1+1 meselesine filan girmeyeceğim, dallanır budaklanır burda herkes birbirine girer. ama kızıyorum böyle sorulara çok, kalsın mı gitsin mi siz daha iyi bilirsiniz ama herhalde gitsin diyeceksiniz, burada da kılıf arıyorsunuz.

madem o ya da bu sebeple bakamayacaksınız, almayın şu hayvancağızları evinize ya sanki kapıdan bacıdan zorla giriyorlar. eve alışmış çocuğu yapabiliyorsanız yine evde bakacak bir tanıdığa yuvalandırın. sorunuza cevabım bu.

anneni eve girip çıkma konusunda ikna et. evin konumu, bahçenin düzeni vs önemli hep. güzel bir yer yaparsanız kalabilir gibi. evi, maması, suyu, oyun alanı gibi.

ne yaparsanız yapın lütfen sokağa bırakmayın. isterseniz başka birine sahiplendirin bilmiyorum ama bir hayvanın tekrar sokağa dönmesi çok ama çok üzücü.

@liyakat'e o kadar katılıyorum ki. İnsanlar bunu anlamıyor pek, bu "denenecek" bir şey değil maalesef. O kediyi alırken de eviniz 1+1'di, sonradan çekmediyse. Ya da çalıştığınız belliydi sanırım. Ben bakamayacağımı bildiğim için tedavi ettirdiğim her kediye yuva bulmak adına tabiri caizse götümü yırtıyorum. Oyuncak ayı değil sorumluluğunu aldığınız.

Evinde bakma imkanı olan birine sahiplendirin. Umarım bilinçlenirsiniz.

sokak olmaz bence de. annen eve almayacaksa yollama.
pardon ama alt komşu da bok yesin, ne sesi olacak yahu minicik kedinin. saçmalamış.

bizim evimiz de 1+1 6 yaşına kadar geldi. ben de çalışıyorum filan. zaten kısırlaştırma ve 1 yaş sonrası durulacaktır o, genellikle uyur evde sen yokken, sen de geldiğinde ilgilenirsin oynarsın.

he annenler eve alsa, o canı isteyince gir çık yapsa tabii en güzeli o olur.aşıları filan eksik etmeden tabii.

@evde liyakat kalmamış @piremses @engiribörd dikkatli okursanız, "sokağa" atmıyorum. annemin gözetiminde, daha mutlu olacağı bir ortam sağlamanın derdindeyim. bir başkasına verme düşüncem yok, anneme güvenebilirim gerekli sevgi ve ilgiyi gösterme konusunda ancak. evet, sahiplenirken enerjisini atamayıp, gece 1den sabah 6ya kadar koşup bütün evi birbirine katıp, kendini evin kapısına falan vurarak gürültü yapacağını ve komşudan şikayet geleceğini tahmin edemedim. ya da sabaha kadar ayaklarımı ısırarak beni uyandıracağını. istesem kulağından tutup sokağa bırakırım kimsenin ruhu duymaz ve yasal yaptırımı bile yok. sizden duyacağım şeylerle kılıf hazırlamaya ihtiyacım da yok.

@lamaga teşekkür ederim risk alarak beni koruyup anladığınız için. kedi teyzeleri bekliyordum zaten bunu göze alarak açtım bu duyuruyu. gerçekten durumu anlayıp yardım edecek deneyim sahibi kişilerin görüşlerine önem verdiğim için.

@makarnacanavari çok trafik olan bi yer değil, çevredekiler hayvansever, her yer ağaç, kuş, börtü böcek. onun gözünden cazip bir ortam gibi geliyor. annem aslında eve ok demişti fakat arkadaşları biz evine gelmeyiz kedi olursa demişler, o da yan çizdi bu durumda :/ teşekkür ederim.

@kaputt kısırlaştırdım, 1 yaşı da bu ay dolacak ama mutsuz gibi geliyor. sanki diğer kedilerle oynama, ağaca çıkma vs hakkını elinden alıyormuşum gibi. sizinki de geceleri ya da sabaha karşı manikleşiyor mu?

@piremses bahçe katı bir ev bile baktım neyse masrafı taşınayım dedim ama uygun bir ev bulamadım. ve kusura bakmayın ama çocuğumla kedimi bir tutamam her ne kadar seviyor olsam da.


bana normal ya da anormal yetişkin yaftasında bulunamayacağınızı da belirtmek isterim. haddinizi bilin. size iyi günler diliyorum gerçekten yardımcı olacak kişileri okuyabilmem için lütfen daha fazla saldırgan tutumunuzla beni oyalamayın.

@lamaga tekrar teşekkür ederim.

sevgili lamaga, hem kendi yazdığımı hem piremses'in yazdıklarını tekrar okudum. kırıcı bir şey söylenildiğini düşünmüyorum, belki biraz sitemkar olarak kategorize edebilirsiniz ama hak verin ki düşünülmeden alınıp sokağa bırakıldığı için sokakta yer edinemeyen canları görmezden gelemeyen biz gibi kişiler var. fikir sorulmuş, söylemişiz. ikimiz de evinde bakabilecek birine yuvalandırılsın demişiz, hakaret etmemişiz. anlaşılmayacak bir şey yok, madalyonun öteki yüzünü de görebilmenizi dilerim.

yok benimki öyle olmadı. yani küçüklük dönemini pek hatırlamıyorum ama büyük bir ameliyat filan geçirdi belki ondan çok azamamıştır o zamanlar. cinsi de önemli tabii bazı kediler çok atik deli filan oluyorlar.

ama her şekilde bir zaman sonra durulacaktır. iki yaş diyelim ya da sınıra. şu anda böyle olması çok normal.

bence anneyi ikna etmeyi deneyin. yahu arkadaşları ne hissedecek evde kedi olunca. hayvan zaten dışarıya alışırsa anca uyumaya filan gelir eve ne zararı olabilir ki. bir köşede uyur. siz onu ikna edin zaten soğukta kışta anneniz de kıyamaz bence onu dışarıda bırakmaya, muhakkak aralarında bir bağ oluşacaktır.

bu arada sizi özlemez, çabuk alışır oraya. biz tatile giderken 10 gün annemlere bırakmış 2.3. gün oraya alışmış biz döndüğümüzde bize yaklaşmıyordu bile. orada mutlu olması önemli. ama orada ona sokak kedisi gibi davranmasınlar. o sokağa çıkan bir ev kedisi olmalı.

ya insanı delirtmeyin sokağa attığım falan yok hayvanı. lütfen yazmayın cevap mevap anladık. siz harika bireylersiniz. yeter. veterineri bile hayvan için iyi olabilir derken hayvanı ayaklarından tavana asıyormuşum muamelesi yapmayın.

@kaputt teşekkür ederim. annemle tekrar konuşacağım. sanırım arkadaşları korkuyorlar ya da tüy müy olayına takıyorlar. :/

Bahçede bakmak zaten sokağa atmak gibi değil mi? Gidip geri gelmezse/gelemezse, başka kediler tarafından saldırıya uğrarsa, araba çarparsa vs?:(

5 aylıktan beri bende diyorsunuz, sokağa alışmamıştır, kendini korumayı da bilmez. Bahçeden kaçıp kaybolursa yemek/su bulmayı da bilmez.

Facebook'ta birçok hayvansever sayfası var, oralara ilan verip bir ev bulmayı deneyin önce derim.

Bu arada alt komşu da resmen saçmalamış, bir kedi ne kadar gürültü yapabilir ki?

iyilik etmek göreceli bir durum. kedi halinden şimdikine göre daha memnun yaşayacaksa, sağlığı daha iyi olacaksa iyilik etmiş olursunuz tabi, ama öyle mi olacak?

kediler mekanlara bağlanır insanlardan çok. yani ev değişikliği kedi için her türlü travma olacak, ama travmanın boyutu, atlatma süresi kediye ve gideceği yere, orada göreceği muameleye bağlı.

buna ek olarak eve alışık olan bir kedi diyorsunuz. 5 aylıktan beri evde bakılmış. sokak şartlarıyla ev şartları farklı. sokakta zorlanır, belki de sokakta hiç yapamaz o yüzden.

örnek verdiğiniz çabuk alışmış olan kedi gibi çabuk alışan kediler var, ama öyle olmayan kediler de var. değişime uyum sağalayan kediyle sağla(ya)mayan kedi de tahmin edilebiliyor. bizim 3 kediden biri eve biri geldiği zaman saklanacak delik arıyor, bir diğeri hemen tanışıp koklaşmaya geliyor, bir diğeri de beni rahatsız etmeyin siz keyfinize bakın tavrında. kedinizin karakterini siz bilirsiniz. size gelen misafirlere nasıl davranıyor?

annenizin arkadaşları kedi var diye eve niçin gelmiyorlarmış orasını anlayamadım (hoş, beni ilgilendirmez, ama bu nedene göre çözüm üretilebilir, o yüzden sizi ilgilendirsin). kedi sevmiyorlar herhalde. belki anneniz arkadaşları geleceği zaman kediyi bir odada tutar, arkadaşları gidince de çıkarır olmaz mı öyle. ya da sadece eve birileri geleceği zaman bahçeye çıkarır? bunlar da alternatif, neden direkt bahçede bakılacağına karar verildi? annenizle konuşup ikna edebilirsiniz.

bahçe güvenli bir bahçeyse pekala hayatından memnun yaşayabilir de, ama mesela benim ailemde o şekilde kedi bakıldığında kedi seneler sonra ortadan kayboldu. yani senelerce kediye bir şey olmadı ama bir gün oldu. olabilir. bunun garantisi yok. evden güvenlisi yok o yüzden. kedi için sokak hayatı zor. nihayetinde köpek saldırabiliyor, insan kötülük edebiliyor, araba çarpabiliyor. evde olması en güvenlisi.

1+1 sizin için küçük, ama kedi için hiç de küçük değil. köpek olsa böyle demezdim, ama kedi zaten günün 16 saati uyuyor.

kısırlaştırırsanız koşuşturması, agresif hareketleri de pek kalmayabilir (edit: kısırmış zaten, pardon, atlamışım orayı cevapları okurken). ısırma gibi şeyleri yapmamasını öğretmeniz de mümkün, 1 yaş çok büyük bir yaş değil eğitimi için.

öncelikle, bir hayvan insan yavrusundan daha az değerli değil denmiş, doğru ama insanlar mecbur kaldıkları için sürekli evlatlarını annelerine bırakıyor bilmem farkında mısınız? değil aynı şehir içinde işe giderken anneanneye bırakmak, daha iyi yaşasın daha güzel okulda olabilsin diye istanbulda çalışmak zorunda olan bi çiftin izmirdeki ailelerine çocuklarını bıraktıklarını duydum. burda asıl önemli olan çocuğun bizim senaryomuzda da kedinin refahı sonuçta. sanki "evim 1+1 kedi çok sıkılıyor camdan sokağa fırlatayım mı" diye sorulmuş gibi garip garip tepkiler.

sorunun cevabına gelecek olursak, aslında bahçede bir hayat kedi için yeterli kışın balkon vs çok da güzel mutlu mutlu yaşayabilir. ancak her kedi maalesef öyle bir hayata çok adapte olamayabilir. kaçıp gidip dönmezse çok üzülürsünüz. bizim kekoyu üç dk kapının önünde tutalım desek bi daha bulamazmışız gibi geliyor izansız hayvan çünkü. kedinin huyunu suyunu da değerlendir. bir kere alışırsa ordan ayrılacağını sanmıyorum. belki önce bi süre içeri girmesine de izin vermek gerekir.

@whimsical kedi kısırmış ama durulacaktır zamanla zaten.
whimsical'ın haklı olduğu noktalar var. sonuçta kedi bu kayboladabilir. başına bir şey de gelebilir, kedinizi iyi test etmeniz gerekir. mesela bizimki cins olarak sokakta yapamaz bunu anlıyoruz halinden sokaktan almış olmamıza rağmen. ama arkadaşın kedisi var o tam bir dışarı kedisi canavar gibi bir şey. birinci katta oturmalarına rağmen ağaçtan tırmanıp eve gir çık yapıyor..

yani iyi tartıp düşünmek lazım sonra başına bir şey gelirse üzülmeyin. bir de kediyi bırakıp siz döndükten sonra kendini kötü hissedip kaçmaya filan kalkma riski var. sizi bile aramaya çıkabilir ki yakınsanız buladabilir..

tavrınız, ifadeleriniz anlatıyor ne demek istediğinizi merak etmeyin. kedi teyzeleri, aynen. peki neden şartlarınızın kediyi sahiplenmeden önceki hali ile ilgili konuya cevap vermek yerine saldırıyorsunuz?

siz kararınızı vermişsiniz, duyurudaki amacınız içinizi ve vicdanınızı rahatlatmak diye düşünüyorum ben bu durumda. diğer tüm normlara göre iyi niyetli olabilirsiniz, şu cevaplardan sonra benim için değilsiniz kusura bakmayın.

@whimsical öncelikle faydalı cevabınız için teşekkür ederim.

sanırım dediğim gibi tüyden rahatsız oluyorlar. haliyle tüy oluyor kedili köpekli evde. annemi baskılamak istemediğim için, zaten bir sorumluluk yüklediğim için, ısrar etmek istemedim.

eve sık gelen kişilerle arası çok iyi. gelip aramıza oturuyor falan. ama az gelen ya da ilk kez gelmiş kişileri uzaktan izlemekle yetiniyor. saldırganlığı yok.


bahçe eve ait bir bahçe ama giriş çıkış var dışarıya. gidip gelmeme riski var. veteriner evi ilk bir kaç gün eşlik edilmesiyle öğreneceğini söylemişti.

1+1in küçük olmadığını söylemeniz beni rahatlattı. sanki hayvanı hapis ediyormuşum gibi hissediyorum çünkü.

kısırlaştırdım. maalesef hiç sakinleme olmadı.

eve alışmış olması ve değişikliğin onu tramvatize edeceği görüşünü aklımda tutacağım. sağolun vaktiniz için.

@peggy başka birine vermeyi düşünmüyorum. şartlar el verdiğinde ev değiştirmeye çalışacağım. teşekkür ederim.

