4...

2

4 ya da 5 hacı

5

1 veya 2

1 ve ya 2 diğerlerinin kayışları güzel değil, erkek saati kullanan biri olarak kesinlikle 2. yi alırdım ben iyimiş..

2 ya da 5

3 güzel

görünüm olarak 2 özelliklerini bilemiyorum

ben kendimi güzel buluyordum da karşı cins beni güzel bulmuyor. artık ben de kendimi güzel bulmuyorum o yüzden.

Hayır.

evet

hayır :|

evet. ama arada hayır olabiliyor.

duruma göre değişiyor bazen diyorum iyiyim bazen aynı (bkz: gece 2 gibi aniden gelen yakışıklılık hissi) da var tabi

"yakışıklı değilim ama giderim var"

yüz olarak bakılırsa yakışıklı sayılırım ama genel olarak "güzellik" bir sürü şeyle alakalı olduğu için şu an en fazla "gideri var" sınıfındayımdır. saç-baş-kıyafet-vücut gibi şeylere dikkat ettiği halde güzel ya da yakışıklı görünmeyen insan sayısı cidden az.

net hayır..

jamais jamais jamais jamais, brief e döndüm burda ne yaram varmış arkadaş..

bence her türlü

Hayir

Hayır..

yok.

alessandradan güzel adrianadan çirkin buluyorum

Şimdi allah için çok yakışıklıyım ama birisi beni fiziksel olarak beğenince garip geliyor. Bunun sebebi kendi bedenimi benim seçmiş olmamam. Daha ziyade bedenimi bir giysi gibi algılıyorum, bu algılama benim seçimim değil. Şimdiki bedenim olmasa illa ki bir başka bedene sahip olurdum diye düşünüyorum.

çok bilinen (bkz: catch me if you can) var. izlemişsindir kesin.

izlemiştim yine de tşk.

Özelliklerin tümü olmasa da bir kısmı mevcut gerçi izlemişsinizdir ama www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

bucket list

önümde evlenme vs gibi bağlayıcı bir şey yoksa kabin memurluğunu seçerdim. 5000tl maaş iyiymiş.

ben öğretmenliği tercih ederim. benim için bir işte en önemli şey tatil imkanları. para bir şekilde kazanılıyor.

öğretmenlik değil, okutmanlık istanbul'daysa okutmanlık, yoksa kabin memurluğu rocks.

Kabin memurluğunu tercih ederdim, maaştan dolayı.. Bir de öğretmenlik hiç bana göre değil bu yüzden tercihim 5000..

öğretmenlik.

kabin memurlarının sadece maaşı iyi. ebeleri sikiliyor çalışırken. çok çok çok yoğunlar. thy grevlerini falan hatırlayın. adamlar ailesinden biri ölünde izin alamıyormuş gitmeye falan.

öğretmenlik en temizi. ek ders ücreti falanla zaten 3 bini geçer.

kabin memurluğu zor iş. maaşı iyi ama yıprandıktan sonra... ömrün boyunca yapabileceğin bir iş değil. okutmanlığın imkanlarını bilmiyorum ama öğretmenlik gibi tatil imkanı varsa okutmanlık. değilse zaten imkanın varsa öğretmen ol. öğretmenlik güzel meslek.

Şu an için üçü de elinin altında mı? Kabin memurluğu bir yaşa kadar yapılıyor ve sonrasında perte çıkıyorsun. E atıyorum en fazla kırk yaşına kadar yaptın (kadınlarda öyle de erkekleri bilmiyorum) yani bu durumda 15 senen var çalışmak için ne yapacaksın sonra?
Okutmanlık yaparsan bir yandan da mastera başla. Hem okutmanlık yap hem master doktora sonra öğretim üyesi olursun. Tabii akademisyen olmak istiyorsan bu şart geçerli.
Öğretmenlik de öğretmenlik zaten bildiğimiz :)

elbette okutmanlık

en temiz bilgiyi veriyorum eğer düzenli hayatın yoksa ya da hayatının düzensiz olmasına itirazın yoksa ve rahatına çok düşkün değilsen kabin memurluğu.

düzensiz hayattan kastım ne? misal gece 23:55'te uçup sabah 06:50'de mesain bitecek bir gün. ertesi gün öğlen çıkacaksın afrikaya gidip 3 gün orada kalacaksın geri döneceksin. sonra gidip osaka'da 4 gün kalıp geleceksin. tabii misal osaka'ya 13 saatte gideceksin. ne var lan 5000 alacam sonuçta diye düşünmeden önce ayda 3-4 defa antreman yap, misal 8-9 saat ayakta dur. ama işte bir gün gece dur bir gün gündüz. sonra bunu çok uzun süre yapabilirim diyorsan (yılların böyle geçecek) yap.

kötü yanları: inanılmaz ve bitmek bilmeyen bir yorgunluk. asla saygı görmeme. yolcular tarafından valiz taşıyıcısı olarak bile kullanılmaya alışık olman lazım. hizmet sektöründe şımarık insanlar görmek normaldir. misal bankada veznedar olsan da saygısız bir müşteri bankayı satın almış gibi davranır. ama burada karşılaşacağın yolcular ayda 2-3 defa misal osaka'ya first class ile uçan tipler olacak. bunlarla uğraşmak hayatın boyunca uğraştığın saygısız insanlardan çok daha zor olacaktır. bunun yanında her özel şirkette olduğu gibi senin etinden sütünden son damlasına kadar yararlanmaya çalışan bir işverenin olacak. hastalandığında korkudan rapor alamayacaksın çünkü rapor alırsan kovulma korkusu var. biraz abartılmış bir yakının öldüğünde izin alamıyorsun diyerek. o kadar vahim değil ama bayağı bir bürokrasiyle uğraşman gerekebilir. ama izin alamama biraz abartı gibi. dünya'yı gezmek biraz eğlenceli gibi görünse de nijerya'da nato konvoyuyla otele gittiğin günler olacak. uganda'da otelin önünde özel güvenlik nöbet tutacak. adını sanını duymadığın ülkelerde adını sanını duymadığın hastalıkları kapma ihtimalin olacak. berbat kokan, ne idüğü belirsiz yemekler yemek zorunda kalacaksın bazı yatılarında. yıllık iznin kışın 12 gün yazın 8 gün şeklinde olacak. misal yaz iznin eylüle de denk gelebilir. yaz tatilini eylül sonunda yapmak zorunda kalabilirsin :) yaz tatili dersen tabii adına. arkadaşlarınla boş günlerinin tutma ihtimali düşük olduğu için boş günlerinde ne yapacağını çok bilemeyebiliyorsun (bazen).

iyi yanları: ayda 7 gün boş oluyorsun en azından ve uçmuyorsun. bu boş günler hafta sonuna da hafta içine de denk gelebiliyor. dolayısıyla memurlar gibi sadece haftasonunu beklemek zorunda değilsin.dünyada hiç göremeyeceğin güzel yerleri de görme imkanın oluyor. aynı ay içinde çin'de götün soğuktan donarken sao paolo'da güneşlenme imkanın olabiliyor. sürekli yeni insanlarla tanışıyorsun (çoğuyla tanıştığına pişman olsan da). arkadaş çevren sürekli genişliyor. ailen ve senin için ucuz bilet bulma imkanın oluyor. yazın tatil yapamazsan kışın alacağın ucuz biletle güney yarım kürede yaz aylarını yaşayan bir ülkeye gidip yapamadığın yaz tatilinin acısını çıkarabiliyorsun. maaşı zaten iyi yani ona diyecek bir şey yok. ilk 6 ay part-time maaşı alıyorsun. o zaman açlıktan nefesin kokuyor deyim yerindeyse ama ondan sonra düze çıkıyorsun.

