Ev yemekleri yapan bir yer bulman gerek.
Fastfood'dan mutlaka ama mutlaka uzak dur, ne yap ne et yani.

ev yemekleri satan bir lokantaya gidebilirsiniz. önce çorba içip mideyi yatıştırır ardından hafif yemekler (zeytinyağlılar) yiyerek öğünü tamamlayabilirsiniz. ha bi de ekmek yemezsiniz tabi.

açlık, tokluk şekerlerine de bi baktır bence

Fast food'dan bence de uzak dur. Yediklerin gaz yapıyor olabilir mi? Gaz vücudun içinde sıkıştığı yere ve miktarına göre nefes keser, terletir, aşırı ağrı yapabilir, baş döndürebilir. Özellikle bağırsak hareketlerinde bu aralar tembellik de varsa gazdır diye tahmin ediyorum.

Diğer bir şık laktoz intoleransı ya da gluten alerjisi. McDonalds'da sütlü bir gıda yiyip içtiysen (hamburgerin içinde peynir, ayran) laktoz intoleransı başlamış da olabilir. Sütlü gıdalar yedikten sonra mı oluyor dikkat et. Gluten alerjisi başladıysa bu gluten beyaz unda olduğu için ekmek, pide falan herşeyde var. Bu tarz alerjiler her zaman çocukluktan gelmez, yetişkinlerde de başlayabilir.

Hafif şeyler yemeye çalış. Bazen insanlar bir oturuşta bir porsiyon yemek yiyince rahatsız olur, iş durumunu bilmiyorum ama mümkünse azar azar sık yemeyi deneyebilirsin.

içinde yağ barındıran yemekleri yemesen bile kilo alabilirsin. neden insanlar yağın yağ yaptığına inanır? karbonhidrat yağ yapar bu da en çok şekerde ve tuzda var

arkadaşlar ben bugün mcdonalds yediğimden bahsettim normalde her öğlen o iğrenç yağ içindeki ev yemeklerini de yiyorum.

elimden geldiğince de ev yemekleri yapan yerde tavuk ızgara yemeye çalışıyorum.
problem mcdonalds falan değil yani, onu örnek olarak söyledim.

not: türkyiede ev yemekleri yapan heryer insan sağlığını yok etmeye çalışıyor. mcdonalds'tan bile daha zararlılar. vıcık vıcık kalitesiz yağ deposu hepsi.

@la fantome,

seninle ciddi bir anlama prbolmimiz var. insanların yazdığı cümleleri istediğin gibi anlamak istiyorsun sürekli.

yağlı yememekten bahsetme sebebim yağlı ürünlerin inanılmaz ağırlık yapıyor olması. kilodan bahsetmedim ben burda. diyetten de bahsetmedim.

tavuk makarna kuru yemek, daha sulu yemekleri tercih et. rezene çayı iyi gelir diye biliyorum.

Rezene Çayı: Bağırsaklarda sertleşen ve vücuttan atılması zorlaşan dışkıyı yumuşatma özelliği bulunan rezene çayı daha kolay tuvalete çıkmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca mide şişkinliği ve yemek sonrası kramplarını hafifletir. - See more at: www.bitkicaylarininfaydalari.com

Biraz da hareket et.

Form çayı. Akşam iç ama, yolda falan tuvalet ararsın sonra.

Mümkün olduğu kadar sıvı gıdalar ye, bol su iç, lif oranı yüksek meyve-sebze ye.

Bir de probiyotik yoğurt ye. Probiyotik yoğurt bağırsak hareketlerini düzenler. Müsli de işe yarar.

Sabahları aç karna sızma zeytinyağı iç 1 kaşık, isteğe göre gece yatarken de olabilir.Kayısı kurusu var siyah olanlar daha iyi onlardan ye, incirde iyi.
Activia başlarda etki ediyor, sonra etkisi kesiliyor onlarıda dene derim.

yarım kilo kadar çilek ye üstüne de süt iç.

dut mevsimi, dut ye. kabızlık da neymiş.

Üniversite mezunuysan Sınavsız direkt kayıt yaptırabilirsin istediğin bölüme.

üniversitelere kayıt döneminde mi açıköğretimin kayıt dönemi? yoksa taa istanbul üniversitesine gitmem mi lazım

Hali hazırda üniversite okuyorsan ya da mezunsan sınavsız başvurabiliyorsun, ekim ayının başı gibi oluyor başvuru tarihleri. Herhangi bir açıköğretim bürosuna gidip başvuru döneminde başvuruyorsun, istenen evrakları tam hatırlamıyorum ama basit şeylerdi. Mezunsan diploma öğrenciysen öğrenci belgesi, resim filan gibi. Başvuru da çok basit 2 dakikalık iş.

ekimi bekle usta. ben de okudum bol bol. güzel oluyor valla.

evet

Tabi ki çalıştın ve hak ettin.1 saat bile çalışsan alırdın 1 saatlik ücretini.

sigortan yoksa vermeyebilirler.

hakkını istemezsen vermeyebilirler. düzgün bir yerse sen istemeden verirler.

vermek zorunda. alırsın tabi. bizim işyerinde millet 2 gün çalışsa veriyorum parasını. istiyorlarda zaten.

sigortalı işse vermek zorunda.değilse deneme süresiydi der silip atabilir. uygun bi dille hakkını talep etmelisin

Ücret, çalışma karşılığında kazanılan bir hak olduğu için çalıştığınız süre boyunca aylık ücretinizin ne kadarına hak kazandıysanız (3 hafta çalıştıysanız 3 haftalık ücrete hak kazandınız) onu mutlaka vermeleri gerekir.

verirler. ben 21 gün çalışmıştım ve yatmıştı param. sigortan hemen başladıysa vermek zorunda zaten.

et döner

Pizza, pizza, pizza!

pizza bulls pizzası. bir de lahmacun

gavur icadı türk icadı aynı kefeye koyamam,

türk icadı: iskender kebap/pideli köfte
gavur icadı: hamburger

canım o gün ne istemişse en sevdiğim o oluyor. :)

kebap, lahmacun-pide gibi yerli lezzetlerimizin fast-food olanını sevmiyorum. lokantadaki lezzeti alamıyorum.

1- kokoreç
2- kfc
3- kumpir. (genelde karın ağrısı yapyor)

Carl's jr rokforlu hamburger

iskender tek gecerim su alemde.
et+tereyagi+pide+pilav+yogurt=mutluluk

iskender ve kokoreç.

peki kalamar tava sayılır mı?

1. Gunaydin lahmacun
2. Blackjack pizza
3. Dogu Karadeniz durum
4. Carls Jr. Mantarli hamburger

Cok ozledim be.

Pideli köfte

fastfood pek yemem, annemin yaptığı ev yemekleri candır.

öncelikle yine minik donut +1 diyerek başlıyorum ve sırasız yazıyorum:

1) kokoreç
2) hot wings
3) egg&burger hamburgeri

mantarli lazanya, corba, yaninda da salata.

www.foodandwine.com

Ev yapımı pesto soslu, yeşil fasülyeli, patatesli makarna. Ben fasülyesiz ve patatessiz yaptım, o bile enfes oldu.

Pecorino yerine parmesan kullanabilirsin. İkisi aynı gibiymiş. Ben parmesan kullandım.

Tarifle (çevirisi, yapılışı vb.) ilgili sormak istediğin bir şey olursa çekinme. :) Afiyet olsun.

Edit: Ahah linki unutmuşum! Link: www.itv.com

Zeytinyağlı hafif Şeyler yapabilirsin: sarma, enginar, yoğurt ve az mayonez birkaç cevizle mor lahana salatası, küp Küp büyük doğranmış patates kızartabilirsin, sigara böreği de yapabilirsin.

50 gram fesleğen (sadece yaprakları)
10 gram roka
tuz ve öğütülmüş karabiber
1 büyük diş sarımsak (dişler küçükse 2-3 tane olur)
100-125 ml sızma zeytinyağı
50 gram çam fıstığı
10 gram iç ceviz
40 gram Parmesan
1 tane büyük patates edecek kadar minik taze patates - küp küp doğranmış olacak (onları kabuklarıyla haşlayınca yemek daha güzel olur, ben tv'de izlediğimde adam öyle yapıyordu)
500 gram makarna (Barilla Collezione Tagliatelle Alluovo Bolognesi'nin fiyat performans oranı çok başarılı, 6 dakikada pişiyor)
100 gram yeşil fasülye (ortadan ikiye kesilmiş)

Pesto sosu anlatayım önce:
Rondon vardır umarım. Fesleğeni, rokayı, sarımsak eziciyle ezdiğimiz sarımsağı, bir tutam tuzu öğütüyoruz rondoda. Sonra biraz zeytinyağı koyup o malzemenin birbirine yapışmasını sağlıyoruz. Çam fıstığını, iç cevizi ekliyoruz, tekrar öğütüyoruz. İyice macun gibi bir kıvamı oluyor. Karabiberi, Parmesanı da ekliyoruz, kalan zeytnyağını da ekliyoruz, iyice yediriyoruz karışımı. Pesto sosumuz hazır oluyor. Mis gibi kokuyor hatta. :)

Patatesleri suda haşlıyoruz. Vitamini kaybolmasın diye soğuk suda haşlanmak lazım.

Patatesi alıyoruz, ılınsın diye tabakta bekletiyoruz. Onun haşlama suyuna makarnayı koyuyoruz. Pişmes üresini 1 dakika kısa hesaplıyoruz. Mesela 6 dakikaysa 5 olarak. Pişmesinden 2 dakika önce de, mesela 5 dakikaysa 3. dakikada yeşil fasülyeyi ilave ediyoruz suya.

Sularını süzüyoruz ama az bir şey kalıyor tencerede. Ayırıyoruz onu özellikle. Tüm malzemeyi büyük bir kasede karıştırıyoruz. Sosu sulandırmak istersek o ayırdığımız haşlama suyundan biraz katıyoruz. Servis ediyoruz.

Afiyetle yiyoruz. :)

ne yapacaksan yanına aparatif şundan yap bence:

veganizm.blogspot.com.tr

acayip minnoş bir köfte.
yolladığım blogda başka süper tarifler de var şöyle bir kurcalayabilirsin^^
vegan ama, vegan da bi nevi vejetaryen sayılır sonuçta.

