bu konuda da ne yazık ki yine yönetim suçlu. nike her sezon başında kulübe 5-10 farklı kreasyon götürüyor, yönetim içlerinden seçiyor.

Tc ligine en düşük kalite forma üretiliyor yüksek kurdan dolayı. Hele taraftar formaları 3. Kalite. O yüzden katalog forması genelde :)

Malesef kurdan dolayi futbolcuların giydiği forma satilmiyor resmen. Futbolcuların üstünde beğeniyorum ama taraftar formasi baya düşük kalite.

Bu arada nike nasil 10 tane yolluyor kulüp seçiyor? Benim bildiğim böyle bir şey yok. Kaynak var mi?
Nike gitsin, bir daha o kadar para veren de bulunmayacak malesef...

Anneannemin apartmanda böyle bir vaka yaşandı kimseye test yapılmadı. Dediğiniz gibi talep ile bina dezenfekte edildi

Baldızım pozitif apartmanda kimseye test yapılmadı onu bırak aynı evde yaşayan anne babaya bile test yapılmadı sadece 15 gün evde kalın uyarısı yapıldı.

ekip aynı hane içersinde pozitif varsa sadece o haneye gelip bilgilendirme yapıyor semptom yoksa test yapılmıyor.

İlk zamanlar binayı karantinaya alıyorlardı ama şimdi saldım çayıra modundalar. İlçe sağlık müdürlüğü ile görüşebilirsiniz

Bina karantinası diye bir şey yok şu anda. Hane bazında çalışıyorlar. Sizin zaten herhangi bir dairede pozitif varmış gibi önlem almanız lazımdı, binada gelince kimseye haber vermiyorlar çünkü, çok doğal olarak insanlar da gizliyorlar durumlarını.

saklamak değil de özellikle haber verme gereği duymamışlardır diyelim. eşim ve ben de karantinada kaldık ama kimseye bi şey söylemedik. 40 dairelik binadan ya da site içinden bize de herhangi bir bilgi gelmedi şimdiye kadar. beklentimiz de olmadı zaten.

şu an aynı evde yaşayan temaslılara dahi belirtisi olmadığı sürece test yapılmıyor. koca bine ile kimse ilgilenmez. herkes kendi önlemini kendi alsın.

Saklamak bana da ilginç geldi. Yani şöyle bizde 4 dairelik bir apartmandayız hasta olduğumuzda kimseye söylemedik. 14+6 gün evden çıkmadık, sonra kaldığımız yerden devam. O süreçte sadece filyasyon ekibi geldi telefona gelen kodu alıp gitti. Ne polis geldi ne bekçi. Bazı yerlerde daireye yazı filan asıyorlarmış onu da yapmadılar.

Birkaç duyuruda görüyorum da, bizim bunu komşulara söylememiz mi gerekiyordu ?
Eee zaten hastaydık ailecek komşunun kapısını çalıp biz covid olduk mu demeliyiz?
Ayıp mı oldu ?

Teşekkürler cevaplar için öncelikle. Anlaşılan karantina olayı tamamen bitmiş, umarım bizimkilere de bulaşmaz.
Saklamak mevzuuna da gelince ben hiçbir şekilde doğru bulmuyorum. Bizim toplumumuzda burada örneğini verdiğiniz gibi kaç kişi hassas sizce bu konuda? insanlar korona olduğunu saklayıp sağa sola bunu bulaştırmakta sorun görmüyorlar. apartman içerisinde dışarı çıksanız ve dış kapıyı elleseniz bile bulaştırabilirsiiniz diğer insanlara. Ben doğru bulmuyorum saklamayı.
Fransa’da bir arkadaşımızın binasında bir kişi olmuş ve kapısına yazmış ben korodayım önlem alın diye. Buna bizim insanımızın yaklaşımına hiç şaşırmıyorum fakat konuyu dağıtmanın anlamı yok.
Sağolun

üstteki insanlar beni gerçekten korkuttu şu anda. adam aynı apartmanda ve korona olduğumu neden komşularıma söylemek zorundayım??! diyip bunu normalleştirmiş kafasında. aynı yaşam alanını paylaştığınız için olabilir mi sayın komşu. kötü günler daha da yakın valla bu devirde kimseye güvenmeyin.

tebrikler, umarım çok mutlu olursunuz

Hayırlı olsun, inşallah çok seveceğiniz bir iş olur.

hayirli olsun kanka.

hayırlı olsun, başarılar :)

Hayırlı uğurlu olsun.

Hayırlı uğurlu olsun

Hayirli olsun ne guzel :))

gözün aydın hayırlı olsun :D

Tebrik ederim. Bir işi bulmak kadar elde tutmak da hüner ister. Tavsiyem iş hayatında olabildiğince politik olun.
Patronlar ve üstlerinizle aranızı her zaman iyi tutun. İşinizle, çalışkanlığınızla akılda kalmaya bakın. Hayırlı, uğurlu olsun.

Hayırlı olsun. Başarılar.

Hayırlı olsun bol şans

hayırlı uğurlu olsun.

Hayırlı olsun. Gönlünüze göre bir kariyer olsun.

tebrikler.. hayırlı olsun.

Ahh süpersin! Hayırlı olsun, işteki her günün bugün kadar heyecanlı ve mutlu geçsin.
Darısı başıma.

Hayırlı olsun, maşallah diyelim nazar değmesin.

Hayırlı olsun, ne zaman ıslatıyoruz :)

Gozunuz aydin
Hayırlı olsun.

tebrikler, başarılar!

hayırlı olsun müdür.

Hayırlı olsun ^^
Darısı başımıza.

çok hayırlı olsun, çok memnun olasınız insallah

İse giren herkes cok mutlu ediyor beni issizlik berbat bir sey valla hak ediyorsun mutlu olmayi o yuzden. Hayirli olsun

Hayırlı olsun!

Hayırlı olsun hocam.

tebrikler geçmiş olsun ))

Gecmis postlarini hatirliyorum, hayirli olsun ama girisimci ruhtan, kisisel projelerden vazgecme!

meslek kodunun açıklaması:

3512.06 Yazılım Destek Uzmanı

kontrol ettim, 2512.01-Yazılım Mühendisi olarak girmişler.

risk içeren (madenci, vinç operatörü vs.) gibi iş kollarında muhtemelen farkediyordur ama yazılım alanında farkeder mi bilemedim.

2512.02 - bilgisayar mühendisi, diyor.

edit: eski kayıtlara da baktım, bazıları da 2512.01. Aynı işyerinde bile değişmiş, baya random girmişler gibi görünüyor.

3512.10 - yazılım ve veri tabanı uzmanı diye geçiyor.

zamanında 2512.05 girilmiş. yazılım geliştiricisi

bana da arge elemani yazmislar canim sikildi simdi

3512.06 Yazılım Destek Uzmanı

2423.03 iş analisti diyor. ne alaka yahu datacıyım ben.

arkadaşlar meslek kodlarının yazdığı listeyi görseniz kafayı yersiniz. birbirine o kadar benzer veya birbiriyle o kadar alakasız şey var ki şaşırırsınız. adam kaynakçı olarak işe giriyor mesela, listede bir sürü kaynakçı mesleği var. gazaltı kaynakçısı, oksijen kaynakçısı, elektrot kaynakçısı, argon kaynakçısı, alüminyum kaynakçısı, çelik kaynakçısı, boru kaynakçısı, levha kaynakçısı, bant kaynakçısı, yok ebesinin kaynakçısı. sadece "kaynakçı" diye bir şey de yok. illa çeşidi var. lan kaynakçı işte. göt kadar atölyeye her makineye ayrı kaynakçı almıyoruz ya, kaynatacağı şey hangi makineyle kaynayacaksa onu kullanacak. ne yazayım şimdi ben buna, birini sallıyorum.

"yazılımcı" diye bir şey de yok. bilgisayar yazılım teknisyeni, yazılım destek uzmanı, yazılım geliştiricisi, yazılım müdürü, yazılım mühendisi, yazılım tasarımcısı, yazılım test edicisi, yazılım proje yöneticisi, yazılım ve veri tabanı uzmanı. tam 9 tane yazılımcı kodu var.

çalışan olarak sizi ilgilendiren bir ayırım değil. örneğin işkur belirli meslek kodları için işverene teşvik sağlıyor, işverenin o kodu yazması gerekiyor. ya da mesela evinde hizmetçi çalıştıranlar her ay bordroyla, sgk bildirgesiyle falan uğraşmasın diye kolaylık yapmışlar, bir sefer kaydediyorsunuz, her ay sgk bildirgeleri otomatik gönderiliyor. ama bu sistemde yararlanmak için çalışanın "hizmetçi-ev işleri" koduyla giriş yapılması gerekiyor. "makine mühendisi" koduyla giriş yapılan kişiye uygulanamıyor.

velhasıl, işinizle çok alakasız bir şey yazmıyorsa sizi çok ilgilendiren bir şey değil.

ssg şu an sözlükte sadece yazar. Şirket sahibi ama "executive" değil. Yönetimine müdahale etmiyor. Dolayısıyla bir açıklama yapmadı.

Bence açıklama yapılmasına "değer" bir şey bulmuyorlar.

iplemiyor +1

ssg malum davada hapis cezası aldı ama açıklaması geri bırakıldı. yani 5 yıl süre benzer bir suçtan hüküm giymemesi lazım. o da korkup yurdışına kaçtı. kanzuk'u emanetci bıraktı ama önemli kararları yine kendi alıyordur.
Cevap: ortalık yatışsın, konu unutulsun diye ölü taklidi yapıyor.

Adam SJW, yani tam onun agzina layik bir durum, kalkip yazarlarin yaninda mi yer alacak.

@vizivozo malum dava nedir?

bence politikadan da cok sey ogrendiler.

insanlar nasil olsa unutacak diye bilerek sessiz kalmayi seciyorlar.

konusup olaylarin belki de buyumesine sebep olmak yerine susup boyle 3-5 kişinin cılız çıkan "neden konuşmadı?" vs gibi sorularında kalıyorlar.

boyle buyurdum +1

ssg zamanında da bir sürü haksızlık dönüyordu. şimdi sözlüğü yönetmiyor diye badem gözlü oldu.

malum dava sorulmuş birkaç kişi tarafından,
buyrun malum dava :
www.cnnturk.com

ayrıca:
www.hurriyet.com.tr

bir de iş için gittim falan diye yalan uydurdu sonradan.

Skyrise diye bir oyun app'i var. 9 farklı beceri bölümünden oluşuyor. En sonunda 0-12000 puan arasında bir puan alıyorsunuz. Benim bulduğum yönteme göre tek seferde değil de, 3 kez bu oyunu oynayıp (her seferinde aynı 9 bölüm mevcut zaten) elde ettiğiniz 3 farklı sonucun aritmetik ortalamasını alırsanız bu bence net şekilde bilgi veriyor.

0-2000: zihinsel sorun
2000-5000: düşük zeka
5000-8000: orta zeka
8000-10000: üst zeka
10000-12000: dahi

Mensa'nın iq testleri var. Profesyonel ölçüm değil, ama vakit geçirmeye yardım ediyor.

kandan yapılan testte pozitif çıkarsa yanıltıcı olabiliyor. negatif çıktıysa negatiftir.

