Teknogirişim var: cnr0.org

önced bir işe gir de bikaç sene calıs. daha önce kısa süreli işlerde çalıştıgını varsayarak söylüyorum bunu. çünkü ben 4 senemi pet shopa, 2 senemi matbaaya bir senemi de lanet restoranın birine harcadım. Şimdi kendi işimi yapıyorum. yaş 22

roket adam,

Site ve içindeki bilgiler çok hoşuma gitti. Gerçekten çok faydalı bilgiler. Hepsini okudum. Ancak aklimdaki fikirler bu projeden hibe alabilecek fikirler değil. Ama düşünüp o tür bir fikirle ortaya çıkmayacağım anlamına da gelmiyor.

Solem,

Ilkokul 2 bittiğinden beri öyle ya da böyle bir yerlerde çalıştım durdum. Yaş oldu 28. Birkaç sene bir yerde çalışıp daha da fikirlerimi Ve hedeflerimi ertelemek istemiyorum.

Devletin destegi cok aslinda ama eger ihtiyacin olan sermaye 10-15binlik ise bunu sagdan soldan bulman cok daha hizli olur.

Devletin ne gibi destekleri var?

kosgeb, tubitak, bakanliklar ...

ama dedigim gibi bahsettiginiz miktar icin bence destekle filan hic vakit kaybetmemek en iyisi. cogu kosgeb modeli gibidir zaten.

bunlarin disinda proje yarismalari cok olur. alaniniza gore denk gelirse girersiniz, ama butun bunlarin (yukaridakiler dahil) herbiri en azindan birkac ay surer, vaktinizi alir.

girişiminin niteliğine göre değişir. bi değer yaratman lazım ödenek alabilmen için devletten. yeni bir şey sunuyorsan tubitak falan can atıyor destek vermek için.

ticaret mi yoksa hizmet mi yoksa üretim mi?

Ticaret

genelde gündüz işte olduğum ve kullanmadığım için 2-3 gün kadar şarzı gidiyor bittiği gece şarza takıyorum sabaha kadar duruyor

wifi bluetooth sürekli açık

trackpadten sonra mause ne işe yarar ki(çizim falan yapmıyorum tamamen internet gezmece tozmaca amaçlı kullanıyorum)

macbook air mi pro mu?

doldur boşalt
başka seçenek yok zaten, wifi.
trackpad yetiyor hiç mouse ihtiyacı duymadım.

kafama göre, özel olarak şarjı takip etmiyorum.

wifi.

trackpad. magic mouse olmasına karşın.

haftada bir pili bosalt-doldur yapiyorum, onun disinda masa basinda hep sarjda.

evde wifi, isyerinde ethernet. thunderbolt-ethernet donusturucum var.

magic trackpad kullaniyorum. www.apple.com

gün aşırı doldur boşalt şeklinde, eğer işim çok uzunsa şarjda kullanıyorum. bilgisayar kapalıyken asla şarjda bırakmam, fişini çekerim. 3 yıllık kullanımın sonunda %90 sağlıklı bataryam var. internet için wifi, trackpad.

Sürekli şarj
Hem ethernet hem wifi, usb to ethernet adaptörüm var
Touchpad tabii ki de, sadece mouse ile kullanınca epey bi şeyi kaçırmış oluyosun.

Eylül 2012'de aldım, o zamandan beri sürekli doldur-boşalt şeklinde kullanıyorum. Batarya kapasitesi %89'a indi.

güzel bir internetin varsa formatlarsın.

Riskli olur, benimki de 4-5 saat sürmüştü. İşletim sistemini indirmek uzun sürüyor.

endomondo

Runkeeper

Olağanüstü hal ilan edilmeden interneti komple kapatması imkansız. Devlet yatırımı değil bunlar özel sektör. Adamdan kan alırlar.

bir söz vardı '' genelevleri kapatalımda millet bizi mi sevsin'' diye...

Hah.

Bunun Russian institute u var, xhamsterı var...

Internetin fişini komple çekerse daha ciddi sorunlarımız olur, bütün işletmeler internet üzerine kurdu operasyonlarını, kargo, fatura, zart zurt tüm sistemler çöker.

Nirvana

Valla kafadan atacağım;

Hootie and The Blowfish,
Alice in Chains,
Nirvana,
The Offspring,
Red Hot Chili Peppers,
R.E.M.,
Soundgarden,
Live,
Counting Crows,
Rage Against the Machine,
Goo Goo Dolls,
Third Eye Blind,
Green Day,
The Smashing Pumpkins,
4 Non Blondes,
Beck,
Foo Fighters,
Sublime,
No Doubt,
Hole,
Cake,
Blind Melon,
Stone Temple Pilots,
Blink-182,
Pearl Jam.

Aklıma 90'lardan gelenler..

bence blind melon.

Şunlardan biri olabilir mi?
rock.about.com

Alice in Chains.

Bende alice in chains diyorum.

Tek tercih yapsaydım ve ölen solist olayına yoğunlaşsaydım AiC derdim. Ama çok tercih yaptım ki belki yanlış hatırlıyorsundur diye :)
Layne Staley diyeceğim ölene. Ama işte 90'ların sonunda değil 2002'de mi ne ölmüştü o. Tam bilemedim.

Heh alice in chains. Kafayı yiyordum arkadaşlar. Doğru tahmin edenlere benden çay en tavşan kanından. Uzun zamandır dinlemiyordum unutmuşum adamları. :(

Yardımlarınız için teşekkürler. :)

işe başlama yaşının önemi yok ki zaten 26 yaşta çok geç bir yaş değil. yurt dışında yüksek lisans yapıp çok iyi bir ingilizce ile burda işe başvurursan çok iyi yerlerde işe başlama olasılığın daha da kuvvetlenir.
hem de hayatının en güzel zamanını güzel bir şekilde değerlendirmiş olursun.

gerekli niteliklere sahipsen ki öyle görünüyor boşver askerliği. doldurabildiğin kadar doldur kendini. öğrenebildiğin kadar öğren. bu fırsatlar kolay çıkmaz insanın karşısına. ama askerlik saçma bir olay. ayrıca master sırasında kuracağn network ile belki orada çalışacaksın ve askerlik olayını dövizli yapacaksın.

24 te en dipten başlayacağına 26 da zirvede başlarsın.

Ama şunu sakın unutma, askerden sonra iş hayatına başladıktan sonra hayatta böyle bir şans ele geçmeyecek.

MASTER'a devam et.

hepinize çok teşekkürler ben de bu şekilde düşünüyordum en başından beri ama bir an kararsız kaldım :)

evet, askerliği öteleyebildiğiniz kadar öteleyin ve bu zamanı iyi kullanın. lay lay lom geçirmeyin zamanınızı. kendinizi geliştirin. yüksek lisansın yanında, çok düşük parayla olsa bile, endüstri mühendisliği ile ilgili bir alanda, yarı zamanlı bir iş bulup çalışabilirseniz de kaymaklı ekmek kadayıfı olur.

avrupa tabi ki. sonra da ordayken iş kovala, staj mtaj ne varsa saldır.

kitap yazabildiğne göre tecrüben de var demek ki. isim yapana kadar site üzerinden bir süre pro bono danışmanlık yapabilirsin. tutarsa daha büyük işler için de sana gelirler ve bu birikimi nakde çevirmeye başlarsın.

Site aç, sade bir şekilde dizayn et. İlgili dokumanları koy. Adını markalaştır zaten hiçbir şey yapmasan 1000 kişi indirecektir.

Eğer yeterince iyiyse elbette iş görür, hem de nasıl iş görür.

karaborsacılık yapmam ama o maça gitmek hayat meselesi değil.5-10 liraya bir mekanda da izlenebilir.
o fırsatçılık bence de kötü ama ederinin 3-4 katını verenler çıkmasa yapılamaz.alan memnun satan memnun denebilir bence

ekmek, un, su vb ihtiyaçlar dışındakileri karaborsa olarak düşünmüyorum. alan memnun satan memnun. bildiğin ticaret.

Evet, bildiğin ticaret bu.

arz-talep

Peki, arkadaşınız maça gitmek için can atarken sen gidemeyeceğin maça başkasına satıyorsun zaten ticaret yapsam 2 günde iflas edeceğimi biliyordum.

hata etmişsiniz. paris'i sevmememe rağmen dubai'den çok daha güzel olduğunu söyleyebilirim. dubai dediğiniz yer arapların bol buldukları parayla çöle gökdelen dikmesinden ibaret bir şehir.

dubai yi seçmişsin zaten niye soruyorsun?
Paris'e de sonra gidersin ölmüyorsun ya.

İkiside farklı kültür farklı şehirler. Dubai'yi de bulunmadım beni pek cezbetmiyor bir tarih hayranı olarak ama Paris müthiş bir şehir. 1 haftadan fazla durulmaz ama :)

bence doğru seçim.
mevsimsel açıdan baktım olaya.

Dubai'ye git derim. Paris'e hep gidersin gibi geliyo, Dubai daha pahalı bariz bi biçimde. Ayrıca bu mevsim Paris'in en boktan dönemiyken Dubai'nin en güzel dönemi.

dubai ne ya.
paris tabiiki ya da herhangi bir fransız şehri.

ikisi de gezmek için güzel şehirler. nasıl olsa paris'e de bir ara gidersiniz, kaçmıyor ya..

Dubai ne amk
bidiğin balon büyük hata

Dubai'yi seçmekteki motivasyonum Paris'e daha rahat şekilde gidebilecek olmamdı. Yaza doğru Güney Fransa ve Ispanya turu planım olabilir açıkçası ama insan Dubai'de ne yapabilir hiç fikrim yok.

O an "en kötü iphone, ps4 falan alırım" diye düşündüm sanırım

yillanmis sarap ile starbucks'un son icadi kahve türevini -caffè al latte alla fragola gibi bir sey olabilir- karsilastirmak gibi geldi bana.

paris şıkkı varken dubai'yi seçmek bence hata.

Zaten bu işe yarıyor Airport Extreme.

Zaten güncelleme gelmeyecek, senin internetten ipsw'leri indirmen ve manuel olarak kurman gerekiyor. Sen onu manuel olarak kurarken muhtemelen bi iki kere telefonda ne varsa sileceksin de, en sonunda da yaptığına pişman olacaksın zira zerre stabil çalışmayacak. Beta sürüm kullanmak hakikaten saçma.

İmza: iOS 4'ten beri tüm iOS sürümlerini ilk betasından itibaren kullanan roket adam.

martta geleceği söyleniyor ios 7.1'in, beta son kullanıcı için kullanmaya değmez zaten. keşke para vermeseydiniz udid kaydına. umarım 2-3tlden fazla vermemişsinizdir. betaya geçerken format atacaksınız, stabil çalışmazsa geri dönmek isterseniz telefon artık yedeklerinizi kabul etmeyecek 7.1den aşşaaasına yedek yüklemem gardaş diycek. 7.1 GM çıktıktan sonra ota'dan 7.1 public release'e geçemeyeceksiniz, tekrar format atmanız gerekecek. vs. vs. vs.

illa ki isterseniz internetten indirip option+restore ile kurun.

Yok değil. Bu sadece mil programına üyelik başvurusu. Diğerini Garanti veriyor.

Kredi kartı olanı değil evet.

benim ingilizce.
dönem dönem yurtdışından CV isteyen oluyor mail ile. çoğunlukla da (çalıştığınız bölümle alakalı) sizin şirketinizle iletişime geçerek birşeyler satmaya çalışan kişiler ulaşabiliyor bilgilerinize. çek cumhuriyetine sempozyuma davet edilmiştim bir kere de :)

benim listemin yarısı yabancılardan oluştuğu için İngilizce hazırladım.

Hem Türkçe hem İngilizce hazırlayabiliyorsun. Dil seçeneği var orada, Türkçe kullananlar TR ing kullananlar ingilizce görüyor.

Soruya cevap olarak da: İngilizce hazırladım, hedefim İngilizce bilmeyen firmalar değil.

doğrudur.

lan oyle is mi olur. inaniyor olsa hirsiz olur mu adam. icten ice inansa yani. onun adi musluman, alakasi yok bence onlarin inancla falan. ben inaniyor olsam gotum atar yeminlen en ufak seyde yalan soylicem kul hakki yicem diye

ateist adam iyi adamsa sonra cehenneme dustukten sonra aa harbi varmis lan derse kabullenirse ki gotu yanarken eder heralde, pismanlik gosterdiginde oturup tartissalar sonradan yatay gecis yapamaz mi yani bu mudur olum hosgoru.

@babamasoliimbananickaldirsin

şimdi Müslüman olmanın şartları belli, şehadet, oruç namaz niyaz falan, bu şartların içinde hırsızlık yapmamak falan yok. o günah olarak geçiyor ve müslümanlar günah işlemez, ya da günah işleyen müslüman olamaz diye de bir şey yok.

Boyle sorular sormayin artik nolur. 2014 yili geldi hirsiz musluman durust ateist vs.. allah'a inanan adam calmayacak, bu kadar basit. Kotuluk etmeyecek bu kadar basit. Ya Birseyi de kendi yorumlasin musluman adam.

@sana guluyorum sadece

bu ülkenin yüzde ellisi öyle düşünmüyor demek ki, o zaman bunları sormak ta şart oluyor. sene 2014 ama miladi takvime göre, hicri takvim daha geriden geliyor :)

eninde sonunda götü cehennemden kurtarıp cennete gitmenin tek bir yolu var, iman etmek.

yani alla'a, peygamberlerine, kitaplarına, meleklere, ahirete vs inanan ve iman eden herkes müselmandır.

ha ben her peygambere inanıyorum ama muhammede inanmıyorum, veya isa iyi ama musa yaramaz dersen olmaz. hepsine inanman lazım, inanıyorsanda sırasıyla hangisinin zamanına yada diğeri gelene kadar en son hangisine iman ettiysen onun getirdiği kural ve kanunlarla yaşaman lazım.