Köfteler çok sevimli göründü gözüme mütevaziciğim, teşekkür ederim :) whimsical'ın verdiği makarna tarifinin yanına bundan yapıp menüyü kapatacağım sanırım.

yesil fasulye + bulgur pilavi.

ben olsam şüphelenirdim. dün hopi'nin son günüydü keşke dün alsaydınız da 25 lira ucuza almış olurdunuz. ama illaki başka kampanyalar olur gidip mağazadan alın bence.

bana bir tane zalim söyle mutlu ölen

aslında yok ama bunun olduğuna inanan geniş bir kitle var.

zalimler için yaşasıncehennem

Var. Kendi adıma henüz tecelli etmedi ama var olduğuna inanıyorum.

Allah o islere karismiyor.

Edit: Karma falan da yok elbette.

karma var, ilahı bu işe karıştırma ;_;

yok. sebep sonuc iliskisi var.

Bence ikisi de yok.

bir adalet var ama Türkiye'de olanından değil

karmaya inanıyorum, inanmak istiyorum.

Eden bulur a inanıyorum ben. insan yaşattıklarını yaşıyor. bu bazen birebir olurken, bazen bambaşka bir yerden çıkıyor. bir kaç defa gördüm. çok büyük çaplı şeyler değildi belki ama önemliydi. şahsen nadiren kişilere pislik yapasım gelse de bunun acısının da bir yerden çıkacağını düşünerek yapmaktan uzak duruyorum. ama bunu ilahi şeylerle ilişkilendirmiyorum. enerjinin korunumu yasası daha şey.

insanlar genelde sabırsız. bir kötülüğün cezasının hemen kesileceği yönünde bir inanç mevcut ilahi adaletin gerçekleşmesi adına. oysa olaylar öyle gerçekleşmiyor zamanla yavaş yavaş veya yıllar sonra aniden bir yıldırım gibi gerçekleşiyor.

1 örnek var birebir şahit olduğum.


küçük bir ilde, devlet kurumu başkanı var çalışkan namuslu. ankaradaki kurum başkanı bu adamdan rahatsız kendi adamını getirmek istiyor, ihale vb için. bunu yolundan çekmesi lazım. yolsuzluk yapıyor diye yalan ihbarda bulunuyor ve müfettiş yollanıyor. mifettişi de ayarlıyor. mügettişle giden heyette bir tanıdık var, araştırmada adamın masumluğu belli oluyor ama müfettiş rüşvet aldı şeklinde rapor veriyor. sorduğunda bizim tanıdık adam cevap verypr benim çoluğum çocuğum var onları düşünmem lazım diye.

adam hapis alıyor.
1 yıl sonra adamın masumiyet ispatlanıyor işine geri dönüyor. bilinçli olarak yalan rapor veren adam ise bir gün kaza geçiryor. kendisi sapasağlam çıkıyor, eşi ve çocuğu komada.

filan falan. çok örnek var ama ben inanıyorum.

ilahi adalet/karma falan yok
züğürt avuntusu bunlar...

Inanmadığım kavramlardan birtakımı. nawres + 1
Eden bulsaydı, kimlere neler olmuştu. Kaç yıllık bedeli ödenmemiş, üstü kapanan bir ton kötülük varken inanamıyorum.

buna islami acıdan bakarsak, efrasiyab87'nin dedigi gibi olaylar bir anda tecelli etmiyor. zaten bizim sınavımızda burda. insanoglu bakıyor kötülük yaptıkca kısa surede basına bişe gelmiyorsa oo adalet saglayıcı yok hobarey dagıtalım iyice moduna giriyor(zalim iradesi olanlar). aslında cok verilen dünya malı zalim icin sınavı iyice zorlastırıyor. dünya benim diyor, ezebildigini eziyor. ben ilahi adalete kesinlikle inanıyorum, ister karma de, ister inananlar için Allah bu inanç olmazsa dünya cok anlamsız biyer olurdu. sadece anlık mutluluklarımız için kıcımızı yırtmamız gereken, güçsüzün durumuna bakmayıp kendimizi semirtmek icin zamanı/tüm kaynakları sonuna kadar sömürmemiz gereken bi yer olurdu. ben bu senaryoyu cok mantıksız buldugum icin inanmayı seciyorum. mazlumun hakkını almayacagı bir düzeni gönlüm kaldırmıyor çünkü.

bu arada adaletin nerde tecelli edecegi Allah'ın elinde, bu dunyada gordugumuz de olacak din gününde de.

Sözlükte de biri yazmıştı. Olmadığının en büyük kanıtı kenan evren'dir. adam kral gibi yaşadı kaç yaşına kadar. ama olmasını çok isterdim.

"var" diyenler de onlarca örnek gösterebilir, "yok" diyenler de.

Kimi Hitler'in sefil ölümünü örnek gösterirken kimileri Kenan Evren'in 100 yıl yaşayıp eceliyle paşalar gibi ölmesini sunar.

Bence tanrı bu dünyanın kendi elleri ile yarattığı şeytanlara pek karışmıyor. Ya da karışıyor. Bilemedim.

bu haberlerdekilerin karma olduğuna inanmak istiyorum örneğin:

www.scmp.com
www.radikal.com.tr

ve ay nov kung fu'nun aşağıdaki cevabı +1 (ilahi adalet kısmı hariç)

Karmayı nedense hep somut örnekler üzerinden düşünmeye meyilliyiz. Oysa kötü niyetli insanların illa ki acı çekerek ölmesi demek değil karma/ilahi adalet.

İnsan aslında kendi cehennemini yaratma konusunda oldukça yetenekli bir varlık. Kötü bir insan düşünün, o insanın bilincinde olmaya çalışın. Kötülük yapmasının arkasındaki motivasyon nedir? Hırs, kıskançlık, aç gözlülük... İnsana dair sayabileceğiniz bütün zayıflıklar, bu zayıflıklara sahip olan insana hayatı zindan eder zaten.
Bana kötülük yapan birinin illa kafasına saksı düşmesini beklemiyorum. Bana kötülük yapılır, ben belki bir süre zorluk çekerim ama sonra atlatır yoluma devam ederim. Ancak bana kötülük yapan insan daima kötülüğünün arkasındaki motivasyonla yaşamaya mahkum, "kafasına saksı düşüp" aydınlanmadığı sürece...
Bu durumda ben yaşarken zorlansam da iç huzurumu öyle veya böyle bulabilirken, kötülük yapan insan sefa sürüyor olsa da daima memnuniyetsiz olacaktır. Maksimum 100 yıl olan bir ömür, baktığı her şeyde güzellik gören bir insan olsanız da geçecek zehir saçan bir insan olsanız da. Çok zengin olsanız da karnınız doyacak çok fakir olsanız da. Bu sebeple gönlümce hayatımdan zevk alarak yaşadığımdan emin olduğum sürece geri kalan şeylerin hiçbir önemi yok. Kötülük yapan da kendi kötülüğünde yaşamaya mahkum zaten.
Bu bağlamda tekrar söylüyorum ilahi adalet var.

ben enerji dengesi diyorum. yani var.

Çaresiz insanlarin en büyük avuntusu bence bu ikisi.

Ilahi adalet ya da karma denilen şey olsa dünya bu kadar boktan bir yer olmazdi. Insanlar cigirindan çıkmış gibi yaşıyor artik. Bunun en basit örneği "gelir adaletsizliği"dir. O çok zengin, ultra lux yaşayan insanlarin hepsi birer melek olmali, eğer adalet ya da karma olduğuna.

Eger hakkin yendiyse, adaletsizlik varsa çevrende bunu karmaya birakma kendin hallet.

zihinsel birer unsur olarak varlar.

hikaye hepsi.

kizgin ve somurulen toplumun gazinin alinmasi icin uydurulmus seyler..

ilahi adalet hem inananlar hem de inanmayanlar tarafından çarpıtılan bir kavram.tabi iki taraf da kendi lehinde çarpıtıyor. herhangi bir konuda hakettiğini bulmuş bir kişiye bakıp "işte ilahi adalet" diyorsak hakettiğini bulmamış kişiye bakıp "ilahi adaletsizlik" diyebilmemiz gerek.ikisi de değil. burası adaletin sağlanacağı yer değil. insan dilediği kadar kötülük işlemekte özgür. böyle olmalı ki sorumluluk yüklenebilsin ve hesap sorulabilsin. dünyayı havaya uçurabilirsin gücün varsa. iyi biri hayatı boyunca kötülüğe maruz kalabilir. kötü biri hiç cezalandırılmayabilir, krallar gibi yaşayabilir ve yaşıyorlar da zaten. iyinin hiç kötülüğe uğramadığı, kötünün hakettiğini bulduğu bir dünya yaratılışın mantığına aykırı. bu durumda zorunlu bir iyi olma durumu oluşur ki bunun da anlamı olmaz. kısa vadede büyük menfaatler kötülükten geçiyor. insanlar beklemek istemiyor, peşin olanı tercih ediyor. çatışma da burada başlıyor. hiç görmediğimiz doğru mu yoksa hemen gözümüzün önündeki net çıkar mı?

Yukardaki arkadaş ilahi adalete, insanlar istediği kadar kötülük işleyebilir böyle olmalı vb bol keseden yazarken ilahi adalete haksızlık ediyor. Hani yok dese daha az itici olacak.

kesinlikle var. ah ettiğim kişilere nasıl ah ettiysem aynısını yaşadılar ve ben de gördüm. korkun benden :)

köri soslu tavuk, bilav.

fırında tavuk, haşlanmış brokoli

Karnıyarık + Pilav + Cacık. Yok bu benim en sevdiğim yemek kombinasyonuydu.

Fırında balık.

karnıyarık yada taze fasülye

patates püresi.

bu aralar çok canım istiyor öyle böyle değil :/ içine de incecik ödemiş tulum peyniri attın mı üf.

tonbalıklı makarna

ya da makarna salatası


ne kadar kalorili şeyler :(

yaprak sarma, içli köfte reyhanlı ayran

somon yanında bol limonlu marul salatası.

etsiz bir şeyler yap. sıcakta güzel oluyor.

Közlenmiş patlıcan salatası, kuzu pirzola, tavada patates

yap bi menemen yanına da soğan kırarsın.

yoğurtlu sarımsaklı brokoli, yanına cevizli kuskus
üzerine hafif kuru nane ve su

suyu iççen üstüne dökmücen :)

musakkaaaaaaaaaa :(

soslu kıymalı makarna.

bizim menuyu yazayim.

et yemeyen ben icin; domates corbasi, semizotu yemegi yaninda da bol yogurt.

erkek arkadasim icin; tavuk sinitzel, patates puresi, domates corbasi, salata.

mantarlı tavuk sote

patates,kabak,patlıcan,biber bunları ince ince doğra üzerine az bi zeytin yağı gezdir koy fırına şahane oluyor yanına da sarımsaklı yogurt ufffh mis

en.wikipedia.org

Herkes yanlış cevap vermiş

dereotlu köfte + elma dilimli patates + cacık

benim gördüğüm de tam tersi, bastırılmış özgüven eksikliğinden dolayı saldırgan veya yine bastırlmış eksiklikten ötürü ön plana çıkma gayretiyle yanıp tutuşan halleri oluyor genelleme yaparsam eğer. tabi tüm genellemeler yanlıştır :) kilolu kadınlar canımız ciğerimiz.

