ayıp diildir de göstermeden girmekte fayda var, durduk yere tartışıp tadınızı kaçırabilirler

Bence getirmekte sakinca yok ama tartismamak icin bunu belli etme. Gecen bir Nero'da soya sutu yoktu yakindaki Starbucks'tan kahve aldim. yanimdaki arkadaslar Nero'dan kahve aldilar ama Nero'nun elemani geldi ve kahvemi orada icemeyecegimi soyledi. Simdi bu durum sanirim orta sinif ulkelerin sorunu, lisedeyken de Adidas posetiyle Nike magazasina almamislardi. Bir gun biraz daha zenginlesip ve akillanip bu sorunu da asariz.

Merak ettigim bir soru: Sinemada patlamis misir yemek zorunda misin? Ornegin, cikolata yesen olmaz mi? Neden sinema izlerken patlamis misir yeme zorunlulugu var?

Traveller'ın anlattığı olayın tam tersi olsa, yani elinde Nero kahveyle Starbucks'ta oturmak istese biri hiç problem olmazdı, umarım Starbucks dışındaki tüm kahve zincirleri batar, iyi ki varsınız Araplar <3.

Soruya cevap: Sokarsın, hiçbir şey de olmaz. Bu arada bileti enayi gibi gişeden alıyorsan alma.

Değildir.
O mısıra o parayı veren enayilere şaşıyorum.

Ben evde patlatıp götürüyorum, bir şey olmaz. O mısıra fahiş fiyat çekenlerin ayıbı.

tabii ki de değil. aksine ısrarla yapılmalı

bence mısırı sinemanın içinde alıp yemek de ayıptır ama.

biz migrostan alışveriş yapıp gidiyoz :)) tabi poşetin içinde her şey

Hayır çok normal bir davranıştır. Onlar üç kuruşluk mısırı onlarca liraya satmaya utanmıyor da ben dışarıdan getirmeye mi utanacağım? Mis gibi evimde kendi bildiğim gibi patlatır atarım çantama ohh.

sürekli filme gidip, orada da bi şeyler atıştırmak isteyen için ayıp değildir.
yine de çoğunluğun dediği gibi, çantana koyup öyle gir, içerde çıkar derim. laf anlatma millete.

proletarier, msır konulan kartonlar var ya, onları toplu alabilirsin. İstanbul'da Mısır Çarşısı yakınından almıştım. Evde film izlerken de iyi oluyor.

cevaplar icin thanks, kararsiz kaldim acikcasi
misir yemek zorunda misin? demis bir arkadas,
elbette zorunda degilim de, bazi filmler gercekten akmiyo,ya da ingilizce disinda bir dille ve 145 dk oluyorda, o zaman ilaccc...

sinemada mısır yemek ayıptır +1

sinemada hic misir yemedim :( cok mu guzel lan?

dayanamadım, yazıcam.
şinemada mısır yemek ayıptır denilmiş. lakin sinema simgesi olarak bile mısır var bütün dünyada. yani yenilmese belki iyidir de, fazla ses çıkarmasın diye poşete değil de karton kutuya koyuyorlar zaten. evet mısır yenirken ses çıkaran bi şey, ama bu işin doğuşundan bugüne gelen bir klişedir. sanki adam belediye otobüsünde mısır yemekten bahsetmiş gibi davranan arkadaşların hassasiyetlerinden istemiyorum. Bu konu çok şaşırılacak bir şey değil ki.

bu, kitabın değil şairin adı. sen çok yanlış anlamışsın...

sürreel şiir diye bir sey var aslan parcası.

Onur abi kitap gibi adam, ama okuyan azdır aramızda :)

bazen anlıyorum şimşek çakması gibi bir şey oluyor ama gerisini hiç anlamıyorum. artık büyüdüğüm için fanı da değilim kendisinin :/

birkaç şiirine baktım. çok detay göndermelerle yazıyor, anlayabilmek mümkün değil. örneğin bir şiirini incelemiştik bir arkadaşla. bunuel'in un chien andalou filmine gönderme yaparak yazdığına kanaat getirdik. adı üstünde sürreel, e zaten atıf yapılan film de sürreel. iki sürreel bir araya gelince hiçbir şey anlaşılmıyor doğal olarak.

edit: bahsettiğim şiir "ah gidiyorum bu" kitabından

anlatım biçimlerini ve dili bozup türk şiirinde yenilik yapmaya çalışıyor, polis filmiyle sinema dilini bozmaya çalıştığı gibi. bir müddet analiz etmeye ve anlamaya çalışma böyle sevmeye çalış; sonrası kısfmet.

Denedim ama sevemedim... :/ mana bulamiyorum, bulanlar keyfini cikarsin ne diyim :) tesekkürler...

bu hep olur genelde. yeni mudur kopruden gecene kadar ayiya dayi demek zorunda. 6 ay 1 yil bu arkadaslarla guzel guzel gecinir isi ogrenir sonra dalgasina bakar

Eğer yeni elemanları korursan eskiler her türlü pisliği yapar. Şirketin eskisi olanlar yeniyi yer. Yeni müdürü de yer. Sen de tehlikedesin.
Ya bu konuyu takmayıp, doğrucu davut olmaktan vazgeçip işyerinde bir süre rahat edeceksin, ya da kelleyi koltuğa alıp uğraşacak ve bol bol canını sıkacaksın.
Ben dayanamam deyip de ikinci adımı seçersen sana en büyük tavsiyem, yaptığın her konuşmayı insan kaynaklarını da bilgilendirip yap. En önemlisi, senin üstündeki yöneticiye açıkça danış. Atacağın her adımı o onaylasın. Yoksa bir sorun olduğunda sen tek sorumlu olursun. Üstündeki yöneticiye açıkça danış, sana ne derse onu uygula.

Bence bu konuda şimdiye kadarki en iyi metodu tayyip erdoğan gerçekleşleştirdi. Bu aslında bir çıkmaz değil, süreç. Pektabi de düzgün bir işleyiş için aynen üstteki arkadaşınızın tarif ettiği gibi olacak, firma yerinde bir hamle yapmış. Aslolan şey işleri öğrenmek değil, işleyişi öğrendikten sonra sizin yapacaklarınız.

İş çok teknik bilgi istemiyorsa yeni personel size şikayete geldiğinde onu kendisini geliştirmesi için motive edebilirsiniz, diğer eski personellere söz geçiremediğiniz yahut bundan çekindiğiniz intibasını ona vermemelisiniz. Sonra vakti geldiğinde iş dağılımında ufak değişiklikler yaparak ileyeceksiniz. Zaten efektif değişikliklerse bunlar personelin bir kısmının da takdirini kazanmış olacaksınız. Şunu da çok gözardı etmemek lazım, istense de istenmese de alt tarafta rekabet ve kontrol edilebilir problemlerin olması kalabalık birimlerin yöneticileri için iyi birşey.

edit: üsttekinden kastım oscar. Çünkü küçük de olsa tecrübelerim bana gösteriyor ki, kime danışırsan danış. Kimi bilgilendirirsen bilgilendir aslolan şey başa geldiğinde herkes sonuçla ilgileniyor. Seni işten kovabilecek yetkileri dışında olan kim olursa olsun karşında duracak kişi sizin şirketten bile olsa onlara rağmen gemiyi limana yanaştırdın mı olay bitmiştir. Ama gemiyi limana yanaştıramadın ve her kararını yekten patrona da danışarak alsan bile yani doğru kararlar da almış olsanız ama işler ters gitse öngöremediğiniz major nedenler çıksa başarısızlık başarısızlık olarak nitelendirilecektir.

denge siyaseti yapacaksın bir süre sonra ilerleyen zamanda daha net tavır koyacaksınız.

Genel kuraldır:

* Yapamayacağın şeyi sakın kimseye söyleme. Lafının etkisi kalmaz.

* Bir lafı söylediğinde değişiklik olmayacaksa sakın söyleme.

Yani adama asarım, keserim, atarım deyipte atamazsan; o adam seni bir daha takmaz. Ya da adamla gidip konuştun, "tecrübesiz elemana iyi davran, anlayışlı ol" dedin. Biliyorsunki adam bunu zerre takmayacak, söyleme...

Ne yapabilirsin:

* Eşek gibi çalışıp, işi öğreneceksin. Gerekirse kursa git, hoca bul, kitap al...
* Elemanlar üzerinde işe yarayacağını düşünüyorsan, tatlı sert uyar. Yaptıklarınızın farkındayım mesajı ver.
* Tolere edebileceğin (işten ayrılsa takmayacağın) kişiler varsa, sert ve katı ol. Yaptıklarına müsaade etme.
* Dışardan eleman bulabiliyorsan, yeni tecrübeli eleman bulmaya çalış. İşe sen alırsan, lafını daha çok dinleyebilir. Baştan detaylı konuş.


.

Eski Mardine çık. Kıyma kebap ye. Telkari gümüşleri gör. Bazı eski yapıtları da görürsün zaten cadde boyunca.

Mumbar dolması yapan meşhur bir yer vardı, tavsiye ederim..

izlenir. daha ziyade farklı dizi ama baya yakın tatlar da alırsın.

Farklı dizi. Ama soul u çok sevmiştim ben. O yüzden baktım ama bitirmedim.
Tavsiyem, breaking bad biter bitmez izleme. Önce bi nefes al. Yoksa kıyaslar ve hiçbir diziyi beğenmezsin :)

hayır komedi değil ama jimmy'nin (saul) kendi içinde bir mizahı var malum zaten bu adamın bir türlü tutunamaması devamlı tırmalaması, uğraşısını jimmy mcgillken nasıl suçluların avukatı saul'a evrildiğini anlatıyor dizi. çok güzel işlenmiş sinematografi muazzam, bb öncesini anlatıyor ama yavaş yavaş tanıdık yüzler de katılıyor onların da evveliyatını görmüş olyoruz kesin izleyin.

Bb sevdiysen sevmemen için neden yok, aynı kalite. Üstelik Saul Heisenberg ten çok daha başarılı 1 karakter bence.

ben tavsiye etmiyorum.

Biraz nefes al dinlen oyle basla better call saul'a lovemyself'in dedigi gibi. Guzel dizi. Sevdigimiz karakterler var icinde. Isim verip icine etmeyeyim

ben büyük bir breaking bad fanıyım.

better call saul da çok çok çok güzel. kesinlikle şuan piyasadaki en izlenir dizilerden bir tanesi. bir breaking bad değil tabi ama breaking bad izliyormuş hissi yaratıyor insana.

better call saul'u bb'den daha çok sevdim ben. En yavaş bölümlerin bile nasıl bittiğinin farkına varmıyordum. Aklıma düşürdüğün iyi oldu, akşam baştan başlayayım.

sen de başla bence. iki bölüm izle, sarmazsa bırak ama ilk bölümden yakalıyor zaten.

hatta bence boynuzun kulağı geçmeye başladığı bir dizi. breaking bad tadını dibine kadar verdiği yetmiyormuş gibi kimi zaman ondan bile iyi sanki diyorum.

çok güzel, izlenir.
sinematografisi ve verdiği his braking bad'le aynı ama farklı diziler.

sıkıcı. ergensen ve boş vaktin varsa izlenir. sezonun son bölümüne kadar durağan son bölüm biraz haraketli geçiyor. saulın abisiyle olan çekişmesi şu anki ruh haline nasıl geldiği falan..

boş vaktini izlemediğin diğer kaliteli dizilere harcamanı tavsiye ederim. breaking bad gibi keyif vermiyor.

annesine yollasın isimsiz olarak

İsimsiz olarak yollamak +1

Diğer türlü iş hoş olmayan yerlere gidebilir

Bence göndermesi iyi olur, hatta gerekir. "Yıllar önceki adam" -esek degilse- bu hareketin kendisine karsı yerine getirilen bir insanlık borcu oldugunu anlayacaktır. Nitekim arkadasiniz da aynı sekilde düsünmüs. Siz konuyu degisik, bence yersiz bir sekilde yorumluyorsunuz.

Annesine de yollasa, kendine isimsiz de yollasa kimin yolladigini adam bilecek ama. Sapik gibi adresini bulmus falan.

gereksiz değil doğru bir hareket
ortak bir arkadaş yoluyla ulaştırabilir

ortak bir arkadaş vesilesiyle ulaştırsın, ayrıca bence çok ince düşünmüş, bir sarılma hakkediyor.

