gitmelisin. daha çok spor yaptıkça vücudun alışacak, hamlık gidecek. çok zorlama ama, bi sakatlık çıkmasın.

gitmelisin. ilk zamanlar olması normal onun. ilk ay benim komple ağrımıştı heryerim.

git git. zamanla azalır geçer. gitmezsen aynı şeyleri baştan yaşarsın.

Ağrıları dindirmek istiyorsan bir kas gevşetici içebilirsin.

gevseticiyi spordan once icme, spor falan yapamazsin

Git, spor sonrası soğuk duş al. Havalandırılmış bir odada uyu.

kas her zaman ağrır. 45 dakika sağlam asıl barlara. tatlı tatlı ağrımazsa zaten bırak sen o sporu.

Ağrıların devam ediyorsa ağrıyan kas gruplarını çalıştırma.

(bkz: agh)

bakiniyorum ama cok karisik geldi bu olay

7 ocak diyecem ama...

hurarsiv.hurriyet.com.tr

2011 haberi, (39) demişler.

Sanırım 50 lira veriyorsunuz 5 lira ile değiştiriyorlar ve az para verdiniz diyerek sizi göz göre göre dolandırıyorlar.

Parayı verirken "50 lira bozuğunuz vardır umarım başka param yok" gibi bir cümleyle parayı vermeden taksiciye parayı göstererek para üstünü ayarlamasını sağlayın. Cidden can sıkıcı bir durum ve parayı vermeden bu gibi cümlelerle teyit etmekten başka çareniz yok gibi. Ya da vermeden bakın 50 lira veriyorum diye vurgulayın, almadan da 50 lira değil mi diye sorun!!! Şaşırırsa başınıza geleni anlatın! Güvenim kalmadı kusur abakmayın dersiniz.

peki bu plakayla yapilacak bisey yok mu? oç bunlar cunku. ayrica nasil oluyorsa 30 lira yazan yere 45 lira yazdi. her gece disari cikani sarhos saniyolar bunlar herhalde. erkek olsaydim yemin ederim onu o iki koltugun arasindan one dogru bi hamleyle kafasindan tutar burnunu direksiyona gomerdim. cok sinirliyim.

evet 50 lirayi aldi 5 lira dedi.oç.

50 yi vermeden önce seri numarasının son 3 hanesine falan bakıverin. eğer öyle bir şey yaparsa son 3 haneyi söyleyip çek karakola deyin. videosunu çektim deyin. başına iş açılmasın istersen deyin. hata mı yapıyorsun iyi bir bak deyin. ayağınızı yalamaya başlar.

çok sinir bi durum hakkaten. hem fazla yazsın hem de verdiğiniz parayı tırnaklasın. 60 liranızı yemiş...

tam para verin. çünkü bu kez de bozuk parası olmayacaktır.

vaktiyle arkadaşım taksiyi şikayet etmişti. sonra dönüş yaptılar o taksi o saatlerde şuradaymış. sizin bindiğiniz korsan plakalı taksiymiş diye.

gene de plakayı şikayet edebilirsiniz. hatta binerken durağının adına da bakın. orayı arayın üşenmezseniz.

Durak taksisine binmeye özen gösterin. Bunu yapma ihtimalleri düşer. Hiç olmaz değil ya, ihtimal düşsün. Ayrıca parayı verirken mutlaka ama mutlaka ışık açık olsun. Bozuk falan derse 'kusura bakmayın o zaman para veremem, cüzdaımı göremiyorum' falan diyin. O bozuk sihirli lambalar şoförlerin sihirli bi dokunuşuyla hemen açılıveriyorlar çünkü. Seri numarasının son 3 hanesi güzel fikir. Ayrıca parayı direkt adamın eline uzatmayın, ikinizin de görebileceği şekilde 'bakın 50 tl veriyorum. Tamam mı?' Diye sorun. Ayrıca her halükarda binmeden plakasına bakın. Başınıza bir şey gelirse de beyaz masaya şikayet edin.

(bkz: beyaz masa)

taksicinin ağzını burnunu kırmaktan başka çare yok. bana da sürekli oldu bi' ara. en sonunda patladım. tek kelime etmeden arka koltuktan ön koltuğa ağız burun girdim. en son taksicinin dişi direksiyonda sallanıyordu. adam önce duraktaki arkadaşlarını çağırmaya yeltendi, bi' tane daha patlattım. paramı aldım hızlıca uzaklaştım.

Bununla ilgili national geographic'te scam city diye bir belgesel vardı. Yanlış hatırlamıyorsam Kolambiya'daki taksicilerde çok yaygınmış bu durum. Hatta öyle ki sahte parayla değiştirip verdiğiniz para sahte diyen bile var. Dolayısıyla kanunen zilyetliği başkasına geçen bir para üzerinde adam kabul etmediği sürece hak iddia etseniz bile ispat edemediğiniz için ifade alıp serbest bırakırlar sadece belki.

Parayı verdikten sonra adamın tğm hareketlerini izlemelisiniz ya da üzerinizdeki paraların seri numaralarını bir kenara not edip o şekilde işlem yapabilirsiniz.

Buna benzer başka bir durumda istanbul kartlar için oluyor. (bkz: #30962328)

yeri aynı sanırım ama zamdan sonra binmedim-7 tl sürüyor mu bilemem.

aynı aynı, akmnin yanından kalkıyor yine.

taksim kadiköy 5.5 tl

lisans süresince 3-4 kez 0 vize ile ders geçtim.

çok çılgın bi not alman gerekmiyosa yarın otur çalış, en olmadı büte girersin.

vizeden 05 alıp geçtiğim ders oldu ;)

Vize finale girmeden, gelen iman powerla bütünlemede 3-4 ders vermişliğim var. Olamaz mı? Olabilir. Ama pazar doğum gününmüş, sana kalmış.

25 vizeyle yardırıp finalinde geçemediğim okulu yarım yıl uzattığım dersim oldu.

vizesine girmediğim dersin finaline öküz gibi çalıştım. hocayla da konuştum. en az 90 alırsan geçiricem dedi. öyle geçtim o dersi. etkisi olur diyosan hocayla konuş.

Çalışma saati diye bir şey yok. 3 saatlik tanıtım işi de olabilir, sabah 7den akşam 12ye kadar kalacağın organizasyon işi de olabilir. Kazanç ajansa göre değişir ama ortalama günde 40-70 lira civarıdır. Kimi yerler fiks 100tl veriyor mesela ama hepsi değil. Tercüme işlerinde (simultane olmaya tercüme) daha da çıkar bu rakam. Sömürme sistemi esastır. Devam zorunluluğu olmayan üniversite öğrencileri için güzel bir gelir kapısı. Ben de bir süre çalıştım ama kesinlikle kendinden ve haklarından ödün verme, kendini ezdirme 3 kuruş için (verecekleri gerçekten o yorgunluğun yanında 3 kuruş kalıyor çünkü). Benim dilim olduğundan fuarlarda vs tercüme işleri geliyordu, o yüzden nazım geçiyor sesim çıkıyordu. Ama kendini tanrı sanan spvlerin altında ezilen çok kişi gördüm. Ha tempoyu ve çevre genişletmeyi sevdiklerinden memnun çok insan da tanıdım bunların yanında. Olup olmayacağı kişiliğine bağlı biraz, kimi kaldırır kimi kaldıramaz.

Bir de kimi ajanslar da sigorta yapmaya başladı, diğer işinde sigortan varsa o işi konuş önceden.

Farklı kişilerden de birkaç bilgi daha alabilir miyim lütfen?

orange coffee önemli bütün noktaları söylemiş, ben de tecrübemi paylaşayım:
bu tip ajanslarda genelde bir piramid durumu var, çalıştıkça daha çok kazanıyorsunuz, bir de adam getirirseniz onların üzerinden size para veren şirketler de var. kimi işler keyifli olur, yorulursunuz ama bi torba eşantiyonla falan dönersiniz. kimisinde de saatlerce ayakta durup bolca eşya taşırsınız.

öncellikle telefonun versiyonu nedir ? kızıl ötesi varsa onla atabilisin başka telefona yada turkcell in tim merkezlerinde böyle işler için alet varmış reklamların yalancısıyım

Turkcell yapıyor bunu, diğer operatörlerle çalışıyorsan onlara da bir sor bakalım.

çok değerli mesajlarını bir not defterine yazabilirsin. böylece hep saklarsın ve güzel bir hatıra olur.

www.ido.com.tr

Buradakilerin hiçbiri işlemeyecek. O iskelelerin hiçbirine gemi yanaşmayacak.

bütün gün boyunca mı bu seferler yapılmayacak?
Yani 11.01.2013 tüm seferler iptal mi?

bence teorik olarak olur.

(bkz: monogami) (bkz: tek eşlilik)
(bkz: poligami) (bkz: çok eşlilik)

aşk olmaz.

ilişki hakkındaki düşüncem: olmaz o iş.

olur, çok da güzel olur. en güzel örneklerinden biri de neil gaiman ve amanda palmer'ın ilişkisi hatta.

Aşık olmayı sevdiğini söyleyen birisinin bunu savunmasi saçma değil midir? Hani neden kimileri için bir şeylerden feragat etmek zor bir şeydir?

Herkesin düşüncesi kendine olayindan farkli bi şey bu. Şımarıklık bu tarz bi ilişki istemek?

Neil gaiman ile farkli bi hayatimiz olsa gerek tabii? Hani duyarsizlasmis olmak gerek sanki bunu yasayabilmek icin. Tecrube sanki biraz?

