ben bu seramik muglardan aldım türkiye'ye gönderim yapması için başka bi site yardımıyla aldım ama sıcaklığı korumuyor ve elin yanıyor dolasıyla normal kupadan farkı yok şekil için ancak alcaksan alırsın yoksa mug olarak hiç bir değeri yok haberin olsun.

ben sanmıyorum geleceğini. her ürün de gelmiyor zaten.

almanya'da türklerin kurduğu bir diş polikliniği vardı yanılmıyorsam hospitadent ama frankfurtta sanırım bi onu araştırın derim.
belki türklere indirimi filan vardır.

bir de şurdaki klinikleri araştırabilirsiniz belki ; telefonla da sorup bilgi alabilirsiniz

sizinki ''surgical extractions''kapsamında bir işlem kendinize yakın olanları araştırabilirsiniz

www.whatclinic.com

hospitadent iletişim adresi de var ama frankfurtta imiş dediğim gibi.

Bu arada tırsılacak birşey yok, benim 2 yirmilik dişim de ameliyatla alındı. Hem de tamamı gömülüydü dişlerin. Üstelik ben dişçi koltuğunda normalde ağlayan biriyim.
Gene olsa gene çektitirim korkma.

mantar olabilir veterinere götürün yayılmadan

pull and bear, zara. bkz.ankamall

@elmali kurabiye jack jones'ta da yok.baska alternatif magaza yok mu ki?

loft

h&m de kesin bulursun

ankamallde eski mudonun yerinde şimdi

belli bir yaştan sonra biz bakıyoruz onlara. bu bir nevi geri ödeme sayılabilir.

18den sonrası borç olarak düşünülmemeli. 18de aileden maddi olarak ayrılmak ancak işe girmekle mümkün olur. e o zaman nerede eğitim? 25 olabilir belki.

ama şu da var çocuğu yapıyorsan gücünün yettiğince destekleyeceksin. en azından ben böyle düşünüyorum.

zorunluları ödeseler de ben her şeyi ödemek zorunda olduklarını düşünmüyorum. mesela üniversitede okurken burs aldım, onlar da az bir miktar gönderip yardımcı oldular ama bazı akademik kurslara gitmek istemiş olsam da parası onlardan çıkacağı için gitmedim. şimdi hala işsizim ve o kurslara gitmem lazım, bu durumda mecbur birisi ödeme yapacak ve onlar olacak bu da. ha işe girince direkt onun geri ödemesi olarak değil de, bir şekilde destek olarak karşılığını veririm.

yahu senelerdir mevzu olan miktar da 950 lira sadece. lanet olsun züğürtlük.

çok uzun zamandır kendi bütçeme sahibim, bu sebeple de bana bir masraf yapmadılar (dersane, kitap, yurt, harç, yol, giysi, tatil, ameliyat vb herşeyi kendim karşıladım)15 yaşından beri bu böyle.
ben böyle bi kafaya sahiptim çünkü evin büyük çocuğuyum, aile kalabalık, imkan dardı...biraz da mecburdum. Ama kendi çocuğum olsa veya daha imkanları olan bir ailede olsaydım böyle düşünmezdim belki 15 değil de 20 olurdu o sınır, belki 25.

kriter bence kişinin para kazanmaya başladığı andır, 18 yaş değil.
asgari ücret bile alıyor olsa misal 10 lira bile olsa eve katkıda bulunmalı.
yine nasıl ki onlar okutup büyüttüyse ''aile'' olarak, ileride de ihtiyaçlarına destek olunmalı.
borç olduğu için aile olunduğu için.

ödemeyi öneriyorsan eğer evlatlıksın derim.
ödemeyi öneriyorsan ve aile kabul etmeyip üstüne bağırıp çağırıyorsa: hayırsız evlatsın
ödemeyi öneriyorsan ve aile akbul ediyorsa: kesin evlatlıksın
ödemeyi önermediysen ve aile istediyse: ailen yanlış yere yatırım yapmış demektir.

bazen bu argumanla geliyor sinirlendiğinde, bakmicaksan neden doğurdun diyorum. şımarık bi evlat olarak evet karşılamalı, karşılamak zorunda. turklerde bi 18 yaş muhabbeti yok neyseki. evlenene kadar bakcak her türlü :)

ben ödüyorum ama tabi biraz da ailedeki maddi sıkıntılara destek olması için.

borç olarak düşünmemeli. olan olmayana vermek zorunda bence, aile olsun, olmasın.

herkes çocuğunun bakımından sorumlu onlar üstüne düşeni yaptı, sende kendi çocuklarına bakacaksın bu devran böyle dönüyor, öyle ödemek olmaz ama ihtiyaçları olduğunda yanlarında olmak evlatlık vazifesidir tabi

Eğitim hayatı bitene kadar aile her konuda yardımcı olmalı bence.

Bizde durum böyle, "masterını bitirene kadar herşeyin bizden sonrası sende" diyor bizimkiler.

Geri ödemeye gelince bizimkilerin benden maddi bi beklentisi olmaz, ben de hesaplayıp şu kadar para harcatmışım dur tam olarak aynısını vereyim demem ama bi çok kıyak yapmayı düşünüyorum.

Yurtdışına turlara gönderme valideye ziynet eşyası falan peder beye de ne isterse artık.

ailemin maddi durumu oldukca yetiyor olsa da egitimimi hep bir sekilde kendim odemeye calistim (ilkokul-lise haric). burslar buldum, ek asistanliklar yaptim para kazanabilmek icin. simdi de iki iste calisiyorum. daha cok para kazandikca odemeyi dusunuyorum ama ailem odememi kabul etmeyecek kesin.

Hayatim boyunca calissam okullara odediklerini anca oderim

18 yas bir sinir degil zira o yastan sonra da egitim devam ediyor, e madem cocuk yaptılar sorumluluğunu da bilerek yapiyorlar.Ben simdiye kadar calismaya baslayinca 'alin bu da size olan borcum' diye odeme yapmayi dusunmedim.Ailem su an icin kendilerini idare edebilecek kardesimi ve beni okutabilecek durumdalar.ileride maddi durumlarında bir sorun olursa tabii ki elimden geldigince yardim ederim.Kaldi ki ailem de bana ve kardesime yaptiklarini görev/borc verme olarak dusunmuyorlar, istedikleri icin yapiyorlar.

Ileride benim de cocugum olsa ben de ileriki yaslarinda gelip 'borc' odemesini istemem.

konuyla paralel olarak bu konuda ne düşünüyorsanız, benzer düşünceye sahip bir eş ile evlenmek gerekiyor. Yoksa bu konuda farklı düşünen iki insanın eylemleri evde hep huzursuzluk çıkaracaktır.

üniversitedeyken çok nadir para isterdim ailemden. mezun olduktan sonra düşük maaşla çalışmaya başladığımda da yardımcı oldum, şimdi iyi kazanıyorum yine yardımcı oluyorum. Sadece anne-babama değil, kardeşime de destek çıkıyorum ihtiyacı olduğunda. Sonuçta ihtiyaçları varsa ve ilk başvurdukları ben değilsem, bende bir sorun var diye düşünürüm. Olayı realize edip, 18 yaş sınırı koymanın gereği yok. Ben 24 yaşımda göndermeye başladım, çünkü okulum o zaman bitti.

Türk aile yapısında böyle bir şey pek yok.Ama ülke sınırlarımızı geçip batıya doğru gittikçe kafa yapısı "18 yaş" olarak değişiyor."50 yaşına da gelsen benim gözümde hala çocuksun" sözü bizim kültürümüzü ve aile yapımızı anlatır.Yani geri ödeme ve borç değil de yapılan jestler,alınan hediyeler ile borçlu olma duygusu giderilebilir."Anne,baba ben size borcumu ödeyeyim artık" dersen üzülürler,kırılırlar.

iş yerinde kapsüllü makine kullanmak mantıklı , kullanım sonrası hemen çöpe atayım diye düşünüyorsanız.

onun dışında ben delonghi ec 200 aldım gayet memnunum, ona da bakın bi.

kapsüllü iyi güzelde maliyetli! her kapsüşün maliyeti 50-100 kuruş arası değişiyor. diğer yandan 250 gram kahveyi 10 TL'ye alıyorsun. kaç fincan çıkıyor.
tchibo'larda istersen kahveyi taze taze çektirebiliyorsun. kapsüllü alırsan bunu kullanamazsın!!!

www.bimeks.com.tr

blue house'un şu modeli var. ben de iş yerine alayım diye düşünüyorum da bilemedim. yine de bimeks'e bi bak istersen, 100 tl altı güzel kahve makineleri var.