şimdi bir hristiyan hz. muhamed den haberdar ise, ama inanmıyor ve inkar ediyorsa sıçtı.

ha ama yok adam anasının taa örekesinde yaşıyor, bir ara birileri gelip isa yı hristiyanlığı anlatmış. oda ona göre yaşıyor allah a inanıyor, hz. muhammed den felan haberi yok.bu adam günahlarının cezasını çektikten sonra cennete gider.

şiğmdi adam müslüman oldu diye dünyanın en süper insanı olmadı ki!

ama iman ettiyse, inandıysa, yaptığı haramların haram olduğunu biliyorsa ama salaksa. günahını çeker ve eninde sonunda cennete gider.

ama ateist kardeşlerin durumu farklı, adam inanmıyor. inkar ediyor, taşak geçiyor.

eğer olurda iman etmeden, tövbe etmeden ölürse sıçar. ama kimbilir ki belki zamanı gelince inşallah tövbe edecek cennete en önden girecek kadar iyi bir müslüman olacak!

cübbeli ahmet in güzel bir anlatısı var, imanımızı kurtalarım diyor. insanları dine davet ederken sıkmayın, en azından bari imanımızı kurtalarım (sanırım bu mahmut efendinin tavsiyesi) diyor.

cemaate seslenirkende şu vurguyu yapıyor, hiç birimizin götü rahat etmesin nasılsa imanlıyız cennete gideceğiz diye. 80 yıllık kaşerlenmiş kafir gelirde tövbe ederse bütün günahları silinir, günah işlemeye fırsat bulamadan ölür zaten hop cennete. sende 80 yıllık müslümansın, namaz oruç ibadet filan ama ölmeden önce imanını bir sakatlarsın allah muhafaza kimse kurtaramaz.

not: cübbelinin analtıyor dediklerini aklımdaki ile yazdım birebir değildir.

allah'a inananlar bronzlaştıktan, günahları saydırdıktan sonra cennete gider. dürüst ateist, iyilik timsali olsa da heçbi yere gitmez, aşk acısı çeken türk popçuları gibi yanar, ölür, dirilip tekrar yanar.

"müslüman günah işlemez" ya da "gerçek islam bu değil!" şeklinde bir durum söz konusu değil.

müslüman olduğunu kalben söyleyen birisine "bu müslüman değil" demek insanı dinden çıkartır. bilmeyen arkadaşlar o yüzden milletin hakkında apır sapır yorum yapmazsa daha iyi olur. kaynağı hatırlamıyorum şu an ama çok net bir şekilde biliyorum böyle bir durumu. bir kişi, müslüman olduğunu söylüyorsa ve gerçekten kendisi allah'a inanıyorsa, siz buna "öyle müslüman mı olur!" dediğiniz zaman ocak dışı kalıyorsunuz. efsanevi günah çünkü.

olay şu yani,

allah'a inanıyor musun? evet. günahın var mı? yok. huriler soldan ikinci kapıda, altından bal akan ırmaklar az ilerisinde.

allah'a inanıyor musun? evet. günahın var mı? var. tamam, onlardan temizlen, öyle alalım cennete.

allah'a inanıyor musun? yok. ooo o zaman yandın karşim.

not: burada allah'a inanmak ifadesi genel olarak islam'ı kapsıyor. müslüman sayılabilmek için islam'ın şartlarını mı kabul etmek lazım, imanın şartlarını mı kabul etmek lazım, hangilerine inanmamak tolere ediliyor vs. ondan emin değilim.

www.googlefight.com

hırsız müslüman kazandı :(

hocu kul hakkının affı yok. siki tuttu yani ilgili hırsız arkadaş.

@roket adam, kul hakkı yemenin cezası cehennemde yanmak abi, kul hakkı yiyen dinden çıkmış olmuyor ki. tomofilli "eninde sonunda gidiyor" demiş, "müslüman çat diye gidiyor" dememiş zaten.

allah "bana karşı işlediklerinizi affedebilirim" diyor. namaz kılmadıysan mesela allah onu affedebilir, direkt olarak cennete gidebilirsin inanıyorsan. ama müslüman olup da kul hakkı yediysen ve eleman sana hakkını helal etmediyse, onun cezasını çektikten sonra cennete gidiyorsun.

yani allah'a inanan bir müslüman cayır cayır yansa da sonunda cennete gidiyor. onlara göre yani, onlar öyle diyor.

burada tek kriter müslüman olmak. müslüman cezasını çekip cennete gidebilir.

din komple yalan olduğu için sorun yok

ahzab 37
ahzab 50
ahzab 53

bunları okuyun istediğiniz yerden, ben etkilemiş gibi olmiym.
Hala o dine inanırsanız bravo

finlandiya tampere olmasin da sakin

ingiltere, isveç, finlandiya ve özellikle danimarka çok pahalı yerler. ben fransa'da erasmus yapmış, bu ülkelere göre ucuz olduğu halde bile zorluk çekmiştim. yani eğer ekonomik olarak çok rahat değilse buralardan uzak olmasını öneririm.

prag güzel bi şehir. çek insanları çok severim. orada okumayı tercih ederdim ben. ucuz ve avrupa'nın göbeğinde bir şehir ayrıca.

okullar hakkında özel bir bilgim yok ama.

1. Middlesex
2. CZECHTU
Bu kadar.

middlesex university iyi. ingiltere oldukça fazla pahalı. mühendislik için Almanya çok iyi bir tercih olmaz mıydı? Onun haricinde czechtu fena değil gibi geldi. almanyada erasmus oldukça rahat ve yaşam pahalı değil.

london varken sorulur mu? london tabii ki.
tampere'ye gelme küçük şehir sıkılabilirsin.
kuzey kutbuna çıkmak istemiyorsan isveç'i de seçme.

Ulm'da konuşulan Almanca bildiğimiz Almanca değil. Dil olarak bir artısı olmaz ama alan eğitimi konusunda bir şey diyemem.

Prag mis gibi, en gidilesi şehirlerden biri. Hem ucuz, hem de ortamı en uluslararası olan şehir belki de. Ulaşım olarak da merkezde olduğu için diğer ülkelere geçiş çok rahat olur.

İsveç, Danimarka ve Finlandiya da en mis gibi ülkeler aslında ama şehirleri iyi araştırmak lazım. Geçen yıl ben Almanya'daydım, iki arkadaşım da Finlandiya ve Danimarkadaydı. Yıl boyu hem pahalılıktan hem de soğuktan dışarı çıkamadılar. Hiç arkadaş da bulamadılar zaten ki aslında çok sosyal insanlardır.

Diğerleri için bir şey diyemiyorum.

Prag kaçmaz. Zaten ulusal ajansın verdiği hibeler ülkelerin özelinde ki hayat şartları yüzünden gayet adaletsiz hale geliyor. bu adaletsizliği lehine kullanması daha iyi olur yoksa maddi sıkıntılar içinde erasmustan bir şey anlamaz.500-600 zor geçineceğine prağa gitsin kral olsun. hem daha rahat travel yapar para derdi olmazsa diğer ülkelere:)

Bulgaristan'ı kafadan ele. Londra çok pahalı ben olsam tercih etmez, öbür uk tercihini incelerdim. Öğrenci için biraz sakin bir yer olmalı diye düşünüyorum. İspanya gezmek, eğlenmek için güzel, teknik üniversiteler de ilerisi için iyi olur mühendise, o sebeple denmarkı araştır derim.
Ben ingilterede erasmus yaptığım için gönlüm keele den yana, yine de denmark fena değil, hem dil sıkıntısı da olmaz, İngilizce yeter.

paran varsa londra, yoksa prag. digerleri koy kivaminda yerler. sikilirsin, sana katacagi da bir sey olmaz.

iskandinavyadan uzak dur hem pahali hem gezilecek ulkelere uzak.(su an kopenhagda olan birisiyim.)
prag harika duruyor.
almanya da iyi bir alternatif.

soğuk su içip sakinleşmeye çalışıyoruz. başka şeyler düşünüyoruz. kuşlar, çiçekler falan.

Bileti alırken o belirtiliyor zaten. Kazık mazık yok ortada. Vermemek için direnirsen muhtemelen derdini havaalanı polisine anlatırsın. Eğer bagaj sınırını aşacağını düşünüyorsan, önceden bagajını tart ve bileti alırken ek bagaj hakkı satın al. Öyle yaparsan daha az para veriyorsun.

fazla cikan bagaja odeme yapmissiniz burasi neresi tuhaf? bu duruma dusmemek icin bagaji onceden tartiyoruz. fazlasini mumkun mertebe kabine aliyoruz :) onun disinda biletteki kilo belli. kilo basina olan fiyat belli herhangi sinir yapacak bir durum yok gibi.

pegasus'ta 20 kilo bagaj hakkı, 8 kilo da kabin bagajı var ama kabin bagajını tartmıyorlar pek. o 3 kilo fazlalığı kabin bagajı gibi bi poşetle yanınıza alabilirdiniz. tabi sıvı, deodorant gibi tüp şeklindeki malzemeleri, yanıcı, kesici malzemeleri kabine alamazsın.
kabine de alamıyorsan 3 kiloyu, başka birisine rica etmen lazım ama o da sıkıntılı.
ben en son hollandadan gelirken 17 kilo fazlam vardı. hiç bagajı olmayan bi çift buldum, direkt bagajı onlara yazdırdım ama stresten karnım ağrımıştı:)

unutmadan, fazla bagajınız varsa mutlaka erken gidip, check-in kontuarında bagajlarınızı tartıp, ayarlama yapın.

şu halde bile bilet ve ekstra bagaj ücreti ile 50 tl.' nin altında ücret ödemişsiniz. yine de avantajlısınız. daha ne olsun? 3 kg. için fazla ödediğiniz canınızı sıkmış olabilir. bu kadar hesapçıysanız, onu da hesap edeydiniz?.

benden de bugün 1 kilo fazlam için 6 tl alacaklar diye uçağı kaçırtıyorlardı az kalsın.

o 1 kilonun parasını vermeden bilet vermezmiş hanımefendi. 1 kilonun parasını vermek için ilgili yere gittim ama o da ne! görevli yok. 10 dakka da ordaki görevliyi bekledim, uçağa en son bindim az kalsın kaçırıyordum.

yok efendim neymiş kuralmış. peki o koduğumun karısı beklemesi gereken yerde keyfi olarak olmadığı için ona da kuralları uygulayıp soruşturma açıyor musun? hayır. o zaman sokayım sizin kurallarınıza. kucağımda bebekle beni koşturan bu heriflere şimdiye kadar etmediğim kadar küfür ettim.

bu arada 160 tl ödedim bilete, öyle 30 tl falan da değil

3 kg malzemeyi bavuldan çıkartıp bir poşete koyup kabine alamıyormuydun ki?

@yemrwm
1 kilo fazlan varsa ve ayarlama yapamıyorsan parasını ödeyeceksin. uçakta susamışsan ve su istiyorsan parasını ödeyeceksin. pegasus'un kuralları bu ve baştan bilmen lazım bunları.

2 kisi 9 günlük tatilde 15 kiloyu gecmedik siz nasil beceriyonuz merak icindeyim. bu arada diger kisi karim olur, yani iki erkek az bagaj muhabbeti de yok.

pegasus'un olayi bu, yakinda tuvaleti de parali yaparlar. eger "rahat" etmek istiyorsaniz thy ile ucacaksiniz.

@ elma salyangozu, pegasus ile yaptığım 50 civarı uçuşun en az 20 tanesinde fazla kilo vardı, ve sadece 2sinde ücret talep ettiler. kural varsa ya tam uygulasınlar ya da kraldan çok kralcılık yapmasınlar, bir binişimizde çocuk arabası için de para isteyip diğer binişlerde almıyorlarsa sorun bende değil onlardadır, bir binişte uçağa bebek koltuğu sokmamıza izin verip bir diğerinde izin vermiyorlarsa problem bende değil onlardadır.

kendi politikalarını bile uygulayıp uygulamamakta keyfi davranan bir şirketi savunan elemanları da anlayabilmiş değilim.

30 liraya bilet aldığın için 18 lira veriyorsun. THY ile gidip 300 lira verseydin bagaj hakkın daha fazla olurdu, böylece bagaj hakkı için ekstra para vermek zorunda kalmazdın.

Office for 2011'i malum ortamlardan indirirsen Outlook var içinde.

Office for Mac tabi ki

sevmediğim

çin
hindistan
pakistan
mısır
hırvatistan
tayland
meksika


sevdiğim

norveç
kanada
isveç
finlandiya
izlanda
irlanda
UK

not: bir tek çin'i gerçekten sevmiyorum. diğerlerini en az sevdiklerim olarak yazdım.

sevdiklerim (*hicbirine gitmedim sempati besliyorum halkina ve cografyasina)
italya*
ispanya*
yunanistan*
norvec*
japonya*
avustralya*
kanada*
turkiye

sevmedigim (gitmedim ama antipatik buluyorum)
abd

- EN SEVDİĞİM ÜLKELER;

suudi arabistan
filistin
pakistan
afganistan
mısır
bangladeş
malezya

- EN SEVMEDİĞİM ÜLKELER

amerika
japonya
güney kore
italya
yunanistan
bora bora islands
latin ülkeleri

Sevdiklerim

Italya
Çin
Nepal
Hindistan
Kanada
Avustralya
Tayland

Sevmediklerim

İngiltere

Neye gore sevdiğim siyasetmi halkmi cografyami gezilecek yer mi buna gore listen değişiyor

Siyaset dersek sevdiğim ülke yok
Sevmediğim
İsrail
Abd
İngiltere
Fransa
Almanya
İtalya
Ermenistan
Seklinde

Ha gezilecek yer dersen
Merak ettiğim sevdiğim
Abd
İngiltere
Avustralya
Misir
Latin Amerika ülkeleri

Sevmediklerim
Ermenistan başta olmak üzere tüm fakirlikten ölmesine rağmen tarihi meselelere kafayı takmış ülkeler
Fransa başta olmak üzere tüm ukala ülkeler
Arap dünyası geneli başta olmak üzere eğitim ve öğretime önem vermeyen, geri kalmış sikko ülkeler

Saygı duyduklarım
amerika, israil, almanya
isveç, norveç, finlandiya, danimarka
KKTC

En Sevdigim Ulkeler;

Suudi arabistan
Filistin
Afganistan
Pakistan
Bangladeş
Mısır
Endonezya
Irak

En Sevmedigim Ulkeler;

Amerika
Japonya
Guney Kore
İtalya
Yunanistan
Latin ulkeleri
Bora bora islands
İsrail
Rusya

Sevdiklerim:
Abd
Kanada
İsrail
İsveç
Norveç
Ukrayna
Hollanda

Sevmediklerim
Pakistan
Suudi arabistan
İran
Bangladeş
Katar
Mısır
Afganistan
Malezya

sevdiklerim

arjantin
brezilya
meksika
ispanya
hollanda
japonya
avustralya

sevmediklerim yok.