@piremses her kedi bir değil, beaber yaşamadan neler olup biteceğini öngörmek de mümkün değil, hayvanı sokağa atmıyorum ya da işkence etmiyorum. bir yabancıya verme niyetinde de değilim. alternatif bir ortam var ve böle bişey önerdiler, şartları paylaşıp deneyimi olan insanlardan görüş alıyorum müsaade ederseniz bu size son cevabım. sizin ne düşündüğünüz gerçekten umurumda değil. iyi günler.

@kakao aynı cevap sizin için de geçerli. size de iyi günler.

çok afedersiniz ama neden garip ve nefret edilesi tepkiler vermiş oluyoruz bir kediyi sokağa bırakmayın dedik diye? burada bir fikir sorulmuş, kimseye hakaret etmeden cevaplanmış. yok kediyi tavandan asmış gibi davranmışız yok bilmem ne, ne ayıp şeyler bunlar ya. ben sizin beyan ettiğiniz fikrin altını varsayımlarla, imalarla dolduruyor muyum mesela? yaptığınız şey düpedüz ayıp bence.

iyi, evde besleyip büyüttüğünüz kedinizi x bir kişinin gözetiminde sokağa bırakın. evde büyüdüğünden araba nedir bilmediği için dışarıda kelebek peşinde koşarken kamyonun altına atlasın. diğer kediler yabancılayıp gözünü çıkarsın. vahşi bir hayvan poposunu ısırsın. bunlar hoş şeyler mi allaşkına? bir karar alırken tüm riskleri düşünüp gözden geçirip öyle almıyor musunuz? bunlar da sokağın riskleri işte, başımıza gelen şeyler.

yardımım dokunduysa ne mutlu, memnun oldum.

tüy problemi kediyi düzenli tarayarak çözülebiliyor. ölü tüyler dökülüyor çünkü evin içine, düzenli tarayınca haliyle evin tüylenmesi problemi ciddi ölçüde azalıyor. giysilerdeki, koltuk kumaşlarındaki tüylenmeler de yapışkan bantlı rulolarla çözülebiliyor. zaten düzenli süpürge yapılıyorsa çok sorun yaşanmayacaktır o açıdan. masaların üzerine çıkmaya alıştırılmadığı sürece (ev boşken değil ama en azından evde birileri varken çıkmaması sağlanabiliyor) misafirler de alışmakta zorlanmayabilirler diye düşünüyorum.

bahçenin giriş-çıkışı için bir şey diyemeyeceğim tabi; yukarıda dediklerim geçerli. sokak güvenli değil. kedi için sokak hayatı zor. nihayetinde köpek saldırabiliyor, insan kötülük edebiliyor, araba çarpabiliyor. evde olması en güvenlisi. kedi çok atılgan da olsa kendini koruyamayabiliyor.

onun dışında diyeceğim; hiç hapsediyormuş gibi hissetmeyin, hapsetmiyorsunuz. ev 1+1 de olsa 3+1 de olsa evde kedinin belirli noktaları oluyor, oralardan ayrılmıyor zaten. umarım hakkında hayırlısı olur. kolay gelsin.

@whimsical taramadan pek hoşlanmıyor ama daha sık taramayı deneyeceğim. tekrar teşekkür ederim.

@kaputt evet o ihtimali düşünmemiştim. ilk günler oralarda olacağı tabi ama ben evime dönünce ya beni aramaya çıkarsa? :(

teşekkür ederim.

Kuzenim kız arkadaşı ile bir kedi almıştı, evde çok da iyi bakamadılar. Kedi 3 yaşındayken de ayrıldılar, evi dağıttılar. Kuzenim halaım evine döndü ve halam kediyi istemedi. O sırada ailem de yazlıktaydı, 3 yaşındaki kediyi geçici olarak bize verdiler. Yazlıklı bir bahçe, dolayısıyla kedi sürekli bahçede. Kedilerin bir huyu vardır; önce çevrelerini daireler çizerek ve o daireleri geliştirerek öğrenirler. Yeterince büyük alanı öğrendikten sonra da bir daha çok fazla gitmezler. Bize bırakılan kedi de 3 yaşında ilk geldiğinde toprağı geçtim, balkon bile görmemişti. Toprağa basarken çok korktu, ilk bir saat toprağa basmaktan korktu ve kutuda kaldı. Sonra sanki elektrik çarpacakmış gibi toprağa hafifçe patisini dokundurup çekti. Sonra yavaş yavaş toprağa alıştı ve içgüdüsel olarak tuvalet için toprağı kazması gerektiğini birden anlayıverdi. Sonra da daireler çizerek ortalığı dolandı, her dairesi biraz daha geniş oldu sanırım ama eve de dönüyorlar; kediler o kadar yol, iz bilmez ve yön duygusu hayvanlar değiller. O evde 16 yaşına kadar yaşadı kedimiz olarak. Bahçeyi de çok seviyordu. Bir bahçe bir ev dolanıyordu. Bazen gidip 5-6 saat sonra ya da ancak acıkınca dönüyordu. Kediye zaten "Bahçe bura, çıkma bir zahmet" diyemezsiniz, 40 kere kaçar laf ağızdan çıkmadan. Normalde özel bir cins kedi olduğundan ve bu cins mutasyonla oluştuğundan genelde ömürleri kısa olurmuş ama gayet iyi bakıldığı için ömrü uzun olmuş. Sonuçta o da genç denilemeyecek bir yaşta ev değiştirdi; üstelik geldiğinde kısırlaştırma ameliyatından yeni çıkmıştı. Bir kerelik sahip ve ev değiştirmeye dayanamayacak, bunalıma girecek canlılar değil kediler, eğer daha iyi koşullarda yaşayacaksa. Yalnız annenizin 'Eve sokmam' demesi işkillendirdi. Benim annem de aynı şeyi söylüyordu, sonra kısa süre içinde o kedi her gece yatağının, yorganının içinde kaldı. Sizin annenizin de kısa zamanda ona alışıp eve sokacağına inanıyorum. Kışın eve giremezse büyük sorun çünkü. Tabii keşke böyle bir durum olmasaydı ama olmuş artık, yapacak bir şey yok.
Kedi sizi özlemez, genelde sahibini sallamaz ama ilk gittiğinde evi yadırgar, size trip atar ve sizi tanımamazlıktan gelir.

Alt komsu rahatsiz oluyorsa dikkate alinmali , siz kedi seveceksiniz diye insanlar hayatlarindan taviz vermek zorunda degil , kedi bahcede yasayabilir , disari cikip gelmeyedebilir dogal seleksiyondur yapacak bi sey yok , insanlarda disari cikip gelemeyebiliyor zira . Ist katinda kopek olan bir birey serzenisi..

@aychovsky ben de buna benzer bi hikaye duyarak düşünmeye başlamıştım. teşekkür ederim. bi yanım mutlu olacak, ağaç, kuş görecek, özgür olacak diyor. bir yanım ya geri gelmezse, diğer kediler zarar verirse diyor. inanılmaz arada kaldım..

@biarkadastanduydum haklısınız, başkalarını rahatsız etmekten çok imtina eden biri olarak inanın o gürültü yapıkça mideme ağrılar giriyor utancımdan. kesinlikle katılıyorum. keşke bahçeli ya da teraslı uygun bir ev bulabilsem :/

@freya sizin cevabı arada atlamışım. beni yerden yere vuranlar kadar anlayanlar olması güzel.

biraz da karakteri açısından değerlendirmeye çalışacağım. çok teşekkür ederim.

boyner ve ykm'lerde bulabilirsiniz. bazı zincir ayakkabı mağazaları da satıyor.

spx ve superstep mağazalarında da satılıyor. şube listesini web sayfalarında bulabilirsiniz.

markapark

tck madde 125

3-24 ay hapis ya da adli para cezası alabilirsiniz.

yani nolcak simdi? muallak yazı var orada?

o zaman aşık olduğumuz insan bizi aldatınca, sessiz kalalım. mutlu olalım. böyle adaletin....

avukatlar bu konuda acımasız sanırım. sokaktaki insan en fazla ben de senin amk der susar ya da kavga eder ama ''terbiyesiz'' kelimesi için komşusuna ceza aldıran avukat bir hocam vardı... yine üniversiteden tanıdığım bir kız kaşar kelimesi için dava açıp kazanmıştı

dava açarsa muhtemeldir ki kazanır ve büyük olasılıkla bu adli para cezasına çevrilir

bilemem kanıtlayabilri mi, bütün yazısmalar whatsapp üzerinden.
kanıtlarsa da napalım...
ben söyledigim sözleri bilyiorum ama bana göre tahrik var..

Whatsapp uzerinden attiginiz mesajlari tutanak altina aldirip sikayetci olabilir. Eger ki whatsappta kullandiginiz cep telefonu numarasi sizin uzerinize kayitli ise pekala hakkinizda hakaret sucundan dava acilir. Bu dava sonucunda da sucunuz sabit gorulurse -ki yazdiginiz ifadeler icerisinde hakaret niteligi cok da gozukmuyor- adli kaydiniz da temizse hic birsey olmaz. Cezaniz ertelenir. Bir tek gozume takilan " kasar " ifadesi. Bunun da savunmasini yapabilirsiniz. Ben kasar olarak yalanda, iftirada uzman biri oldugunu soylemek istedim, kastettigim buydu dersiniz.

En kotu ihtimalde Hukmun Aciklanmasinin Geri Birakilmasi uygulanir eger sabikaniz yoksa. Bu da 5 yil icerisinde suc islemediginiz takdirde davanin dusecegi anlamina geliyor. Yani rahat olun.

@godoşu beklerken, halk dili ile demek istediğin nedir?

Arkadaşlar sağolun, bir daha hukuk okumuş bir kadına aşık olmayacağım... ( aman bu da hakaret sayılmasın )..

kamusal alanda, yani başkaları da bu hakaretler duyduysa, cezan 1/6 oranında da artar. bu laflar yuzunden 6 yıldır ilişki yaşadığı erkegi hapse attiracaksa , varsın attirsin.

sicilin temizse 5 yil ertelenir. olayda tahrik varsa, dediğin gibi başka erkekleydi filan diyorsan, seni aldattiysa filan beraat da edebilirsin.

herkes bir şey söylemiş, çoğu yanlış. bilmeyen, hukukçu olmayan konuşmasın lütfen.

dünyanın en bahtsız adamı değilsen hapse girme ihtimalin %0.000001. tabi kabarık bir suç geçmişin yoksa (:

hükmün açıklanmasının geri bırakılması çıkar muhtemelen, erteleme ile ikisi arasında teknik olarak çok fark var, lütfen soruyu soranın tekerrür durumunu bilmeden yazmayalım böyle olur diye.

ekstra bir şey soracaksan özelden sorabilirsin. boşver gitsin kadın dediğin gelir geçer küfretme millete.

34 yaş, avukatlik... uni mezunu

ya aklima getiriyorum da insanlar nasil bu kadar mal olabiliyor ? Sasiriyorum.

Normalde avukata hakeret tehdit kamu gorevlisine hakaret tehdit kapsaminin icine girer ama sizin hakaret olayinda meselenin avukatlık ile alakasi yok tamamen adi hakaret suçu .sicilinizin de temiz olduğunu düşünürsek en kötü adli para cezasi verilir onun icin de hagb verilir.
Savunma olarak da aldatma olayi vs varsa söyleyin,tanık dinletmek isteyin. Haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilirsiniz .detayi bilmiyoruz ama belki hic ceza almayacaksiniz .

ilk kez gerçekleşen olay ise hapis cezası para cezasına çevriliyor. O para cezası da taksit.

Geçtiğimiz aylarda senin gibi domuzun birine karşı kazandım bu davayı. sonuç buydu.

avukatsan boku yedin, canıma değsin.

ayrıca;

kadına düştü demekte % 100 kusurlusun.

Sen bu kadına, her ne yaparsa yapsın diyeyim " kaşarlık yaptın, başkası ile beraber oldun beni hiçe saydın, al işte bak seni bir bşaka erkekle gördüm hadi onunla ilgilen... hadi git onla takıl" gibi cümleler söyleyemezsin.

zavallısın da demişsin.

şuan zavallı olan sensin.
ben parasını sikerim dediğim için ayrıca bir tazminat talep etmemiştim.
ceza alması yeterliydi benim için ama arkadaş tazminat talep ederse ohhoooo sen öl bence.

ha bu arada kanıtlayabilir, önce karakolda mesaj ekran görüntüleri açıklamaları alınıyor sonra savcı bakıyor ifade de yazıyor sonra mahkemede hakim görüyor.

inşallah güzel bir cezan olur da senin gibiler de haddini bilir.

Para cezasina cevrilir o. Korkacak pek bir sey yok.

Ne olursa olsun sen haklisin.

Yakın bir arkadaşım yaşamıştı. Bulaşan bir şey değil bildiğim kadadrıyla, vücut kendi üretiyor. Doktora gittiğinde temizliyorlardı ama yeniden çıkıyordu (bir de yürümeyi zorlaştırıyor acısı), en son bir doktor neredeyse oyarak aldı, ondan sonra çok bir sıkıntı yaşamadı sanırım.

annem yaşıyor bunu.

300 lira değerinde olan çük kadar bir krem alıyor, bunu doktor rapor olarak yazınca da belli bir ücret karşılığında kullanabiliyorsunuz ama işe yaramıyor.

yanlış hatırlamıyorsam da cinsel ilişkide bulunduğu kişiye bulaşabiliyor o da bir ihtimal.

fakat tedavisi yok.

ne o krem ki en etkilisiymiş ne de doktorun yaptığı işlemler... sonuç vermiyor.

Geçmiş olsun.

cilt enfeksiyonu. Lazer ile kili yok edince çözülür. Tekrarlayabilir.

Düzenli beslersen alışabilirler, bazı kediler çok hırçın oluyor yavru olsalar da. Bir süre sonra yanına gelirler ama sevdirmeyebilirler de. Öğrenmenin tek yolu düzenli beslemek, korkutmadan yaklaşmaya çalışmak vs. Eğer yaklaşacakları varsa mama verdiğini anladıkları zaman kendileri seni görünce koşarlar.

