karakola gidip ifade verdim. sonra dosyam savcılığa gitti. aradan 4-5 gün geçtikten sonra avukatımla birlikte savcının yanına gittik, işin saçmalığını bir de orada anlattım. sonrasında takipsizlik kararı çıktı.

ifade verirken sana tavsiyem, kendinden emin ol ve olaydaki mağduriyetini polislere iyice anlat. unutma, burada mağdur olan sensin.

oğlunun benim olduğumdan haberi var ama olayın sonunda pek bir şey çıkacağını sanmadığımdan kimse etkilenmez herhalde?

Çıkabilir abi. Çok saçma bir sebepten ceza almışlığım var benim. Tahmin edemezsin yani o kadar saçma. İfade verdiğim polisler bile bununla hukuk sistemini meşgul ediyorlar amk diye dalga geçmişti. Ama olabiliyor. Keşke oğluna söylemeseydin.

Bir link ver de guzelleselim be ya. Flickr ve 500px e koy, bir de site ac, degerlenir.

ya instagramı manzara fotosu paylaşmak için kullanmak istemiyorum pek. kişisel fotolarımı falan paylaşıyorum. hesabım korumalı oluyor arada sırada. sıkıntı orası. 500px'e bi bakayım.

Flickr ve 500px e

deviantart deneyebilirsiniz.

cargocollective, deviantart ya da belki tumblr

Örnek istenmiş. Son 1 aydaki fotolardan aldım bunları hiç oynanma filtre falan yok direkt telefondan aktardım. Bi iki rotation kastırsak güzel olur aslında.

i.imgur.com
i.imgur.com
i.imgur.com bunu imgurda rotate ettim kalitesi düşmüş :/

son foto neresi la, çogzelmiş

Birinci foto Dubai'den, ikinci foto Fethiye'den, üçüncü foto sanıyorum Belek'ten, emin değilim ondan Fethiye de olabilir.

Ne dersiniz yürütecek gibi mi?

siradan degiller mi biraz? :/

Aynen. 'Değişik' fotolar da var da geneli manzara falan. Zaten sıkıntı da orada. Manzara fotosu güzel hoş da yüz milyorlarca var internette.

fotolar süper. tam wallpaperlık. beyendim. fikir olarak da Flickr ve 500px +1

Telefon nedir. Güzel çekmiş. Deviantart a falan yükleyebilirsin. Ama öyle bir anda omuzlara alınmayı bekleme. Hatta hiç bekleme.

Şimdi allah için fotolar kötü değil ama dendiği gibi bunlardan çok var internette, eğer farklı olmak gibi bir derdin var ise farklı perspektiflerden bakıp resmetmeye çalış gördüklerini. Yani "ben süper resim çekiyorum" diye oturma yerinde, farklılaştırmaya çalış.

kanka sen hiç süper fotoğraf görmemişsin. Bunlar herhangi herkesin çekebileceği/çekebildiği nitelikte fotoğraflar. Biraz teknik ve photoshop öğrenirsen ışık oyunlarıyla çektiğin görseller daha güzelleşebilir, öbür türlü pek bi esprisi yok.
Flickr veya bol etiketlerle instagram. Instagram'dan takipçi satın alabilirsin.

biraz manzaralar güzelmiş, sen yakalayıvermişsin ve telefonun da iyi çekmiş gibi. gerçi manzara fotoğraflarının çoğu öyle zaten ama madem severek yapıyorsun biraz daha dikkat edebilirsin kompozisyonlarına.

kompozisyonlarınız ufuk çizgilerinin yamukluğundan dolayı zayıf görünüyor, kimse yazmamış ben yazayım dedim. zira ufuklar heep yamuk veya hizasız mı diyim ne diyeyim. biraz ufuk çizgisi ile ilgili bir şeyler okuyabilirsiniz belki. oranlar da pek doğru değil fotoğraflarda. biraz daha kompozisyon bilgisi gerekiyor, çok okumanıza gerek yok, deneyimleyerek ve iyi fotoğraflara bakarak da anlayabilirsiniz biraz. dediğim konuları araştırırsanız fotoğraflarınızın neden zayıf gözüktüğünü anlayabilirsiniz, zira sizin bile pek içinize sinmiyorlar sanki, yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla.

roket. çok sıradan, çok simetrik, bilgisayarcı gibi düşnmüşsün (gördüklerimde)

çok sarmadı
resimler güzel ama muhteşem değil

süper fotoğraflar çekmiyorsunuz.
bunu bilin istedim.
gittiğiniz yerlerin popüler olanlarında sizin çektiğinizin hemen aynısı 200,000 fotoğraf çekilmiştir.

Ama yine de güzel şeyler yani heves falan.

@roket adam, fotograflarini vasat ile vasat+1 arasinda. Kirilmayin ama cok gelistirmeniz gerektiginin farkinda olun. Cep telefonu ve instagram insanlari o kadar kotu fotograf cekiyorlar ki, vasat fotograflar iyi gibi kaliyor.

Cok temel birkac kurali siralayayim:
1. Ufuk cizgisi, cok ekstrem fotograflar disinda fotografin kenarlarindan birine (neredeyse kesinlikle alt kenara) paralel olur. En ufak egrilik bile rahatsizlik verir.
2. 3 kurali. Simdilerde cok tartismali olsa da, fotograflari guzel yapmaya yarar. Ne oldugunu okuyun netten.
3. Fotograftaki eleman sayisi. Fotograf tek bir elemanda olusmamali, 2 ya da 3 katmandan olusan fotograflar insana rahatlik duygusu verdikleri icin estetik acidan daha guzel gibi gorunurler.

Ha bir de, insan, hayvan ve bunlara ait ogeler (mesela ayak izi) fotografin kenari ile yeterli bosluk birakilarak konumlandirilirsa daha guzel gorunuyorlar. Ornegin ayak izi belirgin hale gelir gelmez kareden cikmis. Onun yerine kacis payi denilen bir pay birakilmali.

Fotograf/estetik cok goreli kavramlar. O yuzden kural falan deyince, hep tartismali bir domain'in parcalari haline geliyorlar. Yukarida genel egilimleri yazdim, bu yanlis/dogru demek dogru olmayabiliyor.

Elinize sağlık, güzel yorumlar yapmışsınız. Biraz eğileyim ben bu konuya. Şipşakçı olduğum için fazla özen göstermiyordum, malum instagram nesliyiz, çok takmıyordum. Bakacağım artık.

yetenek var gibi ama biraz teknik, teori okumalısın bence. herkesin facebook'unda en 2-3 tane böyle fotoğraf vardır. 1/3 kuralı, objeleri dengeleme, kompozisyon oluşturmayla ilgili bir sürü kaynak var.

1. fotoğrafta bütün ağırlık sağ tarafta, güneş olsun dalgakıran olsun sağa yüklenmiş ama sol bomboş.
2. fotoğrafta denizi biraz daha sağa doğru alsaydın daha hoş olurdu.
3. fotoğrafta ayak izlerinin gerisinden çeksen, biraz daha farklı açılar denesen bence daha güzel olurdu.

romanlara bulaşma aman ben ne zaman orda düğün görsem aynı dertten muzdarip insanlar laf ediyorlar sonra olan onlara oluyor.