Kültür açısından sevmediğim bir ülke pek çıkmadı şu zamana kadar. Bir laf vardı, kime ait olduğunu şimdi bulamadım, "Her ülkenin gurur duyabileceği kendine özgü bir özelliği vardır" gibi bir şeydi. Gururdan ziyade, oraya özgü olup ilginç, iyi niyetli, bana göre gülünç, değişik özelliklerini öğrenmek (çoğuna gitmesem bile) çok zevkli geliyor. Kınadığım olaylara bakarsak da hemen her ülkede var zaten. Yine de Kolombiya ve İspanya denince kanım kaynıyor.

Diğer birçok açıdan bakarsak (iklim, siyasi, vb.) ülke kalmıyor dünyada neredeyse.

-en sevmediğim-
çin
yunanistan
fransa
italya
ingiltere
bangladeş
tayland

-en sevdiğim-
almanya
ispanya
abd
türkiye
arjantin
isveç
brezilya

- Sevmediğim Ülkeler

ABD
İran
Filistin
İsrail
BAE (Birleşik Araplar)
Meksika

- Sevdiğim Ülkeler

İngiltere (Hatta Britanya)
Avustralya
Norveç
Almanya
Japonya
İspanya

sevmediklerim;
Hindistan
Pakistan
Çin
Amerika
Katar
Libya
Yunanistan

sevdiklerim;
Fransa
Cezayir
Rusya
Lübnan
İran
Mısır
İngiltere

Sevmediklerim


Amerika
Fransa
İsrail
Ermenistan
Yunanistan

Sevdiğim

Türkiye

ağız gargarası var adını unuttum ama eczaneye söylersen bilirler al ondan kullan. andorexti galiba.

tabi bu geçici çözüm sonra doktora yallah

diş ipi yoksa, kürdan.

frenkçesi cure dent! yani diş tedavisi!

dişlerinizin arasının mekanik temizliğini, düzenli olarak kürdannan yapın. kürdanı doğrudan diş etinize batırıp kanatmadıkça, çok faydalı bi eser!

Lan oğlum her boka diş ipi kullan diyorsunuz da çok zor bu mereti kullanması. Hakikaten zor.

roket sen çoğakıllı bi adamsın. bi diş ipi gullan, bi de kürdan, aradaki farkı bi gör. kürdanı iki ucu da sivri olan ya da gendi yassı olannardan seç. kalite bişiy ossun.

diş eti kanaması bu .. kanadığı için o rengi almış durumda, çürüdüğü filan yok.. sakin ol..

dişlerini diş eti ile birleştiği yeri güzelce temizleyecek şakilde fırçalamalısın, ayrıca diş ipi de kullanmalısın.. geçer, sakin ol..

stockholm sendromu.

tr.wikipedia.org

Bir spor dalının dünya çapında popülaritesini değerlendirmek zor aslında.

Kural değişiklikleri sebebiyle F1 popülaritesini kaybetti lafı döner durur ama yarış haftasonlarında yüksek bilet fiyatlarına rağmen tribünlerde boş yer bulmak/görmek zordur. Bence inandırıcı değil yani, Türkiye'de artık şifreli kanaldan yayınlanıyor olması sebebiyle ilgi epey azaldı. Hakkinen, Schumi gibi efsanelerin spordan uzaklaşması da bir etken oldu ama dünyada ilgi halen canlı bence.

NBA için de öyle denebilir, salonlar tıklım tıklım doludur. Yine Türkiye özeli, yine şifreli kanal durumu burada da geçerli. NBA popülaritesini kaybetti demek zor ancak Euroleague Final Four, NBA Playoffs seviyesine yaklaşıyor denebilir.

sporun bütünü olarak olimpiyatlar...

WRC. McRae öldükten, Loeb damga vurduktan sonra hiç bi zevki kalmadı.

@cakabo, F1'e ilgi ciddi anlamda azalmış durumda. tabii ki hala çok fazla izleyicisi var ama her yıl %10 civarında televizyon izleyicisi kaybettikleriyle ilgili bir haber okumuştum.

benim aklıma ilk olarak F1 ve NBA geliyor. ikisinin de hala çok fazla takipçisi var ama eskisi kadar kaliteli ve prestijli olmadıklarını düşünüyorum.

çok yakından takip etmediğim için sağlıklı bir fikir olmayabilir ama özellikle erkekler tenisinin de ivme kaybettiği kanaatindeyim, hatta daha geçenlerde marc rosset'in yazdığı bir şeyi "ne demiş burda" diyerek paylaşmıştım, o dayıt söylüyordu bunu.

federer yaşlandı, nadal da sakatlıklarla boğuşuyor ve altın dönemi bitti gibi... geriye kim kalıyor? eskisi kadar kaliteli, sağlam gelmiyor bana açıkçası şimdiki elemanlar.

Aksine erkek tenisine olan ilginin arttigini okumustum gecen sene.. Kadin tenisiyle ilgili bilgim olmasa da eskisi kadar takip edilmedigine eminim. Ozellikle Clijsters, Henin de biraktiktan sonra zerre heyecan, rekabet falan kalmadi.. iyice tatsiz tuzsuz hale geldi zira..

2 ve 4'te okuyan arkadaşlarım var. dediklerini yazıyorum.
danimarka'daki okul baya iyi. kampüs güzel. okul öğrencilerine yurt ya da kalacak yer ayarlıyor. şehir çok nezih ve kopenhag'a da yakın. ama danimarka inanılmaz pahalı. dersler çok zor. ingilizce ders kadar danca dersler de çok. her istediğimizi alamıyoruz.
paderborn biraz kasaba gibi bir yerde. almanca bilgisi gerektirmiyor okul. yabancı öğrencisi çok. imkanlar çok fazla değil, odtü'den iyi bir okul değil. dersleri rahat geçtik.

6 ayda yabancı bir dili sıfırdan öğrenemeyeceği için bence gitsin ingiltere'ye adam gibi ingilizcesini halletsin.

Ben olsam Middlesex'a giderdim. Diğer tüm şehirler ufak ve sıkıcı.

soru mu bu? tabii ki de london.

paderborndaki arkadasın bölümü neymiş?

çok fazla maddi sıkıntı çekmicekse London akar.

danimarkaya ülke olarak giden arkadaşlar memnun kaldı ama lyngby hakkında fikrim yok.

almanya falan dersleri rahat geçme olayı önemli bir faktördür erasmusta,sonuç gezicek tozucak avrupada biraz bu arkadaş,o açıdan da düşünebilir.

Yav zaten twitter da profiline kişisel bilgilerini yazmazssan bulamıyor ki seni. Kasmana gerek ypk.

Aç mehmet yılmaz diye bi hesap. Profil fotosuna da drogba koy. İstediğine istediğini söyle. Kimse kim oldugunu bulamaz. Twitter ip adresi paylaşmıyor

artık alınıyor diye biliyorum dava açan açıyor haberlerde vardı

temiz, sade bir anlatım.

www.youtube.com

aslında benim bir de kafamı ip'den adamı suçlu ilan etmek ne denli mantıklıdır sorusu kurcalıyor. yani bir ip'den atıyorum bir başkasının o suç! teşkil eden hareketi yapmadığı ne malum? belki biri kablosuz ağıma sızdı, belki de başka yollarla o ip adresinden yazılıyormuş gibi gösteriliyor? bunun ispatı nasıl yapılır ki? ya da ip tespiti yapıldıktan sonra, bir de bilgisayara el koyup o şekilde mi kesin karara varılıyor? bunu mesela sözlükler gibi anonim hesapların yazdığı siteler için soruyorum. bir şey yapacağımdan değil de merak ettim gerçekten, mantığım almadı, pek bilmiyorum bilişim suçlarında kesin tespit nasıl yapılıyor.

benim duyduğum twitter da ip adreslerini paylaşıyor. ama paylaşmadığını teyit edersek sıkıntı kalmaz.

@tonoto

"belki biri kablosuz ağıma sızdı" için mahkemeler diyor ki "beni ilgilendirmez kardeşim sahip çıksaydın modemine, modeminin, bağlantının güvenliğini sağlamak senin sorumluluğunda, bu sorumluluğunu yerine getirememişsen beni bağlamaz bu, o modemden yapılan her şeyden sen sorumlusun bu kadar basit" diyor çok kesin bir şekilde.

"belki de başka yollarla o ip adresinden yazılıyormuş gibi gösteriliyor" kısmına da cevap vereyim öyle bir şey mümkün değil. ip adresi taklit edilemez. teknik olarak imkansız yani.

arkadaşlar temel mesele yeni yasa ya da twitter'ın ip adresi verip vermemesi değil.

temel sorum: tor ya da benzer bir yöntem ile twitter'da yazdıklarımızdan mesul olmama imkanına kavuşabiliyor muyuz? ya da buna hiç gerek yok, anonim bir k.adı ve profil fotoğrafı yetiyor mu?

tor kullandığın sürece bulamazlar ip adresini filan rahat ol. tabi flash, silverlight, java gibi pluginler devre dışı olmalı tarayıcıda.

Tor cozum degil, baskasinin ip sini kullaniyorsun ve senin ip ini d baskasi kullanabilir. Senin ip ni kullanan insan suc islerse yine auclu sen oluyorsun. Bu yuzden ceza almis insanlar var.

tor kullanırken senin ip'ni kimse kullanamaz bilip bilmeden sallamayın. tor'un default kurulumunda o ayarların hepsi kapalı gelir. senin özellikle ayarlara girip "ben relay olmak istiyorum, ben de bağlantımı tor networkünün hizmetine sunmak istiyorum" diye özellikle bilerek isteyerek farkında olarak ayar yapman gerek. default olarak senin ip'ni başkasının kullanmasına olanak sağlayacak hiçbir ayar açık gelmez.

Savcılık IP üzerinden yürümüyor zaten artık, genellikle arkadaş - kanka - takip ettiklerini sorguya çekip doğrulatıyor o bilgiyi diye biliyorum. Şirketler IP vermediği için bu yola gidiyorlar. Yani belki sen TOR kullanıp korunursun ama arkadaşın olan salak bi kız öterse göte gelirsin, gibi.

e farzı misal ben tamamen anonimim, fakat mahkemede biri bu hesabı kullanan kişi a kişisidir dedi, nerede ispatı? bu yolla kolaylıkla iftira da atılabilir?

Arkadaşlar tekrar ediyorum twitter henüz ip adreslerini paylaşmıyor. Bu yasaklardan sonra da çok zor durumda kalmazsa hiç paylaşmaz.

Ama facebook, google, hotmail gibi şirketler paylaşıyor. Bunların türkiye ofisleri/birimleri var zaten.

Ama siz malak gibi kendi adınızı soyadınızı facebookadresinizi twitter a yazarsanız tabi bulurlar sizi.

Mesela Erol Köse ye sürekli suç duyurusunda bulunuluyor. Adam savcıya gidip hesap bana ait değildir diye ifade veriyor o kadar. Devlet bunu kanıtlayamıyor. Hesabın ona ait olup olmadığını belirleyemiyor.

Yapılır, özelden ulaş bana.

Yazdım.

Diğer fikirlere de açığım arkadaşlar, devam edebiliriz.

cakabo'nun çözümünün altına imzamı atarım (benden hızlı davranmış). bu işin makro'dan başka yöntemi yok.

9gag, bunugiyin.com, dota2lounge benzeri dota ile alakalı siteler, radikal, reddit, pentaxturk.

www.acikbilim.com
www.goodreads.com

www.altinicizdiklerim.com

www.neatorama.com
boingboing.net

Canlıskor,
Soccerway,
Ekşi Sözlük
Ekşi Duyuru
9GAG
JoinDOTA
GosuGamers
Dota2lounge
Twitch
Duolingo
Liquipedia
Facebook
Wordreference

Sürekli diyemem ama BBC'ye de bakıyorum ara sıra ne olmuş ne bitmiş diye. Güzel anlatıyolar, birisi bomba atmış mesela, niye atmış ne olmuş falan öncesini çok güzel veriyolar, kültürleniyom

En çok şurası epeydir: (bkz: the verge)

Teknik olarak mümkün değil, okuyabildiği yazıyı "Print Screen" yapabilir, resim formatında gönderseniz bile herhangi bir OCR programı ile yazıya çevirebilir.

google documents'a yüklersiniz dosyayi, adresi gönderirsiniz. privacy ayarlarinda sadece okusun degisiklik yapmasin diyebilirsiniz. dosyayi indiremez.

Kafaya takan biri her halükarda yapabilir onu, ciddi bi teknik bilgi de gerektirmiyor.

Teşekkür ederim cevaplar için,

Doküman 500 küsür sayfa, grafikler falan da var, kimse onu teker teker print screen falan yapmakla uğraşmaz sanıyorum. Temp'ten falan da çekmeyi de denemez.

@atmacaged, Google Drive'da sadece okuyup değişiklik yapmasın dedim, ama dosya yine bilgisayara indirilebiliyor, bir şeyi yanlış mı yapıyorum acaba?

Teker teker yapmıyorsun zaten, otomatik olarak tüm dökümanı prt scr yapan uygulamalar var. Sen yine de gizli bir şeyse paylaşma.

