burada her şeyi gayet açık bir şekilde anlatmışlar.

www.consistanbul.esteri.it

hatta demişler ki;

"Dikkat. Kendi seyahat sebebine veya kendi iş ve şahsi durumlarına uygun bilgi bulmayanlar, daha ayrıntılı bilgi almak üzere Vize Bölümü ile pazartesiden perşembeye, sadece, 14:30 - 15:30 saatleri arasında, 212-2431024 (dahili 1127) numaralı telefonu arayarak görüşebilirler. "

Devlet memuru musunuz? Eğer öyleyse konferans için görevlendirme yazısı ile gri pasaport alın, vizesiz gidin.

dostum sorularını yazsan daha kolay olur bence.

yaa siz benim masraflarimi da karsilayin ben size italyada ruya gibi bi tatil yasatirim:)

@picolato @opucukbaligi ekmegimle oynamayin kardesim:))

ingilizce biliyorsanız hiç sorun yaşamazsınız dil konusunda. kendiniz ayarlayın biletinizi otelinizi. daha evvel yurtdışına çıktıysanız turla yapılan seyahetlerden bazı şeyler öğrenmişsinizdir zaten. biraz harita okumayla güzelce gezersiniz. kaldığını hotelden de yardım alırsınız. uçak için allitalia, bluexpress olabilir. allitalia setur'la anlaşmalıydı , setur'da yapıkredi ile. bir adios kartınız varsa arayın bankayı, puanlarla alın biletinizi ya da puan borçlanın vs... şehirler arası gezmelerde kesin tavsiyem gece treni KULLANMAYIN. ucuz olsun diye düşünmeyin. trenitalia'nın express olanlarına bakın. otel için hostels.com, hostelbookers.com, booking.com'dan bakın. puanına bakın, merkeze yakınlığına bakın, rewiews okuyun, otel araştırması yapın. zamanınız varsa mutlaka şehirlerle ilgili araştırma yapın. bunların çıktısını alın yanınıza.
ama orada bir anne lafı duydum sanki ve o beni düşündürdü. annenin ve sizlerin performansı da önemli. meraklı, maceracı, kendi başına olmaktan mutlu olan insanlarsanız, kendiniz gidin. venedik, roma, floransa,yapın. haydi :)
ya da pronto vs. turlardan birini seçin. onlarla gidin onlar ayarlasın otel vs. siz onlarala gezmeyin sadece uçak, otel diye düşünün, ama muhakkak kendiniz daha iyi gezersiniz.
yani ben hep daha iyi gezerim :)

İtalya'da İtalyanca bilmemek hiç sorun değil, özellikle turistik yerlere gideceğinizi düşünürsek zaten İngilizce bilen çok insan var. Siz İngilizce bilmiyorsanız da sorun değil aslında, bir şekilde anlaşılıyor İtalyanlarla, hiç problem olmuyor.
Turla giderseniz şehirlerarasında ulaşımınız rahat olur, trenler oldukça pahalı çünkü. Önereceğim tur yok ama asla önermeyeceğim bir tur var: Yeşil Elma. Geçen bayramda İtalya turlarının parasını alıp son dakikada iptal ettiler, ailemden birkaç kişi bu konuda oldukça mağdur oldu. Parayı geri alabilmek için mahkeme sürecine kadar gidildi.
Ben şimdiye kadar 4 kez gittim, her seferinde otel ve ulaşımı internetten ayarladım, hiç sorun yaşamadım. www.booking.com yorumları oldukça yönlendirici oluyor. Son gidişimizde 5 kişi olduğumuz için araba kiraladık, o oldukça ucuza geldi, dediğim gibi ulaşım pahalı çünkü. Aynı senin gibi bu yaz annemi götürme planım var, işin içinde anne olunca tur daha rahat gibi geliyor ama turlardaki sorun şu olabilir (kendi düşüncem elbette): Anneniz çok hareketli bir insan değilse, yaşı varsa, veya dizlerinde sorun varsa turun koştur koştur temposuna ayak uydurmak biraz zorlayıcı olabilir. Biz tadını çıkara çıkara gezmeyi seviyoruz mesela annemle, yorulunca oturup bi kahve içip, sonra devam ediyoruz filan. Tur olunca diğerlerine ayak uydurma zorunluluğu var sonuçta. Ama tur da derli toplu olması, sizi uğraştırmaması açısından avantajlı. Tur mu, kişisel mi sorusuna kendim de bir yanıt bulamadığım için net bir şey öneremeyeceğim. Kendiniz ayarlamak isterseniz de sorularınız olursa yardımcı olmaya çalışırım ama amatörüm bilesiniz :)

1- Değişiyor, her pasaportunki farklı.

Mayıs başı randevu talebiyle gittiğinizde temmuz'da veriyorlardı.

Neredeyse hepsini kullandım. Biotherm ve Lancaster'ın 50 faktörlü olanlarını tavsiye ederim. Babe ve Avene'den memnun kalmamıştım, beyaz beyaz iz bırakıyorlardı ve hızlı emilim dedikleri şeyden eser yoktu. Orta dereceli dersen Clinuque de iyidir. Faktör meselesi sürekli krem sürme olayından kurtulman için dikkat etmen gereken bir unsur. 30 faktörden aşağısını alma derim. İçerik olarak doğal istersen Biotherm uygundur. Ama en etkili için bir şey diyemem. İçerikler genelde aynı olur, kaliteyi emilim gibi unsurlarla anlayabilirsin. Zaten alerji olmasan da kullanmalısın. Güneş'in zararları malum.

daylong +50 öncesinde oluşmuş lekeleri bile yok ediyor o kadar iyi

zaten en az 50 faktör kullanam gerekiyor. nivea çok kötü. sebamed kullandım ama pek emilmedi sanki. coppertone da yüz için çok yoğundu. yani şöyle hafif olur ama ne bileyim iz bırakmaz, sudan terden vs etkilenmez, makyaj yapabilmeliyim gibi şeyler (malum yaz geliyor) arıyorum ama bu çok iyi ama katlanman gereken bu özellikleri var derseniz ona bile razıyım. çünkü gerçekten güneş alerjim var bütün gün deli gibi kaşınıyor ve kızarıyor sonra orada kabarcıklar oluyor. bu benim için büyük bir problem. başka kimse güneş kremi kullanmıyor mu?? :)

ben avene50 kullanıyorum, epey memnunum. biraz beyazlı yapıyor ancak 5-6 dakikada geçiyor bu, üzerie makyaj da yapıp çıkıyorum.

güneş alerjisi yok bende ama kızıl saçtan dolayı güneş konusunda epey hassasım. daylong actinica kullanıyorum, hakikaten hayatımda kullandığım en sağlam güneş kremi galiba. doktor önermişti zaten.

ama güneş alerjisi gibi bir sıkıntınız varsa, tamam buradan önerileri de alın ama doktora gidip onun önerdiği kremden şaşmayın.

Benim de güneşe alerjim var, bahar aylarında deli gibi kızarıp kaşınıyorum, doktora gittim, Solante diye bir güneş kremi verdi, 50+, eczanelerde satılıyor, çok memnunum. Üzerine gayet rahat makyaj yapıyorum, denize girmedikçe tüm gün idare ediyor, tüm vücuda sürülüyor.

m ile başlayan bi marka var muptela gibi bi adı var. o iyi diolaaa. sadece seçkin eczanelerde!! :P

evet o mustela. bebek resmi var bi tane cıbıl, çok cici. onun yüz kremine iyi diyorlar. bilemiyorum ki. sanırım buradaki isimlerin hepsini iyi bir dermatoloğa göstermek olacak. hangisini beğenerse artık.

la roche posay kullandım ben, ve yaz sonunda bembeyazdım. Bir de garnierve vichyden de memnun kalmıştım.

Evaporated milk'in Türkçesi evapore süt olarak geçiyor. Türkiye'de satışa sunulmuyor bildiğim kadarıyla, sadece ara ürün olarak üretiliyor (yoğurt yapımında filan kullanmak için).

bende hiç açılmamış bir kavanoz var belarus'tan getirdim satıyım sana istersen :D

evet. eski pasaportlar uzatılamıyor. artık sadece yeni veriliyor.

teşekürler
peki bu nedir?

e-Pasaportumun süresini uzattırabilir miyim?
Hayır. e-Pasaportunuzun süresi dolduğu takdirde yeni bir e-Pasaport başvurusunda bulunmanız gerekmektedir.

nasıl yani? süresi bitince hep yeni mi pasaport almak gerekiyor?

evet, süresi bitince yenisini almak zorundasınız.

e saçma değil mi bu? eskiden de mi böyleydi?

eskiden böyle değildi, cüzdan bitene kadar uzatarak kullanabiliyordun. artık uzatma mevzusu yok malesef. neden diyecek olursan, cüzdandan da para kazancak devlet-i ali

bilmiyorum ama bunu yazsa yazsa buket uzuner yazar.

comptrol güldürdün beni. ayrıca kendisine katılıyorum. buket uzuner kitabıdır bu büyük ihtimal :D

Çok uzun zaman geçti okuyalı ama sanki 'Afrikalı Leo' bu kitap, yerli değil yalnız, Amin Maalouf'un kitabı. Ama hiç deniz kaplumbağası hatırlamıyorum.

bir çift yürek diye atıyorum

taksim my house?

Yıldız Teknik Ünv. Mezunları Derneği Rumeli Hisarı Sosyal Tesisleri
adını yanlış yazmış olabilirim ama üye olmadan da yemek yiyebiliyorsunuz.

pruva çok güzeldir. kapanmamışsa mutlaka gidin. fiyatları pahalıdır ama uçuk değildir.

ortaköy'de banyan'ın manzarası çok güzeldir ama dışarıda oturmaya başlandı mı bilemiyorum.

Adını tam bilmiyorum ama baltalimanında bir yer var, polis moral evi sosyal tesisleri sanırım, kısaca karakol deniyor. denizin tam dibi, süper manzarası var ve çok uygun. üyelik gerekmiyor. biz geçen hafta gittik, rakı, mezeler filan dahil adam başı 40 tl gibi bir hesap ödedik. hafta sonu rezervasyon şart.

ibb sosyal tesislere de bakabilirsiniz.

Ben de peygamberin doğumu Mevlüt kandili (kandilin adını yanlış biliyor olabilirim) değil mi, niye kutlu doğum haftası diye bişey var diye merak edip araştırmıştım, hicri takvimde 12 Rebî'ul-Evvel, miladi takvimde 20 Nisan'a denk geliyormuş. Hicri on gün kayan takvim olan. Yani iki kere kutluyorlar anladığım kadarıyla. Neden başka hiç bir şeyi değil de bunu iki kere kutluyorlar dersen bilemiyorum.

peygamber süslemesi altında f.g.'in doğum gününü (27 nisan) de kutlayarak onu da yüceltmek amaçlı hicri yerine miladi takvim ile 10 gün kaymadan kutlanan bir gün. aynı zamanda 23 nisan kutlamalarını da perdelemeyi amaçlar.

1995 yılında da kutlandığını anımsıyorum ama bu kadar büyük çaplı organizasyonlar yoktu.

zamanında buna benzer bir soru sormuştum, yardımcı olur umarım:
(git: 55109)

barış manço

simdi soyle diyim... gecen hafta radyoda caldigim sarkilar yavuz cetin ve redd cok begenildi... yavuz cetini tahmin ediyordum ama acikcasi redd'den pek beklentim yoktu...

baris manco'nun sarkilarindan 1-2 tane calmayi dusunuyodum zaten... kol basti, alla beni pulla beni, iste hendek iste deve gibi...

spesifik olarak sarki adi verebilirseniz daha cok sevinirim

göksel baktagir
selim sesler

yavuz çetin.

Hocam çoğu arkdaşım Tarkan'ı biliyor ve beğeniyor Amerikalı değiller ama bide ceza'yı biliyorlar.Fikir olsun en azından.

bir kaç duman şarkısı olabilir.youtube'dan baktığım kadarıyla tarkan yabancılar tarafından çok dinleniyor.
ayrıca Üsküdar'a gider iken'i severler.
www.youtube.com

mvö - araf (deneyimle sabit)

benim arkadaşlarım (yabancılar yani) sezen aksu'nun düğün ve cenaze albümünü beğenmişlerdi, goran bregoviç'le olan. bir de tarkan'ı zaten biliyorlardı, yakalarsam mı ne o şarkısını mesela.

5.senede %150 sini 6. ve 7. senede %200 ünü ödüyorsun. 2.ö için değişik mi bilmiyorum.

hocam ikinci öğretimde 5-6-7. senede harç değişmiyor. yine aynı ödüyosun. ama atılmayınca 8. senede ne oluyor acaba?

O harç işleri biraz karıştı, şurada yeni yasayı yazmıştım (git: 232215) bir göz at istersen, kaç dersten kaldığına göre ödeyeceğin para değişiyor. Ama 2. öğretimlere ayrı bir uygulama olup olmayacağını belirtmemişler, o yüzden uygulamada ne olacağını bilmiyorum.

geçirecekler gene anlaşılan. saol hocam :)

kesin rakam bilen biri yine dürterse iyi olur.

2. öğretim ne olursa olsun aynı fiyatı ödüyorlar.uzatmalar onları etkilemiyor.

Hocam harçtan başi agriyanlara , dubai'de iş imkani diye bir sey okumuştum gecenlerde . Bi bak istersen ..

sac kavurma yanına pilav. pratik bol ve lezzetli.


-bekar evi anladığım kadarıyla.

Tavuk sote,pilav,cacik..

@manfool
öğrenci evi

ıspanakları guzelce yıkayıp haşlıyoruz. sonra kemıksız agza atılabılecek sekılde parcaladıgımız tavukları da atıyoruz aynı tencereye. sonra bıraz da krema atıyoruz uzerıne. fena olmuyor. kolay guzel yemek.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, tarif ilgimi çekti, tüm paketi mi koyuyorsunuz çorbanın, su filan ekliyor musunuz?

sulu patates yemeği. makarna makarna derken farklılık olur hem.
yapımı karışık gibi gözükebilir ama gayette basit.

sırayla;

0010 soğanı doğra
0020 2-3 yemek kaşığı kadar yağ koy
0030 2 tane büyük ve ya 3 tane küçük yeşil biber doğra, 0020 den 5 dk sonra at tencereye
0040 2 domates doğra ve 0030 dan 5 dk sonra doğru tencereye
0050 (sayısı göz kararı olsun)patatesleri küp şeklinde kes, gönder
0060 biraz fazlaca tuz + salça
0070 3-5 dakika bunları iyice harmanla
0080 üzerini kapatacak derecede sıcak su koy ve altını kıs. yemeğin piştiğini patateslerin lezzetinden kontrol edebilirsin

olası bir renk beğenmeme durumunda yağ ve salçayı arttırabilirsin :)
bir de, şartlara göre tavuğun göğüs etini 0025. işlem olarak seçerek, yemeğe ilave edebilirsin.