Bence ask bu degildir.

Mantiga uydurmak istersen herseyi rasyonalize edebilirsin.

aslında tam da aşık olmayı seven biri isteyebilir bunu. çünkü aşık olmak zaten kimyasal bir şey ve aynı ya da farklı zamanlarda bir sürü kişiye karşı hissedilebilir. bu ilişki tipinde zaten aşktan öte iki kişinin arasında derin bir sevgi ve saygı, karşılıklı güven olması gerekir çelişkili gibi görünse de. bunu isteyen kişide bu saydığım özellikleri bulamıyorsanız zaten o open relationship değil, bitmiş bir ilişki olur.

duyarsızlaşma kısmına katılmıyorum.

boka sarıyor. denedim olmadı.

Birden fazla kisiye aşık olabilmek ve karşının da bunu yapmasina tahammul edebilmek var. Sen de ol ama başkalariyla da yatayim demek var.

Simdi bunlarin ikisi de bilindik ask tanimina karsi seyler.

Hani neden fakbadi olunmuyor da buna itelenmeye çalisiliyor. Baglilik kavrami icermeyen bi seye baglilik katmak gibi oluyor.

Ben sozde kalacagina inaniyorum boyle bi seyin. Karsilikli yeterli sevgi olmadigi zaman gerceklesecegini dusunuyorum.

aksine yeterli sevgi olursa yapılabilir böyle bir şey. yani yeterli sevgi yoksa ayrılırsın zaten, açık ilişkiye ne hacet. ama tahammül dediğinizde zaten olay bitiyor, çünkü ancak iki taraf da bunu eşit derecede olağan algılamazsa yürümez bu iş. ayrıca evet herkese göre de olduğunu düşünmüyorum çünkü o bilindik aşk tanımı insanların kafasını fazlaca meşgul ediyor.

Aşk tanımına sahiplenmek kavramını katıyorsanız mantıksız tabi. Ben bir insanı sahiplenmeyi mantıksız bulduğumdan çıkarırım tanımdan.

Sahiplenmekten kastım, bu kız/adam benimdir dolayısıyla sadece benimle sevişecek,bana ilgi duyacak, en güzel şeylerini benimle paylaşacak vs diye giden bir liste mantalitesi olduğu sürece open relationship yürümez.

Aşkı bundan soyutladığınız takdirde, ki bir sebep göremiyorum, olur. Tek eşlilik bir din bana kalırsa. Çocukluktan beri o şekilde gördüğümüzden de hepimiz bir şekilde inanıyoruz buna. Hiç de insanın doğası gibi desteksiz atmayın aman. Oturup bu konuyu araştırıp, yüzlerce makale okuyup, 5-10 tane de yazmadıysanız atmayın..

Ben Ankara marketlerinde ara sıra denk geliyorum , ha desen ki "en son ne zaman nerede gördün?" cevap veremeyebilirim :)

alışveriş merkezlerinde orta yerdeki şekerci jeliboncularda var genelde.

milkanın patlayan şekerli çikolatası var en ulaşabildiğim.

kardeşimin okulunda (ilköğretim) kantinde satılıyor.

hangi ilkokul @boo by moon ? :D

onceki senelerde de buna benzer olaylar olmustu. hep bu tur kuralarin ayarlandigi, rating bilmem ne ile ilgili ayar cekildigi aslinda gercekte bir kura olmadigini soylenegeliyor.

cok da sasirtici bir seymis gibi gelmiyor bu tur iddialar bana. neticede milyar dolarlarin dondugu bir sektorden bahsediyoruz.

photoshop bence.
ben hiç sanmıyorum böyle ayarlama vs. yapacaklarını.
ayarlama yapsalardı, real ile man u yu eşleştirmezlerdi.

tahmin edecek bir şey yok tesadüf, zaten bazı durumlarda takımların sınırlı sayıda eşleşebileceği takımlar oluyor. iki eşleşme şansa tutsa sonra bir iki tanesi ülkedaş takım veya aynı gruptan çıktığı takımla eşleşemez kuralından dolayı kurasız eşleşse gerisi çorap söküğü gibi gelir zaten. dikkat ettiysen milan geldiğinde doğrudan barca'yı verdiler mesela.

@benaslindayohum

photoshop olmadığından eminim, kura çekilmeden önce paylaştılar ve kura sırasında tek tek sırayla tuttu. yani kura sırasında o görüntü elimizdeydi zaten.

fotoşop değil. dün ve kuradan 2 saat önce de paylaşılan foto var twitter hesabında. ocanal'ın dediğin gibi sınırlı sayıda seçilim bu türden bir olasılığı doğurmuş olabilir.

fotoşop deil, kuralardan önce bakıp yorumladıydık biz bunu.

ayrica (bkz: #31386096)

elbette sans faktoru de olabilir ama ayni sirayla aynen cikmasi? ehh.

gectigimiz senelerde yine benzer sekilde forumlarin birisinde paylasilan tablo vardi. gerci orasi daha komplo teorisi kokuyordu ama...

forumlardaki tartismalara cok girmemek gerek. neticede tum olasiliklari farkli yerlere yazip sonrasinda aha bildim demek de mumkun.

@entrapmen

aynı sırayla çıkmamış ki,

www.uefa.com

fenerliyim ama fanatik değilimdir
5 saat önce twitterda birisi şunu yazdı
"Günaydın.Bugün kura çekimi var. Ve Aysalın ortağı İNFANTİNO bugün sıcak topla GS ye schalke yi çekecek..Görüp izleyelim.. "

hani tesadüf olabilir, salladı tuttu olabilir ama ilginç gerçekten.

Aynı ülke takımları gibi bir kısıt olmasa toplam 7! = 7x6x5x4x3x2x1 = 5040 olası kura sonucu oluyor. Şimdi hesaplayamayacağım ama, ekstra kriterleri de koysalar nereden baksan 1000 farklı olası kura vardır diye tahmin ediyorum. Bu 1000 olasılığın içinden dün çekilenin gelmesini tesadüf olarak yorumlamak bence fazla iyimser bir yaklaşım.

UEFA gerizekalı mı ki milletin eline koz versin böyle bir şey yaparak? Yapılıyorsa bile böyle olmaz merak etmeyin, Türkiye Futbol Federasyonu gibi önce Biletix'ten süper final fikstürünü yayınlayıp sonra apar topar geri çektirmezler.
Tesadüf ama inanılmaz bir tesadüf değil.

nedense kucuklugumden beri ilk macin deplasmanda olmasi daha cok guven vermistir. keza deplasmanda gol bir gol atip kucuk bir avantaj eline geciyor. aslina bakarsan alakasi yok.topunu oyna ve gec digmi ama.

bence ikinci maçı deplasmanda oynamak daha mantıklıdır.
diyelim ki ilk maçı ev sahibi A takımı 1-0 kazandı
ikinci maçı ev sahibi B takımı 1-0 kazandı
maç uzatmalara giderse ve uzatmalarda karışıklı birer gol atılırsa ve 2-1 biterse A takımı tur atlıyor. deplasman golü kuralı uzatmalarda da işliyor bence saçma bir kural ama durum böyle

ilk maçın deplasman, 2. maçın içeride olması daha iyi bence.
dediğin gibi son bölümlere kafa kafaya giriliyorsa seyirci desteği ile gaz alınıp tur kurtarılabilir. seyirci önemli.

fenerbahçe

Bayern Münih olur.
Malagayı isterik

shalke olacak. barça gelsin, onları izlemek güzel olur.

- en büyük rakibi kendisi olur...
(herkes geyik peşinde eksik kalmayalım :)))

Güzel mücadele olsun, şansımız da olsun dersek Malaga; zaten elenecez dünya gözüyle messi - xavi görelim Barcelona...

barça, dortmund, bayern gelmesin. malaga veya shalke olsun, şansımız olsun ki o hasret kaldığımız şampiyonlar ligi müziğini doya doya dinleyelim, maçları izleyelim.

malaga gelsin. en azından güçlü takıma elendik diyemeyecekler.

Valla hepiniz gönlünüzden geçenleri söylediniz. Benim de gönlümden geçen takımlar alman takımları. Netice de gurbetçilerimiz orada. Deplasman sıkıntımız olmaz. 2 maçta sanki evimizdeymişiz gibi olur diye umut ediyorum.

barcelona istiyorum. elersek muhteşem olur. elemezsek barcelona'yla oynadık diye avuturuz kendimizi.

malaga gelsin diyenler takip mi etmiyor bir şey anlamıyorum. isme göre kura istiyor herkes hea..

dortmund çıkacakmış gibi bir his var içimde. "şu çıksın" diyeceğim takım da yok. bayern ve barca dışında aynı bokun laciverdi hepsi. bari alman çıksın da taraftar olsun, iyinin kötüsü şalke olsun.

Şimdiden hayırlı olsun :)) Güzel Kura.

evet

evet

hayır, hiç de sevmem.

evet

hayır

evet

evet.

evet

evet, seiko'cuyum.

Evet

hayır, aklıma yatan tek saat sony smart watch oldu. onu da sürekli takmam muhtemelen.

evet. rolex'ciyim. ama bir rolex'im yok.

hayır, hiç takmadım çok rahatsız ediyor.

evet. sağ kola takarım ayrıca.

bi ara takmıştım, duruyor hâlâ kolumda. o derece.

hayır. ne gerek var ki, cep telefonu da aynı işlevi görüyo zaten, ekstra bişey niye taşıyayım. hem rahatsız da edici zaten.

evet

evet ilkokuldan beri bir tek o terketmedi beni.

hayır. en çok saate ihtiyaç duyulan yer olan askerde takmadım ya daha da takmam.

değişiyo.

evet.

