sözlükte klasik olacak belki ama otostopçunun galaksi rehberi'ni kesinlikle öneririm eğer okumadıysan.

Can kozanoğlu - acemi eğitimi

saatleri ayarlama enstitüsü
bir de aslan asker şvayk diye bir kitap vardı, sadece ismini ve mizah tarafı olan bir kitap olduğunu hatırlıyorum. çok zaman geçti okuyalı.

Good Omens (kitabın Türkçe adını hep unutuyorum) Neil Gaiman ve Terry Pratchett kitabı. (Edit: Kıyamet Gösterisi)
Kara mizah seviyorsanız Madde 22
Gulyabani
Bir Yerde
Mizah yazarlarından Atilla Atalay'ı çok severim, onun kitaplarına da bakabilirsiniz.

Sıcak Ülkelerden Dönen Vahşi Sakatlar - Tom Robbins

Ben Giovannino Guareschi (Don Camillo serisi) ve Ephraim Kishon hastasiydim. Ikisini de oneririm yazar olarak.

Kimdir Bu Mitat Karaman- Doğu Yücel

öncelikle terry pratchett'ın disk dünya serisini tavsiye ederim, ki bir arkadaş da good omens'dan (kıyamet gösterisi) bahsetmiş, beraber yazdılar neil gaiman ile birlikte, o yüzden ben de tavsiye ederim. ek olarak selçuk aydemir'i de evet tavsiye ederim, güle güle bir hal oldum. hababam sınıfı ile gülse birsel'in alakasını anlayamadım yalnız? :/ bir de aziz nesin'in kitaplarını tavsiye ederim, mesela damda deli var, namus gazı gibi öyküleri. aklıma başka gelirse eklerim.

parfümün dansı-tom robbins
okuduğum en witty yazılmış romandır. hem şakalar ironiler hem de anlatım tarzı çok eğlenceli bir deneyim sunuyor diye ny times köşe yazarı yorumu yapayım hatta.

Herkese çok teşekkürler.

liseden arkadaslari i okurken inanilmaz gulmustum

hepsinde olmuyor; enstitü'lerin lisansüstü eğitim ve sınav yönetmeliklerine bakınız. bazı yönetmeliklerde 'mulakat olabilir' şeklinde de yazabilir. Bu durumda olup olmayacağına anabilim dalları karar veriyor.

tv nin internet ayarlarından dns'i elle manuel ayarla. 8.8.8.8 yaz. olmazsa modemdeki ayarlardan dns'i 8.8.8.8 yap. sonra ikisini de kapat aç dene. başka yerde internet olup da youtube'de yoksa sunucuya bağlanamıyordur.

sağol hocam, ayarlarda zaten 8.8.8.8. varmış. yine de tekrar yazdım, maalesef olmadı. modemi deneyeceğim.

olmadı android'i de sıfırlamayı dene.

bizde de sony vardı böyle abuk şeyler oluyordu. sonunda evdekiler koltuk taşırken ekrana geçirdi televizyon çöp oldu :)

tv'nin saatini değiştirmen lazım. saat ayarlarından "ağ" seçeneğini seç.

Hocam saati değişince oldu. Çok teşekkür ediyorum, işlerin rast gitsin.

rica ederim kolay gelsin.

teşekkür ederim hızlı cevap için. standalone için ayrıca teşekkürler.

niyetim kabasını word'de yazmak, sonra adobe indesign'a geçmek (gerçi indesign'da da denklem problemini bir şekilde çözmem gerekecek). birçok şekil, grafik vs de var ve uzun bir doküman olacak. bir de dokümanı tasarlarken teknik olarak özgür olayım istiyorum. latex bilmediğim için word'ün bu özgürlüğünü latex'de bulamam diye düşünüyorum.

Uzun süre mi alıyor*

2 tane altlı üstlü çektirmiştim dikiş falan atıldı sadece 1 gün hafif sızladı onun haricinde ağrı sızı vs olmadı

Benim de biri dikissiz diğeri dikisliydi. Dikissizin ağrısı ertesi güne geçti, diğeri ise ilk gün felaket bu baş ağrısı yaptı ama sonraki gün hafifledi ve akşamına ağrısı kalmadı. Çekime bağlı Max 2 gün diyorum.

üstteki dişim, altı boş olduğundan alt çenemde bir yeri ezmeye başlamıştı.
akşam yedi buçuk gibi çekildi, akşam boyunca sıkıntı olmadı, gece 2-3 gibi hafif sızı olunca bir tane apranax aldım. o kadar. onu da almasam olurdu belki ama rahat yatayım diye aldım.

Çok teşekkürler

kaybettim diyip başvurup alabilirsiniz sanırım ama önceden kullanan insanın çevresi çok genişse ve o telefon asla susmazsa ne olacak? bir de düşünsenize escort falanmış valla telefon kullanmaya tövbe edersiniz.

hiç girme yap şikayetini çekil. 300 400 liraya ne numaralar var n11den bak.

Sim kartı yenilet kullan bir süre. Arayan seni bulur hattı satarsın kendisine.

@ozdek in fikir iyiymiş :)

Riskli.
2 sene önce başıma geldi, hemen suç duyurusunda bulundum, halen dava devam ediyor.

Bu arada ben de benzer bişey yaşamıştım. 7 senedir kullanıyordu bi vatandaş hattı. turkcell'e gidip durumu anlattım, hattın kapatılmasını talep ettim. kişiye mesaj gidecek dedi. ne yaptı bilmiyorum ama hattı kapattırmıştım. 7 sene nasıl fark etmemişim hayret yani.

Termos şeklinde bardak işte.
Bunun benzerini alacaktım ama Kalmamıştı mağazada :(
Bu modeli de sevmedim doğrusu.

Şimdi emin olamadım bir daha izleyince. Icle dış arasında hava mı var yoksa tamamen cam mi dolu. Benim dediğim arada hava varsa geçerli.

@kisa

Evet iç ile dış arasında hava var. Ben daha büyük modelini kullanmıştım ama öyle içeceği sıcak tutma gibi bir özelliği de yoktu normal çay bardağında ne kadar sıcak kalıyorsa o kadar sıcak kalıyordu.

eder. zaten kupa bardaklar tanesi 15 tl falan. o fiyata geliyo

bunun orjinali başka bir marka var 6 tanesi 400 civarıydı geçen sene burada gördüğüm duyurulardan :) bayağı da popüler

hem şişko hem deli'ni ndediği bu olabilir:

www.hepsiburada.com

ben de almak istiyoruma ama pahalı.

Çift cidarlı bardak daha geç soğur içindeki sıcak içecekler. Lazımsa eğer fiyat iyi. Panamera paylaşmış o marka hep pahalı oluyor demlikleri falan da var cam.

Ardanın mutfağı.basit ve pratik anlatıyor.

Ben yemek yapmadan önce yapacağım yemeği YouTube'da izlerim. Son zamanlarda bolca burger yapıyorum. Soğan, biber salçası, maydonoz ya da başka bir sebzeyi robotta karıştırıyorum. Bir kaba alıyorum. Haşlanmış nohut, barbunya, hatta fasulyeyi de robotta eziyorum. Iki yemek kaşığı sıvı yağ ekleyip karıştırıyorum. Yuvarlak yapıp fırında pişiriyorum. Ekmeğin arasına turşu, soğan, biber salçası ve pişmiş köfteyi ekliyorum. Hem ekonomik hem pratik.

fırında patatesli, soğanlı, limonlu balık. yanına da iyi bir yeşil salata.
youtu.be

et sote, güzel bir et sote yaparsan tadı damağında kalır.

biraz zor diyebilirsiniz belki ama bonfile olabilir:
bonfile dilimlerini biraz zeytinyağı ile ovalım
1-dibi tutmayan bir tencereyi ocakta ısıtalım (henüz yağ koymayın),
elinizi üzerinde 4-5 saniye ancak tutacak kadar ısındıktan sonra
etleri tencereye nazikçe koyalım, cos sesi duyulmalı. 30-45 saniye sonra ters yüz yapalım, onu da benzer bir sürede kızartıp etleri tencereden bir tabağa alalım.
2-hiç ocağı kapatmadan aynı tencereye biraz yağ koyup soğan kavuralım, sonra üzerine yeşil ve kapya biber dilimleyelim (dilimler nasıl istiyorsanız öyle). bunlar biraz kavurulunca, üzerine bir orta boy küçük küçük domates ekleyelim (rende veya bıçakla kesme şeklinde, ama kabuksuz). sonra bir kaşık salça, biraz sıcak su, tuz, pul biber (isteğe bağlı). ben baharatlarda allah ne verdiyse atıyorum, kişniş, kimyon, karabiber. en son etleri de atıp, tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte minimum 30 dk pişirelim. aradak kontrol edelim ki suyunu çekip yanmasın. aslında azıcık yanınca çok daha iyi oluyor ama ayarlaması zor.
not: etin tuzlanmasının sırasını yanlış yapıyor olabilirim ama problem olmuyor tadında.
3-yanına pirinç veya nohutlu bulgur pilavı (youtube bakınız, tarifleri çok kolay).

Hiç review yapabilme yeteneğim yok o yüzden sadece şunu diycem "olm çok iyi anime ya"

her ikisi de izlediğim sırada, etkisi tazeyken benim de çok hoşuma gitmişti. şu an hala çok güzel bir anime benim için ama dönüp baktığımda, bazı yerlerde karakterlerin tepkileri yada dramatiklikleri fazla abartılmış gibi geliyor, bazı kısımlar sanki biraz daha kısa mı tutulsaymış ne diyorum. ama dediğim gibi anime tavsiyesi isteseler mutlaka söyleyeceğim animeler arasında.

güzel anime evet. tabii ki herkesin zevki kendine, ama sırf anime olarak değil, genel anlamda kurgusal dizi olarak en sevdiğim eserlerden biri.

