ya seveni ve memnun olanı elbet vardır ama bunların çoğunluğu gördüğüm kadarıyla doğma büyüme istanbullular. ben 18-23 yaş arasını istanbul'da geçirdim, depresyondan depresyona geçtim, tabiri caizse sığır gibi yaşadım. bir yıldır ankara'dayım ve karakter olarak 180 derece değiştiğimi hissediyorum. çok daha dirayetli, pozitif, güçlü, sağlıklı hissediyorum.
ben öğrenciydim. istanbul AŞIRI pahalı. ben boğulduğumu hissediyordum. ya ahırdan bozma 1200-1300 lira kirası olan evlere 3-4 kişi çıkacaksın ya da okula uçakla gidip gelebileceğin kadar uzak, medeniyetin uğramadığı yerlere taşınacaksın. trafik berbat. mahalleden çıkmak bir saat sürüyor. akşam metrobüse bineceksen direkt ölüyorsun zaten.
inanılmaz kalabalık. her yerden insan fırlıyor, üzerine üzerine geliyorlar. çok gezen adam değilim açıkçası ama şehrin içinde yeşil gördüğümü hatırlamıyorum. her yer bina. park, bahçe arıyorsan spesifik olarak oraya gitmen lazım; bir yerden bir yere giderken parka bahçeye rastlaman neredeyse imkânsız. "denizi yok yeaa", "gri yeaaa" dedikleri ankara bu açıdan bin basar istanbul'a. sadece benim oturduğum yere yürüyerek 5 dakika mesafede iki tane park var. ayrıca ben istanbul'da geçirdiğim 5 yılda boğaz ya da deniz kıyısında alkol aldığımı hatırlamıyorum ama gölbaşı'nda her canım sıkıldığında mogan'a inip sabaha kadar içebiliyorum mesela, kimse de bir şey demiyor. suysa su, manzaraysa manzara. kurbağalar vrak diyo, ben içiyom. mis.
ankara süper şehir demiyorum ama ben bir yılda kendimi buldum resmen. evimde hissediyorum, rahat ve mutlu hissediyorum. ankara'nın o beğenmediğiniz kekoları istanbul'un beyefendilerinden evladır. sana yemin ediyorum ben ankara'da "hayır ben özür dilerim" kavgası gördüm, kanada'da falan da değildim eminim kızılay'daydım.
her şehrin iyi ve kötü yanları var muhakkak ama ben genç bir erkek olarak istanbul'da çok bunaldım, daraldım. yaşam enerjimi sömürüyordu aq şehri. istanbul'da yaptığımın çok daha fazlasını ankara'da yapıyorum. daha ucuza ve daha kaliteli yaşıyorum. çoğu kişinin nefret ettiği aksaray-laleli taraflarını özlemiyor muyum? çok özlüyorum. eminönü-laleli arasını yürümeyi özlemiyor muyum? çok özlüyorum. gece 4'te sokağın başındaki kebapçıda yemek yiyip internet kafede buz hokeyi maçı izlemeyi özlemiyor muyum? özlüyorum. ama o bok çukurunda "yaşamayı" ve yaşadığım yerin orası olmasını sevmiyorum, özlemiyorum.
büyük konuşmak gibi olmasın ama ben türkiye'de yaşadığım sürece istanbul'a gezme haricinde dönmeyi asla düşünmüyorum. ankara'nın gözünü seveyim. büyük şehir dersen yine büyük şehir. tonla imkân ve atraksiyon var. ben gencim yabancılarla tanışıcam dersen yine bir kamyon yabancısı var, öğrencisi var expatı var. türkiye'de doğup büyümüş biri ankara'da neyi eksik buluyor, neyi beğenmiyor inan bilmiyorum.
taam turistik atraksiyonu yok, genel olarak renksiz bi şehir ama cebinde paran yoksa veya kimseyi tanımıyosan her şehir öyle ki. neblim istanbul'da yaşamak gerçekten korkunç geliyor bana şu an. çok fazla enerji gerektiriyor çünkü. ben o enerjiyi yaşamak için kullanmak istiyorum, savaşmak için değil.
0