2 sene önceye kadar takmazdım, sonra başladım, vazgeçemedim.

Muhakkak, takmayınca eksik(lik) hissediyorum.

evet. saatsiz dışarı çıkmam

evet

bazen

hayır

evet

evet yeni yeni başladım bence olması gereken bi aksesuar.

heralde. telefondan bakçak halimiz yok ya.

hayır.

evet

hayır

evet. çıkardığım nadirdir.

saatli iş yapıyorsan takmak zorundasın. takıyorum ben de.

hayır

eğer alacak paran varsa değildir. alacak paran varsa, 200 bin liralık kürdan bile israf değildir.

edit: daha iyi anlaşılması açısından, ben ayda 5 bin lira kazanıyorsam tek kişilik yemeğe 50 lira ödemem israf değildir. ama ayda 800 lira kazanıyorsam 14 liraya iskender yemem israftır.

çok yoruldun mu sorarken.

hyr isrf dgl.

bütçene göre değişir.

hayır bence bir gereklilik bir ihtiyaç..

artık zaruri bir ihtiyaç.

ben düz cevap vereyim, piyangodan 45 milyon vursa da israftır.

parasını ödedikten sonra hiçbir şey israf değildir. sonuçta yaratılması için gereken kaynağa biçilen değeri satan kişinin koyduğu kâr ile beraber ödemiş oluyorsun. istersen aldıktan 3 km sonra arabayı hurdaya çıkarıp orada bırak. israf değil.

mekruhtur.

ciragan sarayi'nda iftar yapmak kadar israf degildir.

www.biges.com

kocaeli'de var bu ay güzel oyunlar. arkadaşın vardır belki burada, yazayım içimde kalmasın:)

bizim sorunumuz ne biliyor musun hocalar yeni bir şey yapmaya çalışan öğrencilerini törpülüyor odun yapıyor kendisi gibi yapıyor adamın yeteneğini yönlendirmiyor sonra karşımıza klişelerle dolu kendinden tiksindiren adeta devlet dairesi atmosferine sahip oyunlar çıkıyor

özet: oyun sonunda yere çömelip yüzünü kapatıp yeteeeeeerrr diye bağıran adama kürekle vurmak istiyorum

Şehir tiyatrolarında Surname 2010'a gidin mutlaka. Hatta yiğit sertdemir'in bütün oyunlarına gidebilirsiniz. Engin Alkan'ın oyunları da ortalamanın üzerindedir.

nokta atışı yapıyorum, aradığınız oyun: istanbul efendisi. şehir tiyatrolarında oynuyor.

o araba özelinde bilmem ama palio hoş arabadır. fare gibidir. 2001-2008 yılları arası kullandık. tutumlu sayılır. bagajı ufaktı yanlız zaten ondan sattık. yoksa bırakmazdım.

"iyi bilirdik...." diyesim geldi sadece.

aynen bu araba benim de ilk arabam olmuştu. hala kullanıyorum. şu anki piyasası ne kadardır bilmiyorum ama ben hala çok severek kullanıyorum. en uzun yol olarak istanbul-bodrum gidip geldim, çok da yormadı. divit'in dediği gibi 100'ü geçince ilk başlarda sapıtsa da biraz zorlayınca bir süre sonra açılıyor motor ama 160'ın üzerine kesinlikle çıkamadık. o da lazım olduğundan değil ama arabanın limitini görmek için denendi birkaç defa.

benim pek araba teknik özellikleriyle haşır neşirliğim yok, alırken etrafımda bu işten anlayanlar acemiliğin atılması ve şehir içinde kullanım için biçilmiş kaftan olduğunu söylemişlerdi. ben de genel olarak çok memnunum kendisinden, bir sorununu görmedim şimdiye kadar.

Sorunlarından bahsedersek, frenlerin dandik olması herkesçe bilinir ama bir ay kadar kullanan biri olarak şehir içinde olması gereken hızlarla gidersen sorun yaratmaz görüşündeyim 50-90 km arasında önüme çıkanlara karşı yeterli hızda tepki gösteriyordu. çok hafif olması nedeniyle en ufak şeyde hoplayıp zıplamaya dengesini bozmaya müsait o yüzden 100ün üzerine çıkmama taraftarıyım ufak bir tümseğe çukura denk gelsen sıkıntı açar gibi ciddiyim. valiz falan kullanıyorsan arka koltukta taşırsın. bunların haricinde fiyatına göre gayet iyi bir araç yahu ben çok sevmiştim.

www.youtube.com

burada detaylı incelemesi var.

aynından şu an kullanıyorum. fakat tüplü. 132000de benimki.2 yıl önce 10bine aldım.şimdi 11bine satarım. sende tüplü tecih edersen daha iyi olur kanımca.tüpsüz de fiyat 1000-2000 arası düşük olmalı.

Ben böyle durumlarda uygun dille "Kafamdaki plana uymuyor şu an" falan deyip yırtıyorum..
Bir iki sefer inat eden birkaç satıcıya "Tuzlu geldi bu bana" demişliğim dahi var..

"Eyyorlamamak lazım o gadar" ve daha ucuza başka yerde varsa oradan alınmalıdır. En azından ben öyle yapıyorum.

Alışverişe arkadaşınızla gidin; aranızda dışarıdan belli olmayacak gizli bir işaret yapın, onu yaptığınız zaman karşı taraf bunun size göre pahalı ve alım durumunuzu aşacak bir ürün olduğunu anlasın ve hemen "kanka bu sana hiç yakışmadı, zaten aynısından sende yok muydu?" türünden bir çıkışma ile sizi bu zor durumdan kurtarsın... Biz böyle yapıyoruz, mutluyuz. Hayatı çözmüşcesine mutluyuz adeta.

(bkz: yeni başlayanlar için "hayır")

mağaza müdürü bunun içindir yakışıklı erkekleri, hoş hatunları her gün tenkit eder bakımlı olun, güzel kokun, gülümseyin, hoş bakın, iltifat edin diye.

bu işin raconu bu. mağazada tezgahtarsan malı satmazsın kendini satarsın.
yüklü hesap ödeyecek havasını bozmayayım diye numaranı bile verirsin.


evet eski bi tezgahtarın anılarını dinlediniz.

Çok güzel, birkaç yere daha bakayım diyerek kurtulurum.

aklim kalmadiysa o üründe "tesekkür ederim." deyip cikiyorum. bu gibi durumlarda kullanilacak anahtar kelime "oldu ben bir düsüneyim."dir bu arada. ezik durumuna kaziklanarak düstügünü unutma. o "manken gibi hurileri"n de orada magaza sahibi degil de calisan oldugu, belki de senin parandan prim aldiklari da aklinin bir kösesinde olsun. günde senin gibi kac kisi gelip gidiyor o magazaya.

asil eziklik bu sekilde düsünüp alis veris yapmak..

amk şuraya bak herkes başıma philip kotler kesildi. rica edicem soruyu saptırmayın lan.

ben onun için en baştan koyuyorum. "ne bakmıştınız" deyip yanıma gelirlerse direk "sadece bakıyorum teşekkürler" deyip kibarca savuşturuyorum. kimse kalmıyo.

ne bakmıştınız diye gelmeleri çok saçma zaten, ne yani illa bir şey arayan adam mı giriyor bu mağazalara.
tommy'de falan bu o kadar para etmez tommy satan x mağaza daha ucuza satıyor diye demişliğim çok vardır. sonuçta orda çalışan görevlilerde alışveriş yaparken bizim gibi düşünüyorlar.

eziklikle ne alakası var anlamadım. ben bu tip durumlarda direkt söylüyorum "şurada daha ucuz. teşekkürler yine de" diye. o hatunlar ali ağaoğlu mu sanıyorsun? onlar olsa onlar da gidip ucuz yerden alacak..

satıcı hatun çok güzelse ve seksiyse ben de senin gibi alırdım.

bile okordum.

okurdum.

10 gün sonra 349 askere gidecek olmasam okurdum da şimdi sokmayalım aklımıza böyle şeyler..

Şöyle bir göz atardım evet.
Bu arada ne o kitap, fotoroman filan mı ?

hep istediği gibi vuramıyor ne kadar sık istediği gibi vurursa o kadar yetenekli dmeektir.

Şans da var tabi ama teknik gözardı edilemez.

Haklısın, sadece alışılmışın dışında goller olduğundan dolayı beğeniliyor bence de. Örneğin, roveşata golü zaten alışılmışın dışındayken bir de ceza alanı dışından yapılıyorsa haliyle beğeni tavana vuruyor.Bu arada çok da kolay değil orta sahadan falan gol atmak.

birkaç yıl lisanslı oynadım, şahsi kanaatim şans payı her goldeki kadardır ancak. heö böyle goller, estetik ve izlemesi zevkli oluyor, seyirciyi de coşturuyor. futbolda eğlence işi olduğu için en çok eğlendirenin en iyi seçilmesi normal.

şans ne aq ya.

hep ceza sahası dışından şut çekip atmak kolay mı? kalede kaleci var, önünde defans bloğu var.