:))) şu an düğün müzikleri dinliyorum ve bunu yazıyorum biliyor musun ? :)

yakınımızda bir otel var, üst katında da düğün-bekarlığa veda- kına üçlüsünden biri. Tüm yaz böyle olacak deyip sevindim, çok güzel eğlenmekteyim :) Damat halayını büyük bir heyecanla bekliyorum :)

Cevap: Üzgünüm, iyi bir kulak tıpası(3M) almayı veya taşınmayı düşünmeye başlaman tek çare. 12'yi geçerse müzik, polise şikayet edebilirsin.

başta söylemeyi unuttum. benim genel olarak seslere karşı tahammülsüzlüğüm var. tıkaç dediğiniz şey benden sorulur zaten. sadece uyurken takmıyorum. kulağımın iflahı sevilmiş durumda. üstüne müzikli kafaüstü kulaklık da takıyorum şu an.
haftasonları da evden kaçıyorum resmen.

taşınma gibi bi lüksümüz maalesef yok.

sanki deniz manzarası için ne yapmamız lazım gibi sormuş hissettim kendimi. çok basit bi şey istiyorum. ses-siz-lik.

romanlar değil her zaman. davul zurna oluyor çoğu zaman. bazen ise şanzelizeden farksız. bana sanki sokağı kiralıyolarmış gibime geliyor. perşembe, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi diyorum. insaf!!!

muhtara şikayet dilekçesi ver, aynı şekilde belediyeye de. dene bakalım bir şansını.

Polise şikaye et ama peşini de bırakma. Gelip , görülüp, giderler. Geldiniz işlem yapmadan gittiniz sizden de şikayetçi olacam falan diye göz korkut.

Ben de küçükköy'deyim, burada durum daha da fena. Yapabileceğin hiç bir şey yok. Polisi arayıp dur. Bi de düğünlerde kavga çıkıyo ki nası kavga. Meh.

bir de tüm düğünlerde aynı adam söylüyor gibi değil mi? azalarak bitmesini dilemekten başka bir çözüm yok malesef.

@roket adam daha fena nasıl olabilir, tahayyül edemiyorum inan.

belediyeye de yazdım. daha neree yaziym bilmiyorum.

polis telefonda bile dinlemedi derdimi. olayı anlatıyodum. 5 günde 6 düğün oldu napıcaz biz diyodum. "adresi verin" dedi. "niye dinlemiyosunuz" dedim. "meşgülüz hanfendi" dedi.

gelip bi şey yapmıyolar, ama tekrar nerden bulayım o polisi. şimdi aradığımda da 4-5 dakka bekledim. katil yan odada olsa 4 dakka polise bağlanmayı bekliycez demek ki.

Ben de o çevrede ikamet ediyorum ve ben de çok şikayetçiyim. Havaifişek kutlamaları vs insanı zıvanadan çıkarıyor.

tasinma gibi bi luksum yok demissin ama ben bunun biz cozumu oldugunu dusunmuyorum. polisten medet umma. "evimde silahli hirsiz var" dediginde bile gelmeyen bir teskilattan bahsediyoruz.
hergun dugun olan bir muhitte muhtarlik da cozum olmaz bence. cunku anladigim kadariyla orada yasayanlarin buyuk bir cogunlugu bu dugunlerle sosyallesiyo.muhtar da dugun kafasindadir bence. bunu durdurmak icin bir adim atacagindan supheliyim.
yanlis anlama. kesinlikle haklisin. 21yy'da istanbulda sokak dugunu ne? kimsenin seni ve basklarini boylesine bi gurultuyle rahatsiz etmeye hakki yok ama realist acidan bakinca, malesef tasinmaktan baska cozumun yok.

belediyenin cevabı şu şekilde:
----------------------------------------
Sayın,

Belediyemize göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederiz. Gürültü Kirliliği konusundaki istek veya öneriniz sonuçlandırılmıştır. Yapılan İşlem YAPMIŞ OLDUĞUMUZ KONTROLLERDE SOKAKTA YAPILAN DÜĞÜNE RASTLANILMAMIŞTIR.TESPİTİ HALİNDE GEREKLİ YASAL İŞLEMLERİN YAPILACAĞI HUSUSU

Daha detaylı bilgi için 444 0 467 nolu Çağrı Merkezimizi arayabilirsiniz.

----------------------------------------

YAPILACAĞI HUSUSU derken düğüncüler bastı heralde. dün akşam da düğün vardı. ne zaman gitti baktı bunlar. böyle saçmalık mı olur? 40 gün 40 gece düğün var demedim. cts pazar baksınlar bakalım, banko..

ben bu işin peşini bırakmıycam.

şimdi böyle konuşuyorum diye bana kızanlar olabilir, ama işte türk insanının medeni şehir hayatına ayak uyduramamasının en önde gelen örneklerinden biri.

bende de peşini bırakma ve yukarıda yazdıkları gibi polislerle de uğraş.
yani "geldiniz, bir şey yapmadınız" diye ara sürekli.

kesinlikle... kimsenin özgürlüğünü kısıtlamak istemiyorum ama onların yaptığı da benim özgürlüğümü kısıtlamak oluyor. evimde oturamıyorum. arkadaşlarımda kalıyorum. sessiz sakin bi şey izleyemiyorum. illaki kulaklık takmak zorundayım.

düğün salonu diye bi şey var. ayrıca düğün de şart değil.

ben varım!

3 senedir seve seve giyiyorum. biraz eskidiler ama hala sağlamlar. her gören merak ediyor soruyor. tavsiye ederim. bu sene tekrar alcaktım aslında ama vazgeçtim. kumaş kalitesi vs de son derece iyi. aynı kalitedeki tshirtü burda da aynı fiyata alırsın.

Peki beden ölçüleri nedir, nasıldır? M olan birine M mi almak lazım?

Sizdeki bir t-shirtun Bel ve Göğüs ölçülerini verseniz süper olur aslında :D Nokta atışı yapmış olurum.

sitede santimetre olarak ölçüleri belirtmişlerdi aslıdna ben de ona göre almıştım.

support.threadless.com

Ben de epeydir giyiyorum, ama kumaşları kaliteli falan değil, birkaç yıkamaya epey dağılıyor.

@roket adam benimkiler onlarca kez yıkandı. herhangi bir sorun yok.

bunları kapsayacak bir yasa için kamuoyu yaratıyorlardır

peki, isteseler anında çıkarırlar bu yasayı kamuoyu falan pek siklerinde olmaz.

bu atv'lerle ilgili çıkacak yasa o zaman kesin başka bişiyi de kapsıyor demektir. o yüzden insanların "çıkmasın bu yasa" demesini engellemek için patlatıyorlar haberleri diyelim. neyi kapsıyor olabilir?

