datça da o tarz otel az pansiyon kafası sadece geceleri merkez kalabalık oluyor. araba varsa bir sürü denize girecek yer var. palamutbükü hayıkbükü vb kalabalık olur ancak bir bodrum marmaris kadar olmaz.

benim için tüm bunların karşılığı : palamutbükü. datça'dan 1-1.5 saat mesafede. knidos'un dibinde. huzur kaynağı bir yer. apart oteller var, yatmadan yatmaya gayet yeterli olacaktır.

Geçen sene biz İzmir'den Datça'ya gittik.
Şurada kaldık: goo.gl Gayet temiz bir hoteldi.

Bir günün tekne turunda geçer zaten, tavsiye ederim.

eylül ortasında gidersen kalabalık çekiliyor

dediğiniz yere uygun olan sadece 2 yer kaldı galiba. biri finike diğeri ise demre. finikenin merkezdeki denizi çok iyi değildir ama finike demre arası ile demrenin denizi güzeldir. koylarda falan tesis de yoktur oralarda ama doğrudan doğa ve sen varsın. handikapı ise gerçekten ulaşımın zor olması.

demre+1 bir de kekova. arayışınız gerçek sakinlik ise.

kos adasına giden feribot şirketleri var. internetten bulup arayın onlar sizi yönlendiriyor.

zor büyük adidas mağzalarında belki bulursun. tr adidas sitesinde ürün gamına bile dahil edilmemiş. seneye popüler olur ama.

özmen atkı. burada vardır büyük ihtimal.

lisanslı olması elzem değil dersin, eminönünde mutlaka bulursun.

xmax 250

önce ehliyet bakmaya başlayın. ehliyeti alırken motoru beğenmiş olursunuz geçen sürede. xmax 250 gibi sevilen bi model alın geçin bence de. scooter rahat oluyor.

xmax size yeterli. ancak 250 cc ilk başlayana fazla önce 100 cc civari biraz kullanın derim.

ehliyet-sigorta gerektirmeyen motorlar vardı. bir göz atın isterseniz.

xmax 250 +1

250cc den aşağısını önermiyorum. mahalli yollarda falan sorun olmaz da, çevre yoluna falan çıkmanız gerektiğinde zorluk yaşarsınız 125cc ile.

önce bi eksiteker'e gelin;
www.facebook.com

Kupaya boşalt üstüne sıcak su dök şeklinde içinde katkı olmayan gerçek anlamda kahve markası yok.

Ya french press ya türk ahvesi.

Ben icilebilir ve lezzetli buluyorum gold’u. En azindan 2si1aradaya gore bariz kalite ve icerik farki var.

nescafe gold kahvenin yüz karasıdır. granülden işe yaramaz bir kahve türü. filtre kahve makinesi al ucuzundan demle iç.

sade nescafe (siyah poşet) ile gold aynı değil.
Aslında ikisi de sade çözülebilir kahve. ama gold'un tadı çok daha güzel.
üşeniyorsan bunlardan kullanmak mantıklı, 2si veya 3ü bir arada kullanmaktan daha iyi.
Jacobs'un da var yeşil paket o da güzel.

Macro Centre'larda bir marka var, hatırlayamıyorum şimdi. Kendiliğinden filtreli bir kahve ambalajı. Katkı maddesi yok, kupanın üstüne koyup sıcak su dökerek bekliyorsunuz. Filtre kahve oluyor. Tanesi 9 TL galiba.

Katki madesini neyini hic bilmem ama jacobs yesil paket olan guzel, icimi hos.

Donanım olarak Heavy daha iyi ancak servisine İklimsa bakıyor. O yüzden Electric.

electric

heavy piyasaya uygun şekilde sunuluna mercedesin a serisi gibi motoru reno. electric e kasa mercedes öyle düşün.

electric, pahalı ama çok iyi. benim eve gelen kimse klima rahatsız etti demiyor, sessiz çalışıyor. en pahalı en üst modelini de almadım, giriş seviyesnin bir üstüydü.

bunu öngörmek zor. ancak merkez sağ ve soldaki partiler gene siyasette etken olurlar. özellikle akpye alternatif olacak parti ile bahçeli sonrası mhp bu işte aktif olabilirler. chpye alternatif parti şu süreçte zor. chp ve bir merkez sağ parti koalisyonla bence bu 10 seneyi yönetecekler.

Bana göre hepsi aynı. Kompresör üreticileri zaten belli. Bakır borusu, evaporatörü, kondanseri, expansion valfi ne kadar farklı olabilir?

Inverter özellikli olsun, servisi bol bulunsun yeter bence.

Klimalar ikiye ayrılıyor. MITSUBISHI ve diğerleri. Şaka değil.

Al şunu gitsin www.hepsiburada.com

Ben Altus aldım gayet iyi alet.

1 mayısa kadar toshibada kampanya var diye duydum.

Carrier, Daikin ve Arçelik kullandım. Markalar arasında gördüğüm uçurum inanılmaz büyük. Bir daha Arçelik asla almam. 10 yaşındaki Carrier (12.000 BTU), sıfır alınmış 15.000 BTU Arçelikten kat kat iyiydi. Daikin ise mükemmel.

gree. hepsinin atasi

tlcklima.com

lomo ve viola serilerine bakin. uygun bir sey bulabilirsiniz.

sadece soğutma için alacaksan ortalama bir şey alabilirsin. yok tam zamanlı kullanıcam diyorsan en iyisinden başlayıp sıralıyorum. mitsubishi-fujistsu-daikin-toshiba.

daikin al

bizim ofiste beko var. soğutup ısıtıyor onda sorun yok ama biri iki üç kere arızalandı artık daikin aldık onun yerine. benim kullandığım ise inanılmaz sesli çalışıyor.

olefini de iyi diyorlar.

valla çalışma vizesi olmadan resmi olarak işe giremezsiniz malesef. yine de şansınızı restoranlarda marketlerde, türk restoranlarında falan deneyin dicem ama oralarda da fransızca gerekir. bilemedim.

okuyanların günlük çalışma hakkı 2 saat gibi bir şeydi. kaçak çalışırsan olur ama o riske kimse girmez.

eyfelin oradaki veya sen kıyısındaki büfelere bir sor belki alırlar. onun dışında zor bence fransızca bilmeden.

Kac ay kalacaksiniz bilmiyorum ama ben sizin yerinizde olsam butun dikkatimi ise veririm ve oranin tadini cikaririm. 1000 euroya ogrenci olarak gecinebilmeniz lazim, isinizi iyi yapin ve sehrin tum olanaklarindan faydalanin. Kacak olarak muhtemelen sacma sapan sartlarda kotu saatlerde calisacaksiniz, eger o kadar ihtiyaciniz yoksa gerek yok bence.

çalışmaya devam. hayat boyu ense ölümden beter. düşününce sıkıldı içim.

Çalışmaya devam ederim. Hem işimi seviyorum, hem de boş dursam kafayı yerim. Belki çalışmamam durumunda bana her gün kaliteli zaman geçirtecek bir uğraş bulursam düşünebilirim. Ama bir şekilde bir şeyler üretiyor olmam lazım.

hacı abi enflasyon var enflasyon. what is inflation?

maaş kadar bile olmasına gerek yok. ''Bi'daha mı geleceğim lan dünyaya'' der hamaliye bütün işlerimi bırakırım.

Ama işleri toparlamadan da ayrılmam. (prensiplerim var)

işimden memnunsam çıkmam, işimden memnun değilsem çıkar 1 ay kafa izni yapar, devamında iş aramaya devam ederim. 350b tr şartlarında bir ömrü garanti etmeyecektir 'hazır' olduğu sürece. yoksa tabi asgari ücretli bu parayı 15 senede anca kazanıyor.

ama insanların kanısı-tepkisi aynı olacaktır diye düşünüyorum.

Ben tembel bi insanım ve hayatım boyunca çalışkanlığın övülmesine, çalışmanın yüceltilmesine uyuz oldum. Henüz öğrenciyim ama mezun olduktan sonra beni bekleyen maaş kadar parayı aylık alsam en azından bi 10 sene kesin çalışmam, gezip tozarım her yeri. İlla lüks gezmeme de gerek yok. Gidip göreyim, iki foto çekip instaya atayım, müzelerini gezeyim, sokaklarında dolaşayım yeter.

o parayı sürekli faizde tutacaksan basmam istifayı.
iş kuracak kadar bilgim varsa basarım

Hayatımda hiç maaşlı bir işte calismadim. Ama calissaydim kesinlikle istifa ederdim fakat çalışmayıp faiz yemek gibi saçma bişey yapıp miskinlesmek korelmek için değil iş kurup yine çalışmak için.

350bin pek bi cacık olmaz. ev alsan 1000 lira kiraya verirsin. faize yatırsan 2 sene iyi ama sonra anapara cük kadar kalır.

Kesin çalışırım diye düşünüyorum, boşluk çok sıkıcı.

istifayı da basarım, o parayı da çatır çatır yerim hiç öyle faiz maiz beklemem, param bitince yeniden çalışırım. elime o para 10 kere de geçse 10 keresinde de istisnasız aynı şeyi yaparım. keşke elime para geçseymiş yalnız güzel yermişim.

ana paraya hiç dokunmadan sadece faiz ile hayatımı devam ettiririm gibi bir düşünceniz varsa türkiye gibi ülkelerde uzun süreli bunu yapmak mümkün değil şu an aldığınız şeyleri 10 sene sonra hatta 1 sene sonra bile aynı paraya alamaz hale geleceksiniz kısacası enflasyon tr çok yüksek bu yüzden faizler yüksek zaten
3 sene önce bimin bir broşürünü gördüm soğan 0,45 satılıyor soğan şu an max 10 TL gördü :) 3 senede oluşan farkı görebildinizmi ? bankada duracak sabit 100k para zamanla durduğu yerde eriyecektir

Calismaya devam. Isi birakirsam da baska bir yapmak icin birakirim, ense yapmak icin degil.

kendime yatırım yapar daha yüksek maaşlı bi işe girmeye bakarım. bahsettiğin rakam küçük. 350.000 lira hayat boyu ense garantisi veremez.

Nundu ve evde liyakat kalmamış gibi düşüyorum ve düşünmekle kalmayıp öyle yaşıyorum. Ben çalışsam zaten bana 5 bin vermezler :D Faiz getirisi değil kira olarak her ay 4.800 bin benim hesaba yatıyor o yüzden çalışmıyorum. Hee çalışıyorken bu kira meseleleri başıma gelseydi direkt istifa ederdim.

Çalışmadım değil üni yıllarında barlarda kusmuk bile temizledim, arkadaşla kendi işimizi yaptık gayet iyi takıldık ama artık bana göre değil emekliliğin tadını çıkarıyorum :P İlk başlarda çok gezerdim, avrupa'ya gitmedim çünkü vize versinler diye yalvarmak tarzım değil o yüzden vizesiz yerlere gittim türkiye içi gitmediğim yer kalmadı. Gider 2 gün kalır geri dönerdim, oralarda buralarda sabahlara kadar takılırdım ama artık sıkıldım. Yani gez gez sıkıcı oluyor bir süre sonra. Ama çalışmakta sıkıcıa.q her sabah kalk işe git, akşam eve gel, yorgun ol erkenden yat falan.

Faiz işlerinden anlamam ama en güzeli benim yaptığım. Keşke herkesin başına böyle bir şans gelse :)

O kadar rakam için istifa edecek kafada insanın o para elinde kuş olup uçar gider zaten.

yazmıyacaktım ama 350 bine ev alıp 1 bin lira kira alırsın demiş birisi.

350 bin liraya 1+1 daireler ile 3000-3500 lira alırsın.

bizim buralarda aylık 800-850 kira getirili daireler 90-95 bin lira. bayağıda çok

x dolar alıyorsam ve ek gelirim de dolar olarak geliyorsa hiç düşünmem, saniyesinde basarım istifayı. gider yaşaması ucuz olan biyerlerde yaşarım, filipinler filan.

tl ise istifa etmem, ülke dengesiz.

Inflation which means reduce your invested money.

Bu reel efekti göz ardı edemezsiniz.