Çok iyi. şimdi daha iyi bi deneyim için psp ya da switch'te oyunu oynayın. animeden sonra her şeyi daha iyi bi yere taşıyo.

doğru, iki kez izledim, tekrar başlayacağım ama başlamaya kıyamıyorum.
hatta ilk tadı vermez diye bir türlü steins gate 0'ı izlemedim.

box var bildiğim.
ama google drive'ın aylık 6 liraya 100 gb'si var.

mega.nz

Kosmasaydim yazamazdim zaten ani/soylesi gibi bir sey. Oncesinde bu adam nasıl bi adam ki diyorsaniz bununla baslayabilirsiniz. Hem size okuyacaginiz kitaplarindaki karakterleri hakkinda da ipucu verir biraz. Cunku belirgin bir tarzi oluyor murakami nin karakterlerinin.

Sahilde kafka guzel ama belki tanisma icin garip kacabilir.

Imkansizin sarkisi diyorum ben.

İlk kez sahilde kafkayi okuyup acayip begenmistim.

İmkansızın şarkısı +1
Harika bir kitaptı bence

Listede bir de sahilde kafkayı okudum. Onu çok sevmedim.

Sahilde kafka diyorum, severseniz diğerlerini de okursunuz zaten.

20'lik dişleriniz çıktı mı ?

hiç hatırlamıyorum, ama pek diş gibi gelmiyor. bir de 40+'yım.

Bir saysana dişlerini kaç tane var,çekilen eden varsa onlarıda ekle.yatık 20 yaş dişi olabilir.

Adobe indesign öneririm.

LaTeX kullandım ben tezlerimde. Bir araştırın isterseniz. Tek başına bir program değil, ama öğrendikçe zor da değil.

benim de adli kontrol var. benim dosyayı da mahkeme geri istemiş koronadan dolayı. 31 temmuz a kadar ertlendi diye biliyordum. şimdi ben de işkillendim.

hocam bazı ünilerde seçtiğin derse göre hoca geliyor. onu danışman belirleyebiliyor. ama nispeten ufak ünilerde benim gördüğüm anabilimdalı başkanı belirliyor.

karışıklık olmaması için;
doktora yeterlilik komitesi başka bir şey, doktora yeterlilik jürisi başka.
Komiteyi abd başkanı enstitüye önerir. Enstitü yönetim kurulu karar bağlar. komite, tez konusu, öğrencinin lisansüstünde aldığı ders, danışman önerisi vb kriterlere göre yeterlilik jüri üyelerini belirliyor.

danışman önerir, abd başkanı sunar, enstitü onaylar.

Güle güle kullanın, çocuk varsa düşünülebilir belki ama yoksa kılıf çok gerekli mi bilemedim. Ama alınacaksa da zaten yıkamalar esnasında arabanın içi de temizleniyor, yani kılıfın altında bir şey kalacak diye endişelenmeye gerek yok bence.

Kılıf değil de koltuk minderi kullanıyorum ben. Hem daha pratik hem de kılıflar "airbag'e uygun" yazsa da o konuda güven vermiyor bana. Koltuklarda bulunan yan hava yastığı varsa kılıf kullanmayın.

Şu tip koltuk minderi kullanıyorum:
n11scdn.akamaized.net

Hocam dökülecek, daha doğrusu dökülünce leke bırakacak şeyleri arabada tüketmemek en doğrusu zira kılıftan da geçebilir. Onun dışında doğal olaylar (kusma vb) zaten koltuk temizliğinde çıkıyor.

güle güle kullanın öncelikle,
siz dökün hiç de düşünmeyin, kılıf kullansanız da eskiyecek.
kullanmadığınızda gider temizletirsiniz, kusmuk, kan ,idrar ,herşeyi çıkarıyorlar.
hatta siz kendiniz bile çıkarabilirsiniz.
çok da sakınmayın, sakınan göze çöp batar misali.
rahatınıza bakın, arabanızı gönlünüzce kullanmanız dileğiyle.

sigara içmiyorsanız kılıf falan almayın. koltuğa boya ve süt dışında birşey dökülmedikçe her türlü temizleniyor.

Çocukluğumdan beri hiçbir arabamızda kılıf olduğunu hatırlamam. Temizliğe gidince hepsi çıkıyor bir şekilde.

Benim koca şişe şarabı boca etmisligim, guaj boyayı dokmuslugum, şalgam patlatmisligim var. Hepsi çıktı.

Kılıf kötü durur bence de.

Arabanın tadını başkalarının çıkarmasına izin vermeyin. Çocuk varsa düşünülebilir ki o da kendi koltuğunda oturacak. Arabada dökülüp iz bırakabilecek şeyleri kilitli termosta tüketin, gıda tüketmeyin, anahtar vesaire üstüne oturmayın, montla bindiğinizde çıkarıp arka koltukta yere koyun yeterli.

Hayirli olsun, kazasiz belasiz kullanin insallah.

Sifir araba almissiniz, kirlenir mi stresine girmeyin, keyfini cikarin. Kirlenirse de kirlensin, hayat bu, olur oyle seyler. Kendi arabanizin keyfini siz cikarmayacaksiniz da kim cikaracak? Hayat kisa, bu strese degmez.

Maksat satarken daha çok para etmesi.

Ben de yukarıda fotosu paylaşılan koltuk minderinden kullanıyorum.

satıcı ile anlaştığınıza dair bir protokol vs var mı? ya da emlakçı aracılığı ile mi anlaştınız? bunlar varsa anlaşmayı ispatlamanız daha kolay olacaktır.

ama her şekilde satıcıya dava açmaktan başka çözümünüz görünmüyor.

Eğer satıcı ile anlaşma esnasında emlakçı aracılık etmiş ise, emlakçı karşılıklı bir protokol hazırlar ve sizden kapora alır, eğer sizden kaynaklanmayan nedenlerden dolayı satıcı cayarsa emlakçı otomatik olarak satıcıyı dava eder ve evin satış bedeli üzerinden %4 komisyon bedelini çatır çatır alır oradan da sizin masraflarınızı öder.

Eğer arada bir aracı yoksa ya da protokol imzalanmamışsa geçmiş olsun.

Cevaplar için teşekkürler, arkadaşımın başına gelmişti. Ben de ev arıyorum, aynı durumla karşılaşmamak için sormuştum. Sıkıntılı işler anladığım kadarıyla.

emlakcı alıcı ile satıcının imza attığı bir satış protokolu hazırlar. burada hangi taraf cayarsa ne kadar ceza ödeyeceği v.s. bellidir.
fakat bu protokol sürelidir, yani siz imzaladınız ama bir aydır kredi v.s. diye oyalıyorsunuz bu durumda süre bitiminde geçerliği olmaz, satıcı ceza ödemeden vazgeçebilir.

anlaşma,protokol falan denmiş de kimse öyle birşeye imza atmaz arkadaşlar. ne ev sahibi ne de alıcı. ben ev sattım aynı zaman da aldım.biri bana imzala dese yaa yürü git der döner çıkarım.

Trendyol ya da markalarin sitesinde vardir da kravatla kisa kollu gomlek giymeyin.
Hatta kisa kollu hic gitmeyin. Cok isterseniz uzun kolluyu kivirin

Hem kısa kollu hem de kravat ile öyle mi! Aboov pek fenaymiş, işyerinde tek tük görüyorum garip duruyor ama her şeyin gittiği 21. Yy.da çok da üzerine düşünmemek lazım. Son 1 ay içinde 4 gömlek aldım internetten ikisi Boyner ikisi de Pierre Cardin üzerinden. İyi filtreleme yaparsan binlerce gömleğe bakmak zorunda kalmazsin.

Şayet bildiğiniz bir markanın ürününü almıyorsanız kesinlikle internetten almayın. Hale ki gömlek gibi bir konuda çok çok dikkatli olmak gerekir. artık o kadar çok terim girdi ki hata yapma ihtimaliniz çoğaldı fit, slim, normal/regular, modern, oversize, rahat, slim fit, regular fit, modern fit, vs.

kimisinin boğaz düğmesi kapanmaz, kimisinin yaka uçları kelebek gibi havalanmak ister, bir tık dar olacak olan gömlek ile oturduğunuzda düğmeleri arasında için gözükür.

Bu terimler arasında yanlış bir seçim yapmanız durumunda ofisin , kerimcan'ı veya emekli osman amcası gibi gözükebilirsiniz.

kısa kollu gömlek elbetteki tercih meselesi ama çok şık gözüken bir şey olmadığı ortak kanıdır.

tamam öldüm :)
normalde aşırı terliyorum, yazın bu durum daha da rahatsız edici oluyor.
uzun kollu birşey giyince de zaten kollarını kıvırmam gerekiyor. giyebilsem tşörtle gezeceğim de olmuyor. kısa kol bir nebze iyi geliyordu. ama bu kadar kötü göründüğünü de farketmemiştim. teşekkürler. uzun kolu kıvırmaya devam edeyim ben.

Gerçi ölmüşsün fakat kısa kollu gömlek giymeyi düşünen biri olduğun için ben de biraz vurayım istiyorum:) Kısa kollu gömlek diye bir şey yok. Unutun onu. Dünyanın en çirkin görüntüsü. Uzun kollu gömleği giyiyorsun ve kolunu dirseğe kadar kıvırıyorsun. Sorun çözüldü. Koltuk altı terlemesi için de driclor kullanıyorsun... Saygılar...

