turkiye'de halkin %85'i ayi iken sen neyin tesekkurunu bekliyorsun? hal boyle olunca asil senin kart basman ayip olmus.

biz ne bilelim gidip kadina soraydin ya?

üstüne keriz damgasıda yemişsindir.

insanlar ayı, bunun dışında, doğru bir davranış olmasa da, yurtdışında öğrendiğim "bireysellik" kafasında yaşıyorum, hayatımdan mutluyum.

Başkasının başına gelen (sevdiğim biri, ailem hariç) zerre umrumda olmaz, çünkü bilirim ki aynı durum benim başıma gelse kimse iplemez. Bu yüzden başkasına yardım etmeyi düşünmem, otobüslerde centilmeni oynamam, kimseyi iplemem.

Aksi durumda, sen nazik oluyorsun ve karşılık bekliyorsun otomatik olarak, karşılık da bir tebessüm oluyor, sonuçta yaptığın şeyin doğru olduğuna inanıyorsu ve bir onay bekliyorsun, karşıdan beklediğin yanıt gelmeyince de içine dert oluyor.

O yüzden, akbili bitene, ayakta kalana (yaşlısı, sakatı, hamilesi hariç), otobüsün altında kalana dokunmam, umrumda olmaz.

Şimdi birisi çıkıp, toplum duyarsızlaşıyor falan diyecek ama bütün avrupa bu kafada zaten, insanlar bireysel yaşıyor. Başkalarına yardım ettik de ne faydasını gördük?

Ondan dolayı koy götüne gitsin, sana ders olur, bir daha başkasına yardım etmezsin enayi gibi

o kadar farklı nedeni olabilir ki,
ne zaman böyle bir şeyle karşılassam,aklıma
cyrano de bergerac'in burun tiradı gelir, andywarholwindow.blogspot.com
demek istiyorum ki pek çok sebebi olabilir,
sorular türlü çeşitli, yanıtları yine öyle
www.youtube.com

teyzenin bir derdi olabilir misal, ona rağmen bir tebessüm edebilirdi tabii ki, ama işte 60 yaş diyorsun...

Ne fena insanlar böyle. İnanın ben nefret ettim şimdi. Önce illa bir yalvaracak, kimse duymayacak, otobüs şöförü "in aşağı" diyecek (öğrencilere diyorlar) ancak ondan sonra parası karşılığı vereceksiniz. Bak yine de iyilik yapma demiyorum - diyemiyorum çünkü.

işte bu ayıların yüzünden akbil basıverecek yok mu ablalarım abilerim diye etrafa sorunca kimse sallamıyor bizi..

@nucleon bi derdi olabilir. benim o sırada kafamda elli tane sorun vardı. basıp gidebilirdim. onun yerine kalıp yardım etmeyi seçtim. bi sağol demek bu kadar zor olmamalı.

hadi seninki belki yanlış anlaşılmadır ama ... kaba insanlar, yontulmayanlar,bencil,ukala,asosyal insanların üzerine kusmak istiyorummm!..ölünce hepsinin cehenneme gitme olayı beni mutlu ediyor.. tüm kötüler düşüncesizler benden uzak dursun .. ben de uzak yaşamaya çalışmaktan asosyal olacağım ..:((

öncelikle bonjurkes +1

her ne kadar o kafada olsam da ben de yardım ediyorum. malesef "benim başıma gelse.." olayını kaybedemedim henüz. sizin yerinizde olsam ben de basardım. aynı tepkisizlik olsa yaşına başına bakmam "insan bi teşekkür eder, sizin yerinize bastım ben" derdim. ha "basmasaydın" dese ne dicem? hiçbir şey. "la hevle.." der geçerdim en fazla. karşı tarafın umrunda değilken, ben kendi kendime sinir yapmış olurdum ama üzerine gitmezdim çok. öküzle öküz olmamayı öğrendim istanbulda.

insan bir teşekkür eder diyip kolundan tuttuğun gibi atsaydın aşağı...

ben hayatta tepkisiz kalamazdım. ver 3.5 liramı diye yapışırdım yakasına pislik olsun diye. ya da rica ederim iye bağırırdım. ayar oldum.

Sen içindeki iyiliği kaybetme boşver, etrafta birsürü öküz dolaşıyor.

Sabah işyerinde asansöre binersin, günaydın dersin cevap gelmez, çıkarken iyi akşamlar dersin cevap yok, yürürken dar bir noktada karşılaşırsın yol verirsin suratına bile bakmadan geçer giderler, yolda giderken ışıklarda durursun, yandaki arabadaki şöföre bişey söylemek için camı aç işareti yaparsın ya açmaz ya da açsa bile "arka lastiğiniz inik" ya da "arka kapınız açık" dersin "haa" der..
Teyze adına ben teşekkür ederim

60 yaşında olmasa çok sağlam küfrederdim ama, bu tip yaşlı kadın çok var. minibüste yer veriyorsun hiçbişi demiyorlar mesela. yani çok şaşırmadım.

iyilik, insanın kendisi için yaptığı şeydir kanımca
temeli en azından bu bence,
ne kerizliği yahu,işte o otobüste de sizin gibi birilerinin olma ihtimali bu soruları buralara taşıtıyor
eminim vardı o tobüste de hayatı yaşamı bi gram anlamamışlar
yaptığınız herşeyin karşılığı olmak zorunda değil
ki karşılığa siz yaratıyorsunuz
o zaman, kadın o kadar utandı ki cebinde 3.50 tl bile olmamasından (oysa bu sizin için değerli değil ve o bunun farkında, ve o değersiz para cebinde değil)
bu seni rahatlatacak mı?
bence iyilik yapmaktan vazgeçme eğer yapmak istiyorsan
ama bu kadar da yük etme kendine

o teyze teşekkür etmese de ben teşekkür ederim size. boşverin uğraştırmamışsınız işte kadını :) o teşekkür etmediğiyle kalsın.

sli +1 diyorum, ve misal en basitinden, yolda yürüyorum, kaldırım pek geniş değiş malum ya da çok kalabalık, ben yol vermesem millet omuzlayıp geçecek, böyle işte millet...

bireysellik olayını ben de az biraz uyguluyorum ama onun da ayarı olmalı gibi...

bir de akbil bastırıp 50 TL uzatanlar var sopalık.

benimde başıma çok geliyor bu gibi şeyler. odun oldukkları için sanırım. ya da bizim yetiştirilme tarzımız farklı.

herkesin başına gelmiştir benim de başıma toplu taşım araçlarında o kadar çok geldi ki hala da geliyor.. 1.30 saatlik yolu hemde halk otobüsü gibi ızdırap bir araçta ayakta gideceğimi bilme pahasına yer verdiğim bahsettiğin yaş grubundaki bayanlar sanki vazifemmiş gibi bir teşekkürü çok gördü, yüzüme bile bakmadı.. Tamam bu işi teşekkür için yapmıyoruz ama görgü kuralı ve nezaket internette, kitapta öğrenilecek bir şey değildir ve iyilik karşısında teşekkür etmekte bir erdemdir hemde çok basit bir erdem.. Bu sebepten otobüs yolculuklarında nezaketimi hak etmeyeceğine inandığım tarzdaki insanlara yer vermiyorum tanıdığım veya nezaketi hak edeceğine inandığım insanlara yer veriyorum.. 1.30 saati o itiş kakış içersinde balık istifi otobüste, yoğun trafikte dur kalklarla üstüne üstlük ayakta geçirmeye insanlıktan nasibini almamış bir bayan yüzünden hiç mecbur değilim.. Bence yaptığın doğru bir davranıştı ve nezaket kuralları öyle dalgınlıkla, başka bir şeye kafayı takmakla unutulacak bir şeyde değildir tamamen o bayanın kibarlıktan yoksun olmasından mecazi anlamda ayılığından kaynaklanan bir şey.. Hani oldu bittiyle de olan bir şey değil anlattığın kadarıyla kadının gözü önünde basmışsın akbili.. Bir ayı yüzünden insanın içindeki iyilik,güzellikte yok olmamalı boşver gitisin..

bilmiyorum belki başka şehirlerde de böyle midir insanlar ama istanbul gerçekten bir acayip. çok var böyle insanlar ve neden böyle davrandıklarını, hayata karşı nefretlerinin ve memnuniyetsizliklerinin sebebini çözmek çok zor. bu sadece maddi zorluklarla açıklanabilir mi emin değilim. zamanında yengeç sepeti diye bir yazı okumuştum, her bir kelimesi aklıma kazındı. sebepsiz yere aklıma geliyor bu tip durumlarda. paylaşayım: www.yg.yenicaggazetesi.com.tr

o iyilik döner bulur elbet sizi. çok dindar bir insan değilim ama artniyetsiz yapılan davranışların mutlaka bir karşılığı olduğuna inanırım. bir gün bilet basmışsınızdır, ertesi gün tesadüfen bir iyilik görürsünüz beklemediğiniz birinden. yerinizi verirsiniz, o gün o insan teşekkür etmese bile başka bir zaman size yardımcı olan biri olur çevrenizde. günü gelir zor durumda kaldığınız (hiç kalmamanızı umarım elbet) bir an olursa o vakit tesadüfen bir şeyden düzelir işler, sorun çözülür. evet etrafta umursamaz sorumsuz takılan bir sürü insan var ama kıymet bilen birileri de çıkıyor arada. kendiniz gibi olun, birkaç münasebetsiz yüzünden iyi duygularınızı kaybetmeyin n'olur.

Ben olsaydım içime otururdu, giderdim yanına ağzıma geleni söylerdim babamın oğlu değilsin ya insanlık ettik insan bi teşekkür eder diye bozardım valla,nezaketi,nazik olmayı döve döve öğretirim gerekirse hiç acımam

teyze olayı anlamamış olabilir bence. o yüzden dönüp gitmiştir belki. senin yerinde olsam ben de basardım akbili, benim gibi insanlar kaldığını görmek güzel. burada çok görüyorum bu tarz iyilikler yapıp karşılık göremeyenleri, ayılıkları eleştirenleri ama dışarıda pek denk gelmiyoruz birbirimize. terbiyeli, eğlenceli, saygılı, iyilik sever, kültürlü insanlar olarak hep beraber bi mahalleye taşınsak güzel olur bence.

Aynı durum bizim tribündede geçerliydi.. Zaviye her ne kadar çok iyi olsada çökçökçü illet tayfa yüzünden o güzel yerin keyfini süremedim tezahürata bile doğru düzgün katılmıyorlar.. Önümde yüzlerce adam ayağa kalkıyor bende görmek için ayağa kalkıyorum arkadan aristokrat tipli bi amca montumdan çök diye çekiştiriyor.. şu maçlara gittiğimde en nefret ettiğim anlardan biri bu ot gibi oturan, tribünün ritmine ayak uyduramayan, istisnalar(çocuğunu getiren aileler dışında) dışında sinema izler gibi maç izlemeye çalışan heriflerdir.. Sanki bir tek hususi olarak ayağa ben kalkıyorum binlerce kişi gol tehlikesiyle ayağa kalkmış tam o sırada çökçökçüler yine iş başında.. maçın keyfini yaşayamadım bu herifler yüzünden..

bu sene bir kere kale arkası üstte(pgs tribünü değil), bir kere de doğu tribünü üstte izledim. ikisinde de yerimde değildim. kimse de "kardeşim git burdan" demedi. oturarak izleyenlere de mahalle ağzıyla konuştum. "oturarak maç mı izlenir mına koyim" dedim.uzatmadılar.

arena'da iki defa maça gitme şansım oldu. ilkinde güney tribündeydim. en alt bölümde. numarama sadık kalmadan görüş için uygun bir yere oturdum. sonra birisi geldi yanıma kombinesini gösterdi ve bu koltuk benim dedi bir sağa kaydım buyur ettim.
ikncisinde yine güney tribündeyim ama bu sefer en üst bölümde. maç başladıktan 2-3 dk sonra giriş yapabilmiştim. boş bulduğum yere oturdum. aslında kaldırabilirsiniz hakkınız var. saha içi güvenlik görevlilerinden yardım isteyin. kavga için değil. yerinizi bulmak için. size gösterdiklerinde görevli yanınızdayken oturan kişiye pardon burası benim derseniz zorluk çıkaracağını zannetmiyorum.
herkesin de böyle yapması gerekli. tabi stadda müsait yer varken değil. büyük bir kısmı dolmşsa insanlar aldığı bilete göre oturmalı. bu alışkanlığı da oturtmalı.

atlı okçuların skirmish modu açık olsun,düşmanı oklarken hücuma uğrarsa geriye kaçabileceği alan olsun yani arkası boş olsun,okları bitince savaşı kaybetmeyi göze alarak bütün birimlere geri çekilme emri ver.ertesi savaşta mühimmatı tam olacaktır.böyle böyle moğolları bile erite erite bitirebilirsin.bir de broken crescentte durumu bilmiyorum ama mw2'de türklerde akinjis ve turcomans birliklerini kullan bu işler için.sipahilerin zırhı olduğundan yavaş olurlar kovalayan süvarilere yakalanıp kılıçları çıkarırlar.

teşekkür ederim.. Peki geri çekilme derken bu sağ alttaki beyaz bayrağa tıklayarak mı ya da exit diyerek savaştan çıkarak mı oluyor ?

exit dersen savaşın kalanını otomatik oynatır genelde de zorluğa bağlı olarak çökerler üzerine,ünitelerin altındaki beyaz bayrakla geri çekilmelisin tek tek

merhaba,
makinenizi ve bilgisayarınızı alıp bakın. başka küf olabilir, fotoğrafı etkileyen çizik, toz vs.' ye dikkat edin. af varsa, motor sesine, halkaların tepkilerinde sıkışma veya gevşeme gibi sorunlara bakın. bukadar.
selamlar.

olabilir. bozulmuştur. rastgele bi yerde tamir edilmiş ardından kalibre edilmemiştir. bence en azından internetten almayın 2. el olsa bile.