özgüveni kilo ile tartanların olduğu bir dünyada yaşamaları yetiyor da artmıyor mu?

bence yazını ambalajcılık ve hadsizlik üzerine yazmalısın. Kilolu insanların bu iki özelliğe sahip insanlar dışında sorunları yok. çok şişman da çok zayıf da oldum. çok şişmanken bikinimi de giydim. Bizden daha çok bizim kilomuzu kafasına taktı insanlar

başlık çok hatalı olmuş be hocu. ben eskien zayıftım şimdi öküz gibi oldum misal, baya bildiğin öküz gibiyim. ama bana sorarsan iyiyim yani, nasıl desem, sağlık problemim vardır en fazla (lan daha ne olsun?!) ama kilolu kadınlarda özgüven eksikliği yerine, özgüven eksikliğinin yeme bozukluğu yaratması üzerine yazsan daha iyi olurdu, zira kadınlar -ve hatta tüm insanlar- üzerinde, o kadar ağır bir dış görünüş baskısı, algı yönetimi -asıl algı yönetimi burda aslında- var ki kilo konusunda, normal kilolu bir insan anoreksik olabiliyor ya da aşırı zayıf bir insanda özgüven eksikliği ya da saldırganlık ve alınganlık olabiliyor. demeye çalıştığım, konunun kadınlıkla ya da kiloyla alakası yok, günümüzdeki pek çok koşulun insanların yeme düzenlerini bozması, fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara sebebiyet vermesi var. bak mesela benim teyzem de kilolu, rahmetli annanem de kiloluydu, gayet de tatlılardı, hiç kilolarını sallamazlardı, insanların düşüncelerine önem vermezlerdi, çünkü bilirlerdi ki bir insanın dış görünüşü ile duygusal durumunu denkleştirip de eleştirmeye çalışan insanların da ruhsal problemleri olabilirdi.

şöyle de diyeyim: benim mesela bir kuzenim aşırı zayıf, millet ona "kızım az ye de kilo al çok çirkin olmuşsun." diyebiliyor. bir insanın kilosunun ya da dış görünüşünün ona hakaret edilmesine ya da daha hafif örneklerde olabileceği gibi, buna göre yargılanmasına kim karar veriyor ki?

senin yazının konusu kötü, demiyorum, ama çok mantıklı ve akılcı değil, dahası bilgisizce. mesela erkek kardeşim ve erkek arkadaşım da, çok zayıfken bir anda aşırı kilo almış insanlar, kiloları ile ilgili laf edilince esip gürlüyorlar. hele kardeşim iyice fena, daha da yaşı küçük, bildiğin depresyona girdi çocuk, ilaç kullanıyor. niye, çünkü bir kısım dangalak kilosu ile ilgili kendisine hakaret edince, türkiye gibi ataerkilliğin tavan yaptığı bir ülkede, erkekliğe bok sürdürmemek için he he diyip geçse de, eve gelince bizim başımızın etini yiyor.

tam soruna cevap veremedim ama, cevap vermem gerekirse, eğer kilolu bir kadında özgüven eksikliği varsa, bunun sebebi kadın olması ya da kilolu olması değil, çevresinin kendisini densizce eleştirmesidir. isterse megalomanyak bir narsist olsun, bir insanı çok uzun süre olumsuz olarak eleştirirseniz, ona kafayı yedirtirsiniz, özgüven eksikliğini geçtim yani. insanlık olarak cidden çok zayıf karakterleriz çünkü: çok kaslı ve yakışıklı amerikan futbolcusu üniversiteli gençler tanırım ki, iş kızlarla birlikte olmaya gelince "penisim küçük görülecek?!" diye saçma düşüncelerle, kaçar giderlerdi. toplumu toplumca delirttik dış görünüş takıntılarıyla, yapmayın etmeyin allah aşkına, ortalama 70 yıl ömrümüz var la anca, saçmalıklarla geçmesin!

Hayatımda iki kere çok kilo aldım. Birinde hormonlar çıldırmıştı, birinde de sorunlarım nedeni ile ben yemiştim. Üstelik obez derecesinde de değildim, fazla kilolu derecesindeydim. Yani şişman denebilirdi ama obez denemezdi. O dönemi geride bırakmama rağmen, hala kendime bir şeyleri layık görememe sorunları yaşıyorum.

Bir kere varsayılan olarak çirkinsin. Yüzün veya saçın başın güzel olsa ne yazar? Üstelik genç kızsın; ununu elemiş, eleğini asmış ve "Hadi artık salayım" diyecek bir durumun da yok. Neşeli teyze olabilmek için imkanlar yok elimde. Ve elbise gibi o anlık bir çirkinlik de değil, yanında taşıdığın çirkinlik. Sürekli yanında taşıdığın çirkinlik, sürekli de üzüyor. Yani ilk özgüvenini kıran şey, aynaya baktığında kendini beğenmemek dışında, çirkinliğini kabul etme ve sürekli "Ben çirkinim" diye yaşama.

Bir kitapta bir söz vardı. "Zenginliğin en büyük üstünlüğü nedir biliyor musun? Paran olmadığını söyleyebilmektir. Örneğin, sınıf arkadaşlarımdan birine bir şey öneriyorum. Bilir misin ne yanıt verir bana: 'Mümkün değil, şu sıralar param yok'. Eğer durum tersine olsaydı ben ona bu yanıtı veremezdim. Tıpkı güzel bir kızın, kendini çirkin bulduğu için o gün dışarı çıkmak istemediğini söylemesi gibi. Bunu çirkin bir kıza söyletmeye kalkış bakalım, nasıl alay konusu olacaktır."

Marylin Monroe demiş ki "Bütün kızlara güzel olduğu söylenmeli, güzel olmasalar bile", çünkü ara ara normalleşmek için buna ihtiyaç oluyordu.

Shallow Hal filminde Gwyneth Paltrow'a bir şişman vücut maskesi yapmışlardı. O obez kostümü ile dışarıda yaşadıklarını şöyle anlatmış: Gördüğüm en kibar davranış görmezden gelinmekti, bu da bir insana yapilacak en aşağılayıcı şsey. Yani bir yandan içeriden kendi çirkinliğinle yüzleşmeye çalışırken, diğer yandan çevre de aşağılıyor. Bu da bir sonsuz döngü yaratıyor. Zaten sen içeriden kötü hissediyorken, dışarıdan da birilerinin söyledikleri seni daha da kötü hissettiriyor. Bir nevi bağımlılığından kurtulmaya çalışan bir alkoliğin yanında koklata koklata bir şeyler içmek gibi oluyor.


Yengemin bir yeğeni var, aynı yaşlardayız. Adı Figen olsun. Bir gün konuşurken "Figen ne kadar zarif, kuğu gibi. aychovsky de..." dedi, durdu durdu, bir şey bulamayıp "aychovsky de doğal" dedi. "Yenge, beni beğenmeye mi çalışıyorsun zorla" demiştim.

Benim için ilginç bir deneyimdi. Sen değişmiyorsun, içeriden aynı insansın ama şişmankenki ve değilkenki bakışlar nasıl değişiyor, anlatamam. Zayıflamanın, kendine bakmanın, normal sınırları içinde olmanın hayat kalitesini ve hayattan alınan tatmini kaç kat arttırdığını anlatamam.

Zayıfladığımda yolda yürürken ilk kez adamın biri popoma baktığında adama resmen sarılacaktım mutluluktan, adama "Güzel mi, ben yaptım bunu böyle. Böyle değildi bu, bakınca böyle oldu. Hadi, birlikte bakalım şimdi. Ben de çok beğendim" diyesim geldi. Sonradan rahatsızlık vermeye başladı yine, o ayrı.

@true blond: katılmıyorum, çünkü bu insanlar şişmanlığın çirkinlik olduğuna inandırılıyorlar. biraz uzun yazmışım ama, okuduysan şunu görmüşsündür: birisine sürekli olarak şişman olduğu için çirkin olduğunu söylersen, onun psikolojisine illa ki zarar verirsin. senin dediğin de gene algı yönetimiyle alakalı, yani buna inanmışsın.

ayrıca çok zeki insanlar da, kendisine salak denildiği zaman üzülebilir, hakaret çünkü bu düpedüz? 0_o bu tamamen psikoloji ile ilgili bir durum. keza şişman olup da çirkin olmayan çok fazla da insan var -hatta benim bildiğim şişmanların çoğu aşırı yakışıklı/güzeldir, bunların arasından zayıflayanları da oldu ve güzellikleri de gitmedi, hala güzeldiler. demeye çalıştığım, olayın tamamen algısal olduğu.

şunu da diyeyim ki "şişmansın ama güzelsin" diyen de oldu. hakaret mi iltifat mı bilemem :D keza şişman insanları güzel bulan da var. zayıfı çirkin bulan da var. mesela son yıllarda da şişmanların güzel bulunması gibi bir durum ortaya çıkmaya başladı yavaştan. aslında en güzeli sağlıklı olduğun ve hissettiğin kiloda olmak tabi, ben demiyorum ki "ayh şişmanlık çok güzel dünya şişman olsun!" ama şişmanı ya da zayıfı çirkin/güzel gibi algılamak yanlış, kendi algımızı oluşturmak yerine toplumun algısına kapılmak da koyun sürüsü haline getiriyor bizi -kaba oldu ama durum ne yazık ki bu- asıl bundan kurtulmak lazım. yani "bana şişman diyor, öyleyse alınmalıyım, çünkü ben evet aslen hakkaten de özbeöz pattatiz çuvalı gibiyim!" diye düşünen bir kadının özgüven eksikliği, tamamen toplumsal yargıya bağlı işte. ki bu çok yanlış, bunun "kadınlar kot pantolon giymesin, kitle imha silahı gibi tehlikeli oluyorlarlarlarlarlar!" gibi söylemlerle aynı zihniyete yaklaştığını görebiliriz aslında.

değişen güzellik algısı ile ilgili pek çok video ve bilgi var internet üzerinde, çok uzağa gitmemize gerek yok, bir google'lamaya bakar aslında.

not: benim güzellik anlayışım sizinkiyle uymayabilir, diyeyim. grotesk tipleri de güzel bulabilirim misal. ama bir an güzel bulup, bir sonraki an çirkin görebileceğim şeyler de olabilir, çünkü bunun ruh halime bağlı olduğunu da bilirim. ha, tabi herkes değişken fikirli olacak diye bir kaide yok, belki de sadece "sevdiğim" şeyleri güzel buluyorumdur, o da olabilir. :)

@true blond
Bir yandan haklısın, tabii ki inanıyor kişi çirkinliğine. Zaten yukarıda anlattım onu, ne olduğunu biliyorsun ve memnun olmuyorsun. Ama hiç bu şekilde düşünmeyen bir kişi olsa, ilkini sallamaz, ikinciyi sallamaz ama bir noktadan sonra kendinden şüpheye düşmeye başlar. Zeki bir kişiye de bir kişi salak dese, güler geçer. İkinci kişi deyince de güler geçer. Ama herkes aynı gözle bakmaya başlayınca, durup bir "Sandığım kadar zeki değil miyim" der. Şişmanlığın olayı da bu, ısrar.

kendilerini çirkin hissediyolar çevrede ideal kadın ölçüleri belli genelde herkes o tipleri seviyo ee dolayısıyla da özgüven yerlerde

bu özgüvene de hastayım. 34 beden sağlıklıymış gibi de gibi gibi...