İlk Arduino projemi yapıyorum şu anda. Yaratıcı demişsiniz gerçi; ben yalnızca kopya çekerek yapıyorum YouTube’tan. Ev tadilatı yaptırıyoruz ufak bir dokunuş yapmak istedim merdiven aydınlatmasına.
Proje bitince şöyle olacak:
youtu.be

esp32 ye bakın. wifi olduğu için IOT cihazlar yapılabilir. bunlar rölelere bağlanıp bişeyler açıp kapatabilir.

ardunio hiç bilmeyen biri olarak yapabilsem, buzdolabım ve derin dondurucum hangi sıklıkta çalışıyoru öğrenmek isterdim. anlık olarak veri toplayıp çalışma frekansının gece gündüz, yaz kış nasıl değiştiği gibi bulgulara ulaşmak isterdim. bir sıcaklık bir de gürültü sensörü ile olabilir herhalde. biri böyle bir şey yapsa satın alabilirim.

Yillik
1000 kasko
500 sigorta
1200 mtv
200 muayne egzoz (2 yılda bir 400)
300 bakım
Aylık
150 benzin

mtv 800 (yaklaşık)
kasko (1200)
trafik sig. (900)
bakım yıllık (1000)
lastik 1 yıl (800)
ortopark yaklasık yıllık (400)
yakıt aylık (300)
muayne yıl (200)
-------------------

aylık ortalama 740 tl (üstüne çıkar altına inmez )

Mtv 1500
Kasko 3000
Trafik 700
Bakım 1500
6700/12= 550 küsür + 400 yakıt/ay
Yaklaşık aylık 1000 lira

100 mtv
750 sigorta
Aylık 250 lpg
Her ay bi 50 60 üfürükten teyyare sanayi masrafı
Yıllık bakım 200

90 model opel corsa sedan

yıllık
360 mtv
995 kasko
500 sigorta
yıllık bakım (1000? editlerim bu hafta)
-------------
2855 /12=238 (aylık)
300 de yakıt desek 538 tl aylık. (2012 Auris)

teflonları bulaşık makinesine koyuyorum demeye geldim.

Porselen dediğiniz seramik mi?

Yok seramik değil.

hanım almış 2-3 defa kullandık bidaha kullanmadık, omlet tarzı yumurta çok fena yapışmıştı. teflonla yolumuza devam ediyoruz.

Ben granitleri de atıyorum makineye, atılmaz mıymış?

Bildiğimiz porselense er geç sıcaktan çatlar. Uzun ömürlü olması bence. Yapışmaz tavaların hepsi kaplama oluyor. Kaplama da yüksek sıcaklık ve içeride uçuşan taneciklerin darbeleri ile bozuluyor.

Bulaşık makinesinde bozuluyor*

Evin satış fiyatına göre vergi çıkıyor. Ne kadar fazla kredi çekersen ev o kadar pahalı anlamına gelir, ona göre de vergisi yüksek çıkar.

evi büyük oranda kredi ile alacaklar için önemli.
ben de ev arıyorum ve artık neredeyse ilk sorduğum soru bu oldu.

Wahl ya da moser

moserlar çok ünlü ama fiyatları uçtu. bizde eskiden kalma sinbo vardı gayet iş görüyor. sanırım aradığınız fiyatlarda.

hem güzel hem de ekstra faydalı (corona nedeni ile) bir hediye olur.
moser 1400 kullanıyorum. memnunum. moser bu piyasanın mersedesi gibi. yalnız sahteleri oluyormuş, bilindik bir yerden almanızı öneririm.
genelde kullanımları zor değil, düğmesine basılı tutup kafada gezdiriyorsunuz. biri yardım ederse zaten süper. ben tek yapıyorum ve sorun olmuyor. el gittikçe alışıyor.

telefon zorunlu değil ki? nesi karışık? direkt kaydola basın.

Hesap alınıyor ancak giriş yapamadan telefon numarası istenilen bir yer çıkıyor karşıma. burayı telefon no vermeden geçemiyorum.

ince memed. her türlü yaşar kemal, fakir baykurt, cengiz aytmatov kitabı. köy edebiyatı bunlar ama ben çok severdim.

- savaş ve barış (o kadar etkilemiş ki karakterlerin çogu aklımda )
- dorian gray portresi (malum ergenlik dönemleri)
- oblomov
- sineklerin tanrısı

kuyucaklı yusuf
yeni gelen edebiyat hocası bu kitabı önererek nokta atışı yapmıştı. hiç kitap okumayan yaramaz meslek liseli öğrencileri olarak bayılmıştık

açlık oyunları serisinin ilk kitabını lisede açılan kitap standından almıştım daha filmi çıkmamıştı. Baya sürükleyici gelmişti. ama şimdi filmini vs izlediyse o tadı vermeyebilir.

Jules verne (orijinal tam metin çeviri tabi)

dan brown un ve grange in kitaplari bayaa sariyordu. ama en cok hosuma giden yalom un nietzsche ağladığında kitabi olmustu.

Çoğu kişinin okurken zorlandığı 1800 sayfalık Savaş ve Barış’ın veya 600 sayfalık Oblomov’un 17-18 yaşında birine kitap okumayı sevdireceğini hiç sanmıyorum. Stefan Zweig veya Albert Camus’nün en bilindik kitaplarını önerebilirim, aynı şekilde İnce Memed’i de.

çavdar tarlasında çocuklar

Zweig kitapları. O zamandan hatırladığım bir diğer kitap da kürk mantolu Madonna. Çok klişe olacak ama o zaman sevmiştim

hep bilim kurgu klasiklerini okurdum ben. Dune serisi, Vakıf serisi falan.

Çok kitap okumayan biri olmama rağmen Olasılıksız kitabını hızlıca bitirmiştim lisedeyken. Sonra Empati'yi de okumuştum galiba ama Olasılıksız baya iyiydi aklımda yer etti. Siyah Kan veya Ölü Ruhlar Ormanı da o zamanlarda baya hızlı okuduğum kitaplardandı.

fantastik ve bilim-kurgu edebiyatları. ama babalarını... tolkien, asimov falan yani.

Tam o yaşlarda ucuz satan bir kitapçıdan tanımadan bilmeden aldığım bir kitaptı. Muhtemelen ağırlığına göre fiyatı çok ucuz gelmişti de almıştım - Dr. Jivago. Hikayesi ile uzaktan yakından alakam olmasa da garip bir biçimde bende yer eden bir kitap oldu.

Harry Potter'a başlamak için yaşı biraz geçmiş gibi ama belki hoşuna gider.
LOTR
Stephen King'in kitapları olabilir.
China Miéville'in türünü tuhaf kurgu olarak adlandırdığı kitapları ilgi çekici olabilir.
George Orwell'dan Hayvan Çiftliği ve 1984
Yevgeni Zamyatin'den Biz
Selçuk Aydemir'in ve Ferhan Şensoy'un kitaplarını da beğenebilir.
Gogol'un öyküleri de eğlencelidir.

beyaz diş, 80 günde devri alem, beyaz geceler, denizler altinda 20000 fersah.

İhsan Oktay Anar'ın bütün kitapları olabilir. Kısa ve sürükleyici, üstelik kendine has üslubu ile mutlaka ilgisini çekecektir diye düşünüyorum.

audio codec'in ne? h.264 dediğin şeyi audio ile alakası yok.

yani olay şöyle: h.264 codec ile videoyu, mesela aac ile de audio'yu sıkıştırıp mp4 container'ına koyabilirsin. ya da mkv container'ına koyabilirsin. ya da sesi hiç sıkıştırmaz pcm koyarsın falansal.

.mp4 olan videolarinin uzantisini .dif yapip deneyin.

belki başkasına lazım olur diye yazıyorum. mp4 dosyasını önce handbrake isimli bir program ile constant frame rate'e dönüştürdüm. Sonra bu dosyayı adobe premiere'de direk h264'e export edince audio kayması problemi çözüldü.

sporda çok salak bir hareket yaptım. military bench press e gücüm yetmiyordu normal kaldırmaya. ben de havaya fırlatıp kaldırmaya başladım. o fırlatma hareketi de bel fıtığı olmama sebep oldu.

kendi işimi kendim yapma hastalığı, daha dün fıtığım var boynum tutuk, 50 kg. 3 kat çıkardım, yardım istemektense bigün çişimi kaçırmaya başlıcam galiba.

Ağır eşya taşımak. 5 kg üstelik.

ağır eşyaları bacaklarımla kaldırmak yerine belime yük bindirmek.

30'larımın başında. tam basket atmak için turnikede yükselmişken oldu.

bel fıtığı nüksedene kadar basket oynar ve koşu yapardım. son bir yıl da aikido dersleri alıyordum. hareketli ve sportif bir yaşamım vardı.

bel fıtığı oluşumu vücudumu aşırı zorlamama bağlıyorum. yapabildiğin zaman sanki sorun yokmuş gibi geliyor. şimdi hepsi bitti, yürüyebildiğim için her gün şükrediyorum. şimdi 40+'yım, halen bazen rüyalarımda basket oynuyorum, sabahları buruk kalkıyorum. Genç arkadaşlara tavsiyem, vücudunuzu sporda vs çok zorlamayın. deliler gibi yüklenmeyin.

20lerin basinda oldu benim de. nedenini hic bilmiyorum. ara ara agrilarim oluyor bazen de yokmus gibi. cok siddetli hissettirmiyor kendini neyse ki. doktorun dedigine gore buyukmus epey ama beni cok uzmuyor simdilik. yaslaninca anliycam ne oldugunu sanirim.

