e-devletten ve nvi.gov.tr den ikisinden birden ileri tarihlere bakın.

Gün içinde tekrar tekrar kontrol edin, akşam 7 gibi 15 gün sonrasının randevuları açılıyor olmalı.

her yerde aynı problem var. Istanbul'da doğrudan kapıdan girince iş yapmıyorlar.

Randevusuz olmuyor sürekli kkntrol et ara ara iptal edenler çıkıyor ben 1 ay sonra edirneden buldum (İstanbul)

Peki ben bu süreçte ben bankaya pasaport ücretini yatırsam da randevu kovalasam olur mu acaba? hatta yılbaşı sonrası işlem yapsam, parayı önceden yatırdığım için kabul olur mu?

para işi kolay, siz randevuyu kovalayın denk getirince hemen öder geçersiniz zaten. ödeyip aralık bitene kadar randevu düşüremezseniz yeni yılda aradaki farkı da ödersiniz.

Nasıl her yer yüzde yüz ya? Ben şu an bakıyorum merkezi olmayan ilçeler gayet boş. Polatlı yarın boş mesela.

Bugun 1 saat falan ara sira baktim her yer bostu neredeyse cankaya haric. Cankaya icin de bi ara 10.12 yani bu ctesi icin randevu acildi hemen aldim.

Biz Aksaray’a gittik orada bulabildik.

@trollziya Yok değil. Kurumda çalışan herhangi biri. Polis çağırmasına çağıracağım ama neye dayanarak çağırmam gerektiğini bulamadım.

Kamu konutları yönetmeliği m.34/2 uygulanabilir. Bir nevi konutu işgal olarak kabul edilebilir. Aklıma tek bu geldi. Onun dışında lojmanın yönetimi falan yok mu? Konuta dışardan biri nasıl giriyor? Yönetime de söyleyin bir çözüm bulurlar belki. Bunun dışında polise haber verin yönetmeliğin ilgili maddesini dayanak gösterin. O da olmuyorsa konutu size tahsis eden kuruma başvurun birşey yaparlar belki. Bu da olmuyorsa kamera falan yoksa arabasını çizin bakın bir daha geliyor mu benden bu kadar yeminle sinirlendim olmazsa diye diye olmayacağı ihtimalini düşününce.

Hastagler belli bir sayıyı geçince göstermiyor. Biraz azaltmayı dene.

@büyübozuldu 3-4 tane koyuyorum sadece.

Ara ara Instagram'da denk gelen bir bug o. Net bir çözüm de görmedim nette. Uygulamayı kaldırıp yeniden yüklemeyi falan önermişler.

Omrumu yedi bu orospu cocugu sinav, yillar once biraktim, bak yine hatirlattin ya, kim sebeb olduysa bu sinavda omur curutmeye, kahirlara gark olsun...

Dört sene önce ebemi bellemişti bu sınav. Sınavı ayrı dert, sonucu ayrı dert. Atanması işe bambaşka bir serüven. Bugün de kardeşim için heyecanlanıyorum. Allah herkesin gönlüne göre versin.

Nefret ettim kpss den ve beraberinde getirdiği her şeyden. Sonucu az çok biliyorum da yine de bekliyoruz bakalım.

5 sene önce öylesine girmiştim. sonra özel sektör... bilemiyorum altan.

Mezuniyetin hemen sonrası askere gitmeyip bu yola girmeyi seçen kafama sıçayım. Hayatımda aldığım en kötü karardı.

ilk lisans kpss deneyimimdi. daha önceden önlisansta atanıp gitmemiştim.
şimdi beklediğimden çok farklı bir sonuç gelmesinden korkuyorum.
aslında yüksek lisans yapmayı daha çok istiyorum ama onun sonuçları yarın belli olacak.
öabt var daha ama ilk sınavdan sonra bir türlü düzgün çalışamadım. ailem atanmamı çok istiyor ama ben ümidimi kaybedip daha sonuçlar açıklanmadan gidip özel bir okulla anlaştım.
hata mı yapıyorum diye düşünmekten bıktım.

Akçaabat'ta Cemil Usta var, köftesi efsanedir uğramadan geri dönmeyin.

tarihi kalkanoğlu-kurufasulye pilav hoşaf sütlaç

Kalkanoğluna gitmek gibi bi hata yapmayın, bildiğin tokatçı mekanı.

hamsiköy'de sütlaç
boztepe'de semaver çayı
cemil ustada akçaabat köfte
sürmene-bozo pide'de pide

Pide yiyin surmenede yilmaz pide

Bicagin ve pidenin sehrine hosgeldiniz.. Djieksk..

Kalkanoğluna gitmeyin bir numarası yok +1

Karpi'de pide yiyebilirsiniz (Meydanda, Trabzon Spor Müzesinin karşısında 2. katta kuytu bir yerdir ama pideler efsane)

Muhammer Usta'da döner yiyebilirsiniz üzerine de tatlı (Yine Meydan'da kime sorsanız gösterir, Tarihi Ziraat Bankası'nın yanında)

Herkes demiş ben atlamayayım Cemil Usta (Kime sorsanız gösterir :))

Uzun sokakta ahmet usta'da lahmacun veya iskender. Ayrıca cemil usta'nın fındıklı baklavası da efsanedir.

Ulke disina cikmasi yasak olan seyler her ulkede olur. Gizlice gecirmeye calisirsaniz kacakciliktan alabilirler iceri.

(Bkz: Cities sözleşmesi) kapsamındaki türlerden biri ise biyokaçakçılığa kadar gidebilir bu durum. Sonucu ise hapis cezasıdır şakası yoktur. Öyle kargo vs işlerine de girmeyin. Bitkilerin ismini öğrenin muhtemelen türkiye'de de bulabilirsiniz.

hangi bitkiler oldugunu soylerseniz arastiririm ^^

@fakyoras ve @kumlupara; duyuruda yazilanlar daha cok korkuttugu icin en son dayanamadim ve calistigim bir Japon arkadasima sordum. Narita Havalimani'nin Internet sitesini inceledi. Limitli sayida bitkiye izin veriliyormus (ticari ayrimi yapabilmek icin). Onemli olan nokta, gidilen ulkede yasak ise Japonya'dan cikisa izin verilmiyormus ve teslim edilmesi gerekiyormus.

@want2die; bu mantikla kargoyla el bombasi yollayalim, takilirsa kendi haline birakalim desek ayni olur :) postayla gumruk memuruna birakmaktansa birlikte seyahat etmeyi tercih ediyorum, en azindan bir sey olursa aciklayabilirim sebebinin ticari olmadigini. Bakalim, buyuk bir magzadan aldim sanmiyorum Turkiye'de yasak olsun, donunce paylasirim sonucu.

@heygidim; tesekkur ederim ama bilmiyorum isimlerini. Bitkilerle ve hayvanlarla maalesef pek aram yok; ama bu bitkiler cok geleneksel geldi ve hosuma gitti, onlari gercekten sevdim ve yetistirmek istiyorum. Eger sorunsuz bir sekilde getirebilirsem fotograf paylasirim; ama isimlsrini bilmiyorum maalesef. Kanji ile yaziliyordu ve soramadim, maalesef insanlar pek Ingilizce bilmiyorlar hehe

Herkese tesekkurler!

hayatım boyunca hiçbir şey çalmadım/izinsiz almadım. bu durumu meşrulaştırmaya karşıyım, küçük/büyük farketmez.

Hırsızlık, akıl baliğ olup ergenlikten çıkıldığı halde yapılıyorsa küçük başlar, büyük devam eder diyenlerdenim. Yani bence hırsızlığın küçüğü ya da büyüğü olmaz. "Kamulaştırma" çirkin bir meşrulaştırma bahanesi bence...

belki kitap konusunda mazur görebilirim. hiç kitap çalmadım ama kitabım çalınsa eğer çalan kişinin öğrenci olduğunu ve faydalanacağını bilirsem bir şey demezdim.

Hırsızlık dostum. Kimse meşrulaştırıp şirin göstermesin.

uzun uzun yazayım dedim. bu braz ahlaki gelişim evreleri ile ilgili. kohlberg bunu iyi bir anekdotla anlatır;

(gece gece yazmak istemedim şimdi. kopi peyst yabıcam kusura bakma.)

Kohberg’in meşhur eczacı ikilemini içeren senaryosu şöyledir: ?Avrupa?da bir kadın az görülen kanser hastalığının bir türü nedeni ile ölmek üzeredir. Aynı kentte bulunan bir eczacının keşfettiği radyumun bir formu olan ilaç onu kurtarabilecektir. Eczacı, ilacın maliyetinin on kat fazlası olan 2000 dolar fiyat talep etmektedir. Hasta kadının kocası Heinz, tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir.
Heinz eczacıya, karısının ölmek üzere olduğunu söyleyerek, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini, yada Paranın yarısını daha sonra vermeyi önerir. Fakat eczacı, ? bu ilacı ben buldum ve para kazanmak istiyorum!? der ve Heinz?in önerisini kabul etmez. Bunun üzerine çaresi kalmayan Heinz, bir gece eczaneye gizlice girerek ilacı çalar??
Heinz ilacı çalmalı mı? Çalmamalı mı? Niçin böyle yapmalı veya yapmamalı nedenlerinizi, gerekçelerinizi açıklayınız.(Beykent Üniversitesi; 2006; Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Dersi Final sorularımdan biri idi..)

Yukarıdaki ahlaki ikilem içeren öykü 24 kişilik kız öğrenci grubuna verilmiş ve cevaplarını gerekçelendirerek yazmaları istenmiştir. Grubun 2/3 ?ü ?Evet, Hans?ın ilacı çalması doğrudur, çünkü?? gurubun 1/3?ü ise ?Hayır, Hans ilacı çalmamalı, çünkü?.? şeklinde yanıtlarını vermişlerdir.Aşağıda bunlardan beş ayrı olgunun yanıtlarını inceleyeceksiniz.

FARKLI AHLAKİ YARGI DÜZEYLERİNE İLiŞKİN DÖRT OLGU ÖRNEĞİ

Olgu 1 : 20 YAŞ KIZ ÖĞRENCİ; EVRE 5
” Cevabım hayır! İçerisinde yaşadığımız toplumun belli kuralları vardır. Herkes de bu yasak ve kurallara uymak zorundadır. Çünkü herkes tarafından akla uygunluğu kabul edilmiştir.Hırsızlık toplum kuralları tarafından suç sayılan kötü bir davranış biçimidir.Kimse kendisinden izin alınmadan eşyasının yada herhangi bir şeyinin gizlice alınmasından hoşlanmaz. İnsanı çaresizlikler birçok kez yanlış davranışlara sürükleyebilir, ama her ne olursa olsun bize ait olan beyni kullanmamız lazım İçerisinde bulunduğumuz durum bizi hiç bir zaman umutsuzluğa kaptırmamalı, Kendimize yapılmasını istemediğimiz durumları başkalarına uygulamamalıyız. Çalmak da hem toplum kuralları açısından yanlış ve yasak hem de inandığımız dinin kuralları açısından yanlış ve yasaktır. Her ne olursa olsun hırsızlığın doğru olduğunu düşünmüyorum. Elbet her çaresizliğin içinde bir çare vardır. Yeter ki, doğru dürüst insan ol. Elini attığın her kapı sana açılır. Eğer ki bir yaratıcımız varsa muhakkak ki bizi görür ve el uzatır. Eğer uzatmazsa da bir bildiği vardır. “Hırsızlığa hayır !” diyorum?”

Olgu 2 : 21 YAŞ KIZ ÖĞRENCİ ; EVRE 4

?Hayır bu davranış yanlıştır. Heinz?ın ilacı çalarak konuya duygusal olarak yaklaştığını düşünüyorum.Eczacının tutumu karşısında durumu en yakın ilgili mercilere durumu izah etmesi ve onlardan bu konuda yardım talep etmesi gerekirdi. İlgili merciler belediye, muhtarlık yada yardım kuruluşları olabilir, Daha üst mevkilerde olabilir. Hatta eczacıyı gerekli yerlere şikayet edebilir?