Eve alma konusunu da daha detaylı düşünmeni tavsiye ediyorum. Hem birini seçince diğeri yalnız kalır, hem de kolay değil bir hayvanın sorumluluğunu almak.
Güvenli bir yerdelerse bırak kalsınlar. Ya da imkanın varsa hepsini al.

düzenli besleme+1
çok yabani olan korkak olanların bile kuyruğundan ayrılmaz hale geldiğini gördüm. ama zaman ver. güvenini kazan. hemen sevmeye çalışma. yemek yerken onunla orada dur. seni koklamasına izin ver.

senin beslemen +1

bunun dışında otur ve hiçbir şey konuşma, geldiklerinde elleme bırak koklasın sürtünsünler.

bir de bebek sever gibi konuş. o çok etkili.

bizimki dana kadar oldu hala öyle bir ses tonuyla konuşunca yerlere yatıp saçma sapan hareketlere girip şımarıyor :D

piremses +1

temizmama 'da 15 kg mama 50 lira bu arada.10 kedi besleyen biri olarak sabah ve akşam belli dozajda verince 1 aya yakın bir süre yetiyor.onlara hayli hayli yeter kısacası

Pek çok şey öğrendim sayenizde çok teşekkürler :)

kadınlar için söyleyebiliriz bunu ama erkekler biraz daha futbolcu çıtasının altında bence.

katılıyorum. kadın fotosu daha çok benzemiş hatta.

www.google.com.tr

Doğru gibi

katılıyorum

tüek erkeği de türk kadını da ortalamada bunlar kadar zayıf değil gibi geliyor bana.

babilbaligi evet aslında daha kilolular, ben zaten fenotipi kastettim burada. 10 turk insanından 8-9 U bu resimdeki ler gibidir, çok garip geliyor bana .

Aşağı yukarı yansıtıyor, evet. Geneli böyle hatta daha tipsiz.

Bence de evet.

bence kadınlar da erkekler de bunların daha altında kalıyor. bir kere adamların göbeği yok ve boyları daha uzun. kadınlar basensiz kalmış. üstelik sadece azınlık saçlarını sarıya boyatmış.

www.google.com.tr



www.google.com.tr

evet böyleyiz

kabul edilebilir bir tespit.

erkekler bundan daha tipsiz, kadınlar böyle evet

milli takımdaki hangi erkek birbirine benziyor da böyle saçma bir çıkarım yapıyorsun?

gerçekten son zamanlarda gördüğüm en saçma tespiti yapmışsın.
bravo.

benim arkadaş gitmişti. çok beğendi.

www.iznikaskania.com

www.gokcetepetabiatparki.com

adapazarındaki langozlar ve geyve boğazı güzeldir.

uzatamaz açık lise ile.

ileride pişman olur şu anda yaptıkları için, ama çok geç olacak. ne yazık ki.

muafiyet demeyelimde, su an aktif öğrenci ise 2 yıl tecil edilir diye biliyorum. ama bir an önce üniversiteye geçmesi sart.

Ben de istemiyom askerlik. Şuna bi çözüm bulsalar keşke.

geçecek zaten üniversiteye ama o arada sıkıntı işte.

çünkü sürekli gbt korkusu var.

o 2 yıl olayını da kullandı sanıyorum.

tescil değil tecildir o.

açık lisenin de tecil hakkı var ama açık lise sistemini bilmediğim için ne kadar süre ile tecil edilebiliyor onu bilmiyorum. bürosu mürosu varsa sorsun oraya, zaten işlemleri de onlar yapacaktır. liseyi bitirdikten sonra da aöf vs. bir şekilde üniversite kaydı yaparsanız 29 yaşına kadar askere gitmez. o arada da bedelli çıktı çıktı, yoksa yemin törenini izlemeye gidersiniz..

edit: açık öğretim lisesi yönetmeliği "Öğrenci kayıtlarında yaş sınırı yoktur, öğrenim süresi sınırsızdır." diyor. askerlik kanunu 35/c'de de "Lise veya dengi okullar ile fakülte ve yüksekokullarda öğrenim görenlerin askerlikleri, 29 yaşını geçmemek üzere mezun oluncaya veya ilişikleri kesilinceye kadar ertelenir." demişler. o halde üniversiteye geçmeden de 29 yaşına kadar yolu var demektir. hadi gözünüz aydın..

Lise öğrenimini açıköğretimde gerçekleştiriyorsa tecil ettirebilir. Üniversite eğitimlerini açıköğretimde tamamlayanlar tecil ettiremez.

birilerinin beğenmesi insanların hoşuna gidiyor. beğenilmek güzel bi duygu.

bence sürekli selfie paylaşanların kesin psikolojik sorunları var. Bir kız var 150 tane fotosunun abartmıyorum 130 u kendi selfiesidir. Ve hep ultra shoplu aynı pozdan. Hayır yani amaç ne ? ben de anlamıyorum. ben 2 tane arka arkaya selfie paylaşamıyorum mesela beğensem bile ulan ne saçma şey diyorum.
kendini çok beğenmişlikten olabilir .ya da eziklikten hani bakın beğenin egolarım şişsin filan.

CS : Cevap Soruda

kupiiii :)

beğenilme, ilgi görme ihtiyacı... yani gezse dolasşa, onu koysa anlarım ama 20 tane selfiyi aklım almıyor benim.

belki başka şeyler vardır. bu durumu sosyal medayada aktif olmayan anlayamaz sanırım.

Insanlar begenilmek, imrenilmek isterler. Birilerinin size begenmesi ya da size imrenmesi hosunuza gider. Belki siz "asmis" bir insansinizdir ama cogu kisinin hosuna gider bunlar. Begenilme olayini fazla dusunenler de art arda 250 tane selfie paylasiyor.

aşmakla ilgili değil. yaptığım şeyin normal olduğunu düşünüyorum. bazen çağa ayak uyduramıyor muyum diye düşünüyorum ama yok olmuyor. 1-2 gün arkadaşın zoruyla yer bildirimi ve foto koyduk ama olmadı :D

kendimi de beğenirim, görünmeyi de severim ayıptır söylemesi. yani mesele utanmak değil.

sadece yapamadığımı fark ettim ve benden bir şeyler bekleyen insanlar böyle mecralarda boy göstermemi talep ediyor.

olmaya çalıştım, denedim olmadı. hepsi bu. ve onları merak ettim.

eksisozluk.com

ben buradayım!

kitaplarımın kapak fotoğraflarını ya da beğendiğim bazı sayfaların fotoğraflarını instagram'da paylaşıyorum. burada hiç "ben kültürlüyüm, kitabı okuyorum" demek istemiyorum. kendi adıma söyleyeyim, zerre de umurumda değil kimin ne düşündüğü. selfielerimin çocuğunda ağzım gözüm de ayrı kaymış oluyor zaten :)

selfie amacı eğlence iken kitap fotoğrafındaki amaç ise o kitapları öyle çok seviyorum ki mutlaka fotoğrafı olsun istiyorum. çünkü nasıl sevdiğin birilerinin fotoğraflarını açıp açıp bakıyorsak, ben de o kitaplara bakınca, fotoğraf açıklamalarına kitap ile ilgili yaptığım yorumları okuyunca mutlu oluyorum.

Başkasının hayatını eleştirmek, yargılamak, çeşitli ithamlarda bulunmak, amaçları üzerinde kafa yormak vs de pek sağlıklı değil bence, bırakın herkes istediğini paylaşsın, kime ne zararı var?

Herkesin hayatına kimse karışamaz:(

@peggy sosyoloji diye bir şey duydun mu daha önce? bu konular üzerine dair birçok makale ve tez var haberin var mı?

insanlar etkileşim halinde olan varlıklardır. kabin içinde birbirimizi görmeden mi yaşayalım?

savunmanı özgürlük kılıfına bürünerek yapmazsan daha mantıklı olur bence.

@makarnacanavarı kitap fotoğraflarının fotosunu çekmek değil, çekip internete yüklemekten bahsettim orada.

petburada.com'dan alıyorum ben

mama kabı, su kabı, tırmalama tahtası, tüyleri için fırça, kum kabı, kum, kum temizlemek için kürek(genelde kapların içinden çıkıyor) taşıma kabı, isteğe bağlı yatak(canı nerde isterse orda yatar genelde kediler o yüzden özel kedi yatağı gereksiz olabiliyor)
mama tabi ki ama o konuya girmedim sanırım onu sormuyorsunuz.
petburada.com dan sorunsuz alışverişler yaptım.

markamama ya da mamasepeti
tırmalama tahtası, lazer oyuncağı, ipli olta gibi olan bir oyuncak öneririm.
mama olarak iyi bir yavru kedi maması al, orijen ya da acana markalarını öneririm, diğer markalarda karbonhidrat ve gdo'lu mısır var.
kedi kumu falan da alırsın. kargoya hiç para ödemedim ama 100 tl üstü siparişlerde kargo ücretsiz sanırım.

ben zooplus kullandım 3-5 kere. çok uyguna gelmişti aldıklarım.

genel olarak çevremde evcil hayvanı olan kişiler zooplus kullanıyorlar, çok uygunmuş.çok yakın bir arkadaşımın pet shopu var ben oradan alıyorum.

normalde aileler dine inanmasa bile çocuklarını bu şekilde yetiştirmez. özellikle de çocuğun üstünde travmatik bir etki bırakmamak için.

@mimikikili, hah mesela o da önemli bir konu, onu da merak ediyorum. o çocuğun psikolojisini etkiler mi bu durum eğer 4 yaşında da söylenirse? mesela 4 yaşındaki çocuğa dini açıdan yoğun bilgi yüklemesi yapılınca sağlıksız deriz ya bu duruma, aynısı tam tersi için de geçerli midir? çocuğun dinin baskıcı kurallarından tamamen bağımsız yetişmesini sağlar mı bu erken eğitim, hayata bakışını değiştirecek kadar katkısı olur mu?

anne tarafım (dede) namaz - oruç gibi yükümlülüklerini yerine getiren insanlardı
baba tarafım toptan deist/ateist
ama çocukken bana ne inan ne inanma dediler
sonra ben büyüdükçe "bu ne lan" diyip inanmamayı seçtim tabiki aklı çalışan herkes gibi.

yani 3 yaşındaki kızının başını kapatan bağnaz sapıklar gibi, inançsız insanlar da çocuklarına "hadi al domuz ye, hadi allaha şırk koş" falan diye baskı yapmıyor, şoko parti gerçek değil sakin ol

@Corc, sakin olucak bir durum yok ki, öyle yaparlarsa ne olur, yapmış olan var mı diyorum.

"akli calisan herkes gibi inanmamayi secmek"

yani su cumleyi kuran insan inansa ne olur, inanmasa ne olur. once iyi insan olmaktir amac. ister inan ister inanma.

genelde dindar aileler baskıcı oluyor ve ters tepebiliyor.
atayizler pek karışmıyor ve dindar olan çocuklar olabiliyor.
bizimkiler hiç bir konuda bana müdahaleci olmadılar.
atayiz olduk ama bi boku açıklayamıyoruz.

@seyduna6687, heh mesela güzel bişey dedin. inançsız aileler çocuklarını bu konuda serbest bıraktıkları için mi o çocukların inançsız büyüyünce daha "özgürlükçü" olduğunu düşünüyoruz? bir çocuğa yetişme çağında "özgürlükçü olacaksın bak at gözlüğü falan takmak yok bağnaz olmak yok" desek bunun serbest bırakmaktan daha etkili olma şansı var mı? bu kavramlar bu şekilde öğretilebilir şeyler midir?

bu arada cevaplar geldikçe kaynak sorular soruyorum ama tamamen beyin fırtınası şeklinde, aklıma geleni ortaya yöneltiyorum; nick belirttim diye cevap vermek zorunda hissetmeyin ya da başkaları da üzerine alınabilir.

benim de aile durumum corc'un anlattığı gibiydi.
çocukken bana da kimse diretmedi inan ya da inanma diye.
sonra ben büyüdükçe 'doğru olan bu' diyerek inanmayı seçtim. inanırken de diğer insanları yaftalamadım aklı çalışıyor, çalışmıyor diye.

tabi bu benim ailede aldığım terbiye ile de alakalı olabilir.

bizim kan bağı olan eş dost akraba müslüman oldukları iddiasında olsalar da bana bir yönlendirmede bulunmadılar. okuldan, mahalleden yönlendirenler, kendince korku salmaya çalışanlar da de köylü çapulcu cahil fakir tiplerdi, ciddiye almıyordum.

bir kere babama ya bizim mezhebimiz ne diye sordum, "sünni? sünni galiba?" demişti...

zaten otu boku sorgulayan biri olarak çelişkileri, gariplikleri, özgürlük sınırlayıcı sıkıntılı durumları bayağı erkenden fark etmem zor olmadı. iman denen şeyin ne olduğunu da çok geç öğrendim. zaten din de iman da bana göre değilmiş. sağlık olsun.

ama her zaman böyle olmaz. kimisi de atayiz propagandadan bıkıp müslümanlığa yönelebiliyor. en doğrusu rahat bırakmak bence. çocuğa tabula rasa gözüyle bakmamak lazım belki de. ne seviyorsa onu yapsın.

ailem bana bunu bir kere bile yapmadı. babaannem fısır fısır dua sayıklayıp bize daha ufacıkken dua etmemizi söylerdi, "babaanne allah her şeyi yaratmış ya e peki allah'ı kim yaratmış?" dediğimde "tövbe de" bilmemne tarzı cevap içermeyen yadırgamalardan beri gittikçe kendinden emin şekilde ateist oldum. ilkokul bittiğinde artık evrenin yaralı bir egosu olamayacağını da düşünür haldeydim.

ailemin eleştirdiğim pek çok şeyi olmuştur. ama sorularım hiçbir zaman geçiştirilmediği gibi nasıl düşünmem gerektiği asla söylenmedi. "neden şöyle? çünkü bilmem ne. neden böyle? sen neden olduğunu düşünüyorsun? neden öyle? neden değil? neden öyle? bilmiyorum." bu şekildeydi bizde.

bu tür kısıtlamalar bireysel hayatımda yapıldı daha ziyade. duygularımı değiştirmeye kalktıkları oldu ama düşüncelerime dokunmadılar.