Bir ben okuzum herhalde. Duyuru linkini arkadasima yollayacaktim vazgectim ehehhe

Fotoğrafların sahibinde başka kopyası yoksa, dolaylı yoldan göndersin +1

heyecana gerek yok. yollamasın.

Ortak arkadaslari da yokmus zaten

Yollasın mutlaka çok değerli bence o fotoğraflar. İsimsiz yollasın varsın adam bilsin onun yolladığını. Büyük incelik bence.

Yapmasın suyu bulandırmasın Türkiye burası bu kadar naifliik fazla.

Önemli olsa isterdi salla.

Ne güzel düşünmüş, bir şekilde ulaştırsın.

onemli olsa isterdi ama bi yandan da aradan bimilyon yil gecmis adam evlenmis barklanmis simdi kiza ulasip fotograf istemeye kalkissa yanlis anlasilabilecegini dusunmus istemeye cekinmis olabilir.

ben olsam napardim emin olamadim, ben onemserim fotograflari hele o kadar eskininse ve kopyasi olmayan seylerse. yine de adamla hicbi bagi yoksa biraz abes kacabilir annesine ulasmak filan. ben sanirim bi sekilde telefonla adama ulasir dusundugum seyleri acikca anlatir yanlis anlasilmak istemedigimi de net sekilde soyler fotograflari istiyorsa ulastirabilecegimi iletirdim. adam da öküz degilse yanlis anlamayacaktir. ortak arkadas vs. yoksa sanirim en guzel cozum bu olurdu.

Yapılması gereken şey gayet net. Adama telefon ya da sosyal medya yoluyla ulaşıp evden bunlar çıktı istiyosan göndereyim, istemiyorsan atayım diyecek. Duruma göre adam isterse adresini alır gönderir.

@pinocchio, @acckr... +1 gönderin tabi, aksini düşünmek bile saçma

hem nedir bu eskiden kaçmak bu kadar anlamıyorum. o da sizin geçmişiniz, hayatınız ile birazcık barışık yaşamayı öğrenmelisiniz bence. Ayrıca boşta kalmış herhalde falan bayağı saçma şeyler, düşünmeye bile değmez.

Arkadasima yolladim linki. Size yaa ne tatlilar, emek verip çok icten yazmislar, sag olsunlar, hepsine icimden sarildim, beni duygulandirdi bu kadar icten olmalari diyor. Ahahaha alin iste gereksiz duygusallik 2
Sabah ben sapik misin evli adama ne yollayacaksin vb. sozlerimle vazgecirmisim zaten fikrinden. Tesekkurler:)

Göndersin tabi. Hatta küçük not bile yazılır. Geçmişi hatırlamak da kötü değildir, ayrıca adam da varsın hatırlasın, ne olacak.

Birisi bana bunu yapsa yüzümde hafif bir gülümsemeyle günüme devam ederdim, çok ince bir hareket.

Gönderdikten sonra o adamın karısı "nerdne çıktı bunlar, o kadın neden şimdi gönderiyor, buluşuyonuz mu siiiğğğzzzz" diye başlayıp adamın kafasını yiyecek. Göndermesin demiyorum, ama adama hesap sorulma ihtimali çok fazla. Ama göndermemek de kötü. Ama gönderdikten sonra o yuva bi sarsılabilir. Böyleyken böyle..

kesinlikle yollasın, benim eski sevgilim evlendiği için isteyemiyorum. bi de bebeklik ve çocukluğumdan kalan 3-4 düzgün fotoğraftı valla, içime öküz oturdu.

Kişi kendinden eminse yollamak her açıdan insancıl bir davranış yav.

fotoğrafların sahibine ulaşması lazım. bence arkadaşınız yerine siz kontak kurun ve fotoğrafları gönderin. iletişime geçmesi ters olur diye düşündük o yüzden ben gönderiyorum dersiniz.

allah allah evli adam niye böyle bir olaya girer anlamadım ben. cevaplara bakınca yanlış mı okudum diye düşündüm soruyu. ne gerek var ya, çocukluk fotoğrafıymış falan. bence buradakilerin gazına gelip istemediği şeyler yaşayabilir arkadaşın. Eşini düşünsün önce. eski sevgili bunu iyi niyetli olarak algılamayabilir.

eski sevgili için o fotoğraflar o derece önemli olsa, kalmazdı, unutulmazdı, bu konu ayrılıkta atlanmazdı. aradan onca zaman geçmiş, istediği kadar iyi niyetli olsun arkadaşınız, dışardan bakınca samimi gelmiyor/gelmez bu iyi niyet. gerek yok.

İsimsiz olarak göndersin +1 Ben olsam gönderirdim, bana gönderilmesini de isterdim. Ama isimsiz.

sevgilimin bunları görünce yırtıp atmak yerine bu konuya kafa yorması falan beni rahatsız ederdi.

yillar oncesinde kalma bir adam. hic duygu yok. tasinmak icin toparlanirken bulmus. ne guzel gondersin tabi. ben mutlu olurdum. ama bir de not yazsin ya da onceden bir sekilde haber versin adresini alsin ki esi ariza cikarmasin adamin malum ne dusunecegi belli olmaz :)

10 yıl boyunca aynı yerde durduğu anlaşılmasın. Hani başladığında şu, 4 yıl sonra şu pozisyon, 7 yıl sonra şu pozisyon gibi, ilerlemesini göstersin cv.

Latex kullanın.
www.latextemplates.com

Ben anlatamadım sanırım, biraz daha açayım: aynı firma içinde başka bi departmana geçecek, yani cv'ye bakacak tepedeki kişiler duruma hakim. Pozisyon değişikliği hiç olmadı, aynı departmanda, aynı ünvanla çalıştı. Ben daha çok buna uygun bi format soruyorum; düzgün bi tek sayfa format.

olmaz o utangaç biri. hem oraya çıkan kimse evlenmek için çıkmıyor.

50 yaşında kadınların evlilik kriteri "ay çok yakışıklı olsun" ya da "ayaklarımı yerden kessin" olmuyor. Çok çekmiş oluyor sanırım bir de o yaşa kadar bu kadınlar. Haliyle ev araba istiyorlar.

Gerçekten yalnız kalmak istemeyen, aldatmayacak ve ona güven verecek bir erkek arayışında olanlar da illaki vardır. Bunun için akrabalar araştırma yapacak. Komşulara, gidilen günlere katılanlara, herkese ilk fırsatta "bizim de bilmemne amcamız var, birini arıyoruz" denilecek. Ummadığınız biri, "ya bizşm de bilmemne teyze vardı yalnız" diyecektir. İstikrar şart.

Tavsiyem, yaş farkı çok olan biriyle evlenmesin. Aman diyim.

Rüyalar hakkındaki kitabı. İsmi çeviriye göre değişiyor. Pratiktir ve anlaşılır, sade yazılmıştır.

Totem ve tabu kitabını tavsiye ederim

yeşil pasaportluyum eşimden dolayı
evet o belge olmadan çıkamazsın ve evet o belgede ismin yazmak zorunda ali oğlu dog day in şu tarihler arasında çıkışına sorun yoktur tarzı bir yazı.

5 saat kısmı doğru olabilir yoğunluğa bağlı olarak ama 5 dk da da işiniz bitebilir şans.
öğrenci belgesini bilmiyorum.

öğrenciyim ve ben de babamdan faydalanıyorum. birkaç hafta önce çıktım ve buraya sordum şu bilgileri aldım. eğer baban emekliyse bir belge almana gerek yok, çalışıyorsa o belge lazım basond'un dediği şekilde. öğrenci belgesi de aldım ayrıca ben yurt dışı çıkış haracını verirken onu da verdim baktı geçti ne kadar gerekli bilmiyorum ama e devletten çıkarabiliyorsun zaten.

e devletten alınan öğrenci belgesi kabul ediliyor mu?

ben e devlet çıktısı ile gittim bakıp geçti.

fax kabul edilebilir mi acaba? babam kars'ta ben istanbuldayım. perşembe günü uçak

fax'ın kabul edileceğini sanmıyorum o belge konusunda. bana bu konuda "helenart" isimli sözlük kullanıcısı yardımcı olmuştu belki özel mesaj atıp sorabilirsiniz net bilgisi varsa diye.

babanız bağlı olduğu kurumdan yazı alacak sizin için, üzerinde adınız oluyor.

beş saat işi yoğunlukla alakalı, bence 2-3 saat önce orada olsanız yeter. ama bu benim görüşüm.

öğrenci belgesi götürmedim hiç, 3 kere gittim, ona gerek yok.

fax memura bağlı, ben gittiğim zaman kurumdan faxlanırsa kabul ederim demişti bir memur, cumartesi olduğu için mümkün değildi tabii. şansıma yarım saat sonra gittiğimde başka memur vardı o kabul etti. ama şansa bırakmayın, babanız iki kopya alıp birisini kargolayabilir, en kötü ihtimalle kargo zamanında ulaşmazsa diğerini faxlayabilir.

5 saat nedir, olmaz o. Vizeli olanlar daha erken gidiyor da, yeşil pasaport göster geç şeklindedir. Olağanüstü hal ile alakalı aksamalar olsa da, öğrencisin sen. 3 saat önce orda ol, iki saat bekle bari sonunda. 15 dkda içerde olacaksın zaten.

bagis yapmak istediginiz derneklerin hesap nolari illa ki yaziyordur. havale eft ucreti vermiyorsaniz o sekilde istediginiz miktari gonderebilirsiniz.

yok enpara kullanıyorum havale falan hepsi ücretsiz

Patifood mama kumbarasi var.
Orda kou hayvan dostlarini secip mama bagisi yapabilirsiniz 3 tlye bir kilo mama oluyor sanirim.
Baya da iyi oluyor. Oradaki ogrenci arkadaslar kampusteki kopekleri besliyor.

internet alışverişlerinde bkm kullanırsan ödeme sayfasında 1 tl şuraya buraya bağışlamak ister misiniz diye bi seçenek çıkıyor.

bkmexpress ile 1 kuruş bile bağışlayabilirsin ama belirli dernekler var

Biraz daha gayret edip bir tuğla da sen koysan?
www.losev.org.tr

herkes 1 lira vermiyor işte. o yüzden minimum 25 tl istiyorlar. hem bağış yapacak kadar düşünceli biriysen zaten 1-2 lira bağış atmazsın.
ha cimriyim çok diyorsan, mağaza ve migrosların kasa bölümünde lösev ve unicef gibi kurumlar için bağış kutusu oluyor, oraya atarsın.

www.1tl.org.tr

Şiddetle tavsiyem şudur,
Mahallendeki fırına git. "Ekmek teknesi" yahut bilinen adıyla "Askıda ekmek var mı" diye sor. Eğer yoksa diğer fırında vardır.
Özetle şu, bu güzel fırıncılara gidip ekmek alırken, diyorsun ki "Askıya da iki ekmek" o iki ekmeğin parasını veriyorsun, adam da askıdaki levhaya ekliyor. Durumu kötü olan biri de gelip askıdaki ekmeklerden ücretsiz alıyor.

Süper bir alışveriş. Kimseye günde bir ekmek parası daha vermek dkunmaz. Ama o ekmeği alan aile için önemli. Bu uygulamayı yapan fırını bulun ve bir liranız nereye gidiyor, bilin.

TV'de izleme derken, blutv muhtemelen lg ya da samsung gibi tvler için sürdüğü uygulamasından bahsetmiştir. televizyona indirip ordan izlenebiliyor. he tavsiye eder miyim, etmem çok hantal bir uygulama yapmışlar (lg için). tvye tabletinizde siziyi açıp tvye yansıtarak izleyebilirsiniz. (blutv den bağımsız olarak, screenshare gibi bir özellikle)

akilli tv in varsa blutv app inden izleyebilirsin
yoksa ipad den tv ye yansitabilirsin

Hah işte o özellik de indiriliyor mu? Kablosuz bağlantı ile tvden izlemek istiyorum. Filmleri ipadden izlemek baydı.

Tv Samsung. Yenilerde aldım, modeli bilmiyorum ama iyi bi şi..
Teknolojiden hiç anlamadığımı belirtmeme gerek yok sanırım..

smart tv menüsüne gir. applicationlardan blutv'yi arat indir izle.