Olgu 3: 20 YAŞ KIZ : 6. EVREYE YAKLAŞAN BİR YANIT
” Evet! Bu davranışı doğru buluyorum. Çünkü, Heinz ilk önce çalma gibi bir eyleme başvurmamıştır.Elinden gelen her şeyi denemiştir, borç almıştır , çok sevdiği karısı ölmek üzeredir, paranın devamını söylediği halde eczacı zalimce davranmıştır.Akla gelebilecek bütün çareleri tükettikten sonra ilacı çalması kaçınılmazdır.Bu belki etik açıdan doğru karşılanmayabilir fakat empati kurduğumuzda hansın yerinde olan pek çok kişi aynı şeyi yapardı diye düşünüyorum. Eğer bir insanın yaşamı biraz para yüzünden son buluyorsa bu içler acısı bir durumdur. Heinz?da kendini çok suçlu hissedecektir .Çok sevdiği karısını yaşatmak için bir çaba göstermezse vicdanı çok daha fazla rahatsız olacaktır. Bence gerçekten çok mecbur kalmasa ilacı çalmazdı. Bu nedenle bu davranışı doğru buluyorum. Hiç bir şey insan hayatından önemli olamaz. ve eminim ki ilacı karısına götürdükten sonra eczacıya olan borcunu ödeyecekti.?

Olgu 4 : YAŞ 19 KIZ : 3. EVREYE YAKLAŞAN BİR YANIT
“Hayır! Bu davranışı yanlış! Karısı ölmek üzere olabilir fakat bu çalmasını gerektirmez.Çünkü Heinz burada sevdiğini kaybetmek istemiyor ve bencilce davranıyor,çünkü aslında yalnız kalmaktan korkuyor.Belki bu para eczacıya da gerekli, bence suçludur.?

----

kohlberg çalabilir, insan eşi için her şeyi yapar, eşi olsa aynı şeyi yapardı diyenleri çıkarcı evreye koyup, çalabilir, insan hayatı söz konusu diyenleri ahlaki gelişimin tamamlamış, evrensel ahlak seviyesine çıkmış insanlar olarak nitelendirir bu arada.

silgimi aldı, pırtımı kokladi gibi empati kurarak nefretle lanetlediğimiz şey hırsızlık mı?

romantik laflar etmek istemiyorum ama; arkadaşlar kapitalizm dediğiniz şey sizin çalınabilecek her şeyinizi çalıyor. bakkaldan bir şey alırsınız, karşılığını verirsiniz. siz, karşılığını vermediğiniz zaman buna çalmak diyorsunuz. güzel.

bakkaldan çalarsanız bu onun için bir geçim problemine dönüşebilir. peki bunu carrefour için düşünelim. oradan çalacağınız şey bir geçim problemi yaratmayacaktır değil mi? bu olsa olsa bir kardan eksilme yaratacaktır. carrefour'dan bir şey alıp, karşılığını vermediğinizde bunun adı kamulaştırma değil de yine hırsızlık olsun, ok. peki carrefour'da çalışan işçiye carrefour bunun karşılığını vermezse bunun adı ne olurdu?

peki sizin verdiğiniz bir fikirle yüzbinler kazanılıyorken, bunun karşılığında size 3000TL veriliyorsa bunun adı ne? kabullenmişlik? öğrenilmiş çaresizlik? ne yapabiliriz kicilik? belki ben de bir gün sömüren tarafa geçebilirimcilik?

hepsi oluyor ama hırsızlık olmuyor değil mi?

bu büyük tepkilerin sistemin kendisine veya sizden çalanlara aynı ölçekte asla dönmemesi tam da @tavish11'in son cümlesinde yatıyor işte...

Duyuruda küfüre sert bakıyorlar, ne düşündüğümü yazarsam barınmaz bu cevap burda.

Ankara'da özellikle genç heyecanlı radikal solcularda çok gözleniyor bu. Şeytan diyor git sen de onun laptopını kamulaştır...

bizim arastirma ofisinde kolombiyali bir postdoc var. gozune kestirdigi seyleri araklar sanki kendi evinde bir sey bulmuscasina. surekli is arkadaslarimizin masalarindan bir seyler eksiliyordu. ingiliz bir arkadas masasina kamera yerlestirmisti, oradan tespit ettik. lakin, adami isinden edip, adina leke surdurmektense etrafa yaziyla olan bitenin izlendigini belirten bir yazi asacagiz yakinda. eleman cocuk sahibi, aile babasi bir tip. ne yapacaksin? asirdigi kalem, kulaklik, sarj aleti vs icin, ailesini de cezalandirmak istemedik. ufak seyler belki maruz gorulebilir. ornegin, tatile gideceksindir, ucak biletini ofisteki yazicidan cikartirsin. ama ofisteki bilgisayarin monitorunu eve tasiyamazsin.

ayrica, bana gore guneydogu'da kacak elektrik kullananlar hirsizlar. yazmadan edemeyecegim. yokluk falan da degil, adamin apartmani var kacak kullaniyor..

kacak bedeli olarak senden o parayi tahsil eden elektrik sirketi de ikinci bir hirsiz. baskasinin kendinden caldigini, senden calarak kotarmaya calisiyor. ama kacak elektrik kullananlar, sirketten daha bir hirsiz ; cunku senin, benim gibi faturasini odeyenlerin cebinden caldigi elektrigin faturasinin cikacagini bilerek bu hirsizligi yapiyor. sonra da devletten caliyoruz, hakkimiz vs gibi gerekcelere dayandiriyorlar yaptiklari isi.

bunu savunan adamlara da k.fam girsin.

günde 10 cente işçi çalıştıran yavşakların kolonyal dönemde taşını toprağını sahiplendiği dünyadan sonra işi aya taşımaya çalıştığı bir noktadayız. aferin, hatta affffffferin çatır çatır götürsün çocuklar. pırlantaya vergi yokken kullanmak zorunda olduğun suyun elektriğin onun bunun vergisi, kdv'lerin ötv'leri var.

böyle iki yüzlü bir etik olacaksa hiç olmasın. kitlesel çalım işadamlığı, çocuklar kitlesel çalamıyor problem o.

bugünün fabrika sahipleri, büyük üreticileri eskinin dağıtımcılarıydı. bir görev verasetle devredilir ve o noktada kendi kendine tekelleşirse, yetki konumundakiler böyle tekelleşebilmenin kanunlaştığı yani kendilerini kolladıkları bir dünya yaratırsa ve sen o kanuna adaletle eş anlamlıymış gibi bir anlam yüklersen darwin'in adamı bir var iken bir yok eden değneğine mahkumsun.

bu çocukların ana babalarından çalınmayaydı böyle bir şey yapmak zorunda kalmaz bir de hırsız yaftası yemezlerdi.

çok kolay başka yerlerden konuşmak. yoksulun ahlakı tam olacak ama ondan o ahlakı soran her türlü herzeyi yiyecek. yok öyle bir şey. ne zaman bu ihtiyaçtan çıkar ve işin içine çalarak yaşamak girer bunların yaptığı gibi, o zaman sorun var. ama hakkı olanı başka türlü alamıyorsa yuhlayacak değilim, anca kutlarım.

(bkz: aylaklığa övgü) yine yeniden

@acemi: o nedenle üretim araçlarının eşit dağılımı yani mülkiyetin olmaması diye bir mefhum var.

adam yağmayla zengin olduktan sonra kimin yağma yapıp yapmayacağını belirleyen bir hukuk yani üstünlerin hukukuna göre dediğiniz doğru.

aksi takdirde tek yanlı bir bakış var bana kalırsa orada. dünyadaki sömürünün müsebbiplerine alacak verecek çetelesi çıkarsalar ömür boyu hapis yatsalar ödeyemeyecekleri borçlar bunlar.

kamulaştırmanın sonu zaten olmayaydı iyi olurdu. türkiye'de tahkim yasasının çıkması sonrası istatistikler eskiyle kıyaslandıklarında bunu fazlasıyla ortaya koyuyor.

son not: ateşli silahlarla topraklarına konduğunuz insanları köle yapıp çalıştırdıktan sonra kendi kendinizi toprak sahibi ilan ettiğiniz o yerde birkaç kuşak sonranız meşru mülk sahibi olmuş oluyor diye suç değişmiyor. O topraklarda herkes eskisi gibi eşit pay sahibi olsaydı size gerek kalmazdı tabii, ama meseleye bu yönden bakmakta zorlanılıyor nedense. Siz derken 2. kişinin bakış açısından bahsediyorum tabii, not düşeyim.

Türkiye'de özel teşebbüsün kamulaştırılması değil, zaten kamu malının özelleştirilmesi söz konusu. Dolayısıyla bahse konu kamulaştırma zaten eskiden kamunun veya hazinenin olup daha sonra özelleştirilen şeylere ilişkin.

hirsizliga hicbir sekilde saygiyla(?) yaklasamam. kitap hirsizligindan milyonlarca liralik hirsizliga, emek hirsizligina kadar. hepsi ayni sey. kitap hirsizligini hakli gorenler bir gun siyasete girse orada da calmayi hakli gorurler.

kisaca kilif cok. calmak calmaktir, bunun bir felsefesi yok. kucuk hirsizliklar yapan imkani oldugunda buyuk hirsizliklar da yapar.

buradan baklava çalan çocuklarla ülke dolandıranları aynı kefeye koymamız gerektiğini öğrendik. onların 9 yıl yediğini, diğerlerinin hala bulundukları yerde yemeye devam ettiklerini düşünününce bile aynı kefeye koymamız gerekiyor.

okumak için kitap çalanla satmak için kitap çalan da aynı kefede. hem de bilginin güç, ayakta kalma savaşında bir ileri nokta olduğunu bilirken.

vay canına. (bkz: öbür yanağını çevir) insanlar bunu demiyorlar, bu iyi niyetle kastedilen elbette bu olamaz ama ben farkı görmekte zorlanıyorum.

hani o seviyeye düşmemek, öyle olmamak = dediğimizi yap, yaptığımızı yapma'ya inanmak.

bu kafayla demek ki vahşete inanmadığım için, ayının teki gelse öldürücü darbeyi vurmadan önce her tarafıma pençeyi koysa ben de mızrak vs. çıkarıp dövüşmemeliyim o zaman. okuyup da aynı şey demeyenler olursa diye söylüyorum: tamamıyla aynı.

veraset, aile, devlet, özel mülkiyet nasıl çıktı bunlar; orijini ne, kimse merak etmiyor mu acep...

godos, tamam herkes (senden) caliyor diye sen de git cal. al iste. neden o cok ozendigimiz avrupa ulkeleri gibi olamayacagimizin nedeni. minareyi calan kilifini hazirlarmis. bedavacilik, uyaniklik, kendini hakli bulma/ezdirmeme (!), kutsallastirma. hepsi burada.

Türkiye'de bir kesimde cahilliğe övgü var. Bu kesim cahil olmayı, hırsızlık yapmayı, okula gitmemeyi, kolay yoldan para kazanmayı erdem sanıyor.

üniversiteden sınıf arkadaşım kitap fuarı zamanında fotoğraf paylaşmıştı, 50'den fazla kitap var fotoğrafta. yorumları okumadan "vay bee millette para var" demiştim. kitapların çoğu da minimum 30 liradan başlayan tuğlalardan. sonra yorumları okudum, birkaç kişi toplanıp gitmişler, çalmışlar kitapları. altında da bin tane yorum, helal olsun bilmem ne diye. lan çalacaksan bile (!) git bi tane kitap çal, şebeke kurmuş it. solcuyum ayağına neler yaptı pehey be.

Hırsızlık bu, herhangi bir kalıba sokarak ya da gerekçe arkasına sığınarak normalleştirilecek birşey olamaz

Ahlaksızlık. Kendinin olmayan, elde etmek için çaba göstermediğin, sana bedavaya verilmemiş bir şeyi alıp bu benim demek aşağılıkça. Bunu yapan insandan soğurum. Kız arkadaşım yaptı ondan da soğudum. İğrenirim.

selam, kadrolu hırsızım; 17 aralık olaylarının bu kadar sallanmamasının sebebi milletin tam olarak ne olduğuna kafasının basmaması diye düşünüyorum. yani tayyip orda arasa film gibi olm adam öldürdüm falan dese o dramı görseler belki etkilenir bir şeylere kafa yorarlar ama fısıldayarak tamam onu şeyap demesinden etkilenmeyip siklemiyorlar bence.

bu arada kadrolu hırsız değilim, şaka.

