1 sonra 3

oturmadan karar verme!
ben 2 diyorum sadece görünüşe bakarak.

Ufak salona 1 diyorum. Diğerleri çok boğar. 1 numaralı olanı ben de kullanıyorum bu arada. Ütülemesi biraz zor yalnız, bilginiz olsun.

Eğer salondaki diğer eşyalar açık renk ve uyumluysa en rahatı 3 gözüküyor. 2'yi hiç düşünme derim. Çok kaba.

3-1-2

sadece görünüşe bakarak.

3 diyorum. üstünde sızması pek tatlı olur gibi geldi nedense, tv karşısında.

2

Poang koltuklar da güzel bu arada.

ben olsam net kıvık.mükemmel rahat bir koltuk.

3. koltugu 2 kusur yildir kullaniyorum. benim de cok buyuk bir salonum yok ve cok az esyam var. cok rahat bir koltuk uzerinde yasiyoruz koltugun resmen diyebilirim. kesinlikle tavsiye edebilirim bu acidan. ama biz cogunlukla uyku icin bile bu koltugu tercih ettigimiz icin olabilir kumasinda hafif bir pamuklanma oldu. bu da aklinizda bulunsun. 2 de sik 1 guzel duruyor ama aykindan bakinca cok oyuncak gibi boyle pek saglam degilmis gibi.

1'e üç kişi sığar ama ben 3'ü beğendim o da daha çok iki kişilik gibi duruyor.

1'in oturma derinliği çok az, rahat değil.
kıvık efsanedir ama büyük.

ikea'nın en fiyat/performans koltuğu ektorp. kılıfının tamamen çıkarılıp yıkanabilmesi, sıkılınca başka kılıf kullanılması falan süper. boyut olarak da ideal. o yüzden 1.

2

En modern ve rahat görüneni 2. Direkt yanlarına baktım uzansam boynum ağrır mı diye.

2-KIVIK görünüş olarak.
Denemek lazım.

Biz söderhamn aldık ikea'dan.
Çok rahat yayılmalık zaten ama ufak salonda sıkış tepiş olabilir zira büyük koltuklar.
s-media-cache-ak0.pinimg.com

Boyle bir karar vermedim ama uzundur ilişki yaşayacak pambikliktan milyon isik yili uzakta olduğumu hissediyorum. Senin bahsettiğim tarzda bir kararin uzun vadede işlerliği olduğunu düşünmüyorum bu arada.

ben yıllarımı verdiğim manyağın birinden sonra bu kararı verdim. tabii hayat ne getirir bilemem.

ben de kesinlikle istemiyorum diyebilecek durumda değilim ancak henüz 20 yaşında olmama rağmen kendimi bu tip işlere önemli ölçüde kapattım. istesem de belli bir noktanın ötesine geçemiyorum, tıkanıyor. yani kimseyle "ilişki" sayılabilecek bir şey yaşayacak kadar yakınlaşamıyorum. olmuyor. böyle mutlu musun dersen değilim. diğer türlü de değildim. sorun ilişkilerde değil bende olsa gerek. bu tip durumlarda problem genelde kişi kaynaklı oluyor zaten ilişki değil.

çok değil 2 sene önce "BIRAQMA SENSİZ ÖLÜRÜMMM" tarzı bi' heriftim, şimdi o noktaya gelemiyorum. yine de kendimi pek ciddiye almıyorum açıkçası, 20 yaş bu işlerde olgunluk için çok küçük. belki birazcık büyümüşümdür, o yüzden "bundan sonra aşık olmam yea" diyorumdur. belki cidden ümit yoktur. zaman gösterir.

ben. bir yıldır bu dönemdeyim. bir erkeği tanımak, flört, ilişki vs. ile vakit kaybetmediğimden dolayı kendime bolca vakit yarattım, çok huzurluyum. bu ne kadar daha gider bilmiyorum ama bu huzuru yaşamanı tavsiye ederim.

-buraya yarali duygusallar gelecek-

@mellifica, aynen katılıyorum. ilişkiler insanın yerinde saymasına neden oluyor. hobileri geçtim işe bile engel oluyor. kararın kısa süreli gibi, başta ömür boyu şeklinde mi karar aldın?

benim kendimi bildim bileli sevgilim yok. çok rahattır tavsiye ederim ama gece olunca ağlama benim niye sevgilim yok diye aynı zamandı çok zordur. herşeyi sen yapacaksın ama bunun sonucunda çok güçlü olacaksın.

@damdanakan'ın dediği gibi, uzun vadede kimse tırlatmadan dayanamaz. insan yalnız olmak için yaratılmamıs. yalnızlık zor, ve sağlığa bile uzun vadede zararlı.

yaşınız otuza dayansın, vücudunuz teklemeye başlasın, duygusal olarak boşluğa düşüp sendromdan sendroma koşun. sonra gelin gençler. ilişki iyidir, düzen güzeldir.

can alıcı bir örnekle konuya nokta koyayım, ofiste 5-6 sene önce işe giren bi çocuk vardı, iyi bi arkadaşım. herif iki defa motor çaldırdı, aklı değil bir, beş karış havada başka birini görmedim. sürünüyodu ayrıca maddi, manevi. 3 sene önce evlendi, şu an ayıla bayıla izlenen sinema filmleri ve dizilerde çok güzel işler aldı, büyük paralar kazandı ve hayatını düzene soktu. acayip güzelde bir oğlu var. asi ve çılgın hayat bi yere kadar, bu işler yaşla alakalı bana kalırsa.

reddedilmek sayılıyor mu? hiç ilişki yaşamadığım için şu saatten sonra yaşasam bile bi halta benzemez diye düşünüyorum. bu nedenle uzak duruyorum.

@komandokani, bu kararı almamda onun da etkisi var. ilişki başlatamıyorum. başlattıklarım dayanmıyor. sayısı çok değil diye düşünüyordum 1 sene içerisinde 20 kişiye yakın tanışma, görüşme yaşamışım. netice alamamışım. her gün niye sevgilim yok diyorum, olunca da sorun yaşayacağım biliyorum. böylesi daha iyi olacak gibi.

@fransız, illa birliktelik mi olması gerekiyor? aile, arkadaşlar yeterli değil mi?

@bruceandwayne, 24 olmuşum zaten. ayrıca çok sakin adamım. evlenince insanın kendi sorumluluğunun yanına artı sorumluluklar yükleniyor. buna ne diyeceksin?

yok yav ben evlen demedim. evliliğin hatta toplumdaki en küçük faşist kurum olduğuna dair bi yazı okumuştum geçenlerde, kısmende haklıydı. ilişki çok geniş bi skala benim tavsiyem karşılıklı güven çerçevesinde, sevdiğin biriyle yaşaman, halk arasında ciddi ilişki diye tabir edilen şeyi kastediyorum. ha ordada sorumluluk yok mu, var evet. eğer sorumluluk istemiyorsan zaten one night stand takıl.

erkek tarafıyım. canımı da yaktılar, can da yaktım.

yine olsun yine aynı olaya, olaylara girişirim. geçelim o 'artık sevmeyeceğim' triplerini. başladığında her aşk, ilk aşkmış gibi oluyor. kastırmaya gerenk yok.

@cok iyi yol


onların yeri baska, ama duygusal gereksinimlerde var. bence sen kendini kandırıyorsun, yoksa önceki duyurularından biliyorum seninde istediğini. ne yap ne et kandırma kendini. onların yetmeyeceğini (bak bunları hep uzun vade için diyorum, yoksa herkesin yalnız oldugu dönemler vardır normaldir anamızın karnından sevgiliyle dogmadık) sende biliyorsun gayet iyi. dengesiz birine denk gelmediğin sürece ilişki hayattan aldıgın tadı katlar.

öyle bir karar almadım, yüzsüzümdür çiğnerim nasılsa diye. ama en son ayrılırken çok alçaldım, kendimden hala tiksiniyorum. yeni bir ilişkiye başlayıp başlamamakk üzerine düşünmüyorum bile, şuan kimseye eziyet etmek istemem kendimin farkındayım. hayat boyu da sürmez gibi çünkü tek başına uyumak çok rezil bir şeymiş.

@bruceandwayne, onun da evlilikten farkı yok. one night stand istemiyorum. zaten istesem de onun bile sorumluluğu var. uğraşması var.

@fransizkalanadam, bu resmen kumar oynamak. kimse göründüğü gibi değil. tekrar üzülmenin, yıkılmanın anlamı yok. yeni bir ilişki için tanışma çabaları, flört vs. gücüm yok.

abi o zaman hayatın boyunca ilişki yaşama :)
karşına çıkan insanlar saçma sapandı diye gelecek olanların önünü kapamak bence çok tuhaf. insan ilişkileri alışveriş gibi değil ki. marketten et alırsın bozuk çıkmıştır, bi daha alırsın lan belki bu sefer tazedir diye yine bozuktur, sonra yine alırsın etrafta başka market yoktur yine bozuktur. sonra almazsın. insan ilişkileri böyle değil ki karşına hep bozuk insanlar çıkıyorsa zaten problemi kendinde aramalısın. ama olay böyle değil yani emin ol. binlerce insan var etrafta.

@cok iyi yol

abi seni severim ama bildiğin eminim su dediklerine kendinde inanmıyorsun. neyse istemiyorsan ilişki kurma ama umarım sevdiğin birine rastlarsın. benden bu kadar.

ha birde, one night stand işlerinin öyle kolay oldugunu düşünmüyorum cok yakısıklı ve etkileyici olmadıktan sonra, öyle olan arkadaslarım bile ayda 1-2 denk getiriyor baya düzensiz işler.

@bruceandwayne, işte burda bunu tartışıyoruz :) belki de gelmeyecekler. gelenler için de risk almaya değmez. bencilce düşünüyorum ama ne yapayım. insanları da üzmenin anlamı yok, bende çok büyük sorun var. ben kararıma daha da yaklaşıyorum ve biliyorum böylesi daha güzel olacak.

@fransizkalanadam, bilmukabele dostum. one night stand olayı çok saçma zaten. dediğin kriterleri taşımayan biri, kızlar için ego şişirme görevi üstleniyor.

(bkz: mgtow )
eksisozluk.com

@boomber, entryni okudum. kelimesi kelimesine düşüncelerimi dile getirmişsin. çift tik sana, aradığım cevap bu işte.

@cok iyi yol merak etme yalnız değilsin, asla böyle hissetme, herkes nasıl olurrr, ilişkisiz mutlu olamazsın kafasında, trende uymak için arkadaşlarından geri kalmamak için boş ilişkiler peşinde, bu konuyu internette araştır, ileride çok daha güçlü bir topluluk olacak bu..

su ''mgtow'' dediğini forumda 3 saattir geziniyorum. lan hayat bu kadar boktan mı, kadınların hepsi bu kadar acımasız mı lan? içim karardı yemin ederim. inanmak istemiyorum.

@boomber, aidiyet duygusu güzel. yalnız değilmişim.

@fransız, hangi forum?

ya işte mgtow grubunun forumu

buldum da no english yes cry.