@starborn un gösterdiği filtre kahve makinesi yalnız.

sizin baktığınız ise espresso önce ona göre ne alacağına karar verin ikisi çok farklı şeyler.

bir de antik.eksisozluk.com

@neferkityy haklısınız, aklımda espresso, filtre kahve ikisi de var, cafissimo nun normali bu ikisini de yapıyor diye biliyordum ama entryinizde 600 liradan başlar demişsiniz.
Hem 100 lira vereyim hem de çeşit çeşit kahve içeyim demek olmuyor sanırım ^-^

bi dönem indirim vardı 1000 tl lik full otomatik bi makine 525 e filan düşmüştü hem filtre hem de tüm espresso çeşitlerini yapabilen cinstendi, maalesef o fiyat en son taban fiyatı ikisini bi arada yapanlar çok pahalı.
ama mesela tchibonun bu makinesiyle birlikte totalde 150 -200 e ikisi birlikte alınabilir (ayrı ayrı) ya da birini seçmek lazımevet :)

ne-ne de anlamında. hem-hem de'nin tersi.

ayrıyetten tamoksifen kullanıcılarının düzenli endometrial takibi, histeroskopi kullanımı ne ucuz ne de endometrial kanser mortalitesini azalma açısından olası gözükmemekte. (cümle poizitif kurulsa da anlam negatif)

ben böyle anladım ama yanlış olabilir tabi.

Yani "tamoksifen kullanılanlarda histeroskopiyle yapılan rutin edometrial kontrollerin, ne bedel etkin, ne de endometrial kanser mortalitesini düşürücü etkiye sahip olduğu görülmemiştir."

mi diyor?

evet the kene ben öyle anladım eğer tıbbi açıdan da mantıklıysa tabi.

hem ne-ne kullanıp hem olumsuz bitiremezsiniz ama. ingilizcedeki gibi bizde de aynen öyle yani.

"ne ucuz olduğu ne de ölüm oranını düşürdüğü görülmüştür."

ne emmeye, ne gömmeye..

evet yüksek lisans derecesi yoksa lisans mezunları bachelor olarak derecelendirilir almanya'da.

sağolasın peki kişisel bilgilerde

Year of one's life(*) boşluk

burayı anlamadım aşağısında bir açıklama var şöyle

Year of one's life(*)
An applicant who, applying for a summer semester by 15 January or for a winter semester by 15 July, is already 55 years or older (cut-off date: 15 July) will only be considered for a study place if there are important academic or professional reasons for his or her beginning a course of studies; the applicant’s personal situation will be taken into account. The letter giving the reasons for studying may be written in an informal style.

burada yaşını soruyor ancak 15 ocak ile başlayan yaz dönemi ya da 15 temmuz ile başlayan kış dönemi için başvuranlar için; hali hazırda 55 veya daha yukarı yaşta olanlar sadece önemli akademik veya profesyonel sebeplerden ötürü değerlendirmeye alınacak olup, onların da resmi bir dille neden eğitime katıldıklarını ifade etmeleri gerektiğini not düşmüş.(55 ve yukarısı için açıklama yapmış uzun uzun)
yani 55 ve yukarısı olmadığına göre yaşını yazıp geçeceksin sadece.

(bkz: fizyon)

(bkz: akil fikir)

ateyizler bunu da açıklasın!

çünkü kazana düşmüş

tr.wikipedia.org

sakin olun beyler. bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp.

odun, kömür vs gibi bir yakitin yanmasi kimyasal bir reaksiyondur. gerceklesmesi icin oksijen gerekir. niyesini hatirlamiyorum.

oysa günes ve yildizlarda olan olay nükleer füzyondur (birlesme). 4 tane hidrojen atomu birleserek helyum atomunu olustururlar. bu birlesme sirasinda cok kücük miktarda bir kütle ise enerjiye dönüsür. einstein'in ünlü e = mc^2 formülü icabinca enerji (isik + isi) aciga cikar. üstelik bu söyledigim sadece dört atomun birlesmesi. milyar kere milyar kere milyar ... kez tekrarlanan bu nükleer tepkime dogal olarak muazzam bir enerji aciga cikarir. ha peki güneste bu islem nasil basladi dersen fizik bilimini yalayip yutmak gerekir ki onu ben de yapmadim.

rüzgar da olmadığı için

Güneşte fizyon(fisyon) değil füzyon gercekleşiyor temel olarak. Hidrojenler birleşerek helyum oluşturuyorlar. Kimyasal bir reaksiyon değil nükleer bir reaksiyon.

adam isyan etse arkasına kim destek çıkacak?
evindeki aç çoluk çocuğunu düşünüyor ve hali hazırda zor bulduğu o işi kaybetmek istemiyor.

çok kolay açıklanabilecek bir durum değil, tıpkı yağma kültürünün olmaması gibi. muhtemelen tarım toplumu olmamıza dayanıyor; ama aksi durumlar da kesinlikle vardır. o yüzden işin içine din de girer, tanzimat döneminden beri görülen halk desteksiz üstten inme reformlar da.

şükürcü bir toplumuz,bence sebeplerden biri bu.

bilgi eksikliği.

japonya'da senede kişi başına 22 kitap düşerken türkiyede senede 1 kitaba 12 kişi düşmesi.

kötü tecrübeler. isyan edenlerin geçmişte asılmış olması.

dur sus otur kültürüne(kültürsüzlüğüne) dayalı aile ve okul eğitimi.

kısaca cahillik.

aile bağlarından mütevellit etfaftan çekinme

aynı zamanda yardımlaşma/dayanışma

(30 yaşındaki adama hala ailesi bakıyor vs.)

Cahillikle falan alakası yok...
İsyan etmenin hiç bir şeyi düzeltmeyeceğini, tam aksine işlerini zorlaştıracağını bilir.

çünkü şu an bize kötü olarak gelen durumlardan onlarca kat daha kötüsünü yaşamış geçmişte insanlar. o kötü dönemler unutulunca mevcut durum yeterli gelmeyecek artık.

Peki sence isyan etmek derken ne yapmalı?

yağma kültürü olmaması, aile bağları, dayanışma ve destek, şükürcü toplum söyleyişlerinin hepsi doğru. tüm bunların ardında yatan sebeplerden biri ise, ülke içinde feodal yapının güneydoğu,ege, ve kısmen akdeniz bölgeleri dışında çok fazla olmaması, olan feodal yapının da özellikle avrupadaki gibi bir geçmişe sahip olmamasıdır. bir çoğumuzun gitmesek de görmesek de orda olduğunu bildiğimiz bir köy olması, bizim insanımızı bir şekilde şükretmeye veya herşeyi sıfırlandığında bile, en azından dönerim köyüme 2 metre toprağımın yarısına arpa eker yarısına buğday ekerim, 2 tavuk bir keçi tok tutar nasılsa diyebilecek bir durumu var.
ek: bu köye dönme ve kendi toprağının sahibi olma durumunun avantajları ve dezavantajları vardır. devlet ve halk arasında bunun artı ve eksi yönlü döngüsel bir işleyişi var.

insan haklarının baya baya sallanmadığı nadide ülkelerden birinde yaşıyoruz. işsiz olsan da iyi kötü avrupada orada burada bir şekilde yaşayabiliyorsun ama türkiyede bunu yapmak pek mümkün değil. bir de o işçi sınıfı zaten kendi haklarını aramaktan önce ailesini geçindirme derdinde anasını babasını varsa eşini çocuklarını. yani böyle şeylere takılacak lüksü pek yok. böyle bir değişim de zaten ha deyince gelmez.

allah rızkını verir diye bir düzine çocuk yapan milletiz.
rahat olanlar zaten pek dindar olmayanlar.
(bkz: 700 lira maaş alıp çok şükür diyebilen insan) lar da var.

günah yani isyan etmek.

o isyan, daha meslek sahibi olmadan, ergenlik cagi bitmeden oluyor efendim. memnun olunamayacak durumlarin ortasina, yillarca adim adim giren insan; bunu, kendi secmis demektir. isyan etmek falan ohoo... bahsi gecen insan,ancak "bu ne anunagoyem, boyle kader mi olur..." seviyesinde isyan edebilir. ayrica bu, turkiyeye has bir durum da degildir.