Bu olayı çözdük. Box'ın böyle bir seçeneği varmış. Paylaşırken "set restrictions" kısmında indirmeyi kapatabiliyorsunuz.

brisbane australia. melbourne cok kalaba hacim yasanmaz 3 milyon galiba. hem havasi da bok gibin. brisbane tadindan yenmez.

Auckland, Yeni Zelanda da olduğu için orada yaşamak isterdim, gelişgin bir şehir ve dünya da bulabileceğiniz en güzel manzaralara bi gıdım mesafede.

hong kong, singapore olmaz mı? oralarda hava her zaman sıcak, yemekler ve egzotik meyveler çok güzel :)

@mea

oyle yerler olmaz ya. dediklerim ayarinda yasanilir degiller. kalabalik, yogun, bakimsiz.

San Francisco
dizilerde falan hep orada yaşıyorlar ya ondan özenmişimdir hep.

hong kong ve singapur'u diğer yerlerle karıştırma. epey kaliteli yerler. görenler söylüyor.

vancouver veya frisco

vancouver.. digerleri cok sicak.

auckland in havasini bilmiyorum merak etmemisim hic sanirim, aslinda o kadar yuksek degil gibi dereceler ama nem cok gorunuyor.. kotu olabilir
yani vancouver

Vancouver (kanada)

Çünkü 2 ay yaşadıktan sonra cennet olduğuna karar verdim.

SF veya Barcelona. SF çünkü teknoloji ve startup dünyasının merkezi, iklimi falan da güzel. Barcelona çünkü hem eve yakın, hem şehir, hem iklimi güzel, hem insanı.

Melbourne. Kardeşim Sydney'de yaşıyor 7 senedir. Melbourne oranın her açıdan en güzel şehriymiş. O olmasa Auckland derdim. Avustralya ekonomik şartlar açısından daha iyi. Sağlık, eğitim, sosyal devlet vs. açılarından da. Amerika'dan uzak dururdum. Çok önyargılılar. Kanada çok soğuk ve sıkıcı gidenlerden duyduğum kadarıyla. Avustralya'nın tek dezavantajı var ki büyük bir dezavantaj,24 saat sürüyor ve 2500 au doları tutuyor yol. En fazla yılda 1 kere gelebiliyor normal kazanan biri. Bol şans.

çok kazanıyorsam barselona, pahalı diyolla.

hong kong veya japonya'dan fukuoaka.

vancouver, kanada cennet resmen. amerika'daki bolluk, cesit, imkan + avrupa rahatligi, gevsekligi - (avrupa'daki sacma sapan hizmet anlayisi + amerika'da icine girdigin paranoya).

Auckland. Çünkü orada tanıdığım çok kafa motorcular var :)

tropik iklimi tek geçerim.

vancouver filan güzel de çekilmez o kadar kar, soğuk fırtına.

yaz kış aynı mevsimi yaşayan yerleri sevemiyorum ben. iklimi normal olan neresiyse orayı seçerdim.

vancouverda 3 ay gecirmistim 10 sene once. sidi nasil bilmiyorum yasam cok begendim, yasanilir. burdaki google earthcilerin dedigi kadar soguk da degil ama iliman da degil. bana super renkli bir sehir gibi gelmedi. 9-5 simcity gibi yasarsin.

barcelonaya tatil icin gitmistim. avrupanin en guzel ve renkli sehirlerinden biri bence. civil civil, aksiyonu bol. ama butun omrumu gecirecegim bir yer degil. sorunu katalanca-ispanyolca. ayrica is yok, kriz cok. kavgaci, gurultucu, kultursuz, anasini bile satacak ispanyol insani.

auckland'a gitmedim ama kucuk bir yer. butun nz gencligi avustralya'ya kaciyor.

sf'yi bilmiyorum ama ny'de yasadim. sf kultur olarak bence usa'nin en karakterli sehirlerinden biri. is imkani cok, zengin, rahat bir yer diyorlardi hep.

honolulu'da napican aga, egzotik tatil yerleri 20 yasinda backpackinle 3 gun balikcilik yapip 4 gun icip en fazla 2 ay kalacagin yerler.

san diego'da kuzenim okumustu hep la'ya kactigini soyluyordu. issizlik cok, meksikali cok.

sydney'e cok defa kisa sureli gittim. kalabalik, pahali, turistik. suc giderek artiyor, ekmek bulmak giderek zorlasiyor, sehirde avustralyali gormuyorsun bile cbd'deki beyaz yakalilar haric.

melbourne'de 2 seneye yakin kaldim. su yazdiklarin arasinda kesin tercihim olur. brisbane'de asil hava bok gibi. nufusu 4 milyon ama sehir istanbul'dan buyuk. is var, sidney kadar pahali degil, ulasim super, aktiviteler super (tenis, f1, melbourne cup vs.) canli ve avustralyanin en avrupai sehri. su an baska sehirdeyim ama haziranda burdaki isim bitince tekrar tasinacagim.

@mea

singapur, hong kong'da km'ye dusen insan sayisini dusun, kutu gibi residencelere, kol gibi para verdigini dusun, evet tatil gezme icin guzel yerler ama yasanmaz milyon tane asyaliyla o ortamda, dil yok yemek yok vs. ayrica singapurdaki yilin 8 ayindaki nem orani alanya yazinin 3 kati yuksekliginde, nefes alinmaz boyutlarda. asya'da yasanmaz aga, tamam git 1 sene gor kultur dolas yasadigin yerin etrafini, sangay'di, hk'di' macau'du ama yasanmaz.

@ermanen yasini soyle, ailen var mi onu soyle, kac yil kalacagini soyle, omur boyu mu, 2-3 yil mi? boyle nerde yasanir gibi genel soruya anca google earthcilerden, wikipediacilardan cevap alirsin.

benim aklimda tekrar ingiltereye donmek var mesela bi 4-5 yil icinde. yasim 30 su anda. sahil sart degil, londra'ya 2 saat mesafede gol kiyisinda bir kasabada aile kurmak var. tr'ye super yakin, avurpa trenle 2 saat, ingilizce konusuluyor, egitim guzel, olmasi gerektigi kadar medeni, kulturu var vs.

her sey yasa, meslege, sureye, amaca bakiyor. disaridan baktigimda au, kanada, us, uk hep ayni bana. hepsi gelismis, ulkeler, hepsinde yasam ayni asagi yukari. sokaklar bal dok yala, elmayi taneyle aliyorlar vs. gibi geyik konulari ayni. ama su sorduklarin arasinda 1. siraya melbourne'yi koyarim. sonra sf gelir heralde, vancouver'da bronz madalyayi alir.

San Francisco, Barselona ve san diego'da bulunmuş biri olarak ben bu 3'ü arasında en çok diegoyu beğenmiştim

melbourne. dünyanın en yaşanabilir şehri.

San Francisco Bay Area (yasiyorum), sebepler:

- Is ortami (ozellikle hi-tech industry'de iseniz)
- Guzel sehir
- Sicak (SF downtown Agustos - Eylul basi civari oldukca soguk olabilir, Eylul ortasi ve Ekim'de cok daha sicak olur) ama zaten SF downtown'da yasanmaz (ben isim orada olmasina ragmen yasamiyorum mesela) guneyde Peninsula'da yasarsaniz soguga maruz kalmazsiniz.
- LA, Vegas gibi buyuk sehirlere ABD standartlarinda yakin.
- Sosyal hayati gayet canli
- Guzel sehir demis miydim ?

Ote yandan, ABD'nin en pahali sehirlerinden biri olmasi negatif unsur.

San Diego guzel ama bir kac gunlugune turist olarak giderseniz, yasamak icin cok iyi bir yer oldugunu soyleyemem *cok daginik bir sehir, sosyal yasam kotu [surfing..vs. disinda], is yok*

Barcelona'yi turist olarak gezdim cok begendim ama yasama konusunda nasildir bilemiyorum, dil problem olabilir zira o konuda cok hassaslar ama cok guzel sehir.

Honolulu gayet guzel sehir olmakla beraber Hawaii anakaraya oldukca uzak bu yuzden hersey cok cok cok pahali fakat doga, okyanus, iklim cok guzel. Ote yandan radyasyon ve yanardag ciddi riskler.

Vancouver (kanada)

Her ne kadar İzmir'de yaşasam da sıcağı sevmediğim için tercihim Kanada'dan yana olurdu..

çünkü çok güzel şarkılar yapabiliyorsunuz..

www.youtube.com

insanın hayatına kısa süreli bir amaç katıyor.

yaratıcılığı körüklüyor. oyun oynayıp eğlenirken bir şeyler ortaya çıkarmana izin veriyor.

küçük sürprizler veriyor

şimdi ben başlasam naparım bu oyunda ?

Efsane bi oyun çünkü. Delirtiyor insanı sonra da bilgisayarı kırıp atıyorsun. Survival modda başla. Gündüzleri ev yap, geceleri eve kapan, zombilerden kaç.

konuya çok yabancıyım ama adamın biri oyunun içerisinde bilgisayar kurmuş diye bir haber vardı. ikili sayı sistemini kullanıp koca bir alanda bir şeyler yakıp söndürerek hesap yaptırıyordu :)

ben bakiyorum etrafta gidebilecegim nereler var diye, yorumlara da bakiyorum siklikla.

Gerçekten herkesin hava atmak için kullandığını düşünüyorsanız silin gitsin. Şahsen ben yeni gittiğim bir yerde 4sq yorumlarına bakmadan sipariş vermiyorum neredeyse artık. Onun dışında yakınlarda kimse var mı diye görmeye yarıyor ama benim için pek önemli değil o. Bence siz gereksiz arkadaşlarınızı takibi bırakıp mekan bilgilerine odaklanın.

kimin nereye çekin yaptığına bakmıyorum ben de mesela. 1 sene sonra buraya en son geçen sene geldin demesi hoşuma gidiyor. başka şehre gittiğimde bilmem şu kadar mil uzaktasın demesi filan... bazen de hatıra oluyor. senle en son nereye gitmiştik diyorum. bakıyor ve görüyorum.

başkalarınınkine aldırmadan devam edin sizin için gerçekten önemli olan yerlerde çekin yapmaya. bi gün bakarsınız aynı yerde bi arkadaşınız olduğunu söyler, yanına gidersiniz filan...

Kendini her akşam x'house y' fakirhanede diye check in edenler var...

Ben gittiğim mekanlardaki güzel kızların profiline bakıyorum...
Genelde olmaz ama olurda biriyle kesisirsek bilgilerine filan bakıyorum gibi gibi...

Whoosie +1. Hİç de öyle bi işlevi yok demek sanki biraz kişi kendinden bilir işi misali, demek ki sen hava atmak için kullanıyorsun. Sırf dün gece gittiğim yeri 4sq'dan buldum, sonra yanıma cumartesi evde canı sıkılan bi arkadaşım yakında olduğumu görüp atladı geldi. En çok kullandığım uygulama olabilir.

Mekanın yorumlarına bakarken çekin de yapıyor musunuz? Dediğim gibi ben de başta mekanlar hakkında bilgi edinmek için olduğunu düşünüyordum da bıdıbıdıs home bıdıbıdıs şato çekinleri sıktı. Arkadaş çevrem mi şey aceba? :i
Bir de böyle güzel foursquare hesapları gibi bir şey var mı? Değişik yerlere giden falan?

bazı yerlerde check-in ikramı ya da indirimi olabiliyor.

Uygulamayı silmek yerine tuvalette bile check in yapan adamları sil.

kral lear +1.

baska bir avantaj öngöremiyorum. kullanmamayi tercih ediyorum. anlamsiz "bence"

yeni bir mekana gittiğim de mutlaka sipariş öncesi yorumlara bakarım. ve başkaları da faydalansın diye yorum bırakıyorum.
gideceğim mekanları da foursquare den buluyorum. misal ankarada onlarca mekan var. yorumlar çok etkili benim için. benim için facebook tan bilmem neden daha çok kullandığım bir sistem.

Chrck in yaptığın yerdeki insanları da görüp ekleyebiliyorsun.

hatun düşürenler varmiş :D

bizde liyakat kültürü yoktur.
bizde estetik duygu yoktur.
bizde gösteriş vardır.
bizde içerik yoktur.
bizde isim vardır.
bizde kalite yoktur.
bizde zahir vardır.
bizde öz yoktur.

kıyafetten farklı ama bişey anlatmak istedim.

biz pederle beraber çalışıyoruz. iş yerimize gelen adamlar! önceleri beni normal eleman! sanıyordu. selamsız geçmeler, telefonda kölesine konuşurmuş gibi konuşmalar falan. bi şekilde oğlu olduğumu öğrendiklerinde öyle bi değişiyorlardı ki anlatamam. iğrenmiştim onlardan.

ye kürküm ye kardeşim. power suit diye bir şey var.

sırf giyimimle duruşumla o kadar iş hallettim ki, inanılmaz.