@ben smyrna

ustacım haklısın aslında benimde aklımdan bu geçiyor zaten ama fiyat cezbediyor.. İstediğim objektife hayyamda bu cumartesi günü 1550 tl fiyat çektiler.. Gerçeği bir satıcı 1400 tl dedi ama sanırım onunda garantisi yoktu. Ancak her şeye rağmen hayyamda fiyatlar yüksekte olsa herhalde bir aksaklık çıkması durumunda hiç tanınmadık birinden almaktansa herhangi bir arızada çözüme daha rahat ulaşabiliriz.. 200 tl daha ver kafan rahat olsun hesabı..

geniş açı kullanmayıp benzer lens sınıfını kullanan bir bünye olarak bazen bende de bu tip düşünceler oluyor. o zaman kendi kendime sorular soruyorum. elimdeki lens beni tatmin ediyor mu? amacım ne? bu işten para kazanacak mıyım? yeni alacağım lense maddi kaynağım olacak mı? eğer maddi kaynak mevcutsa parayı başka bir yere kullanmam gerekiyor mu? şeklinde. sonunda hep aman devam et böyle diyorum. bence bu konuda en güzel yanıtı kendi içinde bulabilirsin :)

bir tamron 17-50 kullanıcısı olup sonra bunu satıp sigma 10-20 alan biri olarak, çok araştırdım bu kararı aldım iyiki almışım genelde elimden bu lens düşmüyor, geniş açı başka bişey 17mm ile olmuyor o.
tokina ben aldığım zamanda pahalıydı şuanda öyle artısı f2.8 olması gereklimi çok da fazla değil genelde geniş açılar gündüz manzara çekiminde kullanacaksan.
10-20 nin kenarlarında meydana gelen hafif distorsiyonu seviyorum bu sebeple tercihimdir 2.el 600 civarlarına edinebilirsin.

açıkçası ilk etapta bende sigma 10-20 taraftarıydım ama şu araştırmadan sonra hevesim kaçtı:

www.canonturk.com

tokina 12-24 kullanıyorum. distorsiyon sigmaya göre daha az, daha keskin ve f4 sabit diyafram. fiyat ise sigma ile aynı ya da biraz daha pahalıydı sanırsam emin değilim.

tamron elindeki lense alternatif olur, aralık çok da farklı değil. ben kit lensimden kurtulmadım, ama hiç de kullanmıyorum, çünkü o aralıkta zaten elimde sabit odaklı lenslerim var. hem daha hızlı hem daha keskin. bunun yanında ise 12-24 üm var. 18-55 i satmamamın sebebi ise ya ilerde bir gün ihtiyaç duyarsam diye. ama 1 yıldan fazladır 18-55 i takmadım makineme.

neyse bu da böyle bir hikaye.

ultra geniş açı özel bir lens çeşididir. ilgin varsa muhakkak edinmelisin. 17-50 gibi bir aralık geniş açı için tatmin edici olmaz.

eğer durumun müsaitse tokina 10-16 alınabilir. ama müsait değilse sigma 10-20 tam bi f/p canavarıdır. 10mm de distorsiyon çok ama 12mm de bariz bir şekilde düzeliyor. beni en çok etkileyen lenslerden biridir. geniş açı sevdan varsa o fiyata kaçmaz. sigma 10-20mm'nin F4-5.6 ve F2.8 olarak iki farklı versiyonu var.

bu arada sigma 8-16'yı da incelemeni tavsiye ederim. muazzam bir açısı var. geniş açıda 1mm bile çok kıymetli olduğu için çoğu zaman avantaj sağlayacaktır.

beni de genişi kesmiyor samyang 8mm f/3.5 almayı düşünüyorum. sana da alternatif bir öneri olsun

başka bir mali müşavirle anlaş, belirli bir ücret karşılığında ondan rica et bence.

yerinize bi süre bakacak deneyimli bi müşavir bulma ihtimaliniz yokmu sağlığınıza kavuşana kadar ? bu şekilde en azından şirketiniz kapanmaz. maaş ödemiş olursunuz sadece. bu da günü kotarabilir gibi geldi bana.

geçmiş olsun.
cezayı karşılayabilecek durumdaysanız ve iyileşme sürecinden sonra cezalarını ödediğiniz müşterilerinizle olan işleriniz bozulmayacaksa ceza ödeyin.
eger hem ceza ödeyip hem de işleriniz bozulacaksa gidin ameliyat olun ceza meza ödemeyin, kapatın ofisi, iyileşince tekrar devam edersiniz.

durumun ne kadar kötü? bende de var bel fıtığı, ilk farkettiğimde sağ bacağımda çok sağlam bi ağrı vardı. gittiğim doktor cerrah olunca adam mr'a bakar bakmaz acil ameliyat dedi zaten. bikaç aya kalmadan "düşük ayak" olursun, şöyle olur, böyle olur dedi.

sonra fizyoterapi doktoruna gittim(ftr'ci değil, tıp doktoru olan), kas gevşetici vs kullandım, masaj, egzersiz... neyse işte 2 sene oldu o mr'ın üstüne, zorlamadıkça hiç bir ağrım sızım yok. sakat da kalmadım.

demem o ki, fizyoterapi doktoruna da görün hastanede. tedavisi, egzersizi var bu işin. ameliyat son çözüm.

geçmiş olsun tabi bu arada.

bi ki gunden sonra hastanede calısabilirsin sanki panpa. işleri sen yapıp teslimatları da artık birini bulup yaptırt.

ya da baska musavir birine yaptırt senın adına.

gecmıs olsun.

Abi kesinlikle bir doktora daha git ameliyattan önce.

Geçmiş olsun, bel fıtığı, ayakta duyu kaybı vs gibi arazlar verecek kadar ilerlediyse ve ameliyat kaçınılmazsa (ki zaten belli bir süre içerisinde ameliyat olmazsanız sinir basısından kalıcı sekel bırakır) ameliyat olun.

Sadece bir-iki gün hastaneden geçecektir onun dışında yatar vaziyette de işinizi yapabilirsiniz, beyannameleri yatırması için genç dinamik bir çocuk alın işe. Ameliyatlar çoğunlukla endoskopik yapılıyor bu aralar, genel anestezi altında olmadan epidural yöntemle yapılabilirse nekahatiniz de daha kısa sürer.

Bu sadece bir organizasyon problemi canınızı sıkmayın. Sağlık daha önemli.

Öncelikle geçmiş olsun;

genellikle mali müşavirlerin arkadaşları ve oda da kayıtlı yancıları olur. Bu arkadaşlardan belirli bir süre maaş karşılığında çalışmalarını istesen yardımcı olurlar diye düşünüyorum yada Oda'ya başvur illaki yardımcı olacak kişiler vardır. En azında "MALATYA Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası" bu konuda çok esnektir ve iş ilanından, evde çocuk bakacak bakıcıya kadar sorunları ilanlar şeklinde değerlendirir ve yardımcı olur.

geçmiş olsun...yıllardır internet üzerindeki çeşitli ortamlarda mali müşavirlik denen rezalet mesleğe insanların bulaşmaması için hem çevremde hemde sosyal medyada bu işin kavgasını yaptım ama insanlarda bir meraktır, bir hevestir ben çözemiyorum biz mi bu işleri yanlış değerlendiriyoruz yoksa insanların bakışı çok mu iyimser anlamıyorum merak edenler, okumak isteyenler hevesli olanlar vakit ayırırsa okuyabilir:

Yapmayınız, girmeyiniz, etmeyiniz, bulaşmayın bu mesleğe. dışardan bakıldığında masa başı, salla başı al maaşı gibi bir meslek olarak görülse de özellikle bunun serbest muhasebecilik,mali müşavirlik dalına hiç bulaşmayınız beyler bayanlar.. illa ben muhasebeci olacağım diyorsanız gidiniz bi şirketin ön muhasebesinde fişleri faturaları giriniz irsaliye falan kesiniz.. aslında ona bile yanaşmayınız sonuçta bu muhasebe denen meret her yerde aynıdır... İlla telefonunuz çalacak bir sorun çıkacak ve sinir bozucu sorunu bulmak için bir şeyler psikolojinizin içine edecek..

Mali müşavir olacak "ben muhasebeye aşığım arkadaş hayatımın mesleği, bütün gün parayla pulla uğraşacağım ahuahu" diyen arkadaşlar evvela şunu bilsinler ki alacakları eğitimin süresi bir tıp fakültesi öğrencisi ile eşdeğerdir.. Şöyle ki: 4 senelik iktisat işletme gibi lisans mezuniyetinizin ardından şak diye muhasebeci olamıyorsunuz tabiki. bu uzun maceranızın sadece ufak, devede kulak kalacak kısmı. bundan sonra daha kepiniz, mezuniyet balosundaki giydikleriniz gardroplarınıza gitmeden bağlı bulunduğunuz ilin muhasebe odasına başvurup ilk kaydınız için şu an 950 tl civarında olduğu öngörülen ve size 3 sınav hakkı tanıyan meblağyı odanın hesabına yatırıyorsunuz. kayıt sırasında size bağlı olacağınız muhasebe odası bayıldığınız 950 tl karşılğında adresinize sınavla ilgili hiçbir belge göndermiyeceğini ve gelişmeleri internetten takip edeceğinizi söyleyerek ense tıraşınızı alıp izmir marşıyla sizi tıpış tıpış yolluyor.. haa sanmayın ki size staj başlama sınavı ile ilgili kitaplar verilecek açık öğretimdeki gibi. tabiiki o da yok.. bundan sonra türkiye şartlarındaki bu sınavdaki yöntem itibariyle başarı ortalamaları göze alarak bir seçim yapmanız gerekiyor. ya ihtimali daha yüksek olan bir kursa kayıt olup 1000-1500 ytl arasında bir bedel vereceksiniz bütün gün çalıştığınız yetmiyormuş gibi akşamın bir vaktide iktisat, muhasebe, matematik çözeceksiniz ya da başarı ihtimali daha düşük olmakla beraber 100 lira civarında bir bedel vererek yaklaşık olarak 2300 sayfalık kitabı hafızlayacaksınız(3-4 tane en kalınından ansiklopediyi birleştirin o kitaplar çıkar)

seçimi yaptıktan sonra süfer hazırlandınız sınava gireceksiniz. 3 hakkınız var. evet oda allahın hakkı üçtür diyerek eğer bu 3 hakta başarılı olamazsınız kaydınız siliyor. yeniden kayıt olmak için şimdi 950 tl olan bedelin o zamanın enflasyon durumuna göre tekabül eden ücretini ödeyeceksiniz. haa çook sevdiğiniz mali müşavirlik mesleğine erişmek için meslek aşkıyla, şevkle, hırsla çalışarak sınavı kazandınız. iş burda da bitmiyor. bundan sonra sizi süresi 3 sene olan bir staj süreci bekliyor( birkaç sene öncesine kadar 2 sene idi). odanın belirlediği belli bir süreye kadar mutlaka bi staj yeri bulmalısınız. bulamazsanız game over oluyorsunuz. üniversite mezunlarının dahi tırım tırım iş aradığı bir ortamda odanız hiçbir yükümlülük ve sorumluluk almadan size kısacası ne pok yaparsan yap bi staj yeri bul diyor. tanıdık yoksa sonunuz ayva yani.. neyse üç otuz para maaşla onu da buldunuz farz edelim. hadi 3 sene içersinde de çelik gibi bir sinire sahip olup kanunlarla, mükelleflerle, faturalarla, kdvlerle uğraşarak stajı tamamladınız. malimüşavir mi oldunuz ? hayır !! bundan sonra da staj bitirme sınavı adı altında bir sınavla karşı karşıya kalıyorsunuz. ve bu sınav staj başlama sınavı gibi test usulü değil yazılı usulü. size tanınan 4 hakkınız var. eğer ki bu 4 hakta başarılı olamazsanız müstakbel meslek odası size 3 sene sonra buluşalım diyip bundan sonraki staj bitirme sınavınızı 3 sene sonraya alıyor yani 2011 yılı içersinde bu sınavı veremezseniz bir sonraki buluşmanız 2014. tamam bütün bunlara gerek kalmadan staj bitirme sınavını da yazılı usulü bitirdiniz. süpersiniz belgenizi aldınız. hemen bir hesap makinesi çıkarıp minimum öğrenim sürenizi hesaplayalım. üniversitede kalma ihtimalini dahil etmezsek 4 sene tırım tırım tırmaladınız. sonrasında 3 senelik staj süresi( burda da başarısızlık ihtimallerini saymıyorum) ortalama olarak 7 sene. yani devletimiz size o kadar değer veriyor ki bu pis işe sokmak için sizin sabrınızı, sinirinizi 7 sene test ediyor. evet bir doktorla eşit olarak okutuyor. neyse belgeyi aldınız işiniz bitti mi peki ? hayır !! şap diye dükkan açıpta piyasadaki bütün defterleri toplayacağınızı mı sanıyorsunuz ? Ya da ben bu belge ile bir kurumun muhasebesinde işe mi başlarım diyorsunuz fazla umutlanmayın.. kim hiç bilmediği ve mesleğe yeni giren birine aynı standartlar altında defter verip mali yükümlülüğünü devreder ya da eş dost akraba olmadan mesleki tecrübesi stajdan ibaret olan birine kim refah şartlarını sağlayan bir iş imkanını sunar ? İşe alım sürecinde yaşanan torpiller için başka bir blog yazılır neyse...

