"works, which had sent by clients, will be prepared as rotogravure by using special design softwares."

var bu cümlede bi eksik ama ağzına burnuna vura vura düzeltiriz bence.

the works which had sent by client will be prepared as rotogravure print technique by using custom design softwares.

cari kacik'i geliştirdim biraz.

"to make preparation of the works which had sent by clients by using custom design softwares and implementing rotogravure printing technique."

nasıl?

daha iyi.

madem bizden iyiydin, niye sordun :(

hiçbir şey yapmadım sayılır yav, çok sağ olun. arkadaşın ricasıydı bu çeviri. değiştir biraz dedim, dinlemedi. illa birebir olması gerektiğini söyledi. cari kacik'in dediği gibi bence de cümle türkçe haliyle dahi çok boktan. üç kişi anca üstesinden gelebildik desek daha iyi olur. :)

bu arada müşteriler değil, müşteri diyor. client olacak.

arkadaşına söyle bize kahve borçlu :)

had sent olmaz la are sent daha uygun olur.

i) baya issizmissin. hayatinin dortte birini seksle mi geciriyorsun yalama olmuyor mu
derim

şartlara göre değişiyor. zaman yoksa en verimli şekilde hallediliyor. he zamanım bol mu o zaman uzun uzun sevişilir tabiki. kondisyona bağlı aslında. düzenli olarak yapınca süreyi rahat uzatıyosun.

imkansız değil o ama zamanın bol olacak hiç işin olmayacak. yaparsın yapmıştır. ama boku çıkar öyle lan

1-çok uzun değil ama hep aynı da olmuyo. bazen oluyo 3-5 dakkada geliyo ve durduramıyorum, bazen oluyo 10-15 dakkayı geçiyo ve isteğe bağlı uzatabiliyorum. (15 dakkayı geçmiyo la yalan söylemiyim ama bu güne kadar çok zorlamışlığım yok)

2-3 kere çok değil ama 2'şer saat abartı.

1-bana bağlı

2-boşalma süresine bağlı

yapma ya, ben de yunanistan'ın ekonomi durum raporuna bağlı sanıyordum. çok sağ ol cidden.

10 ila 30 dakika

2 saat nedir ya. Adam icin hadi eyvallah calisir yapar da kadının halini düşünemiyorum

1-40 dakka felan. sonrası kinetik enerji ile enerji üretimine dönüyor
2-tavşan soyundan geldiğini düşünürüm

edit: güzel sallamış denmiş,cidden şaşırdım. duyuru erkeklerinde böyle iktidarsız arkadaşlar olması kötü sonra biz yalancı oluyoruz.

dostlarım 30-40 dk gayet normal bir süre,iğneye vs gerek kalmıyor. haftada 3-4 gün sex yapan,başka fizyolojik ya da psikolojik bir sorunu olmayan her erkek rahatlıkla gerçekleştirebilir.

ancak 3-13 dk sevişme maalesef normal değildir. halk dilinde erken boşalmadır ve en kısa zamanda bi üroloğa gidilmesini tavsiye ediyorum.

Duyuru Sağlık Ekibi

ediy: 6 ayda bir üroloğuma gidiyorum ve bizon gibi sağlıklı olduğum raporlanmıştır.

aloha bitchez

he amk he ben iktidarsızım

Şöyle olabilir. Ayda bir kez 2 gün görüşüyorsanız, bu sürenin çoğunu da seks yaparak geçirirseniz olabilir.

2 günde 30 35 kez, ortalama yarım saat sevişme süresi benim için rekor böyle bir ilişkide.

bakıyorum da millet güzel sallamış :)

burada bilimsel bir çalışma yapılmış sen ona inan (sonuç: ortalama 3-13 dakika)

www.news-medical.net


bir de şöyle düşün. porno dediğin şeyde geciktirici iğne vurularak çıkıyorlar ve giyinik başlamadan boşalmaya kadar 20 dk sürüyor. bu da yukarıdaki araştırmayı doğruluyor. hadi pornoları bırak, millet sevgilisi ile sevişmelerini kaydedip internete koyuyor, aç onları izle hangisi 1 saat sürmüş allah aşkına?

Ha şöyle olmaz mı? olur. Eğer erkek iktidarsızsa, ereksiyona geçebilmesi bile 15-20 dakika sürüyorsa ve sert kalamıyorsa kısacası sertleşme problemi varsa 10 saat de boşalmadan durabilir. böyle arkadaşların ciddi anlamda tıbbi tedaviye ihtiyaçları vardır.

bunu fark ettim on sevisme ne kadar uzun surerse biraz daha sure artiyor bende yinede 10-30 dk arasi simdilik.

cek masaya koymuş.

güzel kardeşlerim gidin 1-2 araştırma yapın. Google'dan arayın, o kadar uçulmayacağını tıbbi veriler arasında görürsünüz zaten. bizim millet açmaya kaçmaya meraklı millet. Cima dahi edemeden erken boşanan tipler dışarda 40 dakka yaptım kobra gibiyim tepkisi gösteriyorlar.

yok duyuruda dahi uçtum kaçtım şöyle hatunla birlikte oldum diyen 1isi vardı mesela, adamla özel konuştuk herif ergen çıktı, liseyi daha yeni bitirmiş. GEçtim öyle yapmayı etmeyi, adam bakirdi. şu an ne durumda bilmiyorum.

Sİz yapamıyonuz, bu erken boşalmadır, diyenleri de zaten 2 dakikalık bir bilimsel araştırma ile yalanlamak mümkün. çok takılmayın bunlara

1.round 15dk 2.round 30dk 3.round 40dk civarı bazen sabaha karsı 4.süde çıkıyor :)

Benim üroloğum yok, 6 ayda bir üroloğa gitmeyi gerektirecek bir durumum da olmadı ama çevremdeki onlarca insanın ve kendi tecrübelerime dayanarak 15 dakikalık bir sürenin gayet normal olduğunu düşünüyorum. Ayrıca internette basit bir araştırma yaparsanız bu sürenin ortalama değerlerde olduğunu göreceksiniz.

şimdi dakika olayına hiç girmeyeceğim ama bir benzetme belki faydalı olur:
100 mt, 400 mt koşan atlet de yoruluyor yarış sonunda, maraton koşan da. tempo önemlidir, hiçkimse 100mt temopsuyla maraton koşamaz.
biraz araştırma ve düzenli idmanla sprint de atarsınız, kross da koşarsınız.

o değilde süreyi nası ölçüyosunuz cidden çok merak ediyorum. sevişmeden önce ve sonra saate mi bakıyosunuz? ne biçim kafanız var lan

ritz carlton,
zeyrek hamamı,
feriye lokantası,
marmaray...

hayır, ilgili diyemem.

grafiti çok alakasız.

taksim, ortaköy, rumeli hisarı..

o grafiti istanbul denilince aklıma gelmiyor, beyoğlu-galata civarı denilince belki.

benim için simgeleyen şeyler vapur, rumeli hisarı, galata kulesi, metro işareti, sokak kedileri, kadıköy çarşısı'ndaki kaz. kişi olarak da artık ölmüş olsa da istiklal'i boydan boya yürüyen üniformalı rozetli adam.

tezatların şehri istanbul. nişantaşı'ndaki süslü yaşlı teyzeler ile çarşamba'daki çarşaflı teyzeler.

@particia kitten
çok sevdim hocam senin son birkaç örneğini.. özellikle de rodi'yi. :) aklına geldikçe devam edebilirsin.

şu bobiler org resmi baya bir şey anlatıyor sanırım.
imgur.com

hıı, evet.. onu ben yapmıştım. daha bir profesyonelini yapmaya niyetlendim de aklıma bir şey gelmemeye başladı, ondan sordum.