çalmak evet hırsızlık ama boyutları var uçsuz bucaksız!
17-25 aralık operasyonu hırsızlığın Everest'i! hemfikiriz.
doğru bulmuyorum.

yukarıda demişler kaçak elektrik. ben bunu ödemekten nefret ediyorum! hakkımı helal etmiyorum. bu doğu için değil kaçak kullanan herkes için geçerli.


doğru bişey değil ama herşeyin bi yaptırımı olmalı. baklava çalan çocuk hırsız damgası yedi de baş çalanlar a hırsız dediğin an soruşturma yapılıyor.


hırsızlık var ama yaptırımları kademeli olmalı. çaldığın şey ne ise cezan da o kadar olmalı. 1 kalem 1 tl mi ve çalıyor musun 1 tl belki 2 tl ceza olmalı. nerede bunu uygulayacak hükümet?

ya daha bizim bilmediğimiz ne çok şey var çalınan.

herkes benden çalıyor diye gidip ben de çalayım... siz benim yazdığımdan bunu anladıysanız diyecek bir şeyim yok.

ufakken bir iki önemsiz şey yürütmüştüm, bir tane grafit kalem mesela. bana diyorsanız, yani.

aslında orta halli olmasına rağmen evi birkaç kere soyulan bir ailenin çocuğuyum, hepsi de güvenin kötüye kullanılmasından oldu. bir tanesinde bizimkiler kimin soyduğunu bilmeden polise gittiklerinde araştırma sonucu kapıcının yaptığını öğrenip şikayet etmeme kararı almalarına rağmen adamcağız 1 yıl yedi. çocukları bir iki kere bizde video izledikten sonra özenip diretmişler babalarına, video al diye(beta vhs kaset oynatıcısı zamanları). adam o yaşta yerin dibine girdi utançtan. bizim video bize geldi, adamın 1 yılı gitti. niye söylemedin, arada verirdik kullanırdınız diye hayıflandı benim köy enstitüsü öğretmenlerin köylü çocukları olan annem ve babam. ben ailemden bunu aldım, çocukken raj kapoor'un awaara'sını, canım kardeşim'i falan izleyerek büyüdüm, onlar haline hayatın herhangi çok basit bir cilvesiyle gelebileceğim bu insanlar benim için öcü değil, adi değil, insanca istekleri olan ve sömürü olmayan bir sistemde bunu yaşamak zorunda kalmayacak insanlar, videosu olmayan çocuklarla aramda bir fark olmadığını o yaşta biliyordum, bana verildi bu. bu soruyu cevaplarken kendi malımı düşünerek cevaplamıyorum o nedenle, bunun tehdidini hissetmiyorum. bunları herhalde demem gerekiyordu, sonradan ekledim...

dönersem konuya, size diyecek bir şeyim yok da soruyu soran arkadaşa hangi açıdan baktığımı daha iyi anlatmak için devam etmek zorundayım.

birisi sizin olanı çalıp bununla yatırım yaparak zengin olduğunda dahası bunun devamı için özelleştirme yasaları çıkardığında, "ah ne güzel çalıyorsun benden/ondan öyle" deyince "ahlaklı" olmuyorsunuz. tepkisiz ve sürekli kendisinden bir şeyler çalınabilen bir topluma katkıda bulunuyorsunuz ancak. kendi toplumumuza bakınca zaten bunu görüyorum, tersini değil hatta dünyanın çoğu yeri böyle. aa hala oy verdi diye şaşırılıyor sonra. anlayış olarak hiçbir farkınız yok o halde neden şaşırıyorsunuz? o romantik fransız devriminde de burjuvalar aristokratlardan çaldı, ona ne kulp takacaksınız acaba?

bütün dev zenginlikler suç işleyerek oluşmuştur. o ahlakı biraz olsun bu insanları ele alırken gösterseniz neden bahsettiğinizi anlayacağım. hepiniz maşallah çok duyarlısınız. o duyarlılığınızdan ne var ki ona hiç ihtiyacı olmayan yararlanıyor, text kitaplarını alamamak, otobüs bileti satın alamamak gibi dertlerle boğuşanlar değil. onlar için kimsenin duyarlı olmasına gerek yok, onların asgari ücretle çalıştırılan, hatta kanun dışı kayıtsız çalıştırılan, sendikaları kapattırılan işçi anne babalarının emeğinin, alın terinin zerre önemi yok. sigortasız işçi çalıştırılmasının önemi yok.

madende, tersanede yüzlerce adamın ölmesinin önemi yok. iyi eğitimin parayla gelmesinin önemi yok. tamam bu sayede herkes neredeyse orada kalabilir.

bunu savunmak için statükocu olmak gerekir, zaten ateş olmayan yerden duman çıkmaz. birisi diğerine saldırdığı zaman bu saldırılan değil saldıran hakkında bir şey anlatır.

soruyu soran arkadaş fikir almak istiyor, bu güzel bir tartışma konusu ve benim tek yapmak istediğim anlayarak tartışmak.

minareyi çalan kılıfını hazırlamış diyene kadar ilk önce kim neyi çalmış ona bakabileydiniz zaten bunu da söylemezdiniz. size göre laf eylemden daha önemli.

adam çalarken "iş işletiyorum" diyince kılıf olmuyor o, "girişimcilik" oluyor. o basit dille konuşayım o zaman: hadi be oradan.

uyanık sizsiniz, siz, hem nasıl.

("ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" demeyeyim de yine ve yeniden "ücret emek sermaye"(k. marx), "ailenin devletin özel mülkiyetin kökeni"(f. engels)diyeyim, cahil kalmak steyenler okusun)

@anneboleyn +1

"Sefaletten zenginliğe" adlı kitabı okursanız godoşu beklerken'in ne demek istediğini anlayabilirsiniz zannımca.

hiçbir türlü hırsızlığı büyük, küçük kabul etmem. çevremde de yapanı barındırmam. sadece dinsel değil manevi olarak da hak geçmesini çok ciddiye alırım. ailemden bile bir kuruşu izinsiz almam.

@acemi
"liseliler bilmez", bakkallar stok yaptigi donemde devrimciler karaborsacilarin depolarini basar, halka gercek fiyat uzerinden satis yapardi. sonra da o parayi bakkala verirlerdi. sistem boyle diyip bakkalin insafina, bakkalin daha cok edinmesi karsisindaki olum kalim mucadelesine seyirci kalinmazdi. bunu da o donemin karaborsacilarindan baska kinayan kimse gormedim, halksa ayni halk, ahlaksa ayni ahlak.

yukarıda bayağı bayağı ahlaki gelişim evreleri yazdık. bu işin bilimsel yanını irdeledik ama ekmek çalan adamla banka batıran adamı aynı kefeye koyanlar var, ilginç.

bu da gösteriyor ki bizim toplumumuz daha çok kohlberg'in "kanun, düzen" dediği dönemde saplanıp kalıyor. bir şey kanunen yasaksa yanlıştır. değilse yapabilirsin. yarın öbürgün o yasak olan şey yasak olmaktan çıksa bu gibi adamlar ilk olarak o şeyi yapmaya başlarlar.

birtakım insanların tüm servetlerinin ellerinden alınarak devlet eliyle koç gibi sermayelerin kurulduğu bir ülkedeyiz. alooo. ama biz bu konuda hakkında ne yapabiliriz ki zaten değil mi?

bir de o özendiğimiz avrupa var. özendiğimiz avrupa nasıl özendiğimiz avrupa oluyor acaba? fransa nasıl işsizlerine her ay para ödeyebiliyor? ya almanya? ingiltere nasıl bu durumda? açıp iki tarih okuyun lan. adamlar dünyanın anasını belleyip sömürdü/sömürüyor, ben de onun gibi olmak isteyecekmişim. alla alla. yok kardeş kusura bakma, gidip hindistan'ın, cezayir'in vs vs anasını belleyeceksem, çin'de fabrika kurup günde onlarca sent karşılığında reşit olmayan çocukları çalıştırıp ürettiğimi başka ülkeye 100 katı fiyatına satacaksam olmayayım öyle. ha, başka türlü bir medeniyet geliştirmek de mümkün tabii. ama siz o özendiiniz avrupa olmak istiyorsunuz. sizi de anlıyorum. çünkü yarın öbürgün o müthiş "ahlak"ınızla yaptığınız" kanuni" işlerden voleyi vurmak istiyorsunuz. adınız da hazır. girişimci. size hayatta başarılar.

@bu nick: "bir şey kanunen yasaksa yanlıştır. değilse yapabilirsin. yarın öbürgün o yasak olan şey yasak olmaktan çıksa bu gibi adamlar ilk olarak o şeyi yapmaya başlarlar"

aynen. bu duyuruyu okurken gözlerim pörtledi benim. ve cehaletten bahsedeni bile var.

devamını da çok güzel yazmışınız; avrupa'nın bugüne nasıl geldiğine bakmadan avrupa'nın bu yanına özenmek inanılır gibi değil. insan cevaplara bakarken kendine "yok be yanlış anlıyorsundur, bir daha oku" falan diyor ama nafile. sınıf bilincinden gelen bir statükoculuk mu var işin içinde, yoksa kraldan çok kralcı bir stockholm sendromluluk mu anlamadım.

öyle bir şey var. kırmızı ışık deneyleri var. insanlar polis olduğunu görünce kırmızıda duruyor. aynı insanlar polis olmadığını görünce kırmızıda durmuyor. bu güruh "kanun, düzen" döneminde işte.

@godos bunlar birgün de nike'a hırsız dememiştir mesela. nike bir marka, girişmcilik başarısı abilerin gözünde. benim gözümde ise nike hırsızdır. net.

benim tavrım her olayda farklı olur. özel olarak insanların yaşadıklarını ve neden çaldıklarını dinlemeden onlara hırsız diyemem.

robin hood hırsız mıdır mesela?

sözlükte pisikologum ben'in yazısı epey tepki çekmiş aynı zamanda epeyce onay almış. sosyal biimcilerin ilgileneceği bir yazı. ilginç. yazıyı okuyunca empati kurmamak olanaksız. mafyaya öfke duyup, 23 lira maliyetli pabucu 100 liraya satan şirkete "ohh olsun" diyorsun.

biz insanlar bu kadar çok yanlışın içinde doğru kalmakta zorlanıyoruz. psikolog öfke duymakta haklı, öc alma duygusunu ona anlatacak halimiz de yok, o kadar okumuş etmiş. ancak kesin olan şey; yapılan eylemin sermayeye karşı yapılmış olması onun kamulaştırma olması demek olmadığı. keza bardan çalınan kültablası, büyük marketten çalınan bilmemne de kamulaştırma değildir.

kamulaştırma kamu tarafından yapılır. kamu da aklına estiği gibi yapmaz, konuşur değerlendirir vs. bireysel olarak yapılan kamulaştırma değil mülkiyetin el değiştirmesidir.

devlet eliyle yapılanın dışındaki kamulaştırma söylemi ve uygulaması türkiye solunun başlangıcından beri var. benim bildiğim 70'lerin başları. arkadaşlar da (yoldaşlar yani) yaparlardı. hehehe kamulaştırdık filan. banka soygunları da birer kamulaştırma eylemiydi. örgüt oturur karar verir ve uygulamaya geçerdi. banka soygunlarından elde edilenle dergiler basılır, silah ve mühimmat alınırdı. biliyorsunuz mahir'ler ve niceleri o silahlar ellerindeyken öldüler. kafalarındaki hiç bir bilgiyi adına kamulaştırma yaptıkları halk için kullanamadan düştüler.