öğrenci evinde sulu yemek.. daha ne, afiyet olsun :)

brokoli karnıbahar havuç sivri biber fırında ısıt üzerine sarmısaklı yoğurt veya kefir dök.

firin varsa hayat cok kolay. donmus balik alirsiniz veya tavuk, firin torbasina atip icine zeytinyagi, sicak suda eritilmis salca, tuz, kara biber, konserve kup ku dogranmis domatesler var ondan (veya usenmezseniz taze domates), arzuya gore dogranmis sogan, cesitli sebzeler (brokoli, biber,vs) koyup agzini baglayip, bir kac delik actiktan sonra 180-200 derecede 25 - 30 dk pisirin, yanina da makarna ve salata.

firinda ispanakli makarna yapabilirsiniz, donmus ispanagi alin 5 dk kaynar suda pisirin. sonra tavada sogan ve arzu ederseniz kiyilmis cevizle soteleyin 10 dk.. o sirada makarnaniz pissin. makarnayi ve ispanagi karistirin uzerine besamel sos dokun (besamel sos icin 4kasik yag 2 kasik un 1 bardak sut kivami koyu olursa sutu arttirin topak topak olmamasi lazim ama olursa da sorun degil.) hepsini borcama dokun, uzerini kasarla kaplayin uzeri kizarincaya kdr firinlayin.

Gülten Dayıoğlu olmalı. Suna'nın Serçeleri.

benim de var böyle bir sorunum. bir de büyükbabam alzeihmer. korkuyorum ırsi diye valla.

bu durum iki türlü olabilir, birincisi normal unutkanlık. eğer sorun buysa b12 eksilğinden kaynaklanıyordur. b12 içeren besinler tüketirseniz yararlı olabilir. ama eğer ailede bir alzeihmer hastası varsa korkun derim ben. ben korkuyorum. bu tip durumlarda da bol bol kitap okumanızı, yeni insanlarla tanışmanızı, bulmaca çözmenizi ve kağıt oyunları oynamamanızı tavsiye ederim(kağıt oyunları çok kötü alzeihmer için).

böyle işte.

B12 vitamini ve ginko biloba (bloba da olabilir) unutkanlık için destek olarak kullanılır. B12 eksikliği ciddi anlamda unutkanlık yapar. Ama unutkanlığının temelinde bir hastalık var mı diye doktora görünmek iyi olur.

seninki balık yağı bilmemne ile olacak iş değil bi yolunu bul da bir bilene görün. ciddiyim bak.

az porno izle.

contavolta, aferin çok iyi düşünmüşsün!

teşekkür ederim yardımcı olabildimse ne mutlu bana :)

faydası 800 tl ye kadar çıkabilir ne kadara alacağına bağlı olarak. zararı arıza olduğunda yine yurtdışına götürmeniz gerekir.

Amerika'dan alırsan 3G burda çalışmıyor.

peki güncelleme nasıl yapılacak,sorun çıkmaz mı ?

3G gayet çalışıyor yahu ne alakası var, Amerika'dan alınma kullanıyorum ben.

Yurtdışından sim kilitsiz (sim-free) alırsanız Türkiye'de garanti hariç hiçbir sorun yok, güncelleme dahil.

"Amerika'dan alırsan telefon burda çekmiyor" gibi trollüklere inanmayınız. Sim kilitsiz aldığınız zaman türkiye'den farkı yok garantisi dışında.

Valla ben de Amerika'dan aldım, 3G çalışmıyor. Farklı frekanslar filan dediler, teknik kısmını bilemiyorum. Ben alırken daha buraya 3G gelmemişti o yüzden önemsememiştim, çalışmayacağını bilerek aldım.

edit: avrupa versiyonu filan gibi modelleri vardı, sanırım onlar çalışıyordu, çok zaman geçti tam hatırlamıyorum.

"Ben alırken daha buraya 3G gelmemişti o yüzden önemsememiştim" demişsiniz. nerede ve hangi zaman diliminde yaşıyorsunuz ki siz? iphone 4 çıkalı zaten daha 1 sene olmadı.

factory unlock denilenlerden alın, gerisiyle ilgili bir sorun yok. amerika dan gelenler simlock lu oluyo her zaman sorun. ben ingiltere den aldım 3gsi de calısıyo problem yok.

bulgaristan üzerinden gelecek,sim lock ve factory unlock olayını nasıl anlarız?

@nesilsiz, iphone için konuştum, iphone 4 için değil, iphone'ların hepsinin aynı frekansta olduğunu varsaydım, model değiştikçe 3G frekansı değişiyorsa bilemem, teknik konulardan anlamadığımı söylemiştim.

1)
lens solüsyonunu 100ml lik bi kaba boşaltcaksın onunla götrceksin. genelde güvenlik görevlisinin insiyatifine kalıyor ama almıycakmış gibi hazırlıklı gitmen daha mantklı.

2)
free shop a sor onlar söyler. ben de tam hatırlamıyorum onu.

istanbul sabiha goktenden ab ulkelerine ucuyorsaniz bizimkiler pek sallamiyorlar o kisitlamalari ama ab ulkelerinden birinden geliyorsaniz almazlar sizi ucaga. affetmiyolar.
edit: uyku sersemiyim tabi ki lens kutusunu almazlar:) sizi niye almasinlar!

Benim lens solüsyonumu attılar heatrow'da, küçük boy olanları var onlardan alabilirsin eczaneden.

solüsyonu rentts'in dediği gibi daha ufak bir kaba alın, 100 ml'si epey götürür zaten.

henüz 1 hafta önce almanya'ya gidip geldim, atatürk'ten çıkarken çantada şişe var mı dediler evet dedim, free shop'ta ağzı kapalı poşetlerer koyuyorlar, onu görünce içinde ne kadar var diye bakmadılar bile, direkt tamam dediler. dönüşte ise hamburg'tan binerken bakmadılar bile, zira freeshop'ların olduğu alandan uçağa binerken bir daha arama yoktu. yasal olarak %40'tan fazla alkollü 1 litre, az alkollü 3 litre sınırı var türkiye'ye sokmak için; fakat hem ankara'da hem de istanbul'da girişte elimi kolumu sallayarak geçtim gümrükten. burada püf nokta şu; türkiye'ye girerken türkiye'deki freeshop'lardan aldıklarınız pasaportunuza işleniyor, işlerken de demin bahsettiğim limitlerin üzerini satmıyorlar size. ben hamburg'daki freeshop'tan litrelerce içki aldım, türkiye'de bunların kontrolü yapılmadı. gelirken çıkış yaptığınız ülkeden alışveriş yaparsanız hiç sıkıntı olmaz gibi. en azından hamburg'ta yoktu.

atatürk ve sabiha gökçen'de sorun yok.
yanında 1 lt kapasiteli kilitli poşet bulundur,gerekirse onu kullanırsın.

edit:Avrupa Topluluğu Sıvı-Jel Niteliğinde Eşya Taşıma Kuralları

Sıvılar veya benzeri yoğunluktaki (jeller, losyonlar, kremler, diş macunu, sprey, deodorant) maddeler yolcu beraberinde sadece az miktarlarda ve küçük paketlerde taşınabilecektir.
Her bir paket maksimum 100 ml kapasitede olmalıdır.Muhteviyatı dışarıdan görünebilen ağzı açılıp kapanabilen saydam bir poşetin içinde taşınabilecek olan bu paketler için yolcu başına toplam ağırlığın 1 litreyi geçmeme zorunluluğu bulunmaktadır.
Saydam poşetler, kontrol noktalarında el bagajı sahipleri tarafından şahsen çıkartılarak, görevli güvenlik personeline gösterilecek ve X-Ray kontrol cihazına bırakılacaktır.
Saydam poşetlerin, genellikle derin dondurucularda kullanılan, açılıp kapanabilir nitelikte, sızıntı ve akıntıyı önleyici özellikte olması gerekmektedir.
İlaç ve bebek maması gibi maddelerin kendi özel paketlerinde taşınmasına müsade edilmekle beraber, kontrol noktalarında güvenlik personeline el bagajlarından çıkartılarak gösterilmeleri gerekmektedir.
Bu uygulamanın aynısı Türkiye'den yapılan dış hat uçuşlarında da geçerlidir. Antalya Havalimanı'nda bu uygulama 15 Nisan 2009 tarihinden itibaren uygulanmaktadır. İzmir Adnan Menderes, Milas Bodrum ve Dalaman Havalimanlarında 01 Ekim 2009, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı'nda ise 01 Ocak 2010 itibarıyla uygulanmaya başlanacaktır. Poşetler kontuarlardan veya belirlenmiş noktalardan tedarik edilebilecektir.

Tabi eğlence anlayışı kişiden kişiye değişir ama Nilüfer'in son albümünde (12 Düet) Malt ile yaptığı "ara sıra bazı bazı" yorumu harika olmuş.

Taylor Swift - Love Story

sugar sugar - the archies

www.youtube.com

Let's Call The Whole Thing Off

www.youtube.com

beatles - i want to hold your hand

balik hem bakmasi da nispeten kolay. en azindan cocuk kendisi besleyebilir ama dikkat et fazla yem vermesin! benim yegenler bir kac balik oldurduler asiri beslemekten:(

çocuk 2 yaşındaysa alcağınız hayvandan korkmaması gerekiyor.bizim eve gelen 4-5 yaşında koca koca çocuklar bile ufacık kuşlardan korkuyo bazen.hayvan alım satımına karşıyım ama sokaktan bi kedi alır beslerim demezseniz yeğeninizi de yanınıza alıp pet shop vs beraber gidin beğendiği kanının kaynadığı bir hayvanı beraber seçin derim.

balık al hocaam
diğerlerini annesi evden atar sonrası üzüntü olur.
yollardım sana bi yavru kangal ama köpek falan olmaz.
en iyisi ve mantıklısı balık.

hamster olabilir.

su kaplumbağası

yeğeninizin alerjisi var mı? kuşlar, kediler, köpekler riskli olabilir.

Kuş çok iyi bi seçim aslında.

ben erkek halimle şurdaki damla çikolatalıyı yaptım. epey büyük oldular ama tadı muhteşemdi. sen de bir dene istersen.

hurarsiv.hurriyet.com.tr

fırını önceden ısıtıyorsunuz değil mi? bu biir.

ikincisi de, unu biraz daha arttırmayı, sıvıları azaltmayı denediniz mi?

bir de elbette dip dibe dizmemek lazım hamur toplarını. en nihayetinde kabarıyorlar.

bir de, 200 derece daha uygun gibi geldi bana ama 170'le hiç denemedim ben çünkü.

tadında sorun yoksa biraz daha aralikli yerlestir,daha kucuk yap
tecrubeyle, seviyorsan vazgecme

fırını önceden ısıtmayı tarife göre yapıyoru m bazılarında öyle bir uyarı yok.

tamamen tarife göre uyguluyorum kafama göre artırma yada eksiltme yapmadım hiç.

dip dibe dizmedim hiç yani 1 cm falan araları var ama genişliyorlar.

tadını çok seviyorum her defasında güzel oluyor ama şekilli olmayınca babam bozuyor beni işte.

birde annembiraz önce akşamları elektrikler daha güçsüz oluyor dedi.sabahtan ya şunları dedi.yada tarifteki dereceden biraz daha fazla yüksek ayarla dedi.var mı aslı astarı?

fırını önceden ısıttığınızda fazla ısıtmayın resmen ılık olsun.çünkü kurabiye içinde bulunan margarin birden eriyor.ayrıca kullandığınız malzemelerin markası bile farklı sonuçlar oluşmasına sebep olur.o sebeple aynı marka malzemelerle deneyerek kendi ölçünüzü bulmanız lazım.
işe sıvıları azaltarak başlayabilirsiniz.

firinin tipi de etkili olabiliyor, eger firin turbo firinsa biraz daha dusuk bir ayarda pisirmek gerekiyor. sanirim bu isler icin en iyisi davul firinlar galiba annem onlardan kullaniyor pastalar icin.

pişerken yayılıyorsa unu arttır, başka bişeye gerek kalmaz. ölçüden yarım bardak fazla koyman yeter.

yaşar kemal - ince memed

baya da fanı vardır yani.

almancaya çevrilen bayağı bir yazar listesi vardır.

işte onun detayını nasıl öğrenebilirim acaba? uzun süredir merak ediyorum da.

murat uyurkulak-tol

aziz nesin almancaya cok cevrilmistir.

aziz nesin in kitapları bir çok dile çevrilmiştir.

şurda bahsetmiş biraz:
en.wikipedia.org

kaynaklarda da bazı bilgiler var.

www.tedaproject.com

bu siteyi iyice incelereniz son zamanlardaki çevirileri göreceksiniz.

adalet ağaoğlu ve fakir baykurt geldi aklıma. geldikçe eklerim.

elif şafak, ama zaten bazılarının orjinali ingilizce yazılmıştı sanırım.

yusuf atılgan - aylak adam da almanca'ya çevrildi diye biliyorum. ha bir de selçuk altun'un ingilizce çevirisine rastladım geçen. garipti.

TEDA projesi ile birçok eser türkçe dışındaki dillere kazandırılmıştır.

www.tedaproject.gov.tr

corvus blend.

(bkz: kavaklıdere yakut)
yazdığım gibi en ucuzu diadadır..

Villa doluca

sunrise

@habula
hangi sunrise ? :)

norah jones- come away with me

Frontera - Chile Merlot'su

@mavi karanlik
nerede bulabilirim Chile Merlot'u ?

@baris daima şarap için ne kadar verebileceksin? frontera merlot 30 lira kadardır. bir de nerde olduğunu yaz şarap alınacak yer yazalım.

şarap kültürü yoksa şaraplı sürpriz yapmasaydın. çok sırıtmasın.

haftasonuna kadar ucuz şaraplardan en iyi tadı veren sıcak şarap denemeleri yap. hatununa sıcak şarap içir.

@mea maxima culpa ikamet yeri Adana hocam. merlot 30 lira ise uygundur. herhangi bir süpermarkette bulamaz mıyım (migros, real, tansaş gibi) ?
çok düşündüm ne olsun diye ama şimdi romantik bir şeyler olsun istiyorum bira, rakı, vodka olmaz sanki üstadım. şarap daha iyi gibi duruyor. tabii açığım yeni fikirlere. söyleyiniz lütfen, olabiliritesi varsa yaparım.

ayarlayabilirsen metro ya git. orada çok uygun fiyatlara yabancı şaraplar var. ca' ernestoydu sanırım çok iyi o.-15 lira gibi.. özel bir şarapmış gibi duruyor tadı da gayet iyi:) bende çalıştı eminim senin de işine yarar...

macro'da olduğunu biliyorum. migros için emin değilim. şarap kültürü olmayınca pot kırma dedim. misal frontera bunun markası, şili şarabı ve merlot'da çeşidi.

kız şarap seviyor mu? onun da şarap kültürü yoksa bence meyve şarabı dene, en risksizi, hem de yanında bişey olmadan da gayet rahat içiliyor, kızlar çok sever, özellikle karadut ve vişne olanları. real'de bulabilirsin (adana'da real vardı diye hatırlıyorum ama?).
biz bir arkadaşımıza benzeri bir sürpriz yapmıştık doğumgününde, ipuçlarını chopsticklere (şu çin yemeği yenen çubuklar) sarmıştık, onlar da onda kalmıştı sonra, çok sevmişti. bir de şarap dışında mojito filan deneyebilirsin, şık iki bardak alırsın. bacardi hazır mojito çıkardı, sadece soda ve buzla servis edilebiliyor.

jeff buckley - lilac wine

Horoz Karası + Çamlıca Gazoz.

marcy playground-i saw stars

@decameron, metroya bakacağım tamamdır. umarım işe yaracak bunca zahmet üstad ;)

@mea maxima culpa, macrocenter sadece istanbul'da var diye biliyorum. en azından bulabilmek için, büyük mağazalara bakacağım. pot kırmama olayına dikkat edeceğim. sonuçta rezil olup her şeyi batırmak da var. o yüzden şarap konusu açılırsa değiştirmek konuyu en iyi çözüm gibi.