İşin içine bir kere bulaşmış olarak bu yazımı okuyan sevgili genç arkadaşlarım tamda üniversite tercihlerinin açıkkladığı şu günlerde girmeyin bu mesleğe kardeşim dinleyin beni..valla yazık, billaha yazık. genç yaşınızda yazık etmeyin kendinize...

tineye.com ?

dpreview.com'un var lens karşılaştırması, o olabilir mi?

tam olarak böyle değil aslında.. Benim dediğim site aşağadaki linkteki gibi iki farklı objektif ile çekilen aynı fotoğrafın karşılaştırmasını yapıyordu:

www.the-digital-picture.com

merhaba,
bahsi geçen tamron 17-50 diyafram açıklığı 2.8 olan bir lens. dolayısı ile kit lensinizden daha çok ışık alıyor, loş ortamda işinize yarayacak hatta elde çekimde size birkaç stop kazandıracaktır. lenste kullanılan optik elemanlar da kalite olarak elinizdeki 18-55e göre yüksek olduğundan daha keskin fotoğraflar elde etmenize yardımcı olur. kesinlikle tercih edebilirsiniz.
selamlar.

bütçeniz yeterliyse 17-50 vc li olan versiyonu alın.

@ned flanders

açıkçası şu linkteki dikkatimi çekmişti ama fiyat ve teknik olarak ne gibi farklılıkları var ?

www.hizlial.com

sizin yerinizde olsam 18-135mm tarzı bir şey alırdım. Bir taşla iki kuş.

canon ef 50mm f/1.8 ii efsanevi bir lenstir ve her canon sahibinin edinmesi gerekir çünkü gerçekten çok ucuz ve çok işlevsel.
canon ef-s 17-85mm f/4-5.6 is usm dolaş-çek için iyi bir lenstir.
fakat 50mm hariç diğer benzer aralıklı yakın fiyatlı lenslerde gece-gündüz gibi bir fark asla yakalanmaz benim önerim mevcut sistemine;
canon ef-s 55-250mm f/4-5.6 is ve canon ef 50mm f/1.8 ii ekle
param var diyorsan Tokina AF 11-16mm f/2.8 AT-X Pro DX geniş açı olarak renk, keskinlik vs de muazzam fark yaratır
vee en klasik şeyi söylemeden geçemeyeceğim
lens seçiminde ne çekmek istediğiniz çok önemli o yüzden en uygun aralığı belirleyip ona göre lens karşılaştırmak daha mantıklı mesela hayatı boyunca sadece 50mm lens kullanan fotoğrafçılar var ben de genelde bunu kullanıyorum sadece kapalı mekanda sıkıntı olabiliyor açıdan olayı o zamanda kit lense dönüyorum vs

selam aşağıdaki linkte karşılaştırmalar mevcut. VC vibration control anlamına geliyor. Aynı lensi almayı düşünüyordum ancak bütcem olmadığı için 28-135 canon ıs usm aldım. Bir süre bununla devam edeceğim. Eğer pro değilseniz sanırım vc olmayanda işinizi görür. Fiyat farkı baya varmış.

vc tam olarak vibration compensation(titreme telafisi) demek oluyor ki bence pro değil ise gerekli bir özellik sonuçta saniyenin bilmemkaçta birinde kare yakalıyoruz ve deklanşöre basma anında bile makineyi düzgün tutamazsak titreşim meydana gelmekte.

Tamron SP AF 17-50mm'yi 500d ile kullandım uzun süre, kesinlikle almanı tavsiye ederim. Kit lensini kullanma zaten, sat. Bunun yanında kesinlikle 50mm 1.8 öneririm.

2000 lira bütçe ise hertürlü laptop, ortalama ömür konusuna gelirsek, 3-4 yıl kullanırsın sonrasında zaten yeniliyorsun...

benim bir arkadaşım packard bell'in 6 gb ram ve 2 gb ekran kartlı i5 işlemcili laptop modelini bir kaç hafta önce 1600 tl ye 10 takside aldı makine yağ gibi.. Bana kalırsa üretimden kaynaklanan hatalar dışında laptopun kullanılabilirliği ne kadar iyi baktığına bağlı bir şey..Hp ye de hep kötü derler ama 2007 yılında aldığım hp laptopum daha bir kere bile servis yüzü görmedi mesela eskidiği için değiştirmek zorunda kaldım.. yazın acer'ın 4gb ram 1 gb ekran kartı amd li bir modelini 900 tl ye almıştım hd filmler ve photoshop performansından gayet memnunum..

2000 liraya iyi bir laptop alirsin, bende acer aspire 3690 var nuh nebiden kalma, ilk ciktiginda almistim 7 sene oluyor yanilmiyorsam, arada kufretsem de yavasligina hala kullaniyorum. masa ustunu her turlu upgrade yapip torunlarina birakabilirsin ama koltuga kurulup kucagina alamazsin, gerci denemedim ama galiba olmaz.

ikisini de al. 1250 liraya süper bi masaüstü dizer, kalan parayla da uygun fiyatlı bir laptop alırsın. kampanyalardan falan 700 800e amd işlemcili güzel laptoplar düşüyor hp dir asustur arada öyle onlardan alırsın bitane çok ta önemli değil özellikleri. hepsi karşılar ihtiyaçlarını, bunun yanında süper performanslı bir masaüstün olur. ayrıca laptobun ömrü oldukça kısa olacağından(2milyar 3 milyar versen de kısa meretlerin ömrü) ucuza aldığın için değiştirmen de daha kolay olur. 2milyarlık aldığında da 3 sene sonra ölecek, 750ye aldığında da. ha macbook falan alırım uzun ömürlü olsun diyorsan "çok para be" derim.

abi desktop ne ya milenyum çağındayız...

eğer çok çok hızlı istiyorsan ssd(solid state drive) li birşeye bakman lazım o kaliteli yüksek çözünürlüklü fotoğraflarla kolayca düzenlemelerini yapabilirsin ama fiyatları baya yükseltiyorlar. birde fikir vermesi açısından yazıyım. 2 hafta önce vatan ın %25 indirimiyle 1384tl ye i5 2450m 2.5ghz,2gb nvidia gt540m,8gm ram,750gm hdd li lenovo aldım 4 yıl civarından idare eder kullanım ihtiyacları çok değişmeşse. bence oyun oynamıyorsan desktop alma birde son olarak. kolay gelsin.

merhaba
laptop aldın mı kendine ilanın eski mi yoksa ben de sıfır bir laptop var
özellikleri bayagı iyi ve çok da ucuz

balık yağı uzun soluklu bir şey öyle bir kaç defa kullanınca sihirli bir etki beklememek gerek.. üstüne gitmeye çalış sürekli unutkanım unutkanım dersen bilincinin unutkanlığa meyil olur ayrıca bir kere düzeni zaman kaybı olarak görüp nasıl olsa arkamdan birileri benim dağınıklığımı toparlar diyerek bunu yaşam felsefesi haline getirmenin kökeninde yatan neden ile ders çalışırken yaşadığın aşırı unutkanlık birbiri ile ilişkilidir kim bilir..

birde üşenip sıkılmazsan şu kitabı okumanı tavsiye ederim belki "benim düzenim dağınıklıktır" inancını kırmana yardımcı olabilir:

www.kitapyurdu.com

sağolasınız, benim sorunm tam anlamıyla unutkanlık değil, çünki biliyorumki zihnimi toparlayıp kendimi verebilsem unutkanlık diye bir problemde kalmayacak, zihnim dağınık + odam dağınık bütün evi ben toplamak zorunda olduğum için dolayısyla evde dağınık.
joehigashi maselef arkamdan kimse toplamıyor:d

hayatta herşey zıtlıklardan ibarettir, güzel, çirkin, iyi, kötü, dağınık düzenli.. bende dağınığım illa düzenli olmak şartmı:) şu zihnimi toparlayıp düzenli derslerimi çalışıp okuyabilsem yeterdi bana .. :S

spora başlayım diyorum. imkanım da var ama aklım tezde kalıyor o zaman. tez için de bir şey yapmıyorum gerçi. arkadaşlarım genelde ufak şeyleri bile kafama taktığımı söylerler 26 yaşından sonra nasıl değiştirebilirim kendimi?

kendinle baş başa kalmada kafanı boşaltacağın ve sosyalleştirebilecek ne yapabilirsen yap. Bana kalırsa yapacağın en kötü şey internet başında vakit öldürmek.. Alıp başını bi sinemaya, tiyatroya gitsen görmek istediğin bi yeri görsen bile makbuldür.

hemen hemen sende kendimi gördüm. evde çok bulunma derim. bol bol yürü, egzersiz yap. çalışacaksan da starbucks gibi yerlerde artık çalışmaya uygun ortam hazırlıyorlar mesela. antidepresan yerine de omega 3 hapı al. insülin direncini düşük tutmaya bak.
kız meselesinde ise yaz dönemi kız arkadaşımdan ayrılmıştım 3-4 ay zor toparladım; huzuru spor ve karatay diyetinde buldum.

kış ayı olmasına rağmen günde 1 kez kesin duş alıyorum 2 kez duş aldığım oluyor bazen 3 oluyor. beni tek rahatlatan şey duş almak. can sıkıntısı için günde 2-3 kez evden caddeye doğru iniyorum. alışveriş filan yapmaya başladım. ama bir şeyler eksik ya.

o zaman belki de yüzmek iyi gelecek sana...

yüzme bilmiyorum ki ama çok istiyorum öğrenmeyi. ama korkuyorum nefes darlığı var bende. öğrensem hoşuma gideceğinden çok eminim?

kuşa da yazık. taş atalım denize

bende o lanet bölümden mezunum panpa. dediğin gibi ya bankacı oluyorsun, ya muhasebeci oluyorsun(stajdır, kıldır tüydür gelmiyorum hiç) ya da kpss den bi yere kapak atıyorsun yapılacak başka bir şey yok malesef.. Bu işletme denen illet bölüm bana o kadar ters ki potansiyel olarak yapabileceğim bankacılık işinde ilk etapta başlayacağın gişe memurlarının o yoğunluktaki halini gördükten sonra defalarca bu işlerin aslında bana çok ters olduğunu bir kere daha teyit ediyorum.. Şu an kum saatini geriye çevirip başka bir bölümden mezun olmayı o kadar çok isterdim ki malesef o zamanın şartlarına uyduğum için sevmediğim bir bölümden mezunum ve sevmediğim bir işi yapıyorum.. Ama iyi haber illaki işletme ile ilgili bir şey yapmak zorunda değilsin.. bölüme fazla bağlı kalma ne bileyim bir yığın kurs falan var kendini bölümün dışında geliştirmeye çalış ortamı büyüt bir bakarsın bölümünle hiç alakası olmayan bir iş sahasında kendini ilerletmişsin..Ben mesela ismek in beleş bi kursuna kayıt oldum maksat bu illet işlere kafamı takmayım uğraşacak bir şeyler olsun falan filan

vay arkadaş. ankara'da deniz bile yok.

joehigashi zamanında onu da yaptım. çok sevdiğim bir alanla uğraştım. ama işte hayat her zaman başarı hikayeleri gibi olmuyor. olmadı o iş. bu nasıl bir umutsuzluktur içimdeki..

memur oldun mu insanlardan acısını çıkarma da ne yaparsan yap. karga ve martıları vur yenmiyolar zaten :)

yok yapmam öyle şey. zaten ihtimallerimin arasında en iyisi memur olmak. hiç olmazsa çok çalışmam.

ben en sevmediğim iş olan polislik için uğraşıyorum. memurluğu kötü görme bence. başarılar

yarın subeye git erkenden durumu anlat. sayıp bakarlar paraları. işlemlerı kontrl edıp ıade ya d ahesaba gecirirler.

sabah 9da banka açılınca dikilin şubeye. saatini vaktini vererek olayı anlatın. hemen orada halledin. bankaya ve şubedekilerin keyfine bırakırsanız bir bardak soğuk su içme ihtiyacı bile hissedebilirsiniz bence.

ben arkadaşın tuttur mu bilyoner mi ne adresine para yatıracaktım iş bankasından. kartsız işlemden arkadaşın tel numarasını falan girdim. derken fazla beklemişim bankamatik işlem yapmadınız, paraya el kodum gibi bir şey dedi. tam da cuma akşamı oldu olay. pazartesi gittim şubeye. bir dilekçe yaz dediler. şöyle böyle oldu paranın iadesini istiyorum diye yazdım verdim. hemen parayı verdiler. kimlik fotokopin gerekebilir ekstradan.

herşey kayıt altınta tutuluyor,

sıkışmış parayı kontrol edip, kayıtlardan kimin olduğunu çıkarırlar.

otomatik olarak hesabına işler para.