Cok kazanmiyorum. Hayvan icin yapilan bir seyse acaba demiyorum destek veriyorum. Keske cok param olsa daha cok yardim etsem hayvanlara.

Dolandırılma ihtimalinden ürküyorum sadece. Geçenlerde böyle bir yardım yaptım, aklımda sadece bir maraz çıkmasın da, düşüncesi vardı.
Bir de, ortalık karışık. Eğer konumunuz gereği dikkatliyseniz, düşünsenize, yarın o kişi bir terör eylemine katılsa, hoop hesaplarda sizin yardımınız var.. Hayatımda en pinpirikli düşündüğüm konu budur sanırım.

öğrenci halimle 50 lira attıydım bi keresinde tanımadığım birine.

şahıslara bulunmadım zira dolandırıcılıklar o kadar profesyonelleşti ki şaşıyor insan.

Bi gün cok sıksmstm,burdan 10 tl istedim.Bi arkadss yardimci oldu.Bir kac kisi de daha atiyim ben dedi. Sonra geri attim parayi.

Şeytam kötü değil bence. Zaten diyor ben bu boktan insana neden secde edeyim. Şu gün dünyaya bakarsan pedofili vs bin türlü kötülük insandan çıkma. İnsan zayıf diyor ama insanın yaptığı zaten bunu kanıtlıyor. Bence şeytan cennete gitmeli sonuçta tek secde etmemiş kötülüğü direk o yapmıyor.

şeytanın haksızlığa uğradığını düşünmüşümdür hep. seni başkasına tercih etseler üstelik bunlara hizmet edeceksin deseler sen de siktiri çekmez miydin?

Genel kanı, yeryüzünde işlenen ve affedilmeyecek en büyük günahın kibir olduğu yönünde. Bu anlatı, bunu destekliyor. Şeytan kendisini, yaratıcının emrine rağmen üstün görüyor. Kötülüklerin anası bu.
Üstelik, yaratıcıyı bizzat gören, onun varlığından ve büyüklüğünden emin olduğu halde kinrine yenik düşendir şeytan. Kötülüklerin anası da bu zaten. İşyerindeki çatışmalardan tut, kökelik sistemine kadar her günahın da başı bu.

Yani kibirden kaynaklandığını bu yüzden en büyük günahın bu olduğunu düşünüyorsak, tanrı en büyük günahkar olmalı. Orada bi' hata var, öyle değildir o. Tanrı bu kadar salak olamaz.

bir de en ilginç kısmı; sonsuz acıya rağmen o yolu seçmesi, onun affedilmesi gerektiğini betimliyor. Mesele emre itaatsizlik olabilir, çok insani bir duygu bu itaat bekleme, velevki tanrıda da var. Ama o zaman, şeytana süre verilmesi ve şeytanın haklı çıkması sonucunu tanrı bildiği halde onu cehenneme atamayacaktır. zannımca şu dünyada şeytanın kazanmadığını söylemek biraz zordur. ve gittikçede kötüleşiyor kötüleşecek.

aciksa evet, kapaliysa patrikhane izniyle actirabilirsiniz makul gerekceniz varsa.

evet. gittim daha önce. karşıyakada kilise sokağındakine.

Katolik kilise ziyarete giden başörtülü arkadaşları almamıştı içeriye. Katolik olana gitmeyin bence ilk etapta, çok katılar.

Gidebilirsiniz.karsiyaka kilise sokagindakine bende gitmistim

Btk'ya yaz. İlgileniyorlar. Btk.gov.tr
Elinde ses kayıtlarının olduğunu, istenildiği taktirde gönderebilecegini de yaz.
Turkcell o tarihin ses kaydını kendi sistemlerinden dinleyecek ve geri ödeme yapacaktır.
Ayrıca, turkcell çakalların BABASI! ******ler..

izinsiz ses kaydı almanın ve paylaşmanın kanuni durumu hakkında net bilgi aldıktan sonra paylaşırdım ben olsam o kayıtları.

elorelia, konuşmanın başında yaptığınız görüşme ses kaydı altındadır diyor robot zaten. karşı taraf kayda alındığını bildiği için kayıtların hem onlarda hem bende olması sorun teşkil etmez diye düşünüyorum.

ne gerek var böyle şeylere. arayın turkcelli. şikayet kaydı oluşturacağım deyin. durumu anlatın ve konuşmanın geçtiği tarihi söyleyin. konuşma kayıtlarının dinlenip incelenmesini istiyorum deyin. onlar zaten dinliyorlar. geri de dönüyorlar araştırıp. anlattığınıza göre de haklısınız, bu da ortaya çıkacak. paranızın iadesini yaparlar.

senin tuttuğun ses kaydının geçerliliği yok. çağrı merkezi zorunlu olarak kayıt tutuyor, kayıt tutmazsa cezası var çünkü.
2 yol va birincisi direkt btk'ya şikayet, ikincisi çağrı merkezini arayıp ben daha önce şu tarihte taahhüt vermiştim fakat tekrar arayıp taahhüt istediler ve taahhüt vermediğimi ilettiler şeklinde kayıt açman.
ben olsam direkt btk'ya şikayet ederdim. sen haklıysan kesin ceza yerler ve geri iade yaparlar. süreç daha kısa olur.

sonuç alabilir misiniz onunla ilgili, bir şey söylemeyeceğim ama şöyle bir şey önereceğim. telefonda size "görüşmelerimiz kalite standartları gereği kaydedilmektedir" diyene siz de "benim tarafımdan da kaydedilmektedir" diyin. o zaman pek de güzel delil olur, pek de güzel geçerliliği olur. izinsiz yapılan kaydın bir geçerliliği yok. zaten o yüzden "görüşmelerimiz kaydedilmektedir" diyorlar, o yüzden "mağazamız 24 saat güvenlik kameralarıyla izlenmektedir" diye yazıyorlar. yani "ben haber verdim kardeşim, izinsiz kayıt almıyorum" diyebilmek için hepsi.

siz de kendi kaydınızın başında bunu diyin, siz de kaydınızı alın. her yerde de geçerli delil olarak kullanırsınız.

Turkcell cakaldir ancak doğru taktikle istediğinizi alırsınız. Atmış olduğum mesaj üzerinden ilerleyerek mutlu sona ulasin.

benzerini yaşadım. hatalarını ispatlarsan telafi ediyorlar. sadece bir defa fazla fatura gönderdiler bana. sonraki faturada mahsup edip ayrıca 6 ay falan fazladan internet verdiler.

Alakasız olacak ama, ses kaydını nasıl tuttunuz? İphone ise program ismini öğrenmek isterim.
Evet, çok alakasız oldu soruyla.. Sorun için tavsiyem, kesinlikle düş peşine. Seninle konuşan kişinin hatası. İşlemin son onayını girmeyi unutmuştur.

lovemyself, android programın adı ACR

Serpme kahvaltıdan daha güzel bi şey görmedim ben. Açıkhava, oturduğun yere gelen onlarca çeşit kahvaltılık.. zaten az getiriyorlar, tadımlık alınca hepsinden doyuyorsun. Çaylar doldukça muhabbet.. En güzel bi şey..

bi şeye sinirlenip başlık açmışsın. anlaşılmıyosun şu anda.

sen de bendenmişsin. seni gayet iyi anlıyorum.

1. al benden de o kadar.
zaten sırf salatayla bir öğün geçirmeye anlam veremiyorum.
birkaç kere özenip denedim, ama bana göre değil.
ana yemek olarak ızgara tavuk tarzı bir şey yersin, yanındaki salatayla yetinmiyorsan bir de ayrıca salata istersin mesela.
buna varım.
ama salata salatadır.
tavuklu da olsa ben kendimi yemek yemiş gibi hissetmediğim gibi, bir de lezzeti bana hiç cazip gelmiyor.

2. güzel ve uzun bir brunch ya da normal kahvaltı güzel oluyor bence açık havada.
yani orada para verilen şey kahvaltıda yediklerinden ziyade, yaptığın keyif ve tembellikle birlikte ortamın tadını çıkarma.

Serpme kahvaltı çok güzel . Aşırı ağır yemek yemeyi severim bana kalsa Akşama kadar otururum serpme kalvaltının başında.

dışarıda kahvaltı para tuzağı ben bi onu bilirim.

Serpme kahvalti ile tırtıllı salataları karsılastırma gözünü seveyim ya. İyi malzemelerle donatılmış bir serpme masası iskenderi filan sollar. Sabah-Aksam yiyebilirim. Ben koca tabaklarda salata ve makarna yiyenlere kılım sadece.

Salata konusun haklısın ama serpme kahvaltıya söz söyletmem. :)

serpme degil de su kahvalti tabagi olayi baya kotu. soguk haslanmis yumurta falan.
isyaninda genel olarak haklisin kardes.

Salata tercih meselesi ben de yemek yerine salata yemem ama serpme kahvaltinin olayı yedigin şeyden ziyade guzel bir yerde yapilmasi. Ama lezzet ve tatmin bakımından ev kahvaltisi gibi degil tabi. Guzel bir yerde olmayacaksa serpme kahvalti yerine pogaca borekle gecistirilir yani.

etli salatalara bayılırım. fakat artık tavuk yemiyorum.

serpme kahvaltıya lütfen kötü bir sey söylemeyelim.

hadi salata neyse de mantıklı argüman sunmuşsun ama kahvaltıya neden uyzsun anlamadım? fiyat ise olay lüks mekanlarda da yedim diyorsun. demek ki fiyat olay değil?Samimiyetsiz mi geliyor ?Sebep nedir?

Mantarı 3e falan böl. Yağda soğanları hafif kavurup, at onları içine. Yavaş yavaş pişsin. Ne kadar baharat varsa at sonra üstüne.
Yanına da salçalı makarna. Salçalı makarnadan daha samimi bir şey yok şu dünyada. Biraz büyük konuştum, ama fena gider o.

Patates zaten bekler uzun süre. Ama istersen haşlayıp, kabuklarını soyup biraz minik dilimle. Varsa ketçap mayanozle iyi yenir.

www.nefisyemektarifleri.com

Kadıköydeysen bekleriz biz satıyoz www.google.com.tr:7
Şaka bi yana genelde çoğu tekelde felan büfelerde oluyor hocam baya pahalı yalnız 12-13 den fazlamı 13 müydü öyle bişey...

Vogue mentollü havalimanından alınıyor, dikdörtgen şirin paketiyle.
İstanbul'da ise küçük olmayan her yerde satılıyor. Benzin istasyonlarının yanındaki marketlerde, sahildeki büfelerde vs. Sadece kutusu havalimanındakilerden farklı. Çok iyidir, hafiftir. Alışınca başka sigara içemiyorsunuz.

Ha, keşke hiç içmeseniz, o ayrı. Sağlığa zararlı, onu da belirteyim. Sorumlu hissettim kendimi birden :)

Parlament touch aqua

"SMiLE"

pratik yaparak. bol bol pratik yaparak. bir an önce başlayarak.

ehliyet almadan önce araba kullanmayı bilmiyordum aldıktan sonra direk trafiğe çıktım. yanımda kimse de yoktu. ama saçma sapan hareketler yapacağım diye çok kaza atlattım, biraz dikkatli olmak lazım. yanında biri olsun.

@tolkien hayrani asıl sorun yön aslinda. araba kullanmam için onu halletmem şart. Ne gibi bir pratik yapilir bilmiyorum yani gelistiremiyorum yön duygumu.

Kendini bir an önce yollara atmalısın. Bende de vardı bol bol sürerek yendim.

gece yollar boşken yanına birini alıp çık. başlarda ana yollardan kaçın, sonrakilerde kendine güvenin de gelince yavaştan çıkarsın. iyi kötü herkes kullanıyor bunu ya, sen mi kullanamayacaksın?

ha önce sağını solunu bir zahmet öğreniver pls. gerekirse kollarına dövme yaptır.