@disardayim

Çok sordum di mi.. 12 kasım 00:37 de farketmişim sınavın aslında 11inde olduğunu.. Geçmiş tarih olduğu için bütün devlet/özel hastaneler sorun çıkartıyor. Gerçi bende de hayvanlık var. Lanet olsun bu hayat.. www.youtube.com/watch?v=RBN7wyNWgpw‎

Neyse arkadaşlar ben işe gidiyorum şarjım yok.Duyuruya bakamam. Zeka dolu mesajlarınızı bekliyorum Dönünce bakcam.

Selametle

la nasil ögrencilersiniz siz ne sinavinizdan haberiniz var ne haklarinizdan.. önce yönetmeliginizi okuyun kardesim..

rapor olayını unut hiç kimse sen 100-200 tl verecen diye kendi sicilini ve kariyerini tehlikeye atmaz.
geçmiş tarihe kimse rapor vermez diğer olasılıklara odaklan.

bende de var bu sorun, kilo/boy oranın nedir
özellikle kilo verdikten sonra yaşadım bu durumu.

evet ne yazık ki durum bu. ben de iş yerinde sürekli bilg başında oturmaktan baya sıkıntı yaşadım ve birkaç ay iş yerinde simide oturdum. eğer böyle sürekli oturur pozisyonda olduğunuz yerler varsa simidi taşımanız gerek. okul iş gibi.. ama az oturduğunuz yerlerde sorun olmaz. bunun yanında günde birkaç kere thermo rheumon sürüp ovun. sıcak tutmak da önemli. her gece bu ilacı sürüp havlu sararak uyudum ben.. sonunda düzeldi ama..

benim babamın kalça kemiğinde çatlak olduğunda doktor bu tavsiyede bulunmuştu.
bence bi doktora gidin acilinden.

bir de bi arkadaım böyle oturamıyordu ortopediye gitmişti ama kıl dönmesi çıkmıştı ameliayata aldılar hemen o gün meğersem avuç içi büyüklüğüne ulaşmış artık.

kıl dönmesi olabilir.

acı mı ağrı mı iyi ayırt edin. kuyruk sokumu kemiğindeki ağrı çok nettir, içten içe vurur. sizdeki durumun coccygodynia olduğunu düşünüyorum, zaten bu yer eden bir şey. zaman zaman tekrarlıyor benimki de hemen önlem alıyorum simit vs kullanıyorum..

@basond zayıf biriyim. Evet son zamanlarda biraz daha zayıfladım.
@neferkitty @karışık hisli adam ağrıyı kemikte hissediyorum kıl dönmesi olsa dokuda hissetmem gerekmez mi? Sanırım ayrımına varabilirdim. Buna pek ihtimal vermiyorum.
@kaputt doktora gitmiş miydiniz?

evet şirket doktoruna gittim. bir de durumu tanıdığımız olan bir ortopedist ile görüştüğümde bunları söyledi bana. sık karşılaşılan bir durum zaten şirketlerde özellikle masabaşı çalışanlarda..

valla arkadaşım hiç de deride hissetmiyordu kuyruk sokumu kemiğim ayrıyor diye gitmişti doktora, yürürken ve otururken o bölgenin içten ağrıdığını söylüyordu o yüzden ortopediye gitmişti direkt.
yani yüzeyel bi belirtisini hissetmemişti o.

muhtemelen pilonidal sinüs. çok yaygın bir hastalık zaten ve basit bir cerrahi müdahale ile hastalık giderilebiliyor. müdahale basit ama bazen 1 ay kadar yatmanız gerekebiliyor.

bundan başka böbrek ya da üreter taşları da o bölgede ağrı yapabilir. önce genel cerraha ardından da tüm batın bir ultrasona görünmenizde fayda var.

Bana da oluyor aynısı. Hele biraz yayılıp oturunca çok ağrıyor. Normalde kambur otururum ama boyum uzun olduğu için bazen arkamda oturan biri varsa önünü görebilsin diye yayılıyorum. Kambur oturunca olmuyor ama.

bi su bardağı süte, bi çay kaşığı tarçın koyup için.

Muzlu süt?

zaten sütün kendisi aşırı ya da çok olmasa da kalorilidir. direkt sütü tüketmenizi öneririm.

haftada 1 gün kendinizi şımartıyoruz sonuçta o gün bu gün yapıştır pudingi

@hystarie, ahahah dün başladık yalnız:)

diyet 6 gün yapılır. 1 gün tatil yapılır. haftada özellikle bir gün diyetteki ortalamanızın iki katına kadar kalori alın. neden? vücut diyetteki kaloriye alışıp eco mode a geçer. bu da kalori yakım hızınızı düşürür. yani eğer 1 haftadan fazladır yapıyorsanız diyeti, arkadaşın dediği gibi pudingden zarar gelmez.

(bkz: incir uyutması)

köpürtüp latte yapın en kalorisizi bu:)

- bitkisel tatlandırıcılardan evde bulunduruyorsanız (ki zaten diyet yapıyorsanız mutlaka bulunsun) 1-2 tane tatlandırıcı, bol buz ve neskafeyle şahane latte olur.. kahve yerine meyve koyup blenderden geçirerek smoothie olur
- yulaf, taze meyve dilimleri ve çiğ badem ya da fındıkla karıştırırsanız güzel bir atıştırmalık olur (seviyorsanız tarçın da yakışır)

Yoğurt.

böyle kız düşer mi sence? ya da düşen var mı?

evet. zyban ile ilgili sortabilirsin.

bu bir bilişsel çarpıtmadır. başarıyı küçümseme, başarısızlığı yüceltme. depresyondaki temel düşünce yanlışlarından biridir. bu düşüncesini ve altta yatan şemalarını ortaya çıkarıp terapi ile değişimi sağlanır. tabi bu kolay birşey değil. bununla beraber daha başka bilişsel çarpıtmaklar da vardır mutlaka. etiketleme, meli malı düşünme, falcılık, kendini kanıtlayan kehanet vs gibi.

normal bir insan bir anda akli dengesini yitirip kendini asarak intihar edebilir mi? beyni ona bu tip bir oyun oynayabilir mi? yoksa intiharların altında yatan sorun, uzun sürede oluşan/olgunlaşan şeylermidir?

intihar sorunuzu eksi sözlük üzerinden yanıtlayayımisterseniz.

olur tabi

dostum concerta yazdırmak istiyorum yardımcı olabilir misin?

sorusu olanlar için yine burdayım. sorularınızı bekliyorum arkadaslar.

soruları alayım

soruları alabilirim arkadaşlar.

seansın kaç para

bu akşam da sorularınızı alabilirim arkadaşlar.

hazır hastanede nöbetçiyken psikiyatri ile ilgili sorularınızı alabilirim.