@opucuk baligi, seviyor maalesef ki. öncelikle şarapları bulamazsam mojito aklımda olacaktır. iyi bir alternatif olabilir. chopstickleri real'de bulabilir miyim üstad ? bunu diyerekten aklıma muhteşem bir fikir getirdin sağol üstad :)

pazartesiye daha vaktimiz olduğundan güzel bir şeyler olacak gibi sayenizde :)

gelişmelerden haberdar et :))

hic fikri olmayan birinden kolaylastirici soru: meyve mi sebze mi? soru meyve yazi sebze diyor.

sebze sebze. başlık düzenlendi. ok kib bays

mavi mısır var, mavi patates var. tabi ki doğal değiller. ama amerika'da blue corn chips (mavi mısır cipsi) diye bişey satılıyor.
usa.stockfood.com
hila.webcentre.ca

burada var birşeyler, tam mavi olmasa da kara lahanayı saymış örneğin..
bit.ly

www.google.com.tr

öncelikle sebzenin tanımı nedir? mesela domatesi, patlıcanı sebze olarak mı kabul ediyoruz?

mavi sebze araması şu sonuca götürdü, mantıklı da:

Bitkilerin rengini veren pigmentlerin kimyasal yapıları, düşük dalga boylarında ortaya çıkan renkleri vermek üzere gelişmiştir. Mavi ve yakın renkleri oluşturan bileşikler, ya zehirlidir ya da enerji açısından ekonomik değillerdir. Bunun da ötesinde, meyveler aslında bitkinin üreme amacıyla oluşturduğu yapılardır ve kırmızı-sarı arası tonlar en fazla dikkat çeken renkler olmaları nedeniyle meyve yiyici canlıların ilgisini yeşil-mavi tonlarından daha fazla cezbeder.
Çiçek yaprakları, meyvelerden çok daha küçük ve ince yapılı olmaları nedeniyle mavi renk tonlarında görülebilirler. Ancak, yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü mavi renk ve tonları, bitkinin meyve ve sap gibi daha büyük ve kalın organlarında görülmez. Bu nedenle de, yaban mersini, erik ve patlıcan gibi meyvelerde (patlıcan da bir meyvedir) söz konusu renklerin tonlarını görebilmemize karşın, gerçek anlamda mavi meyve bulunmamaktadır.

domatesi ve patlıcanı sebze sayabilirim. ama patlıcan morunu mavi sayamam. yo dostum yo bunu benden bekleme...

bitkilerde (çiçek hariç) mavi renk pek ender, sebze olarak hiç yok diye biliyorum zaten. ( mavi renkli yiyecek / içeceklerin aşırı yapay damgası yemesinin tek nedeni de bu)

kimse sormamış ben sorayım: hacı n'apıcan allasen ? bricit cons musun sen?

benim bildiğim insanların tükettiği mavi yiyecek yok. ya da çok çok enderdir belki. pepsi blue bu nedenle tutmamıştı hatta.
maviye yakın bi kaç bişi var üzüm erik gibi ama

@latnagner sosyal bir deney için lazım..

kırmızı lahana, mevsimine veya toprağına göre mavi renkte olabiliyor. doğal olarak tek gerçek mavi renk bu sebzede oluyor sanırım.

tinyurl.com
tinyurl.com
img1.eyefetch.com

fermantasyon sonucu metil alkol oluşma ihtimali yok diye biliyorum. yoksa içtiğimiz şarapların hepsi tehlikeli olurdu.

ama gene de uzman birini dinlemek lazım.

oluşmaz. etil alkol oluşur sadece.

fermantasyon tepkimesinden oluşabilecek 2 son ürün vardır, laktik asit ve etil alkol. etil alkol çıkışı varsa karbondioksit çıkışı ve tek karbonlu asetaldehit oluşumu da gözlenir.

peki distilasyon sırasında?

şarap yapmanı tavsiye ederim.daha kolay rakıya göre

fermentasyon sonucunda etil alkol oluşur, metil alkol oluşmaz. distilasyon ise damıtma demektir, yani suyu uzaklaştırırız böylece alkolün yüzdesi artar, başka bir değişim olmaz.
düzelteyim: damıtma sırasında ilk damıtılan kısmı - 50 ml kadar - önlem olarak atmak ev tipi damıtmalarda tavsiye edilirmiş. yalnız evde damıtmayı nasıl yapacaksınız onu merak ettim?
gıda mühendisiyim.
@slavez: asetik asit fermentasyonu da var, sirke yapıyoruz o sayede :)

bir de evde likör yapmak da çok kolaydır, onu da deneyebilirsiniz.

bebeğe benzinli bir araba alarak yapabilirsin, valla şaşırırlar.

şaka bir yana da git bebek bezi al kamyonla evin önüne yık :) ciddiyim bak :D

hacı yanılmıyorsam e bebekte vardı -lazımlık
miniğin kakası düşünce müzik çalıyo.
çok güldüm layn :)
bizim eleman şöyle bağırıyor.
-anne bak bi daha çaldıracam :)

bebekbezi almayın

zira bazı bebekler bez seçebiliyor (evet var böyle birşey) aldığınız bezle bebek rahat etmeyebilir.

kıyafetler çabucak küçülecektir, isterseniz hemen giymeyeceği bi 10 aylıkken kullanabileceği kıyafet alırsınız, nasılsa herkes giyecek birşeyler alacaktır.

avent'ten yenidoğan seti alın bence. biraz pahalı ama nasıl olsa kullanılacak.

Zamansız ajanda yeni bir ürün çıkarmış bebek bekleyenlere özel.Tıpış Tıpış Zamanlar diye.Harika bir bebek-anne ajandası.Ocağın ilk haftası çıkacaktı.Piyasada bulmak biraz zor olabilir ilk etapta.
Zara'da çok güzel çocuk battaniye takımları oluyor.Şu ana kadar hiç elim boş çıkmadım:)Hele kızlar için çeşit çok daha fazla.Zara'da kesin herkesi şaşırtacak birşey bulursun zaten.Ajandayı da yanına ufak bir jest babında ekleyebilirsin.

mini mini adidas, nika ayakkabılardan alın bence. çok şirinler, hem de ilk ayakkabısını siz alacaksınız. bir kız için gayet özel bir durum :)

çeyrek altın. yada bebeğin adına açılmış x yaşına gelince kullanabileceği bir banka hesabı.

annemin baskisiyla yegenime altin kunye aldim, ustune de ismini yazdirdim. 320 tl bayildim, pisman degilim.

tecrübeli bir hala-teyze olarak önerilerim:

- bebek telsizi: yengenin hayatını kurtaracak, hele ki ev büyükse. 100-150 tl.

- fanatik bir abi sözkonusuysa takımın hastane çıkışı bebek takımı. çok kısa süre giyebiliyorlar ama, hemen büyüyor veletler. tüm kıyafetler için geçerli.

- bebek battaniyesi. 8 tane de olsa hepsi kullanılıyor valla.

- bebeğin el ve ayak izini çıkarıp çerçeveleyebileceğiniz setler var, bebek mağazalarında görürsünüz. Pek çok anne-baba buna bayılıyor. Bir de bebeğin hatıra defteri diye bi zımbırtı var, ilk ayak izim, ilk dişim, ilk bilmemnem yazan, onu da seven çok.

- hediye olacak kadar büyük değil ama hayati bişey: çorap tutucu. Yengen dua eder, 5-6 tl.

- çeşit çeşit zıbın. onları diğer kıyafetlere göre daha çok kullanıyorlar, daha uzun giyilebiliyor.

- oyuncak alma sakın, 1 yaşını geçmeden yüzüne bakmıyorlar. ama şu beşiğin üstüne asılan, dönen, müzikli şeyler var, onları seven bebek çok.

yemeğe götür dicem ama pahalıya mı patlar ki :S

yemeğe zaten götürücem, ama böyle bir hediye olsun istiyorum. yemeği yiyolar huuop ertesi sabah gitmiş yedikleri. ama teşekkür ederim gene de önerin için :D

hediye sorularına verdiğim tek cevap, video hazırlayın. hatta böyle tee onların evlilik ve sizin bebeklik dönemlerinizden başlayıp bugüne kadar, varsa videolu yoksa sadece fotoğraf kolajı şeklinde. fona da ailenizde anısı olan bir müzik filan.
tamam, çok klasik oldu

hacı babaya bi gömlek al.
anneye de altın bir kolye veya o hesaptan bir şey.
ikisi en fazla 250 tl tutar.
o yaşta en çok böyle şeyler mutlu ediyor o insanları.
gömleği güzelmiş x emmi
-oğlum aldı :)

o hesap yani.

wondinin fikrini biraz değiştirerek şunu diyorum..o yaştaki insanlar, daha gözleri önünde, sürekli görebilecekleri şeyleri severler. bunun için de, bir tablo oluştur, ortada onların evlilik fotoları ve hemen altında senin ilk fotoğrafın olsun, çevresinde kronolojik olarak yaşadığın süreçler dönsün, mezuniyet fotoğrafın falan mesela..en son da şu anki işyeri masanda çekilmiş bir fotoğrafın..
maaşından 50 tl falan koyma tabiki bu tabloya:)
sonra tüm bunları camlı çerçevelettir falan, salonlarına assınlar..
tamam, bu da klasik gibi oldu

tamam anneye altın kolye,
babaya da iyi bişi almak lazım ama kuru gömlekle olmaz

Anneniz, babanız ne sever, neyle uğraşır bilemeyiz ki! Eşarp, kravat, terlik klasik hediyeler ama herkese gitmez.

anneye yüzük de olabilir. baba için de saat mesela.

saat de gayet uygun gibi.
bildiğin pamuk gibi ortalama türk anne-babası

ne alırsan al zaten çok duygulanıp, mutlu olacaklardır:)

ilk maaşla tatlı alınır yahu. "tatlı tatlı yiyelim" hesabı.
baklava al.

altin aksesuar. omur boyu kalicidir.

Arkadaşlar, ilk maaş demiş yahu. İlk maaşı alıp gidip çerçeve içine fotoğraf vermek abes kaçar.

Güzel bir kazak, bir saat, ya da kalem takımı güzel olur. Eğer bu tarz şeylerden hoşlanıyorsa kolçaklı saat alabilirsiniz çok güzel oluyor.
Anneye ise takıdan şaşmamak lazım.

dijital fotoğraf çerçevesi. içine de yükleyin her türlü fotoğrafı, bayılıyorlar. hele ki torun varsa...

Gümüş Kolye
Gümüş kol düğmesi

Bir de isim yazdırırsan şıkır şıkır olur, mis olur.

teşekkür ederim bütün öneriler için.
şu an için anneye altın takı, babaya da kol saati almak gibi bir planım var.

pasaport numarasi degiseceginden bunun mumkun olabilecegini zannetmiyorum.

Mevcut pasaportunuzu yeni çıkan çipli pasaportlar ile değiştirirseniz eski pasaportunuzdaki vizeler süreleri dahilinde pasaport geçerlilik tarihi bitene kadar geçerlidir ancak yeni pasaporta işlenmez.Yeşil pasaport ile arkanızda devlet desteği olacağı için bir çok ülkeye zaten vizesiz gideceksiniz ve vize almanız gereken ülkelerden de yeşil pasaport sayesinde sıkıntı yaşamadan vize alacağınızdan dolayı işlenmemesi sizin için sıkıntı yaratmaz.

işlenmiyor ancak lacivertin ilk sayfasını geçersizdir diye damgalayıp size geri veriyorlar, böylece vizeniz sizde kalıyor. ikisini birlikte taşıyarak vizeniz bitene kadar amerikaya gidebiliyorsunuz, ancak girişte sorun yaşayıp yaşamamanız ordaki görevlinin algı seviyesine bağlı. pek çok avrupa ülkesi de yeşil pasaporta vize istemiyor zaten.

devlette kpds a ve b 10 yıl c 5 yıl geçerli.toefl bişeye yaramaz

a, b, c diye ayrılmaz, kpds sonucu 5 yıl geçerli. toefl geçmez, üds de geçmez diye biliyorum, eğer değişmediyse. 5 yıl sonra sınava girmezseniz dil tazminatınız bir alt kura düşüyordu galiba, b ise c parası alırsınız, c'den altına para yok zaten.
devlet memuruyum.

dövme yaptırmak için en iyi bölge ama bana kalırsa sag kola yap. :)

sağ kola başka bir şey düşüüyorom. :)

faithless bana çok güzel gelmedi açıkcası. 50 yaşında faithless dinlio olmıcaksın. 10-15 yıl sonra çocuğun olunca da ben böle bunalımlar geçirdim, intihar eşiğinden döndüm açıklaması yapılmaz. ama sen bilirsin tabii.

faithless bence de olmamış, ama hikayene bakınca 'dum spiro spero' yazdırsan diye geçti içimden, nefes aldıkça umut vardır gibi bir anlamı var, faithless negatif bir algı yaratıyor bende, müzik grubu olması ise zaten eksi puan benim gözümde, anlamsız bir fan gibi görünme ihtimali yüksek.
bu arada hikayesi olan dövmeleri seviyorum :)
dövme yeri için de istediğin zaman kapatabileceğin bir bölge olması daha iyi demişti benim konuştuğum dövmeci, yarın kimlerle çalışacağın veya aynı ortamda olacağın belli olmaz demişti, mantıklı gelmişti. yazın ortasında uzun kollu giymek zorunda kalmayın sonra?
dövmeciyle defalarca konuşup dövme yaptırmayanlar sınıfındayım ben de, o yüzden fiyat bilgisi veremeyeceğim. yaptırırsan fotoğraf koy da belki gaza geliriz :)

iş konusunda hiç bir problem yaşamam.
yapmayı düşündüğüm meslekte dövmesi olmayanı dövüyolarmış zaten :)


müzik grubu olması konusuna gelince.
ikilemdeyim orda.
müziğe gerçekten çok önem veriyorum. hatta vücudumda başka bir yere müzikle ilgili bir dövme yaptırmayı da düşünüyorum. hatta kesin yaptıracağım ama bu 'faithless' dövmesi, yaşadığım zorlu dönemi atlatmamda yardımcı olacağı için öncelikli. yani müzik grubu olması bana o kadar da kötü gelmiyor. evet belki liseli ergen gibi gözükebilir başkalarına ama kendi içimde bir hikayesi olmuş olacak.

yaptırdıktan sonra da koyarım fotoyu, no problem :)

bence biraz bekle. ilk dövmemi 19 yaşımda çok severek ve isteyerek yaptırdım. 20 yaşıma geldiğimde hala memnundum. 21 yaşıma geldiğimde biraz şüphe etmeye başladım. şimdi 22 yaşındayım. üzerini tamamen kapatmayı veya daha iyi bi' hale getirmeyi düşünüyorum. kim bilir bu yaş 23-24 olduğunda ne düşüneceğim.

illaki yaptıracağım diyorsan;

herhangi bi' şey yaptırmaktansa anlam yüklemeyi başardığın bi' şeyi yaptırmak istediğin için bence gayet mantıklı.

bahsettiğin yer gayet iyi. ama geride bırakabildiğin bi' şey olduğundan belki ensene veya ensenin biraz daha altına yaptırabilirsin. (değişik bi fikir benimki de. mantıklı gelir veya gelmez.)

font konusunda internetten araştırma yapabilirsin ama gittiğin dövmeci de mevcut tecrübeleri sayesinde daha uygun bi' şey önerebilir.

bahsettiğin yeri bilmiyorum ama (eğer istanbul'daysan) danny garcia (inkstanbul artcore) veya çağatay ateş (negatif) önerebileceğim iki isim olur. ikisini de biraz araştırırsan ne kadar iyi olduklarını görürsün.

fiyat seçeceğin fonta bağlı. ama iyi bi' şey yaptıracaksan en az 300 lirası var derim.

son olarak; bence sen yine de biraz bekle.

kesinlikle danny garcia'ya yaptırmalısın. tavsiye dersen belki de yazıdan ziyade sana bunu hatırlatabilecek bir figür bulsan söylesen çizim konusunda danny yardımcı olacaktır zaten. daha orjinal olur bodos bodos yazıyı yazmaktansa. ha yok ben yazıda kararlıyım dersen font bulmasan bile kendisine anlatırsan yok çok keskin harfler olsun yok şöyle olsun böyle olmasın diye, o hoşuna gidebilecek şekilde yapar diye düşnüyorum

bu arada ben kendisine üç adet dövme yaptırdım şimdiye kadar. onun dışında bir üç tane daha dövmem var. ilk dövmemi 16 yaşımda yaptırmıştım ve bi anlık karardı ve hiç pişman olmadım. bi an bile pişman olursam diyorsan hiç yaptırma.

fiyat konusuna gelince de verdiğin paraya acıma derim zira her doktora muayene olmadığın gibi her dövmeciye de gitmemelisin.

amsn diye bir program var, onu kurabilirsiniz.

ayni sorun bende de var.normal calisiyordu.baska birisinin msn e girmesi gerekti kullanici degisiminden sonra bu sorun basladi.

offline mi kullaniyorsun msn i???

online ken kapanıyor. açıyorum, 10 sn sonra kendiliğinden kapanıyor.

adium'la denedin mi?

ben de adium önereceğim, hem aynı anda gtalk bağlantılarını da ekleyebiliyorsun.