@tüm arkadaşlar üşenmemiş yazmışsınız valla cevaplar için sağolun. ingilizce öğretmeni olarak kesin atanabililecek durumda sıralamam şu an. diğer mesleklerden de arkadaşlarım var. onlara da girebilecek durumdayım. mesela thyde arkadaşlarım var bir kaç gün yanlarında kaldım. evet gerçekten zor meslek. giyimi kuşamından tut, gecesi gündüzü belli değil. ama para açısından çok memnunlar.
-yaşlanınca napıcan? dediğimde de - o zamana kadar 3. evimi almış olurum birikimim olur zaten diyorlar.

okutman olanlar da memnun, yalnız onların da başka yere tayin şansı pek yok. yine mülakattır alestir uğraşıp duracaklar.

ben en iyisi şu baş koyduğum yola devam edeyim, özel ders, yada dersane takviyesi ile birşekilde düzene sokarım hayatımı sanırım. teşekkür ederim herkese.

tabii ki okutmanlık; açıklama gereği duymuyorum.. ayrıca 300 de kalmaz onun da ek gelirleri var(sınav, ders ücreti vs)
sonra kabin memurluğu (düzenli bir hayatın olmaz, her şey para gezip tozmak değil.. yaptığın iş hizmet sektörü ve saygınlık açısından 2.sınıf bir meslek, buna ek olarak düzgün bir birliktelik/evlilik yakalaman nispeten zor olur)
en son öğretmenlik (rahat olabilir; ama çocuklara laf anlatmak yıpratıcı, abuk sabuk bir yerlere tayininin çıkabilir sosyal anlamda körelebilirsin)

kabin memurluğu bildiğim kadarı ile bütün dünyada kan kaybeden bir meslek, en son abd'de en kötü 10 meslekten biri seçilmişti ki bu maaş olarak da kötü sıralamasındaydı..üstüne üstük aa'da çalışan arkadaşımın canına okunuyordu. evet şu an 5000 kulağa iyi gelebilir fakat sonra ne yapacaksın? çok talep var kabin memurluğuna, statüsünde ve durumunda pek bir ilerleme olacağını sanmıyorum. elbette oradan kazanacağın tecrübe ile, iş ilişkileri ile farklı bir yöne yönelebilirsin fakat....ben değmez derim şayet "ben bunu yapmak istiyorum" demiyorsan.

okutmanlığı tavsiye ediyorum, hala tutkunu, ne yapmak istediğini bilmiyorsan bu yöne gitmende fayda var.

okulda ingilizce öğretmenliği + özel ders ile 5000 kazanırsın zaten..hem de düzenli hayatın olur.

Üniversite tabii ki. Çalışma ortamını da düşünmek lazım. Kampüste olacaksınız, bundan güzeli olur mu?

İki sene kabin sonra bagaj pardon örtmenlik.

Öğrencilere dünyayı annatırsınız. İngilizceniz de iycene oturmuş olur.

dalga mı geçtin, akıl mı verdin, küçümsedin mi, ne yaptın şimdi?

2-1-4-3-5

1 hoş gibi

2 çok beğendim

3 şirin

4 beğenmedim

5 kötü bu ya

bence 2 numara güzel.
3 numara pazara falan giderken bileğe takılan çantalara benziyor, çok kötü yazı falan hoş değil.

2 kesinlikle benim de favorim :)

2. gayet güzel, diğerleri çok kötü bana göre..

Bence en şık ikinci imiş

1

4 hariç hepsi

2-1-4-3-5

1-2 çok hoş duruyorlar.

2

sonuncusu hariç hepsi alınabilir sevdim..

yenisini 15 dakikada çıkarıyorlar, yalnız en son bi 60 tl sıkıştırıyorlardı, son durum nedir bilmiyorum. ilana gerek yok ayrıca.

bulan nereye bırakmıştır acaba?

en yakın karakola bırakılır kimlik bulunduğunda.

ben bulmuş olsam, en yakındaki dükkana bırakırdım gelip sorarlar diye, ya da karakol..

karakol önündeki vezneye gittim, polisler gelmediğini söylediler, hukuken n'apmak lazım dedim, mesela çevirilsem ne olacak dedim, tc'ni bilmiyor musun dedi.

açık renk kıyafetler. keten pantalon ve gömlek.

sen giy yine takımını.

kırmızıkaşekaban +1
Kır düğünlerinde çok klasik kıyafetten ziyade biraz daha rahat kıyafetler iyi oluyor..

besleyici oje + düzenli bakım.

Benim tam ortasından çatlardı, her yere takılırdı, kesemezdim de uzamasını beklerdim, o kadar kötü durumdaydı, kısa süredir flormar ın tırnak güçlendirici bir şeyi var onu kullanıyorum oje gibi, aseton olarakta watsons un besleyici etkili asetonunu kullanıyorum şu sıra gayet iyi durumdalar, bıçakla yanlışlıkla kesmediğim sürece problem olmuyor.. İkisini bulup detaylı bir şekilde yazarım birazdan..

Aseton: Watsons - nail polish remover with conditoning - vitamin B5 yazıyor üzerinde şöyle de bir görseli var ama ancak babamın telefondan atabildiğim için kalite kötü t1308.hizliresim.com

Oje: Flormar - nail care NO MORE BREAKS - Kırılma Önleyici vs. yazıyor.. Kullanım klavuzu var içinde , görsel şöyle (yine babamın telefondan): t1308.hizliresim.com

En azından mağazada görünce "buna benziyordu falan" diye araman kolay olur işte..

rubin kazan-molde (1)
s.moskova-s.gallen (1)
d.kiev-aktobe (1)
liberec-udinese (2)
beşiktaş-tromsö (1)
genk-hafnarfjordur (1)
nice-limasol (1)
e.frankfurt-k.agdam (1)
s.wroclaw-sevilla (2)
feyenoord-kuban (1)
tottenham-d.tblisi (1)
betis-jablonec (1)

arkadaş nasıl oynuyorsunuz bunu ya ben de oynamak istiyorum ama çok karışık, normal kuponlar karışık değilmiş galiba ama bilyonerden oynamam gerek, yardımcı olabilecek biri mesaj atarsa çok memnun olurum..

Soruna cevap olmadı ama ayrıca başlık açmayayım dedim.. Bu arada iyi şanslar..

trabzon 1
swensea kg
vojvodina 02ç
betis 1
d. kiev 1
st. etienne 1

Her zaman kabuğunu soyup haşlarım çok kolaylık oluyor hatta ne yapacaksın bilmiyorum ama doğrayıp haşlarsan daha kısa sürüyor..

kaynadıktan sonra soymak çok kolay. uğraşmıyorsun fazla. soğuk suda 1 2 dk bekletirsen soğur patatesler. kaynatmadan önce üçe dörde doğra +1

eğer patates salatası filan yapacaksan, bu şekilde patatesler formlarını kaybediyorlar biraz.

püre gibi bir şeyler için iyi ama.

kabuklarını soymazsan su tutarlar biraz. soy bencede

orası her zaman soğuk. gittiğine değer her şekilde. hele de st.petersburg

Çok soğuk olurmuş bunu orada yaşayan ve bu soğuğa alışık olan arkadaşıma sordum böyle dedi.. Hele St. Petersburg çok daha fenaymış..

valla karasız kaldık. iskandinav ülkeleri hariç avrupa'nın çoğunu gezdik. acaba rusya'da aynıdır bayar mı diye düşünüyoz.

2 kişi için konuşmamıştım ama,o zaman bi kere daha düşünün :)

Hem orjinal hem de ucuz olması zor olabilir ama sonunda sadece ucuzda karar kılarsan bir şapka bir takma diş bir de pelerin yeter işte daha ne olsun..
Ya da sevdiğin bir vampir karakter varsa makyajla falan ona benzetmeye çalış kendini güzel olur..