Aklıma Semih Yalman - Sakal Kitap geldi. Bi arkadaşım bahsetmişti. Yazar 10 ay boyunca sakal bırakıp, insanların algılarını ölçmeleriyle ilgili. İncele merak edersen.

en salas ve eski kiyafetleri giyip sokakta dolasmaktan hoslaniyorum. disa icten daha fazla onem verenleri fazla cevremde tutmuyorum.

imaj ve etiket caginda yasiyoruz. @cemiyetin unlu simasi da guzel ozetlemis.

sekilci bir bakis var. ha neden amerika'da oyle, burda degil; cunku birincisi amerikan insani genel itibari ile cok zevksiz ve gercekten bir sey moda olunca onun pesinden kosma egilimi gosteren bir anlayislari var, cunku ne giyeceklerini bilmiyorlar.
ikincisi de, rusya veya atiyorum ukrayna ya da gurcistan gibi ulkelere bak. giyinme ve zevk anlayisi cok acayip. birbirine uydurma gibi bir sey var ama mesela bizim avam dedigimiz tarzda giyiniyorlar. laleli modasi denen bir sey onun icin var mesela. ve gurcistan'da ise insanlar abiye kiyafetlerle falan gidiyorlarmisti 90larda. yani ulkenin fakirlik duzeyinden ve commercial hale gelmemis olmasindan da kaynaklaniyor olabilir. ama bizde de belli donemlerde ise giderken insanlar abiyeye yakin seyler giydiler. ben progress'e yani ilerlemeye inanan bir insan degilim, ama klasik ilerleme teorilerine bakinca, toplumun modernlesmesi ile 'duzgun' giyinme arasinda dogru oranti kuran evrimciler de mevcut. hem de cok. hatta bu insanlar amerika'daki esnekligi de bunun bir sonraki asamasi olarak alabilirler. cunku olaylara ilerlemeci bakarlar. bir asamadan bir asamaya gecer gibi. ve bireysel hak ve ozgurluklerin korunmasi cercevesinde (bu dediklerim sosyal degisim konusuyla ilgiliydi)

benim kendi gorusum ise turkiye'nin modelleme tabanli bir anlayisa sahip bir ulke olusuyla alakali. cumhuriyet kuruldugunda da "Bati"'daki kiyafet normlari enjekte edilmis. su anda da daha arabik tarzda normlar enjekte ediliyor.
ha mesela dersin ki araplar amerika'da nasil giyiniyor? senim benim avam diyebilecegim tarzda giyiniyor. cogu acik, hatta baya acik giyiniyor. kim kardashian gibi giyiniyor. hatta gozlere renkli lens takip, soguk havada mini etek asiri topuklu falan giyip cikiyorlar. ve bunu haftanin bir degil, her gunu yapiyorlar. cok tuhaf ve abartililar. ama kimse vay ne igrencsin demiyor. onlar da kendi hedef kitleleri ile yasiyor.
simdi neyi nasil modelledigine ve nerde olduguna bagli olarak cok komik durumlar olusuyor. bulgar bir arkadasimin kiyafet 'uyumu' ile cok dalga gecerdi baska bir amerikan arkadasim. cok avam bulurdu. laleli style'in biraz daha mango-zara etrafinda gezeni gibiydi. yani uyumlu olmak, mavi pantolon giyince beyaz kazakla 'navy modu' yapmak degil mesele. cunku o da sakil duruyor. ama avrupa'dan bu tarafa dogru da insanlar bence daha temiz giyiniyor. bunlar icinde ingiltere'yi tenzih edebilirim. ingilizlerin (moda demiyorum bak) giyim anlayisini severim. zaten genel olarak seviyorum da. neyse onlar daha pis giyiniyorlar ama pislik de yakisiyor. simdi amerika'da sorun salas gozukmek degil, amerika'daki insanlar nasil giyineceklerini bilmeyen tipler. ben turkiye'de azcik temizligine falan ozen gosteren, hayati bosvermemis giyinme tarzini daha cok seviyorum. cunku amerika'da insanlarin umutsuz ve sabah 9 aksam 5 yasamlarindaki hapsolmusluklari beni cok geriyor. bizde hayat var. fikirler ve renkler ve kiyafetler surekli tartisma konusu ve hali. bu cok verimli geliyor. tartisma ve aktif sorgulama alanini sevviyorum. su anda senin de yaptigin gibi. yani turkiye amerikalilara, ise giderken abiye giyen gurculer gibi gozukuyor mu? sanmam. cunku turkler gayet casual giyiniyor amerika'da. yani hani neyle karsilastirdini bil istedim. dogu avrupa diyemesem de bulgarlar, ruslar, ukraynalilar, falan filan daha farkli.

amerika'da bir de con manlik diye bisey var. mesela the wolf of wall street'teki gibi adamlar gercek. hayal satan tipler her zaman ulkede belli sektorlerde var. adamlar ondan dolayi boyle bir onyargiya sahip olmus olabilir. bizde de sacini boyatan erkek politikaci ya da dislerini jiletbeyaz yaptiran insanlar var. bu onun gibi bir sey. aslinda kimse kimseyi yargilamamali. takim elbise giyen adami yargilamak falan da bana cok lame geliyor acikcasi. sana ne abi? adam istedigini giysin.

cv'mi bugun hazirladim, bugun islere basvurmaya basliyorum. ve inan ki samimi bakan bir yuz fotografimi koydum. bu benim kendi tercihim. plazada is gorusmesine gitmistim 1 sene oncesinde, beni basvurdugum gecici pozisyondan daha sabit bir pozisyona almak istediler. her ne kadar uluslarasi bir firma olsa da bana cok yapay geldi. sikilirim ben o odalarda yuksek binada gibi geldi, baska nedenlerim de vardi (y.disina gidecektim, kisa sureli bi is istiyordum); sonuc olarak onlar beni sabit ise almak istediyse de ben kabul etmedim, reddettim. ayni sekilde bi reklam ajansinda da "cok rahat giyiniyor bunlar, hep kot-kazak" diye de baska biri o isi begenmeyebilir, buna da saygi duyarim. senelerce patron kizi oldum, hicbir zaman patron kizi muamelesi gormedim. gormeyi de istemezdim. kasinti bir insan degilim. ama bunun nasil bir ailede yetistiginle de alakasi var. mesela bir arkadasim ekonomik olarak dezavantajli, fakir, hatta esra erolla izdivac klasmaninda bi aileden geliyordu fakat bu kiz sosyal zekasi yuksek bir kizdir, senelerdir "kombin" kelimesini kullanan moda anlayisi ile kendini ilerletti. bunu ayri bisey olarak aliyorum, kombinci moda bakisi, moda tarihi bakisindan farkli. ister istemez belli bir kulturden ya da birikimden gelmiyor. aristokrasi ve yeni burjuvazi gibi dusun. beyaz yakalar yeni burjuvaziye yukseldi, kendi is yerleri olmadigi halde. toplumsal katmanlarda ve tabakalasma modellerinde degisimler cok oluyor bizim gibi sosyal gundemi hareketli ve sosyal degisimi bol ulkelerde. simdi ben onun adina cok mutluyum. neden? kiz amacina ulasti. akilli kiz, gozlemledi ortami simdi plazada mutlu. onu ben niye asagilayim basit moda anlayisindan? ki bu bulgar arkadasimla da ayni zevk mekanizmasindan besleniyor aslinda. ama benim umrumda degil. guzel bir sey cesitlilik. beni dusunce yapisindaki kultursuzlukler ve kapaliliklar baglar.
tabi aga aga insaat firmalari, plaza firmalari, 'kurumsalcilik' oyunlari beni de rahatsiz ediyor, ben onlara saygi duyuyorsam, ben de deri ceketim ve skinny 'kotumlan' gidebilmeliyim o isyerine ve onlar da saygi duyabilmeli. ama bunun degismesi ve oturmasi zor gibi tr'de cunku insanlar moda anlayislarini dissal olarak edinmis durumdalar. avrupa'daki gibi tarihsel bir arkaplan yok. apartma var.

dediklerinde su dikkat cekme kismina katilmiyorum: bir adam vaktinde 'kiyafetlerde semboller tasinmasindan ve kiyafetlerle bir ifade verilmesinden hoslanmiyorum demisti' ama bunu olumsuz elestirel anlamda demisti. buna da cok sinir olurum. sana ne lan? sana ne? ya da saklanayim, tarzim belli olmasin diye kendini bastirmayi dogru bulmuyorum. o zaman da 'onlara ne?!' oluyor. sirf milletin tepkisiyle oynasmak icin bu urunu/mali almak falan bana gereksiz, sinsice ve zorlama geliyor. bana gore insanin kendine biraz ozgurlestirici ve kendini kabul edici sekilde bakmasi gerek. bak amerika'da insanlar sana doner "aa pantulun cokzelmis" ya da "vay gozluk cok orjinal" falan der. olumsuz bir sekilde yorum yapilmaz. eger bir fark arayacaksan, oradan bak bence. cunku tr'de insanlar ne giyersen giy elestirmeyi severler.kotu bakislar ve yargilar havada ucusur. guzelsen, yakisikliysan, zekiysen, herhangi bir seysen daha da goze batar. ve bu durum sadece giyim kusam icin de gecerli degildir. dusunceler de ilk olarak anlatmaya calistigin seyi acmaya, buyutmeye ve anlamaya yonelik sorularla zenginlesmez, elestirilerle kisirlastirilir. bence amerika'nin en (belki de tek?) iyi yani bu.

roket sen akıllı bi adamsın, ne fotoğrafından bahsediyon hocam? ABD için hazırlıycaan özgeçmişe sakın foto moto koma, doğrudan çöp sepetine gider o özgeçmiş.

Güzel bi beyin fırtınası olmuş gerçekten de, hepinize teşekkür etmem gerek. Tek bir doğru yok tabii bu konuda, birkaç tane doğru olabilir, farklı görüşler olması sevindirici bi konu.

ben most wanted'dan sonra hiçbirisinde aynı tadı alamadım öyle söyleyeyim. nfs için underground 2 ve most wanted efsanedir.

son çıkan yarış oyunlarının hiçbiri maalesef, underground 2 ve mistik wanted kadar modifiye imkanı sunmuyor. sokaklardan pistlere bir geçiş hakim piyasada. Fakat size Grid 2 ve Dirt 2-3'ü önerebilirim.

tarz dışı, death race benzeri olarak blur.

ilk defa bir araba yarışı oyunu parmağımı şişirmişti. NFS MOST WANTED. dostum bağımlılık yapıyor.

android ve iphone için, real racing 3

NFS MW bence NFS serisinin son oyunuydu. Carbon falan berbat. Bundan da bi tık daha iyisi NFS 4'tür.

Yani simdi diyorsunuz ki koca oyun endüstrisi yillar geçti daha iyiyi birak NFS MW kadar bir oyun bile cikaramadi öyle mi? İnsan hayret ediyor valla

sırt çantasına sıkıntı çıkarmazlar da 1. sorudaki olay her zaman işlemez. 1-2 kg belki ama 10kg'ı gözardı etmezler..

Kiloyu net sıkıntı yapıyorlar. Önceden al bari daha indirimli oluyor.

simdi söyle oluyor. elde el bagaji yanda bavulla gidiyorsun. bavulu tartiyorlar pasa pasa üstünü ödüyorsun gayet fahis fiyatlar. kimi havayollari direkt reddediyor. bu cantayi almam diye orda da actirmiyorlar. cikip siradan o canim paketlediklerini aciyorsun. b.k oluyor kapatamiyorsun siraya tekrar giriyorsun vs vs...

onun yerine söyle yapiyorum. ceketleri kirismasin diye elde götüren asortik elemanlari taklit ediyorsun. üstüne en agir seylerini giyorsun. bot kalin kaban falan hep üstünde olacak. ucakta cikarirsin zaten. el bagaji ise gene limitinde olacak. isterse tartmak buyur abi diyip veriyorsun tartiyor 8 kilo afferim diyor. sonra checkinden cikip pasaport kontrolüne giriyorsun. o arada annenleri buluyorsun. onlarda duran posetleri bu sirt bagajina sokuyorsun. oluyor mu sana 15 kilo? yes. ama seni hep 8 biliyorlar. baska da tartilma olmaz zaten.

bu noktada da gidip dandiginden de olsa bir adet 40*30*50 gibi bir canta ediniyorsun. havayollarinin fix bir ölcüsü var bak ona. o cantadan bulup ona tikiyorsun. zaten sirt cantan alsa alsa 8 10 aliyor o minik dedigim ölcülerde bavulla 20 götürdüm ben.

bir de kizsan el bagaji haricinde gene hayvan gibi plaj cantalari var ya hasir. ondan alip ben kadinim buna dokunamazsiniz triplerinde geziyorsun. uzakdogulularda daha cok rastlanan bu son taktikle yastik falan dahi sokabiliyorsun.

bir arkadas ise söyle yapti. önüne gelen herkese sordu su ucus mu bakti bavulsuz gelen bir calisana para teklif etti bak abi bavul götürmüyorsun sadece el bagaji. benim bavulumu senden gecirebilir miyiz diye. adam 2 bavulla gitti son dakikada. nasil oldu ben de anlamadim. ben denesem güvenlige attirirlar beni. pehhh.

kaptan tanidiksa pilot kabininde +1 yer var. buzdolabi götüren duydum en son. oha.

bir de en son 1 metrelik oyuncak ayiyi kucaklayip ben ucakta sarilip yaticam bana ne diyip gecen kiz gördüm. kiz dediysem minimum 20.

yurt içi için konuşuyorum, sırt çantasını sırtına takıp da göstermeden check-in'den geçebilirsin (çaktırma yani), diğerini elinde görünce tartmak isterler 8'i geçerse almazlar, veya valizin birini kenara koyarsın sonra ikinci kontrolde geçirirsin. ama şu var ki o kabin üstü dolaplarında max. 54 kg taşır yazıyor. 3 kişi zaten 24 bir de sen iki çanta 32, artı yandakilerin diğer çantaları var bir de wiillii'yi dinleyip yandan küçük 20kglik valiz sokarsan olmaz.

1- 32 kglik bagaji 31e indirdim, 10kg ekstra bagaj aldim 55tl ye, iyi oldu.