Öncelikle, bence güzel bir CV ve başvuru yazısı ile rahatlıkla kabul edilirsiniz.
Yüksek lisans büyük ihtimalle ingilizce'dir, toefl'dan idare bir şey aldığınız takdirde hiç engel olmaz. İtalyancanızın olması ise çok büyük bir avantaj olacaktır.
Başvuru Avrupa'da genelde aralık-ocak civarı olur. Ama ilgili üniversitelerin sitesine bakarsanız eğer tam bilgiyi bulabilirsiniz.
Burs konusunda bir bilgim yok ama temel bilgiyi yine sitelerinde bulabilirsiniz.
Şansınızı arttırmanız için CV'nizi doldurmanız avantaj olur. Akademik projelerde çalışırsanız veya akademik makale yazarsanız bir hocanızla tez çalışmanızda(yazacağınızı belirtseniz de olur tabi başvuru tarihi itibari ile) çok güzel olur.

Yalnız neden İtalya? Dilini öğrenmişsiniz ondan olabilir tabi ama ülke olarak tatmin olmayabilirsiniz bir 'Avrupa' görmeyi bekliyorsanız. İtalya bildiğin Türkiye'nin AB'deki halidir. Aynı karışıklık, aynı saçma sapan şeyler orada da vardır. Eğitim oranı kuzeylere doğru ülkelere göre düşüktür. İngilizce bilen çok yoktur, neyse ki italyanca biliyorsunuz. IT konusunda ne kadar gelişmişler bilmiyorum netekim. Erasmus için daha uygun bir ülke gibi geliyor bana.

Öncelikle verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
CV doldurma konusunda da aslında yaptığım bir takım şeyler var şu anda part time olarak odtü teknokentte bir şirketin araştırma labaratuvarında bir proje üzerinde çalışıyorum. Ocak ayı gibi 2 makale yayınlayacağız bu proje üstündeki çalışmamızla ilgili bunları da seneye başvuruken CV'me eklemeyi düşünüyorum. Bu söyledikleriniz de bu konuda beni daha çok heveslendirdi açıkçası.
Neden İtalya'ya gelince , bilmiyorum ama kendi şahsıma ileride Amerika'da şahşahlı binaların olduğu ve yozlaşmış kültürlerin olduğu bi yerdense kendi kültürünü korumuş olan Avrupa bana daha çekici geliyor. İtalya istiyorum çünkü İtalya (en azından kuzeyi) bunlara sahip , şehirlerinde tarihi bir doku var , insanları en azından araştırdığıma göre yardım sever ve sıcak kanlı, ayıca Türkleri de hor görmeyen ender avrupa ülkelerinden olduğundan olabilir. İtalyanca öğrenmeye de bu kararımdan sonra başlamıştım zaten.
Ama aslında yine hem benim bu isteklerimi karşılayıp hemde iyi bir kariyer imkanı veren bir yerlere girmeye çalışyıroum. Aslına bakılırsa Fransa'da hoşuma gidiyor ama orası için pek bir bilgim yok ve bu kadar italyanca öğrendikten sonra oraya bşavurmam doğru olur mu bilmiyorum.
Aslında hala 1 senem var ama, sizce ne yapmalıyım bu konuda , herşeyden önce başka bir üllkeye başvurmak dil avantajımı ve bvilgilerimi elimden almaz mı?
Ama aslında önemli olan bulunduğum yerde mutlu olmak , zaten bu yüzden amerika değil avrupa, benim bu isteklerimi göz önünde bulundurunca bana ne önerirsiniz? En azından bir fikir?

Öncelikle alanım bilgisayar değil, ama doktora yapmış ve akademisyen olarak çalışmakta olan biri olarak belki biraz yardımcı olabilirim. Her şeyden önce senin alanında en iyi olan yerleri düşünmelisin, kimse cv'ne bakarken kültür-tarih vb. gibi kriterleri dikkate almaz. Eğer ileride akademisyenlik düşüneceksen nerde ne yaptığın önemlidir. Gerçi Türkiye'de yurtdışında olsun da çamurdan olsun gibi bir anlayış var ama onda da yine Amerika ağır basar. Torino'daki bölümübn ilk yüzde olması iyi bişey bu açıdan, bu sıralamalar farklı kriterlerle yapılır, öğretim elemanı başına düşen yayın sayısı, patent, nobel ödülü gibi kriterler farklı şekillerde puanlanır, bu nedenle farklı farklı sıralamalar görebilirsin. Cv'de makalen olması çok iyi, ama olmasa da yüksek lisansa kabul edilirken sıkıntı yaşamazsın. İtalya'da ingilizce bilen çok az, master programının dilini kontrol etmeyi unutma, ben ingilizce olan bir program tercih etmeni öneririm.

Bir de natnan'a katılıyorum, 4. sınıfta Erasmus denemelisin bence de, özellikle master için gitmek istediğin okula Erasmus yapsan daha iyi olmaz mı? Hem okul hem de Avrupa hakkında fikir edinirsin, daha doğru bir seçim yapmana katkısı olur.
Bir de yurtdışında Türkleri sandığın kadar hor görmüyorlar, sorun yaşayacağını sanmam, seçim yaparken bunu bir kriter olarak alma.
Fransa dil konusunda sıkıntılı, İngilizce bilseler bile konuşmayı sevmiyorlar, ama kesinlikle İtalyanlardan daha titiz ve düzenli çalıştıklarını söyleyebilirim. Yine de bilgisayar alanında Amerika öncelikli gibi geliyor bana, bölümünüzde konuşabileceğin kişiler var hocalardan, onlarla da konuşmanı tavsiye ederim.

Teşekkürler,
Torino'daki program gördüğüme göre ingilizce, zaten Toefl istiyorlar, ama ne olur ne olmaz diye ben İtalyanca'mı olabildiğine geliştirmeye çalışıyorum.
Ben ileride doktora yapıp yapmama konusunda kararsızım , yüksek lisanstan sonra özel alana da kayabilirim. Yüksek lisansı ilgilendiğim alanda biraz olsun uzmanlaşabilmek ve araştırma yapabilmek için istiyorum. Ama ben ileride en yüksek okula gidip ondan sonra orda mutsuz olmak yerine, yine başarı açısından güçlü ancak bu sefer aynı zamanda da sevebileceğim bir yere gitmek istiyorum.Bundan dolayı İtalya istiyorum. Hata mı yapıyorum bilmiyorum, o yüzden de hala kararsızım ama önümdeki 1 sene içince bu kararsızlıkları çözmeliyim diye düşünüyorum. Umarım kendimi ifade edebilmişimdir.Bir akademisyen olarak , bu yollardan geçmiş biri olarak, bana düşüncelerimle ilgili ne tavsiye edersiniz, sizce bu mantıktan vazgeçip amerikayı da mı düşünmeliyim?

Bir de "abla" düzeltmesi yapayım, "şahşahlı" değil, "şaşaalı" binalar olacak :)

Düzeltmeniz için teşekkürler:)
Erasmus konusunu da düşünmedim değil, ancak ODTÜ de Erasmus yaparsam bu okulumu da 1 sene uzatacak, ben uzatmak istemiyorum , bir an önce bitirip hayallerimin peşine koşma telaşı sardı biraz beni denebilir. Orayı gidip görmek açısından yazın 10 15 günlüğüne İtalya'nın belli şehirlerine gidip tecrübe edinmeyi düşünüyorum çok etkili olmasa da en azından beni biraz olsun aydınlatabilir.
Aslında ben hedeflerimi şimdiden belirleyip ona göre hazırlanma taraftarıyım böylece kafamda daha net bir tablo görüp ona göre çalışabiliyorum. Bu söyledikleriniz bazı şeyleri tekrar göden geçirmem gerektiğini gösteriyor ama ben bu kadar hayalini kurduktan dilini öğrendikten sonra başka bir yere gidip hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum en çok.

Erasmus istememenin özel bir nedeni var mı, öncelikle onu sorayım? Erasmus kafandaki pek çok şeyin netleşmesine yardımcı olabilir.
Bunun dışında, sevebileceğin bir yere gitmen tabi ki güzel olur, Avrupa bence de daha keyifli bir yer, iyi bir okul olduğu sürece Avrupa daha iyi bir seçim olabilir. İtalyanca bilmen günlük hayatında büyük rahatlık olur, İtalya'da Roma, Venedik gibi turistik yerler dışında İngilizce bilen pek kimseye rastlayamıyorsun, okulun master programı İngilizce ise Torino iyi bir seçenek. Master yapmadan doktora konusunda karar verme zaten, ama sizin alanda özel sektör-üniversite arasında gidip gelen çok insan tanıyorum. Maddi olarak özel sektör çok avantajlı, üniversiteler değil. Ama bunlara daha sonra da karar verebilirsin, veya ileride değiştirebilirsin, çok problem olmaz. Bir de Torino'da kararlıysan ordaki hocalara ve çalışma konularına bak, ilgini çeken bir konu var mı? Okul iyidir ama senin üzerinde çalışmak istediğin bir konu yoksa anlamsız olur. Hocaların sayfalarını ve yayınlarını inceleyebilirsin.

Erasmus son sınıfta okulu uzatmana yol açabilir, belki sadece ilk dönem için gidebilir misin onu araştırabilirsin, ama dersleri çok iyi kontrol etmen lazım. Biraz riskli olabilir. Yazın şansın varsa gidip görmeyi deneyebilirsin tabi ki ama bu doğru bir fikir vermez, gezmeye gitmek ve okumaya-yaşamaya-çalışmaya gitmek arasında çok fark var. İtalya'ya gidip de bayılmadan dönmezsin, çok güzel bir ülke, çok güzel yerler var, ama bu diğer pek çok ülke için de geçerli. Tatile gitmek farklı birşeydir.

Teşekkürler,
Erasmus yapmak istemememin özel bir sebebi yok denebilir. Söylediğim gibi okulu uzatmak istemiyorum. Okulun uzaması aileme yük olacağım bir yıl daha demek gibi geliyor bana bundan dolayı bitirmek istiyorum. Ön bilgi işini de o yüzden yazın kendi imkanlarımla yapacağım gezilerle karşılamayı düşünüyorum. Politecnico di Torino'da şu anda benim üzerine çalıştığım ve ileride de üstüne çalışmayı düşündüğüm konuyla ilgilenen özel bir labaratuvar var aslında staj için de oraya başvurmayı düşündüm ama maddi açıdan 3 ay kalabilecek durumum olmayabilir. Bende o yüzden planlarımı yüksek lisans üstüne kurdum.
Ama tabi tek seçeneğim Torino değil başka üniversitelere de başvurmayı düşünüyorum ama şu an için önceliğimi İtalya'ya vermeyi planlıyorum.

Amerika konusunda da Tolga Can var sizin bölümde, onunla konuşmanı tavsiye edebilirim, kendisi doktorasını Amerika'da yaptı, belki kafandaki bazı soruların cevabını verebilir. Sizin alanda İtalya'nın yerini, değip değmeyeceğini söyleyebilir.
Bir de İtalya'daki okul asistanlık-burs vb. veriyor mu, bunları da araştırmalısın.

Bu arada Erasmus'u 4. sınıfta yapmam doğrudan okulu uzatıyor.Bizim bölümde son sınıfta iki dönemde de bitirme projesi var , dolayısıyla onu almamak okulu uzatıyor.

Bir de staj için de sana maaş verebilirler, yazışmayı dene bence, Kalacak yurt filan da ayarlayabilirler. Yeter ki sen istekli olduğunu göster.

Tolga Hocayı tanıyorum aslında bu konuyla ilgili kendisiyle konuşabilirim teşekkür ederim.
Burslar olarak belli burslar var mesela Torino'nun sitesinde senelik 5500 euroluk bir bursatan bahsediliyor, ama bunu alabilmek için neler yapmak gerektiği konusunda fazla bilgi vermemişler. Akademik açıdan başvurum umarım bu burs için yeterli olur. Zaten genel olarak ortalamamı ve Cv'mi burs alabilme şansımı yükseltmekiçin güçlü tutmaya çabalıyorum, burs alamazsam büyük ihtimalle gidemem zaten.

Aslında bende staja başvuracağım ama makalemin yayınlanmasını bekliyorum ki bu da ocak ortası gibi olacak. O zaman çok geç olur diyorsanız şimdi mi başvurmalıyım. Birde okulun sitesinde yabancı öğrencilere staj olanağıyla ilgili hiç bir şeyden bahsedilmemiş. Kime mail atmalıyım. O labaratuvardaki hocalardan birine doğrudan mail mi atmalıyım, yada durumu nasıl açıklamalıyım. Birde staj başvurularında yurt veya maaş istediğimizde alınma şansımızın oldukça düştüğünü söylemişti bir arkadaşım buna katılıyormusunuz?