Paran kalırsa renkli yuvarlak camlı gözlük ve perukla bir Gary Oldman etkisi de yaratabilirsin bak ben partide olsam çok etkilenirdim..

hepsine evet

bankamatik yok enpara için ihtiyaç olursa nasıl para çekeceğim ?

Üye olunca bankamatik gelecek eve, soruyu doğru anladıysam..

bankamatik ne kadar sürede gelir tahminen ?

formu doldurdum ertesi gün aradılar beni müsait olup olmadığımı kontrol edip bir sonraki sabah geldiler, gelmeden 1 saat önce de arıyorlar..

1- Stephen King - Hayvan mezarlığı
2- Call of Duty: Modern Warfare 1-2-3

"Olasılıksız" ı beğendiysen "empati" yi de beğenirsin, okumadıysan tavsiye ederim..
Zülfü Livaneli - Serenad
Ahmet Ümit - İstanbul Hatırası
Khaled Hosseini - Bin Muhteşem Güneş

Kadınsan Jane Austen kitaplarını da tavsiye ederim..

george orwell oku, hem sürükleyicidir hem zihin açar. Milan kundera da olabilir.
Selim ileri okuyabilirsin, sait faik ya da.

İhsan Oktay Anar Efrasiyab'ın Hikayeleri

klasik olucak ama büyük ada'ya gidin, bisiklet kiralayın, piknik yapın kebap vs, kiliseye de çıkabilirsiniz

ben hep büyük adaya giderim, bisikletle dolaşırsınız, kileseye çıkar manzarayı seyredersiniz. manzara on numara

benim vazgeçilmez adam büyük adadır, hem hafta içi çok kalabalıkta olmaz ne güzel gezilir..

Heybeli ya da burgaz derim ben daha az yıpranmış daha nostaljik falan, bunlarda da bisiklet kiralayabilirsin, mekanlar bence daha iyidir.

burgazadaya da mutlaka uğrayın

Buyukadaya gidip aya yorgi kilisesini ve rum yetimhanesini gorun derim.

Daha once hic gitmedigimiz icin klasik olan ama sanirim bizim daha cok hosumuza gidecek buyukada'yi tercih edicez galiba.

Saolun varolun.

Oraya gidince bilmem de , donuste ; ada ben ayrilmak istiyorum diyin .

Meyve şekerli olduğu için evet yapar eğer çok yersen

Ha bir çikolata barına göre çok daha sağlıklı tabii

inciri fazla yersen yapabilir,aşırı şekerli.diğerlerini bilemiyorum.

Abartmamak lazım, diyet listemde elma, şeftali gibi meyveleri küçükse 1 büyükse yarım, çilek, kiraz gibi meyveleri ise bir kase yazıyordu..
üzüm, incir, muz gibi bir kaç meyve daha yememek gerek diyordu unuttum şimdi hatırlayınca ekleyeceğim..

kararinda tuketildiginde yapmaz. karari nedir onu bilmek lazim. ve ne zaman yedigin de onemli. gece yatmadan once yemek tavsiye edilmiyor diyetisyenler tarafindan.

her birinin kalori değerlerine ulaşabilirsin gugıldan, pay biçersin işte. Fruktoz, yani doğal olarak karbonhidrat içerdiğinden belli bir eşiği aştın mı yağ olarak depolar vücut.

çok yediğin sürece herşey kilo yapar kalorisiz yiyecek var mı ki.

incir biraz daha kalorili, ama diğerlerini koyver gitsin, aslında inciri de koyver gitsin, oturup günde 5 kilo meyve yemediğin sürece ye gitsin yeaa

yapar net.

cok filan denmiste, kilo verirken her türlü sekerden olabildigince uzak durulmali. günde maximal sadece bir tane elma filan diyete uygun denir cogu zaman.

Muz kivi sakın yeme dediler.

konser bir anlık
iş uzun bir süre

bi de bu açıdan düşün

Sorma... Muse de gelmisti zamaninda Rock'n Coke'la, orda da Placebo vardi, gidemedigim icin de yemistim kendimi, gerci o zaman lisedeydim, simdi bahanem de yok ama istanbul bana cok uzak.

yıkılmadım eayaktayım.

Evet üzülüyorum, gerçi uzun zamandır dinlemiyorum lisede falan çok dinlerdim ama gitmek isterdim yine de, zaten roger waters a da gidemedim :/

ben rock'n coke a gidemediğim için üzgünüm esas. yani gidemeyeceğim için.

www.youtube.com

ah be...

Hayır cunku rock n coke ta izlemiştim Muse ile beraber

78. bölümde oldukça eğiliyorlar.. Diğerlerini hatırlayamadım şimdi, denk geldikçe eklerim..

kafa göz dalasım var.

soru soruyorlar.

Gulesim var


Bu da iyi degil :/ bi aglamakli bi gulmelikli

konmayın

ağlamayın amk

karışıyorlar..

yani tabi sonuçta

karışıyorlar

mutekebbir, mukadderat

Muhalefet olan insanlar

ota boka dünyanın parasını harcıyorum ama iş içmeye geldimi daha da çok harcıyorum, anasını belliyorum. bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapıyorum ama neyi bilmiyorum.

çok açsan 1 kişilik.

çok aç değilsen 2 kişilik olabilir.

ama kişiye göre de değişir tabii. bir de hamurun kalınlığına göre de değişebiliyor. orta pizzanın boyutu da yerine göre değişebiliyor. bazen açsam hepsini bitirebiliyorum, bazen bitiremiyorum vs.

bir

kesinlikle 1. 2 olayı kapitalizm aldatmacası, amerikanın oyunu.

1. ev arkadaşımla birlikte yiyeceksem eğer muhakkak 4 hatta 6 kişilik sipariş veriyoruz biz. ha yarısını yesek de doyabiliriz belki, onu asla bilemeyeceğiz.

1

1,5.

tek yeyince bazen çok. 2 kişiyken kesin az...

kuul+1

Benim için 1 büyük boy pizza tek kişiliktir..

mutekebbir +1

birisi çıkıp söylesin diye bekledim valla. orta pizza ne abi?

o bir ben isem bazen kesmeyebiliyor (boy 175 kilo 83)

dogru cevap 1.

geçen yine benzer bi duyuruda orta pizzayı iki kişi zor bitiriyoruz diyen vardı. hala anlayabilmiş değilim nasıl oluyor.

normal şartlarda 1 orta boy yiyorum. bazen doyuruyor bazen lan kesmedi bu dedirtiyor ama kararında bırakmak açısından orta iyidir. iki küçük de hemen hemen aynı hesaba geliyor doyurma açısından.
çok açsam da bir büyük söylerim. rahat da yerim.

185cm/75kg/24yaş/erkek

tek başıma 1 büyük yiyorum ben. 1 orta boy açlığımı kesiyor ama doyurmuyor.

İkinci link bozuk.

Edit: 2.

düzeltildi

Birincisi.

3

zevkimi merak ediyosan en kısası.

1.

etek nerde

bence 1.si ama bacaklar resimdeki gibi güzel ise 1 diyorum yoksa 3'üde olmaz :)

ilki.

3.
yalnız bunlar bence sadece fotoğraflardaki modeller tipinde, uzun ince bir fiziğe sahip olanlara yakışabilir gibi geliyor.

aynı tür ikisi de. ikinci bozuk zaten. ama illa seçeceksek sonuncu. ikinciyi görünce editlerim.

edit: gördüm ve değişmedi fikrim.

3

eteği göremeyen arkadaşlar, yazlık yerlerde farzedin ki eteksiz geziyoruz ona göre hangisiyle eteksiz gezmek isterdiniz?