2- kabin bagajim 8.5kg filan, bir de laptop cantasi ile girecegim.


sikinti kalmadi. cok tesekkur ederim, ozellikle wiillii'ye. ben de abd'den turkiye'ye hardcase icinde gitar getirmistim, yalvar yakar sokmustum hepsinde, abd icindeki seyahatlerde hosteslerin dolabinda turkiye'ye gelirken de kaptan'in dolabina koymustum. adam tanidik olsa buzdolabi da konur :)

Uydu internet var, dediğin gibi lokal kısıtlamalardan bağımsız olarak alabiliyorsun. Orada sıkıntı şu: download için uyduyu kullanabiliyorsun ama uplink için uydu kullanamıyorsun (çük kadar çanaktan uzaya dalga göndermek çok zor) o yüzden yine bir adsl tarzı bir şeye ihiyacın oluyor her halükarda yanlış bilmiyorsam. Bi de epey pahalu.

sen bu zihniyetteyken işin zor

karı kız 'kaldırmak' zihniyetinde olan bir insan hayatı boyunca boş adam olarak kalacaktır, kalmalıdır.

eğer düzgün, efendi, aklı afedersin sikinde olmayan bir insan olursan karşındaki insan da senin bu samimiyetini görür ve sen de kayda değer bir şeyler yaşayabilirsin, yeter ki karşındaki insana 'et' muamelesi yapma, insanlığından çıkma.

gençler şunu söyleyeyim. dil gelişir büyür, canlıdır. zamanında kız tavlamak( tava getirmek) deyimi sizce o dönemin insanı tarafından çok mu makul, kibar olarak kabule ediliyordu. onlar da şu an sizin bana verdiğiniz tepkiyi veriyordu. tamam güzel kibar olalım centilmen olalım da dildeki bu canlılığı da görmezden gelmeyelim. o tavlama konusunda ki örneğimi düşünürseniz olayı aşabiliriz.

ya da bilmem duydunuz mu ama kızı kandırmış falan gibi bir tabir de vardır anadoluda. onun da çok kibar, centilmence falan olduğunu düşünmüyorum kimi kaldırıyorsun amk.

ayrıca bilirsiniz ki kız almak vermek tabiri de herkes tarafıdnan bilinir ve kullanılır. mal mı alıp veriyorsunuz sevgili arkadaşlar. büyükleriniz bunları kullandığında onları uyarıyor musunuz? hayır. çünkü dil gelişir, büyür, kelimeler ihtiyaçtan doğar. evet karı kız kaldırmak zihinlerde bir yerden kız tavlamanın, kız arkadaş edinmenin karşılığıysa kullanılır.

@raavann kardeşim, 190 boy atletik vücut kara kaş kara göz gayet giderli biriyim. şu zaman kadar senin hayal edemeyeceğin kadar hatunlardan rağbet görmüşümdür. soruyu sorma amacım karı- kız( ya da bizim entel arkadaşlarımız için ilişkiler) konusuna olan merakım. amaç o. piç değilim efendiyim ayrıca. sokak çapkını değil yüksek mühendis de sayılırım.

ben dolmuştan kaldırdım geçen gün. erkekti. dolmuş parasını ödeyince tav oldu bana.

Bazen sadece gidip dudaklarına yapışırsın.

bir arkadaş belediye otobüsünden kaldırdığı kızla evlendi.

@joepiscopo nasıl kaldırdığına dair ayrıntılara hakim misin?

mevzu kız kaldırmak ise amacın salt sikiş demektir. bunun için yapacağın tek şey taksim'deki barlarda takılmak.

yok eğer düzeyli bir ilişki istiyorsan, öncelikle öküzsün kanka onu bi' anti parantez belirteyim de. burada takınman gereken bazı roller olacak. dil faktörü devreye girecek. kütüphane, d&r -ki bu kardeşin çok sever kültür ateşelerini, d&r'dan işimizi görmüşlüğümüz var. neyse konumuz bu değil- gibi yerlerde genel kültür şart.

ama öncelikle bakılacak bir tip olmalısın. allah'ın iki saniyede yarattığı kullardan değil de en azından beş saniyede yarattığı kullardan olman gerekiyor.


şimdi bu konu uzaaaaar gider amına koyim. sen hele bir derdini söyle ona göre ayar çekeriz.

abi iki gram muhabbet, biraz içten davranmak, biraz samimiyet işi çözüyor, çok samimiyim bu konuda. Çok rahat yaparsın yani. Ama denemen gerekiyor. Naber diye git otur. Ama vuroh karı diye değil. İsmini bile sorma. Telefon isteme. İlk 10-20 tanesinde olmaz belki ama birinde olur.

Bi de evet istatistik düşük olabilir, ama denemeye değer. Yeter ki öküzlerden biri olmadığını öne çıkar.

abi neden normal yerleri denemiyorsun?

kaldırmak demeyelim çirkin bir tabir çünkü. romantikliğim üzerimde hadi hayırlısı. neyse uzun yol otobüsünde olmuştu bir defa.

(bkz: uçağın zararları)

edit: evet izmir'e gidiyordum.

@papillon7 dostum şimdi bu tarz mekanlarda geçekten kesiştiğim kişiler oluyor. giderim var sayılır falan ama ilik gibi hatunları kaçırıyorum anlıyor musun. yani gidip bir şeyler yapsam direk tanışabilsem oradan her türlü yürürüm ama o ilk an konusunda, arkadaş ortamında kaldırmak demiyorum bak o yine olabilir bu tarz yerlerden biraz sıkıntılı benim için. benden de gerçekten hoşlanan biriyle nasıl hangi şekilde tanışmalıyım olmalı soru herhalde.

@herkesgerçek normal yerler derken? normal yerler var da benim haberim mi yok. nereler nprmal nereler anormal sayılıyor bi aydınlatsan

kaldırmak için aşırı çaba sarf etmek gerekir ya öyle otobüsten falan kaldırman için. bence bir taktiği varsa kesinlikle tesadüflerdir. tabii tesadüfler çok nadir olduğu için kendi tesadüfünü kendin yaratman gerek. tesadüften kastım bahane aslında daha çok konuşmak için bir bahane yaratmalısın ve mümkünse ucu açık bir şey olmalı. öyle cart diye gidip merhaba deyip de bir kadından olumlu tepki al gel ciğerimi söküp eline vereyim.

tabii kadının aradığı böbrek sendeyse o zaman sıcak davranabilir onu istisnai durum kabul edelim, ciğerim bende kalsın.

kanka gerçekten kesiştiğine inandığın kızlara gidip merhaba demen lazım. oradan inan bana yürüyeceksin. basit geliyor ama asıl olay; "merhaba"
"şarkı güzel değil mi?", "bugün burası çok sakin değil mi?" gibi sikimsonik cümlelerle uygun adım marş gideceksin ve topu çatala atacaksın.

hoşlantıyı hissettiğin an devreye gireceksin, iletişim kurmya çalışacaksın. bu sadece konuşarak değil tabi. gözlerle, vücutla vs. uygun bir zaman gelecek ve gidip konuşacaksın. beraber eğlenmeyi teklif edeceksin. zaten onun da dediğin gibi sende gözü varsa bu iş zaten yürüyor. ilik gibi hatunları neden kaçırıyorsun olm, pasif misin lan? sadece bu kadar inan bana bak. en kötü ne olacak, karşı taraf yok diyecek. sen de geri döneceksin. bu tür şeylerde ortalama, başarı sayısı falan önemli değil kanka. skor tabelası ne gösteriyorsa olay odur. isterse 100 kere reddedil, sonuncu da ayarla hatunu. skooor!


kafanda çok detaylandırmışsın gibi geldi bana. inan bana bi sik yok. merhaba çok kapıyı açıyor. anahtar gibi namussuz kelime.

ha benim barla işim olmaz, entel kraliçelerle takılacağım dersen de olay basit. gir bir kitap satan yere, kendine öyle bir yer seç ki, orada bulunan kitaplar hakkında 2 cümle de olsa bilgiye sahip ol. yalandan otur bir yere orada kitap okur gibi yap. gelip dolanacak hatunlar orada zaten. sen de yardımcı olma ayağına bu böyledir, şu şöyledir diyeceksin. şu an söylediğim rol yapmak aslında ama ben bunları canlı yaşadığım için diyorum sana. spontan gelişiyor olaylar, isteyerek yapmıyorum ama oluyor.


unutma; başarısızlık değil skor önemli!


hadi iyi tıraşlar.

geçen en yakın arkadaşım metrobüste tanıştığı bir kızla ertesi gün sevişti. kızın kendisine baktığını farkedince hiç utanmadan onca insan arasında ben burda iniyorum sen de in istersen demiş, ardına bakmadan inmiş. inince bir de bakıyor kız da inmiş... kısa bir muhabbetten sonra numaraları verip bir kafede oturup dagılmışlar. ertesi gün de eve gelsene felan derken zıbam zıbam işte... sallıyo dicem ama mesajları okudum hakaten yapmışlar

Tesaduf sayilmaz galiba ama yine de yazasim geldi. Bugun biriyle tanistim, daha adimi soylemeden adin x mi dedi ve evet dogru bilmisti o ha dedim

Eşimle ilk tanıştığımızda telefonunun melodisi benimkinin aynısıydı, telefonu çalınca ben çantamı aramıştım panikle nerde telefon diye. Melodi de the departed filminin soundtrackinden bir şarkı, film en sevdiğimiz obsesif olduğumuzbir film değildi ve 3 sene öncesinin filmi mi neydi.

görmeyi asla istemediğim birini gördüm. karşılaşırmışız bi de diye aklımdan geçirirken bir de ne göreyim karşımda belirdi.

çocukluğumda binlerce olaya rağmen benim kaybolmayıp hala annemle babamın çocuğu olmam hayatımdaki en büyük tesadüftür.

uzun olacak. 2 senedir falan görüşmediğim bi arkadaşım vardı (ahmet diyelim). çocuk askeri okulda. en son görüştüğümüzde bi kız arkadaşı vardı, o da yanındaydı görüştüğümüzde, kız (selin) bana aşık falan olmuştu ama benim de o sıra bi sevgilim vardı, sallamamamıştım. bi de etik değerler vs. bu 2 senelik süre zarfında onlarca şehir, kıta değiştirdim, kız heriften ayrıldı, herif bilmemnaptı falan, ama kız arada bi yazmaya devam etti. 2 sene sonunda geri döndüm şehrime. o da yine yazdı. buluşmaya ikna etti beni, bi final haftası sonrasıydı ve stres atmam lazımdı, tam hedefe kilitlenip çok hazırlıklı gittim. bi baktım kız başkasıyla oturuyor, meğer yeni sevgilisi varmış hatunun (mehmet), herif darlamış, beraber gelmek zorunda kalmış. karın ağrısı bi akşam yaşadıktan sonra (herif tuvalete gidince kaçak öpüşmeler gibi iğrenç şeyler) ikisini taksim meydanına bırakacaktım, ben de oradan otobüse gidecektim ki kızın, benim de arkadaşım olan sevgilisi, ahmet, ki kendisi askeri okuldadır, ve bileceğiniz üzere askeri okuldan izin almak bile zordur, o saatte o anda taksim meydanında 6 tane izbandut arkadaşıyla takılmakta imiş. yani mümkün olma ihtimali sıfıra sıfır.

beni çektiler kenara, herifi de çektiler, ebemizi sikecekler yani tamam. herifler öküz gibi. kız ağlamaya başladı. polis falan çağırıyorum ama siklemiyorlar. kızın sevgilisini öldüreceklerdi amk. toptan dalacaklar. benim niyetimden ama hiç şüphelenmediler, sıfır. abileri gibi orta yolu buldum bi şekilde sakinleştirdim, olm yapma şimdi ne gerek var çocuğu dövmey falan dedim, kızla çocuğu taksiye bindirip gönderdim. arkadaşım olacak hayvanı sakinleştirdim, bi de üstüne eve gidicem otobüs kalmadı amk senin yüzünden, taksi paramı ver dedim ve taksi paramı aldım.

özet olarak eski bir arkadaşımın sevgilisine çakmaya giderken kızın sevgilisinin benim arkadaşım tarafından dövülmesine mani oldum ve üstüne de taksi parası aldım heriflerden.

ahmet: o gece elinden bi kaza çıkmasını engellediğim için bana minnet duyuyor. artık görüşmüyoruz ama, yüzüne bakamam.
mehmet: o gece dayak yemesini engellediğim için ayaklarıma kapanma modunda. görüşmüyoruz, sikimde de değil. hala aynı kıza çakıyor.
selin: çağrı atsam evime gelecek, artık siksen atmam
roket adam: inanılmaz bi şekilde hayatı kurtuldu. taksiye bindiği anda rahat bi nefes aldı. taksi parasını da ödettiği için bunu inanılmaz yüzsüzlükler listesine baş sıraya oturttu. gitti gusül abdesti aldı. sadaka verdi. tinercilere bile para verdi.

zamanında sözlük üzerinden bir konu hakkında danışmak için irtibata geçen bir yazar vardı, yardımcı oldum iletişim bilgilerimi vs ilettim.
annesi de kendi arkadaşlarıyla konuşurken bu danışılmak istenen şeyin konusu olmuş arkadaşı x'in kızı var o yardımcı olur diye benim iletişim bilgilerimi vermiş.
yazar kişisi tabi iki ayrı kaynaktan eline gecen bilgiler birebir aynı olunca afallamış biraz.

sözlüğün bana kattığı en güzel şeylerden biridir kendisi.

Yıllar yıllar önce üniversiteden mezun olmuşken ve ne iş yapacağımı dahi bilmezken, tv'de bir dizi izliyorduk ailecek. Diziyi izlerken benim kamera arkasında çalışmam lazım, buldum dedim.
Hiçbir tanıdığım yoktu, nasıl olacağı hakkında da hiçbir fikrim yoktu.

2 hafta sonra o akşam izlediğim dizide işe başladım.

antik.eksisozluk.com
antik.eksisozluk.com
en acayip iki tanesini zaten sözlükte yazmışım zamanında :)

lise sonda toefl'a girecektim, ingilizce hocamdan sinavdan once pratik icin bir essay konusu vermesini istedim. kadin bana bir baslik verdi ve ben guzelce yazdim, sonra kontrol etti falan. sinavda tipatip ayni baslik cikti. essayi yazmam 5 dk bile surmemisti. bazen kadinin toefl kuruluyla gizli baglari oldugunu ve beni cok sevdigi icin kiyak gectigini dusunuyorum.

1000 lira döviz alım satımında ne kısa ne uzun vadede bir şey getirmez.
bankaya yatırmak para getirmez.
kumar vb. saçmalıklar dışında bu parayı ciddi anlamda arttıramazsın.

benim sana tavsiyem -ki en mantıklısı da- yaz için güzel bir tatil ayarlamak. elinde üç kuruş olan herkes artık bunu nasıl arttırırım diye soru soruyor. akıl fikir...