@devilred: 34 bedenin de sağlıklı olduğu bünye vardır illa ki de, şişkolar ölsün, yağlı göbekler diyen arkadaş muhtemelen troll :) o yüzden konu kilit deyip geçelim. hatta duyuruyu açan arkadaş bile troll olabilir, maksat vakit doldurmak benim için misal :D

34 bedenim, normal olan sağlıklı olan benim yalnız. 38'den sonrası sağlıklı değil. istersen 190 cm ol. boyla, bünyeyle alakası yok, bir kadın maksimum ne kadar iri kemikli olabilir ki? 40 beden ama incecik biri olamaz yani. kalçalarda, bacaklarda depolanan fazla yağlarıyla "ben böyle mutluyum" diyen genç kızı 45-50 yaşında damar tıkanıklığıyla savaşırken de mutlu görmek isterim.

İhtiyacınız olandan fazlasını yemeyin. Hadi yediniz, bari bununla mutlu olmayın, düzeltmeye çalışın.

Duyuruya cevap: kendilerini normalleştirerek özgüven eksikliklerini doldurmaya çalışıyorlar

kilolu kadınların (aslında insanların) zayıfladıktan sonra bi cool havalara girdiğini tespit ettim bende. (bkz: tüm genellemeler yanlıştır)

bende eksiklik bazen var bazen yok evet tombulum hovardayım 24 ayardayım asdasg


insanlar üzerinde ciddi etkileri var, mesela en basiti aşk kimse senden hoşlanmaz sen platonik kalırsın neden hiç bi erkek yanında dombili birini istemez (istisnalar kaideyi bozmaz).

ya da iş alanında kimse tombikleri istemiyor arkadaş olarak da. ama kilo verince o eski halinden eser kalmayınca herkes yanına geliyor falan falan.


kilo ile insanlığın bilginin ölçülmesi yanlış

bence çoğunda özgüven var lakin yaşadıkları olumsuz şeyler içine kapanık olmalarını sağlıyor

bencesi.

jesterdvine, psikolog ya da öyle bişiy degil miydi?

klilolu kadınlarda özgüven eksikligi : çünkü igrençler, porno yıldızları falan hep 32-34 beden ama memeleri 44 bedenken, bunlar utanmadan götleri ve göbekleri 40-42-44 beden olarak sokaklarda dolanıyorlar. cunku erkekler onları sikmek icin özgüvenlerini pompalayıp durmuyor, kafelere cagırmıyor hatta ders notlarını bile paylasmıyor. neden paylassınlar ki? sikme ihtimalleri olmayan bi canlıya bu degeri neden versinler? öte yandan hemcinsleri de neden ortalama degerlerini yukseltecek kadınlar yerine bakanların ıyy diyecegi kilolu kız qanqa yapıp, bu ezik pisbogazlı mahluklarla bişey paylasabiliyor izlenimi cizsin? ne gerek var, en kötü accık tipi duzgun, yuzu guzel olmasa da gideri olan talip alerti yakabilecek tiplerle gezer. kendinden de güzel olmasın ama bu defa degeri yine düşer.
kilolular insan mı ya,hele bi de kadın? dünya uzerindeki degeri eril cins tarafından becerilme ihtimaliyle belirlenen bi varlık hangi akla hizmet kilolu olabilir? terbiyesizlik.

bunun dısında görüntü faşizmi, degişen güzellik algıları, kadın-erkek eşitligi, insani-etik degerler, saglık sorunları, farklı deger yargıları gibi bahaneler sunan şişkodur, dombilidir, insan degildir ayol.

böyle yazılar daha cok yayınlansın ki şişko kadınlar ne pis yolda olduklarını farketsin. terbiyesizler.

Konu nasil ideal kiloya geldi, o kismi yakalayamadim ama o kisiden kisiye degisen bir sey degil mi? 160 boyum var, 18 yasindayken anoreksik bir donem de gecirdim. 36 bedenken kaburgalarim cikmisti ama 54-55 kiloydum, zaten en son hastaneye kaldirmislardi, zaafiyet gecirmistim. Boyumla kilom arasinda 10 kilo fark oldugunda olurum ben dogrudan ya da olumcul bir sey olmadan 34 beden olmam imkansiz. (Evet, 17-26 yas arasi bedenimi cok hor kullandim bu konuda. Hem anoreksik hem sisman donem yasadim) Ama bir arkadasim da 38 beden oldugunda lop lop gobegi oluyor. 36 da bile simit yapiyor. "40 super bedendir" ya da "34 superdir" denecek bir sey mi ki bu? Herkesin kendi normali ve kendi sagliklisi, bu sagliklisinin da birtakim limitleri var. Guzellik acisindan da bazilari ele gelsin ister, bazilari ipince gibi olsun ister. Saglik olsun da, uymayan iki kisi de bir araya gelmesin. Bunda alinacak, gucenecek bir sey yok ki. O kadar mide bulanmalik ya da camur atmalik bir sey olmasa gerek.

@kakao Ne kadar genellenebilir bilmem de, dedigini yasadim ben de. Ama ilk bastaki simariklik ve ozguven pompasi yeni vucuda alisinca geciyor bir sure sonra. Her sey alisana, normallestirene kadar. Ama haklisin, ilk anlar toz attirasim gelmisti. :)

dilekçelik bişey yok ya. hesap numaranızı veriyorsunuz onlar hesaba yatırıyor. bizim tarlalar da baraj için istimlak edilmişti. babam vefat ettiği için tüm kardeşler ve annem hesap numaralarımızı verdik herkesin hissesi hesabına yattıydı.

Bazılarının bünyesi tabiri caizse ceketi atsan hamile kalacak oluyor yani bunlar korunsa da kaza kurşunu çok oluyor.Hem kadının doğurganlığı hem de erkeğin sperm kalitesi gibi pek çok faktör var. Korunmayanlar zaten bilmiyor bile ya da riske atıyor, bilinçli ve isteyerek çocuk sahibi olan çok azdır, çoğu kaza kurşunu.

zengin işiyle fakir karısıyla oynar diye bi laf var. onların haftada 1-2 yaptığını pek sanmıyorum

ilginç bir sözmüş.

bilinçsizce çocuk sahibi olduklarında hemfikiriz zaten de nasıl denk getiriyo adamlar hayret ya

kısırlık ilerliyor, özellikle gelişmiş ülkelerde.
annemler 13, babamlar 9 kardeş benim. önceden aileler böyleydi.
şimdi bir çocuğu zor yapıyor genç evliler.

"ayda belli başlı 2-3 gün var"

bu kadar da az degildir. durmadan sevisenleri, korunmaya ihtiyac duymayanlari gecsek bile korunduklari halde istenmeyen hamilelik yasayanlar da baya yaygin garip bir sekilde.

haftadda 1 bazen 2 azmis, 3 bazen 4 iyi.

bence kadınlarda iş var. asılsız bir kıyas olacak ama o bölgelerin kadınları doğurgan oluyorlar.

Sizinkisi ideal evet. Haftada 2 filan ideal olan olarak geçer genelde.

yanlışsam bilen düzeltsin ama, zaten ilaç ya da spiral gibi doğum kontrol yöntemleri kadının doğurganlığını az da olsa düşürüyor. yani bunların kullanımı bırakıldıktan sonra bile sağlıklı bir kadının hamile kalabilmesi için vücut en az 2-3 ay içinde kendi düzenine dönebiliyor.

ayrıca iş yaşamı, stres, yeme-içme düzeni, yaşam tarzı, sigara-içki kullanımı gibi pek çok faktör de hem kadının hem de erkeğin üreme yeteneğini olumsuz yönde etkiliyor.

ee şimdi yılda bi kere doğuran gruba bakarsan adamların yaşam şekli belli. kadınların çoğu çalışmıyor. çoğunun evde tv vs de yok. kadının bu gece yorgunum bey deme şansı hiç yok. kadının zevk alma gibi derdi zaten yok. ayrıca normal bir cinsel ilişkide olması gerektiği gibi yok ön sevişme, yok karşılıklı zevk verme falan gibi uzatmalar ve ekstra enerji harcama da yok. giriş-gelişme-sonuç toplam max 5 dakika ya sürer ya sürmez. dolayısıyla amcaların beline kuvvet. sıkıldıkça karılarına sarıyorlar.

ben o lafı zengin parasıyla, fakir karısıyla oynar diye bilirdim.

bazı erkeklerin spermleri kaliteli. sperm yumurtaya fukara sümüğü gibi yapışıb dölleyiveriyor. eğer ki kadının doğurganlığı da yüksekse o çocuk yine fukara sümüğü gibi yapışıb düşmüyor ve dünyaya merhaba diyor...

gelişmemiş bölgelerde insanların başka eğlencesi olmadığı için sürekli seks yapıyorlar.

3 bazen 4 çalışan insanlar için biraz fazla gibi sanki bilemedim enerjisi olan varsa tebrikler :D

"doktorun söylediği ayda belli başlı 2-3 gün var ve sadece o günler hamile kalabiliyosunuz." Hangi doktor söyledi size bu yanlış bilgiyi? Kadının verimli olduğu yaklaşık 6-7 gün vardır, bu günlerden 1-2'sinde hamile kalabilme şansı diğer günlerden daha fazladır, bu diğer günler olmadığı anlamına gelmiyor. Ayrıca sperm kadının vücudunda 3-5 gün canlı kalabilir. Yani o 7 gün etti sana 10-12 gün. Ayrıca bazen (özellikle düzensiz adet dönemi olan kadınlarda) yumurtlama günü olmayan günlerde de yumurtlama gerçekleşebilir.