şimdi hep şans hep şans olsa sabri diye bir faktör olmazdı?

uzaktan da nasıl uzaktan?

sen şu golle (bülent'in balı) www.youtube.com
şu golü kıyaslayamazsın (hagi'nin s.kertmesi) www.youtube.com

biri gider tabiri caizse takar golü, diğeri gider dağlara taşlara vurur. bu hagi'yi daha şanslı, sabri'yi şanssız yapmaz. herkes topa aynı şekilde vurmuyor, teknik denilen bir şey var. o zaman dandun vur, şanslı olanın girsin şanssızınki girmesin. şut antrenmanı, teknik geliştirme falan boşuna..

%1 şans olabilir anca. Olmayacak adamın ayağına oturur güzel gider falan ama hagi gibi patır patır uzaktan yazan adamlar varken şans diyemeyiz. Gollerin güzel seçilmesi ise zor olmaları ya da şansa atılmış olmalarına göre değil estetiğe göre aslında.

juninho pernambucano gibi adamlar genelde her frikigi penalti kadar iyi kullanabiliyorlar. once teknik var, sonra da sans yani.

uğraş edin, mümkünse iş bulup çalış, hayatını bi düzene sok.

tutkun yok. insan tutkuyla yaşar hacı. işine, eşine, paraya, takımına, hobine, dinine, herhangi bir şeye tutkuyla bağlanmak lazım işte...

okuyor musun bilmiyorum?
okuyosan kaça gidiyorsun:) demicem:) rahatla biraz kardeşim. bu kadar üzerine düşünme bu yaşında.
aşkla yapabileceğin, yaparken sıkılmayacagın, sabah kalktıgında giderken "hay amk yine sabah oldu" demeyeceğin bir iş edinmeni tavsiye ediyorum.
aynısı bana da olmuştu.
hayata dair tek umudum bir elektronik fabrikasında bantlarda kondansatör takacagımdı. (babamın kondansatörü var)
ama bir gün herşey değişti. yapacağım işi buldum. kendimi eğittim. o senin su an yasadıgın his kaybolmuştu.

sevişince geçer

edit: vay amk bana tik vermemiş. ilerde sevişince anlarsın ne kadar haklı olduğumu.

ruhibir +1

mesele tutku. bende 20 yaşındayım ortalama 2 senedir boşluk içindeydim. ama benim boşluğum inanç üzerineydi. o tarz yani eksik bişeyler bi inanış bi tutku olabilir.

Evet, çok anlamsız,bir boşluk var.Ama ölene kadar geçen zamanı mutlu olmak için mi, yoksa kahrolmak için mi harcamak istiyorsun?Mutlu yaşayıp, mutlu bitirmek, bu arada diğer insanların canını acıtmamak için elinden geleni yap.Yapabileceğimiz bu kadar.

I feel you bro.

encrypted-tbn2.gstatic.com
encrypted-tbn3.gstatic.com

hukuk okuyorum ben. asosyal falan da değilim bi sürü arkadaşım var ama işte dışarda otururken bile böyle içime bişey oturuyo napıyorum ben nolcak böyle falan diye.

yani bunu "sürekli evde oturup bunları düşünüyorum" gibi bi durum olmadığını anlayın diye söyledim.

gezmeyi, yeni yerler görmeyi seviyorsan ab projelerine bi bulaş, içini geçtim için bile dolu olur. bi agh yapmaya bakar her şey.

bence kıyamet kopucak

git bi agh, erasmus falan yap kendine gel.

rumeysaoyuncaksepetim.blogspot.com

Bunlardan bahsediyosun sanırım?

şu tip bi şey mi? tboxta vardı bir ara.

media.firsatlaritakipet.com

yok ya böyle değil, parlak deri gibiydi renkleri. tepeden fermuarla açılıyor ve birbirine monte edilebilir 3 çantaydı

0

bana kişi bulunamadı diyo :S

Aynı benim de 1297.

Çalışmadığın için ödüyorsun zaten. Onu ödemediğin sürece devletin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanamazsın.

Sadece öğrenciysen ödemene gerek yok, öğrencilik bittiği andan itibaren yazmaya başlıyor.

1297,21

Ben öğrenciyim, yine de 1297,21 çıktı. Ne yapmak gerekiyor la O.O

ocaktan beridir bas bas bağırılıyor gelir testi yaptırın yoksa en yüksekten ödetirler adama diye..

öğrenci arkadaşlar öğrenci belgesiyle en yakın sgk'ya gitsinler, onların borcu silinir.

bu ne lan herkesin ayni tutar? benim de aynı

ben zaten çalışıyorum. bana da 1297 lira çıkardı!!

bana da bu link borç göstermiyor: esgm.sgk.gov.tr
bu link borç gösteriyor: sgk.ziraatbank.com.tr

öğrenciyim bi de :/

bende emekliyim 1297,21
gözüküyo

abi öğrenciyseniz en yakın sgk müdürlüğüne öğrenci belgenizle gidip abim bana borç çıkmış şunu bi şukula diyeceksiniz, 10 dakikalık işlem.

hı hı.

öpücem uzat alnını

sen gitmiş miydin ki?

olm kimi nikler birbirine benziyor, ayırdedemiyorum ben.

kimler gelmiiiş !

welcome back mr. anderson, we missed you..

fbye foto koymayı hiç sevmeyenlerdenim

fotoşoplu da fotoşopsuz da koyuyorum, eğlenceli fotoşoplar oluyor çünkü yeri gelince

hesabım varken kullanmadım. bi ara kaliteli - güzel fotoğrafları koyuyordum hep, dslr ile çekilmiş falan ama son zamanlarda cep telefonuyle çekilmiş olanları ekliyordum o da çok nadir. başta daha fazla ciddiye alıyordum galiba.

fotoşoplu fotoğrafım yok şimdilik
facebook'a 2 senede bir filan fotoğraf koyuyorum
bu durumda fotoshoplu fotoyu facebook'a koymam imkansıza yakınsıyor sanırım

cok fazla fotografim yoktur orada.

ayrica direkt cekildigi gibi koyarim.

renk düzenlemeleri yapmak da sayılıyür mü ?

hiçbir fotoyu direk koymam. yüzümü yağ gibi blur yapmıyorum ama genel olarak bi rengiyle oynuyorum fotoğrafın.

renk düzenlemeleri yapmakta sayılır tabi..güzel-yakışıklı insan renk düzenlemesi yapmaz !

fotoşoplu fotoğrafım hiç yok. 2 tane instagramda filtrelenmiş var ama.

normal foto koyarım hiç fotoşoplu fotom yok.
vesikalık hariç

www.mfa.gov.tr

google'dan "türk vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamaları" olarak aratmayı denesen ne bizi meşgul ederdin ne sen sorunun cevabını beklerdin. ilk çıkan linkte hangi ülkelere önceden başvurup, hangilerinde sınırdan alabileceğin yazıyor.

Yalniz basina Avrupa tatiili Turkiye tatilinden daha rahattir. Kadin ya da erkek olmanizin cok fark yaratacigini sanmiyorum.

Tek basima yalniz ne yaparim sorusuna gelince; benim yasadigim ulkelerde hep aktif bir CS forumu vardi (CouchSurfing.org). Orada denk geliyor, mesela gelen kisi gelmeden once yaziyor su tarihte X'teyim, aksam planim yok beraber gezmek etmek isteyen varsa bana soyle ulasabilir. Ya da halihazirda o tarihlerde varsa bir bulusma onlara katilinabilir. Yeni tanistiginiz insanlarla iletisim probleminiz yoksa guzel bir deneyim olabilir.

Sehir konusunda yorum yapamiyorum malesef, ikisini de henuz gormedim.

Yalniz ve kiz basina, arabayla yurtdisi turu yapanlar bile var aramizda. Gerek gorurse, cevap verir bu soruya da heralde.

Stockholm'u gormedim ama mevsim itibariyle bokum donsun istemezdim. (Cinsiyetten bagimsiz cevap)

Yalniz gidilirse, bara gidilir ve "sosyallesilir".

1) evet.
2) barcelona.
3) stockholm'e daha bu yaz gittim. :) guzel sehir de sikici biraz. ama huzurlu bir tatil istiyorsan stockholm gayet iyi.
4) barcelona'ya gitmedigim icin bilemiyorum ama bar mar takilinir tabi.

1) Evet
2) 3) 4) Tarih belirli degilse Stockholm icin konser vb. etkinlik arayip denk getirirdim seyahate. Barcelona icinse yilbasini ayarlardim. Konserde de yilbasinda da yalniz kalamazdim buyuk olasilikla.

yalnız başıma yurtdışı tatilini her şekilde tercih ederim (kadınım bu arada). bence daha iyi,istediğiniz yerlere istediğiniz zaman gidip kendi aklınıza esen hızla gezebilirsiniz, canınızın istediği yerlere başkasının fikrini de göz önünde bulundurmak zorunda kalmadan gidebilirsiniz.

gece de müzik/ortam vs. zevkinize göre bir bar bulup giderseniz mutlaka birileri tek başınıza ve yabancı olduğunuzu görünce gelip muhabbete girer zaten. ki bence girmese de olur.

yalnız yurt dışı tatiline çok gittim. ben de kadınım ve gece hayatına da aktım yalnız da olsam. bir problem olmaz merak etmeyin, yeter ki eğlenmesini bilin ;)

şahsen barselona, çünkü sıcak ve ispanyol insanları sıcak kanlı insanlar, sokakta bile bir araya gelip eğlenmesini biliyorlar. ekim sonu stockholme yakın kopenhagdaydım (evet yalnız başıma) ve soğuktan dondum. kışın gidilecek yerler değil kuzey tarafı.