Bahis.

Tek yol kumar gardaş

Bana ver 6 ay sonra geri 1000 lira vereyim sana, hem paran da değer kaybetmez ve hala elinde olur.

Türk parası değer kaybettiğinden bugünkü 1000 lira en iyi ihtimalle 6 ay sonra 800 lira olur

Merkezi bi mahalleden 1+1 bir daire alarak değerlendirebilirsin paranı.

çok paradan kastın nedir bilmiyorum.
bence enpara.com'dan hesap açtır. paranı da oraya yatır. vadelide döndün dursun. aylık getirisi şu anki yüksek faiz oranları ile 7,5 lira civarında. riske girmeden kazanabileceğin en yüksek tutar budur.
diğer yandan az da olsa para kazanmanın yanında paraya elleyememenin verdiği tasarrufu unutma. elimde o para olsa hemen harcardım çünkü ;)

yurt dışından ufak tefek bir şeyler getirtip burada satmak gibi bir şey olabilir. kesin satarlardan olması lazım. çin ürünlerinin satıldığı aşırı ucuz siteler oluyor onları falan bir kurcalasanız çıkar belki bir şeyler.

Yok, yanlış anladınız siz beni. O artisti%20vari kısmı sürekli değişiyor. Ben istiyorum ki Music'ten sonra hiç klasör kalmasın.

kötü değil, eksik dersen daha doğru olur. sonuçta bu iş genel kültür ile alakalı ve hepsini belli bir seviyede tutmak lazım. yarın öbür gün hangi ortamda kimlerle karşılaşacağını bilemez insan.

Kitapların okuyucuyla daha özel bir bağı var. Ve çok sağlam öyküler/durumlar var henüz filmleşmemiş ya da tiyatrolaştırılmamış.

Çok kötü bir şey mi? Yooo, dünya bunca kötülükle doluyken.
Ama kitap okumak zihni eğitiyor, konsantrasyonunuzu, o süreçte daha derin düşünmenizi sağlıyor. Artıları fazla.

önce neden sevmediğine bakmak lazım. kitap okumak maalesef küçüklükten kazanılan bir alışkanlıktır.

yazıları aklında görsel birer imgeye dönüştürme kısmında insanlar sıkıntı yaşar. bunun nedeni ise hayal kurmamalarından kaynaklanır. ayrıca okumak için meraklı olmak gerekir. kitap sevmek herkesin edinebileceği bir duygu değildir evet, ama kitap okumayı sevmemek çok iyi olmayan bir düşüncedir ve üzerine gidilmelidir.

(bkz: kitap okumak/@compadrito)

@sharon and hope
Peki bu dediklerinizi filmle, tiyatro ile yapamaz mıyız? Yani filmle zihnimizi eğitemez miyiz, konsantrasyonumuzu, derin düşenmemizi sağlayamaz mıyız?

gün gelir, kendinizi yüzeysel hissedersiniz. sizi rahatsız eder bu yüzeyselliğiniz. bi türlü sebebini de bulamazsınız, bilemezsiniz. kendiniz üzerinde bi deney yapın. bir kaç kütüphane gezin. biraz zaman geçirin kütüphanelerde. ne hissedeceğinize bi bakalım. sonra gene konuşuruz.

@Barbaros kitap filmden çok daha yavaş ilerliyor. O sebeple daha derinleştiriyor düşüncelerinizi, sindire sindire. Film size sunulan bir şey, zihinde anlamlandırmanız gereken şeyler kitapta olduğu kadar fazla değil.

Ayrıca kitaptan kastedilen sadece roman mıdır? Ben en son Sartre'ın biyografisini okumuştum, yaptığım sadece kitabı okumak değildi tabii ki, metinler arası gezinip durmuştum. Arada ilgili belgesel bulmuştum, arada bağlantı kurduğum bir film olmuşsa onunla ilgili araştırmalar yapmış ve filmi tekrar izlemiştim.

Kotu oldugunu dusunuyorum epey. Dah dogrusu keske hemen sevmiyorum diyip kapatmasaniz da okusaniz diye temenni ediyorum.

Kelime hazmesi kisitlayan, genel kulturu setleyen ve kendini dogru ifade edebilme yetisini bastiran bir durum kitap okumamak. Bir de kacirdiginiz oyle dunyalar var ki, izlemekle olacak gibi degil yani asla esdeger olmaz zihninizdeki insaa ettiginize benzemez.

Zamanla eksikligini hissedersinir muhakkak bir de, sevmemeniz de ilgi duydugunuz bir konuda bir kitap okumamisliginizdandir diyorum. Zorunluluk da degil elbette ama okusaniz iyiydi.

kitap okumak kötü veya iyi bir şey olarak adlandırılamaz, kitap okumadan kendini geliştirebiliyorsan eğer ya da kültür seviyeni artırabiliyorsan, düşünebiliyorsan çok da büyük bir eksiklik değil.

ama sadece kitaplardan öğrenebileceğin çok fazla şey var, onları nasıl edinirsin bilemiyorum.

mutlaka ilgini çeken bir tür vardır, emin ol kitap okuyan çoğu kişinin derdi 'oturayım kendi kendime psikoloji konusunda eğitim vereyim, felsefenin dibine vurayım' değil, sevdiğin bir tür olur mesela fantastik kurgu, açar okursun bu senin iç dünyana bir renk katar, misal ben post apokaliptik şeyleri seviyorum, bunu okumak da bana bir yükümlülükten ziyade bir zevk gibi geliyor, açıyorum okuyorum bu kadar basit yani.

elime örneğin bir das kapital versen 'bu ne lan benim ne işim var ekonomiyle filan' der atarım bi kenara.

ama işte das kapital okuduğun zaman harbiden çok şeyi anlarsın, en azından dünyanın niye böyle olduğunu ve bu dünyanın alternatifinin nasıl olabileceği gibi şeyleri.

şöyle genel bir örnek vereyim, trainspotting'i çok yüksek bir ihtimal izlemişsindir, ben de izledim, sonra açtım kitabını okudum ve şunu farkettim ki filmi, kitabının trailerı gibi bir şey, çok kısa ve bir çok şey atlanmış, gösterilmemiş.

kitap kısıtlamaların dışında sunar her şeyi, film ve tiyatro hiç bir kısıtlamaya takılmasa bile zaman kısıtlamasına takılır ve kitap kadar güzel yansıtamayabilir.

bir de kitap insanın zihnine daha çok işler ama bir film bu kadar kalıcı olmaz, uçar gider kafandan.

@Machinaw
Ben de onun gibi birşey söylüyordum. Yani insan kitap okumadan da kendini geliştiremez mi? Konunun dışına çıkmak gibi birşey olacak ama yani mesleğiyle ilgili bir kitap okuyorsa aynı bilgiyi görsel yayınla elde edemez mi?

abi işte elde edersin etmesine de, bi kitaptan elde edebileceğin kadar elde edemezsin.

sonuçta derinlik açısından dağlar kadar fark var bi film ve bi kitap arasında, kitap daha sağlam anlatır derdini ama aynı kitabın filmi bu kadar güzel anlatamayabilir, yüzeysel kalabilir, konudan uzaklaşabilir, ticari çıkarlar doğrultusunda hareket edebilir vs vs daha bir çok etken var.

kitap daha bozulmamış bir şey, ama bir film öyle değil.

tiyatro bile kitap kadar verimli olamaz, bir hayvan çiftliğini izlemekle, okumak harbiden çok farklı şeyler.

okumadan izlersen eğer anladığını sanıyorsun, çok güzel icra edildiğini sanıyorsun ama okuyup da izlediğin zaman yanlış replikleri, kötü oyunculukları, konudaki sapmaları görebiliyorsun, en basitinden bunu katıyor sana.

Kötü bir şey. Çok okuyan bilir güzel kardeşim. Film, tiyatro bunlar güzel şeyler ama günlük hayatta işe yarayacak bilgiler sunan film ve tiyatro oyunu sayısı kaç tanedir?

ben kötü bir şey diyemezdim ancak kitap okumakla kitaptan edineceklerini film/tiyatro gibi görsel kaynaklardan edinme arasında şöyle bir fark var: kitapta sen kendi hayal dünyanı, tecrübelerinden ve karakterinden de yararlanarak oluşturuyorsun. kitapla sana sunulan bir cümle senin zihninde milyonlarca renk, ses, koku, dokunuş olarak canlanıyor. ve sen bundan keyif alıyorsun çünkü senin zihninde oluşan artık senin dünyan oluyor, yazarın dünyası değil. halbuki görsel sanatlarda senin zihninde herhangi bir şey canlandırmana gerek kalmıyor, yönetmen sana kendi dünyasını dayatmış oluyor. sen de "ben bu sahneyi zihnimde nasıl canlandırırdım" diye düşünmüyorsun. ya da hiç düşünmüyorsun. sırf bu nedenle, yani acaba önümdeki bir metni ben kendi hayal dünyamda nasıl var ederdim sorusuna cevap vermek için bile, kitap okumak çok değerli benim gözümde.

Sinemaya asigimdir ancak soyle bi gercek var ki filmde gozunden kacan seyler veya sure kisitlamasindan derinine inilememis seyler cok daha fazladir eger bi kitap filmi izliyosan ozellikle bu yuzden kitap okumak da sinema da tiyatro da hepsi cok onemlidir. Borges abimizin dedigi gibi bi kitabi begenmediysen birak okuma ama baska kitaplarda sansini denemekten de cekinme o kitabi sevmedin diye. Herkese hitap edecek kitap vardir emin ol sadece baslangici yakalaman lazim bitanesiyle

Bunlar propaganada görüntüleridir ve propagandayı yapan yapılanın ruh sağlığını falan düşünmez. Hatta ne kadar sarsılırsa o kadar iyi.

bu meseleyi protesto için yanlış hatırlamyorsan j. lennon yoko onoyla kamera karşısında sevişmşti. "seviştiğimizi gizlerken kan ve gözyaşı, savaş ve şiddet hep gözönünde" gibisinden.

yayınlansın da çocuklara veya etkilenler pekala izlemesinler madem bu kadar hassaslar. zorla mı gözlerine sokuluyo ki? dekollte vs vs için de aynısın düşünüyorum.

Whoosie haklı. RTÜK normal şartlar altında deli gibi ceza keserdi bunlar sıradan haberler olsaydı, ama değil biliyorsun.

Tamamen gereksiz. Bize sirket her yilbasi bi tablet hediye ediyor, onlardan ilki bir cekmecede tozlaniyor, geri kalanlari da hediye ettim.

Not: iPhone ve MacBook'um var. Eger bunlar olmasaydi cok ise yarardi.

ben kullaniyorum

cok seyahat etmiyorsan cok gerekli degil aslinda.

su an bu satirlari laptoptan yaziyorum.

ama mobilsen tablet guzel

İçerik tüketmeyi mi üretmeyi mi seviyorsun? Yani çok okuyorsan, çok izliyorsan tablet efsane güzel bir şey. Ama bilgisayarı genelde yazı yazmak, mail yazmak zart zurt için kullanıyorsan tabletler daha verimsiz.

tabletin iş hayatında faydasını gördüm ben. her zaman değil ama özellikle önemli projeler için birileriyle görüşürken çok iyi oluyor. genelde insanlar "şurası şöyle olacak, burasını böyle yaparız" dediğimizde kafalarında çok canlandıramıyorlar, hemen o anda tableti çıkarıp örnek görseller üzerinden olayı anlatınca çok işe yarıyor.

onun dışında tablet aldığımdan beri artık seyahatlerde laptop taşımak bana hamallık gibi geliyor. aslında ben alırken e-kitap da okurum diye düşünmüştüm ama doğrusu birkaç denemeden sonra bıraktım, alışamadım niyeyse.

bu gibi ihtiyaçların varsa kesinlikle al derim ama sadece öyle internette gezineceksen pek gerek yok çünkü ben de saydığım durumlar dışında tablet yerine laptopı kullanmayı tercih ediyorum.

Mbum var, ipadim de. Mac e hic dokunmazken ipad hep elimin altinda, interneti sinirsiz, not aliyorum, kitap okuyorum, maillerimi cok rahat okuyor yaziyorum, satranc oynuyorum, ses kaydediyorum, film izliyorum, muzik dinliyorum, sozlugum var icinde, kitaplarim, sunumlar vs. Skype icin de pratik. Cok isime yaradigi kesin. Ama interneti limitli olsa ya da hic olmasa idi pek yuzune bakmazdim.
Bunlarin hepsi belki iphonela da yapiliyordur, ama minicik ekrana ipadi asla degismem.

nvidia grid var mesela.. mumkun yani evet ama henuz yeni sistemler bunlar..
www.nvidia.com

onlive bayadir olan bi servis ayrica, kullandim bi sure hatta.. bilgisayar ve internet gerektiriyordu sadece ve gayet basarili idi kullandigim kadariyla.. su anda ne durumda pek bi fikrim yok acikcasi..
www.onlive.com

onun bi de multiplayerını düşün asdfkdafsjhlasdk

Onlive'ı deneyebilirsin, bedava zaten deneme sürümü. İndir dene, gayet güzel çalışıyor bağlantın iyiyse.

bazen duygusal davranan biriyim. her zaman akla uygun davranmak isterim ama başaramıyorum.

tembel güvensiz başarısız korkak ve çirkinim. cesur olmak yeterdi.

olmak istemezdim.

olmak istediğim gibi biriyim, eklemeye şimdilik gerek yok

çevrenin söylediğine göre; iyi, sempatik, güler yüzlü, esprili, yardımsever, düşünceli, özgüveni yüksek, cesur, cömert, paylaşımcı, mücadeleciymişim.
kötü özelliklerim de var tabi ki; sinirli, değişken, fazla panik, bazen kavgacı, fazla hassas ve duygusal.
kötü huylarım olmasa aslında 10 numarayım :))

en sevmediğim özelliğim mükemmeliyetçiliğim, yoksa iyi kadınım bence.

ben teşekkürler.