@fransizkalanadam maalesef bu evrensel gerçek :) , burada konuyla ilgili polemik oluşmaması için çok girmek istemiyorum ama sözlükte yazacağım yakında makaleleri çeviriyorum fırsat buldukça.

bütün kadınlar böyledir demek çok aşırıya kaçmıyor mu?

kesin samimiyetsiz gelecek ama ben sanırım bu noktaya geldim.

5-6 ay önce çok istediğim bir ilişki bir iki görüşme sonrasında olmadı. ondan önce de ben ne kadar efendi adam modunda ileriye dönük ilişkiler arasam da istediğime ulaşamadım.

bir süre önce fakbadi kıvamında takılmaya başladım. evlilik kafasına girdiğim 28-29 yaslarımdan sonra ilk defa sadece sikimin doğrultusunda hareket etmeye başladım. şimdi gelene bir gidene iki. aleni olarak söylüyorum bağlanmak istemediğimi. sevişiyoruz sadece. şimdi daha çok talep görüyorum.

belki de kendimi efendi erkek zannederken aslında ben de yaramızmışım. neyse öyle işte..

ben varım. Hiç istemiyorum asla istemiyorum , zulüm gibi geliyor. Ama ben bu kararı yaşadığım sıkıntılardan sonra bilnçli şekilde almadım. yani tamam bundan sonra vazgeçtim demedim, belki bilinçaltıyla falan ilgili içime bi bıkkınlık çöktü , sevgilisi olana aşık olana acır haldeyim. Grip gibi zatturre gibi ne bileyim böyle çeşit çeşit rezil hastalık milrobu gibi görüyorum. Allah korusun ya , iyi böyle

Çalıştığım yerde bi arkadaşım 2 yaşındaki bebeğini hastane ihmali yüzünden kaybetti. "Böyle bi olay yaşarsam destek olabilecek biri mi?" Sorusunun cevabı etkili oldu bende. Biraz saçma ama gerçekten kaderde hayatın en dibini görmek varsa, o cehennemde beraber yaşayabileceğin biri mi, bunu düşünmek lazım sanırım.

Uzun biraz ama ozet gecmeye calismistim zamaninda:

eksisozluk.com

cilli olmasi en onemli etkenlerden biriydi.

İyi niyeti, nezaketi, fikirleri, cinselliği, boyu ve kilosu. Hepsi de çok önemli. Biri eksik olursa sevgilim olamaz.

sanatla ilgilenmesi ve entellektüel birikimi bence en önemli kriter. güzellik çirkinlik geçici şeyler.

gülüşleri

@chieko yazmak için girdiğim şeyi ifade edemeyeceğim şekilde, iyi, net anlatmış.

İnsan dürüst olabilir, kolay bir şey. Yakışıklılık/güzellik hem göreceli hem opsiyonel değil çoğunlukla, eğlenceli olmak da zor değil. Alışkanlıklar, tavırlar değiştirilebilir. Çoğu mühim bunların ama zamanla, uyumla halledilebilir şeyler. Zor zamanalrda, dibe vurmuşken bir insanın yanında olabilmesi, vicdan rahatlatmak için değil ama gerçekten senle güçlükleri kolaymış gibi yaşayabilmesi çok önemli.
İlk tercihim kesinlikle bu olur. Bunu yapan adam seviyordur da zaten, diğer çoğu şık tiklenmiş oluyor otomatikman.

Zamanında şöyle yazmışım, kopyala-yapıştır yapayım, çok az da modifiye edeyim.

İlk baktığım şey insan olup olmadığı. Ama bu da "Adama bakarım adam mı diye" gibi değil. Biraz kelimelere dökmesi zor olan bir şey, insancıl diyebiliriz sanırım. Merhamet sahibi mi, nazik mi, duygularını rahatlıkla paylaşabiliyor mu, başka insanlar için sorumluluk alabiliyor mu, hümanist mi; bu gibi şeylere bakıyorum. Bu da erkek olduğunu unutsun demek değil. Cinsiyetiminizin getirilerini yaşayalım sonuna kadar, ben kadın gibi hissedeyim ve o da erkekliğini hissetsin benimleyken sonuna kadar. Ama her şeyden önce insan olsun olabildiğince. Bana iyi, garsona kötü davranmasın. Mütevazi olsun. Hem olduğu insana hem de olduğu erkeğe hayran olayım.

Eğitim konusunda da etiketinden ziyade kurduğu cümleler dikkatimi çeker. İki kelimeyi bir araya getiremeyen bir insanla hayatta birlikte olamam. Cümlelerini kafamda düzeltmekten karşımdakine dikkatimi veremem.

Bazı kusurları mutlaka olsun, robotluk derecesinde mükemmel olmasın; hatalarıyla sevmek isterim ben karşımdakini. Hatta o kusurlar daha da insana özgü geldiği için çok da hoşlanabilirim. Kusur derken de "Çok çapkın" gibi ilişki bitirici kişilik özellikleri değil de "Çok sakar", "Heyecanlanınca parmakları titriyor", "Şeftaliyi tutamaz, huylanır" gibi şeyler veya belki biraz daha fazlası olabilir. Birbirimizi rahat okuyabilelim, kapalı kutu olmasın; içi dışı bir olsun. Merak edecek veya ettirecek şeylerimiz olmasın. Kişiliği olsun, o kişiliğin dışına çıkmakta zorlansın. Onu tanımlayabileceğim sıfatları olsun. Örneğin, biri "kararlı" dediğinde aklıma ilk o gelsin. Başka sıfatlar da olabilir. Kendi kişiliğini kabullenmiş olsun, kompleks sahibi olmasın. Yanında rahat olayım, kendimi olduğum gibi açtığımda o da olduğu gibi açsın. Her yanımızdan doğallık aksın. Mutlu da olabilir, mutsuz da ama ikisini de yaşamayı bilsin. Bir de ten uyumumuz olsun.

Para kazanmasa da olur ama çalışma ona batan bir şey olmasın. İşini keyifle yapsın.

Bir şeye hiç gelemiyorum, o da sinirlilik. Yüksek ses beni çok korkutur ve birinin sesi haklı veya haksız yükseldiğinde titremeye başlarım. Bu da kronik veya sık olan bir şeyse o insanın yüzüne bakamam. Bu sevgili değil, her insan için geçerli.

Bunlar yüzünden o.

Rahat olması. Ufak tefek şeylere takıp hayatımızı dar etmesin, espri kaldırsın ve şu hayatta birbirimizin yanında olduğumuzu bilelim. Ben onun tarafında olayım; o da beni desteklesin. Ohhh yazarken bile huzur doldum be!

İyi yemek ve masaj yapması.

memelerinin büyük olması.

"neden o" sorusuna cevap veremeyecek karmaşıklığı vermesi.

Biçimli vücut, güzel popo, düzgün bir zeka ve düzgün karakter. Bundan başka bişey aramıyorum. Bi kere bulur gibi oldum, elimden kaçtı. Uzun bacaklı ama gerizekalı kızların arasından sıyrılmasına sebep olan şey de bana değer vermesi ve birlikte sıkılmadan sohbet edebilmemizdi. Bi daha da denk gelmez.

bir kaç sene kullandım rp355 modelini. vintage tnlarda başarılı ancak sustain ve sert ritimlerde tatmin etmedi. line6 bu konuda daha başarılı. tabi her ikisinin de meraklısı ayrı.

Öncelikle şu "referans" kelimesini hayatından çıkar. Doğru hoparlör ve doğru kulaklık yok. Alıştığın hoparlör ve kulaklık var sadece. Yirmi bin dolarlık hoparlörden tut, yüz dolarlık hoparlörlere kadar bin türlü şeyle profesyonel olarak çalıştım ve hala çalışıyorum. Hepsinin bir rengi ve karakteri var.

Amfi değil, ampli. Amfi bambaşka bir şey.

İyi bir lambalı amplinin yerini hiçbir şey tutmaz. Bütçen varsa, 15 watt'lık bir lambalı ampli ve attenuator ile iyi sonuçlar da alabilirsin. İmkanın yoksa, POD falan olabilir tabi. Sadece gitar içinse çok iyi bir hoparlör almana gerek yok çünkü gitar kabinlerindeki hoparlörler de hi-fi falan değil. 12-13kHz üstünü veremeyen çok karakterli hoparlörler.

Sahne falan düşünmüyorsan, apartmanda oturuyorsan bence pod, hoparlör ve kulaklık derim.

kendi efekt katı olan dandik bir amfi yerine bütünüyle pod efektlerini bir referans monitör üzerinde kullanmak daha sağlıklı olmaz mı?

şunun gibi; www.mydukkan.com

www.mydukkan.com

linktekine benzer bir ürün öneriyorsun anladığım kadarıyla. pod hd 500 noktasında aynı fikirde olduğumuzu varsayalım. pod'u bağlamak için laney'i öneriyorsun değil mi?

Ne tür bir müziğin peşindesin bilmiyorum ama bu ebatta bir ampliden ancak 70'ler rock ve blues tonları çıkar. Takla da atsan daha modern şeyler bekleme. Kötüdür demiyorum. Bu da bir tarz ama metal falan çalınmaz.

POD'nin kabin simülasyonları daha iyi netice verir muhtemelen.

amplinin kabin simülasyonlarından tek başına bir şey beklemiyorum tabi. sonuçta içerisinde reverb-delay, mid-tre ayarları dahi yok. drive karakteri nasıldır bilmiyorum ancak, drive katını amfiden, diğer efektleri pod vasıtasıyla alırım düşüncesi var. amfinin lambalı karakterini yansıtması, pod'un çıkışından aldığı sinyali sıcak ve 'nüfuz'lu bir şekilde kulağa verebileceğini düşünüyorum. söylenenler bu şekilde, sıkıntı ise lambalı amfi deneyimim olmadığı için emin olamıyor olmam.

Amplide kabin simülasyonu olmaz. Kabinin kendisi var zaten.

"Lambalı ampli karakteri" denen şey, aslında power katının aşırı yüklenerek kırılmasından oluyor. Yani lambalı ampli alıp sesi 2-3 civarında çalacaksan lambalı ampli sana çok şey katmaz. Attenuator alman gerekir çünkü piyasadaki bildiğim en düşük güçlü ampli 7.5 watt(orange tiny terror) ancak o bile volümü yarıya getirdiğinde ortalığı inletir.

söylediklerini araştırıyorum bir yandan, gerçekten kafa karıştırıcı konular :)

hocam peki pod hd 500 gibi bir prosesör yanına ev kullanımı için bir öneri alabilir miyim? aslında teknik olarak gayet güzel anlattın, bir de cihaz önerisi alabilirim. pod ile aynı zamanda kayıt da yapabileceğimi düşünüyorum. bundan 2-3 sene önce boss me-25 ile usb bağlantısı ile yapıyordum. hatta direkt çalımlarda latency sorunu dahi yaşanmadı.

