bizimde değişmişti ücret vs almamışlardı.

Epdk nin ücret alınmayacak diye bir kararı var da daha çok Ankara ile ilgili diye düşünmüştüm. Dankee @scudman1

sayaç değişimleri kalibrasyon amaçlı 10 yılda 1 kere olmak üzere ücretsiz yapılmaktadır.
bozulursa da ücretsiz değiştirilmektedir.

bugün var. nekropsi konseri. haftaya cuma belki sena şener.

5-16 nisan tarihleri arasında 38. istanbul film festivali var. hatta biletler de bugün satışa çıktı.

www.biletix.com

29 mart Haken konseri var, ona gidiyorum.

dövüş izlemeye gitcem

Bütün Çılgınlar Sever Beni.
Bir Baba Hamlet.
Kundakçı.
Şimdilik 3 tiyatro oyunu.

2 Devlet Tiyatrosu Oyunu
Fatima'nın Erkekleri ve Cimri

Kaan sekban ve cem yılmaz

Haftaya sofi tukker.

Aaaa ne güzel ya <3
Bir iki gün daha bekleyin yine gelmezse o zaman bir şeyler yaparsınız.
Ama belki sizin görmediğiniz anlarda gelip yavruları besleyip ayrılıyordur.

Ufak tefek susam falan koy yesinler bari. Ya da solucan al balık yemi olarak satılan.

evet.

@zgrydn iyiymiş bu :-))

Dus girip aynilarini gireni gordugum de oldu. Sortu belki degil de tisortu yikasak iyi olur gibi.

şortu değil de tişörtü 2 kullanımdan sonra değiştiriyorum. şort çok da sıkıntı olmuyor bende.

Aynı şeyi asla üst üste giymiyorum. Doğrudan makineye.

Hepsini makinede 17 dk duruluyorum. Ortalama 3 seferde 1 kere uzun yıkanıyor.

Şort yine giyilir, 2-3 kere. Tişört her seferinde değişir ö

Yıkamayan kıyafetlerin ne kadar pis koktuğunun farkinda degilsiniz sanırım. Her seferinde yıkanmalı yoksa leş.

*yıkanmayan

Kardiyo yaptıysam atarım kirliye, yoksa powerlifting antrenmanında terleme olmuyor zaten. Bir kez daha giyerim.

direkt kirliye. ama kısa programda (20 dk) çok az deterjanla yıkıyorum.

Gym çantamda 2 tane tshirt 2 tane şort 2 tane çorap var. İş çıkışı spor gidince 1er çifti giyiyorum. Spor sonrası bunları çıkarıp duş alıyorum. Duştan çıkınca ilk seti poşete koyuyorum. 2nci seti giyiyorum. Eve gidince 2nci seti çantada bırakıyorum. Sonraki gidişimde 2nci set spor sırasında giyeceğim set oluyor. Çünkü çok az giyilmiş oluyorlar..

her spordan sonra kısa programda yıkayıp kurutuyorum. yıkama 15 dk, kurutma 30 dk. filan.

tek sefer giyip makineye atıyorum

ağırlık çalıştığımda 2 kere giyerim sonrasında çamaşır makinesine atarım, çok yıkama yıpratıyor.

Tişörtler mecburen her seferinde direkt makineye... terliyosun ister istemez. Bazen terden tişörtü çıkaramıyorum neredeyse. Bi daha giyilmez o.

Şortta sıkıntı yok ama.

Çıkardığımı yıkamadan giymem.
Yıkanmış bir şeyi de duş almadan giymem.

tarihi mi?

dizinin geçtiği evren fantastik bir ortam. akgezenler ve ejderhalar ön plana çıkacak. direkt bırak.

Akgezenler son sezonda asil dusman oluyor.

İleriki sezonlarda da bu konular çok ön planda mı?

evet

Olay akgezenler ve ejderhalar arasında geçiyor.

önce sorunun cevabını vereyim,
evet akgezenler ve ejderhalar olayın baş kahramanları.

akabinde şunu belirtmek isterim,
evet dizide fantastik kuntastik çok ön planda olsa da dizi aslen bir diyalog dizisi. sırf fantastik evrenleri sevmediğin için diziyi bir kenara bırakma. takip eden bizler de zaten aslen diyalog ve kurgu için takip ediyoruz.

bırakma devam et, pişman olmazsın.

valla çok önyargılısınız. ilk sezon sevdiyseniz ilerleyen sezonları da seversiniz. ben bırakmayın derim. akgezenler vs sonradan baya ilgi çekici olacak.
ayrıca bana göre de dizi fantastik, tarihi gelmesi sadece görsel ile alakalı.

Et için normal bir fiyat da tavuk biraz abartı mı olmuş? Ya da et döner dürümde mi bir sıkıntı var?
İşin içinden çıkamadım ben. Mümkünse o restoranı tercih etmeyin bence.

Et dürümün 21 lira olmasından oranın bir üst seviye bir restaurant olduğunu anlıyorum, fiyatlamayı maliyet kar üzerinden değil, "ucuz ürün satmayalım kalbur üstü müşteri gelsin" üzerinden yaptığını anlayabilirsiniz.

Yani tavuk dürümü 10-15 liraya satarsa, düz salaş mekanlardan farkı ne olacak?

not: üst dediğim de gerçekten üst değil, biraz daha aydınlık falan oluyor böyle mekanlar :D

gramajları farklı olabilir tavuk 100 gr, et 75 gr gibi

Doneri kiymadan yapiyolardir haliyle ucuz oluyordur, tavuk sis gogusten yapilir vs.

Rossmann'inkini aldik gecen, fiyat-performans bayagi iyiydi.

hepsi aynı hemen hemen ama kaliteli üst seviye temiz bir ürünü 2. el bulursan alabilirsin çünkü çok fazla insan var bir heves gidip alıp hiç kullanmayıp satan.

Delonghi markasına bak

Kahve öğütücülü ve süt köpürtmeli modellerden aramıyorsanız, amacınız sadece filtre kahve ise 100 ila 1000 lira olanlar arasında pek fark yok gibi.
Hepsi aynı sistemle çalışıyor. Hazineden suyu al, alırken ısıt, kahve bölümüne aktar ordan da karafa dök. Bu kadar.
En ucuz olanı alın bence.

Hazne**

delonghi icona serisi diyeceğim ama kim bilir ne kadar oldu!?french yada moka işini görmez mi analog iyidir her koşulda.

eğer süt köpüğünü ben yaparım diyorsan, tchibo'dan en uygun olanını al. ki, bence de ilk aşamada öyle yap, çünkü her kahve yaptıktan sonra kalan sütü kokmasın diye boşaltmak, sütün temas ettiği yerleri bozulmasın diye yıkamak zorundasın. en sade olan makine aslında en az enerjinizi alacak olan makine.
köpük de isterseniz manuel köpürtücü var, onu alın.
ek olarak söyleyeyim, onun birkaçbin liralık olanı var arkadaşta, sırf temizlememek için kahve yapmıyor kendine, salonda kocaman bir biblo gibi duruyor.

kadıköy- muaf

şarapları güzel baya

Aida-Vino e Cucina
Italyan işi küçük bir yer. Makarnaları da güzel.
Ama arayıp rezervasyon yaptırmak gerekli.

Aida +1

Jean paul sartre - iş işten geçti.

güzel soru, dört tane geliyor:

Dr. jivago
İngiliz casus
Rüzgar gibi geçti
Kürk mantolu madonna

kızıl ve kara :')

Bir erkeğin bir kadını en içten, en gerçek ve en kalpten duygularla sevdiği ruh, Sabahattin Ali’nin tüm eserlerinde kendini farklı bir yoğunlukla hissettirir.

Öykülerinde bile sevdiği kadına karşı hissettiği aidiyet ve sevginin gerçekliği eski zamanların saf ve masum duygularını hatırlatır insana. Merhametli, fedakâr, mücadeleci ve gereksiz romantizmden kendini arındırmış gerçek bir sevgi.

Masumiyet Müzesi. Tam olarak aşk romanı mı emin değilim ama aklıma ilk bu geldi.

Aşk ve Gurur +1
Katya'nın Yazı'ndaki aşk hikayesi beni çok etkilemişti.
Bu roman sayılmaz ama Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu hikayesi de çok acayip bir aşkı anlatır. Hatta Turgenyev'in İlk Aşk öyküsü de da aynı psikopatlık derecesini içerir.
Wuthering Heights.
Bir de bu roman değil, çizgi roman ama The Rose of Versailles'daki aşk hikayelerinin üzerine tanımam.

Rossmann'da vardı uygun fiyatlı, bir bakın çevrenizde varsa. Güzeldi de.

çibo'dan çektiriyorum, 100 gr. 9 lira gibi birsey. yakin zamanda migroslarda çibo'nun 250 gr paketleri 12 liraydi.

Sanalbaharat.com
Fiyat performans oranı güzel bana göre. Etiyopya yigracheffe nin kg fiyati 70-80 tl gibi bir şeydi en son. Ve kesinlikle içtiğim güzel kahvelerden biriydi.
Bir denemeye değer.

Tchibo +1, çeşitleri de var hem, Starbuck'tan daha uyguna geliyor. Turuncu paketli Melange kahvesi muhteşem ama çok nadir bulunuyor.

250 gr'a 34 lira aslında uçuk değil ama starbuck için uçuk. kahveleri bence kaliteli değil ve hangi çeşit alırsan al tatları birbirinin aynısı resmen. ben coffee sapiens'den alıyorum yine bu fiyat civarlarına ve de gerçekten kahvenin tadı starbucks'daki gibi değil, hepsinin farklı bir aroması var.

bi fincan için 12 gr yeterli. 20-21 fincan kahveyi 34 liraya düşününce tanesi 2 liranın altına denk geliyor.

kafeingo.co'dan alıyoruz biz, altı aylık alınca bir aylık kahve bedavaya geliyor.

Cok haklisin. Gecen tchibo'nun kampanyasi vardi. Ondan 1 kilo aldim. Bir de onceden Kahveci Mehmet Efendi kilosunu 40'tan satiyordu. Ondan da 1 kilo aldim. Kampanya takip ediyorum. Ekonomik durumdan oturu kahve bile alamiyoruz artik. Turk kahvesinin bile fiyati ucmus.

karfur kahve alıyorum
15tl

rossmann +1.

Kafeingo +1. Onceden kahhve.com dan aliyordum o da guzel ama kafeingo daha uygun ve taze genel olarak

tchibo gold filtre kahve iki gün önce Migros'ta 12 tl idi (250gr). Tcihibo her ay muhakkak bir çeşit filtre kahveyi indirime koyuyor, ondan alabilirsin.

Sanalbaharat.com'da da güzel kahveler var onları da tercih edebilirsin.

rossman +1 demeye geldim ben de.

kafe krema sı 1 kilogramı 67 tl.

gayet de güzel.

süpersiniz. akşam bütün önerileri inceleyeceğim. bu pahalılıkta umarım başkalarınında işine yarar bu bilgiler.

rossman +1

500gr filtre kahve için 32lira ödemiştim en son..
kahveler almanyadan geliyor..
havası alınmış sıkıştırılmış pakette satıyorlar..

www.rossmann.com.tr

Rossman'dan ya da tchibodan alıyorum. Esas tercihim tchibo, 150 gram taze taze alıyorum.

metrodan alıyorum. mokka marka. kilosu 45 lira mı ne.

Jacops var idareten onu içiyoruz da beğendim ben tadını.

Migros'ta feci güzel bir kampanya ile almıştım. 2 tane 500 gramdan 1 kiloluk paket + french press bardak 32 liraydi :D normalde 70-80 lira. bayağı bir götürüyor şimdilik.

kagit filtre ile yapiyorsan kahveyi, en ucuz filtre kagidi rossman'da. onu da eklemis olayim.

en iyi kahve - en ucuz fiyat konusunda sanalbaharat çok iyi. jacobs falan ben de içiyorum berbat değil ama güzel de değil sadece içilebilir seviyede. mecburen onu içiyorum zaten çünkü vakumlu paketlerle 10-20 tane stoklanabiliyor. ev tüketicisi için sanalbaharat çok mantıklı bence. ki sanalbaharat jacobs'tan da ucuza geliyor.

tahtakale'den alıyorum, minas

kilosu da 70-100 arası değişiyor. bu durumda 250 gr'ı 17,5 tl ile 25 tl arasında değişmekte.

eminim starbuckstaki 35 liralık olan kahvenin tadı, buranın 17,5 olan kahveden kat be kat kötüdür.

büyük ihtimalle termostat sıkıntısı. onun değişmesi lazım. servis haricinde bir çözüm yok bildiğim.

çeşmeyi açtığınızda kombi ateşleme yapıyor mu?

Bazı kombilerde o ışıklar arıza bildirimi aynı zamanda. Modeli öğrenip netten bakın bence.

Kombinin alt borularinda su kacirma var mi ona da bakin, benimki oyle ve benim kombide sizinki gibi isitiyor ama su isitmaya gelince su koyveriyor:) Bir de benim bir kombi tamircim var, temiz ve uygun fiyata is cikaran biri. Ben kendisinden memnunum, ihtiyaciniz olursa telefonunu paylasabilirim

@işimdeyim, evet ateşleme yapıyor ve ekrandaki sıcaklık değeri 60 a kadar çıkıyor. Fakat dediğim gibi musluğa sıcak su gelmiyor.
@bahoho, yok arıza bildirimi değil hocam suyun sıcaklık değeri.
@balpolen, su kaçırma olayı vs. Olmuyor. Yalnız Bakırköy taraflarına filan geliyor mu ki acaba?