Biraz insanın egosunun esiri olmasının altında yatan olası nedenler var mıdır? Hep bunları merak etmişimdir. Ego bir insanın en büyük düşmanlarından birisi bence. Siz ne diyorsunuz bu konu hakkında?

mümkün mü bilmiyorum ama küçük beldelerinden dava açabilirsiniz.

ankara'da bir arkadaşım işler yavaş olduğu için yine ankara'ya bağlı beypazarı'na gidip dava açmıştı ve süreç bayağı kısalmıştı.

böyle bir şey eğer mümkünse bu tarz davalar için bunu deneyin derim.

hayır bence istanbul değil

edıt: deniz feneri degil bildigin heykel gibi duruyor
edit2: Üç denizler arasında yer alan çok güzel Thiruvalluvar Heykeli.Hindistan.
ayrıca 133 metre imiş.

bence türkiye bile değil

istanbul'da böyle bi deniz feneri yok.

kesin istanbulsa, şile olabilir.

galiba hindistan.
(git: www.google.com.tr

25 yil once yapilmis kanal tedavili disim apse yapiyordu. gecen sene disciye gittim kanal tedavisini yeniledi ve yeniden doldurdu. su an hala kullaniyorum. durumu iyiyse cekmezler bence.

kanal tedavisinin yenilenmesinde başarı oranı ilkine göre çok daha düşüktür.
hali hazırda kanal tedavisi iyiyse bu oran %5-10 u bile geçmez.

ama kötü yapılmışsa kanal, iyi bir kanal tedavisi ile toparlaması daha kolay olur.

eğer hali hazırda kanal tedavisi iyi yapılmışsa çekim daha mantıklı.

denenmiş ve başarılı olmamış diye özetlenebilir bu durumda.

ki kaldı ki mükemmel kanal tedavilerinin bile başarısız olma ihtimali her zaman vardır zaten.

Hala şansı vardır. Diş kökünde kırık filan yoksa kesinlikle çektirmeyin. Sıradan bir diş hekimine değil endodontiste gidin

dilekçenin fotokoposini çekip birisi tarafından teslim alınmıştır imzası ve tarihi atıldı mı?
eğer yapılmadıysa ''bize böyle bi dilekçe vermediler'' deseniz ne ispatlıcaksınız?

bugün arayıp sorduğunda, "daha işleme konmadı" dedikten sonra, başka bir gün "aa biz öyle bir dilekçe almadık" derlerse, zaten bence yarın çıksın o iş yerinden parasını da almadan :)

eşin bir an önce gitsin noter aracılığıyla istifa dilekçesini göndersin iş yerine. aksi halde gerçekten işyeri piçlik yapabilir.

bi keresinde anatomi hocamız erkeklerin doğum sancısını anlaması için böbrek taşı düşürmesi yeterli demişti.
ikisi de eş değer anlaşılan.

şöyle bir efsane vardır, ağrılar arasında böbrek 1 diş 2 diye...
ama bence çok görece bir kavram. kişiden kişiye çok değişebilir...

iki durumu da yaşamadım ama..

ortalıkta gezen bir doğum yazısı vardı, kadının doğum sırasında çektiği acı bilmem kaç kemik kırılmasına eşitmiş falan diye. ama burada şöyle bir şey var doğum sancısı max 48 saat sürüyor (yani iki gün içinde doğuruluyor, çoğunlukla 8-10 saat çekiyorlar diye biliyorum) ama böbrek ağrısı kişiye göre 1 ay da sürebiliyor. taş düşürüyor, kırdırıyor vs. bir daha oluşuyor tekrar atmaya çalışıyor vs. bu yüzden bence böbrek ağrısı daha kötü.

doğumun daha çok olduğu söylenir

böbrek taşı ağrısı vurdu iki kere, kendimi balkondan atacaktım, öyle diyeyim.

ikisini de çeken biri böbrek sancısı diyor...

bir de şöyle düşün, birinde amaç güzel bebeğin olacak, ötekinde ise düşmeyen bir taş...

6-7 kere çektim bu acıyı. gerçekten ağrısını düşündükçe bile midem bulanıyor.

böbrek ağrısının tek sebebi yok ki. ama en kötüsü böbrek taşı düşürme ağrısı olduğunu söyleyenler var.

www.google.com.tr

paslı dil

www.google.com.tr

dişlerimi çok düzenli fırçalarım ve dilimi de mutlaka temizlerim.

sigara?

sigara kullanmıyorum

fazla çay-kahve?

sık gargara kullanımı, sürekli yumuşak gıda tüketimi, yakın dönemde geçirilmiş boğaz enfeksiyonu, ağız florasındaki değişiklikler de sebep oluyor.
tek çaresi 2 haftada bir dil fırçalama, fazlası dil papillarına zarar verip kanseri tetikler.
sürekli gargara kullanılmamalı.

yakın dönemde antibiyotik kullanıldıysa o da yapar.

diş doktoruna git,güzelce temizler,beyazlatma işlemi de yapar üstüne.daha beyaz olur dişlerin.

evde yapılan beyazlatıcı sistemler

en sağlıklı ve etkilisi voco home bleaching setidir.

onun dışında macunlar filan hikaye, silikon içerikli olup diş minesini aşındırır siz de beyzladığını zannedersiniz alttaki dentin tabakası da ortaya cıkar sonra iyice sararır.

aşırı diş fırçalamak iyi bir şey değil.

bir dişçiye danış derim diş beyazlatmak için. hiç yaptırmadıysan diş taşı temizliği de bir ton etkili olabiliyor. yani dişi beyazlaymıyor ama dişleri araşındaki diş taşı gidince beyazlamış gibi görünüyor.

3 kere fırçalamak yerine 2 kere fırçalayıp bir de diş ipi yapsan daha iyi. diş ipi asıl temizliği sağlayan şey.

çilekle (içiyle veya püresiyle) ov dişlerini. bunu çok duydum internette, denemedim gerçi.

onun yerine çevre yapmaya bak.yüksek lisanslı olsan da çevren darsa avukatlık yapacaksan çok kazanamazsın.

avukat olursunuz ve oyle bi dava gelir ki onunuze, sadece o davadan alirsiniz bu parayi...

1 koydum 3 aldim gibi de bakmayin her yatirima...

ufkunuz genisleyecek... globallesmeye adim atacaksiniz. iuhf diplomasi, Kapikule gumruk kapisinin batisinda ne ise yariyor? Ya da Gurbulak'in dogusunda, Habur'un guneyinde?

anca türkiye'de işinize yarıcak bir alanda yaparsanız avantaj sağlar.
misal uluslararası hukuk vs konusunda normal avukatların üstlenemeyeceği bir davada faal olursanız.
yoksa ben avukat seçerken alakasız bir konuda master'ı var diye tercih etmem.

Uluslararasi hukuk konusunda az biraz okumuslugumuz olmasi sebebiyle diyebilirim ki avukatlik bi durum yoktur. Ya da hakim savci
Uluslararasi hukuk varligi bile hukuk fakultelerinde kiyasiya tartisilan, hukuk ogrencilerine bile 1 fonem verilen pek de sevilmeyen uvey evlattir. Cunku uluslararasi hukukta ustun hukuk sistemine imza kondugu icin hed hod deme gibi bir durum olmaz. Alan dardir. Kipirdayamazsin. Zaten kurallar isleyis teammul de ortadadir. Pek adi gibi havali degildir.

Hukuk fazlasiyla ulusal bi istir
Ihdas attik ordan burdan topladik nerese ulusal demeden once uygulamada cok baska olur.

Avukat olurum diyorsan zaten hic bulasma super bi cevre yapabilecegin mahalleye tasin insanlarla kaynas falan
Hakim savci olurum diyorsan zaten na boyle bi sinav var sen once o alttaki 20 dersi ver kursa yazil kastir sonra bakan torpili bul falan
Yok ben terki diyar eylerim sizin olsun bu ecis bucus ulke diyorsan, hocam cok yanlis gelmisin, iuhf kastirip okumusun 4. Sinifa gelmisin emegine yazik derim.

Yani en basiti minik dusunelim, derneklerle yillar suren cabalarla kadinlarin hak hazandigi bir frengistan var, hic talep olmadan hak kazanmis kadinlarin yasadigi bir anadolu var.
Kazananlar tikir tikir calisan bir sistemi oturtmus kaymak yer durumda, anadolu da kadin cinayetlerinin onune gecilmiyor ne siyaseti allasen?