çocuğuna bunu erkenden vermeye çalışan anne babalar vardır muhakkak. çocuk düşünmediği sürece onayladığı her şeyde bir yobaza dönüşür bana kalırsa.

not: 9 yaşımda "bence allah yok" dediğimde sınıf mümessili beni hocaya şikayet etti herkes içinde. o da "olur mu öyle şey, ney ayıp" diye beni azarladı. annem ve babamın da inanmadıklarını tam o zaman öğrendim sanıyorum, eve gidip onlara hocayı şikayet ettiğimde. beni şikayet eden arkadaş benimkine yakın olan evine benimle beraber dönerken sonraki bir sene boyunca başka bir arkadaşıyla beni inanmaya ikna etmeye çalıştı. bildiğin argümantasyon gerçekleşiyordu aramızda. dediklerimi mantıklı buluyor, ertesi gün yeni noktalarla geliyordu. "ama kuran böyle diyor" "e kuran zaten bunu söyleyen tek şey" bunu anlamıyordu mesela. "ama peynire bakarken de içindeki sütü görmezsin" ama yapan bensem görüyorumdur" anlamıyordu bunları. bu çocuk çok zeki bir çocuktu. ben programlanmanın diğer takımda çok beter olduğunu söylemek istiyorum. çocuğun anne-baba imajını da zorlamış olduğumu yıllar sonra algıladım.

Baba tarafım komple ateist (dedeler medeler, vb.), anne tarafım daha bir deist gibi ama bir felsefeye oturtmuş değiller. Çok da varmış yokmuş, umurlarında değil; "Allah varsa, iyi yani. Olabilir, olmayabilir; ne yapalım" ayarındalar. Bir de dede ve nineleri çok az gördüm. Anneannem ve annemin babası ben doğmadan ölmüşlerdi; baba tarafından dedem de ben çok küçükken öldü. Bir tek ağzı bozuk babaannemi birkaç kere gördüm ki, o da inançsızdı. Kapalı değildi ama başına yarım yamalak bir örtü takardı.

Büyürken garip şeyler yaşadım. Hiç evde din konuşulmadı. Kimse inanıyoruz, inanmıyoruz demedi; Allah'ın lafı açılmadı. Dünya tarihinde böyle bir şey yokmuş gibi büyüdüm. Sonrası travma oldu diyemem ama çok şaşırdığım dönemler oldu. Hiç din öğretmenim de olmadı mesela. İlkokul öğretmenim ateistti; ortaokulda din öğretmeni yoktu. Onun yerine Sosyal Bilimler ve Türkçe öğretmenleri girerdi. Onlarda da çoğunlukla Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, vb. hikayeleri okutulurdu, sonra onları tartışırdık. Sadece ilk bir iki hafta dinle ilgili konuşulurdu. Lisede yine din öğretmeni yoktu son sınıfa kadar. Müzik öğretmenimiz din dersine girerdi ve klasik müzik eğitimi verirdi. Hafta sonu konçertolar olurdu. Dönem içinde iki haftada bir konçertolar olurdu. O konçertolara gittipimizde yoklama alınırdı. Kaç konçertoya gidersek o kadar yüksek not alırdık. Okul puanı ÖSS'de önemli olduğu için her konçertoya giderdik. Bir de bu hocaların hepsi sendikalılardı. Genelde müzik derslerinde okulun dertleri, toplum sorunları, vb. konuşulurdu. Son sınıfa doğru da test çözerdik. Bir tek lisede son sınıfta din öğretmenim oldu. O da "Bunlar ÖSS'ye girecek, test çözsünler" diye bırakmıştı bizi. Din derslerinde test çözerdik.

9 yaşına kadar dinle ilgili hiçbir şey duymadım. Karşı komşumuz kursa gittiğini söyledi. Biz de ne öğrendin diye sorunca "İmanın Şartları" yazılı bir kağıt çıkardı, onları okudum. Az çok orucu biliyordum sadece. Onu da pide ayı olarak biliyordum. Bir de bizim evde çok net Türkçe konuşulur; Arapça-Farsça kelimeler düzeltilir, babam kızar. O yüzden o kızın okuduğundan bir şey anlamamıştım. Başta iman ne demek onu bilmiyordum zaten. Hani, yarı İngilizce yarı Türkçe bir şey okusa anlardım ama anlamadım. Eve gelince anneme söyledim, o da "Kuran kursuna gitmiştir" dedi. Bir yandan da bulaşık yıkıyordu. Ben de baktım anlamadığım kelime sayısı artıyor, "İyi, peki" deyip konuyu kapattım.

İlkokul 4'te din dersinde Kelime-i Şahadet'ten not almıştık. Öğretmen sınıfta üç kez okuduktan sonra herkesten ezbere söylemesini isteyip not vermeye başladı. İlk başta ağladım, iki yanımda oturanlar biliyordu ama bir o kadar da bilmeyen vardı. Bana başlık bile bir şey ifade etmiyordu. Sıra bana gelene kadar ezberledim.

Ortaokul'da Tarih-Coğrafya hocasının girdiği derste de arada yarım saat ders kitabından bir şeyler okunuyordu. Orada "Hz. Muhammed son peygamberdir" diyordu. Bir arkadaş parmağını kaldırıp "Allah fikrini değiştirmiş olabilir mi?" diye sordu. Hoca "Allah fikrini değiştirmez" dedi. Arkadaş da "Fikrini değiştirdiyse nereden bileceğiz?" diye sordu. Girdiğimiz en dini muhabbet buydu. Orta 1'de gelen hoca ile hikayelerin arasında "Temiz olalım. Kimseyle dalga geçmeyelim. Yalan söylemeyelim." gibi daha çok ahlaka yönelik anlatımlar yapardı. Bir hafta temizlik konusuydu mesela. Temizlik nasıl yapılır, sabah kalkınca ne yapmalıyız, vb. vardı. Sonraki haftalarda "Kötü durumdaki insanlarla neden dalga geçmememiz gerek" gibi konuları işledik.

Bir de ben kitaplara meraklı olduğum için ders kitabından namaz diye bir şey öğrenmiştim. Bir iki kere elimi kolumu kaldıra kaldıra, toplam üç dua ile namaz kıldı. Evde kendi kendime namaz kılıyordum uyduruktan. Annem gördü, "Ne yapıyorsun" dedi, "Namaz kılıyorum" dedim. Sırıtarak mutfağa geçti. Birkaç kere kendi kendime namaz kıldım o şekilde. Sonra yaz geldi zaten, top oynamaya çıkmak daha çekici geldi. Hiç kimse inanmamız ya da inanmamamız gerektiğini söylemedi; öylece kendi halime bıraktılar.

Arkadaşlarımla yaptığım en dini muhabbet şuydu: 11-12 yaşındayken mahalledeki 7-8 çocuk oyun oynuyorduk. Konu bir şekilde Allah'a geldi. Bir arkadaşım "Bana Allah'a inanmayacaksın ama Matematik'ten geçeceksin deseler, bana uyar" demişti. Bir kişi "Matematiğe gerek de yok aslında" dedi. Bir iki kişi "Bana da uyar" dedi, bir iki kişi "Bana asla uymaz" dedi; ondan sonra da ne oynuyorsak ona devam ettik. 5 dakikayı geçmedi muhabbet.

Neyin ne olduğunu öğrenmem liseye dayanır. Belki arada küçük şoklar vardır ama hiç travmatik bir şey yaşamadım. Belki şu an unuttuğum bir şey vardır ama bulamadım. Şu an hatırladığım, 8-9 yaşında bir arkadaşımın Allah'ın her şeyi bildiğini ve gördüğünü, her yerde olduğunu söylediğini ve benim de onun üzerine bir süre banyoda üstümü çıkarırken çok çekindiğimi, Allah'a çok ayıp olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.

"allah yok, din yalan" gibi bir eğitim verilmedi bana, ama bizim evde din eleştirilen, dalga geçilen bir şeydi. o kadar eskiyi hatırlamıyorum da 8-9 yaşlarımdayken babamın-dedemin haberleri, açık oturumları izlerken yaptığı eleştirileri, kendi kendilerine katılımcılara saydırmalarını, dindar akraba filan geldiğinde yaptıkları tartışmaları vs. hatırlıyorum. muhakkak etkilenmişimdir bunlardan. özellikle dedeme saygı duyduğumu hatırlıyorum çünkü. ortaokulda dalga geçerdim arkadaşlarla. lisede de din sınavlarında abuk-subuk, komikli cevaplar verirdim. neticede de bir dine inanmayan ve yaratıcı mevzuu ilgi alanına girmeyen biri oldum. şimdi tabii "keşke hacı dedem olaydı" diyorum, belki mutlu olma ihtimali daha yüksek biri olarak yetişirdim.

böyle allah yok diye yetiştirmeye gerek yok, dinden bahsedilmemesi gayet yeterli. dindar olması için mantığı gelişmeden önce yani yaklaşık 8 yaşından önce çocuğa dini empoze etmek gerekiyor, bu yapılmazsa zaten ateist ya da diyalektik materyalist olur. istisnalar vardır elbet ama hiçbir insan mantık dahilinde dini ya da ilahi bir güce inanmaz; istese de inanamaz. çocukluktan bilmemesi yeterli yani.
şahsi tecrübe ve görüşlerim bu şekilde.

bir arkadaşımın babası koyu ateistmiş, öyle yetişmiş ama kendi ne-nasıl emin değilim.

ya aileler dinden hiç bahsetmeden yetiştirse bile arkadaşlar, çevre falan da çok etkili. Hele anadoluda bir şehirde yetişen çocuk hele bir de şimdiki elli tane din dersine bakınca... aile karışmazsa o çocuk lise civarında koyu müslüman olur, benim görüşüm bu.(en koyu dinciler, milliyetçiler vs. hep o yaştaki ergenlerdir bence) Bizde tek din dersi varken arkadaşlarımın bir kısmı dindardı ben pek takmıyordum ama arada cuma namazlarına gittiğim, cenabet olunca kendimi kötü hissettiğim falan oluyordu. Hep din eğitimi ve çevrenin etkisi işte. Üniversitede aştım bunları. Dediğim gibi şimdi çok daha fazla din dersi ve toplum baskısı var o zamana göre, şimdi çok daha fazla etkilenirler.

yumuşatarak din nedir ne değildir anlatmak lazım bence çocuğa.

bizim aile.

annem dinli bir insan.
babam pek sallamaz.
ben ve erkek kardeşim, babamın fikri basit geldiği için onu seçtik.
dolayısıyla, allah'a inanan fakat özünde iyi insan olduktan sonra ibadeti sallamayan bir babayı seçen iki çocuk olarak dinsiz olduk.

bizden 15 yaş küçük kardeşimiz haliyle anne ve baba yerine abla ve abisini örnek aldı.
sonuç itibarıyla;

-aşırı derecede hayvan haklarını savunan,
-lgbt bireylere laf ettirmeyen,
-bilime ilgili,
-kitap okumayı seven,
-ezberci eğitim ile ilgili öğretmenleriyle tartışan,
-hakkını yedirmeyen,
-sorgulayan,
-her soyut şeye karşı mantıklı ve elle tutulur argumanlar arayan,
-insanlara saygılı

çok tatlı bir insan oldu.
bu insan 13 yaşında.

bilmiyorum, ben onunla gurur duyuyorum.


erkek kardeşim ile ben ise din eksikliği hissetmedik.
aksine iyi ki bu şekilde yetişmişiz diyebiliyorum.

Hep Ata ve Allah diye duyardım, 2sini 1 sanırdım.
Sorduğumda bizimkilere Allah diye değil de genel bir varlığı düşünmenin bizde yarattığı rahatlıktan vs bahsedip, kitapları inceden yerdiler.
Evde de kuran vardı kütüphanede, cinler minler diye minik beynimi yemişti arkadaşımın biri, ben de merak ederek cevabını o kitapda bulacağımı umuyordum.
Süslü otantik bir kapağı vardı, o yaşdaki çocuk için gizemler çok çekici.
Kitabı okurken babam elimden alıp 'yaşın bunun için erken ' dedi

Hiçbir dine inanca yakın hissetmedim, hiç takım tutmadım.
Ama inançlı olan insanlara özendim hep, onların birşeyleri vardı ve ben anlamıyordum.
Büyüdükçe ve yaşadıkça fikirlerim biraz değişse de herkesin hane aradığına inanıyorum, birileri, biryerler bir iş,
Dünyevi ve başka hayatlarda aidiyetlik bir çeşit.
Ve bunu bedelleriyle kabullenip senin için' iyi' olduğu inancını beslemek.
Bundan yok işte bende çok,
Karamsar değilim, gerçekçi değilim, kaderciyim de diyemem.
Benim kabullenişim insanlar üzerinden ve bu hane ve biriciklik hissetmek ihtiyaçları üzerinden de her din mantıklı geliyor.
Ve bana mantıklı gelen her olguyu kutsal kitaplarda da bulabilirim.
Haneyi korumak için yazılan, yol gösterici ve değerli bilgiler.
Eğer ailem dindar olsaydı, ben de olurdum.
Uyum sağlamak iyi hissettirir hep ( Kendi zamanının içinde )
Sıkıldığım halde herkes izliyor diye g.o.t izleyen bir insanım ben.

okumalar için eisenstein, aleksey sokolov ve griffith'e bir bak. özellikle rus teorisyenlere dikkat ver, daha ileri okumalar bulabilirsin (kuleşov efekti gibi).

kitaptan ziyade bol pratik.

her gün otur yap bir şeyler.

benim hiçbir bilgim yokken 2 günün sonunda tv programı yaptım :)

ama o 2 gün setten çıkmadan deli gibi pc başındaydım.

genelde 3m'in köpük tıkaçlarını kullanıp üzerine vazelin sürüyorlar.

Otifleks Ayarlı Kulak Tıkacı diye arat bi.

hacı pamuk+vaselin veya vaslin ile olan diğer alternatiflere bak.
gerisi hikaye.
bone de aklında olsun.

aynı dertten muzdarip bir insan evladı olarak, tüm tıkaç türlerini denedim.

sonuç; bone + vazelin/pamuk üçlüsü

en iyi sonucu bu üçlüyle aldım.

neden?