çemberli taş, emirgan korusu

martı, istanbul lalesi, beyoğlu'ndaki tramvay, kadıköy çarşısındaki kazlar (eski kaz öldü, yerine iki tane eleman getirdiler), vapurdan martılara simit atanlar, çeşitli yerlerde nargile içen (özellikle beyazıt'taki çorlulu ali paşa medresesinde) çeşitli tiplerden (amcası, başörtülü genç kızı, tiki erkeği vb.) insanlar, tabii bu arada çemberlitaş'ın kendisi, her yerde kubbeler ve minareler, sokak kedileri+1, deniz otobüsleri, ortaköy camisi, sultanahmet ile ayasofya arasındaki turistlerin oturduğu dizi dizi arkalıksız banklar vb.

martı, hurdacı, camdan sepet sarkıtan teyze, ıslak hamburger, darbukacılar, çingene, işkembeci, fener rum okulu, kadınlar pazarı, tahtakale, saat satan zenci kardeşlerimiz, dar sokaklar, bitişik binalar, dik yokuşlar, apartman aralarındaki çamaşır ipine asılmış çamaşırlar...

zorlama oldu biraz belki de neyse artık, bir anda bunlar geldi aklıma. birçoğu da istanbul'a özel olmayabilir tabi.

eski mezar taşları_eyüp
iett arması
akbil_metal olan

zor iş gibi duruyor. mikroskop baskısı sıfırdan rahat çizilir ama diğerinin birebir aynını çizmek ya da bastırmak pek mümkün gözükmedi bana.

bu parçaları düzgün bir şekilde kesip yeni tişörte dikmeyi deneseniz?

Genel olarak bir yarar ya da zarardan bahsedemem ama, diyetisyenin bana verdiği günde 1 bardak kahve=5 bardak çay olmuştu.

ondan haberim var. bir bardak kahvenin yararlı olduğunu bile söylerler hatta. ben kendim gibi ekstrem kahveseverler adına sormuştum bu soruyu.

kahveden kastın nescafe değilse günde 5-6 kupa/fincan kahve "orta" derecede tüketime giriyor ve süt/şeker ile tüketilmediğinde diyet açısından faydalı. yağ yakıcı özelliği var.

kafeini fazla tüketmen çarpıntı, uykusuzluk ve bu ikisine bağlı stres yaratabilir.

sade ve şekersiz filtre kahve ile americano içiyorum çoğunlukla. pek emin deliğim ama tek kupanın 300 ml'den fazla olması gerekiyor.

Gereksiz yere sevmişsin. Rockmate ya da garageband ile yapılmış gibi duruyor.

mümkün. bilmiyorum o tarz programları pek.

sıradan geldi bana. sonuna kadar dinlenmez hatta.

fena değil,basit ritmler var ve ses perdesi pek geniş değil . ama bu kadar şeyle ortaya cıkan parça tatlı olmuş.aslında şarkı demek pek doğru olmaz.biraz dizi müziği ritmleri var çünkü

n^2 demek mantıksız bence. m*n diye hatırlıyorum.
kaynak: ders notu

EK: m*n yazmışız notlarda. tolga hocadayken.

çiğdem hoca'nın geçen dönemki notlarında n^2 diyordu da ondan dedim. :)

edit: bir de logaritmik artış oldu mu tabanına bakmaksınız log(n) diyoruz nihayetinde.. o yüzden loop sınırı m de olsa, n de olsa bunların ikisini birden n diye göstermek çok da mantıksız gelmiyor bana.

kucuk o mu buyuk O mu yoksa omegami. omega ve buyuk O OLUR KUCUK o OLMAZ.

'Let f(x) and g(x) be two functions defined on some subset of the real numbers. One writes f(x) = O(g(x))' bu durumda m*n olur IKISIDE OLUR TANIMA GORE IKISDE FONKSIYONDUR

upper bound.

O(n^2) doğrudur. bu arada yazdığından iğrendim yukarıdaki loop complexity falan. döngünün karmaşıklığı çok zor bi tabir mi :)

"döngü (tamsayı i = 0; i < m; i++)
bastır << "+" << satırsonu;"

yazabildiğim gün complexity yerine karmaşıklık demeye başlarım. dersi ingilizce alıp terimleri ingilizce öğreniyorum. neden türkçe karşılık bulma zorunluluğum olsun ki iğrendirici olmamak için.. bu arada kaynak var mı?

kaynak prof dr vasif nabiyev'in ders notları hocam.

kanıtlayabilmem için somut bir delil bulunmalı elimde yalnız.

şeker tamamen kesilecek. karbonhidrat (ekmek, pilav, makarna, hamurişi) çok çok azaltılacak. akşam 8'den sonra hiçbir şey yenmeyecek. ani açlık krizleri için ceviz, badem, fındık falan bulundurulacak. gün içinde ara ara 2-3 tane ağza atılacak.

mümkünse bisiklet yerine koşarak gidilecek. sadece yüzmeyle eriyeceğini sanmıyorum.

bu ara uzman falan değilim ha. salon ortamında hocalardan duyduklarımı sana satıyorum.

onlar da canan karatay'dan duyduklarını satıyorlar sanırım. :)

karatay hiç karbonhidrat alma diyo :/ bunlar yine insaflı.

2 sene evvel koltuk altı bölgemde yeni çıkmaya başlayan ufacık et benini kaşıyarak yara yapmış akabinde düşmesine neden olmuştum. bir süre kızarık kaldı birkaç hafta içinde dikkat etmedikçe fark edilmeyen morumsu bir lekeye dönüştü. şu an tamamen kayıp. o zaman hayli korksam da neden bilmiyorum doktora gitmedim ama bir sorunla da karşılaşmadım. net tıbbi bilgi veremem fakat en azından içini rahatlatmak için doktora gitmende fayda var.

benleri kaşımanın bile sorun olabildiğini söyleyenler var ama ben de küçük bir tanesini sivilce sıkar gibi koparmıştım zamanında birşey olmadı, 8-10 yıl oluyor iz bile yok...

bahsettiğim yüzeysel, herhangi bir kabarıklığı olmayan bir ben. et benleri zaten hunharca iple boğularak filan alınıyor, kaybolan öyle bir ben olsa sormazdım. :)

kaynak derken?

hangi bölümdesin buna bagli olarak degisken en iyi sirket.

endüstriciler icin, en iyileri p&g, unilever filandir, makineciysen daimler, bmw filan, kimyaciysan basf, dubpont , bilgisayarciysan google, microsoft, nvidia filan....

www.eksisozluk.com

bölümümü ilk cümlemde yazdım zaten. hangi şirketler iyi biliyorum tabii ki. türkiye'de staj yapma olanağım olan iyi şirketleri sormuştum. ankara'da staj yapanlar arasında bir aselsan, havelsan, roketsan furyası var mesela.. bunlardan birine gözüm kapalı girmem mi icap eder, yoksa daha iyi bir alternatif önerebilecek biri var mı?

Hacı o sahneyi hatırlayacak insan varsa buyursun cevap versin hakkaten. Yıl 2013 oldu yav.

@Sade aslında hala dizi hakkında yakın tarihlerde yorum yazanlar var. belki benim gibi yeni izleyenler vardır aramızda diye düşündüm.

Şey yap bak, myanimelist.net'e gir. Oradan episode discussionlar var, bölümün kendi tartışma başlığı. Belki bir şeyler bulursun.

Aha bu: myanimelist.net

anlaşılmayacak bir şey yok. l son ana kadar light'ın ona sürekli yalan söylediğinin farkında, onun kira olduğunu biliyor ama bunu ispatlayamıyor. light'ın zekasını takdir ediyor, ona hayranlık besliyor. nihayetinde koca yiğit l'i bile tufaya getirmiş adam.. l'in hayranlığı ayak masajı yapacak boyutlarda hatta. sonuç itibariyle, l o kadar zeki ki artık light'dan onu öldürecek hamlenin geleceğinin geleceğini ve bunun kaçınılmaz olduğunu anlamış. bu sebeple de şunları diyor..

bahsettiğin diyalog aslen şu şekilde..
(l ayak masajı yaparken. light "ama sen de ıslaksın." tarzı bir şey deyip l'in saçını kurulamak için havluyla hamle yapar. bu esnada l'in saçından düşen birkaç damla light'in ayağını ıslatır. o anda..)

l: üzgünüm.
es..
l: üzücü değil mi?
light: huh?
l: çok yakında birbirimize elveda diyecek olmamız..

www.youtube.com

@jack of hearts
ben yabancidiziizle.com'dan izliyorum ve oradaki çeviri aynen benim yazdığım gibi. sizin yazdığınız diyaloga göre anlaması daha kolay evet. ama benim izlediğime göre sanki L'in gizli bir planı varmış da henüz açığa çıkmamış gibi bir izlenim bırakıyor.

teşekkürler cevaplar için.