şöyle anlatayım: 350.000 TL bundan 10 yıl önce dolar kuru belki de 2 iken 175.000 dolar yapıyordu. ama bugün 50.000 dolar bile yapmıyor.

ee sen türkiye'de yaşıyorsun. ithalat bağımlısısın. halen araba üretememişsin yıl 2019. 10 yıl sonra senin 350.000 TL paran 25.000 dolar etmez. hayat standardın düşer. bugün 5.000 TL ile oturabildiğin evin değeri en az 2 kat artarsa emekliliği görürsün evet.

350.000 doların olsa yat. ama TL'de olmaz o işler.

çalışmaya gelince ufak bir sakız dükkanı açardım herhalde.

istifa etmeye şirkete bile gitmem, aradıklarında olur da telefonu açarsam en fazla gelmicem artık ben işe derim.

Etmem.
Miskin bir hayat bosa gecmis bir hayattir.

350 bin para mı ya? şu zamanda. çalışmaya devam.

Çalışmanın iyi bir şey olduğu şeklinde kandırılıyor olabiliriz.

350.000'e istifa edilmez. 3.5 mioya edilir.

usd alirim usd faizini ek gelir diye yerim.

350 bin komik bir rakam. 750 bin doların üzerinde bir paranın aylık döviz vadeli getirisi ancak maaşımın dolar karşılığına geliyor, ana para dolar olarak kaldığı zaman en azından paranın değeri kaybolmaz diye düşünerek ayrılabilirim. Evde oturmak yerine gezmeyi tercih ederim ama.

İstifayı basıp kendi işimi kurardım.

kız olsam zengin koca arardım.net

100.000 liraya oturma grubu alan insan mutluluğu para ile arıyordur ve asla bulamaz. yetişemeden ölür gider.

kusura bakmasınlar ama gerçek zengin göstermeye ihtiyacı olmayandır.

koca firavunlar ölmüş gitmiş, kurtlu götlerini açıyorlar canlı yayında herkese gösteriyorlar. altından don giyse ne olur gördük o götü. ayrıca ölmüşsün havan kime. sanırım herkes zengin olup dünyaya altın kazık çakmak istiyor ama yok öyle, ben de ölüyorum siz de ölüyorsunuz zenginler tüm mal varlığınızla.

"bir yaşam formundan ötekine geçerken acı çekmek kaçınılmazdır. çekilen acıların kaynağı tutkular ve ihtiraslardır. acılardan kaçınmak için nefsin heveslerine gem vurmalı, insanın hayvani yönünü törpüleyen sevgiyi çoğaltmalıdır"

Hemşire mi? Damat neciymis? 100binde iyimis.

abartmıyorsunuz çok pahalı gerçekten, ama herkes imkanı elverdikçe zevklerine yönelik alışveriş yapar. kendiniz de dahil olmak üzere kimseyi bu kuraldan istisna tutamazsınız. hemşire hanım da bir istisna değilmiş, varmış ki harcamış. güle güle otursun.

Parası olan takılıyor abi. Takılsın zaten hayat onlara güzel :D Benim param olsa var ya ohoooo, bir eşofman altına 3 bin lira verilir mi? bir kabana 9 bin verilir mi lan diye anama söverler. Şimdi bile alacağım şeyin en pahalısını ve kalitesini almaya çalışıyorum, param olsa kimse tutamaz :D

evde liyakat kalmamis +1

Yani bu çok saçma bir mantık. Bunun sonu yok ki. Yemende her gün açlıktan onlarca kişi hayatını kaybediyor. Bakın açlıktan. Biz burada yemekleri patır kütür çöpe döküyoruz. İmkanımız var. Fazlasını atıyoruz. Sizin için yemeğe verdiğiniz 10 lira nasıl abuksa, biri için de koltuklara verdiği 100.000 lira abuk bir rakam. Konuşulacak bir şey değil. Yemendeki çocuklar da bizi düşünüp, ulan ne zenginler var, hem yemek yiyorlar hem de çöpe döküyorlar diyorlardır. Onlar daha haklı hem. Onların durumu temel ihtiyaçlar odaklıyken, bu koltuk işi lüks tüketim.

Ayrıca herkeste olsa siz de kanıksar, buna şaşırmazdınız. Demek kümenin büyük bölümü böyle değil.

Bu zengin koca arayışı falan lafları da boş laf. Ona yorum yapamıyorum bile. Kadın olsa zengin koca arayanlar, erkekken de arasın boş laf yapacaklarına. Öyle oluyorsa, böyle de olur. Bir farkı yok.

Ben erkegim, basindan beri hak veriyordum zengin koca arayan kizlara. Kusura bakmasinlar da herkes kendini dusunmek zorunda, kimse erdemli olacam diye bir seylerden feragat etmek zorunda degil. Zengin koca arayisi da karakter oncelikli koca arayisi gibi bir tercih sadece, bu bir tercih. Insan dogasi bu, luks evde oturup luks tatil yapip luks bir hayat yasamayi istemek serefsizlik degil. Bazilarimi bazilarimizdan daha hevesli oluyor sadece buna.
Kadinin dogasinda vardır zengin kocaya sahip olma istegi, buna hak verip vermeme tartismasi da gereksiz. Icten ice ister hemen hemen her kadin bunu.


Evet abartmiyorsun oturma grubuna 100k dehset bir para. Cogu insan bu paraya sahip oldugunda "bunu nasil degeerlendirsem, nasil yatirim yapsam" diyorken adam bunu cat diye oturma grubuna veriyor, siradan bir sey degil. Buna bir kadinim heveslenmesi de gayet dogal.

Satinaldigin ürünü yarı fiyata sataşmıyorsan ağır kazık yemişesindir. Bu işin tasarımla zenginlikle fln alakası yok. Zenginlerin etrafında onları sömüren bir sistem var ve adamlar bundan gayet memnun. Kazandığın bu kadar parayı harcayamadigini düşünsene o da problem. 100k alınan koltuk takımı 50k geri satılamaz ağır kazık. Bu arada malın fiyatını satıcı değil alıcı belirler.

100 bine oturma grubu alan bide bunun üstüne konuşan bence salaktır.

Herkesin hayatta bir beklentisi var. 100K bir oturma grubu için çok fazla. Neden? Çünkü ben o parayı kolay kazanmıyorum. Kolay kazanan biri böyle düşünmüyor, çat diye veriyor parayı. Zengin koca arayışı farklı bir şey. Benim yetiştirilme kodlarımda yok. Bulduğum kişi zengin olsaydı süper olurdu ama ilk kriter bu olmadı hiçbir zaman.

100 bin lira bir koltuk takimi icin cok fazla.
Ben böyle, esyalara haddinden fazla veren insanlara mal gözüyle bakiyorum.

Bu kadar cok param olsa 10 bin liraya koltuk takimi alir kalanini Lösev, Tema vakfi, Darüssafaka, Ayn Soup Academy gibi kurumlara bagislar; bir miktariyla da Ihtiyac Haritasi'ndan ulasabildigim kadar insana yardim ederdim.
"Seni tutan mi var, simdi de para bagisla!" diyebilirsiniz, su anda bunu elimden geldigi kadariyla yapmaya calisiyorum ama cok param olsa daha fazla etkili olurdum herhalde.

Koltuk iste, üstüne kicimi koyucam ya da uzanicam alt tarafi. Bu kadar büyütmeye gerek yok.

siz de zengin koca bulun kardeşim. önce kapan kazanır.

Günde 100k'dan fazla kazanan bir arkadaşım var. Çocuğun arabası 2008 model ve şu anki değeri 50k. Yılda 100k bile kazanamayan bir arkadaşım daha var. Arabası 2019 model ve değeri 300k. Bizim millet gösteriş meraklısı. Asgari ücretli adamın elinde bile 8-9k'lık telefon var :) Zengin kocayı arayan çok kız var tabi. Ama karakterlisine denk gelmen lazım..

akbank ve ing iyi bence. ziraat kanser +1 iş bankası ve halkbank için nötrüm.

en yavaş ve zor olanları işbank ve vakıfbank. garanti akbank iyi.

Ziraat - iş - finans en iyileri.

Teb ve İng ise sürekli para yutuyor, işlem hatası veriyor.

teb en leşi. halk, ziraat, işbankası aşağı yukarı aynı hızda. ama hiçbiri teb kadar kötü olamaz.

yaklaşık 15 yıldır işbank kullanırım. istediğim bir şeyi yapamadığım olmadı.

Garanti banka olarak sevilmese de teknoloji olarak hep önde gibi geliyor bana da.Ayrıca (özellikle İstanbul'da) Garanti ATM'si bulma olasılığım çok daha fazla. QR vb. her şey tıkır tıkır çalışıyor.

Teb leş demişler ama ben TEB'i seviyorum aslında. ATM bulmak daha zor, ama benim gördüğüm her atm'sinde döviz vardı (Garantide o yok mesela, belli yerlerde var). Döviz yatırıp çekmem gerektiği durumda Teb her zaman daha iyi.

yapı kredi ve Finansbank.

yaptığım işlem para çekmek, en hızlı yapan atm'ler bunlar. finansbank'ın enpara barkodlu para çekme uygulaması şahane.

Yapikredi

teb atm normal parayı kabul etmiyor kırk kere geri veriyor tekrar yatırıyosun tanımıyor geri veriyor ne biçim banka ne biçim atm anlamadım

yamuluyorsun. google'a yazınca bile çıkan ilk fotoğraflar gömlekli.

@kable vallahi yamuluyormuşum, hep aklımda balıkçı yakalı hali kalmış, teşekkür ettim

google görsellerde gömlekli fotoğrafı var

yamuluyon hacı ben eski bölümleri netflixten izlemeye başladım full gömlek.

Bu akşam erkek kızı yakalar. :)

Sonra erkek kamyona binerse erkek şampiyon. Kamyon yeterince hızlanırsa şampiyon 8taş :)

İmza: kralsaray

Hahagsjjs

Beşiktaş'lıyım, şampiyon olmamız için gerekenler :

galeri13.uludagsozluk.com

bjknın şampiyonluk ihtimali yüzde 10sa bile taraftar şampiyonmuş gibi havaya giriyor, herşeyi uçta yaşıyorlar. her şeyleri uçta hep en mağdur ve en çok çeken takım olarak kendilerini görürler.

Besiktas basaksehir’in olasi bir puan kaybinda tum maclarini kazanirsa sampiyon oluyor. İhtimal %10 falan degil yani.
Ben yine dusuk goruyorum sansimi ama kimsenin uclarda yasadigi yok. Bos konusmayin ezbere.

Beşiktaş kalan maçlarını kazanır Başakşehir kaybederse şampiyon olabilir ancak. Kamyon hızlanır bize çakarsa hamile bırakır 8taş diyenlere bakmayın...

besiktas galatasaray'i yener, galatasaray da basaksehir'i yenerse 3unun puanlari esit oluyor. besiktas ve basaksehir'in ikili averajlari ayni, bu haftaki maclar sonunda da normal averajda da yakaladi ve attigi daha fazla yani basaksehirin ustune cikiyor., ve besiktas ikili averajda galatasaray'in onunde olmus oluyor. yanlis hesap yapmadiysam uclu averajda da besiktas birinci oluyor(4 macta 3 galibiyet).

yani kisaca geri kalan maclari ihmal edersek, besiktas galatasaray'i yenerse, galatasaray da basaksehir'i yendigi takdirde sampiyon besiktas :) cok da dusuk bir ihtimal degil bence. besiktas sampiyon oldugu iki senede de galatasaray'i deplasmanda yenmis. gecen sene yense yine sampiyon olurdu. bu sene de yenerse yine sampiyon olur.

bjk'nin şampiyon olma ihitmali çok düşük. geçen seneki fenerbahce gibi. o kaybedecek o olacak dıdısının dıdısı yani.

encrypted-tbn0.gstatic.com

Beşiktaş'ın şampiyon olması için dıdısının dıdısı gerekmiyor aslında. Beşiktaş kalan her maçı kazanırsa şampiyon oluyor. Tamamen kendi elinde ama GS deplasmanı olması problem biraz tabi

Değmez. Otomatik olması sıkıntı.