Kötü haber vermek istemem ama ateşleme var ve ekranda sıcaklık ani yükselip ani düşüyorsa bu gaz valfi arızası gibi duruyor. Değişmesi gerekebilir. Mutlaka bir servis çağırmak icap ediyor.

büyük ihtimalle üç yollu vana bozulmuş. özel servislerden önce yetkili servisi çağırın bence.

@zetastar, ani yükselip düşme yok. Yükseliyor fakat su ısınmıyor. Sonra da yavaş yavaş 60 dan 30 a doğru düşüyor.

@inheritance +1.

Benzeri durum bende vardı birkaç gün önce. Su hem çok ısınmiyordu hem de ısı dalgalanması oluyordu. Esanjöre kireç birikmiş, 2-3 senede bir oluyormuş. 2.5 yıl önce sıfır alınmış kombiydi. Esanjörü temizlediler, çözüldü.

Aynı model kombiyle aynı durumu yaşıyorum 3 gündür.

@naylonlee Bizimkinde dalrdirma tip ntc sensör diye küçük bir parçayı değiştirdiler. Normal fiyatı 50-70 lira arasında sanırım, servise 120 lira bayıldım. 130 lira da kombi bakımına verdim.

@maskeli balonun maskesizi Teşekkürler

ne kadar candan olursa olsun elbet bir karşılaştırma/kıskançlık olur.

var, ama yaş ilerledikçe entrikalar artıyor sanırım.

Oyle insanlarla arkadas olma en basta.

Bir de insanlara mukemmel gorunme, yakin arkadaslarina iyi ve kotu olaylari anlat.

Ornegin senin yasinda en yakin kadin arkadaslarimdan biri zengin, basarili bir akademisyen ama erkek arkadasi ile buyuk problemler yasadi. Isi ve parasi kiskanilacak duzeyde ama onu kiskanamam cunku herkes gibi problemler yasiyor ve bunu anlatiyor bana. Ben de sosyal biri olmama ragmen parasizim, herkesin derdi farkli iste.

Bir ya da iki kişiyi sayabiliyorum. Kadınlarda haset fazla

Ah şöyle naturel hasetsiz işinde gücünde arkadaşlığa hasret kaldik valla ya.

Zaman zaman ben de arkadaşlarımı kıskanıyorum yalan yok ama candan sevdiğim insanı aşağı çekmem, düşüncesi bile hoş değil.

Hayata onlardan geç atıldığımı düşünüyordum şimdi pek bi farkımız kalmadı. İşim, ilişkim, ailem, yaptığım şeylerden hep memnunum. Hayatımda güzel birçok şey oluyor ve paylaşmak, birlikte sevinmek istiyorsun. Kimisi (bana göre) sebepsiz çekip gidiyor, düşünüyorum lan ne yaptım ben bu adama da küstü diye bir cevap bulamıyorum :)

Kendini onlarla karşılaştırmak vs. herkeste oluyordur, insanız neticede ama yarın sağlığının, maddi gücünün tepe takla olmayacağının garantisi yok. Üç günlük dünya yani ne gerek var o kadar hırsa, kıskançlığa?

hocam yanlış anlaşılmak istemem ama, böyle cümlelerle bana gelen herkes kendisi aslında bu çevresindeki eleştirdiği insanlar gibiydi. "Ben geçimsiz değilim, tüm komşularım geçimsiz" diyen kişinin geçimsiz olma ihtimali %100dür mesela.

lcha + killerbee; işte bir süre sonra yarışta buluyorsun kendini ve başlıyorsun sen de onlar gibi olmaya.

candan bir arkadaşınızın olması hayatın istisnai bir durumudur.
hayatın olağan durumu, dünya üzerinde kendinizden başka kimsenizin olmadığıdır.

eleştirilmeye tahammül sınırını bir test et. bir arkadaşımın bendeki eksikleri görüp bana söylemesi onu benim için candan yapar. hem beni iyi tanıyabilmiş olduğunu gösterir. karşılaştırma ise en olağan durum. beni kendi kafasına göre yorumlayacak ki diyalog oluşsun. ama mutsuzluğumla mutlu oluyor ise 'iyi niyet' karinesine göre ondan arkadaş olmaz derim yoluma bakarım.

3 idiots filminde şöyle bir söz vardı çok güzeldi: Arkadaşın başarısız olunca kötü hissedersin, başarılı olunca daha da kötü hissedersin diye:) Klasik insan doğası diyorum ben. Böyle çelme takmaya çalışmıyorlarsa hayatının akışına sabotaj girişiminde bulunmuyorlarsa üzülünecek bir şey değil.

Arkadaşların Kötü gününde onların yanında olmak kolay zor olan arkadaş başarılı ve güzel işler başardığında onu kıskanmadan tebrik edebilmek, onun adına sevinebilmek.
Ama maalesef bunu başaranların sayısı çok az.
Umarım güzel insanlarla karşılaşırsınız.

İnsanlar böyle olabilir. Siz böyle algılıyor da olabilirsiniz. Bence biraz rahat olmakta fayda var. Eğer insanlar sizle yarışa giriyorlarsa, siz yarışmayın. Eğer böyle bir şey yoksa ve siz öyle algılıyorsanız da bu algıyı değiştirmeye çalışın. Ben mesela insanlar benle yarışa giriyor mu, girmiyor mu fark edemem. İnsanın ağzından çıkanı direkt olarak doğru bilgi kabul ediyorum. Altında bir şey aramıyorum. O zaman çok daha kolay oluyor her şey. Bir şey diyorsa, öyle demek istiyordur diyorum. Şu yüzden mi dedi, buna mı gönderme yaptı falan gibi düşünsem, işin içinden çıkamam. Benim yaptığım gibi yapınca insan ilişkileri çok daha basitleşiyor.

Dünya'ya hoşgeldin :)

ben de buna benzer bir konu açmayı düşünüyordum.insanlar hem nefret ediyor, gıcık oluyor hem de arkadaş olmaya çalışıyor.
ben kıskanmak değil de daha pozitif anlamda imreniyorum. karşı taraftan bi laf sokma vs. gelirse bunu yapan insandan hayır geldiğini görmediğim için arkadaşlığımı bitiriyorum.

wishmaythşngs; ben de her zaman imrenme ve hayranlığı aynı potada eritip geri bildirimlerime özellikle dikkat etmişimdir, motive edici ya da kendimce kusurlu bulduğum noktaları söylemek gibi. ama bakıyorum çoğunluk laf sokma peşinde.

wishmaythşngs diyince aklıma geldi, benim üniversitede sözde en yakın arkadaşım notlarımıza kadar her şeyi karşılaştırırdı. Şifremi de vermiştim. Kaldığım dersleri ben bakmadan bana söylerdi, hocaların yanında laf sokardı. Yıllardır ne yapıyorum, ne ediyorum hep takip eder. Halbuki kıskanılacak bir şey yok, benden daha güzel, bir gülümsemesiyle 90 alırdı. Okul bitince araya mesafe koydum sonra da görüşmek istemediğimi söyledim. Çok rahatım. Çok tehlikeli tipler bunlar.

Tamamen katılıyorum. Millet hem fesatlanıyor hem arkadaş oluyor inanılmaz kötü bir devirdeyiz. Bunu dile getirince de sen suçlu oluyorsun. Ben şahsen direkt iletişimi kesiyorum.

ayni duygular icindeyim. eskiden soylenen her laftan bir anlam cikaran, bu bana boyle yazmis, ne demek istiyor simdi diye soran arkadaslarimi garip ve biraz ruh hastasi bulurdum. bunu yazmissa bunu diyor iste, niye altinda anlam ariyorsun diye teskin ederdim.

zaman gecti, deneyimler artti. simdi goruyorum ki gercekten her soylenen lafin altinda baska bir anlam var. algi yonetimi, haset, kiskanclik, asagi cekme cabasi, asagilama, ezmeye calisma vs. girla gidiyor.

yapacak bir sey yok.

Bende oyle arkadas yok.

limonlu bahçe

360.

Vogue, Akaretler'de;
Mikla, Taksim Pera'da;
Nicole, Taksim Pera'da

minoa olabilir

sapphire vista cafe
hem fiyatları uygundur hemde manzarası enfes.

olamaz

Liverpool 30 yıldır şampiyonluk bekliyor. Bu saatten sonra vermez şampiyonluğu.

şu an hafif sallantıdalar, ikinci yarı ortalarında tamamen koparlar, man city ve liverpool kapışır.

İmkansız

Ben de olamayacağını düşünüyorum. Rakipler çok iyi. Namağlup bitirdi ilk yarıyı. Daha önce namağlup olan takımlar şampiyonluğu almış.

liverpool verebilir bence ama chelsea'nin aradan sıyrılması zor gibi.
sarri yıllardır napoli ile şampiyonlar liginden vazgeçip lider götürdüğü sezonları juve'ye vermişti.
city alabilir, spurs'ün de şansı var, chelsea çok düşük

liverpool son hafta şampiyonluk vermiş takım daha 2 3 sene önce.

ama chelsea olamaz. city olur.

liverpool
tottenham
mcity
şampiyonun bu üçlüden birisi olacağını düşünüyorum. chelsea olamaz!
yarın mcity-liverpool maçı var bu maçı bekleyip öyle oynayın belirleyici bir maç olabilir.

City diye bir takım olmasaydı ve önünde sadece liverpool olsaydı denenebilirdi ama şimdi hem 30 yıldır şampiyon olmayı bekleyen bir liverpool ve city var.
3. Olursa iyi.

fenerin şampiyon olma ihtimali ne kadarsa o kadardır şampiyonluk ihtimali.

Chelsea'nin 2.yarı Arsenal, City, Liverpool ve Manu maçları deplasmanda. Sarri dahil chelsea'nin şampiyonluğunu düşünen tek insan olabilirsiniz :) Chelsea için gerçekçi hedef 2. olabilmek.

sarri bir takım kurmadı, sadece 1 2 ekleme yapılıp takım eline verildi. sarrinin sistemi pasa dayalı beklerin etkin olduğu hareketli santroforun olduğu bir takım. napoli de bunu başardı ancak chelsea takım yapısı olarak sarriye çok uygun değil. genelde tek yıldıza bağlı kalmayı sevmeyen bir hoca ancak bunu seçme hakkı olmadı hazard ve arkadaşları takımda mevcuttu. napoli den jorginhoyu getirdi takıma monte etti ancak zaten jorginhodan daha fazlasını yapan kante vardı. kanteyi forvet arkası oynatıyor ve takımdan istediğini alması zor. sarri süper hoca ancak benim anladığım kadarıyla hazard ve bir çok yıldızı satıp yeniden takım kuracaklar. bu süreçte ne kadar yukarıda bitirirlerse iyidir.

zaten sarriden ilk senesinden şampiyonluğu kimse beklemiyor. şu an için forvet hattından ve orta sahalardan memnun değil.

şampiyonluğa gelirsek liverpool ve m.cityden şampiyonluğu alması çok zor, ki daha liverpoolun yenilgisi yok. 3.lük dahi chelsea için bu sene zor.

Poşet köylülerini hiç sevmiyorum. Poşet diye kıçlarını yırtıyolar kasada. İyi oldu

25 kuruş fazla hem de çok fazla. Bir kilo poşet 6 lira posetcide,en az 100 poşet falan yapar o da yani market kicimiza kazığı atıyor 24 poşet alıyorsun 100 poşet parası veriyorsun . Üstelik amacımız poşet satın almak da değil yan kazik.

Meselenin çevreyi korumakla alakası olmadığı için insanlar tepki gösteriyor. Poşet 25 kuruş ama 15 kuruşunu devlete veriyoruz. Neden?
Sağlıksız poşetleri parayla satmak yerine, doğada çözülebilen poşetler üretilse mesela. Daha sağlıklı bir çözüm olmaz mı? Ya da file vs. Kullanımını artırmaya çalışsalar.
15 kuruş deyip geçmeyin devlet vatandaşını silkeleyecek bir yer daha buldu. Insanlar buna tepkili biraz.

poşet kalitesi artacaksa desteklerim, bu haliyle desteklemiyorum. her zaman 1 poşet fazla isterim kasadan, çünkü eve gidene kadar yırtılıyor poşetler, çift kat yapıyorum mecburen.

fikir guzel, pratik kotu.

ben zaten genelde kendi cantamla vs giderim ama 25 kurus cok fazla. 10 kurus falan olmasi gerekiyordu bence.

Amaç eğer çevreyse tamamen plastik posetleri yasaklayip kumaş kese kağıdı yada fileye gecilsin

Destekliyorum, 25 kuruş az bile bence, insanlar nedense poşet almak zorundaymış gibi yorum yapıyor komik duruma düşüyorlar.
Bakın çok basit; poşet almazsanız kimseye para gitmez, mükemmel bir şekilde çözüldü sorun. yaklaşık 7 senedir beklediğim bir gelişmeydi, lise yıllarımda farkına vardığım bir sorundu, annemi fazla poşet almaktan vazgeçirebilmiştim o yıllarda artık herkes mecburen vazgeçecek :D
Uzun yıllardır elimde taşıyabileceğim şeyler için poşet almazdım ben, çok mutluyum.