İnternetten bi hoca bulmuştum ben. Ücret 100 lira, ders 2 saat sürüyor, demişti.
Sonra iki saat ders yaptık. Arabayı garajdan çıkarırken o da zorlandı en başta. Hep ezber sözleri kullandı. Durduk yerde direksiyonu tuttu, sürüşümü engelledi, ne yapıyorsunuz, dediğimde de "işte bak stresslisin" gibi laflar etti.
Ders sonunda "karşıda dersim var, oraya bırak beni" dedi. Bıraktım, e ben nasıl dmneceğim eve, dedim. Git işte, ne var dedi :))

Sonra da benden 200 lira aldı. Meğer saat başı 100 liraymış. Ben durumu anlamaya çalışırken de bi çemkirdi bana, kavga çıkarmak için hazırlandı resmen :) Ben çıkarıp verdim parayı, bir daha da aramadım hocayı. Ama motivasyon oldu, aynen sürüşe devam ettim. Bence sen de bir hoca tut, para bayıl, temel şeyleri öğren, sonra da niye buna güvendim deyip kendine güvenini artır :)

Sağ sol karıştırmakla ilgili nasıl bir sorun yaşadın bilmiyorum. Bende karıştırıyorum. Ama araba kullanırken eğer biri sana yolu tarif etmiyorsa sağ sol kavramını ismen bilmen gerekmiyor. Hangi yöne döneceksen o yöne sinyal vereceksin, o yöne sapacaksın vs. Birisi tarif ederken sorun yaşarsın sadece. O nedenle de ilk zamanlar bildiğin yollardan git.

akşam saat 10'dan 11'den sonra trafik tenha iken çıkıp bol bol pratik yap. korkulacak bir şey yok, 70 yaşındaki insanlar kullanabiliyorsa sen de kullanabilirsin :)

18 ime girdim.ehliyetimi aldım. peder bey birkaç ay sonra kapıdan girdi araba aldık dedi ki ailede kimsenin ehliyeti yoktu.daha önce araba da kullanmamıştım kurs dışında. araba kapıya geldi. hadi bakalım işe arabayla gideceksin dedi. dedim oğlum patladın. yandın. anlık cesaretle atladım gittim. ev iş arası 10 km idi. inanır mısın bir kez kırdın mı kafayı gerisi öyle böyle gelmiyor. korkulacak bir şey yok. müzik aç bas gaza aşkım bas gaza:)

Ben buradakilerin aksine sağını solunu öğrenene kadar kullanmaman gerektiğini düşünüyorum. Hem senin hem karşıdakinin can güvenliği için. Bir süre ön koltukta otur, trafiği izle.

Çünkü, Tarık'a gerçekleri anlatıp, "sen içeri girme diye böyle bi kumpas kurduk, abin suçu üstlenecek ama öldü gibi yapalım" deseler, hasta adam bu rolü layıkıyla oynayamayacak. Sırrı birilerine der illaki. Aa kazada ölmüş, yapıp çocuğa hiç kendi öldürmüş gibi de davranmadılar.

@lovemyself

bence orda bir kopukluk var. çünkü son sahnede tarık ilk önce abisini vuruyor. bir şeye kızgın gibi. yani bu durumda karısını sonradan abisinin öldürdüğünü biliyor olması lazım. gerçi babası da bilmiyor galiba durumu çünkü kız öldürüldüğünde babası da tarık öldürdü diye biliyordu.

Cevdet bilmiyor kızı gerçekte kimin öldürdüğünü, o yarım aklıyla Tarık nasıl bilsin afedersin?
O kadar zamandır ölü bildiği abisini eve gizli göçek girmiş görünce, ailesini de "bana yakan söylediler" diye komutanın da emriyle düşman kabul edince vurdu işte. O kadar alakayı kurabilseydi zaten ilaca gerek yoktu.

E alıp götürmüş karakola, babayı sorgu odasında gördük ya, gözaltı süresi bitti derken..

doğuda bir şehirde görev yapıyorum ve hava şu an -29 derece. her yer buz ve her şey donmuş vaziyette. içinde bulunduğum durum seni rahatlatır ve psikolojik olarak biraz ısıtır umarım :)

Muhtemelen reglden. Sicak bi banyo cok ise yariyor.

İki gündür benim de ellerim fena soğuk, hiç ısınmadı. İstanbul'da iseniz bir hemcinsiniz daha aynı durumdaydı. Sayı çoğaldı, normal hissedin.
Ben soruyu görünce sevindim bile :) Aa normalmişim diye. Genelleme yaptım ikimizden :)

İlk gördüğümde aynısını düşünmüştüm. Ama yiyen var. "Acıktım, vakit de yok, bi çatal yiyelim" diyen bi arkadaşım da oldu. Önyargılı yaklaşmayıp, o yerken ben de yemişimdir birkaç defa. Ama piyasadan tamamen çekilse de ruhum duymaz.
Ayrıca, ismi çok saçma.

seyyar değilde normal fırında satılanları alıyorum ben güzel kıtır kıtır birşey çayla falan güzel gidiyor

yeryüzündeki en gereksiz buluş zannedersem. ben de merak etmekteyim.

niye yahu, yıllardır var, cayın yanına da güzel gidiyor, açlığı bastırıyor, tuzlu kurabiye işte

Şekerin düştüğünde yiyebilirsin. Güzel bence.

Para verip satın almiyorum ama bir yerde görürsem severek yiyorum tadı güzel bence

ben yiyodum istanbuldayken. keşke şimdi olsa da yesem. ağızda dağılan gevrekliği <3

sevgilim yiyor. ''aa çatal'' deyip aldığında tanışmıştım ben de. garip bir şey. sonradan sevdim ben de. olsa yerim şimdi bile. tatlı bir şey. gayet güzel bence. tuzlu kuru pasta'nın büyük hali gibi işte.

ek bilgi: açmaları da sevgilimin ikizi yiyor. sormadan söyleyeyim dedim.

aynen ya simit poğaça falan dururken çatal nedir abi, yoklukta yersin de

Resim atmişsindir belki diye mobilden masaustu gorunumune gectim ama resim de atmamişsin :( çatal ne ki ya? Bi bakayim internetten.

Baktım şimdi ve daha once hiç görmemişim cidden :/ ama guzel bi seye benziyo bence gense yenir yani ama canim cekmez herhalde gidip

Eskiden ben yerdim sabahlari sinit yerine. Yemesi daha kolay oluyodu, pogaca kadar yagli degil simit gibi mideye lok diye cokmuyordu. Simdiji simitlerde cok cokmuyir gerci de.

sen ne diyorsun hastası var çatalın.

Bu yaklaşım beni çok şaşırttı, çatal harika bi şeydir, kandil simitine benzer ki, ona da bayılırım, benim için tam bir arzu nesnesidir çatal, uzak durmaya çalışırım ama arada bir kaçamak olarak yerim dayanamayıp. Aslında çok da şaşırmamam lazım, dikkat ederseniz simitçilerde 70-80 simit, 40-50 açma varken, 10 tane falan çatal olur sabahları, demek ki özel bir zevk çatal yemek:)

Babama sordum bu sabah bi dönem istanbulda öğretmenlik yapmıştı o biliyormuş çatalı ve baya severmiş ordayken valla yeni bi şey öğrendim bu duyuru sayesinde tesekkur ederim

nasıl bir şey resmini koysanıza merak ettim.

www.biryemekfenomeni.com

bunun fırınlarda satılan küçüklerini alırım hep bildiğin tuzlu kuru pasta işte

Ben bayılıyorum. Eskiden çok yerdim ama artık sağlıklı beslenmeye odaklandığım için uzunca bir süredir yemiyorum:(

Çayla çok güzel gidiyor bence de. O ağızda dağılması falan. Offf süper.

Şu an masamda duruyor ve Aslı börek ten aldım mis gibi:) caylan gömicim

Çatal diye yenecek bir şey olduğunu bu duyuru sayesinde öğreniyorum.

cımbızda sıkıntı yok. ben çantamda manikür seti halinde küçük cımbız, manikür makası, tırnak makası ve törpü taşıyorum.

Kuruyemiste sikinti yok.
Cimbizda da olmamali ama manikur seti tasinabildigini ilk defa duydum, torpu vb sikintili. Isini iyi yapan birine denk gelirsen attirir.

bu pegasusla alakalı değil uçacağın havaalanıyla alakalı. atina-ciampino uçtum. giderken saç şekillendiriciye bişi demediler, dönüşte at bunu qnq dediler, ben de tmm dedim.
senin malzemelere sorun çıkacağını sanmam. kuruyemişe kesin çıkmaz da cımbıza da çıkmaz bence.

Cımbız sıkıntı olmuyor.

paketli yiyecekler genelde sıkıntı olmaz.

Her barınağın ihtiyacı bitmiyor. Yedikule'ye sırf dün 20 tane mi ne yavru köpek gelmişti. Facebooktan Meral Olcay'ın sayfasına bakın arada, ihtiyaçları yazar.
Bence ilk gidişten mama ya da başka şey almayın. Onlar sizin bir paket mama aldığınız fiyata dört paket alıyorlar çünkü. Onların yönlendirmesini isteyin.

yedikule en organize, düzgün barınaktır, çünkü gönüllülerle ayakta. sık sık gittiğim bi yerdi taşınmadan önce. 3000 civarı köpek, yine bi dolu kedi var. o yüzden ihtiyaç bitmiyor. şu an makarna ihtiyaçları var mesela. bi de belediye sadece yer konusunda yardım ettiği için gönüllüler sürekli etkinlik organizasyonu yapıp gelir elde etmek zorunda. bi de ihtiyaç fazlaları olduğunda diğer barınaklarla ya da orman beslemesi yapanlarla paylaşıyorlar.
bunun dışında çoğu barınak destek bekliyor, herhangi bi tanesini seçebilirsiniz.

Kadın uçak kullansa onu bile sıkıştırmaya çalışırlar, küçük büyük önemli değil bu anlamda ama acemilikte küçük araba daha iyi.

Yaris, micra, mini, woswos bunlar olur işte

Acemilikte küçük araba daha iyi derdim hep. İlk arabamı da küçük olsun istemiştim ama başka şekilde oldu, dana kadar araba verdiler bana. İlk gün kızdım epey, bu nerden çıktı, aha şuraya park edemiyorum, falan. Ama insan bir iki haftada tamamen alışıyor. Hiç fark etmiyor bir zaman sonra.

Fakat, şöyle bir gözlemim var. Büyük araba olunca, kadına zorluk çok çıkarmıyorlar. Minik, şirin arabaları, bir de kadın şoförü gören gençler-emmiler içlerinden dalga geçip, gülerek üstüne gidiyorlar arabanın. Küçük araba, trafikte "ben kadınım ve sıkıştırırsanız panik olurum" demiş oluyor.

Ha, otomatik vites olması, alacağınız arabanın çalışır halde olması kadar önemli. O kısmı hiç söylemiyorum bile. Ki, zaten otomatik düşünüyormuşsunuz. Yıl olmuş bilmemkaç, vites nedir, depriyaj nedir Allah aşkına. Gaza basacaksın gidecek, üç iş yapmayacaksın arabanın gitmesi için.

Büyük araba candır.

Evin önünde park sorunu yok ama gittiği yerlerde olabilir. Küçük araba iyidir.

küçük araba +1

park etmesi falan nispeten kolay olur en azından.

micra gerçekten çok kücük, micrası olan arkadaşım hiç guvenli hissetmiyorum bu arabada kendimi diyor, honda jazz iyidir tavsiye ederim yeni başlayan için

otomatik +1

çok küçük minnak arabalar örneğin micra, yaris, fabia falan olursa belki sürmesi kolay rahat park ediliyor fakat trafikte sıkıştıran çok oluyor. yenge hanım da çok soğukkanlı biri değilse trafikte panik yapıp sürmekten soğuyabilir. ama ikisinin ortası, ne sedan ne minik yerine hatcbacklere bakabilirsin. astra, golf tarzı hem park rahatlığı hem boyutlarının ufak olmamasından dolayı belki ideal olabilir.

Camları koyu film kaplat, simsiyah olmasın, orta yeterli olur.

Ankara'da genel olarak leş bir trafik var. illa kadın sürücüleri hele de arabaları küçükse çok sıkıştırırlar diye bir durum yok bence.

yeni başlayanlar için küçük araba bence çok daha iyi. küçük araba her yerden daha kolay geçiyor, park sorunu olmuyor vs.

micra, yaris, i20 bence iyidir.

büyük araba en iyisi bence.
park falan tamamen pratik işi, büyük ile başlarsa ona alışır. fark etmez yani.

Eşim SW kullanıyor Karabağlar (bilenler bilir. pislik doludur) yollarında. +Otomatik.