Kesinlikle katılmıyorum, labın sorumlu olan hocasına yaz, çalıştığın konuyu, yayınlanacak olan makalenizi filan anlat. Makaleyi submit etmiş olmalısınız ocakta yayınlanacaksa zaten, beklemeye gerek yok. İtalyanca bildiğini, konuya ilgi duyduğunu, staj yapmayı çok istediğini ancak masrafları karşılamaya maddi gücün olmadığını, onların herhangi bir burs, maaş gibi yardımları olup olmadığını yazarsın. Sonrasında da yüksek lisans düşündüğünü filan da ekleyebilirsin hatta. O konuya yönelik aldığın dersleri, ortalamanı, çalıştığın projeyi mutlaka yaz. Onların kendi bütçeleri de oluyor okulun bursları dışında, o yüzden mutlaka şansını dene, belki hoca labın bütçesinden karşılayabilir.
Eğer istersen, maili yazıp özelden mesajla gönder, kontrol ederim içeriğini.
Bir de, Erasmus'la staja da gidebiliyorsun, onu da araştırsana? Staj için de oldukça iyi para veriyorlar. Bölümdeki Erasmus koordinatörüne sor, bilgisi yoksa biraz araştır, ben bi bakayım, Erasmus ofisinde onla ilgili bilgi bulursam gönderirim.

Okulun erasmus sayfası çökmüş sanırım açılmıyor,
www.erasmus.metu.edu.tr olacaktı adresi. Başvurular 1 Ocak-19 Şubat arası.
Benim bildiğim kadarıyla staj için gerekenleri yazayım en azından:

Minimum 3 ay staj, yeri kendin bulup yazışıyorsun, min. cumGPA 2.00, ingilizce sınavı yapılır ona girmek gerekir, İtalyanın olduğu gruba da 900 veya 1000 euro veriliyordu sanırım, aylık tabi ki. Bunlar tüm üniversiteler için ortak sanırım. ODTÜnün erasmus ofisinden daha ayrıntılı bilgi ve başvuru formu alabilirsin.

seninki gibi bir cv, tecrubelerime dayanarak soyluyorum, dogrudan amerikaya doktoraya asistan olarak kabul edilir. Neden italya sorusuna katiliyorum, ve bir arttiriyorum:neden master?
Italyada gecmisin medeniyetinin izleri varsa, amerika'da da gunumuz medeniyetinin zirvesinde. Universitelere tonla para akiyor, bu yuzden research yapmak da zevkli. Hem de doktora asistani olarak baslayip, dev sirketlerde stajdir, istir, bi suru yeni firsata yelken acabilirsin. Son argumanim da yasamin burada kolay olmasi. Asistan maasiyla ferah feza bi evde oturup, guzel bi araba alabilirsin. Tabi pahali sehirleri de var, ny gibi, ama ny olsun camurdan olsun, sefaleti bile guzel o sehrin.

bence de avrupa'da rahat kabul edilebilirsin bu özgeçmişle. almanya'da master yapan biri olarak, endişelerini de gayet iyi anlıyorum. akıl verenler de gayet doğru noktalara parmak basmışlar akademik olarak. ama mutlu olmayacağını hissettiğin bir programa başlama kesinlikle. avrupa'dan türkiye'ye acil bişey olursa haftasonu bile gelip gidebilirsin, amerika'dan senede bir kere ancak. mezun olup uzaklaştığın zaman sadece işin değil, geride bıraktığın insanlar da hayatında daha önemli bir yer ediniyor. ilerideki yaşamını amerika'da planlamıyorsan ve akademik bir kariyer düşünmüyorsan doktora illa olması gereken bir şey değil bence. ki doktoraya yapayım mı acaba, hadi bir deneyeyim diye de girilmemesi gerek. avrupa'da master doktora yapıp amerika'da harvard ve mit'ye post-doc olarak giden arkadaşlarım var. ileride fikrini değiştirirsen amerika'ya gitmek çok zor değil yani.
erasmus staj bursuyla gidebilirsin 3 aylığına, dedikleri gibi.
ayrıca hollanda'da delft'i de düşün bence, erken başvurursan burs bulma şansın da artar.

@meriadoc, amerika'nin cok uzak olmasi konusunda cok haklisin. deli gibi ozluyor insan ama bazen bir yil- iki yil gidemiyor.

ama "doktora ha deyince baslanacak bir sey degil"e katilmiyorum. surada bir seneyi biraz geckindir amerika'dayim, uc kisi gordum doktorayi guzel bi sirkette is bulup birakan. doktoraya baslamis olman bile bazi sirketlerin kapisini sana aciyor. bu uc kisiden biri, bir yil iyi bir sirkette calistiktan sonra turkiye'ye dondu gecenlerde. simdi turkiye'deki sayili sirketlerden birinde iyi bir pozisyonda calisiyor, yani "amerika'ya yerleseceksen oraya git" fikrine de katilmiyorum.

tabi avrupa master'i ile de turkiye'de iyi yerlere girabilirsin, ona bir sey diyemem. ama amerika'da ister doktorada kalirsin, ister baska alanlara gecersin, olanaklar daha genis geliyor bana.

Öncelikle verilen bilgiler için herkese teşekkür ederim. Erasmusla staj işini gidip bir konuşacağım işime yarayabilir.Ayrıca da o labaratuvara da mail atmaya karar verdim.
Neden italya ile ilgili de hani tabi New York harikadır eminim bundan ama bazı şeyler vardır küçüklükten beri istersiniz. Odtü bilgisayar mesela benim için öyleydi küçükken, şimdide Politecnico di Torino ve İtalya öyleler , istiyorum sadece.Bu belki şu andaki yaşımın da verdiği pembe düşünceler ama şu an için o yüzden orayı istiyorum.Tabii sizinde söylediğiniz gibi yakın olması da bir faktör, ben şimdi bile evimi özlüyorum başka ülkedeyken bu dahada artacaktır, en azından arada bir geri gelebilme şansı olması bile hoş gibi geldi. Tabii önümde henüz 1 yıl daha var bunları tekrar göz önüne alıp belki Amerika'da bir yerlere de başvurabilirim.
@opucuk baligi: Şu an sınavlarımdan dolayı çok yoğunum ama hafta sonu Pazar günü gibi CV'mi ve maili hazırlayıp size özelden gönderirim içeriğini, ondan sonra da ordaki insanlarla iletişime geçmeyi planlıyorum.

@aklimiseveyim 'ilerideki yaşamını amerika'da planlamıyorsan ve akademik bir kariyer düşünmüyorsan doktora illa olması gereken bir şey değil bence.' demişim, yerleşmeyeceksen gitme değil. tabii amerika'da resmi dil de ingilizce olduğu için doktora-iş sıçramaları daha kolay oluyordur, avrupa'da pek öyle değil. bir de tabii ben moleküler biyolog olduğum için iş olanağı daha kısıtlı.

ama mesela ben ileride hoca ya da bi firmada yönetici olsam, önce doktoraya başlayıp sonra bırakan birine biraz daha şüpheyle bakardım 'ne istediğini bilmiyor mu acaba' diye.ama tabii konu duyuruda yardımcı olmak, yoksa benim ne hakkında ne düşündüğüm değil.

kolay gelsin :)

3. sınıfta 2 makale bayağı iyi ortalaman da güzel amerikadan direk doktora kabulü alabilirsin doktorada genelde okul ücreti ve aylık burs verilir eğer burs senin için önemliyse boşuna şansını masterla zorlama. Makaleler hangi journallarda yayınlanacak falan. Eğer iyi journallarda ise ve sen ilk yazarsan şansın çok fazla stanfordu falan bile zorlarsın amerikada makale yazan öğrenciye değer verirler hele 3. sınıftaysa ama sen yinede submit ettik diye belirtirsin kiminle yazdıysanda ondan referans mektubu gibi birşey alırsan daha güzel olur X şu konuda şunu yaptı submit ettik gibi.

Ayrıca italyadaki okul da bazı alanlarda çok iyi orası kötü bir okul değil oradaki labın çalıştığı alanda iyi olup olmadığını anlamak için yayınladıkları makalelere bak eğer 1. sınıf yerlerdeyse çok iyidirler. Makale yazdık dedin ama nasıl bir şey tam bilemiyorum çünkü etrafta para için kurulmuş birsürü yer var parayı verip makaleyi yayınlıyorsun.

www3.ntu.edu.sg

buradaki journallardan premium leading reputable cinslerden birindeyse bence yüksekten uçmaya başla derim hatta bir tane daha yaz ki işin garanti olsun toefl ile falan hiç uğraşma onlar formalite 3.5+ gpa den sonra tek belirleyici etken araştırma becerisi ki bunun en temel kanıtı da makalelerindir hele 1. yazarsan çok çok güzel.

@meriadoc dogru diyorsun, doktorayi yarim birakmak turkiye'de kotu algilaniyor, ama burada degil. Buyuk bi sirketin ise alimlardan sorumlu elemani soylesiye gelmisti, doktora yapmakta olan insanlari akademik kulturleri ve bi alana yogunlsabilme yetenekleri sayesinde daha cok tercih ettiklerini soylemisti. Ama tabi, ben de birinci el tecrube ile konusmuyorum, dogru olmayabilir dediklerim de iste sadec soruyu soran arkadasa farkli bakis acisi sunmak istedim. Aklimikseveyim abd'den bildirdi:)

Makalelerinin abd'de en bi super okullarin kapisini acacagina katiliyorum. Bi de muhendislikte odtu dostu okullar var burda, gatech gibi, muhendislik fakultesi odtulu dolu.en azindan b plani olarak dusunebilirsin.

Teşekkür ederim,
Makalelerimiz henüz yayınlanmadı ancak birlikte çalıştığımız hoca avurpadaki birkaç prestijli üniversiteye konferanslarda yayınlanmak üzere yolladı. Kabul alacağını düşünüyoruz. Hatta kabul aldıktan sonra gidip sunum da yapacağız gibi.Makale sayısı arttırma olarak ta seneyeki stajımı da yine research tabanlı yapıp üzerine kendim koyup seneye de en az bit makale daha yayınlamış olmak istiyorum.
Labaratuvarın paperlarının yayınlandığı yerlere bakmak çok iyi fikir bunun için teşekkür ederim. Aslında seneye bu başvuraları yaparken Amerikaya'da kesin başvuru yapacağım ama büyük ihtimal dediğim gibi avrupa istiyorum.Avrupa'da da direk doktoraya kabul alma işine nasıl bakarlar tam olarak bilmiyorum.Ama master yerine direk doktora yapabilmek benim açımdan da güzel olabilir.

Evet tahmin ettiğim gibi birkaç yanlış anlaşılma olmuş öncelikle journal sözlü olarak sunulmaz dergide derler buna hakemlere gider incelerler falan bayağı bir uzun sürer yayınlanması. Türkiyede sanırım journal a makale deniyor konferansa ise bildiri deniyor, bildiri conference die geçiyor orada sözlü sunum falan yapılıyor. Konferanslar genelde üniversite bağlantılı olsada belli bir adları olur 12 th ieee/acm conference on xxx gibi bence sen bu konularda çalıştığın hocadan biraz bilgi sızdır ki durumunu daha doğru belirle.

Birde benim önerim konferanslar yeteri kadar var odtuden bol yayınlı bir prof bul mesela asuman doganc tı sanırım (vldb en iyi journallardan, kdd en iyi konferanslardan falan bir sürü yayını var) bu bayan oldukça iyi ama konusu sana uyarmı bilmiyorum bu kalibrede bir hoca bulup hemen ikinci dönem bir journal için kolları sıva yazında iyi çalışırsan ocak gibi falan journalı submit edersin zaten o tipte bir hocanın yolladığı journal kolay kolay reddolmaz çünkü hocalar az çok bilir ne olacağını. Ondan sonra o hocanın referansıyla stanford gibi kaliteli okullardan burslu ms veya phd yapman oldukça mümkün.

Birde türkiyede sağlam ve sağlam olmayan iki hoca cinsi var her yurtdışında doktora yapan kişi iyi değildir veya referansı yeterli değildir hele yardımcı doçentler daha çok yenidirler o yüzden yar doç referansı ve yeni doçent olmuş hoca referansı supervisorun olmadıkça almamaya bak. cream de la cream hoca genelde ieee fellow falandır kaliteli journallarda editörler kurulundadır bunu refree yane hakemle karıştırma editorler kurulunda olmak demek o kişinin yazacağı referans çok geçerli olacak demektir bu tip kişiler genelde kolayca referans vermez onlardan research dersi falan alman lazım hatta 2. dönem erkenden başla derim yazacak birşeylerin olur. Birde bu hocaları sınıflandıran en güzel ölçüt h-index tir. 20 civarı hindexi olan hoca türkiyede comp sci de cidden çok çok az. bazılarınınki 40 a falan çıkarki bunlar cidden züper ötesi adamlardır turkiyede cs de hindexi 40 olan hoca varmı bilmiyorum.

ne oldu dostum sonuç yazmak ister misin :)

Giriş belgesi olmadan sınava alınmazsınız ama sabah erkenden OSYM bürosuna uğrarsanız belgeyi alabilirsiniz.

'Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi eline geçmeyen veya kaybeden adaylar, sınavın yapılacağı hafta içerisinde perşembe gününden itibaren ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticilikleri ile ÖSYM Bürolarından bu belgelerini ücretsiz olarak yeniden edinebileceklerdir.

Sınava Giriş ve Kimlik Belgesini yeniden edinmek isteyen adayların belgelerini sınav gününden önce edinmiş olmaları yararlarınadır.'

www.osym.gov.tr

tum takılarını yatmadan once cıkar. sabah kalkınca yanına bisey almadan sadece elbiseyle cık git. ev anahtarı bozuk para vs guvenlik kontrolunde giris bekgeni tuttugun elinin icinde havada tutarsın girince de odadaki masanın ustune goz onunde bırakırsın. sınav esnasında anahtarını dahi bulsalar sıkıntı cıkarabilirler.

kpss sınavından biliyorum, kağıt mendil vardı yanımda ve onun yüzünden içeri almadılar, attım çöpe. keza kalem, sigara çakmak, silgi, telefon hatta cüzdan bile, bunlar da kabul değil. yine kpss de ösym tarafından iki kalem, bi kalem traş, bi silgi, 3tane mntollü olips ve bi adet kağıt mendil verilmişti paket içinde. sanırım ales için de bunlar geçerlidir.

daha ayrıntılı bilgi vericek kimse yok mu? bu sınava giden insanlar yanlarına telefon almıyorlar heralde onu kabul ettik ama cüzdan da taşımadığımızı düşünelim paralarını nereye koyuyorlar? giysimizin içine soksak olur mu?
girerken adamın üzerini ne şekilde arıyorlar? soycak halleri yok ya?? anlatmak isteyen olursa seve seve dinlerim.

Sınavda görevliyim, bize verilen yeni direktiflere göre metal hiç bir şeyi içeri alamıyoruz. OSYM dedektör gönderiyor, dedektörle kontrol sırasında öten her şeyi bırakmanız isteniyor, bozuk para, anahtar, takılar bunların arasında. Kağıt para tabi ki serbest, cebinize koyarsınız, ama kalem-silgi yasak. Çakmak da yasak, attırırlar bulurlarsa. Nüfus cüzdanı dışında kimlik kabul edilmiyor.