1 ve 2 arasından seçmek gerekse 1. 3 sanki daha abiye gibi mi? o da güzel ama.

aynen o abiye gibi. 1. ve 2.den farklı ama hepsini sade kolsuzla düşünüyorum ona göre seçelim diye koydum ortaya :)

3.

3. biraz gece işi, 2. günük giymek için harika ve bronz tenle!, 1. plajlık. Hepsi harika ama 2 ağır bastı. Link var mı ben de istiyorum :)

ne saçma bir şeylermiş bunlar. sadece sayfiye mekanlarında giyilmek üzere 1. 10 kere 1.

oh la la...

yazlık işi diyorsan; 1.

maymuncuq

buyrun efendim www.ebay.co.uk

nerdeyse kimse 2 dememis. 2.

1-2
=2

boyle bacaga ne giysen yakısır.boyle bacaga ama dikkat.

ya ben hepsine bayıldım, ama 3 agır , güzel duruyor. 3 diyorum , evet 3, yasasın 3 :)

yerine göre değişir ama günlük bir şey ise 1. gece ortamlara akarken giymek içinse 3.

2

1 ve 3 kesınlıkle muhtesem. ıkıncısıne bende baktım hıc hos durmuyo.3. favorı dıyebılırım.

hepsi

bunların altına bir de geyikli tayt giy tam olsun.

3.nün bacaklarını görünce hayattan soğudum
2

Figen Sumeli: Cameron Diaz ve Penolope Cruz'u en çok seslendiren dublaj sanatçılarından biridir. Ülkemizde
çocuklartarafından ilgiyle izlenen Caillou adlı çizgi filmde anne karakterini konuşmaktadır. Türk yapımlarda ise en
bilinen seslendirmesi Aşk-ı Memnu-Elif (Eda Özerkan) seslendirmesidir.

www.istanbulgercegi.com

Figen Sumeli..

çok teşekkür ederim.

çiçeksepeti ne bir bakın..

hamburg

Çanakkale..

Türkiye de olsa

istanbulu çok seviyorum,ama yaşamak istemem.izmir olabilir.

miami

St petersburg / helsinki

Turkiye'de gocek'te yasamak isterdim. Is, es karisirsa istanbul.

yalova. belki merkez, belki çiftlikköy.

izmir, edirne, muğla

türkiye'de istanbul
avrupa'da hamburg +1, amsterdam, barcelona, fransız polinezyası, marsilya.
amerika'da los angeles

barcelona

Almanyada bence berlin :D hic kocaeili diyen yokmu izmit felan ?

antalya ya da muğla olabilir. ya da aydın. her yerı gezıp karar verıcem

izmit iyi bana.

Sen uyurken :) sana katiliyorum

melbourne

bursa ya da sinop

@kenar orası benim memleketim. bir gün gidip yerleşeceğim inşallah.

Ben bu tarz ihtiyaçlarımı köstebek mağazalarından gideriyorum köstebek satış noktalarına bakın;
İZMİR / KARŞIYAKA - AFİŞ GİYİM - 1718 sokak No:2/b
İZMİR / ESKİ FOÇA - ÇAPYA BUTİK - Küçük Deniz Sahil Cad. No : 13/B

Bir göz atarım hocam umarım özellikle bu saydığım grupların tişörtlerini bulabilirim.

izmir atatürk lisesinin arka sokağında (sevgi yolunun bitimindeki dörtyol ağzının diğer tarafı) bir butik vardı böyle tişörtler satan led zeppelin ve nirvana gördüğümü iyi hatırlıyorum.
en son 6-7 ay önce geçtim oradan kapatmadılarsa oraya bir bak abilirsin.

2.

2

1

1

incisozluk anketi gibi oldu. Biraz daha açıklamalı seçeneğiniz belirtseniz:)

2 ama siyahı...
renk değiştirmem dersen hiçbiri.

1. renkleri birbiriyle çok uyumsuz ve modeli de çok kötü, 2. renkleri uymamasına rağmen modelden dolayı kötü durmuyor, göze hoş geliyor.. İkisi içinde o fiyat fazla biraz daha araştırabilirsin.. Madem bu parayı gözden çıkarttın değecek bir şey olsun..

ben bitse de gitsek havasında oluyorum yaşamış ölmüş kişi onun tasasını da ben mi düşüneyim üstat

Tanıyıp sevdiğim biriyse bir daha göremeyecek olmanın üzüntüsünü yaşamaktan bu tür şeyleri düşünemiyorum ama ayıp olmasın diye gittiğim, çok iyi tanımadığım cenazelerde daha soğukkanlıyım, ilk olarak yer kaplama mevzusuna takılıyorum, "krematoryum olsa memlekette ne güzel olur", "ölen insanları böyle istiflemek saçma" tarzında..
Geldi yaşadı ve sonsuza dek gitti ben de gideceğim o zaman bu kadar dert sıkıntı niye, huzuruma bakayım, güzel yaşayayım diyorum ama olmuyor tabii ki..

En zoru durum herkes dua okurken okur gibi yapmak..

Açıklayıcı oldu mu bilmiyorum ama çok derin düşünmüyorum bu konularda..

ölen kişinin sonsuza dek yok olduğuna ve hepimizin sonsuza dek yok olacağına inanırım ama cenaze sırasında aklımdan bunlar geçmiyor üzüntüden. en son anneannemin erkek kardeşini toprağa verdik, evden camiye oradan mezarlığa kadar her yerde böğüre böğüre ağladım. çok yakınım olmayan birinin cenazesi bile olsa her seferinde ağlıyorum. yani pek bir cevap olamadım sorunuza ama demek istediğim, üzüntüden bunları düşünecek hal olmuyor pek bende.

hüzünlü geçiyor.

dindar insanlara göre çok daha üzgün olunur bence. dindar insan ahirette kaybettiği kişiyle buluşacağına inanır ve bu onu bir nebze iç rahatlığı verir.

ama ateistlere göre ölen kişi tamamen, sonsuza kadar yok olmuştur. daha büyük bir acı bence.

seneler once (bkz: duskhunter)'in cenaze namazina katilmistim. fanfir'in arkadaslari arasinda pek de inancli insan yoktu sanirim. aklimdan sadece Dilek Teyze'nin ne hissettigi geciyordu.

oralar icin normal miydi bilmem ama cogunluk sortlu t-shirtlu insanlardik.

baska da cenaze namazina katilmadim zaten.

Ben olunce islami usullerle gomulecegimi dusunup hoslanmiyorum bu durumdan bi yandan da olmus olucam zaten ne farkeder ki diyorum. Yine de yakilmak daha iyi olabilirdi veya musluman mezarliklari gibi karisik degil de daha huzurlu derli toplu mezarliklar.

ovv saroz süper yer. suyu tertemiz ama çok soğuk. umarım ayağa düşmemiştir oralar.

Saroz'da yayla ya giderim ben, denizi çok güzeldir, havası çok güzeldir.. Rüzgarlı olmaz..
@ermanen; yayla için konuşayım, kesinlikle ayağa düşmüş, iki yıl önceki yaylayla bu yıl gittiğim yayla arasında büyük fark var hem sahildeki kalabalık hem çarşıdaki fiyat farkında farkettim bunu..

Bizim de knowyourmeme.com gibi bir siteye ihtiyacımız var net :)

İşte Mustafa Kemal diyenlerin karşıtı olarak, orda kimsenin "askeri" olmadıklarını belli etmek için.