çünkü; kalan tüm tıkaçlar, daldığın ve dipte yüzdüğün zamanlarda basınçtan dolayı kulak tarafından atılıyor. sudan çıkana kadar kulağa su kaçıyor. kulağın attığı tıpa ise denizin içerisinde kayboluyor.

denemiş ve onaylamış bir insan olarak, doktorun da tavsiyesi ile şu tarifi verebilirim;

kulağın yapısına göre pamuktan bir parça koparıyor ve vazelinle hamur haline getiriyorsun. istediğin kadar çok yapabilirsin bu minik topçukları. sonra bunları bir kutuya yerleştiriyorsun. kulağının içine kaçırmayacak büyüklükte ama çıkmayacak kadar da küçüklükte olmasına özen gösteriyorsun. akabinde hazırladığın bu tıpaları kullanıyorsun. kaybetme, düşürme ve erime durumunda da kutuda hazırlamış olduğun yedek tıpaları kullanıyorsun.

ben denizde bone takmayı sevmeyen bir insan olarak bone kullanmıyorum. fakat bone ile daha da etkili sonuçlar elde edebiliyorsun.

geçmişler olsun.
dikkatli ve güzel yüzmeler :)

bana da oluyor ama duyuru'da değil. sözlük'te olurdu, yapardım da eskiden. erkeklerin ne kadar salak olabileceğini gösteren onlarca mesaj düşerdi mesaj kutuma hahaha

Ben işine gelen yanıtlara tik atıp diğer yorumlara tik atmayanları trollemek istiyorum. Adamı sevgilisi aldatıyor, adam da bir şey olmaz dimi minvalinde sorular soruyor. 10 kişi ayrıl diyor, bunlara tik konmuyor, ama biri çıkıp takıl işte deyince adam ona teşekkür ediyor. İçten pazarlıklı sorularda bu daha çok oluyor.

Hayır, bana sadece duyuruda oluyor bi de :D .

aynen. özellikle derdini s...yim tarzındaki duyurularda oluyor. çok gülüyorum eğleniyorum kendi kendime :D

AŞIRI oluyor...

çoook, arada saçma sapan entryler yazıp başlıklar açabiliyorum sırf millet uyuz olsun diye :)

Bana da oluyor ama yapamıyorum içimde fena kalıyor.

Trollemekten ziyade azarlamak istediğim insanlar oluyor, terslemek, laf sokmak, kocaman ''AZICIK AKIL FİKİR'' demek istediğim anlar. Diyemiyorum.

Çaktırmadan trollüyorum bu da bir yetenek.

o tarz duyulardan açanlardan biri de benim yazsan en fazla sallamam . ve böyle bir şey yapman trollemek olmaz. trollemek deyince daha zeki davranışlar bekliyor insan.

Hayır.

Bana da geliyor, gereksiz bos cevaplar yaziyorum bazen:) Hadi biraz eglenelim.

sözlükteyken yapmazdım. burada troll başlık açasım gelmiyor da cevap verirken çok fena trolleşesim gelebiliyor ve nadir de olsa yapıyorum. genelde kaymaktutmayan'ın dediği şekilde oluyor ama o mod ve ben değilim :)

bana arada sıradadan daha sık geliyor, geldiğinin anca yarısını yansıtıyorum. mahalle baskısı hissetmesem daha lezzetli olabilirdim...

Bu tip ilaçlar karaciğere fazla yüklendikleri için alkol alımı pek doğru değil.

Doğru değil evet ama ben içmiştim. Bol su tüketmeye ayrıca özen gösterin.

doğru değil biliyorum ama haftada 2 kadeh işte çok zararı olur mu ki?

Karaciğeri zaten baya zorluyorsun. Biraz sabret bence.

Ben kullanırken içmiştim ama o gün içeceğimi biliyorsam almıyordum ilacı. Testlerde de karaciğer ve tüm değerler normal çıkıyordu.

Ancak bu bünyeden bünyeye değişebilir. Karaciğerde bir sıkıntı olmaması için çok sık kullanmayın/alışkanlık olmasın. Bir de mutlaka testleri yaptırın.

ayda 2'ye düşüreyim bari, 2'şer kadehten toplam 4 kadeh zorlamaz sanıyorum :)


tahlillerimi de yaptıracağım. doktor gelmeden yaptır gel dedi başta.

teşekkür ederim.

Otobüs, metrobüs, vapur vs hangisi en uygunsa onunla Anadolu yakasına geçip Kadıköy rıhtımdan veya E5 üzerindeki bir duraktan 19H'ye bilebilirsin. 500T + 19H veya metrobüsle uzunçayırda + 19H en mantıklısı sanırım..

metrobüsle uzunçayır'da in. oradan da maltepe köprüsünün üstüne geçecek olan minibüslere bin, köprüde in. köprüden de cezazevi minibüslerine bin. okulun içinden geçiyor o minibüs hattı.

can mocamp, son derece güvenilir. çok iyi biri tarafından işletiliyor. gidin kalın.

kaş kamping

Seviyorsanız gidilir.
Gişeden alınca hizmet bedeli olmuyor doğrudur.

Çok da kötü falan değil, buraya çok kötü diyenler İstanbul'da başka konsere gitmemiş herhalde. Tabii ki on numara değil ama izlenir, sıkıntı olmaz. Ulaşımı dönüşü falan da rahat.

1. seviyosan git, başka mekan mı var bu tür konserler için?
2. vera yapıyosa firmanın face sayfasına bak, hammer, goblin falan gibi yerlerde komisyonsuz satıyolar, oralardan alabilirsin. gişede de biletix fiyatı oluyor yanılmıyorsam.

Küçükçiftlik parkta o kadar konser izledim mekanın nesini beğenmemişler tam bilemiyorum. Ses sistemi bazı konserlerde kötü ama zaten İstanbul'da daha iyi bir yerde en azından ben bilmiyorum.

o kadar birayı içip de işeyecek yer bulamıyor olmak hiç hoş değil

@makarna, kp'ın wcsi gayet büyük ve temiz. sarhoş olunca yönünü mü bulamadın? :P

Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde doktor gereklş görürse grup terapileri yapılıyor.

Bakırköy'deki mesela.
Panik atak hastası olan bir tanıdığım grup terapisi görüyordu.

Çapa'da Adsız Alkolikler, Adsız Narkotikler ve Büyümemiş Çocuklar grupları vardı üstte denene ek olarak.

Bu konu ilgimi cekti.

İstanbulda fight club var mi? Su anki ruh halimi ancak bir dovus kulubu duzeltebilir gibi hissediyorum.

Duzensiz dayak veya kavgadan ziyade kurallari olan bir cerceveye sahip kulup varsa haber verin. Elbetteki ozel mesajla haber verin. Buradan cevaplarsaniz bir manasi yok

istanbul fatih alipaşa camisi önündeki şadırvanda abdest alıyorum götü yiyen gelsin iman kuvvetiyle su damlaları eşliğinde sizlere amme hizmeti sunuyorum

5yıl bodybuilding
2yıl tai çi
1yıl kickbox
4yıl yakın dövüş
2ay mma

180 boy 85 kiloyum üzerimde beyaz hakim yaka gömlek kafamda beyaz takkem var bekliyorum.

onu biliyorum, parayı ödedi diyelim. bu aldığı ve yerine getirdiği ceza onun adli sicilinden silinir mi?

Hormon bozukluğu varsa lazer epilasyondan sonuç almak zorlaşabilir ama fayda görülmez diye bir şey yok. Gerekli tetkikleri yaptırdıktan sonra gerekiyorsa Hormon tedavisiyle birlikte epilasyona başlayabilirsiniz. Senelerin pcos'lusuyum lazerle alt bacağımda tüy kalmadı.

alexandrite

-Sonuç alırsın. En azından azalma olur.
-Ucuz olan bir yere değil, sağlam referansı olan yerlere git. Çevrende giden arkadaşların varsa sor hatta.
-Ben düz lazer biliyorum, iğneli vs. de var ama denemedim öneremeyeceğim.
-Fiyat tek seans 55 tl (geçen görmüştüm daha ahah)

benim epilasyona gittiğim yer genitale yapmak istemedi, verdiği ışınların rahim bölgesine zararı olabilir hiç riske atma demişti.

göbeği düşün derim, az bir şey değil sonuçta. epilasyon yerine ağda yapman yönünde olur benim de önerim.

@makarnacanavari ben bir kaç jinekologla konuştum. sorun yok demişlerdi

alexandrite yaptırdım, göbekte çok hızlı sonuç aldım (öbek deliğinden aşağı doğru siyah tüy formunun üzerindeydiler).

yüz ve bikini bölgesi hariç lazer öneririm.

renkleri mi karışır allah muhafaza ne olabilir hakkaten adfasdf

Tatları karışıyor arkadaşım karıştırılmaması lazım
Yapı itibarıyla farklılar
Biri yağı ve kekiğiyle güzelken
Diğeri içinde biberiyle bambaşka bir tadı vardır

webrazzi.com

Teşekkür ederim makarnacanavari, ancak daha farklı bir uygulama da var mı diye diğer kullanıcılara sormak istiyorum.

evowpthemes.net
bu adreste wordpress temaları var istediğiniz tarzda, bazıları oldukça güzel görünüyor ilki falan.

evowpthemes.net tam olarak aradığımı verdi! Teşekkürler whoosie :)

bu çok mantıklı. uğraşamam dersen de prefabrik evler var. öyle bir şey yapabilirsin.

@makarnacanavari, uğraşırım ya, çok hoşuma gitti hatta fikri bile. Tesisat olayını anlamadım sadece.

oha lan kadinin kolunu sansurlemisler 4. fotografta.

edit: oha nerdeyse hepsinde.

aslında konteyner evleri de düşünebilirsin. eğer sıfırdan yapmaya bu kadar hevesli değilsen;
www.digitaltrends.com

earthship yap

sansürsüz galerisini buldum :)

www.milliyet.com.tr

@buzkran, Hevesliyim sıfırdan yapmaya. Bizim arazide su kuyudan geliyo, tesisat işini nasıl yaparım?

yapacağın yerin üstüne bir su deposu koyarsın, kuyudan suyu bu depoya pompalarsın.

şurada basit bir el pompası gösteriyor, bunun az daha gelişmişini yapsan yeter, hem "kendin yap" bir sistem olduğundan senin de amacına uygun olur;
www.instructables.com


sitede kendi kendine yapılabilecek bir kaç ev-oda tasarımı var aslında, araştırırsan bulabilirsin. (:

kedi sevmiyor ve fobileri varsa gelmesinler.

Benim komşum bakabilir sanırım, paraya da ihtiyacı var. Şehir?

1 ay boyunca içeri almayınca kedi çekip gidebilir bence, hem de havalar çok soğuk, 1 ay dışarda yaşaması üzücü olur. kedi oteli nasıl bir şey ki, onlar da küçük kapalı alanlarda tutuyorlar kedileri sanki? kediler yaşadıkları yerlere çok bağlı hayvanlar, mekan değiştirmekten olumsuz etkilenirler. ama evde tutma gibi bir ihtimal hiç yoksa evinde bakabilecek birini bulmanız en doğrusu olur. bunun için de facebook vb yerlerde ilan verebilirsiniz, ücret de verirseniz bence kolayca bulursunuz bakabilecek birilerini

kediyi otele gondereceginize kedisevmezleri otele gonderin, isterseniz zira zavalli hayvanin gunahi ne? biliyorsunuz kediler yuvalarina cok baglidir. eger ilk oneri ise yaramazsa siteden birilerini bulun kedinizi misafir edecek, ilan asabilirsiniz, kapiciya sordurabilirsiniz, boylece kedi de evinden cok uzaklasmamis olabilir.
bir de bagyanlara acilen psikiyatrist gelsin yan masadan... saka degil ciddiyim, bu devirde kedi sevmeyen insan olur mu yahu?

ankaralı değilim ama büyük spor salonlarının uzak doğulu masöz/masörleri oluyor genelde
içinde sainası havuzu vs yıllık 2bin olan salonları kastediyorum.

iyi otellerde vardır.

izmir hilton'a gidebilirsin

Masaj geçici çözüm. Pilates yapmalısın. Evde kendi başıma bile 5 dk yaptığım esneme hareketlerim sayesinde hiçbir ağrım olmuyor. O egzersizlere ara verdiğim zaman tekrar başlıyor bahsettiğin türden ağrılar.

İmza: 9-6 masa başı çalışanı.

organik mi bilmiyorum ama eti madenin borlu deterjanı var. hala satılıyor mu bilmiyorum. etimatik.

içi kimyasal dolu birşeyin organik yani canlı temelli olmasını nasıl bekliyorsunuz bilemiyorum. yiyecek içeceği anlarım da bu tamamen satış kampanyası oldu

arkadaşlar vucuda zararı az bir temizlik ürünü sormak istedim.

mesela sirke bulaşıklarda kullanılıyor. o türden kimyasal kalıntısı az bir ürün mevcutsa öğrenmek istedim.

boraks

Carrefour'da beyaz sise Green Clean var. Her seyi bitkiyle sirkeyle dogal malzemelerle yapiyorlar. Biz el sabunlarini bile artik oradan aliyoruz.

Sabun tozu önerebilirim. Genellikle yeni doğmuş bebek kıyafetlerinde kullanılır ve hiç zarar verdiğini de görmedim ki yeni doğmuş bebek cildi de çok çok hassas olur

kuzenim bıyık bölgesine iğneli yaptırmıştı. iz kaldı. bunun sebebi; güneş ışığıydı.

eğer ekstra farklı bir etki yoksa, güneş ışığı ize sebep olabilir.