1- çıkarım, çıktım.
2,3- stockholme gitmedim, barcelona'yı da herkesin anlattığı kadar beğenmedim ama barcelona derim. bu zamanlar kuzey buz gibi olur. ama görmediğim bi yer olduğu için stockholmü tercih ederdim. biraz da tatilden ne aradığınıza bağlı. 2sine de gitmediyseniz nasıl bi tatil geçirmek istediğinize göre karar verin.
4- couchsurfing ile bi host bul, onunla zaten çıkarsınız. büyük ihtimal arkadaşları da gelirsiniz, güzel ortam olur.

hayır ama görevlinin kıl olma ihtimaline karşı bi rezervasyon veya davet mektubu bulundurmanızda fayda var. başıma geldi oradan biliyorum.

vize multiply mi yoksa single mı ? ona bakmanız gerekiyor. birde vize statüsü schengen mi gerçekten ona da bir bakın.

Konu hakkında az çok bildiklerimden çıkardığım sonuç şöyle:
Vize tek giriş-çıkışa izin veriyorsa, ve Fransa'dan çıkış aynı zamanda Schengen bölgesinden çıkışsa (örneğin Türkiye'ye dönüşse) vizenin yenilenmesi gerekir.
Ama bunu deneyimlemedim. İlginç bir soru olmuş, cevabı merak ettim.

soru ilginç değil eksik. delidiryakalayin'ın da dediği gibi schengen olduğundan emin misin vizenin öncelikle ve schengense tek giriş mi çoklu mu?

multiple girişli schengen vizesiyle fransa'ya gayet girersiniz, yeniden vizeye başvurmanıza gerek yok.

Bildiğim kadarıyla;
Ne kadar süre kalındığının bu hesapta bir önemi yok. Vize geçerlilik tarihinin aşılıp aşılmadığı önemli.
Çok giriş-çıkışa izin olduğu için tekrar vize almaya gerek yok (vize geçerlilik tarihinin aşılmadığını varsayarak tabii).
Ama vizenin alındığı yerden, veya herhangi bir konsolosluktan bu bilgiyi onaylamak en iyisi olur.

@pantepember

ne kadar süre kalındığının önemi var, duration of stay kısmı bir girişte 90 günden fazla kalamazsınız anlamına geliyor.

[email protected]

cevap veriyorlar.

kafan çok güzelmiş arkadaşım, güle güle kullan. bir ara da saygıdan haberdar olmanı tavsiye ederim. sağ tarafta beklesen bir tarafın eksilmez değil mi?

çok tartışıldı bu konu. bir örneği; eksiduyu.ru

www.bigwhiteguy.com
dünyanın kalabalık noktalarında kural bu şekilde.
yürüyen merdiveni keşfeden kuralı koyar.
yürüyen merdiven asansör olmadığı için, sabit durmak dinç bir insan için zaten saçmadır, yürüyerek çıkmak daha mantıklıdır.
nasıl ki kesime gidecek ineklerin geçtiği yollar belli kurallara tabi, yolu tıkayan ineklere su sıkıyolar filan, 7 milyar nüfusa dayanan insan ırkının hızlı hareket edebilmesi için de gereken durum bu, böyle.

cevap soruda gizli. bu haliyle, soru, kendi icinde tutarsiz.

bu kisilerin acelesi var. onun icin, hem merdivenleri kosarak cikiyorlar, hem de yuruyen merdivenin hizindan yararlaniyorlar.

New York'ta yuruyen merdivenin sol tarafinda dikilirsen, arkadan gelenler tarafindan iyi bi firca yersin mesela...

acelen varsa normal merdivenden çık ne demek. kronometre tutup her koşulu dene bakalım en çok hangisinde zaman kazanıyosun ve acelenin olduğu bi zaman o 1-2 dknın bile ne kadar önemli olduğunu düşün.

"solda durulmaz!!11" diyenlerin bir de saygından bahsetmesi yok mu deliriyorum ha. nasıl bir saygı anlayışınız var sizin? senin acelen var diye, aman o nazik popon daha az yorulsun, kendi hızını merdivenin hızına katıp 30 saniye daha erken var diye yürüyen merdiveni amacına uygun durarak kullananları hizaya sokmak nasıl bir saygı anlayışı yahu?

"hepi topu bir adım sağa atacakmışız", "sağda dursak eksilmezmişiz ya"

peki güzel kardeşim sağımda duran adamın kucağına mı çıkayım, omuzlarına mı basayım ne yapayım? sağımda da adam var nasıl sağda durayım? sen istiyorsun ki 30 saniye daha erken varayım diye 40 basamaklı ve tek seferde her basamağında iki kişi durarak 80 kişi taşıyabilen merdivere 40 kişi tek sıra binsin, sol şeridi paşamıza ayırsın, kalan 40 kişi durarak yukarı çıkabilmek için aşağıda tek sıraya girsin.

evet hesapladım ben canım. kızılay'da en alt peron katından yüzeye üç adet bomboş yürüyen merdivenden yürümek ile duran merdivenden koşmak arasında 30 saniye, bilemedin 1 dakika fark ediyor. yürüyen merdivende durmak ile yürüyen merdivende yürümek de taş çatlasın 2 dakika. sen 1 dakika daha erken çıkacaksın diye yürüyen merdiveni amacına uygun kullanmaya çalışan insanları niye hizaya sokuyorsun? "tek seferde 80 kişi taşıyabilecekken yarısı kadar adam binsin, sol şeridi ben koşacam diye boş bıraksın" demek neyin saygısı oluyor? senin aşağıda sol tarafı boş bıraktırıp sağ tarafa binmek için sıra bekletmek istediğin adama yaptığın şey saygısızlık değil mi?

iki istisnası olur, ortamda yürüyen merdivenden başka duran bir merdiven yoktur (ankara sıhhiye metro istasyonu mesela, peron katına iniş/çıkış). o zaman anlarım. koşmak istersin, koşamazsın. başka çaren de yoktur.

bir de yürüyen merdiven tenhadır, ama insanlar dağınıktır. toplu durmalarını istersin. bunu da anlayabiliyorum ama hak vermiyorum.

yürüyen merdiven denen şeyin amacı merdiven çıkmak istemeyen, çıkamayan insanları yormadan taşımaktır. yürüyen merdivene binince durmak normaldir. yani yürüyen merdivende normal olan şey durmaktır. öyle bir konuma getirdiniz ki sanki yürüyen merdivende durmak anormal bir şey, "saygısız piça bak yürüyen merdivende duruyor". o istediği gibi durur, sen yürümek istiyorsan normal merdivenden istediğin gibi yürürsün. ikisinin hızını birbirine katıp hızlanmak istiyorsan da insanları hizaya sokmak yerine kendin hizaya girmelisin, yürüyen merdivende azıcık zigzag yaparak çıkıver? yetişmeye çalıştığın yer popondan dana önemliyse azıcık yorulmayı, nefes nefese kalmayı göze alıp normal merdiveni dörder dörder çıkıver? evinden 5 dakika erken çıkıver? sen hiçbir şey yapma, yürüyen merdivende olması gerektiği gibi duran adamı hizaya sokmaya çalışıp bi de saygısız de, medeniyetsiz de.

yürüyen merdivenin amacı üzerinde durmak olsaydı merdiven şeklinde olmazdı. geçmek isteyene yol verebilmek icap eder, bu her yer için geçerli olabilir. karınca gibiyiz zaten. bidir bidir. bazıları çok dar olabiliyor ama hak vermiyo da değilim.
canım amcam yaa www.youtube.com :)

@ devilred bunun saygı ile saygısızlıkla ne alakasi var. adi üstünde 'yürüyen merdiven' kendi yürüyor ztn ben neden yürüyim ki? snn acelen varsa normal merdiveni kullan ister çifter çifter cik ister koşar. ama kalkipta bana saygidan dem vurma

kibritsuyu hocam haklisin da, her sehrin sartlari kendine özgü.

New York'ta bu is, ayyynen senin su dedigin sekilde calisiyor:

"tek seferde her basamağında iki kişi durarak 80 kişi taşıyabilen merdivene 40 kişi tek sıra binsin, sol şeridi paşamıza ayırsın, kalan 40 kişi durarak yukarı çıkabilmek için aşağıda tek sıraya girsin."

Ankara'da metrodan inince yuruyen merdivene binip yakalaman gereken diger bir tasit araci pek yok. Yuruyen merdivene binip yeryuzune cikiyor ve kaldirimda yurumeye basliyorsun. Genel olarak sehrin temposu da daha yavas.

Halbuki New York'ta ve Istanbul'da, daha fazla kosusturma gerektiren haller var. Muhtemelen baska sehirlerde de vardir da, ben gozumle gordugumu yaziyorum.