Sen simdi gidip o frengistanda kadin haklari uzerine uzmanlasip yayinlar yazacaksin, sonra da gelip karisini gunduz gozune sokakta kitir kitir kesen adamin namus belasina dahil olacaksin.

Mantiksiz gereksiz meeaah degil elbette ama getiri goturu dengesinde gecer not almaz, hele ki oncelikli derdin para kazanmaksa.

Bu yollardan geçen hukukçu arkadaşlar varsa ya da şahit olan arkadaşlar varsa onlar yorum yazarsa daha çok makbule geçer :) @Sunset tabi çevre önemli yabancı ortamlarda da onu yapabilirim.Uluslararası işlerle uğrasan türklerle tanısıp tr deki işlerini almak gibi.. @neferkitty doğru bir teşhis n bende oyle düsünüyorum.@cecilla evet hukuk ulusal bir iştir ama dünya normlarında geçerli olan da bir hukuk vardır ..

maaşlı çalışmayı düşünüyorsan:

bence burada iyi bir büroya girmeye çalış, ielts toefl orada işe yarar. bir yıl stajını yaparsın o iyi büroda bu sırada eğer başarı gösterirsen, çalışmaların beğenilirse devam edersin. Bir süre sonra da büro seni böyle bir eğitime gönderebilir. Hem mezun olur olmaz para kazanmaya başlarsın hem de eğitimi de bedavaya getirebilirsin.

diye düşünüyorum.

"avukat olurum diyorsan hiç bulaşma" ne demek? bakma sen atıp tutanlara. avukatlık yapacaksan abd ya da ingiltere'deki masterla 1-0 önde olursun. örneğin ingiltere'de uluslarası ticaret üzerine master yaparsan burada uluslarası şirketlere ya da bürolara girmede çok işine yarar. hukuk fazlasıyla ulusal bir işmişmiş, uluslarası hukukta avukatlık bir durum yokmuşmuş. bilmeden etmeden atıp tutmak ne kolay.

Evet, kesinlikle değer. Tabi iyi bir okulda yapacaksınız.

Özel hukuk LL.M.'i yaparsanız, hukuk sistemlerinin farklılığı çok da önemli olmaz. Kamu yaparsanız daha az anlamlı olur yurt dışında yapmak.

dün sen alttan şu kadar dersim var uzar mı diye sorunca herhalde fazla gaz verdiler. belli ki çok çalışmayı sevmeyen bir insansın. yaptığın bu plan sadece bir hayal olarak kalabilir. fazla kişiye de bu hayallerinden bahsetmeni tavsiye etmem.

Avukatim, paran varsa kesinlikle yapmalisin, hatta paran yoksa ama kredi vs cekme sansin varsa gene yapmalisin. Abdde yapacagin masterin alani da onemli degil, orda bulunman yeter.
Yapmazsan; stajin bittiginde is ararken 20 yere cv gonderirsin, en fazla 2-3 tanesi geri doner. Digerleri cevap bile vermez. 5 para etmez adamlarin yaninda surunursun.
Yaparsan, en baba hukuk burolarinda calisirsin, hatta buraya gelmeden once bulursun isini. Ya da guzel bir sirkette ise baslar ve cok cabuk yukselirsin.
Arkadasim ruhsatini aldigi gibi abdye, burda is bile aramadi, gitti orda boktan bi okulda, hukuk ingilizcesi egitimi aldi, su an cok havali bir buroda bonuslarla beraber 6000 lira ustunde maasla calisiyo, buroda calisan 12-13 avukat var, hepsi abd veya ingilterede master yapmis. Master yapmayani gorusmeye bile cagirmazlar.
Ben ogrencilik donemimde kopek gibi calisip tecrube edindim, hayvan gibi ingilizce de biliyorum, alanimda da iyiyim ama aldigim maas 3000 lira.
Çevre edinmeyi falan bosver, masterini yap, guzel para kazanacagin buroda veya sirkette ise basla.. Network yapmak istiyorsan da, masterdan sonra cebindeki parayla kodamanlarin takildigi bir spor salonuna yazilirsin, networkun kralini yaparsin.
Bir de kendini avukatlikla sinirlama, sirkete avukat olarak girip mudur de olabilirsin.

Telefondan giriyorum, anlatim bozuklugu ve imla hatalrini gormezden gel.

yüksek lisans için türkiye'de şuan için pek aktif olmayan dalları seçmeni öneririm. zamanında çok tartıştığım bir hukukçu büyüğüm vardı kendisi bana enerji hukukunu önermişti mesela.çok fazla bilgim yok araştırmaya vaktim olmadı ama bu kyoto protokolü vs gibi şeylere türkiye'nin taraf olmasıyla bu alanda işlerin artacağını düşünüyordu.bunun dışında ben sadece yurtdışında masterın iş bulmana çok fazla etkisi olacağını düşünmüyorum. zira o tarz yerlere hala çevresi ve torpili olan özel okul mezunları senden önce girecek. bununla beraber sadece ingilizce seviyenin iyi düzeyde olması bile sana iyi bir iş bulmada yardımcı olabilir.mesela ticaret hukuku üstüne yoğunlaşırsan birde yabancı dilin varsa iyi bir büroda iş bulabilirsin.yalnız bu iş ne kadar senin kafanda kurduğun iş olur bilemem. örneğin 3 dil bilen bir arkadaşım avukatlık stajını yaparken bile normal bir avukattan iyi bir maaş alıyordu ama bütün gün çeviri yaptığından işinden hiç memnun değildi. lakin yurtdışnda okumak her şekilde sana deneyim katacaktır.

a ve c doğru, katabolik ve antienflamatuar'dır

tromboza.egilim yaparlarlar. antfibrinolitik etkileri yktur

alerji ve anaflaksi tedavisnde kullaniliyr zaten.
ezinofilleri azaltir

www.capsverlan.com

oğuz kayaalp'in kitabından bakıyorum şu an:

katabolik etki doğru

antienflam. doğru
antialerjik doğru

ve de kemik iliğinde trombosit üretimini artırlar diyor.



yani fibrinolitik etki yanlıs.

hiç öyle bir sey yazmamıs, farmada bu kitanın üstüne de yoktur zaten.
Edit:

hatta hiperkoagülasyon etkisi varmış.
bu nedenle tromboembolizm gibi riski bile varmış.

siyasal görüşle alakası olmayan yeni bir sistem ve bir nevi hamilelik fişlemesi evet.

Şimdi gebenin takibi zorunlu bir olay, gebe ve yenidoğanın iyiliği için. Bu bilgilerin anne ve bebeklerin sağlığı ve hatta hayatı için önemli yeri var değerlendirmelerde zira herkes sizin bizim gibi internet çocuğu değil, bilinçsiz insanlar gerçekten kendileri için bile tehlikeliler.
Ama, elbette teori ve pratik arasında fark var. Bu fark da yaklaşımdan kaynaklanıyor. Bilgiler gizli diyorlar ama olan biteni biliyorsunuz. Söylenecek fazla bişi yok.

evet fişleme ve bu nedenle de s.tir et (çok sinirliyim bu mevzuda hergün başka birinden duyuyorum türlü marifetlerini)
taktılar resmen.

gerçekten ceza ödüyolar mı onu öğrenmek lazım.

eğer ödüyolarsa adamların suçu yok.

yok ödemiyolar da kafalarına göre ise diyecek bişey yok tabi malum.

gebelik takibi kısmı tamam akıl erdirebiliyorum ne kadar onaylamasam da ama kürtaj takibi?

ben olsam hiç de gidip bildirmem zaten karnım burnuma gelmiş bi de onlara evrak mı yetiştircem, kim ne öderse ödesin yasayı cıkarırken bana sordular sanki.

Ek olarak; hamilelik süresince her ay arayıp bilgi alıyorlar. Kilonuz kaç, gebelik süresince herhangi bir hastalığınız çıktı mı?(gebelik şekeri vs).. Doğumdan sonra kısa bir ev ziyaretleri oluyor. Bebeğin doğum bilgilerini alıyorlar. Sonra her ay bebeğin kilosunu, boyunu öğrenmek ve aşı takvimini hatırlatmak için arıyorlar. Tüm bebekleri takip etmeleri gerekiyormuş. Bu konuda biraz hassaslar.

bu senin fişleme dediğin şey modern batıda da var. ancak ceza ödemeleri konusunu anlamadım.