Ne demiştik almazsak kimseye para gitmez, parayı almaya kalktıklarında da her türlü alıyorlar zaten. Şu ülkede devlete verdiğim vergiler için çok acıyan birisiyimdir, sigara içen arkadaşlarıma bile verdiğiniz vergiye acıyorum ben diye dalga geçiyorum, yani devletin soygun yaptığı yerde başka bir opsiyon varsa onu uygulayın derim.

25 az, 1 tl falan olmali.

Dogada eriyen poset diye bisey yok, parcalanip dogaya karisiyor. Sonra baligin icine girip oradan da tekrar sana giriyor.

Avrupa bunu yasakladiysa bir bildigi vardir. Yalniz bu kadar yayginlasmadan yapilmasi lazimdi.
Carrefour ilk acildiginda paraliydi(saglam buyuk poseti vardi) hem de asiri yuksek bir fiyati vardi, bi kere kazigi yiyince evden goturuyordun. Sonra o da bize uydu beles verdi.

Keşke 5 lira olsa

kesinlikle evet, karsi cikanlar neden karsi cikiyor anlamiyorum, 25 kurus da gayet ideal, zaten amac poset satmak degil, insanlari az poset kullanmaya mecbur birakmak.

olay güzel. ama 25 kuruşa da doğru düzgün kalın poşet vermeliler ki fazladan bir kaç bir şeyi tek poşette taşınabilsin az poşet kullanılsın. aynı dandik ötesi poşetleri verip, fazladan para almak da fırsatçılık çünkü.

Tamamen yasaklanmalı ve sorun kökten çözülmeliydi, insanlar cebinde veya çantasında file taşıyabilir ve market içi malzemeler de eskisi gibi kese kağıdına koyulabilir.

25 kuruş çok az, parasını verir yine alır bizim milletimiz. İlk poşet 25 sonrakiler 1 lira olabilirdi.

Poşet kullanımını azaltacağı muhakkak, kampa ve pikniğe gittiğimde ormanda daha az poşet görmeyi ümit ediyorum

Kesinlikle evet+1 hatta pet şişe yerine cam şişede su satilsin sadece.
Zero-waste şehir hayatı için zor ama en azından kullanimin sınırlandırılması mümkün. Ne demis ekolojik kaygıları olan atalarımız? Reduce-Reuse-Recycle

Her konuda Avrupai olanlar, Avrupanın bu özelliğini neden almak istemiyor diye sormuşsunuz.

Peki bende size bir kaç soru sorayım, izninizle.

Bizim gibi ortadoğu çukurundan sıyrılamamış, medeniyet anlamında gelişmek için gelişen bir ülke de adama sormazlar mı, senin hangi yönün Avrupa ile aynı seviyede de poşet konusunda onlarla aynı şeyi uygulamaya çalışıyorsun diye? Asgari ücret mi eşit? Halkın refah seviyesi mi eşit? Bilime, teknolojiye, temel malzemelere, hobilere, kültüre, sanata aynı oranda erişebiliyor musun da kendini poşet konusunda Avrupa ile kıyaslayabiliyorsun?

Madem poşet konusuyla Avrupa'ya bir adım yaklaştık. Bende halk olarak derim ki, bir Alman işçisinin yaşadığı refah seviyesinde yaşamak istiyorum. Haftasonları uğraşabileceğim hobilerim olsun istiyorum, e tabii bunun içinde temel yaşam maddelerini aldıktan sonra maaşımdan biraz yüksek miktarda para kalmalı. Ya hadi hobi olaylarını geçtim, ulan bir alman yahut herhangi bir Avrupa ülkesi vatandaşı 40-45 ayda ortalama bir araba (ki oranın ortalama arabası bizim ülke de lüks) sahibi olabiliyorken, ben burada en aşağı 140-150 ay çalışıyorum.

Madem Avrupa ile boy ölçülecek, devletin kendine yarar sağladığı konularda değil, halkın yararına olan konularda düzenlemeler sağlanmalı.

Çevreci duyarcılara da bir şeyler yazmak istiyorum. Devletimiz çevreyi, ekolojik dengeyi düşünseydi, poşetleri kökten yasaklayıp, fileli modellere geçiş için kararname çıkarır, güneş panellerinden üretilen elektrik için mecburi ve külfetli lisans saçmalığı yönetmeliği çıkarmazdı.

Yıllardır Avrupa'da olan bizde neden yok dediğim uygulama. Çevre için bunun gerçekten yapılması lazım, bizim insanımız maalesef 3 5 tane poşet alıyor 2 küçük parça için. 25 kuruş da çok değil gayet normal bir fiyat. Zaten amaç poşet kullanımının azaltılmasını teşvik etmek, pahalı olsun ki sen almayasın. 5 10 kuruş olsa kimse umarsamaz.
Burada devlete gidecek paradan ben de hoşnutsuzum, keşke bilsek ki o para gerçekten çevre için harcanacak saçma sapan israf edilmeyecek ya da çıkarlar için kullanılmayacak...

Bir Avrupa ülkesinde yaşıyorum ve genelde sırt çantamla gidiyorum alılverişe ve bir büyük torbam var aylar önce satın aldığım. Bunlar büyük alışveriş için, torba da sağlam, yırtılma diye bir şey yok. Önceden de yanımda bir küçük bez torba taşırdım olur da ufak tefek şeyler için markete gidersem diye. 2 süt bi paket ekmek vs sığacak bir şey.
3.5 yıldır buradayım ve en fazla 20 defa falan poşet almışımdır marketten onlar da hazırlıksız gittiysem vs. Oysa İstanbul'a tatile gittiğimde çok market alışverişi yapmamam ve ara sıra bişeyler almama rağmen iki haftada 10 poşet falan kullanıyorumdur.

Kısaca; uygulama güzel, fiyat iyi, devlete güven yok

Ya şurda devlete para veriyoruz diyenler vermek zorunda mı? Kafana silah mı dayıyolar kardeşim poşet al diye. Şaka mısınız nesiniz. Adam poşet alma, daha az poşet al, poşet arzı azalsın diye uğraşıyo. Bundan devletin kar etmesi de benim gücüme gitmiyo. Bu çomarlara böyle böyle öğretecekler insanlığı. Hükümet burada risk bile alıyo bence.

Akp’nin en sevdiğim iki icraatından biridir bu. Sigara yasakları ve zamları ile poşetin paralı olması.

Ne kadar komik duruma düşüyor arkadaşlar yahu, utanmadan hesap kitap yapıp pahalıya satılıyor demişsiniz :))

Maksat caydırıcılık arkadaşlar farkında değil misiniz hala? 25 kuruşun 15i devlete fslanı filanı uğraşmayın, gidin bimden veya başka bir yerden ömürlük alışveriş poşeti satın alın 4 küsür liraya birkaç tane. Sonra onları kullanın bütün alışverişinizde.

Yahu paralı olmasaydı bile bizim vatandaş olarak az kullanmamız lazımdı poşeti.

@delay hocam kimse biz torba torba poşet alıp doğaya salacaz, çevrenin anasını ağlatacağız, gelecek nesiller için bok gibi bir dünya bırakacağız demiyor ki; 25 kuruşa satılacak olan poşette neden devlete 15 kuruş veriyoruz diye sorguluyoruz. Yoksa poşetin parayla satılması değil meselemiz.
Adamlar poşet başına aldıkları 15 kuruşla kendi ceplerini dolduracak siz diyorsunuz ki kafana silah mı dayıyorlar poşet alma diyorsunuz. Hadi ben almayı düşünmüyorum almadım. 80 milyonluk bir ülke. Hiç poşet satılmayacak mı?
Mesele poşetin parayla satılması değil. Bana sorarsan satılmasın tamamen yasaklansın.

İyi oldu, çok da güzel oldu. İyi ki 5 kuruş, 10 kuruş gibi sembolik bir ücret değil. 25 kuruş en azından caydırabilir insanları fazla poşet alma konusunda. Hatta 50 kuruş olsa bile yeridir.

maskeli balonun maskesizi Bro o zaman devlete vermediğin para için mi burda tartışıyoruz?

Bana diyolar ki “poşet 25 kuruş, 15’ini devlete vericez, alıp almamak sana kalmış”

Ben de 15 kuruşum devlete gitmesin istiyosam almam. Çok takmıyosam alırım. Çevreciysem zaten poşet bedava olduğunda da almazdım. Yani ortada beni ilgilendiren bi şey yok.

Eskisinden daha iyi bi şey var ama. Poşeti tümden nasıl kaldıracaksın? Parayla sattığında bile çomarovskiler tantana yapıyo o kadar alışveriş yapıyoruz, poşet bile parayla diye.

Adamlar kendi cebini doldurmak için poşetten gelecek paraya mı kaldı? Bi gss daha çıkartır, trafik cezalarını arttırır, kdv’yi yükseltir, niye doğrudan elini cebine sokup riske girsin ki? Kdv’yi %20 yapsa kimsenin ruhu bile duymaz. Daha çok para kazanırlar.

Ben burada amacın “la naapsak da vatandaştan daha çok para alsak” olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa da buna katılmak veya katılmamak da senin elinde. Çok basit. Poşet alma. Paran adamların cebine gitmesin madem öyle.

@delay bence burdan gelecek 15 kuruşun bile hesabını yapıyorlardır. Dediğim gibi benim derdim poşetin parayla satılması değil. Bunun devletin attığı çevreci bir adım olarak görülmesi. Ben diyorum ki çevre, doğa vs. Adamların umurunda değil. Gelecek 15 kuruşun hesabını yapıyorlar.
Ve evet yılın ilk günü benim, senin devlete vermeyeceğimiz paranın tartışmasını yapmayalım. Mutlu yıllar dilerim :-)

İlla ki yapıyolardır, orası ayrı ama burada iyi olanı da görmek gerek. Bence sigaradan alınan vergiden hiçbir farkı yok. İkisine de sonuna kadar köstürebilirler. Hatta poşet 1 lira olsun, 90 kuruşu devlete gitsin. Sigara içiyorum bu arada günde 3 tane de olsa.

Zihniyet olarak evet öyleler. Çevreyi çok taktıklarını ben de düşünmüyorum ama bu uygulama sonuç olarak çevreye daha az zarar verecek. “Finito giocare resultante importante” demiş ünlü bir Türk düşünür :)))

Mutlu yıllar. :)

@maskeli insan, belli ki siz tatli bir insansiniz, hala iyiniyetle sorunu anlatmaya calisiyorsunuz ama karsi tarafi dinleyip yeni bir sey ogrenmek yerine sadece kendi hakliligini ispat etmek icin iletisim kuran insanlarla bunu yapmak zor.

yine de ne konustugunu bilmeden aklibasinda insanlara comar diyip aslinda kendisi hakiki comar olanlar icin avrupa, amerika veya avustralya bu isler boyle yurumuyor diyerekten baslayayim.

bir kere burada birisi zaten yazmis, cevre konusunda herkesin bildigin o yesil ucgenin manasina, orada 3lu bir motto vardir. reduce, reuse, recycle. yani azalt, tekrar kullan ve donusturerek kullan. simdi turkiye'de zaten cogunlukla plastik posetler bu amacla kullaniliyor. neden? cunku turk halki zaten marketten aldigi posetleri tekrar kullaniyor, cogunlukla da cop poseti olarak. hepimiz gormusuzdur, cop bidonlari genelde beyaz market posetleri ile tika basa doludur, bunlarin cok azi gercek cop torbasidir. peki aynisini neden elin avrupalisi amerikalisi yapmiyor? cunku onlar icin market poseti eve geldikten sonra cok bir ise yaramiyor, onlar da coplerin nasil atildigina dair duzenlemeler var. kafana gore istedigin posete evin butun copunu karisik bir halde doldurup atamiyorsun. turkiye'de kac evde copler geri donusume tabi oluyor veya buradaki super! cevrecilerden kaci evinde coplerini ayiriyor, farkli cop konteynerilerine atiyor ve buna uygun cop torbasi kullaniyor? bilip bilmeden cevrenize cemkirmeden once yarim bilgili doktorun candan, yarim bilgili imamin imandan ettigini unutmayin, biraz ogrenmek amacli okuyun, birileri hirsiz ugursuz bir hukumeti elestiriyorsa bilin ki bir sebebi vardir, okuyup ogrenmeye calisin.

buradaki amac bellidir, ayni yetmez ama evet kampanyasindaki gibi yarim akilli bir iki entelin gonlunu celmek, bu hamlenin hicbir cevreci amaci yoktur. cevreci amaci olan hukumet elektrikli arabalarin vergisini dusuk tutar, gunes enerjisi kulanimini kolaylastirir, tutup da nukleer santral kurmaz.

bir de cevre konusunda duyarli olanlari, kendi tuketimlerini sorgulamaya cagiriyorum, yapabileceginiz en akillica hamleyi soyluyorum, ideal olarak vegan, olmadi bari vejetaryen olun. araba yerine bisiklete binin, toplutasim kullanin. birisinin parmak sallayarak sizi caydirmasina gerek kalmadan yaninizda bez poset veya katlanan poset tasiyin. akli basinda olan insanlar bunu zaten yapiyor.

Şaka gibi insanlar var burada hahahahahahah

Benimle aynı şeyi söylüyo ama bana tepki veriyo :))))))))

Hayır, öğren, bilgilen deyip de yazıda bi şey yazmamak, oradan buradan örnek vermek de ayrı bi olay. Hem anlamamış, hem yanlışlayan bi şey söylememiş, hem de karşısındakini suçlamış.