Neden sıkıntı?

o paraya gti'ını alırsın, en azından yaktığın benzinin hakkını verir. (100km de şehir içi 9-10lt, şehir dışı kullanımda 7-8lt yakar)

değmez ya, o fiyata ya daha yeni model, veya daha iyi araçlar alınabilir. 2009-2010 model araçlar var o paralara.
tam otomatik şanzımanın neden sıkıntı olacağını ben de anlamadım.

büyük konuşmak istemem ancak bu araç km sarılmıştır.

18 yıllık araba. Benzinli ve 40 bin liranın üzerinde. Ve marka Volkswagen. Ben mantığa oturtamadim.

Daha modelli bir araç alınır o fiyata

50 liraya 2013 model orjinal 98 binde dizel polo satıyorum arayan yok. :) 20 yaşında benzinli arabaya 42 başka sözüm yok.

hocam bende 2000 model manuel bora vardı. Aynı şase motor bütün yürüyenleri aynı bu araçların. Manuel aracın şanzumanı bozulmuştu. Bundan 10 sene önce 1500 tl masraf yapıp çıkma şanzuman almıştık. Ayrıca kronik 100.000 den sonra lpg'li ise yağ yakıyor bunlar. KEsinlikle tavsiye etmem. 8v tarihi eser motor, sorunlu şanzımanı olan bir araç.
Daha yeni japon arabalarına bakmanızı tavsiye ederim.

dostum araba demişsin ama bu tarihi eser?
Parana yazık. daha yeni modeller bulabilirsin.

Bana yüsek geldi. Galeri işleten arakadaşıma sordum aıkıntı dedi. Benden söylemesi.

Sebebi senin yaşlanman. Ben öyle bir fark hissetmiyorum. Belki eskiye özlem duyuyorsundur?

olabilir ama yine de şimdiki oyuncular da var bir tırtlık bence ya. ne bileyim; bir ağırlıkları yok gibi geliyor.

kesinlikle haklısın! futbol için konuşacaksak bence ronaldinho ile kapandı o dönem.

tamamen dönemsel bir şey. şimdi futbolcunun yediğini içtiğini her hareketini defosunu biliyoruz. eskiden oyuncuları haftada bir 3 dklık röportajda görüp büyütüyorduk. defolarını görmezden geliyorduk.birinci sebebi sosyal medya.
ikinci sebebi eskiden yetenekli ve çalışan futbolcu kendini direk gösteriyordu. şimdi ise herkesin kondisyonu iyi, yetenekli futbolcunun kondisyonu yoksa artık tutunamıyor bile. kondisyon seviyeleri arttı tamamen pragmatik bir oyun var. topu zidane at izleyelim olurdu, şimdi messi ve ronaldo dışında bireysel oynayan oyunculara tahammül yok.

demBABA varken başka babaya gerek yok!

cevabın artık bütün sporcular ile çok içli dışlı olmamız.
hepsinin sosyal medya üzerinden an be an takip ediyoruz ve ortada bir gizem kalmıyor.

bu saydığın sporcular döneminde de sosyal medya olsa, onlar için de aynı şeyleri düşünürdün.

ayrıca yaşlanmamızın da etkisi var buna.

sumoda çoğu ağır abi. teniste de federer ve nadal var. var yani öyle sporcular.

Ben bir önceki nesili dar sort giyen, slow motion futbol oynayan olarak tanimliyorum.

Zidaneli zamani da efsane olarak görüyorum.

Simdikiler de bana fazla zevk vermiyor.

Sanirim yaslandik :)

olayın sosyal medyayla pek alakası yok bence, en azından zannedildiği kadar yok. nba'in en iyi oyuncuları kabul edilen harden, westbrook, curry gibi adamları düşünelim mesela. bu adamlar için sağlam karakterli, duruşu bile güven veriyor, yaptığı her hareketten karizma ve zeka akıyor diyebilir miyiz? tam tersine karizmadan çok şoparlığa yatkın bu adamların hepsi. belli yetenekleri var belki ama egoları yeteneklerinin kat kat üstünde. 90'ları düşünürsek neredeyse her takımın şimdikilerle kıyaslanmayacak derecede yetenekli ama aynı zamanda çok daha karizmatik, bir takıma liderlik eden ve takımını sürükleyen, zor anlarda sinmeyen gerçek yıldızları vardı. jordan, draxler, malone, stockton, hakeem, pippen, o'neal robinson, barkley, ewing vb.

ha keza futbola baksak, 90ların süperstarları ve ikonları gün geçtikçe azaldı ve şu an messi sonrası bitmiş olacak. bunu belki tüm sporların artık sadece para odaklı olmasına bağlayabilirsin ama yine yeterli değil. yeni nesilin kıytırık olmasıyla ilgili daha çok. nasıl ki eski türkiye fotoğraflarında her birinden asalet akan adamlar ve kadınlar görüyorsak ve günümüzde onlar neredeyse hiç kalmadıysa bu durum tüm sporlar ve hayatın diğer alanları için de geçerli. artık hemen her şey hiç zorluk çekmeden elde ediliyor, eskisi kadar etik ve manevi değerlerin önemi kalmadı ve doğal olarak yeni nesil ne beyin, ne kalite ne de karakter açısından eskilerin yakınından geçemiyor.

Gelinlik giyen gay tipli dennis rodman bile şimdikilerden baba sporcu geliyor bana

Tam olarak del piero10 gibi düşünüyorum. Yeni nesil şımarıklığı ve hayatın hızlı yaşanması, eğlenceye düşkün olmamızdan kaynaklı. Curry mesela harbiden adam ağır ergen. futbol pek bilmiyorum dikkatmi çeken yok ama yıllardır damian lillard'ı takip ederim, ağır, karizma, sadece işini yapan olarak onu örnek verebilirim. Adam şımarmadan, göz önünde olmadan ağırbaşlılığını hiç bozmadan sadece işini yaptı durdu.

Westbrook neyse de, Curry -ki oyununu hiç sevmem- ve Harden için sağlam karakterli, duruşu bile güven veriyor, yaptığı her hareketten karizma ve zeka akıyor diyebilir miyiz, sorusuna evet dememek çok zor. Yani tabii ki her oyuncunun zayıf yanları var. Harden mı zor anlarda siniyormuş? Bir de Nba'de 3 tane yıldız yok. Şundan 2-3 gün önce Lilard, milleti evine yolladı, uzaydan attığı şutla. Maçın en zor anlarından birinde yaptı hem de bunu. Kawhi yapıyor bunu, Giannis yapıyor, Lilard yapıyor, Lebron yapıyor uzun yıllardır. Bir de yıldız olmayıp yapanlar bile var. Doncic hem oyunuyla hem karakteriyle göz doldurdu bu sene. Bir süper yıldız gibi oynadığı halde, sıfır egoyla hareket ettiği maçlar oldu.

Jordan, Drexler, Malone, O'neal, hele hele Barkley mi egosuzmuş? Barkley Jordan'dan sonra Nba'in gördüğü en egolu insan olabilir. Jordan'ın müthiş yeteneğinin yanında hediye olarak gelen müthiş egosunu azıcık dizginlemeden, azıcık diyorum bakın, şampiyonluğu alamadı o takım. Detroit engelline takıldılar yıllarca. Kimseye güvenmeyen, takım arkadaşları üzerinde inanılmaz baskı kuran biriydi kendisi.

Nba son 5 senedir, hem hiç görmediği kadar yetenek görüyor, hem de hiç olmadığı kadar egosundan sıyrılmış halde. Golden State'in 2-3 senedir, -bu sene hariç- ortaya koyduğu mükemmele yakın oyunun altında, takım olarak hareket etmek yer alıyor. O kadar yıldızı bir takıma koyup, bencillikten bu kadar uzak hareket ettirmek imkansız gibi bir şey. Ama yaptılar bunu.

Bana da Warriors savundurttunuz ya, ne diyeyim.

Tenis. Takım sporu değil (çifler oyunu hariç) fakat bireysel bir sporda değil tabi. Kondisyon konusunda bayağı iyi bir spor ve özellikle bacak ve göğüs gücü gerektirdiği için bu bölgeleri güçlendirir. Biraz paraya kıyıp raket alırsanız birçok yerde ibb’nin spor tesislerinde cüzi bir ücrete eğitim de veriyorlar

Yüzme. Haftada 2 veya 3 gün, 1'er saat, 1000 veya 1500'er metre yüzme rutini oluşturup bunu sürdürebilirseniz istediğinizi çok fazlasıyla verir.

basketbol veya yüzme.

evin koridoruna barfiks demiri tak. bir çok kas grubunu çalıştırabilirsin.

Gym beni de cok darliyor o nedenle kurege basliyorum onumuzdeki ay. Denenebilir.

videolu programların amacında zaten koordinasyonu arttırma da var. kardiyo boksu dene bence, koordinasyon için güzel olur, zevklidir hem.

cevap yüzme.

ben de spor salonunda alet başında sıra beklemekten sıkıldıgım için 3 kere yıllık yazılıp toplamda 20 kere spora gitmemiş biri olarak crossfit diyorum. 1 saat sürüyor ısınma vs dahil ana kısmı 20 30 dk sürüyor genel olarak. Ve bir alet basında bekleme durumun olmadığı için çok severek devam ediyorum. Bir bak istersen belki hoşuna gider.

2
1
2
2
0
1
1
1
2
1
0
1
0
1
1

oynadıydım geçen hafta yazdıklarımı, 10'da kaldı galiba :D bu hafta da oynarım;

0
1
2
0
0
2
1
1
0
0
2
2
0
1
2

0
1
0
1
1
2
0
1
1
1
2
1
0
1
2

Kesinlikle etik.İşi alacağının garantisi bile yok.Yine cv'ye bakılacak.Yine bir görüşme olacak.

Özel sektörde iş bu şekilde bulunuyor. Bunlara takılan şu ortamda iş bulamaz.

Bir de iş veren birlikte çalışabileceği eleman istiyor. Hayat görüşü, iletişim falan.. bunlar uymuyorsa bir yerde aksaklık olabilir. İş ortamında sinir harbi olabilir.

torpil değil. etik değil demekte yanlış olur. adam gelsin konuşsun cv bıraksın otursun napabilir anlatsın sizde uygun yer olursa alabilir misiniz demiş. hiç bir falso yok.

dünya hep böyleydi hepte böyle devam edecek. doğru olan da bu. benim hiç bir zaman böyle bir durumum olmadı olmayacakta çevrem yok çünkü ama doğru olan bu işte.

isteniliyor ki bir sınav olsun oturup masada 6 ay çalışalım yüksek puan alanlarımız işe girsin iş bulsun yok öyle bir dünya.

kimi ağzıyla laf yapar işe girer kimi sınavlarda rezildir ama iş dünyasında pratiktir işe girer. herkesin yolu farklı

devlet kurumuysa orada kpss falan, milletin emeği, hayalleri var ama özelse yapıştırsın. yoksa daha çok isşiz kalir. millet etik metik dinlemiyor. " herkes köşesini kapmış iyi ama ben nasıl büyük adam olacağım " der bir şarkısında üstad pinhani.

sen de kap köşeni. burada serengeti kanunları geçerlidir. sırtlanlar kazanır.

bu referans olmaktir, torpil degil. kesinlikle etik ve olagan birsey.

Çok etik bir davranış. Ben bir torpil göremedim.

Bunun torpilden farki nedir ki? Sonucta iki kisiye de eyvallahi olacak. Bence etik degil. Ancak ve maalesef o kadar cok issiz var ki insanlar is icin bulabildikleri her kapiyi zorluyorlar.

rica olmuş. şu an için torpil değil.

Sadece bununla sınırlıysa torpil değil. Hatta bazı şirketler bunu destekleyip eğer getirdiğiniz kişiyi beğenip işe alırlarsa size prim veriyorlar.

"Daha iyi biri yerine bu arkadaşı alın" demek ve sonucu etkilemek torpildir.
"Böyle bir aday da var, değerlendirir misiniz? işinde iyidir vs." demek referanstır.