Alınacak cihaz yok POD'nin yanına. En fazla stereo güzel bir hoparlör alırsın. O kadar.

neden referans istiyorsun? kayıt mı yapacaksın? kayıt yapmayacaksan anlamı yok çünkü.

referans kullanmadım daha önce ancak kayıt için faydalı olur. bir de kullanan bir arkadaş önerdi. prosesörden referans manitöre çıkış yapabilirsin dedi. oradan girdi aklıma. sanırım alperz'nin dediği gibi iyi bir stereo hoparlorle çözeceğim o işi.

line6 pod hd 500 kullanmadım, analog bir setup'ım var. ama yorumları fena değil dediğin prosesörün. sansamp gt2 kullanıyorum ben ve onu sevgilim gibi seviyorum. çünkü elimdeki amfi 20 watt'lık bir laney, onu da mikrafonlasam istediğim sesi alamam. yoksa normalde memnunum amfimden. ama kayıt başka bir olay.

gitarın yanında amfi almasın bence. paranın yettiği en iyi amfiyi al. çünkü gitara esas para yatırılıyor, amfi es geçiliyor. yanlış bu. monitör diyorsun ama, bunlar ev stüdyosu için. onu alana kadar zaten ses kartı al derim. en azından giriş seviyesinde bir m-audio bile iş görür.

pod ses kartı ihtiyacını ortadan kaldırıyor, o açıdan da avantajlı geldi açıkçası. pc programları ile ton atama işlerini sevmiyorum, sadece çıkıştan gelen sesi kaydediyorum. bunu da prosesörün ses kartı başarıyor. basit kayıt imkanları bana yetiyor yani. prosesörün bir avantajı da taşınabilir olması. çok seyahat ediyorum. tabi hd 500 gibi bir aleti taşımak da kolay değil:)

şu an bu konuda kararsızım doğrusu. 3000 tl gibi bir bütçe ile bütün sistemi tamamlamak niyetindeydim. ardından şu gitara yöneldim; www.mydukkan.com

bunun yanına pod hd 500 düşünüyorum işte. alperz de haklı olarak hd 500 olacaksa iyi bir stereo hoparlor al yeter diyor. ancak iyi bir amfi mi yoksa hd 500 ve hoparlor mü, işte bu daha da kafa karıştırıyor. keşke ankara'da olsanız da bir araya gelsek şu konuları görüşsek be millet:) yıllarca iyi bir sistemin hayalini kuruyorsun, sıra almaya geldiğinde bi bakıyorsun ki birbirinden güzel binlerce ürün var ve hepsinin seveni ayrı. bunalıma girecem şerefsizim :)

gitar muhakkak iyidir ama ibanez'e karşı mesafeliyim (: çok metalmiş gibi geliyor ve yapacakları da sınırlıymış gibi sanki. 2+2=4 olur o gitarda, 2+2=5'i bulamayacağımı düşünüyorum. bir les paul ya da tele varken. ama tarzına yakınsa tabii ki ibanez'i al derim.

ben sadece pod'a vereceğin paraya kaliteli bir amfi alabilirsin diyorum. ses en azından prosesörden gelmeyecek, direkt amfinin o sound'unu alacaksın. ama dediğim gibi maddiyatla alakalı bu iş. şu dediğin aletleri alsan bile rahat rahat takılırsın evde emin ol. ama referans gereksiz. normal hoparlör kesecektir seni.

peki şunu sorayım; pod'un sesi dijital dedik, tamam. peki 'amfinin soundu' dediğimiz analog mudur? yani amfinin kabininde bulunan drive analog mudur, ya da bunun prosesörden farkı nedir? bunu reverb, delay için de sorabiliriz tabi. kısacası amfiyi, pod+hoparlor'den iyi yapan nedir?

gt 10'dan da, hd 500'den de alacağın ses dediğin gibi amfiden alınmış bir ses olmayacaktır. kaynağın amfi olması her zaman daha sağlıklı bir ses verecektir. amfiden kastım, olabiliyorsa en az 2x12 lambalı bir amfi. yoksa 15 wattlık transistörlü bir amfiden alabileceğin ses bir yere kadardır.

amfinin de drive'ını kullanabilirsin. ama drive kişinin beğenisine kalmış bir şey. belki daha crunchy tonlar isteyebilirsin, belki overdrive istersin. yani pedal burada devreye girebilir. chorus'tur, delay'dir bir amfinin üzerinden bulunmasındansa bir stomp box'la temin etmek bu sesi, her zaman daha doğru sonuç verecektir. ha idare edemez misin amfideki drive'larla, edersin hakkını teslim edersen, niye etmeyesin. pedal dediğin olay senin zevkinle şekillenen bir şey. ben ehx'in chorus'una bitiyorum, beriki tc electronic'in hall of fame'ine bitiyor mesela. burada beğeni ve maddiyat konuşur. yoksa elinde amfi varsa, onunla da idare edebilirsin.

aslında bir prosesör olsun tuhaf tuhaf tonlar kullanayım, saçma sapan yüzlerce kabin simülasyonarını yardırayım gibi bir derdim de yok ama taşınabilirlik de önemli benim çin, o kısmı işleri bozuyor. yoksa güzel bir amfi ve bir ses kartı ile işi çözerdim. bir de analog setup seçeneği var ki, oralar ayrı bir dünya.

şöyle bir seçenek var;

www.mydukkan.com

bu alet belki çözüm olabilir.

3 tanesi 25 lira; c&a.
tanesi 15-20 lira Loft.

daha uygun ve rahat varsa ben de merak ediyorum cevabı.

lcw

bim'den alıyorum galiba.
gayet de iyiler. :)

ucuz değil ama inanılmaz rahat: blackspade.

ismin gevurca olmasına bakma. aslında kötü tabi öyle olması da. izmirli bu marka ve çok iyi.

@mermize
nerlerde var? kaç kuruş?

ykm'lerde var, boyner'de de. kendi sitelerinden alım mevcut.

boxer'ları genelde 17-25 tl arası.
trunk'ları: 25-30 arası değişiyor. trunk her zaman favorimdir. modal kumaş, inanılmaz rahat hissetiriyor.

geçenlerde fark ettim
şunlardan: www.bjornborg.com
2 tanesi 9.99
bahçelievler btm'de

şunlar da iyi
urun.gittigidiyor.com

H&M

H&M'de ucuz.

hm güzel rengarenk şeyler var. jack & jones da güzel ama fiyat olarak biraz yüksek h&m'ye göre

izmir'deki kipalarda F&F diye bir marka var. onun boxerlarını alıyorum.

4.levent pazarı harika donlar var

ben sırf nereden alındığını bilmediğim için ayrılmak istediğim kişiden ayrılamamıştım zamanında. Sonra internetten random almaya başladım.

a

sex için.kimi kandırıyoruz

hepsi biz insanlar için. kırmamak lazım birbirimizi.

Sanat toplum içindir bana göre. Ama zaten bu üretilenin sanat olabilmesi için sanat yapma kaygısı da olması gerekir.

Ikisi de olur.

sanat hiçbir şey için değildir. Sanat araçsallık değil, göstergelerin yaratım biçimidir.

Toplumların kültürel gelişimi için sanat toplumun daima ilerisinde olmalı

salak, karikatür bir soru şu da, nefret ederim.

Bunların ikisinin birbiri içinde o kadar ayrı olduklarını düşünmüyorum. Örneğin blues, tarlalarda çıkmış bir müzik, halk için çıkmış bir müzik ama kısa zamanda "sanat için sanat" olarak gelişmeye devam etmiş şey. Ya da tam tersi eskinin saray müziği, şimdi halkın rakı masasını şenlendirebiliyor. Herhangi bir akımı iki şekilde de kullanmak; hatta son 40-50 yılın yeni çıkardığı uç olan "Endüstri için sanat" olarak değerlendirmek de mümkün. Herhangi bir akımın sınırı olduğuna inanmıyorum. Sanatçının o anki niyetine göre değişebilir. Aynısı bilim için de geçerlidir. Niyetin "toplum" olmasından yanayım.

Edit: Resmen sınavlardaki "Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir" sorusu gibi yazmışım.

sanat ile ilgili tek görüşüm:
böyle sanatın içine tükürürüm!

sanat, benim için yapılır.

bencilce gelebilir ama öyle değil. işin özü bu.

şu an toplum için yapılıyor bence. bana sorarsanız sanat sanat için olmalı.

ben kuzu pirzola seviyorum. kasap bilir nasıl kesip vereceğini. doyumluk olsun diyorsanız 700 gram falan yeter iki kişiye. teflonda, orta ateşte kısa süre pişirip sonra altını iyice açıp kızardığını görünce alırsınız ateşten.
(yerken kemiklerin etrafını iyice sıyırın ama, en lezzetli yerleri oralarıdır)

teflonda yapacaksan maksimum iki parmak kalınlığında olsun. üstü bozar, döküm gibi pişiremezsin zira. antrikot iste biraz yağlı tarafından. yağda pişirmen gerecek. eti pişirmeden önce buzdolabından çıkardığında bir saat oda sıcaklığında beklet pişirmeden önce. etin iki yüzüne de bir miktar tuz ve karabiber ektikten sonra, yine iki tarafına biraz da kaliteli sızma zeytinyağı ekle. bir saat kalsın böyle. atdından kızdırdığın tavaya bunları at. dört dakika bir tarafını, dört dakika da diğer tarafını pişir. bir de öyle etle çok oynama ki suyunu salmasın. bir çevirme yetecektir ete.

piştikten sonra al ve 3-4 dakika bir yerde dinlendir ki eti, et kendini toparlamış olsun. böylece suyunu da içinde hapsedecektir.

antrikota fırın olayına girme. bir çok vaktini alır, iki antrikot fırınlık bir et değildir pek.

teflonda yapacaksan yapma. yani yap da biftek yapma. bu arada biftek mi antrikot mu derken, o demek istediğin bonfile mi antrikot mu. biftek zaten o tavada yapmayı düşündüğünün genel ismi :)

aldığın eti sakın ama sakın dövdürme. ızgara yoksa tabii mecbur bu tavaları kullanacaksın. o zaman etini kalın seçme. mermize iki parmak demiş en fazla, bence iki parmak bile çok kalın teflon ve seramik için. bifteği bonfileden yapacaksan mermize'nin verdiği tarife uy, anlattıklarına katılıyorum dörder dakika kısmı hariç. 8 dakikada o et bence ölür. ha tabii zevk meselesi, tadı hala güzel olur ama etin içi biraz kırmızı kalmalı ki bütün proteinler ölmüş olmasın.

antrikot etin en pahalı kısımlarından biridir. bonfilenin aksine daha yağlıdır. onu biraz daha uzun süre pişirebilirsin. yani dörder dakika yazmasının sebebi o. gerçi onun için bile 4 fazla bence ama bonfileden uzun pişer.

Giseden alabilirsin evet. Hangi sehirdeysen o sehirdeki dt giseleri. Mesela her sahnenin gisesi vardir. Eger oyun onemliyse giselerde sira oluyor. Ama merkeze gore uzaktaki sahnelerde cok da sira olmuyor.

Saat 10:00 da gişeden satış başlar, bilet sıkıntısı yaşanan oyunlar hariç kuyruk olmaz..
Bir gişeden başka bir salondaki oyuna bilet alınabiliyor..