Hahahahah bu kafayla zor ya. Ülkede nükleer enerjiyi de bunun gibi zekalar eleştirdiği için kulak asılmıyo olabilir. Ben olsam ben de sallamam. Doğru söylese bile bozuk saat muamelesi yaparım.

@mavicorap, işler böyle yürümüyor dediğiniz ülkelerde nükleer santral yok mu?

Akp'nin yeni keriz silkeleme uygulaması. Çevrecilik ayağına kendilerine yeni gelir kapısı yaratıyorlar. Pek bir yararı olamayan popülist bir yaklaşım. Bu yüzden desteklemiyorum.

@fusha nukleer enerji dunyanin her yerinde tartismali bir karar, ayrica su anda yeniler pek insaa edilmiyor, zaten biliyorsunuz bir kere acildi mi nukleer santrali kapatmak diye birsey yok, sadece kullanmama secenegi var, yoksa nukller atik gomulu olarak hep orada yuzyillar boyu kaliyor, olabilecek herhangi bir dogal felaket, savas vs de bu aciga ciktigi anda butun bu tartismalar anlamsiz oluyor. yani eninde sonunda ortada bir musibet var, fakat buna nasil yaklasilacagi konusunda farkli ekollerin farkli gorusleri var, mesela tabiiki akepeliler bu fikri destekliyor.

bence bizim icin en kritik farki su, felaket olana kadar hersey cok guzel fakat sonra o santralin bulundugu ulkenin ne kadar guvenlik uygulamalarini takip ettigi acayip onem kazaniyor, daha fazla birsey soylememe gerek var mi turkiye acisindan? bizim milletimizde bu cahillik bu inat oldugu surece ben hicbir turke nukleer santral konusunda guvenmiyorum, kendimi ve sevdiklerimi emanet etmek istemiyorum, hele ulkemin ve dogal kaynaklarimi hic hic emanet etmek istemiyorum.

bu konuda farkli bilgileriniz varsa benimle paylasin, benim okuduklarim ogrendiklerim bu isi bilenlerden dinlediklerim sonucu ben bu sonuca ulastim.

12.30 da açılıyor diye biliyorum.

www.instagram.com

ilk sabit hikayede bir şeyler zırvalamışlar

iç saklancak şarap deil bu. galiba toskana şarabı olarak bilinir.

ben olsam özel bir güne saklardım.

@mika, @teknik Gördüğünüz gibi 2003 yılı. Açtığımızda sirkeyle karşılaşma ihtimalimiz var gibime geliyor da o yüzden bir sorayim dedim.

süs olarak saklama ama sıradan bir günde içmektense teknikekip +1

bozulmaz. tuz atarsan sirke olur sıkıntı olmaz.

fotoyu goremedim ama tadi hosunuza gitmezse sicak saraba donusturursunuz.

açın, daha uzun saklamak mantıklı değil bu arkadaşı. güzel şarapmış, afiyet olsun.

kek yapıldı.. yemiyorum
kafeye gidiyorum...şekersiz kahve içiyorum.
misafirlikte....tatlı yemiyorum.
...kola içmiyorum
meyve...1 adet mandalina yiyorum.
bonus.
patates....yemiyorum.

@ayaklibalik

patateste ne var ya? :(
ölelim mi biz? ne yiycez?

kek yerim
cafeye gidince çay içeceksem şekersiz, filtre kahve de şekersiz, ama bazen white mocha veya frappe tarzı şekerli içecek içerim. çayı asla şekerli içmem
misafirlikte tatlı çok şekerliyse yemem
kola nadir içerim zero o da
meyvelerde de şeker var ben yiyorum abartmadan

Kenya'ya gidip Masai Mara kabilesine katılıp orada izole bir şekilde yaşamadıktan sonra şeker kullanımını tamamen bırakamazsın, illa ki kullanacaksın ömür boyu bunlardan kaçamazsın, zira "Lan bunda da mı şeker varmış" dediğin birçok ürün göreceksin ve bunları tüketeceksin bir şekilde, önemli olan bunu minimumda tutmak, minimumun miktarını da sen belirleyeceksin. Bana göre %80 temiz beslendikten sonra %20 çok da önemli değil, en sürdürülebilir olanı seçmek lazım rutin belirlerken.

şekeri tamamen bırakma.. azaltarak bitir..

evde kek yapılırsa bir dilim yerim nedir yani o kadar da değil..

kafeye gittiğim zaman sütsüz şekersiz filtre kahve içerim..
diğer türlü asla içemiyorum midem bulanıyor..

misafirlikte tatlı ikram edilirse (diyelim 2 parça var) daha başlamadan bir tanesini iade ederim (artık olmasın diye)

şekersiz kola limonata içerim..

meyvedeki şeker, fabrika çıkışlı şekerden daha sağlıklıdır.. yerim yani hiç çekinmem..

bonus: kış haricinde 3 mevsim düzenli bisiklete biniyorum.. haliyle formumu korumak zor olmuyor!

@işimdeyim gücümdeyim patateste nişasta var.

çayı, kahveyi şekersiz içiyorum. kolayı zero içiyorum. Meyve konusunda kendimi kısıtlamıyorum. Abartarak yemedikçe sıkıntı olmaz. Şerbetli hamur tatlısı -baklava tarzı- yemiyorum. Sütlü tatlılardan azar azar.

daha önce bir kaç kez kısa süreli (2-3 ay gibi) şekeri bıraktım. o zamanlarda kek falan yemiyordum. gerçi bizim evde kek falan yapılmaz zaten. kafede ya sade türk kahvesi ya americano, filtre kahve ya da çay içiyordum. misafirliğe giderken de ev sahibine söylüyordum ben önceden. yemiyorum diye o da ya yapmıyordu ya da anlayış gösteriyordu yemememe.

şimdi ise daha uzun süreli olacak ama biraz daha toleranslı bir sistem üzerinde uğraşıyorum. haftada bir kez istediğim şeyi yiyip içiyorum onun dışında malum kış günde bir kivi ya da greyfurt yemeye çalışıyorum.

dipnot: şekerden kastın sadece tatlı şeyler mi bilmiyorum ama ben karbonhidratı kastediyorum şeker diyerek.

Bu aralar yapmıyorum ama geçmişte yaptığım zamanlarda kek zaten yemiyordum, şekersiz meyve çayları iyi gider güzeldir. Kola zero/diet içiyorum içersem.

Meyve yemezsen kabızlıktan, basurden, vitaminsizlikten kırılırsın meyvedeki şeker zaten doğal olanı. Sen onun üstüne şeker içeren özellikle de fruktoz içeren abur cuburlar tüketirsen zararlı.

şekeri bırakmak gibi bir amacım yok öncelikle. ülseratif kolit hastasıyım. fazla şekeri tat olarak sevmiyorum. bağırsaklarım sebebiyle de dikkat etmem gerekiyor - ama ben öyle süper bir diet filan uygulamıyorum.
çayı kahveyi zaten şekersiz içiyorum bu 17 senedir filan böyle, kafede de şekersiz filtre kahve filan içiyorum.
benim en büyük şeker tüketimim çizkek brovni vs. türü şeylerde ama o da belki ayda bir kere. paketli alıp tükettiğim bitter çikolata var. yazın da dondurma alırım pastaneden.
bizde şerbetli tatlılar ev pekmezi ile yapılıyor, beyaz şekerle yapılmıyor o da yine ayda 1-2 kere. pekmez yiyorum ben. hazır kek kurabiye filan senede 2 kere belki yerim.
misafirliğe de bayramdam bayrama gittiğim için onu da çok önemsemiyorum.
kola, meyve suyu filan hiç içmem. nadiren komposto içiyorum o da minimum şekerle yapılıyor.
ekmek yemiyorum. pilav makarna 10-15 günde 1 gibi. ama hamur işini özellikle kahvaltıda seviyorum. bunu kesmedim zaten 2 öğün yiyorum, akşam neredeyse sadece sebze yiyorum, çalışıyorum tüm gün, kahvaltımı kısmadım şimdilik. patates kızartması/kavurması türü de sürekli evde kahvaltı yaptığım için illa haftada 1-2 kez oluyor.
meyveyi şekerden dolayı değil çiğ meyve gaz yaptığı için dikkatli yiyorum. mesela 1 tane elma yiyorum. başka yemiyorum 1-1.5 gün. sonra 1 tane mandalina yiyorum (yürüyüş yaptıysam çilek filan yemeye izin veriyorum). böyle gidiyor. kiraz mesela dokunmuyor yiyorum ama portakal hiç yemiyorum.

kayinvalidem'den ornek verebilirim. sekeri gencken birakmis bir rahatsizliktan dolayi (yuksek glisemiya mi oyle bir sey). simdi yemeye kalksa bile tadinin cok kotu geldigini soyluyor. ama bal yiyor, meyve yiyor, her gun yedigi bir parca kek var ama kek de pisirilmemis bir kek cesidi, meyve ile tatlandirilmis. her gun kucuk bir parca cukulata yiyor ama koyu ve organik urunler satan yerlerden alinmis.

Bırakalı 6 ay oldu. Yapamayacağımı düşünüyordum ama o kadar da sor değilmiş. Aslında hala çay ya da kahve içerken zorlanıyorum ama şekerli çay kahvenin nasıl bir şey olduğunu unuttuğumdan şeker atasım gelmiyor. Gazlı içeçek de öyle, şalgama ayrana alıştım.

Rafine şekerle aranıza mesafe koymanız güzel bir şey.
Yüksek kakao oranlı çikolatalar, haftada 1-2 dilim kek ve meyve yemek eğer herhangi bir vücut güzellik yarışmasına katılmayacaksanız sorun teşkil etmez.
Kola içmeyin. Kafede de soda, su, sade kahve içebilirsiniz.
Hayatınıza biraz da hareket katarsanız daha ne olsun zaten.

Evde kek yapılmıyor.

Kahve, çay,yazın soda. Çayı 20 yıldan uzun süredir şekersiz içiyorum,eskiden pek kahve içmezdim, şimdi şekersiz içiyorum, tadını şekerle yakıştırmıyorum.

Genelde yemiyorum, çok güzel gözükürse kaçamak olarak yiyorum.

4 yıldır hiç içmiyorum.

Meyva yiyorum ama abartmamaya çalışarak, damak tadım bayağı değiştiği için bazı meyvalar çok şekerli geliyor zaten, mesela muz.

eskiden 1 çay bardağına 3-4 küp şeker atan insan olarak şekeri bırakalı 3-4 yıl oluyor.

çayı şekersiz içemediğim için komple çay içmeyi bırakmakla başlamıştım. sonra yavaş yavaş bitki çaylarının tadını almaya başladım, siyah çaya da alıştım. bazı yerlerde çay iyi bazı yerlerde kötü olabiliyormuş, şeker basınca anlamıyordum. bu süreçte benim için en önemli şey marketten paketli ürün (çikolata, bisküvi, gofret vs) almamaya çalışmak oldu.

evde kek yapılmıyor. düzenli yapılsa yemem, 40 yılda bir filan yapıldıysa o zaman tadına bakarım.

kafede filtre kahve, americano içerim.

misafirlikte yememeye çalışırım ya da ayıp olmasın diye az yerim, zaten pek misafirliğe gittiğim yok.

kola, fanta, ice tea, meyve suyu, aromalı gazoz vs içmiyorum, misafirlikte bile. eskiden her kahvaltımı mutlaka meyve suyu ya da ice tea ile yapardım, onun yerine kışın çay demlemeye, yazın ise hiçbir şey içmemeye başladım. dışarda yemek yiyorsam ayran içiyorum, yoksa hiçbir şey içmiyorum.

meyve ile pek aram olmadı ama ille de yiyeceksem, evde varsa bitmesi lazımsa vs sabah kahvaltıdan sonra yerim, akşam/gece yemem.

tatlı krizleri için bitter çikolata, kuru kayısı, kuru incir gibi yiyecekler hayat kurtarıyor, marketten hala almaya devam ettiğim yegane paketli abur cuburlar bunlar.

Çayı şekersiz içmeye çalışıcam diye bir şey yok, vallaha şekersiz çok daha güzel çay. Kısa sürede alışacaksın emin ol, hatta bu sayede kalitesiz çayları kolay ayırt edecek her yerde çay içemeyeceksin.

Çay ve kahvede şekeri kesip kolayı da bırakırsanız çok fark edecektir zaten. E keki tatlıyı da hergün yemiyorsunuzdur herhalde.

Kolayı zero içiyorum diyen arkadaşları da hayretle okuyorum bu arada.

20'lik rakıdan 4-5 çıkıyor. 100'lükten 20-22 çıkar diye bahsi açıyorum.

edit: meyhanesi olan arkadaşıma sordum: 20 kadeh tek rakı çıkar dedi. iyi günler :)

70 lik rakı 9 duble eder. bu hesapla 100'lükten 12.85 duble çıkıyor. neredeyse 13 duble.
tek koyarsan eğer; o zaman da 25-26 arası eder

içene göre değişir

içenlerin ölçüsüne göre (kimi kadehin yarısını doldurur, benim gibi bazıları üçte birini doldurur) 15-16 duble civarı çıkar.

12-13 duble çıkar.

26 tek.
13 duble.