şimdi sola bakıyorum da, neredeyse hepsi che'nin cebindeki kitaba, deniz'in sevdiği senfoniye vakıf ancak büyük çoğunluğun terzi fikri'den haberi yok. terzi fikri ve yoldaşları da düştüler aynı mahir'ler gibi. ama onlar güzel bir örnek bırakırken, işte böyle olmalı paylaşım derken düştüler. o kadar doğru yoldaydılar ki, sermaye 80 karasına bulanırken ağzından çıkan söz biz gelmeseydik fatsa'dakiler gelecektii oldu.

kısa keseyim, kamulaştırmak için öncelikle kamu olmayı becerebilmek lazım.

kapitalist sistem bizi sömürüyor o zaman ben de onu sömüreyim düşüncesi bir nevi plesobo. sömürü devam ediyor, sömürü duruyor mu? üstelik bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, sömürüye karşıyım ama sömüreni sömürmeye karşı değilim. dişe diş, tırnağa tırnak, cana can he mi? bu yolun sonu hiç hayra alamet değil...
---/---
sağlık konusu örneklendirilmiş, hindistan örneği verilmiş. hindistan'da ve şu an hatırlayamadığım bir ülkede daha ilaç içeriğini çözümlemek yasaldır. hindistan'ın en sevdiğim iki olgusundan biri bu. diğeri de bizim ekmek yere düşünce yaptığımızı onların eğitim araç gereçleri için yapması. yere düşen kitabı alıp öpüp başının üzerine götürüyorlar. bizde olduğu gibi kopya anılarını marifetmiş gibi anlatmadıklarını söylememe gerek var mı bilmiyorum. tıp ve bilişimde geldikleri nokta belli.
---/---
hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz, yaşı da olmaz. ufaktı aklı ermiyordu diye bişey yok. öğrenciydim falandım filandım diye bişey de yok. bu gün kopya çeken yarın intihal yapar.
---/---
bilginin zekatı paylaşmak. herkes bilgisini paylaşsın mesela. makale peşinde göbekleri çatlıyor insanların. kitap desen hangi birini alacan. kütüphaneler geliştirilmeli. ( sosyal mesajsız olur mu ;) e ama doğru yani. yazarın telif haklarının korunduğu ve geniş halk kitlelerinin ulaşımı olan çok çok güzel bir uygulama. kağıt yani ağaç israfı da olmuyor, bir ktap yüzlerce kitap yerine geçiyor. ohh miss.

zeytinyağının 40 lira olduğu ülkede kimse kusura bakmasın bence.

çok da güzel bi kitaplık yaptım kendime, vicdan azabı vb duygular yaşamadım, yaşamam da zira gidip sahaflara dadanmadım, işi endüstriyel boyuta taşımış olan korkunç kitapcılar düşünsün.

bazı şeylere değerlerinin 2-3 katı etiket yapıştırdığınız zaman bazı kararlar gerçekten kolay veriliyor.

bi gün biri kolumdan tutup 'napıyosun sen' derse hiç de mağdurmuşum gibi davranmam, utanmam, sıkılmam, 'asıl sen naptığını sanıyosun' derim gayet.

ben bugüne kadar hiç kimseden kitap sakınmadım, o kitapların geri gelmeyeceğini bile bile okuyacağını bildiğim insanlarla paylaştım, duyurudan onlarca kişiye bedava kitap yolladım, hiç de pişman değilim.

burada 'hırsızlığın küçüğü büyüğü olmaz yarın bi gün anamızı bacımızı da çalarlar' diyen tiplere de iyi güldüm, muhtemelen her birinden daha sağlam etik yargılara sahibim çünkü.

hindistan'a niye atıfta bulunduğum belli. olayı anlamamışsınız. ha diyorsanız ki hindistan sömürülmedi, diyecek bir şey yok zaten.

yazdığımdan hindistan sömürülmedi dediğim anlaşılmıyor bana kalırsa. hindistan konusuna güzel bir örnek olduğu için değindim.
hindistan'da ilaçların içeriğini çözümlüyorlar, üstelik devlet eliyle yapılıyor. bu da içinde bulunduğumuz ve algımızı oluşturan ekonomik sisteme göre bir hırsızlıktır. adamlar emek ve para koyup bi ilaç üretiyorlar, sonra birileri gidip onu çözümlüyor ve ucuza satıyor. tüh tüh, gitti sermaye ve emek! oysa bana göre doğruyu yapan onlar.

içinde bulunduğumuz ekonomik sistem rezil. arkadaş özelleştirme hırsızlıktır diyor. öyle değilmidir? çayırları bile ranta açtılar yahu!
hırsızlık mülkiyetin olduğu ortamda oluşan bir olgu. özel mülkiyet olmasa hırsızlık diye bir kavram da olmaz. işte bunun için yazımın başında doğru kalmakta zorlanıyoruz diye yazdım.

hırssızlık kavramı uygulamada bir çok alt başlıklara ayrılıyor. o nedenle duyurunun altı ve sözlük karıştı.

"bir kalem, okulda kantinden bişey alanlar" deniyor soruda. kantincilik yapan dul bir arkadaşım vardı. oğlunu evlendirirken çalışması gerekti, emekli maaşı yetmedi. düşünelim şimdi; kadın 50 yaşında tüm gün ayakta çalışıyor, akşam eve gelip tavuk pilav pişiriyor. amacı üç kuruş para kazanıp oğluna ev açmak. öğrencilerin yaptığı kamulaştırma ne derece doğru bir hareket? gerçekten kamulaştırma mı bu? emek hırsızlığı mı yoksa? ne de olsa o ürünün parası için biraz daha fazla çalışması gerekecek değil mi?

hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz. sistemin seni sömürdüğünü düşünüyorsan sistemi düzelteceksin. sistem bizi sömürüyor diyenlerden kaçı resmi gazete okuyucusu bilmiyorum. halbuki okunmalı, bilinmeli. tabii öncelikle anlaşılır hale getirilmeli. bu haliyle okusan da bişey anlayamazsın kolay kolay. neyse o ayrı bi sıkıntı. yapılmayacak iş de değil
çünkü ona bağlısın. senin için verilen kararlar orada. iki tane ayakkabı, üç tane goflet alıp sömürüye ayak diredim demekle sömürü durmuyor.

çayırlar konusunda hala çok kızgınım elimden de bişe gelmiyor. bütün şehir yasası bir tarım ülkesinin beline beline vurmaktır. haber etmesi benden.

bayağı zaman sonra hayat aklini'ya cevap:

aynen öyle, göze göz, dişe diş.

sizinkisi temenni. eğer dileyerek bu iş olcak idiyse, hiç bu kadar uzatmaya gerek yok; "insan insan olmadıkça bu mümkün değil", "hayat bayram olmalı, insanlar el ele tutuşmalı" der kapatırız.

kamu ne zaman kamu olur? bu soruya cevap aradınız mı?
cevabını x olsun.
x ne zaman x olur, diye devam ettiniz mi?

bunu olayın dibine inene kadar yaptınız mı?

ben mahir çayan'dan bahsetmiyorum.

ben sizden çalanın bir karar ve bilinç sahibi olduğunu,
bunu üstelik sınıf bilinciyle yaptığını,
bunun beraberinde statükoculuğu getirdiğini,
o nedenle çalışmayan adamların çalışmayı övdüğü,tokat atanın yanak çevirmeyi tembihlediği, kraldan çok kralcı ve kendisini mağdur edene gücüne tapma üzerinden hayranlık duyan toplumların içinde yeşerdiği bir kültürün spontan olmayan bir şekilde ısrarla verildiğini söylüyorum.


göze göz'e şaşıranlar için çok basit örnek vereyim:

kapkaççı gelip çantanızı çekip elinizden alıyor.
peşinden koşup çantanızı geri çektiğinizde hırsız mı oluyorsunuz? aynı şeyi yapıyorsunuz?

bu size göre farklı bir surumsa bana 2008 kriziyle düzenli soyulan insanları, onların paralarıyla kurtarılan hortumcu CEO'ları, bu sürede evinden barkından olan ve trailer'larda hatta direkt sokakta yaşamaya başlayan bir sürü ABD insanını nasıl açıklıyorsunuz?

hadi tüm tarihi ve verilerini geçelim... toplum vicdanına sahip olamayan, anstisosyal spektrumda yüksek skorlar çıkaran insanların özellikle toplumu soymaya elverişli makamlara yönelmesi bile artık bir soruyu açık ediyor:

bu insanlar aldıklarını güzellikle mi geri verecek? kanunları da kendileri hazırlıyor ve değiştiriyorken?

vicdanı olmayan insanların doğru karara ulaşmalarını nasıl sağlayacaksınız? eğitimle derseniz, ne zaman ele geçireceksiniz de o eğitim sistemi ve boş zamanı, bunu yapabileceksiniz, size kim izin verecek?

statükoculukla korunan bu hırsızlıkların hepsi ile öngördüğünüz mücadele biçimi ne?

bir şeyi bilerek ve isteyerek yapan, neden ve ne zaman bunu yapmayı keser?

devrimlerin adı neden devrimdir? birileri hak ettiğinizi size verir mi, siz mi ellerinden alırsınız? ya da, en azından almaya karar verirsiniz?

gayet tabii göze göz. bedel ödemeyen dersi de çıkaramıyor. toplum hafızasına kölelikten başkasını yerleştirmek istiyorsanız...

yoksa kırk yıllık kani olur yani diyerek değil.

ve ben kitaplarımı hacılayan çocukların yarısını affettim, onlar kitaplarımı kullandılar. satmadılar. bilgiye erişmeye herkesin ama herkesin hakkı vardır. insanların bilgi paylaşmalarını beklemek vicdana gelmelerini beklemeye benziyor. insan öyle güzel bir şey olsaydı böyle bir sistemde yaşıyor olmazdı.

1984/seker portakali

ama Stefan Zweig'in kitaplarini ben de merak etmiyor degilim hani

Şeker Portakalı için biraz geç kalınmış ama hemen aradan çıkartabilirsiniz. 1984 mutlaka okunmalı. Zorba'yı başlayıp yarım bırakmıştım ama onun da mutlaka okunması gereken bir kitap olduğu söylenir. Dava da zorlayıcı bir kitaptı ama bitirdiğime değmişti. Simyacı çok geyikti. Okumasam da olurdu.

Sıralama yapacak olursam,
1. Şeker Portakalı
2. 1984
3. İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
4.Dava

Diğerlerini okumadım.

Yalnız Şeker Portakalı için hiçbir yaş geç değil.
Ayrıca Stefan Zweig'in başta Sabırsız Yürek olmak üzere tüm kitapları okunmalı.
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar zaten bambaşka bir kitap.

neden hepsini okumuyorsun ki?

sıralama yapacak olursam: ( bu beğeni sıralamam değildir kesinlikle. bana göre okunması gereken kronolojiklik)

3 - 2 - 4 - 6 - 1

insanlığın yıldınızının parladığı anları okumadım.

1984 + hayvan çiftliği

dava

Steve Rogers +1

Kitaplar yılların kitabı ben de anlamadım neden böyle bir anda popüler oldular.

Sorunun cevabına gelecek olursak; hepsini oku bence. Ben de Stefan zweig'i henüz okumadım.

şeker portakalı ve simyacı'yı direkt eleyebilirsiniz. şeker portakalı çocuk kitabı olmasının yanında, dünya edebiyatında adı hiç geçmeyen, türkiye'de popüler edilmiş bir kitap. simyacı ise gereksiz yere şişirilmiş, zaman kaybı bir metin. bana kalırsa 1984 de iyi bir kitap değil. ben olsam dava'yı alırdım.

lacivert ceket, gri pantolon ve kravat.

Rotring. Yıllarca bu amk kalemiyle çizim yaptım, başka bir şey gelmiyor aklıma.

ekmek arası patates.

oda spreyi. o zamanlar yeni çıkmıştı, sınıfta vardı çok teknolojik geliyordu gözüme. bi de telefon kontrolü olunca şişeyi çıkartıp telefonları kutunun içne koyuyorduk oradan da bağımız var.

dev sinif arac geercleri. cetvel, gonye iletki falan vardi. tahtaya yazip cizmek icin. bir de cografya dersi icin tahtaya asilan envai cesit haritalar

lise defteri. dizisi bile vardi.
bide bunu bi donem posterle falan kaplıyorduk. gaste kagıdı ile kaplayan bile vardi.

nalet olasıca ceket :/

0.5 tombo uç
spiralli defter
duvardaki dünya haritası

porno cd

lisesi serap

11-12 de yatardım ben

7-4 çalışıyorum. 5 saat civarı uyuyorum.

11-12 arası yatıp 7:15te kalkıyorum.

11-12 gibi uyuyor, 5.55'te kalkıyorum.

11-11.30 yatış, 7 kalkış.
8-5 çalışıyorum.

tamam belli oldu ki 11.30'da yataga giriyoruz.

22.00 -22.30 yatış 8 kalkış

12-1 gibi yatış, 7.30 civarı kalkış.

12 gibi yatış, 9'a doğru kalkış. 9:45'te işte oluş, 17:30'da eve varış.

işim evime 7-8 dakika yürüme mesafesinde. mecidiyeköy.

11-12 yatış
5.40 alarm

8-18 çalışıyorum

-----------------------------------
en erken ben kalkıyorum amk!!!