İngilizcen varsa ingilizce altyazılı izle bence.

@Sade eh işte, izlerim ama çok anlaşılır olmaz benim için :/

şu aralar 11-12 saati buluyor. işsizim de...

allaha emanet uyuyorum :) bugün 5 saat uyicam mesala. 4-5 ile saat ile 14-15 saat arası değişiyor :)

8-9

5-6 saat en sansli günümde.

6 ila 8 saat.

hafta içi 5-6 hafta sonu 10-12

7-8 arası

dört beş.

4-5 saat uyuduğum, sabahladığım ya da 10saatten de fazla(sabahladığım günden sonraki gün genelde) uyuduğum oluyor.


ortalama 6 civarı ama...

pazar hariç 6 saat pazar 8 saat

kesintisiz 5. 1 saat de yatakta dolanma ve snooze ile geçiyor.

2-12 arası. ertesi güne bir işim olmadığı veya kafaya takacak bir derdim olmadığı müddetçe uyuyabildiğim kadar uyurum. ama çoğunlukla oluyor.

7

Tek off günüm hariç 6.

vallahi çalışmıyorum. hiç yorulmuyorum. 8 saat maksimum uyuyabiliyorum. haftada 1 gün filan abarıp 10 saati buluyor sadece.

6-8 arası.

7-8

2-8 saat arası

8 ama hep 7,6 falan düşürmek istiyorum birtürlü olmuyor neden?

h.içi 5.5 ila 7.5 saat.
hafta sonu 9.5 - 12

50 liraya aldım ben.fiyatları sadece internetle sınırlı değil.spor salonlarına da denk geldikçe sor.son kullanma tarihi ve markasını kontrol edip sıkıntısız bi şekilde alabilirsin.

o boy ve kiloda karın bölgendeki kaslar gözükmüyorsa ben bunu yağlanmaya değil yeteri kadar çalışmamış olmana bağlarım. üç ay supplement kullanımı için fazla erken bence.

ben aldım herhangi bir sıkıntısını görmedim
likit olduğu için kana hızlı da karışıyor
daha ucuza bulamazsın

www.neosante.com

Ya şimdi evet boyuma göre kilom normal ama yağsız değilim 2 sene önce 85 kiloyken kilo verip 65'e düşmüştüm ve karnıma yağlanma var yani oturunca ayaktakine göre daha bariz bi şekilde görebiliyorum.

gel sen beni dinle.yemeklerden sonra omega 3 al.göbek simidinde biz bunu kullandık işimize yaradı.hiç girme karnitine.

Valla ne yalan söyliyim hiçte girmek istemiyorum bu işe onun yerine protein tozuna falan para harcamak istiyorum şimdi evde balık yağı var işe yarar mı diyorsunuz ?

biraz iştah yapar.bi de yemekten sonra içmeye dikkat et.ayrıca bu doktor tavsiyesi.

balık yağı markası önerir misiniz ? şu an evde marincapın 500 mglik kapsülleri var.

185 boy 70 kg isen l-carnitine'e girme, zararı olabilir zira. ben 179 boy 79 kiloyken denedim bende işe yaradı ama yine sana önermem, onun yerine 1 ay ciddi pedal bas, daha iyi yağ eritir.

tabi alt karın kaslarını çalıştıracak karın hareketlerini de es geçme spor sonrasında. kısa sürede kasların ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

yeppa?

anlat panpa dinliyorum

haydi sor sor.

bilkentli.avi

sor ben de çok pis bilkentli taklidi yaparım

sor panpa

Öğrenci konseyi başkanınız istifa etmiş miydi? Şu lüks araç sahibi olan...

o olay çok eski be ya
etmemişti diye hatırlıyorum.

yeni araba aldı o şimdi.

göğüs bölgesi bence tabi

üst göğüs olabilir evet

Ayak bileği olabilir. Küçük dövmeler oralarda hoş duruyor.

farm3.staticflickr.com

kolun üst kısmı.

ense nahiyesi

ense sırt arası bir yerlerde iyi duruyor, evet.

kalbin yan tarafinda

istediğin çapta bir daire çiz shape tools ile sonra text toolu seçerek tam o çizdiğin dairenin sınırına tıkla,zaten oraya geldiğinde imleç farklılaşıcak.o şekilde yazdığında o dairenin etrafında döner yazın.

tek bir taraftan değil, iki taraftan da aynı anda dönmesi lazım yalnız. arc şeklinde olmalı yazı.

edit: ben yanlış anlamışım sanırım. şunu demişsin meğer, teşekkürler..
www.youtube.com

hajı fotoğraf ve moda dergisi alsana paran varsa bana gelince ben sana veririm

ben gitmiyorum maalesef, ben de siparişçiyim.

pizza.

komik degil tamam.

obtüratör olmaz. fokal diye bişey de yok yani var da böyle bi eleştiri olmaz. vizörle de alakası yok.

modeli eleştirebilirsin, fotoğraftaki ışığı eleştirebilirsin. fotoğrafı görmediğimiz için ışığın tarzını, hatalarını vs. vs. bilemeyiz bu yüzden yapılacak herhangi bir yorum çok manasız olur.

dostum saturasyon bir harika desem sonra foto siyah beyaz çıkşa komik olur mesela.

imkansızı istiyorsun.

yeppa, attım zaten.. alakalarının olmadığı aşikar. ben hazır cümle istiyorum, "bu olur, bu olmaz"dan ziyade.

edit: ciddi bir şey değil zaten ya.. fotoğrafçılık okuyan bir arkadaşın uyduruk bir çekimi, dalga geçeceğim sadece.

İso'yu yeterince düşürmemissin. Diyafram kısıklığı hiç iyi olmamış. Ayrıca odak noktandaki yanlışlığı perde hızının berbatlığıyla birleştirmişsin. Fotoğrafta gözüm diagonal bir çizgi aradı ama malesef bulamadı.

bu fotoğrafta isoyu çok yüksek tutmuşsun bu yüzden çok grenli çıkmış. bence isoyu düşük tutup tripod kullansaydın o zaman diyaframı nasıl ayarlarsan ayarla enstantaneyi uzun tutarak çok daha az grenli bir fotoğraf çekmiş olurdun. ayrıca dairesel polarize filtre kullansaydın kızın gözleri çok daha iyi görünürdü. hatta belki o zaman ....
diye gidebilirim daha ama fotoyu görsem daha güzel sallardım :D

ben bir kere eskişehir'de durumum fena iken gidip 4'e vur demiştim, adam beni 4 4'lük abi diye tanımlamıştı. 4 numara kestir iyi oluyor.

3

hayatında saçını 3 veya 2 numaraya hiç vurdurmamış ama her zaman kısa kestirmekten haz alan bir saçlı olarak demek istediğim şudur ki.. ne farkı var yav? 2 numara saç iki günde 3 numara haline gelir zaten. yazı tura at.. yazı gelirse 2, tura gelirse 3 numara kestir.

hocam aslında aralarında bayağı fark var.
yani 2 numarada bildiğin beyaz deri çok pis bir şekilde ortaya çıkıyor. ama 3 numaranın havası daha güzel gibi bence.
2 mi 3 mü dersen eğer, yıllardır kestirmediysen, bu kadar ani değişikliğe 3 ile gir.

2 de kafaderin görünür. 3 tavsiyedir.

2 yap. daha güzel.

ebit: 5 yıldır 2 numero kafalıyım.

2 kel.

4 yap begenmezsen 3 e gidebilirsin 2 den dönüşü yok , 2 de kafa derin gorunur cok kısa olur sacı dokulenler 2 ye vurur..

saçların sıksa 2, değilse 3 numara.

3 iyidir 3.

4 kestir sinmezse 3 olsun dersin 2 dakikasını almaz.