Ortalama 10 duble veya 20 tek diyebiliriz.

içene göre değişir.

ben 20 lik rakıdan 3 çıkartıyorum. bu hesapla 100 lük 15 oluyor.

yerli ickiler genelde 5 cl olarak servis edilir, yabanci ickiler ise viski konyak vs 4 cl olarak servis edilir

100/5=20 tek raki servis edilir

Kredi faiz oranları mı düştü?

Böyle birşeyi ilk defa duyuyorum ve kulağa mantıksız geliyor.

Böyle bir muhabbet geçmişti gerçekten ama ben de tam olarak hatırlayamıyorum maalesef.

Starbucks Tunalı.

coffeebus hosuma gitmişti yer tunus, retrox yanı.

Bahçeli ror, soul karşısı coffee grinder

hayır dip seviyeler bunlar. ihtiyaç yoksa sakın bozdurmayın.

dip seviye falan değil. seçim geliyor ve daha da düşecek.

4.90 soyleniyor

buraya sorup da bir is yapmayin.

Harcaman zorunluysa bozdur. Zorunlu değilse bozdurma. Dursun kıyıda köşede. 1 E 1 olacak hali yok sonuçta.

sonra tekrar cikacak nasil olsa, fakat glecek haftaya aya paraya ihtiyacin varsa bozdur, yoksa bozdurma.

o para ile geçiniyorsan bozdur yok bu para ekstradan geldi kıyıda köşede dursun diyorsan bozdurma. uzun vadede dolar kaybettirmez.

atilla yeşilada baharda 7 liralar filan diyordu yanlış hatırlamıyorsam.

bozdurmayayım o zaman ya. geçiniyorum şimdilik :)

güveç karides.

Mercimek Köftesi.

bol tereyağlı antep fıstığı kurabiyesi.

patates salatası, makarna salatası, sufle

Bohça böreği diyorlar. Hazır lavaşın içine tavuk, mantar, patlıcan falan koyup fırına atiyorsunuz. Nice.

bence yeterli

saglik manyagi kisiler icin kinoa pizza falan yapabilirsiniz, aynisinin karnibahar pizza versiyonu da vardi, hem ypamasi kolay, hem lezzetli, hem de saglikli.
yine buyuk bir salata olabilir, taze sikilmis meyve suyu veya meyve tabagi, kuruyemis tabagi olabilir.
salata ile ugrasmak istemezseniz ve daha kokteyl havasi olmasi icin, turplari hiyarlari carliston biberleri havuclari ince uzun kesip, limon suyu icinde kadehte veya sik bir bardakta servis edebilirsiniz. yine kitir kitir taze sebzelere yogurtlu zeytinyagli baharatli dip sos hazirlayip. ince uzun keserek sekillendirebilirsiniz.
dolmalik biberlerin icini humus veya peynir corek otu karisimi ile doldurup kayik/kasik seklinde servis edebilirsiniz.
daha yagli agir seyler sevenler icin ezme tarzi birsey hazirlayip ince tost dilimleri kizartilmis servis edbilirsiniz. benim sevidigim bir tarif, biber domates salca karisik, peynir, zeytinyagi, kimyon kekik nane feslegen ve bol ceviz karisitirilmasi ile olan...
valla tarif cok, evde ne varsa birseyler uydurulur.

Mücver.

1-2 senedir gözlemlediğime göre internette daha ucuz oluyor. Uzaktan gideceksen hele hiç gerek yok, ver siparişini ayağına kadar gelsin.

Gezeyim göreyim diyorsan bilemem, ikinci el falan ucuz olur belki.

degisiyor, bazen daha uygun olabiliyor tabi. ama cok uc fiyatlar bekleme, bazen %30 bazen %40 bazen de %25 indirim oluyor..

İndirim icin gitmeye değmez ama gezip görmek gerekli diye düşünüyorum ben. Tabi avrupa yakasında oturuyorsanız ve haftaiçi öğle vakitlerinde gidebiliyorsanız.

Ilk fotograftaki Spathiphyllum wallisii nam-i diğer barış çiçeği. Haftada bir kere sularsanız yeter ki olur. Güneşi değil ama aydınlığı severler. Bazı toprak vitaminleri oluyor onlar iyi geliyor çiçeklere çiçekçiye sorabilirsiniz alırken.
2. Fotograftakini ise çözemedim ne olduğunu :/

Ben de çözemedim açıkçası ama ikinci fotoğraftaki gibi koyu yeşil etli yapraklılar genelde yaprağı koyu kalacak kadar sulanınca ölmüyor, baktınız açık yeşile dönmeye başladı suyu artırın canlanır. Eğer nasıl bakılacağını bulamazsanız ben şahsi arkaik yöntemlerime güveniyorum, siz de deneyin.

Normalde uyarmak lazım ama Norveç'te yaşamıyoruz, Mecidiyeköy'de birini bu nedenle uyarsak adam bacağımıza bıçak mı sokar yüzümüze kezzap mı atar bilemiyoruz, ben kendi adıma bu riske girmem.

köprü trafiğinde arabadan çöp atanların çöpünü geri vermişliğim var.
ama kolay kolay kimseye bulaşmam. canımı yolda bulmadım.

içimizden ''ayı'' diyip geçiyoruz.

angelus+1 bıçak ve kezzap konusunda

angelus +1

Kavga cikmasin diye uyarmiyorum.

Simdi bir dusun, uyardigin adamim "haklisin kardes buyuk hata ettim bunda sonra boyle yapmayacagima soz veriyorum ve beni uyardigin icin sana minnettarim" deme ihtimali yok gibi bir sey. Buyuk ihtimal tersler, sana ne lan isine bak der. Ben de sinirlerinirim.

arabadan atılınca korna - selektörle taciz ediyorum. ben yayaysam angelus+1.

Önümden biri yürüyorsa ve yere bir şey attıysa, ileride yetişip, bir şey düşürdünüz sanırım, diyorum attığı noktayı göstererek. Bazısı anlamıyor, yok yok çöptü o diyor tabii. Orada küçük bir gülümsemeyle devam ediyorum, manyak çıkabilir düşüncesiyle. Anlayan da çıkıyor. Tek yapabildiğim bu.

Öncelikle anlaman gereken bir şey var. Kullandığın dizel araç, yediğin mangalda et, yediğin içtiğin et süt yumurta vs yere çöp atmaktan daha zararlı çevreye.

Yere çöp atmak ya da atmamak tüm bu çevreye verilen zararın yanında devede kulağın kılı kadar ufak bir şey, hatta daha küçük.

Çevreye olan bakışını değiştirmelisin.

uyarmıyorum herkes boğazına kadar dolu. ne var lan diyip sıkıntı yaşama durumumuz var.

anadolunun büyük bir ilçesinde yaşamaktayım. bir gün koşu yolunda denk geldiğim çöpleri toplayıp facebookta ülkemizi sevmek çevreyi korumakla başlar tarzında bir fotoğraf paylaştım. ilçe ahalisinden bir kaç kişi işimiz gücümüz yok yerleri temizlemekle mi uğraşıcaz diye yorum yapınca vazgeçtim uyarmaktan kendimce topluyorum.

Aynen windowsguvenlikduvari'nin yaptığını yapıyorum.

Her tür "büyük" kötülük ufak ufak başlıyor. Yere çöp atmaması gerektiğini anlayaman insanlar çok daha büyük zararlar verme hakkını kendilerinde görüyorlar zamanla.

Bir keresinde İETT otobüsü durakta durunca kapı açıkken elindeki mendili yere fırlattı bir adam, otobüs duruyordu, kapı açıktı, inip mendili yerden aldım. "Atmasaydınız keşke, çöpe atsaydınız." dedim. Kem küm etti. Mendili cebime koydum, inince attım.

Bu da böyle bir anımdır.

önce eğitim. bazen kafalara vura vura yapmak lazım ama olmuyor işte.

geçen gün yolda giderken gencin biri bildiğin balgamını yola attı. o sırada da aynı sırada yürüyen bir adam genci aldı tuttuğu gibi yan taraftaki ağaç-çalı karşımı parkın içine attı. 1-2 tane de sağlam tokat patlattı.

helal olsun dedim yoluma devam ettim.

@angelus bu riske girmem diyorsa bence kimse uyarmamalı zaten, zira ben de direkt diyaloğa girmem. fakat çöp atan, tüküren müsvettelere gözgöze gelince tiksinerek bakıyorum ve iğrenç diyorum sadece. @windowsguvenlikduvari nın yaptığını denicem bir de, biz de kimsenin iğrenç tükürüğünü çöplerini görmek zorunda değiliz sonuçta.

@bos gezenin bos ustası hocam eyvellah da konumuzla alakası yok. Ayrıca yediğimiz et, yumurta içtiğimiz sütün doğaya zararını tartışmak anlamsız. Endüstriyel dünyaya karşı olmak ayrı insanlara bulunduğu bölgeye çöp atmaması gerektiğini söylemek ayrı. Insanlara en basit olan şeyi yaptıramıyoruz siz endüstriyel tarımın, hayvancılığın zararlarını anlamalarını bekliyorsunuz.

Yere çöp attın diyelim. Ufak bir kağıt veya plastik parçası olsun farketmez ne değişecek? Senin göz estetiğin dışında oluşan bir zarar yok. Çünkü Türkiye'de geridönüşüm yok. Atılan çöpün %1'i bile geridönüşüme sokulmuyor Türkiye'de. Çöp ithal ediyoruz bu nedenle, haberin yoktu muhtemelen.

Ne zaman insanlar çöplerini kağıt, plastik, cam, metal diye ayırmaya başlar kalanını da evsel atık(komposto) olarak atarlar, o ayrılan kısmı da doğru biçimde geridönüşüme sokarlar o zaman bu söylediğin yere çöp atma mevzusu gerçekçi bir önem kazanır.

Çevre bilincimiz Türkiye'de yere çöp atıp atmamaktan ibaret. Birisi yere kağıt mendil atıyorsa öldürülüp yakılmalı ama çöpü kutusuna atıyorsa kutsanmalı böyle bir şey yok güzel kardeşim.

Kışın yaktığın doğalgaz, kömür, fuel oil, kullandığın araba, çöpe attığın her malzeme Türkiye'de çevreye zarar veriyor. Türkiye'de emisyon kanunları yok, ÇED raporları geçiştirmelik, oturduğumuz apartmanlar ekseriyetle eski korulukların ve orman arazilerinin üstüne kurulu. İçtiğimiz su bile dizel yakıt kullanarak elde ediliyor. Çünkü çeşme suyumuz bombok. Bırak o salaklar yere çöp atmış atmamış ben buna bakmam. Çöpünden nükleer atık çıkan ülkeyiz anasını satim. Ankara'daki asbest skandalını falan hiçbiriniz hatırlamaz ama yere çöp atmak... Abi bilinçlenin ve insanları bilinçlendirin önce. Çöpe gelir sıra sonrasında, zaten çevre bilinci olan biri çöpünü nereye atacak öğrenir.

Bu hassasiyet en çevreci ülkelerde bile bizdeki gibi siyasi bir pozisyon gibi algılanmıyor. Yere çöp atan çomardır, taocudur, reisçidir. Atmayan moderndir, sekülerdir falana gidiyor saçma.

dik dik bakıyorum genelde. yanlarına gidip çöp kutusunun yernini göstermişliğim de var. ayrıca izmaritleri yere atıp diğer ambalaj atıklarını vs.'yi çöpe atanların kendini "yere çöp atmıyor" sanmasına sinir oluyorum.

O kadar çevreci isen elektrikli, hibrit arabaya bin mesela. Arkadaşlarına bununla hava atarsın.

Yine o kadar çevreciysen vejetaryen ol, vegan ol.

Evinin tepesine güneş enerjisi paneli kur, kendi elektriğini falan üret. İthal meyve sebze et yeme, yerel tüket ki karbon ayakizin ufalsın. Yapabilir misin? Yapamazsın muhtemelen. Hayır yapabilecek olsan da yapmazsın çünkü gerçekten çevreci değilsin. Çevreciliğe ayıracak gerçek bir paran ve yaşam şeklin olduğunu zannetmiyorum. Bunun için de suçlu falan değilsin yanlış anlama. Ama çevreci de değilsin. Bu konuda anlaşalım.

@bos gezenin şimdi olayı kişiselleştirmedeki amacınız nedir? Ben şu çomar bu laik vs. Diye bir çıkarımda mı bulunmuşum?
Ya da ben çok iyi çevreciyim mi demişim? Aksine çevrecilikle olmuyor atan yine atık atıyor başka bir şey yapmalı demişim.
Bu arada illa kişisel bir şey söyleyeceksem motorlu taşıt kullanmıyorum bisiklete biniyorum.
Endüstriyel et tüketmiyorum.
Tarımımı kendime yetecek kadar kendim üretiyorum.
Yani ben anlamıyorum insanların bilmediği bir şey hakkında bu kadar ağır ithamlarda bulunması, kişiye saygısızlık yapmasını. Evet evimin tepesine güneş enerjisi sistemi kuracak, kendi elektriğimi üretecek maddi koşulları gelirim karşılamaz da zaten bu kişilerin yapacakları bireysel çalışmalarla da olmaz.
Benim de dediğim nokta en basit noktada bile devlet gerekeni yapmıyor buna yönelik bir şeyler yapılmalı yoksa milletin arkasından çöp toplamakla olmaz.