Mesela tren (metro degil, bildigin düz tren) seni bir istasyonda birakiyor. O istasyonda baska bir trene aktarma yapman gerekiyor. Iki tren arasinda sadece alti dakika var. Ama bu bahsettigim istasyon cok katli. Indigin yerdeki perondan degil baska bir kattaki perondan binmen gerekiyor. Adamlar sistemi oyle bir kosusturmaya gore ayarlamis ki, acele etmez sallanirsan, o treni kacirir, bir saat sonrakine kalirsin. Yuruyen merdiven hayvan gibi uzun. Simdi boyle bir durumda, senin evden 5 dakika erken cikmis olman ise yaramiyor ki. Orada tren degistireceksin ve iki tren arasinda 6 dakika var. Cikman gereken katlar ve yurumen gereken yollar var. Hal boyle olunca, ister istemez boyle yazili olmayan bir kural gelismis zaman icerisinde. Acelesi olmayan insanlar da, aynen senin dedigin gibi, kuzu kuzu asagida tek sira olup yuruyen merdivene binmeyi bekliyorlar. Tokyo, Londra, Paris, Frankfurt, Sanghay'da durum nasil bilmiyorum ama boyle oldugunu tahmin ediyorum. Kediebesi'nin gonderdigi linkten de, Hong Kong'ta da boyle oldugunu anliyorum. Yani sol tarafin bos birakilmasi gibi yazili olmayan bir kural var. Haa bu kural Turkiye'de, Istanbul'da, Ankara'da uygulanir mi, kabul gorur mu, nasil olur, onu zaman gosterecek herhalde.

(bkz: kadıköy kartal metrosu) hizmete girdikten hemen sonra, bu basliga yazilanlara baktigimda, Avrupa yakasindaki metro yolculariyla, bu hattin yeni yolculari arasinda, bu acidan bir fark oldugunu ve tartisma yasandigini gordum.

zamanla taslar yerine oturur, her hattin kendine ozel yazili olmayan bir kurali, kendiliginden gelisir sanirim.

ne mutlu bize ki, artik metromuz var ve bunlari tartisabiliyoruz.

(bkz: couchsurfing)

en son girdiğimde doğrulama için istiyordu kredi kartını, 25 dolar mı ne kesiyorlardı. istemezsen yaptırmayabiliyordun, ama yaptırman adının doğrulanması ve dolayısıyla da karşıdaki kanepe sörfçüsüne güven için artı puan getiriyor. profiline bakıp da "verified" yazısını görünce daha kolay "gel kal" diyordu millet. adamlar bir nevi zorunlu bağışa bağlamış bunu. ama bu doğrulanma nanesi olmadan da şansın sıfır değil tabii ki, yine ama er kişiliğin ve ilk defa kullanacak olman sıfıra yakınlaştırıyor. (profilin boş olacak çünkü, referans arayan bulamayacak) akıl yolundan sapmamak şartıyla şansını dene derim, mis gibi çalışıyor sistem yoksa.

dediğim gibi uzun zamandır girmedim ben, yanlışım varsa denize atsınlar.

ekler: ağustos'a eylül'e kadar çok var daha, şimdiden aç evini mümkünse. gelen olursa gelsin millet, görsün konaklasın. yedir içir sıçır. olmadı kahve içersiniz belki. dediğim gibi adam seçerken gene akıl yolundan şaşmazsın ama zaten pek tırto insan geleceğini sanmıyorum, referanslarına, doğrulanma derecesine vs. dikkat edersin işte. evet, profilin boş kalmasın, daya döşe her tarafa. talep yollarken de tavsiyem, kopipasta mesajlar atma. millete göre ayrı ayrı yaz ki hoşuna gitsin elemanların.

Merhaba
Hocam siteye üye olmak ücretli değil, yalnız hesabınızı 'doğrulamak' isterseniz bir miktar ödemeniz gerekiyor.(doğrulama olayı, davet gönderdiğin kişilere senin bir nebze de olsa güvenilir olduğunu, sahte olmadığını gösteriyor).Bence gereksiz.

İkinci olarak;Referansın yoksa kalacak yer bulmak zor olabilir.Profilini iyi doldurup kendini tanıtman lazım.Bence en az 10 tane falan da fotoğraf koy.

Mesela ben gelecek haftasonu Gdansk/Polonya'ya gidiyorum.Yaklaşık 20 kişiye davet gönderdim.Şimdilik 10 tanesi geri döndü,(2 si kabul etti, biri de yerim yok ama gezebiliriz gibisinden birşeyler söyledi.)

En az 1 hafta önceden aramaya başlaman lazım ki şansın yükselsin.

Merak ettiğin birşey olursa sorarsın yine.
İyi akşamlar.

bilgiler için çok teşekkür ederim.

hosteller ucuz olduğu sürece hostel tercih et. kabul eden insan bulmak zor ve zahmetli.

birçok defa hem evimde misafir ettim hem seyahat ederken başkalarının evlerinde kaldım. hiç kötü bir tecrübe yaşamadım, aksine gittiğim yerleri daha da güzelleştirdi o insanlar. hala da çoğuyla görüşürüm.

kredi kartı olayı verification için isteniyor. onu yapmasan da olur.

Geçen ay 4 ayrı ülkede kullandım. zaten burda misafir ediyorum insanları gayet güzel oldu.. gittiğin yerde yerel insanlar şehri daha iyi tanıyor ve seyahat cok daha eğlenceli oluyor.. kesinlikle şansını dene

kanser olma ihtimali ne yahu. ya kansersindir ya degil. kanser olsaydim tabiki paylasirdim. paylasmaman sacma olur zaten. yani bir sebep goremiyorum.

paylaşırdım tabi. ertesi gün de korkudan/stresten ölürdüm.

sadece çekirdek aileme söylerdim gerisine söylemem bissürü laflar sorular uğraşamam

emin olana dek beklerdim, eğer kanser olduğumu öğrenirsem de bilmesi gerekenlere bilirirdim. ki bunlar, ailem, eşim (varsa), ev arkadaşım (varsa) ve en yakın bir iki arkadaşım olurdu.

ha eğer terminal dönemde isem, o zaman farklı olurdu sanırım.

Eşim dışında kimseye söylemezdim. Diğerleriyle uğraşması hastalığın kendisi kadar zor, bir de onlarla boğuşmak istemezdim.

evli isem boşanırdım her türlü pisliği yaparak. ailem ve arkadaşlarıma her türlü ibneliği yapar ve ayrıldırdım herkesin benden nefret etmesini sağlardım. sonra tek başıma ölmeyi beklerdim.

En yakınlarımla paylaşırdım, tek başına baş edilecek bir durum değil zaten. Allah kimseye göstermesin.

@zenigt
Kanserli insan ölmeyi beklemez. Hepsinin olmasa da bir kısmının uzun yıllar yaşatan tedavisi var. Ayrıca öyle bir psikoloji ile ona buna pislik yapmak yerine çevrenizle kaynaşmanız sizin için daha hayırlı olur. Zira kanserin bir ilacı da moraldir.

@saatgeceninonikisi üsdat daha açık söyleyim eğer ki çok ilerlemiş ve umut yoksa yani ölüm kesinse asla ve asla söylemem. ben ki geçirdiğim çok ağır ameliyatı bile yurt dışına gidiyorum. 2 ay falan dönmeyeceğim diyerek aileme söylememiş tedavi bitince söylemiştim. ben kimseyi üzmeye yada onlara muhtaç olmayı istemem.

aile, sevgili, 1-2 yakın arkadaşa söylerdim. kendilerini hazırlamaları için o da.

@trt2deki ressam ihtimal şöyle oluyor. doktor biyopsi istiyor. hasta yaptırmayınca böyle bir ihtimal var emin olmak gerekiyor diyor. biyopsi yaptırıp yaptırmamak ya da bunu insanlara söyleyip söylememek konusunda da hasta kararsız kalıyor

@zenigt tüm süreç çok sancılı olabileceği için anlıyorum seni

steve jobs'ın ölmeden önce birlikte çalışarak çıkarttığı biypgrafi kitabı çok iyi diyorlar. Walter Isaacson'ın yazdığı.

sen git ben geliyorum

Teşekkürler ancak özel bir kitap önerisi istemiyorum, genel olarak aranırken dikkat edilmesi gereken özellikleri istiyorum yada yayın evi vs tavsiyesi olabilir.

mina urgan - bir dinozorun anıları, bir dinozorun gezileri

iş bankası yayınları'nın 15. kitaba ulaşan biyografi dizisi var. incelemedim ama iş bankası işini iyi yapan bir yayınevi.
alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

şu an yiyorum. her zamanki gibi normal albeni'den daha şekerli geliyor, ama acı bir tat yok henüz. olursa edit'lerim.

albeninin normali de çok bozdu bence hiç eski tadı yok.

ben sevdim. şurası şöyle olmuş diyecek seviyede müzik bilgim yok ama.

biraz daha yüksek sesle söyleseymişsin? ya da kayıttan dolayı öyle...genelde güzel ama.

pek teşekkürler, gitar kanalını biraz fazla açmışım sanırım ondan.

beğendim bende.

gitarın sesi biraz daha çok geliyor. ama gayet güzel olmuş.

animasyon da çok güzel şarkı da çok güzel olmuş sadece gitarın sesi baskın geliyor

gayet güzel,keyifle dinledim.en önemlisi anadili ingilizce olan birisi soyluyormus gibi.

güzel olmuş, duygulandım.

çok teşekkürler.

şimdi ben bunun sesini tekrar master etsem gitarı düşürsem, youtube'da sadece sesi değiştirebilir miyim ki?

sözlerini anlamasam da 2.kez dinliyorum.

sevgılımle yasadıgım komık anlar :)

alooo galaksi taksi araba yok.

bana diyor ki puş.

(bkz: am fortlaması)

küfür etmeyi öğrendiğim dedem.

kuduran cehepeliler

geçen gün manyak iett şöförü amcanın acayip gaza gelip 160 basıp köprüyü öyle geçmesi.

bi de ondan önce çıldırıp bi çocuğu in lan arabamdan yavşak soğukta bekle diye arabadan atması sonra çocuk atar yapınca gel lan buraya amuğagoduumuncocuu diye çocuğa depar atması.

bırak tebessümü her düşündüğümde basıyorum kahkahayı basıyorum kahkahayı sting gibi.

babam.