Kit dediginiz suruntu mu? O da güvenilir değil ki. Eşimin suruntu negatif çıktı ama kan ve tomografiye göre pozitifti.

Bulas ihtimalinden 3 gun sonra yapilmasini onerdi doktor bize

Iyi de niye hastalik suphesinde kan testi yapiyorlar anlamiyorum. Kan testinde antikorlara bakarlar, bu da hastaligin olusumundan en erken 5-7 gun sonra gerceklesen bir durum. Hastaligin basinda olan birinde antikor testi pozitif cikmaz.

Haldemir, antikor testi ayri; onun için ekstra 300 lira daha ödemem gerekiyordu. Bu kan testiydi başka bir şeylere bakıyorlar. Kan alıp test kitinde uygulama yapıyorlar sanırım.

Amaa eloria'nin dediği gibi süruntu testinde negatif, bu testte pozitif cikanlar da oluyormuş. Anlamadım ben bir şey.

Crp baktilar birde kanda bakilan covid var ikisininde orani yuksekse koronaya bagliyorlar

Doktor olabilirdim ve çok başarılı olurdum. Şu anki mesleğimde 15. yılım, işimi yaparken çok rahatım ve insanları yönetirken zorlanmıyorum. Başka bir iş olsaydı yine başarılı olurdum. Mesleğimi seviyor muyum? Seviyorum, evet.

60 yaşından sonra okul çekilmez. Sıfırdan bir meslek ya da bilim alanına girmezdim. Teknemle koy koy gezerim. Dünyaya bir kere geliyorsun. 60 bitti tekrar 60 yaşında olmayacaksın.

@stewie, mallık ne alaka?

muhendisim, meslegi seviyorum ama simdiki aklim olsa kesin tip okurdum zira maddi olarak kesinlikle tatmin etmiyor. olene kadar farkli sekillerde sektorde devam ederim herhalde, erken emeklilik gibi bir planim yok zaten lotoyu vurmazsam imkani da yok.

okul dedigin bir noktadan sonra hamallik, tezin savunmasindan sonra kalemi kirdim, okul bittikten sonra senelerce kabus gordum. donmeyi hicbir sekilde dusunmuyorum.

memnun değilim. mesleğimden nefret etmiyorum ama sevmiyorum da. zaten ömür boyu aynı mesleğe devam etmeyip bir noktada değişiklik yapmayı hedefliyorum.

o yaştan sonra okumak istemezdim. uysal birisi olduğumdan zamanında mühendislik isteğimde diretememiştim. hoş alanından bağımsız tanıdığım tüm mühendisler şikayetçi ama işte içinde kalıyor insanın. o yüzden yaştan bağımsız okumak isteyeni de anlayabiliyorum.

60 ı geçtim ben normal üniversite okduğuma pişmanım. Bu ülkede okunmaz.

Bu ülkede en zor şey okumak ve çalışmak. Paran varsa yaşamak güzel.

Bilen bilir iti mimarlık terkim. Şu ve elektrik ustalığı yapıyorum. Iyi para kazanıyorum. O kadar is geliyor ki telefonumu çoğu kez açmıyorum.

Yani çözüm okumakta değil. Uygu işi bulmakta. Mesela bizim mahalleye lastik tamircisi açıldı. Ne alana dedik. Adam hiç boş kalmıyor. Kısaca vizyon lazım.

Kimya mühendisiyim, mesleğimi çok seviyorum. Yine olsa yine seçerdim. Zaten istediğim tek bölümdü, öyle üniversite sınavına girip de puana göre seçmedim, çok önceden karar vermiştim. Çok bilim yapıyorum, ilim irfan yuvasında molekül tasarlıyorum fln değil kesinlikle, ama argeciyim ve az da olsa bilimle uğraşıyorum.

Ama, mesleğimi ne kadar sevsem de, @tolkien tam benim düşündüklerimi yazmış, +1 diyorum.

Mesleğimi seviyorum. Ama para için zorunlu olarak yapınca işin tadı bazen biraz kaçıyor. Dolayısıyla hayatımın bir noktasında olur da param olur ve çalışmak zorunda kalmazsam mesleğimi daha keyifle yaparım diye düşünüyorum.

60'tan sonra üniversite okumam. Yani şu anki aklım olsa 10 sene önce de üniversite okumazdım, çünkü bir şey öğrenmekle üniversitenin çok bir alakası yok. Biraz network sağlıyor, biraz ilginç bir tecrübe, ama o kadar. Bir şey öğrenmek için üniversitenin faydadan çok zararı var şu an bence.

Ben işimi seviyorum ama sonsuza kadar başkası için çalıştığım bir hayat düşünemiyorum. Hedefim hep kendimle alakalı, kendim için bir şeyler yapmak.

Okuldan nefret ediyorum ben. Gittim bir de yüksek lisans okudum tez döneminde dondurdum okulu nasıl bitecek bilmiyorum. Zaten kendimi bildim bileli tembel öğrenciyim okumak bana yaramıyor.

dün nobel fizik haberini görünce bu soruyu ben de kendime sordum.

ben de mühendisim ve mesleğimi seviyorum ancak bu tür bilimsel ödül almış kişileri vs. görünce yaptığım işin biraz fizik matematik bilen beyaz yakalıdan öteye geçemediğini de düşünmeden edemiyorum.

bu arada bu konu sadece türkiye ile sınırlı değil bence. yani görüyorum avrupa'daki mühendis arkadaşlarım da hemen hemen bizlerle aynı şekilde çalışıyorlar. buradaki esas neden, bilimin akademide yapılması ve ancak orada aktif şekilde gelişmesi.

Ben işimi sevmiyorum, hiç de sevmedim. Avukatım, adliye gibi bir ortamda her gün söve söve iş yapmaya ve yaptırmaya çalışıyorum. Her gün iğrenç ötesi olaylara şahit oluyorum. Maddi bakımdan da kötü bir durumdayım. Kimseden emir ve talimat almadan serbest çalışacağım dedim, şimdi görüyorum ki tamamen bir yanılsamadan ibaretmiş bu düşüncem. Doğrudan veya dolaylı olarak yine birilerinden talimat alıyorsun her türlü; bu sistemin içinde böyle ilerliyor işler.

60 yaşında olsam, asla ama asla üniversite okumam. Öyle bir enerji ve motivasyon kalmadı bende. Gider bir ağacın altında kitap okurum kedi köpek severim.

Mesleğimi seviyorum. Hayat ne getirir bilinmez ama işimi severek yapıyorum. 60’ımdan sonra üniversite okumazdım. Bir konuya ilgi duymak ile o konuda akademik olarak bilgi edinmek farklı şeyler.

Okuduğum bölümü (kimya müh + kimya) severek okumuştum ama yaptığım iş o değil. Biraz alakalı, o temelimi kullanıyorum ama aslında başka bir alan. Açıkçası işe aldılar diye girmiştim öyle gidiyorum yıllardır ama sevmiyorum işimi. Benim kafamın çalışma şekline uygun değil işin kendisi. Hayatımın sonuna kadar bu işi yaptığımı düşününce uykum kaçıyor. Benim için tek artısı fena para kazanmıyor olmam. Sonra diyorum ki vay arkadaş ne lüksün varmış da istediğin sevdiğin işi yapmak istiyorsun. Şu dünyada insanların ne kadarı bunu düşününebiliyor? Bilmem ki düşünmeli misin? Yoksa şükür edip işine mi bakmalısın?

Dünyanın şu düzeninde zaten hayatın sonuna kadar çalışacak meslek artık yok gibi görünüyor (ama ölene kadar çalışmak zorunda kalacağımız kesin). Her şey o kadar hızlı değişiyor ki.

60'ımdan sonra okur muydum bilmiyorum. Açıkçası okula gidersem öğrenmek için değil de bir iki insan göreyim, dışarı çıkmak için nedenim olsun diye olur. Yoksa içinde öğrenme isteği ve boş zaman varsa bir şekilde öğrenirsin diye düşünüyorum.

İşi sevmiyorum ama iş dışı hayat standardımı da başka bir meslekle daha zor sağlardım. O açıdan çok şikayetim yok.

Tutkuyla diyemem belki ama seviyorum mesleğimi. nefret ettiğim zamanlar da oluyor ama her alanda böyledir herhalde. Hayatımın sonuna kadar bu mesleği yapmayı geçtim hayatımın sonuna kadar çalışmak istemem zaten. ama çalışabildiğim sürece bu işi yapardım. İsteyerek okudum, yine olsa yine aynı bölümü okurdum. aklım bir yerde kalmadı. ama 60 yaşından sonra yeniden okula falan başlamam. okul pek sevdiğim bir şey değil.

Bircok farkli bolum okudum ve bircok farkli firma ve sektörde calistim. Mevcut sistemde üniversite okumak da herhangi bir sirket bunyesinde meslek diye onume konan pozisyonlarda calismak da bana hicbir haz vermiyor artik. Zevkle yaptigimi kesfettigim bir aktivitede kendimi ilerletmek icin yeni bir diplomaya ihtiyacım olursa universiteye kayit olurum ama zaten o isi hakkiyla yapabilir hale geldiysem diplomaya da ihtiyac duymam muhtemelen.

Evet seviyorum.
Şuan zevk alarak yapamıyor olsam da doktora bitince kadro bulabilirsem bir nebze olsun feraha kavuşacağımı düşünüyorum (umuyorum).
mühendislikte araştırma görevlisiyim.

ben sorunun ikinci kısmına cevap vereceğim, açıkçası şuan 60 yaşından sonra bana okul okutacak tutkularım yok. O iş ancak şöyle olur bence; misal burada yazıldığı gibi kişinin tutkusu arkeoloji, uzay, deniz bilimi vs vs olur ve o alana içine girmek için adam gider bir klube üye olur gibi akademiye kayıt olur, sonra orada network yapar.
Bunlar dışında şuan günümüzdeki mühendislik ve benzer bölümlerı sadece çarka dişli yani üretim bandına teknik eleman yetiştirmekten başka birşey yapmıyor.
Benim işletme/işletme yönetimi yüksek lisansım var iyi bir üniversiteden, bir ara doktora yapar mıyım diye düşündüm ama saçma geldi, her ne kadar akademiyi sevsem de işletme gibi bir alanda ilerlemenin tek amacı para kazanmak olurdu, ben zannetmiyorum ki normal bir insanın "iş/business" tutkusu olsun. şuan 20 yaşında olsam gider sanat tarihi yada deniz biyolojisi gibidir bölüm okuyup akademide kalırdım. Hele bir de yurt dışına kapağı atsan mükemmel keyifli olur sonra yapıştır kitap yaz makale yaz vs :)

İşimden nefret ediyorum. 60 yaşında emekli olabileceğimi de sanmıyorum sovyet eskisi ülkelerin yaşlıları gibi bizim nesil de o yaşlarda bimde kasiyerlik falan yapmak zorunda kalabilir emekli maaşı kuş kadar olacağı için.

O yaşta kasiyerlik işi bile vermiyorlarki ülkemizde. Amerika bu konuda iyi ama bizde yaş ayrımcılığı var, hele 40 yaşından sonra işsiz kalın da görün gerçekleri, çoğu işyeri yaştan oturu sizi almıyor, çoğu ilan otuzbeş yaşı tavan yapmış, 35 yaşını asmamış diye sınır koyuyor ilanda.