Bir laf var ben dürtmeyeceğim eşşeğe ot vermem diye. Devlet de aynı şekilde, kendine giren çıkan yoksa neden yaptırım uygulayın efor sarfetsin. Bir defa devlet günümüzde insanları çevre konusunda gerçekten bilinçlendirirse zaten hükümet değişir bir sonraki seçimde.
Velhasıl yere çöp atmak Türkiye'de gerçekten çevreye ölümcül zararları olan bir eylem değil çünkü Türkiye halihazırda bir çöp kutusundan ibaret.

Bunun önüne şimdi geçmeye başlasak emin ol bi 30 sene sonra ancak meyvesini toplarız. (bkz: Türkiye'de çevre bilinci)

Direkt onları yetiştiremeyen ailelerine küfrediyorum. Bazen gözgöze gelebilecek bir durumdaysam bir çöpe bir de atanın suratına bakıp utanmasını bekliyorum belki işe yarar diye. Gidip uyarsan bela tipler çoğu...

Hangi saat aralığında gideceğinize göre değişiyor ama genel olarak spor salonları akşam 5 ten sonra kalabalık oluyor, pazartesileri kalabalık oluyor.
Eğer sabah veya öğle vakitlerinde gidebileceksiniz macfit ömür iyi, biraz aşağıda prime fitness var o da iyidir.
Aslında akşam gitmeyecekseniz bütün spor salonları iyidir. Genel olarak insanların burnu havada zaten. Herkes her şeyi bilir, özellikle spor salonunda her hareketin en iyisini, nasıl yapılacağını herkes bilir.
Hocaların kadınlara yazması vs. De aslında bizi ilgilendiren bir şey değil. Bize ne yani değil mi? Eğer kadınsanız, gerekli mesafeyi koyduğunuzda da size yazmak gibi bir davranışın içine gireceklerini sanmıyorum. Çünkü herhangi bir şikayet durumunda en çok etkilenecek olan kesim kendileri.

Linkteki çalışma programının yanına 30 dk lık bir kardiyo da eklerseniz daha da faydalı olacaktır.

kesinlikle spor yapmadan kilo vermeye kasma bence.

@hot potato, zahen spor yapmak için en uygun programı arıyorum :)

Joseph Frank'ın Dostoevsky: A Writer in His Time diye kitabı var, belki işine yarar.

Çok bilgim yok ama, kendi okuduklarımdam Dostoyevski üstüne eserler önerebilirim. Hepsinin Türkçesi de mevcutmuş, ne güzel. Ne kadar ağır gelir ve ne kadar sorunlarınla ilgilidir bilemiyorum.

Vladimir Nabokov - Rus Edebiyatı Dersleri
Mikhail Bakhtin - Dostoyevski Poetikasının Sorunları (linguistik ve göstergebilim bilgisi gerektiriyor)
Marshall Berman - Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor (içinde Dostoyevski ve Rus Edebiyatı bölümü var, ben bununla başlamanı öneririm çünkü güzel ve anlaşılır bir toplumsal analize sahip bu konuda)
Walter Kaufmann - Dostoyevski'den Sartre'a Varoluşçuluk (varoluşçuluğun hep görece daha basit olduğunu düşündüğümden, bence bu da rahatça okunabilir) (UYARI: şimdi baktım Türkçe çevirisi kısaltılmış, İngilizce okumanı tavsiye ederim)

Zweig 'ın 3 Büyük Usta isimli bir biyografi kitabı var. Balzac, Dickens ve Dostoyevski üzerine. Yaklaşık 150 sayfada Dostoyevski hakkında çok güzel bilgi veriyor.

andre gide'nin de bir incelemesi var.

henüz okumadığım ama okumadığı çok istediğim kitaplar, günlükleri www.idefix.com

eğer hesabında para varsa yapılmıyor galiba mobilden.

şöyle yapmıştım ben. hesabımda örneğin 100 lira varken, birisine 600 lira gönderdim. hesap -500'e düşünce altında "taksitlendir" butonu aktif oldu.

onun dışında şubeden yapılıyor sanırım.

@akatreil sanırım o peşine taksit diye bir şeymiş ya da kredili mevduat hesabını taksitlendirme. Arkadaşım hesaptan bağımsız kredi kartı limitinden taksitli nakit avans çekmek istediğini söylüyor.

Aaa doğru ben kmh sandım.

mobilden değil ama internet bankacılığından baktığım kadarıyla aktif bende taksitli nakit avans, işlem sonrası da taksitlendirme çıkıyor. Mobilde tüm özellikler olmayabiliyor.

mutfakta oluyor, yağı tatlıyı asitli içeceği alkolü keseceksin. protein alacaksın.

bu işleri yapanlar genele askerde kiloalıp vücutlarını bozduklarından şikayet ediyorlar.

karın kası mutfakta yapılır. askerde kilo alınır.

Haydaaaa askerde alkol filan almam eğitim meğitim derken bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyordum umudumu kırdınız :/

karın kasları başlangıç seviyesinde biri için en uğraş isteyen kaslardır.
herkesin vücudunda nasıl tüm kaslar mevcutsa karın kasları da mevcuttur. herkesin aslında six pack kasları vardır, görünmemesinin sebebi üstünün yağ tabakası ile örtülü oluşu

karın kaslarını görünür kılmak için hem kasları hacmen büyütmek hem de vücuttaki yağ oranını belirli bir seviyenin altına indirmek gerekir. bunun içinde sabır ve zahmet gerekir. keşke öyle telefon app'leri youtube videoları gibi "20 günde karın kası" hayali gerçek olsa

vücudunuzdaki kas kütlesi belirli bir oranın üzerinde değilse çok fazla kilo verirseniz yani yağ oranını azaltırsanız karın kaslarınız az da olsa görünür fakat sivrisinek gibi kalırsınız. i.imgflip.com
hem kas kütlem fazla olsun hem de yağ oranım az olsun diyorsanız welcome to bodybuilding

@asbe elbette linkteki gibi olmak istemiyorum. Dediğim kiloyu verirken bb de yaptım tabi ama 186 cm 83 kilo gibi bir durumdayım yağ oranımı tam olarak bilmiyorum ama %15-20 arası bir yerdedir bence.
Herhangi bir takviye kullanmadan hem göğüslerim, omuzlarım, bacaklarım dolu dolu görünsün hem de six packlerim görünsün. Bunun yolunu arıyorum? Çok çok sıkı bir diyet gerekli tabi ama o kadar sıkı bir diyet yapmasak keşke, yapamam çünkü :D

finn karaköy'ün miksolojistleri var, gayet başarılılar; burası tam bir istanbul barı. los altos'unkiler de iyi; aslında bir meksika restoranı ama yemekleri ortalama altı, kokteyliyle öne çıkıyor bence. aynı zamanda güzel manzaralı ve ambiyansı hoş bir mekan, rezervasyon yaptırmakta fayda var. gündüz de gitmelik, daha casual bir yer içinse cihangir geyik'i öneririm.

Aperol spritz in iki cesidi var. biri prosecco apero, oteki beyaz sarap soda aperol.

Belki ikincisini yapmislardir. Onun disinda vault karakoy’u begeniyorum ben.

ben taps'i sevmistim ama cok kokteyl mekani tecrubem yok istanbul icin.

finn karaköy + mentha.

5 Cocktails & More, Asmali´da. Bu kadar Karakoy´den oneri verilmesine sasirdim acikcasi, Karakoy´de nerede ictiysem hep yanlis bardakta klasikler getirilmisti gecen sene. Kulhanbeyi de cok iyiydi, gitmeyeli iki sene olmustur, kapandi mi diye bir bakin.

@kuehles hayır sadece soda kullanmışlar beyaz şarap da eklenmemiş :(

Finn Karaköy e gittim cin ile yapılan kokteylleri bence çok başarısızdı. Menthayi cook seviyordum fakat tasindi mi ne yaptı ne zaman gitsem kapalı.

mentha taşındı :( yeni yerini özelden atarım ^^

finn karakoy ve efendy..bu arada oyle musterilerle karsilasiyorum ki insanin kokteyl yapasi gelmiyor valla.gecenlerde gin fizz yaptim,musteri yanima gelip bunun icine cin koymamissiniz dedi :/ saka gibi.ki asla jigger kullanmadan yapmam eksik olmasi bile mumkun degil.umarim bu tarz insanlardan degilsinizdir.

@astrid hayır o tarz insanlardan değilim bence :) ne içtiğimi az çok biliyorum ancak Türkiye'deki genel problem içkiyi az koymaları. Finn e yurtdışından gelen arkadaşlarımi goturdum ve sonuç pek iç açıcı değildi :/

Türkiye de özellikle İstanbul da kaliteli kokteyl yapan yer neredeyse yok gibi. Belki büyük, uluslararası otellerin barları.
Bir çok mekan içkinin en ucuz, en alt sınıfını kullandığı gibi onu da koklatıyorlar kokteylde. Müşteri çakmaz kafasındalar. Müşteri bir şey söylerse de 2 damla daha damlatıyorlar hoooppp tamam.

@burchak
Oha o zaman. Onun adi aperol spritz degil o zaman baska bisey :/

Bu arada adini unuttum ama arnavutkoyde bir cati katinda guzel bir cocktail bar daha vardi. Alexandra filan diyecegim geliyor ama cok pis atiyor da olabilirim ismi.

Geçmiş olsun. Bir kaç kere mail atarsanız dönüş yapıyorlar mutlaka. Ve o meşgul çalan telefonu sürekli arayarak düşürmeye çalışın. Boyner sms ve mail ile teslimat bilgilendirmesi hakkında bilgi mesajı atamıyor bu sıra.
Mağazadan teslimat olarak verdiğim siparişimi mağazadan teslim aldıktan 3 gün sonra gelip alabilirsiniz diye mesaj atmışlardı bana da.

sikayetvar.com Bugüne dek 3 ayrı problemimi şak diye çözdü. Yine tavsiye ediyorum. 3'ü de farklı şirketlerdi bu arada.

Dün buraya bende sordum. Benim ürünler parça parça geliyor. Kaç ürün aldığımı bile unuttum. O kadar uzun sürüyor ve hala sms geliyor öncelikli gönderdik digerlerinide göndericez diye.
Bekliyorum.

Faturaya ek alıncada nakit almış gibi fatura kesiyor bayi onla gidiyorsun sorun olursa

Orijinal ürün olursa fatura, garanti belgesi vs. istemiyor samsung servis merkezleri.
Gittiğinizde başkanın çağrısına uydum apple ı kırdım samsung aldım derseniz daha bi ilgiyle yaklaşacaklardır mutlaka :D

doğdum doğalı istanbuldayım ve evet yaşanmaz bir şehir. bunu sadece istanbullular söylemiyor. yaşanılabilir büyük şehirler sıralamasında ağaç fakiri olarak sondan ikinci sırada yer aldı daha geçenlerde.

Istanbulda nerede yasadiginla ilgili birsey avcilarda oturup hergun umraniye yapiyorsan evet kotu etilerde oturup bebekte calisiyorsan guzel

Abartıyorlar. İşin ve evin yakınsa gerçekten iyi. Bir de oturduğun semt eli yüzü düzgünse değme keyfine. Burdaki etkinliği,canlılığı, çeşitliliği hiç bi şehirde bulamazsın. Her bütçeye göre yapılcak şey var bence. Geçen gün emirgan sahildeydim, kimi mekanlarda bir şey içiyor.Kimi de masaları koymuş denize karşı püfür püfür takılıyor,termosunu getirmiş. Muhabbet gırla. Yeni mekanlar, yeni lezzetler keşfetmeyi çok severim,burası o açıdan cennet.

ya seveni ve memnun olanı elbet vardır ama bunların çoğunluğu gördüğüm kadarıyla doğma büyüme istanbullular. ben 18-23 yaş arasını istanbul'da geçirdim, depresyondan depresyona geçtim, tabiri caizse sığır gibi yaşadım. bir yıldır ankara'dayım ve karakter olarak 180 derece değiştiğimi hissediyorum. çok daha dirayetli, pozitif, güçlü, sağlıklı hissediyorum.

ben öğrenciydim. istanbul AŞIRI pahalı. ben boğulduğumu hissediyordum. ya ahırdan bozma 1200-1300 lira kirası olan evlere 3-4 kişi çıkacaksın ya da okula uçakla gidip gelebileceğin kadar uzak, medeniyetin uğramadığı yerlere taşınacaksın. trafik berbat. mahalleden çıkmak bir saat sürüyor. akşam metrobüse bineceksen direkt ölüyorsun zaten.

inanılmaz kalabalık. her yerden insan fırlıyor, üzerine üzerine geliyorlar. çok gezen adam değilim açıkçası ama şehrin içinde yeşil gördüğümü hatırlamıyorum. her yer bina. park, bahçe arıyorsan spesifik olarak oraya gitmen lazım; bir yerden bir yere giderken parka bahçeye rastlaman neredeyse imkânsız. "denizi yok yeaa", "gri yeaaa" dedikleri ankara bu açıdan bin basar istanbul'a. sadece benim oturduğum yere yürüyerek 5 dakika mesafede iki tane park var. ayrıca ben istanbul'da geçirdiğim 5 yılda boğaz ya da deniz kıyısında alkol aldığımı hatırlamıyorum ama gölbaşı'nda her canım sıkıldığında mogan'a inip sabaha kadar içebiliyorum mesela, kimse de bir şey demiyor. suysa su, manzaraysa manzara. kurbağalar vrak diyo, ben içiyom. mis.