Dediğiniz örnekte bence bir torpil yok gibi duruyor. Tabii bunu kimin dediğine bağlı.
Kurumun en tepesindeki kişi İK'ya bir CV yollayıp "inceler misiniz, değerlendirin" derse, referans gibi dursa da torpil gibi algılanabilir İK tarafından ve bu adaya gereksiz öncelik tanınabilir. Bu biraz torpildir. Ama aynı veya alt seviyeden aynı yazı gelse referans olduğu anlaşılır.

referans olmakla ile torpilin farki sudur: referans oldugunda ilgili kisinin ilgili pozisyon icin uygun oldugunu dusunup adini,cv'sini iletirsin. gerisi sirketin/isverenin insiyatifinde. gerekli mulakatlarini, gorusmelerini yapar, "uygun" bulursa ise alir. bir nevi google reklamlari gibi. kisinin sadece on plana cikmasina yardimci olur.

torpilde ise, "bizim amca oglunu bu pozisyona soksana, bi bok bilmez bu alani da okumadi ama ilerde sana bir guzellik yaparim" demektir. kisinin profesyonel gecmisi pozisyon icin yeterli olmadigi halde, sirf ikili iliskileri sebebiyle ise alirsin.

ilk durumda referans olan kisi olmasa ve cv'den kisisel bilgiler cikarilsa bile ayni surec isler. ikinci de o cv'nin yuzune bile bakilmaz

Bahcesehir, Doga, Izmir'de bulunan buyuk kolejlere bak. Hemen yuksek lisansa baslarsan iki yil sonra universitelere girmeye hak kazanirsin.

çok iyi bir maaş alamazsın geçinmek zor olur. iyi bir evde otursan giderleriyle 1500.

evet geçinmek mümkün. binlerce insan özel okullarda öğretmenlik yaparak geçiniyor.

maaşlar çok tatminkar değil, özel ders ile destekleyip yürürsen temiz para bırakıyor.

ITK'nın maaşları iyi diye biliyorum.
Lokasyonu da çok güzel.

Bana PM at her şeyi anlatayım.

2016 sonrası clio. Az yakar çok kaçar. Otomatigi pek arıza vermez. Seni de üzmez

wv poloyada bakabilirsin
100bin kmye çok takılma

benim tanıdık 2015 polo otomatik aldı 33.000km de hasarsız. 75.000 tl.

70 bine de öyle bir şey bulabilirsin. km 100.000 az gibi dursa da sen yine de düşük km lere bak...

i30 olabilir, ford focus olabilir.

eğer istanbul veya benzeri bi ilde oturuyo ve aracı bu yoğun trafikte kullanacaksan vw grubundan uzak durmanı öneririm. çünkü yoğun trafikte bu araçların vites sisteminin arıza yapma ihtimali yükseliyo. hatta eğer varsayalım yok kardeşim ben ille vw grubu araç alıcam diyosan da kalkıp büyük şehirlerden alma çünkü senden önce çoktan hem şanzuman hem de motor olarak araç yorulmuş olacak.

kişisel önerim
www.sahibinden.com

son zamanlarda görüp beğendiğim ve japon aracı olması dolayısıyla aklıma çok yatan bi araç fakat piyasası olmaması dolayısıyla pek kullanılmayan bi araç
www.sahibinden.com

ilanları gelişigüzel koydum. temizlik ve donanım olarak diğerlerine de bakarsınız. bu iki araç sizi hem arıza verdiğinde usta ücretleriyle, hem yakıt konusunda hem de yıllık vergileriyle üzmez.

fluence seni üzmez. en iyisi kişiye göre değişir. jettaya yanaşma.

uk vizesiyle londra'dan dublin'e gecebilirsin.

Son 6 ay icinde UK'e giris yaptiysaniz, ve Irlanda'dan ayrilacaginiz tarihte UK vizeniz hala gecerli olacaksa istediginiz yerden Irlanda'ya gelebilirsiniz. UK, Turkiye ya da baska bir ulke farketmez.

Yalniz bu vize anlasmasi sadece turist vizesi (short stay visa) icin gecerli. UK'de calisiyorsaniz ya da ogrenciyseniz olmaz.

Ancak onerim visa waiver anlasmasinin her ihtimale karsi ciktisini alin, olur da acemi bir pasaport polisine denk gelirsiniz, zaman kaybetmeyin: www.inis.gov.ie

crown+1 konu hakkinda bilgi sahibi olmayabiliyorlar bazen, linkteki belgenin ciktisi her ihtimale karsin kolayinizda olsun.

bununla ilgili mail atıp konsolosluğa sordum girebilirsin. gidersin direk dubline.

Turist vizesi ile oluyor ama oturum varsa her zaman mümkün değil (tier 4 olmuyordu mesela)

Memleket yol geçen hanı oldu zaten. Gerçekten şaka gibi memleketiz, Ortadoğu ülkesi olduk çıktık.

Allah belalarini versin onların da onları ülkeye sokanin da.

Sorsan çok merhametli ulkeyiz!
Kendi ulkesindekilere o kadar özen göstermezler.
Gerçi ne gösterecekler ki kendileri asıl tecavüzcü tacizci, gelenler de onlar gibi olacak.
Bakın nerede bu tür olay var orada dinci, hacı hoca takimi.

bunun memleketle dinle dille alakası yok. cezaevlerinde bunun 30 kat daha ağırını yapanlar var hemde batının batısında yaşanan yerlerde. he yol geçen hanımı oldu aynen oldu. zaten kalabalığız dahada eğitimsiz lümpen insan alıyoruz dışarda.

Ayni seyi yurtdisindaki turkler icin de yabancilar soyluyor, yaptiginiza da irkcilik deniyor.

saat 12-1 gibi bırakırlar ancak bölüğü akşamdan temiz bırakmadılarsa saat 2-3'ü bulabilir.

öğlen saatlerinde oluyor.

tören sabahtan oluyor, bizimki 10-10.30 gibi olmuştu. öğleden sonra bırakırlar.

metro yok gölbaşı dolmuşlarına bincen.

@kablelvuku nesini doğru düzgün sorayım? sen doğru düzgün cevap ver. nesini anlamadın? oraya metro gidiyor mu? neye binmem gerek diye soruyorum.

@mikaha beytepe'den gidicem. oradan nasıl gidebilirim? hangi dolmuşa binmem gerek? kızılay güvenpark'tan oraya dolmuş kalkıyor mu?

aha işte sihirli cümleyi kurdun "beytepeden gidicem"

pardon o zaman. demek istediğini tam anlamamışım.

Metro ile Kızılay'a geç, Güvenpark'ta Gölbaşı dolmuşları da var otobüsleri de var. Ama hangisi tam senin istediğin güzergahtan geçiyor bilmiyorum, dolmuşçulara sorarak dolmuş-otobüs kararını verirsin.

gölbaşı devlet hastanesine gidebilmen için; metroyla - koru metrosu -milli kütüphane durağında in, 105-2 hattına binebilirsin
goo.gl

alternatiflerin:

1. beytepe'den gelirken söğütözü durağında in. ufuk hastanesi önünden geçen gölbaşı dolmuşuna bin.
2. beytepe'den kzıılaya gel. güvenpark'tan dolmuş var. ya da oradan bulvara çıkarsan otobüs var.

konya'dan ankara otobüsüne binerseniz yolda indirirler.

beytepeden konya yolu kavşağında inip karşıya geçip gölbaşı dolmuşlarına bin.

engellediğini nasıl görüyorsun?

engellemeyi bir sembol olarak görmemek gerekiyor diye düşünüyorum. o engel, sizin o kişilerle konuşmadığınızı ifade eden şey olmamalı bence.

bir kişiyi, gerçekten iletişim kurmak istemememe rağmen ısrarla iletişimi sürdürmesi nedeniyle engelliyorum ben. tamamen duruma ve yaşanılan olaylara odaklı yani. pratik bir olay.

hal böyle olunca çok da duygusal, derinlikli bir anlamı olmuyor engelleme işinin. bir araç olarak kalıyor. Bu basit bir şey gibi görünebilir, ama sizin hissettiğiniz o ağır duyguları yaşamamamı sağlıyor örneğin. bence sizi taciz etmeyeceğini düşündüğünüz kişilerin engelini kaldırın. bir daha da böyle sembolik engellemeler yapmayın. faydalı olacaktır.

hiçkimseyi engellemediğim için bozulmuyor.

engellediysem bi bildigim kesin vardir ona asla uzulemem. engellediyse de kendi problemidir, benim gibi biriyle iletisim kurmamayi tercih edecek kadar ne yasadiysa yazik der gecerim. buna daha da uzulmem.

rahatsız edilmedikçe engellemek anlamsız geliyor bana da. o yüzden kimseyi engellemedim. engellendiğimi de sanmıyorum. Ama o hissettiğin şey engellenmeden de olabiliyor. bir şeyler paylaşmışsın, orada duruyor ama ölmüş gibi, çok normal. engellemezsen daha normal karşılayabilirsin bence bu durumu.

in vino veritas kadar cool bi' insan olsaydım yemin ediyorum dünya bambaşka bir yer olurmuş. Üstelik hepimiz için.

tacizden ya da ''başkaları'' yüzünden engellenen/engellendiğin insanlardan bahsetmiyorum. Bunların dışında yaşanan pozisyonlardaki refleksi kendimce anlatacağım:

bazısı senin elinde değil, anlamsızca(bkz: insanları anlamaya çalışmak) sadece içinde bulunduğun yanlış zamandan dolayı engelleyebilir ya da engeli yiyebilirsin.bi farkı yok, bence her ikisi de aynı şey. Evet o insanlar yaşıyor, ancak senin için yaşamıyorlar(çok tuhaf). Bunlar ''8 milyar insanda farkında olmadığın kalabalıktan'' sözü bile edilemeyecek kadar küçük bir sayıdır elbette ancak ''8 milyar insanda farkında olmadığın kalabalık'' gibi değil bunlar. Aslında farkında olduğun hatta çok fazla farkında olduğun, hepsinden daha fazla farkında olduğun, diğerlerinden daha fazla birşeyler yaşadığın/paylaştığın için artık tahammül edemediğin insanlar. Ya da sana tahammül edemeyen, ikisi arasında pek bi' fark yok.

Engel çift taraflı bir bıçak, uygulayan için de uygulanan içinde. İnanılmaz bir şımarıklık, muhteşem bir seçme özelliği. Yani aslında asla yapamayacağın, seninle kimlerin iletişim kurabileceğine karar veremeyeceğin bir yapı olan dünya da elinde olanlar arasında dahi -ki bu nereden bakarsan bak azınlık- birilerinin seçimi ya da senin seçimin sonucu iletişim kanallarını kapama küstahlığı. Hadbilmezlik.

Zaten çokcası zavallıca eylemlerin sonucunda, aslında kendini karşındakinden değil de kendi kendinden koruma içgüdüsü.

Tüm bunları yazarken başta belirttiğim gibi, fiziksel tacizi doğurabilecek durumları saymıyorum bunların arasında.

birisinin size olan iletişim yollarını kapatarak aslında kendinizi de engelliyorsunuz. Artık siz de o kişiyle iletişim kuramayacak pozisyona geliyorsunuz, oysa bunun daha alternatif yolları da var. Neden onu kullanmıyorsunuz ? sadece onu artık görmek-konuşmak istemediğiniz için mi ?

işte bu bence insanoğlunun kadınlar neden mini etek giyer sorusuna cevap verirken kıvranması kadar ikiyüzlülüğün daniskası bir davranış biçimi.

valla insanları engellediğim için hiç üzgün değilim. beni engelleyenler de benden önce bunu akıl edip bana engeli basmışlar sağolsun. onlar olmasa ben engellerdim zaten. hiç üzülecek bir şey değil vallahi. aile dışında herkes geçicidir. takmayınız kafanıza.

bu arada ben herhangi bir siyasi troll sayfayı bile gıcık olduğum için engelleyen insanım. bu durum beni rahatlatıyor tam tersi.

Şöyle bir şey mi?

www.sabah.com.tr

bende merak ettim var mı öyle bir site.

benim bildiğim galericinin dediği şekilde sigortacı bunu yanlış girebiliyor veya alıcının/satıcının verdiği bilgiye göre değiştirebiliyor. sigortacınıza da sormanızda fayda var.

valla doğruda olabilir yalan da olabilir mutlaka sigortacıyı arayın. Ama kesinlikle galerilere güvenmeyin kendiniz teyit ettirin.

aracın alındığı bayiyi arayıp teyit edin. bayiyle araç üzerindekini karşılaştırın daha sonra diğer yollara devam edin.

