aychovsky + 1 tabii ki. bu arada, medeniyetle ilgili yazdığı şey başucu eseriymiş...
Önce şuradan bir kaç giriye takılalım: (bkz:
bir türk kadınının taciz günlüğü)
Serdar Turgut, 70'li yıllarda, Manhattan'da 42. sokakta kaldırımda seks yapıldığını gözüyle görmüş.
aksam.medyator.comsahnede fışkırtan orgazmlı kadını seyretmiş.
internetbudur.blogspot.comiyisi budur anlamında yazmıyorum. ülke öyle bir dönemden geçmiş. Sex and the City dizisini hiç seyretmedim ama adından, kadın cinselliğinin özgürlüğü etrafında dönen bir diziymiş gibi geliyor.
Oray Eğin gazetecilik sosyolojisi mastırı yapıyo Columbia'da galiba. Onunla bi röportaj okumuştum. Kaslı/fit değilseniz, New York'ta cinsel hayatınızın olamayacağı mealinde bir tespiti vardı. Yanlış bir tespit olduğunu biliyorum.
Bunu daha önce de yazmıştım. İki qız çocuğu büyütmüş bir adam bana, ortalama bir qızın, liseyi bitirene kadar 70 erkek arkadaşı olduğunu söylemişti. Bunu benim kafa almakta biraz zorlandı. 7. Sınıfta başlasa bu qız sevişmeye, senede 10 erkek arkadaşı olursa, liseyi bitirene kadar 60 erkek arkadaşı olur. Ama bu arkadaşlıkları ucuca eklemiyo da, overlapping yöntemini kullanıyosa, onu bilemiyorukh tabe! ABD başkan yardımcısı adayı ve Alaska eyaletinin valisi Sarah Palin'in qızı lise sondayken hamile kaldıydı ve kürtajı günah kabul ettikleri için doğurduydu. Bizim maallede de, 8. sınıf öğrencisi bi qız hamile kaldıydı. Sonra nooldu bilmiyom.
Dolayısıyla, işin bi taraftan boku çıkmış durumdaymış bundan 40 sene önce. Sonra düzelmeler başlamış ve düzele düzele bu hâle gelmiş. Tabii 320 milyon nüfuslu heyhula büyüklükte bir ülkeden bahsettiğimiz için, her dönemde, her türden insan olacağını da hesaba katmamız lâzım. Cinsellikte en muhafazakâr görüşten en cozutuk görüşe kadar. En cozutuk görüş ne olabilir? Köpeğiyle evlenmek isteyen kadın olabilir ve bunun yasal hâle gelmesi olabilir heralde.
Belki daha cozutuk haller de vardır ama benim hayal gücüm şu anda ancak buna yetti. Niye köpek dedim? Gözümle görmedim, gene ikinci elden naklediyorum. Bi kadın yürüyo kaldırımda. Gayet fit görünüşlü. Köpeğini gezdiriyo. Köpek de tazı kimin bişiy. Köpeğin ayaklarını koruyan patikler giydirilmiş. Neden diye soruyo anlatıcı. Ben saf bir Türk olarak, ''kadın titiz de, köpeğinin ayakları pislenmesin, o ayaklarla evde gezinmesin diye mi?'' diye soruyorum. Hayır, diyor anlatıcı, tırnaklarını korumak için, diye ekliyor. Tırnaklar? diyorum. ''Kadının vücudunu çizmesin diye'', diyor. He heh! diye yüzüm aydınnanıyo, ufkum genişliyo...
Bi de bi ilkokuldaki piçlerin dalga geçtiği bi çocuğu hatırlıyorum. Senin annen var mı? diye soruyolar çocuğa. Zavallım, ''Benim annem yok, iki babam var'' diye cevap veriyo. Soran piçler de gülüp eğleniyo...
Hâl böyle olunca, ülkede gönül işleri hâlâ dert olsa bile, öncelikli dert diil. Ben Amerika'yı yalamış yutmuş olduğumu iddia etmiyorum. Hatta çok yüzeysel tanıyor olabilirim gayet büyük bir ihtimalle. Ama şimdiye kadarki gözlemlerime göre, borç geri ödemeleri bir dert bu ülkede. İnsanların gelecekleri hep ipotek altında, hep büyük borçlara girmişler ve patinaj yapıp duruyolar. Ama gitsen sorsan, belki de bunu dert olarak görmez. Bu sistem böyle dönüyo der. Borç derken, kredi kartı taksitinden bahsetmiyorum. Ya morkıçtan, ya öğrenci kredisi geri ödemesinden, ya araba taksidinden ya da hepsinden birden bahsediyorum. 50 yaşına gelip hâlâ öğrenci kredisi ödenir mi yahu?
Bi herif biliyorum. Ayda 1800 dolar öğrenci kredisi geri ödemesi var. 40 yaşına kadar da ödeyecek. Ama ona göre dert değildir belki de bu. Çünkü o krediyi almasaydı, lise mezunu olarak kalıp ayakişleri yapacak ve ölmeyecek kadar bi para kazanacaktı. Şimdi hiç olmazsa, 40 yaşından sonra biraz rahat etme ihtimali var. Nah var!!! O zaman da ev alacak ve 30 sene morkıç taksidi ödeyecek. Bu arada sürekli leasingle araba alacak 4-5 senede bir ve o borçlar sürekli devam edecek. Ben Delta'da bi hostes gördüm, kesin 80 yaşında vardı. En yaşlı hosteslerinin 88 yaşında olduğunu yazmıştı kaste zaten. Keyfinden mi çalışıyo o apla o yaşta?
Valla, böyle patinaj bi hayat bana biraz dertmiş gibi geliyo ama adamlara pek koymuyo mu nedir? Bahçede BBQ, bira, Amerikan fitbolu, basket, beyzbol oynama, seyretme, sonra çocuklara iy okul arama, iy college arama, işyerinde de it kimin çalışmaya dayalı bi durum var. Tekrar ediyorum, dışarıdan, Türk kafasıyla, Türk gözüyle, derinliğine girmeden, içyüzünü bilmeden yaptığım değerlendirme bu. Değerlendirmemin doğru olduğunu iddia etmiyorum ama 40-50 yaşına kadar okul taksidi ödemek, ömür boyu morkıç ödemek bir realite.
Başka ne dert olabilir? Yalnızlık olabilir. Sevgisizlik olabilir belki. Yalnızlıktan kastım ille de, karşı cins arkadaşlığından mahrum olmak değil. Sevgisizlikten kastım da, mutlaka gönül işleri sevgisizliği değil.
Ama bambaşka dertler vardır da, ben bilmiyorumdur. Bir kesim için, parasızlık ve özellikle 15 Eylül 2008'den sonraki işsizlik dert tabii. Sebebini de yukarıda yazdım.
Sikiş sokuş bol, top oyunları bol, popüler kültür bol ve çeşitli, borç harç bol, zararlı yiyecek ve içecek bol, öğrenecek şey ve öğrenme imkânları sınırsız, sevgi az, saygı bol kare gibi özetleyebiliriz heralda.
Eklemedir koca konak ekleme: İnsanlar pek göremiyolar ama başka bi dert daha var: Çin!
İşsizliğin sebeplerinden biri, imalâtın Çin'e kayması. Milliyetçi bi Amerikalı, ''param Çin'e gitmesin, ülkemde kalsın diye, sadece biraya ve fahişelere para harcıyorum'' mealinde bi şey dediydi.