Yalnız gerçekten çok tehlikeli aletler. Öyle çocuk oyuncağı gibi kullanılması cidden garip bence de.

abi daha geçen aklıma geldi benim de bi takla atsa geberdin. ne emniyet kemeri var ne kaporta.

bizim medyada moda haberler var. bu da o modalardan biri işte.

hani yıllardır domuz gribinden ölenlerden kat kat fazla sayıda insan gripten ölüyordu da hiç haber yapılmıyordu. ama tek tük vakalar domuz gribi milletin ilgisini çekince haber olmaya baladı, o hesap.

afrika da sıtmadan ölenlerin sayısı domuz gribini binlere katlar ama hiç haber yapılmıyor.

yaz geldi. her yaz bunlarin haberi vs yapiliyo. havalar da isininca elinde olanlar sokaga cikiyo.

aslinda motosikletten daha tehlikeli aletler. takla atmak aleti yana yatirmak cok kolay. zaten kullananlar da yanlis kullaniyo bi anda hizlaniyorlar gaz fren filan yapiyorlar. tamamen col sartlari icin yapilan bi alete asfaltta boyle binerseniz sadece kendinizin degil masum vatandasin canini da tehlikeye atarsiniz.

kaza oldu 2 gün önce 2 çocuk öldü 3 kişi yaralandı atv kazasında o yüzden ön planda bu aralar. kullanmayı bilirseniz sıkıntısı yok aletin. kullanışlı bile.

Alış verişle ilgili herşey ucuz.

Elektronik , tekstil ve benzeri bir çok ürün.

Geçen gün bir canon aldık burada 2000 lira civarlarında oradan 600 dolara aldık.

Yakıt sudan ucuz.

1 lt benzin 1.5 lira civarıydı
1 lt su 8 tl

Alış-veriş merkezinde her marka ürünü bulabilirsin ama fiyatları öyle çok ucuz değil.

Fiyatlar bekledğin kadar ucuz değil maalesef. Çok aşırı fark etmiyor. TRde olmayna şeylere bakabilirsin o tarz elektronik merakın varsa. Ben sony qx100 almıştım mesela, TRde yoktu.

aracın sigortası o ülkede geçerli mi sorun mutlaka kiralık araç şirketinize. yoksa başınız feci ağrıyabilir.

aynı sorunum vardı, neden kaynaklandığını bilmiyorum ama, ben günlük lens kullanmaya başlayınca geçti. lensler kalın geliyor ya da nemi tutmayıp çabuk kuruyor olabilir. başka bir marka deneyin bence.

bausch&lomb kullanırken aynı sorunu yaşadım. acuvue oasys lensini tavsiye ediyorum. saatlerce pc karşısında bile çok net.

lenslerden kaynaklanıyor. başka lensi dene. ben yıllarca farklı lensler denedim mesela. mecburen.

Lens capindan kaynaklaniyor :)

acuvue oasis kullanıyorum. 2 ay götürüyor bir lens en az. ama benim gözlerde var bir genişlik, rahatlık, bana mısın demiyor.

kaç numara astigmat var?

ben torik ile pc hiç kullanamadım. 2-3 sene lens kullandım. başlarım dedim bıraktım gözlüğe döndüm temelli

acuvue oasis kullanıyorum, gayet memnunum, tüm gün iş yerinde bilgisayar başındayım, sorun olmuyor.

@ykyt ya bende şimdi reçete yok, kabının da fotosunu çekemedim şimdi :\ baya bişeyler yazıyor

astigmat 2,75in üzerindeyse epey bir kalın oluyor hiç rahat ettirmiyor. o yüzden sordum. karanlığa girince görüntü gidiyor. araba kullanılmıyor.

Ben ilk kez lens alacam deneme için veriyorlar mı nasıl okuyor??

Biofinity kullanıyorum ben, epey iyi. Tavsiye ederim. Ama bilgisayar başında her halükarda gözlerini mahvediyor insanın, her lens böyle maalesef. O yüzden bilgisayara bakarken takmamaya çalışıyorum

@orhan tv, normalde her yer vermiyor diye biliyorum. ben özel olarak getirtmiştim numuneleri.

değil.

"kesmek"

yarış çizgisi veya racing line

yan yan deniyor sentepede ama formula 1 ise degisir isler

apex?

Best line derler F1'de.

ideal çizgi?

ulus 29da yemek yesin para sıkıntısı yoksa

Chilai'e gitsin.

emlaklar buradan çok pahalı bunu bilsin.

çok pahalı. yiyecek su ve kiraya deli gibi para verecek.

kısa vadeli, 1 maks 2 sene düşünürse gitsin, çok güzel bir yurtdışı deneyimi olur. tabii kariyerini düşünüyorsa.

toplu taşıma yok. (denecek kadar az) araç kiralaması gerekiyor. ya da satın alması.

yazın sıcaklıktan çok sıkıntı çekebilir. buranın sıcağıyla kıyaslanmaz.

(bkz: dubai/@roket adam)

Tesettürü sorun etme, millet bikiniyle geziyor. Hiç sorun olmaz. Yaşam biraz pahalı ama. Maaş teklifini iyi konuşsun, sonra emlak piyasasını araştırsın. Araba ve benzin sudan ucuz, ulaşımı dert etmeyin. Toplu taşıma da gayet var, mis gibi 2 hat metroları var, her yere gidiyor neredeyse. Ki istanbulla falan karşılaştırırsan zaten uffaacık bir şehir.

Sıcaklık gerçekten de dert. Sıcaklıktan ziyade iç ortamların klimalı olması, dışarının 40 derece olması sıkıntı. Her neyse yazımı okut sen arkadaşa.

Orada disarida gezmek diye bir kavram yok gibi sicak yuzunden. Burada clio aldigin parayla orada x5 aliyorsun. Benzin gercekten sudan ucuz, mecazi anlamda degil. Ancak yukarda da soylendigi gibi emlak kirasi asiri pahali ve yillik tek seferde odeniyor. Anlasmasinda kirayi sirkete yuklemesini tavsiye ederim. Yasam standardi tr nin cok uzerinde.
Cok fazla turist oldugu icin giyimine karisilmasi soz konusu degil. Erkekler kadin gorunce hemen kafasini yere egiyor.
Onun disinda seriat kanunlari var ve cok acimasiz. Hapishane kosullari cok kotuymus.

teker teker saymaya gerek yok cehape'li belediyelerin rahat kazandığı semtlere bakacaksın bunlar için.

kadıköy'de mesela sanırım 700-1500 tl arası değişiyor moda ve civarında. acıbadem'e geçersen de minimum 1500 tl'den başlıyor. ataşehir de yine o civarlarda bir şeyden başlıyor sanırım. diğerlerini bilemeyeceğim.

Fulya? 1.000 TL'ye filan zemin katlar bulabilirsin sanırım.

şu an moda'dayım ama apartman çok eski. mutfak-banyo takıntısı olan biriyim, hani yaşanmayacak gibi değil ama küçük işte. duşakabin desen minicik, banyoda diş fırçası koyabileceğin yer yok vesaire. benden önceki arkadaşlar çok güzel kapatmış, nasıl becermişler bilmiyorum ama zamlı hali 1100 lira, üç kişiyiz.

önümüzdeki dönem için çıkmayı düşünüyorum ama bu gidişle sktir olup eskişehir'e falan gidicem ben, skerim böyle şehri çok affedersin. çalıştığım halde adam gibi bi yerde oturamayacaksam hiç "öğrenciyken olur bunlar... sabret..." diyemicem açıkçası, öğrencilik bitince sanki 5 bin lira sayıcaklar elime. sokarım boğazına denizine, bana çok faydası var sanki. öf.

ben süreyyaplajı'nda yasıyorum. tam olarak anlattığın gibi ama sahile açılacak marina sonrasında da böyle olur mu bilemiyorum.