(bkz: düşünen adam)

larry david

anangı satayım bu ne biçum çöpek

larry davide ben de cok gulerim.

Yeğenimin -kendisi bir yaşına yeni girdi- yaptığı abuk subuk hareketler.

yıldız tilbenin orospu seyhan diyişindeki sakinliği
esra erol'un canlı yayında adı natella olan bir kadına nutella demesi
seyfi dursunoğlu'nun hande ataizi'ne hela süpürgesi demesi
aile arasındaki unutulmaz sakarlıklar, espiriler vs.

bazen durduk yere aklıma gelip tebessüm ettirir.

Yazınca farkettim çok boş işlerle uğraşıyorum ya.

önceden kahkahalarla güldüğüm herhangi bir şey, insan, anı, karikatür, olay olabilir.

Boomcu onur, kolpacino bomba

(bkz: camfrog sönmez)

barzo.swf
dövlet bize bokmir
aralarında bi fuark kaldı o fuarkınan çok güzel oldu

cem yılmaz söylenmiş miydı ?

www.ulasimonline.com

Bir süreden sonra insan karşı cinsine karşı ışıkta kalmış tavşan gibi oluyor, nasıl davranacağını bilmiyor.

Mesajlaşmalısın. Muhabbetinin ne kadar güzel olduğundan, çok şaşırdığından, ne kadar değiştiğinden dolayı, senelerin geçişinden yani bundan ziyade onun seni ne kadar şaşırttığını ve mutlu ettiğini anlatacak cümleler yazarak başlayabilirsin.

Daha sonra bir organizasyona (rahat bir organizasyon olsun, sinema, tiyatro, ardından bir yerde yemek yemek, kahve içmek gibi ) davet edip onun da sana ısınmasını sağlamalısın ve muhabbetiniz de genişlemeli. bu gidişatla muhabbetiniz de bol olur, kendine de alıştırıp, aklında kalmasını sağlamış olursun, iyi olur çok ta güzel olur. Zira ben aynısını denedim, çalışıyor.

edit : kız zaten sana resmen vapurda ilişkini sormuş. Yani kapının açık olduğunu görmüş. kulağına küpe olsun

''Şimdi açıkçası ben bu kızdan hoşlanıyorum abi.''

bu söylediğine sen kendin inandın mı? ben şahsen inanmadım. lafın özü şu ki kızı üzeceksen uzak dur birader.

kendine gelince insanın basireti bağlanıyor evet..mesela ben şimdi ne de güzel ahkam kesicem dışarıdan:)

ara henüz soğumadan bi akşam biyerlere davet edin hemen..her türlü mecradan kendinizi hatırlatın devamlı..görüştüğünüz zaman da hafiften anlayacağı şekilde davranın, olmazsa da açık açık konuşun:)

Hepsi bir yemek davetine bakıyor gibi. Sonra gerisi gelir zaten.

@isildur;

şimdiye kadar çok kızı üzdüm ama bu kızı hakikaten üzme niyetinde değilim ve aramızda bir şeyler olursa üzmeyeceğim de. ya yarın sabah vapurda göreceğim diye ilkokullu çocuk gibi heyecanlanıyorum resmen.

mesajı o atmış, ilişki durumunu da sormuş. direkt yeşil ışık.

bir konser, bir sergi, bir yemek, bir etkinlik.. davet ediniz efendim. mesajlaşmaya da devam tabi. bu iş olur gibime geldi.

mutluluklar

abi sorulacak birşey yok burada yardır gitsin.

olmuş bu iş. Davet edin bir yerlere. Geçen günden çok keyif aldığınızı falan belirtin. Yani olmuş zaten sizin işiniz. Ekstra bir şeye gerek yok.

Dişi olarak söylüyorum: Kızın gönlü var. Sinemaya gitmeyin, karanlık zaten bi paylaşım yok bişey yok. Bi yere oturun, güzel sohbet edin veya sevdiğiniz hafif müzik varsa, o çeşit canlı müzik çalan bir kafeye gidin bence, hiç konu bulamazsanız "Müzik de çok güzel" geyiğinden açılır bir şeyler.

olur o iş

arkadaşlar, cevap/fikir veren herkese sonsuz teşekkürler.

dün akşam benden önce o mesaj attı ve uyuyana kadar gayet güzel bir muhabbet oldu. sabah da vapurda beraberdik yine. bundan sonrasını hallederim diye düşünüyorum sanırım.

sağolun.

taahhütü anca cezasını ödeyerek sona erdirebilirsiniz.

arayıp sordun mu taahhütten cayma bedeli nedir diye? bir yıl boyunca ödeyeceğin toplam ücretten azsa iptal ettir gitsin.

cezası da kendisi kadar mıdır acaba? mesela ttnet iptalinde kalan ayların normal parası neyse, hepsini topluca ödememizi istemişlerdi. bu da öyle midir?

@altikereyedi arayıp sorayım bari ne kadarmış iptal ücreti.

yanılmıyorsam 3 aylık cayma bedeli cezası var,,,çekmiyor vs diyip çamura yatmayı deneyebilirsin tabi...

@eksi_kisilik onu denedik de gelip bakıyorlarmış meğer. ev zaten tam merkezde. tutmadı çekmiyor numarası :)

o 35 tl haricinde son ay bi 35 tl daha ödiceksin. vergi falan filan diye bi ödemeleri daha var. ben ödedim. ödememe gibi bi şans yok malesef.

@nemo problemo totalde maksimum 100 civarına kurtulabilirim yani? iyiymiş o zaman

neden sıkıntı çıksın ki? sen kulübe vermişsin parayı karışamıyorlar,senle aynı tribünde olan bi arkadaşından rica ediyorsun, elemanla beraber içeri giriyorlar sonra kombineni sana geri getiriyor bu kadar basit.

depozito olarak bir miktar para veya kimlik alabilirsin. kartı sana iade ederken sen de depozitoyu geri verirsin.
girişte de sorun olmuyor. sen gitmeyeceksen pek tabii arkadaşına verebilirsin.

konbara mı ?

(bkz: sarı kutu)

www.turkcell.com.tr

Teşekkürler:)

[email protected]

bakalım cevap verecekler mi

David Bowie - The Space Oddity

valla helal olsun nerden buldun bu mesajı da cevap verdin. ben de saati 4e kurup shazamla radyonun yanında bekleyip bulmuştum. çok teşekkürler yine de:)

radyo eksen diye aradımdı. görünce yazdım öyle. bulmuş olacağınızı tahmin ettim zaten. yoksa görmeme ihtimalinize karşı mesaj atardım.

maksat duyuru cevapsız kalmasın :P

ben diane 35 kullanırdım. psikolojim üzerinde bir sıkıntı yaratmadı, mide bulantısı falan da yaşamadım hiç. kilo da almadım kullandığım dönemde. her şey seyrinde devam etti yani. ama tabii bünyeden bünyeye değişir.

buradan gelecek ilaç tavsiyesine göre mi hareket edeceksin? "doktordan öğk geldi" ne demek? hastalığın herkeste olması etkisinin olmaması veya sizin sallamanız gerektiği anlamına gelmiyor.

kendi doktorunuzdan memnun değilseniz başka bir jinekoloğa gidin. kendi kafanıza göre ilaç almayın, yan etki şikayetlerinizi de doktora söylerseniz size uygun bir ilaç tedavisi yapar o zaten.

@orrange coffee sen kesin annesin=) kafama göre ilaç almıorum korkma sadece merak ettim yasmin dışında iyi bi ilaç var mı die..

bunu da hiç anlamam. millet bir şey olmaz dedi diye doktora gitmezlik yapılır mı?
üstelik polikistik over hiç de "takma geçer" denecek bir şey değil.
kanser de neredeyse herkeste var, ama bir şey oluyor ve kendi kendine de geçmiyor, değil mi?

bu işin yapılış şekli, doğum kontrol hapından memnun kalmayınca doktora gidip memnun kalmadığını söylemek ve onun söylediği hapa başlamaktır.
ha doktorun anlamadığını düşünüyorsanız, o zaman doktor değiştireceksiniz.
ki zaten her kadın hayatında kendisine uygun bir jinekolog bulma serüvenini yaşıyor sanırım.
ben de çoğu kez doktor doktor dolaştım.

umarım prozac'a doğum kontrol hapının psikolojik etkisi nedeniyle başlamamışsınızdır.
eğer öyleyse söyleyecek söz bulamıyorum.

doğum kontrol hapı beni de psikopata çeviren bir şey.
her şeye ağlayan, hassaslaşan, konuşmaktan bile çekinen tuhaf bir kadına dönüştüm son kullanışımda. ama bir hastalık nedeniyle kullanmadığım için rahatlıkla bırakabildim.
bu etkiler de bıraktıktan sonraki birkaç haftada geçiyor zaten.

ki artık bu etkileri göstermeyen ilaçlar olduğu da söyleniyor.