Küçük araba alıp beklentileri küçültmeyelim. Araç büyük olunca yanaşamıyorlar. Camdan kadın olduğunu gördüklerinde şoka uğruyorlar o ayrı :)

kullanabilen 1.50 boyla 98 model mercedes e serisini de kullanır. o yüzden "ay hanım acemi, küçük araba alaym" demeyin bence. kuzen mesela 1.50 küsür boylarında, en son gördüğümde mercedes ml350'si vardı yine.

------------------

40bin şehir ankara ise bence c sınıfı sedanlardan da bulunabilir. focus 3 olur, astra h olur, bora ve jetta kardeşler olur. böyle bir alet tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır.

----------

hatta şunu belirteyim genel olarak. eğer maddi durumunuz felaket değilse, ikinci el araba alacaksanız minimum c sınıfı araba (sedan veya hatchback farketmez) almanızı tavsiye edeceğim. sürüş güvenliği, boyut, kalite, dayanıklılık, yol tutuş... c sınıfı hepsinde ortalamaları yakalar - her marka için bu böyledir.

mümkünse milletin bucak bucak kaçtığı filo arabalarından birini al. ben mesela pejo 301 aldım kafam rahat. fiat linea, egea, sembol tarzı arabalardan al, sıkıştırma olayı düşer. hem bakım maliyetlerini falan da aşağı çekmiş olursun.

ben büyük araba öneriyorum. sonra "benim araba ufak" diye şikayet edemiyor. ufak araba alınca 2-3 sene sonra konforsuzluktan ve ufak bagajdan şikayet edip araba değiştirmek istiyorlar. büyük al, kafan rahat olsun.

omurga ve leğen kemiği temel demektir.
nasıl her yapının bir taşıma kapasitesi, kaldırabileceği bir yük varsa, bedenlerimiz de aynı şekilde çalışır.

kaldırabileceğinizden ağır yük ve sorumluluk taşırsanız, sırtınızla ve belinizle sorun yaşarsınız.
sırttan bele inmesi, aynı zamanda gelecek kaygısı ve maddi sorunlar ya da maddi sorun yaşamaktan korkma anlamına da gelir.

mesela skolyoz gibi omurga sorunları da bununla ilişkili olur ve genelde genç yaşta başlar.
babasını erken yaşta kaybeden erkek çocuklar gibi, taşıdığı yükün altında ezilen gençlerde görülme ihtimali daha fazladır.

özetle, psikoloji olduğu gibi bedene yansır.
yani durumunuz "normal".
travmaya göre, ağrının/sorunun bölgesi, yeri, şekli değişir, ama temelde benzer şeyler yatar.
zihin zaman içinde biraz toparlansa da, beden hafızası denen bir şey var.
o yüzden travma üzerinde çalışıp, onu bedenden de uzaklaştırmak lazım.
bu konuya yoğunlaşmanızı tavsiye ederim.
kafa ve bedene yansıyan travma iyileşince, beden de iyileşir.
ama bu süre içinde tıbbi tedavinizi de aksatmayın elbette.

geçmiş olsun.

Aynısını ben de yasıyorum. Stres başlayınca belimden ikiye ayrılacakmısım gibi bir ağrı başlıyor. Hiç mantıklı değil belki ama voltaren gozumde kas gevseticiden cok sakinleştirici artık.

@blatta hiberna , sağolasın. Aynen dediğin gibi, evet..

Geçmişte bir çok danışanımda vucudun çeşitli yerlerinde strese bağlı ağrılar görmüştüm. Bel de keza ağrıyan arıza çıkaran yerlerden biri.

Hayır tabii ki saygısızlık değil, aksine kendine olan saygın ona da saygı olarak yansıyor, o bunu anlamıyorsa bilemiyorum yani.

Bunu elbette yapacaksın, hatta hocana da ifade edebilirsin bunu, hocam okula gelmek en az 2 saat sürüyor bu yüzden sizden net olarak uygun olduğunuz saatleri öğrenmek istiyorum ki zamanımı verimli kullanabileyim dersin. Bundan daha doğal ne olabilir ki? Hiç de çekinme.

hoca bu tur ofis ziyaretleri icin belirli bir ofis saati koymadiysa mail atip sormak zaten yapilmasi gereken bir sey.

hocaların web sitelerinde veya odalarının kapısında ofis saati yazabiliyor, yazmıyorsa sormanda bir sakınca yok.

Herkes sorardı bizde. Hoca dediğin kim, o da evde ekmek kalmadı mı çakma adidasla bakkala gidiyor sonuçta..

Ben hep yapıyorum bunu. Hiç saygısızlık değil, gayet doğal.

aslında ayıp değil ama hocanın huyuna bağlı.

Olması gereken bu bence de, rahat olun

belgeleri başka napıcanız

Emeğini göstermek açısından mantıklı? MEB onaylı sertifikalarımı ekliyorum ben sadece. Belgelerde tarih, belge numarası, imza gibi şeyler yer aldığından daha ciddi oluyor. Kafasına göre belge dağıtan yerlerden zaten eğitim almıyorum. Doğal olarak o tip yerlere gitsem bile onları eklemiyorum CV'ye. Başvuru yapılacak yerle çok alakasız eğitimler varsa onları da eklemeye gerek yok.

Abartıldığı zaman insanda çalışmama isteği doğuruyor. Bi seminere gitmiş, onu da yazıyor, birine selam vermiş, bi ödev hazırlamış, belirtiyor.
Böyle abartılı cvsi olan başvurulardan ürküyorum ben. Patronun doğum gününü unutmayan, biri hasta olsa abartılı sevgi sözcükleri ve sahiplenme nidalarıyla onu revire götüren, öğle yemeklerinde yıllık izin hesaplaması muhabbeti çevirecek, sıkıcı biri gibi düşünüyorum.

Kısaca, abartmamak lazım.

basvurdugunuz pozisyon cok ilgiliyse koyun

bfy.tw

Ya bak aslında soruyu uzatmayayım diye ayrıntılı bilgi vermedim.
Bunu gördüm. Ama arayabilecekler kısmını çözemedim. Orada ya herkes ya hiçkimse ya da hızlı aramayı seçiyorsun. Birini ekleme, yani sadece şu arasın kısmını yapamadım ya ben :(

Bi de orda, arayanların sessize alınacağı yazıyor. Arayamamaları yok. Of bulamadım..

Arayınca sana ulaşamam operatörle ilgili birşey. Telefon kendisine gelen aramaları ya sessize alır ya da meşgule alır

Seni arayamasın derken aradığıda ulaşılamıyor mu desin. Hat mı düşmesin. Dediğim gibi o opertörün yetkisinde birşey. Operatörden geçen aramalar birşekilde telefona düşer

Orda kimse herkesin altında bir de gruplar var. Sana ulaşabileceklere bir gurupöyağabilirsin

7 gün ücretsiz üyelik var blu tv'de

10 tl yahu altı üstü

Üye ol, bir hafta içinde üyeliğini iptal et. Hiçbir ücret ödemiyorsun. Başka izlemek imkansız.

emin ol, hiç pişman olmayacağın bir 10 tl olacak.

evet irfan değirmenci'yi işten çıkartan insanlara para kazandırın.
poyraz karayel için üye olmama rağmen iptal ettim.

ben de fotoğraf çekinmekten bile nefret ederim. en yakın arkadaşım istese dahi yapmazdım böyle bir şeyi.

bana çok saçma gelmekle beraber samimi gelmiyor. yahu zaten o kişiyi bu kadar önemsesem şahsi olarak bir şeyler yaparım. kalkıp da "doğum günün kutlu olsun :)))" şeklinde samimi olmayan şeyi niye yapayım? bana öyle bir şey video gönderilse de mutlu olmazdım bu sebeple.

ha, benden istenince yaptım mı? evet. erasmus için yurt dışındaydı o da. bunlar aynı fabrikanın ürünü.

Çekmemi rica eden sevdiğim, görüştüğüm bir arkadaşımsa çekerim. Normal zamanda iletişimim olmadığı, sevgilisine şekil yapma peşinde sahte samimiyet kuran eski arkadaş ise çekmem. Çekip gönderilecek kişiden hazzetmiyorsam yine çekmem.

Çok saçma ve emri vaki geliyor. Çekmem. Unuttum ayağına yatıyorum genelde. Çekmek istemiyorum deyince çok bozulurlar.

iyi ki varsın lan

1. Olan olmalıydı.
(Pişmanlığı bırak!)

2. Olacak olan olur.
(Kuruntu yapma!)

3. O halde olan olur.
(Telaş etme!)

Yalniz degilsin. Bu aralar benim de moralim bozuk.

her gece sabahına kavuşur paşam, takma kafana. sağlığın yerindeyse moral bozuklukların olsa da önemli değil.

yavrukuşşş kıyamam sana

Ne de olsa kışın sonu bahardır.

sen nasıl çalıştın nasıl yoruldun
acep kimi sevdin kime darıldın
altı arşın bir beyaza sarıldın
işte akıbetin bu insanoğlu.

meme.

Hayır olandadır. Şimdi anlamıyorsun ama bu halinde bir güzellik var. İlerde çok işine yarayacak. Gözlemle bak.

İyi ki varsın +1

Yarin sicacik citir citir simitle taze beyaz peyniri demli, buhari tuten bir cayla mideye indirebileceksin.

Şu an bir zengin sitesinde, kapıda, kar altında nöbet tutuyor olabilirdin asgari ücret kazanmak için. Kanserin son evresinde olmadığını da varsayıyorum.
Muhtemelen evdesin, doğalgaz yanıyor ve aç değilsin. Daha ne iyi olsun ki hayatında. Gocunmayın bak, hep böyle böyle geliyor kazalar belalar..

Nickini sevdim:)

umarım sağlıksal bir problemin yoktur. bazen bu öylesine söyleniyor ama, sağlıgın yerindeyse daha ne olsun.

değiştiremeyeceğin şeyler için moralini bozma.

keskin kürpe sikine zarar.

stres kapıdan içeri girdiğinde "öleceksin ve ardında kalacak her şey bir gün ölecek. bunu bir kere daha düşünmeye çalış" diyorum.

Estonyalı Lennart Meri diye bir yazar varmış ve şu güzel sözü söylemiş: Durum b.ktan ama geleceğimizin gübresi de buradan geliyor. Geleceğe güzel bir gübre olsun bugünler!

HAYIR, evet'e göre önde görünüyor.

yarınlar daha güzel olacak Allah'ın izniyle.

Hiçbir duygu kalıcı değildir. Bu his de birkaç saate geçecek. Düşüncelerine odaklanma ;)

Her şey geçiyor. Ama her şey. Unutmak olmasa devam edemezdik. Bi de gerçekten çok yaşayınca herşeyin küçülüyor. 10 yıl olur, 3 hafta olur, bir gün olur, zaman geçtikten sonra sen aynı kişi değilsin aslında. kümülatif zaman ile çarpılan sensin.

az bozukmus. cok da olabilirdi :)

Geçecek inşallah. Merak etme her gecenin sabahı var. Sevdiğin yerde huzurlu bir tatil nasıl yapardın onu düşün. benim hoşuma gidiyo düşününce:)))

Tam yerine geldin.
24 yaşındayım ve bu yıl yeniden üniversiteye, istediğim bölüme başladım. İnan, şimdi diyorum ki iyi ki yapmışım, İyi ki cesaret etmişim. Her anına, çilesine değdi.

Aslında 22 yaşındayken bırakmaya karar vermiştim. İki yıl önce. O yıl sınava girdim, İlk etap bitti. Ardından lys zamanı binbir aksilik oldu, Aklıma hayalime gelmeyecek sebepten sınava giremedim ve tüm bir yılım heba oldu, Tüm yaz ağladım, sızlandım, depresyona girdim. Tüm planlarımı buna göre kurmuştum çünkü. Üstelik aileme tüm yıl yalan söylemişken. Derslere, okula adım atmıyordum, Kendimi tamamen sınava odakladığım için kütüphaneye girip tüm gün, tüm yıl insanlardan uzak şekilde ders çalıştım gizlice.

Sonra dediğim gibi o yaz geldi. Benim umutlarım kırılmıştı. Dönüm noktasındaydım. Ya pes edip hiç okula uğramadığım için zaten uzayan bölümüme istemeyerek devam edecek ve pirincin taşını ayıklayacaktım ya da ikinci yolu seçip tekrar sınava girecektim

Ve ben ikinci yolu seçtim. Zor oldu, Çok zor oldu o psikolojiye, yalana bir yıl daha dayanmak ama sabrettim.
Ve sonunda bir önceki yıldaki puanımı fazlasıyla aşarak hayal etmeyeceğim bir yere girdim.