Not: Kuralların saçmalığının biz de farkındayız ama fikrimizi soran yok, başımız derde girmesin diye uyguluyoruz, üstümüze gelmeyin :)

valla kesinllikle su getir, ben içeride veriyorlar diye su getirmedim 1-2 hafta önce kpds de susuz kaldım 3 saat..

minik bir çantanın içinde kağıt para, ales belgesi, kimlik kartı, hap olunca da mı almıyorlar?

evet ben 3 saat su içmessem ölürüm, su da mı yasak sayın görevli???

www.sorubak.com

yemekhane'nin özel bir kısmı kafeterya ama sistem aynı sdkfjl orada da yemek yeniyor.

araba konusunda emin değilim:\

odtü'yü araypı bu bilgileri birinci elden öğrenebilirsiniz mukakkak birileri mevcuttur.
arabayla gitme konusunu bilmiyorum ama çok sıkı önlemler alınıyormuş sanırım saat vb şeyleri de sokmuyorlar.hatta kalemleri bile polisler dağıtmış geçen kpds sınavında diye biliyorum.

www.odtu.edu.tr

@karadelik
Hm evet 2 hafta önceki KPDSden biliyorum ösym'nin aldığı önlemleri. Sağol hatırlatma için. Ben her türlü arabayla giderim sanırım, 2 otobüs ve 1 saat 15 dklık mesafeyi kısaltmak adına. Kampüse almazlarsa bi yere sıkıştırrım arabayı artık.

Tekrar söylüyorum yemekhanede sınav mı olur lan? Beyin halihazırda bedava iken neden ösym'ye hiç pay düşmemiş? Ayrıca alınan güvenlik önlemlerine protesto maksatlı kafam girsin sınav salonuna.

evet büyük ihtimalle yemekhanede gireceksiniz sınava ben de AÜ eczanın yemekhanesinde giricem mesela:)

arabayı sınava geldiğinizi söylerseniz çok büyük ihtimal sokarlar. garantiye alayım derseniz 100. yıl kapısından girmeye çalışın, sokmazlarsa orada (dışarda) otopark var, o da doluysa yine oralarda ara sokaklara filan parkedersiniz. ama a4'ten yürüyerek baya uzun sürecek yolunuz o yüzden erken gitmenizi tavsiye ederim, erken gidip de arabayla alınırsanız da dert etmeyin, gidin çatıya güzel bi kahvaltı edin:)

yemekhanede sınav hep yapılıyor, her masada bir kişi oturuyor, gayet rahat, hatta son derece geniş olduğu için bence daha da rahat, öndeki sırayı salladı, burası dar sıkıştım gibi derdin olmuyor ama bazen soğuk olabiliyor çok geniş olduğu için, aklınızda olsun. arabayla gidebilirsiniz sınav günü sorun olmaz ama çok fazla insan arabayla geldiği için park yeri sorun oluyor, ve çıkışta deli gibi bir trafik oluyor, o yüzden arka yoldan gidip o tarafa park edin, ve ordan çıkın (kampüsü bildiğinizi varsaydım, arka yol dediğim hazırlık tarafına dönüp sonraki göbekten sola dönmek). yalnız sorun şu ki yeni kurallar yüzünden araba anahtarıyla sınava giremezsiniz, o yüzden biriyle birlikte gidin, o sizi beklesin mümkünse, sıkıntı yaşamayın. başka bilgi lazımsa yardımcı olurum.

ben de yemekhanede girmiştim, baya soğuk oluyor kalın bişeyler alın.

kafeterya biraz soğuk olur genelde, aman dikkat.

arabayı alırlar hocam merak etme.

yazarsan: (bkz: makale aranıyor duyuruları)
değilsen: buraya makalelerin başlık/yazarını yaz yardım eden çıkar.

o zaman rica ediyorum yazarlardan,
-Electromagnetic interference and its curbing methods in steam power plant, XUE Peng
-Environment pollution of electromagnetic radiation and its protective countermeasures, Sun Yuxin
-Measurement of electromagnetic environment of Xiamen Island, Chen Li-an; Wei Shengbiao; Luo Chaoyi;Hong Congyi;Lin Jie.
cok makbule gececek.

hocam makalelerin direk linkini verirsen daha çabuk sonuç elde edersin.

mail adresini verirsen 3. makaleyi yollarım. İlk ikisine erişimim yok ne yazık ki.

@opucuk balıgı, pm attım

gönderdim.

üniversite kütüphanelerinden okuyucu olarak ücretsiz ulaşılabiliyor bu tür paralı makale bulunduran dergilere.

@firez, tesekkurler ancak metin lazım malesef.

12.12.12

tarihin klaslığından müstakbel eşinizi kandırmanız çok kolay olabilir :)

300-400 kişilik bir düğün değil de, sadece yakın çevrenin katılacağı en fazla 30 kişilik bir düğün düşünürseniz ne kpss sorun olur ne de son sınıf. diğer türlü, çok uğraşırsınız..

düdüt: 50-60'la sınırla kalabileceğinizi sanmıyorum. gözlemlediğim kadarıyla davetlerde işlerin çığırından çıkması çok kolay oluyor ve organize edenlere çok da bağlı olmuyor. daha az kişiyle sınırlayın. karşı tarafın istediği şekilde yapacağını düşün her şeyi. o şartlar sunuyorsa ve senin kabul etmeni bekliyorsa aynısını sen de yap. kendin için en problemsiz durumu yaratacak koşullara karar ver ve söyle ona.

nikah ve sonrası şöyle 50-60 kişilik bir yemek olucak ama yine de kafam rahat değil.

haziran olması şart mı? 2012 nisan-mayıs gibi olabilir hem bahar düğünleri hep daha güzel olur;)

atamalar için genelde insanlar nikahı önce yapıp düğünü bikaç ay sonraya bırakıyor. nikah mayıs-haziran, düğünü de ağustos veya eylül başı gibi yaparsınız, kpss sonrasında hazırlanacak zaman kalır.
bi de nişan tamam da, söz nedir, neden yapılır hala anlayabilmiş değilim... yapı nişanı ocakta, olsun bitsin...

21.12.2012 ehehe

bana kalsa nişan olsun bitsin ama aileleri ikna edemiyorum takılmış durumdalar zaten. Bir de zaten önce nikahı yapalım düğün 3-5 ay sonra konusunda ikna olamayacak kadar gelenekselciler zaten söz nişan kısmından anlaşılmıştır sanıyorum. Nisan-mayısta okul var o kadar vize- final arasına ekleyemem bir de düğün telaşı sanki .

10.11.12

evi nisan-mayıstan tutup döşeme işlerini erkenden yaparsanız sıkıntı olmaz. müstakbel eşiniz çalışıyorsa, hali hazırda işi var ve sınav derdi yoksa, yükün çoğunu o sırtlar.
işler ciddiye bindikten sonra nişanlılık süresi uzayınca aileler akrabalar enteresan bi şekilde üzerinizde baskı oluşturuyorlar.

kpss^ye şimdiden çalışmaya başlayın. yavaş yavaş her şey hallolur.
hayırlı olsun.

10 saat sürer, yeni yolla birlikte kısaldığı iddia edilse de yine de otobüsler 10 saatte gider. pahalı demezseniz ulusoy ve varan, pahalı derseniz fındıkkale.

aşağı yukarı tüm fiyatlar aynı oluyor (ulusyo-metro-fındıkkale). varan ile gidin de rahat edin derim.

straples olabilir mesela :)

hazır olsun yahu, dikimle uğraşılmaz, bir de istediğin gibi dikilmezse işin zor. gerçi şey, ney, hum, diktireceğin yere de bağlı, izmir'deysen zeynep acar'a diktirebilirsin mesela tabi niye olmasın ama bence yine de zor iş. çok uzun kuyruklu olmasın, hatta kuyruğu uzun olmasın, duvak da uzun olmasın, elalem basıp durmasın, yazık. düşmeyesin de hem. kısa bile olabilir hem diz üstü falan. ay bilmiyorum, zor iş, gez dene bir sürü, elbet şekillenir kafanda bir şeyler, değil mi azizim? çok mantıklı şeyler söylüyorum eminim hiç aklınıza gelmemişti, ah özür diliyorum evet :/

gelinlik için tunalı'da bir sürü butik var, tek tek dolaşıp yüzlerce gelinlik deneyebilirsiniz, yanınıza sabırlı, zevkine güvendiğiniz ve açıksözlü bir arkadaşınızı alın ve dolaşın, yakışmazsa direk 'bu olmadı' desin uğraştırmasın. bir arkadaşım için geçen yıl bu zamanlarda ankara'da girmediğim gelinlikçi kalmadığı için gönül rahatlığıyla ulus ve kızılay'ı pas geçip sadece tunalı ve bahçeli'ye bakın derim. hatta 7. cadde'nin sonundaki hobby'nin yanındaki cafe var ya adını unuttum, caddenin en sonunda sağda, onun üstünde bir butik var, ben birarada en güzel modelleri orda gördüm, ve bu zamanlarda acayip indirim oluyor kış olduğu için.
bu arada, kesinlikle hazır, eğer kafanızda kendi tasarladığınız bir model yoksa dikime bulaşmayın. kırık beyaz en güzeli, straplez genelde çok şık duruyor ama ben ince askılı ve derin dekolte modelleri daha çok beğeniyorum. ama üstünüzde görmeden karar vermek imkansız.

pek anlamam bu islerden ama 895 no guzel bir elbise. belindeki kemer biraz daha adam edilirse daha da guzel olur sanirim.
www.semamodaevi.com

sanıkların avukatı, o dönemin adalet bakanı şevket kazan'dı.
tezine yetmez ama gene de bir link koyayım dedim.. www.gundem-online.net

Dostlar Tiyatrosu'nun Sivas '93 diye bir oyunu var, izlediniz mi bilmiyorum. O oyunun kitapçığında hangi yayınlardan yararlanıldığı yazıyordu, hatta aralarında katliamdan sağ kurtulanlar da var. Belki o kaynaklar ve kişilerle irtibata geçilebilir.

Mesut Yılmaz, o dönem "abartmaya gerek yok, bu ülkede bir futbol maçında bile bu kadar insan ölüyor." diyebilmiştir, aklıma geldi yine akşam akşam...

www.dostlartiyatrosu.com

bende bir kaç kitap var. sivas katlimı hakkındadır.
Benimle irtibata geçerse kitap dergi konusunda yardımcı olabilirim.

ileti$im: [email protected]

hali hazırda elimde bulunan iki farklı kaynak var.

birisi: Sıvas kitabı. Türkiye yazarlar sendikasının hazırladığı kapsamlı bir kitaptır. sivas olayları ile ilgili çe$itli haberler ve yazılARIN derlemesidir.

diğeri: Sıvas Davası adında 4 ciltlik takım kitaplardır. Savunmalar falan var. Tamamen hukukuki sürecin yer aldığı kaynaktır.

Devlerin Omuzunda Yüksel:

scholar.google.com.tr

[ Nasi' motto lan bu?! "Montla sic!" gibi... :P ]

veritabanları üyelikleri genelde eski tarihli yayınları kapsamıyor türkiye'deki üniversitelerde, o yüzden bulamıyorsunuzdur. aynı derginin 2004 yılı sayılarına ulaşabilirken 1994 yılına ulaşamamak normal yani.

google schoları zaten ilk başta denemiştim, ancak bu eski makalelere ulaşmanın bir yolu yok mudur? kiaradığım bazı makaleler yeni olmasına rağmen ulaşamıyorum, acaba yöntemde mi bir hata yapıyorum diye düşünmeye başladım, ya da bütün akademinin benden sakladığı gizli bir yöntem falan mı var bu makalelere ulaşmak için:)?

makaleyi google'a yazıp pdf yazınca buluyordum ben, bir de scribd'de çıkıyor çoğu...

öncelikle evli falan olmadığımı söyleyeyim. yani baba olma konusu bana hala uzak bir konu. yorumlarım bu yüzden bu hissiyatta olacak.

eşinizi seviyorsunuz, o da sizi seviyor. eğer ikinizden birinden kaynaklanan bir sorun nedeniyle çocuğunuz olmayacaksa olmayabilir. yani bu değişmiyorsa değiştiremezsiniz. böyle de mutlu olabilirsiniz, ama çocuk özleminiz varsa eğer, ki bende de böyle bir problem olabilir henüz bilemiyorum doğal olarak, benim yapacağım şeyi size de tavsiye edebilirim ancak. shçek'nda çok güzel bebekler var. evlat edinebilirsiniz. hem böylece bir çocuğunuz olmuş olur, hem de belki 15-20 yıl sonra bir köşede yitip gidecek bir hayatın çok daha güzel geçmesini sağlayabilirsiniz.

thor odinsson güzel söylemiş.

ayrıca, kısırlık varsa tüp bebek deneyebilirsiniz tabii, ancak o da bir defada olmayabilir.

çevre baskısıyla çocuk yapmamanızı öneririm, hem size hem çocuğa yazık; çevre bencilce bir talepte bulunuyor, onları kırmamak üzere hareket etmeniz doğru değil bence.

tüp bebek yöntemleri oldukça gelişti, biraz sabır ve inatla(tedavi süresi için) muhtemelen sorun olmaz. ama önce buna ihtiyacınız olup olmadığını anlayın, bir an önce doktora gidin. hatta eşinle beraber, ailenden gizlice git size biraz daha zaman kazandırır

bence doktora gidip ne var ne yok diye danisin, bu sürecten aileniz haberdar olmak zorunda degil, ayrica esinizin de bu yüzden sizi birakacagini hic sanmiyorum, muhtemelen sizin hissettiginiz tedirginlikleri o da yasiyordur, acaba benden mi kaynaklaniyor ya eküri ailesi ve toplum baskisi yuzunden beni bırakırsa diye korkuyordur.

Ablam ve eşi boyle bir durum yasamislardi, cocuk sahibi olmak isteyip bir sure yapamamislardi, aile baskisi baslamisti vs. bi yil doktora gidip geldiler, herhangi bir ameliyat olmadan tüp bebek vs olmadan ilac tedavisiyle hallettiler ve su an cocukları 2 yasinda cok sukur. İlaclarin yaninda doktor bir de erkek sunu yesin bunu yemesin, kadın sunu yesin bunu yemesin gibi bir diyet de uygulamisti, bence once esinizle korkularinizi paylasip sonra birlikte doktora gitmeniz en iyii olur.

öncelikle 3. maddeyi aklınızdan çıkarın, birbirinizi sevdiğiniz sürece sorun olmaz.
tüm diğer sorularınız için doktorla görüşmenizde yarar var.
belki de hiçbir problem yoktur, bu sırada kilo vermeniz iyi olacaktır.
paniğe kapılmayın elbette ancak böyle bir şey düşünüyorsanız çok da zaman geçirmeden gidin doktorla görüşün.öncelikle sorun neymiş bu konuda bilgilenin.

yanıtlayan herkese sonsuz teşekkürler, çok dikkatle okudum. genelde erkekler cevaplamış sağolun. bu son zamanlarda toyota'nın bir reklamı var, dikkat etmişsinizdir belki, araba koltuğunda uyuyan bebekler var. hatta en sonda bir sarışın kız bebek var. eşimin o reklamı görünce işini gücünü bırakıp dikkat kesilip sonra da o bebeğe göz bebeği parlayarak bakışını bir görseniz, toplum baskısı falan da var evet. ama bu kız anne olmak istiyor, deliler gibi istiyor, bana fazla belli etmiyor, çünkü ben şimdiye kadar hep çocuğu sallamayan adam rolünü oynadım. çünkü kendimle alakalı endişelerim vardı.

toplum baskısına gelince... ailesi evlenmemizi zaten istememişti. çünkü ben kiloluydum, o benden daha iyi eğitim almıştı. evlenince ailesinden uzakta yaşayacaktık. vs. vs... ona annesi söylemiş, "bak bununla evleniyorsun ama bu kırk yaşına gelmeden kalp krizinden ölür, sen de dul kalırsın" falan demiş... ama beni çok seviyor, herkesi, kardeşlerini ailesini abilerini karşısına aldı, benim için her şeyinden vazgeçti. ama annelik içgüdüsünden vazgeçebilecek mi... en büyük korkum işte bu, bu anlamda daha çok hanımlardan yanıt bekliyorum. böyle bir durumda eşinizden vazgeçer miydiniz? bu ülkede çocuk sahibi olamadığı için bırakılan terk edilen bir sürü kadın var, aynı şey erkeklerin başına gelince durum değişiyor sanki kadınlar daha fedakar.. yine de çok korkuyorum. napacağımı bilemiyorum. doktora gideceğim tabii. zavallıcık kendisinde bir sorun olduğunu falan sanıyor, ama şu ana kadar jinekolojik bir sorunu olmadı, hiçbir düzensizliği falan olmadı. kilosu normal, sağlıklı biri... yüzde doksan sorun bende... en azından onu bu sıkıntıdan kurtarmak için gideceğim. herkese tekrar tekrar teşekkürler. umarım hiçkimse böyle bir sıkıntılı durumda kalmaz..