@emrag

anladığım kadarıyla benim işlemimde parayı geç sürmemden kaynaklandı ama senden farkım mevduat hesabım olması yani kartlı işlem. Yarın gidelim bakalım neler diyecekler.. inşallah senin gibi hemen işlemim gerçekleşir..

işbankası müşteri hizmetlerini ara, parayı alan bankamatiği belirterek paramı yuttu, bakarsanız bankamatikte 90tl fazlalık göreceksiniz de, oradan yönlendirirler.

bahsettiğin iki şirket hangileri bilmiyorum ama biz tin tin tur'la iki sene önce günübirlik yedigöller'e gitmiştik ve gayet memnun kalmıştık. şimdi bir tura katılmayı düşünsem yine o şirketle giderdim. (reklam yapar gibi oldu ama neyse)

eyvallah, ne reklamı canım benim aradığımda tam olarak bizzat giden birinin yaşadığı tecrübelerdi. Mesela dediğin yedigöllere bir kaç ay önce bende farklı bir tur şirketiyle gittim ama açıkçası tur şirketinin bazı yaklaşımlarından memnun kalmamıştım.

sülüklügölde bol bol fotoğraf çekilebilecek bir yer ben görmedim. o kadar yol gidip bir tarafı ulaşılamayan bir amaç diğer trafıda bir gül kıyısı olan ufak bir manzara görmüştük. etrafında gezilcek dolaşılacak bir yer de yoktu.

yolda hatırladığım kadarıyla 3 saat gidiş 3 saat kadar da dönüş sürmüştü.

yedigölleri tavsiye ederim ama bu mevsimde gidilmez.

Yedigöllere birkaç ay önce gitmiştim dediğim gibi totalda 12 saatlik yolculuk yüzünden daha da günibirlik olarak gideceğimi sanmıyorum..

www.markapon.com

şöyle bişey var.

Bende amatör fotoğraf çekiyorum.Aynı zamanda Boluluyum.Oraya fotoğraf gezisi düzenlemiştim.Sadece sülüklü göl tek başına sıkar.Onunle beraber göynük ve mudurnu yuda eklemelisin.Tur şirketi yerine 13-14 kişilik bir grupla minibüs kiralamak çok daha iyi olur

www.kpssrehber.com
bu link daha yardımcı olacak size..bölümünüzü seçip nereleri tercih edebileceğinizi görebilirsiniz.

Diğer hususları bilmemde biraz çalışma ile ilgili usullerden bahsedeyim.. ben 2 sene önce dershaneye gidip her şeyin iyi olacağını düşünmüştüm ama benim açımdan hiç iyi olmamıştı bilakis sınav hezimetle noktalanmıştı.. faydasını görenler elbette vardır ama dershaneler bana kalırsa matematikte bile ezber sistemine yoğunlaştırıyorlar adamı mantığını kavratmaktan ziyade hep soru tipleri üzerinden yani işin özünü kavramaktansa soru ezberliyoruz. yaşadığım dershane tecrübesi için:

(bkz: #19229167)

Şu an sadece gk-gy'e evde bakıyorum ve dershanede en midemi bulandıran konu bile şu an en sevdiğim konu oldu. Eğer sadece gk-gy'e tabisen ufaktan ufaktan günde en fazla 3 saatini ayırarak strese girmeden başla çalışmaya derim

4001 dediğin her üniversite mezunun tercih edebildiği kadrolar. herkes başvurabildiği için puanı da oldukça yüksek oluyo.90 larla giriyo millet 4001 lere.

girersin, istersen parmak arası terlikle git

Girebilirsin, ancak birliğine teslim olmadan kestirmeni öneririm.

giremiyorsun, bizde sorun çıkartmışlardı sakalla gelen birisine. hatta ve hatta kapı önünde erikli su, bardak ve tek bıçaklı permatik ile traş olanların sayısını hatırlamıyorum.

O tarihten itibaren asker sayıldığın için evet sakal sorun olur tamam 4 sene öncesiydi ama ben otopartka yüzünü kanata kanata tıraş olmaya çalışan bir yığın adam görmüştüm tuzla'da. sabahın bir vakti berberde yok.Ha saç hususunu hatırlamıyorum.

tuzla'da sorun çıkarıyorlardı... bir bardak su, s.kindirik bir traş bıçağıyla kesmek zorunda kalırsın o sakalları. artık askersin. traş olmak için son günü bekleme. git traş ol 30 kasım günü kurtul. hem sen de alışırsın, çevren de alışır.

Sakala belirli bir dereceye kadar izin verilir. Hafif kirli sakal olarak tabir edilen sakala bir şey denmez. Ayrıca 10'unda değil 12 sinde teslim olacaksın.1 Aralık itibari ile asker olduğunu düşünürsek kes sakallarını boşuna daha başlangıçta sorunlar yaşama.

valla o tarz bildiğim en iyi oyun swat. hastasıydım bir zamanlar

la noire var çok güzel. konsol oyunu ama.

virtua cop :)

swat 2

vay arkadaş virtua cop ne oyundu.
virtua cop +1'd.

virtua cop için az internet cafelere gitmemiştim :/

Spotçulara bu konuda güvenemiyorum, tanıdık olsa belki. Bimekste satılan şu ürün sanırım bir DS3, fiyatı iyi gibi.

www.bimeks.com.tr

Hemde baya iyi bir fiyat

5 değil de 3 deseydin daha fazla fanatiği çıkardı :d

HoMM 3 deseydin buralar hep cevap dolduydu.

3 hocam, hadi bilemedin 4

Arkadaşlar bende heroes 3'ü çok oynadım ama 5'de acaip hoşuma gitti yapmayın bunu :/

ben alsam alttaki tek büyük fanlıyı alırdım. zira 2 küçük fanın sesi her zaman bir büyük fanın sesinden çoook daha fazla olur.

performansını bilemem ama..

aslında benim için ses çokta önemli değil performans taraftarıyım daha çok

cooler master notepal u3

ben olsam çift fanlıyı alırdım.

öncelikle neden sadece iki lense odaklandınız geniş açıda onu anlamadım. tokina 12-24 f4 kullanıyorum ben, gayet de memnunum. haricinde canon un 10-24 (ya da 10-22 tam emin değilim) çok iyi bir lens olduğunu okudum. özellikle tokina 12-24 ü tavsiye ederim.

ikinci olarak da 18-55 in üstüne 55-200 ya da 250 gibi bir lens alınacağına en baştan 18-200 gibi bir lens almanızı tavsiye ederim. tak çıkar lens değiştir aman orasına burasın toz girdi çıktı gibi şeyler çok bayıyor bir süreden sonra. ayrıca baya bir inceledim ve gerçekten 18-200 vs gibi lensler çok iyi sonuçlar veriyor.

400 tl ye kadar sigmanın 70-300 leri falan var da okuduğum kadarıyla bu 55-200 , 55-250 gibi lensler çok daha iyi sonuç veriyormuş.

bence elinizdeki 18-55 i de elden çıkarıp daha geniş aralıklı bir objektife yönelin.

ya da bütün ehpsini boşverip 35mm ya da 50 mm gibi sabit odaklı lensler alıp onlarla takılın. falan filan.

kitlensi elden çıkarmam imkansız gibi bir şey çünkü canon makinelerle birlikte gelen bir lens. Tokina 11-16'da ısrarlı olmamın sebebi de araştırdığım kadarıyla piyasadaki en iyi geniş açı lenslerden biri olmasıydı. Hani bir alt modelini alırsam ilerde daha iyisi acaba nasıl diye kafamda soru işareti oluşturmamak içinde.. Dediğiniz gibi bende sigmayı yeni gördüm hatta sahibinden.com'da 275 tl ye dahi var. Bu arada sizin tahmininizce tokina'nın 11-16 sı ile 12-24'ü arasında bariz fark var mıdır ? En azından 12-24 benim için daha alınabilir şu an için.

e 12-24 ün en büyük avantajı daha büyük bir aralığa sahip olması. ayrıca sabit f4 diyafram olamsı da süper. 11-16 ise daha düşük diyafram değeri ve daha geniş bir açısı var.

yani en iyisini almak gibi birtakıntınız yoksa bence tokina ya da sigma gayet gideri olan lensler. ben tokinayı alırken daha kesin olduğu ve sabit diyafram olduğu için tercih ettim. Ayrıca geniş açı nedeniyle meydana gelen distorsiyonlar da daha az. 10-20 de ise distorsiyon çok daha fazla. bu tamamen tercih meselesi. kimisi daha fazla distorsiyon siter kimisi daha az.

tabiki param olsa 11-16 yı alırdım ben de.. ama şu saatten sorna da ne kadar param olursa olsun elimdekini satıp 11-16 almam. ama arada acaba sigma 10-20 yi alsa mıydım acaba diye düşünüyorum. çünkü o distorsiyon çok hoş bişiy..

he bir de sigmanın 8-16 mı ne zoom fisheye lensi var. oan da bir bakın.

Ahırkapı, Samatya civarındaki sokaklarda kaybolmak.

Prens Adaları (Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada)

tarih ve doğa konsepti isteğiniz üzerine yazıyorum:

garipçe, anadolu kavağı, rumeli kavağı, anadolu feneri, poyrazköy, bahçeköy'deki tarihi bentler (belgrad ormanı), kanlıca civarı...

prens adalarına gitmem çok zor bulunduğum yer itibariyle abartmadan söylüyorum sadece yol 3.5 saat sürüyor yani basit bir hesapla gidiş dönüş 7 saat bütün günüm yollarda geçiyor.

Nerdesinki? (meraktan soruyorum)

---bu bir reklamdır---

ekşifotoğraf a üye olabilirsin güzel yerlere gidiyoruz bizce :)

groups.google.com

---bu bir reklamdır---

@pposeidon_1

allahın cezası çatalca isimli semtte oturuyorum. Beşiktaş vapur iskelesine gitmem minimum 2 saat birde vapurla adalar azami 1.5 saat dersek varın siz düşünün. Araba olmadığı için berbat halk otobüslerinde çektiğim eziyeti saymıyorum bile.

Oha lan uzakmış harbiden. Boğaz civarında takılabilirsin hatta boğaz turuna katılıp kıyıdaki güzel yerleri/yapıları fotoğraflayabilirsin.

madem çatalca, gitmişsindir gerçi büyükçekmeceye git köprüyü falan çek gölü çek. tarlaların arasına gir oradan birşeyler çek.

oncelikle (bkz: bütün götlerin müdür olması)

esnek calisma saatleri ne yazik ki tam olarak icinde bulundugun duruma uydurulmus bir kilif.

is hayatinda sustukca semer vuran cok olur, ne kadar tecrubesiz/yeni olsan bile boyle insanlara cevap vermeyi gec, siktiri cekmek bile etik olarak cok dogru bir harekettir. eger bu ise cok bagli degilsen, rahatlikla baska bir is bulabileceksen en iyisi direkt siktiri cekmek mudure. oyle bir durumun yoksa da, cevap ver mutlaka uygun bir dille; 'daha yeniyim ulan amin oglu, hele bir dur...' de mesela. sinirlendim aksam ustu aksam ustu, ne orospu cocuklari var is hayatinda amk ya.

(bkz: mobbing)

aynı tip bir adam yüzünden işimden çıktım gerçi 9 ay çalıştım yine devam ederdim de parası az çalışması çoktu. ilk haftada kavga ettim elemanla. sende öyle yap sert çık kolay lokma olmadığını anlasın. ama "kardeşim" falan olmasın saygı çerçevesinde tartışın. baktın düzelmiyor daha sertleş adamın üstüne şikayet et yine olmuyor fazla mesai için çalışma bakanlığına şikayet et.

dahada açayım o zaman bu şahıs genel müdürlerce defalarca çağırılıp işe davet edildiği hatta müdürler ile mesai saatleri konusunda pazarlık edip anlaştığı için bir nevi onların adamı ve kendini büroda coca cola'nın ceosu gibi görmekte.. düzgün bir kariyeri ve tahsili olmadan "müdürlük" vasfı verilmiş biri.. Yani daha üst ile konuşmamın hiçbir yararı olmayacaktır. bu şahıs için çingeneye yetki vermişler sözü cuk oturuyor.. bu sebepten benim restimi aşağadan alacağını sanmıyorum ve bu tartışmanın uzayacağını düşünüyorum. karakter, saygı çok önemli. tamam iş yaşamında malesef esamesi okunmuyor ama insan iş stresinin yanında birde içi boş insanların lafını yiyince sinirleri laçka oluyor.. yüzlerce kişinin çalıştığı bir yerde en üstten en alta herkesin birbirine duyduğu saygı son derece iyi ve zincir birtek o halkada kopuyur.. işimden "esnek" olmasına karşın memnunum eğer ayrılacaksamda sebebi bu şahıs olacak

adamla konuşmaktan başka çare yok. azarladığı anda herkesin içinde siz kim oluyorsunuzda beni azarlıyorsunuz. ben üniversite mezunuyum 7 senelik tecrübem var yanlış yaparsam uyarırsın azarlamaya hakkın yok" gibi bir çıkış yapılabilir.

çingeneye yetki vermişler, verirler.
veren patron. yapacak birşey yok.
öyle dişini göster falan gazına gelme üç günde. kanadın yoksa ibnelik yapma derler bizim oralarda.

özel sektör bu malesef. her zaman orospu çocukları olacak. çalışmaya mecbursan gamsız ol.

oncelikle "esnek calisma saatleri" kavraminin ne kadar muglak oldugunu sanirsam aci bir sekilde ogrenmissin, gecmis olsun diyeyim buna yapabilecegin tek sey kanun cercevesinde hakkini aramak olur ki kapinin onune konmayi goz onune aldiysan basvuracagin bir yontem olsun.

diger zat-i muhterem icin soylenebilecek pek fazla bir sey yok. anlattigin kadariyla adam ust yonetimden destekli, bu desteginde hakkini fazlasiyla veriyor demek ki. ya lanet edip dis gostereceksin ki bu durumda kovulmayi goze alacaksin ya da dediklerini aynen kabul edip boynunu egeceksin ki bir zaman sonra baktiginda artik tepene binmis olacak.

kisinin yuksek okul mezunu oldugunu belirtmissin(kendimde sirasiyla teknisyen<tekniker<muhendis sureclerini yasamis dolayisiyla icinden gelen olarak yaziyorum) ki, eger egitim olarak ondan ust bir seviyeye sahipsen seni potansiyel rakip olarak gordugu icin bu sekilde davraniyorda olabilir.

sahsi kanaatim cok sertlesmeden ince sekilde karsilik vermen.