Ve şimdi bu durumun her anından keyif alıyorum, çünkü biliyorum ki iki yıla değdi.

O zaman hiç durma, yap gitsin. Ailenin karşı çıkacağını düşünüyorsan da benim gibi yap gerekirse. Ben tercih sonuçları açıklanana kadar kimseye söylemedim. Yerleştikten sonra haberleri oldu.

2'de bıraktım ben. Ankara üni matematikteydim ve tamamen beklentimin dışında çıkan sevmediğim bi bölümdü. 1. sınıfta tüm notları F getirip, ikinci yılımda sınava hazırlanıp Japon Dili'ne geçtim. Şu an Japonya'dayım. Hayatımda aldığım en iyi karardı. Tamamen neyi bıraktığına, neye geçeceğine, yeni alanda mutlu olup olmayacağına bağlı.

Bu aralar herkes böyle sorular soruyor. Mutsuzsan bırak. Ben bir yıl hazırlık, bir de birinci sınıfın ilk dönemini okuduktan sonra bıraktım. Üç yıl ile karşılaştırılamaz tabi ama benim için de riskli bir karardı. Matematik bölümünü bırakıp makine müh. kazandım. 3. sınıfım. Zaman çabuk geçiyor. Ne ara 3. sınıf oldum onu bile fark etmedim. Bir dönem sonra 4 oluyorum. Motivasyon konusu kişiden kişiye göre değişir. Ben çok kararlı bir insanım. Bir bölümü bırakmam bazılarınca istikrarsızlık olarak görüldü ama onlar hayata bakış konusunda benim kadar cesaretli değiller. O yüzden beni anlama şansları yoktu. Anlamalarına da gerek yoktu. Ben istediğimi yaptım. Sen de sadece kendi istediğini yap. En iyi motivasyon insanın kendi karar verdiği şeyi yapmasıdır.

Bölüm gelecek vadetmiyorsa bırak. Ancak iş imkanı iyi, sevmediğin bir bölüm ise devam et. Sevilen şeyler hobi olarak yapılır. Meslek para kazanmak amaçlı yapılır.

3. sınıfa geçerken bırakmıştım. Dedim ki hayat varmış. Kendimle barıştım, yüzüm güldü.
Ha ama ailen bu durumu ilerde yüzüne vuracaksa ya da maddi olanaksızlık durumu varsa tavsiye etmem. Realist düşün.

Adriana Karembeu Prag'da tıp okurken mına kodugumunun tıbbı demiş bırakmış 3. sınıfta. araştırabilirsin.

arkadaşım iki farklı üniversitede iki farklı bölümü 3. sınıfta bıraktı. sonra aile işine devam etti.

O konuda ilerlemeyi çok istediğini bilmeleri bile yeterli. Yani, yüksek lisans olursa hangi konuda tez hazırlayacağını zaten söyersin, ama doktora olursa da şu konu hakkında doktora tezi yapmak isterim, de. En meşhur kitaplar bile olsa o alanda okuduklarını ifade et. Ben de farklı alanda yüksek yapmıştım. Benimle beraber başvuran ve yine farklı alanda olan biri, neden bu alanı seçtin, sorusuna, merak ettim demişti de almamışlardı. Ben hayatımın anlamı bu bölüm, elbette bu alanı okurum demiştim. Olmazsa, dediler. Okumalarıma devam ederim, seneye de başvururum, başka bir alan olmaz, minvalinde konuşmuştum. Hevesli görüp aldılar.

Oncelikle bitirme tezini aynen mi almis? Genellikle hocalar lisans bitirme ogrencilerine kendi projelerinin ufak bir parcasini verirler, yani konu benzer olabilir ama adam baska verilerle falan kendi calismasini sunmustur, bu kisma dikkat etmis mi arkadasiniz? Etik olarak o verileri ve sonuclari kullandiysa adini yazmali tabii ki, calismayi dikkatli incelemekte fayda var.

Bu durumun bildigim kadariyla yasal bir yaptirimi yok. Nice intihaller ortbas edildi, bu durum da kuvvetle muhtemel oyle olacaktir. Ancak bitirme tezi bolume verilmistir, duruyordur. Bitirme tezinin bir ornegi ile rektorluge dilekce yazabilir, olmazsa YOK'e. Ama dedigim gibi cok bir cikti beklemeyin.

Aklima gelen son secenek, konferansi duzenleyenlere yazmak. Yani uluslararasi camiada rezil etmekten baska ise yaramaz. Durumu iyice inceleyin, dedigim gibi konu benzer olup calisma farkli olabilir.

Bol bol duyurunca illaki bir ceza alınıyor. İnceleniyor kurum tarafından. Ama Evrim Halkası'nın haklı olduğu bir konu, çalıntı olduğundan emin olun. O konuyu daha önce hiç işlememiş olması zor hocanın. İllaki makale yazmıştır. Yani, eğer birebir çalıntı cümleler varsa, ve bu durum arkadaşınızın hocasına tezi-tez hazırlığını mail attığı bir zamandan sonra olduğuysa yapışın konuya.
Siz susarsanız, biz susarsak, sonra da ilerde diyeceğiz ki, "aslında zamanında hakkım yenmişti ama ben bi şey demedim" Torunlarınıza daha güzel bir dünya bırakın, herkes bi intihalci hocayı süpürse üniversiteler tertemiz olur.

arkadaşın akademik kariyer yapmayacaksa boşversin. bunu kanıtlamak, yaptırımına ulaşmak vs çok zaman alır.

ama akademik kariyer yapacaksa peşine düşülür.

benim tezi de hocam makale haline getirecekti, labda 4 gün çalışan kızın bile alını alıp acknowledgementa koydu.
etik meselesi işte.

sözlü bildirisi ise çok bir şey cikmaz ne yazik ki. bir yerde bildirinin özeti ya da metni basılmışsa ve orada alıntıları gösterebiliyorsaniz, üniversitenin ve yökün etik kurullarına şikayet edebilirsiniz. intihal yüzünden bir ihtimal ceza alabilir. ama somut kanıtınızın olması gerekiyor.

Kıdem düşürme cezası alır, akademik çevrede çok çabuk yayılır böyle dedikodular. Büyük rezil olur hoca yani. Olsun ama böyle hocaların akademiden arınması lazım. Mutlaka şikayet edin, gereken cezayı alsın.

Yasal yaptırımları var, söylenenlerin aksine. Profesörlüğü elinden alınanı biliyorum. Büyük torpili varsa kadrodan atılmaz ama en kötü ihtimal kıdemi gider. Önce üniversite yönetimiyle, yanıt alamazsanız BİMER ile görüşün. Bence direkt bimer'e yazın kanıtlarıyla birlikte.

düpedüz çalıntı olduğu için "çalıntı" olarak yazdım, intihal ve benzeri kavramlar arasındaki ayırdı gözeterek yani, cehaletimden değil.

arkadaşımın bitirme tezine konu kendine özgü tasarıma sahip elektronik devresi birebir kullanılmış, tezinde yaptığı anlatım ve konu makale formatına hiçbir farklı sonuca gitmeden özetlenerek dönüştürülmüş.

burada gelip de bu durumu meşrulaştırırcasına "bir şey çıkmaz bundan ya" demeniz ya da "yanlışınız vardır orada benzer bir konu vardır akademisyen muhtemelen haklıdır" yaklaşımınız da utanç verici doğrusu. farz edin ki ben tamamen haksız ya da yanlış da olabilirim ama sorulan soru akademik hırsızlığa yönelik ve verilecek cevabı da bu duruma göre vermeniz gerekir ki yıllar sonra bu soru başlığına erişip de hakkını aramak isteyen bir insan olursa yanlış yönlendirmeyesiniz.

Burada hic kimse olayi mesrulastirmiyor. Ozellikle lisans duzeyinde akademiye dair fikri olmayan bircok ogrenci halihazirda hocanin calisma konusu olan seyi calisiyor, hocanin o konuda kendi yaptigi calismalari gordugunde "aa calmis" diye ortalikta dolaniyor. O nedenle ozellikle belirtme ihtiyaci hissettim, yanlis anlamalara mahal verip zor duruma dusmeyin diye. Lakin goruyorum ki hata yapmisim, sanane degil mi?

Profesorlugu elinden alinan var diyen olmus. Profesorluk oyle alinmiyor elinden. Doktora tezi intihal olursa doktorasini yaptigi universitenin senatosu doktora diplomasini iptal eder, bu durumda profesorluk kendiliginden dusebilir. bknz. www.hurriyet.com.tr

Yoksa bir sozlu sunum yuzunden profesorlugu almazlar -ki bence keske alsalar, boyle boyle pislik doluyor ortalik.

YOK'un sitesinde etik yonetmeligi olacakti, orada konuyla ilgili sikayet yollari vs yaziyordu, acin bakin. Bulurdum da su usluba ugrasilmaz.

evrim haklasi'nin dediğinde haklılık payı var. Ben de kendi üstümde çalıştığım projeleri öğrencilere veriyorum ve bir lisans öğrencisinin yaptığı çalışmaya güvenemem. Denk gelirse benimle aynı sonucu elde ederler, denk gelmezse etmezler. Onlar tezlerini yaparken ben zaten onların yaptığını çoktan yapmış oluyorum. Nasıl ki ödev verdiğinde cevap anahtarı önceden hazırlanmış olur; bu da ödevin büyüğü gibi. Öğrenciler bunu bilebilir de, bilmeyebilir de. Her hafta uğrayan bir öğrenci ise muhtemelen biliyordur, ayda bir uğrayan bir öğrenci ise çok da bilmiyordur. Onun bir katkısı varsa, zaten adı da vardır ve duruma göre benden öndedir; ki öyle birkaç öğrencim de var.

Tabii veriyi öğrenci getirdiyse, öğrenci daha iyi bir sonuç elde etti ise ve onun sonuçları yayınlandı ise, metni onun tezinden kopyala yapıştır yaptı ise, arkadaşınızdan aldığı çok net belli olur. Arkadaşınız bu şekilde olduğunu düşünüyorsa, birtakım yollar var.

Konferanslarda sunulan ve yazılı metni konferans kitabında asılan çalışmalara bildiri adı verilir. Makale kadar olmasa da akademik yükselme puanına katkısı vardır. Bu yüzden, eğer arkadaşınız çaldığından eminse şöyle bir yok izleyebilir: 1. Konferansın 'deadline' türü tarihleri olur. Özet kabul etme tarihi, tam metin kabul etme tarihi, tam metnin düzeltilme tarihi, vb. Eğer tam metnin kabul edilme tarihi tez teslimi tarihinden önce ise ya da arkadaşınızın ona gönderim yaptığı tarihlerden önce ise, bir şey elde edilemez. Çünkü arkadaşınız yapılan gönderimden daha sonra teslim etmiş olur. Eğer daha önce gönderim yapılmışsa, bu sefer intihal şüphesi doğar. Turnitin, Urkund, Ithenticate ya da başka bir intihal kontrolü programına hem tezi, daha önce gönderdiği e-postaları ve hem de konferans metnini yükleyebilir ve böylelikle metnin ne kadarlık kısmının intihal yapılan kısım kanıtlanmış olur.

Hocası ile ilgili tüm yazışmaları, gönderdiği metinleri (tarihleri ile birlikte), tez teslimini ve resmi bir tezi hangi tarihte teslim ettiğini gösteren belgeyi, konferansla ilgili tarihleri ve bildiri metnini çıktı alarak Savcılık'a gidebilir. YÖK'e gidecekse yazışmaları götüremez, çünkü TCK'daki özel hayatın gizliliği kapsamında ikili yazışmalar üçüncü partilere gösterilemez. Ancak, YÖK'le ve üniversite yönetimi ile iletişime geçebilir. YÖK'ün konu ile ilgili şikayet birimi ve dilekçe formatı var. Ancak üniversite yönetimi hocayı koruyucu bir tavır alabileceğinden; bu konularla ilgilenen bir avukattan danışmanlık alınabilir. Genelde, sendikaların üniversite şubelerinde görevli avukatlar bu konuları bilirler ama onların da başı şu ara KHK'larla atılan öğretmenlerin davalarını açmakla dertte. Son birkaç yıldır hukuksuzluk alıp yürüdüğü için davalardan kafalarını kaldıramayıp herkesle görüşmeyi haftada bir saate sığdırmaya çalışabiliyorlar. Yine de onlar da birine yönlendirebilir.