Ben boyun bölgeme yaptırdım, iz kalmadı. Üstelik, her şey iz bırakıyor. Eylül ayında düştüm, izi hala geçmedi.
Şu entry'yi vereyim.
eksisozluk.com
Özellikle dikkat edilecek şeyler şunlar:
"gelelim yasaklara, ek bilgi olarak, iğneli epilasyon yapılmış bölgeye 24 saat boyunca su değmemelidir, çünkü kıl kökleri iltihap yapar. ayrıca mümkün olduğunca terlememeye de çalışılmalıdır, terin etkisi yüksek değildir ama etki etkidir. bir epilasyoncu ilk banyoda kese yapılmaması gerektiğinden de söz etmişti ama bunu başkasından duymadım, ne derece doğru bunu bilmiyorum. ayrıca koltuk altındaysa bir kaç gün parfüm sıkılması yasaktır. yüz bölgesindeyse fondöten ve diğer makyaj ürünleri gözenekleri tıkayıp iltihaba sebep olacağından bir kaç gün yasaktır. bir de güneşlenmek de iltihaba sebep olur, o da en az bir hafta yasaktır. güneşlenmek zaten lazer epilasyonda hepten yasaktır. ayrıca bu bölgeye bir daha cımbızı değdirmeyeceksiniz. çünkü cımbız sizin iğneli epilasyonla incelttiğiniz tüylerin kalınlaşmasına neden olur, yani boşuna elektrik yemiş olursunuz. ama isterseniz tüylerinizi makasla kesebilirmişsiniz. ben buna güvenmediğim için pek yapmadım sonuçlarını bilmiyorum."

bizim kadıköy'de boğanın orada aile dostu bir dişçimiz var iyidir. güvenilirdir. ama özel muayenehane olduğu için fiyatları yüksek olabilir. isterseniz telefon verebilirim arayıp sorun.

çocukluğumdan itibaren devamlı olarak gitmiş olduğum doktorum "araştırma hastanesinde 20'lik dişlerini aldırmanı öneririm, bazen gelişen komplikasyonlar için yeterli alet olamayabiliyor. riske atma kendini" demişti.

bir araştırma hastanesine gidip muayene oldum.
1 hafta sonra gidip dişimi çektirdim. dikiş atıldı.
1 hafta sonrasında da dikişler alındı.
toplamda 3 kez doktora gitmiş oldum ve çok da ileri bir tarihe verilmedi ravdevularım.

ücret ise "0"

araçla gideceksen en kısa tem devam edip basın ekspres'den ayrılacaksın havalimanına trafiksiz. araç yoksa levent'ten metroyla yenikapı'ya ordan da atatürk havalimanına bineceksin tahmini 45-50 dakkaya havalimanında olursun.

Metro.

metro
levent-atatürk havaalanı 1 saat sürer

Levent'ten aktarmasız gidilmiyor sanırım metroyla. Yenikapı aktarmalı gitmem gerekiyor.

Sözlükte gezinen var bi tane ama bence hiç pas verme. Adam mail at dedi ne doğru düzgün bilgi verdi ne de sonrasında cevap. Galataya bakabilirsin onun dışında. Deri atığı da çok lazım değilse ayakkabı yapan dükkanlarda bile bulabilirsin.

www.google.com.tr!4m2!3m1!1s0x0:0x118b579b9271ef4a

buralar hep dericidir. güngören'de.

Rossmana git. Catrice iyi ve uygundur. Şiddetle öneriyorum. Bb cc kullanma. Bende deli gibi sivilce yaptı.

Maybelline in Affinitone goz alti kapaticisini tavsiye ederim. Ucuzdur.
Fondoteni bilemeyecegim.

acile gidip dert anlatın, dozun zamanlaması böyle oldu, napıcaz, kudurmayayım şimdi, bir kolaylık gösterin filan diyin, yanlız bunu yaparken çevrede resusitasyon, gereksiz yere bağırıp doktoru darlayan insanlar, kafa göz yarmış işte genel olarak acil müdahale gerektiren durumlar olmasın. anlayış gösterirler.

Avrupa yakasindaysaniz Haseki hastanesine basvurun. Daha once gece yarisi bile gitmisligim var zaten icinde ozel bir bolumu var oraya yonlendirirler sizi.

Haseki en mantıklısı

Acil'de hallettiler arkadaşlar. Hiçbir sorun da çıkmadı. Belki ilerde birilerine lazım olur, yazayım dedim. Sağolunuz.

Tavsiye ediliyor olması o fiyata satılmasını mecbur kılmaz, fiyatı o şekilde belirlemiş veteriner. Teknik olarak kazık atmış diyemeyiz ama biraz ayıb etmiş.

Sadece ilaç değil bilgisi, muayenesi için de para alıyor. 15 beklemek pek doğru değil o yüzden ama 35 de çok olmuş. Orada bir doz daha uygulamış olmasın?

ayrıca muayene ucreti aldı mı?

orada hiçbir doz uygulamadı. eve gelince ben karıştırdım suya. sanırım muayeneye ücret almıyor, çünkü orada "ihtiyaç duyduğu şey 15'lik ilaç da olabilir, 35 liralık da" demişti, sonra "35'likten vermek zorundayım" dedi.

@angelus: teknik olarak ayıp etmediğinin farkındayım tabii ki. o yüzden "acaba gerçekten kazık mı attı, yoksa bilmediğimiz bir şeyden dolayı her yerde 30-35 liradan mı satılıyor bu ilaç?" mealli soru sordum.

şöyle düşün; bir ara snickers'ın üzerinde 1 TL yazıyordu. gitsen alsan marketten, kasaya gelince sana 5 lira deseler ne düşünürsün? benim sorum bu. adam 100 liraya da satabilirdi bana, teknik olarak kazık atmış olmazdı.

ben olsam başka yere giderim.

Bence ayıb etmiş. 1 liralık Snickers'ı 5 liraya satmaya çalışsa bakkal o da ayıb eder, hatta "Beni mi sikiyorsun amk" diye de geçiririm içimden. Sen düşüncende haklısın.

ben gider hesabını sorarım, muayene ucreti alıyosan acık acık soyle kardeşim deli mi skyonuz burda derim. ayrıca ilaç, solusyon bilmem ne uzerinde yazan o fiyat genelde max. fiyattır. yavsaklıgın luzumu yok

Bir daha ben de gitmezdim. Kuşu kurtardıysa çok takılma.

Bence ifşa etmelisin ki insanlar bunu bilerek gitmeli. Her önüne geleni de şeyetmeye çalışmamalı. Bence.

dessy var duyuruda, bu tür işlerle uğraşıyor. ona direkt ulaşırsanız cevap bulursunuz istediğiniz şeylerle ilgili.

sorunuza cevap değil ama fikri çok beğendim ve takdir ettim^^

Derviş baba kahvehanesi var balatta. Hatta şu sıralar yılbaşı paketlerini dağıtmaya başladılar ihtiyaç sahiplerine. Facebooktan takip edebilirsiniz.

Sözlüğün ilk sayfasında hakan bebeğe yardım edelim kampanyası var. gerekli bütün izinler alınmış bir kampanya.

facebook->couchrail

bence günlük ev kiralansa mantıklı, 7 kişi için de sorun olmayacaksa. hem otelden daha ucuz.

link kurbağa olmuş

görsel açılmıyor

f/p olarak en iyi ürünleri kuaför malzemeleri satılan yerlerden alabilirsiniz. bunların membağı eminönünü'ndeki zaza han. ben oradan almıştım. ama kuaförünüze falan da sipariş ettirebilirsiniz.

Eminönü'nde Zazahan diye bir yer var. Git oraya gidebiliyorsan eeğer, kuaförlerin kullandığı makinelerden al. Uygun oluyor fiyatları. Ben memnunum. Evdekinin markasını hatırlamıyorum. Akşam unutmazsam yazarım.

rowenta iyi

öncelikle iç dış parazit, karma, kuduz, lösemi diye başlıyor. Bunlar yaklaşık olarak her ay olmak üzere 3 ay sürüyor. Ortalama maliyeti kliniğe göre değişiyor. sonrasında da 3 ayda bir yaptırman lazım. yaptırmasan da olur, evde kendin parazit haplarını yutturabilirsen. son olarak da senede 1 ya da 2 kere lösev ve kuduz gerekiyor.

ha bir de yer neresi? veteriner hekim önerebilirim :)

1,5 - 2 aylık dönemle uygulanması gereken aşılar:

önce parazit aşıları
3 tane karma ve 1 tane lösemi aşısı
1 kuduz aşısı.

Belediyelerin veteriner dairelerine gidip ben yoldan buldum, sahiplenicem derseniz indirimli ya da ücretsiz yapabilirler birka aşıyı.

Yer Bursa, hemen götüreyim o zaman ben aşıya.. sağolun arkadaşlar

benim bir arkadaşım demişti ki "gönlüm bir partiden yana olduğu için etik davranabileceğimi sanmıyorum bu yüzden bu görevde bulunamam" o zaman kabul etmişlerdi onu. bir de böyle deneyin isterseniz.

Yahu o zaman vaktinde niye görev basvurusnda bulundun demezler mi?

kendi çevrende görmemiş olman yok manasına gelmez. benim çevremde basketbol takımı peşinden deplasmana bile giden kızdan tut futbol harici her türlü sporu takip eden bir sürü kız var.

tuttuğun takımın kazanması istediği biraz iktidar hissiyatıyla ilgili. kadınlarda bu daha az.

bir de sporların çoğu erkeğe,erkekler arası rekabete yönelik şeyler. kadınlar ise ponpon kız.

Yeterince spor seven kız tanımamışsın.

Benim kiz arkadasim gs maclarina gider, kufur eder fanatikti. Bense hic mac izlemem.

Ondan onceki de fanatik bjk idi.. bjk maci olunca hayat dururdu.

Benim bildigim futbolcu isimleri: hagi, bulent korkmaz, alex,popescu,

Ronaldo ve messi nin abartildigini dusunuyorum.

Futboldan anladigim bu.

Sevmesinler zaten.

bu oncelikle yetistirilmeyle ilgili. kizlar ve erkek cocuklar farkli yetistiriliyor. babayla mac izleme kulturu olusuyor daha cocukken. kiz cocugun hangi takimi tuttugunun onemi yok ama erkek illa onlarla ayni takimi tutacak. ayrica erkek daha rekabetci yetistiriliyor. spor musabakalari da rekabet ustune kurulu.
ayni sekilde mesela erkekler alisveris sevmiyor. giden sevgilisyle gidiyor. ayni sebepten. oyle yetistirilmediler cunku.

yahu hiç yok demedim, tabii ki de var çok çok az. genelleme yapıyorum.

şunun olabilme ihtimali için izliyoruz işte..

www.youtube.com

yada şunun

www.youtube.com

futbol güzeldir.. türk futbolu rezildir.

Ben seviyorum. Her turlusunu. Hatta hic maca gitmemis liseden sinif arkadasim iki elemani maca goturmustum. Erkek arkadasimi da ilk stada ben goturdum. Mumkunse deplasmana da giderim. Kizlar spor sevmiyor diye bir sey yok.

erkek.

spor karsilasmalarindán zevk almiyorum, muhtemelen de alamiyorum. bunda en büyük etken, gerizekali izleyici kesimi. bagirmazsan, hoplayip tepinmezsen, ya da "ertesi gün sorulan sorulara cevap veremezsen" izlemis sayilmiyorsun. yok, 11i sayamazsan takim tutamazmissin. hadi ordan.

snooker turnuvalarini seyretmekten, redbullun organizasyonlarini izlemekten, stihlin yarismalarini izlemekten keyif aliyorum. kano ve kayak turnuvalari bile izlemisligim var. ben bunlari seviyorum. sakince izleyip, bir yandan da konusabiliyoruz.

ama futbol haricinde spor yok memlekette. soru sorarken bile, ismin ne? memleket neresi? hangi takimi tutuyorsun? futbola bir isinmaya calissam dahi siz bitiriyorsunuz ki. mac varsa kalkiyorum mekandan, mac muhabbeti gecerse uzaklasiyorum, gündem bitti, futboldan baska konu kalmadi zaten. din ve futbol, herhalde toplumlarin afyonu ya.

Ben de izlemiyorum ama nedeni sevmemem değil. Oyunu oynayan ben olmadığım için o an ilgimi çekmiyor sadece hatta sıkıcı geliyor. Ama oyunda aktif olarak yer aldığımda tam tersi.

genelleme yapma

1.yüzme
2.tenis
3.basket
4.koşu

izleyen büyük çoğunluk var tabi ama denk gelmemişsin

Benim açımdan doğru, olimpiyattan olimpiyata izliyorum. Eskiden en çok tenis ve ritmik jimnastik izlerdim. Gerçi ritmik jimnastiği denk gelirsem izlerim ama hiç televizyonu da açmadım ki yıllardır. En son tenis izlediğimde de Martina Hingis vardı. 19 yaşına kadar deli gibi futbol izlerdim, hatta halı sahada hakemlik yapmışlığım da var ama bıçak gibi kesildi ilgim.

Bunun ilk kısmı takım tutmadığım için olabilir. Bu yüzden de başarısıyla mutlu olduğum, başarısızlığı ile üzüldüğüm bir kişi veya takım yok. Dolayısıyla, bir tarafın atağa kalkması bana çok şey hissettirmiyor.

Bir de biraz katı bir yanım var. Örneğin, tuttuğum takım maçı kazandığında "Kazandık!" diyebilen bir insan değilim yıllardır, çünkü hiç katkım yok. Ben kazanmadım ki! Ben bir şey yapmadım ki! Oyuncu değilim, saha ekibi değilim, dolaylı bir destek veriyor da değilim. Günün sonunda, benim gurur duyabileceğim hiçbir şey yok elimde, hiçbir şey yapmadım. Tamam, maç izlemediğim sürede atom parçalamıyorum ama kendimce daha eğlenceli, faydalı şeyler yapıyorum. Sporu eğlenmek, stres atmak için izlemeyi anlıyorum, kazanıp kaybedince oluşan bir duygu değişimini de anlıyorum ama "Kazandık" ya da "Kaybettik" deyip olaya kendimi dahil edemiyorum. Bahis oynamış olsam "Aferin bana, kazanan takıma yatırım yapıp ben kazandım" derim ya da takım forması veya takıma katkı yapacak bir şey satın almış olsam "Takımın kazanmasında benim de minnacık olsa bile bir katkım var. Kazandık!" derim, daha fazla taraftar toplamadım, bir şey yapmadım. Öyle veya böyle bir katkım da yok. Tamamen etkisiz elemanım. Belki de burada asıl soru "Neden izlemiyorsun"dan öte, "Neden izlerken bizim aldığımız zevki almıyorsun" olabilir. Neden almadığımı bilmiyorum, belki oyunlardaki testosteron-adrenalin karışımı itiyordur. Gerçekten takım sporlarını agresif de buluyorum biraz. Belki toplumsal cinsiyette bunun bir "erkek işi" olduğu ile büyümüşümdür. Burada bir noktayı açmak gerek; erkeksel şeyleri sevmemek kadınlara ithaf edilen şeyleri sevmek anlamına da gelmiyor; romantik komediden de zevk almam örneğin. Bu duygusuzluğun çok fena çöktüğü başka alanlar var. Neden spor değil de o alanlar, hiçbir fikrim yok.