Evimizin yakınında tadı harika ve bir o kadar da kaliteli olan bir kaynak vardı. Suyu oradan dolduruyorduk. Damacanın birini omzuma birini normal elime alarak 4 kat çıkarıyordum. Sonra bir gün yüzüstü yatarken sanki belime bıçak saplandı. Doktor 3 fıtık var dedi. Zorlama fazla ve sırt kaslarını güçlendir dedi. Biraz fazla kilom vardı 15 kg kadar onu verdim. Bol bol yüzdüm ve bisiklete bindim. Eski ağrılar kalmadı ama hala zorlarsam hissettiriyor ve bel egzersizi yapıyorum hemen. Tavsiye ederim.

Munih, ofisten eve donus yolunda metrodan ciktiktan sonra "10 dakika yururum bir sey olmaz" diyerek -25 derecede eve yurumustum. Eve vardigimda yuzumun rengi kirmizi/mor arasiydi :)

Hayat ona gore uyum sagliyor, kacacak bir durum yok. Turkiye'den ayrilan birisi hemen her yere uyum saglayablir :)

Simdiki sirkette bir ekip arkadasim Yakutsk sehrinden, kislari -50 dereceyi gorduklerini soylemisti.

ankara'da 4 sene yaşadım. -15 °C'ye kadar düşüyordu sıcaklık. kışın kat kat giyiniyordum, atkı, kulankık, bere, kapüşon, eldiven ne varsa takıp öyle çıkıyordum dışarı. hele sabaha karşı aşti'ye varıp da yurda gitmek için seyrek geçen bir otobüsü uzun uzun beklerken burnum, kulaklarım, ellerim öyle üşüyordu ki :( çok kötüydü. normalde bölüm ve yurt iyi ısınırdı, ama bazen yurdun kaloriferleri bozulurdu veya başka bölümlerin çok soğuk sınıflarında dersim olurdu, onlar tam işkenceydi benim için. mezun olduktan sonra sıcak iklime yerleştim :)

soğuktan nefret ederim. ankara bu kadar işkenceyse gerçek anlamda "soğuk iklim"de yaşamayı geçtim kısa süreliğine bile bulunmak istemem.

Berlin.

Cok cok az etkiledi. Ankara´da ogrenciydim 3 yil, kampüsünde tilki gorulen dag basinda bir üniversitede okudugum icin, kar tipisi nedeniyle yollarda kaldigim, ulasimin durdugu bir yerden sonra Berlin sogugu ve sartlari zorlamadi. Cok iyi giyinmeyi, kat kat giyinmeyi ogreniyorsunuz. Sogugunda bisiklet de surdum, disarida vakit gecirdim. Surekli gri ve yagmurlu kuzey Almanya sehirlerinde yasamak istemem ama.

5 yıl erzurum
3 yıl ağrı
6 yıl kastamonu
19 yıl eskişehir

-20'de yarım saat otobüs beklediğim de oldu kabanla yatıp soğuktan evdeki halı perdeleri üstüme örtüp "inşallah kalıcı hasar bırakmaz" dediğim de. -40'ı da gördüm. "izmir daha soğuk çünkü nem var diyen yumuşak popolulara bilgisayar başında gülüyordum. erzurum'da kristal yağdığını gördüm. burnum kaç kere birbirine yapıştı. patlayan çeşmeler 3 metrelik buz tepesi yapıyordu. kapıyı açtığında dışarıdan içeri sis bombası atılmış gibi buhar giriyordu. kolay uyum sağladım. erzurumdan dönüşte eskişehir'de 3 kış ceketle gezdim.

zamanında anlatmışım buyrun. dünyanın en soğuk yerlerinden biri astana.

eksisozluk.com

ankara. doğma büyüme ankaralıyım. ama kışın bile aşırı soğuk olduğunu düşünmüyorum, çok fazla önlem almadan dışarıda uzun süreli vakit geçirebiliyorum. takım elbise üstüne mont kombinasyonuyla çok üşüdüğüm nadirdir. bazen titretici soğuk oluyor ama çok sık değil. atkı, eldiven, bere kullanmam bu arada.

alman şehirlerinin çoğu okyanus iklimine sahip ve ankara'dan daha düşük kış sıcaklık değerlerine sahip değiller. dolayısıyla çok fark yaratmaması normal bence.

van'da yasadim. bazen -40'lara kadar inen bir havasi var. hava cok keskin. ancak insan uyum sagliyor. zor anacim. sonra goctuk sicak diyarlara. simdi gitsem yasayamam.

Doğma büyüme Ankaralıyım. Eğitim için 6 ay Finlandiyada yaşadım. Gündüzleri -30 olan çokca gün yaşadım. Bir şekilde uyum sağlıyorsun ve bence -20'den sonra hissedilen çok değişmiyor gibi :)

Geçen sene Stockholm’de aralık ayında gece vakti dışarı çıktığım bir zaman ilk nefes aldığım anda boğazıma buz saplandı sanmıştım burnum kaskatı oldu, üşüme ve titremeden bahsetmiyorum bile açık kalan yerler donup düşebilir o kadar soğuktu.

ağrı'da ikinci yılım. -30ları görüyoruz. kışın çıkıp bir yerlere gitmek hayal. işten eve, evden işe. -27'te eldivensiz 10 dakika eve yürümek durumunda kalmıştım. çantadan anahtarı bulup çıkaramıyordum, parmaklarım hissetmiyordu. bir keresinde de o kadar titriyordu ki ellerim anahtarı kilide sokamamıştım. saç, kaş, kirpik, burun içinin donması olağan şeyler. yürürken dikkat edeceksin her yer buz pisti. pek alışılacak gibi gelmiyor kulağa değil mi? :)

Viyana.
Istanbul’a gore filan oldukca soguk ama coook soguk demem. Gerci pis bi ruzgari var bu sehrin mahvediyor.

Ha burada yasamaya basladigimdan beri istanbul’da insanlarin koca koca kis montlari giydigi gunlerde deri ceketle filan geziyorum ben.
Alisiliyor, sonucta kat kat giyiyorsun, oluyor. Cok sikinti degil.
Kisin 10 gun kutup dairesi kuzeyindeydim, sadece 1er kat fazla giyindim. Ha geceleri disarida kirpikler saclar filan donuyordu tabi.

İnsan herşey uyum sağlıyor. Şöyle bir video bırakayım, yer Sibirya, başlığında yazdığına göre eğer sıcaklık -55 dereceden yukarıysa bugün güzel bir gündü diyorlarmış orada yaşayanlar.

www.youtube.com

Şimdi değil ama 5-10 sene önce Eskişehir'de birkaç soğuk kış hatırlıyorum. Soğuktan kastım öğleden önce -20 civarları. O zamanlar müstakil bir evde oturuyordum. Mutfak musluğum default olarak donardı. Günlerce, mutfak musluğunu kullanamazdım. Tüple filan ısıtmak için çok uğraşmışımdır. Banyo musluğu donmasın diye içim sızlaya sızlaya geceleri musluktan çok az akmasına izin verirdim. Ama her zor şeyin güzel tarafı da olabiliyor, mesela sobalı bir evdi, işten eve geldiğimde ev buz gibi olurdu, ama sobayı yaktıktan sonra keyfine doyum olmazdı.

-32 finlandiya.
hatta izmirde yola çıktığımızda +20 dereceydi, 8 saat sonra helsinkiye indiğimizde -20 dereceydi. şoku düşün.
doğma büyüme oralı olsam heralde hiç koymazdı çünkü biz giyinip dışarı çıktığımızda michellinin lastik adamına benziyorduk ama onlar tşört, üzerine bir hırka/sweat, onun da üzerine sağlamcana bir montla gayet rahat o soğukta durabiliyordu. daha yeni doğmuş bebek vardı mesela, hastaneden çıkıyorlardı. biz olsak normal havada bile 40 gün sokağa çıkarmayız ama o kadın (yeni doğum yaptığı yürüyüşünden belliydi) bebeği kızak gibi bir şeye koyup kar üstünde kaldırımda çeke çeke evine götürdü. kreşler her gün 1-2 saat bahçede oynatıyorlar -20 -30 demeden. çocuk böyle büyüyünce ister istemez alışıyor soğuk havaya. genetik olarak da yatkınlar tabi ki.
ama ben dondum, gerçi ben zaten çok üşürüm ama orası ayrı bir soğuktu. fakat gene de uyum sağlıyorsun, kar görmemiş masum izmirliler olarak her gün kar yağması, günde sadece 4-5 saat güneş ışığı o da kalın bulutların arkasından zar zor görebilmek zorluyor tabi ama alışıyorsun neticede çünkü elinde olan bir şey değil. hatta eksi dereceleri göze alıp o kış kuzey avrupa turuna çıktık, hatta kuzey avrupa bile bize komadı ki ne olacak en fazla biraz serin olur diyip bir sonraki kış güney avrupa turuna çıktık, o da son 50 yılın en soğuk avrupa kışına denk geldi, bi yerimizde bişeyimiz dondu ama gene de ölmedik vs.
soğuk diye finlandiyadan da kaçmadık, erasmus bitti döndük, gene olsa gene gideriz ama bu sefer daha hazırlıklı gideriz.

Ardahan’da görev yapıyorum. En düşük -45 olmuştu. Genelde de -25 civarı olur. Sadece düşmeden yürümek zorluyor :). İsteyerek geldiğim için bir sıkıntı yok benim için

Biz kullanıyoruz evde. Sanırım 1 seneyi geçti, iki şikayetim var. Biri, fazla esnek, yani yıkadıktan sonra hafif kıvrılarak kuruduysa öyle kıvrımlı kalıyor gıcık oluyorum. Biri de, yeni yeni başladı, üst yüzeyinde ufak soyulmalar var. Fakat 15 lira için şahane ürün.