9'da sıraya girersen alırmışsın, bana gişedeki abla öyle demişti zamanında.

açıkçası profesyonel'e de, sessizlik'e de, hamlet'e de bu yıl 10:10'da bilgisayar karşısında tetikte bekleyerek bilet buldum. fakat geçen hafta profesyonel'e o saatte öylesine baktığımda, ilk açışta tüm koltukların dolu olmasını da hayretle gördüm. sabah gişeye gidip de bilet alabileceğimi sanmıyorum. o yüzden bilgisayar karşısında şansımı denemeye devam edeceğim. izlemek istediğim bir michelangelo kaldı öyle deli deli.

diğer oyunlara zaten rahatlıkla bilet bulunabiliyor. ha bir de hazır hüzzam gelmişken, ona da gidilmeli.

ruhum bedenimden ayrı takılıyor sanki

mutsuz. huzursuz. tahammülsüz. zaman geçmek bilmiyor. ruhum burda yaşamak istemiyor hep başka bir paralel evrende

Bombok.

Umutlu.

Eh. Cok iyi degil ama sabrediyorum.

Bonus olarak bir de ruh halinizin nedenini sorayim niye boylesiniz?

fena değil

bok gibi. iş hayatımda hiç birşey planladığım gibi gitmiyor. arabanın kredisi hala bitmedi ve düşündükçe nefesim daralıyor. doğalgaz faturam çok yüksek geldi. sanırım ödenicem. gelip söksünler sayacı.

sıkıldım. hayatım cok sıkıcı. arkadaslarımın ve cevremdeki insanların hayatlarına bakınca ne kadar boktan bir hayatım oldugunu görüyorum. aslında yasamıyorum ben.

nefes alamıyom.

değişken. ama iyi taraflar çoğunlukta. nick cave dinlemek her zaman iyi geliyor öte yandan. beride proust okumak belki.

hele bir şubata atalım da kendimizi.

Yeni bir projeye başlama ve hata yapmamaya çalışma stresi var. Ya da yine her zamanki gibi mutsuzluk bahanesi üretiyorum bi şeyim yok aslında.

mutlu ve umutluyum. aklımda bişeyler var güzel olacak lan galiba bu sefer

anladığım kadarıyla telefonunda bu özellik yok. fakat 200 lira vereceksen kesinlikle ikinci el bir android telefon seçeneğini düşünmelisin. hem telefon, hem mp3 player hem de internet explorer olarak kullanabilirsin. illa alacağım diyorsan da phillips'in güzel mp3 playerları var bu fiyatta.

alma. thracia +1

50 lira civarı phillips mp3 playerlar vardı onlar gayet iyi

Phillips gogear raga modeli

sandisk sansa clip+

şimdilik en uygun fiyatlısı bu. mp3 ve flac'ları 'flat' bir seste dinleyebilirsin. ses çipi gayet güzeldir. sesin şiddeti de yüksektir. philips'ler gibi kısık seste dinlemek zorunda kalmazsın.

bir cep telefonundan mp3 dinlemek mi? yapmayın gözünüzü seveyim. müziğin hakkını verin. iphone haricinde kesinlikle cep telefonundan müzik dinleme olayını savunmam. ben elimdeki mp3/flac çaları kulaklık amfisiyle dinliyorum, sırf bir tık daha iyisini duyabilmek için.

dolu şarjörle gitmemek faydalı olur ama 15 dakkada tekrar hazır oluyosanız bi etkisi olmaz tabii.

diyelim ki olduk ne oluyor?

nolcak canim seninkini tokatlayip "bayragi gondere ceker misiniz" mi diyecek. aliskinlardir, gulumser en fazla.

ereksiyon olmakta bi sakınca yok. giden insanların büyük kısmı ereksiyon oluyordur ve masaj yapan kişi buna alışıktır. istifinizi bozmadan yatın ve anın tadını çıkarın.

heteroseksüel olarak kadını tercih etmek daha iyi bence, erkeğin masaj yapmasıyla ereksiyona geçebilen bir bünyen bile olabilir nerden bilebilirsinki? sorgulatır, üzer belki de böylesi bir durum, kadın olursa koy g.tüne rahvan gitsin, olaya bir de böyle bakmak lazım.

NOT: cinsiyetçi bir yaklaşım belki cevabım ama saldırmayın derim buradan ya da özelden, hassasım bugünlerde.

Öncelikle götün dahil komple soyuyorlar seni, ki profesyonel masajın gereği budur. Sonra bir kadın görevli başlıyor mesaja. Ki bu görevli erkek de olabilir ama ekseriyetle kadındır. Bu noktadan sonra ereksiyon olmuyorsan zaten bir problem var demektir. Ereksiyon olmuşsun da problem yok; herkes profesyonel, herkes bu duruma alışık. Yani sen neden ereksiyon oldun deyip tatsızlık çıkarmıyorlar, masaj bitene kadar devam ediyorlar sonrasında evli evine köylü köyüne. Geçmiş olsun.

napıcak abi tokat mı atıcak ya da hmm dur bari ereksiyon oldun boşa gitmesin diyip sakso mu çekicek? erkeklere erkekler yapacak diye bişey yok. onlarca kere gittim, hepsi kadındı. ereksiyonu bırak o tarz cinsel düşünceler de aklımın ucundan dahi geçmedi. gitme amacın belli. çok korkuyosan öncesinde iki posta manuel olarak atıp rahatla. o insanları da öyle boktan bi duruma sokmaya gerek yok.

Bir erkeğin masaj sırasında ereksiyon olması herhalde masajı yapan kişi için en olağan durumdur. Yani ilk kez seninle başına geleceği bir durum olmadığına göre, ereksiyon oldun diye tutup kolundan dışarı atacak hali yok. Ama tutup da kadının gözüne sokar gibi hareketlerde bulunursan, öyle bir hizmetleri olmadığını uygun dille söylerler.

neden +18 ?

abi bence gitme :( bende kolay ereksiyon olurum ve aynı durumu masajı yapan erkek olmasına rağmen yaşadım

gizlemeye çalışırsın. o sırada utanıp kızarırsan, kanın çoğu yüzüne gideceğinden kaybedersin zaten ereksiyonu. böyle bir şey başına geliyorsa ilk sen olmazsın. tecrübelilerdir bu konuda kuvvetle muhtemel.

neden +18'e gelince. arkadaş çok porno film izlemiş onun etkisi ile ereksiyon olunca olay sekse dönecek diye düşünüyor ya da ereksiyonu anatomik olarak değil erotik olarak düşünüyor

@docrivers :( :(

Diyelim ki oldu ne olacak diyor.. Hemen 31 çekip gönlünü alacaksın..

ereksiyon olursun, gayet doğal da... gerisi senin utangaç olup olmamana kalmış. kadın eli deydiğinde kalkarsa sıkıntı yok, en fazla kızarırsın. ya erkek eli değince kaldırırsan n'aparsın o muamma.

en iyisi hamamda yaptır masajını, tellaktan sopa yer gibi olcağından kaldırmaya halin kalmaz.

hayatımda onlarca kere masaj yaptırdım, bu masaj yapanların neredeyse tamamına yakını kadındı. sadece bir tanesinde ereksiyon olduğumu olduğumu hatırlıyorum. o da yüzükoyun bir halde yatarken, döndüğümde normal halini almıştı.

öyle düşündüğünüz gibi olmuyor pek. ya da ben çok huylanıyorum -gıdıklanma babında-, bilemedim...

e: ılık değilim.

görmezden gelirler. vücutla uğraşılınca olabilir öyle şeyler, garipsemez kimse.

hocam nooldu gittin mi masaja? çavuş selam durdu mu sonuç nedir?

Birayı seçerim tabi ki.

Bira iç

lan bu kadar zor sorular sormayın ya

kahveden vazgeçemezdim. biraya aşık olmama rağmen.

hayatımda toplam bir kaç kez kahve içmişimdir. o yüzden bira <3

Bu saatte kahve mi içilir? Uyutmaz sonra. Bira tabii ki.

İmza: bir iki saat içinde yatacak olan birisi.

Birayı secerim.
Zaten bu saatte de kahve içilmez,içilir ama uyku falan kaçar oysa uyumak ne güzeldir.

bira diyorum.

www.youtube.com

Bira, tartışılmaz.

rakı.

daha 5 başlık aşağıda bu saatte kahve içicek bi yer soruyordum ama, gerçekten zor hatta imkansız seçmek

bira

kardeşim niye böyle, gereksiz ürkütücü sorular soruyonuz yav.

ne yardan ne serden geçelim mis gibi yaşayalım işte. :)

beni şu an kahve daha çok cezbederdi, kahve içesi günümdeyim.

kahve. kahve içmediğim gün başıma ağrılar giriyor.

bu soruyu kendi kendime çay mı kahve mi? şeklinde sormuşluğum vardır, bira seçeneğini hiç düşünmemiştim doğrusu. Kahve olurdu tercihim nihayetinde, alkol istersem alkollü kahve seçeneklerini değerlendirirdim bu durumda.

Bira.
Kahve pek sevmem. Kahve diye içtiğim şeyler genelde sütlü, kremalı, yoğun kahve tadı olmayan şeyler.

yardan vazgeçilir kahveden geçilmez. :))

bi kahve koymadan cevap veremiyorum soruna.

Haftalık bira tüketimim senelik kahve tüketimimden fazla o kadar diyeyim.

Biradan vazgeçerim tabii ki.
Kahvenin ikamesi yok ama bira bir şekilde benim için ikame edilebilir. Birayı severim ama bira içilen bir ortamda vodka da içilebilirsin. şimdi rakı deseydin olmazdı o bambaşka bir şey. rakı sofrasında/ortamında vodka, şarap falan içilmez.

ama kahve mi rakı mı deseydin işte sıkıntı başlardı :D

kahveyi şeçerim.kafein zehirlenmesine girene kadar kahve içebilirim sonuçta.ama bira şişkinlik yapıyor.verdiği şişkinliğe göre de iyi kafa yapmıyor.birayla kafa bulmak pek performanslı değil.kahveyle daha kolay kafayı bulurum.

ikisini de çok az içerim ve aramam. bira diyorum. neden? kahve hiç ilgimi çekmez. sıcak bir şey içmek istediğimde pekala 395835 çeşit çay falan içebilirim, "aman kahve olsaydı" demem. öte yandan, alkolle aram hiç yoktur. çoğu içki direkt olarak kusturur. ama birayı severim. onu içebiliyorum. hem çok az içtiğim için, iki bira içsem dokuz tane içmiş gibi sarhoş oluyorum. tat desen gayet güzel. yerine göre patates kızartmasının yanında içersin, yerine göre alır kuruyemişin yanında tek başına müziğini dinleyerek sarhoş olmak için içersin. o yüzden kesinlikle bira.

kahveyi içsem ne, içmesem ne. ama birayı içince sarhoş oluyorum. yahu ne güzel. ulan neredeyse 1 sene oldu. bi' ara iki bira içeyim de sarhoş olayım. sonra bi sene daha içmeyeyim ki iki birada tekrar sarhoş olabileyim. nerdeyse 6 lira olmuş zaten bu tarz önlemler almak gerekiyo.

kahveyi seçerdim. kahve sabah akşam her türlü gideri var bira öyle değil ama. hem bira hamallık ya :p

çay.
ikisi arasında kave. türk olanından.

oha o kadar insansınız be vay anasını

bu müziğe 4 aralık akşamı sırf dandadadan'ı en önden izleyebilmek için katlanmıştım bantmag'in etkinliğinde. dandadadan bu kadından sonra çıkacaktı zira. hayatımın en büyük işkencelerinden biriydi.

gelmiyorum. belirteyim dedim ( :

sen gelme bence de mermize. !!!???

peki dostum. gelmiyorum.

bu şarkı ne anlatıyor bana mantıklı iki cümle kurabilirsen gelirim.