Yemeklerin yanında ayran içiyorum. Arada bir kendimi ödüllendirmek için de kola.

Su, kahve, çay. Soğuk seviyorsanız hepsinin soğuk versiyonları da var. Çayın bile 150 çeşidi var ya, hepsini deneyip sıkılana kadar baya vakit geçer.

Valla ben de aynı dertten muzdaribim.

Kefir, şalgam, ayran üçlüsüyle takılıyorum. Ama bunlar da ne kadar sağlıklı muamma. Sonuçta fabrika ürünleri. Ama diğerlerinden iyidir.

diyet kola, malt bira ve vodkadan devam hocam.

Soda-limon tabi. Tuz eklemek sana kalmış.

50 kilo vişne koyduk dondurucuya, sade sodayla karıştırıp içiyoruz.

su?
su haricinde bişey içmeye ihtiyacın yok, o yüzden ne içersen iç "gereksiz" bir şeyler tüketmiş olacaksın. ya su haricindeki sıvı tüketimini azaltacaksın ve ne istiyorsan içeceksin, ya da sıvı tüketimini azaltamıyorsan totalde en az zararı hangisi veriyor onu hesaplayıp içeceksin.

ben yemek yeme esnası haricinde su hariç hiçbir şey içmezdim eskiden, gereksiz gelirdi. (alkol hariç ama dediğin gibi onun farklı bir klasmanı var)
sonradan kahvenin getireceği açlığı bastırma hissine ihtiyaç duyup kahveye başladım, 3 senedir içiyorum. o da her gün değil, günde maks 70 cl. tabii şeker ve süt olmadan, bu haliyle olabilecek en az zararlı hale geliyor.

maden suyu + su haricinde her şey gereksiz ki zaten.

Buz gibi şalgam -ama tuzdan gidebilirsin.
Latte iç. Yapması zor değildir herhalde.

Meyvenin kendi sekeri de zararliysa intihar edelim daha iyi

Kendi yapacaginiz soguk cay
Ayran
Limonlu soda/su (haziri degil ama)

Hicbir seysiz su/soda
Su/sodada meyve infuse edebilirsin (nasil denir bilemedim, 1-2 dilim meyve, nane vs icine atip bir sure bekletiyorsunuz, tadini veriyor ama oyle cok sekerli bisi olmuyo)

millet hergun litreyle kola içiyor meyve suyu içelim dedim katı meyve sıkacağıyla değişik şeyler deniyorum hem eglenceli hem lezzetli ama kola içsem daha iyiymiş ozaman?

Ayran
Soda-limon-tuz
Evde kendim şekersiz yaptığım erik veya kayısı marmelatının sulandırılmışı

su, maden suyu, kahve ve çay dışında birşey tüketmiyorum. taze sıkma meyve suyu arada bir olabilir.

kola,fanta, meyze suyu, ice tea vs... hepsi koruyu+boya+aroma türü kimyasal karışımlar.

Normal kola ile şekersiz kolanın arasında farkın olduğunu sanmıyorum. Şekersiz kola içeceğinize direkt normal kola için.

Alkol ile arası olmayan biri olarak ara ara alkolsüz bira içiyorum. Güzel oluyor. Tavsiye ederim.

Hicbir seysiz soda +1

Bitki cayi. + yukardaki oneriler

Kombucha. hayret kimse yazmamis Tr'de populer diil galiba.

Su
Rezene çayı
Papatya çayı
Doğal kefir
Maden suyu

bizim zamanımızda (dinazorlardan hemen sonra) farklı kılmak diye bir şey yoktu.
okurken alanımıza ait yerlerde çalıştık. ailemize yük olmadık, kendi paramızı kazandık.

Deli gbi öğrenci kuluplerınde ve STK larda gönüllü olarak çalışmıştım, iyi ki de çalışmışım. Bitireli 10 yıl oldu hala ekmeğini yiyorum.

üni'deki tüm marjinal işlerimi bi kenara bırakcak olursak, toplamda 5 farklı staj yapmış olmam olabilir.

not: endüstri müh.

staj yapıp neyi yapabilirim, neye yatkınlığım var neyden hoşlanıyorum bunu erken öğrendim.

Senin kastettiğini doğru anladım mı bilmiyorum. Bizde(möhendislik) dil ve program öğrenme, erasmus yapma, büyük şirketlerde stajlar ayarlayabilmek gibi olanaklar vardı(ben iyi staj konusunda pişmanım sadece, onu önemsemedim). Bunların dışında marjinal hamle yapan sadece bir eleman vardı. Henüz öğrenciyken iyi bir network oluşturdu. Odalara gider, fabrika gezileri ayarlar, projelere falan dahildir hep. Mezuniyet sonrasında iş arama sürecine bile girmemiştir diye düşünüyorum.

Şehirdeki tüm hackathon'lara katıldım 2-3 yıl boyunca. Hem inanılmaz çevre yaptım, hem de baya iyi pratik oldu. Şimdi de katılmak istiyorum aslında ama artık 2-3 gün uykusuz kalıp kod yazamıyorum :)

Okulu bırakmıştım...

bölümün öğrenci kulübü başkanlığına seçildim. bir işe de yaramadı.

Hiçbir şey yapmadım. Sadece bölümüm İngilizceydi. Hazırlıkta iyi kötü öğrenip, bir şey yapmadan üniversite bitti.

Şimdi ise kafamı duvarlara vuruyorum.

Stajyer ihtiyaçları varsa neden mezun olup olmamasına baksınlar ki?

mezun birini işe alıp öğrenci birini stajyer olarak almaları gerekmez mi? 2 yıl bir tecrübesi varmış mesela ve stajyer oluyor. yaygın mı böyle durumlar?

stajyer ihtiyacı nedir? zorunluluk mu stajyer almak?

Çalıştığım yerde hem mezun hem öğrenci stajyerler var. Mezun stajyerler 1 sene çalışıyor -normal çalışandan bir farkı yok- sonra yönetici memnunsa normal çalışan olarak devam ediyor. Ucuz işçi yani.

Meslege gore degisiyor. Hukuk mezunlarina zorunlu staj var mesela, avukat olabilmeleri icin. Turkiye'de staj olayi tamamen somuru ama yurtdisinda biraz daha farkli. Mezun olur olmaz mimar/muhendis unvani vermek dogru degil bence, ki cogu bati ulkesinde basta stajyer olarak calisilir, calisirken genelde duzgun maaslar alinir, 3-5 sene icinde unvani alirsin.

Turkiye'de daha cok kolelik sistemi tabi.

yok hukuk stajı gibi değil. normal stajyer. yine bir başka biri mezun olunca x yerinden staj teklif ettiler falan demişti.

olasılıklar:

1) kişi mezundur ancak okula saydırması gereken son bir stajı vardır. resmi olarak diplomayı henüz almamıştır ama her yere mezunum yazar.
2) management trainee denen programlar ile genellikle 1 yıl asgari ücret karşılığında stajyer gibi çalışır sonra beğenilirse kontrat yapar.
3) gerçekten o şirkete özgü olarak böyle bir karar alınmış ve de o şirket stajyerlerini 4. sınıf ve mezunlar arasından seçiyor olabilir.
4) tanıdık vasıtasıyla "gelsin 1-2 ay takılsın" kafasıyla staja alınmış olabilir.

benim gözlemlediğim örnekler bunlar.

not: endüstri mühendisiyim.

@makarna yok mezun. daha önce bir bankada çalışmış. gişede. staj olarak da big4'da audit intern yazıyor.

mt pozisyonları da uzman yardımcısı gibi değil mi? iyi maaş veriyorlar diye biliyorum.

gidilmemeli

gidilmemeli. soyunma odası kapalı olsa ne olacak, millete kucak kucağa top oynayacaksınız. yeri gelecek onun kafasıyla vurduğu salyasının değdiği topu eline alacaksın elini ağzına süreceksin. sürekli nefes nefese kalan insanlar yüzüne yüzüne nefes alıp verecek.

Ne gerek var halı saha elzem bir şey değil

halı sahaların aranan ismi olarak şu ortamda halı sahalarda futbol oynanmasını çok riskli ve aptalca buluyorum.

Anlamsız risk almak. Gidilmemeli.

Tamamen dikkat ediyorsanız her şeye aşırı saçma olur gitmek. yok zaten saldiysaniz gidin.

MBA yapın.

ülkede mühendisler aöf'ten medet umuyorsa durum gerçekten vahim.

soruya cevap: hiçbiri. mühendis kişi aöf okumaz hocam, okusa da hobi olarak ilgilendiği bir şeyi okur. kendini geliştirmek için düşünüyorsan adres aöf değil, mühendislik kitapları ve uygulama yapabileceğin yerler veya platformlardır.

Yok eğer konu biraz daha akademik düşünceler ise adres yine aöf değil, ycay'ın dediği gibi mba yapmak olabilir.

imza: endüstri müh.

Bende de alerji var ve dediğiniz gibi hala bitmedi, tam gaz devam ediyor. Alerji ilacını kesmeye çalıştım ama olmadı, mecbur devam. geniz eti kısmını bilmiyorum, ama benim alerjide durum böyle.

benimki de geçmedi, solunum sıkıntıları ve göz kaşınmaları yaşıyorum.

Toz alerjisi gibi geldi bana.

Odanizda yeni objeler, yani hali, yeni yastik vs seyler var mi?
Temizlik rutininizde bir degisim oldu mu?

@kuehles blondes
Aslinda tam tersi haliyi kaldirdim odadan, bir suru ivir ziviri yok ettim. Ama daha cok toz almaya basladim:D deterjan alerjisi gibi bir sey mi ki acaba :/

bu sene benimki de gecmedi, niye bilmiyorum.

Kimsenin gecmemis demek ki bu sene :D

Tesekkurler cevaplayan herkese!:)

hafif ingilizcesi varsa hidden pbject oyunlarını tavsiye ederim.

warblade. sadece yön tuşları ve ctrl ile oynanıyor. bi daha kalkmaz yalnız pc den, onu da belirteyim.

babaya oyun deyince, aklıma babamla oynadığım atari oyunları geldi onları önereciktim ama gelen öneriler yanında fazla eski olabilir.

www.atarioyunlari.co tank1990 ya da battle city diye geçiyor. büyük ihtimal oynamışsınızdır sizde. 2 kişilik de oynanıyor. pc ye indirilebilir hali var mı bilmiyorum.

bi de şu yarış oyunu var meşhur. tek kişilik ama pek kolay değil.

www.atarioyunlari.co

Benim babam Red Alert ve C&C Generals, Age of Empires gibi RTS oyunları seviyor ve oynuyor. Eğer gösteririm sever derseniz onlara bakın.

Okey, Batak vesaire oynamaz mı?

Simulasyon oyunları biçilmiş kaftan. Ne bileyim farming simulator, construction (yanlış yazmış olabilirim bunu) simulator, hatta euro truck simulator benzeri oyunlar olabilir.