@zartanyan, yerden ziyade masraf kısmı önemli benim için. kaç kişi kalıyorsunuz, aylık masrafınız ne kadar oluyor gibi şeyler.

hacı bahsettiğin şeyi başarabilmen için istanbul'un buglarını çözmen gerek. bak kadıköy'de oturman, acıbadem'de oturman falan şart değil. oturacaksan da kırık döküğe razı olacaksın. içerenköy'de 800 liraya tam bahsettiğin gibi, harika daireler var. metro durağına 5 dakika yürüyorsun, 20 dakikada kadıköy'de oluyorsun. yani yaklaşık yarım saate kadıköy'de olabiliyorsun. diyeceksin ki geceleri eve nasıl döneceğim, 12'den sonra metro yok bilmemne yok. korsan taksi diye bir şey var mesela, kadıköy'den içerenköy'e 12 lira mı ne. ayrıca kadıköy'de o otobüslerin kalktığı fantastik yerde, 17 diye bir otobüs var, sabaha kadar gidiyor o. ona bineceksin. çapa'ya da aynı şekilde, metro var tramvay var, max. 1 saate gidersin. taksim'i de sktret, zaten tek gitmezsin taksim'e, dönüşte de illaki arkadaşlarınla kadıköy'e dönüp oradan dağılırsın, ve oradan sonra 17. dediğim gibi böyle bir sürü yer var içerenköy bunlardan sadece bir tanesi. ki gayet nezih mahalleleri var içerenköy'ün, yemin ederim moda'da gibi hissedersin kendini. ki bunu moda aşığı olan biri olarak söylüyorum sana. it kopuk yok, saçma sapan komşular yok, esnaf samimi, manavın olur hep gittiğin, ne bileyim güzel şeyler bunlar yani.

fatura işlerini benden daha iyi biliyorsundur zaten, o konuyu açmama gerek yok.

öyle yani, karmakarışık yazdım kusura bakma, malladım bugün biraz.

edit: çok basit bir sahibinden araması ile karşıma çıkan ilk daire: www.sahibinden.com

kusura bakmayın ama bahçelievlerde yrrak gibi her hani.

abi içerenköy çok uzak geliyor bana ya, bir arkadaşım ordaydı ona gitmiştim de yani laleli'deki okula her gün git-gel çok sıkıntı olur. gezme tozma işi için 2 saat de yol giderim problem değil ama okula çok uzak kalıyor içerenköy. yok ya olmaz bu, ya %500 zam isticem ya da erzurum'a falan gidicem.

Bahçelievler yrrk gibi +1 ..

Bakırköy derim ben

istinyeye gel sen.

@vedat, abi bizim ev bundan güzel ki. benim dediğim yeni, dayalı döşeli evler. tabii ki bu kadar sağlam bi şey değil ama hani böyle kaliteli bi mutfak: encrypted-tbn0.gstatic.com

ben bunlarla büyüdüm, böyle fakir yaşamaya dayanamıyorum. ve buna uygun zam alma ihtimalim var yani, gözüme bir semt-ev kestirebilirsem oranın masraflarına göre "şu kadar atın babanızın cebine :))" diyebilirim.

istanbul'da böyle lüks daireler için anamızın babamızın çok zengin olması mı gerekiyor illa, yok mu alternatifi? ya da 9 kişiyle mi çıkmak lazım?

merter 1200 kira
2+1 geniş, otoparklı ev.

Bahçelievleri nasıl önerdiniz adama ya ahahahhahahha.

Bence de eskişehire dön abi, kurtar kendini. Bok gibi paran yoksa o istanbul hayalini unut, çilesi kalıyor geriye.

@roket adam, abi eskişehir'den gelmedim, ordan geliyor olsam arkama bile bakmazdım. hani öğrenci şehri falan diye eskişehir dedim ama benim bölümüm orda yok. olsa düşünmezdim bi saniye. ankara'yı da düşünmüştüm uzunca bir süre ama anlamsız olur, kiralar daha az değil dediler. eskişehir... 650 liraya 2+1 falan diyolar böyle dalga geçer gibi, laminant parkeli tertemiz mutfaklı nasıl ya.

ben de aynı sorulara cevap alırsam hoş olur. lüks olması luzumu yok ama düzgün ve yeni dairelerin 1000TL'yi aşmadığı yerler olursa hoş olur düzgün bir muhitte.

İki hafta önce Liberty Hotels Lykia'ya gittim, inanılmaz güzel bir otel, tavsiye ederim. Hisarönü'nde değil, ama burası bayaa iyi.

Siemens

mühendislik firması bilmem de

ford otosan bir ekoldür.

ford otosan'da çalışan işçiler para kazanamıyoruz diye ağlıyor. mühendissen ya da üst düzeysen para var orada sadece. çalışanlarına değer vermek sayılmaz bu.

Otomotiv sektörü diyorsan Bosch denebilir ama çok yüksek falan değil tabii maaşlar, sadece yüksek.

bak sana silverline'dan bahsedeyim komşumuz motorlarını çiziyordu, sabah şoförü geliyordu kapıda saatlerce bekliyordu, evinin eşyalarını silverline almıştı, kirasını da onlar karşılıyordu. her mühendislerine böyle değillerdir tabi.

ford'da durumlar pek iyi değil :)

fikir patenti diye bir şey yok. alamazsın.

Fikrin patenti olmuyor. Tasarımın ya da ürünün patenti olur. Tasarımın da yapılabilirliği hakkında patent kurumunu tam olarak ikna edebilmeniz gerek.

Bu soruyu soranlara her zaman verdiğim cevabı da ekleyeyim içimde kalmasın;

Fikrin patenti olsaydı ben şimdi zaman makinasının patentini almıştım çoktan. :)

ayrıca "biz bu uygulamayı hayata geçirene kadar çalınmasın istiyoruz" kısmı da komik olmuş.

siz o uygulamayı hayata geçirene kadar başkasının aklına gelmiş ve yapmışsa bunun adı "çalmak" olmaz, onun fikri olur onun ürettiği bir şey olur.

senin aklına geldi diye senden sonra başkasının da aklına gelip yapınca nasıl senin fikrini çalmış oluyor :) sen nerden biliyorsun senden önce başka birinin daha düşünmediğini o fikri?

eğer senden önce başka biri daha düşünmüşse demek ki sen de başka birinden çalmış oluyorsun haberin olmasa bile. böyle saçma bir mantık olur mu :)

Fikir neydi ? :)

yazılım, web tasarımı gibi şeylere patent verilmiyor diye biliyorum. telif hakkına giriyor olması lazım. ayrıca masraflı şeyler bunlar boşa uğraşırsınız, fikrinizi kopyalacak olan adam bir açık noktasını bulur, ufak bir şeyleri değiştirir yine kopyalar. bu işlere para harcayacağınıza o parayla projeyi hayata geçirmeye bakın derim.

eğer fikir kolay kopyalanabilir bir şeyse zaten temelde bir sıkıntı var demektir. patent ile korumak yerine fikri daha geliştirmek daha mantıklı.