12-12:30 yatis
7:53 ilk alarm, 7:59 yataktan kalkis
8:30 evden cikis

9-19 calisiyorum. 1-2 gibi yatarim. ama uyuyamadigim icin toplam uyku maks. 5 saatttir.

12 - 1 gibi yatış, 8 - 8.30 gibi kalkış.

1-2 arasi yatip 7:03te kalkiyorum. kalkis cok net de yatis belirsiz.

elimde freelance varsa 2-3te. yoksa 9da.

elimde freelance proje varsa min. 3 yoksa 12-2 aralıgında. sabah 8:30 kalkış.

ömrüm boyunca 12'de yatıp 7'de kalktım.

3. seçenek.

Türkiye'de zaten yıllardır oluyor böyle şeyler, evi bitiremeyen adam parayı alıp kaçıyor. Hatta inşaata hiç başlamadan maket üstünden daire satıp kaçanlar da var. Genelde kaçıyorlar. Devletin bu konuda bir şey yaptığını ben şahsen görmedim.

her hafta bi kanlada denk geliyorum bu tür haberlere. müteahhit evleri sattı kaçtı diye.

Yapay agac degil mi?
Bauhaus, koctas, carrefourlarda bulabilirsiniz.

Migrosu da unutmayin

Fidanlıklardan bi fidan alın, sonrasında da toprağa dikersiniz. Bi işe yarar hem.

beklerseniz son bir hafta kala baya indirime giriyor migros'ta

www.ikea.com.tr

www.hepsiburada.com

yunussanız belki.

Yemişim lambasını. Yanında santral verseler ne olacak.

o tuzlu gözyaşları için bile verilir bence. adamın gözünden yaş getirmiş lan.

neyse ki, o kadar iyi kulaklarım yok.
yoksa bulur buluşturur verirdim:(

O paraya çiftlik alınır.

audiophile ve zenginsen değer... zengin biri için 55k $ çok büyük bir para değil... milyon dolarların(hatta dolar milyarderleri de varken) varken ve ses konusunda takıntılıysan niye almayasın ki?
senin benim için yapılmıyor zaten bunlar, ama dalgaya alınacak ya da anlamsız görünecek şeyler de değil... zengin adamlar bunları alır bir nevi firmaya sponsor olmak gibi arge çalışmalarına destek olmak gibi maddi bir yarar sağlar... tamam üretim maliyeti çok yüksek olmayabilir ama arge maliyeti yüksek bunların.

@ucan spagetticanavari

tamamen katılıyorum. fikir aşamasından tamalanmasına kadar 10 sene harcamışlar ama bir kulaklık için uzun bir süre. işi biraz alttan almışlar sanki:) 10 senede millet uçak üretiyor sıfırdan.

Fiyat açısından bakınca bunu biraz prestij meselesi olarak görmek gerekiyor. 5-10 bin dolardan satılsa her audiophile evine bir tane almak için sıraya girer ve sıradanlaşır. Esas amacın da zaten kar etmek olduğunu sanmıyorum. Kar ikinci plandadır diye düşünüyorum. Sonuçta Sennheiser gibi bir firmadan bahsediyoruz.

Sennheiser'ın CEO'su olsaydım ben herkesin bu müzik zevkine varabilmesi için çok daha ulaşılabilir bir fiyat koyardım. O yüzden CEO olamıyorum zaten:)

çok fazla bir kazancım yok. normal diyelim. buna rağmen ses konusunda takıntılıyım. elimde shure se425 ve fiio e17 amp/dac var. kulaklık müzik dinlemek için 1000 liranın üzerinde para harcadım. evdeki stereo'm için harcadığım parayı telaffuz etmek istemiyorum. üstelik bu 'aldım bitti' olayı da değil. hep bir tık daha iyisini duymaya kasıyorsun.

dolayısıyla gelirim daha iyi olsaydı, kulaklığa 1000 lira değil, 5000 lira da verebilirdim. üstelik hiç ama hiç düşünmeden. bu iş öncelik meselesi. öncelik ve maddiyat.

dolayısıyla evet, o kadar param olsaydı, bu aleti de araştırıp isteklerimi karşılayacak şey olduğunu bilseydim, dakika düşünmez o parayı verirdim.

ya bu elektrostatik kulaklıkların en ucuzu staxta 1000-2000 dolardan başlıyor amfisi hariç.

param olsa alırdım. o yüzden param yok zaten.

param olsa ben de alırdım ya. ayakkabıya 5 bin lira vermem mesela çok zengin olsam bile çünkü anlamsız geliyor ama bu tip üzerinde yıllarca çalışılmış farklı ürünleri almak isterdim. ses takıntım yok, zaten kulağım da iyi sayılmaz sanırım ama sadece o kulaklığa geçince aldığın tat için bile satın alınır bu. hani pazardan aldığın sikko kulaklık bile hoparlörden dinlemeye kıyasla nasıl fark ediyor. o hazzı herkes yaşamıştır. bunda kim bilsin nasıl oluyodur o.

gerçi ben bu kulaklıkla gidip youtube'da şarkı dinlerim en fazla. ferrari'ye lpg taktırmak gibi bi şey olur ama olsun. kaliteli kulaklık iyidir. param olsa alırım. aslında bu "param olsa alırım" da saçma bi laf ya. paran olsa neyi almazsın ki yav. mesele para yokken almak zaten. peh

hemen alıyorum.

dam üstünde un eler şarkısı mukemmel çıkıyor olmalı bundan!

kabloları oda sıcaklığında bile süper iletkense olur.

ya da saf altınsa.

şarkının kaydedildiği ortamdaki ecinninin sesini de veriyorsa normal.

çinliler yakında imitasyonunu yapar 500 liraya alırız.

(bkz: badakizm)

bütün badaklar bunu mu beğendi yani?

debeye giren entrylerin çoğu saçma sapan zaten, o yüzden hiç şaşırmadım

bazı tipler var ne kadar saçma yazsa da debeye giriyor. badi tayfası sağlam.

debe yi çok ciddiye alma. adamlar 5 sene öncesinin espirisini bkz veriyo debeye giriyo. bu da aslında yeni nesilin kafa yapısından kaynaklanıyor. adam entry girer alta bi bkz koyar ya da laf sokar debeye girer. saçma salak işler.

@ergen +sonsuz katılıyorum. mesela "birelli takvimi" yıllar öncesinin enrtysi ekşide. bugün başka bir yazar tarafından tekrar yazılmış sonuç debe.

geçen de yapılınca şampiyonlar ligi müziği çalınan şeyler başlığı vardı. eşimle çarşaf sermek demiş eleman. o da efsane inci entry'sinden arak. direk mesaj attım ama dönmedi. araklamaya hiç tahammül edemiyorum ekşide.

insanlar entry'i görünce "aaa benim lan bu" demiş ve bamış şukelaya.

abi benim yazdığım entry i aynen yazmış adam debe ye girmiş benden çok fav almış :)

tamam bazı şeyler yoksa Sözlükte ordan burdan görüp yazıyorum da bi tarat bari :)

geçen bi şey koydum yine verildiyse uyarın dedim çünkü bulamadım ve baya kalabalık bi başlık. biri verildi yazmış anında sildim.

olması gereken bu. ama artık Sözlükte ne okuyan adam kaldı ne paylaşan. eskiden okuyan kesim vardı şimdi adamlar çoluğa çocuğa karıştı bakamıyo tabi. yeniler de o alışkanlık yok. ne paylaşıyorlar ne okuyorlar. başları bi konu hakkında sıkışırsa açıp sağlık vs gibi şeylere bakıyorlar.

adam elektronik ürün alacak Sözlükte başlığı var gelip hala o mu bu mu diyo :/ bana çok enteresan geliyo...

Adam milletin hislerine tercüman olmuş. Bi nevi badaklık var yani.

bi hafta boyu debe olan 350 entry içinde aşağı yukarı 300 ünün neden debe olduğunu anlayan varsa zaten bizden değildir.

@kumlupara badakligin tanimi defalarca yapildi ki. Kaldi ki basligi da var ...

bunun gibi her gün bin entry giriliyor. @beeyore +1 diyorum ben de.
hemen her yazdığı debe'lik adamlar hala var sözlükte. onları takip etmek daha iyi.
şu ikisi güzel, bize böyle entrylerle gelsinler:

eksisozluk.com
eksisozluk.com

mümkün olduğunca durmaya çalışanlardan, ama burada kritik nokta arkadan gelmekte olan aracın dikiz aynasından kontrolü, istanbul gibi vahşi trafiklerde bazen gerçekçi olmak gerekiyor, arkadan deli gibi gelen varsa yavaşlamamakta, gaza basıp geçmekte fayda olabiliyor.

Mesafeye göre pozisyon alanlardanım

sadece 1 kere geçmek zorunda kaldım. korna çala çala ödğm bokuma karıştı. normalde emekli memur gibi kullanırım. arkadaşlar bana verir arabayı genelde.

yeşil yanıp sönerken duranlardanım :D şaka şaka geçerim.

kırmızıya yakalanmayayım derken gaza bastığınızda geçmiş olabilirsiniz ama ışıklardaki eds lerden bazıları hızı da ölçüyor. bu şekilde çalışan çok nokta var. ışıktan kurtulurken hızdan ceza yiyorsunuz. şehir içinde sınır zaten 50, biraz da hızlanıyorsunuz, kolayca 60 a falan geliyorsunuz. ceza da eve geliyor.

@sttc oha var mı öyle bir olay? benim bir araba parası ceza yemiş olmam gerekiyo o zaman.

Eğer arkadan gelen araç durabilecek bir pozisyondaysa yavaşlarım (gerekirse sert bir şekilde) ama geçebilecek durumda ve hızdaysam da geçerim.

Mesafeye ve kavsak yogunguluna gore degisir. Ama hizlanip gecmeyi tercih ederim. Hatta izmir'de yesil yanip sonmeye basladigi an yavaslayip duran suruculere ayar oluyordum. Istanbul'da suruculer daha pratik..

yalnız iyiki mühendissiniz. mühendis olmasanız ağzınız kapanır, yemek yiyemezdiniz.

Mühendislere özel bir restoran vardı ama adını hatırlayamadım. Google'a yazsanız kesin çıkar.

Valiliği arayın. Vali, kaymakam, belediye başkanı ve emniyet müdürü mühendisleri şehrin girişinden alıp tüm ören yerlerini, en lüks mekanları falan gezdiriyor. Hatta benden duymuş olma ama isteğe bağlı olarak eskort hizmeti de sağlanıyormuş ama o yüksek mühendislere özel olabilir.

Yahu ne kadar sıkıntılı tiplere denk gelmiş bu duyuru, adamlar az kalsın dövecekler.
Size ne kardeşim adam mesleğini de belirtmiş, belli ki iş için sinoptalar, gelmişken de amasya'yı görmek istiyorlar. Delirmenin alemi yok.

Amasya'da Amasya Müzesi(mumyaları ilginçtir) ve Bimarhane'yi gezebilirsiniz. Yemek için bir şey diyemeceğim, maceracı'nın amasya bölümlerine bakıp bir şeyler bulabilirsiniz :)

yeşilırmak kıyısında simre otel var biz çok memnun kalmıştık. Butik otellerin birinde kalın. Akşam da alikaya restorana gidin taksiyle 5 tl idi sanırım. Biz oradan otele gelip uyumuştuk night club falan var mıdır bilmiyorum. nehir kıyısında pastaneler var. tarihi hastaneyi görün şehzadeler müzesine gitmeyin çok kolpa bi yer.

İki mühendis o la la.Bize gelin tanışalım yeni insan olaraktan:)

vay arkadaş taşşağa sarmışsınız. iyi ki bişey yazdık. ibnesiniz olum :)

Amele birliği misafirhanesi var. Amasra'da var mı bilmem ama Ankara'da var. Madem mühendissiniz, oraya da gidin mutlaka :)

Valla ben almıom. En son camper bot aldım normalde 375 tl 2. El 90 versim. Normalde hayatta alamam çünkü o fiyata. Gercek fiyatını arastırıp alıyorum. Ben de satarken 100 tl lik cantayı 20 ye satıyorum mesela. %20 kesiyor site. Ama 100 tl lik urune 80 tl demeye utanırım. 880 tl si olan gider 0 ini 20 tl daha verip alır. Genelde de zan freecycldan sahiplendiriyorum. Uc kurusluk seyı satma cabasıyla bkunu çikarmamak lazım. Takas pazarlarını bu sebeple daha çok seviom

(bkz: #54822473)

hayallerde yaşıyor bazı kimseler derler o hesap

kendilerinin ticaret zekalarına hayranım. bir de "indirim yok, mesaj atmayın" diye yazar altına, seni çakal seni.