Drogba eğer yanlışım yoksa paylaştığı bazı fotoğraflardan dolayı olması lazım, stadda çalışanlarla fotoğraf çektirip hesabından paylaşmış, insanlarda bu konularda düşünceli hassas biri olduğunu düşünüyor.. (Emin değilim)

Mustafa Keser: o "asker" lafına ithafen asker değiliz siviliz diye, "Turgut Uyar ın askerleriz" var mesela (bkz: Emrah serbes)

"Kahrolsun bağzı şeyler" i bilmiyorum da böyle anlamsızca ama komik olan yazılar çok var hepsinde bir sebep aramamak lazım, benim en sevdiğim şudur mesela "slogan bulamadım" bunu yazan arkadaşta slogan bulamamış olabilir..

o kimsenin askeri olma olayı değil. mustafa keser abimiz flash tv de mendiliyle kopturan bir abimiz, olayların olduğu vakit mendilimiz boldu, ondan dolayı o slogan.

kahrolsun bağzı şeyler, toplum ve aktif gençlik tarafından sürekli pasif görülen, gerçekten de biraz pasifist biraz apolitik takılan çok büyük bir kitlenin sokağa dökülmesi, eylemle ilk kez tanışması, haliyle alıştığı bildiği bir sloganı olmaması sebebiyle ortaya çıkmış bir slogan. yani adam kahrolsun faşizm demiyor, çünkü hiç dememiş, o kültürün içinde değil, ama bir şeylere öfke duyuyor, olanlara.

diğerlerini bilemiyorum.

çare drogba: drogba gerek kişilik gerekse futbolculuğu ile taraftarlar arasında hayranlık uyandıran birisi. dünya starı. komikliği zaten bu olaylarla en ufak alakasının olmaması.

kahrolsun bağzı şeyler: bir şeyleri protesto etmek için dışarı çıktım, ama tam da tarif edemiyorum, ay noluyor ayol tarzında şaşkınlık belirten bir duvar yazısıydı.

mustafa keser'in askerleriyiz: edip+1. aynı zamanda klasik chp zihniyeti ile geçilen bir dalga.

gekas göreve: çare drogba'nın devamı gibi bir şey bu da.

sana tavsiyem gündemle biraz daha ilgili olup mizah anlayışını geliştirmen.

bu olabilir mi? www.sinemalar.com

bu değil malesef

taksi 4

buldum :) www.sinemalar.com

bayram olmayan günde tek başına ne yapılırsa o yapılır

film izlemek mesela?

Film izlenir, kitap okunur ekstra bir şey yapmaya gerek yok.. Ama kesinlikle dışarı çıkılmaz, araçlar ücretsiz, yollar kalabalık, en iyisi evde oturmak..

cevrede yakin akrabalarin varsa bayram ziyareti yapabilirsin.

hem gonul almis olursun hem de akrabalik baglarini pekistirmis olursun.

sonra gelsin bayram sofralari, gitsin baklabvalar, borekler, yaprak sarmalar

sahil tarafına in kitap oku,akşamda 2 bira iç eve yollan

birlikte okunmayan kitap okunmuş sayılmaz zaten

hava güzel. dışarı çık, gez, spor yap, birileriyle tanış, vs.

komşuları ziyaret et şöyle göz aşinalığın filan varsa, bi bayram anacağızımla oturuyok( peder almış başını gitmiş )alt katta oturan genç çift geldi, binadaki herkese gidiyolarmış (daha o zamana kadar konuşmuşluğumuz yok ) buyur ettik çayımızı içtiler hoştu bayağı çok sevindirik olmuştum ben
bazı yerlerde ters de tepebilir insandan insana ama bilemedim

ingilizce çalış, kitap oku

Okuyalım ne okuyoruz

Birkaç yıl önce süslü cümlelerin altını çizerdim ama artık çok komik geliyor nedense. Çünkü açıp baktığım yok, bakarsam da "ne diye çizmişim ki bunu?" diye düşünüyorum sadece. Bir anlamı yok yani.

Edit: Kitabın şekliyle değil içeriğiyle ilgilenmek gerek.

çizmem.nefret ederim,kitabı karalamaktan.

Çizmem. Kitaba bunu yapmaya kıyamam. Yazık. Şimdiye kadar ders kitapları hariç hiç bir kitabı çizmedim. Çizmek de bazen ergence geliyor bana.

Altını çizmem, hoşuma giden kısımların yanlarına kurşun kalemle tırnak işareti koyarım..

Çizerim. Hoşuma giden cümleleri. "Aa ben de böyle düşünüyorum" dediğim cümleleri. Hatta altını çizecek cümle bulamamış olduğum bir kitabı bitirdiğimde üzülüyorum.

çizerim de yazarım da hacı, hiç acımam kitaba.
hoşuma giden cümle olur paragraf olur çizerim veya işaretlerim.
hah zaman sonra açıp okuyor muyum? çok nadir.
önceden bende kitapta bir çizik olsa delirirdim artık öyle değilim.

@mutekebbir +1

ben paragrafın yanına ok işareti yapıyor ve kitabın en son sayfasına ilgili sayfanın numarasını yazıyorum. arada eski kitaplara bakıp son sayfadaki sayfaları yeniden okuyorum.

daha öncesinde bir deftere de yazıyordum her kitabı bitirince, o zor oluyordu.

çizmem. sayfalari kenarlarindan asla kivirmam. ayrac kullanirim.

çizmem, altı çizilesi, üzerine düşünülesi bir şey varsa sayfaya post it yapıştırırak not alırım. Mevzu uzunsa post it e şuraya bak buraya bak diye kaynak isimlerini eklerim.

etkilendiğim bi cümle olduğunda ben de tırnak işareti koyuyorum, gerek yok öyle karalamaya tırnak da aynı işe yarıyor.

post-it diye bir şey var, kitaplarıma özen gösteririm yazılıp çizilmesinden de hoşlanmam.

Kucuk kagit parcalarina notlar aliyorum. Kitap cizmiyorum. Begendigim betimlemeleri yaziyorum daha cok, ve bilmedigim deyimleri, kaliplari..

tekrar dönüp okumak isteyeceğim cümlelerin altını çizerim de yazı da yazarım.

genelde çizmem. çünkü parçaları bütünden ayırmayı, çok anlamlı bulmuyorum. o yüzden kitap bitirdiğimde cümleler, isimler vb. aklımda kalmaz. imgeler, bakış açıları ve kısmen de duygular kalır.

Gayet güzel çizerim, hem de bu iş için özel olarak aldığım renkli kuruboya kalemlerim, bu kalemlerin durduğu özel kalem kutum var. Önemli yerleri çizerim, gerekirse yanına yazı yazarım, not alırım, kitaptaki karakterleri vs bir post it e yazar kapağının içine yapıştırırım. Bazen kitap ozetlerini bir deftere not alırım. Sonuçta kitapları faydalanmak, öğrenmek kendimizi geliştirmek için okuyoruz, azami faydalanmak gerekli.
kitaba kıymak filan hikaye, ömür boyu rafta durup tozlanacak, çizsen ne olur çizmeden ne olur. Amaç faydalanmak, ve elimizdeki kitap antika değil, üç kuruşa satılan kitaplar.
ayrıca herkesin hafızası, zekası,kafasının çalışması farklı, misal ben okuduklarımı çabuk unutuyorum. Gerekirse altı çizili yerler hatırlatıcı oluyor.

çizmiyorum ama çizenlere ciddi anlamda özeniyorum.

Resimdeki güzelmiş.. Sarışına kahverengi yakışır zaten..