@rising creeps

evet eğitim olarak üst seviyedeyim hatta mesleki tecrübe açısından da üst düzeydeyim. tek sorunum önceden çalıştığım sektör ile şu an içinde bulunduğum sektörün çok farklı olması. işte bu yabancılıktan daha doğrusu uyum sürecinden dolayı hata yapıyorum ve yaptığım her hatada bu şahıs tarafından amirce tavırlar ile yüzüme vurulmaya çalışılıyor. ses çıkarmayınca da doz artıyor.. 15-20 gün geçtiği halde ilk bir hafta ahmet olan ismim ( örnek tabi isim ahmet değil ) günde 12 saat haftada 72 saat bir arada olmanıza karşın "arkadaş" sonraki bir hafta ise mehmet olarak telafuz edildi. düşünün verilen değeri..Ya ismimi söylemek bile zor geliyor ya da benim düşünemediğim farklı hesaplar yapılıyor..

bu türlere verilecek en iyi cevap sakin olmaktır. muhtemelen sizi rahatsız etmeye, kaçırtmaya çalışıyor. finans müdürüne sizin yöneticiniz de bişiy demiyor mu? tavırları o da görüyor mu? bunu geçtim de, departman müdürünüz iş konusunda sizi yönlendirmiyor mu? hatalarınızı o adamdan önce görüp düzeltmenizi sağlayamaz mı? mümkünse böyle bir çözümü zorlayın.

bence işinize bakın, ancak azarlar tarzda konuşursa, iş tecrübenizin olduğunu ve işe alınmanızın bir tesadüf olmadığını, tek meselenin sektör farklılığı olduğunu ve bunu da çok geçmeden halledeceğinizden hiç kuşkunuz olmadığını, gayet saygılı ama net ve sert bir üslupla ifade edin. yanınızda şahit de olsun, sonradan gidip de hakkınızda atıp tutmasın, terbiyesizce konuştuğunuzu iddia etmesin. böyle adamlar koftur, sataşıp sataşıp amacına ulaşamaz veya zamanla işi kıvırdığınızı görünce otururlar malum organlarının üstüne.

pes etmeyin, bu tiplerle iş değiştirseniz de karşılaşmanız olası. dediğim gibi departman müdürünüzden (veya varsa onun iş konusunda güvendiği birinden) yaptıklarınız konusunda destek alın. işiniz teorik olarak da desteklenecek bir konudaysa her bilgi kırıntısının da peşinde koşun. mevzuatı izleyin (izliyorsunuz muhtemelen de aklıma gelenleri sırayla yazayım dedim), farklı ve tartışmalı konularda muktezalar bulup inceleyin, konuyla ilgili bilgi alabileceğiniz forumları düzenli olarak izleyin. emin olun çok geçmeden siz onun hatalarını bulursunuz.

kolay gelsin,

it has ... kullanırsın. is olmaz oraya. cansızlar için is kullanırsın ama o dediğin cümlede fiil kullandman lazım. fil kullanmadığın zaman is/are kullanırsın

1- There is-are bildiğimiz "var" anlamında. have-has ise sahip olmak anlamında. ( birçok anlamı var ama sanırım bu anlamıyla ilgili sorun). benim x'im var derken karışıklık olabilir. türkçe düşünmemen gerekiyo burda. i have x dersin ben x'e sahibim gibi.
2- it kullanılabilir. is olup olmaması cümlenin gerisiyle ilgili. isim cümlesi ve ya fiil cümlesi olmasına göre.

Şöyle sorayım daha açıklayıcı şekilde. Misal: "İvory Coast has got a tropical climate" gibi bir cümle kurduk bunun devamında "burada bir çok bebek hastalıklara yakalanarak hayatını kaybeder" diyeceğiz kullanacağımız cümle nasıl olur ? it mi yok it is ile mi başlar ?

ikisi de olmaz. özne "bir çok bebek" çünkü. so many babies olur.
sonrasında da is ve ya are olmaz. fiil cümlesi olduğu için.

"burada bir çok bebek hastalıklara yakalanarak hayatını kaybeder" diyeceğiz kullanacağımız cümle nasıl olur ? it mi yok it is ile mi başlar ?..."

bence bir süre daha derslere devam et sorularını öyle sor. en azından formülleri ezberle bir de subject nedir, object nedir, zamirler nedir vs bunlar kafana otursun.

bu metodla 2 ders gördüm ve tamamen konuşturmaya yönelik bir refleks oluşturmayı amaçlayan bir metod. karşınızda hiç susmayan bir eğitmen, hiç susmuyor ve sürekli size sorular soruyor bir yerde cevap veriyorsunuz refleks olarak.. ama bence çokta müthiş bir yöntem değil.. gerçekten konuşmak isteyen bir kişi "gerçekten" pratik yapar, yabancı dizi izler filan..
kötü değil ama..

peki sizce kurslardaki klasik yöntemlere göre tercih edilebilir mi ?

amacınız sadece konuşmaksa belki..
ama onun yerine normal derslerinin yanında özel "speaking" saatleri olan bir kurs çok daha iyi olur bence.

www.speakingparrot.com
bu kursa gidiyorum mutluyum fiyat konusunda da uygun.

bbc nin ingilizcesi rahat anlaşılır tane tane, bbc podcast leri olabilir.

@freebird5406

evet favorim bbc zaten maşallah adamlar vızır vızır çalışıyorlar korkuyorum yakında para isteyecekler diye. resmen amme hizmeti.

Amerikan Ingilizcesi icin: www.eslpod.com
Ingiliz Ingilizcesi icin: www.britishcouncil.org

daha iyilerini bilmiyorum.

yoğun bir iş yaparken dinlemek çok faydalı olmaz gibi geliyor bana, evden işe gidip gelirken daha kolay odaklanabilirsin mesela veya uyumadan önce 10-15 dakika dinleyebilirsin.

china232.com

Bu adamlar süper. Seçtikleri kelimeler, ders işleyişi.

faydası var evet. saçları güçlendiriyor ve dökülmeyi engelliyor. ama dandik baharatçılarda satılanlar bi boka yaramaz getirtebiliyorsan siirtten getirt. yok getirtemezsen fatihte "kadınlar pazarına" git orda bulursun.

bebekligimden beri kullanırım. gerçekten işe yarıyor. Şampuan kullanmasan bile hem yumuşak hem güçlü oluyor. Bi süre bunla sabunlamazsam hem dökülme hem kepek oluyor.

Hadi ya ! Ben bizim buradaki aktarlardan almayı düşünüyordum desene vazgeçeyim. İnternette, gittigidiyor.com'da da satanlar var acaba onlarınki hakiki midir ?

Arkadaşlar internetten alabileceğim bir yer tavsiye edebilir misiniz ? Anladığım kadarıyla bizim buralarda bu sabunun orjinalini bulmam pek mümkün görünmüyor.

edit: mesela sizce şunlar güvenilir midir ?

arama.gittigidiyor.com

ben kullanıyorum çok memnunum. zeytinyağı/defne sabununa göre çok daha yumuşak ve daha çok köpürüyor.

Saç dökülmesine karşı bitkisel çözüm yöntemleri şu yazıda anlatılıyor
www.sacdokulmesinionlemek.net

45-75 puan arası diye biliyorum şuan. kafadan söylemek gerekirse 65 puan gelebilir okuldan.

Herhalde bu durumda benim 460 isteyen bir yeri düşünmem için en az 390 yapmam gerekiyor öyle mi ?

o birazda kaç puan aldığına bağlı yüksek yaparsan o puan artıyor. mesela bizim okulda benden yüksek ortlamalı kişilerden aynı ya da yüksek almıştım.

bildiğim kadarıyla bu yeni sistemde sadece ilk kez sınava girenler okul puanı alıyor.. bu yüzden 2. kere denemek falan artık daha zor.

bilgiden çok emin değilim yalnız..

orhan gencebay - sevmek çok zormuş

bunu bir dene.

sibel can - unuttu seni

ibrahim tatlıses - kurşuna gerek yok

muzeyyen senar - sarap mahzende yillanir.

bu tanima en uygun sarkidir.

dostum hüzzam makamındaki bütün şarkılar senin ihtiyacını karşılar, şu aralar taktığım bir şarkı olarak ziya taşkent:

Dinmiyor hiç bu akşam ne göz yaşım ne acım..

derya köroğlu we ümmüşen: sezenler olmuş.

kimi geceler duyuruya 1 kisi var mi pes 2010 online oynayacak ps3'te diye duyuru ekliyordum, bir allahin kulu cikmiyordu.

fifa 11 ps3 e yeni cikti. ustelik herkes pat diye alamamistir tahminen.
olur da fifa da alirsam, ben de katilirim.

Şu ara fiyat 70 lira seviyelerine düştü, bende bugün aldım. Yavaş yavaş çoğalıyordur sayı. üç senedir içimde uktedir şöyle halı saha gibi toplanıp maç yapmak.

fifa 10 ile katılamıyormuyuz? bir de ps3 için mi yetmiş lira?

yoo usb 2.0 yüklü makinede bahsettiğiniz transfer hızları anormal değil.

gayet normal abi 15mb/s civarı.

memnun değilseniz kutusunu sökün ide/sata bağlayın kasaya (desktop ise tabii, garantiyi de iplemiyorsanız)

mudur senın laptopun hdd 5400 rpm, ustelik ustunde os kosturuyorsun. 15mb civarı cok cok ıyı bı hız.

Teşekkür ederim arkadaşlar. Şunun için söyledim: Önceden normal bir harddiski harddisk kutusuna bağlayıp kullanıyordum ve hız harikuladeydi. Hani neredeyse makinenin içinde ikinci bir harddisk var, oraya kopyalıyormuşum gibiydi(hıza hiç bakmamıştım). Onu kullandıktan sonra biraz olsun bu hız ile karşılaşınca tereddüte kapıldım. Ama kullanan, gözlemleyen insanlar olarak durum olağan ise problem yok ;)

ustacım o zaman yakalamışken biraz rahatsız edeyim seni :=)

bu musibet oyunu ilk çıktığı günlerde de deli gibi oynardım. Lakin o zaman kazanma hırsı birazda çocukluk daha ağır bastığı için kuyunun üzerinde hile yapardım para kazanamayınca :=) Geçen gün şeytan dürttü ve oyunu gene kurdum, gerçekten harikulade ama bu sefer hile yapmadan para kazanmak emeğimin hakkı ile o kartacalı deyyuslara üçün birini göstermek istiyorum sorulara geçeyim:

1- İdeal şehir nasıl kurulur ? Ben enlemesine 4, boylamasına 8 blokluk şehirler kuruyor ve ortadaki boşluğa bağ bahçe, heykel, havuz falan dikiyorum. yollardan plazayı eksik etmiyorum. Şehir belli bir ölçüde gelişiyor ama ilerleyen yıllarda benim hayırsız halkım o kadar emek vermeme rağmen şehrimi terkediyor. Bunun sebebi ne ? Ya ben bu evleri koca koca bloklara neden çeviremiyorum ? Neden benim mahallelerim hep sulukule kıvamında oluyor ? Birde hırsızlığa başlıyor halk, vergi paralarını çalıyor alçaklar.. Bloklar arası kollektif uyum neden gerçekleşmiyor ? Bu mutsuzluğun pisliğin sebebi ne olabilir ?

2- Bu oyunda neden para kazanamıyorum ben ? Ticaret yapıyorum ama gelen ticaret gemileri eli boş dötü yaş geliyor. İStenen ürünleri üretmeme rağmen ne ürün satıyor, ne de alıyorum warehouse larda yığılma oluyor ticaret olmayınca sebebi ne bunun ? Hülasa neden ekonomi hep ekside



3- Şu oyunda para kazandığımı göreyim artık. Pharoah'ta kazanıyorum ama bunda kazanamıyorum.

çok sağol ustacım. Peki ticaret yapılmamasının sebebi advisor(yanlış yazdım evet)dan ticaret ile ilgili bazı ayarlamalar yapmamamdan kaynaklanıyor olabilir mi ? İngilizcem kıt olduğu için o ayarlara pek dokunmuyorum. Ticarete girince orada bazı mahsüllere ayarlama mı çekmem gerekiyor ?

her ülkeyle belli bir ticaret hacminiz var. mesela adamlar sizden max 50 blok mermer istiyordur fazlasını almıyorlar. dolayısıyla kaynakları iyi değerlendirmek lazım

prosperity kadar nefret ettigim bir sey yok. hep bu oyunlar yuzunden.

advisor'a gidip satış için talimat vermek lazım ve stockpile'ı (yani biriktirme) kapalı bırakmak lazım.
bir de ihtiyaç fazlası satılsın diye belli bir miktarın üstündeyse ihraç et seçeneği vardı.
ayrıca çöl coğrafyalarında çeşmelerin hizmet verdiği kare sayısı dörtten üçe düşüyor. genelde insanlar çeşmelerin etrafını dolduracak şekilde yerleşimleri tasarlıyorlar; o yüzden tasarımı da bu duruma uyarlamak gerekiyor. çölde yangın riskinin iki kat kadar daha fazla olduğunu, kuzey şehirlerinde (haritalarda kurtlar olan) kendiliğinden yangın çıkmadığı için prefecture kurmanın gerekmediğini ekleyeyim.