Euro truck +1

Age of empires yada red alert da old but gold dur

Armadillo Run
www.youtube.com

flyordie.comu at ustune, satranc, tavla, 4 in a row, gomoku oynasin. Ozellikle gomoku asiri kolay, asiri bagimlilik yapiyor. Youtube'dan her gun bir strateji, trap falan ogrensin oyunlar hakkinda, rakibe karsi uygulayip kazaninca insan zevkten 4 kose oluyor, puan kasmaya falan basliyor

luxor, zuma gibi top fırlatma oyunları

Don't Starve tam babanız için bence. Sims de olabilir ama babanız için ağır kaçabilir. Bu arada interaktif film denen olaylar var. Hikayenin gidişatına falan siz karar veriyorsunuz. Late Shift ve The Complex gibi Türkçeleştirilmiş 2 harika oyunu tavsiye edebilirim.

7 wonders tarzı match 3 oyunlar olabilir. Bejeweled mantığının hafif hikayeleştirilmiş, daha casual halleri. Ayrıca inşaa etme hissiyatı da var oyunlarda, çok keyifli o açıdan. Annemle oynamayı en sevdiğimiz türdür bu match-3 oyunlar. Candy Crush gibi telefon versiyonlarında genelde hamle sınırı varken bunlarda süre sınırı olması oyunu keyifli kılıyor.

7 wonders severse biraz daha zor olan cradle of rome, cradle of persia gibi oyunlara bakabilir.

herkese çok teşekkür ederim, hem güzel öneriler geldi hem de çağrışımla hatırladığım eski oyunlar oldu.

Bir üslupsuzluk dönmüş ama gerisi flu. Alakasız bir ilana mı başvurdun, patavatsızlık mı yaptın, yazışmaları gazete dergi tasarımı gibi mizanpaj yapıp mı gönderdin çok belirsiz.

Senin mailini de alıntıla buraya? Muhtemelen yazım şeklinden hoşlanmamış

cv'de yazan şeyleri özetleyip ön yazı yazmışsın, ona laf sokmuş gibi geldi :D (hani iki tane aynı şeyi neden gönderdiniz demek istemiş gibi anladım ama böyle atarlı bir cevap da çok amatörce, o yüzden bilmiyorum)

mizanpaj ne alaka? Bir tasarım veya yazarlık işi mi? Değilse ve yanlış anlamda kullandıysa sen de ona bir cevap çak geç bence :) Ha çok tasarımlı bir CV attıysan ve o sektörde alışık değillerse o garip gelmiş de olabilir.

Ben de anlamadım çok mu gayriresmi bir mail yazınız? Atıyorum reklam metni yazarı arayan işyerlerine böyle yaratıcı,espirili falan cv ler yazılır öyle birşey mi yazdiniz? Adamlar üretim muduru arıyordur misal ama siz junior reklamcı aranıyor gibi bir dille yazmissinizdir da uygunsuz olmuştur vb.

Gayet resmi yazdım arkadaşlar. Üslupta hiç problem yok. Ama anlayamadım.

Dilblgisini mi katlettin hacı ne yaptın? Ya da çok mu alakasız bir font kullandin?

nhk ni youkosu+1
benim anladigim cv ile cover letter tarzi yazdiginiz yazi birebir ayni gibi olmus. Ona laf sokmus. Laf sokmaya tenezzul etmis o da bir seydir, 2sn'de siler gecerler normalde, maalesef isverenin g.t kalkikligi kimsede yok

başvurulan pozisyon ne?

Dilbilgisinde de sıkıntı yok kesinlikle. Yazdığım yazıda cv de olmayan bilgilerimden bahsettim. Hala anlayamadım. Yine anlamadığımı söylesem nasıl bi tepki verir acaba..

Adam cumle yapisini ozellikle vurgulamis belli ki orada hoslanmadigi bir durum var.

Bu is olmaz bu saatten sonra, ilave aciklama yapmami gerektirecek bir durum yok, basvurumu geri cekiyorum diyerek bitirirdim ben olsam

hocam olayı çözdüm sanırım. iki şeye takılmışlar.
1) cover letter'ın ile CV'indeki bilgilerinin birebir aynısı olduğunu ve cover letter yazmanın gereksiz ve zaman kaybı olduğunu düşünüyorlar.
2) çok fazla devrik cümle kullanmandan ve de anlam düşüklüklerinden dem vurmuşlar.

yine de böyle bir cevap vermeleri çok amatörce. bas geç +1

aslında çok kolay. geçen hafta ben kendim değiştirdim. youtube da videoları bak 1 tornavida ile kendin yapabilirsin.

tabi ki dataservis.

Ben de kendim değiştirmiştim. Aşırı basit. Youtube a bi bak derim

herhangi bir yer olabilir, çok kompleks bir işlem değil. Kasanın arkasındaki klavye logosu olan 3 vidayı söküyorsun, ön taraftan da pena gibi bir şeyle hafif kanırtıp kaldırıyorsun ve klavyenin flex kablosunu anakarttan söküyorsun (anakarttaki soket kilitlidir kilidini açıp sökmen lazım.

Klavyeyi sen götüreceksen maksimum 50tl alırlar.

Sadece montaj 240tl dediler ne yapmalıyım sizce, biraz komplike imiş montajı

model ismi + keyboard replacement yaz youtube a bir bak

Sıradan kullanıcıların yapabileceği bir işlem değil hocam, bakmıştım, lenovo yoga 900

Eğim ne tarafa

duvarın eğimi, topun kendi üzerine çıkıp tekrar geriye doğru ivmelenerek hareketlenmesine neden olacak kadar büyük değilse, dik açılı duvardan seken top daha çok mesafe kat eder.

@makarnavodka aslında dediğin duvarın eğiminden çok topun gönderilme hızı ile alakalı.
ama genel olarak, dik duvara çarptığında enerjinin bir kısmı topun kütlesi tarafından emiliyor diye tahmin ediyorum dolayısıyla eğimli bi yüzeye tırmanıp (tırmanma yüksekliği ne olursa olsun) geri gelmesi dediğin gibi daha uzak bir mesafe katetmesine neden olacak muhtemelen.

eğime tırmanıp mı geri gelecek top? o zaman x'ten daha küçük bir mesafeye gelir.

evet ufak bir tırmanış ve geri gelecek. O eğimi küçük, köşeyi yumuşatan ve yine dik duvara bağlanan bir eğim gibi düşün. aynı mutfak lavabosunda misket yuvarlamak gibi.

Topun bilardo topu gibi sert olduğunu varsayarsak, eğilimli düzeyde sürtünmeden dolayı enerji kaybederek dönüşte, yatay düzlemde daha kısa mesafede duracaktır.

aynen öyle, sürtünmeleri de hesaba katacağımız için başta belirlediğimiz x'ten daha küçük bir mesafeye kadar gelebilecek.

ha eğer sürtünmeleri hesaba katmayalım derseniz, senaryo değişir :)

Sadece topun duvara çarpması vs eğimli arazi çıkıp geri dönmesi ise eşit olur.

Tüm sürtünme kuvvetlerini yoksayarsak çarpmada oluşacak etki kuvvetini direk tepki kuvvetti olarak sayarsak. Enerjinin korunumu gereği eşit giderler.

ama tüm sürtünme kuvvetlerini yok sayarsak top geri döndüğünde sonsuza kadar gidecektir, o sebeple 2 sonsuzu eşit diye nitelendirebilir miyiz soru işareti.

söz konusu iç dış parazit ise bunları hap ve enseye uygulama şeklinde yapılabilir ve evde siz de yapabilirsiniz. ilaca göre değişiyor uygulama sıklığı 2 ayda bir yapılıyor bizimkine.

Aşı mı, parazit uygulaması mı? Parazit uygulamasıdır diye düşünüyorum.

Zaruri değil, ya aileniz çok bilgisiz yada veterinerleri hayvan düşmanı, paragöz, para kazanmak için hayvanın sağlığını ve ömrünü hiçe sayan biri.

Parazit uygulamaları için en erken 3 ayda bir iç dış yapılabilir. Dışarı çıkmıyorsa bu süre 6 aya kadar çıkabilir. Esasen iç parazit uygulaması bile normalde kaka numunesi incelenip parazit varsa yapılmalıdır. Ama veterinerler aman ne olacak vuralım düzenli diyip vururlar. Dış parazitte aynı şekilde hayvanın derisinde birşeyler varsa yapılmalıdır. Hayvan dışarı çıkmıyordur, veterinerler olsun ayakkabıdan gelir vs der korkutur yine sürekli yaptırmak isterler. Lütfen uyarın 45 gün abartı erken, hayvana yazık. Enaz 3-6 ayda bir yaptırın.

Aşı konusunda da yurtdışında yasal zorunluluk nedeniyle 3 yılda bir kuduz aşısının tekrarı yapılıyor. Birçok ülkede 1980'lerden bu yana ilk bağışıklık aşıları dışında yıllık aşı yapılmasının gereksiz olduğu düşünüldüğü için aşı yapılmıyor. Amerikan Veterinerler Birliğinin yanılmıyorsan 1980-90'larda bir yayını vardı buna yönelik. Özetle kedinizin de ilk aşıları düzenli yapıldıysa her yıl hayvana karma-kuduz-lösemi aşısı yaptırmak ticari kaygıdan başka bir işe yaramaz. Hayvanınızın da ömrüne, böbreklerine malolur.

İnsanlar olarak verem aşısını bebeklikten sonra her yıl olanımız var mı?

dış parazit kışın üç ayda, yazın iki ayda bir yapılmalı.
o da eğer kedi dışarı çıkıyorsa.
evde oturan kediyse ona pek gerek bile yok ama insan paçasıyla falan eve kene-pire taşıyabilir diye yine de arada bir de olsa yaptırmak lazım.
iç parazit de 2-3 ayda bir yapılıyor aynı şekilde.
bunları veterinerden alıp siz evde de yapabilirsiniz +1
ama hap yutturmak falan gibi şeyler bazen evde daha zor olabiliyor.
eğer iyi huylu, sakin bir kedi değilse veterinere götürmek de gerekebilir yine.
ama 45 gün çok sık.

Fate’e katılıyorum. Birçok şeyde olduğu gibi aşı da piyasa diye düşünüyorum ki ev kedisinden bahsediyoruz burada, eve ayakkabıyla getirdiğin parazitle baş edemiyorsa başka problemleri vardır zaten.

Hiç evden çıkmayan kedime, 6 ayda bir iç-dış parazit uygulaması (hap yerine aşı tercih ediyoruz, çünkü hapı kusuyorlar) , yılda bir de karma aşı yaptırıyorum. Kaliteli mama ile besliyorum, şu an kendisi 5 yaşında ve hepimizden sağlıklı.

45 günde bir ne aşısı o ya :(
Bizimkine 3 ayda bir iç parazit hapını evde kendimiz veriyoruz. Rutin aşıları için de 6 ayda bir, yılda bir gibi veteriner gelip evde yapıyor çünkü bizimkini taşıma kutusuna almak ve veterinere gitmek eziyet oluyor hepimize.