4 fazla uzun değil mi?
ben gittiğimde hep kısaltalım mı dediğinde evet diyorum bildiği gibi yapıyor. orta kısımlarda yanlara nazaran hafif daha fazla saç bırakıyor. sanki subay tıraşı gibi oluyor. bu normal modelden memnunum ama bu 20 günlük arada denemek istiyorum, büyük ihtimalle de 3 olacak yorumlarınıza göre.

Spor salonunda vardır gittiğin. 15 lira civarı olur ortalama kalite.

bu arada pahalısı iyisidir diye düşünme sakın. hepsi aynı bok, bir süre sonra parçalanmaya mahkumlar. "evladiyelik ağırlık eldiveni" diye bir kavram yok, istersen milyon dolar ver de al.

ağırlık malzemesi satan her mağazada vardır. hiç bulamam, uğraşamam diyorsan. hepsiburada ya da bu benzeri sitelerden edin. uzun süre eldivensiz çalışınca cok kotu nasır oluşmakta. deri alırsan parçalanmıyor, ben 2 yıldır kullanıyorum aynı eldiveni.

Her spor mağzasında vardır. Almışken bileklerini koruyacak bantlardan da al ya da bilekleri de destekleyen eldivenlerden al. Benim gibi bileklerini sakatlama. Yıllarca geçmiyor Allahsız kitapsız.

Edük: @jack of hearts'ın cevabına katılmıyorum. Onun gibi düşünüp kalitesiz eldiven aldım. Parçalanmaya parçalanmadı ama eldiven takmıyormuşum gibi elimin her tarafı nasır tuttu. Eskiden 10 lira fazla verip deri eldiven almıştım ki onda hiç böyle bir sorun olmamıştı aylarca.

@terelelli: Hacı normal deri eldivenimizi kullansak olur mu ki :T

hacı boyun ağrısı eldivenle geçecek birşey değil. ağırlığı kaldırış şeklin yanlış büyük ihtimalle.
elin sertleşmemesi ve ağırlığı iyi kavraman için gripad'i tavsiye ederim.

ben şu ürünü kullanıyorum, rahat ve fiyatı da ortalamadır,

www.spormarketim.com

Eldiven nasırı önlemez. Geciktirir sadece. Spora devam ettiğin sürece nasır olur.
Bileği koruduğu ve desteklediği falan söyleniyor ama ona da inanmıyorum.

dönemine göre ilginç grafiklerini beğenmiştim, izometrik falan. onun dışında pek beğendiğim bir yanı yok.
tron: legacy'de olivia wilde'ın götü.

Ben bilimkurgu filmlerinden nefret ederim ama o filmi 1080p izlemiştim. Sanırım onun yardımıyla etkilendim. Sahneler vee efektler harikaydı.

elemanların muhabbetlerine gülmüştüm ben. yok ben satranç programıyım yok dövüş oyunu bilmem. kullanıcılara inanan dindar programlar gibi gibi. (legacy'den bahsetmiyorum, izlemedim)

ek: bilimkurgu olması da zaten izlemem için yeterliydi, ayrıca ilk sanal gerçeklik temalı filmlerden bir tanesi.

yaratılan evren hoşuma gitti. tıpkı lotr, matrix ya da one piece'teki gibi şık düşünülmüş birçok detay var. filmini yarım yamalak izledim ama çizgi filmi olan tron uprising'i takip ediyorum.

güzel soru. cidden ben de merak ediyorum. cevap verin lan hadi

"yaratılan evren hoşuma gitti. tıpkı lotr, matrix ya da one piece'teki gibi şık düşünülmüş birçok detay var."

ben de böyle düşünüyordum

bilişim işlerine azıcık ilgi duyan insan sever tronu zaten. sebepsiz gibi biraz.

eskisini çok severim ben ilk izlediğimde ufaktım aklım uçmuştu, matrix gibi gelmişti o zaman efektler.

ilk filmi hiç hatırlamıyorum. legacy'i izledim. genç ironman'ın sanal evrene düşen versiyonuydu. farklı bir atmosfer hissettirmedi, kendi felsefesini oluşturamadı ama "izlenir" mertebesindeydi. sevmek için illa mantıklı nedenler gerekmiyor. bazıları bilimkurgu sever. bizim mahalleye uzay gemisi inse, biri gelecekte hapşırsa, paralel evrende babamı görsem izlerim.

*uprising'i severek izliyorum.

çevrenin çok sade ve bir o kadar da cezbedici olması beni etkilemişti. gerçi her ne kadar tron 2.0 oyunundaki gibi bir sürü mekan göremesek de yine de o şehirde yaşama isteği doğurmasına yetmişti. sırf o atmosferi bile kafa dinlendiriyordu.

ösym'nin personel alım başvuru sayfası.

link'i de buldursak süper olur.

personelalim.osym.gov.tr/

Linki bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla, bu olay sözlükte filan sükse yapınca sistemi kaldırmış/değiştirmişlerdi.

lanet.. sistem açığından faydalanmam lazımdı tam da. :)

pek farkları yok.

iksi de güzel değil. ama illa birini seç diyorsan sağdaki

edit: ya emin değilim. sağdaki de güzel değil o kadar. çok kocaman duruyor

ikisi de güzel değil. ama illa birini seç diyorsan soldaki.

sağdakinin fermuarının rengi iğrenç. soldakinin kemeri de emniyet kemerini andırıyor. ama illa birini seç diyorsan soldaki.

sağdaki.

sol.

sağdakinin bacakları çarpık gibi o yüzden soldaki

soldaki

ikisi de aynı kız dermişim böö

soldaki

ikisi de çirkin. ama sağdaki tercih edilir.
bir kadın da acayip itici bence bu tarz bir mont.

soğdaki

sol

sol.

Montumu soruyorsun pantalonumu ben daha onu anlamadım yalnız

ikisi de birbirinden kötü
daha güzel kabanlar giymek varken niye böyle balon tiplileri giyersiniz ki? sakil gösteriyor bi kere.
cevap: neyse soldaki daha sade olduğundan daha iyi

soldaki zara'ysa onun koyu kahvesi çok güzel.

sol.

←

soldaki

alet guzel.

fiyati hakkinda urun bazinda ve muadilleriyle arastirmak gerek.

işin ehli sayılmam ama fiyatı da uygun geldi benim gözüme.

pc güzel fiyat da uygun ama dell genelde bataryalarında sorun çıkıyor. 1 yıl garantili. teknik servisi garanti süresince evinde tamir yapıyor. ama laptopun açılmıyorsa bazen error veriyorlar. şikayetvar.com ve de ekşideki dell başlığına bak derim. elimde dell var. ondan bu kadar ayrıntıı bahsettim.

evinde tamir olayı bitti. servise götürüyorsunuz artık.

www.electroworld.com.tr
onun yerine bunu da düşünebilirsin. ekran kartı biraz daha kötü ve 250gb hdd farkı var. onun dışında ram'i daha fazla ve ekran hd+ neredeyse öncekinin iki katı.

reflekslerini yavaşlattığı için bence sorun olur. yani acil durumda gereken tepkileri veremeyebilirsin. saatlerce kaybolabilirsin bir de normalde adın gibi bildiğin sokaklarda.

amerika kanunlarina gore alkollu arac kullanmaktan bir farki yok. 5000$ ceza, trafikten men, hapis cezasi var. DUI (driving under the influence) oluyor.

Dikkatini topluyorsun falan yalan. birine ot icirmeden reflexlerini test et, sonra icirdikten sonra test et, kendin yap bunu.

OZ seyredın. Orada var cevabı

@atmacaged
bana balık tutmayı öğretme, mümkünse balığı ver hocam. :) birkaç bölümünü izlemiştim ama oralarda konuyla ilgili dikkatimi çeken bir şey olmadı.

OZ un ılk bolumunde adam ot cekıp araba suruyor sonra bır kadına carpıp hapse gırıyor. Sonra adamı hapıste afedersın sikiyorlar. Bana bırsey olmaz konsantre oluyorum dıyen arkadasa hatırlatırsınız dızıyı.