Mac'lerin yeni modelleri her yıl çıkmıyor. Şu anda hala geçen senenin air'leri güncel. Geçen seneden beri 12" air söylentileri var ama hala yeni bir air çıkmış değil. O yüzden al geç. Zaten çok farkı da olmaz. Olacak olsa Apple bunu kesin duyururdu. Retina geyikleri bir yıl öncesinden yapılmaya başlanmıştı mesela.

yenisi çıkar yakında ama şu an mevcut modellerden çok farkı olmaz.
çok aceleniz yoksa bence retinayı bekleyin. bu sene sonunda çıkacak büyük ihtimalle.

dün mü ne ufak bir güncelleme ve fiyat indirimi geldi.

12" çıkarsa ve retinalı olursa çok üzülürsün, fansız ve mekanik olmayan touchpad ile geleceği konuşuluyor çünkü.

şimdikiler early-2014 oluyor sanırım, late 2014 mAir'ler 12" olabilir.

Ağustos gibi geliyordu yanlış hatırlamıyorsam.

yalan oldu o iş, nefret söylemi denetim ekibi bişi vardı patladı.

Tam bir fiyaskoydu zaten, ben de o zamanlar yoğun şekilde takip ettiğim için hatırlıyorum. Bir grup kankişe yetki verilmiş her şeye ns deyip sildiriyorlar, kulllanıcı uçuruyorlardı ahah. google groups'da duruyordur hala grubu muhtemelen.

yok yapmadım zaten telefonum akıllı telefon bile değil, hatta bu yüzden kaç tane kızla flört edemedim netten tanıştığım. watsapp olmadan flört de zor bu devirde azizim.

hayır telefon konusunda teknolojiyi hep geriden takip ettim zaten.

telefon konusunda teknolojiyi hep çok yakından takip etmeme rağmen 24 taksitle alınabilen bir şey için böbürlenen varsa da net fakirdir gerçekten.

oldu tabi nokia 1616 ile ortalığı dağıttım.

lisedeyken 7610 ile yapmıştım.

sonra yaz günü plajdayken cebimde telefonla denize girmiştim de belamı bulmuştum. o günden beri telefona anlam yüklemem.

sanat, siyaset, toplumsal konular, çevre bilinci falan, avrupa böyle bir yer. biz bu yüzden gelişemiyoruz. tabii avrupa derken, batı avrupa'yı kastediyorum, yoksa italyanlar falan bizden abaza, çünkü onlarda ayıp günah da pek yok. her şey açık açık dile getiriliyor. :D

işte ne diyeyim, dinin (özellikle islam, ama hristiyanlıkta da benzer) baskın olduğu, baskıcı yönetim olan, gelirin düşük olduğu ülkelerde insanların derdi bu.

sadece bizim ülkeye özgü değil. avrupalılar tabii ki bize oranla çok daha rahat ve özgür oldukları için, bu tip şeyleri daha az dert ediyorlar. ama sokaktan geçen adamlar da rönesans konuşup sanatla ilgilenmiyor yani abartmayın. orda da abazan var, orda da yalnız var, orda da sevgili bulamadığı için üzülen var.

sadece milletçe daha rahat olabildikleri için, seçenekleri daha fazla. haliyle bizden daha az dert ediyorlar bunları. dediğim gibi, "genel olarak".

@trachemys scripta elegans
Ya ama işte ayıp günah yoksa nasıl abazan kalıyorlar, insan bir süre sonra doymuyor mu? Yeme zevki gibi mi, insan bir türlü doyuma ulaşmıyor, hep daha lezzetlisini arıyor ondan mı?

kadınlar yüzünden. Yani ikiletmeden verseler, Türkiye'den daha çok ufku geniş insan çıkardı bence kfjsjdfb

@biz siz onlar bensiz daha mutlular

Şakanızı görüyorum ve sosyal bir saptamayla arttırıyorum: Kadınlar vermiyor çünkü aileleri/bir sonraki sevgilileri/ilerdeki kocaları tarafından "bakire değil bu orospu" diye damgalanmak istemiyorlar.

yetmedi mi yetmiyor, doyma gibi bir durum herkes için geçerli değil. ayrıca kültür meselesi. emmenin gömmenin erkeklik sayıldığı, başbakanın seks skandallarının ballandırıla ballandırıla anlatıldığı ülkelerde, ne kadar açık görüşlü de olunsa, doymadı mı doymuyor.

seksin hayatın normal bir parçası, ne övünülecek ne aşağılanacak bir şey olduğu yerlerde, insanlar enerjilerini farklı şeylere harcıyor.

benim batı avrupalı çoğu arkadaşım kendi dili artı iki dil biliyor, müzikle amatör olarak ilgileniyor, her gün bisiklete bindiği için oldukça fit, yarısı vejetaryen falan, kitap yazan var, çeviri yapıp yayımlatan var, dünyayı gezen var. eli sikinde forumlarda kız tavlama tavsiyesi aramıyor ya da nası sktim, nası gömdüm diye gezmiyor.
tabii ki herkes bir van gogh, bir sartre değil, ama eğitim ve kültür düzeyi dağlar kadar farklı sıradan türk gencine kıyasla. kadın-erkek ayırmıyorum, türk kadını için de benzer durum geçerli.

@trachemys, söylediklerinde genel olarak haklısın. millet olarak avrupa'nın çok gerisinde kaldığımızı düşünüyorum ve hatta tek hedefi şu ülkeden çıkmak olan biriyim. fakat evropalıların deyişiyle biraz "biased" olduğunu düşünüyorum açıkçası.

bir ev arkadaşım sanat tarihi, diğeri müzik öğrencisi. arkadaş çevrelerinde bahsettiğiniz kitap yazan, çeviri yapan, müzisyen olan bir sürü insan var. cinsel açlığı batı avrupa'daki modern arkadaşlarınıza nasıl bağladınız, onu anlamadım ben.

cinselliği tabu olmaktan çıkaran insanlar dahi sekse düşkün olabilir örneğin. toplum hakkında bu kadar tepeden inme yorumlar biraz anlamsız geliyor bana. fit olmak, kitap yazmak, modern veya kültürlü olmak abazan olunmadığı anlamına gelmiyor, gelmemeli de zaten.

benim bulunduğum çevreyi anadolu'yla kıyaslamak nasıl abesse, türk toplumunu batı avrupa'nın refah seviyesi yüksek kesimiyle kıyaslamak da aynı şekilde abes.

sikmek sokmak sadece türkiye'de gurur meselesi değil, dünyanın her yerinde daha az veya daha çok, yapılan bir şey.