Evcil hayvanlarımız en çok bu bilgisiz veterinerlerden çekiyor. En çok parayı aşıdan kazandıkları için utanmasalar her gün yapalım aşıyı diyecekler. O dış parazit aşısı o kadar zararlı ki hayvanlar için. Ayrıca minimum 2 ayda bir yaptırılır zaten aşılar. Kedi için de buna gerek yok. Ben kedimi raw(çiğ) besliyorum ve 3-4 ayda bir iç parazit veriyoruz(vet tavsiyesiyle) ki o da önlem olsun diye dış paraziti yılda bir kere belki o da gerekirse. Yazık hayvana acil veteriner değiştirmenizi tavsiye ederim ve türkiye'deki veterinerlerin %95'inin bilgisiz ve paragöz olduğunu bilmenizi isterim.

normalde kayseri'den getirtiyorum(artık evlere servis var 1-2 günde) onun dışında, marketlerde:
coşkun
cumhuriyet

İlla market mi olsun?
Nebyan doğal'ın sucuğu iyidir, online siparişle çalışıyorlar. Dolu dolu et sucuğu yediğini hissediyorsun.
nebyandogal.com

cumhuriyet

Yanturalı

Coşkun

eksisozluk.com

bende de gidip geliyor yaklaşık 1 saattir.

konum: gayrettepe

normal haliyle çalışmıyor tor ya da vpn ile girebiliyorum şu an.

şu an sıkıntı var bende de.

4.4.4.4 8.8.8.8 dns'le girebiliyorum

dns ile girebilenler 1.1.1.1 ile de girip giremediklerini kontrol edebilir mi? bende hiçbir dns girmiyor sadece tor giriyor.

bu arada 4.4.4.4 diye bir dns serverı yok 4.2.2.2 değil miydi o? ya da google'ınkinden bahsediliyorsa 8.8.4.4

Evde Linguaphone setiyle başladım
Aralıklarla 4 yıl kursa gittim
İnternette yabancı siteleri çok gezdim
Yabancıları evimde ağırladım

eskinin anadolu liselerinde, 5 yıllık ilkokul sonrası hazırlıkla başladım. sonra internet geldi türkiye'ye. o arada yabancı bir manitam oldu.

Engvid izleyip gramer çalışıp Couchsurfing toplantılarında pratik yaparak 1 yılda B2. Üstünden dört beş yıl geçmesine rağmen aktif öğrenmeyi durdurduğum için hâlâ B2-C1 arasındayım.

Liseden beri dizi-oyun-müzik üçgeni ile biraz kendiliğinden oldu diyebilirim.

Şarkı dinleyip çevirisine bakmak ve oradaki ifadeleri öğrenmek çok faydalı.
Friend, HIMYM gibi dizilerde ise hem izlemek zevkli hem de gündelik konuşma ve tavırlara aşina olunuyor, telafuzlar cabası.

Kendi adıma dili gerçekten öğrenip iletişim kurabilmek için hayatın bir rutini haline getirmek gerektiğini düşünüyorum. Zevk alınan aktiviteler ile birleştirerek mümkün olduğunca çok vakit geçirmek. Sonuçta yeni doğan çocuk da sesleri tekrar tekrar duyarak öğreniyor konuşmayı.

lisede tömere gönderdiler, temeli orda aldım, kendime güvenimi hiç kaybetmedim, arada yaklaşık 10 yıl hiç kullanmadım sonra iş mecburiyeti sebebiyle aktif kaldı. kullanıldıkça unutulmuyor. sürekli kullanmak lazım.

universite hazirlikta ogrendim (1 sene, haftada 5 gun ders). Onun sonrasinda universite ilk 2 sene uzerine koymaya devam ettim her gun.

"kurs? yurt dışında? videolar? kitaplar?" bir nevi bunlarin hepsini ayni anda uyguladim yukarida bahsettigim donemde. en az 3 yil surer diyorum yani.

anadolu lisesi ile eş zamanlı dil kursu ile ingilizceye başladım. üniversite'de ingilizce bölümle devam ettim. öğrenci kulüplerinde yabancı arkadaşlıklar kurmak ve avrupa'ya gidip gelmek derken C1 seviyesine geldim diyebilirim.

biz de benzer bilgi bulamadık erken çıkmaya karar verdik o nedenle. geçen hafta çıkan bir arkadaşım yolda hiçbir şekilde durdurulmadığını söyledi. ben de pek durdurulmanıza ihtimal vermiyorum.

Seyahatiniz 9.30 - 15.00 saatleri dışında olacaksa sorun yok. Aksi halde herhangi bir şehirde sokakta bulunacağınız için ceza yazabilirler.

en optimal çözüm, ya cuma gecesi yola çıkacaksınız yasağa kadar varış noktasında olacaksınız, ya da cumartesi 15 ten sonra yola çıkacaksınız. Bunun dışındaki diğer tüm saat aralıklarında ceza yemeniz olası.

elektronik alet: japonya, tayvan
bira: almanya, abd, çekya
viski: ingiltere, japonya
vodka: belarus, rusya, finlandiya
kozmetik: abd, norveç
otomobil: almanya, japonya
tekstil: italya, fransa, abd
deri ve konserve ürünleri: türkiye, iran
doğa sporları ürünleri: abd, ingiltere
spor supplementleri: abd, ingiltere
basın-yayın ürünleri: abd, ingiltere
oyuncak ve çocuk ürünleri: abd

verilip verilebilecek cevapların hepsi yanlıştır.

En iyi çayını yurtdışına gönderip iç piyasaya ne dandik ürünleri pompalayan ya da ürettiği fındığı ihraç edip fındık ürünü ithal eden bir ülkede yaşarken en iyi ürünün en iyi ya da en çok üretildiği ülkeden temin edileceği gibi bir fikir yanlış olur.

Artık oyle bir durum kalmadi, pakistan ya da afganistan da yasamıyorsaniz

uretilir yanlis olmus satilir diye sormak lazimdi haklisin pass

Altın da olur ; öyle kısıtlamadık. Peki altını nereden nasıl önerirsiniz?

Ben Enpara ya güvenemiyorum hocam

iş bankası kullanıyorum, bi altın hesabı açtım, her ay alabileceğim kadar alıyorum. birikiyor orada. iş bankasına karşı ayrı bir güvenim var.

ykb iyidir.

enpara iyidir, güvenemiyorum kısmını anlayamadım. finansbank neyse bu da o. onun dışında yapı kredi uygulama falan nefis.

Enpara Finansbank'ın. Finansbank İstanbul - Enpara şubesi diye geçer.

enpara bende kullandım. qnb şubelerden cogu şube enpara için işlem yapmıyor. olası bi ülke durumunda ilk ulaşılamayacak bankalar ; enpara ve cepteteb olacak. yani ondan ötürü temeli olan daha gelenekselçi banka daha iyi bence ama karar veremedim tabi

yukarda şu duyuruda uzunca anlattım
www.eksiduyuru.com
buradaki yanıtımı okumanızı tavsiye ederim

iki taraftan da durumu anlayabiliyorum, sonuçta o da senior olduğu için sana karşı egosunu tatmin etmek istiyor ki biraz kaba davrandığını da kabul ediyorum. bence biraz daha sabredip durumu gözle. Eğer aranızdaki o hissettiğin gerginlik geçmiyorsa medeni bir şekilde bunu anlatmanı öneririm kendisine. bu tür olaylarda iletişimi sağlam tutmak çok önemli, çünkü bi yerden buna başlamazsan geri döndürmek çok zor oluyor.

Durumu bilmiyorum ama kişinin kendi kariyeri/isi hakkinda olan endisesinin sana yansıması normal. Yasadim. Seni kendi isine rakip olarak görüyordur, is kaybi korkusu vardir.

Çözüm olarak kisiyle konustum, kendisinin işinde gözüm olmadığını vs anlattim.
Bence kisi dogru duzgun bir insansa en doğrusu açıkça konusmak.

3 ayda işleri kotarmış olman, herkesle iletişimde olman vs canını sıkmıştır. ulan ben yıllarımı verdim gibi. hani herkes yerini bilsin, senden önce ben vardım gibi bi hissiyata bürünmüş olabilir.

her seni koymadığı mailde uyar, beni de cc'le lütfen. vs diye

yavaş yavaş yola gelecektir.

selamlar, üstte bazı arkadaşların dediği gibi konuşarak çözüleceğini sanmıyorum ben böyle durumların. bir insan ne ise o dur. karakter meselesi konuşarak çözülebilecek bir konu değil bence. bunları hayatında birçok farklı sektörde, yerli yabancı birçok farklı kişiyle çalışmış biri olarak söylüyorum. benim tecrübelerime göre ego konuları konuşarak çözülemez. çünkü karakteri sıkıntılı bu kişinin. onla konuşarak, onu doğru yola getiremezsiniz. bunun iki çözümü var. ya avrupa veya abd'deki gibi direkt HR'a ya da yöneticine gidip şikayet eder bir tonda konuşmadan durumu anlatmak. ya da daha bize özgü bir yöntem olan yıldırma/misilleme taktiği uygulamak.

Bence sabir edilecek bir sey yok. Konusarak ise baslayabilirsin. Olayin farkinda oldugunu ve bundan rahatsiz oldugunu lafi dolandirmadan kendisine soyle, bu nasil cazeriz diye yapici bir tutum takin. Cozum bulamazsan makarnavodka +1

Bence zaman kollayarak ve sabrederek artı sana gelen işleri layıkıyla yaparak yöneticinden ya da yönetiminden iç rotasyon isteyebilirsin ve farklı bir takımda/departmanda devam edebilirsin. Çünkü yukarıda arkadaşların yorumlarına katılmakla beraber bu tür durumlar insanı psikolojik olarak yıpratan durumlardır. Hem senin hem onun durumunu anlıyorum ve kolay olmayacaktır.

Bir de eğer karşı taraf buna açıksa arkadaşlığını ilerletebilir ve bu sayede birbirinizin hassasiyetlerini anlama yoluna gidebilirsiniz.

sabredilecek bir durum yok evet.
maillere koymasını iste. iki kişiyiz biz i vurgula ki bunları yapmışsın zaten.
çaktırmadan yöneticine ispiyonlayabilirsin dolaylı olarak.
kendimi çok pasif, stajyer gibi hissediyorum vb. diye. yöneticinin aklı varsa x mi böyle hissettiriyor diye sorar zaten.

kendisi kusura bakmasın ama @va'ya ise kesinlikle katılmıyorum. hem beklemen anlamsız, hem de karşına çıkan her zorlukta iç rotasyon isteyemezsin. sorunlarınla yüzleşmek zorundasın.

İkinizin de durumu zor. Bana enteresan geldi 3 ay izin alabilmesi. O izne çıkmadan önce bir bilgi aktarımı oldu mu? Olmadıysa senin gelmeni hiç beklememiş olabilir, senden bağımsız olarak yöneticisiyle iş yükü sebebiyle sorun yaşamış olabilir. Belki de "bensiz bi bok yapamayacaklar" tavrıyla 3 ay izin alıp dönüşte pişman olmuş olabilir. Hepsi ihtimal ve sizin bu konuda bir suçunuz olmasa da ceremesini çekeceksiniz maalesef.

İşyeri arkadaşlığı saçma bir şeydir. İşyeri çekişmeleri insanı yıpratır. Arkanızı kollayın. Size kıdemiyle patronluk taslamaması için yöneticinizi kendinize muhatap alın. Arada ortak işleri siz planlamak üzere toplantıya çağırın.

Yapacak çok da fazla bir şey yok, Allah yardımcınız olsun.

3-2-1 iyiden kötüye sıraladım.

2-3-1 iyiden kötüye benim için.

3-1-2 diyorum.

2-3-1

2-3-1 diyorum ben de.