Benım de agzımı bozdunuz coluk var cocuk var surada. Dızıyı ızlesenız olmuyor sankı .

bildim şimdi. önceleri mülayim bir ağbiyken, sonradan sapıklaşıp j.k. simmons'un ağzına sıçan elemandan bahsediyorsunuz sanırım. :)

sorun oluyor hele soforde herseyi abartip. surekli heyecan arayan bir malsa cok bir sorun oluyor. bi kere kafam guzel oldugu icin bindim arabaya hesapta eve birakicaklardi. arabayi suren yok ata carptim yok dedeye carptim yok camlar niye buglaniyor falan bir tomar simariklik yapiyor. hayir ictigin sey belli neyin tribine giriyosun arkadasim. bence kullanmayin, kullandirtmayin hem kafaniz aciliyor gerek yok.

oburcan iyi geziodu. arat google'da

inceleme önermeyeceğim de gerçekten kaliteli bir yer arıyorsan trilye'ye uğramanı tavsiye ederim.

girmez 100 karakterlik 10 entry. biri illa +1000 karakter olacak.

yeterince oylandıysa girer.

@corazan valiente

o başlığa daha önce de giriş yapmıştır (veya yapmışsındır). çünkü başucu eserlerinde 1000 karakter şartı var. artı veya eksi oy alması da önemli değil,1000+ karakter olsun ve 2 veya daha fazla oy alsın yeter.

@corazon valiente
onlardan biri +1000'dir, diğerleri de onun kulu ve elçisidir muhtemelen.
girmediğini kanıtlamak amacıyla "yaran facebook durum güncellemeleri" başlığındaki beş en beğenilenler'ime girmiş entry'mi örnek olarak verecektim ama onların toplamı da 1000 karakteri aşmıyormuş ne yazık ki. xenophobe haklı olabilir o yüzden.. örneğim çürük çıktı.

peki akıllı bakınızlarda yazanlar da tek tek karakter olarak sayılıyor mu yoksa onlar hesaba dahil edilmiyor mu?

google yazınca çıkıyor bakmadıysan hatırlatim dedim.

yaran fıkralar seviyesiz mi geldi? :)

alkislarlayasiyorum.com

(bkz: el indio)

Açıklayayım ufak olarak; kendi çıkarı peşinde koşsa da kişiliğe sahip bir kötü karakterdir. Zekidir, insan kullanmayı iyi bilir ve bir o kadar da travmatik bir hikayesi var. Keşke Sergio Leone zamanında ayrı olarak bir de Indio'nun tarafından anlatan bir film çekse diye iç geçirdiğim oldu zamanında.

belki tam olarak anti-kahraman değil ama benimki tabi ki Joker!!

(bkz: villain)

çok var ya, hepsini saymam mümkün değil ama deneyeyim bir.. tyler durden, agent smith, darth vader, blade, tony montana..

edit: dexter, walter white, batman, wolverine..
birkaç da anime karakteri; luffy, zoro, sanji, ace, whitebeard, gol d. roger (one piece), kenpachi (bleach), alucard (hellsing)..

raif efendi, lüzumsuz adam.

anti-kahraman tanımını bilmek önemli. batman ancak kelimenin anlamına aşina olmayan insanlarca anti-kahraman olarak tanımlanabilir, zira tam anlamıyla kahraman özelliklerine sahip batman.

ajan smith, darth vader bunlar kötü adamlar, anti-kahraman değiller.

anime çok takip etmiyorum, ama kenpachi kesinlikle bir anti-kahraman, hem de en kralından.

bununla birlikte behzat ç., naked filmindeki baş karakter, dexter sağlam anti-kahramanlar.

Vegeta - Dragon Ball Z/GT
Piccolo - Dragon Ball/Z/GT

valla çok doğru mu anladım emin değilim ama deadpool

trainspotting-renton.

@madyb
hehe.. benim yazdıklarımı sınamışsın resmen. :) batman'in antihero olması tartışılır hep böyle bir konu açıldı mı.. "evet, öyle." diyen de çok, demeyen de. çizgi romanı okuduysan başından sonuna pek de superman'vari (tüm serisini okumadım ama genel kanı böyle.. tamamıyla adalet savunucusu, kendi doğrularından ve hero esaslarından şaşmayan bir karakter olduğunu varsayıyorum superman'in.) bir kahraman olmadığını çok bellidir batman'in. heroism'e ters, kusurlu denebilecek birçok davranışı var.
www.comicvine.com

bunun haricinde agent smith'le ve darth vader (ve tyler durden da) temsil ettikleri sistemin hero'ları. gerçek hayattan örneklemek saçma olacak ama.. tıpkı hitler'in naziler için hero, yahudiler için villain olması gibi. ama içinde bulundukları hikayede onlara karşı duran sistem iyi olarak kabul edildiğinden bu arkadaşlar anti konumunu işgal ediyorlar ister istemez.

villain'larsa pek bir şey savunma gayesi içinde olmayan, sıradan kötü adamlar.. tabii yazarlar, çizerler de yarattıkları villain'lara bir nebze olsun derinlik katmak istiyorlar genelde. bu yüzden de iyi mi, kötü mü olduğu şaibeli bir fikrin ya da oluşumun hero'su olarak karşımıza çıkıyorlar. artık eskinin o cici, saf kötü, erol taş villain'ları kalmadı anlayacağın. her villain bir noktada antihero. aslında bu konuyu tartışmak bile bir tuhaf geliyor bana. birisi "benim için şu antihero'dur." diyor, sonra başkası çıkıp "yok yav, onun neresi kahraman ki?" diyor.. superman'deki bizarro bile antihero kabul ediliyor comic geek'lerce mesela.. gerisini sen düşün. :)

(bkz: travis bickle)

batman dibinden sonuna kahramandır, her kahramanın çizgi romanında bazı hikayeler var ki onları kahraman dışı gösteriyor. superman'in de var. batman'i anti-kahraman gören kesin belirttiğim gibi kelimenin anlamını bilmeyen bir kesim insan, internet tartışmaları da hep o tip insanların ayar görmesiyle sona eriyor :). attığın linkte de genel kanı anti-kahraman olmadığı yönünde zaten.

temsil ettikleri sistemin kahramanları ne demek yahu, o adamlar kötü adamlar, antogonistler hikayelerinin. sen perspektif/bakış açısı kavramını çok yanlış noktadan ele alıyorsun. bu mantıkla o zaman kötü adam diye bir kavram kalmaz elimizde. bu denklemle her kahraman ve her kötü adam anti-kahraman, kahraman ya da kötü adam olarak görülebilir zaten. dünyanın en iyi niyetli insanı da ben kötü bi insansam benim görüşlerime göre ters ve benim hikayemin kötü adamı oluyor. bakış açısı katmak böyle bi şey değil :).


bahsettiğin sıfatlara aşinasın, ama içlerinden çıkmayı bilmiyorsun sevgili dost, ne dersen de daha kendi yazdıkların bile içinde çelişiyor. kötü adamlar sıradan değiller, hadi sıradan diyelim senin ikinci paragrafında yaptığın açıklamadaya dayanarak her kötü adam, aynı zamanda anti-kahramandır. joker de anti-kahraman o zaman, neticede adam da kendi temsil ettiği düzensizliğin kahramanı vb. vs.

savunman örneklerinden beter be abi :). ama bunun tartışmasını yapmayacağım, zira çat diye doğrudan ortada olan şeyler bunlar, hadi batman neyse onu tartış, ne diyeyim, ama vader ve smith ya bak özge şimdi onlar bi sistemin adamı filan diye anti-kahraman yapmak of of of:)

joker de tartışmaya açık zaten ama bence onu da antihero saymak biraz zorlama olur. şu link'e tıklayıp ctrl+f yaptıktan sonra "star wars" ve "batman" sonuçlarıyla karşılaşıp geri gelmeni rica ediyorum o zaman.. www.imdb.com

bildiğim en geçerli kaynak imdb. eğer varsa şu antihero'dur, bu değildir diye gösteren bir kaynak paslarsın buraya. sanki çalıkuşu'nda geçiyor antihero terimi, kimlerin antihero olduğu okullarda öğretiliyor da bu kadar net bir şekilde "artık buna da antihero diyen bir halt bilmiyordur." minvalinde laflar edebiliyorsun.. varsa onaylı bir antihero listesi, bilelim.. ha bir de evet, antihero'nun tanımınu yaparken az önce yaptığım gibi sistemli mistemli muhabbetlere girmek tam da yapılması gereken.