öncelikle doktor olmadığımı ve bu konularda şahsi tecrübem olmadığını söyleyeyim. gazetelerin sağlık yazı dizileri tvdeki sağlık programları gibi yerlerden duyduklarımı yazdığımı belirteyim.
eşiniz doktora gitti mi bilmiyorum ama bu tür durumlarda öncelikle erkeklerin doktora gitmelerini tavsiye ediyorlarmış sebebiyse, kadın kısırlık tetkiklerinin erkeklerinkilerden daha uzun sürmesi ve maliyetli olmasıymış. toplumda genel kanı "çocuk olmuyorsa sebebi kadındır ve onun tedavi olması gerekir" şeklinde olduğu için, erkeklerin tedavi için başvurması çok daha geç oluyormuş; çok kolay tedavi edilebilecek durumlar için bile çok zaman kaybediliyormuş bu yüzden.
ilaç, diyet, ameliyat vb tedavilerden uygulanıyormuş duruma göre. mikrocerrahi yöntemleriyle testislerde sperm aranması ve alınan spermlerle tüp bebek tedavisi gibi şeyler yapılabiliyormuş.
fazla sayıda tüp bebek merkezi olduğu için iyi bir araştırma yapmak şart sanırım(hem umudunuzun hem paranızı sömürülmemesi için)
ama bence öncelikle üniversite hastaneleri gibi çok yönlü araştırmaların yapılabileceği bir yere başvurmanız, tüp bebek tedavisinde karar kılınırsa iyi bir merkez aramanız daha doğru olacaktır(çünkü tüp bebek tedavisinden önce başka yöntemler denenebilir ve tüp bebekle uğraşmadan hamilelik elde edilebilir). tüp bebek tedavisinde ilk seferde sonuç alamayabilirsiniz, 7. 8. denemede hamile kalan insanlar var, sabır önemli.
ayrıca eşinizin üzerinde çok daha fazla baskı vardır şu anda, ve zaman geçtikçe daha da artacaktır. sizin bu durumu savsaklamanız da(durumu onun kadar ciddiye almıyormuşsunuz gibi) onu daha çok üzüyordur. ona haber verip vermemek size kalmnış bir karar ama bence bir doktora gidip danışmakta fayda var.

bir kadın olarak düşündüklerimi yazayım:
demişsiniz ki, bu ülkede çocuğu olmadığı için terk edilen bir sürü kadın var. doğru, çünkü genellikle erkekler çocuk sahibi olmak, soylarını sürdürmek isterler. (tüm genellemeler yanlıştır). kadınlarsa anne olmak isterler evet, ama sevdikleri adamdan çocuk sahibi olmak isterler, sırf çocuk olsun diye değil. bu da genelleme, ama bence çocuğu olmayan erkeklerin terk edilmesinin nadir olmasının nedeni bu. eşiniz o kadar önemli bir şeyi, ailesini karşısına almış sizin için, sanmam ki çocuğunuz olmuyor diye sizi terk etsin. öncelikle bunu düşünmeyin, bu sizi yıpratmaktan başka işe yaramaz.
benim fikrim, acilen birlikte bir doktora gitmeniz. eşinizin yerinde olsaydım çocuğunuz olup olmamasına değil, benim duygularımı önemsemeyip doktora gitmediğiniz için size kırılırdım. kısırlıkların pek çok çeşidi var, doktora gitmeden tedavi edilip edilemeyeceğinizi bilemezsiniz. gidin, öğrenin, ondan sonra önünüzdeki seçeneklere bakarsınız. evlat edinme seçeneğini silip atmayın. annelik illa kendi doğurduğun çocuğu sahiplenmek değildir, evlat edinmek gözünüzü korkutmasın.
sonra ekleme yaparım ama şimdi zamanım yok...

sevgili eküri,
şimdi evlenirken insan her ihtimali gözden geçiriyor.evlilik bu iyi günde kötü günde diye yola çıkıyorsunuz.
bende de sorun olabilir eşimde de, bu ihtimali düşündüm ben.çocuk aşırı seven, 3 kardeş, kardeşleriyle çok mutlu bir aile hayatı yaşamış biriydim ben.yani çocuk özlemini geçin tek çocuk bile düşünmem, çocuğu kardeşlik duygusundan mahrum bırakmak olur diye.
ama bu işler kader kısmet.hiç sahip olamayabilirim, Allah korusun engelli bir bebek sahibi olabilirim, Allah korusun evlat acısı görebilirim.hayat bu, ne getireceği belli olmaz.Allah eşime sağlık sıhhat versin, elbette isteriz çocuk ama hiçbir şey dünyanın sonu değil, elinde olmayan nedenlerinden ötürü onu bırakmam onu geç sevgimde en ufak azalma olmaz.
çocuk konusunda ondan dolayı, ya da benden dolayı olacak bir sorun onun/benim değil bizim sorunumuzdur.

İçinizi rahat tutun, yıllarca bebek isteyip ummadıkları bir anda bebek sahibi olan o kadar çok aile var ki, umarım en doğru zamanda sağlıklı bir bebeğiniz olur.

merhabalar, çok yakın çevremde benzer bir durum yaşayan bir çift var. bir süredir denemelerine rağmen bebek sahibi olamadıkları için doktora başvurdurlar. bu gibi durumlarda önce kadın bir takım jinekolojik muayenelerden ve hormonal testlerden geçiyor, daha sonra erkekten bazı testler isteniyor. bahsettiğim çiftin sorunu erkeğin azosperm (menisinde hiç sperm yoktu) olmasıydı. bir takım tedavilere başlandı vs vs. uzun hikaye ama size şunu söylemek istiyorum: hiç korkmayın/karamsarlığa kapılmayın. bu tür süreçler karı-kocanın birbirlerine daha da çok bağlanıp kenetlendikleri süreçlerdir ki bahsettiğim çiftte de durum bu şekilde gelişti.

tekrar tekrar teşekkür ederim. ben burdan aldığım gazla bir hastaneden randevu aldım. medical park göztepe hastanesinde bir doktora gitcem cumartesi günü. tüp bebek merkezinden bir erkek doktordan. eşime de o gün iş olduğunu falan söyledim şu anda. söylemeyeceğim sanırsam. negatif bir sonuçla karşılaşırsam da onu da o zaman düşünürüm dedim kendi kendime. en azından olup olmadığını bilmediğim bir şey için beynimi kemirip durmasın bu düşünce...

beni yanıtsız bırakmayan herkese özellikle de bayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. zahmet ettiniz. ben eminim ki bu duyuruyu açan başka biri olsaydı benim eşim de aynı şeyleri söyler ya da yazardı. objektif bakıldığında insan olmak bunu gerektirir. eşimin insanlığından kendiminkinden daha fazla eminim aslında. ama iş başa gelince neler olur, nasıl açıklanır, ne tepkilerle karşılaşılır. böyle bir durumda insan daha mı hassas olur, daha mı hırçın olur, daha mı kırılgan olur. bu durum bizi yıpratır mı noktasında, ben çocuk istemiyorum deyip kestirip atmak işin kolayına kaçmak olacak galiba. yaşayıp görmek lazım. iyi dilekleriniz için minnettarım. umarım her şey gönlünüzce olur.

neticeyi burdoan bildoirmeye çalışcam. eğer olumlu bir şey olursa kesin bildiririm de, olumsuz bir şey olursa bilmiyorum naparım. söz veremiyorum yani:))

kolaylıklar...

önceki cevaplara şöyle bir göz attım. Neyse, şey diycem.
Bence doktora birlikte gidin. Öncesinde birlikte bunu konuşup, bir doktardan yardım almayı kararlaştırın ve bu süreçte birbirinizi yalnız bırakmayın. Yani sen gizlice git, sonra o gizlice gitsin ve amaç birbirinizi üzmemek olsun, bana tuhaf geldi. Şayet bir sorun varsa, bunu iki taraf birlikte aşmalı ve bu tanı sürecinde de böyle olmalı.

Hadi siz gittiniz, bir sorun çıkmadı diyelim. Daha sonra doktora gittiğinizi eşinizden hep saklayacak mısınız? Söylerseniz de ondan sakladığınız için alınabilir, kırılabilir ve bunda haklıdır da. Vicadanınızı / içinizdeki kuşkuyu giderirken, eşinizde güven sarsabilecek eylemlerden kaçınınız derim.

Eşim benden habersiz doktora gitse, şahsen bozulurum buna. Madem bebek 2 kişilik bir eylem ve sorumluluk, sonrasında da olduğu gibi öncesi de paylaşılmalıdır yani eşim bu sıkıntısını bana neden anlatamadı, bana güvenemedi mi? vs gibi şeyler düşünür, bana güvenini sorgulayabilirdim. Bazı kırgınlıkların tamiri olmaz ya, ben böyle bir şeye şahsen çok kırılırdım.

Doktora birlikte gitmeyi neden düşünmüyorsunuz ki? Belki onda da benzer kuşkular ve o da size anlatamıyor. Otutun bi akşam karşılıklı, de ki; hanım, böyleyken böyle, gel beraber bi doktora danışalım... vs vs.. gerisi gelir zaten.

@pyro clustic flow

siz çok haklısınız, ama ben hep negatif düşünüyorum...

şimdi birlikte doktora gittik, ve ben olumsuz bir cevap aldım diyelim. mesela, benim fazla kilolarıma beş senedir üzülen karımın yanında doktor bana önce zayıflayın, fln dedi... ya da tahlil yaptılar sonuçta benim çocuğumun olmayacağını söylediler. o zaman karımın gözünde kızgın bir bakış ya da bir pişmanlık görürsem falan... ben işte asıl o zaman yıkılırım. asıl o zaman aramıza duvar gelir dikilir. ben diyorum ki önce ben bir gidiyim, negatif bir şey bile varsa eve gelir, ona sarılır ağlaya ağlaya ona anlatırım. tanısanız siz de anlarsınız, o nasıl yumuşak kalplidir, benim üzülmeme zerre dayanamaz. ama dışarda bi yerdeyken belki o kadar rahat olamam. tepkilerimi ayarlayamam, yine aldırmaz, sallamaz tavırlar takınırım o da kızar, üzülür...bu bebek istemek konusunda pazar günü hamile olmadığını öğrendi, bana söyledi, ilk önceki tepkim öküzleşmek oldu,. boşver ya... hadi sinemaya gidelim dedim. çok ağladı. tamam sonrasında çok özür diledim ama insanın yapısı değişmiyor işte. ben bu öküzlüğümden korkuyorum, böyle olumsuz bir şey duyunca, "napalım ya hayırlısı olsun" falan diyorum, o hemen yas tutmaya başlıyor. yoksa , ben de isterim el ele tutuşup da beraber gitmeyi ama çok korkuyorum karşılıklı tepkilerimizle birbirimizi yıpratmaktan..

ama dediğiniz çok doğru, her şeyi birlikte paylaşmak lazım. ben napcamı tam bilmiyorum aslında şu an. bugün belki konuşurum, cumartesile alakalı itiraf ederim. cumartesi için kesin olarak bildiğim şey doktora gideceğeim. ama eşime bunu söyler miyim bilmiyorum. size yerden göğe kadar hak veriyorum da ... napcamı bilmiyorum...

sağolun zahmet edip fikrinizi belirttiğiniz için.

Düzenli olarak cinsel ilişkiye girdikleri halde bir yıl boyunca gebelik oluşturamayan çiftler infertil sayılır. Bu nedenle izlemeniz gerek yolu şöyle özetleyebiliriz:

1 - İlk olarak sizin spermiogram yaptırmanız gerekir. Spermiogram sonucu normal gelirse bu durumda eşinizin testlerine geçilmesi gerekir.

2 - Fazla kilolu olmanız çocuk sahibi olmanıza engel değil.

3 - Birbirinizi seviyorsanız bazı şeyler mutlu bir evlilik için engel teşkil etmez.

4 - Aspermi (hiç sperm olmaması) olmadığınız sürece tüp bebek için bir sürü yöntem var. Mikroskop altında hareketsiz spermlerin alınması ve invitro fertilizasyonla ovumun döllenmesi işlemi yapılabiliyor. Tüp bebek merkezine tek başına gitmeniz bir anlam ifade etmez. Eğer kendinizden şüpheleniyorsanız herhangi bir üroloji kliniğine başvurun. Üç günlük cinsel perhiz sonrası sperm vermenizi isteyecekler. Çoğu devlet hastanesinde ne yazık ki bu test çok uygun olmayan koşullarda yapılıyor (merdiven altı odalar, ortak kullanılan tuvalette bu işi yapmanızın istenmesi gibi). Eli yüzü düzgün bir yere giderseniz testi daha uygun koşullarda yaptırabilirsiniz.