Borcam..

zara homedan bişiler bakabilirsin bence bardak yada ev kokuları fln

borcam. şaka şaka. eve böyle dekoratif amaçlı hoş bir şey alabilirsin. şık bi gece lambası, güzel bi saat bi vazo içinde çiçekler bile olur

zenci caz grubu. türk evlerinin olmazsa olmazı. küçük fil takımı da plase.

borcam?
taam taam, tepe home'da çok güzel şeyler var
sonra english home veya mudo dan da bakılabilir..

işe yarar mutfak eşyaları veya dekoratif bir şeyler olabilir, aydınlatmayla ilgili bir şeyler olabilir..

düğünlerine gittiyseniz ve bişeyler taktıysanız sadece pasta alıp gidebilirsiniz ya da tatlı.

düğüne gidip bir şeyler taktım, fakat ev ziyareti bu

borcam dediğiniz şey şöyle bir şey mi tam olarak ?
www.halimobilya.net

Vantilatör

(bkz: arçelik telve ) harika bir hediye olurdu.

arkadaşım arçelikte çalışıyor ve onların ekibi yaptı bu telveyi :)

verilen davetiyeyi almamak olmaz. almanda fayda var

gitmyeceksen bile hemen davetyeyi alir almaz soylememek lazim bence.
atiyorum 2 hafta varsa belki gercekten daha onemli bir isin cikar ve mazeret olarak soylersin. cok samimi degilsen katilmadiginda da dugun donusu katilamadim tebrikler dersin gecer gider.

Söyleyiş biçiminize bağlı, bence ayıp olmaz..

Davetiye meselesine gelince onlar zaten bunu bastırırken hesap etmişlerdir, ona göre bastırmışlardır.. Bir şey söylemenize de gerek yok, düğünden sonra gelemedim diyerek tebrik edersiniz, yeterli olur..

Bence gitmeyeceğinizi hemen söylerseniz ayıp etmiş olursunuz. Karşı taraf düşünüp davetiye getirmiş en azından nazik davranmak gerekir. Bu yüzden gitmeyin ve daha sonra tebrik edin.

yemekli falan düğünse haber ver ki belki sen gitemyince başka birilerini çağıracak senin yerine. Biliyorsun dğünler pahalı ve adambaşı hesabı oluyor.

bunları genelde kızlar yapıyor, hiç hoş şeyler değil. benimle konuşurken, yazışırken böyle davranışları olan birisinden soğuyorum çabucak.

er kişiyim. gayet aynısını yapıyorum.

hiç kız hareketi falan değil. istekliliğini anlaman için bir içgüdü bu bence. sürekli ilk mesaj atan sen olmamalısın zaten. karşı tarafı zorlama gibi bir duruma girer bence bu olay.

Ben de yapıyorum bunları, genelde boş muhabbetleriyle beni sıkan insanları bu şekilde geçiştirdiğim için, sanki bana da aynısı yapılıyor gibi hissediyorum, ve tersi bir tepki alana kadar geride duruyorum..

zaten bir iliskiye baslayacaksam isteyen taraftan cok istenilen taraf olmaya calisirim stratejim bu yondedir.

Gecen bi kizla konusurken erkekler ilk mesaji atar o yuzden atmiyorum demisti.cogunun dusuncesi boyle mi acaba?

evet çoğunun öyle. çoğu muhabbeti de senin başlatmanı bekler. çoğu senin soru sormanı bekler. bu böyle gider.

Konuşmak istersen mesaj atarsın, istemezsen atmazsın. Ne alakası var karşı tarafla. O da isterse cevap verir. Erker kız meselesinde de aynıdır. Ama bir süre sonra bakarsın mesela konuşma başlatan taraf hep sensindir o zaman düşünmeye başla bunları.

ben de aynen bu şekildeyim.

ilişkiye gelince de belli bir yere kadar ilk mesajı karşıdan yani erkekten beklerim,ha baktım dayanamıyorum çok da sıkmam kendimi illa o atacak diye(bu dayanamazsam atarım durumuna henüz gelmedim sadece tahmin)

kursun olduğu ilçedeki emniyet müdürlüğü veriyor. en azından ben alırken böyleydi.

Gittiğiniz kursun bağlı olduğu emniyeti öğrenip gitmeden önce internetten randevu alıyorsunuz, randevu belgesi de gerekli evraklardan biri zaten, genelde bir gün sonrasına veriyor randevuyu, gidip işlemleri yaptıktan 1 ay sonra ehliyet geliyordu emniyete (bu durum belki şimdi hızlanmıştır..)

hala öyle 10032007

herhangi bir radyoaktiviteye maruz kaldin mi yakin zamanda? nebliyim labda calisirken böyle cerenkov isimasi filan oldu mu?

Hayır..

parmakların buruşma nedeni osmostur, çok sulu ortama sokarsan elini, su,az sulu olan parmak ucundaki deri tabakasına girer,parmaktaki deri tabakasının içi su dolunca da yer olmadığından buruşup yer yaratır.yani şu sıralar daha kuru kalmışsın, dehidre olmuşsun o yüzden dış ortamdaki su daha hızlı osmos yapıyor olabilir.

mudo olabilir

www.mudo.com.tr

bershka'da da var bu tip gömlekler.

Chill Clo da var. ama marka türkiyede satışa devam ediyomu bilmiyorum.

mavi jeans'te görmüştüm bundan.

macrocenter'daki fena değil.

biz bimden alırdık çok güzeldi, aradan geçen yıllar içinde değişti mi bilmiyorum ama hakikatten yediğim en güzel sarmalardandı..

Sanmıyorum, madem ödediniz kendiniz açın bir şey olmaz..

arıza yı arayın.. eğer mesgul oldukları bi arıza yoksa gelirler..

186 yı arıyorum ama bir ses kaydı var saçmalıyor. 3 saniye saçmaladıktan sonra kapanıyor telefon. tek aklıma giren konu açma kapama bedel ibir dahaki aya mı yansır yoksa onu ödemeden elektrk açılmıyor mu.

Ben İş Bankası yayınlarını tercih ediyorum özellikle bu tür klasiklerde, çok iyi..

bordo siyahtan uzak dur, mita'yı bilmiyorum. iş olabilir.

Bordo-Siyah ve Mita değil kesinlikle. İletişim ve İş Bankası olabilir.

bordo siyah güzel bence, ben sevmiştim yani. Can yayınlarında varsa ona da bakabilirsin.

Ben Agatha Christie kitaplarının kronolojik sırasını internetten bu şekilde aratıp bulmuştum, vikipedia'da yıllara göre yazılıydı, böyle aradınız mı çıkar belki..

Orijinal Sıralama
1. A Study in Scarlet, 1887
2. The Sign of the Four, 1890
3. The Adventures of Sherlock Holmes, 1892
A Scandal in Bohemia, 1891
The Red-headed League, 1891
A Case of Identity, 1891
The Boscombe Valley Mystery, 1891
The Five Orange Pips, 1891
The Man with the Twisted Lip, 1891
The Blue Carbuncle, 1892
The Speckled Band, 1892
The Engineer's Thumb, 1892
The Noble Bachelor, 1892
The Beryl Coronet, 1892
The Copper Beeches, 1892
4. The Memoirs of Sherlock Holmes, 1893
Silver Blaze, 1892
The Yellow Face, 1893
The Stock-broker's Clerk, 1893
The 'Gloria Scott', 1893
The Musgrave Ritual, 1893
The Reigate Squires, 1893
The Crooked Man, 1893
The Resident Patient, 1893
The Greek Interpreter, 1893
The Naval Treaty, 1893
The Final Problem, 1893
5. The Hound of the Baskervilles, 1902
6. The Return of Sherlock Holmes, 1904
The Empty House, 1903
The Norwood Builder, 1903
The Dancing Men, 1903
The Solitary Cyclist, 1903
The Priory School, 1904
Black Peter, 1904
Charles Augustus Milverton, 1904
The Six Napoleons, 1904
The Three Students, 1904
The Golden Pince-Nez, 1904
The Missing Three-Quarter, 1904
The Abbey Grange, 1904
The Second Stain, 1904
7. The Valley of Fear, 1915
8. His Last Bow, 1917
Wisteria Lodge, 1908
The Cardboard Box, 1893
The Red Circle, 1911
The Bruce-Partington Plans, 1908
The Dying Detective, 1913
Lady Frances Carfax, 1911
The Devil's Foot, 1910
His Last Bow, 1917
9. The Case-Book of Sherlock Holmes, 1927
The Illustrious Client, 1924
The Blanched Soldier, 1926
The Mazarin Stone, 1921
The Three Gables, 1926
The Sussex Vampire, 1924
The Three Garridebs, 1924
The Problem of Thor Bridge, 1922
The Creeping Man, 1923
The Lion's Mane, 1926
The Veiled Lodger, 1927
Shoscombe Old Place, 1927
The Retired Colourman, 1926


ps. aslında konular genelde bagımsız oldugundan her kitabı farklı bi roman gibi düşünebilirsiniz, sıralama pek de önemli değil.