(bkz: yaban çakalı)

4000 liraya alinmis ama bir hafta sonunda mac sisteme alisamadigi icin satan bir insanin yaptigi yuzde 5 indirim gayet adil bence. Ama senin dedigin gibi ufak miktarlarda komik ve sacma oluyor.

valla benim de aklım almıyor. nasıl yapıyorlar bunu? ama donanımhaber'de falan cidden cidden bunu satabilenler var.

daha bugün 4 kış lastiğini 700'e aldım. ucuza almadım bence. %5 etmiyor, netten baktım sıfırının tanesi 300müş. Kafana yatarsa alırsın tabi. Arkadaşım bana %5 indirimle parfüm satsa alırım mesela. Ben arkadaşıma kettle sattım 15 tl'ye. 20'ye almıştım. %5 etmiyor ama aynı hesap işte.
Kafana yatarsa olabilir yani.

@siradisi00
kullanılmış parfümü %5 indirimle alırsın yani hocam?

Bazı çıraklar ilgilenirler, paltonu tutarlar falan, işte onlara 5 lira veririm. Bazıları da yüzüne bile bakmaz :D, onlara yanaşıp vermiyorum doğal olarak.

hayır vermiyorum.

bayram önü veririm.

Kibar, efendi çocuklarsa veriyorum 5tl falan.

bozuk 1-2 lira veririm.

Sırf tıraş olurken dibime kadar girip suratıma tip tip bakmasın diye tıraştan önce bahşiş veriyorum.

Çocuğun davranışına bağlı. Para için gözümün içine bakana vermiyorum. Sadece işi ile ilgilenen, iş öğrenmeye çalışan ve yalakalık yapmayana veriyorum.

haftada en az 2 gün gittiğim için vermiyorum.

yok, vermiyorum.

Bozukluk veriyorum.

vermiyorum hatta vermek aklıma bile gelmedi.

Vermiyorum

yolumu gozluyor , bende çıraklık yaptıgım ıcın kucukken verıyorum :) tras 20 tl 5 lırada cıraga verıyorum

Babam verirdi eskiden, ben vermiyorum.

yalnızlık.

işsizlik

Bitmeyen oksuruk.

kendimim (hiç değişmez)

Once isten kovuldum,
Sonra hastaligim teshis edildi,
Ardindan ameliyat oldum,
Simdi ilk buyuk kontrolumde neyle karsilasacagim diye endise icindeyim.

Bunlar dertlerimin bir kismi.

dün sabah suları kestiler ödedik pazartesi sabahına kadar susuzum. teşekkürler iski. içme suyuyla klozete su dökerken nasıl yıkanıcam diye dertleniyorum. afrikada hiç suyu olmayan insanları düşünüp üzülüyorum.

Duygularından emin olamayan hatun.

1. yalnızlık
2. mesleki problemler: yıllık iznimi bile kullanamıyor olmam.

Bunların yanında pek ciddi gözükmese de, ekran kartımın arızası. 1 aydır oyun oyanayamıyorum.

gelen doktora dersi vizeleri...

burada gördüğüm kendini doktor zanneden, her boku çok iyi bilen mallar...

yalnızlık...

katalaz pozitif / oksidaz pozitif sonuç veren pozitif kok...

senedim protesto oldu kanka :(

derdim coktur anlayan yoktur. sktret ;_;

sakatlık. sakatlık yüzünden 3 haftadır antrenman yapamıyorum. içim içimi yiyor.

Dertlerinizi okuyunca mutlu oluyorum.Yalnız değilsiniz gençler ,bir derttasınız da benim :(:( Yasasın dert kardesşliği ..

lan cidden senedim protesto oldu.

İşsizlik, para.

gunaydin
bu tespitleri yeni farketmis gibi haftada bir gelip buraya yaziyorsunuz, farkindalik mi yaratmak amac nedir :D

sozluk b.k kaka evet, yalniz yillardir boyleydi yeni olan bir sey degil?

Tam aksini düşünüyorum. Yazan insanlar aptal, algıları falan yönetiyor ve sen über zekanla bu oyunu bozuyorsun. Seni afacan :)

bence hdp/pkk çizgisindeki yazarların yazdıkları sansürlenmeli,gerekiyorsa sözlükten atılmalılar. sözlük yönetimi de azledilip yerine milliyetçi ulusalcı bir kadro getirilmeli. propoganda yapılacaksa ancak bu devletin propogandası yapılmalı. ben de hdp ve pkk çizgisindeki yazarların debeye bilerek sokulduğunu bu sayede insanların algısını yönetmeye çalıştıklarını düşünüyorum. serkan inci de konuyu bütün olağanlığıyla açığa kavuşturmuş.

Dostum terörist kelimesi geçen her entryiyi adamlar gge nedeniyle siliyor. Bundan ötesi var mı?

gençlerin beyni milliyetçi saçmalıklarla yıkansın istiyorsun, istediğin olmadığı için de sinirleniyorsun.

iyi oluyor, umarım hdp/pkk çizgisi dışında yazılan her şeyi siler kanzuk.

Öncelikle: www.youtube.com

Dalgamı geçtikten sonra cevabımı da vereyim: öyle olduğunu düşünmüyorum. Tam aksine, benim yazdığım bir değerlendirme entry'si "suçu ve suçluyu övmek" kategorisinde silinirken, ölmüş bir insanın cenazesiyle ilgili "ne cenazesi lan, leş diyeceksiniz leş" entry'si şikayet edilmesine rağmen silinmiyor. Nefret söylemi arpad, fransızlüzumsuz ve benzeri güruhun şutlanmasına rağmen atbaşı gidiyor.

oluruna bırakmalı diyorum

ipad mini,

derste kullanırım, yanıma alır dergi mergi okurum falan diye almıştım.
çok az kullandım sonra anneme verdim.
kullanırken memnundum.

annem de nette geziniyo, oyun falan oynuyo gayet memnun.

ipad mini, 1 seneden uzun zamandır kullanıyorum.

Kitap okuyorum, film izliyorum, telefonda yaptığım her şeyleri yapıyorum, fotoğraf çekiyorum, oyun oynuyorum, toplantılarda not tutuyorum, görüntülü konuşuyorum, ufak tefek sunumlar bile yapılıyor ve memnunum.

SAMSUNG SM-T230 GALAXY TAB 4 7" WHITE
www.samsung.com

1 yıl önce 350 liraya almıştım. şimdi fiyatı 500 lira olmuş. Yuh diyorum. Fiyatı ucuzlamadı. Tableti ilk başta uygulamaları kullanabilmek için almıştım. O zaman windows phone vardı bende. Bazı uygulamalar çalışmıyordu malum. Sonra ikinci bir kullanıcı hesabı açıp iş hesabım kişisel hesabım şeklinde ayırdım. Hatta whatsapp bile yükledim. WIFI bağlantısından whatsapp görüşmesi yapıyorum. Sonra iş hesabımda google drive kullanarak tüm toplantı raporlarımı toplantı esnasında tutmaya başladım. O kadar hızlandım ki, ofise dönünce 5 dakikada raporumu tamamlar hale geldim.

Tabi kullanmadan önce standart android cihazlarda kullanılmayan uygulamaları devre dışı bıraktım. Samsung'un gereksiz onlarca uygulaması var, devre dışı yaptım. Cihaz ferahladı.

Kesinlikle tavsiye ederim.

samsung galaxy tab s

6-7 aydır

oyun oynuyorum, fotoğraf çekiyorum, film izliyorum.

oldukça memnunum.

apple, ipad air 2.
kasim 2014.
pdf, pdf, pdf, web.
cok memnunum.

ipad air

2 yıl olmak üzere

internette gezinmek, video izlemek, oyun oynamak için vs.

memnunum

the new ipad
çıktığında almıştım. 3-4 sene oldu sanırım.
ofis uygulamaları hariç her şey.
fazlasıyla memnuınum

IPAD air 2014 yilbasi.

fotograf duzenleme, album kapaklari tasarlama, gitar kayitlarimin bazilarini bunda gerceklestiriyorum. arada cizim yapiyorum

samsung SM-T230 galayx tab 4 7" WHITE benim de, geçen sene yılbaşı hediyesi olarak geldi. internette gezinmek için genelde kullanıyorum, ya da yatakta dizi ya da film izlemek için. memnunum ama telefonumla da aynı şeyleri yapabildiğmi için açıkçası çok da gerekli bişey olarak görmüyorum.

ipad air 16 gb
2 yıl kadar(ilk geldiği zaman almıştım tr ye)
bilmiyorum neden aldığım hakkında bile bilgim yok
memnunun bilgisayar açmak yerine arada maç sonuçlarına falan bakıyorum.

polypad i7 pro.

kayınpeder almış, wi-fi dışında mobil internet kullanmıyormuş diye şikayet ediyordu. kısa süre içinde de düşürüp kırmış. yenisini almış, bana verdi. ekranını yaptırdım kullanırım diye, şimdi o bana bakıyor, ben ona bakıyorum. mobilden yapabileceğim her şeyi telefonla yapıyorum. film, dizi desen bilgisayarda izliyorum. ne yapılır bununla bilemedim.

iPad 4 (ilk lightningli şu ufak portlu olan) alalı 4 yıl oluyor heralde liseden beri ders notları sunum proje araştırma
kısacası defter ve laptop yerine kullanıyorum bi dokunmatik kalemim ve ufak klavyem var şuan bu tablet olmasa napardım bilmiyorum.

Galaxy Note 10.1 2014 Edition
2 yıldır
Arazide navigasyonundan yararlanmak için ve evde internet oyun vs. için aldım.
Güncelleme desteği yok. Sözde 3 Gb ram var ama alet kağnı gibi. Bi daha Samsunga asla bulaşmam.

pcde sağ aşağıdan lyrics'e basınca musixmatch'in sağladığı lyrics appi açılıyor zaten.

mobilde de, çalan şarkıyı bulup liriklerini açıyor musixmatch.

Yalnız ios için nasıl yapıyoruz?

şarkı çalarken musixmatch'i açtığında shazam gibi dinleyip şarkıyı bulup liriklerini getiriyor. ya da direkt şarkı adı yazıp kendin aciyosun, sanırım ios'in kısıtlarından dolayı böyle meşakkatli iosde.

Türk kızı kezbanlığı akıyor yüzünden.

her türlü güzel ama türk olduğu her halinden belli.

Bülent Ersoy

instagram.com

edit: benim tikimi de ver kız çirkin işte :D

zengin kız belli :)

Cok kotu

GUzel demissin de yuzu gozukmuyor ki fotolarda. Guzel oldugunu nasil anladin?

Edit: Bayagi asagilara inince gozluksuz fotosunu bulabildim. GUzel falan degil bu.

Kemik yapisi sayesinde Turkiye ortalamasinin ustunde, ama guzel ya da zarif degil.

stavro, sanırım memesınden anlamıs.

memelerden başka olayı yok

gözlüksüz fotoğrafını bulamadığımdan anlayamadım güzel mi değil mi. bacaklar güzel orası ayrı.

yüzü görünmüyor mu? şaka mısın :D bir sürü fotoğraf var bakmadan cevap veriyorsun :)

güzel değil, çirkin hatta. memeleri var bir tek.

bu kız, televizyonda show tv'de bir stil yarışmasında sözde birinci oldu.

konsept anlaşmazlığı yüzünden apar topar yarıda kestiler programı, erken final ayağıyla. lakin adı irem miydi neydi?

vasatın altı, dandik bir tip. tenasüle asla değmez!

güzel değil, aksine çok çirkin. memeyle güzellik olmaz

Çok giysi almaya ve yer değiştirmeye parası yeten büyük memeli bir kız işte

sıfatını görebilseydim güzel olup olmadığını anlardım. ama yüzü açık değil ki nömıssınızın.

tramessi gibi lan.

idil naz kaluç denen kız bu ya, melek deniz maden ne adına fake hesap açmışlar belli.