Bence bunları kafaya takıp sorun yapacağınıza eşinizle beraber doktora başvurun ve çocuk için ilk adımı atın. Geçmiş olsun.

enteresan bir şekilde bu akşam geniş aile adlı dizide de bu konu işlendi:))

dalga geçtiğimi falan sakın sanmayın, ama dizide konu şöyle ele alındı, takip edenler bu isimleri biliyorlar. içgüveysi damat mürsel kendisinin çocuğu olmayacağını sanıyor, korka korka doktora gidiyor, ama eşinin bir sorunu olduğunu anlıyorlar. muhteşem bir destek veriyor eşine. fln fln...

kendi yorumum: bence son sözü benden önce yazan arkadaş söylemiş. ben de bir bayan olarak şunu diyeyim: evlilik denen şey sorunsuz olmuyor, aileler falan bir şekilde "hadi hadi torun nerde" diye bastırabiliyor. çocuk süresi biraz uzasa, bir sorun mu var diye işkillenmeye başlayabiliyorlar... ilk başta onlara bir bahane bulunmalı, biz şu tarihten önce çocuk istemiyoruz, biz çift olarak böyle karar verdik denilebilir. diğer konu: benim eşim benden habersiz doktora gitse ve bunu da ben üzülmeyeyim diye yapmış olsa, üstte de yazılmış zaten, fena halde üzülürüm, kırılırım, düşünürüm: acaba benim bir sağlık sıkıntım olsa falan "sen kendi başına hallet, beni karıştırma" mı demek istiyor, biz çift olamamış mıyız? ne biçim iş bu? falan diye düşünürüm...

sizin derdiniz benim ilgimi çekti, kişisel olarak, biz de yeni evli sayılırız, bebek istemiyoruz şimdilik ama eşimin fazla kiloları var, kardeşi bir süredir bebek sahibi olmak için tedavi oluyor, o da variko.. ameliyatı oldu falan falan... benim de ailem biraz karşı çıkmıştı, ama sonra sen bilirsin demişti... biz bebek istediğimiz zaman eğer eşimden kaynaklı bir sorun olsa idi, benim de yanıtım şu olurdu: tamam bir bebek sahibi olmak isterim, ama bunun seninle ortak çocuğumuz olmasını isterim. sen baba olamıycaksan, ben de anne olmamaya razıyım. çünkü seni çok seviyorum, bebek olmazsa olur, ama sensiz yaşayamam ben..


bence tedaviye eşinizle beraber ve bir an önce başlayın, sakın ondan gizli iş çevirmeyin, bunu asla yapmayın, tepkilerinizi ayarlarsınız, her duruma hazırlıklı gidin doktora, olumsuz bir cevapla karşılaşırsanız, duygularınızı kontrol etmek gibi falan kasmayın kendinizi, ağlayacaksanız orda ağlayın, nolcak ki!! sonra da bakın duruma göre, bebek sahibi olmayı çok istiyorsanız, eşiniz anlattığınız kadar sevgi dolu bir insansa, (şahsen ben cesaret edemeyebilirdim ama) evlat edinme seçeneğini de es geçmeyin bence...

iyi şanslar, başarılar, mutluluklar...

doktora eşinizle birlikte gidin, eşinizden gizli yapmayın bu işi, sakın...

çok teşekkür ederim tüm cevaplar için...

@ yattara valli

akşam oldukça sıkıntılı bir halde başladı benim için. o diziyi eşim çok seviyor ve seyrediyor. dün akşam da bu dizi sayesinde ben kurtuldum nasıl bir tesadüfse artık senaristler günübirlik burda grüp de mi yazdılar bilmiyorum... diziyi izledik bu sırada ben de gülüyorum bir yandan bir yandan da reklam arasında, biz de doktora gidelim mi? dedim..
çok sevindi evet dedi. ben de ona ben sana sormadan bir şey yaptım dedim. böyle böyle cumartesi için yalan söyledim. cumartesi doktordan randevu aldım dedim. doktorun ismini verdim. hemen internetten araştırmaya falan başladı. gece de ben ona benle alakalı bir sorun olursa nolur dedim. bişey olmaz, tedavi oluruz sorun kimdeyse inşallah çözülür dedi. hatta "ben mürsel kadar olamıycam mı sanıyosun" dedi güldü.. çok sevinçli şu anda, eşimin beni bu sebepten terk etmeyeceğine çok eminim. ama ben sizin sayenizde çok rahatladım sağolun.

cumartesiden sonra ben burdan haber vermeye calışcam durumları. tekrar tekrar teşekkür ederim.

ne oldu acaba bu çift çocuk sahibi oldu mu?

soru ta 2009'da sorulmuş. oldu mu acaba, ekuri beeyy??

ben gece 2 gibi alışveriş yapmıştım, sanırım sabaha kadar açık.

ben ankara'daki havalimanında çalışıyorum ve sürekli açık.saat fark etmeksizin uçaklar iniyor haliyle.

yeşil pasaportla italya'ya girişte hiç sorun yaşanmıyor. italya'dan fransa'ya geçişte de pasaport kontrolü yok zaten.

ben ocak 10da dönüş yapıcam pasaport süresi 31 ocakta bitiyor bir sorun teşkil edermi?

cevaplamışlar ama için rahat etsin, ben de geçen sene italyadayken , yeşil pasaportlu bir arkadaşım beni ziyarete gelmişti, hem de hiç bir rezervasyonu falan olmadan. zaten ayağını schengene attıktan sonra bi sorun çıkmaz başka ülkelerde de. pasaport süresinin bitiş tarihi bi sorun çıkarmaz diye düşünüyorum(yani normalde olmaması gerek) ama kıllık yaparlar mı bi fikrim yok.

var, işaretleri var takip edersen görürsün, küçükleri 3.5 büyükleri 5 euro idi sanırım bu yaz.

bu da linki, saatleri de yazıyor:
www.paris-paris-paris.com

alabiliyorsun.

alabiliyorsun.

zorunlu ders ise, dersi daha önceden almış olman lazım diye biliyorum.

peki arkadaşlar ikinci dönemden tek dersim var-önceden almıştım zaten- ilk dönemden de 1 ders kalsa ve ben tek ders sınavıyla bu ilk dönemki dersi alıp-verdiğimi kabul edelim-, ikinci dönemde tek ders sınavıyla 2.döneminkini alabiliyormuyum yoksa 2 ders görundugu için alamıyormuyum?

ilk dönemden de bir ders kalırsa artık iki dersin olduğu için iki dersten de tek ders sınavına giremezsin ilk dönem sonunda. o zaman ikinci dönem kalan dersi normal döneminde alıp geçip ikinci dönemin sonunda ilk dönemden kalan dersten tek ders sınavına girebilirsin.

şöyle bişi var:
sozluk.sourtimes.org

www.istek-muzik.com

ikinci sorun için de fena olmayan bi sitedir burası aynı zamanda.

bu link 'This file can only be downloaded by becoming a Premium member' uyarısı veriyor, hiç denk gelmemiştim daha önce, yine denerim sonra, teşekkür ederim.

işte yoğunluk olunca premium'lara öncelik verdiği için rapidshare sonra tekrar deneyin filan diyor ki son zamanlarda çok olmaya başladı. gayet sinir bozucu bu durum. yoğunluğun geçmesi uzun sürebiliyor. bişey değil.

mümkün değildir.

çok kötü bir tesadüf bunlar.

herhangi bir tarihli posta gazetesi alırsanız aynı sorunun 1254 farklı türünü görürsünüz.

soru1) o kadar yakınlaşmadan tabi ki bişey olmaz
soru2) olsa bile öyle zart diye mide bulantısı durumları olmaz psikolojiktir
telaş yapmana gerek yok arkadaşım

ben zaten ilk başta hiç ihtimal vermedim ama mide bulantısı başlayınca ben de korkmaya başladım açıkçası.

rahat olun

bi sprem ancak 11 sn canlı kalabiliyor dışarda, yani birde pantolonun bulaşmışsa mutlaka ölmüşlerdir onlar, hiçbişey olmaz.

efem burada guzel turkcemiz yetmiyor ve no way diyorum!

9 santim den ufak penislerde bile dölleme olayının şansı çok küçük. siz diyorsunuz ki pantolonun üstünden. çok kafanıza takıldıysa yutturun bir ertesi gün hapı.

mide bulanmaları, baş dönmeleri kanımca psikolojik.

olmaz öyle. ok.com.tr'de bu vehimden onlarca var.

fıkrayı bilirsiniz, eğer hamile kalmışsa çocuğun adını mcgyver koyarsınız :)
hamilelikte 3-4 haftadan önce belirti olmaz pek, stresten olmuştur o.

@ayıadam: cevap nick uyumu iyiymiş. öyle kafaya takıldı diye 0.00001% ihtimaller için ertesi gün hapı "yutturulmaz", kızların hormonlarının ağzına sıçılmaz, ayıp zira.

kız arkadaşın ciddi paranoyakmış.

psikolojiktir bu, rahat olun, o tarz hamile kalma olayları olmaz. ama tabii ki olmuyor diye bundan sonra elden tedbiri bırakmayın. birlikte olduğunuz kişi bakire bile olsa hamile kalma olasılığının olduğunu unutmayın bir şekilde.

@clementine: yaş küçüktür efendim. küçük yaşta da normaldir böyle paranoyalar, isterse insan 18 yaşında princeton çıkışlı doçentlik almış olsun jinekoloji dalında, gene de iki (üç) hayatın söz konusu olduğu bir etkiden bahsediyoruz. her şey duyuruya yazılan sığ yorumlarla kaplı değil.

@ayiadam: yutturun bir ertesi günü hapını umarım şaka babında söylemişsinizdir. zira şeker değil bu. kişilerin daha yaşını fizyolojik gelişimini bilmiyoruz, dışarıdan hormon yüklemesi yapmak bütün hayatlarını etkileyebilir, belki ileride doğurganlıkta sorun bile çıkarabilir. dünyanın en lanet şeyi, her şey yolunda giderken hormon yüklemesi yapmaktır bedene. gerek steroidler olsun gerek böyle şeyler. aman diyeyim yahu.

öpüşmekle de hamile kalınmıyor ayrıca.

mide bulantısı iki gün içinde çıkmaz bu durumu hiç düşünmeyin, tamamen psikolojik bu kısım.
öncesi için kıyafet var arada, pek mümkün değil.
bu sebeple ertesi gün hapı alınmaz, o hap zaten öyle her kafaya esti mi alınmamalı.çok korkuyorsanız bundan sonrakiler için doğum kontrol hapına başlasın.
bir de alın 5 liralık test marketten, içiniz rahatlasın, kızcağızın bulantıları baş dönmeleri geçsin.

hayır değil nokta.
is gwave the facebook olsaydi belki birşeyler söylenebilirdi. işin zor.

twitter sadece facebook'taki status update özelliğine karşılık geliyor, bu nedenle facebook'un yerini alması mümkün değil bence. facebook'ta olan diğer özellikler (fotoğraf ekleme, uygulamalar, chat vb.) daha çok kullanılıyor.
bi de google'da twitter vs facebook diye aratırsan pek çok şey çıkıyor, mesela:
www.twitip.com

amaçları farklı ama facebook şu an ulaşılması en üst kategoride yer aldığı için gelişmekte olan sosyalleşme siteleri (twitter'a bunu demek yanlış olabilir ama followers, following olayını sosyalleşme olarak kullanan gördüm, evet!) facebook'un yaptıklarını örnek alıyorlar. mesela videoları getirmişti facebook. twitvideo geldi yapıldı en son.

temelleri ve bu temeli oluşturan amaçlar ne kadar farklı olsa da benzer özellikler paylaşıyorlar fakat bu ortak özellikler ayrımları örtmeye yetmiyor.

ayrıca twitter'ın popülerliğini bu denli arttıran noktalardan birisi ünlüler. insanları seviyor verified acc'leri takip etmeyi. facebook'ta çoğu kişinin profilini bile bulamazken twitter sayesinde an be an ne yaptıklarından haberder olabiliyorlar hayran oldukları kişinin. onun dışında en büyük artısı sözlük dahil olmak üzere bilumum internet sitesi anlık haberleri vermek için kullanıyor. facebook gruplarından bunu yapan pek az.

yeni facebook diyemem ben de galiba=)

türkiye de twitter ın tutulması mömkün değil.
düşünsene sadece durum yazarak ne zevk alıcak milletimiz ?
abazalık sınırlarını çok kısıtlayan bir şey twitter, yemez türkiye de.

Yanıtını aradığınız soru "Is Twitter the New Black?" konseptinde ise kişisel cevabım evet olacaktır. Yoksa Facebook bağımlısı bir insanı kesmez.

Twitter candır, tek problemi kişinin ilk üye olup sayfasına girdiğinde ne yapması gerektiğini anlayamamasından kaynaklanır. Şimdiye kadar kullanılmış olan bütün araçlardan farklı olduğu için işleyişini kavramak zordur.

Twitter yanlısı bir kullanıcı olarak:
Facebook'ta gözlerimi ve ana sayfamı gereksiz yere meşgul edip duran saçma sapan videolar yerine twitter'ın sadece "ben tıklamayı seçersem" göreceğim bağlantılarla dolu timeline sayfasını görmeyi tercih ediyorum.

Rastgele follow'lardan dünyanın her yerinden, her meslekten insanlarla tanış olma, bilgi alışverişi yapma imkânım oluyor.

Dünyanın bir ucunda olup bitenlerden (lag yoksa) saniyesinde haberim oluyor. Artık haberleri sadece twitter üzerinden takip ediyorum.

Sonuç olarak 14 yıllık internet kullanıcısı olmakla birlikte, interneti hâlâ büyüleyici bulmama twitter gibi araçlar yardım ediyor.

Daha yazardım ama vaktim yok umarım sunumunuza katkısı olur bahsettiğim noktaların.

o değil de friendfeed yeni facebook olabilir

hedef kitleleri ve kullanım alanları farklı. twitter biraz daha mobil ürünler (pda'lar ve cep telefonları) için gibi sanırım. fb ise bildiğin pc kullanıcıları için sanki. bu temel fark üzerinden sunuşu kotarıp medyaların hedef kitlelerinin ne kadar önemli olduğu ve araçların ne de mühim olduğunı sonuca bağlar idim ben senin yerinde olsam.

Birleşik doktora diye aratın, bulacaksınız.

var evet.

süpersin kedi kardeş.

baktım, fekat "aa şu bölümde varmış, ama şu üniversite birleşik doktora yaptırmıyormuş" gibi bi şey bulamadım. bunu hangi üniversiteler yaptırıyor, hangisi yaptırmıyor, liste neyim yok :(

hadi bi el atın ya. elinize mi yapışır.

3.00 ve üstü lisans ortalamnız var ise bütünleşik doktoraya başvuru yapabilirsiniz. ancak iyi üniversiteler genelde bu tür öğrencilere bir yıl hazırlık gibin bir şey okuttturur. bunun dışında bir çok üniversite bu duruma sıcak bakmaz. ve son olarak:) eğer gerçeknten gelecek vaad eden bir öğrenci iseniz üstte yazdılarımın bir geçerliliği yoktur dilediğiniz üniversitede doktoranıza başlayabilirsiniz.

ikinci sorunuzun cevabı ; 3.00 üstü ortalamanız var ise doktora programı olan bütün üniversitelere başvurabilirsiniz. yani bu hak üniversiteler bazında tanınan bir hak değişdir, gerekli şartları sağlıyorsanız bütün ünilere başvuru yapabilrisiniz.

pek bir resmi cevap olmuş bu

okuluna ve bölümüne göre değişir. istediğin okula göre arama yapman lazım, tek tek.
yapıver, nolcek, eline mi yapışır :)

bütünlesik doktora da yine yüksek kadar tez döküyorsunuz, yüksek lisans yapmadan doktora diye birsey yok pratikte. onu da söylemis olalim.

var ama genelde sozde var cogu bolum kabul etmiyor. bilkent siyaset kabul ediyordu bir de kultur kamu hukuku. fen bilimlerini bilmiyorum.

odtü'de hemen her bölümde yapabilirsiniz, yapan-yapmakta olan-bitiren bi sürü arkadaşım var, ayrıca sadece bir tez yazılıyor, iki tezlik iş de yapılmıyor.

hali hazirda kullanan biri baska bir kullaniciyi nominate ediyor. bir sure sonra sira ona gelince de google o kisiye "bak x kisisi seni wave'e cagirdi" diye davetiye gonderiyor.

peki ben davetiye (ya da nominate - her ne ise) gönderebiliyor muyum?

şimdilik gönderemiyorsun, gönderebileceğin zaman inbox'a mesaj gelecekmiş, öyle yazıyor help kısmında. ben de bari bişey yapamıyorum bu wave'le, bi davetiye göndereyim dedim, öyle öğrendim.

www.google.com