Öncelikle geçmiş olsun.

Üst komşumuz bayagi kaptırmışım vücudunu, uzun süre tedavi gördü ama çok şükür kuruldu

annem var. mide, yumurtalık, karaciğer.. her yeri sarmıştı ama şuan çok iyi.

Korka korka açtım ama tünelin ucu çok güzel bir yere çıkmış.
Yazın lan durmayın moral oldu akşam akşam

Annem ve teyzem.ikiside cok iyi çok şükür sanada geçmiş olsun. Allah tan umit kesilmez

teyzem rahim, dayım ileri evre bağırsak, dayımın oğlu 30 yaşındayken bağırsak kanserini atlattılar.

babam

akciğer 4. evre+ kemik metastaz (2003 kemo+isin)
temizlendi
beyin metastaz (2005 gama knife)
temizlendi

5 kmm yuruyus+1saat yuzme (kis haric her gun -gunumuz)

Yakın bir arkadaşım en tehlikeli türlerden biri testis kanseriydi. Gayet iyi şu anda.

eniştem prostat kanseri olmuştu, şu an gayet iyi. yüreğini ferah tut dostum.

annem lenf kanseriydi baya ileremişti, şuan hepimizden iyi, 3 aylık rutin kontrollere bile zorla götürüyoruz.

Eski patronum meme kanseriydi, göğüsleri alındı, artık hastanede durmasın boluna dedikleri dönemde, evde yatarak serumla ilaca bağlı yaşadı. O dönem -hastalığın kusuru olmaz diye yazıyorum- vücudundaki irinleri eşinin nasıl zorlanarak temizlediğini ve kımıldayamadığını hala anlatır. Üzerinden rahat 7 yıl geçmiş olmalı. Şimdi zımba gibi, çalışıyor, senede bir kontrole gidiyor.

Aksi örnekler var tabi, ama bu örnek bana asla büyük konuşmamayı öğretmiştir. Hakikaten kader bambaşka bir şey. Her kim için sorduysanız geçmiş olsun çok.

Bazen amansız hastalıklardan kurtulanları duyarız. Bu insanların iyileşmelerinin elbette bir sırrı var. kendiliğinden iyileşmediler bu insanlar. Bu insanlar yaşama bakış açılarını değiştirerek, nefes alma biçimlerini değiştirerek, stresle baş etmesini öğrenerek iyileşirler.
Çünkü hastalıklar stresten dolayı bağışıklık sisteminin çalışmamasından olur. Yoksa beden çok güçlüdür. hastalıklarla baş edebilir.

Tavsiyem o kişinin çok iyi psikolojik destek alması. İyileşmeye inanırsa iyileşir. İnanmak demek "iyileşiyorum" düşüncesinin duygu ile birleşmesidir.

Nil Gün adlı yazarın, Düşüncelerini Değiştir Hayatın Değişsin, Sağlığınız İçin İçinizdeki İyileştiri Gücü Harekete Geçirin adlı Cd.lerini dinlemesini öneririm.

Benim bir arkadaşım da meme kanserinden kurtuldu. Erken farkına varmıştı.

Ben kendim ise hastalıkları yenmenin düşünceleri değiştirmek olduğunu anladıktan sonra yıllarca yakındığım bel fıtığından kurtuldum. Çünkü psikolojikti ve hayatımı cehenneme çevirmişti. Ölümcül bir hastalık değil belki ama kurtulmak oldukça zor eğer stres kaynaklı ise.

universitede oda arkadasima %30 yasama sansi vermisler akciger kanserini yenmis.

meme, yumurtalık ve akciğer kanserini yenmiş üç kişiyi bizzat tanıyorum.

bizim apartman yoneticisi kolon kanseri teshisi ile hastaneye yatmisti agzinda maskeyle geziyordu hatta ama simdi iyilesti neredeyse tamamen gecmis demis doktorlar

var evet bır degıl bır kac tane.
ama sonradan tekrar eden de var.

dedem de ileri evre agız kanseriydi.pek umutlu konusmamıslardı ama kurtuldu cok sukur.

halam kanserdi, tüm vücuda yayılmıştı. 13 saat ameliyatta kaldı, 1 yılı aşkın kemoterapi gördü. tamamen iyileşti, köyüne döndü, çoluk çocuğu ile hayatına devam etti. 11 yıl sonra ilgisiz bir sebeple 67 yaşında vefat etti.

teyzem kanserdi, akciğer kanseri tanısı kondu. pıhtı atacak kadar ilerlemişti. kemoterapi falan derken tamamen iyileşti.

benim öğrendiklerim şunlar; bu dönemde morale büyük önem verin. iyi beslenmeye, kemoterapinin olumsuz etkilerini hızlı atmanıza yardımcı olacak şeylere (zerdeçal, propolis vb.) önem vermenizi öneririm. bir de iyi bir hekim ekibi olması çok önemli. mümkünse kanser konusunda tecrübeli hastanelere ulaşın (ankara onkoloji, vb.).

geçmiş olsun.

çok sevdiğim bir arkadaşımın annesi kanserdi. arkadaşım 3 yıl önce intihar etti. kadın tek başına kaldı. bizimle birlikte şimdi. 6 yıl önce doktorumuz artık yapacak bir şey yok kalan ömrü çok fazla değil en azından ağrısız geçirmesi için uğraşabiliriz dedi. 6 yılda kadını ayağa kaldırdık. organik tarımla mı uğraşsam diyor şimdi. ama tedavisi de sürüyor bir yanden.

bir böbreği midesi ve akciğerlerinin bir kısmı alındı.

evde aç bekleyen 3 çocuğunuz yoksa istifa edin. hiçbir şey psikolojinizden önemli değil. zamanınız da bu psikopatlara ayak uydurmaya çalışacak kadar değersiz değil diye tahmin ediyorum. bu gibi insana insan gibi muamele yapmayı öğrenememiş, sonradan görme, egoist karaktersizler çalışacak düzgün eleman bulamayacaklar bir gün. o zaman kuyruklarını kıstırıp insan olacaklar. o zamana kadar herkese anladığı dilden konuşmak ya da istifa edip hiç konuşmamak lazım.

Böyle adamlar her işyerinde var. Numunelik olarak koyuyorlar sanırım. Ya da öyle çoklar ki, her işyerine düşüyor birkaç tane.
Onu ne kadar önemserseniz, o kadar büyüyecek problem. He de geç bence. İşini mükemmel yapmaya çalışmadan, elinden geleni yapıp, canla başla falan çalışmayıp, iş çıkışı hemen her gün kendine bir aktivite bulmanı öneririm ilk aşamada. Çıkışta arkadaşlarınla oturup tavla oynamayı planlarken adamı daha az kafaya takarsın.
Elbette baktın ki hiç olmuyor, sessizce istifa etmeyi de düşünebilirsin. Ama önce onu önemsememeye çalış derim.

insanın bi hayatı var ve onuda adi bi işveren için zehir etmeye hiç ama hiç değmez.

Bugune kadar durmamin sebebi, bu tiplerle basetmeyi ogrenmek istememdi taaa ki psikopat oldugunu farkedene kadar. Insan kaynaklari calisanlarinin onceligi kesinlikle psikopat tespiti olmali!

Umarim sessizce yapmayi basaririm @lovemysel

Isin en ilginc tarafi da bu. Adamin dediklerini onun patronuna anlattim ki muhtemelen benim yetersizligime dair supheye dustu. Bu yuzden is yerinde kimseyle bu konuyu konusmayin diyor verdigim video linkinde

iş bul ayrıl elin psikopatıylan ne uğraşıyorsun.

Hangi sehirdesiniz?
Mobing yaptigina dair dava acin kaybedecek bir seyiniz yoksa.

videoyu seyrettim. adamın da dediği gibi eğer böyle bir adamsa psikopat olmayabilir, sosyopat, narkopat, anti sosyal bozukluğu, borderline ya da narsisistik kişilik bozukluğuna da sahip olabilir. bu kişilik bozukluklarına sahip insanlar gerçek bir kişiliğe sahip olmaz. küçük yaşta genelde 1-6 yaş arası kendi kimliklerini öldürürler ve hayatta kalmak için yalancı bir kimlik üretirler. bütün hayatları boyunca oynadıkları için bu kimliği, başkaları bunu çok zor anlar. bu insanların hepsi onları gerçekten seven kişilere, gerçek kurbanlarına gerçek yüzlerini gösterirler. ama bu kişilik bozukluklarından bihaber olan insanlar bunu anlayamaz, özellikle bu kişi onların yakın akrabasıysa. bu insanların hepsi gerçek yüzlerini gösterdikleri zaman tamimiyle başka bir insan gibi davranırlar ya da hayatlarındaki insanlara farklı kimlikle davranırlar. mesela ailesinin ya da eşlerinin yanında başka bir kimlik, arkadaşlarının yanında ailesindeki kimliğe zıt bir kimlik kullanırlar. kurbanlar genelde uzun süre manipüle edildiği için bu büyük farkı gördükleri zaman bile karşılarında gerçek bir insan olduğunu anlayamazlar. onun patronuna onu anlattığın zaman o bunu anlayamaz, çünkü o onu senin onu tanıdığın şekilde tanımıyor. normal bir insan bambaşka davranmadığı için adam da onun bambaşka bir insan gibi davranacağını düşünmüyor. o yüzden senin sorunlu olduğunu düşünüyor, çünkü sen doğru isen o zaman patronunun patronu kandırılmış olacak.

bu insanların hepsi çevresindeki yakın, uzak bütün insanların duygularıyla beslenirler. birisi ona nefret, aşk, sevgi duyması onu daha çok gerçek hissettirir. karşılarındaki kişileri kontrol altına almak isterler, iyi ya da kötü huy göstererek. bunlarla baş etmenin tek yolu onlarla iletişimi bütünüyle kesmek. yani patronunun suyuna giderek onla baş edemezsin. kontrolü elinde tutup, tutmadığını çok iyi anlar ve seni tekrar kontrol etmek için elinden gelen her şeyi yapar. bütün hayatını kontrol etmek, manipüle etmek üstüne harcamış bir insanı suyuna giderek manipüle edemezsin, çünkü sen bütün hayatını bunu harcamadın. o senden çok daha başarılı bu konuda. istifa etmek tek çözüm. istifa etmeden önce istifa edeceğini kimseye söyleme, bir anda istifa et. kimseye bu adam yüzünden de istifa edeceğini söyleme, özellikle de adamın kendisine. bence dava da açma mobbing için. bu insanlarla uğraşırken kazanan taraf olamazsın. eğer adam onun hakkında kötü konuştuğunu öğrenirse ya da ona dava açarsan, bunu kan davasına çevirir. hayatını kötüleştirmek için elinden geleni yapar. hiçbir şey yapamıyorsa lastiklerini patlatır ya da seni sözlü taciz eder. başka şirketlere hakkında gerçek olmayan yalanlar söyler. emin ol, insanlar ona inanır. sana bir anda çok iyi davranıp kendinden şüphe etmeni de sağlayabilir.

o adamın ana besin kaynağı onun en yakın çevresinde olanlar, o yüzden ani ve sessiz bir şekilde istifa edersen başta buna sinirlense de kısa vade içinde bunu unutur. umarım patronunun patronu senin ona söylediklerini söylemez. patronun hayatında onu seven arkadaşları, yakınları varsa bunu çok önemsemeyebilir. yalnız hissettiği bir dönemdeyse sadece bunun için bile senin peşine düşebilir.