'bir başka, tuğla duvarda' bu kadar maalesef:(

eksisozluk.com

şu entry'yi gördükten sonra gelmek isterdim. doğrulamak adına. çok güzel yazmış adam.

ama gelemem elbette :)

Bu eşsiz 'ekşici piç entrysi'ni ekşiye adim atmayan şahsimin onune ativermen ekşiye olan duygularimi yeniden pekiştirdi gercekten. Teşekkurler m e b.

şarkı güzel. daha doğrusu müziği güzel. çok güzel hem de. ama sözleri itici hale getiriyor. bu arada içime şato yapıyor da yine başka bir şarkıdan mı alıntı?

edit: eksisozluk.com

hehe komik geldi ama haklı da adam.

antik acılar
62 tavşanı
makiler

üç kitap da şiir. gerçi şiir kitapları iş'ten de çıktı mı, onu bilmiyorum.

ay hırsızı

Ayçöreği ve Denizyıldızı. En güzel yazıları orda.
Oyuncak Müzesine gidip beğendiyseniz Kırdığımız Oyuncaklar da hoşunuza gidebilir.

Yalnız yerinizde olsam bir sürü güzelim Hasan Ali Yücel klasikleri varken Sunay Akın almazdım :)

İstanbul Cihangir'deki Otto'ya sık sık giderim.

istanbul- harp
güzel baya

ağaçev arada.
karşıda da karga, stereogun.

Sakal, Kıtır, Leman. pub & bar tarzı bunlar

Sess, Suite 34, Zeki, Sebastian, Quaestor. club & bar tarzı bunlar.

Ankara

Corvus Ankara

şimdiye kadar ki en çok uğradıklarım tarih sırasına göre.

kadıköy / zincir (askerlik öncesi 14 sene önce)
kadıköy / lal (bar değil ama giderdim çok)
kadıköy / kahve bahane (bar değil ama çok giderim)
kadıköy / karga arkadaşlarla
kadıköy / budha (çok nadir arkadaşlarla)
kadıköy / şaft
taksim / dorock
taksim / rock'n rolla
kadıköy / rock'n rolla

valla ben sadece tasarım açısından ikinciyi, ama tam müzik zevki için üçüncüyü seçerdim.

cx200 al.

Diger ikisiyle arasinda cok fark var midir cx200 te o fiyat farkina degecek.

@proletarier cx200 kullanmadım ama cx150 var bende. tahminimce yakındır ses kaliteleri ve baya memnunum. cx150'ye de bakabilirsin bu arada.

Cx200'ün abv. Tizleri bombok. Ona 110 tl verdim bir hafta zor dayandım kardeşime verdim. Kendime 30 tl ye bi sony kulaklık aldım. Kat be kat daha iyi. Bunun numarasını falan bilmiyorum ama 25-35 bandında bimekste ararsan seçenekleri 2-3 e düşürürsün. Bi bak bence.

Kesinlikle hak etmiyor o parayı cx200.

cx200 tabii ki. hem in-ear, hem de ses kalitesi f/p'ye göre çok çok iyi. basları bir miktar fazladır ama al giriş kulak ailesi içinde adamın canını sıkmaz.

bu üçü varsa, düşünmeden cx200.

Değil.

kısmen bazen. ama her zaman değil neden çünkü hormon gerçeği söz konusu.

Kadınların gudumunde bir aşk lobisi var. Sebebi şuradaki ilk maddede: eksisozluk.com

katılıyorum. durum böyle olmasa aşk acısı da abartılmış bir balon olurdu, kuşlar kelebekler, böcekler, herkes mutlu mesut yaşardı

"en kutsal olgu" diye karşımıza çıktığı tespitinin neye dayandığını pek anlamadım. bence kimse aşka kutsal bir şeymiş gibi bakmıyor, herkes aşkın hormonal olduğunun farkında.

sevgi, sevmek, sevilmek aşktan farklı bir şey. tabi bu bence böyle. yüzyıllardır tartışılan şeye ben noktayı koyacak değilim. :)

overrated evet, ama aşk overrated. sevgi değil.

Yahu tamam herkes sevmek sevilmek istiyorda insanlarin isi gucu bu mu? Baska dusunecek birsey yok mu? Sirf askli meskli ozlu sozler icin sosyal medya kullanan bir yigin insan var. Icinde ask temasi olmayan film az butun kategorilerde. Yukarida soruda sadece aklima gelen icinde full ask mesk gordugumuz seyleri siraladim zaten. Bu Dunya'da insani heyecanlandiracak baska kayda deger olgu yok mu? Overrated iste.

Haklısın sanki aşkdız hiç mutlu olamıcsz gibi bi durum empoze ediliyor sürekli,hayatta bir sürü zevk var.

yok değil.

Mustafa sandal'in onun arabasi car sarkisi disinda tum sarkilar ask temali. Ortada bi bok yok

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerinse kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce

para kazandıracak olsun, bokun bile;

"Sarkida, filmde, tiyatroda, balede, operada, siirde, romanda, facebokta tweetarda, duvar yazilarinda, ahsap okul siralarinda, havada karada denizde uzayda marsda bizim evrende paralel evrende...... "

şu ortamlarda reklamı aynı ölçüde yapılır.

@take me rufee2
Para kazandirmasi da overrated olmasi sebebiyle diyorum iste. Yine ayni noktaya geldik:)

Tamam sevgi degil, ona birsey demiyorum zaten. Zaten "sevgi" dedigin sey "ask" gibi biktiracak kadar cikmiyor karsimiza her tarafta.
Sattirdigi icin yapiliyor tamam da mesele satilmasinda zaten, niye bu kadar arz ediliyor degil, niye bu kadar talep ediliyor konusuna takiliyorum. B*ku cikmis oldugu halde talep goruyor. Gerci talep goruyorsa, taleb eden icin b*ku cikmamis demektir:) Iste hic b*ku cikmamasi kafami kurcaliyor.

haklısın ya aynen benim düşündüklerimi yazmışsın. nereyi kafayı çevirsen her bokun içinde aşk meşk var amk bu nedir. bir uzaylı gelip biraz şu dünyayı incelese "bunların hayatındaki en önemli şey aşkmış başka da bir bilgi vermeye gerek yok" diye rapor yazıp geri döner amk.

O sanki biraz yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan durumu bence. Aşk da, sevgi de her şey gibi ihtiyaç. Sonra hormonlar fena fena coşuyor. Bu şekilde de şarkıya, şiire, sanata, vb. konu oluyor. Daha da konu oldukça, daha da fazla pazarlanıyor, pompalanıyor; o ihtiyaca olan açlık daha da büyüyor. İhtiyaca olan açlık büyüdükçe, daha çok eser aşka yoğunlaşıyor ve kısır döngü ihtiyaca açlığın artması ya da o an olmayan bir ihtiyacın ihtiyaçmış gibi görünmesi ile büyüyor. Yani, sadece "Sevgilim yok, kesinlikle olmalı. Böyle eksik hissediyorum"un ötesinde, bir de "Sevgilim var, mutluyum da" gibi fazladan bir ihtiyacı olmayan birine de "Ama daha mükemmel ilişkiler bulmalıyım; daha fazla hareket, aksiyon olmalı" düşüncesi körükleyerek de aslında normalde elindeki ile gayet mutlu olacak ve eksiği, fazlası olmayan bir kişiye de "Aslında sen elinde olanla eksiksin" hissi pompaladığını ve kişiyi mutsuz ettiğini düşünüyorum.

Bu durum, hatunlarda daha fazla etki edebiliyor. Örneğin, normalde ilişkisi olan bir kadın, günü sevgilisi ile geçirdikten sonra eve kendi gidebilecekken bir dizide bir erkeğin sevgilisini eve bıraktığını, üstüne de saçmasapan ve bunaltıcı derecede korumacı olduğunu ya da erkeğin kadının yanında adeta bir paspasmış gibi davrandığını görebiliyor ve "Anaaa, meğer benim sevgili öküzmüş" ya da "Benim sevgilim neden bana kul köle olmuyor, neden köpeğim olmuyor" diyor. Ne bileyim, izledikçe içine oturası gelebiliyor. Aslında, ortada öküz olan yok; her şey normal. İnsanlar birey ve ilişkiyi de bireyler yaşıyor. Ortada gereğinden fazla abartılmış bir koruma hareketinin, gösterişin veya kişiliksizliğin aşk adı altında güzelce paketlenerek sunulması var sadece. Çeşitli ölçülerde de bunu yiyoruz. Bazılarımız daha gerçekçisini, bazılarımız daha yaratıcısını yiyor. Birçoğumuz bir şarkıyı dinledikten sonra "Şunu söyleyecek sevgilim olsa" ya da bir filmi izledikten sonra "Hayatımda bunun gibi biri olsa" demişizdir hayatımızın belli bir döneminde. "Çoktan unuturdum, ben seni çoktan. Ah şu şarkıların gözü kör olsun" diye şarkı var; daha ironik ne olabilir ki.

"Gereksiz şeyler bunlar, fani işler; kişiye dert olmamalı" diye düşünmüyorum, "Hiç ilgilenme, hiç önemli değil" değil ama şu anki haliyle insan 30-40 birim aşk, 60-70 birim farklı şeyler düşünüyorsa, edebiyatın 60 birim aşk, 20 birim destan ve 20 birim diğerleri şeklinde oluşmasından dolayı ortada "overrated" bir durum var. Yapılan pazarlamanın da insanların aşkı ve meşki daha fazla dert edinmesine, o 30-40 birimin 50'ye, 60'a fırlamasına neden olduğuna inanıyorum. (Rakamlar atmasyondur, durumu somutlaştırsın diye verilmiştir)

Hatta bununla ilgili bir hipotez de atasım var; konu ile ilgili şarkı, şiir, kitap, film, dizi sayısı arttıkça yaşanan kısa süreli ilişki, ayrılık ve boşanma sayısının arttığına inanıyorum.

altın renkli bi yumoş var adını hatırlayamıyorum şimdi. o çok güzel kokuyor bence

Ak-İtler kazanmasın diye BİM'den alışveriş yapmama rağmen BİM ve A-101'de satılan ''ABC'' markasının mor rengi ef-sa-ne!