"sorguladığımda" dediğiniz, nereden sorgu?

Sigortacılar yanlış girebiliyor, noter yanlış girebiliyor.

Bunun haricinde ruhsatta yazan ile araç üzerinde yazan şase uyduktan sonra hiçbir yerde hiçbir sorun yaşamazsınız.

kendi aracımı satarken aynısı bana da oldu. notere gittik satışı yapamadık çünkü bilgiler tutmuyordu. baya olna bir şeymiş kimse garipsemedi. trafik şubeden fln düzeltiliyormuş sanırım ama benim aracımı alan galericiydi, o birilerini arayıp hallettridi.

ben satıcı olduğumdan rahattım tabi, alan galerici de olayı bildiğinden sorun değil dedi

p 10 lite migrosta istediğin fiyatlara bulabilirsin.

xiaomi mi a2 kullanıyorum. 1600 tl civarındaydı en son. gayet memnunum.

1600 1700tl'ye cikabilirsen mi8 lite.

Yeni olanı tercih ederdim.

f20

e90 tercih ederdim. dediğin gibi çok daha mantıklı.

boş araca dedem de biniyor kb. ayrıca kimse e90 2011, f20 2012 1 yıl eski falan muhabbeti yapmaz. ya ikisine de eski der anlamayan yada ikisi de aynı der. hız arıyorsan yazılım denen birşey var.

preminyum araca biniyorsan dolusuna bineceksin. ancak e90 bakıyorsan 320i bak 316i o kadar tutmadı.

bence bir değişiklik çıkmayacak. ortada ciddiye alınacak bir iddia filan yok.

bir de seçim yenilenirse ciddi fark yiyeceklerinin farkındalar, o yüzden hiç ses etmeyecekler.

Ederler. Yenilenince de sıkı tutarlar işi bir şekilde kendilerine kazandırtırlar. Ben halen Kuzey Kore stayla bir %99 oran vermemiş olmalarına şaşıyorum zaten.

ekrem abi ile devam diğer türlü olsaydı erdoğan bu kadar sakin konuşmazdı. kendi seçmenine bir tür güç gösterisi yapıyorlar işte.

Iptal etmezler de tabana "yenilmedik, oy caldilar" fikrini iyice yerlestirene kadar sundururler

kaybettiklerinin farkındalar, sebepleri gereksiz geçersiz. ama burası türkiye ysk çıkar seçim iptal der ondan sonra gör kaosu.

6 ay için almak yerine kiralama yapmak daha mantıklı olmaz mı? vergisi, masrafı, aldığın rakamdan satamama ihtimali gibi durumlar var.

Olmaz. En az 12 14 bin maliyeti var kiralamanın.

Bu saydıklarınız arasında ikinci elde en hızlı satacağınız araba tahminen Clio olur. Honda'nın Jazz'ını da müthiş hızlı satarsınız. Aynı şekilde Punto da hızlı gider ama Punto'ya 60-80 arası verilir mi, ayrı mevzu.

dertsiz tasasız sıkı pazarlıkla 12 bine kiralarsınız bi clio veya megane. diğer parayı da 6 aylığına faize koyarsanız 8 bin getirisi var. yani 4 bin liraya gelecek araba. bence ikinci el araç alıp masrafı ıvırı zıvırı satış stresiyle uğraşmaktansa bu yolu izlemek en mantıklısı.

Bu açıdan bakmakistim. Teşekkür ederim

o aralıkta polo en rahat satalabileni.

Bizim aprtman henüz 4 yıllık ama duvarlar bisküvi gibi. İnanılmaz ses geliyor her taraftan. Bizim de sesimiz gidiyor doğal olarak bu daha da rahatsız edici.

ay hiç yok o kadar huzurlu ki. üst katta 80 yaşında bi amca yaşıyor yalnız, çaprazda bi ev var çocukları var sadece antreye gidince bazen duyuyorum (evin kapısının orası yani, o kapıdan çıkıp 5 adım atınca onların evi zaten) onun dışında asla ses gelmiyor. bina 30 senelik.

yukarıdaki afacan 7/24 dayanılmaz ses çıkartıyor, ayrıca wc de işerken bile salonda duyuluyor duvarlar o derece berbat
bina 25-30 yıllık

Karsiyakalıyız+1

Bundan önceki oturduğum yerlerde 30 yıllıktı. Hiç ses duymuyordum.

bizim oturduğumuz bina 50 senelik falan, ayrıca bitişik nizam, kendi üst ve alt katlarımızın sesini dinlediğimiz yetmezmiş gibi bir de yan apartmandaki dairelerin gürültüsünü duyuyoruz. arkadaşım 2 yıllık yeni binada oturuyor, onda da fark yok, hele tuvalet havalandırma boşluğundan acaip net ses duyuluyor. ses izolasyonu buralara uğramamış belli ki tarihin hiç bir döneminde, 2 metrekare kaybetmemek için izolasyon yapmayan müteahhitler sağolsun.

üst katta her gün it gibi dalaşan bir aile var, onlar birbirlerine bağırırken duyuyorum bir tek. normal konuşma sesleri gelmiyor. bina 15-20 yıllık.

Üst kattan gelen arada bir bebek ağlama sesi.
bina yaşı 2.5

Bu konuda çok şikayet var. Kanunlarda ısrarla gürültü yapmak, rahatsız etmek suç diyor. Ancak şikayet edildiğinde de bir çözümü bir yaptırımı yok. Niye böyle:( Birisi üst katında odun kırıldığını söylemişti ona rağmen işlem yapılmamış.

kağıthanede sıfır dairede kaldım. şakır şakır ses gidiyor ve geliyordu.
beşiktaş'ta 50 senelik bi dairede kaldım. keza gene aynı.
ayrancı-ankara'da bi dairede kaldım. ehh biraz daha iyiydi.

yaşlı muhitleri seçmek lazım. genci bol muhit gürültülü olur. evlerimizin izolasyonu malesef önemsenen bir şey değil azizim.

yukarda 3 çocuklu bir aile var. ortanca olan gerizekalı veledin teki, bazen geliyorlar buna. annem sinir hastası oldu bunlarla. bazen o veledin sesine uyanıyoruz. bina yaşı 4.

bina yaşı 30+ bizde de. yan komşum çok dandun bir insan her sabah evden çıktığını ve her akşam eve döndüğünü kapıyı çarpmasından anlayabiliyorum. onun haricinde evde olduğu zamanlar epey desibelli konuşuyor,ister istemez ses bize geliyor.

alt kattan da muhtelif televizyon ve telefon görüşmeleri sesleri gelmekte.

bina yaşı 2-3 falan; gündüz pek fark etmiyoruz da gece camlarımız kapalı olduğu halde klozete işeme sesini dahi duyuyorum, öyle söyleyeyim. milleti eve doldurdukları alemli gecelere denk gelmezsek çok sıkıntı yaratmıyor gerçi ama 1-2 ayda bir bu şekilde etkinlik yapıyorlar, birgün kapıya dayanacağım az kaldı.

eski üst komşuyu öldürmek istiyordum. gecenin köründe elektrik süpürgesi çalıştırır, evin içinde takkıdı tukkudu topuklu terlikle dolaşır, veletleri gece gündüz farketmez devamlı gürültü yapar. bu da yetmez yeni astığın çamaşırların üstüne kakaolu süt döker.

neyse ki taşındılar ak larım başıma bela olmadan. şimdi jandarma ve hemşire çocuksuz çift oturuyor, çıt yok.

bina yaşı tahmini 10 sene.

bence 30 dan büyük bir binadayız. üst katta bazen hipodrom var diye düşünüyoruz. yan daireden hapşırana, çok yaşa, dediğimde olmuştur.

bina daha bir yıllık. üst kattakinin ne zaman sıçtığını salonumdan anlayabiliyorum. yorumumun kısa ve net olduğunu düşünüyorum. teşekkürler.

üst kattaki karısıyla kavga dövüş küfür kıyamet..
alt kattaki de her daim çocuğu ders çalışmıyor diye dayak ve bağırtı .

modada yaşıyorum,
evler hep eski
son taşındığım bina avluya baktığı için iyice ses problemi vardı, alt katımdaki gençlerle onların alt katındaki komşu önceden beri papaz olmuşlar ama yapıcı hiç birşey yoktu.
yine böyle gürültü yaptıkları bi gece bunlar komşularla bağırıp çağırdılar vs. ama olayı çözmeye yönelik yine bişey yok.
ben hiç bişey yapmadım ama tepem attı iyice, polisi aradım, bi hafta sonra taşınmak zorunda kaldılar.
ama tabii olayların pick yaptığı noktada gelmiştim onun etkisi de var.


çok yeni; 0-5 yaş ucuz evlerde de, eski 25+ evlerde de ses izolasyonu problemi var.

bina daha 4 5 senelik yeni sistem bina komşu ossuruyor geniriyor sanki yanımda yapıyor.

Eski kasalar nasıl bilemiyorum ama Kia Rio 2016 model iyi. Ben memnunum. Az yakar çok kaçmaz :) gerek de yok zaten çok kaçmasına. Japon araçlar daha da az yakar riodan ama haberimiz olsun. Ben i20 kiraladığımda memnun kalmıştım ama çok sürmedim neticede.

Opel Corsa 2005 1.2 Otomatik Twinport Essentia, başlangıçta alınabilecek en iyi araçlardan biri bana göre.

www.sahibinden.com

Detaylarına bakmadım fakat kullanmışlığım var. Acemiliğinizi atmanız için çok çok işinize yarayacak bir araç.

Bu seviyelerde fiyatlar için alabileceğin en yeni araba Clio olur. Yakmaz, parçası ucuz, ikinci eli çok güçlü, otomatiği fena değil.

Bir araba gurusu olarak diyebilirim ki o bütçeye kriterlerinizin tamamını karşılamak zor. O bütçeden kriterlerinizin tamamına yakınını karşılayacak neredeyse tek model Getz. Yüksek model, düşük km, az hasar ya da hasarsız seçeneklerini en fazla getzde bir araya getirebilirsiniz. Birkaç kriterden ödün verdikçe diğer modeller de alternatif olabilir. Bu arada airbag, klima ve abs olmayan bir arabaya binebilirim derseniz size şu an bir tanıdığım galerisinde olan, kusursuz temizlikte 98 model otomatik corsamın ilanını göndereyim. Ben maddi sıkıntılar nedeniyle içim kan ağlayarak satmak zorunda kaldım. Daha orijinal 100 bindeydi ve lpg'yi ilk defa ben takmıştım.Sattığım galerici tanıdık. Araç duruyor. Tek sıkıntısı güneş yanıkları. Aldığımda baktırdığım ustalar araç içindeki kablolara kadar orijinal ve temiz, nasıl bulabildin bunu demişlerdi.

Araç sonsuz orijinal ve sonsuz sorunsuz diyebilirim.

Bu arada ikinci el piyasasıyla çok ilgilenmem alıp bineceğim derseniz kenarda köşede kalmış bir model 97-2000 model arası mercedes a serisi. Kıymeti bilinmemiş araçlardan bence.

Bu arada, ford fiestayı da listenize ekleyin.

Bulduğunuz ilanlardan bu nasıldır gitmeye değer mi diye sormak istediğiniz her zaman bana linkleri özelden atabilirsiniz.

@beherit, hem 1.2 twinport (1.4 atmosferik candır corsada), hem de easytronic denen hilkat garibesi şanzımanımsı.

Bence kimse kaser olmayı haketmiyor :(

@deveyi diken, 2 yıl boyunca kullanmama rağmen kanserlik bi' durum olmadı, tamamen şans işi bana kalırsa. Kötülüğünü gördüğüm bi' aracı da burada tavsiye edecek kadar kötü kalpli değilim :(

toyota yaris ama kmsi yüksek olur. corsa d eaystronic ilk öğrenen için idealdir.

Fiesta'yı öneririm. Hemen hemen bütün kriterlerini karşılıyor.