romanları diyerek gerçekten romanları mı kastediyorsunuz yoksa genel olarak sherlock holmes maceralarını içeren kitapları mı acaba?
liste verilmiş zaten ben de tekrar etmeyeyim ama zaten sherlock holmes ile ilgili ufak bir araştırma yaptığınızda karşınıza çıkacak belli başlı ana olaylar var, onların sırasına bağlı kaldığınız sürece diğer hikayeleri nasıl okuduğunuz çok fark etmez.

zaman zaman "X olayında olduğu gibi.." diye gönderme yaparlar, ama anlamanıza engel olacak kadar olmaz.

yeterince okuduğunuzu düşündüğünüzde veya hepsini bitirdiğinizde Anthony Horowitz'in geçen yıl çıkan Sherlock Holmes devam macerası "İpek evi"ni de muhakkak okumanızı tavsiye ederim.

İngilizce sıralamasını vermişsiniz eyvallah ama Türkçe'ye çevrilmiş olanların Türkçe isimleriyle sıralaması olursa daha da makbule geçer. Önce roman olanları bitirip sonra küçük hikayelerine geçebilirim.

Bu iphone ların bir özelliği varmış galiba o elinizdeki numarayla kullanılmaz hale getiriliyormuş, amcam kaybetmişti geçenlerde savcılığa başvurdu, bir kaç gün sonra telefonu bulan adam aramış, rehberdeki bir numarayı.. Telefonu getirdiğinde telefon için aldığı şarj aletini de vermiş.. Bizim kurgumuza göre adam telefonu kullanabilmek için şarj aleti bile aldı ama kullanamadı sonra elinde kalmasın diye rehberi kurcalayıp kendisinin bulduğunu söyleyip geri getirdi..

polise gideceksin. er ya da geç buluyorlar diye biliyorum. btk'ya da mail atabilirsin belki, araştırmanda fayda var.

polise gitmeyecek savcilığa gideceksin. şikayetçi olacaksın. zaten imei varmış, bu telefonu kullanan tespit edilir kısa sürede. ama o kişiyi bulurlar mı işte orası belli olmuyor.
bana sormuşlardı telefonu çalıntıdır diye kapattırmak ister misin çalan da kullanamasın şeklinde evet demiştim.

edit: en azından şikayetçi olup dava aç işte. böylece telefon kimdeyse bulmaları daha hızlı oluyor sanki.
bir de savcılığa giderken senin olduğuna dair faturasını, kayıt belgesini falan da götür.

kesinlikle operatörüne ve btkya bildirmelisin.

Polise gitmelisiniz ama pek umudunuz olmasın derim. Benim iphone 4 de 2 sene oluyor çalınalı hala ses seda yok.

find my iphone'a baktınız mı?

iphonumu bul uygulaması ile itunes vasıtası ile uzaktaki iphone un yerini tespit edebilir, kapatabilir kilityebilirsiniz

babam çaldırdığı telefon için emniyet ve savcılığa gitmişti. üç ay sonra başka birisi başka birine satarken yakalamışlar, imei'den. uzlaştırma yaptılar parasını aldı.

find my iphone yüklememiştim cihaza maalesef. bugün polisliğe gidecektim fakat savcılıkta çalışan akrabam "direkt savcılığa git, telefon el değiştirip de yeni hat takılınca bulurlar" demişti.

Dizinin başlamasına çok var diye the walking dead i okumaya başladım ben, 3. sayıda ara verdim yorum yapamayacağım tam olarak ama iyi gidiyor şimdilik, ilk 25 sayıyı nereden indirdiğimi unuttum şimdi bulunca mesaj atarım..

marvel veya dc app'lerini yükleyebilirsin. oradan yükleyebiliyorsun. başka firmalarınkinden bahsediyorsan onların da vardır app'leri büyük ihtimal.

ciddi çizgi roman için ilk önerilerim watchmen ve ardından da sandman külliyatı oluyor. bunun haricinde şu an aklıma gelen y: the last man var, akıyordu. persepolis de geldi şu an aklıma. bunları malum ortamlardan edinebilir, pc'de okumak için de cdisplay ya da comicrack programlarını kullanabilirsiniz.

ek: şimdi aşağı yazarsam silinecek, buraya yazayım. watchmen için "çizgi roman türüne aşinalar harici önerilmez" demek kitabı yalnızca çizgi roman evreniyle sınırlandırmak, eklektikliğini, çok katmanlılığını görmezden gelmek oluyor bence. bu sadece sahip olduğu güçlerin bir yönü olabilir. hitap ettiği kitle sadece çizgi roman okurları değil kesinlikle. zaten bu sebeple başına "ciddi" ekleme gereği duydum, ya da işte zamanında bir edebiyat listesine giren tek çizgi roman olabilmiş. her ne kadar göreceğimiz şeyler farklı olsa da, çizgi romana yeni adım atan da bir şeyler görecektir. okumaya klasiklerden adım atmak gibi bir şey olur, zorlayıcı ama ödüllendirici. tabii ki kişiden kişiye değişir, çizgi romanla ya da grafik romanla pek alakası olmayan birisine önerdiğimde olumsuz geri dönüş almamıştım.

watchmen çizgi romana başlamak için hiç de uygun bir kitap değil. çizgi roman kültürü olmayanın okuması anlamsız, gereksiz.

altevren.net diye bir site var, "nereden başlasam" sorusunun cevabını veriyor. önerilerde de bulunuyor elbette.

site bir arkadaşımın, oradan biliyorum.

Scott pilgrim serisini kesin okumalısın. Torrentten bulabilirsin. Androidde perfect viewer, pcde de cdisplay ile okuyabilirsin.

comicrack programını indir, freeware bir yazılım. sonra torrent'ten çizgi romanları .cbr uzantılı dosya olarak indirip açacaksın. walking dead seri olarak fena değil. hani örümcek adam falan dersen çok uzun geçmişleri var insan neyi okuyacağını şaşırıyor. batman'in tek sayılık veya kısa serileri var, frank miller'ın falan onlar iyidir. killing joke da tek sayılık efsanedir mesela ama 2008 versiyonunu bulmaya gayret et.

Asosyalim

disko disko. şaka lan şaka. evde pinekliyoruz çoğu zaman. cuma konsere gitcez, arada forumlardayız. öyle .