Buralar hep seks çölü de, ondandır.
Bir süreliğine bir Güney Avrupa ülkesinde yaşadım, sonuçta kimsenin derdi seks değildi. Kuzey Afrika göçmenleri dışında. Herkesin en az bir hobisi var. Hobi derken "Kitap okumayı seviyorum" deyip de, ayda bir eline kitap alma ya da sadece o an ana akımda ne varsa onu okuma eşiğinde değil. Astronomiyi seviyorsa, haftada bir hava açıksa gözlem yapmaya gidiyor, bazısı kuş izliyor. İnsanların çok ilginç hobileri olabiliyor. Bir adam mezarlık fotoğrafı çekmeyi seviyordu, o yüzden ülke ülke, mezarlık mezarlık dolanıyordu. Her birinin en az bir hobisi ve çaldığı bir enstrümanı vardı. Ona para ve zaman harcıyorlar ve bu ikisi de ülkemizde az olan şeyler. Dolayısıyla, açlık sınırındaki veya yoksulluk sınırındaki, cinsel devrimini yaşayamamış insandan hobi beklemek; balığın kavağa çıkmasını beklemek kadar abes.

Ya da medeniyet ile ilgili şöyle bir şey yazmıştım: eksisozluk.com

Bir de şu var, biz daha ekonomik, siyasi, kültürel kısmını halledemedik işin. Farklılıklara saygısı olan bir toplum değiliz. Oradaki iş arkadaşımın en büyük derdi, mahallenin klasik müzik orkestrası (evet, mahallelerin klasik müzik orkestraları vardı) çok gürültü yaydığı için birileri polise şikayet etmiş ve provayı susturmuşlar. Buna çok sinirlenmişti "Belediye nasıl ses sistemi yapamaz böyle bir yere, polis nasıl bu emirleri uygular. Sanata hiç mi saygıları yok. Yöneticilerimiz sanatı böyle mi teşvik ediyor" diye bağrındı ve bunun için üç gazeteye ayrı ayrı yazı yazdı, ayrı ayrı da yazılar yayımlandı. Haftasında ses düzeni halledildi ve orkestradakilere tazminat ödendi.

Ulan siyaset konussak yeter artik biktik siyasetten diyorsunuz, filmden bahsetsek kitap istiyorsunuz kitaptan bahsetsek siir diyorsunuz. Gonul islerinden bahsetsek baska derdin yok mu senin oluyor isten okuldan sikayet etsek konuyu ceviriyorsunuz. Yanlis anlama sitemim sana degil genel konusuyorum. Insan her yerde insan, bir kac farkli ulkeden arkadasim var onlarda ayni bizim gibi. Insan her yerde insan. Herkesin derdigi ettigi muhabbet ayni sadece alt basliklar degisiyor.

seks seks seks seks. türkiyede aaaaav vaov bir olay. örgen erkeklerin en büyük dertleri sevgili yapma, seks, kadın. sahip olunamayan şey özellikle de seks gibi bir ihtiyaçsa insanların dengelerini bozuyor. tr'de denge yok, bahsettiğin türde yabancı ülkelerde denge var, insanlar da bu derecede abartılı boyutlarda yaşamıyor.

aychovsky + 1 tabii ki. bu arada, medeniyetle ilgili yazdığı şey başucu eseriymiş...

Önce şuradan bir kaç giriye takılalım: (bkz: bir türk kadınının taciz günlüğü)

Serdar Turgut, 70'li yıllarda, Manhattan'da 42. sokakta kaldırımda seks yapıldığını gözüyle görmüş.

aksam.medyator.com

sahnede fışkırtan orgazmlı kadını seyretmiş.

internetbudur.blogspot.com

iyisi budur anlamında yazmıyorum. ülke öyle bir dönemden geçmiş. Sex and the City dizisini hiç seyretmedim ama adından, kadın cinselliğinin özgürlüğü etrafında dönen bir diziymiş gibi geliyor.

Oray Eğin gazetecilik sosyolojisi mastırı yapıyo Columbia'da galiba. Onunla bi röportaj okumuştum. Kaslı/fit değilseniz, New York'ta cinsel hayatınızın olamayacağı mealinde bir tespiti vardı. Yanlış bir tespit olduğunu biliyorum.

Bunu daha önce de yazmıştım. İki qız çocuğu büyütmüş bir adam bana, ortalama bir qızın, liseyi bitirene kadar 70 erkek arkadaşı olduğunu söylemişti. Bunu benim kafa almakta biraz zorlandı. 7. Sınıfta başlasa bu qız sevişmeye, senede 10 erkek arkadaşı olursa, liseyi bitirene kadar 60 erkek arkadaşı olur. Ama bu arkadaşlıkları ucuca eklemiyo da, overlapping yöntemini kullanıyosa, onu bilemiyorukh tabe! ABD başkan yardımcısı adayı ve Alaska eyaletinin valisi Sarah Palin'in qızı lise sondayken hamile kaldıydı ve kürtajı günah kabul ettikleri için doğurduydu. Bizim maallede de, 8. sınıf öğrencisi bi qız hamile kaldıydı. Sonra nooldu bilmiyom.

Dolayısıyla, işin bi taraftan boku çıkmış durumdaymış bundan 40 sene önce. Sonra düzelmeler başlamış ve düzele düzele bu hâle gelmiş. Tabii 320 milyon nüfuslu heyhula büyüklükte bir ülkeden bahsettiğimiz için, her dönemde, her türden insan olacağını da hesaba katmamız lâzım. Cinsellikte en muhafazakâr görüşten en cozutuk görüşe kadar. En cozutuk görüş ne olabilir? Köpeğiyle evlenmek isteyen kadın olabilir ve bunun yasal hâle gelmesi olabilir heralde.
Belki daha cozutuk haller de vardır ama benim hayal gücüm şu anda ancak buna yetti. Niye köpek dedim? Gözümle görmedim, gene ikinci elden naklediyorum. Bi kadın yürüyo kaldırımda. Gayet fit görünüşlü. Köpeğini gezdiriyo. Köpek de tazı kimin bişiy. Köpeğin ayaklarını koruyan patikler giydirilmiş. Neden diye soruyo anlatıcı. Ben saf bir Türk olarak, ''kadın titiz de, köpeğinin ayakları pislenmesin, o ayaklarla evde gezinmesin diye mi?'' diye soruyorum. Hayır, diyor anlatıcı, tırnaklarını korumak için, diye ekliyor. Tırnaklar? diyorum. ''Kadının vücudunu çizmesin diye'', diyor. He heh! diye yüzüm aydınnanıyo, ufkum genişliyo...

Bi de bi ilkokuldaki piçlerin dalga geçtiği bi çocuğu hatırlıyorum. Senin annen var mı? diye soruyolar çocuğa. Zavallım, ''Benim annem yok, iki babam var'' diye cevap veriyo. Soran piçler de gülüp eğleniyo...

Hâl böyle olunca, ülkede gönül işleri hâlâ dert olsa bile, öncelikli dert diil. Ben Amerika'yı yalamış yutmuş olduğumu iddia etmiyorum. Hatta çok yüzeysel tanıyor olabilirim gayet büyük bir ihtimalle. Ama şimdiye kadarki gözlemlerime göre, borç geri ödemeleri bir dert bu ülkede. İnsanların gelecekleri hep ipotek altında, hep büyük borçlara girmişler ve patinaj yapıp duruyolar. Ama gitsen sorsan, belki de bunu dert olarak görmez. Bu sistem böyle dönüyo der. Borç derken, kredi kartı taksitinden bahsetmiyorum. Ya morkıçtan, ya öğrenci kredisi geri ödemesinden, ya araba taksidinden ya da hepsinden birden bahsediyorum. 50 yaşına gelip hâlâ öğrenci kredisi ödenir mi yahu?