Fiesta onermis herkes ama o bütçeye hosaf olmus fiesta bulursun bence.

cacharel'de gayet güzel takımlar oluyor. konum istanbulsa ayyıldız avm'ye gidilebilir bir haftasonu

Centone'den almıştık biz Nişan için. Fiyatı da çok uygundu.

damat tween ds fit dar kesim sevmem.
sarar iyidir ancak klasiktir.
beymen orta seviye uygundur, ramsey gereksiz pahalı. htemoğlu orta seviye.
kığılı yaşlı işi.

daha az yemelisin. öyle bir egzersiz yok.

@diffarentiationation noktayı koymuş.

az yiyorum zaten ancak 83 86 aralığında gidip geliyorum.

bölgesel yağ yakımı diye bişey yoktur, vücut kalori açığından dolayı eksik enerjiyi yağ yakarak karşılar. yağın nerden gideceği de genetiktir. parça parça da gidebilir önce bir bölge de tükenebilir. yapmanız gereken 2 şey var, fazladan enerji harcamak; spor, yürüyüş vs imkanınız neyse artık. ve kalori alımında kısıtlamaya gitmek. beslenme ile ilgili olarak da şekeri sıfırlayın, çay kahve, şerbetli tatlı vs hepsinden bahsediyorum. ve bunla beraber low carb diyeti.

@mikahakkinen geçtiğimiz aylarda burundaki kemik nedeniyle bir ameliyat olmuştum. bir ay boyunca doğru dürüst yemek yemeden yattığım yerde geçti. neredeyse hiç hareketsiz ben 4 kilo verdim. arkadaşların dediği gibi olay hareket değil, yememek. 130 kilo olsan ve 1.87 olsan kardiyo işe yarayabilir ama senin gibi artık kilo vermesi zorlaşan kişilerde tek çare yememek.

eskiden taşlı avizeler takılıyordu ancak çok ağır ve riskli olduğu için karar alındı taşlı avizeler yasaklandı. köylerde tek tük var. camii avizesi yapan çok az firma var ve az model var. model tek olunca herkes aynısını yaptırıyor. mum görüntüsü vermek amaçlı öyle ancak haklısın komdoma benziyor.

eskiden kalma avizeler oldugu icin. muhtemelen tarihi camilerdeki avizelerden bahseidyorsun. eskiden oralarda ampul degil mum olurdu. o cikintilara/oyuklara mum oturtulurdu. o yuzden onlar oyle. sen diyene kadar da hic prezervatife benzetmemistim.

bir on sene kadar önce bahadır baruter çizdiği karikatürde (bilen bilir hortlatmayalım şimdi) bu benzetmeyi abartınca tartışmalar yaşanmıştı. cami cemaatinin konuya eleştirisi yoksa problem kalmıyor kısaca diyelim.

Bahadır Baruter +1 o karikatürden beri bana da öyle gelir.

aydınlatmayı geçtim cami olarak tasarlanmışı var.

www.google.com

ön not: 2001 model renault clio 1.4 16v

litre bazında tükettiği yakıt benzin ile aynı. yani yakıt tüketiminde litre olarak bir avantajı yok. 100 kilometrede 8 litre benzin yakıyorsa, lpg ile kullanınca da 8 litre gaz yakıyor.

avantajı sadece lpg'nin fiyatının daha ucuz olması. benzinci tabelasına bakın, benzin ile lpg arasındaki fark kadar tasarrufunuz olur.

ilk taktırma masraflarını saymadım. ben 1500 liraya taktırmıştım ve kilometrede 15 kuruş tasarrufum olmuştu. yani 10.000 kilometreden sonra lpg kiti masrafını çıkardı.

Hocam sizin hesaba göre %60 kar bile mümkün. Ama benim araç benzinden iki üç litre fazla gaz yakıyor.

Gaz 1-2 litre fazla yakıyor kesin bilgi. Onun dışında bence arabaya tüp taktırdiktan sonra nasılsa ucuz ya diyip daha fazla kullaniyorsun psikolojik olarak. Cebindeki para olarak aynı yere geliyor. Normalde de %30-40 civarı bir kârı var

not:aracım yok
geçen gün bunun hesabını yaptım. 10bin km de 1200-1300 tl arası fark yapıyor lpg-benzin kullanımı.
gider olarak bakım masrafları ve lpg kullanırken harcadığınız yakıt etklenmeden bu şekilde.

kaliteli olarak ifade ettikleri kitlerin 500€ dan ucuz olmadığını düşünürsek, montaj ve bakım masraflarını toplayıp yapacağınız km ye göre kolaylıkla hesap yapabilirsiniz.

sonuç: bana göre yılda 20bin km yapmıyorsanız çok gerek yok. alacağım araçta lpg olursa bakımını yaptırır kullanırım o ayrı.

not: 2-3 lt fazla yakma demeyelim de %10 fazla yakıyor dersek araçtan araca farklı olan tüketime göre düzgün bir sonuç çıkar

Hiç LPG’li aracım olmadı ama araştırdığım kadarı ile sıvı sistem lpg olmayanlar lpg’nin yanında benzinde harcıyor. Ve bildiğim kadarı ile sıvı sistem olup salt lpg ile çalışanlar bile en fazla %40 tasarruf sağlıyor. Sıvı sistem montajı ise çok pahalı.

hessap yapılır da anlatayım anla.
aracım benzinde 38 40 kuruş yakarken tüp takınca 18 kuruşa düştü.
yeni aracım benzinde 70 80 kuruş arası yakarken sakin kullanımda 40 45 kuruş yakıyor.

Öncelikle yukarıda X litre benzin yakıyorsa X litre gaz yakar denmiş, eğer araç uzaylılar tarafından yapılmadıysa böyle bir şey mümkün değil tamamen algısal yanılgıdır. gaz'ın ürettiği enerji miktarı ile benzinin ürettiği enerji farklıdır ve motorun gücü gaz'da çalışırken daha düşüktür haliyle daha fazla gaz yakar aynı kullanım alışkanlığında. İkinci olarak araç tüplü olsa da ilk çalıştırmada bir kaç kilometre benzin de tüketir muhtemelen bu bir yanılgıya sebep oluyordur, diğer tarafan tüm uzmanlar araç tüplü de olsa arada sırada bir süre benzinle kullanmayı tavsiye eder.

Gelelim ekonomi kısmına, tartışmasız tüplü araç kullanmak benzinli araç kullanmaktan daha ekonomiktir, iki yakıt türü arasındaki fiyat farkına bakarsan bunu açıkça görebilirsin. Benzinli araç da, Tüplü araç da, dizel araçta kullandım, Eğer performans istiyorsan benzinli, hem ekonomi hem performans istiyorsan dizel, sadece ekonomi istiyorsan lpg'li araç tercih etmelisin.

euro 6 normundan sonra akıl karı değil. hassas ayara sahip bu motorlarda zamanlama hatasına yol açmakla beraber, triger kasnaklarına zarar verir.

P0014 diye google'lattır, ne dediğimi anlarsın.

-------

ha birebir fabrikasyon (onu da her firma türkiye'de satışa sunmaz, bayinin "biz sonradan taktık ama bu fabrikasyon, garantili, bir bok olmaz demesine inanma) alırsan tamam. fabrikasyon lpg ile lpg'li olmayan arabanın motor blok parça numarası bile farklı oluyor.

---------

not: euro 6, hatta devamında euro 6.2 otomotiv sektörü satış sonrası hizmetlerinde ezber bozacak.

Benzinli ve lpgli arac kullandım. Kaç lt benzin yakıyorsan en az 3 lt fazla gaz yakıyorsun bu kesin. Avantajı miktar değil fiyat kaynaklı yani. Uzun vadede ise benzin daha hesaplı bile olabilir cünkü aracta lpg kaynaklı tamir masrafları cıkabiliyor, benzinli aracın bakım periyodu daha uzun.. Vs.

@ primetime, hocam ben 10 binde tüpün bakımını, 15 binde aracın bakımını yaptırıyorum. Aracın bakımına etkisi olmuyor ki bu bakımdan

Lpg ucuz olmasına ucuz ama aracın motorunun dengesini bozuyor. Bakım ve tamir masraflarını da ortaya çıkarıyor. Sen ne güzel kar ettim diyorsun ama sanayi masrafı yüzünden o kar ettiğin para uçuyor.

Ben kendi düşüncemi son olarak söyleyeyim. İyi bir kitten ziyade iyi bir usta şart. Tabi uyumlu motoru söylemeye gerek bile duymuyorum.

Birçok tanıdığım şu tarz bir yorum yapıyor. LPG den 11 bin lira kardayım, 2 bin liraya sübap (sübaptan emin değilim örnek olsun diye, fiyat kısmı da örnek olsun diye) değişimi yaptırdım ama hala 9bin lira kardayım.

Ben bir yıldır LPG kullanıyorum dolayısıyla şimdilik hiç bir şikayetim yok. Hatta şu an için "keşke daha önce taktırsaydım" diyorum

yukarıdaki "litre bazında tükettiği yakıt benzin ile aynı" çıkarımını kendi kullanışıma göre hesapladım. yani bilgisayarın gösterdiği ortalama tüketime göre değil. zira o bilgisayar lpg takıldıktan sonra doğru değer göstermemeye başladı. ha bu arada lpg'ye geçene kadar kullandığı benzini de gözardı ettim, çünkü o tamamen hava sıcaklığına göre değişken. benim hesabım tamamen ortalama kullanımıma göre.

lpg taktırmadan önce 40 litre benzin alırdım (ışık yandıktan sonra fulleyince 40 litre alıyordu), bununla şehir içinde 450 kilometre yol yapardım, benzin ışığı yanardı. 40/450x100 = 100 kilometrede 8,88 litre.

2012 yılında lpg taktırdım. bomboş depoyu fullüyorum, 32 litre gaz alıyor ve ben bu gazla (tabii gaza geçene kadar kullandığı benzinle de) şehir içinde en az 360 kilometre yol yapıyorum, bazen daha fazla oluyor, soğuk havada benzin de kullandığı için. 32/360x100 = 100 kilometrede yine 8,88 litre.

yani fazla yakıyordur, söyledikleriniz mantıklı ama benim kullanımımda fazla bir tüketim göremiyorum. 2012 yılında takıldığında araba 88.000 kilometrede idi, şimdi 203.000. 7 yıl ve 115.000 kilometre boyunca motorda en ufak sıkıntı, masraf çıkarmadı. performans açısından da bir sıkıntı yaşamadım.

@kibritsuyu, hocam araç neydi bu arada?

araç 2001 model renault clio 1.4 16v.

lpg kiti brc marka.

4 ayda yaklaşık 10 bin km yaptım örnek olması açısından :) işe gidip geliyorum haftaiçi her gün yaklaşık 50 km totalde. onun dışında kalanı gezme tozma.

5.5 yaşında aracım 71.000 kmde. Ailedeki diğer araçları da kullanıyorum arada. İşim yolla alakalı değil.

Kime göre çok nereye göre çok? Hangi şehir? Çok faktörlü soru.

25-30k falan. genelde istanbul, arada sakarya'ya gidilip geliniyor. senede 1-2 de izmir ya da muğla taraflarına gidiliyor.

Ayda 800-1000 arasında değişiyor.

neye göre çok neye göre az. büyükşehir ankara istanbul izmirde yılda 15bin ve üstü normal. 16-17

aylık 1500 civarı, yılda 5-6 kez uzun yol ile 19-20 bin'e çıkabilir.

Geçen sene 22 bin yapmışım, bu sene 25'i geçecek gibi görünüyor. Lpg sayesinde iyi kar ediyorum gibi, benzinle olsa battık.

Bence 15-20 arası normal, 10 bin altındaysa zaten arabaya ihtiyaç yoktur, fuzuli masraf.

yılda 13bin.

Yeni ehliyet aldım ve ilk arabam.

7 ayda 4 bin km ancak kullanmışım.

17 km ve bu sene daha da artacak muhtemelen.