prison break izlediysen bilirsin t-bag'i mesela.. katil, tecavüzcü, faşist bir ağabeydi kendisi.. gitmiş wikipedia da onu antihero kabul etmiş. batman'i de etmiş aynı zamanda.. (ctrl+f devam.) yoruma açık bir konu bu gayet, üzüyorsun beni. :/
en.wikipedia.org

edit: bu arada tyler durden, agent smith, darth vader, tony montana harici de pek bir örnek yok bu kadar villain/antihero arası kalan. keşke herometer'ımız olsaydı üfletip öğrenseydik hangisi villain'lık raddesinde kötülük yapmış, hangisi ise gerçek anti-hero..

madem ki olay "anti kahraman nedir?" tartışmasına döndü, ben de bi taraflarımdan sallayarak, konuya kendimce bir açıklama getirmeye çalışayım, nasılsa bu işin literatüre girmiş net bir tanımı yok.

kendini sevdiren kötü adama anti-kahraman diyorum hacı ben. tabi burada jack of hearts'ün getirdiği güzel bir bakış açısı var; hitler de nazilerin gözünde kahraman demiş, yine çok mantıklı bir antitez olarak madyb, o halde elimizde kötü aldam diye haklı bir çıkış yapmış.

demek ki konu hakkında subjektif bir duruşu olan insanların gözünden olayı incelemek gerekiyor. yahudi veya nazi değilsen senin gözünde hitler bir villain'dir.

joker'in ise tartışmalı bir durumu var, zira salt kötü olmaktan çıkarıldı joker, onun geçmişini irdeleyen çizgiromanlar filan çıktı, kendisiyle empati kurmamızı amaçladılar. o halde anti-kahramanlığın bir diğer şartı kendisi ile empati kurdurabiliyor olması diyebiliriz gibi geldi bana.

son günlerin en popüler antikahramanları; dexter, walter white(breaking bad) filan sanırım ve ortak özellikleri pis işler yaptıkları halde bize kötünün bakış açısıyla bakma zorunluluğu hissettirmeleri. yani adam uyuşturucu satıyor ama niye satıyor gibi bir soruyu kendimize yönelttiğimiz an, karakter bir villain olmaktan çıkıp antihero'ya dönüşüyor. yanlış mıyım?

bir diğer özelliği ise hitler'e kıyasla(örnekleri de niye hitler üzerinden veriyorsak:) ) daha az belirgin bir iyi-kötü ayrımında durması. mesela death note'taki yagami light(kira), evrensel adalet değerlerinin tümüne ters hareket etse bir çok insan tarafından sevildi. demek ki içgüdülerimizde bulunan, kendi çıkarımızdan öte insanlığa faydasının dokunacağı bazı yanlış eylemleri arzuluyor ve bunu gerçekleştirenleri de kahramanlaştırabiliyoruz(anti anlamda).

son olarak; jig saw(testere serisi)... azılı ve sapkın bir katilken, bir anda enteresan bir ahlak sorgulatıcısı olabiliyor. bunu yaptığı yollar kesinlikle çok yanlış, fakat galiba içimizdeki "eden bulur" dürtüsünü harekete geçirdiğinden o da bir anti kahraman...

biraz hızlı yazdım, tuvaletim var, imla hataları ve anlatım bozuklukları için özür dilerim :)

aynen. antihero uzaktan çok cafcaflı duruyor da marifet kemiksiz, net villain'lar yaratmak sanıyorum ki artık.. "sevilen villain antihero'dur." demek söylem olarak basit gibi dursa da güzel karşılıyor tanımı aslında. belli bir derinliği olmayan, ebleh villain'lar sevilmiyor zaten ve antihero şanına erişemeden kalıyorlar.. bir karakterin yaptıklarını "böyle yaptı da.. iyi bir şey mi, kötü bir şey mi şimdi bu?" diye sorgulamaya başlıyorsan anla ki o antihero yani. hmm.. güzel. :)

biz senle sevgili olsak olur mu ne naif insanmışsın ya :(

kardeş sen ne takıyorsun bu kadar bırak dağınık kalsın önüne bak zaman geçmeye devam ediyor sen düşünürken bunları, vaktini boşa harcama bence

işte böyle böyle kimseye inanmamaya, güvenmemeye başlıyorsun. bir daha da aşık olmuyorsun. sen ilk kez böyle bir insanla karşılaşmışsın. altında derin anlamlar yatmıyor, kız sana önemli bir şey söylemeyecek merak etme. geçmiş olsun.

@there is a light that never goes out
ilk olsa içim yanmayacak. :) bazısı var, öyle edepli ayrılıyor ki ayrıldıktan sonra aşık oluyorsun.. bazısı da geliyor böyle.. ağzına sıçıyor, sonra da apar topar, kaçarmış gibi gidiyor. bundan öncekinde de aynen böyle olmuştu. ama o hemen bir hafta sonra geri dönmeye çalışmıştı. tabii ben onurumu zedelemek istemediğimden geri çevirmiştim.

başıma geleni söyleyeyim sana

7 ay boyunca istisnasız hergün mesajlaştığım ya da telefonda konuştuğum bir sevgilim vardı. gerçekten çok seviyordum. o da seviyor gibiydi. onca geçmiş ilişkilerim içinde gerçekten sevgilim, sevdiğim olarak hissettiğim ilk kızdı.

7 ay sonunda ne mi oldu? bir cumartesi günü 11 saat beraberdik dışarıda. o günün sonunda ayrılırken sarıldı bana iyi ki varsın seni çok seviyorum diye. ben de sarıldım sıkı sıkı. pazar günü aradım konuştuk gene hiç bir sıkıntı yoktu. pazartesi akşamı okuldan çıkmıştır günü nasıl geçti diye mesaj atayım dedim ve attım. bütün gece uyuyamadığını söyledi. bir derdi vardır diye biraz üstüne gittim hayırdır ne oldu diye. yok birşey dedi ben de üstelemedim. 2 saat sonra bana attığı mesaj özetle: yoruyo beni, özür dilerim ama aradığın kişi ben değilim, suçu kendinde arama.

herşey bu kadar kolay işte. sonra ne mesajıma cevap verdi ne de aramalarıma. ve biz 7 ay boyunca tek bir kötü olay ya da kavga yaşamamıştık. herşey olması gerektiği gibiydi. emek verilmesi gerekiyorsa onu da vermiştim. ama geriye bana onun acısını çekmek kaldı işte. ilk ve son defa aşık oldum o da hiç bir zaman nedenini bilemediğim bişeyden dolayı yalan oldu.

kolay

senin yerinde olsam asla aramam.sana başka birini buldum diyen birini arayıp da ne yapacaksın?ama senin de hatan olmuş,ilgilenmedim diyosun.o da düşünmüştür,acaba niye bana karşı ilgisiz diye.ilgi şart.ama onun da seninle birlikteyken başka birini buldum demesi çirkin.bence ayrılmanız iyi olmuş,kimse kimseyi aramasın.

1) filtre kahve makinemiz var, o şekilde hazırlıyoruz.
2) starbucksta kahveler kahve makinesinde hazırlanıyor.

1-filtre kahve makinası ile filtre kahve ya da türk kahvesi.
2-sanmıyorum hiç görmedim en azından.

1. french press ile filtre kofi içiyorum
2. provezza cevaplamış

1 filtre kahve french press ile işte
araada tchibonun çözünebilir kahveleri var kavanozda onları kullanıyorum iyidir!

2 bende hiç görmedim yok sanırım

2 kaşık nescafe + kaynar su sadece. Starbaksı bilmiyorum hiç gitmedim.

1. belli bir ritüelim yok. yapan olursa türk kahvesi içerim, olmazsa sade nescafe.

2.. Evet, frenchpress ile istedigini söylersen yaparlar.

1- üşeniyorsam nescafe, üşenmiyorsam french press.
2- istersen yaparlar. ya da filtre kahve istersin direkt.

1. üşengeçlikten nescafe. onun dışında french press ile filtre kahve.
2. starbucks, günün kahvesi olarak seçilmiş kahveden başka bir model kahve istediğiniz her zaman french press ile yapıp servis ediyor.