Gebeliğin takibi önemli. O nedenle hamile kaldığınızı aile hekimine bildirmelisiniz. Kürtaj kısmında prosedürü bilmiyorum ama tıbbi bilgilerinizn tek bir yerde toplanması yani bir veri bankası oluşturulması için bunu da bildirmeniz mantıklı gözüküyor çünkü ülkemizde tıbbi kayıtlar düzgün tutulmuyor aslında tutulması gerekli.

sanırım gizlilikten kasıt devlet kurumlarından değil özel şahıslardan gizlenmesi anlamında.

uygulama hekiminizin şahsi kararı değil, hamilelikleri de, doğan çocuğun aşılarını da takip ediyorlar. aşıya gelmeyenleri arıyorlar, gerekirse ev ziyareti yapıyorlar. anne ve çocuk sağlığını takip etmek babında. aile hekimi birkaç arkadaşım var, ordan biliyorum. her hamile veya bebek sahibi titizlikle izlemeyebiliyor böyle durumları.

Evet gitmezseniz para kesilir. İzlemlerinizi aile hekiminde yaptırmak istemiyorsanız gebe kaldıktan sonra gidip ben izlemlerimi aile hekimimde yaptırmak istemiyorum diye imza da atabilirsiniz. Ama bilgilerin gizliliği konusunda sıkıntınız olmasın. Çünkü özel hastaneye de gitseniz devlete de gitseniz yapılan bütün işlemler devlete bildiriliyor. Ondan kaçış yok.

arınç çok tehlikeli bir adam.

iyi polis kötü polis olayları, arınç bence köprüyü geçirecek biletin derdinde yani henüz gerçek yüzünü görmedik eline güç geçmesini bekliyor.

Neferkitty +1
Şu anda hem iyi polisi oynuyor hem de Tayyip'i uzlaşılmaz ve zıvanadan çıkmış gösteriyor. O adam fena.

arınç daha ılımlı. katılıyorum.

freekara'ya katılıyorum. akp'deki en yüksek rütbelerdeki kişilere göre bakarsak en ılımlı abdullah güldür. Abdullah gül şuan halen başbakan olsaydı Türkiye'deki şu durumlar yaşanmazdı gibime geliyor. (rte cumhurbaskanı olmadığını varsayıyorum)

Bu arada bülent arınç da her ne kadar ılımlı gözüksede; sanki bir oyunun parçası gibi. sürekli başbakanla ters düşüyorlar. planlımı plansızmı onu bilemeyiz.

arınç mı ılımlı ? şuan nefret ettiğiniz tayyip ondan daha iyidir. tayyip erdoğan kurumlardaki cemaatçi kadroyu tasfiye edip daha demokratik kökenli insanlar atamaya çalışıyor en azından cemaata uzak isimleri.

tayyipten nefret ediyorum ama yukarıdaki bilgi kesin kaynaklardan. onlarda tayyibi pasifize etmeye çalışıyor şimdi. en basitinden başkanlık sistemi mevzularından sonra zamanın haberlerine bakmanız yeter. tayyibi köşke yollayıp işini bitirme gayretinde hepsi.

arınç ve abdullah gülü bilerek ılımlıymış gibi göstermeye çalışıyorlar.

2002de de tayyibin ılımlı, demokrat olduğuna falan inanıyordu millet. halimiz bu. abdullah gülün, bülent arınçın falan da demokrat olduğuna inananlar varsa hala ohoo.

bi 10 sene daha kaybedecez desenize.

hiçbiri ılımlı falan değil. ölümü gösterip sıtmaya razı olmayı kabul ediyorsan başka. Gül de arınç da erdoğan da temel konularda az çok aynı şeyleri söylüyorlar sadece erdoğanın üslubu daha sert ve saldırgan. Bunun sebebi de:
(bkz: iktidar zehirlenmesi)
Mesela arınçın şöyle bir beyanı var, sence daha mı ılımlı:
(bkz: alman polisine söyle tamamının kimliğini istiyorum)

eski fazilet partili birine ılımlı demek. komik kaçıyor bana göre.

arınç cemaatçi. gelsin başa da bi görün kişisel özgürlük nedir nasıl kısıtlanır. erdoğan gitsin diye her yol mübah diyen zihniyetin aklı başına bi gelsin.

Arınç'ın partiye katılmasının ve hala içinde olmasının AKP seçmeninin arasındaki en dindar ve en bağnaz kitleyi içinde tutmasını sağladığını düşünüyorum.

yani Erdoğan-Gül-Arınç içerisinde ılımlılıklar en uzak olan o.

AKP şeriat getirecek diye inanan ve oy veren insanları partide tutulabilmesini sağlayan kişi bence o.

babam hem karakter hem tip

Karakter anne, tip babaanne

karakter olarak halama benzetiyorlar,komikmişim onun gibi.burun yapımız da benziyor.

Tip olarak annem derler
Karakter olarak babam diyor annem, bazen halan gibi konusma da der, babam da annen gibisin ayni der.. olaylar olaylar

tip olarak annem karakter olarak annemin deyimiyle "ayni nenesi! "

tip hala, karakter hiç kimse.

Tip anne,baba,hala karisimi;karakter konusu muamma.

babama benziyorum..

tüm sülalem akraba olduğu için pek fark etmiyor aslında hepsi aynı ataya çıkıyor 2 nesil yukarıda.
göz-saç annem/teyzem, kaşlar babam, kemik yapısı babam, esmerlik ve vücut dilim büyük halam. huyum meçhul kimseye çekmemişim...

anneme hem tip hem huy olarak

tip baba, huy benzersiz.

Karakter olarak halamın oğluna benzetiyorum kendimi. Tip olarak kimseye benzemiyorum. Tipsiz olmak böyle bir şey :(

tip olarak teyzeme benzetiliyorum.

anneme benziyorum.karakter olarak anne-baba karma

Genetik olarak babamin kopyasiyim tipim ayni.. karakter olarak amcam

ne tip olarak birine benziyorum ne de karakter olarak. hatta karakter olarak dünyada bir eşim daha olduğuna inanmıyorum.

karakter anne-baba karışık, biraz ondan biraz ondan. tip sadece baba.

bahsettiğiniz şey plak, naparsanız yapın diş fırçaladıktan 8 saniye sonra plak oluşmaya başlar ancak bu plağın çürük yapıcı özelliğini azaltabilir ya da oluşum hızını azaltabilirsiniz.

düzenli diş fırçalama,
xlitollü sakızlar,
ağızdaki mevcut çürük dişlerin tedavisi ve dönem dönem gargara kullanımı,
şekerli ve asitli şeylerden uzak durursanız bu plağın zararlı etkisini azaltmış olursunuz.