Evet çok güzel bence. Sağa sola dökmeden derli toplu aktarıyorsunuz kabın içine.
Sık kullanıyorsanız 1 sene gider, ama kesinlikle değer. Makinede de yıkıyorum ben.

harikasınız.

Sanırım iş işten geçti ama yine de yazmış olayım. Ben de aşağı yukarı 7-8 aydır kullanıyorum ve öyle deliler gibi bir şeyler kesiyor olmamama rağmen çok çabuk bıçak izleri/çizikler oluştu benimkilerde. O çiziklerde bakteri oluşması durumu olduğundan sulu gıdalar için kullanmayı bıraktım artık sadece kuru gıdalarda (kuruyemiş, çikolata vs) kullanıyorum.

Mümkünse cam kesme tahtası almanızı tavsiye ederim.

iz olması dışında kıvrılması yüzünden kullanamamıştım ben.

Kuzenimde var o hastalık. Bilmek istediğini sor hocam

Bende var uzun zamandır. İnternette yazanlara çok kafayı takmayın. En doğrusu gastroentroloji doktoruna görünmeniz. Şikayetlerinize göre Sigmoidoskopi ile bakıp değerlendirecektir. Bende öyle oldu, ama kolonoskopi de yapılabiliyor herhalde. Bu esnada tuvalet konusunda zorlayacak veya gaz yapacak yiyeceklerden uzak durmak (ör. Unlu mamuller), lifli gıdalar ve sebzelere yönelmek iyi olabilir. Zamanla neyin iyi neyin kötü geldiğini öğreniyorsunuz. Geçmiş olsun.

İnternetten bakarak kendine hiç teşhis koymaya kalkışmamalısın çünkü farklı noktalara kadar gidebilir, ülseratif kolit de olabilir, crohn da olabilir, irritabl bağırsak sendromu vs. birsürü hastalık da çıkabilir ya da sadece gaz problemin de olabilir, hiçbişey de çıkmayabilir.

Panamera'nın da dediği gibi Gastroentroloğa görünebilirsin. ( devlet hastanesinde direk giremiyorsun, dahiliye sevk ediyor olması gerek ) Gastroenterolog muhtemelen kolonoskopiyle kontrol edelim diyecektir. Kolonoskopiyle büyük oranda sorunun kaynağı ortaya çıkıyor.

bu hastalık çıksa da çıkmasa da, yeme içme düzeninizi de iyi ayarlamanız gerek, kendiniz için iyi olan beslenme şeklini sizin belirlemeniz gerekir. Ablam ülseratif kolit, bende crohn başlangıcı vardı, şu korona günleri haricinde eskisi gibi hamurişi tatlı vs. yerine daha düzgün, et, süt, sebze, abur cuburu da ayda 1 2 kereye düşüren, neyin bana iyi gelip gelmediğini tek tek test ettiğim bir beslenme düzenine geçmeye karar vermiştim, ablam da aynı şekilde uyguluyor.

spoiler:
Mike Alman mühendisi ararken araya girmişti, gus'ın laboratuvar planlarının bir kısmını mühendisle telefonda konuşurken öğrenmişti. mühendis o sırada otelde karısını bekliyordu.

bende açıldı: sci-hub.tw

bende de açıldı. başka siteye upload ettim indirebilirsin;

dosya.co

ilk 2 sezon evet, son 2 sezon hayır.

Kesinlikle hak etmiyor, dizinin bazı bölümleri çok sıkıcı ve yavaş ilerliyor, gereksiz uzatılmış gibi. Sanırım çok fazla gereksiz diyalog olması ve bir soygunun 2 sezonda bitmemesi diziyi sıkıcı hale getiriyor.

Dizi ve film puanlaması imdb’de senelerdir farklıdır.

Dizi puanı eksi 1 puan ile gerçek bir fikir elde edebilirsin.

Çünkü ona bakarsan game of thrones 9 gibi bir şey ama sence shawshank redemption’dan iyi midir?

bence başarılı. 3-4 çıkınca sözlükte pekçok eleştiri gördüm, kötüleşmiş diye. ona rağmen izledim, ve gayet güzeldi. ayrıca bir belgesel yapmışlar, nekadar gerçek bilmiyorum ama anlattıklarına göre kendileri bile bu kadar başarılı olduklarına inanmamışlar. AA olmasa da AB notu verilir bence.

çok vasat hatta kötü bir dizi, oldukça fazla teknik hata, mantıksızlık, buram buram klişe var. en fazla 6 puan hak eder hatta belki de 5, o da orijinal hikayesi için.

İlk iki sezon belki ama kalan 2 sezon leş

Bence arayıp şansınızı deneyin. Zaten düzenli kullandığınız bir ilaçmış. Aile hekiminiz sistem üzerinden eski reçetelerinizden kullandığınız ilaçları görebilir.

Annem 65 yaş üstü ve düzenli kullandığı ilaçlar var. Onun için telefonla biz şansımızı denediğimizde doktor kabul etmedi illa yakını gelsin istiyorlar.

Aile hekimi telefonla ilaç yazmaz.duzenli kullandığın ilaç raporlu ise yazdırmadan kimlik numaranla alabilirsin

@duptıs: teşekkürler, raporum var. yalnız bu durum korona yüzünden mi böyle yoksa hep mi böyleydi?

Telefonla yazmazlar.

@panamera corona yüzünden böyle yapıldı. Ama mesela 3 aylık veriyorlarsa 1 aylık falan veriyorlar.

bimden bulaşık tablet deterjan al. en ucuz oradaki herhalde. tableti göze koyup kapatıyon makineyi başlatıyon yıkıyor. tuz suyun sertliğine göre ayarlıyon. parlatıcı da parlatıcı.

Tuza gerek olmayabilir, servis söylüyor genelde onu. Ankara'da tuz kullanmıyoruz mesela. Onun dışında tablet ve parlaticiyi istediğin yerden al. Bimde olan tablet pek güzel yıkamiyor bu arada ama iş gorur yine de.

kullanma kılavuzunda yazar ama 1.5 2 kilo tuz alır. tuzu doldurdukça su taşacak sıkıntı olmaz. bütün tuzu doldurmaya çalış. ardından boş bir şekilde çalıştır. kalan tuz aksın gitsin. camlar çizilebilir yoksa

sadece tablet iş görür. tuza da parlatıcıya da ihtiyaç yok. o tablette tuz da parlatıcı da var zaten.

şu ikisinden şaşma;

finish quantum
fairy platinum

genelde makinanın içinden bir test kağıdı çıkıyor. servis geldiğinde bununla su sertliğini ölçer. ona göre parlatıcı ayarını yapar.

hepsi bir arada tablet kullanırsanız tuz kullanmaya gerek kalmıyor. ama yine de makina geldiğinde kullanma kılavuzunu okuyun ona göre karar verirsiniz. şu an için tablet deterjan ve parlatıcı almanız yeterli.

fairy platinum tavsiye ederim ben de.

güle güle kullanın. normalde 3 şey gerekiyor, tuz, deterjan tableti ve parlatıcı. bende bosh var. servis, önerdikleri tableti kullanırsam tuza gerek olmadığını söyledi. makina üzerinde finish tavsiye ediyoruz diye yazıyor. ben de finish quantum kullanıyorum. biraz ağır bir kokusu var ama hepsi öyledir herhalde. parlatıcı içinden çıkmıştı, 5-10 yıkamalık. Yalnız parlatıcıyı tablet gibi her defasında koymuyormuşuz, benimkinin haznesini doldurduktan sonra 15-20 yıkama gidiyor.

Biraz sorunuz dışında öneri (kullanım kitapçığında yazıyordur belki de):

Makine temizken deterjan gözünü kapatmayı unutursanız, makineyi doldururken içine bulaşık atıkları girme ihtimali var. Böyle bir durum olduğunda, bu gözü temizleyip kurulamadan tableti koymayın. Aksi halde, tabletin dışındaki plastik eridiği, ancak tam çözünemediği için, tablet göze yapışıp kalır.

Not: Makinenizin deterjan gözünün nasıl olduğunu bilmiyorum. Belki de bu uyarıya ihtiyacınız yoktur.

Parex magic sünver ve amway dish drops. Bu deterjandan başka ne kullandıysam elimde egzama yapıyor. Süngeri de sık sık değiştiriyorum.

1. scotch brite'ın kir tutmaz isimli mor bir süngeri var.
süngerin yapısı normal süngerden biraz daha farklı, üstü de öyle keçe gibi değil, daha süetimsi bir yapıya sahip.
çok memnunum ondan, gerçekten kir tutmuyor ama yine de çok sık değiştiriyorum süngeri.

2. amway dish drops+1
o bittiğinde arada bir fairy yeşil elma kullanıyorum, ondan da memnunum.

edit:
bu arada ben de makinede yıkıyorum, ama makineye girmeyen bazı şeyler için kullandıklarım bunlar.

Viking deterjan. (Cunku vegan)

Valla sünger konusunda yapacak bir sey yok. O parexler de bir sure sonra iğrenc oluyor senin kullandiklarin da.. olay bol bol degistirmek ve kuru muhafaza etmek.

Makinada yikiyorum. Elde yikamak hem daha fazla su harcatiyor hem ellerine yazik

makinede yikiyorum, finish kullaniyorum.

en iyi, en güzel makine yikiyor, %90 az enerji ve su tüketiyor. muslukta dakikada 9-12 litre arasi su akiyor, bakin dakikada diyorum. yarim saatte 300 litre su harcaniyor.

makine tüm yikayacaklarinizi 15-20 litre ile yikiyor.

makine yine toplam yikamada 1-2 kwh elektrik harciyor, elde yikamada bu toplamda 10-15 kwh yapiyor.