Eyvallah grace margaret mulligan. Gerçek sayfasından takip edeyim artık :D

Bildiğin yapay duruyor bu kiz, her tarafini yapmislar gibi. Agzi da kapanmiyor, surekli acik. Ayşen Gruda degil belki ama oyle vuhuuuu denilecek bir kiz da değil.

Ayrica 'alem buysa prenses benim' temali fotoğraf paylasmis, turk kizi olduğuna nasil inanamadın? :)

Güzel mi değil mi onu söyleyin. Duyurudaki kızlar kıskanıyor bence.

güzellik görecelidir, bence çirkin.

çünkü çok itici, yapay ve kasıntı duruyor. güzelliği varsa da bu özellikleri yüzünden görünmüyor.

güzellik göreceli olsada kıro sexiliğine sahipdir.

bence çirkin ama verse ..?
aialslssk

çirkin veya güzel, bu tartışılır ama çok itici be abi.

böyle hatunları çekici bulamıyorum nedense.

vücut iyi, yüz kötü, para bol...

Vücut iyi, yüz ortalama ve muhtemelen karakter çöp.

instagram.com

angaralı la bu
:D

klasik iibf tikisi abicim. neyine inanamadın?

meme fake

bana güzel gelmiyor böyle fabrikasyon mallar.

her şeyi yapmacık. sokakta görsen dönüp bakarsın ama yapmacık işte kabul edin. nerede o duru güzeller. bundan çok daha iyileri var. ve nasıl inanamadın bunun türk olduğuna? ben de ona inanamadım.

ama memesi var.

Bildiğin Türk kızı, nesine inanamadın? Hoş, seksi ama çok güzel değil, instagram böyle makyaj güzelleriyle dolu.

Seni anladım, onu anlayamadim yıllardır :)

ingilizcesi floater
www.youtube.com
en.wikipedia.org

şöyle bir şey değil mi?
i.imgur.com

yaş ilerledikçe renkleri koyulaşıp belirginleşiyorlarmış zaten.

bana da oluyor bu ama istediğimde oluyor ve çok çok küçük taneler şeklinde.

Ulan yemin ediyorum yıllardır bunu nasıl anlatırım diye düşünüyordum. Beni anlayan insanlar da varmış ya ona çok mutlu oldum işte.

geçen gün bbc dergi bunu inceledi, geçen küçük parçaların gölgeleri sayesinde görebildiğimizi vs, anlatıyordu merak eden bakabilir 3 sayı önceydi sanırım

hay allah senden razı olsun yaaa ben de diyorum "ulan kör mü oluyorum yoksa yavaş yavaş, gözün biri 4.5 diğeri 3.5 zaten :( " anlatamadım aileye de. neyse bu şekilde anlatayım ama ilerde hakkaten görme sorunlarına sebep oluyor mu acaba yaa? :/

olmaz vitreus denen saydam sivi var gozde ama bu sivinin icinde yuzen partikuller var sivinin katilasmasindan mi yoksa gozun olen dokusu proteinden mi ondan emin degilim ama sivida serbest yuzuyor gozu oynattikca hareket ediyor. bu sivi yaslandikca akiskanligi azaliyor ve bu maddelerin sayisi artabiliyor ama biraz daha yavas hareket eder.

doğru tanım ve tarif gomugomunoo ya ait.

kullanım amacı öncelikle ne olacak? orman işleri için farklı, yangın işleri için farklı keskin malzemeli işlerde çalışanlar için farklı ya da madencilik için farklı ürünler var. günlük kullanım için kesinlikle tavsiye etmiyorum. çoğu dayanıklı olması için içeriden burnundan ya da kenarlardan çelik iskeletle destekleniyor. bu da ayakkabının ağır olması anlamına geliyor.

motosiklet botu olarak kullanacagim. su gecirmemesi onemli. bilekte destegi olmasi onemli. botlarla cok yurumem muhtemelen.

İŞ güvenliği ayakkabıları botları genelde darbe koruyuculu olduğu için ayağını vurabilir uzun süreli kullanımda

evet onlar ağır oluyor ayrıca mesela kardeşim gemide giymek için aldı, burun kısımları çelikli, ayağına bir şey düşünce etkisini azaltsın diye. pek motor kullanımı için uygun olmayabilir.

o kisiyle daha fazla ayni yerde bulunmek istemiyorum. zevk aldigim islere yoneliyorum vs. genelde bunun icin nefes egzersizleri vardir ama ise yariyor mu bilmiyorum. bir de su var,

www.e-psikiyatri.com

www.kisiselbasari.com

Herşey gibi öfkemi kontrol etme eğitimime de öncelikle karar vererek başladım.
Karar en önemli aşama. Sonrasında fazla bir şey yapmaya gerek kalmadı aslında.
Baktım sinirleniyorum öfkeleneceğim derin bir nefes alıyorum, bu arada hemencecik durum değerlendirmesi yapıyorum. Resmin bütününü görünce o öfkeli halimden hoşlanmayıp o topa girmiyorum.

dün bunla alakalı sayılabilecek bir entry girmiştim.

ben normalde öfkesine hiç hakim olamayan biriyim, sanırım bu yapıyla alakalı. son bir kaç haftadır öfkemi kontrol etmeye çalışıyorum artık. bunu istemek lazım sanırım önce. normalde beni öfkelendiren pek çok şey öfkelendirmiyor artık. öfkeleneceğim şeyler de oldu, sakin olmayı kendime telkin edip sakin kalıyorum.

eskiden öfkelendiğim insanlara kin tutardım, şimdi onu da yapmıyorum.

bir de spora başladım düzenli spor yapıyorum, sanırım bu da stresi ve öfkeyi boşaltmanın bir yolu.

evet baska bir tarafa kanalize etme diye bir sey de var. spor olur vb. sporda yoruluyorsan zaten hormonel olarak da degisiyor vucut. pozitiflik etkisi buyuktur.

Hemen bi yere oturu müzik dinlerim. Elimin altında kitap varsa da kitap okurum.

o ağaçlar kesilmek için işaretliyse orman işletmesi satın alıyor onlara satmayı deneseniz.

müracaat nereye?

öncelikle p bölgedeki orman işletmesine tapulu kesim için başvuru yapacaksınız. İşletme şefi kesilecek ağaçları damgaladıktan sonra keseceksiniz. Ardından, starwood, yıldız entegre gibi entegre fabrikalarına satacaksınız. Satma konusunda sıkıntınız olmaz. Ne kadar götürürseniz götürün alacaklardır.

Taylan'da maksimuma ulaşır.:)

sözlükte (ara:ismi olanların)

Merve dediğin hafif balık etli kıvırcık saçlı olur.

bora var, meric var. pelin var... millette bir on seyler uyandiran.

emre olup da düzgün karaktere sahip olanına denk gelmedim. 20+ emre tanıdım.

muhammedler hep sessizdi. fırlama bir muhammede denk gelmedim bak.

İsmi Ali ve Zeynep olan insanlara götümü emanet edecek kadar güvenirim. Seda ismi bende müthiş bir sadakat ve sevgi hissi uyandırır. Yeni nesil Berkesu gibi isme sahip olan insanlarla aynı ortamda bulunmam, bulunmak zorunda kalırsam muhatap olmam. Bir de hiç adaşım olan biriyle karşılaşmadım, karşılaşırsam eğer o da ayrı bir mutluluk hissi yaratır diye düşünüyorum. Ayrıca en güzel kız/erkek isminin Süreyya olduğunu düşünüyorum.

Ben Ay'a hayran olduğum için Tümay ismini ilk duyduğum andan itibaren pozitif bir ön yargım var, çok güvenilir ve huzur veren bir insan hissi bırakıyor bende.

Pelin'lere baştan gıcığım :D

Ayşeler şöyledir, Ahmetler böyledir, Merveler hededir gibi yok ama mesela ismi Abdullah olan, Rabia olan birinin muhafazakar bir ailede büyüdüğü önyargısını taşırım. Tek tek örnek vermeyeyim de şimdi, hani "bu aile çocuğuna bu ismi koyuyorsa o aile şu düşünce yapısına sahiptir ve bu çocuk da o ailede yetiştiğine göre o düşünce yapısında olma potansiyeli taşır" gibi bir önyargım olur. Gerçekten de isimler bir kültürü yansıttıklarından bir şeyler söylerler, önemlidirler. Bir öykü yazacağın zaman karakterin isminin o karakterin geçmişine, kökenine, yaşam şartlarına, kişilik özelliklerine oturması, uyması gerekir ki karakter yapay değil gerçek olsun.

Evet var bazı isimlerde iyi ya da kötü önyargılarım.

Emre ler ukala olur.
Burak lar yakışıklı olur.
Serkan lar piç olur.
Arzu lar biraz yollu olur.
Selin ler tiki ve sinir bozucu olur.
Pınar lar güzel olur.

Kaynak: kaba etlerim.

adı büşra olanlar keko oluyor.

düşündüm şimdi bi taylana gıcığım yahu. taylan haricinde tüm isimlerle aram iyi.

adı ece olanlar ortalama üstü güzel oluyo
furkanlar çok mal
gizemlerin hepsi zeka- yetenek olarak vasat oluyor. daha çok zeki, çok yaratıcı çok başarılı bir gizeme denk gelmedim(ki benim jenerasyonum gizem ismi doludur). güzeli de çirkini de aynı, çok sıradan.

cocuguna verdigi isim, ailenin ufkunun genisligi hakkinda fikir verebiliyor. ondan dolayi yetistigi cevre hakkinda on yarginiz olabilir. yalniz cocuk bir yastan sonra birey olabilmisse cevreden her gordugunu almiyor, elestirebiliyor, buna gore de durumlar degisiyor. gerisi atip tutma ve gecmisten gelen bazi stereotip'ler.

kübra/büşra ; muhafazakar kız ismi
kazım, asiye, dursun, emine; karadenizli ismi
çok demode isimler bazen taşralı etkisi yaratıyor bende; gülsüm, hatice, nebahat,

bir de ben jale'yi çok seviyorum ama neredeyse sorduğum herkeste frapan, vamp, şuh bir izlenimi var. halbuki hiç diil yaa :(

ayrıca idexo+1

Didem dediğin minyon ve bıcırık olmalı. Genç irisi bir Didem büyük hayal kırıklığı olurdu.

emre ve gökhan'lar hep kıl tipler çıkıyo amk gerçi çok yakın bi arkadaşım var gökhan diye ama o kadar sayının içinde istatistiği pek de bozamıyor eheh

gökçe'ler istisnasız güzel oluyo.

hakan'larla iyi anlaşıyom

büşra'lar çok hoppa mı diyim, yollu mu diyim, eli işte gözü oynaşta mı diyim bilemedim ama öyle oluyolar (sözüm meclisten dışarı) :P

prosesör. 400 tl falandı.

üniversiteye başlamadan yeni ekran kartı almıştım 300 liraya 2007 yılı civarı... birkaç ay oblivion oynadıkan sonra laptop aldım üniversite için, 4 sene sonra çöp olmuştu zaten...

Meyve sikacagi sayilir mi? 140tl falan verdim. Onun disinda yok cunku isime yaramayacak bir elektronige kolay kolay para harcamam. Harcadiysam da cuzi miktarlardir.

100tl'lik basit bir urun alacagim zaman internet sitelerinden ve magazalardan ortlama 200 adet urunu inceleyip karsilastirdigim oluyor ciddi ciddi.

en çok değil ama en son aklıma gelen
store.sphero.com

400 ve 900 liraya iki farklı zamanda alınan tablet bilgisayarlar...

Cep telefonu. 1900 lira idi aldığımda, 600 liraya alacağım telefon da aynı işlemleri yapabiliyor. İkisini de 2 yıl kullandıktan sonra kardeşime ya da bi yakınıma vereceğim için 2. el piyasası ikisinin de sıfır tl zaten.

Genelde ihtiyaç doğrultusunda alırım. Ama geçen bi smartband aldım. 80 liraydı. Şimdi düşünüyorum niye aldım acaba böyle bir şeyi.

profesyonel fotoğraf makinası almıştım, sonra özelliklerini çözmek zor geldi hevesim geçti kaldırdım koydum bi kenara.

ORG. 400 TL.

ipod nano 7. nesil. "Sebebi neydi ki?" diye sordum sonrasında.

ps4.

1700 lira.

750tl ye ipad mini almıştım, hiç kullanmadım anneme verdim.