çok merak ediyorum bu soruların cevapları ne işinize yarıyor? ve ayrıca da sorduğunuz soruya niye kendiniz de bir açıklama eklemiyorsunuz? önce kendiniz cevap verin.

olmak istediğim;
arsen wenger (arsenal)

olduğum;
ben (amatör lig)

kızlarla biraz daha basarılı bir erkek olmak isterdim. dısarıda sokakta gördüğüm çiftlerden biri olsam bana yeter.

@onionepe kendim düşünürken merak edip soruyorum, aklıma takılıyor. Bir cevabım varsa sonradan ekliyorum. Başta koymuyorum çünkü düşünce akışlarını etkilemek istemiyorum. Sorunun cevabına gelirsek; daha güvenebilen, daha inançlı ve sabırlı biri olmak isterdim. Şu an kimim bilmiyorum.

Olmak istediğim bir insan yok. Daha doğrusu günlük hayatta gördüklerimle değişiyor. Taş gibi bir kadın görüyorum, "Niye bu ben değilim" diyorum. Alanımda çok başarılı birini görüyorum "Niye bu ben değilim" diyorum. Bana göre daha yolun başında birini görüyorum, "Amaaan, iyi ki o değilim. Daha buralara gelecek de, onu geçecek de. Piii" diyorum. Kendimden de bazen memnunum, bazen değilim. Tüm potansiyelimi kullanıyorum, yol beni olacağım kişiye götürür nasıl olsa.

bir daha dünyaya gelsem, yine böyle birisi olmak isterdim. sevmediğim bazı özelliklerime rağmen. yani olmak istediğimle, olduğum arasında çok büyük bir fark yok. biraz daha sakin biri olmayı isterdim belki.

Daha kararlı olmak isterdim

olmak istediğim insan hayattan daha çok zevk alırken daha çok kazanıyor, daha az şeyi kafaya takıyor. daha umursamaz. eskiden böyleydim, birkaç senedir böyle değilim.

Olmak istediğim insan bundan 4 sene sonraki ben.. O yolda ilerliyorum, kendimi geliştiriyorum.

tam olarak olmak istediğim kişiyim.. ama azıcık hırslı bir tip olsam fena olmazdı..

Neşeli konuşkan etrafına mutluluk saçan biri olmak istemişimdir hep. Neden yapamıyorum bende bilmiyorum.

Olmak istediğim kimse yok, yeterince oturmuş demekki kişiliğim. Hedeflerime de yaklaşıyorum. Mis.

bunu silme okuycam hepsini sonra ;)

olmak istediğin kişinin sadece ilişkiler kısmında sıçtığını görüyorum. onun haricinde iyi.ama o kısımdaki sıçışlar olmak istediğim kişinin geri kalan kısmını sikip atıyor.

olmakta olan bir mahlukum.
oncem veya sonram yok. surekli becoming, habire becoming.
(bkz: becoming)
(bkz: gilles deleuze)

@aychovsky

amaaaan, daş kimin garı salak olur gı! sen çoğiysin beyle! hepimizi aydınnatıyon ışıınnan!

@holihop

cosmicstring hocam kimin biri olmak isteridim emme aramızda uçurum var. o hoca, ben malım... o kibar, ben odunum... ossun, idolüm benim o!

çalıştığım iş, sevdiğim bir iş ama zaman zaman streste binmesi, yolda serviste geçen zamanın hayatıma engel olması mutsuz kılabiliyor. karakter olarak rahat,keyfi,tembel biriyimdir. "Knocked Up" filmindeki adamlar gibi gırgır, şamata, yatış modunda olmak isterdim. serbest yani

bence kesinlikle suç unsuru yok bunda ama hukukçu değilim.

kesinlikle dini değerleri aşağılamak söz konusu değil. aradan kelimeyi tek alırsak sıkıntı olacak bir iki kelime mevcut ancak bu da kelimelerin cümle içinde tamamen farklı anlamlarda kullanılabileceğinin bir göstergesi. mesela "mal"
mal kelime olarak hakaret de olabilir, eşya-meta anlamında da kullanılabilir. gibi kelimelerden kaynaklı olarak buna varmışlar sanırım. ama yine de hastalıklı bir durum sözkonusu çünkü cümle içindeki anlam meta eşya anlamında. başka da hakaretamiz bir kelime ya da kelime grubu göremedim.

GG falan değil bu. Dini değeri aşağılamak değil eleştirmek bu.
Bunu silen neyi silmez ki!

hacım mantıklı düşünerek yorum yaptığınız için yanlış değerlendiriyorsunuz. türkiye öyle bi yer ki buna dava açılır ve sen de ceza alırsın, sözlük de %0.1 ihtimal bile olsa kendini koruyor işte kendince. o yüzden sözlüğü öyle serbest bi platform gibi görmeyin. herkes kafasına göre takılıyor amk ülkesinde

İşte uzun uçuşlar için aktarma hub'ı olucakmış da, frankfurt ve londra'nın pabucunu dama atacakmışız da vs vs. Her uçak her piste inemiyor, dev uçaklar var çok uzun uçuşlarda kullanılan ve büyük havaalanlarına iniyorlar, onlar da merkez oluyor falan.
Bu arada insanların büyük çoğu o 3. havaalanı açılınca Atatürk'ün kapanacağını da bilmiyor. Metrosu falan ne zamana biter allah bilir.

british airways ve lufthansa gibi havayolu şirketlerinin doğu uçuşlarından pazar payı çalıyor thy. ordan geliyor geyik. thy'nin büyümesi ahl engel oluyor şu anda, daha fazla, daha büyük uçaklar alamıyor. havalimanı kaldırmıyor bir yerde. thy yeni havalimanıyla baya büyüyecek. ama işin aslı tabii, almanya'nın çok da şeyindeydi afedersin thy'nin lufthansa'dan çalacağı pazar. adamlar sırf faber castell'le falan bile bizim toplam ithalatımızı donunda sallayabilcek bi memleket (mübalağa var, ayar vermeyin pls).

Mallık. Lufthansa zaten şurada birkaç yıl önceye kadar batmak üzere olan bi şirketti, THY ile rakip dahi değiller. Öyle ağlanacak bi olay değil esasında.

o zaman diyelim bulgaristan yeni ve daha büyüğünü yapmak istediğinde bu sefer bizimkiler oraya mı musallat olacak. yapılmasın diye olay mı çıkartıcaz?

Bulgaristan yapmaz işte o kadar büyük. Adamlar 6-7 milyon toplam zaten, nüfusla ve seyahat yoğunluğuyla da biraz orantılı olması gerekiyor.

bulgaristan'ın thy, lufthansa ayarında bi havayolu şirketi de yok zaten.

mesele şu. bugün tüm büyük havayolları transfer yolcu pastasından pay kapmaya çalışıyorlar. çünkü transfer yolcunun getirdiği gelir doğrudan uçan yolculara oranla çok daha fazla. transfer yolcuyu uçurabilmek için de yeterli kapasiten olması lazım. şu an avrupa'da transfer yolcunun kaymağını londra, frankfurt ve de istanbul yiyor. istanbul jeopolitik olarak diğer ikisine göre daha şanslı. olayın havalimanının büyüklüğüyle olan alakasına gelirsek, hç bir hava yolu bugünü düşünerek kavga etmiyor. şu an atatürk havalimanı full kapasitede çalışıyor. daha fazla uçağı kaldıracak seviyede değil. thy 10 yıl içerisinde filosunu 2 ye katlamış olacak. bu kadar uçağını kaldırabileceğin bir havalimanın yoksa uçağının olması bir şey ifade etmez. yeni bir havalimanı o yüzden önemli. öyle bir durumda thy avrupa pazarını baya götürür. bu işten de ciddi para kazanılır. yani olay büyük havalimanı+büyük filo'da. yoksa macarstan en büyüğünü yapsa uçağı olmadıktan sonra bir işe yaramaz.

edit: ekleme de yapayım. bugün thy dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu. her gün bizim vatandaşlarımız bu kadar ülkeye gitmiyorlar tahmin edersiniz. olay o ülkelere gidecek tüm insanları istanbul'a toplayıp gidecekleri ülkelere dağıtmak. bu doğrudan bir gelir üstüne bu tarz durumlarda yolcular istanbul'da da 1-2 gün konaklamak isteyebiliyor ya da istanbul transfer merkezi olunca bu doğrudan kongre turizmini etkileyebiliyor. dünya'da ki herkesin tek uçakla ulaşabileceği bir yer oluyor istanbul.

atatürk niye kapanıyo ki?

akp'nin internetteki en büyük gücü silahı almanya fransa avusturya hollanda gibi ülkelerde yaşayan cahil cühela mal gurbetçiler. bu cahil orospu çocukları yüzlerce sahte hesaplar facebook sayfaları twitter'lar falan açıp sanki ak parti adına iş yapıyormuş gibi sanatçıları politikacıları yazarları falan karalıyor hedef haline getiriyor ve en tehlikelisi çok yakında şeriat gelecekmiş havası yaratıyorlar. başbakanın mitinglerde facebook'tan da uzak durun demesinin sebebi bu. yani aslında olan bi şey yok ortada ama sanki türkiye'de kıyametler kopuyormuş gibi yalancı bir hava yaratıyor bu işe yaramaz gurbetçiler. misal veriyorum Osmanlı Padişahlarının Sözleri sayfasının yöneticileri almanya'daki gurbetçiler. sorsan müslümanım derler ama yapmadıkları pislik şerefsizlik yok.

dostum oraya nerden geldik? havaalanı filan derken fb twitter osmanlı vs..

@kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci gayet güzel açıklamış. bu bahsi geçen transit havalimanları da lhr (heathrow havalimanı) ve fra (frankfurt havalimanı) oluyor. 3. havalimanı yeterince büyük olursa transit olarak kullanılır çünkü bulunduğu yer lhr ve fra'ya göre daha uygun. bu konuda çok bi şey demeye gerek yok zaten dediğim gibi "kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci" güzel açıklamış.

ancak "almanyanın zaten faber castell" ile başlayan eleştiriler (saldırı olmasın denmiş gerçi ama ben de saldırmicam) çok mantıklı değil. almanyanın (atıyorum) volkswagen'den yılda 999999999 dolar kazanıyor olması istanbuldaki 3. havalimanıyla kaybedeceği 11111111 doları siklemeyeceği anlamına gelmez. çünkü orası suudi arabistan değil almanya.

3. havalimanının ulaşım ağı bitmeden açılacağını pek düşünmüyorum açıkçası. umarım böyle bir hataya düşmezler. diğer taraftan 3 açılınca ata kapanacak bu da doğru. (sadece kargo ve sivil havacılık kalıcak olması lazım)

aslında istanbul için en önemli kısım şu, avrupa yakasının en güzel yerinde artık havalimanı olmicak. he ne olur, nasıl değerlendirilir çeşitli söylentiler var ama havalimanından daha güzel şeyler yapılır diye tahmin ediyorum.
düşünün ki sabiha gökçen havalimanı suadiye'de olsaydı..

euron varsa yanına al öyle git. yoksa pis gecirir banka.

%1 falan fark ediyordu bende. Eğer nakit ödeme imkanın varsa nakit öde tabii de, diğer türlü de aşırı bi fark olmamış idi.

Verildi zaten, kurumsal iletişim hesabı mı ne. Bazı firmalarda var.

(bkz: ekşi sözlük kurumsal iletişim hesabı)

bence de kazanmayacak..

az farkla da olsa evet.

kazanamayacak.

kazanamayacak, işin güzel tarafı da şu ki: bu hoşuma gidecek.

Çok zor. En azından 5 puan fark yemesi kesin bence.

Bir kazanamayacak da benden.

2009 da 4-5 puan fark vardi zaten. Bu secimde bu farki kapatir. Bir de bizde akp den olucesine nefret edip, oy vermeyen kimi insanlar var. Onlar chp ye ya da ikinci partiye oy verseydi, akp cogu belediyeleri alamayacakti.

Oylamanın ve sayımın doğru yapıldığına inanamadığımdan cevap vermenin imkansız olduğu inancındayım.

cemaatin dediği our :))

Kazanacak burun farkıyla..

büyüklerimiz başganlarımız ne derse o olur biz bilmeyiz.

sarıgül de hiç bir şey yapamaz bence, yeterli hüloğ oranına sahip değil tayyipin daha çok hüloğsu var.

kazanacak. az farkla.

Kazanmasını umuyorum ama o kadar çok gerizekalı varki

kazanmasını umut ediyorum ama az farkla kaçıracak gibi geliyor bana.

Ben her türlü alacağını düşünüyorum. 2009'da CHP'nin adayının hiç bir belediyecilik tecrübesi olmadan tepeden inme bi adam olarak gelip 4 puan fark yemesi inanılmaz bi başarı, bu sefer adam çok güçlü. Kampanyayı iyi yürütüp proje falan sunarsa bence alacak.

akp çok oy çalamazsa kazanır.

2009 seçiminde fark 7 puan.

chp 37
akp 44

ki kemal kılıçdaroğlu sempatik bir adam ve ciddi medya gazı ile aldı bu rakamı.

sarıgül ün son anlarda bir bombası patlamazsa en fazla alacağı rakam 40 olur.

ki o fazladan alacağı oyları akp seçmeninden değil, kendi siyasi çizgisine daha yakın insanlardan alacak.

peki karşı görüşteki insanlar ne yapacak bu durumda? mesela SP %5 almış, demeyecekler mi ulan chp geleceğine akp kalsın bu sefer sp ye değil (nasılsa kazanamıyoruz) akp ye verelim.

chp oy toplama yerine chplileri sandığa gitmeleri için ikna etse yeter bence. kesin kazanır.

bence de kazanacak aslında kazanmalı da

kazanamaz

tabi ki kazanamayacak.

kazanır bence de. çünkü cemaat + chp + akp almasında kim alırsa alsıncılar arkasında.

tabii seçim hileleri vs devreye girerse nolur bilmiyorum.