Bi herif biliyorum. Ayda 1800 dolar öğrenci kredisi geri ödemesi var. 40 yaşına kadar da ödeyecek. Ama ona göre dert değildir belki de bu. Çünkü o krediyi almasaydı, lise mezunu olarak kalıp ayakişleri yapacak ve ölmeyecek kadar bi para kazanacaktı. Şimdi hiç olmazsa, 40 yaşından sonra biraz rahat etme ihtimali var. Nah var!!! O zaman da ev alacak ve 30 sene morkıç taksidi ödeyecek. Bu arada sürekli leasingle araba alacak 4-5 senede bir ve o borçlar sürekli devam edecek. Ben Delta'da bi hostes gördüm, kesin 80 yaşında vardı. En yaşlı hosteslerinin 88 yaşında olduğunu yazmıştı kaste zaten. Keyfinden mi çalışıyo o apla o yaşta?

Valla, böyle patinaj bi hayat bana biraz dertmiş gibi geliyo ama adamlara pek koymuyo mu nedir? Bahçede BBQ, bira, Amerikan fitbolu, basket, beyzbol oynama, seyretme, sonra çocuklara iy okul arama, iy college arama, işyerinde de it kimin çalışmaya dayalı bi durum var. Tekrar ediyorum, dışarıdan, Türk kafasıyla, Türk gözüyle, derinliğine girmeden, içyüzünü bilmeden yaptığım değerlendirme bu. Değerlendirmemin doğru olduğunu iddia etmiyorum ama 40-50 yaşına kadar okul taksidi ödemek, ömür boyu morkıç ödemek bir realite.

Başka ne dert olabilir? Yalnızlık olabilir. Sevgisizlik olabilir belki. Yalnızlıktan kastım ille de, karşı cins arkadaşlığından mahrum olmak değil. Sevgisizlikten kastım da, mutlaka gönül işleri sevgisizliği değil.

Ama bambaşka dertler vardır da, ben bilmiyorumdur. Bir kesim için, parasızlık ve özellikle 15 Eylül 2008'den sonraki işsizlik dert tabii. Sebebini de yukarıda yazdım.

Sikiş sokuş bol, top oyunları bol, popüler kültür bol ve çeşitli, borç harç bol, zararlı yiyecek ve içecek bol, öğrenecek şey ve öğrenme imkânları sınırsız, sevgi az, saygı bol kare gibi özetleyebiliriz heralda.

Eklemedir koca konak ekleme: İnsanlar pek göremiyolar ama başka bi dert daha var: Çin!
İşsizliğin sebeplerinden biri, imalâtın Çin'e kayması. Milliyetçi bi Amerikalı, ''param Çin'e gitmesin, ülkemde kalsın diye, sadece biraya ve fahişelere para harcıyorum'' mealinde bi şey dediydi.

ya şu biz hep seks düşünüyoz gevur milletler sikişiyor onlar düşünmüyor tribini bırakın artık ya. Neredeyse 1 sene avrupada yaşadım, tayvandan arap emirliklerine bi dünya yerden insanla iş yapıyorum, hepsinin ortak noktası seks düşünmeleri yani, karı kız muhabbeti açılınca kimse kayıtsız kalmıyor. milletin derdi gönül işleri ve seks, evet. maslow un ihtiyaçlar piramidinin en altında seks var çünkü, orası dolmuyorsa adamın kitap yazmasını bekleme.

hayır, tabii kültür farkından dolayı arada farklar oynayabilir ülkeden ülkeye.

ama bu soruya cevap olarak yabancı ülkelerdeki insanların eğitim seviyesinden bahsederek, onların daha eğitimli olmalarından dolayı daha fit, daha farklı uğraşlarda olduklarını savunarak, bununla beraber bizim türkiye'deki erkekleri eğitim seviyesi düşük, avrupalı erkeklere göre aşağılık gösteren insanların aslında tek derdi bu.

çünkü bu tarzda saçma bir genelleme yapma ihtiyacını ancak bu işleri takıntı haline getirmiş kişiler duyabilir. bu tarzlarda genelleme yapan insanların konu hakkındaki düşünce yapısını anlamak çok zor olmasa gerek :)

Cevaplarin hepsini okuyunca, soru neydi lan diyerek soruna dondum.
Yabanci ulkelerde de milletin tek derdi gonul isleri ve seks mi?

Cevabim soyle parca parca net olsun, cunku ben de cevap veren diger arkadaslar gibi konuya nereden nasil bagladiklarini anlamadigim kiyaslara girmemis olayim.

Eksi sozluk senin icin bir orneklem kumesi olmus fakat atladigin bir cok nokta var.
Sozlugun yas ortalamasi, gelir ortalamasi, egitim ortalamasi , psikopat ortalamasi....
Bir gozlem icin sececegin orneklem toplumun butununu temsil etmeli. Sahsi gorusum sozluk turk toplumundan fersah fersah uzak. Ve ayrica sozlukte bir arastirmaya konu olacak ciddiyet yok. Yani kafa bulan hayal dunyasinda yasayan, eglencesine takilan birsuru tip var.
Yani sozluge bakip biz boyleyiz tespitin bastan yanlis.

Gercek hayatta etrafimda demisin. Bak bu dogru ama sebebi bizim abazan mi artik her ne dersen , ondan oldugumuzdan degil.
Doyumsuz oldugumuzdan.
Evet 30 yasina geliyoruz hayatta belli bir asama kaydediyoruz ama ne arkadaslik iliskilerimiz duzgun ne gonul iliskilerimiz. Yani hersey mi yanlis gitmis seni bulmusm, don bi aynaya bak. Bu mutsuz umutsuz sevgilisiz arkadas es dost cevresi icin tespitim , modern cagin tuketim cilginligina fazlasiyla iliski kurmus yozlasmis ve doyumsuzlasmis olmasidir.
Cinsel aclik, din iman , kuran kitap degil bence.
Cunku yine sahsi gorusum ac falan degiliz. Gayette her ortamda her insan cesitinin olusturdugu ekipte sikis sokus guzel guzel yuruyor.

Yabanci insanlar, yabanci insanlar dedigin sey koca bir dunya. Bu ortalamasini bulmanin pek mumkun olmadigi evren buyuklugunde, insanlarin bir suru derdi var elbette.
Sikis sokus da insan olmamizdan kaynakli bir ihtiyac elbette ama dert boyutu saniyorum ki ergenuslara ozgu, her millet icin.

Dedigim gibi sozlugu pek ciddiye alma.

Herkes ekmeğinin peşinde gardaş.

Universite okumak. Ortam. Aileden ayrı yaşama özgürlüğü.

Her sey diploma değil yani.

makine mezunu her yerde makine mezunu devlet sen şu okul mezunusun diye işe almıyor mezun olmak yeterli.

herkes odtü ,ist üni, boğaziçi mezunu olmak zorunda değil

dandik de olsa bir üniversite bitirmek önemli çünkü.