@ rm

tamam da mesela bugün dişlerimi fırçaladıktan sonra en az 10 defa selpakla sildim, şuan baktım yine aynı şekilde :/ hiç mi bitmez.

hayır bitmez, ''tamamen'' bitmesi mümkün değil, plak olmaz biofilm olur yani o tabaka her daim olur.
tükrüğünüzde bakteri yoğunluğu fazla muhtemelen o yüzden öyle yapış yapış geliyor dediklerimi uygulamanız lazım.
ağızdaki diş eti hastalığı ve çürük varsa fırçalamanın cok etkisi olmaz onlar bakteri rezervi sonuvta

Ben diş ipiyle sadece araları temizlemiyorum üstten aşağıya doğru o pislikleri almaya çalışıyorum dene istersen

bu mevsimde pert olur,kumaş çünkü.

güzelmiş. al

gideri yok.

burkulmayi onlemek icin olaplup

evet destek. bu tür ne deniyor unuttum da koşu için değil, gösteri atlarında oluyor. kırılma burkulmaya destek

burkulmayı filan önlemek için değil bence gösteri atlarının çoğu ayaklarına yapılan işkencelerle o aşamaya gelir ve bunlar da o işkence ile ''öğretilmiş'' olanı hayvana anımsatıp öğretilen hareketleri yapması için ha tutup da burkulma için derler tabi , işkence yaptık diyecek halleri yoktur kesin:
videoda yapılan işkenceler gözüküyor üstelik bu tüm gösteri dünyasının popüler isimlerinden birinin çiftliğinde , düşünün artık
www.youtube.com

edit: videoda işkence yapılan atın tam o bölgelerdeki ayak bileklerinde bant gibi bir şey var, onlar takılıyken bunlar yapılıyor

3. dakika 7.saniye

neferkitty. videoyu izlemedim (izlemem de). ancak yeğenim 5 yıl kadar at bindi ve atına eğitim amaçlı işkence yapılmadığına eminim. senin dediğin yanlış demiyorum. ancak her burkulma engelleyici işkence içindir demek de doğru değil. yani gösteri atı başka (sirk) bu atlar başka. dün de hatırlamamıştım. bu tür at binmeye gösteri denmiyor. ama adını da unuttum.

evet hepsi o şekildedir demem yanlış olmuş cidden, affola.

belki öyle olabilir diye editleyeyim o halde:)

Buzlukta mıydı dolapta mı? Buzluktaysa yenir bence.

olursun.

bir anlık zevk uğruna bağırsağını yormana değmez at gitsin :)

@whoosie Buzlukta değil alt kısımdaydı:D

yenmez

mecburiyetten benimde böyle kullandığım durumlar oluyordu. yarım bırakmayıp tam kür uyguladıysan çok fazla sorun olmayacaktır. sonuçta enfeksiyon varsa kullanmak gerekli.

artık ben dikkat etmeye çalışıyorum elimden geldiğince, düzgün beslenerek.

olan olmuş. :)

onların ilaç atılımı zaten en fazla 24 saat çinde gerçekleşiyor, o yüzden doz aşımı olması mümkün değil.

en fazla olsa olsa çok sık kullanımında antibiyotik direnci gelişimini kolaylaştırırsınız bir de böbreklere dönem dönem yük binmiştir ancak sağlıklı bir insan için büyük risk oluşturmaz.

Ben de değişik bir öneride bulunayım, kısa sürede fazla antibiyotik kullanım bağırsak florasını kötü etkiliyor, yani o sevimli bakteriler ölüyor ve mesela normalde bağırsakları bozmayan sokak yemekleri falan dokunur hale geliyor. Bu yüzden probiyotik zımbırtılardan da (yoğurt vs) kullanmayı düşünebilirsiniz.

@neferkitty
Böbrekler sağlam, ondan eminim. Direnç konusu kafama takılmıştı. Gerçi ilk kullanımdan sonra uzun bir süre ağrı vb. olmadı. Muhtemelen işe yaradı. Ancak enfeksiyona eğilimli olduğunu dişçi de söylemişti, nitekim oldu da. Yine de 2. atağı da savuşturdu ilaç.

@whoosie
Antibiyotiklerin hepsinde "geniş spektrumlu" yazıyor. Malum, besin zincirini bozunca kurbağalar ölür sinekler çoğalır durumu oluyor:) Probiyotik yoğurtlar normal flora dengesini de sağlıyor mu? Ben hep laksatif etki yapan başka bakteriler içeriyor diye düşünüyordum.

Ya doğrusu kişiden kişiye çok değişiyor, bazı insanlarda laksatif etki yapıyor gerçekten ama bazı kişileri de hiç etkilemiyor. Kayısılı falan olmayanları aşırı olmayan şekilde tüketirseniz faydası olur diye düşünüyorum.

Stokholm Sendromu buna benzer bir sey ama insana bagimlilik ile ilgili.

sadizm de boyle bir taraf var, sadistler mazosistine bagimli oluyor,
freud olsa bunlarin hepsi egoyla ilgili diyecekti.


ayrica "guilty pleasure" da bununla ilgili mi? bilemiyorum.

içki, sigara gibi kullanmaktan nefret etseniz dahi engel olamıyorsanız bu zaten fizyolojik bağımlılıktır, yeme bağımlılığı da buna benzer.
onun dışındakileri bilmiyorum.

sinüzit olabilir ve sinüzit ağrısı dişlere yansıyabilir.
o bölgedeki sinüslere bastırınca da sinüzit kendisini belli edebilir o yüzden.
diş köklerinde özellikle üst köpek dişindeki enfeksiyonlar o bölgede bastırınca belirti verir.


sinir de var o bölgede elbette ancak bastırınca öyle hissetmezsiniz , %80 sinüzittir o.

sinüzit olduğunu sanmıyorum ya :( o üst köpek dişindeki enfeksiyon durumu var bende sanırım, köpek dişinin tam üstünde diş etime yakın bi yerde çünkü. Peki bu durum ciddi bişi mi müdahale etmeyip beklemekle salaklık mı ediyorum acaba?

evet yüzü şişirme aşamasında enfeksiyonlu iken çekilemez bile, 3-4 gün ağrısını çekersiniz antibiyotik etki edesiye kadar..
hatta şu an başlamış bile enfeksiyon , bastırınca ağrı olması onu gösterir
acil diş hekimi yolu göründü

en son doktoruma aynı şikayet ile gitmiştim ve www.colgatesensitiveprorelief.com.tr bu ürünü kullanmamı söyledi
umarım faydalı olur

ben hastalarıma hep colgate sensitive pro-relief i öneririm.
3 farklı markanın 3 hassasiyet giderici diş macunun etki mekanizmaları farklı, colgateinki daha hızlı etki eden bir mekanizmaya sahip.

gargaraya gerek yok.

Diş macununu pirinç tanesi kadar koyun fırçanıza. Daha fazlası hem gereksiz, hem de mineyi aşındırıyor. Önemli olan, fırçanın mekanik etkisi. Kırmızıdan beyaza doğru fırçalayın dişlerinizi. Extra soft fırça bulun büyük eczanelerden. Üstünde extra soft yazsın. Günde en fazla iki kere fırçalayın. İki dakikadan uzun fırçalamayın.

Bioderma kullanıyorum ben memnunum. Perricone md'de iyiymiş diye duydum ama kullanmadım daha.

bioderma hassas cilt serisi kırmızı ve hydra serisi <3

ben perricone md kullanıyorum mükemmel

La senza veya marks&spencer.

marks&spencer,kom,h&m.

la senza, h&m +1

seheryıldızı (seher yıldızı ya da)
atilla

doremi.com.tr bu marka favorimdir her zaman :)

victoria's secret hoşuma gidiyor. erkeğim. :(

doremi.com.tr bu mesela yarın al derim hemen ve buarayada eklersen seve seve nasıl durduğu konusunda yorumlarımızı yaparız değilmi arkadaşlar

lonely hearts/ lonely favorim

doremi tuttum bunu bu nasıl bişeymiş tabiki çamaşırdan bahsediyorum :)doremi.com.tr

agent provocateur

blackspade

www.bulabilirim.com

%100 organikler çok pahalıya geliyor ve köpürmüyor fazla yine de kullancaksan avalon organics var, aralarında iyisi o.

ama ben kısmen daha az kimyasal içeren lush kullanıyorum 1,5 senedir gayet iyi.

bunlar da el yapımı

www.lushturkey.com

yıllardan beri ben de yapıyorum onu saçım dökülmedi ama köpük falan sürmeyince tel tel oluyor iğrenç. bazen sürsem bile yine tel tel ayrılıyor saç.

sacinin sonu genetik yapina bakar, saclar saglam ve dayanikliysa köpük vs. cok etki etmez tabi ama illa organik olsun dersen %100 organik diye bir sey yok yani sampuan piyasasinda olan biriyim %100 organik bir ürüne rastlamadim ki o da anca hemen hazirlanip kullanilmasi gereken bir ürün olurdu cünkü sonucta icine koruyucu, dayaniklilik arttirici bir ürün gerekiyor o da anca kimyasalla oluyor. Sacinin dökülmesini istemiyorsan mesela sampuanina cam terebetin koyabilirsin biraz.