2-3-1 +1 =-1
bu hesaba göre cevaba katılmıyor oldum, işe bak. neyse anlayan anladı...

2-3-1

2-1-3 ile arasında gidip geldim bayağı ama

2-3-1

2-1-3

1 = 3 > 2

3-2-1

3-1-2 bence

sonu bilinen bir filmi çekmek ve sonunu güzel bağlayabilmek bana göre çok emek gerektiren bir iş olduğundan ve de lotr ekibi bunu başardıklarından 3. film tabi ki zirvededir.

3-2-1

2-3-1

virüsler için kolonya sıkabilirsiniz.

arama kısmına bilgisayarı sıfırla yazın. çıkana tıklayın devam edin.

hocam elinizi vurmusken
bakım yaptirin
120 gb ssd takın
yürüyün

Bilgisayarı ilk alındığı haline getirme recovery. Son dönemdeki dizüstü bilgisayarların çoğunda oluyor ama olmayan da var. Onun için recovery dosyalarının silinmemiş olması lazım her şeyden önce. Sonra modeline göre ya bir düğme vardır, ya bir program çalıştırılıp recovery uygulaması açılıp oradan devam edilir.

recovery olmasa da windows 10'un içinde sıfırlama var. Onu kullanabilirsiniz (ama markaya özel yazılımlar driverlar kurulmaz herhalde, onu laptopun sitesinden indirir kurarsınız)

Hocam hic onla ugrasmayin, rufus programiyla 8 gb lik bir usb ye windows 10 u iso formatiyla yazin. Nette nasil yapacaginizi bulabilirsiniz. Sonra atin temiz formati bitti gitti. Ssd de takarsaniz ucar makine.

sivrisinekler sars-cov2 virüsü taşımıyor.

Tehlikelidir. Geçen sene 80 kişi öldü Yunanistan'da sivriden

cowin e7 bende var, yurt dışından almıştım 60 dolarlık kulaklık ama türkiye fiyatları ne lan öyle yuh. o para verilmez kesinlikle 60 dolarlık kulaklığa. diğerini bilmiyorum.

Sony WH-CH510.

8 aydır kullanıyorum, sorunsuz.

iki ankara kedimi de 1 sene arayla kanserden kaybettim, süreci anlatırken bile ağlayacak gibi oluyorum, bol şans...

selam dostum, 5 yaşında bir kedi babası olarak yazdıklarını okurken çok zorlandım. yerinde olsam ne yapacağımı söylemek için yazıyorum. tümör olduğu kesinleşip tanı konduğu takdirde direkt olarak ülkedeki en iyi veteriner cerrah kimse internetten araştırıp randevu kovalardım.

Burada 14 yaşında kanseri yenmis bi pusucuk var. Surecleri cok pozitif sekilde paylasmislardi

instagram.com

Cok gecmis olsun

bir önceki duyurunuzu görmüştüm. zaten veterinere götüreceksiniz diye bir şey yazmamıştım. şu an gerçekten çok üzüldüm.

size bu süreçte tek tavsiyem iyice düşünmeden karar almamanız ve gerçekten alanında çok bilgili mümkünse birden fazla veteriner hekime danışarak görüş almanız. götürdüğünüz klinik nasıl görüş bildirdi?

selamlar, bizim sikintimiz, bir sene önce yurtdisina tasindik ve ilk kez gittigimiz bir klinik. operasyon sonra isin tedavisi önerdi. kitli cok büyümemis deriye yakin, sirtinda ve alinabilir bir yerde. ama isin tedavisini yapan tek yer corona nedeniyle hasta almayi durdurmus. kafamiz cok karisik. eskiden türkiyedeki veterinerimizi aradim bugün uzun uzun konustuk. acaba operasyon mantikli mi diye. bir de kitleyi temizlerken omurganin uclarindan kesmemiz gerekebilir dediler burada. bu cok sacma gelmisti. veterinerimiz de yapmayin yazik dedi. yani tekrarlayan bir tümörmüs o aciya degmez zaten garantisi bile yoksa.. böyle dolu fikir var isin tedavisine bir sekilde gidebilmeyi deniyoruz aradim haber bekliyorum. yurtdisinda yabanci olunca bir de her sey daha zor oldu. moralimiz cok kötü. iste böyle..

Ben başka bir şey söyleyeyim. Yaklaşık 10 yaşındayken kedimin karnında sertlikler çıktı. Daha önceki kedimin karnında da yine 10 yaşındayken bu sertlikler çıktığında veterinere götürmüştük. sonraki 6 ayında 2 operasyon geçirmiş ağrı çekmiş ancak maalesef kurtaramamıştık. Bu yüzden bu sefer akışına bırakmak istedim. Kediciğimin o süreçleri yaşamasını istemiyorum diye. Kediciğim 16 yaşında. Karnındaki sertlikler adet olarak çoğaldı. 2 taneydi, şimdi saymayı bıraktım, ama altıdan fazla diyebilirim. Koşuyor (16 yaşında uzun uzun koşamıyor ama 2-3 dakika haldır koşabiliyor) yemesi içmesi gayet yerinde. Arada kusuyor ama kilosu yerinde. Eğer bu şişlik onun hayatını etkilemiyorsa dokunmayın derim.

@SiyamkedisiZorro selamlar, bu durum galiba tümörün cinsine bagli. iyi huylu kötü huylu, kötü huyluysa da agresif yapida mi degil mi diye. genellikle bu ensede cikanlar hizlica büyüyüp (fibrosarkom dendi ismine) kisa sürede de ölümüne sebep oluyormus.
su an erken yakaladigimiz icin henüz kemige sicramamis durumda. yani sirtindan temizlenebilir halde.
ama bir yandan türkiye'deki veterinerimiz de bir kez dokunduktan sonra agresif yayilabildiklerini de söyledi. ama dokundurmayan birinin kedisinde de 6 ay icinde cok büyüdügü, sonunda kediyi uyutmak zorunda olduklarini da..

yani inanin cok zor bir karar tam olarak yapisini bilemiyoruz su anda. ama en azindan henüz kücük ve temizlenebilirken aldirip oluyorsa isin tedavisini verip biraz zaman kazanmak istiyoruz. aksi halde birkac ay icinde cok büyür ve artik ameliyat sansimizi da kaybedersek cok üzülürüz. ama aci cekmemesi icin kemige asla dokundurmamaya karar verdim. sadece kitle ve cevre dokulari temizletip isin almasini saglamaya calisacagim.

keske bir de corona olmasaydi aslinda cok daha ümitli olacaktim. simdi üniversite bizi kabul etsin diye bekliyorum :(

bu arada kedinize masallah, umarim saglikla daha uzun süre yasar :)

payda olan sayıları 30'a eşitlemiş ve paydaları kaldırmış.

Denklemin iki tarafını da 30 ile çarpıp paydadan kurtulmuş

Hocam selamlar, nolur yanlış anlama bu diyeceğimi ancak, adı "Akademik Personel" ve "Lisansüstü" Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) olan bir sınav ile gelecekte "Lisansüstü" bilimsel araştırma yapacak bir aday bu soruyu soruyorsa vay ülkemin haline demek istiyorum.

@makarnavodka branşım yabancı dil ve lise dahil hiç matematik görmedik. hiç. o zaman (25 sene önce) dil okuyanlara matematik dersi verilmiyor yanı sıra üniversite sınavlarında da matematik yapanlar puan alamıyordu. bence kişi üzerinden ülke eleştirisi değil ülke üzerinden kişi eleştirisi yaparak başlamanız gerekir. ha unutmadan, 25 sene öncesine dahil olmayıp matematiği çok iyi olan ama girdiği lisansüstü programlarda tek kelime ingilizce bilmeden doktora yapanlar var. hatta tek kelime ingilizce bilmediği için doçent olamayanlar var. sen de yanlış anlama.

Ben de karanlığa alışamadım.hep beyaz kullaniyorum

amoled kullanıyorum,karanlık mod daha iyi geliyor.

karanlik modcuyum.

Karanlık mod tabiki. Beyaz gözü yoruyor.

karanlık mod.

evde oturup kod yazmak

Karavanla batıda biyere kaçıcam. Neresi bilmiyorum.

evde mandalina soyup, tvlerin salak kolaj programlarini seyrederim muhtemelen
eksisozluk.com

Sicak sarap yapip annemle ve kiz kardesimle kiz kiza takilcaz.

Acil yetiştirmem gereken iş çıkmazsa planım film veya dizi + örgü.

Evde tek , votka meze meyve + tv internet takılırım muhtemelen.

evde vodka ve daha çok vodka.

evet

up

hayır, kimlik ya da pasaport şart.

Müsaade

Hane.

Pepsi.
En kötüsü hangisi dersen pepsi max:) ona göre değerlendirebilirsin:)

Su

Pepsi twist. Her yerde yok ama.

kesinlikle pepsi. coca cola sevenlerle arkadaşlığımı bitiriyorum.

@her giriste sifresini unutan adam, öyle deme ya çok iyi değil mi pepsi max? Gerçi bulunduğun ülkeye göre tadı değişiyor ama yaşadığım yerde on numero bana göre:/

coca cola, ama küçük şişelerde veya kutu halinde olanları içiyorum. Diğer şekilde tadı güzel olmuyor.

6 senedir kola ve asitli diğer meşrubatları içmiyorum ama evde genelde coca cola alıyoruz, bizimkiler coca cola orjinali seviyor. Ben kola içtiğim dönemde coca cola cam şişe 250ml içerdim ve bana göre cam şişedeki kola en lezzetli olandı. kolanın tadına etki eden parametrelerden en önemlisi bence şeker vs fruktoz-glukoz şurubu farkı.
eve alırken hep dikkat ederdim coca cola bir dönem bazı litrelik şişelerde şeker yerine fruktoz şurubu kullanıyordu ve bu nedenle herkeste kolanın tadı değişti vb şeyler duyuluyordu. daha sonra kutu kolalara da sirayet etti bu değişiklik-sanırım maliyet odaklı bir karardı- ama çok uzatmadılar ve şuanda neredeyse tüm şişelerde hep şekerle yapıyorlar. Pepsi şuan bildiğim kadarıyla fruktoz-glukozdan kullanıyor. Tat konusunda en önemli etmen bence bu fark. şişelerin kapaklarında S/F diye kısaltmalarla bunu görebilirsiniz.

coca cola. pepsi'nin tadı coca cola'dan sonra bir tuhaf geliyor bana. zero değil normali. yalnız her zaman içmem. midemin içine ediyor.

Kola seven biri değilim pek ve çoook nadir içerim ama pepsi daha hoş geliyor sanki.

coca cola=mercedes, pepsi=bmw gibi bir benzerlik görüyorum.
çocukken coca cola'cıydım. Belki pepsi yaygın değildi ondan, bilemiyorum. Sonra lise ve üniversitede pepsi ağır basmaya başladı. Şimdi bir gözü toprağa bakıyor çağındayım, kapanışı beyoğlu zencefilli gazoz'la yapıyorum.

coca cola. klasik olan.

ikisi de leş.

kolayı çok nadir içerim o da fast food yanında.burgerin yanında falan harika gidiyor.içince de zero tüketiyorum.

Kutu pepsi diyorum.
Coca cola şerbet gibi geliyor.