Evet bir sürü insan çocuk sahibi olmakta zorlanıyor, bu herkesin ya da çoğunluğun zorlandığı anlamına gelmiyor.

Haftanın 4-5 günü, hatta her günü ilişkiye giren çiftler var. Bu işin azı ya da çoğu olmaz, çiftin kendi tercihine kalmış.

Bilinçsiz üremenin zararları konusunda hemfikiriz. Bir sürü çocuk ailelerin bencilliği ve şuursuzluğu yüzünden sürünüyor. Kaza falan da değil bu arada çoğu, korunmuyorlar. Korunma yöntemlerine para vermek istemiyorlar, dini nedenlerle korunma kullanmayan değişikler de var.

dünyadaki gebeliklerin oran olarak daha büyük olan kısmı istenmeyen gebelikler hocam. bir de yumurtlama günü etrafındaki günler cidden riskli. erkek tamamen kadının içine boşaldığı halde kadının gebe kalamama durumu da var. zaten ne zaman çok istenir o zaman denk gelmez, istenmeyince olur bu meret. yine de takvim yöntemine güvenilmez. dünyada gebelikten kesin koruyan hiçbir şey yoktur tıbben. oluyor işte insanların bi şekilde...

sevişmek için de enerji bulamıyorsanız yaşamayın zaten. haftada 1 nedir yahu?

Regl günü yapılan seks bile teorik olarak risklidir, her ay sadece 2-3 gün riskli dediği ''sperm ve yumurtanın denk gelme'' olayı. Ama vücut içerisinde 7 gün canlı kalabilen çılgın spermler de var ve o 2-3 günü çok güzel tutturabilirler. Riskin en az olduğu tek hafta , mesntruel siklusun son haftası denebilir o da ''bir ihtimal''.

seks sıklığını bilmiyorum ama kesinlikle doğurganlık olayında fark var
ailemdeki kadınlardan biliyorum :) annem 9 senede 5 tane doğurmuş olduğundan ve diğer tüm teyzelerimden,halalarımdan.
annemin gebe kalmadığı tek bir dönem var o da kız kardeşimi kaybettikten sonra 88 ile 91 arası 3 yıl kadın çok üzgündü, mahvolmuştu. Ailenin çoğu ayrıntısını bildiğimden yine fark ediyorum ki bu tür ölüm (hele evlat ölümü) gibi olaylar dışında cidden ceket atsan gebe kalıyorlar. Benim neslimde herkes okumuş, bunların hemen hepsi de çalışıyor bir şey değişmedi.

erkekler kısır olmuyor arkadaşlar evet :D
tey allamm..
sprem sayınız düşüyor günden güne, yediklerinizden soluduğunuz havaya kadar her şey etkili bunda.
hele fifa, ps falan direkt kısır yapan şeyler.

sakınılan göze çöp batar hesabı, bahsettiğin bilgiyi öğrendiğinde sana bilmenin dışında başka etkileri de oluyor, düşünsel, psikolojik, e onlar da hormonları falan etkilediğine göre... sonucun bu olması kaçınılmaz herhalde.

Müzeyyen senar

dio. 2009'da abd'ye gitmeyip, wacken'a gitseydim dinleyebilecektim. arkadaşlar dinledi artık benim yerime.

idir, christina perri, metallica.

oomph

sigur ros.

o ruhani yolculuğa çıkmak istiyorum

freddie mercury
2pac

nick cave and the bad seeds
radiohead
coldplay

ek olarak esbjörn svensson trio'yu deli gibi, deliler gibi, hayvanlar gibi dinlemek isterdim. heyhat...

Led Zeppelin
Nick Cave
Muse

Fleet Foxes
Midlake
Bob Dylan
Coldplay +1
Radiohead +1


Ölenlerden
Kurt Cobain
Freddie Mercury +1
Kazım Koyuncu

freddie mercury
sting

The Beatles
Queen+1
The Doors
Nirvana

radiohead, rammstein.

kazim koyuncu'yu 1 defa canli dinleyebilmistim, tekrar dinlemek isterdim.

Leonard Cohen
Mehmet Güreli

Leonard Cohen
Zeki Müren

lhasa de sela

barış manço

jaco pastorius.

Freddie Mercury'e geç kaldığım için çok ama çok üzgünüm. 60'larda doğmuş olmayı çok isterdim. Onun dışında da canlı dinlemek istediğim gruplar/sanatçılar var elbette ama hiçbiri Freddie kadar heyecanlandıramaz beni.

Bir de Michael Jackson'ı sahnede izleyip dinleyebilseydim çok mutlu olurdum.

mozart ve vivaldi.

bob seger
zeki müren
metallica
müslüm gürses
bob marley

rahmetlilerden dio, fredi ve maykıl.
dağılanlardan, iced earth'ün eski vokali matt barlow.
yaşayanlardan dinlemek istediğim hemen herkesi dinledim. bu yıl savatage ve tso dinlicem. yapabilirsem bir de twisted sister.

pink floyd, the doors, led zeppelin, jimi hendrix bir de gary moore.

hepsi imkansiz. cok yanlis zamanda dogmusum cok.

Michael jackson, Baris manco.

Bruce Springsteen
AC/DC
Michael Jackson
Barış Manço
Münir Nurettin Selçuk
Müzeyyen Senar
Zeki Müren

ve Amy Winehouse

mustafa keser

ian curtis
neşet ertaş

Oha aynı ben. Ama sendeki sosyal faaliyet ben de yok :(

Bu arada tanisalim, ben burak :D

Departmandaki ablalar ve eniştelere biraz dert yanıyorsun haftada 3 aday garanti.

elizabeth :(

Spor salonuna yazıl.

doğa yürüyüşleri bisiklet turları bunlar pazar günleri oluyo ve bi sürü arkadaş ediniyosun.

Stick kullanıyorum çünkü roll-on'un yapış yapış hissini spreylerin de kokusunu sevmiyorum

sprey, roll-on hissediliyor hoşuma gitmiyor

roll-on. bazen de sprey. stick çok katı bir tabaka bırakıyor gibi geliyor, roll-on kuruyunca yok gibi oluyor. roll on ancak evde giyinmeden önce, sürdükten sonra kurumasını birkaç dakika beklemek gerekiyor giyinmeden. sprey de gün içinde gerekirse bazen.

roll on. daha etkili ve ucuz.

deotak krem. en etkilisi bu. kokusu da yok ayrıca haricen.

bir sürüş, neredeyse her gün yapmama rağmen 2-3 gün idare ediyor beni gram koku yapmadan.

Önce Stick kullanıyorum, ardından vücuduma deo sıkıyorum.

roll on.
çünkü stick iz yapıyor, deodorant kalıcı olmuyor.

Stick. Spray dogaya daha zararli gibi geliyo. Roll on da yeterince antitranspirant gelmiyo.

Deodorant. Nivea aldım en son black and white memnun kaldım tavsiye ederim.

Deaodorant.

Hatta Nivea Black and White'ı ben de ikiliyorum. Başarılı.

Deotak + 1

Spray. Diğer katı veya sıvı sürülenler kalıcı olsa da kıyafetlerde leke bırakıyor. Ayrıca spray uçucu olduğundan kalıntı bırakıp rahatsız etmiyor.

25 yasindayim en az 20 en fazla 27-28

yaş 25

en az 23, en fazla 27

Cinsiyet kadın.

@cesario sevgiliniz hangi yaş aralıklarında olsun efendim?

36 yaşındayım +5 -4 olabilir.

31 yaşındayım / kadın
en az 25 en çok 33

onun cevap anahtarı olmuyor. 30 yaşındayım. bir önceki kız arkadaşım 22 yaşındaydı. 26 yaşındayken 33 yaşında kız arkadaşım da vardı.

nazım hikmet'in dediği gibi; it's depends on.

nasil bi yokluktaymissin karakteristik.

25 yasindayim. en az 28 en fazla 40 olabilir.

arayışım yok, yaşıtımla nişanlıyım da farazi olarak cevap vereyim: 29'um. en az 29, en çok 40 olurdu.

Ben 24, kız arkadaşım 26 yaşında.

@karakteristik nasıl bir karışıklık olmuş olabilir aşsllsls

yaş 25 e

18-45

cinselliği ilk yaşama yaşı sorulmuyor di mi? ben mi yanlış anladım?

beraber olacağınız kişi en az kaç, en çok kaç yaşında olabilir değil mi soru?

edit: tamam ben doğru anlamışım.

29
-6 +2

@whimsical kast ettiğim duygusal beraberlik yani sevgili olmak
@tetriste çubuk bekleyen adam o yaşlarda olmadığını tahmin ederek pedofili olmayalım diyorum

Yaklaşık 20 yaşındayım. Laylaylom değil ise 18 de olur ama ben yaşıtlarımda dahi öyle birini görmedim henüz. 26 yaklaşık max diyebilirim sanırım, dahası kuşak farkı oluyor.

22 yaş..

20-23..

yaş 23.

20-25 falan olur herhalde.

24 - erkek

En az 20 e fazla 35

22 yaşındayım şu an ki sevgilim 23

en az gene 22 en fazla değil aslında aradığım 27-28

cinsiyet:erkek

25 M İstanbul

21 ile 30 arası gibi bir şey

25+

20K

benim yaşım 21 ama sevgili 31 yaşında tam. olunca oluyor kafa meselesi biraz :)

24. +5~10 dolaylarında.

k

28, +-5

tebrik ediyorum çok güzel bir online dating database'i olmuş, hemen çıtır kızları filtreliyorum agdsadf

26.5
89-92

ne kadar yakın o kadar iyi diye düşünüyorum. anlaşma ihtimalini artıracaktır. yüksek fark kısa vadede değil belki ama uzun vadede ciddi sorun yaratabilir. ha, amaç uzun vade değil sadece ansa tabi yaşın önemi epey düşer.

yaş 23

19-25

erkeğem

Erkek, kedi, kuzu

taşaklarım

köpeğimiz.

pıttık

kedi

Tavşan ^.^

kesinlikle ayı. bayılıyorum abi ayılara. evde beslenebilen hayvanlar olsa hayatımı ayı ve koala beslemeye adar ve eminim çok mutlu olurdum. kalkmaya üşendiğim için ilacımı düzenli içmiyom ben, koala ve ayıcağızlarımın bir dediğini iki etmezdim. ayı gibisi var mı be?

düşünsene almışsın eline kocaman balığı çıkmışsın bahçeye gidiyosun, bu şekil karşılıyo seni "eyvallah abi yedim ben ya" diyo,

daysgoneby.me

ya da şu koala kardeşimiz misal, sevilmez mi bu,

cdn.isciencetimes.com

kuş

+18, hemen hemen her türlü (soğuk kanlılar hariç) hayvanat cinsi

battaniyem kareli battaniyem değerli.

kedi, köpek

en çok evdeki kedilerimizi seviyorum tabi.