180 dolar beats kulaklık.

bir boka da yaradığı yok meretin arada ses olarak tatmin ediyor sadece. best buydaki abartı indirimlere kanmıştım zamanında.

Logitech g27 aldım hafta sonu ikinci el 550 liraya, piyasaya göre uygun fiyat ama.

televizyona kablosuz ağ adaptörü. 50 lira mı neydi. halbuki modem tam arkasında televizyonun, bağlasana kabloyla.

yok valla. özellikle hepsini nokta atışı almışım bütçe oluşturup.

ha alıp da çok memnun kalmadığım packard bell laptop var. beni çok yarıyolda bıraktı şerefsiz.

iphone, apple watch, ve şarj kablosu :( Yani bi şarj kablosuna 100 tl vermek koydu hakkaten.

katı meyve sıkacağı ve eğer sayılırsa üniversite zamanında oyun oynarım diye aldığım direksiyon. toplasam 10 kere oynamadım

2009'da lcd televizyon aldım. kurmak için gelen eleman 80 tl'ye scart kablo satmıştı. kabloyu hiç kullanmadım, dışarıda her hangi bir yerde 30 tl olan kabloydu. anlamadım neden aldığımı, güzel bir kız olsa kandırıldım dicem, at hırsızı tipli birinin ne kadar lazım bir kablo olduğuna beni inandırması ilginç.

toplamda 5 kere kullanmadığım türk kahvesi makinesi, filtre kahve makinesi de sayılabilir.

bir de ufo ve hdd almıştım teknosadan. eve taksiyle geldim. taksinin bagajında unutmuştum ikisini de. 2 saat önce evden çıkıp geldiğimde 450 tl fakirdim ama elimde hiç bir şey yoktu.

imac. 5000 tl

Tüm bölümleri izle izlemediysen, aynı ekibin yaptığı diğer işleri izle ben de özledim, beş kardeş, mutlu ol yeter, bana masal anlatma, ekibin sosyal medya hesapları vs. Bir yerden sonra işin bokunu çıkardıklarını görmen gerekiyor.

aynı şeyleri 7 numara için hissediyordum zamnında. baya bildiğin boşluğa düşmüştüm.

Unutabilen var mı? Yaz geldi, yine baştan başladım. 500.ye izliyorum herhalde.

yok. eski sevgililerimi bile unutmuşum, l&m'yi mi unutmayacağım.

ben hiç izlemedim ama ekibimdeki bir eleman o kadar çok anıyor ki, artık ilk fırsatta seyredeyim bari diyorum. sürekli diziden replikler kullanıyor, sürekli açıklıyor, artık fenalık geldi.
bayramda oturup seyredeceğim dedim, ağlamaklı oldu, keşke ben de ilk kez seyredecek olsam, çok şanslısın falan dedi.
biraz manyak olduğundan şüphe ediyorum.

@acccra bütün bölümleri birkaç izledim. Dediğin dizi ve filmleri de izledim. Ama olmadı doymadım :)
@tiny penny evet manyağız; ama sen çok şanlısın lan harbi :'(

dün akşam beş kardeşlerde aksakallı dedeyi gördüm. gözlerimden yaş geliyordu az kalsın

izlemedim bile ahakshs. izlememde.

aynıyım, ama ben son sezonunu izlemediğim içiçn avantajlıyım.

hiç izlemeyi düşünmüyorum ki, gerçekten bitmesin benim için :)

bu arada dün Beş Kardeş'te ak sakallı dede göndermesini bekliyordum oldu :)
önceki bölümde de erdal bakkal vardı.

hep bir gönderme oluyor, gülümsetiyor,
bazen de "ulan niye bitirdiniz şu diziyi" dedirtiyor.

ben de varım! yalnız değilsin.

ben de aynı durumdayım, resmen bir dönemi efsaneleştirmişti bu dizi. soğuk evde kat kat hırkayla saalerce bu diziyi izleyerek kaç ay geçirmiştim. Kendimi de L&M den bi karakter gibi hissediyodum sanki. burak aksak yeniden bir dizi çekse de hepimize çare olsa.

Yalnız farkettim ki herkes izleyemiyor bu diziyi, bazısını cidden sarmıyor mu artık bilmiyorum ama sıkıyo adamları devam edemiyolar.

Dünki bölümü izlememiştim. Çok pis spoiler verdiniz olum :(

Benim gibi manyakların olduğunu öğrenmek rahatlattı; ama biliyorumki böyle olanların hepsi güzel insanlar.
Burak aksak konusuna katılıyorum. Filmi çok güzeldi. Bi dizi daha yaparsa belki unutturur bize. Bi de bi ara toplanıp kireçburnuna mı gitsek. Tek gidersem ağlarım diye korkuyorum :)

her gun yatarken aciyorum. onlar uyutuyor artik beni. yuzumde salak bir gulumseme ile... hatta bolumleri arasinda tercih yapamadigim icin excel'de 1 ile 103 arasinda numara generate ettirip oyle karar veriyorum. 104'u niyeyse yok sayiyorum hep. cok ozluyorum gercekten!

@chunksia abi ben de her gece onla uyuyodum azalttım bu aralar. Bakalım tamamen bırakabilecek miyim.

etrafta tarla veya bahçe var mı?

Chrysoperla carnea

@yollarbenibekler: var da 1-2 km.

Evet edecek. Belki şimdilik sadece seçimi değerlendirecek ama istifası yakındır.

@ebonni aciklamasi baslayinca tum kanallar canli verir. her yerden izleyebilirsin.

flash tv haric :)

www.haber7.com
Bu haberde meydan okumuş. Bilemiyoruz.

ben akp yi ve mentalitelerini tanıyorsam ''BAŞARILI'' bir seçim için kutlayacak herkesi.

31 yaşındayım daha demediler galiba

İlk 21 yaşında dediler, küçük de gösteriyorum aslında. 3-4 yaşında biriydi. Şİmdi yine 3 senedir diyen biri var, o da 23 yaş ve üstüne amca/teyze diyor. Bir tek 46 yaşındaki bir adama aşık olduğu için ona abi diyor.

bana nerde çalışıyosun diyolar. okuyom ben ya diyorum. saçım dökülmeden önce 'lise kaça gidiyon' diye sorarlardı. küçük gösterirdim. 1 senede saçlar gitti, 'ne iş yapıyosunuz' diyolar.

sadece hastanede teyze diyo çocukların aileleri
onun dışında 16 gösteriyorum zaten :/

yas 30 saclarda beyazlar cikmaya basladi. amca diyenim yok. ama kuzenlerin colugu cocugu var o yuzden amca ve dayiyim. cocuklar konusmaya baslasin is resmiyete kavusacak.

sonra gercekten amca gibi hissederim sanirim.

28 yaşındayım saçlarda beyazlar çıkmaya başladı. komuşu çocuklarından biri amca, diğeri de dayı diyor.

Yaş 33. Uzun süredir üniversiteli kızların abi demesi yeterince sıkıcı, amcayı da duyarsam inzivaya çekilirim artık.

18 yasinda teyze oldugum icin bana da abla diyenler garip geliyor.

Henüz bana denk gelmedi yaşı büyüklere mümkün mertebe ismiyle hitap etmeye çalışırım ne öyle abla, abi,amca,teyze..
Aychovsky senin durumda ilginçmiş :)

oha duyuru kullanıcılarının yarısının ayağı çukurdaymış, iyi oldu bu duyuru sfkjsdjfksd

bana yeni yeni abi demeye başladılar. bu bile can sıkıcı, hiç sevmedim. neyse sizi görünce bi kendime geldim böyleleri de var diyerek. allaan yaşlıları ahahah

tepeye cikmisim gibi.

ben daha ilk basamaktayım

4'e doğru tırmanıyorum.

Maslow aynı zamanda der ki eğer bir basamak tamamen karşılanmazsa bir üst basamağa geçirilemez. Örneğin, çok inek biri ne kadar çalışırsa çalışsın 4. adımı geçmeden 5. adıma gelemez.

Zaman zaman değişiyor. Ara ara 5'e de çıkıyorum, genelde de 4-5 arası takılırım, orada da uyku engeline denk gelirim ama tam da şu an 1'de takılıyım.

Edit: Karnımı doyurunca oldum.

maslowa kafam girsin

Bu hıyararşiyi! en son finallere çalışırken 2005 yılında baktığım zamanki durum ne ise aynı boş bakış durumundayım.

fizyolojikte takılı kaldım aga:(

4-5 arası

31 cinsellik sayılırsa 2'ye geçiyorum.

bir unsur yüzünden taban seviyede kalıyorum maalesef.

seks yüzünden tabandayım şu an. onu göz ardı etsek 3. basamaktayim.

malum durumdan fizyolojik

Ek bilgi vereyim. Burada 1'de cinsellik diyor, 3'te de cinsel yakınlık. Buradaki ayrımı iyi yapabilmek gerek. İlk basamakta "cinsellik" olarak geçen şey, göz dönmesi derecesinde ve nefes kadar gerekli olan kısımdan bahsediliyor. Yani mastürbasyonla aslında yapılan şey o kısımdaki cinsellik kısmını halletmek. Hani şu damacanaya hallenen adam var ya, işte, o 1. kısımda. Delicesine açlıktan bahsediyoruz. Nasıl ki besinden kastedilen havyar değil, hatta ekmek de değil, karnının doyduğu ve hayatının idame edecek kadarını yiyebilir durumda olmak; cinsellik dediği de sevgili değil, gözün dönmeyecek ve herkese hallenmeyecek kadar olan libido atma ihtiyacı. "Cinsel yakınlık" dediğimiz Kama Sutra'lı, sevgilili, fakbadili kısım. Orada artık cinselliği ihtiyaç olmaktan çıkarıp zevk haline dönüştürdüğümüz kısım. Yoksa Maslow "Hepsinden tıka basa" usulü ile çalışmıyor; hepsinden minimum bir çıtayı yakalamak zorunda olmaktan bahsediyor.

Bence doğrusu şu:
s-media-cache-ak0.pinimg.com

3 ü geçsem gerisi gelir.

piramit yanlış, doğrusu bu

imgur.com

baya baya 5teyim. kendim bile şaşkınım bu duruma. arada 4 ile ilgili sıkıntılar yaşıyorum, yetişkinlik hayatımın önemli kısmı da 2 ile cebelleşmekle geçti..

en tepedeyim.

fix'd it
imgur.com

4 ile 5 arasinda gibiyim, 5'e ulasmis degilim tam. Gerci neden kendime bu piramitte yer ariyorum ki?

5le 1 arasıyım

hala çalışıyorum, hatun dibimde uyuyor. sen napiyon, yat zıbar.

hiç bi zaman olmayacak zaten. iş oluyor, hatun olmuyor. hatunu buluyoruz iş sarpa sarıyor. ikisini denkleştiriyoruz borç boğazdan sıkıyor. siktir et olduğu kadar.

meslek, şehir, ülke değiştirmeyi deneyin

(bkz: paradigm shift)

sorun muhtemelen sizin bakış açınızda, mutluluğu hatunda/erkekte / işte/ şehirde/ arabada vs. aradıkça olmayacak.
hepsini bulunca da sağlınız falan gider yine moralinizi bozacak bir şey bulursunuz.

student/bar server.

Ogrenci /koreceturkce tercuman

Askerliğini yeni tamamlamış gıda mühendisiyim, tekliflere açığım :p

öğrenci / freelance çevirmen / barmen

öğrenci/kumarbaz/diploma kiralayıcısı sıralamadan tam emin değilim.

Çukulata fabrikasında işçiyim

pvc kaplıyorum

muteahhitim, yakinda ciftlik kuracagim. once dusman edinip sonra onlari marabalarima ***tirecegim

At.

gazeteci

şimdilik öğrenci. geleceğin çılgın dahisi.

teoride filolog, pratikte işsiz, iş tekliflerine açık.

Orman mühendisi, orman İşletme Şefliği yapıyorum.

Tamircilik yaparım

Su aralar ev hanimi ve haftanin bir gunu dansci modunda takılıyorum, aslina bakarsan ogrenciyim.

Nereden baksan issizmisim yahu.

Büyük bir fabrikada orta düzey yönetici.

kurumsal amele

öğrenci. boş zamanlarında yan flüt kursu veren. part time satışcı.

talebe

Network uzmanı olmaya çalışan yazılımcıyım.
Varsa junior arayan buralardayım.