Toplumsallaşmanın son harfine varmak üzereyim.

fena değil

Tek başıma çıkıp geziyorum baya, ayrıca havuza gidiyorum,spora gidiyorum filan. Sosyallik sayılıyor mu bu?

genelde asosyal arada çıkıp arkadaşlarla birer kahve bira vs içtiğim konsere filan gittiğim oluyor ama ev kuşuyum ekseri.

asosyal olmayanın burada işi ne? ben şu anda geçiş dönemindeyim o yüzden vaktim çok ve boş.

kışın evde yaşıyorum genelde, sonra şubattan itibaren iyiydi bayaa, haziranda finaller başladı tam anlamıyla eve kapandım, sonra tatile gittim yine iyi oldu, şimdi yine evdeyim nasıl olucak merak ediyorum. üşeniyorum akküğ istanbulun amk.

iyi herhalde isteyince sosyalleşebilenlerdenim ben mesela, bu aralar yaz sıcak biriktirmem toplamam gereken bilgiler düşünceler var onlarla uğraşıyorum. Sokağa adım attığım anda sosyallaşebilirim gibi geliyor, çekinmem çok. Sürekli insanlarla vakit geçiren a nasılız? Biz süperiz ya harikayız, herkesle çok iyiyim çok güzelim, allah belasını versin nefret ediyorum hepsinden insanlarına sosyal deniliyorsa da ben asosyalim.

okuldayken dozunu çok güzel ayarladığım canlı bir hayatım var ama ailemin yanına gelince eve kapanıyorum biraz mecburiyetten. arkadaşım yok.

asosyal değil antisosyalim.kendimi kandırıyor da olabilirim, bilmiyorum.iki aydır toplam dışarı çıkma sayım 10'u geçmez.son bir aydırda arayanım soranım yok.belkide yanlış ilde ya da yanlış ülkede doğmuşumdur.çok yalnızım duyuru.

Sosyal hayatım yok gibi, ayda yılda bir arkadaşlarla buluşurum, arkadaşlar dediğim de topu topu 2 tane.. Genelde evdeyim, yazın kitap okuyup internette film&dizi izleyerek kışın ek olarak tiyatroya giderek (tek başıma) vakit geçiriyorum.. Asosyal değilim sanırım ama anneme göre sınırındaymışım..

okuldayken fena değildi. ama ailemin yanında hep evdeyim, burada arkadaşım yok.

sürekli evdeyim. arkadaşım yok. nadiren dışarı çıkıp ps3 falan oynarım. telefonuma en son arama 2 ay önce avea'dan geldi. böyle işte.

sosyalleşmek için teravih namazlarına gidiyorum.

mesafeli bir yaklaşıma sahibim.. çok sosyal olmanında zararları var çünkü. ama imkan oldukça da gezer, dışarda bir kaç yere uğrarım arkadaşlarla. sosyalleşmenin de bir sınırı var, fazlası zararlı yani.

yıllardır sabit arkadaşlarım var hiç değişmez. haftada minimum 2-3 çıkarız 1 tavla 2 muhabbet falan o kadar işte. asosyal değil ama çok sosyal da değil.

Kakaolu puding
süt
bisküvi

pudingi yap, bisküvileri kırarak içine at, alüminyum folyoya dök üzerini kapat şekil ver, buzluğa koy..

asıl mozaik pastayı erkeklere soracaksın çünkü en iyi yapabiildiğimiz pasta türü :)

İster mutekebbir'in dediği gibi istersen de kırmadan batırıp çıkararak sıraya dizebilirsin. Bu versiyonda parmakların hafif yanma olayı var ama bence daha yumuşak oluyor bu şekilde.

@edip; o yöntemde batırıp çıkartmaya gerek yok ki kullanacağınız kaba sıralayıp üzerine kepçeyle pudingi gezdirip kat kat yapabilirsiniz, gayette yumuşak oluyor, parmakları riske atmaya değmez bence..

böyle saçmalık olmaz bari düzgün tarif edin. :)

kardeşim, mozaik pasta dediğin en az 1 paket margarin gerektirir. sadece pudingle olmaz o. kakao, bir miktar süt, margarin. hepsini eritmelisin öncelikle. sonra önceden kırdığın bisküvilerin üzerine dökerek daha sıcakken yoğurmaya başlamalısın. karıştır iyice.sonrasında folyo ile silindir şeklini verip dolaba at. donana kadar bekle.

mozaik pasta ile püskevit pastası aynı şey değil.
bisküvi pastası pudingli kremşantili oluyor, mozaik pasta emfuzi +1.

margarinsiz mozaik pasta olmaz. margarin rulz

şimdi çıkıyorum işten.. akşam spordan sonra girişicem buna.. bakalım ne olacak.. bi dakka yahu? şeker yok mu bu merette????

Ben bunu yıllardır pudingle yapıyordum yahu, gerçi güzel oluyor tadı ama merak ettim şimdi akşam için margarinli tarifi yapacağım..

iki paket petibör bisküviyi kır. evde topkek falan varsa onları da at içine, damak zevkine göre, çikolatalı gofret, fındık ceviz falan doldur.
evde vişne suyu, portakal suyu gibi bişey varsa, hamurun kıvamına göre çok cıvık olmayacak şekilde yavaş yavaş bu sıvıları ilave et. meyve suyu yoksa süt de koyabilirsin.
hamuruna sertlik vermek için margarin ya da tereyağı koymalısın. 1 paket margarin koymana gerek yok. dörtte bir ya da daha az margarin koysan bile yeter. margarini önce cezvede eritip o şekilde ekleyeceksin hamura. sonra hamuru iyice karıştır. streç filmin içine sar ve buzluğa at beklet bi süre. ne kadar dursa o kadar güzel olur.

mozaik pastaya puding ya da krem şanti de koyabilirsin ama böyle bişey koyacaksan meyve suyu ya da süt gibi bir sıvı koyamazsın. evde ne varsa malzemeleri değerlendir işte. hepsi güzel oluyor. afiyet olsun.

Cık bence, 1 hafta cok riskli, zehirlenebilirsin. Kabızlıgı geciren bitkisel bir ilaç var eczanede,onu al bari normal gelsin.:F

tuvalete çıkmak iyidir. çıkmamak daha kötü yapar. bir an önce çıkın. hatta sık sık çıkmaya çalışın.

Tuvaletini uzun süre tutarsan bu şekilde, bağırsakta çatlama sonra yırtılma yaparmış, her gün tuvalete çıkmalıymış bir kişi.. Acısını bilirim ama yapacak bir şey yok, geçmiş olsun..

sıçmazsan daha da kötüleşir bol bol kayısı ye bol bol sıç. basuru en pis azdıran şey kabızlık.

Abi kesin tuvaletini yap. Kötü bir şey ama daha bir hafta oldu dayım idrarını 2 gün süreyle tuttuğu için önce böbrekleri iflas etti sonra da vefat etti. Önemli bir mevzu es geçmeyin.

eczanelerde satılan bir ilaç var adını unuttum, sarı bir kapsül, onlardan al.. arkadaşımda bağırsak zedelenmesi anüs yırtığı basur dahil pekçok sorun vardı.. bu ilaç işleri kolaylaştırmıştı.. eczacılar bilir..
çok sık kullanma ama tam olarak bünye ona da alışmasın sonra..

1 yıllık bir tatil

biraz güzel şeyler olsun isterdim

yurtdışana gidip çalışacak g.ö.t

1 hafta tatil denizli-kumlu
edit: bileydim başka bir şey isterdim :)

aşk + 1967 camaro ss + izmir'de olmak

Para..

şans

marlboro bide carlsberg

iş

Sevgilinin dudakları, biraz da sarılması.

hafıza sildirmek.

para

gerçekten "zaruri ihtiyaç" olarak bakarsak hiç birşeye ihtiyacım yok.

-zaman
-huzur
-aşk
-para

cesaret

İç huzur

yeni taşındığım eve yığılan, hengame halindeki eşyaların sihirli eller tarafından yerlerine yerleştirilmesi.

tatil, iş, para,

Unutup bir şey yiyince bile bozulmuyorsa, bundan dolayı da bozulacağını sanmıyorum..

www.dinimizislam.com
www.dinimizislam.com