İşe araba ile gidip geliyorum yılda ortalama 15K. Eşim çok koşturuyor onun 30Kdan fazladır. Kime göre neye göre çok? Sonuçta arabanın kilometresi artsın diye turlayıp gelmiyoruz eve ihtiyaçtan aldık :)

eşim hafta içi her gün 35 kilometre yol yapıyor. arada gezme tozma, ailelere gitme, şehir dışı, tatil falan derken yılda 20.000 kilometreye yakın yol yapıyoruz.

bir de ayda bir sefer sincan'a, ostim'e, ümitköy'e falan müşterilere gidebilmem için babam, "ben artık kullanamıyorum" diye arabasını verdi, onunla da 1,5 yılda 4000 kilometre yapmışım. çok az gözüküyor ama gidilecek mesafe ve yapılacak güzergah o kadar uzak ve ters ki, ayda bir gidiyorum ama başka bir vasıtayla da o güzergahı dolaşmak mümkün değil. bi çıkıyorum 120-130 kilometre yol yapıp dönüyorum. o yüzden "yapılan kilometre azsa araba gereksiz" demek biraz yanlış. gerçi para verip alıyor olsam bu iş için araba almazdım galiba.

Haftaiçi her gün ortalama 80-90km yol yapıyorum, ayda min 1600-2000km arası. arada şehirlerarası yolculukları da sayarsak (antalya/izmir,samsun,konya,kayseri,istanbul,ankara, tekirdağ) 30bin km'yi rahat deviriyorum.

5-6 bin

eylül ayında sıfır araç aldım. şu an 17.000 km'de. bu sene böyle, işe git gel yapıyorum :) aracım dizel

aracım dizel, yıllık da 18-20bin km yapıyorum

Yilda 3-4 bin km yapiyorum, benzinli arac. Sadece hafta sonlari, keyif ve gezme amacli kullaniyorum.

Saha işi yapıyorum, yıllık 20 bin km şehir içi yolum var. Şehir dışı genelde uçak tercih ediyorum, o da olsa 25-30 bini bulur. Çoku azı arabayı neden kullandığına göre değişir.

Bodrum'da merkezi sayılabilecek bir konumda yaşıyorum. Dolayısıyla şahsi aracımla yıllık 4-5 bin civarı maksimum. Dönem dönem yoğunluğa bağlı olarak değişse de şirket aracını şahsi aracımdan daha çok kullanıyorum. İşi dahil edersek şirket aracı + şahsi araç kullanımı totalde 14-15 bin sanırım.

10 bin max
bana göre aylık 1000 çoktur başkasına göre azdır hayat yaşayış tarzına göre değişir bu. çok az demek bence grçekçi olmaz.

ketojenik diyet.

teknik cevap: verdiğin kalori aldığından fazla olmalı

layman cevap: şeker ve unlu mamulleri kes.

kalici mi idareten mi?

Şeker ve unu kes. Aksam sebze yemegi yoğurt sabah yumurta veya peynir ara öğün kahve veya yeşil çay

Karatay diyeti

Sabah bal/reçel/pekmez galeta veya musli falan ile metabolizmayi hızlandır.

Öğle akşam yağsız ızgara, salata, sebze falan takıl.

Gece yeme, hareket et. Ben boyle hızlıca veriyorum.

keto + intermittent fasting. cok hizli olsun kendime guveniyorum dersen one meal a day. az ye.

ben 2017den beri duzenli kilo verdim bunlar ile. su aralar 2-3 haftada bir kilo dusuyor

ekmeği pilavi proteini bırak az ye.

Intermittentla 2 haftada 2 kilo verdim ama hayattan soğutuyo.

ketojenik diyet

yoğun yağ ve protein
hiç’e yakın karbonhidrat

en hızlı - etkili ve sağlıklı

denendi, çalışıyor

haftada en az 3 gün 30 dakika dışarıda interval koşular yap.

krediye bakacaklarını sanmıyorum, hesap görüntüsü veriyorsun hesap hareketleri, ne kadar para girmiş çıkmış, birikim var mı vs.

çalışıyor musunuz, öğrenci misiniz? vize çıkmasındaki en büyük etken ilgilileri ülkenize geri döneceğinize ikna etmek. bunun için bankada para olması tek başına yeterli değil, ülkesinde düzenli bir işi gücü geliri evi barkı hayatı olması gerekiyor başvuranın.

Çalışıyorum evet. Onu yazmayı unutmuşum. Ev bark araba kıl tüy var. Hepsini yazayım diyordum dalmışım.

bence çıkar o zaman

ruhsat, tapu görüntüsü vs hepsini verebilirsin. çalıştığın şirketten izin yazısı alıp imza sirküleri ile birlikte verebilirsin.

krediye bakmıyorlar bankada bir miktar paranın olduğunu hesapta göster yeter.

www.offsidesign.com

www.offsidesign.com

bunun gibi retro ürünler olur mu?

bu sekiz numaradaki forma çakma o fiyata forma olmaz.

Nike resmi sitesinde var bazı takımların

bu sorunun cevabını burda herhangi bir kişiden alabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsun :). bütün sosyal bilimlerin yıllardır ana konularından bu. ekonomistler için bütün ülkeler günün sonunda elbet gelişmeliyken, bazı diğer bilimler içinse coğrafya kader oluyor :). çok yüzeysel bir cevap bu tabii ki. yardımcı olabilecek bir kişi çıkacağını sanmıyorum, benim önerim merak ediyorsanız sosyal bilimlerle ilgili kitaplar okumanız.

Aslında tüm ülkelerin gelişmesi psikolojik ve ekonomik olarak bir kriz mi doğurur?

bunun en temel nedeni kontrolsüz nüfus artışı ve eğitimsizlik. bu ikisinden birinin veya ikisinin aynı anda var olduğu bir ortamda - coğrafyası fark etmeksizin- gelişimin durması kaçınılmazdır.

dünyanın, ülkelerin şu an bu halde olmalarının tek sebebi başka türlü olamayacağı içindir. bu nedemek? şu anki şartların sebebi tarihsel süreç.

kabaca, orta doğu her zaman gelişmemiş değildi. orta çağda batıda dogmatik bir ortam varken orta doğu kültürel açıdan daha zengindi, bugünün batı dünyasıydı. antik yunandan kalan eserleri yorumladılar, çin, keşifler öncesinde ipek ve baharat yolları doğunun kontrolünde olduğu için uzak doğudan kültür ithal ettiler, zenginliği ellerinde tuttular. tarihteki bütün haçlı seferlerinin ana sebebi aslında ekonomiktir. doğunun zenginliklerini ele geçirmektir. coğrafi keşiflerin sebebi de budur. ticaret yollarına, hindistana, uzak doğuya kestirme yollar ararken amerika kıtası keşfedildi. buralarda kurulan koloniler vasıtasıyla topraklar sömürülürken batı da zengnleşmeye başladı, bu esnada ticaret yollarının önemini yitirmesiyle doğuda ekonomik açıdan durağanlığa girdi. bu arada istanbulun fethi sonrası batıya göçen hristiyan bilginlerin o rönesans a etkisini de unutmayın. keşifler vs olurken rönesans ile ufaktan toplumsal değişimlerin baş gösterdiğini, katolik kilisesine karşı protestan tavırların ortaya çıktığını ve yayıldığını da hatırlayın.

ana bilgi, üretim ve tüketim ilişkilerindeki köklü değişimler aynı zamanda büyük toplumsal değişimlere sebep olur. misal tarım devrimi ile yerleşikliğin artmasıyla önce şehirler kuruldu, feodal yapı ortaya çıktı, ardından krallıklar, sonra imparatorluklar vs. sanayi devriminin ardından üretim fabrika ve atölyelere iyice kaydı, osmanlının el işi ve zanaat üzerine kurulu ekonomisi bu hızlı ve düşük maliyetli ürünlerle baş edemedi. misal bir araştırmada 16 yy da 40 cm lik iznik işi bir çini tabağın 2007 yılında üretilen 40 adet geniş ekran plazma tv ye eşit bedelde olduğunu okumuştum. -kaynak veremiyorum 10 sene önceydi rakam 40 olmasa bile o civarda bir şeydi.- haliyle venedikli ustalar atölyelerinde hızlı ve maliyetsiz cam tabaklar üretmeye başlayınca fiyatı çok yüksek olan iznik işi çini tabaklar satılamıyor. düşünün bir de buhar teknolojisinin üretimde yaygınlaşmasının osmanlı ekonomisine bvurduğu darbeyi... osmanlıda daha fabrika yokken batı ülkeleri uçak, top, gemi üretebilecek ağır sanayiye sahipti. nasıl oldu bu? amerikanın keşfi, afrikadan elde edilen ucuz iş gücü köleler, hindistan ve uzak doğuya deniz yoluyla ulaşım, yeni pazarlar vs vs.

fransız ihitlali ile yayılan uluşçu düşünceler üzerine sanayi devrimi ile ikinci bir köklü ekonomik değişim yaşanınca yine bir toplumsaldeğişim gerçekleşiyor, işçi sınıfı önem kazanıyor, krallıklar yavaş yavaş yıkılarak, seçimle iş başına gelen yöneticiler geliyor yerlerine yada krallıklar bu yeni yönetim anlayışına uyuyorlar, neticesinde o zamana kadar ki en modern toplumsal yapı ortaya çıkıyor batıda, demokrasi. doğuda ise önem kazananan işçi sınıfını odak noktasına koyan bir demokrasi şekli doğuyor, sosyalizm.

hikayenin sonrasını biliyorsun.

sonuç, en başta dediğim gibi şu an dünya bu haldeyse başka bir şekilde olamayacağı için. genel olarak tarihte bir ülkenin gelişmişliği başka ülkenin zenginliklerinin sömürülmesine bağlıdır. zira devletler canlı varlıklardır, canlı varlıklar gibi varoluşlarını devam ettirmek için her şeyi yaparlar. ve aynı canlılar gibi devletler de eşit şartlarda varolmaz. tr gibi ülkeler tarım açısından şanslı iken, moğolistan gibi bir ülkenin hiç bir avantajı olmaya bilir. yada venezuela gibi petrol açısından zengin iken boktan yönetim sonucu dünyanın en fakir ülkesi haline gelip, diğer sömürgenlere kendinii yem edebilir.

ortadoğudaki ülkeler gelişememeye mahkum değil. yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, ekonomi, toplumsal yapı, yönetim biçimleri hepsi birbirine bağlı. her hangi bir orta doğu ülkesinde modern batı demokrasisine uygun bir yönetim başa geçip sadece eğitime bile önem verse 20 sene içinde bambaşka bir ülkeye dönüşebilir. önümüzde finlandiya örneği var. bu ortadoğulu ama demokratik ve eğitime önem veren ülke, ülkesi için belirli bir ekonomik kimlik hedeflerse -misal bilişim, misal turizm, misal modern tarım vs vs- orta doğuda gerçekten güç sahibi olabilir. tabi bunları gerçekleştirene kadar dış desteklibir darbe ile devrilmezse.

hasılı kelam bu kadar satırı şunun için yazdım aslında dünyada devlet mantığı olduğu sürece daima çıkar çatışmaları ve sömürüler olacak, bu sömürüler sonucu kimi ülkeler zenginleşirken kimi ülkeler de geri kalacak.

sabahın köründe bu kadar oluyor, elbet eksikler vardır, insanım bende burada bu kadar geniş bir konuyu anca bu kadar anlatabiliyorum. yazım ve anlatım yanlışları için kusura bakma.

@issiz karga gibi uzun uzun anlatamasak da. medeniyet tamamen kuzey avrupadan dönmeye başlayınca. yani roma kültürünün etkisi medeniyet hep avrupa da kalmış kanımca. tabi ki istedikleri oranda ülkelere etki edebiliyorlar. gelişmemiş ülke demek sömürü demek her anlamda sömürüyorlar. birileri üretecek birileri de satın alacak bu kafadan böyle. tabi ki bunda toplum kültürleri de etkili. asya da afrika da ülkelerin gelişmemesinin sebebi geçmişlerine dayanıyor.

gelişmemiş ülke olmak zorunda değil, kapitalizm sistemi uygulanıyorsa normal ha başka sistem uygulanırsa gelişmemiş ülke kalmaz belki.

Batiya dogru gidince gelismislik seviyesi artmiyor. Sirbistan vs gelismis ulkeler degil.