Kedi, sincap, kopek, mirket

kedim. daha çok sevdiğim yok.

edit: kocamı unuttum ya la. ahahah :D

1 - instafollow uygulamasini indirin.

çok sagol hocam. ama 2 ye de bisey yazsaydın, belki puan veririm.

:(

kapatın siteyi. çok özür dilerim :'(

periskop sadece ios'da var.

yok android'de de var artık.

periscop androide daha yeni çıktı çok bugu olur

spor yapın.
bir yazarın tüm kitaplarını okuyun.
dans kursuna gidin
bir yönetmenin tüm filmlerini izleyin.
balkonunuzda domates yetiştirin
yüzme kursuna gidin

Bi işe gir çalış

bisiklet sürün, yoksa bisiklet kiralayın.

Tatile çıkıyoruz, bizimle gelin.

isterim. hergün böyle olsun.

Kapalın olsun ama rüzgar olmasın,rüzgar olmasın,yeter ki rüzgar olmasın.

kapalı olsun, rüzgar olmasın, montsuz hırkasız dolaşılacak ama terletmeyecek kadar sıcak olsun.

güneşli olsun ama çok sıcak olmasın.

isterdim.sıcağı/güneşi sevmiyorum.yağmuru severim. ister hafif ister deli gibi yağsın. aşırı soğuk ve şiddetli yağışlı havalar hariç rüzgar da sevilir. bulutun siyahı da beyazı da güzel. sis de severim ayrıca. gök gürültüsü ve şimşek bile güzel görülebilir. ama en güzeli kar olsa gerek. pamuk gibi, kocaman kocaman ve ağır bir şekilde yağan kar.

en nefret ettiğim hava. açık güneşli olacak hiç rüzgar olmayacak mis gibi.

bazı şehirlere yakışıyor kapalı hava, bazılarına yakışmıyor. istanbul'a yakışmıyor mesela, ama yemyeşil bir yerde yaşasam ya da ortaçağ mimarisinin baskın olduğu bir yerde yaşasam o zaman kapalı havayı çok severdim. istanbul'da sevmiyorum.

hava güneşli olsun, ama bunaltacak kadar sıcak olmasın. akşamları da üşütecek kadar serin olmasın. hafif hafif rüzgar essin.

Bana uyAr

kurt puslu havayı severmiş. :)

6 ay boyunca sürekli kapalı hava da yaşadım, toplasan 4 gün güneş çıktı hava sürekli 20-25 derece arasında idi, 6 ay sonra uçak bulutların üzerine çıkınca gözümden yaş geldi nerdeyse güneşi görünce.. o yüzden sürekli kapalı olsun diyenler bi kre daha düşünsün ki ben sıcaktan nefret eden bi insanım

güzel böle

ışık yetersizliği nedeniyle istemezdim. parçalı bulutlu olsun ama gri olmasın. mavi gökyüzünü bolca göreyim ama aynı oranda bir sürü de hareket halinde beyaz bulut olsun.

gri bulutlar? nı ıh... ben güneşle çalışıyorum.

yeryüzündeki cennet olur benim için...

Güzel olur,hep böyle olsun. Ferah ferah..

Utanmasam fotosentez yapacağım, uzun süre güneşli hava olmazsa delleniyorum. (bkz. İstanbul kışı) Filmlerde kahramanlar savaşır savaşır, en son noktada bitkinlkikten yerden kalkamayacak hale gelirler de en son bir güç toplayıp son hamlelerini yaparlar ya, kış benim için öyle. "Artık bittim, yoruldum, dayanamıyorum, tükendim" noktasına geldiğinde yaz geliyor. Gerçekten Nisan ayında kendimi çok bitkin hissediyorum, dayanamıyorum, herhangi bir şeye gücüm kalmıyor artık. Hatta bazen o noktayı geçiyor, yaz gelmedi diye oturup ağladığım oluyor. Çok yoruyor kış beni.

Ama yaz yağmurunu ve o yağmurda ıslanmayı da severim ara ara.

kimse benden fazla istemez herhalde :)

koç müzesine gidin. 1 gün dolu dolu geçer. görmeyen herkese görmesini tavsiye edebileceğim bir yer.

Ekleme: yani ben işsizlik oranını yükseltiyor muyum, devlet gözünde işsiz miyim?

Son 3 ay içinde İŞKUR veya özel isdihdam bürolarına başvurarak iş aramadıysan TUİK seni işsizlik oranına dahil etmiyor zaten.

İşsiz sayılmıyor. Ayrıca belirli bir süreden fazla süredir (3 ay olması lazım) iş aramayan, ümidini kesmiş kişi de işsiz sayılmıyor. Bir iştrn ayrılan kişi yeni iş arasa da (ilk 6 hafta sanırım) işsiz sayılmıyor. Bir de çok uzun süre işsiz kalan işsiz sayılmıyordu sanırım ama bu sonuncudan emin değilim.

Son 10 yılda işsizlik hesaplama çok değiştirildi. "bakın işsizliği azalttık" demek için. Bana sorarsan bunların aksine geçim sıkıntısından (tercihen değil) mezun olduğu bölüm yerine başka sektörlerde çalışanlar bile işsiz sayılmalı.

Aksine yüzsüzce, kimya mühendisi adam gidip inşaatta kum çekip, harç hazırlamak istemezse "işsizlik diye bir şey yok Türkiye'de iş çok millet iş beğenmiyor" deniyor. Tabii bu cümlenin aynısı 1500 liraya haftada 6 gün, günde 10+ saat, maaş asgari yatıp kalanı elden verilecek şekilde çalışmak istemeyince, insani şartlarda çalışmak isteyince de kuruluyor.

(bkz: gönüllü işsizlik) bence buna giriyorsun.

iş arayıp da bulamayanlara işsiz deniyor sanırım. asyada bir ülkenin işsizlik oranı %0.004 mü neydi ama tüm sokaklar dilencilerle dolu. iş aramadıkları için sayılmıyorlardı mesela. tüm dünyada böyle diye biliyorum.

İçeride bakteriler üremiş de üremiş bence. Sürekli düşük sıcaklıkta (40C?) yıkadığınızdan.

Birkaç defa 90 derecede filan yıkayın, geçer.

Suda da sorun olabilir. Paslanmış su boruları sebebiyle suda bir pas kokusu varsa çamaşırları da kokutuyor ve deterjan/yumuşatıcı kokusunu bastırıyor. Mesela Ankara'da malum suların pis akması olaylarının olduğu dönemde de benim çamaşırlar kötü kokuyordu.

makinada bırakırsanız ondan da olur.

makinenin ön alt kısmında küçük bir kapak olması lazım. o kapağın içinde çevirerek açılan bir kapak daha var. açınca içinden su akıyor yalnız ona göre hazırlıklı açmak lazım. bizim eski makinede ordaki suyu sürekli boşaltmadığımız zaman aynı şekilde geçmeyen bir koku oluyordu. bi onu deneyin, yine geçmezse içinde bir filtrede falan sıkıntı vardır tamir gerekir.

freya'nın dediğini yaptıktan sonra makinayı 90 derecede bir kez boş çalıştırın. faydası olacak.

chrome'u komple kaldırın. kaldırırken tarayıcı verilerini de silin. sonra tekrar kurarsınız.

bonus cevap: kaldırırsan bir şey olmaz. senkronize ise ve kişisel verilerinde değişiklik yaparsan belki olabilir. bilemiyorum.

Eğer google oturumunuz açıksa, sadece kişiyi sil yöntemini kullanın, diğer türlü evdeki chrome'a şey olabilir, ardından ccleaner ile de temizlik yapıp chrome'u kullanıcı verileriyle kaldırın.

yerinde olsam önlem babında otomatik giriş yaptığın sitelerin şifrelerini de değiştirirdim.

web özellikleri kısıtlı, uygulamadan görebilirsin.

yanlış hatırlıyorsun web özelliğinde yoktu öyle bişey hala da yok. sadece mobil.

gerek yok bence. bizim işyerinden ayrılanlar genelde vermiyor.

Patronla muhabbet abi kardeş seviyesindeyse olabilir. Maaş size kalmış; ama gittiğiniz yeri söylemede(rakip değilse) sakınca görmüyorum.

Verilmemesi gerekir. Kendince kıyas yapıp ona göre seninle ilgili değerlendirmede bulunacaktır. Pozisyon olarak kendisine yakın ve değer verdiği birisiysen ,gitmen nedeniyle iş adına diğer çalışanlara karşı daha soğuk ve güvensiz davranabilir . İş konusunda prensip sahibi ise bunları yapması her zaman mümkün

verilebilir, bakarsınız iş çıkar.

şirket adı, yapacağın iş olabilir ama detayları vermemek lazım

gerek yok... madem aranız iyi, "yanlış anlamazsanız söylemek istemiyorum" dersin olur biter.

amanha ayrılıpta yerleştikten sonra ne söyleyecekseniz söyleyebilirsiniz, bir tanıdığım, daha yerleşmeden patronuna söylemiş bulununca, patronda aynı sektördeki arkadaşına o eleman bana lazım deyip işine engel olmuş olamaz mı olabilir...

gerek yok. neden derseniz ne kadar iyi ilişkiler bile olsa işten çıkıp orayı yüz üstü bırakıyorsunuz. bu durumda size kızıp kötü şeyler yapabilir. işinize taş koyabilir manasında. yok yapmaz öyle bile deseniz işe girip bir süre çalıştıktan sonra bir gün ziyaretlerine gider o zaman söylersiniz. söylemekte acele etmeyin bence.

Eğer dediğiniz gibi objektif bir şekilde aşırı iş yükü söz konusu ise mobbing var diyebiliriz.