1. Filtre kahve makinesi var. Değişik aromalı kahveleri karıştırıp onu içiyorum. Arada türk kahvesi içiyorum.
2. zaten cevaplanmış.

// -1- çok unutmuşum, anca ilkini yazabildim şimdilik, kusura bakma..

import java.awt.*;
import javax.swing.*;
import java.awt.event.ActionEvent;
import java.awt.event.ActionListener;
import java.io.*;

public class eksi extends JFrame implements ActionListener{

JButton saveButton = new JButton ("Save");
JTextField nameField = new JTextField("", 10);
JTextField surnameField = new JTextField("", 10);
JTextField telNumField = new JTextField("", 10);

public eksi(){
this.setLayout(new BorderLayout());
this.setPreferredSize(new Dimension(250, 200));
this.pack();
this.setVisible(true);
this.setResizable(false);
this.setDefaultCloseOperation(JFrame.EXIT_ON_CLOSE);

JLabel nameLabel, surnameLabel, telNumLabel;
JPanel namePanel, surnamePanel, telNumPanel, savePanel, all;

all = new JPanel();

namePanel = new JPanel();
nameLabel = new JLabel ("Name:");

namePanel.add (nameLabel);
namePanel.add (nameField);

surnamePanel = new JPanel();
surnameLabel = new JLabel ("Surname:");

surnamePanel.add (surnameLabel);
surnamePanel.add (surnameField);

telNumPanel = new JPanel();
telNumLabel = new JLabel ("Tel. Number:");

telNumPanel.add (telNumLabel);
telNumPanel.add (telNumField);

saveButton.addActionListener(this);

savePanel = new JPanel();
savePanel.add (saveButton);

all.add (namePanel);
all.add (surnamePanel);
all.add (telNumPanel);
all.add (savePanel);

this.add (all);
}
public static void main(String[] args) {
eksi eksiDuyuru = new eksi();
}

@Override
public void actionPerformed(ActionEvent e) {
if (e.getSource() == saveButton)
/*
textField'ların boş olmama şartlarını da kontrol edebilirsin burada..
ya da telefon numarası alanına sadece rakam yazılmasını filan..
aksi durumda hata mesajı verirsin general output'ta.
*/
{
try {
FileWriter file = new FileWriter("c:/users/test.txt");
// desktop'a değil, users'a attım.. sonra "nerede lan bu?" diye arama.

BufferedWriter bw = new BufferedWriter(file);

bw.write("Name: " + nameField.getText());
bw.newLine();
bw.write("Surname: " + surnameField.getText());
bw.newLine();
bw.write("Tel. Number: " + telNumField.getText());
bw.newLine();
bw.close();
}

catch (Exception ex){
System.err.println("Error: " + ex.getMessage());
}
}
}
}

/* -2-
fileChooser kullanmadığımdan şimdiye kadar pek.. bunun o kısımlarını direkt kopyaladım bir yerden. istediğini yapıyor yapmasına ama ödevi ciddi bir kontrolden geçirmeye kalkarlarsa yakalanırsın.
*/

import java.awt.*;
import java.awt.event.*;
import javax.swing.*;
import java.io.*;
import java.util.*;

public class eksi extends JFrame {

JTextField fileSize = new JTextField(8);
JTextField fileDate = new JTextField(25);
JFileChooser fileChooser = new JFileChooser();

eksi() {
fileSize.setEditable(false);
fileDate.setEditable(false);

JPanel content = new JPanel();
content.setLayout(new FlowLayout());
content.add(new JLabel("File Size:"));
content.add(fileSize);
content.add(new JLabel("Date:"));
content.add(fileDate);

JMenuBar menubar = new JMenuBar();
JButton file = new JButton("Open...");
file.addActionListener(new OpenAction());

menubar.add(file);

this.setJMenuBar(menubar);
this.setContentPane(content);
this.setTitle("Question 2");
this.setDefaultCloseOperation(JFrame.EXIT_ON_CLOSE);
this.pack();
this.setLocationRelativeTo(null);
}

class OpenAction implements ActionListener {
public void actionPerformed(ActionEvent ae) {
int retval = fileChooser.showOpenDialog(eksi.this);
if (retval == JFileChooser.APPROVE_OPTION) {
File file = fileChooser.getSelectedFile();

fileSize.setText("" + file.length() / 1024 + " KB");
Long lastModified = file.lastModified();
Date date = new Date(lastModified);
fileDate.setText("" + date);
}
}
}

public static void main(String[] args) {
JFrame window = new eksi();
window.setVisible(true);
}
}

daha birinci sınıftasın, seneye verirsin zaten, takılma bu kadar, mezun olduğunda kimse "aaa bu çocuk ilk senesinde calculusten kalmış, biz buna iş vermeyelim" demez.

ileride master yapmayı düşünüyorsan F'i takan okullar var.

bir de f olursa GPA'ni düşürür, withdraw'ın etkisi yok. repeat falan olma ihtimalin varsa f almasan hoş olur

Ya zaten önümüzdeki dönem hallederim, ayrıca calculus okuduğum alan için önemli bir ders bile değil. Sadece merakım transkriptte W mi daha kötü F mi? Ayrıca W ile şeref öğrencisi olamıyormuşsun diye duydum F'de de var mı böyle bir şey?

Dersi bırakman kalmandan daha iyi bence. Honour student ise bildiğim kadarı ile ortalamanla ilgili birşey, ortalaman 3.0-3.5 arası ise ve disiplin ile ilgili bir sorunun yoksa otomatikman oluyorsun. Bıraktığın ders ortalamayı etkilemediği için etkilemez ama calculusun F gelmesi etkiler.

Bi de transkrite bakıp aa bu dersi bırakmış diyecek birisi olduğunu sanmıyorum.

withdraw'la honour ya da high honour olmanın bir bağlantısı olduğunu sanmıyorum.

withdraw yap tabii. F gpa'yi kötü etkiler. withdraw'ı kimsenin sorun ediceğini de sanmıyorum. ama f kötü gözükür.

transkripte kimsenin bakacağını sanmıyorum, yüksek lisans filan düşünürsen sadece not ortalamana bakarlar, ona bakmazlar. devamsızlıktan kalma ama seneye sorun olabilir.
withdraw dedin de aklıma fm geldi.

benim hatunu otobüse bindirdim, memlekete gitti. otobüsten iner inmez ben ayrılmak istiyorum dedi. eski erkek arkadaşına gitmiş, o da siktiri çekmiş. biraz ortada dolandı, şimdi bulmuş yine birini.

biz de mutluyduk halbuki.

büyüklük sende kalsın.

herşeyin bi ilki var tabi.

sakın hakaret etme edersen oh der zaten adam değilmiş utanıp vicdan yapmasını sağla ok tamam peki falan yap inan bana hakaretten 10 kat iyi sonuç verir

istediğini de nasılsa ilerde ne salakmışım boşuna üzülmüşüm diyeceksin içinde kalmasın yardır gitsin.

ben hatuna şiirler yazarken o başka birisinin sidikli karyolasının yayları üzerinde zıplıyordu, mutluyduk. Büyüklük sende kalsın.

bence hiçbir şey deme. yeniden aynı şehirde bulunma ihtimaliniz var ise ondan dolayı arasını iyi tutmaya çalışıyor olabilir. siktir et hacı, sövsen ne olur, konuşmaya devam etsen ne olur. hiçbir suçun yok ve o kötü bir insan, hepsi bu. bak dalgana, cevap bile verme, yok say.

kız seni görmüş, beğenmemiş, döner dönmez de başkasının kucağına atlamış. siktiret uğraşma değmez, egosunu tatmin etmekten ileri gidemezsin. ama ilişkiyi kesersen ileride o sana dönebilir, bu seferde sen kıçına tekme atıp skoru 1-1e getirebilirsin. şimdilik sadece sabır.

valla beğendiğine eminim diyebilirim rahatlıkla. yok öyle intikamcı, maceracı bir kişiliğim yok ne yazık ki. skor filan tutmam pek.

sürtük deme de, böyle hakaret et ama daha ağır, ben seni böyle bilmezdim x, ama bundan sonra her gün başkasıylaymış deseler bile inanırım neden dersen iftiranın yakışanından korkacaksın falan de. bu arada ne demek istiyorsan de+10000 içindekiler seni yiyeceğine onu yesin.