1- Bahsi gecen surgerin farkli renklerini kullaniyorum ama normal boyutta olani degil de kucuk olanindan aliyorum, bardaklarin ici daha iyi temizleniyor kucuk olunca. Sik sik degistiriyorum.
2- Bence bilindik markalarin bulasiga etkisi az cok ayni ama ellere etkisi degisebiliyor. Eldiven kullandigim icin hangisi varsa onu aliyorum.

Not: Makinem yok, surekli bulasik yikiyorum :(

2) Elde yıkamada fairy platiniumdan daha iyi yağ çözen bir deterjana rastlamadım.

Görünür. Tabi kullanıcının kullandığı mail programının da önemi var, kullanıcı uygun bir program kullanıyorsa görünür, resim göstermeyen bir şey kullanıyorsa görünmez.

@plutongezegendegilmi:
mesela gmail'den gmail'e. Yalnız nasıl embed ederim?
Yani alıcı herhangi bir link'e tıklamadan doğrudan email'i açınca görsün istersek?

HTML email göndermeniz gerekiyor.

www.wikihow.com

bu bahsettiğin şeyin email'e resim eklemiş olmaktan bir farkı yok.
nasıl çalışıyor diye soruyorsan şöyle;
sen bu görselin adresini mail olarak attığında, karşı tarafın bilgisayarı bu resmin bulunduğu sunucuya istekte bulunuyor. sunucu da, o görseli belli saate göre sıfırdan oluşturup sana dönüş yapıyor.

html olarak mail'ini oluşturuyorsan tam olarak o satırı mail'inde nerede görünmesini istiyorsan oraya koyman yeterli.

mail istemcileri genelde spam'e düşmeyen maillerdeki görselleri gösterirler. ama bunun gösterilip gösterilmemesini kullanıcı kendi de ayarlayabilir.

Bunu kullanıyorum sakal için arkadaşıma da önerdi aşırı memnun kaldı. Zam yapmıslar 100lira gibiydi ama bi inceleyin.
www.gittigidiyor.com

verdiğiniz fiyattan biraz fazla ama geçen hafta şu siteden şu ürünü aldım:

www.watsons.com.tr

Burada bitmiş görünüyor yalnız.

İlk kez kullandım ve keşke daha önceden alsaymışım dedim kendime.

Pilavdan kastınız pirinç biliyorum ama birkaç gün önce yaptığım nohutlu bulgur pilavını tarif edeyim.
Ön hazırlık: Nohutları bir gün suda bekletiyorum, sonra düdüklüde yarım saat haşlıyorum. Bu şekilde poşetlere ayırıp buzluğa atıyorum.

Genişçe bir tencereye zeytinyağı koyup rondora küçücük kestiğim soğanları atıyorum, biraz kavurduktan sonra üzerine yıkadığım ve süzdüğüm bulguru atıyorum, biraz daha kavuruyorum. Sonra nohutları atıp bir iki karıştırıp üzerine sıcak su ekliyorum. Ölçüsünü tam söyleyemiyorum ama pirinç pilavında kullandığım sudan biraz daha fazlası.Sonra ağzı kapalı bir şekilde en kısık ateşte 15-20 dk pişiriyorum. Bir ara da tuz atıyorum. Bu tarifi ilk kez denedim, muhteşem oldu. Salça, domates, şehriye vs hiçbiri yok.
Başka bir zaman biraz da yeşil mercimek eklemeyi düşünüyorum.

Vejetaryen burger için ben baz olarak fasulye kullaniyorum. Herhangi bir kuru fasulye cesidi olur. Haslayip suzdukten sonra icine istenilen malzemeyi koyabilirsiniz. Ben klasik kofte gibi yapiyordum, sogan, kimyon, tuz karabiber... Toparlamak icin biraz galeta unu koyabilirsiniz. Firinda daha guzel pisebilir. Eger icine toparlayacak malzeme iyi konulmazsa cok dagiliyor.

nohutlu pilavın lezzetini tuttrmayı ben de bilmiyorum, cevabı ben de beklerim :)

burger için de sadece aklıma bir şey geldi onu yazacağım. mücver gibi bir şey yapıp onu ekmek arası yapmayı deneyebilirsiniz. sonuçta mücveri de biraz hamburger köftesi şekline ve büyüklüğüne getirip tavada az bir yağla ya da fırında pişirebilirsiniz. mücverin içeriği de baya kafanıza göre şekillenebilecek yapıda olduğundan fena olmaz gibi geldi bana.

vejetaryen yazmışsınız ama yenilen şeyler kişiden kişiye değişebildiğinden emin olamadım, yumurta ve peynir yiyor musunuz acaba diye. çünkü mücvere en azından yumurta gerekecektir. peynir de harcını zenginleştirebilir belki.

Ninberjack; yumurta, süt, peynir vs yiyorum. Balık yiyorum. Çok çok zorda kalırsam tavuk göğsü de yiyebiliyorum ama ilk tercihim değil. Yiyemedigim tek şey kırmızı et ve türevleri. Tam bir vejetaryen sayılmam kısacası.

o zaman türlü türlü mücver tarifleri size gayet hamburger köftesi olur bence.

bir sürü farklı sebze bazlı mücver tarifleri bulunabiliyor internette ama ben şöyle bir websitesi buldum, çok güldüm, buraya da bırakıyorum
www.mucver.gen.tr

yani güldüm derken, tariflere bakmak için iyi tabi de, tamamen mücvere adanmış bir websitesi olmasına çok eğlendim :)

Bir vejeteryana bunu söylemek ne derece doğru bilmiyorum ama işin sırrı kuyruk yağında.

Köfte için barbunya da kullanabilirsiniz. Barbunya köftesi olarak aratın, tadı ete çok benziyor. Nohut pilavın sırrı tavuk suyu maalesef:(

Çekilmiş keten tohumunu( normal keten tohumunu rondoda/baharat öğütücü değirmende vs. Çekmek yeterli, keten tohumu da ucuz bir şey) suda bekletiyoruz, 1 kaşık keten tohumuna 2 kaşık su gibi. Bu tip tariflere ekleyiveriyoruz yumurta kullanmak istemezsek, iyi bir tutuculuğu oluyor. Chia gibi pahalı alternatifler yerine aklınızda bulunsun. Köfte için nohut/mantar/bezelye alternatifler arasında düşünülebilir.

Nohut için de tavuk suyu olmadan da mümkün sadece öncesinde nohutlarınız 24 saat suya yatırılmış olsun sonra düdüklüde pişirin ve sonra tencerede pilava eklensin. Pilav için sebze suyu alternatif olabiliyor, kimyon eklemek önemli bence.

darker than black

@nahtoderfahrung
Hay allah razı olsun ! O da listemdeydi, aklımdan çıkmış gitmiş valla.

listenin ilk 2sini önermeye gelmiştim. ergo proxy çok anlayamadım çok sevememiştim ama psycho passin ilk sezonu muazzam. Shoujo Shuumatsu Ryokou sevimli tatlış. matrix seviyorsan the animatrix. post apokaliptik değil tamamen ama shinsekai yori seversin.

bu arada shingeki no kyojinin ilk sezonunu normal izleyicilerin haricinde tüm anime izleyicileri yere göğe sığdıramazken çok beğenmemiştim ama sonraki sezonlar mükemmel geçti. devam et bence.

redditte şöyle bir liste yapmış adam yeni başlayanlar için karantina günlerinde. i.redd.it

shounen tarzda fantastik falan istersen başka şeyler önerebiliriz.

ergo proxy +1 (benim en sevdiklerimden biridir)
elfen lied (aşırı kanlı ama bayağı güzel)
netflix'de anjin'i izlemiştim o da iyiydi. ilginç bir konusu var.
eraser var - biraz sci fi biraz çocuk romantizmi, konu güzel, sonu dokunaklıydı bayağı
yine netflix'den bir tane, kengan ashura (keyifli bir dövüş animesi)
bir de listende code geass'ı görmüyorum?
steam punk beğeniyorsan Koutetsujou no Kabaneri (Kabaneri of the Iron Fortress) var ama sadece 1 sezon oldu.
bunlara ek olarak berserk'i öneririm. konusu yazdıklarına pek benzemiyor, yine de çok iyidir.

ek:
ghost in the shell de süperdir. filmleri ve birkaç sezon dizisi var.

@glamdr1ng
Animatrix'i yazmayı unutmuşum evet, onu seyrettim. Özellikle de o The Second Renaissance bölümleri çok iyiydi. Shinsekai yori'e bakabilirim ileride. Attack on Titan'a bir şans verip devamını getirebilirim aslında. Reddit görseli bir türlü inmedi, adeta internetin karadeliği gibi bir dosya boyutu var herhalde...


@panamera
Elfen Lied'ı birkaç sene önce bakmıştım, pek sarmamıştı. Code Geass'ı biraz seyretmiştim ama nedense pek ilgimi çekmemişti. Evet Berserk'i anımsadım, zamanında listeme eklemiş ancak seyretmemiştim bu iyi oldu. Koutetsujou no Kabaneri'e baktım, güzel görünüyor. Sanırım onunla başlayacağım. Ghost in the Shell'i de seyretmiştim, listeme eklemeyi unutmuşum.