ankara süper şehir demiyorum ama ben bir yılda kendimi buldum resmen. evimde hissediyorum, rahat ve mutlu hissediyorum. ankara'nın o beğenmediğiniz kekoları istanbul'un beyefendilerinden evladır. sana yemin ediyorum ben ankara'da "hayır ben özür dilerim" kavgası gördüm, kanada'da falan da değildim eminim kızılay'daydım.

her şehrin iyi ve kötü yanları var muhakkak ama ben genç bir erkek olarak istanbul'da çok bunaldım, daraldım. yaşam enerjimi sömürüyordu aq şehri. istanbul'da yaptığımın çok daha fazlasını ankara'da yapıyorum. daha ucuza ve daha kaliteli yaşıyorum. çoğu kişinin nefret ettiği aksaray-laleli taraflarını özlemiyor muyum? çok özlüyorum. eminönü-laleli arasını yürümeyi özlemiyor muyum? çok özlüyorum. gece 4'te sokağın başındaki kebapçıda yemek yiyip internet kafede buz hokeyi maçı izlemeyi özlemiyor muyum? özlüyorum. ama o bok çukurunda "yaşamayı" ve yaşadığım yerin orası olmasını sevmiyorum, özlemiyorum.

büyük konuşmak gibi olmasın ama ben türkiye'de yaşadığım sürece istanbul'a gezme haricinde dönmeyi asla düşünmüyorum. ankara'nın gözünü seveyim. büyük şehir dersen yine büyük şehir. tonla imkân ve atraksiyon var. ben gencim yabancılarla tanışıcam dersen yine bir kamyon yabancısı var, öğrencisi var expatı var. türkiye'de doğup büyümüş biri ankara'da neyi eksik buluyor, neyi beğenmiyor inan bilmiyorum.

taam turistik atraksiyonu yok, genel olarak renksiz bi şehir ama cebinde paran yoksa veya kimseyi tanımıyosan her şehir öyle ki. neblim istanbul'da yaşamak gerçekten korkunç geliyor bana şu an. çok fazla enerji gerektiriyor çünkü. ben o enerjiyi yaşamak için kullanmak istiyorum, savaşmak için değil.

doğma büyüme istanbulluyum, iyi bir gelirin varsa istanbuldan daha güzeli yok. gelir iyi değilse de gelmeyin, yakın şehirler daha iyidir.

21 yıldır İstanbul'da yaşıyorum. Gittikçe daha kaotik ve yaşanması zor bir şehir oldu gerçekten geçen bu yıllar içinde. Bir kere betonlaşma anormal bir seviyede. Bu da şehrin iklimini değiştirdi. Yazları çekilmeyecek derecede sıcak ve nemli oluyor. Özellikle şu sıralar. Eskiden sadece belli saat ve zamanlarda, belli yerlerde trafik varken artık zaman ve mekandan bağımsız neredeyse her yerde trafik sorunu mevcut. Sırf bu trafik yüzünden birileriyle buluşmak, sosyalleşmek, bir yerlere gitmek bile işkence. İnsan ve araç sayısı çok arttı ve artık kaldırmıyor bunları şehir. Kitle ve şehrin genel havası da değişti gibi. Bunun en net örneği Taksim. Eski Taksim değil artık.. Bunun yanında yaşam maliyetleri (kira, ulaşım, gıda, enerji v.b.) giderek artıyor. Fakat örneğin Kadıköy'de yaşarsanız, iş ve sosyal hayatınız da bu civarlarda olursa ve bu bölgeden pek uzaklaşma ihtiyacı hissetmezseniz, mutlu bir hayatınız da olabilir İstanbul'da. Veya Yenikapı-Hacıosman metro hattında bir yerlerde aynı şekilde bir hayat kurarsanız da bu durum geçerli. Tabi bu verdiğim son iki örnekteki yaşam maliyetlerinin de oldukça yüksek olacağını belirtmem lazım :)

abartıyorlar, istanbul'a sallamak prim yapıyor çünkü; ben doğa insanıyım, istanbul'a ihtiyacım yok, gördüm geçirdim mesajları falanlar filanlar...

kaçacak yeri olmayanlar için cehennem, benim kaçacak köyüm var; canım yeşil, temiz hava, sahil isteyince gidiyorum kalıyorum en kötü 2 gün. işim evimle 20 dakika yürüme, ikisi de istanbul'un en merkezi 2-3 noktasından birinde. metrobüse 1-2 ay hiç binmediğim oluyor, metro ve vapur ile istediğim her yere gidebiliyorum. arabam yok, istanbul trafiği böyle olduğu müddetçe almayı da düşünmüyorum. mümkün olduğunca yürüyerek mesafe kat ediyorum. bu halde 9 senedir yaşıyorum, daha da yaşayacağım görünüyor.

benim gibi yaşayacaksan yaşanır, benim için eksi yönleri artı yönlerini nötrlemeyecek kadar ama metrobüsle işe gideceksen ve günde 2-3 saatin yolda geçecekse yaşanmaz.

İstanbul iş-ev, okul-ev gibi durumları yürüyerek gidip gelebiyorsanız ya da çok kısa mesafeye ayarlayabiliyorsanız, kendinize minimal, rahat bir yaşam alanı kurabilirseniz ve birazcık da paranız varsa harika bir şehir. Konser, tiyatro, sinema, edebiyat, festivaller, fuarlar, eğlenceler hepsi İstanbul da.

nerede yaşadığın ve nerede çalıştığınla alakalı cennette olabilir cehennemde.
abartan haklı olabilir yukarıda dendiği gibi avcılarda oturup ümraniyeye gidiyosan cehennem azabı ama işine yakın düzgün bir muhitte oturuyorsan gayet cennet olabilir.

@acemi, o cevaptan beğendiğimi nasıl çıkardın yav?
çocuğu olmaktan utandığı ailesinden çeşitli sebeplerle kopamayan ama her fırsatta ailesini kötüleyen ergen genç tribinden dem vuruyorum ben, ben de bayılıyor değilim, alternatifler arasında en iyisi benim için. der meister gibi sikerler diyip gidemeyenler mızmızlanmasın diyorum yani :))))

istanbul kültür sanat etkinlikleri ve aktivite çeşitliliği açısından güzel.
fakat en büyük sıkıntı insan yoğunluğu, trafik ve son yıllardaki aşırı betonlaşma.

benim için mesela bisikleti alıp anadolu yakası sahilinde bisiklet sürmek müthiş bir aktiviteyken son birkaç yıldır hiç binesim gelmiyor. çomar istilası ile mangalköy'e dönmüş sahilde semaver ve mangal dumanında tütsüleniyorum. bir de ikide bir çocukları bisiklet yoluna çıkıyor, ikide bir duruyorsun, rezalet bir durum.

geçen dolmuşla kadıköy'e gideyim dedim. tek şeritli minibüs yolunda dura dura iki saatte kadıköy'e vardık. sıcakta piştim üstüne bir de.

fakat hepsinden önemlisi eğer istanbul'daysan evin kendine ait olmalı. evin kendine ait olursa, kira vermiyorsan kafan rahat olur bir nebze.

Birincisi, bana göre yürüyerek sahile inemiyorsanız İstanbul'da yaşıyorum demeyin. Yürüyerek sahile inilebilen bir konumda oturuyorsanız da iş veya okul ile aranız yarım saatten fazla olmasın.

Ayrıca nedir bu "İstanbul'da çok etkinlik var, buradaki tiyatro, konser, bale vs başka yerde yok" Ulan bi ben mi sığırım yoksa her hafta tiyatroya konsere filan mı gidiyorsunuz?

Doğma büyüme İstanbul'luyum, kendime ait evim de var. Ev ile işimin arası da yarım saat, ama yine fırsatını bulsam kaçarım. Maalesef kaçamıyorum çünkü yatırımlarım ve işlerim burada.

Abartiyorlar, gayet de yasanir. 30 yildir yasiyorum, baska sehre gocmeyi dusunmedim hic.
Senin yasam tarzina, beklentilerine bagli biraz da. Kimisi icin TR'de yasanacak en son yerken benim icin Istanbul'dan baska yasayacak yer yok ulkede.

Dogma buyume buraliyim.

taze bilgi
www.bbc.com

6 yılım bitti burada, üniversiteyi ankarada okudum, hatırlıyorum da en güzel zamanlarım ankarada geçmiş, istanbulda birçok insan mutsuz ama buradan da kopamıyor ilginç bir şekilde, çünkü herşey burada konserler maçlar etkinlikler ve bu yüzden de hiçbir şekilde sıkılmıyorsun ama bunlar tabi yeterli değil, ben hiçbir zaman istanbulda sürekli yaşamayı düşünmedim, burda bir aile kurmayı da düşünmüyorum, 1 ya da 2 yıla çeker giderim çünkü yaşlanıyorsun artık ve kaosa, gürültüye, strese, insana katlanamıyorsun.

o kadar övdükleri kadıköyde kiralar en sikko evlerde 2 bin liradan başlıyor, kadıköyün kendisi de çok pahalı ve çok kalabaık olmuş, orada da pek huzur yok, bilemiyorum ben istanbul hakkında artık çok da olumlu düşünmüyorum ama şu bir gerçek kendini çok geliştiriyorsun bir çok konuda.

dogma buyume buraliyim. maalesef yasanmaz bir yer. ustelik bunu pahaliligi ya da diger belli basli eksi yonlerini gozeterek soylemiyorum sadece. kaotik bir ortam olduktan sonra isterse kultur sanatin baskenti olsun benim icin bir sey ifade etmiyor. buraya yakin daha sakin ve kucuk bir sehirde yasamayi tercih ederim.

@john evet her hafta tiyatro, konser vd. sanatsal etkinliklere gitmeye calışıyoruz, festival takip ediyoruz.
yapmamak senin sorunun.

istanbul'da ancak; eli yüzü düzgün bir semtte kira verebilecek gelirin var ise ve evinle işin birbirine yakın ya da sadece bir vapur uzaklığında ise mutlu olabilirsin (bence). bunun dışı; uzun mesafeli, çarpık kentleşmeli, metrobüslü durumlar artık eziyet. yine de, 15 yıldır istanbul'da yaşayan bir çanakkaleli, hem de kendini çanakkaleliden çok istanbullu hissetmeye başlamış biri olarak bence yukarıdaki koşulları sağladığın müddetçe istanbul artıları eksilerinden daha fazla olan bir şehir. şahsen çanakkale'ye dönüp orada yaşamayı hayal dahi edemiyorum.

zamanında her gün 2 saat beylikdüzü-sirkeci arası gittim geldim 2 sene iş için. hayatımın en zorlu yıllarıydı diyebilirim ve toplu taşıma töleransımı o yıllarda doldurdum. şimdi öyle bir şeye mecbur kalsam istanbul'dan koşarak uzaklaşırım mesela.

uçları olan bir şehir yani, pek ortası yok. kendine uygun yaşam alanını sağlaman lazım ha ama şu da bir gerçek ki, o yaşam alanı dediğim semtler de yakında şehrin geri kalanında mevcut kara delikler tarafından yutulabilir, yakındır yani. hoş o tüm tğrkiye için geçerli de, neyse.

eğer kendi işin varsa başka bir şehirde, istanbul sana cidden kaos gelir.

çünkü herkes, sinema tiyatro sosyal etkinlik diyor ama kimsenin gittiği falan yok. ben bile evimden sadece kadıköye iniyorum o kadar.
he ama şöyle de bir şey istanbula alışkın bir insan da diğer illerde çok yapamıyor. mesela izmire de gittim ben ama amaaan bu muymuş izmir bi kadıköy bi beşiktaş değil nerede o yerler dedim. hemen karşılaştırmaya girdim.


nasıl bir yerde yaşamayı düşündüğüne göre değişir. ben istanbuldayım çünkü işler istanbulda.
ileride çoook ileride muğla olabilir. ama onun dışında şu yaşımda istanbul dışı yaşamam. gidersem de yurt dışına giderim.

Şortun altına kısa tayt giy?

edit: Şortu giymeye çekindiğin için kısa tayt dedim.

@idexo tayt giymek problem zaten, şort neden giyeyim üzerine

erkeğim, tayt tecrübem kışın giydiğim İÇ DONUyla sınırlı ama şortun acayip rahat ve güzel bir şey olduğunu söyleyebilirim. kendini içinde rahat ve iyi hissedebileceğin bir şort al bence. fiziğinin nasıl olduğu önemli değil, spor yapıyorsun sonuçta. beğenmeyen dönüp kendi gtüne baksın. spor için şort en güzeli. bu sıcakta taytın düşüncesi bile iğrenç bence de. derinin hava alması lazım, püfür püfür olması lazım. taytla spor yaparsan 10 dakikada buharlaşırsın, 100-120 litre su içince biraz kendine gelirsin sanırım anca.

Linklerdeki içi taytli sortlar gayet kullanışlı ve rahat. Baska turlu şort giyilmez zaten rahat hareket edemezsin. Tayt ve şort arasında fiziğin nasıl olduğu konusunda fark yok bence.

fiziğinin nasıl olduğunun önemi yok. istersen obez ol; kendini nasıl rahat hissettiğin önemli.

bu kendinden taytlı şortlar spor yaparken rahat. eğer spor salonuna birini düşürmek için gitmiyorsan tavsiye ederim <3

Evet şort kesinlikle daha rahat ve kullanışlı ama ozellikle bacak çalıştığınız ekipmanları işiniz bittikten sonra havluyla silmeniz gerektiğini de unutmayın lütfen.
Bazı salonlarda bağzı kadın arkadaşlar bu konuyu atlıyor hepsine laflar hazırladım ;)

mustafa pektemek :(

Mehmet gunsur diyen oluyor arada ama bos ozguven pompalayip dasak gectiklerini dusunuyorum.

edit: bu cevabı yazdıktan sonra 2 kişi daha benzetti bugün ilk kez karşılaştığım.