Aşağıdaki bağlantıda TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nun raporunu bulabilirsiniz. 33. sayfadaki mobbing yöntemleri arasında aşağıda kopyaladığım madde yer alıyor:

İş yükleme; mevcut sorumluluk ve günlük iş yükünün üzerine
mantıklı olmayan, istenen sürede bitirilmesi güç işler yükleme. Bilgi ve
becerisinin üstünde ya da altında işler talep etme.

www.tbmm.gov.tr

Bu bilgiler ışığında mobbinge maruz kaldığınıza inanıyorsanız aşağıdaki bağlantıda da işçi olarak hangi haklarınızın bulduğuna dair özet bilgiler yer alıyor. Fikir edinmek için inceleyebilirsiniz:

www.kabanhukuk.com

öncelikle bizim mevzuatımız açısından böyle bir durum yok. ama kişi haftada en fazla 45 saat, günde ise 11 saat çalışabilir. günlük çalışma saatine göre dinlenme hakkı vardır. dinlenme hakkı haricinde mesai süresi boyunca çalışmak zorundadır. bu kurala uymayan personel işini iyi yapmıyordur demek, bu kuralı suistimal etmeye çalışan iş yerleri de mobbing yapıyor denilebilir. ama her olay her konuda subjektif olarak değerlendirilir. dolayısıyla öyle bir durum yok. Ama şundan da bahsetmek lazım. parça başına iş sözleşmesi imzaladıysanız mesela günde 200 arama karşılığı 50 tl alınması gibi, o zaman o durum söz konusu olabilir. hak kaybına uğramamak için tüm detaylardan bahsetmenizi ve her halükarda bir avukata danışmanızı tavsiye ederim.

Genellikle bedenen çalışanlardan işyerleri "Sayı" ile iş yaptırıyor evet. Istenen sayı yapılırsa ertesi gün sayı artırılıyor üst üste birkaç sefer yapılmazsa uyarı ve işten çıkartmaya kadar gidiyor. İşçi ayda 45 saatini işverene bir Ücret karşılığı Satıyor. İşveren de bu Süreyi kendisi için en verimli ve nakte dönecek şekilde planlıyor.

annen klasik annelere göre ev ekonomisi konusunda oldukça zayıfmış :) soruna gelince söyledikleri on gün geçti mi geçmedi mi tam anlamadım bence önemli bir nokta

@boyle pust gibin ibne gibin bisey hiç sorma hiç :)

10 gün oldu evet.

öncelikle türkiyede yaşadığı hatırlamalısın vaktinde beklemek biraz fazla kaçmış zaten. henüz hır gür çıkarılacak bi durum yok bence arayıp ya da gidip talebini yinelesen daha mantıklı bu safhada yokuşa sürüp ters tepki almak var

Adamlar iade etmeyiz dememişler. Belki sıkıntı bankadan kaynaklandı? Bilemezsin. Arayıp kibarca paranın karta/hesaba iadesini göremediğinizi sorun olup olmadığını sorun. Eminim kısa sürede çözeceklerdir.

kur riski

senin bir şirketin var, yurt dışından mal satın alıyorsun(hammadde).
diyelim hammadden tanesi 2 dolar ve sen 2 ödemede ödeyeceksin. yarısını şimdi yarısını 6 ay sonra. sen 1 milyon tane hammadde aldın. toplam ödeyeceğin miktar 2 000 000 dolar. yarısını peşin ödedin. 1000 000 $ larını. 6 ay sonra 1.milyon daha ödeyeceksin. dolar 2 tl 2,5 tl oldu ( 6 ay içinde). 1 000 000 $dolar ödeyeceksin ama 2000000 tl yerine artık 2 500 000 tl ödüyorsun.

kafadan hiç birşey yapmadan ödeyeceğin 500 000 tl arttır kur değişimi yüzünden.kurun değişme ihtimali = kur riski

@psycence fiction çok güzel anladım ama sınavda açıklamayı bu şekilde yazamayacağım bir de sınava yönelik cevap gelirse süper olur :)

ekşide güzel tanımlar var :D

uluslararasi ticarette doviz kurlarinda gerceklesen dengesizlikten kaynaklan zarar ihtimali

Kuru bir rakamda sabitliyor banka. Ödeme günü geldiğinde sabitlediğin kurdan ödemeni yapıyorsun. Kurlar yükselirse kardasın ama düşerse zarar edersin. Olay bu.

yatarım

a tarım.

Soyadımı koyardım ya da varyasyonlarını.

buğday

zeytinin yetiştiği yörenin ismiyle ilgili bir şeyler olabilirdi.

Şuan oturduğum mekanda bunun gibi 3-4 tane var

aşırı değil ama güzel.

güzel. abartmaya lüzum yok.

güzel ama aşırı değil gibi.

ortalama

bence bayağı güzel.

taş gibi. ama yatakta nasil o da çok önemli.

Güzel, bundan güzelleri VS meleği zaten.

muthis

Gideri varda 3. fotoğraftaki çorumlu oturuşu olmamış bak.
Aklıma bu geldi;
karikaturistan.files.wordpress.com

Bence güzel bir kadın değil, sadece hoş. Ama fotoğraflardaki kıyafetlerle, yani bohem tarzıyla güzel görünüyor. Yolda görsem bakardım. Ama kadından ziyade saça, kıyafete, tarza bakardım.

www.koton.com.tr

www.koton.com.tr

"Çene geniş, yüz hatları sivri ve erkeksi"+1 ama Anne Hathaway'e benzetemedim hiç.

çok zayıf kadın sevmiyorum. ancak fena değil diyebilirim.

verse ş'apmaz mısın klişesini yapmayalım lütfen. artık yapmayalım.

ben beğenmedim çene geniş. yüz hatları sivri ve erkeksi. ama beğeneni çok olur. bunu beğenen şunu da beğendi: (bkz: anne hathaway)

gördüğüm en güzel kadınlardan biri olabilir.

güzel ama aşırı değil. adam kesmem.

elleri ve özellikle ayakları çirkin.

güzel ayak parmakları hariç.

abi bu kadına sıradan diyenler nerede yaşıyorsunuz söyleyin biz de gelelim:D

dalgasına söylüyorum tabii, herkesin beğenisi kendine. ama bence çok güzel bir kadın, abartmıyorsun.

güzel ama abartılacak kadar değil, ayrıca çok erkeksi, 3. fotodaki oturuş da çok kabadayıca cool değil.

Kadının hammadde olarak çok güzel de, bu saçla başla güzelliğini seçene kadar zorlandım. Konsept olmamış bence, yoksa kadına tü tü tü, maşallah.

Bir de sabah şunu gördüm, ondan sonra güzel deme çıtam çok yükseldi. Normalde tanrıça bile derdim ama şundan sonra diyemedim.
data1.whicdn.com

Bir de biraz kemikli yüzlü bu, kemiklidense yanaklıyı seviyorum ben.

abi bu kemik torbalarını size güzel diye pompalıyorlar siz de ayılıp bayılıyorsunuz. etli butlu olsa biraz güzel hatun tabi.

buna ortalama diyenin suratını görmek istiyorum.çok güzel bence

aynen, demek istediğim o işte. meme yok, çocuk gibi zayıf, bacaklar dal gibi, vs... güzellik kavramı=zayıf olmamalı.

Beğenmediğiniz doutzen kroes buna bin basar ama hiç kusura bakmayın :3

düğüne beyaz elbiseyle gidilmemesi bağyanlar arasında genel bir kural diye biliyorum ben. annenle kuzeninin annesini gazla, düğünde beyaz giymenin absürt olduğunu kuzenine söylesinler.

hemen değiştirsin o elbisesini. densizlik etmesin. değiştirmiyorsa da düğününe gelmesin bir zahmet. kendi düğününde ne giyecekmiş sor bu arada. gece mavisi gelinlik mi?

balık ne? balık etli falan mı?

not: üzerine kola falan dök, ya özür dilerim falan de sonra; sen gelinsin ne olacak, sana kızacak değiller ya :)

de tabiki. düğünde beyaz giyme lütfen de açıkca söyle

Damat yanlışlıkla kuzenini gelin sanıp götürecek bir zekaya sahip değilse sorun yok bence.

söylersem ayıp mı olur diye düşündüm ama şuan aldığım gazla yırtabilirim bile elbiseyi

yakınlarının beyaz renk şeyler tercih etmesinden rahatsız olacağını dile getir bence geç kalmadan uygun bir dille. düşüncesizlik ve çok büyük densizlik yaptığı.

not: hatta istersen benim yerime sen evlen diye laf sok bence:D

theworldismine ahahahah evet bunu söylicem

ben de olsam uyuz olurum. düşüncesizlik etmiş.
bir şey söylemediğin kabahat.
ayrıca gelinliğin de çok güzel ve zarifmiş.

Bence kocanda gozu var.

Evet bu ayip bir davrais gercekten, niye boyle bir elbise secmis ki? Azicik dusunebilen bir insanin bile aklina gelmesi lazim gelinin rahatsiz olabilecegi, ona soyler miydim bilmiyorum ama dogru yapmadigi ortada

bu yaşıma geldim, düğünde gelinden başkasının beyaz giymediğini ilk kez duyuyorum. erkek algısı işte. resimlere bakınca eee ne var bunda diye düşündüm sonra cevapları gördüm.
yok mirim kadın işine karışılmaz.
deyip şöyle bitireyim;

gelinliğin çok güzelmiş, allah mesut bahtiyar etsin.

rahatsız olman çok normal. ne demek beyaz elbise giymek?!!!! :) şaka bir yana açık açık söyle. benden başka kimsenin beyaz giymesini istemiyorum falan de.

gelinliği beğenmeniz ve kuzene yorumlarınız iş yerinde deli gibi sırıtmama sebep oldu teşekkür ederim.

kuzene deki benmi evleniyorum sen mi de:)salak değilse anlar.

Ağzına sıçardım herhalde net. Tepki vermezsen pişman olabilirsin düğünde kesinlikle tepki ver ayıp falan da olmaz

nebileyim kısa beyaz bir elbise olur, ekru gibi bir renkle gelinlikle alakası olmayan bir model olur tamam ama bu gerçekten olmamış. bence açık açık ama kibarca söyleyin.

sisteme girmemiş olanlar olabilir. elle kesilen cezalar mesela.

Var olabilir. Adresine de ceza geliyor, gib de görünmese bile beyanlı trafik cezası şeklinde ödüyorsun.

özet tablodan olur bu

alt toplam alarak yapabilirsiniz. veri-alt toplam

@deneme2 resmen pivotla olur :( mesai bitimine 8 saat kala bunu bile akıl edemediğim çok iyi oldu :')

Pivot/özet tabloyu veya ETOPLA/SUMIF formülünü kullanabilirsin.

daha kolayı da var üstad, Data/Consolidation

ben olsam kendim yapardım. 6 köşe :) hem güzel bir aktivite olur hem de kendi yaptığın uçurmayı uçurmak daha fazla keyif ve gurur verir.

bunlardan 2.diyorum.

www.decathlon.com.tr
bunu yeni aldık hanıma.