Şu an arada olmama rağmen spor yapıyorum ama bu belli bir spor değil ki. Belli bir sporun tutkunu değilim. Bu yüzden "Şimdi spor yapmak (salonda, dışarıda) da çok moda kızlar arasında ama niyeyse müsabaka izlemeye gelince sanki sarmıyor gibi hanımları" cümlesindeki kurduğun bağlantıyı kuramadım, anlayamadım bile. İki kardiyo yapıyorum, onu da kendim için yapıyorum. Kuralları yok, kazananı yok, kaybedeni yok, önceden belirlenmiş süresi, hakemi, jürisi, vb. yok. Başka birinin yaptığı veya izlediğim bir sporun buna dair bir katkısı yok ki. Bir spor dalının hayranı olmamak ile spor yapmak arasında çok da ilişki kuramadım bu yüzden. Başka bir deyişle, futbol-halı saha ilişkisi kurulamıyor bunda. Yapılan spor, diş fırçalama gibi, banyo yapmak gibi düzenli bir görev; tek farkı zevk de alabildiğin, kendini iyi hissettiren bir görev olması.

Bu arada izleyenler ve fanatikler var tabii ki ama çoğunluk olup olmadıklarını bilmiyorum. İzleyen de izlemeyen de tanıdığım var, ne kadar genellenebilir, bilmiyorum. Ben izlemeyen bir kişi olarak kafamdan geçeni açıklamaya çalıştım.

izleyeni değil icra edeni tercih ediniz.

fanatik kız = leş kız, keko kız, koca götlü kız.

vaktiyle ece temelkuran aslında futbol sevebileceklerini, ama erkeklerin o agresif, ateşli, fanatik tavırlarının kendilerini ürküttüğünü; daha insanı olsalar her iki cinsiyetin de birlikte keyifle izleyebileceğini yazmıştı.

dediği gibi olsa futbol o kadar popüler olmazdı. zaten kendisini de ne basketbol, ne voleybol, ne tenis ne de hentbol müsabakalarında gördük.. derdi üzüm yemek değil bağcı dövmekmiş o yazısında.

Ben güreş izliyorum, boks izliyorum, MMA izliyorum. Topla oynanan sporlar, yüzme gibi bireysel sporlar ilgimi çekmiyor, ama olimpiyatlarda onları da izliyorum.

jimcik +1

yetistirilme tarzi ile ilgili.
sen kizsin napicaksin bunlari nidalari ile siz de buyuseniz ilgilenmezdiniz.

kendimden ornek vereyim, ortaokulda deli gibi f1 yarislarini ve basketbol maclarini izlerdim. ilkokuldayken tvde boks maclari cikardi bayilirdim, hala cumartesileri izlerim (kanalturkteydi sanirim).
her turlu martial arts musabakasina bayilirim, isim gucum olsa bile denk gelirsem oturup izlerim.
futbolda sadece sevdigim takimlari izliyorum, cok ilgili degilim.
olimpiyatlara cok fazla bakmam.
whimsical gibi bireysel degil de kapismali musabakalar daha cok hosuma gidiyor :)

gecen martial arts filmleri onerisi isteyen birisi vardi.
cevap yazdim duyuruya sunlari sunlari sevebilirsiniz diye.
hemen 2-3 tane pm geldi, sen nasil kizsin? bunlari nasil sevebilirsin?
milletin kafasi hala bu sekilde calisiyor.
kadinlar da zaman icinde ilgilenesi varsa ilgilenmekten vaz geciyor.
futbol maclarini izleyen kizlara kiro deniyor.

farkinda olmasaniz da toplumda hala x kiz isi x erkek isi olarak adlandirilan seyler var.
spor da onlardan birisi.

gencken aikido ve kickbox antrenmanlarina giderdim.
kizsin sen ne isin var, erkek fatma mi olcan sen derlerdi.
zihniyet bu yani.

iş bankası

İş Bankası Kültür Yayınları
Can Yayınları
İletişim Yaınları

Klasikleri bu üçü dışındaki yayınevlerinden okuyacaksan okuma daha iyi. Zaten zamanla yayınevinden de ziyade çevirmene dikkat ederek okumaya başlayacaksın.

YKY

"öteki" yayınlarını tavsiye etmem.
yukarıdakilere ek olarak sosyal ve cem iyidir.

ormanelfi, klasikler icin soyle bir durum var: kitaplarda telif hakkı yanlış hatırlamıyorsam 70 senedir. dolayısı ile isteyen herkes klasikleri telif odemeden istediği gibi basabilir. burada sorun ceviridir.

ülkemizdeki pek cok klasik yıllar evvel belki bir belki iki ayrı cevirmen tarafından cevrilmistir ve ozellikle 90'ların sonunda pek cok merdivenaltı yayınevi bu cevirileri alıp kısaltarak uydururuk cevirmen isimleri ile yeniden basmıstır. kısacık tolstoy'lar, sokakta satılan klasikler genelde bu furyanın cocuklarıdır.

her kitabın orijinal türkce baskısına erişmeye, birden fazla tercümeni varsa mümmkünse ikisini de deneyip zamanla tercümanlar hakkında bir damak tadı oluşturmaya gayret edin.

umarım istediğiniz yere varırsınız bu yolculukta...

Klasik okuyacaksan özellikle İş Bankası Kültür Yayınları'nın "Hasan Ali Yücel Dizisi"ni tavsiye ederim. İletişim de gerek çevirileri gerek kitap seçimleri ile çok önde. Tek eksi yanı diğer yayınlara göre daha pahalı.

Özellikle Dostoyevski kitapları için: İletişim.

Is bankasi hasan ali yucel dizisi +1. aradigim kitabi is bankasinda bulamadiysam o an can yayinlarina bakiyorum.

iş bankası hasan ali yücel dizisi ile yapı kredi kazım taşkent serilerini gözüm kapalı alabilirim.

trt alim yapiyormus duyurulari gordum bi arastir istersen

2014 kpss'si istiyor trt. Ben henuz girmedim

210 kısırlaştırma + 120 kan testi benimki. ilin veterinerler odasının sitesinde istenebilecek minimum tutarlar yazıyor.

Bölgeye göre değişir. Ama asgari ücret tarifesine göre 2015 için İzmir'de köpek 350 kedi 200 TL www.izmir-vho.org

oeh fiyata bak. salarım dışarı, fingirdeşir gelir, üstüne orgazm sigarası bile ısmarlarım, o kadar pahalıya gelmez asdfs 350 neymiş pöhh

3-4 ay önce Küçükyalı'da 250'ye yaptırdım. Göztepe'de bir klinik 200 demişti.

Kan testi dahil ise normal gibi. Test yapmadan 200 TL ye yapanlarda oluyor ama ne olur ne olmaz bir test yapılıp bağışıklık vs durumlarına bakılmasında fayda var.

Tabi daha da abartıp, 200-250 lira operasyon ücreti - 80-100 lira kan tahlili- 100-150 lira anestezi ücreti , antibiyotik ücreti vs diyerek 600-700 lira çıkaranlar da oluyor.

Herşeyin dahil olup olmadığını mutlaka sorun, anestezi, antibiyotik vs dahil.

İzmir, Mart 150. Antibiyotik, anestezi, ameliyat her şey dahil. Test yaptılar da ne testi olduğunu sormadım.

Haydarpaşa veterinerlik yüksek okulu'nda yaptırmıştım benimkini, oraya da bir sor yakındaysa. hesaplı olduğundan değil de veterinerlere nispeten çok operasyon yapıldığından orada yaptırmayı seçtim ayrıca serbest veterinerlere güvenmiyorum. bilhassa erkek kedide tam kısırlaştıramadıkları oluyor. ben çok memnun kaldım, çok kolay halloldu.

belediyeler de yapıyor. ücret karşılığı arayıp onlara da sorabilirsiniz, her şekilde özelden ucuza olur. eğer özelse evet 350 normal (istanbul fiyatlarına göre iyi bile, genelde 400le açıyorlar)

o zaman Kadıköy'ün veterinerlik hizmetleri iyi midir? ya da bana yakın mesela Selimiye Lisesi var şu veterinerlikle alakalı olan?

yeldeğirmeninde 150 ye yapan yer var. petnature, netten bakınabilirsin.

serkani diyorsun sen. ne cep telefonu ne klinik cevap veriyor. yarin aksam ugricam. onun disinda alternatif bakiyordum :)

12-16 arası kapalı oluyormuş, telefonuna da ulaşması zormuş demişlerdi. 16 dan sonra gidersen bulma şansın daha yüksek.

isten cikinca bie bakayim ona.

imex syndet öneririm. sebamed'e oranla daha iyi.

serkis barış zamanında nilera'yı önermişti, yağlanma problemim geçmişti. 4-5 arkadaşıma daha önerdim memnun kalmayan olmadı şimdiye kadar. (frambuazlı olanı)

Arifoğlu, lavanta sabunu.

Teşekkürler,

Sabun yerine sıvı jel olanlardan almak daha mı iyi yoksa gereksiz daha mı pahalı?

tam da sabun kullanma diyecektim. bence jel tonik ve krem al
toniğinde matlaştırıcı olsun böylece cildini zaman içinde dengelersin.

Ben de sabun yerine jel falan satın almak istiyorum. Bunun için öneriniz nedir?

Nilera okyanus sabunu. Eczaneler sipariş üstüne getirir.

boşanıp boşanmadığı hiç önemli değil, nice insanlar gördüm evlendikten sonra 180 derece değişen, her türlü evlenirim

Ohoo, boşanmış, ardından başkasıyla evlenmiş ve şu an 2 tane harika kızı olan akrabam var..
Çok da iyi bir anne kendisi..

Her kuşu öptük bi eski evlendiğimiz kaldı hakkatten..
7 milyara yaklaşan insan var şu dünyada, aynı hatayı neden tekrar yapmak için başkasını zorluyoruz anlamadım..

ahaha bak evlenmiş ayrılmış bir adamla birlikte oldum. sonra eski eşiyle yaşadığı problemlerin onda yarattığı travmatik etki yüzünden dengesizce davrandı. sanki ben onun eski eşi gibiymişim gibi...

ben pek sormazdım, beni ilgilendirmez (di) insanların geçmişleri ama önemliymiş. neler yaşamış, nasıl etkilenmiş, atlatış süreci nasıl gelişmiş vs hepsini konuşmalısın. çok aşığım, çok seviyorum, çok iyiyizle olmuyor ne yazık ki evlilik hatta flört etmek bile.

bunları göz önünde bulundurup karar vermelisin.

senin bile önyargin var baksana.
"neden evleneyim yanlış bi evlilik yaptım diye" diyosun da karsindaki adam da yanlis bi evlilik yapip cocuk sahibi olmus olamaz mi.
ayrica illa evlenmek zorunda degilsin. kendi ayaklarin üzerinde durmayi ögrenebilirsin mesela.

pilav tabiki olabilir. ama ailemin söylediği şey yaşlı çoluk çocuk sahibi karısı ölmüş biri anca alır seni. delirttiler beni 1 aydır gerçekten pes edip lan lanet olsun o hayvan bile beni üzüyodu ama sizin kadar yaralamadı deyip çekip gidesim var.

yeni boşandın daha şimdiden yeni bir evliliği mi düşünüyorsun? pes! vallahi pes billahi pes. ya sen öyle bir enkazdan kurtulduğuna baksana, az nefes alsana, kafanı boşaltıp kendine zaman ayırsana, istediğin şeyleri yapıp kendini geliştirsene biraz onun bunun lafına bakacağına. büyükler konuşur durur, onların eskiden yaşadığı dünya ile şimdiki arasında hiçbir ortak nokta yok. zaman değişiyor, o tarz kişilere kulak asmamayı öğrenmelisin. artık sadece kendin için, kendi zevklerin için yaşamalısın.

madem ailen seni boğuyor, koskoca insansın, hem işten neden ayrıldın ki asıl şimdi çalışmalısın. gerekirse başka eve çık. git bi tura falan katıl, yurt dışına çık. o ortamdan uzaklaş.

köstebek kurabiye düşünmüyorum ama sürekli aynı muhabet dönüyor artık mideme ağrılar giriyor dayanamıyorum söylenenlere gerçekten büyük dinlemeyip boğazına yapışasım var. bıktım insanların konuşmasından. nasıl bişeyden kendimi kurtardığımı bildikleri halde bu kadar üstüme gelmelerine anlam veremiyorum

evlendiğimde şehir değiştirdim mecbur ayrıldım işten. burdada daha hiç iş bakmadım bile.