@cikis yolu, harika tespitler bunlar. istifanin en mantikli cikis yolu oldugu konusunda ikna oldum. yalniz istifa etmeden once maas artisi talep edecegim. aslinda hakkim da var da ayri konu. artis yapmayacaklari icin de istifamin buna dayandirabilirim. boylece suphelenmezler. ha maas artisi yaparlarsa ilginc olacak :)

istifa ettim. patronuna anlatmayi denedim ama anlamadilar. ik'ci da pek anlamadi.
acik acik adamin sosyopat oldugunu soylemedim ama emarelerinden bahsettim.
acaba acikca soylesem basim belaya girer mi bilmedigim icin soyleyemedim. belki bir ay sonra mail atip soylerim, adamin boyle olduguna kanaat getirdigim icin ayrildim diye.
bir de konuyla ilgisi olanlara tavsiyem corporate psychopats diye aratabilirsiniz. allahin belalari her yerde, ozellikle ust kademelerde

istifa etmene üzüldüm.
başka işyerlerinde de bambaşka psikolojik sıkıntıları olanlarla uğraşacaksın. Ama bu dereceye getirdiğine göre, gerçekten tahammül edilebilecek gibi değildi.
Eğer ki işyeri sana düşman olursa, senin aleyhine olacak bu durum. Eğer bu düşmanlığı büyüttüklerinde, piyasada senin hakkında olumsuz propoganda yapabilecek durumdalarsa, boşver, ilerde de hiç muhatab olma derim.

@lovemyself, tesekkurler..
ilginctir, her asabi insana psikopat deniliyor ama gercekte cok tatli, sirinlik abidesi olarak da gorunebiliyorlarmis. keske hepimiz pusulalarimizi duzeltsek de, bu tipleri cok gec olmadan tespit edebilsek.

kendin için en iyi olanı yapmışsın. böyle insanları görünce ters yöne doğru depar atmak lazım. ik ve patron onlara anlattığını anlamaz, anlayamaz, çünkü daha önceden de dediğim gibi onlar onu o şekilde tanımıyor. bir süre sonra psikopat o diye mail atarsan, senin çok sorunlu biri olduğunu ya da deli olduğunu düşünecekler. istersen kanıtın olsun yine sen sorunlu gözükürsün. ucuz atlattın, mutlu ol.

Ben mağara tipi otelde kalmadım. Ama elimde olsa mağara otele giderdim. Oranın keyfi o otellerde çıkıyor. Yıldızı bol olan en iyisidir, ayrıca isim belirtmeye gerek yok.

Görmeden yapmadan dönme diyeceğim en önemli şey balon. Fiyatı yüksek diye vazgeçmeyin. Keyfi öyle çıkıyor o bölgenin. Sabah erkenden gideceksiniz, 5 gibi otelden alıyorlar. Balona binmeden, "Biz ayrı bölmede olmak istiyoruz" deyin. Balon dört bölmeden oluşuyor. Yanınıza tek ya da çift olan birilerini koymak isteyebilirler. Fiyatı 150 euro gibi bi şeydi sanırım. Kar ya da şiddetli yağmur yoksa soğuk olması engellemiyor uçuşu. Hatta soğuk olması daha iyi balonun uçuşu için.
Ben yapmadım, ama balın fiyatında pazarlık da yapılıyor diye duydum.

Mağara Otel ismi verebilirim, lise arkadaşımın, yorumları da kontrol edersiniz hep olumlu.

Balon şart :).

Havalimanından transfer firmaları var, genelde oteller ayarlıyor. Beni kayseri havalimanından aldırdı bu arkadaşım daha iki hafta önce.

ayarlar/genel/sıfırla babaannecim

Yaptım şimdi de, bi de icloud ayarlarım giderse diye kıllandım nedense. Du bakalım noolcak..

bana da güncelleme yaptırttı bugün

Bana da yaptırdı, kuzu kuzu değiştirdim.

aha siteyi patlattilar o zaman.
simdi baktim bende istemediler.

benden istemedi. çooooooooook uzun zamandır değiştirmediyseniz olabilir. ben değiştireli 2-3 ay ancak oldu. hatta bana sorarsanız giriş için

eksisozluk.com

şurdaki kullanıcı adınızı, mail adresiniz ya da nickinizden farklı bir şey yapın

Sana o lakabı takan senin şifreni biliyor olabilir mi

Bana o lakabı takan 80 küsür yaşında bir teyzeydi. Senelerdir görmem. Çocukluk anımdan bahsetmiştim.
Bahsettiğim ortamdakilerle gündüz konuştuk, eve tek geldim, ios güncellemesi mi neyse onu yaptım ve telefonuma doğrulama mesajı geldi. Yani, konuşma sonrası birinin ipad ime bakma ihtimali de yok.

Çıldırayım mı?

Geçmişe üzülme. Ben de hiç para biriktiremem. Demek ki paraya karşı bir bağımlılığın yok.
İnsan para biriktiriyordur ya da biriktiremiyordur. Karakterini dizginlersin, tamamen değiştiremezsin.

İddia oynamaya gelince, oynayacağın zaman baban annen gelsin aklına. Ama azaltarak bitirmen daha iyi olur sanırım. Bu şekilde maaş harcamak, biraz da "kolay yoldan para kazanma" gibi bir isteğini de gösteriyor olabilir.

hocam daha altı aydır çalışıyormuşsun bu kadar zorlama kendini. keyif aldığın şeyleri yapmışssın çöpe gitmiş gibi de düşünme. ayrıca her ay yarısını biriktireceğim diye de kasma. nasıl keyif alıyorsan devam. hayat kısa.

2k maaşım olsa ben de ağlardım. Durumu iyi bi aileden kız baksınlar sizinkiler. Mesleği olan bi hatun da olur.

Toplamda 12 bin lira harcamissin. Ilk defa kendi parani harciyorsun herhalde, bence bunda vicdan yapacak bir sey yok. Ha iddia aliskanligi cok hos bir sey degil, o konuda bir sey yapsan iyi olur.
Asiri kasmaya illa para biriktiricem tribine gerek yok ama madem para tutmakta zorlaniyorsun, maas yatar yatmaz bir kismini baska bir hesaba ya da yatirim sekline cevirebilirsin. Kalaninj harcarsin.

son iki aydır çalışıp kazandığım bütün paramı imajbet'te kaybettim. sen en azından alışveriş de yapmışsın.

benim kaybım baya dramatik oldu gerçi; yüksek girdiğimden banko kuponlara yöneldim, 1e 2 veren tüm kuponlarım yattı nerdeyse :) ama şöyle de bişey var; kazansaydım daha fazla bağımlısı olcaktım daha ilerisini zorlayacaktım. belki taktiğime çok güvenip ilerde çok yüksek meblalar kaybedicektim. bu yüzden çok üzülmüyorum ama hep bi 'keşke' var içimde tabi hiç oynamamış olmak adına

s1.postimg.org

millet işsiz, ülkede ordunun yarısı pkk yarısı işidle çatışıyor. gerçekten büyük problemlerin varmış.

artık olan olmus, üzülsen de bişey değişmeyecek ki. hem yeni calısmaya baslamıssın, o 6 ayı kendine ' yeni calısmaya baslamıs oldugun için rahatca para harcama ödülü' verdiğini düşün.

ilk 6 yıl diye okudum, biraz üzüldüm. meğer 6 aymış:) 6 ay bişey değil ya.
her ay başında ne kadar harcayacağını iddiaya para kalamayacak şekilde planlayıp kalan tüm parayla altın falan alıp annene versene mesela? hem onun da hoşuna gider.

alışverişe lafım yok da bence bahis olayı hoş değil. allah bulaştırmasın ama oynayanlara saygımı azaltıyor açıkçası.

parayı harcamak için kazanıyoruz. işe yarar şeylere harcamak için...

İlk defa para kazanmaya başladıysan saçma alışverişler yapman normal. İddia normal değil, onu bırak.

seks var mı? seks varsa sıkıntı yok.

eksiye gitme de elinde para kalmaması sorun değil bence. Ye iç gez keyfini çıkar. O para her türlü uçuyor zaten elinden.

donanımhaber de piyasasını araştırın, o şekilde satın. ya da oraya koyun ordan satılır çabuk şekilde.

ben şimdiye kadar hep sahibinden.com aracılığı ile sattım, ölücü ve takascı da çok çıkıyor ama müşteri bulursunuz.

Sahibinden, gg, burası. DH bana hiç güven vermiyor, boktan bir ülkenin arka sokaklarında gibi hissediyorum orada kendimi.

Paket yanımda değil, evde. Kaç gb falan, bilmiyorum. Açıkçası telefondan pek anlamam. Kendi kullandığım telefonun da kaç gb olduğunu bilmem :)

Teşekkürler cevaplar için.

Apple gidip bi şansınızı deneyebilirsiniz. Ama zor gibi satmayı deneyin burdan bence.

Açmadan satın 200₺ altına gider her türlü

hediye eden kişi internetten falan almışsa 14 gün içinde iade edebilirsin ama soramam demişsin. mağazaya götürerek olacağını sanmam fakat denemesi bedava, gidip bir sor. kendin satmayı denersin olmazsa..

imei numarasından nereden satın alındığını bulamazsınız. apple'da iade almaz. açılmamış kutu olarak satın.

bozuldu garantiye vermem lazım de.
nerden aldığını söyler zaten...

apple falan kaydı kuydu belli olmayan hele ki faturasız ürünü almaz. satacak aynı ürünü, faturasız aldığı ürünü nasıl satsın. fatura dediğim de size kesilmiş fatura değil. siz fatura kesip dükkana satacaksınız, ha öyle olursa bir ihtimal.

olsa olsa telefon borsası vs. gibi sokak arası telefonculara açılmadan iyi fiyata satabilirsiniz.

bir de nerden geliyor oğlum size bu hediyeler? iphone 6s lan boru mu, kim kime alıyor böyle hediyeleri? ne iş yapmak lazım, bize de gelsin lan.

apple store'dan alınmış ise sorgusuz sualsiz 15 gün içinde değiştiriyorlar. ancak bu dediğim değişim; önüne tiko para sayacaklarını sanmıyorum.

Nerden alindigini bilsen bile kimse Fatura olmadan geri almaz. Bence en temizi hic acmadan satmayi dene.

Bir şirkette yönetici olarak çalışıyorum; böyle hediyeler çok absürt değil bizde. Aa resmen elitmişim, zenginmişim.
Türkiye garantisi olduğu kesin, zaten burdan hediye edilen başka bir İphone'u kullanıyorum (iyice nefret edin benden) toptan alınıyor, örneğin 20 tane, bitince yenisi alınıyor, vs.

O zaman ben bunu iade edemem diyorsunuz.. Satacak, siteye foto yükleyecek falan da vaktim yok.. Hayırlı olsun, cevaplara teşekkürler.

www.eksiduyuru.com

Sarının hemen dağılması her zaman bayat anlamına gelmiyor. Yem farkından falan da oluyor. Bazı sarılar daha koyu renk ve kolay dağılıyor. Höpürdet gitsin, ben öyle yapıyorum.

Bir kez bayat yumurtaya denk geldim, sarısı kırarken değil önceden tamamen beyazıyla karışmıştı, su gibi olmuştu. Yani yumurtayı biraz sert şekilde kırmışsan veya düşerken çıkıntılı bir yere denk gelirse o sırada dağılabiliyor ama hala beyaz ve sarı ayırt edilebiliyor. Bu durumda bayat olduğunu düşünmüyorum.
Özellikle yazın, eğer yumurtanın son kullanma tarihi yaklaşmışsa veya bilimiyorsa önce ayrı bir kaba kırmak en iyisi.

mallığımın doruklarında dolaşıyorum şuan. misafir gelmeden ne yaptım?
kurabiyeyi pişirdim, ve yedim. misafiri zehirlemektense kendimi zehirleyeyim diye. nasıl?
ağzımda acı bir tat var ve midem bulanıyor.. sebebinin yumurta olduğunu da sanmıyorum:(

mide bulantın psikolojiktir

Öyle yarım saat içinde zehirlenilmez o psikolojiktir. Suyun içinde batma olayı doğru yumurta kabuğu gözenekli çünkü bayatlayınca açılır. Bir şey olmaz diye düşünüyorum.

whatsapp'ı kapat tekrar aç, whatsapp web'den login olup biraz bekle aklıma ilk gelenler bunlar. telefonun hafızası çok doldu ise bir iki foto falan sil

Sırf başkasının da başına gelirse diye yazıyorum, iphone ile alakalı bir durummuş, ertesi gün geçti.

www.google.com

burada bazı kelimeleri yazınca, "grafik göstermek için yeterli hacmi yok" diyor. belirli bi sayı üstündekileri gösteriyor sanırım.. misal, ibrahim tatlıses'i yazınca grafik çıkıyor.
sonuçta, herhangi bir kelime için sayı alamıyoruz yani?

eet tam sayı vermiyormuş şimdi farkettm ben de.