(ileride kurşun ve karaktersizlik olarak dönecek olsa da paramı bu yumuşatıcı ve susamlı çubuk gevrek için veriyorum o pis marketlere)

safepassage +1
altın renkli güzel altın orkide ve sandal ağacı. ayrıca ben sensitiveide seviyorum.

ya ben markaya aşırı önem versem de, bim'de satılan 'bulut' diye bir yumuşatıcı var... onun mavisinin kokusu ve etkisi ne yumoş'ta ne de vernel'de var. anlamadım gitti. hastasınım onun.

Bingonun yumuşatıcıları güzel. Beyazı ve mavisi gerçekten iyi.

frosch'un yumuşatıcılarına, deterjanına falan hastayım. çok seviyorum. tavsiye ederim.

wes anderson
alexander payne
spike jonze

daha çok var ama en çok bu üçü.

edit: bilmediğiniz yoktur aralarında bence ama: fincher, kubrick, hitchcock, nolan, scorsese, allen, eastwood, tarantino, soderbergh

@m e l t e m modunuz olursa çok olanları da yazın, merak ediyorum bilmediğim tanımadığım bir yönetmen keşfetmek isterim. :)

İbrahim Tatlıses ve özellikle son yıllarda mahsun kırmızıgül'e bayılıyorum.

brian de palma
christopher nolan
frank darabont
steven spielberg
robert zemeckis

Tarantino ile Scorsese.

Biriniz de alfonso cuaron yazmamış. Yok arkadaş, yaranamazsın bunlara.

Varsa yoksa tarantino, kubrick, nolan...

Hadi onu geçtim bizim semih kaplanoğlumuz, zeki demirkubuzumuz, nuri bilgemiz öksüz... Yetim...

Cık cık cık....

sam peckinpah - hastasıyım. dehşet filmleri var
orson welles - jinyıs amk
wim wenders - paris-texas, der himmel über berlin der geçerim
terrence malick - görüntüleri çok iyi. bkz. badlands, days of heaven
coen bros.
clint eastwood

daha çok var da aklıma gelmedi.

en uyuz olduğum, balon olduğunu düşündüğüm ise woody allen. overrated'ın kralı

David Fincher

david lynch
ingmar bergman
andrei tarkovsky

Akira kurosava, kim ki-duk.

Coen biladerler.

milos forman
oliver stone
reha erdem

almodavor

park-chan wook
david lynch

woody allen
ingmar bergman
jean-luc godard
françois truffaut
federico fellini

nezih, elegant ve sofistike bir kişiliğim. bravo bana.

Tinto Brass, Erwin C. Dietrich ve Jesus Franco


şaka la şaka..


Kubrick, Godard, Malle, Annaud, Tarkovsky, Teshigahara, Jodorowsky

tarkovsky ve akira kurosava

bazı isimleri tekrar etmemek adına sadece Jim jarmusch diyorum.

michael haneke
gregg araki
jane campion

carlos sorin

Jodorowski diyen cikmis sonunda +111 :)

Bi kişi de çıkıp Tim Burton dememishksghskghsk.

Tarantino açık ara önde valla.

richard linklater
david fincher
alejandro gonzalez inarritu
alfonso cuaron

ken loach
(söylenen bazılarını tekrar yazmak istemedim)

Yonetmenleri hic tanimam ama cok sevdigim birkac filmin yonetmeninin "Christopher Nolan" oldugunu gecenlerde ogrendim.

haneke ve almodovar sevenlere sorum var o zaman: neden, niye, nesi? :)

:)

jean pierre melville

yerli - yılmaz güney, natuk baykan, zeki ökten, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan.

yabancı - martin scorsese, christopher nolan.

Andrew Dominik

almadovar seviyorum çünkü alternatif bir adam. filmlerinde her zaman gördüğün şeyleri görmüyorsun. artık fimler birbirine çok benziyor. sinema filan okumadım pek anlamam ama bence renkler filan sahneler çok iyi adamın filmlerinde. onların tabii bir adı vardır teknik olarak ama.

bir de kim ki duk yazmamış hiç kimse. ben onu da seviyorum. ama dediğim gibi alternatif olmaları önemli benim için.

Yav peki kimse angelopoulos sevmez mi? :)

(bkz: christopher nolan)
(bkz: Tarantino)
(bkz: coen brothers )
(bkz: clint eastwood )
(bkz: david lynch)
(bkz: david Fincher)
(bkz: emir kusturica)
(bkz: zeki demirkubuz)
(bkz: tim burton)

Emlak konutlari, orion avm civari, zafer koleji çevresi. Sali pazari cevredi. Heykel civari. Şifa hast. Civari.

Atatürk blv. Omurtak cad. Bahriye üçok blv. Cebdet sunay blv, hasan ali yücel blv. Celal bayar blv. Kazımiye ,

Hayatinizin geri kalanini corluda mi gecireceksiniz onu merak ettim ev almak diyince

Çalıştığım firma taşınma sürecinde ve memnun olduğum bir işim mevcut. Eğer gidersem daha üst bir pozisyona da geçmiş olacağım. Henüz son kararımı bildirmedim kendilerine, ciddi olarak araştırıyorum.

Çorlu'da hayat hakkında da bilgi verirseniz memnun olurum. İlçede gezilecek yerler, takılacak mekanlar var mıdır, yakın çevrede doğa deniz gezinti alanları mevcut mudur?

İstanbul avrupa yakasında yaşayan, trafikten ve kalabalıktan bımış biri olsam da Boğaz, İstiklal, Beşiktaş, Kadıköy vs eksikliğini hissederim gidersem...

atatürk heykeli civarında ya da o ana cadde üzerinde ev bulabilirsen oraya geç derim hocam. çorlu'nun çarşısı orasıdır ve her yere tek vesaitle gidebilirsin.

bunun dışında ergene evleri iyidir, yine dedikleri gibi emlak konutları ve zafer kolaji çevresi. çarşıya da uzak kalmazsın zafer koleji civarında olursan.

ama sıkıcı bir yer çorlu. 30 yıllık çorlulu'yum. hastane postane arası dedikleri bir yer. soğuk hayvanlar gibi fazla. yine de çoğu yerden kat be kat iyi ama. onu da inkar edemem.

longines

omegadır. (sağlamlık ve dayanıklılık açısından )

longines de iyidir ama omega bambaşkadır. senden sonra çocugun ve torunun da kullanır..

2.el rolex de alabilirsin.

5000 Lira aşırı lüks (en azından bana göre) Frederique Constant'in orta lüks segmentinde (2000-3000) arası iyi saatleri var.

Spor mu klasik mi düşünüyorsun?

Bence ikinci el panerai bakabilirsin
Klasik düşünüyorsan maurice lacroix almalısın
Frederique constant'dan bi level üst bana göre

Spor olarak tag heuer diyebilirim
Büyük sever misin bilmiyorum ama u-boat düşünebilirsin

Ne açıdan?
Sağlamlık, dayanıklılık (ikisi farklı), tasarım, kullanışlılık?

Hiçbiri belirtilmediyse Tag Heuer derim.

tag heuer'dir. net.

saati en iyi gösteren hangisiyse odur bence.

Saka sanip actim da baya ciddi cevaplar verilmis. Aksamuzeri burada bir arkadas 6bin liraya araba bakiyordu, o geldi aklima. Hayat ne tuhaf rolexler falan.

Tag Heuer +1

Seiko astron

yukarıda adı geçen markalara gogıl görsellerde hızlıca göz gezdirdim. Frederique Constant içlerinde en iyisiymiş bence.

longines

Tarz, bilek kalınlığı gibi faktörler önemli. Kalın bilekli bir adamın kendine yakışacak bir Tag Heuer alabilmesi için daha fazla para bayılması gerekebilir mesela.

Toplama ve cikartma yapamiyorum. Integral-turel-trigonometri filan sikinti degil ama is akildan toplama cikartma yapmaya geldiginde hep bi sey cikiyor :)

ben biraz burnu büyük bir adamım. övündüğüm oluyor baya yer yer kendimle.

bu yüzden, evet bir miktar olabilirim.

her insan her şeyi iyi bilmek ve başarmak zorunda değil. hatta bunu yapabilen kişi sayısı dünya üzerinde azdır. onlar da allah tarafından zaten daha yetenekli yaratılmış kişilerdir. elbette o yetenekle yetinmeyip kafalarını da kullanmışlardır falan filan. e bu gerçeği düşününce bir şeylerde eksik olmak ya da başaramamak sıkıntı değil de, hiçbir şeyi düzgün yapamamak ya da tam anlamıyla hiçbir şey bilmemek -her ne kadar kulağa imkansız gelse de- sorundur.

16-20 yas arasi biraz zor oldu acikcasi, gayet siradan biri oldugumu fark etmenin depresyonuyla iyice dibe battim. simdi gecti. sigir olarak hayatimi surduruyorum.

elbette. hatta bazı konularda eksik bulmaktan ziyade kendimi sadece bazı konularda bilgili, tecrübeli bulup calinus u lokman hissediyorum -ki böyle kendimden emin hissederken dahi yanıldığım çok oluyor/oluyordur-, geri kalan her şeyde cehalette kalıyor, nesne bilmez nadan oluyorum. merak ettiğim, ilgilendiğim bi şeyse sorup öğrenmeye çalışıyorum fakat. bu durumda da kafam basmayıp öğrenemiyorsam umursamıyorum pek.

sayısalda affetmem de ezbere hiç kafam basmıyor. isimleri bile unutabiliyorum :/

hatta 10 yıl önceki olayların tarihini hatırlıyorum ama kişilerin isimlerini unutuyorum. bölümüm de tamamen ezber olduğu için her sınav dönemi kendimi 'gerizekalı' hissedip depresyona giriyorum.

sonra da çabuk pes edip çalışmıyorum. mutlu olmadığım, kendimi iyi hissetmediğim ortamda duramıyorum.

Salagim. Her seye kurdugum bi hayal sablonunun arkasindan baktigim icin bol bol yaniliyorum. Ozellikle sosyal iliskilerde.

Bazi seyler ogrenilebilir. Bilgin eksikse cok zeki degilsen de calisirsin tamamlarsin. Ama bazi seyler kabiliyet isidir ki evet bazen bu anlamda aptal gibi hissediyorum. Bu his arttikca da yapacagim varsa da basarisiz oluyorum

Ara ara baya salak olduğumu ve bu yaşıma kadar şans eseri geldiğimi düşünüyorum. E gene iyi gelmişim be aferin falan diyorum kendime asjhjkl. Spesifik bir konuya kafamın basmadığını fark edince de sağlık olsun beni beğenen böyle beğensin diyorum :D İçten içe de 'ya aslında konuya ilgim yok bence ilgi duysam altını üstüne getiririm' diyerek egomu koruyorum ahsjsjs

www.youtube.com

bizi büyütürken hep eksikliklerimizi gösteriyorlar, bilinç altımızda bu bizde suçluluk duygusu yaratıyor, umutsuz oluyoruz, önce şu eksikliklerimi tamamlamam gerek diye ilgimiz olmayan şeyler üzerinde çabalayarak vakit kaybediyoruz

bunun yerine yapamadığımız şeyleri bırakıp neyi yapabiliyorsak bunu nasıl daha iyi yapabilirim üzerine kafa yorsak ve böyle yetiştirilsek daha farklı olabilir

Ogrenmeye ihtiyacim olmayan birsey ise umursamam. Ama kafam basmiyor dedigim birsey olmuyor, "bilmiyorum" dedigim seyler oluyor.

hangi bölüm? gogılda epey bir şeyler çıkıyor.