O değil de ben PlayStation Store'da da bulamıyorum FIFA 11 demosunu. Ayrıca internetten link bulma konusunda da fazla ümitlenme derim.

hayır ps oyunları için öyle bir şey olmuyor.
@ultranil us psn'de var deli gibi reklam vermişler zaten.

pff o zaman full oyunu bekleyeceğiz. Bu arada ilk izlenimler olumlu sanırım. Nasıl bu sene de pes'i ezer mi fifa ?

@poset,

Evet evet. PSN Türkiye'den bağlandığım için görememişim. Amerika'dan bir adres sallayınca kabak gibi çıktı karşıma FIFA 11 demosu :) İniyor bakalım... İzlenimler daha sonra :)

Nasıl bu sene de pes'i ezer mi fifa ?

Soru ortaya sorulmuş ben de cevab vereyim bari :)

Fifa her sene pes'i eziyor ki zaten diye başlamayacağım her ne kadar içimden gelse de,bence 11 güzel olmuş ama oyun tamamen değişmiş neredeyse,8-9-10-world cup hepsini çıktığı gün alan bana çok zor geldi şimdilik,özellikle defans çok hoşuma gitti,önceki serilerde sizin kontrol ettiğini futbolcu dışındaki defans oyuncuları topa mal mal bakarken bunda hemen kademe alıyorlar,adam geçmek zorlaştırılmış,paslaşa paslaşa kale önüne kadar kolayca gitmek yeni pas sistemi sayesinde ortadan kalkmış neredeyse,dikkatimi çeken bir detay da hani adamın ayaklarına kaydığında hemen düşürürdü ya işte o bitmiş,artık topu bi şekilde almaya çalışıyor.

madem bu kadar oynayan var,şu 11 çıkınca bi turnuva yapsak ya,ne güzel olur.

aynen ya şöyle 11 kişilik bi ekşisözlük takımı kursak hatta ne şahane olur :)

building skills for proficiency kitabını bilen birisi ile çalışırsanız oldukça büyük katkısı olur. konsantre hale getirilmiş bir kitap, çok başarılı.

@kimlanbu

keşke imkanım olsa ama malesef çevremde ingilizce bilen ya da kitap hakkında bilgisi olan biri yok.

d & r' da ingilizce konuşma klavuzu gibi bi kitap satılıyor. bunun almancası falan da var. tanesi 5 tl. çok işinize yarar. günlük konuşmalarda kullanacağınız sayfalarca cümle okunuşlarıyla birlikte hem türkçe hem ingilizce şeklinde yazıyor. okunuşlarda elbet tam sonuç alamazsınız ama cümle yapılarını falan baya kaparsınız.

"English grammar in use" diye bir kitap serisi var. Eskidir ama iyidir, onları tavsiye ederim. Her türlü bilgi seviyesi için var. Dizi izlemeyin, özellikle Amerikan dizileri çöptür yeni başlayan biri için.

konuşma konusunda acele etmeyin. önce grammer i oturtmanız gerek. kitap tavsiyesi istiyorsanız ELS yayınlarının türkçe anlatımlı grammer kitabını önerebilirim(english grammar inside and out). her şeyi ayrıntısıyla açıklayan bi kitap ama biraz pahalı olabilir:S bunun dışında internetten elementary seviyede metinler okuyabilirsiniz.

kelime öğrenmek için easywords'ü kullanabilirsiniz ayrıca.

bir çok hastanede vardır diye düşünüyorum. ben haseki hastanesinde olmuştum yıllar önce birdaha çıkmadı hiç.

@pposeidon_1

çatalca devlet hastanesinde yok. Yerim de uzak olduğu için haseki'de baya bir sapa kalıyor. Hani yarın işi gücü bırakıp 2-3 saatliğine vakit bulabilirim ama bir hasekiye gitmem minimum 5-6 saatime mal olur.

bir çok hastane yapar ama verrutol kullanmayı denedın mı? ısrarla devamlı kullanırsan kesın cozum boyle yakma dondurma geri cıkartıyo tekrardan ama verrutol kesın cozum benceç

sosyal güvencen varsa git bi özel hastaneye 10-15 TL fark verirsin muayene için ordaki doktor bir muayene etsin bi ilaç filan yazar sana sonrada sen böle böle azot filan anlatırsın bildiğ yer varmı diye sorarsın ki büyük ihtimalle bildiği yönlendirecceği bir yer vardır heralde. geçmiş olsun.

@pposeidon_1

olmadı en yakında b.çekmece kolan var ona gideceğim yarın.

@little miss sunshinee

dediğin gibi kuvvetli mi bilmiyorum ama şimdi aklıma geldi duoderm isimli asidik bir siğil ilacı kullanıyorum bizim buradaki doktorun tavsiyesi ile. değil ufaltmak siğili daha da büyüttünü söyleyebilirim. Hani ne olacaksa olsun artık bir an evvel kurtulmak istiyorum, baktıkça sinirlerim bozuluyor.

benimde cok inatcı 2 sigilim vardı. ilk baslarda hiç iişe yaramadı yaktırym falan dedim. sonra aklıma geldikce verrutol surmeye basladım devamlı gunde 7 8 kere surdum.ve gittiler.bir dahada hiç geri gelmedi.istersen doktoruna bir sor cunku yaktırmak dondurmak gercekten geri getiriyo, kesin cozum degil ama sen bilirsin tabikide bir doktora danıs derim.

büyükçekmece devlet hastanesinde de yoktur. orası genelde esenyurt devlete yolluyor. orda olma ihtimali yüksek.

aklıma geldi sihil yaktırmışlığımda var yine yıllar önce ama asitle filan değil böyle kalem gibi bir makina vardı onla yaktılar o da tekrarlamadı hiç. (haseki de)

@zenc

devlet hastanesine değilde kolan hastanesine gitmeyi düşünüyorum


@pposeidon_1

seninki daha farklıymış ama bizzat faydasını gören birinin tavsiyesini almak önemli. Benim dediğimde dondurucu bir sıvı benzeri bir şey sıkmıştı ve akşam o sıvı siğili düşürmüştü. ancak 3 sene sonra malum yine türedi. o dediğini araştırayım birde, yarın gidersem onu da sorarım.

@joe beykent (yeşıilkent)teki kolan hospital mi?

@zenc

hiçbir bilgim yok. Benim dediğim kolan B.Çekmece atirus'un arkasındaki hastane.

hazır bu mevzu konuşuluyorken araya kaynama yapayım. benim dirsekte de siğil var ve ben bi kaç defa koparmış bulundum. bişi olur mu?

@beerserk

ben bir gün halı saha maçındayken eve gittiğimde bir baktım siğilin yerinde yeller esiyor, kaleciydim oraya buraya atlarken nasıl bir konsantrasyonsa eve gittiğimde siğilin koptuğunu farkettim :) Bir sorun olmuyor ama bir daha türemesine mani olmaz. hatırladığım kadarıyla siğil koptuktan 5-6 ay sonra bende yeniden türemişti. Bu arada avcılar hospital ile görüştüm demin benim söylediğim tedaviyi yapıyorlarmış.

sabahki kotu psikolojinin sebebi, gorulmus fakat hatirlanmayan, bilincaltina isleyen kotu bir ruya olabilir ya da surekli biseyse bu durum, duzgun uyuyamamaktan da kaynaklaniyor olabilir.

ben rahat nefes alamiyorum mesela ve her sabah uykuda dayak yemisim gibi uyaniyorum. bir de ise basladim, her sabah "kalkmak zorunda olmak" cok koyuyor bana, evimle isim arasindaki mesafe biraz daha kisa olsa, o sabah psikolojisiyle istifa ederdim, neyseki mesafe uzun ve ise gidene kadar aciliyorum biraz.

valla bence gittiğin iş/okul da olabilir mesela. sabah, mevzubahis işin okulun başlangıcında hayata küsersin, akşam da bitişinde kendine gelirsin, ertesi sabaha kadar unutursun falan. hele hele işe yeni başladıysan, alışmaya çalıştığın bir zamansa, o kadar doğal ki...

ama yaz dönemindeyim, çalışmıyorum, iş yok güç yok diyorsan, bilemedim onu.

Normaldir efendim. Eğer işinizden, okulunuzdan, karşılaştığınız insanlardan, her gün yapmak zorunda kaldığınız faaliyetlerden nefret ediyor, bunalıyorsanız son derece normal. Bende 6-7 senedir var. Malesef yapmak zorunda olduğum işi yaptığımdan, nefret ettiğim bir işi yapmaktan kaynaklanıyor, başka bir sebebi yok bunun. Biraz daha dingin, sakin uyanmak için yemediğim polen, içmediğim sarı kantaron, yutmadığım pharmaton vitamin falan kalmadı ama en ufak bir faydasını dahi göremedim. Bir kere içselleşince düzeltmek zor. Ama belli bir süre sonra alışıyor insan ;=)Kafaya takmamaya çalışın bu durumu. Taktıkça daha da büyür. malesef ki sizi sabah gözünüzü açtıktan saatler belki dakikalar sonra nefrete sürükleyen şartlar değişmedikçe ya da onlara olan bakış açınızı 180 derece değiştirmedikçe pollyanna veyahut "hayat sevince güzel ayşecik" gibi uyanmak çok zor.

evet çalışıyorum. evet işimi sevmiyorum da hani ciddi ciddi nefret ediyormuşum heralde.

bende de var aynı durum. akşamları daha fazla konuşuyorum, daha sosyalim, daha olumluyum, daha sevgi doluyum, daha yaratıcıyım. sabahları ise zombiden farkım yok. içimdeki tüm kötü hisler ve düşünceler merasim halinde her gün bıkmadan usanmadan kendini gösteriyor sabahları. öğle yemeğinden sonra eh işte biraz daha iyi hissediyorum. ama ancak akşamları kendime geliyorum. mesaili çalışanların, 9-6'cıların kabusu bu. çoğu kişiye olduğunu varsayıyorum..

karar verildiği anda uygulayan biri olsaydım ve hayatımın sabah karar aldığım ve akşam karar aldığım diye iki farklı versiyonu olsaydı bambaşka iki hayat olurdu . ama şu versiyonu iyi olurdu diyemem herhalde.

bu esnada bunun bir de makro ölçekte olanı var;
(bkz: pazartesi sendromu)
(bkz: tgif)

benim gibi cumartesi de (hatta tam gün) çalışan zavallılar için her günün nev-i şahsına münhasır sendromu var tabii, orası ayrı.

Patisine bir şey batmış olabilir. Yrık, çizik vs olabilir. İyice bir inceleyin, olmadı veterinere götürün, para sıkıntısı varsa bağlı olduğunuz belediyenin veteriner servisi vardır, onu araştırın, ucuz oluyor genelde yolda bulduk vs derseniz.

kedi baya bir agresif yalnız. hani öyle sevmeye kalktığımızda ya da patisini incelemek istediğimizde pençeyi elimizin üstünde acı ile hissedebiliriz :( O sebepten veterinere götürme ihtimali çok zor..

o zaman zarar ya da şiddet görmüş olması daha muhtemeldir. Biraz sert olsa da tavsiyem çevrenizde kedi bakan birinden taşıma kutusu temin etmeniz, sonra kedi bir şekilde uyurken ya da yemek yerken tek hamlede kutunun içine koyup veterinere götürmeniz. Eğer kendi dezenfekte edemeyeceği bir şeyse tehlikeli olabilir, bir uzmanın görmesi daha iyidir.

kedi agresif ise kutuya koymak için önce kalın ve büyük bir havlu gibi bir örtü atın üstüne. ne olduğunu anlamadan cumburlop kutusuna koyun.

Edileceğini sanmıyorum. Evet, bariz belli çalındığı ama somut deliller yok ortada.

yazıklar olsun ! onlar yüzünden 2008'de 77 çıkaran adam 75 alırken ben bu sene o net ile 69 alabiliyorum. Demek bu ülkede dürüstlük, inek gibi çalışmak, bileğinin hakkı ile bir yerlere gelmek için uğraşmak hiçbir şey ifade etmiyor. Bu seneki kadar suyu çıkmamıştı bu işlerin, tam anlamıyla skandal. Bu dakikadan sonra iptal edilmesi çok düşük bir ihtimal. Yargı yayınevi bu konuda manifesto gibi çok güzel bir açıklama yapmış:

Yargı Yayınevinden KPSS'de Sklandalı Basın Açıklaması

Yüz binlerce üniversite mezununun girmiş olduğu KPSS sonuçlarının ortaya çıkarmış olduğu karmaşa ile ilgili olarak Yargı Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Can OKTAYLAR aşağıdaki açıklamayı yapmıştır.

Başta öğretmen adayları olmak üzere yüz binlerce üniversite mezunundan sınavdaki soruların yapısına, uygulanma biçimine ve sonuçlarına yönelik bir çok tepki iletisi almaktayız. Adayların bu tepkilerini ve belirlemiş olduğumuz bazı durumları gerekli belgeleri de ekleyerek bir dosya halinde ÖSYM’ye sunma hazırlığındayız.ÖSYM’nin bu konulardaki tepkileri ve gerilimi ortadan kaldırmak, hakkaniyeti ve güvenirliğini sağlamak için en kısa sürede KPSS sonuçlarını yeniden değerlendirmeye alması gerekmektedir. Aynı durum geçen yıl Tıpta Uzmanlık Sınavında (TUS) yaşandı ve sorun giderildi.