Ayrıca, şu animelere ne diyorsunuz ? Gezerken gözüme çarptılar da :

1. Kimetsu no Yaiba / Demon Slayer : Bunun 2019'un en popüler animesini olduğu gözüme çarpmıştı. Konusu da güzel gibi duruyor.
2. Levius : Bu da galiba Netflix animelerinden bir tanesi. Artık Netflix'in kendi yapımlarını gördüğüm anda uzaklaşıyorum ama buna bir şans verebilirim diye düşündüm.
3. Peki ya Slam Dunk ?

kimetsu no yaiba çizimler, soundtrack falan çok iyi. izle kesinlikle. en sevdiğim animelerden.

slam dunkı bi arkadaşım çok severdi. çok komik falan diyordu bilmiyorum

ben iki gün önce hepsiburadadan 1 lt kolonya aldım. yalnız kendileri değil, başka satıcılar satıyor. fiyatı normalin üzerinde.

aklınıza gelen tüm e-ticaret sitelerinden alabilirsiniz. Google lütfen.

all at once?

once and for all olabilir

in one shot?

simultaneously

all at once +1

Yok bunu bildim, bu değildi. Söyleyen kızın ismi Gülşen di galiba.

skeci bilmiyorum ama kesin şu hızdır oynayan: www.instagram.com

müşteri hizmetleri, öğrenci işleri memuru gibi bomba tiplemeleri var.

cevabı bilmiyorum ama hadsafha'nın linkini verdiği kız sanırım yeryüzündeki en itici insanlardan biridir.

aslı inandık'ın instagram hesabına bakın.
kendi yarattığı bir tipleme o.
sayfasında örnekleri mevcut.
mustafa bey iyi günler

evet ve uzun sürdü.

kadıköyde hissetmedim

Ben yine hissetmedim ya. Sözlük çökmüş.

*Ataşehir

İzmir de fena salladı, ekşi sözlük açılmıyor.

5-6 dk önce Eskişehirde oldu gibi hissettim. Bana öyle geldi gibi düşünmüştüm.

Eskisehir de sallandi

Akhisar 5.4

Kartal'da hissetmedim. İstanbul'da nasıl hissedildi bu deprem onu da anlayamadım.

Uskudarda hissetmedim.

Ulus Vadi'de köprüye yakın, fena hissettik

idealtepe sahilde yer hafif bir gidip geldi.
manisa 5.4'müş.
nasıl hissedildiğini ben de anlamadım.
marmara denizi değil neyse ki.

Beylerbeyinde hissetmedim.

izmir'de fena salladı +1

istanbulda hafifti ama uzun sürdü.

Hissetmedim,
Hem de Küçükçekmece de

Çengelköy'de hissetmedim. Bı de bizim zemin kayalık.

twitter.com

çengelköy civarında tabiki hissedilmedi. arnavutköy'de oturan sismik götlü kardeşim hissetmiş.

Tefalin geniş titanium olanlarından kullanıyorum, 26 cm, memnunum. Aslında dibi tutmasa dökme tencerede daha iyi oluyor ama dibi tutmadan yapmayı beceremedim.

O bende de var. Evet onun görevi hangi şartta olursa olsun bana o ürünü getirmek için maaş alıyor ama ister istemez vicdan yapıyorum ben. O durumlarda da fazlasıyla bahşiş veririm.

Hava kotu bile olsa acil ihtiyaclar icin siparis verilebilir bunun icin maas aliyor sonucta ama bahsisi de mutlaka verilmeli diye dusunuyorum.

Ben kuryelerin kötü hava şartlarında çalıştıkları için çok üzüldüklerini düşünmüyorum, kötü hava şartlarında biraz gecikme olunca kendilerine ayı gibi davranan müşterilerle karşılaşınca üzülüyorlardır muhtemelen. Birkaç gün önce böyle bir durumda hava şartları nedeniyle trafik vardı ondan geçiktik özür dilerim deyince ne önemi var hocam canın sağ olsun dedim adam mutluluktan boynuma sarılacaktı nerdeyse, artık nasıl tiplerle karşılaşıyorlar da nasıl muameleye maruz kalıp bu hale geliyorlar sen düşün, yağmurdur soğuktur çok etkilemiyordur bence anlayışsızlık kırıcı oluyor.

Onların işi bu ve bunu bilerek o işi kabul ediyorlar. Ona göre giyiniyorlar, hazırlık yapıyorlar. Bence kendinize dert etmeyin, fazla duygusal bakıyorsunuz olaya :)
Ayrıca kurye piyasası var, bunlar nazlı ve iyi paralara çalışan adamlar. Öyle asgari ücrete çalışanını bulmak mümkün değildir. En azından İstanbul'da durum bu.
Bir de hayatta kolay iş yok.
Hepimiz gerçekten çok zor şartlarda para kazanıyoruz.
Ya insanların, yöneticilerin, patronun ağız kokusunu çekiyoruz akşama kadar ya da hava koşulları ile, trafikle mücadele ediyoruz.
Ne bileyim hepimizin hayatında çeşitli zorluklar var.
Onların yaptığı işin zor tarafı da bu.
Başka birşey yok.

İşte bu yüzden kötü havalarda ve tatil günlerinde sipariş getiren olursa bahşişi kapıyor. Hem kendi vicdanımızı hem de onların moralini bir nebze de olsun düzeltiyor.

şöyle düşün o app olmasa ve sen olmasan adam işsiz kalacak.

Hiç bahşiş vermeyen bir tek ben miyim? Gerçi öğrenci olduğum için söz konusu olamaz ama ben de teşekkür edip hızlıca alıyorum paketi mahçup hissettiğim için. Mesleğini icra etmesinden ziyade herkesin bahşiş verme kültürü olması ve bir tek benim bahşiş vermiyor olma suçluluk duygusu mahcubiyete neden oluyor

glovo'nun hava kötüyken aldığı ekstra bir ücret var, o işime geliyor.
o yüzden genelde yemeksepeti'nden ya da restoranın kendisinden değil de, glovo'dan sipariş veriyorum hava kötüyken.

diğer yandan, çok duygusal bakmamak lazım muhtemelen.
insan üzülmeden edemiyor tabii, ama bu durumda her kış 2-3 ay çalışmamaları falan lazım.
onların çalışmaması restoranlara ve glovo tarzı uygulamalara da yansır.

hatta diğer yönden düşününce, asıl bu havalarda işe yarıyor bu uygulamalar.
hava güzelken herkes çıkıp alışverişini yapar istese.
ama bu havada "ya isteyeyim gitsin" demek daha kolay oluyor.

140 journos bu konuda belgesel çekmişti
youtu.be

zor şartlarda çalışıyorlar ama bu da onların ekmek teknesi
ben mutlaka bahşiş veriyorum

asansörsüz eski bina dolu semtte damacana kuryesi değilse o kadar da yazık değil arkadaşlar.

birincisi, adamın bir yeteneği özelliği olsa yapabileceği daha iyi bir iş bulur onu yapar. Siz paket siparişten vazgeçtiğinizde bu arkadaşlar uzun vadede işsiz kalır. merak edenler için yazayım çöpü yere atmazsak çöpçüler işsiz kalır diyen dayı ile akrabalığım yok.

ikincisi, aslında o kadar da eziyetli bir iş yapmıyorlar. Sipariş için sıraları var, 100 siparişi yüklenip sabahtan akşama paket gezdirmiyorlar, verilen 2-3 paketi yarım saat içinde teslim edip dönüyorlar. Pazarcı esnafı, ispark biletçisi, türlü seyyar satıcı, polis/asker ve belediye temizlikçileri çok daha fazla bu soğuğa yağmura maruz kalıyorlar, onlara kıyasla oldukça iyi durumdalar.

son olarak şunu yazayım, kaşar paketçiler bu soğuk işini avantaja çevirip daha çok bahşiş toplayacakları taktikler geliştiriyorlar ve iyi semtte iyi iş yapan bir paketçi çok güzel paralar kazanabiliyor.

üzülecek bir şey yok yani, rahat olun.

Adamın işi bu ve bu iş karşılığında maaşını alıyor. Bu şartları kabul ederek giriyor işe. O yüzden bahşiş vermeye karşıyım.

aşağı yukarı her kurye çıktığı iş başına ekstra para alıyor; sadece kuru maaş değil yani.

dün yürüyerek getirdi bir kurye,15 dakikalık yol. Yağmur da vardı, bir de kurye kadındı. baya üzüldüm, bahşiş versen dert, vermesen dert...bilsem sipariş vermezdim.

Bende arada vicdan yapıyorum ama uygulamayı kullanmasan kurye çalışmayacak. Adam işsiz kalacak veya işletme çalışmayacak. Onun yerine bahşiş olmasa bile geç getirdi diye kızmamak lazım diye düşünüyorum. Teşekkür etseniz güzel bir davranış.

Mutlaka bahşiş veririm kuryeye, normal zamanda 3-5 bozukluk ne varsa, ama yağmurlu ve zor hava şartlarında 10 liraya kadar çıkarım.

1 lira bile olsa bahşiş verin, her gittiği sipariş 1 lira verse seve seve yapar işini.

yağış olduğu zamanlar çok acil bir ihtiyaç değilse eğer sipariş vermiyorum. çok lazımsa yağmurun dinmesini bekliyorum ondan sonra veriyorum.

böyle durumlarda ben de üzülüyorum ama bahşiş veriyorum. "bahşiş vermiyorum" diyene saygım var, kimsenin cebindeki parayı yönetecek değilim ama "işini yapana bahşiş vermek saçma" zihniyetini anlamıyorum. arkadaşlar, dünya o kadar adil ve güzel bir yer değil maalesef. maaş veriyorlar da az veriyorlar işte. adam belki günde 10 saat trafiğin içinde sürekli baskı altında motor kullanıyor, günde üç tane hata yapsa belki 10 saatini boşuna çalışmış olacak. gün içinde hem trafikte hem de gittikleri yerlerde bir sürü aptal saptal tiple karşılaşıyorlar, sürekli azar işitiyorlar. klasik tabirle "herkes 1 lira verse" bu insanlar maruz kaldıkları terbiyesizliğe karşı en azından daha fazla kazanç elde etmiş, hiç değilse "bunca boka püsüre katlanıyoruz ama hiç değilse elimize güzel para geçiyor" demiş olurlar.