Bende de bu var;
www.decathlon.com.tr

Kırmızı olan müthiş zevkli, güzel rüzgarda ayakları sürüklüyor. rüzgar az bile olsa bir kamerayı havalandırabiliyor. Ha çocuk için falan düşünüyorsan bu ikisi de uygun değil.

Senin gösterdiğin üçgen olan da 2 ipli bu arada. bendekinden farkı ipler birbirine barla bağlı değil. Eğer alırlarsa hafta sonu itü de ki uçurtma şenliğine ikisini de götürcem. gelirsen bi tur veririm =)

her ne kadar sahibinden nefret etsem de, üsküdar da uçurtma müzesi var.
Gidiyorsunuz önce müzeyi geziyorsunuz (sahibinin dünyanın her yerinden getirdiği uçurtmalara bakıyorsunuz, hayran kalıyorsunuz). Daha sonra aşağıda atölye ye inip size uçurtma yapmayı öğretiyorlar , dilerseniz siz yapıyor satın alıyorsunuz, dilerseniz onlar size yapılmış uçurtma veriyorlar.

Bu bahsettiklerim geçen sene 20 25 tl civarı bir şeydi.
Değer.

@kakao ben de kendim yapmayı düşünüyordum ama bir türlü gaza gelip de yapamadım, bahar da bitti zaten. bu gidişle yapacağım yok =)
@theli çocuk konusunu iyi ki söyledin çünkü işin içinde bir çocuk da var. asıl amaç onun eğlenmesiydi hatta başlarda ama şu an kırmızı için ayakları yerden kesiyor dedin ve ben bir heyecanlandım. cidden tehlikeli mi sence 3-4 yaşlarındaki bir çocuk için? yeni aldık dediğin renkli olan sanki daha tehlikesiz olur gibi gerçi bir ucundan da biz tutarsak.
pekii iplerin birbirine barla bağlı olması neyi değiştiriyor?
uçurtma şenliğinden haberim var, gelebilirsem mutlaka haber vericem, çok teşekkür ettim =)

@kahramanikarus uçurtma müzesi çok güzel plan, söylediğin için çok teşekkürler. hem orada ne tarz uçurtma almam gerektiği hakkında baya bilgi edinebilirim gibi duruyor. cumartesi sabah öncelikle gidip oraya bir bakacağım muhtemelen. çıkarken sahibine de bi dil çıkarırım senin yerine.

3-4 yaşında bir çocuğu, o kırmızıya ortalama rüzgarlı bir havada verirseniz, o çocuğu komşu semtlerde muhtemel iniş yerlerinde aramaya başlayabilirsiniz.

barlı olanlar, kitesurf, landboarding gibi aktiviteleri yapabilesin diye diğer elinin boşta olabilmesini sağlıyor.

Decathlon'daki kırmızı ile çektiğim video;

youtu.be

rossman, watsons, migros...

watsons'larda rebul kolonya satılıyor.

watsons +1 yeni aldık

happy center'larda da var.

okdir is cikisi aliyim, tesekkurler

tarihi rebul eczanesi' ne git. istiklal caddesi, meşelik sok. no.3 fransız konsolosluğu karşısı.

Bir sürü eczanede bulunuyor.

Mandalinalı çok başarılı

hem mandalina hem ice alicam. Cok iyiler cidden aftershave dus jeli tum urunlerini alicam :D :D

green tea'de güzel :)

incir ve mandalina da cok guzel

kendi sitelerinde desatis yapiyorlar.

tazminat hesabı son maaş üzerinden yapılır.

tazminatlarınızı son şirketteki 3 yılınız üzerinden ödemek isterlerse kabul etmeyip dava açabilirsiniz. bu durumda tanık, ticaret sicil kayıtları vb. şirketler arasındaki organik bağı ispatlayacak deliller sunarsanız davayı kazanırsınız.

aşağıdaki adresten hesaplayabilirsiniz.

ynb.datassist.com.tr

Son aya ait giydirilmiş brüt ücret x çalışılan yıl - damga vergisi olarak hesaplanıyor. Çalıştığınız 3 şirket de aynı işverene ait ise kıdem tazminatı tavanını aşmayaak şekilde 13 yıllık tazminata hak kazanırsınız. Bazı yıllar sigortanın az gösterildiğini kanıtlarsanız aradaki farkı da alırsınız.

kıde tazminatı alınan son maaşın brütü üzerinden hesaplanır.

önceki şirketlerle şimdi şirket ortakları aynı ise ya da organik bir bağı varsa ilk işe girdiğiniz şirketten başlanır tazminat ödeme süresi hesaplanması. (önceki şirket değişikliklerinde tazminat almadığınızı varsayarak söylüyorum.) davaya gerek kalmaz hem endişe etmeyin hakkınızı sonuna kadar verirler halka açık bir şirketse.

Dava acmana gerek yok ilk basladigin yerde maasin az gosterilmis, sizi sikayet ederim vergi dairesine dedigin anda canim cicim olacaksin. İstersen patronun kicindaki donu dahi alabilirsin. Yasanmistir.

13 yıllık tazminatını alman lazım. avukat ile görüş. tüm haklarını al. Sen onlar için çalıştın. Seni atıyorlarsa sonucuna katlanacaklar. Maaşı düşük gösterme falan hoş şeyler değil eğer büyük ve önemli bir firmaysa.

şirketler arasındaki fiili ve organik bağı ispatlarsanız, son aldığınız ücret üzerinden kıdem tazminatı alırsınız. mutlaka bir avukattan yardım almalısınız

muhtemelen son 3 yilin tazminatini odeyeceklerdir. kabul etmeyin , dava acin kesinlikle kazanirsiniz.

avukata gidip anlatin olaylari. toplayabildigin kadar delil topla mailler dekontlar vb

son maaşın üzerinden 13 yıllık kıdem tazminatını alsan da vazgeçme dava aç ve geriye dönük olarak sigortanın gerçek maaş üzerinden yatmasını sağla. kısa vadeli düşünme emekli olunca çok farkedecek, dua edeceksin bana.
zaten zor bir dava değildir tespit davası, birkaç tane bordro tanığı gösterirsin ayrıca sendikalardan emsal ücret araştırması yapılır ve büyük ihtimalle kazanırsın. davayı açtıktan sonra takip etmesen bile dava görülmeye devam eder.. mutlaka aç davanı.
bunun dışında şirketin halka açılmış olması bir şey değiştirmez, kimse senin davacı olmandan korkmaz, adamların zaten avukatları var ve sen dava açsan da açmasan o avukata maaş veriyorlar, sen davayı açıp kazanırsan da zaten ödemeleri gereken tutarı davanjn sonunda ödemiş olacaklar.. ben dava açacağım dediğinde git aç derler.

merhaba, sorununuz devam ediyor mu? avukatım, isterseniz yardımcı olabilirim.

ne kadar farklı şirkette gösterseler de iş ilişkiniz aynı işyeri ve işte devam ettiği için iş sözleşmeniz de devrolmuş sayılır. 13 yıllık kıdem tazminatı ve işçilik alacaklarınızı alabilirsiniz. ayrıca sgk'da giriş-çıkış, ücret düşüklüğü gibi hususları da hizmet tespit davası ile düzelttirebilirsiniz.

Bence o kadar eder. En dandik ürünleri bile 50-60 liraya satıyor artık çoğu marka.

kendin yapsan daha güzel olur. salı pazarından alacağın 5 liralık etek ile harikalar yaparsın benden demesi

Pahalı ve çikin.

kendim yapamam :)

Aynı tarzda püskülleri nerede bulacağım ki?

Çok beğendiyseniz o kadar da pahalı değil bence. Kendiniz yapsanız ne derece giyilebilir olur tartışılır. Ben olsam satın almayı tercih ederdim.

Fiyatı normal bence.

hayatımda elbiselere bile nadiren 100 küsür harcayan biri olarak bir eteğe aynı fiyatı vermek pahalı gibi gelmişti ama görünen o ki ben hariç herkes zengin :D beğenen pek olmadı sanırım, sırf o yüzden almaktan vazgeçer gibi oldum.

ucuz

Etek güZel ama değmez. Arkadaşların dediği kadar da zor değil yapmak. İstediğiniz kalıpta kumaşta etek bulmak hiç zor değil. Püsküller de her yerde satılıyor emünönü beşiktAş eğer istanbuldaysanız

ben eteği beğenmedim. Ucuz duruyor.

Almak yerine kendiniz yapabilirsiniz. Büyük düğmecilerde aksesuarcılarda parça olarak satılır. Boyunu da kendinize göre ayarlarsınız. Dikmeli zaten.

etek güzel de kullanışlı değil. püsküller dolanır birbirine diye düşünüyorum. fiyata bakmayın ama beğendiyseniz alın. :)

bence tamamen üzerinde nasil duracagı onemli, bir giysi ne kadar yakişiyorsa o kada fiyati gozumde düşer benim.

Çok pahalı değil, çok sevdiysen al. Güzelmiş.

saçların ince telli ise dediğin şeylerle karşılaşıyor olabilirsin. (hemen bozulma, şekil verirken uğraştırma) bahsettiğin kişilerin saçları kalın telli ve daha sağlıklıdır.

bazen sac tirasinla da alakali. oyle bi tiras oluyosun ki tornadoya yakalansan ayni formda kaliyo. dogru berberi bulmaya da calisabilirsin berberinden suphen varsa. bi de abi cok jole kullanma cidden kotu ya. belki de noluyosa jolelemekten oluyo. mesela bi kere de dustan sonra sadece her zamanki yonune tarayip birak bi zaman gecir onunla. sonra ise gelince tuvalette bi goz gezdir sac ne durumda diye, ona gore islat sekil ver hafiften ama zor kullanma saca. ince telli mi?

jöle değil wax kullan +1

Jole degil wax kullan, tıraş olurken belirt bunu ara makas atsın kabarıklığı almak için.

Argan yagi senin ilacin. Elektriklenmeyi ve kabarmayi alir taranmayi kolaylastirir.

cevaplar icin tesekkurler arkadaslar.
@hopeless, ince telli degil saclarim, bir sure jole kullanmadim zaten uzunca bir sure hatta, o zamanlar dedigin gibi yapiyordum ama iste yine cok guzel olmuyor.
@minik donut canavari,@dieselsingle2 wax da yanlisindan mi aliyorum bilmiyorum ama boyle cok kati ve yapisik gibi o yuzden sacima surerken bile zorluk yasiyorum. farkli bir yontemi mi var?
@yonge and bloor, ara makas mumkun oldugunca attiriyorum hocam.
@halitkin tesekkurler hocam deneyecegim.