Ne alakası var ya, nasip kısmet işi bunlar, öyle bi genelleme yapmak yanlış olur. Boşandın diye ailen kuruntu yapıyor. Takma kafaya fazla.

takma sen onları, bir şey olmaz. senin eşin nasıl yeniden evlenebilirse, sen de evlenebilirsin. boşanmış olman bu sefer daha doğru birini bulma ihtimalini güçlendiriyor. çünkü sadece boşanmışsın diye evlenmeyecek bunca saçma adamı baştan eliyor.

o evlilik zaten sana yaramazdı. evlenmezsen de evlenmezsin. artık birey olarak ayakta dur, çift olmak zorunda değilsin.

anladığım kadarıyla çok dar görüşlü ve eski kafalı bir çevrenin içinde sıkışıp kalmışsın. bir an önce doğru düzgün bir iş bulmaya gayret et, böylelikle daha çağdaş ve dünyaya farklı pencereden bakan insanlarla karşılaşırsın ve karamsarlıktan bir nebze olsun kurtulursun.

hem illaki evlenmek zorunda mıymışsın? anlamıyorum ya çok komik geliyor :) seni artık sadece yaşlı ya da çocuklu insanlar tercih edecek ve sen de onları tercih etmek zorunda kalacaksın he mi? :)) e sen de onları tercih etmeyiver bir zahmet. biraz kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalış. bu kadar korkunç bir durum mu bu sence?

ona dair her şeyi bildikten ve inandıktan sonra sakıncası olmaz, olmamalı.
kimse yoğurdum ekşi demez fakat benim yaşadığım boşanmanın ardından kafam rahat, yanlış bir kişiyle yanlış bir ilişki yaşamışım deyip geçiyorum. arkama baktığımda gereğinden fazla değer verip çabalamışım diyorum hatta. yaşanan her şeyin bir sebebi var, sen ne yaşadığını samimi bir şekilde anlatırsan ve bir şey saklamazsan karşındaki için bir sıkıntı olmaz.

sevgilinin geçmişte ne yaşadığı önemlidir, geçmişe dair iz kaldı mı kalmadı mı bu da önemlidir. birdaha evlenirsen ki o senin hayat arkadaşın olacak; sana destek olması ve gerekirse herkese karşı seni savunması için şeffaf olmakta yarar var. çok da şeyapmamak lazım, rahat olun. tek boşanan siz değilsiniz, hayatta herşeyi "bir gün ben de yaşayabilirim" diye düşünmek gerekir.

evlenmiş boşanmış, defolu ürün almam. sezon sonu iki alana bir bedava verirlerse, belki.

yalnız demek istediğim şu: boşanmış bir erkeğe de önyargı var, bu maalesef oluyor. bunları umursamadan mutlu mesut yaşamak en güzeli. dünyaya bir kere geliyor insan, eve kapanmak nedir?

deden filan büyük ihtimal bakire olmayan birinin normal bir evlilik yapamayacağını ancak yaşlı birine verilebileceğini ya da zor durumda bir adamın bu durumu kabullenebileceğini filan sanıyordur. bence o yüzden böyle konuşuyorlar.
boşanıp tekrar evlenmiş bir sürü insan var. söylenenleri siktir et ve bence nerede hata yaptığını bulmaya çalış. insan ilişkilerini düzelt, saçma sapan hırslarla hareket etme. ve bir an önce iş bul. meşguliyetin olmadıkça bu laflara takılacaksın zira.

boşanmış ve hatta çocuklu olması çok önem teşkil etmeyebilir bilemiyorum seviyorsam bunları çok da düşünmem, ailemin de benim bu kararımda bir etkisi olmaz.

ancak benim bu hususta dikkat edeceğim tek şey, evliliği neden yürütemediği ile ilgili olur. özellerine girmek tüm her şeyi didik didik etmek değil amaç ancak; sonuçta eğer evlenmeyi düşünüyorsanız, daha önce bunu başaramayan birinin sebeplerini güzel anlamak gerek.

bekar bir adam almaz orası doğru. onun da dedesi,babanesi kabul etmez. evleneceğin adam da evlenip boşanmış olur ama yaşlı olmayabilir. orası şans artık. bekar da alabilir ama az bir ihtimal. ama çok zenginsen şirketlerin falan varsa çok evlenmek isteyen de çıkabilir :)

kadının dördüncü, adamın ilk evliliği olan evlilik biliyorum. muhafazakar kesimde var bu tür filtreler hala.

anneannenin dedenin dediği eskidenmiş. çevremde evlenmiş boşanmış hatta çocukları olan kadınlarla evlenen daha önce evlnmemiş veya çocuğu olmayan bir çok insan var.
takılma yaşlıların söylediklerine artık evlilikler ömürlük değil o yüzden o dedikleri eskide kaldı.

not: kadınların çocuklarının olmasını özellikle belirtmemin sebebi çocukların velayeti annelerinde olması.

Ben evlenmem diyen her iki cinsi de kezban olarak görüyorum. Kadın erkek fark etmiyor. Böyle şeyleri kriter olarak almak aptallık.

He, benim dayım da daha önce 4 kez evlenip boşanmış bi kadınla evlenmişti bi ara :D Kadının çocuğu da vardı üstelik. Sonra da daha önce hiç evlenmemiş başka bir kadın, çocuğu da olmasına rağmen dayımla evlendi.

Böyle çok katı yargılarla yaşamak normal değil arkadaşlar. Dedeni medeni dinleme. Onlar adam seni aldatsa da "erkek adam yahuuu görmezden gel kehkeh" diyecekler zaten. Bakış açıları çok sağlıklı değil.

bunu sorun yapacak biriyle de bunu sorun yapan ailesine karşı senin yanında duramayacak biriyle de birlikte olma zaten.

böyle bir durumda müstakbel eş adayının kişiliğini de görmüş olursun yol yakınken, sonra "ailesine karşı beni hiç savunmuyor" gibi sorunlarla karşı karşıya kalmazsın.

what we do in the shadows filminden bir replik gözümde canlandı:

"if you are going to eat a sandwich, you would just enjoy it more if you knew no one had fucked it."

Evlenirdim. Daha önce evlenip evlenmediği neden önemli olsun? Onunla olmaktan keyif duyuyorsam ve güzel vakit geçiriyorsak ne önemi var bunların. Kafan karışmış senin. Bu sorunun cevabı senin için önemli olmamalı bence. Gül geç söylenenleri. Ayrıca geçmişte evlendiğini duyup bundan rahatsız olan biriyle de evlenme mümkünse. Sonra daha çok sıkıntı yaşarsın.

Halam hiç evlenmemiş, kendinden birkaç yaş küçük biriyle ikinci evliliğini yaptı. Erken menopoza girdiğini, kocasının ailesinin doğulu ve tutucu olduğunu, kendisinin aileye hiç uymayan bir tip olduğunu da ekleyeyim. Mutlular. Düşünme bunları. Sana uygun birisini bulursun.

Burayı kıstas alma
Bekaret sorununu aşamamış Büyük bir kesim var değil ki dul kadınla evlilik. Bana kalsa çok enterese etmez bir ilişkim de böyle birşey oldu inan hiç umursamadım bile ama Türk insanı böyle değil

önyargılı olduğum tek evlilik arada kadın veya erkek, 15+ yaş farkı bulunanlar. yoksa evlenilir, neden olmasın.

ileride evde kalirim korkusu ile bosanmamak? wtf?

cevap: evlenmem.

sevgili Hee... günaydın. zaman su gibi akarken ne çok şey yaşamışsın. iki ay önce evleneceğim heyecanındayken gecen ay balayında gerçekleri görmüş boşanmuş bu ay yeniden evlenmenin ön planlamasını yapıyorsun. evlen tabi evlenme demiyorum. ama biraz dinlen kendini dinle. balayında ayrılmışsan evliliği daha giç yaşamamışsın demek oluor. evlilik çok yorucu sabır emek isteyen bir yok. önce bir kalbini bedenini tamir et kendini iyileştir. sonra yeni birilişkiye hazır olduğunda o seni bulur zaten. aşk varsa geçmişe bakmak ahmaklık olur. fakatb sen hnuz geçen ay ayrıldın hukuksal süreç dahi bitmmiştir diye düşünüyorum. bak hala geçmişe dönülecek etkenler kapanmamış. herşeyi kapat önce. yeni bir sayfa için acele etme

Bence asıl önemli olan ne yüzünden boşandığı. Vaktinde bol miktarda servet avcıları da gördüm, dünyalar iyisi olup manyak kocaya düşüp şiddet görenleri de.

Off boşa konuşuyoruz. Sen yine barışacak ve seneye de çocuğu kucağına alacaksın. Sonra o seni aldatacak, ona sinirlenince öyle ya da böyle sen de onu aldatacaksın. 5 sene sonra derbeder bi kadın olarak bugünkü aklına küfredeceksin. Çok üzgünüm ama göremediğin gerçekler bunlar.

Ben senin kocanı kayırmak istemiyorum ama sen de öyle acayip bir görüntü veriyorsun ki "kesin adamcağız haklı taraftır" diyorum. Şimdi bakıyorum, durup dururken nikah kıyıp nişanlın askerdeyken kayınvalide evine taşınıyorsun; mecburi bir nedeni yokken böyle yapman bana normal gelmedi, sonra düğün yaptın, diyelim haklı olarak gurur yaptın balayında, çekip geldin. şimdi de yeni bir şeyler düşünüyorsun, daha mahkemen bile bitmeden, belki de başlamadan.
Karşı tarafın yerine koyuyorum kendimi, evlilik çocuk oyuncağı mı, sen resmen evcilik oynamışsın. Belli ki geleneksel bir çevreniz var, adamcağız rezil oldu etrafa. Ne diyorsa eşe dosta. Hani eş dost lafı için evlilik sürdürülmez ama bu kadar da kolay olmamalı.

Geleceği dert etme, ailenden uzaklaş. Muhakkak mutlu olacaksın. Ailen seni zehirliyor.

Benim ön yargım yok.

Ev ilanıyla hiç alakam yok ama beyaz eşyalar için akım korumalı priz alırsanız bozulmazlar.

Orada olsaydım seninle yıllar yılı ev arkadaşı olabilirdik :(

çok zor adammışsın ya.

sigara,
it,
temizlik,
rahatça et pişiremeyecek olmak,

bunlar sıkıntıymış. yoksa aday çoktu.

ne güzel adammışın lo. olm iyi anlaşırdık da evdeyim 1 sene sonra ihtiyacım olabilir senle az adam anlşır şurda reserve yapalım.

sst begendim seni. mobilden zor oldu da sen bana telefon numarani atsana. gorusuruk

şahaneymiş ya tam benlik. sorun çıkarsa bana ulaşır mısın. çıksın nolur.

sebebi neydi? ''/

Denemem. Cunku bu oran herkeste tutmaz kullanilan suyun kirec orani cok onemli. Kirecli su ve fazla kullanilan tuz parlakligi etkiliyor.

sirkeymiş limonmuş bunları deneyebilirim- zira yenebilecek şeyler
ama çamaşır yumuşatıcısı denemem, kimyasal içeriğini bilmiyorum, ya su içtiğim bardakla mideme indiriyorsam? her yerimiz kimyasal zaten.
bardaklarım parlamayıversin çok da elzem değil, temiz olsun, pis görünmesin yeterli benim için (parlaklıkla da bi sorunum yok gerçi)

Hayır

Söz bulaşık makinam olduğunda deneyecem.

annem de geçende çamaşır suyu koymak gibi bir sayko killahlık yapmış, onun yerine sirke + karbonat + limon tuzu koyabilirdi halbuki -ya da bunlardan sadece birisini veyahut da ikisini kokteyl yapıp da koyabilirdi :D - bu tip kimyasalları çok dikkatli kullanmak gerek, yakın zamanda bir seminer aldık: nano partikül içerdikleri/içerebilecekleri için çoğu kimyasalı çok az kullanın, diye anlattı semineri veren hoca, çünkü senin yaptığın gibi sindirim sistemi yoluyla ya da annemin kullandığı şekilde -evin içi çamaşır suyu kokusuna gitmiş- solunum yoluyla vücutta birikim yapabiliyor ve hücre zarından içeri girerek gen mutasyonlarına ve sonucunda kansere varasıya kadar pek çok minör ya da majör rahatsızlığıa sebep olabiliyormuş. hadi sirke mirke sorun değil de, normal bulaşık deterjanı bile zararlı olabilir pekala, yumuşatıcıdan geçtim.

Umarim kopukler makineden eve tasmamistir

yumuşatıcıyı çamaşırlarımda bile kullanmıyorum, bulaşıklarımın yanına yanaştırmam.

Toplam 50ml haznesi var ben de 15ml koydum, tabaklar bardaklar vs zaten 100 kusur litre suyla durulanıyor 65 derecede merak etmeyin, yemekten once 1 kez de ben duruluyorum kullanmadn.

Amma evham yaptınız.

100 küsur litre değil o, ortalama olarak 10 litre su kullanıyor bulaşık makineleri.

evham yaptınız demişsin ama, bu memleket düşünmeden yapan adam dolu. sonuçlarını kestiremediimiz deneyleri ulu orta paylaşınca ucu nerelere varır bilemeyiz.

100 küsür litre su kullanan makina çoook eskidir. 20 senelik makina var. o bile 100 litre harcamıyor. örnek verdim diyebilirsin ama 60-70 litre bile zor.

100 kusur degil 10 kusur olacak ya o.

arınmaz ki kendini zehirlersin.

bilmiyorum ama çok çirkinmiş.

sensin çirkin :)

şehir?

Aziz Istanbul.

Hadi yapalım :)

ben gelmem

gelemem ama İstanbul'da Hayat Restorantı tavsiye ederim Bostancıdakini.

sadece 6 yaparım/yapıyorum, eğer dakikam ve internetim mevcutsa.

1. kendi (ofistekinden daha güçlü) bilgisayarımı bir proje için götürüp kullandım ve hor kullanıldığı için bozuldu. bir daha yapmam. hayır.
2. evet
3. hayır
4. hayır
5. hayır
6. evet

2. kısım için, namusum

(bkz: sikmeseler bari)

Hepsini yapmışlığım var.
1. 2 yıl kadar yaptım, sonra gerek kalmadı. Bende olanın çok daha güzelinden verdiler.
2-3. 10 yıldır yapıyorum.
4. Daha dün yaptım.
5. Geçen hafta yaptım. Gerçi o çok fedakarlık değildi, ama fedakarlık olarak saçmasapan işler için yapmışlığım da var. Hatta ülke dışı reklam için de yaptım.
6. Çok gerek kalmıyor ama yapılır, zor değil.

Fedakarlık-mecburiyet çizgisinde gidip geliyorum. Benim işimde bunlar işten ve kurumdan çok kendine yatırım olduğundan olabilir.

1-hayır
2-hayır
3-hayır
4-hayır
5-hayır
6-hayır

fedakarlık yapmam.

Sadece 4 ve 6'yı yaparım. Çok gerekirse 1'i de yaparım da ekstrem durumlar dışında bi şirket bana bilgisayar sağlayamıyorsa orada zaten bulunmam :/

Fedakarlık sınırımsa, öz saygı sınırım ve insanlık sınırımla çatışmadığı sürece esnektir.

ilk altı şıktan hiçbirini yapmam.

ikinci kısım için de zaman satma karşılığında para alınan bir ilişkide daha güçsüz olan tarafından fedakarlık yapılmasını anlamsız buluyorum diyorum.

sürekliliği olmadıkça hepsini yaparım.

Hepsine hayir. Ucret karsiligi emegimi satiyorum, fedakarlik da nesi.