Sorgulanacak bir şey yok. Çocuklar 18 yaşına kadar devlet güvencesinde.

@naksidil sorgulanacak bir şey yok derken bir soruya bak derim. Çocuğuma uygulanan tedavi falan nedir nereden görülür diyorum. Bilgin yoksa yorum da yapma bir zahmet.

e-devlet'te müstehaklık sorgusu geldi aklıma ama detaylı bir şekilde aldığınız sağlık hizmetini görebilmeniz ancak tedavi olduğunuz hastanenin sitesindeki kayıtlarda mümkün olabilir.

@makarnavodka e-nabızdan çocuklarım sekmesi varmış oradan tahlil sonuçlarını ve yapılan işlemleri görebiliyormuşsunuz.

oluyor niye olmasın? koltukaltında bile oluyor.

az olmasının sebebi saç tellerinin yapısı ve kafa derisinin yapısından kaynaklı.

kafa derisi vücudun diğer bölgesindeki derilere göre daha sert yapıda olduğu için dökülen kıllar deriyi delemiyor olabilir.

not: mantık yürüttüm.

çizilir mi bilmiyorum da mutluluğun fotoğrafı var. sözlük'te de paylaşılmıştı. şu çocuklarla yavru maymunların elele tutuşup oyun oynadıkları.

abidin dino çizmiş, ne kadar katılırsınız orasını bilmem

Kime gore neye gore mutluluk kafamda deli sorular

Fazla uzaklaşmadan evin yakınında bir yerlere saklanır diyorlar ama iki gün geçmiş. Erkek miydi? Erkekler iş güdüsel olarak eş aradıkları için kaybolduğu yerden uzaklaşma potansiyelleri daha yüksek olurmuş.

Geçen benim de kedim kaçtı. Korkak bir kedi, kimsenin evine girmez dedim ama komşudaymış.

Mahalledeki çocuklara sordum, hepsi gördük şu tarafa gitti, bu tarafa dedi. Onların söyledikleri doğrultuda hareket ettim ama bulamadım. Kedim bu arada cins kedi, sokak kedisine benzese çocuklar benzetti diyeceğim ama hayal gücü yüksek çocukların. Çocuklara sormayın faydası olabilir (en çok sokakta onlar oynuyor) ama yanıltıcı da olabilir.

Hemen renkli birkaç çıktı alıp birkaç yere yapıştırın fotoları. İletişim bilginizle birlikte.

Kapıya yemini kumunu vs koyun.

Umarım gelir. Bence geri gelme ihtimali yüksek.

belediye görevlileri ve çöp kamyonlarına sorun herhangi bir kaza ihtimaline karşı
çocuklar oyun oynarken görebilirler.
yakında besleme yapanlara sorun.
ilan asın.
haysev kayıp gibi facebook gruplarına ilan koyun. şimdi bi tek o aklıma geldi de var başka da.

Kumunu sokağa bir yere yanında notla yerleştirirseniz kokusunu oldukça uzaktan alabilir. O da sizi arıyor olsa gerek, bolca oynadığı oyuncakları belirli yerlere bırakmanız da fayda eder.

geçen ay benim 4 yaşındaki kedim de kayboldu, tam 21 gün bulamadık. sonunda üst sokakta saklandığı ortaya çıktı ancak artık sokağa alışmış kendisini yakalayamıyoruz. sizinki de evden bunalıp kaçmış olabilir, şu an bir yerlerde saklanıyordur çok yüksek bir ihtimalle.

Manita yapmıştır dönebilir

şu an kendisi büyük güven sorunları yaşıyor olmalı. her ne kadar kendi işinden sonra zor da olsa şu aşamada ilk önce maaşlı bir işe girmesi daha iyi olur.

maddi durumu iyiyse dinlenebilir bence.

durumu iyiyse dinlensin, ailesiyle vakit gecirsin. 7/24 calismak zorunda degil ki?

ha maddi olarak durumu kotaramiyorsa onun icin zor da olsa maasli bi ise girmesi gerekir ama o pozisyonda biri icin zor bir karar bu. bir sure daha bekleyin, kendisini hazir hissetsin.

kendisi bunalım ya da depresyonda olmalı. dinlensin.

bu sorunun cevabını burda herhangi bir kişiden alabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsun :). bütün sosyal bilimlerin yıllardır ana konularından bu. ekonomistler için bütün ülkeler günün sonunda elbet gelişmeliyken, bazı diğer bilimler içinse coğrafya kader oluyor :). çok yüzeysel bir cevap bu tabii ki. yardımcı olabilecek bir kişi çıkacağını sanmıyorum, benim önerim merak ediyorsanız sosyal bilimlerle ilgili kitaplar okumanız.

Aslında tüm ülkelerin gelişmesi psikolojik ve ekonomik olarak bir kriz mi doğurur?

bunun en temel nedeni kontrolsüz nüfus artışı ve eğitimsizlik. bu ikisinden birinin veya ikisinin aynı anda var olduğu bir ortamda - coğrafyası fark etmeksizin- gelişimin durması kaçınılmazdır.

dünyanın, ülkelerin şu an bu halde olmalarının tek sebebi başka türlü olamayacağı içindir. bu nedemek? şu anki şartların sebebi tarihsel süreç.

kabaca, orta doğu her zaman gelişmemiş değildi. orta çağda batıda dogmatik bir ortam varken orta doğu kültürel açıdan daha zengindi, bugünün batı dünyasıydı. antik yunandan kalan eserleri yorumladılar, çin, keşifler öncesinde ipek ve baharat yolları doğunun kontrolünde olduğu için uzak doğudan kültür ithal ettiler, zenginliği ellerinde tuttular. tarihteki bütün haçlı seferlerinin ana sebebi aslında ekonomiktir. doğunun zenginliklerini ele geçirmektir. coğrafi keşiflerin sebebi de budur. ticaret yollarına, hindistana, uzak doğuya kestirme yollar ararken amerika kıtası keşfedildi. buralarda kurulan koloniler vasıtasıyla topraklar sömürülürken batı da zengnleşmeye başladı, bu esnada ticaret yollarının önemini yitirmesiyle doğuda ekonomik açıdan durağanlığa girdi. bu arada istanbulun fethi sonrası batıya göçen hristiyan bilginlerin o rönesans a etkisini de unutmayın. keşifler vs olurken rönesans ile ufaktan toplumsal değişimlerin baş gösterdiğini, katolik kilisesine karşı protestan tavırların ortaya çıktığını ve yayıldığını da hatırlayın.

ana bilgi, üretim ve tüketim ilişkilerindeki köklü değişimler aynı zamanda büyük toplumsal değişimlere sebep olur. misal tarım devrimi ile yerleşikliğin artmasıyla önce şehirler kuruldu, feodal yapı ortaya çıktı, ardından krallıklar, sonra imparatorluklar vs. sanayi devriminin ardından üretim fabrika ve atölyelere iyice kaydı, osmanlının el işi ve zanaat üzerine kurulu ekonomisi bu hızlı ve düşük maliyetli ürünlerle baş edemedi. misal bir araştırmada 16 yy da 40 cm lik iznik işi bir çini tabağın 2007 yılında üretilen 40 adet geniş ekran plazma tv ye eşit bedelde olduğunu okumuştum. -kaynak veremiyorum 10 sene önceydi rakam 40 olmasa bile o civarda bir şeydi.- haliyle venedikli ustalar atölyelerinde hızlı ve maliyetsiz cam tabaklar üretmeye başlayınca fiyatı çok yüksek olan iznik işi çini tabaklar satılamıyor. düşünün bir de buhar teknolojisinin üretimde yaygınlaşmasının osmanlı ekonomisine bvurduğu darbeyi... osmanlıda daha fabrika yokken batı ülkeleri uçak, top, gemi üretebilecek ağır sanayiye sahipti. nasıl oldu bu? amerikanın keşfi, afrikadan elde edilen ucuz iş gücü köleler, hindistan ve uzak doğuya deniz yoluyla ulaşım, yeni pazarlar vs vs.

fransız ihitlali ile yayılan uluşçu düşünceler üzerine sanayi devrimi ile ikinci bir köklü ekonomik değişim yaşanınca yine bir toplumsaldeğişim gerçekleşiyor, işçi sınıfı önem kazanıyor, krallıklar yavaş yavaş yıkılarak, seçimle iş başına gelen yöneticiler geliyor yerlerine yada krallıklar bu yeni yönetim anlayışına uyuyorlar, neticesinde o zamana kadar ki en modern toplumsal yapı ortaya çıkıyor batıda, demokrasi. doğuda ise önem kazananan işçi sınıfını odak noktasına koyan bir demokrasi şekli doğuyor, sosyalizm.

hikayenin sonrasını biliyorsun.

sonuç, en başta dediğim gibi şu an dünya bu haldeyse başka bir şekilde olamayacağı için. genel olarak tarihte bir ülkenin gelişmişliği başka ülkenin zenginliklerinin sömürülmesine bağlıdır. zira devletler canlı varlıklardır, canlı varlıklar gibi varoluşlarını devam ettirmek için her şeyi yaparlar. ve aynı canlılar gibi devletler de eşit şartlarda varolmaz. tr gibi ülkeler tarım açısından şanslı iken, moğolistan gibi bir ülkenin hiç bir avantajı olmaya bilir. yada venezuela gibi petrol açısından zengin iken boktan yönetim sonucu dünyanın en fakir ülkesi haline gelip, diğer sömürgenlere kendinii yem edebilir.

ortadoğudaki ülkeler gelişememeye mahkum değil. yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, ekonomi, toplumsal yapı, yönetim biçimleri hepsi birbirine bağlı. her hangi bir orta doğu ülkesinde modern batı demokrasisine uygun bir yönetim başa geçip sadece eğitime bile önem verse 20 sene içinde bambaşka bir ülkeye dönüşebilir. önümüzde finlandiya örneği var. bu ortadoğulu ama demokratik ve eğitime önem veren ülke, ülkesi için belirli bir ekonomik kimlik hedeflerse -misal bilişim, misal turizm, misal modern tarım vs vs- orta doğuda gerçekten güç sahibi olabilir. tabi bunları gerçekleştirene kadar dış desteklibir darbe ile devrilmezse.

hasılı kelam bu kadar satırı şunun için yazdım aslında dünyada devlet mantığı olduğu sürece daima çıkar çatışmaları ve sömürüler olacak, bu sömürüler sonucu kimi ülkeler zenginleşirken kimi ülkeler de geri kalacak.

sabahın köründe bu kadar oluyor, elbet eksikler vardır, insanım bende burada bu kadar geniş bir konuyu anca bu kadar anlatabiliyorum. yazım ve anlatım yanlışları için kusura bakma.

@issiz karga gibi uzun uzun anlatamasak da. medeniyet tamamen kuzey avrupadan dönmeye başlayınca. yani roma kültürünün etkisi medeniyet hep avrupa da kalmış kanımca. tabi ki istedikleri oranda ülkelere etki edebiliyorlar. gelişmemiş ülke demek sömürü demek her anlamda sömürüyorlar. birileri üretecek birileri de satın alacak bu kafadan böyle. tabi ki bunda toplum kültürleri de etkili. asya da afrika da ülkelerin gelişmemesinin sebebi geçmişlerine dayanıyor.

gelişmemiş ülke olmak zorunda değil, kapitalizm sistemi uygulanıyorsa normal ha başka sistem uygulanırsa gelişmemiş ülke kalmaz belki.