saçıma doğal şampuan kullanıyorum aktardan alınma gayet kaliteli 2 marka önerebilirim nival ve habipoğlu. mecidefendide varda bunlar daha iyi gelio bana. şampuanımın içine evigen ve bepantol ampül kırdım kokusuzdur bunlar. bunlarda saçımı besliyor. saç kreminide uzun saçımın sadece uçlara kullanıyorum. son zamanlarda köpüğüde bıraktım. doğal bir köpük alacağım araştırıp, elim değmedi.

sebep? kendimi seviyorum. saçlarımı da. 2-3 yıl sonra saç problemleri ile uğraşmak istemiyorum. bence sizde öyle yapmalısınız. 20li yaşlarda birşeyler değişmesse çok geç olabiliyor 30undan sonra.

yer bilmem de ipl olmuyormuş illa alexandrite olsun dikkat et.

euroderm kadikoy, dedi eşim. ama asya yakasi tabi.

epiderm

sektörde geçirdiğim yılların burada bir şeylere yaramasını umarak biraz detaylı cevap yazayım istedim.

alexandrite bir marka değil,755 nm lazerin üretildiği medyumun tipi... misal palomar veya candela isimli üreticilerin ürettiği alex lazerlerin etkinliği iyi olabiliyorken deka veya adı sanı duyulmamış koreli bir firmanın ürettiği alexler hem kullanıcı için hem de hasta için tam bir baş belası olabiliyor.

ipl ile ilgili olarak, çok kötü olduğuna dair yanlış ama yaygın bir kanı var. bu yıl seul'deki dünya dermatoloji kongresinde sunulan bir çalışmaya göre bir çeşit ipl markasının, kalıcı sonuçları olan ve en fazla tüy temizleme oranına sahip ilk sistem olduğu ortaya konmuş(troilius, bjerring).

aslında ipl bildiğimiz fotoğraf makinalarının flash ışığının kullanılmasıdır. ve teorik olarak en azından epilasyon konusunda tüm lazerlerden daha etkili sonuçlar almanıza imkan verir. çünkü tek bir dalga boyu yerine dalga boyu aralığı ve daha stabil bir enerji kontrolü sağlayabilir. sıradan bir ipl sistemi üretmek ucuz ve kolaydır. fakat lazerlerden daha iyi sonuçları olan ipl sistemler son derece sofistikedir ve üretmek oldukça pahalıya mal olabilir. türkiye'de satışı yapılan danimarka kökenli ellipse bu konuda eşsizdir. bunun dışında amerikalı sciton firmasının bbl'i de bazı eksikliklerine rağmen oldukça etkilidir. ellipse'in sorunu türkiye'deki kullanıcılarının yarısından fazlsının kaçak-korsan uygulama başlıkları kullanmaları(kalitesiz xenon flash lamba, kalibrasyonsuz, kötü filtreler, kötü seramikler, kötü köprü bağlantılar vs). eğer hekim bir ellipse kullanıcı bulursanız sizi 4-5 seansta kıllarınızdan kurtarabilir.

özet olarak ipl ile epilasyon yaptıracaksanız mutlaka bir dermatolog gözetiminde yaptırın.

fiyatlara gelince; diyelim ki bacaklar, bikini bölgesi, koltuk altı için 5-6 seans uygulama yaptıracaksınız. toplam normal fiyat 2000-2500 tl arası olacaktır. buna rağmen toplam 700 tl ye yaptırabileceğiniz yerler de var. fakat bunların kullandığı cihaz'ın medical ce'li, peer reviewed klinik verileri olan bir cihaz olmadığından emin olabilirsiniz. çünkü öyle bir cihazın sarf maliyeti bile bundan daha fazla. kampanyayla vs gerçekten sonuç alabileceğiniz bir cihazla epilasyon maliyetinin minimum 1500 tl olduğunu düşünüyorum.

istanbul'da nişantaşı ve bağdat caddesine göre bakırköy fiyat açısından 100-250 tl daha iyi bir adres olabilir.

''kahveci'' nickli arkadaşın yazdıkları tamamen doğru.Ellipse marka ipl cihazının diğer ipl cihazlarla arasında dağlar kadar fark var.Üstelik Ellipse İPL'i geliştirip İ2PL üretiyor.İPL'den daha üstün,yan etkileri olmayan(dual filtreleme özelliği ile)ve daha iyi sonuçlar alınabilen İ2PL cihazı alex lazerlerden çok daha iyi sonuçlar veriyor.Alex kullanan firmaların internet sitelerinde ipl cihazları karalamaları,tamamen güzellik salonlarından müşteri çalmak ve insanları yüksek rakamlarla polikliniklere çekmek istemelerinden kaynaklanıyor.

bakırköy meydanına 5 dk yürüyüş mesafesinde "Beautyderm Güzellik ve Sağlık Merkezi" var incirli caddesinde dilek pastanesinin üst katı. ben gittim 3 tane soprano cihazları var bitanesi "ice" tı galiba hiç acısız çalışanlar da çok güler yüzlü denemeni öneririm.

Epiline nişantaşı, sahibi dermatolog.

ilişkiden önce birkaç damla gresyağı damlatın tenasül uzuvlarınıza.

@let the game begin
gres yağı için sözlük'te yazılanları okudum, pek güvenemedim :(

@jugador
önerilerinizi eczaneden temin edebilir miyim? nerede bulunurlar?

durex play o durex urunun adı. su bazlı lubrikantlar kullanın. eczane, buyuk market, watson gibi yerlerde var.

anlayamadığım bir şekilde çoğunluk sadece jel v.b. önermiş lakin bir kadın olarak naçizane tavsiyem, bir jinekolağa gitmenizdir. yara,enfeksiyon v.b. olabilir.

durex play'e +1 diyorum ben de. su bazlı mucize ürün. Normaldir, bir kaç seferden sonra tahrik olma eşikleri yükseldiği için "ıslanma" konusunda sorun çıkabiliyor.

yav demin de yazdım gönderemedim galba, bir daha cevaplıyom.
Bir jinekoloğa görünmeli, enfeksiyon (bakteri ya da mantar ve dahi muhtemelen ikisi birden) olabilr. Tedavi sırasında ilişkiye girilmeyeceği gibi bazı durumalrda tekrarlaması için er kişinin de tedavi olması gerekmektedir. Bunun dışıdna "ilişkiye girememek" lübrikasyon/ıslanma eksikliği nedeni olabilir. Belki "üçüncüyü" ertesi güne bırakmanız gerekbilir. ONun da vücudunu daha iyi dinlemesi/anlaması gerekmektedir. "Ne kadar istesek de" giremiyoruz demek, yeterince sıvı olmadığı, yani psikolojik olarak istese de fiziksel olarak istemediği anlamına gelebilir. Bunun dışında genel olarak her zaman ya da en azından çoğu zaman bir tür lübrikant kullanmak mantar/bakteri enfeksiyonlarını azaltmada işe yarayabilir.

Jinekoloğa gitmesine gerek yok. Üçüncü seferde herkesin canı yanar, normal. Bunların sürtünen organlar olduğunu unutmayın. Prezervatif kullanmak işinizi kolaylaştırır. Kullanmayı seviyorsanız naçizane tavsiyem ilişkiden önce penisinizi yıkayın. Pis olduğundan değil tabii ama organlardaki terlemeler tahrişe neden olabilir.

Yani illa üçe gideceğim diyorsanız ve prezervatif kullanmak istemiyorsanız yıkanmış penis + jel

5 sene sonra nerde buldun oglum bu soruyu. cozmuslerdir herhalde 5 senede :D

Hafiften Vajinismus da olabilir.

Enfeksiyonlar da kuruluk yapar +1

Edit : 5 sene onceki soruymus hortlatilmis sorun kalmamistir herhalde :/

simdi onlar 34 yasinda :D