öncelikle üniversite insana bilgi, beceri falan filan vermez. bir "kültür" verir.

1. dandik de olsa süpersonik de olsa üniversite mezunları memuriyette derece falan filan alıyorlar. kpss vb sınavlara girebiliyorlar.

2. tanıdık, torpil durumlarında bu insanlar "üniversite" mezunu işte. işe girebilirler. lise mezunundansa üniversite mezunu her yere girebilir.

3. sosyal durumlarda da üniversiteden mezuniyet önemli. bir kız istemeye gitsen, bir arkadaş ortamına girsen millet o kadar dandik üniversite varken bir tanesini de mi kazanamamış, bitirememiş bu beceriksiz diye düşünür.

4. süpersonik bir üniversite bile bitirseniz önemli olan iş tecrübeniz, çalışmanız, kendinizi geliştirmeniz vs vs vs. adam dandik üniversiteden mezun olur ama girişkendir okulda staj yapar, dil öğrenir, yurtdışına gider, kendini geliştirir, patronun gözüne girer. ama sen bir tarafta ben bilmem ne üniversitesi mezunuyum diye oturur dizi seyredersin, kasılırsın.


gibi gibi.

her unıversıtenin eğitiminin aynı olduğuna inanmıyorum. Ama üniversitenizin adı da, eğitimi de bir yere kadar sizi destekleyen bir şey, gerisi size kalmış.
sizin alabildiğiniz, kendinizi geliştirebildiğiniz ölçüde işe yarar.

kimsenin siklemediği okul dediğiniz ne bir de? tabela üni.leri mi? yeni açılmışlar mı? nispeten ücra yerlerdekiler mi? örneğin tabela ünilerinde burssuz okuyan arkadaşların çalışacakları yerleri hazır, 'referansları'nın olduğu malumunuz. diğer okullarda akademisyenlik vs. uğraşan çok azimli insanlar var ve alımda okul ismi yök ve kamu için önemsiz. diplomalarını hedefleri doğrultusunda kullanmak ellerinde herkesin.

bir de zannediyor musunuz ki, oo teknik okullusun, auww boğaziçilisin, al sana iş deniliyor? tamam network daha kuvvetli de, tabirimi maruz görün sığır her yerde sığır, mühim olan kiişisel çaba, gelişim.

bu kadar sığ olmayın, lütfen.

yazılanlara ek olarak, ne bekliyorsunuz ki? tüm üniversiteler boğaziçine mi bağlansın? ya da boğaziçi bölüm başı 500 bin kontenjan mı açsın? adam o puanı almış gitmiş yani napalım?

not: boğaziçili ya da "dandik üniversite"li değilim

Edirne'den Van'a üniversiteler arasında zerre kadar fark yok. 'Üniversite imajı' denen şey de yavaş yavaş kayboluyor zaten. Hepsi aynı bokun laciverti. İş hayatında başarı tamamen şahsi yeteneklerle alakalı.

sanırım hala türkiye'de işlerin diplomayla yürümediğini öğrenememişsiniz sevgili dostum.

İrili ufaklı bir sürü firma var, bir şekilde iş bulunur ama büyük firmalar için kesinlikle okul önemli kim ne derse desin.

okul tabi ki önemli ama iş bulmak ve iş hayatında başarılı olmanın okul ile alakası yok.
kimsenin siklemediği (yada senin öyle sandığın) diplomalar ile iş hayatına bir yerde giriş yapma fırsatı yakalıyorlar diyebiliriz.

taşşaklı şirketler okul vs he mi... ondan sonra "o kadar mikkemmeliz ki bu sebepten iş bulamıyoz" diyerek overqualified başlığına yazıyosunuz.

iyi okulları bitirmek elbette ki önemli ancak bu sadece bir başlangıç. avantajlı bir başlangıç.

bu okullarda eğitim, hocalar ve fırsatlar iyi. her ne kadar henüz atomu parçalayamadılarsa da.

ancak gerisini sen yapıyorsun.

Yok canım, Almanya tek yön mesela 10.000 mil. %25 indirimde alırsan 7500 mil hatta. Yurt içi 5000 mil çoğu yer.

www.turkishairlines.com

Mil kazananların büyük kısmı alışverişten değil, şirketle yaptıkları uçuşlardan kazanıyorlar. Mesela bi Tayvan'a uçsam şimdi hayvan gibi mil kazanıyorum, e şirket gönderiyor zaten. Parasını ben de ödemiyorum. Havadan geliyo öyle.

roket adam nasıl hayvan gibi mil kazanıcam, herkes aynı şeyi söylüyor. Mesela newyork bileti alıcam 1650 lira. Kazanacağım mil puan 1650 mil puan. Neredeyse 45 defa newyorka gidip gelirsem bir almanya bileti yapıyor.

şu linkten www.wingscard.com.tr
Almanya ekonomi sinıfı 400 TL bilet tutarı girdiğimde su an 58636 mile sahip olmam gerektiğini söylüyor:/

yurt dışı uçak biletinden daha çok mil kazanıyorsunuz. yani benim kartımda öyle misalen.

Anlıyorum ben wings card kullanıyorum. Şaka gibi şu an bakıyorum da bir newyork bileti için harcamam gereken tutar 136.000 TL. 2 yılda bir milleri sıfırlıyorlar. Yani yılda 68.000 TL harcarsam, 2 yıl sonra bana 1 newyork bileti bedava verecekler.

Yılda 68000 tlyi sadece kredi kartı harcamalarına ayıran bir insan 1500 liralık biletin hesabını mı yapacak. Ben bu karta sahip olmak ve mil biriktirmek için 100 lira da kart ücreti ödüyorum. Mantıksız bir şeymiş bu yani. Açıkça ortada ki kandırılıyoruz.

eğer uçak biletlerinizi siz cebinizden almıyor olsaydınız mantıksız olmazdı:)
bir de avantaj mil kullanma durumu oluyor bazı mil kartlarında. yani diyelim yeterli miliniz yok, yine de alabiliyorsunuz bileti bedavaya, sonra uçtukça ya da alışveriş yaptıkça borcu kapıyorsunuz gibi.
wingsi bilmiyorum tabii.
bende de maximiles var, böyle övüyor gibi anlattığıma bakmayın hiç memnun değilim. sanırım thynin kartı en iyisi. o da dediğim gibi, iş gereği uçuşlarınız oluyorsa.

Anladım. Ancak şirket karşılasa dahi 2 yıl içerisinde 36 kez gidiş dönüş newyork bileti karsılıgında 1 almanya bileti almak çılgınlık gibi geliyor bana. Ben şirket sahibiyim. Firmamın 60. yıl kutlaması için 36 tane müdürü newyorka gönderiyorum. Hava alanını transferlerini ayarlayıp otellerini yeme içmelerini ödüyorum. Sen bana 1 kişilik ekonomi sınıfından almanya bileti veriyorsun:)

Aslında sorun bunu bireysel bir kartmış gibi tanıtıyor olmaları. Uçun kazanın bilmem ne, kit kanal d ye değil, bloomberge ver o zaman reklamı. Kızıyorum kendime.

evet en mantıklısı thynin kartıymış bu arada.

bernardo (züccaciyeci)

metro turizm

kvk