OKTAYLAR’a göre adaylara çılgına çeviren ve ÖSYM tarafından araştırılması gereken konular şunlardır:

1-Eğitim Bilimleri sınavındaki soruların başvuru kılavuzunda belirlenmiş kapsama uygun dağıtılmadığı, bazı soruların anlatım dilinden dolayı anlaşılmasının güç olduğu, yanlış soruların bulunduğu, bir kısım soruların ulusal düzeydeki literatürde bulunmayan konulardan seçildiği.

2-Genel Yetenek-Genel Kültür alanındaki soruların çok kolay olması, sınava hazırlanan adaylarla hazırlanmayan adayları bir birinden ayırmaması.

3-Sınavda başarı ortalamasının ve buradaki yığılımın artması, standart sapma değerinin değişmesi nedenleriyle puanlar önceki yıla göre 4-6 puan aralığında düşmüş bu durumda sonuçlar 2 yıl geçerli olduğu için 2009 yılı puanıyla 2010 yılı puanıyla başvuracak adaylar arasında eşitsizliğe yol açılması.

4-Bazı illerde toplu kopya çekildiği iddiaları bulunmaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bir kısım ilde sınav görevlilerinin kusurlu ve hatalı davranması, soruların cevabının verilmesi, yerine başka kişileri sokan çok sayıda adayın bulunması bu konuda bazı sınav merkezlerinde hiçbir kontrolün yapılmaması, Bir ilimizde lisans düzeyindeki KPSS Sınavında üniversite çalışanının bir yakını olan işsiz yüksek okul mezununun salon görevlisi olarak görevlendirilmesi, salon görevlilerin yerine başka kişilerin yetkilerin haberi olmaksızın girmesi.

5-A,B ve D kitapçıklarını kullanan adayların bir kısım doğru cevabının yanlış değerlendirilmesi, adayların net cevaplarında sonuçları etkileyecek düşüş görülmesi.

6-Eğitim Bilimleri alanında çıkan soruların zor olmasına rağmen dikkati çeken sayıda adayın ‘120 soruda 120 doğru cevap’ vermiş olması akla sonuçları değerlendiren bilgisayar programına bile müdahale edilmiş olabileceği şüphesini getirmektedir 120 soruda 120 doğru cevabın böylesine zor sınavda bir kısım aday tarafından verilmesi ölçme değerlendirme teorilerine bile ters düşmektedir. Oysa Genel Yetenek-Genel Kültür alanlarındaki soruların çok kolay olmasına rağmen net doğru cevap sayısı Eğitim Bilimleri alanındaki doğru cevap sayısı kadar yüksek çıkarmamıştır.

Tüm bu iddialar ciddidir ve gereği yapılmalıdır. Bilgi Edinme Yasasının adaylara verdiği haktan faydalanmak yada mahkemeye başvurarak sonuç elde etmenin zaman gerektirmesi fakat bu süreçte atamaların yapılacak olması çaresizlik içersindeki adayların isyanın büyütmektedir.ÖSYM kendine olan güvenin sağlanması için iddiaları araştırmalı ve sonuçları yeniden değerlendirmelidir.Yargı Yayın evi olarak bu konuda elimizden geleni yapma gayretindeyiz..

yahu her seneki klasik asparagas haberler işte.
ben; öss bu sene zordu, iptal edilebilir diye haberler bile görmüştüm geçen senelerde... ve bu haberlere inanan, umut bağlayan tipler vardı.
eee biz de zaten gaza gelen bir milletiz. bi de sınav kötü geçtiyse ohhhh geçmiş sınavlar bile iptal edilsin zaten.
ben sana söyleyim sonucu: iptal falan edilmez.

sonuç zaten iptal olmayacak büyük ihtimal ama birader adam sadece sınav zordu iptal edilsin derdinde değilki. yazı uzun geldi okumadın tam sanırım orda toplu kopyalardan farklı kişilerin sınava sokulmasından, olmaması gereken kişilerin görevli yapılmasından ve en önemlisi soruların sızdırılmış olmasından, doğru cevapların yanlış olarak değerlendirilmiş olmasında vb. sorunlardan bahsediliyor.

Herzamanki gibi gene kabakl bizim başımıza patladı yani Kürtlerin. ben de mardinde sınava girdim neredeyse mahrem yerlrimize kadar aradılar. sanki kürtlere laf atınca bu işler oluyor.

Ben de inanıyorum ki bu KPSSde problem var hem kopya konusunda hem de netlerin nhesaplanması konusunda. Ama bu Kürt bölgesinde değil heryerde olmuştur. En yüksek puan alanlar nereden çıkmış araştırın orasıdır. buraya mal etmenin bir manası yok. madem öyle Kürt bölgesine farklı bir sınav yapılsın.


İptal edilmez ama edilmesi gerekir.

zuxurani,

kürt bölgesi diye bir bölgenin türkiye'de mevcut olduğunu sanmıyorum. akdeniz bölgesi var, karadeniz bölgesi var, ama kürt bölgesi diye bir coğrafi bölge duymadım hiç. var mı yoksa?

ha eğer kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerden bahsediyorsan. ararlar tabi, iyi yapmışlar. bunca yıldır nerdeyse her sınavda birilerini başkalarının yerine sınava girdiği, toplu kopyalar çekildiği, istanbul'da yaşayıp sınav tercihini doğu anadolu yapan insanların olduğu yerler hep bahsigeçen yerler.

kandırmayalım kendimizi.

iyi ir defans için adamın kolu yoluna doğru gitmelisin.

iki butona birden abanip iki adami kosturmuyorsunuz oncelikle.
yapmaniz gereken tek bir defans oyuncusunu kontrol etmek degil , diger defans oyunculariyla da pas atilabilecek yerleri kapatmak esasen.
defans yaparken cabuk adam degistirip atak yapan kisinin onune gecmelisiniz zamaninda mudahale edeceginizi anladiginiz an da 'x' butonuna basin ki ayagi takip alsin aksin gitsin.

havadan gelen toplarda ise zamanlama cok onemli , fifa denildi mi butun her sey zamanlama benim icin , vurus olsun pas olsun defans olsun.

karsi karsiya pozisyonlarda finesse vurmaniz gerekiyor , yanlis hatirlamiyorsam R2 olmasi gerekiyor.tabi atagin gidisatina gore vurus siddetini ayarlamalisiniz.topla henuz bulusmadan cok kisa basip atacaginiz finesse sut kaleciyi pazara gonderecektir.diger turlu vurus siddetini ayarladiginiz bari ortaya kadar getirip duzgun bir yon vermek kafidir.

@ismayilucanpehlivan

"iki butona birden abanip iki adami kosturmuyorsunuz oncelikle". Benim yaptığım kısmen bu. orta sahada değil ama rakip kaleme yaklaştığında sıklıkla bunu yapıyorum. Ancak şöyle bir durum var adam üstüme üstüme geldiğinde ve ben pres yapmayıp takımı geriye yasladığımda rakip yine herşeye rağmen ceza sahası içersindeki adamına pasını ulaştırıp gol pozisyonuna girebiliyor. Bunun ölçüsü nedir ? Misal tam ilerleyen adamın karşısındaki futbolcunun kontrolünü makineye bırakıp içerideki adamların mı kontrolünü almam gerekir ? Prese nerede başlamak gerek ?

Bu arada finesse şut ile plase vuruşu diyorsun sanırım değil mi ?

oynattiginiz defans oyuncusunu bekletin karsi taraf gelirken onune gecmeye , ilerledigi yeri kapatmaya calisin.
bunu yapa yapa topu tam olarak hangi anda alabileceginizi ogreneceksiniz biraz pratik gerektiriyor ve kesinlikle defans yaparken topu alacaginizdan emin olmadikca kosmayin en ufak bir tackle sizi baya uzecektir.

defans oyuncularinizi bosta adam birakmayacak sekilde kosturup atak yapanin karsisina gelen defans oyuncusuna verdiginiz zaman kontrolu o zaman karsi taraf icin isler biraz zorlasacaktir.

aynen plase sutu kastediyorum

rochas
armani code

bvlgari soir varsa kesinlikle tavsiye ederim.

212 men
jil sander sun

açık parfüm alırsam jil sander sun alıyorum ben.

Ben geçen gün d&p'de tezgahtar bayana yazın en çok giden markaları sordum. Armani, 212, Givenchy, Hugo Boss'u tavsiye etti. Bana yaz ayında en hafif gidebilecek seçenek hugo boss gibi geldi, beğendim satın aldım. Gayet iyi. Çakma armaninin artık iyice cılkı çıktı bana kalırsa. Şahsen iyice ayağa düşen kokuları pek sevmiyorum. Bu benim görüşüm elbet, karar sizin. Ama hugo'yu tavsiye ederim. Ha birde bundan önce kullandığım davidoff'ta çok iyiydi.

Burberry Sport'u önerebilirim. açığı varsa

"gio'nun suyu"
manyak bir parfüm.

rochas kızların dikkatini çekiyor beyler

dp yi kesinlikle önermiyorum, ilk anda kokusu iyi gibi görünürken zamanla iğrenç ötesi bir kokuya dönüşüyor.

rochas çok güzel bir kokudur, uzun süre ben de kullandım. bir keresinde dp den alma gafletinde bulundum iki kere sıkıp 100ml lik şişeyi attım çöpe. 1 kere al, orijinalini al derim.

bir süredir gucci by gucci pour homme kullanıyorum, tavsiye ederim.

ingiliz kültür derneği ve amerikan kültür gayet başarılılar bence. ama her halde size uzaklar

Aslında beylikdüzü şubesi bana oldukça yakın ama taktir edersiniz ki bir şubesindeki eğitim süper olurken diğer şubede ki eğitim berbat olabiliyor. Birde beylikdüzü pek merkezi bir yer olmadığı için kuşkularım var. Siz hangi şubesinin iyi olduğunu bilioyrsunuz ?

ingilizce kolay bir dil. gerçekten öğrenmek istiyorsanız ucuz yollu ama güvenilir bir kurs merkezinde 4-5 kur giderek, gerisini kendi çabalarınızla halledebilirsiniz. ama o dil öğrenme havasına girmeniz gerek. sürekli ingilizce bişeyler girmesi lazım kulağınıza. ingilizce bişiler izleyin, dinleyin, okuyun. bir senede halledilir, şimdiden kurslar ticarethaneymiş, hiçbir şey öğrenilmiyormuş demeyin. dil öğrenmek her halükarda pahalı bir şey. siz alabileceklerinize odaklanın.

@peki

elbette uzun soluklu bir süreç bu. Hani o işin içine girdikten sonra hali ile geliştirmek için bir şeyler yapmak gerekecektir. Orada verilen eğitimin çaba gösterilmediği müddet bir işe yaramadığını çok iyi biliyorum.. Daha önceki bir kaç kurs deneyimim bana bunu gösterdi. Ama işte ince çizgi orada verilenler benim üstüne koyabilmem için ne kadar temel sunar ? Taktir edersin ki öğretici ya da kurs alacağı parayı düşünüp eğitimini önemsemez ve ikinci plana atarsa yapabileceğim şeyler belli bir yerden sonra tıkanır.

o zaman sana tavsiyem, üniversitelerin verdiği dil kurslarına git. boğaziçi üniversitesininkine mesela. bunları araştır bir.

bankaya göre değişiyor. zeka testleri oluyor genelde ama. 3-5-7-? gibi sorular şekil soruları oluyor. müfettişlik yrd lığında ise alan soruları çıkıyor. ama gene bu sınavda bankasına göre değişiyor. garanti, iş bankası alan soruları sorarken finansbank şekil yeteneklerinden sorular soruyor.

Herhalde üniversite mezunu birininde hedefi lise ya da önlisans mezunlarının yerleştirildiği kısımlardan daha üst bir mevki olsa gerek. Bankalar üniversite mezunlarını belki lise mezunlarının girmiş olduğu sınava bile almıyorlardır o zaman. Peki bu sınavlarda yabancı dil şart mı ? Ya bana açıköğretim işletmeden ne yabancı dil öğrettiler ki birde sınavda kendimi ispatlama mücadelesine gireyim :S

akbank ve halkbank müffettişlik yrd. sınavına girdim ben.

akbank zeka soruları, bir adet kompozisyon + mülakat şeklindeydi. ingilizceyi bildiğini belirten bir belge istiyorlardı, toefl sonucu falan.

halkbank sınavı tamamen alan sorularıydı geçemedim bile :)

finansbank da bu zeka sorusu tipi soruyor galiba.

evet bankadan bankaya, görevden göreve değişiyor. sonuçta müffettiş yrd. ile kişisel hesap uzmanı aynı seviyede matematik bilmek zorunda değil.

tebin 50 soruluk sınavına girmiştim
marttan sonraki üçüncü ay ve önceki beş ay ve ardından 6 ay daha sonraki ay hangisidir diye soru vardı.

bu sorduğun sorunun cevabı bankaların kendi internet sitelerinde mevcuttur. hangi bankanın sınavına gireceksen bu ilanda sınavın kapsamı ve konu içeriği belirlidir.

bunun yanında yine ilanlarda yabancı dille ilgili alan olur, kimi banka kendi ingilizce sınavını yapar kimisi ielts, toefl vs. gibi sınavlarda alınmış taban puan şartı koşar.

açıköğretim işletme'de ne öğretiyorlar bilmiyorum ama sınavlar genel olarak zor olur, bu kadarını söyleyebilirim...