"tabii ki" doktorunuza danışın. kimse doktora gitmeye bayılmıyor. ama ilaç bunlar, şeker değil. üstelik hastalığınız da var.
lütfen bu kadar rahat davranmayın.

ekleyeyim: anne değilim.

yok prozac a depresyon için başladım.

not: psikiyatriste gittim
not 2: yasmine devam ederken girdiim depresyonu tetikledi.
not 3: gitmediğim jinekolog kalmadı ankarada... üniverste hastanesinden özel hastane devlet hastanesi her yeri denedim.
not 4: bitkisel tedavileri de denedim.


ya arkadaşlar hakkaten şuraya insanca girip arkadaşça soru soruyorum. saflığımdan olsa gerek herkesi yarı şaka yarı ciddi cevaplar vercek diye düşünüyorum. azarlama gereği duymanızın, insana kendisini aptal hissettirmenizin özel bi nedeni var mı?

ayrıca deneyimlerinizi düşüncelerinizi de paylaştığınız için çok teşekkür ederim..

kusura bakma ben öyle hissettirdiysem, ama polikistik over teşhisi koyulmuşken milletin takma geçer demesini dinlemen gerçekten biraz öyle hissetmen gerektiğini düşündürdü bana.
o yüzden sert çıktım.

eğer doktorundan memnunsan ısrarla hapını değiştirmek istediğini söyle.
yeni bir şeyler çıkmış, hiç ara vermeden mi ne kullanılıyormuş.
pek bilgim yok da, belki o tarz bir şey verir doktor.

bu arada dediğim gibi ben de resmen depresyona girdim hap yüzünden.
yani ilaç kullanmadım, psikiyatra-psikologa da gitmedim, ama gitsem depresyondasın derdi.

düzensiz adet, tüylenme falan varsa bir an önce kontrol altına alman lazım bu durumu. elbet sana uyacak bir doğum kontrol hapı bulursun.

ya da belki doktor doğum kontrol hapıyla birlikte başka bir şey almanı tavsiye eder depresyona girmemen için.

Gitmiyor.

bazen çok iyi bazen çok kötü ama genel olarak berbat.

Ortalama..
İşi değiştirebilsem biraz daha iyiye gidebilir..

kötü. daha da kötü olacak.

şu an için kötü. moralim bozuk. düzelir allah'ın izniyle.

kötü. ama çok iyi olacak. inşallah... umutsuz gitmez

y.rrak gibi allah bundan geri koymasin.

cok iyi cok da guzel.

fena değil. oldurmaya çalışıyoruz.

iyi gidiyor.

kendimi çok fakir hissediyorum ve çalışacak motivasyona da sahip değilim.
çok kötüyüm çok.

hızla irtifa kaybediyorum, yerçekimi bile yok
gifs.gifbin.com
ona rağmen kafa rahat. neden bilmem. gamsızlık herhal.

bugünden sonra iyi olacak.com

bazen iyi,bazen kötü

valla bomba gibi gidiyor.

temmuz ayında öce yunanistandan makedonyaya sordan makedonyadan yunanistana geçiş yaptık ailecek. hiçbir sıkıntı yaşamadık sınır kapılarının ikisinde de...

yunanistan'la makedonya arasındaki probleme değinelim.

makedonlar (daha doğrusu kendine makedonyalı diyenler), avrupa'ya kavimler göçünden sonra gelmiş slav ırkı mensubu kişiler.

makedonya ise, yunanistan'ın kuzeyine verilen bir isim. bizim karadeniz bölgesi gibi düşün.

şimdi, bu makedon (diyen) arkadaşlar, büyük iskenderden birkaç asır sonra bu topraklara göçmüş olmalarına karşın, kendilerini makedon ve iskender'in torunu ilan edecek kadar orospu çocuğu. biz diyor, makedonuz. biz iskenderin torunuyuz. halbuki bilimsel olarak pek mümkün değil.

haliyle yunanistan da isyanlarda, ulan bu pezevenklerin ne alakası var. üstüne bir de benim ülkemdeki bir bölgenin ismini almışlar. tanımıyorum bu ismi! diyor.

ve haklılar.

soruyla biraz alakasız da olsa, genel kültür eklemiş olursun.

mayısta makedonyaya ağustosta da yunanistana gittim, sorun yaşamadım. zaten makedonya uluslararası platformda "fyrom" olarak biliniyor. makedonya ismini kullanamıyorlar. sorun yok yani.

avantaj kullanılıyor genelde. en son hatırladığım manu-gs maçında, muslera adamı düşürmüştü buna rağmen yerde vurmuştu manu'lu oyuncu.

genel anlamda bakınca, muslera'ya kırmızı verilmezi elzemdi ama adam sırf vurdu ve gol oldu diye kırmızıdan kurtuldu.

gs manu maçında carrick'in golünde olduğu gibi avantaj olabilir. eğer carrick orada auta vursaydı hakem penaltı verecekti ama gol olduğu için vermedi.

doğru cevap birinciyse eğer tartışılacak bir durum yok. ama ikinciyse eğer, gol olursa gene tartışılacak bir durum yok. ama pozisyon gol olmazsa hakemin dönüp penaltıyı vermesi lazım zira orta sahada yapılan bir faul avantaja bırakıldığı zaman avantaj anında kaybedilirse eğer hakem dönüp faulü veriyor.

edit: doğru olan ikinci bu arada, yazmayı unutmuşum.

edit2: www.ligtv.com.tr
şifo mehmet arada söylüyor hangisinin doğru olduğunu. yani cevap 2.

penaltıdan sonraki ilk hamlede (pas veya şut) gol olursa gol sayılır. yoksa penaltı. normal avantaj kuralı işlemez. bkz: manu-gs maçı.

@eyyorlamam bu gadar

İşte aradığımız hangisi doğru ve geçerli kuraldır?

başta şunu söyleyebilirim net bir şekilde, penaltı pozisyonu var yani adama faul yapıldı ama son anda adam vurdu gol oldu. evet posizyon penaltıdır ama hakem golü iptal edip penaltı vermez. oyun devam etmiş ve gol olmuş sayılır. gol olmazsa ancak penaltı verilir.

buna göre 2. görüş geçerli. ama sanıyorum ki bir karışıklık olmuş durumda. notta yazdığın gibi adam pas attı arkadaşına ama gol olmadı, evet hakem dönüp penaltıyı verir. çünkü ilk pozisyonda faul olmasa gol şansı çok yüksek ve engelleniyor. yani karar gol olmadığı takdirde penaltı.

www.youtube.com 1.25 te bariz penaltı+kırmızı kart olmasına rağmen pozisyon devam etmiş ve oyuncu golünü atmıştır.kart verilmemiştir.

burada baz alacağımız kavram "bariz gol şansını engelleme" dir. gol olduğu için de bu şans engellenmemiş olur ve avantaj uygulanır.

en büyük avantaj gol
sonra penaltı
sonra .. gidio işte serbest vuruş filan diye :)
ama futbolcular penaltı olduğunda düştüğünden avantaja oynatma gibi bir durum yok. çalıyor direk. başkası geldi tamamladı gol oldu pek görülen bir durum değildi çünkü aradaki süre de çok kısa.

el ile şöyle de bir durum var mesela. rakip oyuncu sizin topunuza kale çizgisi üzerinde el deydi.
a) yine de gol olduysa , golün avantajı var gol + sarı kart
b) gol olmazsa , penaltı + kırmızı kart.

baktığında hareket ikisinde de ayni. ayni adam ayni eli deymiş. ama öyle farklı işte..

collinaya danistik cevap 2

yok sinirlenmiyorum . anormal gelenler ise tahminimce milliyetçi duyguları ırkçılığa kaçanlarda olabilir diye düşünüyorum. böyle kişilerde contantinapolis denildiğinde bizzans haçlılar vs aklına geliyor ve sinirlenirdur tahminimce

hayır sinirlenmiyorum.

ama diğer dillerde yaygın karşılığının istanbul olduğunu sanıyorum. constantinapolis ise tarihi bi anlam ifade ediyor sanırım. bizans dönemine ait, hıristiyanlığın başkenti olarak. bu durumda sanki istanbul türklerinken cons avrupalıların gibi bi şey oluyor.

sinirlenmiyorum da bir zahmet istanbul deyiversinler.

london'a londra demek türkçeyle alakalı. başka dillerde de london'a benzeyen başka bi söyleyiş şekli vardır. konstantinopolis ise istanbul'un eski isimlerinden biri. ve böyle söylenince sinirlenmiyorum. isteyen istediğini söyleyebilir. konstantinopolis cumhuriyetin kuruluşuna dek kullanılan bi isimdi. bizim salakların iddia ettiği gibi "istanbul since 1453!!!!!!" olayı yok yani. sonuçta istanbul kelimesi de konstantinopolis'ten geliyor.

Resmi dilinde constantinapolis kullanan sadece yunanistan var o da anlaşılır birşey, çıkıp bizden kimse tessaloniki demiyor selanik diyoruz çünkü türkçede o şehrin adı selanik, yunancada da adı konstantinapol. Buna takılan da gerizekalıdır hele hele istanbul since 1453 diyenler tarih bilmeyen ekstra gerizekalıdır. Cumhuriyete kadar istanbulun resmi olarak tek bir adı yoktur.

yok sinirlenmiyorum.

sinirlenmiyorum. ben nasıl skopje'ye üsküp diyorsam, o da konstantinopolis diyor.

istanbul zaten eis ten polinden geliyor, kızacak bişi yok hepsi yunanca

kasımın başında gidip bakıcam. bekleyebilirseniz size de yazarım son durumu.

akademik takvimde sınavlar 10 kasımda başlıyor görünüyor. detaylı olarak henüz açıklanmamış olabilir, hiçbir yerde görmedim zira.