Google'dakiler hep iki bölüme ait. Kolu kullanmadan en uzun dayanma ve sünnet.

hatırladım o bölümü de, yahu hayvan gibi komikti. sonunda cenk'i gezdiriyordu erdem kapı kapı sünnetliklerle.

Aşırı komik idi. Nereden bulabiliriz, allanı seven yardıma gelsin.

Sence var mı?

alirsin, ama geri verirsin hakaretten dolayi.

alamazsın.

Alamazsın. Üzerine hakaretten dava açabilirler. SGK'da da not düşülür işten çıkma sebebi olarak ahlaka ayrı davranış falan yazabilirler.

Tazminat isi yatar en iyi ihtimalle malulen emeklilik.

haklı sebebple fesihe yol açar. Tazminat falan alamazsınız.

işten kendini attırdıktan sonra küfür et.

alamazsın. işverenin malı kıymetlidir. illa canını yakayım diyorsan aç dava kazan.

şahit olmamasına dikkat et. otururken koltuğun arkasından yaklaş, kulağına senin geçmişini sikeyim diye fısılda.

tazminat alamazsın. bir de yeni iş olaylarında bu davranışın karşına çıkar. sgk'na işlenir bu hareketin.

ayrıl sonra saydır.

almışken 25 mbps alsaydın bari. en azından 2,5 kat daha hızlı olurdu. ve inan o paraya da değerdi. zira uydunet, memleketteki en iyi internet sağlayıcı.

yine de hayırlı olsun hocam.

Valla hocam 25 megabiti de vardı da kotası aynıydı halde 7-8 lira fazlaydı fiyatı ben de kota aynı hız fazla olunca kotayı hemen sömürürüm 3 megabitle sürünürüm diye düşündüm almadım
Çok sağol bu arada

Paket güzelmiş. Benim taahhütte bir hafta içinde sona erecek. Ben de gözüme bu paketi kestirmiştim. İyi seçim.

İnternet ve televizyon için alınabilecek gayet uygun bir kampanya bence. Ben sadece o dediğin internetin 50gb akklısına 60 lira veriyorum :D.

Suç tavada değil

1- Tavadan aldıktan sonra servisten önce dinlendiriyor musunuz?
2- az pişmiş et sevdiğinize emin misiniz?

tavadan aldıktan sonra dinlendirmedim aslında. az pişmiş değil ama orta pişmiş severim. ama burdaki ete tuz haricinde birşey katmadığım için tadı bence vasattı. 2-3 gün yoğurt, kekik vs'de bekletilse belki tadı çok daha iyi olurdu.

dökme demir tava falan filan bunların alayı yalan, teflon en güzeli. daha doğrusu taş veya ızgara değilse hepsi aynı. ayrıca marine olayını 1 gün önceden süt, zeytinyağı, soğan, sarımsak, soda falan gibi şeylerle bekletin. 1-2 saatlik marine olmaz eğer öyle yaptıysanız. gerçi marine sadece tadına etki eder, sizin durum daha çok pişme yanlışlığıyla alakalı.

eti pişirirken başında bekleme sürecinde zaten insanın gözü doyuyor. tadını beğenmeme nedenlerinden biri bu olabilir, kendine haksızlık ediyor olabilirsin yani.

bir de mühürleme işlemini "aşırı" kızgın tavada yapman lazım ve aşırı kızgın tavada 1 dk mühürlemenin imkanı yok yanar sanırım. muhtemelen iyi mühürleyemediğinden olmuştur gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var?

çok iyi ve kıvamında mühürlediğimi düşünüyorum ama olay marine etmekle ilgili sanırım

üç aydır dökme demir tava kullanıyorum. sonuçtan o kadar memnunum ki, artık eti başka şekilde yiyemez oldum.

ben şöyle yapıyorum: aldığım iki parmak kalınlığındaki antrikotu, buzdolabından çıkardığımda en az 45 dakika mutfakta, oda sıcaklığında bekletiyorum. soğuk et kendine gelsin diye. eti dolaptan çıkardığımda dinlenmesi için, etin her iki tarafına da biraz zeytinyağı döküp, yine her iki tarafına deniz tuzu ve öğütülmüş karabiber ekiyorum. zira et iyiyse, tuz ve karabinerden başka marineye gerek yok. öyle süttür, yoğurttur; efendim, hele hele sodadır hiç gerek yok. soda zaten kullanılmamalı, eti öldürür. 45 dakika bu halde beklettiğim antrikotumu, en az 10 dakika en yüksek ateşte kızdırmaya bıraktığım tavama atıyorum. bekletiyorum. buradaki püf nokta tavanın hayvanlar gibi kızması. tavayı hiç yağlamadan direkt atrikotu tavaya atıyorum. 2,5-3 dakika bir yüzünü, 2,5-3 dakika da diğer yüzünü mühürlüyorum. toplamda 5,5-6 dakika içinde medium rare olmak üzere etim pişmiş oluyor. bu eti tavadan aldıktan sonra 3-4 dakika bekletiyorum ki yorulmuş et kendini toplasın diye. sonrası malum...

döküm tavayı sadece kuru bir bezle siliyorum. kesinlikle deterjan değdirmiyorum temizlerken. zira orada birikmiş yağlar sana bonus lezzet olarak geri dönecektir. yani evet, ne kadar kullanırsan tavanı, etinin tadı da daha iyi olacaktır ileride.

mermize +1
eti mühürleme, pişirme süresi, dinlendirme.
dinlendirmek şart.

hosteslik.

yurtdışı satış ve pazarlama

Tercümanlik.

tır şoförlüğü

uluslararası bi firmanın bölgesel satış müdürü olmaca
bir sivil toplum kuruluşunun bölge sorumlusu olmaca
bayilik sistemiyle çalışan bi özel şirkette satış sorumlusu olmaca
sektörel bi danışmanlık şirketinde tester yada satış sonrası eğitim vb. işlere bakmaca

tır şoförlüğü çok helecanlı. bence onu dene :)

mühendis için satış.
iibf mezunu için denetleyici. tam ismini bilmiyorum ama bankalarda çalışan versiyonları çok geziyor.

Sap uzmanı

pilotluk

Denetçilik

ihracat, satış ve pazarlama

banka müfettişliği

gazetecilik. allah'ın her günü basın gezileri var yurtiçi/yurtdışı. meslek dolayısıyla türkiye'de gezmedik yer bırakmadım.

yurtdışı olayları da güzel oluyor. avrupa, amerika, asya hatta.

Bakanlıkların merkez uzmanları da bol bol gezerler bildiğim kadarıyla. Seminerdi eğitimdi vs. Kuruma göre değişebilir.

Evet, cinsiyetçi bir deyim. Bunun gibi birçok deyimimiz var. Kullanmamaya özen gösteriyorum. "İnsan gibi yap şu işi" derim ama.

Gerçi TDK "adam=insan" eşitliğini sunuyor ama çoğunluğun aklına insanın geldiğini sanmıyorum.

bence evet.
"kiz gibi" de ayni sekilde.

"erkek sözü" var bi de.

Hayır değil. Maalesef bazen çok düz ve şekilci düşünüyoruz.
Evet "kız gibi" cinsiyetçidir. Aşağılamadır. "Karı gibi" demek de öyle. Çünkü aşağılama amacıyla kullanılır.
Ama adam gibi öyle bir anlamda kullanılmıyor. Kullanılamaz da.
Öncelikle kelimenin kullanım amacına bakalım. Bir şeyi "adam gibi yap" derken bu "erkek gibi yap" anlamında kullanılıyor mu? Çoğu zaman hayır. Bahsedilen şey işi doğru dürüst yapmak. Kaldı ki kelimenin birincil anlamı insan. Yani adam gibiden kasıt "insan gibi" oluyor aslında. Ama her konuda olduğu gibi kadın-erkek eşitliği söz konusu olduğunda şekilciliğimiz devreye giriyor. Böyle saçma sapan şeyleri mesele yapıyoruz.

cinsiyetçi olarak kabul ediliyor ortamlarda. ben de pek kullanmamaya çalışıyorum fakat meseleyi çok büyütmüyorum, kullananı da yadırgamıyorum.

evet cinsiyetçi

kullanimina bagli olsada, büyük oranda degil.

oturmus bir kalip, adam türkce de ayni zamanda insan demektir, insan gibi yap demektir yani, dogru düzgün yap anlaminda.

cinsiyetci degildir, fakat kiz gibi cinsiyetcidir.

anten +1

adam gibi yapmakla "adam mısın lan sen" aynı şey değil.
düzgün yapmak manasında kullanıyoruz. "kız gibi" derken de aslında "çok nazik davranıyorsun biraz hoyrat ol" denmek istiyor.

hayır. adamın kızı erkeği olmaz.

buz gibi cinsiyetçi. karı gibi kıvırmanın alemi yok.

@hobarey bilale anlatır gibi değil bilal gibi anlatmışsın aynı :D

arapça adm kökünden gelen ādam آدم türkçe bir kelime değildir ve 'insanlarların atası' ve 'insanoğlu' anlamına gelmektedir.

bu kısa etimolojik bilginin ışığında ''bir işi adam gibi yapmak'' ile ''bir işi insan gibi yapmak'' arasında hiçbir fark yok. birinde arapça bir kelime kullanıyorsun diğerinde türkçe bir kelime. bu yüzden 'adam gibi' cinsiyetçi bir deyim değil.

ancak kız gibi yapma şu işi dersen birine, işte o zaman cinsiyetçilik oluyor.

adam köken itibarı ile insan vurgusu yapan bir kelimedir. türkçe değildir @air'in de güzelce açıkladığı gibi.

her şeyden nem kapmayalım. böyle onlarca kullanım var dilimizde. oturmuş kelimeler ya da kalıplar bunlar. bunlara gelene kadar hem...

kullanıma devam o yüzden.

cok bilen arkadaslar adamin arapca insanin türkce oldugunu savunmus.
öncelikle adam farsaca adem kelimesinden gelmektedir. adem = Adem, erkek ve ücüncü anlami olarak insan.
insan ise arapca kökenlidir.

oturmus bir kalip oldugu cinsiyetci olmadigi anlamina gelmez. kullanilan örneklerde cogunlukta "errkek gibi" yerine kullaniliyor. ben kullanmam gerektiginde "insan gibi" diyorum.

adam gibi deyiminin çok da cinsiyetçi olduğunu düşünmüyorum. ama adam gibi yap şu işi denmesinin cinsiyetçilik dışında rahatsız edici bir yanı var.
ilgilisine www.youtube.com

Örneklerde çoğunlukla errrkek gibi kullanılmıyor. Kusura bakmayın da bu tip konularda buluttan nem kapıp, yapılan akılcı yorumlara da kulak tıkayıp ısrar etmek cehallettir.