Singapur, japonya doguda ama cok gelismis. Guney amerika batida ama gelismis degil... bati derken bati ve kuzey avrupadan bahsediyorsaniz sadece orasi baska.

Avrupa tarihini okumaniz gerekli. Batakliktan cikip nasil Finlandiya oldular, acliktan sefaletten cikip nasil Irlanda oldular, kendi ulkelerinde kole muamelesi gorurken nasil Fransa oldular...

sanayi devrimi ve coğrafi keşifler ile zenginleşen toplumlar batı dediğiniz toplumlar. doğudaysa daha çok geleneksel toplumlar var, çeşitli devrimleri yakalayamamış, din vs gibi sebeplerle bilimin gerisinde kalmış.

tüm bunları alt alta yazıp toplayınca sorunuzun cevabı çıkıyor.

daron acemoglu'nun uluslarin dususu bu konu uzerine. okumani oneririm

Toplantılar halka açık artık. Günleri takip et, belediyeye git izle.

halka açıldı. 25 senedir melih kim bilir neler yaptı mk.

online yayınlanacak diyorlardı, muhtemelen gitmene gerek bile olmayabilir.

Bu bende de var. İnsanı tüketen bir şey. Genelde şu şekilde oluyor:

Olay gerçekleştiğinde hiç sinirlenmiyorum bile. Ama durdukça yavaş yavaş içimdeki öfke tırmanıyor. Nasıl oldu da şöyle yapmadım diye çıldırıyorum. Gece yatağa girdiğimde öyle bastırıyor ki birkaç kez kalkıp tekrar yatmak zorunda kalıyorum.

Bu tür durumlar çoktur. İçimde birikmiştir dağ gibi. Şimdiye kadar bana haksızlık yapan hiçkimseye bir zarar vermedi bu düşünceler. Ama bana verdiği zararla ilgili tuğla gibi kitap yazılır.

Elinden geliyorsa yapmamaya çalış. Geçmişe dönmek yerine geleceğe odaklanmayı dene.

İnsanlar arasındaki öc alma hikayesinin bir sonu ve yararı yoktur, bunu düşün.

Ben kendime hayatı ve insanları bu kadar ciddiye almama konusunda telkin vermeye çalışıyorum. Gerçek şu ki bunun için vaktimiz yok. Başımızdan geçen her olayı bu kadar derinlemesine düşünürsek yaşamaya zamanımız kalmaz.

Aynı şeyi çok yakın zamanda yaşadım. Maalesef herkese bu öfkeyle yaklaşınca, arada bu kadar öfkelenmemizin gereksiz olduğu insanlar da kaynıyor. Bunu düşünüp öncelikle iş, arkadaş, günlük hayat vs sinirleneck insanlara müsamha gösterip uyumlu yaşamanın yolunu bulmalı.

Baktın çok sinir ediyorlar, sallamayıp uzaklaşmalı.

Ama iş hiyerarşide üst sırada ya da laf anlatamayacağın, şikayet edemeyeceğin biri olunca iş değişiyor. Öncelikle sakin yaklşmanın karşıdakine iyi geleceğiğni ve senin de iyi hisettireceğini unutma.

Ama büyük ihtimal karşındkiler bunu anlaycak kpasitede değiller. Dediğim şekilde anlatıp içini döktükten sonra şikayet vs başka çare yoks yine uzaklaşmanı, kafayı başka şeylere takmanı tavsiye ederim.

Şöyşe düşğn bundnçan 1 yıl önce öfkelenip durduğun şeyler vardı ve büyük ihtimal değişmedi. Şimdi de başka şeylere takıyorsun, olan kendine oluyor.

Böyle akıl verir gibi konuştum ama çok çektim bu durumdan, kendi kendime yendim öfkemin sonuçları beni etkileyince.

Sorun zihne fazla kontrol vermek, çare meditasyon ile kontrolü geri kazanmak

www.nurmeric.com

zihinsel geviş getirme.

patates sogan varsa onlari getir bence, onceden iphone getiriyordu millet simdi sogan falan daha prestijli, rose gold sogan dusunsene

bu arada sogan patates bizim memelekette koylu degil kent soylu besini, rica ederim

sıkıntı olmuyor.

Böyle bir şey yapsa akp bunu şimdiye kadar bütün evrene duyururdu

kendilerine benzediği için sevmiyorlar, açığı olsa her türlü kullanılardı. ben de bu seçim sürecinde tanıdım, tam siyaset adamı ağzı iyi laf yapıyor ve cumhurbaşkanınınki gibi hitabeti iyi tipik karadenizli. iyi yanı çok. bence olumsuz yanı her programa katılması. zamanl göreceğiz. yüzünü eskitmemesi lazım bence.

imamogluinsaat.com.tr yaptıkları işler burda.
bence güvenilir bir adam. her şeyden öte yüzü gülüyor bu bile yeter.

Fazla samimi olmasından gelen bir samimiyetsizlik var. Anlatamadım ama anlayan anladı.

Bina diktirmek, müteahhitlik yapmak yasak mı?

Daha önceki bir duyuruya daha yazmıştım; hiçbir şey yapmasa o karda kışta sokak hayvanlarına gece yarılarına kadar tonlarca mama dağıtımı yapilmasini sağlayan bir belediye başkaniydi. Yaşam vadisi dedigi proje yeşil alan için sahiden önemli bir proje. Sokaklar istanbul'un çoğu ilçesine göre tertemiz. Yaşlılar için bir sürü hizmetleri vardı. Ücretsiz kültür sanat etkinlikleri var. Kendisinin döneminde kurulan belediyenin verdiği ücretsiz kurslara gidip iyi üniversitelerı kazanan 4 kişi tanıyorum. İlk aklıma gelenler bunlar. Ayrıca pazar günü yürüyüş yaparken parkın birinde kendisine rastlama ihtimalinizin olduğu, belediyenin her türlü etkinliğine katılan, insanlarla içiçe olan biriydi. Bugün erkek arkadaşımın annesi 'bizim koroya hep gelir, halimizi hatrimizi sorup tek tek ilgilenirdi; tanıyorum ben baskanimizi' diye espri yaptı hatta.

Evet inşaat firmaları var ama adam belediye başkanı olmadan önce de vardı. Bu adamin cocuklari da tas yemiyordu herhalde. Herhangi bir yolsuzluğu, haksızlığı olsa simdiye kadar milyonlarca defa görmüştük. Olmayan şeyleri ısıtıp ısıtıp önümüze koyan akp bunları gözden kaçırır miydi sizce?

En büyük artısı Erdoğan'ın kullandığı nefret dilini kullanmaması ondan ziyade bağdaştırıcı ılımlı bir dil kullanmasi oldu, Güleryüzu de cabası.
İnsanların artık ümidi yokken geldi, ben Erdoğan'a da nötr'düm
Bunu da kazandıktan sonra tanıdım desem abartmis olmam ama ne biliyim güzel günler için ümitleri yesertti.

Zira bikmistik artık herkes usanmıştı.

Bu arada nötrüm derken bir ara çok nefret ettim sonra baktım fazlasıyla nefret eden var ve bu adam nefret edildikçe o enerjiyle daha da güçleniyor etmemeyi seçtim.

Kendisini tanımıyorum, hâlâ da tanımıyorum. Tanımaktan kastım, 3-3,5 ayda gördüğümden daha fazla bilgim yok ve böylesine önemli bir konuda görev alacak birini, kısa zamanda "Çok iyi adam gerçekten." diyerek etiketlemek pek doğru gelmiyor.

Aday olarak gösterildiğinde, çoğu İstanbullu gibi, "Bu kim Allah aşkına? Kılışdar n'aptın yine ya?!" dediğimi net hatırlıyorum. Daha sonra sorup soruşturdum yalnız, duyduklarım hiç de kötü şeyler değildi.

Yıllardır Beylikdüzü'nde oturan kuzenime sordum ilk olarak. fraise rumuzlu kullanıcının dediklerinden sapmadı; kötü hiçbir şey duymadım. Yaptığı iyi şeylerden, 'hizmetlerden' bahsetti sık sık. Kendisinin ilçe belediye başkanlığı epey iyi görünüyordu yani.

Daha sonra, yakın bir arkadaşımın uzaktan akrabası -çok da uzak değil gerçi- olduğunu öğrendim. Onunla konuştuk, kişilik olarak da o övdü biraz. "Aaağbi, adamlar kaybedecek değiller, kim gelse kazanamaz." şeklinde klişelerin havada uçuştuğu bir gün, söz konusu arkadaşım, "Kazanamayacağını düşünse, bu seçime girmezdi. Kazanırsa şaşırma." gibisinden bir uyarı verdi, kararlılığından bahsetti. Haklı çıktı.

Arkadaşımdan rica edip kendisiyle tanışırım umarım, bir punduna getirip. Bizzat tanıyan biri sıfatıyla genel gözlemimi yazmak umuduyla, şimdilik "Galiba iyi biri." diyeceğim.

Kendisini tanımıyorum.

Ankara'yı Mansur İstanbul'u Binali alsın diyordum. Turgay ile olan programı izledim. İnşallah İmamoğlu kazanır dedim.

CHP ye önyargılı bir şekilde büyütüldüm. Ona rağmen şu an Ankara ve İstanbulu iyi ki bu adamlar kazandı diyorum.

Edit: kuzenim Beylikdüzünde oturuyor memnun mu değil mi sorup editlerim.

Diktatör wanna be gitsin de, kim gelirse gelsin diyorum.

hakkında bulabildikleri tek kötü şey taktığı pahalı saatler. seçimler öncesinde varlığından bile haberdar değildim.

İstanbul kendisini seçti ama hepimiz gördük, kendisi seçimden önce, seçim sırasında ve sonrasında büyük emek vererek "atı alan üsküdarı geçti" çabalarına direndi. YSK bile elini taşın altına sokamadı henüz. Böyle tuttuğunu koparan ve hep güzel anılan birisi olduğunu görünce ben de ümitleniyorum.

bence ideal biri değil ama geçişler yumuşak olursa daha kalıcı olur. zaten kendisinin kişiliği önemli değil sağ olmayan partilere olan sempatiyi artırsın yeter.

Ben başlıyorum.

De Gea

Trippier
Ramos
Laporte
Marcelo

Pogba
Kante

Mbappe
Messi
Ronaldo
Aguero

Buffon

Virgil Kompany(De Ligt) Vertonghen

de Bruyne Pogba Matuidi Sterling

Messi Suarez Kane

De Gea

Kimmich
Ramos
van dijk
Marcelo

Kante
De bruyne

Amr: Salah
AML: Ronaldo
AMC: Messi

FC: Kane

alisson
arnold
dijk
lenglet
marcelo
pogba
kante
de bruyne
messi
ronaldo
aguero

kale: courtois
defans: sağ trippier stoper van dijk ramos sol marcelo
orta saha: de bruyne pogba bernardo silva
forvet messi ronaldo mane

teknik traktör olarakta slaven biliç yaz

Neuer
Kimmich
Dijk
Chiellini
Alba
Sterling
Bruyne
Coutinho
Ronaldo
Messi
Suarez

yol nereye kadar açıldı bilmiyorum anadolu yakasından 5-6 saate gidilir tahminen köprü ve otobanları kullanırsanız. 130 lira falan para ödersiniz

daha o otoyol bitmedi. çok hızlı gitmediğiniz sürece 7 8 saate gidilir.

pendik veya yenikapı dan ido ile karşıya geçerseniz iyi vakit kazanırsınız. geçtikten sonra 4-5 saat civarında izmir e ulaşabilirsiniz.

Yalova'da köprü bağlantılı, İzmir'de de çevreyolu bağlantılı çok uzun olmayan birer paralı yol var. Her ikisinde de çıkışta ödemeyi yaparken 'Ne yaptım ben? Niye girdim bu yola? diye düşünmeden edemiyor insan.

Yok yanlisin var. berat albayrak ekibi ve desteklenen cemaat ve vakiflarin bagli oldu sirketler de var. sevim sonrasi ihale yapip yalan yanlis ihale alan kisileri listele.

Hah iste onlar istemiyor secimin bu halini. Daha net bi ispat aramaya da hic gerek gormuyorum.