"eee madenciler de zor şartlarda çalışıyor, onlara da bahşiş verelim!1!!" diyorlar böyle deyince... dünyadaki her şeyi, tüm kötü koşulları tek başınıza bir anda değiştiremeyebilirsiniz. bu yüzden yapabileceklerinizden geri durmak zorunda mısınız? evet siz devrim yapmayacaksınız, evet sizin bahşişleriniz dünya kuryelerinin hayatını güzelleştirmeyecek ama tek bir insan için dahi adım atmış olmak, atmamaya kıyasla daha güzel değil mi?

o yüzden ben kendi gtünde donu olmayan bir öğrenci olmama rağmen son 20 liramla 15 liralık sipariş veriyorsam dahi 1-2 lira bahşiş vermeye çalışıyorum, "siparişin üstüne 2 lira daha ekleyemeyeceksen sipariş verecek paran yoktur, dışarıdan söyleme o zaman" diye düşünüyorum. "ayranı yok içmeye, atla gider sçmaya" durumu biraz ama olsun, hiç gocunmuyorum şahsen, kendi adıma doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

neyse, çok gaza geldim, bu konu üzerine manifesto yazmanın lüzumu yok, uzatmayayım. kısacası o kuryeler siz sipariş vermeseniz başka yere gidecekler, maalesef yapılacak fazla bir şey yok. angelus'un da değindiği üzere kendilerine iyi davranarak, saygı göstererek, küçük de bir bahşiş vererek sanırım imkân ölçüsünde en iyisini yapmış oluruz.

"bunlar vicdan rahatlatmaya yönelik ucuz hareketler" diyen varsa da kalksın devrimini yapsın o zaman, arkasından yürümeyen şerefsizdir.

yazık değil. sadece sen onlara insan gibi davran aşağılama. adamın işi o. bahşiş konusundada biraz cimriyimdir :)

kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu onların işi. bazı şirketler sipariş başına prim de veriyor merak etmeyin. eğer içiniz rahat etmeyecekse bahşiş verebilirsiniz.

Dilenciye para vermem ama her gelen kuryeye 5 lira fix bahşiş verir ayağına sağlık derim. ben de kendimi kötü hissediyorum bazen. ne yapalım hayat böyle işte.

Windows araması yaparken arama ayarlarından dosya içeriğini işaretlersen pdf içinde de metin arar.

adobe reader'da var mı emin değilim ama aadobe acrobat varsa (eski sürümlerinde bile vardır) 'edit/advanced search' ile tam bu dediğinizi yapabiliyorsunuz.

seekfast.org

Üç tane alternatif var bence saat konusunda;
iOS için en iyisi Apple watch
Her platform için fiyat performans Xiaomi amazfit bip
Profesyonel Spor için garmin ve türevleri

Bunlar dışında zilyon tane Çin malı saat var, hepsi temelde aynı işi yapıyor ama Xiaomi içlerinde en kalitelisi. Samsung iyi hoş fakat o paraya Apple watch alınır (iPhone var ise elbette).

Sizin için tavsiyem 300-400 liraya amazfit almanız. Bunun altı kalitesiz, üstü de Apple watch'a kadar gereksiz pahalı olur.

@orient blue yanıtınız için teşekkürler. Modele baktım şimdi fakat çok estetik gelmedi bana neden bilmiyorum çok plastik değil mi :/

Fitbit modellerine de bakabilirisiniz. Ben uzun zamandır fitbit charge hr ve sonra charge 2 hr kullanıyorum. Hr nin anlamı nabız ölçer özelliği olması.

apple watch kullanıyorum. çok memnunum

911

mercedes g serisi olabilir

Qashqai

BMW 3.20 xd
Fazlası değil

full + full, boğazına kadar dolu vw caddy dsg.

4. nesil Chevrolet Impala hayalden bile öte olduğu için Amarok.

S600

2006-08 z4m super olurdu

Mazda rx-8 kırmızı olacak ama

bmw 7.60l yada s600

Evo 9

68 model ford mustang

Subaru impreza wrx sti.

Ben de mustang derim.

mercedes e250

hayalimde tek araba yok ki, tam donanımlı (vinç vs.) mitsubishi l200, orijinalliği hiç bozulmamış bir lada niva.

asfalt için suberb leri çok beğeniyorum, ama d segment herhangi bi şey olur.

porsche taycan, 911, hiç olmadı Boxster.

Subaru forester

Porsche panamera
Range rover velar
Mercedes gt63

Uçan araba! Başka araba hayal etmiyorum :)

maserati ghibli
maserati levante

1990 honda nsx
veya defender 90

Akademide iş yapıyorsan kesinlikle Latex öğren.

zotero word eklentisi tek geçerim

her türlü notlar-alıntılar mutlaka elle deftere. akılda kalıcılığı ve anlama daha yüksek, çalışmalar mevcut bu konuda

pomodoroyu 40-5-15 diye editleyerek kullanıyorum

her gün öğlen 15 dakika güneşe çıkıyorum

bol su

alıntı yaptığım eseri komple okurum tabi. ama türkiyede makaleler-tezler gereksiz uzun oluyor, "literatür taraması" ya da benzeri adlarla çok uzatıyorlar ilgili ilgisiz, misal... adam üç dalda spor hocalarının x kişilik özelliğinde nerede olduğunu karşılaştırıyor. "spor nedir" on sayfa anlatmış. istatistikte hangi metodu kullandığını sayfalarca anlatmış. vs.

Ben endnote kullanıyorum. Bunun dışında takip +1

@nahtoderfahrung hocam latex daha çok doğa bilimlerinde kullanılıyor sanıyorum. Sosyal bilimlerde faydalı olur mu?

mendeley ve onenote2016 (windows10'un onenote'u değil)

Ben Mendeley'den çok memnunum.

@FeykIM, herhangi bi bilim dalıyla alakası yok döküman yazma programı o ve çok yaygın kullanılır :) elin alışırsa çok rahatlarsın.

Latex tabanlı olan overleaf.com u kullanıyorum makale yazmak için. Aynı anda birden çok kişi erisebildigi ve daha bir sürü ek özelliği olduğu için oldukça verimli oluyor.

Grameri kontrol etmek için de grammarly.com u kullanıyorum. Bu da gözden kaçan hataları bulma da oldukça faydalı.

Figür çizmek için Google inkscape kullaniyorum. Kullanımı oldukça basit ve güzel figürler cizilebiliyor.

Bunların dışında okuduğum makalelerde ki beğendiğim kalıpları da ayrıca bir Google doc sayfasına ekliyorum.

Dün trendyol baya bir kişiye 100e 50, 300e 100 indirim kodu verdi. 120gb ssd, xiaomi airdots ve huawei kulaklık aldım. Zam yapılmadan aldığım için baya ucuza geldi hepsi. Pcyi yenileyecektim yeni nesli bekleme kararı aldım son anda. ssd biraz işimi görse yeter.

Trendyoldan termos ve klozet kapağı:) aldım.

yves rocher den takip ettiğim parfümü aldım, 220 ydi geçen hafta 160 a aldım. bir de penti 'den bir sürü çorap. ayrıca bahariye de yeni açılan cosmetica da açılış indirimleri iyiydi, bi kaç parça bişey de oradan aldım.

hbrturkiye.com

aboneliğimi uzattım. uygun kampanya bayaa

edit: süper ucuz yurtdışı uçak bileti aldım !!!

izmir-münih 115 tl. oha!

99 euro'ya xbox one s satıyolar üç oyunla birlikte şu an elimi zor tutuyorum basmamak için

black friday'i beklediğim bir yazılım aldım; adobe cc2019. normal fiyatı aylık 100+kdv idi; 85+kdv'ye indirmişlerdi.

bir de arçelik semaver'in indirime girmesini bekliyordum ama gözle görülür bir indirim olmadı.

@isvicre rakisi Bas geç hocam, Türkiye'de en uygun 1300 liraya satıldı o paket.

Türkiye'ye gönderim varsa ben de alayım hatta :D

Soruya gelirsek ben de elektrikli süpürge aldım. Fiyatı en uygun 750 lira gözüküyor diğer sitelede, Amazon'da 600 liraya ertesi gün teslimatla aldım.

Ssd aldım trendyoldan
Kotondan 11 liraya kazak, tshirt filan aldım
Masa altı ayak ısıtıcı "ısımat" aldım

Verimli bir alışveriş dönemi geçirdim bence ^^

@isvicre rakisi ben de esimi zor tutuyorum almamasi icin.

henuz hicbir sey almadim, kislik uzun pofidik mont ihtiyacim var, ancak henuz indirimde begendigim ve yeterince sicak tutacagina inandigim bir urun goremedim.

adore marka tekerlekli ofis koltuğu aldım.. %35 gerçek indirim ilaç gibi geldi!

Yves rocher den kız arkadaşıma parfüm aldım dün. Bugun de trendyoldan saç kurutma makinesi ve ıvız zıvır alcam sanırım:)

trendyol 100 tle ye 50 tl indirim kuponu ile 177 liraya satılan ssd yi 127 liraya aldım. lazımdı, bayadır bakıyordum, fırsat oldu.

Trendyol Penti'den iç çamaşırı çorap vs aldım ayrıca 100 TL daha indirim oldu. Bir de Elle'den bot aldım

Paket paket bebek bezi ve islak mendil bide bebek icin çanta