Şahsen umurumda değil, kullanırım, kullanmaya da devam edeceğim.

adam gibi
1) terbiyeli, akıllı uslu; 2) adamlığa, insanlığa yaraşır yolda; 3) iyice.
Deyim

Kelimenin dile girerken anlam kayması olduğuna inanmıyorum ama kullanımı süresince anlamın kaydığına inanıyorum. Örneğin, vasat da bu şekilde. Birine vasat dediğimizde, genel izlenim onun kötü olduğu yönünde ki aslında sözcük anlamı "ortalama"; ortalama anlamına gelen bir sözcüğü (ki bu şekilde dile alınmış bir sözcüğü) çoğunlukla bir kişinin durumunun pek de parlak olmadığını, hatta biraz kötü bir dilimde olduğunu anlatmak için kullanıyoruz. Ya da "Kara donlu Beytullah" derken kimse bir iç çamaşırından söz etmezken, don artık sadece iç çamaşırı anlamına geliyor artık.

Buradaki birçok kişinin buradaki "adam"ı da insanla bir anlamda kullandığından eminim ama bir kesimin bunu insan anlamında kullanmadığını ve buu kişilerin hiç de azınlık olmadığını düşünüyorum. Örneğin, duyduğum ve bir Tekel bayisindeki çırak gibi bir çocuğa söylenen bir cümle "Oğlum, adam gibi otur oturduğun yerde. Karı gibi ne velveleye veriyorsun ortalığı". Bu adam gayet cinsiyetçi kullanıyor bu lafı, bunun gibiler de azınlıkta değil. Adam kelimesi biraz da anlam kayması açısından geçiş aşamasında olduğundan, hala yeni anlamına tam olarak yerleşmediğinden "Bana göre süt, sana göre çikolata" karışımı çıkıyor olabilir.

genel kanı cinsiyetçi olduğu yönünde. bu nedenle ben de kullanmaktan kaçınıyorum. ben 'adam' kelimesini kullanırken 'erkek' olmayı kastetmiyorum ama karşımdakinin bunu -çoğunlukla- erkek olarak algılayacağı için kullanmıyorum.

zarar mı ediyormuş? eskidendi o ya. barcelona'ya bile sponsor oluyor baksana nasıl zarar etsin.

Kim dedi zarar ediyor?

arkadaslar bilginiz yoksa yorum yapmak zorunda degilsiniz.

investor.turkishairlines.com

Zarar etmiyor, thy'nin hali hazırda verdiği bir sürü uçak siparişi var.

Onlar - para çıkışı olarak gözüküyor bu da bilançoda zarar gibi lanse ediliyor.

Yoksa aslanlar gibi kar ediyor thy.

al o zaman sana bilgi.

www.turkishairlines.com

uçuşlarda bedava su dağıttığı için zarar ediyor. istediğin kadar su içebiliyorsun. akıl alır gibi değil.

sonra gelsin zarar, gelsin iflas.

HY'DEN KAP'A YAPILAN AÇIKLAMA ŞÖYLE
Ortaklığımız Yönetim Kurulunca kabul edilen konsolide olmayan 2015 yılı bütçesi çerçevesinde Ortaklığımızın 2015 yılı hedef ve beklentileri aşağıdaki gibidir:

2015 yılı sonunda toplam uçak sayısının 214 dar gövde, 68 geniş gövde ve 11 kargo uçağı olmak üzere 293'e ulaşması planlanmaktadır.

2015 yılında %16 kapasite artışı ile 157 Milyar AKK'ya ulaşılması ve yolcu doluluk oranının %80,3 olması beklenmektedir.

İç hatlarda 25,9 milyon; dış hatlarda 36,0 milyon olmak üzere, özel kira ve hac-umre yolcusu ile birlikte toplam 63 milyon yolcu taşınması hedeflenmektedir.

Söz konusu ticari faaliyetler neticesinde yaklaşık 12 Milyar USD tutarında satış geliri elde edilmesi hedeflenmektedir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

wikipedia'da 2013 yilinda 683 milyon zarar ettigi yazdigi icin sormustum bu zararin nedeni nedir diye. 2014 yilini eger peace.on'un gosterdigi gibi yuksek bir karla kapattiysa yatagants'in dedigi dogru olabilir. 2013'te yeni siparisler vermistir belki.

daha çok yüksek kur ve -son zamanda düşse bile- akaryakıt maliyetleri thy'ye zarar yazdırıyor.

bir de uçak siparişleri baya bir para yiyor ister istemez. adamlar avrupa'nın en büyük havayolu şirketi olacak yakın zamanda.

ve evet, zarar ediyor. bunu bilançolarına baktığınızda da görürsünüz. ama bu zarar öyle gerçek anlamda zarar olarak yorumlanmamalı. faaliyet kârlılığı yüksek sonuçta şirketin. bir şekilde kompanse ediliyor o zarar yani.

@mermize
Lufthansa, ryan air gibi sirketler varken avrupa'nin en buyugu olmasi zor gibi.

Lufthansa ve Ryan'ın en büyük avantajı avrupa içerisinde hub kullanabilmesi. THY'nin atıyorum Amsterdam - Berlin arası uçuş yapma hakkı olsa çoktan tarihin dibine gömülmüşlerdi, yoksa Lutfhansa iyi olduğundan 1 sırada değil yani. Önümüzdeki yıllarda o izni almaya oynuyorlar zaten fakat heriflerin işi bayaa zor tabii.

Sen yaptığın tüm uçuşları İstanbul'a getirtmek zorunda kalıyorsun bir şekilde, yapabileceğin en iyi şey Stardaki başka bi havayolu ile codeshare yapmak, ama o da direkt olarak sana kar yazmıyor tabii. Bence böyle iyi bile geldiler.

senden baska kimse thy nin zarar ettigini soylememis. bilginiz yoksa diye bide atar yapiyorsun.

uçak alıyor. zarar görünmesinin nedeni o.

1- Zarar etmiyor vergi öncesi kar ediyor.
2- Gelirleri döviz olduğu için bilanço ve giderler döviz üzerinden gösteriliyor gerçek bilançoda tl ye cevrilince ve vergi odenince zarar oluşuyor aslında yok.
3- Thy uçak almıyor uzun vadeli kiralama yolu kullanıyor 10-15 yıl sonra uçaklar öz mali oluyor. Sipariş verildiği zaman kasadan para çıkmıyor.

butceniz 100 lira civariysa ekrem ozkarpat tuneldeki en temiz isciligi olan luthiyerdir. ama fazla veremem derseniz fatih var o da iyidir.


ikisinin de yerini tunelde kime sorsaniz gosterirler.

Mothership var, Uğur tertemiz iş çıkartıyor. Dore Drum Shop'ın olduğu sokakta. Teliydi, ayarıydı, temizlenmesiydi yanılmıyorsam 50 lira gibi bir şey ödemiştim.

fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net

Ekrem ozkarpat, pahalidir iyidir.

Yuksel ustaoglu var birde, fiyati uygundur ama gec yapar (elinde is coktur hep onun o nedenle yane )

Murat sezen, eskilerdendir iyidir pahalidir yine.

Max 150'dir diye tahmin ediyorum tesfiye falan da lazimsa ama daha assagida da olabilir, tabii komple bakim daha yuksek bi rakam.cikartacaktir.

cok uzak kaldim o piyasadan, benim tavsiye edebileceklerim bunlar ama dedigim gibi zaman insanlara iyi davranmamis olabilir mesuliyet kabul etmiyorum.

rıfat türen'e git. pahalıdır biraz ama gitarını inciğine cinciğine kadar adam eder. yepyeni gitarım var gezersin inan. 75-100 arası bir şey alır kanımca.

ne zaman gitsem hep memnun kaldım.

08:00'e bin. kar her yer, trafik falan olur yılbaşı üstü. 7:30 ya da 08:00'den birini seç, risk iştahına göre.

yurtiçi mi yurtdışı mı olduğuna göre değişir ama 8 bile geç bence. 7 en mantıklısı.

7de bin 8:20 de ordasın. Kahvaltı vs yapar beklersin

gec oldu ama saolun hepiniz. 7.15te bindim 8gibi ordaydim, duyuruda bulunsun bu bilgi de

"hani beni gençliğim nerede" diye bi şarkısı var. o güzeldir, ki tek dinlediğim ahmet kaya da odur zaten.

beni vur
kendine iyi bak

Korkarım

Yakarim geceleri ve Merhaba.

Bu ikisi beni bambaska yerlere goturur. Ama her sarkisi benim icin ozeldir, ozel zamanlari hatirlatir.

Bu arada saka degil, bildgin Turk milliyetcisiyim, hatta ulkucuyum. Ama bu adamda buyulu birseyler var. :)))

oyle bir yerdeyim ki
gecmiyor gunler
su daglarda kar olsaydim

Vallahi apoyu özledik, kendimden geçiyorum.

Yok be hayatımda dinlemedim.

kum gibi ahmet kaya 101 ya. geç onu

hmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm

valla kendine iyi bak en güzel şarkısı sanki. iki tane olsun diye eylüle isyan diyorum bi de.

sağolun arkadaşlar. kendine iyi bak biraz daha baskın çıkıyor (çok az da olsa) gibi.

cinayet saati

tek bi şarkı seçiyosak siz yanmayın derim heralde. kore dağları da olabilir. hep sonradan var tabi bi de.

www.youtube.com

kendine iyi bak
şiire gazele
hep sonradan

ilk üçüm böyle

kocero ve cocuklugumdan kalan, hatirladigim ilk sarkilardan biri oldugu icin safak turkusu.

Bizim ülkü ocağında kafama sıkar giderim çalar her gece.

Derin bir ah çektin

tr.wikipedia.org

Cinayet saati.

Yakarım geceleri, hep sonradan

neyleyim..

başım belada.

karanlıkta
beni vur
hep sonradan
eylüle isyan gibi
mahur

bir acayip adam
tedirgin
hadi sen git işine
uçun kuşlar uçun

1. öyle bir yerdeyim ki
2. kendine iyi bak
3. hani benim gençliğim

sıralamak çok zor, üçe indirmek çok zor. yine de ahmet kaya'nın popüler top 3'üne alternatiftir benim listem. kum gibi'yi, beni vur'u, başım belada falan herkes bilir.

-Tutuşur Dizelerim
-Beni Tarihle Yargıla
-Korkarım
-Yalancı Ayrılık

Hafta sonu ben soracaktım bu soruyu, sonra dedim ki boş ver hafta içi sorayım :) Hayat ne garip...

tezgahtar nebahat'i nasıl unuttum ben yahu.

yakarım geceleri
tedirgin

-dardayım.

hep sonradan

çek mustafa çek

yakarım geceleri, şiire gazele,ne yandasın

gevşek anlarımda gel hadi gel
ciddili anlarımda tut ki gecedir (bunu queensryche'in operation mindcrime albümüne koysan sırıtmaz bana kalırsa)

niye böyle anne
www.youtube.com

baş kaldırıyorum
www.youtube.com

bu gala daslı gala
www.youtube.com

Benim izledigim oyle bir film yok sanirim:)