Saçlar azıcık uzayınca Federer e benzeten oluyor arada.

laurence fishburne

Elçin Sangu. Kızıl değilim ama benzetiyolar.

Justin timberlake

goo.gl
Sadece saçımız benziyo :(

İlk okuldayken Burak Kut derlerdi. Şimdi yanından bile geçmiyorum.

emmy rossum'a benzetenler olmuştu. bence alakam yok.

Dayıma benziyorum ya.

Teoman

internet mahir

saçlar kısayken kemal sunal, uzunken santananın gençliği

Ronan Farrow
i.perezhilton.com

monica belluci
adriana lima
gisele bündchen
kate moss
gigi hadid
naomi campbell
ıııı başka kimler vardı...
doutzen kroes
cindy crawford

hepsine benziyorum

sima olarak ilker kaleli'ye benzetenler olmuştu.

Uzun saçlı halim Robert Plant idi. Şu an pek kimseye benzeten yok.

postcaileystewart.files.wordpress.com
gençliğinde yakışıklıydı al pacino. benzemiyorum

The O.C. 'deki Ryan ama tabi ki kızılderili versiyon :v

teoman'dan ersin korkut'a, riccardo tisci'den mr. bean'e çok geniş bir skala.
en sık gözlük taktığımda daniel radcliffe ve gözlük yokken andrew garfield duyuyorum ama sanırım.

allah benzetmesin ama osmantan erkır'a benzetildim bir kez :(

anladığım kadarıyla kızlar güzel olan ünlülere benziyor.

Cansever'e benzetiyorlar.

:D

Herkes kendini model yazmis ya o yuzden haha.

ben de söyliyim, winona ryder. daha cok gencliğine

kısmetse olur nur

Adrien Brody (burun hariç)
Kristen holden-ried
Med cezirdeki Mert

Kişi başı 140 TL gibi düşünün.
Muhteşem mezeler için aret in yeri diye arayabilirsiniz. Bakikpazari / taksim de. Ana yemek almayın meze ye abanin :)
Kadıköy de fena olmayan yemekler ama harika manzara için moda sahil restoran
İkisinde de müzik yok.

nerde.co

öyle çok ucuz diyemem ama pahalı da değil. normal. bahçesi, ortamı vs. güzel.

ayrıl

Evlenince ne olacak? Ya hayal ettiğin gibi değilse? Bu sefer de ayrılmak için mi sabırsızlanacaksın? Karşı taraf evliliğe hazır değilse lütfen zorlama. Ben kulaklarımı kapattım illa evlenmek istiyorum dersen de ayrıl, evliliğe çok hazır adaylar bul seçim yap derim.

@paudi güzel söylemiş.

çocuk senden küçük ayrıca da hala stajyer ve ailesi ile yaşıyor muhtemelen mezun olalı daha 2 sene falan olmuştur.

ailesinin yanında yaşayan stajyer bi avukatın çok da durumunun olduğunu zannetmiyorum. ayrıca da zaten çok az sıklıklarla görüşüyormuşsunuz. sürekli bunu dile getirirsen ilerleyen zamanlarda kapının önüne koyulabilirsin en azından ilişkinin 1.5 seneyi dolmasını bekle. ondan sonra tekrardan ağzını ararsın.

olmayacak gibiyse de ayrılmanı tavsiye ederim çünkü çocuk daha 24 yaşında küçük yani sen ise 1-2 sene sonra 28 olacaksın az buz değil neredeyse 30a yakın. evlilik hayalin varsa bunu belirt en azından bi nişan yapılsın.

Tabii ki evlilik hayalim var. Bunu neden 1,5 sene dolduğunda belirtmem gerekiyor anlamadım @buiret?

9 aylık zaman çok az bence ilişkide. 1.5 tam kararı oluyor genelde. ne tam 2 ne tam 1 tam kararında. genelde insanlar 2 sene sonrasını daha makul buluyorlar bu tarz şeylerde. benim görüşüm o.

Fark etmiyor demelerinin hastasıyım madem farketmiyor evlensin o zaman ardından para vs sebep buluyor.
Sista bunun mazereti bitmez. Çocuk eğleme hiç gerek yok en güzel zamanların.
4 saat mesefeden bu kadar az görüşüyorsanız sorun vardır. Aile maile hala kendi birey olamamış. Sen buna öğretirsin ama o olduğunda ona saygın da bitmiş olur. Ayrıl o yüzden

9 aylık ilişkide ve henüz bu yaşta nasıl yakın zamanda evlenmeyi düşünsün ki sevgiliniz? Bana çok mantıksız geldi ama farklı bir çevreden geliyorsunuz sanırım.

Doğru orantıyla 9 ayda birbirinizi 30 gün görmemişsiniz, birbirinizden uzakta yaşıyorsunuz. Bu durumda onun dedikleri değil sizin düşündükleriniz biraz garip geliyor kulağa. Sanırım etrafınızdaki insanlar bu sıralar evleniyor diye garip bir buhran yaşıyorsunuz.
Mutlu olmanız dileğiyle.

çocuğun maddi durumu ve ekonomik bağımsızlığı kötü durumda. şu anda evlenmeyi isteyerek onu daraltıyor olabilirsin. seninle evlenmek istemediğinden değil, kendini rahat hissetmediğinden evlenmek istemiyor bence. çalışmadığı ve ailesiyle kaldığı bir durumda bunu düşünmek istemiyordur. tabi çalışmadan, hatta yüzbinlerce lira kredi borcu olurken evlenenler de var. seninki bu kategoride değil ama.

edit: "En iyi ihtimalle 1,5-2 ayda 2-3 gün görüşebiliyoruz." burası çok feciymiş. ben ingilizce pratiği yaptığım yabancı arkadaşımla sizin sevgilinizle yaptığınız görüşmeden daha çok görüşüyorum :)

sen büyüksün ama çocukça davranan da sensin.

beklentilerinden vazgeçmen gerek. beklentilerinin ne olduğundan bağımsız olarak. vazgeçmek de doğru kelime değil aslında. hayatını mahveden şeyler beklentilerinin gerçekleşmemesi ve işin diğer bi yanı da beklentilerin gerçekleştiğinde bi boşluğa düşmen çok olası. çikolata isteyip de annesi hayır deyince ağlayıp sızlayan 3-5 yaşındaki çocuğun 26 yaşındaki halisin.

uzatmaya gerek yok. net şekilde haksız olan sensin.

2 ayda bir görüşme ile o ilişki sittin sene ilerlemez. onun dışında adam daha stajyer ve 24 yaşında, söylediklerinde haklı yani. kaldı ki tüm şartlar oturmuş da olsa yine de evlenmek istemeyebilir belki 35ini bekleyecek.

yani bence ayrıl. evlilik muhabbetinden bağımsız olarak uzak mesafe olduğu için ayrıl.

adam kendince haklı, sen de kendince haklısın. seviyorsan sabredecek hayattaki beklentilerini erteleyecek, onun iş bulmasını falan bekleyeceksin ki hayatlarınızı eşit koşullarda birleştirebilesiniz; ya da ben niye kendimi bu kadar gereyim kasayım diyorsan da bitireceksiniz. mevcut gidişattan memnun değilsin ama adamın da elinden fazlası gelemeyeceği için bir şey yapmıyor demek ki. senin gibi dert edinip dövündüğünü mü görmek istiyorsun? e bir şey yapamaz ki, işi yok hala, napsın yani niye söylensin durum üstüne?

beklentileriniz ertelenemeyecek gibiyse ve sizi strese sokuyorsa çevrenizde gördüğünüz şeyler, ne onu ne kendinizi gerin ayrılın. ama seviyorsanız, "yok ben pasif agresif öfke biriktirmem beklerim canım üstesinden gelirim, o da eşek değil iş bulunca bir ilerleme olur elbet" diyorsanız da size bu negatif hisleri hissettiren şeylerden aklınızı kaçıracak oyalanma yollarına bakın. evlilik kavramının sizdeki karşılığını sorgulayın. ilişki mi, o adamı mı istiyorsunuz toplumsal statünüz mü? mesela bu duyuruda mesleklerinizin içeriğinin çok bir önemi yok ama belirtiyorsunuz, bu sizin için önemli bir detay. ortak iş yapabilme ihtimalini mi düşünüyorsunuz, ya da adamın iş bulmasına yardımcı olmak?

ne bileyim ya çözüm odaklı davranın işte. adam da üzülmüyor dert etmiyor diye sinir olmayın.

malesef ayrılmanız gerekiyor.

www.youtube.com

seninki boyle ayri bir parca olmayabilir, tirnagin uzadikca o siyah parca one gelir ve en sonunde kesile kesile yok olur.

dip kısım tamamen morarmış. muhtemelen zamanı gelince düşecek, altından yenisi çıkacak. normal yaşantına devam et.

Doktora gitsem o birikmiş kanı temizleyebilir mi acaba? Cesaret edebilir miyim bilmiyorum ama aylarca beklemekten iyidir belki de bilmiyorum.

doktora gitmeye falan hiç gerek yok. doktor güler :)

kesin düşer.

geçmiş olsun. normal hayatınıza devam edin bir süre sonra yenisi gelecek ve bu tırnak atıl duruma düşecek.

doktorun yapabilecegi bir sey yok oradaki birikmis sivi kan da degil zaten, bekleyeceksin yani.

Olimpos

Kaş, Olimpos, Kelebekler Vadisi.
3 ünden biri uygun olabilir size.

ayvalık, gecesi de gündüzü de güzeldir. dikili'ye şu aralar yaklaşmayın, ergen ve kalabalık.

kaş için hem pahalı hem de çok kalabalık diyorlar.

olimpos fena değil sanırım ama "nokta atışı" bir yer bulamadık.

ben amasra derim . denizi çok güzel ve sakin . diğer seçeneklere göre ucuz bir çözüm olabilir. süper balığı ve salatası meşhur amasra'nın . denizi de dalgasız dibi beyaz kum ve çok temiz .
tavsiye ederim .

Maalesef şubeye gitmek dışında herhangi bir seçenek yok. E Devlet üzerinden aldığınız mezun belgesiyle birlikte şubeye gideceksiniz, ardından aile hekiminizden askerliğe elverişlidir yazısı alıp onu şubeye götürecekseniz ve 2 yıl daha tecil hakkı kazanacaksınız.
Kolay gelsin.

bunu yaptığım zaman direk uzuyor mu yani? alıp götürmesinler :D

Uzuyor uzuyor. Kesin bilgi.

E devlette yoklama diye bir sey cikmis. Orada sorulara cevap veriyorsunuz,sonra ailene hekimne gidiyorsunuz. Hastaneye sevk gerektirecek bir sorununuz yoksa baska bir sey yapmaniza gerek kalmiyor. Isterseniz subeyi arayin sorun. Emin olmak icin.

yuh ya en temel şeyleri nasıl bilmezsiniz aklım almıyor. ondan sonra da işverenler önünüze "ücretsiz izne çıkıyorum" ya da işten çıkartırken hiçbir şey vermeden "tüm haklarımı aldım" diye kağıt koyduklarında hiç sorgulamadan imzalarsınız

önce temel haklarınızı ve koşulları öğrenin. özel sektörde çalışıyorsanız ilgili iş kanunlarını, devlet memuru iseniz 657'yi, öğrenci iseniz üniversitenizin kurallarını ezbere bilin. yoksa çooook düdüklenirsiniz.

cevap olarak da: evet iki yıl tecil süren var üni bittikten sonra. kimse seni kolundan tutup götüremez.

50 TL/1/Bakırköy

40-45 tl arası/2 kişi/Beşiktaş

Apartmana ortak gelip bölünüyor. 60ödüyorum tek kişiyim./şişli

besiktas - 2 kisi - son gelen fatura 43 geldi ama normalde 30-35 arasi geliyordu, bu ay niye bu kadar fark oldugunu anlamadik biz de.

@solenkol, apartman kaç kişilik?

2 kişi. Aylık ortalama 80 TL civarı. 10-12 m3 civarı tüketiyoruz.

2 kişi yaşıyoruz. 25-28 civarında geliyor faturalar. İlçe Üsküdar.

45-50TL/Kadıköy/2 kişi

103₺/15-16metreküp/2kişi/ümraniye..
Herkesin ayrı saati apartmanda,birim fiyatı en yüksekten ben alıyorum.Nedenini bilen varsa?

60 TL. 2 kisiyiz her gun dus aliriz. Bazen gunde 2 kez hatta.

Ortak su saatiniz varsa her dairede süzme saat yok mu? her daire kendi kullandığı kadar ödemiyor mu? Direkt daire sayısına mı bölüyorsunuz?

Soruna cevap vermiyorum zira kafa karıştırır, yazın su tüketimim normal değil. Kışın da ne geldiğini hatırlamıyorum.

11 daire var toplamda binada. Kapıcıyla 12 oluyor

Belli başlı sınav başvuru merkezleri var ösym nin sitesinden bakıp size yakın olanına gidebilirsiniz. 5 tl de ücret alıyorlar sanırım.