@joehigashi

bankalara hala lise ya da önlisans mezunlarının girebileceğini sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. matematik mezunu gişe görevlileri çalışmakta artık bankalarda. üni mezunlarının girebileceği üst düzey yerlerden kastınız müfettişlik yrd. ise zaten bankalar bu mevkiilere yılda 5 bilemedin 10 tane eleman alırlar.

(git: )www.hepsiburada.com


1034 yazıo ama havaleyle 991 :)) şaka bi yana 2 mb L2 cash ve t6600 işini fazlasıyla görür bak orda kıyaslama listesin farklı lenovolarda var işletim sistemi sorun değil dersen free dos olarak satılanı sanırım 3gb ram ve 320 gb hdd ama alacağın 2mb L2 cash olsun işlemci sorun değil senin isteğine göre ram ile bellek önemli

teşekkür ederim.. Dediğim gibi bu konfigürasyonda benim istediğim medieval tatal war 2 yağ gibi akar dimi ? senelerin oyunu ne de olsa.. Birde fm 2010'u falan aşırı kasma olmadan oynayabilirim herhalde ?

Aradığın marka Acer...

packard bell i takip etmeni tavsiye ederim.. 4 ay önce aldım çok memnunum...www.hizlial.com
Fiyat performans oranı oldukça iyi...

@rondo

Teşekkür ederim.. Yanılmıyorsam ya aksaray metrosu ya da Kabataş metrosunda Davutpaşa - YTÜ kampüsü diye bir durak vardı.. Tam olarak burası mı acaba ?

yanılmıyorsam metrobüsten cevizlibağda inip 41at veya 500es e binebilirsin, acelen varsa taksiye bile atlayabilirsin oradan sonrası yakın fakat dolambaçlı bir yol. metroyla ulaşımda da kapıdan sonra kampüsün içine otobüsle çıkıyorsun, normal zamanda akbil basılmıyor da o gün nolur bilemiyorum.

Yanlış görmediysem Yenibosna'da Çatalca otobüsleri oluyor. Gittiğim bi yer olmadığı için pek dikkat etmedim. Eğer varsa Çatalca'dan Yenibosna'ya geliyorsun, ordan Aksaray-Havalimanı metrosuna (Aksaray yönüne) biniyorsun, YTÜ-Davutpaşa istasyonunda iniyorsun (Esenler istasyonundan bi iki durak önce). Kampüse girince gideceğin fakülte ne kadar uzaktır onu bilmiyorum, ona da Google Earth'ten falan bak istiyosan. Kolay gelsin...

Edit: Yenibosna-Davutpaşa arası 15 dk falan sürer bu arada.

Sokağa bırakırsan yaşama şansı yok gibi bişey.

Bodrumda falan bakmaya çalışsan, bu arada da fotoğraflı ilan versen, bir hafta içinde bir sahip bulunabilir. Barınaklara ya da bi veterinere de götürebilirsin.

Ailen de az gaddar değilmiş bu arada

edit: Hiçbir çözüm yolu bulamaz da sokağa bırakmak zorunda kalırsan, balık pazarı varsa yakınlarına bi yere falan bırakabilirsin, yemek bulması daha kolay olur.

ne yazık ki yavru çok küçük. katı yiyecek boya gelmesini bırak 1 yaş altındaki kedilerin anneleri (ya da bakıcı dişi kedi) olmadan hayatta kalmalrı çok zor. nelerden korkmaları gerektiğini bile bilmiyorlar çünkü. sizinkinin tek çözümü bir veterinerden bunun için yardım istemek. umarım kedicik bir ev bulur.

Sokakta yaşaması mümkün değil ne yazık ki, mutlaka bir yuva bulmalısınız ona. Tanıdıklara filan sorun veya bir yerlere ilan verin...

@joelskellington

daha önce de başıma buna benzer bir iş gelmişti, yavrulara yuva bulamamıştık.. Ancak o hayvanlar 2.5 aylıktı ve katı yiyecek yiyebiliyorlardı.. birde anneleri yanlarında olduğu için yaşama şansları daha fazlaydı.. bu yüzden uzağa bi yere bırakmıştık.. hülasa bir yığın ilan içersinde şansımın çok fazla olduğunu sanmıyorum..

Şansının olmadığını düşünme. Biz de böyle bi yavru kedi bulmuştuk geçenlerde, kız arkadaşım burda bi ilan verdi, moderatörler sağolsun sabitlediler, iki gün içinde bi sahip bulundu.

İşte geçen verdiğim ilan sabitlenmemişti ama bu sefer durum gerçekten çok ciddi.. Dediğim gibi geçen bıraktığım yavruların annesi vardı ama bu zavallıcığın yok.. Kiminle irtibata geçmiştiniz ilanı sabitlemesi için bu arada ?

İstanbul'daysan ben alabilirim. 2 ya da 3 ay kadar ilgilenip sokağa bırakırım ya da ayarlayabilirsem birine veririm. Daha önce çok kedi baktım. Tecrübeliyim. Sanırım bu onun yaşama şansını %80'lere çıkarır:D

@sudoku

istanbul'un neresindesin ? Benim için çok iyi olur... Bazen çöp tenekesinin kenarında 3-4 aylık zavallı kedicikleri çok görüyorum.. Ama cin gibiler, kendilerine öyle ya da böyle bakabiliyorlar.. Hani yüzde 80 yaşama ile kastettiğimde en azından o aşamaya gelmesi..

avcılardayım. karşıdaysan taksime ya da kadıköyde buluşabiliriz

@sudoku

özel mesaj attım.. ben çatalcadayım...

önce kesinlikle aşılarını yaptır, beslemek için kendi kendine yiyebilir hale gelene kadar damlalıkla süt ve su verebilirsin..

keşke gözlemleseydiniz önce. belki anne çok kısa bir süreliğine karnını doyurmaya gitmişti?
hemen almasaydınız...

şöyle söyleyeyim: Öğlen yemek için eve geldik, o sırada gördük.. Yani işimiz vardı malesef.. Birde bizim bahçe erkek kedilerin acaip şekilde gezindiği bir yer.. Hani hayvanı bırakıp işe gitseydik ölüsü ile karşılaşmamız muhtemeldi.. O yüzden içeri almak zorunda kaldık.. Hatta 15 dakika dışarıda bekledik bile malesef herhangi bir dişi kedi gelmedi.. Birde ortada şöyle pis bir durum var bahçe duvarımızın hemen yanında boş bir karton kutu vardı.. Belki sorumsuzun biri kutu ile getirip bizim bahçeye bırakıp gitti..

15-20 günlük kediye aşı yapılmaz. genelde pire ve parazit için bir şeyler verilir.

kesinlikle sıcak tutun. Çok üşür yavru kediler.

kedi sütü tozu satılıyor veterinerlerde. ondan alın, ufak bir damlalıkla besleyin. besledikten sonra da çişini ve kakasını yapması için poposunu ıslak bir bezle silin.

sıcak tutun sıcak tutun

Bir de etraftaki veterinerleri arayın. Eğer yeni doğum yapmış bir anne varsa onun altına vermeye çalışın. Çünkü anne sütü almadan yaşaması zor olur genelde.

Ah keşke düzgün bir veteriner olsa buralarda.. O bahsettiğiniz yavru kediler için olan tozun olduğundan dahi şüpheliyim.. Bir kaç sene önce yine iş yerimize bir anne kedi yavrulamış, anne uzun süre gelmeyince veterinere ne yapmam gerekir diye sormuştum.. Adam bir adet enjektör verip normal kutu sütü çekin öylece verin hiçbirşey olmaz demez mi ? sonradan bir araştırdım ki yavru kedilere direkt inek sütü vermek öldürmeye kadar gidecek zararların önünü açıyormuş..

papara iyi gelir ona. et suyu yumşak ekmek. mama işine alıştırmak istemezseniz tabi.
vet bulursanız taurin de alın. arada yumurta da verin. dişleri biraz çıkmışsa bunları yiyecek hale gelmiştir.
aşı, parazit ilacı, kum işleri gibi olaylarınız olacak, korkmayın.
kediciği iyi takip edin. karnı şişerse ovalayın.
kuma pek alışık değilse bile süt dışında besleyeceğiniz için kaka durumu başlayacaktır. kakasını takip edeceksiniz. böyle koklanıp gezinmeye, mıyırdanmaya başlayınca (genelde yemeklerden sonra) tuttuğunuz gibi kuma oturtacaksınız. parmaklarınızla kumu eşeleyebilir veya onun patisini tutup hafifçe eşeletebilirsiniz. gerisini kendi halleder.
biraz annelik edeceksiniz yani.
besleme ve eğitim konusunda.
günde bi kaç kere yemek ister, o yüzden ilgilenin, çok yalnız bırakmayın. yalnız bırakacağınız zaman kısıtlı bir alana bırakın (ufak tuvalet gibi) evi yavaş yavaş tanımasını sağlayın. o odadan diğerine taşımayın. yemek saatlerini aksatmayın.

ay daha ne diyeyim ben
hayırlı olsun
maaşallah
alla nazardan saklasın, analı babalı büyüsün, vatana millete hayırlı olsun.

arada bir de böyle pes bir tonla mouurrk diyin yanına gittiğiniz anda. nerdesin demek oluyür. anaları böyle çağırıyor bebeleri yanına. size koşsun, her yere kucakta gitmesin, ficudu gelişsin. elinizde gereksiz mıncırmayın çünkü sık sık uyuması gerek, uykusunu bölmeyin. uyanınca kaldığı noktadan devam eder, hızlı şarj olurlar gençken. ardınızdan çok baarcaktır miyvmiyvmiyv :P

veterinerden alacagınız frontlineı ensesine dokun, hatta veteriner yapsın daha saglıklı olur pire tasmasına vs de gerek kalmaz.

kedinizi tartın. kilosuna göre dış parazit ilacı isteyin vetten. böylece hayvanı götürmenize de gerek kalmaz. ense tüylerini iyice aralayıp tüm tüpü deriye yedirdiğinize emin olun. yine de keneler üstüne tutunabilir, dikkat edin, atlar :P

Veterinere götürmek elbette en iyi yol ama bizim kedi biraz agresif.. Fazla laubalilikten hoşlanmadığı gibi en ufak bir ters hareketimizde pençeyi atar :) O sebepten veterinere götürebilmek çok zor bir ihtimal.. Birde buradaki veterinerlere pek güvenmiyorum..

o zaman frontline ın ürününü alın, kilosuna gore verilicektir zaten bilmeniz gerekli, ensesine dokmeniz gerekiyor veterinere sorun veya internet sitesinde nasıl koyucagınız yazıyor kolayca halledebilirsiniz bu sekilde

pire tozu öldürebilir. pire tasması da daha dün ank. üni. vet. fak.'de dinlediğime göre zehirli - uzun vadede hede hödö falan.

merak etme senle alakası yok. 2008 sınavına girmiş kişiler başvuru yapabiliyor buna. 2008-2010 döneminin son ataması olacak bu. puanları izle sen sonuçlar açıklanınca :)

eyvallah jaaaaccck

madem bizi ilgilendirmiyor mesele yok..hele bir sınav bitsin, bizim kadrolar açıklansın engin bir tecrübeye ihtiyacım olacak zaten ;)

a.c>b.c iken a<b ise a ve b negatifdir.
buna göre b şıkkı olmalıdır zannımca

hakkatten niye b demişim ben
a olacak yaw o

a şıkkı çıkıyormuş

a.c > b.c ve a < b olduğuna göre her iki tarafı c'ye böldüğümüzde eşitsizlik yön değiştiriyor, bu da bize c'nin negatif olduğunu gösteriyor.

a < b ve 1/a > 1/b oluşu da bize a ve b'nin ikisinin birden ya pozitif ya da negatif olacağını gösteriyor.

bu yorumları yaptıktan sonra elimizde A ve B şıkları kalıyor. bu iki şıkkı denediğiniz zaman da A şıkkının doğru olduğunu görürsünüz.

ilk soru icin butun olasiliklari dusunmektense hemen bariz olamayacak siklari eleyin. geri kalan siklara da degerler verin. soru olabilir seklinde soruldugu icin demek ki sadece bir secenek saglayabilecek. simdi ilk soruya bakinca, soruda zaten a<b verilmis, demek ki bu sorunun cevabi kesinlikle b degil. a.c>b.c ve a<b ise bu sayilarin ucunun de pozitif olmasina imkan yok. o zaman d secenegi de gitti. kaldi a, c ve e. hemen a'ya bakiyorsun -4, -3, -2 yi verdin. baktin sagladi. isaretleyip geciyorsun. diger turlu yorumlaya yorumlaya bulursun ama en kisa yolu bu.

ikinci soruda, x+1, 1 den kucuk olmali ki 1<1/(x+1)<2 kosulu saglansin. yani x negatif. ama ayni zamanda bunun alabilecegi en kucuk deger de sifirdan cok cok az buyuk olmali. demek ki x degeri sifirdan baslayacak ve negatif sayilara dogru gidecek. o secenegi saglayan da sadece c secenegi var.

ikinci soruda pratiklik açısından, pay ve paydanın yerlerini değiştirdiğinizde,

1/1 > x+1 > 1/2 olur burdan da işlemi yaparsanız 0 > x > -1/2 olur.

arkadaşlar çok teşekkür ederim.. Bir şey daha soracağım.. Bu eşitsizlikler uyuz bir konu mudur yoksa bana mı öyle geliyor ?

öss değil de kpss'de hazırlanıyorum.. Birde geçen sene kpss lisansta matematikleri zor sormuşlar açıkçası o beni korkutuyor..

zor derken ilk baktığında karışık gibi durup biraz üstünde durduktan sonra mantığı kavranan sorular..