Batiya dogru gidince gelismislik seviyesi artmiyor. Sirbistan vs gelismis ulkeler degil.

Singapur, japonya doguda ama cok gelismis. Guney amerika batida ama gelismis degil... bati derken bati ve kuzey avrupadan bahsediyorsaniz sadece orasi baska.

Avrupa tarihini okumaniz gerekli. Batakliktan cikip nasil Finlandiya oldular, acliktan sefaletten cikip nasil Irlanda oldular, kendi ulkelerinde kole muamelesi gorurken nasil Fransa oldular...

sanayi devrimi ve coğrafi keşifler ile zenginleşen toplumlar batı dediğiniz toplumlar. doğudaysa daha çok geleneksel toplumlar var, çeşitli devrimleri yakalayamamış, din vs gibi sebeplerle bilimin gerisinde kalmış.

tüm bunları alt alta yazıp toplayınca sorunuzun cevabı çıkıyor.

daron acemoglu'nun uluslarin dususu bu konu uzerine. okumani oneririm

Ben cok kiskanc bi herif olmama ragmen kiz evlat isterdim.
Nedenini tam bilmiyorum, cok tatli geliyor kiz cocuklari, erkek biraz hayvan yetistiriciligine giriyor bence, kendimden biliyorum:d

2 çocuk olsaydı tabi ki biri kız biri erkek olsun isterdim ama tek sorulduğu için karar vermesi çok güç. sağlıklı olması en büyük istektir tabi ki ancak yetiştirme aşamasında ikisinin de kendine göre iyi ve kötü yanları var.

yine de özellikle bu ülkede yetiştirmem gerekiyorsa erkek seçerim. türkiye gibi ülkelerde kız çocuğu büyütmek çok zor. daha medeni bir yerde ise cevabım fark etmez.

edit: sorunun devamını da sonradan gördüm şimdi cevaplayayım. günümüzde hala dünyanın büyük bir kısmı cahil ve medeniyetten uzak. özellikle dünyada nüfusun yoğun olduğu asya ve afrika ülkelerinde erkek çocuğa altın gözüyle bakılıyor. kısacası çoğunluk erkek ister.

Bence en iyisi şansa bırakmak. Ne çıkarsa o. Hiç o topa girmezdim ben.

Kız olsun isterdim. Çoğunlukta kadın birey daha munis bir topluma çeviriebilirdi bizi diye düşündüğümden kadın çoğunluk olsun isterdim. Ayrıca fazla erkek fazla rekabet demek bu yüzden dahi erkeklerin azınlıkta olması tercihimdir :)
Cinsiyet: e

ben kız çocuklarını daha çok seviyorum, ama oğlanlar da büyüyünce tatlılaşıyor, analarına bağlı oluyorlar. bilemedim lan ne desem?

dünyada ezici çoğunluk erkek ister.

kız babasıyım.
10 çocuğum daha olsa, onunun da kız olmasını isterdim.

oğlumu çok seviyorum, biraz büyüse de ortak aktivite yapsak diyorum; erkek olduğum için yine erkek çocuk isterdim sanırım. ama iki çocuk için bir kız bir erkek ideal gibi.

O topa girmek istemezdim ben de.
Kiz cocugu sevimliligi de bir baska benim gözümde ama sececek olsam erkek secerdim ben.

kesinlikle kız isterdim. hiç düşünmeden kız çocuk derdim hem de.

Kız çocuğu. aile bağını kız çocuğu ile daha çok hissediyorsunuz.

ben çocuk sahibi olmaya karar verene kadar bu konuda tarafsızdım. benim için fark etmezdi.

fakat eşimin hamile olduğunu söylediği an içimden öyle bir kız çocuk isteği geldi ki, anlatamam. ikinci çocuk olursa erkek istiyorum, kız olursa bi 10 saniye üzülürüm.

eskiden dine çok kızgındım. şimdi biraz daha nedensel bakıyorum. hala dinsizliğimde değişen bir şey yok. eskiden saçma gelen şeyleri şimdi nedensel olarak bakıyorum. mesela domuz meselesi. eskiden deli saçmasıydı tartışma bile götürmezdi. şimdi bunu şehirleşme ekseninde okudum/düşündüm mantıklı buldum.

Kim diyor varlığımızın bir sebebi olmak zorunda diye? Annem ile baban korunmadan cima ettikleri icin varsın. Varlığının sebebi bu. Tesadüf değil.

öncelikle şunu söyleyeyim, dini mantık kalıplarına oturtmaya çalışan tiplere gıcık oluyorum. özellikle caner taslaman gibi kişilere. arkadaş, bir din düşün ay dörde beşe yarılıyor, bakire doğum yapıyor, bebek konuşuyor, bir balığın içinde bir insan yaşayabiliyor vs. bunlara inancın gereği inanabilirsin saygım var ama mantığa oturtmaya çalışmayın komik oluyor. din olayı vicdan meselesidir mantık değil. inanırsın veya inanmazsın bitti.

bana gelecek olursak, ateisttim sonra agnostik oldum şu an müslümanım nedeni bende kalsın. müslüman olmadan önce dünyada ilk canlının-ki prokaryot bir canlı- uzaylılar tarafından oluşturulduğuna inanırdım. yani dünya adlı gezegen oluştuktan sonra burayı yaşama elverişli gören birtakım ileri medeniyetlerin dünya denizlerine attığı bir tohum gibi düşünebilirsin. amaçları uzun vadede oluşan bu koloniden faydalanmak vs.

Ek soruya cevap vereyim: tesadüf dediğiniz şey aslında denk gelme demek. Olayları üst bakışla bir bütün olarak incelediğimizde aslında herşeyin birbiriyle ilişkisi olduğunu görürüz. Kelebek etkisi gibi düşünün. Evren de kainat da biz de bu nedenle varız. Bir amaç için gönderilmedik fakat üremek için yaşıyoruz.bu döngüdeki bir çarkın görevi neyse bu ekosistemde ki görev ve konumumuz da o.

müslüman bir ailede büyüdüm. onlar oldukça dindar olmalarına rağmen beni sıkboğaz ederek yetiştirmediler çok şükür. belki de bu nedenle çocukluktan beri tanrı'ya inanmama rağmen müslüman değildim. büyüyünce edindiğim islami bilgiler de kafamdaki tanrı figürüyle eşleşmeyince hepten islam'ı bir köşeye ittim.
ama tanrı'ya inanmaya devam ettim. deist yaşadım bir nevi.

sonraları hayatımdaki zorluklar beni tanrı'nın varlığından şüphe ettirdi. inanca dönmemin nedeni de -bana göre- daha olgun bir düşünceye ulaşmam ve bundan hareketle tanrı'nın insanın ötesinde, insandan apayrı bir varlık olduğunu idrak etmem.
ben, insan olarak yaratıldığımdan mütevellit tanrı'yı ve onun işlerini yeterince anlayamayacağım.

kısaca beyle.

- çok güçlü olmasına rağmen yokozuna'nın yapmak istediklerine izin vermedin.
+ farkındaydım (i ve noticed diyor sanırım)
- sanırım sadece bir kez yapabildi.

dostum ingilizcesini yazabilir misin? senin "farkındaydım" dediğin yerde "I am just how they want" gibi bir şey diyor ve seninkiyle bir alaka kuramadım.

adamın neye güldüğünü çözmeye çalışıyorum. sanırım dümdüz cevap vermesine gülüyor.

özel kasa var mı evde? bazılarında oluyor. yoksa, sizin yerinizde olsam odasında kasa olan bir otelde kalmayı tercih ederdim.

13 bin lirayla otel dışında bir yerde kalmazdım ben o da kasası varsa.

yanındaki şey macbook sanırım bir şey olmaz bence host un yorumlarına falan bak.

Macbook saymadım onu da sayarsam daha fazla. Ya ben 20 30 kere kaldım bir sürü yerde. Başka bir zaman kadiköyde seyahate gitmeden bütün fotoğraf mak pc dır bırakıp decatlona fln gitmistim. Ama bu sefer bilemiyorum ya işte..

askerliğinizi eylül'de yapacağınıza dair resmi belgeyi sunarsanız bir şansınız olabilir diye düşünüyorum. yök'ü arayıp bunu sorun.

Bence kayıt yaparlar. Mesela bedelli çıktığından beri çoğu okul yüksek lisans için askerlik durum belgesi sormamaya başladı. Garantici davranmak istiyorsan ek kontenjanı bekleyebilirsin. Onun kayıt dönemi eylülde falan sanırım araştırmak lazım. Ben olsam tercih döneminde girme ihtimalim yüksek olan bir iki yerin öğrenci işleriyle konuşurdum. Kazanılmış bir hak var sonuçta. En kötü dilekçe verirsin. Askerlik sürem öğrenim hayatımı etkilememektedir, bu sebeple kaydımın yapılmasını... şeklinde.

Yoklama veya asker kaçağı olmaman yeterli. Okula kayıt olmaya gittiğinde askerlik celbin varsa kayıt olursun. Çalışmaya devam :)

1.

Yaz beni abi

3-istanbul içiyse

Beni de yaz :D

ankaraya gelen olursa da iki bira benden çalışır

6.siradan listede yerimi alayim. Kontejyan sinirina takilmadim dikkatini simdiden cekerim.

istanbulsa beni de yaz hocam bi biranı içerim.

istanbul

Sana da ben ismarlarim.

10

Reis istanbul u kaybetmiş gibi konuştu lan sanki. Gelirse viski ısmarlıyorum beyler. Sabah olmayacakmış gibi takılalım.

Yesss ben de

Oy verdiğim muhtar bile kazanmış lan sdajıodjas

3 gün 3 gece takılalım :DDD

ankarada ol lütfen

Evet napıyoruz beyler? adjıosajıod :DDDDDD

Evet. Sözümüz söz. Günü belirleyelim.

haftasonları uyar bana dostum.

Hortlatıyorum.

Yaz beni gerçi ben kendi biramı alırım ama maksat farlı ortam olsun ya.

Çünkü reis çokomelli.
namaz kılıyor, çalıyor ama çalışıyor.
hdplilere bir şans verdi olmadı, fetöcülere şans tanıdı olmadı. Kandırıldı.

Bunların dışında bir cevap alamazsın.
üretimi, tarımı, ekonomiyi bitirmek üzere çalışan biri olduğuna ikna edemezsin.
en iyisi olduğu gibi bırakmak.

Dedem, verecek başka adam yok diyor. Erdoğan'a da vaktinde baya kızgındı, bir daha vermem diyordu fetö olaylarında uzak bir tanıdık hapse girince.

diffarentiationation,

dedenize saygılar, hürmetler. o zaman oy vermesin lütfen. hem kızıp hem oy veren insanları anlamıyorum, anlayamıyorum.

neymis,

etrafımda hiç akepeli yok. gerçekten hangi mantıkla oy verdiklerini anlamaya çalışıyorum. ezberledikleri şeyler değil tamamen motivasyonlarını anlamak için mantıklı, geçerli nedenler arıyorum. olduğu gibi bırakmakta işe yaramıyor. bu ülke de yaşıyoruz.