İgnore her. Görmezden gelmek sanki hiç yaşamıyormuş gibi davranmak en güzeli. Hakaret etme. Sen ona hakaret ettiğin zaman aa harbiden lan ben böyle bi kızım mı diyecek...hayır...yine olan sana olacak...sen öküz olacaksın. Çünkü o kız ve o kafa öyle çalışıyor. Hiçbir şey deme. Unut. En güzel ve en büyük rahatlama yöntemi budur.

bak ağzına geleni söyle. yoksa içinde kalır. o içinde kalan şey her gün siker seni haberin olsun. yok şöyle olsaydı böyle olur muydu? bir sürü senaryo yazarsın kafanda.

ara içinden ne geliyosa söyle. hatta ne geliyosa. sonra siktiri çek. kapat telefonu ve numaralarını filan sil.

olum öyle bir kadına ihtiyacın yok. seni üzer o kadın. başka bir işe yaramaz.

şimdi sen yerden göğe kadar haklısın, sürtüklü falan konuşursan haksız duruma düşeceksin. delikanlılığını bozma, görmezden gel, o yakında sana bi şekilde bişeyler sorar/söyler, o zaman edebinle koyarsın lafı.

hep beraber ne kadar güzel saçmalıyorsunuz yahu.. bundan sonra yazacaklarım da ortaya, kişilere/kimseye değil..

cinsiyeti fark etmez, bir ilişkisi varken başka birinden hoşlanmaya başlamış.

hanginizin mantığı; kalbin birinden hoşlanma veya hoşlanmama isteğini kontrol ediyor yüce ve ulu büyükler, abiler ablalar? çıkacaktır aradan şimdi birkaç tane eminim.. ben de onlar "hı-hı. tabi paşam tabi ağam" diyeceğim...

kız başka birinden hoşlanmış.. belki ilk başta tam emin değildi, belki geçici diye düşündü?? sonra kalkıp söylemiş bunu açıkça. üstüne sürtüğü, bilmem hiç bir şeyi hak etmediği, bilmem nesi bilmem nesi kalmamış yani..

e, birlikteyken hoşlanmaya devam etseydi, hiç söylemeseydi, aldatsaydı.. daha güzel olacaktı değil mi? o zaman o güzel ağızlarınızdan hangi inciler dökülecekti acaba? o dökülenler de, konu mankeni kişileri değil o ağızların sahiplerini anlatıyor zaten..

sen de ağzına geleni söyle tabi.. içinde ne varsa dışına da o çıkar.. ama şunu unutma ki, söylediklerinle o kıza bir şey olmaz, sen "sürtük" dedin diye o kız sürtük olmuyor paşam, bu gerçeğin farkına varmak çok zor değil ama bir türlü varılamıyor nedense.. ama sen birlikte olduğun kız seni sevmemeye başlayınca hemen "sürtük" yaftası vuran beş para etmez biri olduğunu göstermiş olursun ancak.. davranışların/konuşmaların ne ise, kendine onları yakıştırıyorsun demektir. kişiliğin o demektir..

seni sevince dünyanın en iyisi, en kalitelisi, en güzeli, ama başkasını sevince yapıştırılmayan yafta yok... aferin size ileri ve gelişmiş görüşlü toplum bireyleri.. sonra niye kadın yok, bu kadınlar nerede, nereden bulurum, bilmem ne bilmem ne...

nasıl zihniyete sahip bir toplumda olduğunuzu görmek için lütfen şu görüntüye bir bütün olarak bakın...

şu rezil zihniyetleri gördükçe; "sussam gönül razı değil, konuşsam gözle sen ne inciler dökülecek ardından" diyorum...

buyursunlar, sıra sizde, dökün içinizdeki incileri..

e zaten bir aya yakındır varmış başka birisi. beni ipte tutmaya bakıyormuş, sıkıntı o. yoksa düzgün bir şekilde söyleseydi "sen orada, ben burada olmuyor. eskisi gibi hissetmiyorum sana karşı." diye, eyvallahımı çeker ve susardım. nitekim susuyorum şu an da. neyse ya.. uyuyup kalkınca ben de bana böyle davranabildiği için üzülmeme hiç değmeyeceğini anladım. iyi oldu böyle, iyi..

bak şimdi arkadaşım (ve okuyacak herkes);

durumun ister şurada anlattığından daha iyi olsun, ister binbir katı daha beteri olsun... karşındakinin yaptıkları onun kişilik hanesine yazılır, senin davranışların da senin hanene yazılır..

herkes kendi kişiliğine göre hareket eder.. yani "o da böyle yapmasaydı, o da şöyle olmasaydı" yalanlarının arkasına sığınmasın kimse... yaptığın, söylediğin her şey sensin.. gösterdiğin her davranış seni anlatıyor.. daha detaya bakarsak, yediğin yemek, giydiğin giysi, okuduğun kitap, yaptığın makyaj, seçtiğin saç rengi/modeli, vs vs her şeyin seni anlatıyor işte.. sözlere gerek kalmadan hem de.. sözlerle herkes kendisini istediği gibi yalan dolan anlatabilir, ama bu saydıklarımın hepsini birden yalan dolana ayarlaması mümkün değildir..

senin kız arkadaşının bir aydır başka birinin olması (bu arada "başka birinin olması" başka bir şeydir, "birinden hoşlanıyor olmak" başka bir şeydir) kaldı ki hangisi olursa olsun, kızın davranışları onuna kişilik hanesini gösterir, senin onlara vereceğin tepkiler de senin kişilik haneni gösterir..

diğer yandan, hoş veya etik veya ahlaki veya bilmem ne olmayan davranışları yapan insanlarla ilgili konuşurken, o davranışlarla ilgili konuşmak başka, o davranışlar üzerinden o kişilere hakaret etmek başka bir şey, bu "kocamaaannnn" farkı herkes neyiyle bakıyor da göremiyorum şaşırıyorum..

kız burayı görüp "sürtük" demen üzerine sana dava açabilir, bunu biliyor musun?

insanlara ne kadar kolay ve rahatça ve "basitmiş" gibi hakaret ediyor herkes. aklı sıra kendi düşüncesini söylediğini sanıyor. bir konuda düşünceyi söylemek" ile, "o konuda düşünen kişiye hakaret etme" arasındaki farkı görebilseler belki etmeyecekler.. valla dilimde tüy bitiyor bazı ve bu kadar "basit" şeyleri sürekli yazmaktan..

herkesin, cevaplarında bile başkalarına kolayca söylediği bir çok kelime, kanunalara göre hakarete giriyor ve karşıdakilere hukuki olarak hakkını arama hakkı veriyor.. yarın bir gün (ki ben kesinlikle öyle insanlardanım, yeri gelmişken söyleyeyim, kimse öyle burada bir şeyler sorduk diye, konuşuyoruz diye babasının malı zannedip de ağzına geleni sayamaz, hakaret edemez, terbiyesizlik edemez, anında hukuki hakkımı ararım) o konulara dikkat eden insanlara denk gelip de elinize mahkeme celbi geldiğinde, neticeniz tutuşup, bik bik ağlarsınız buralarda sonra..


yapmayın etmeyin yani.. hakaretli, çirkin kelimelerle konuşmayı bir şey sanıyorsunuz da hiç bir açıdan bir şey değil yani.. kelime dağarcığı yetersiz insanların kurtarıcısı oluyor yahu..

neyse, bayağı uzadı konu kusura bakmayın..
hadi selametle..

****
şunu da ekleyeyim;)

durum ne kadar kötü olursa olsun, bir insan ne yapmış olursa olsun;
kişinin o konuyu ele alış biçimi, yöntemi, yorum yapan kişinin kalitesine göre değişir.. kişiliğini ve kalitesini ortaya çıkarır daha doğrusu.. bu; haklıyı haksız, haksızı da haklı görme durumu değil..

misal kız arkadaşının yaptığı hoş mu olmuş? çok çirkin bir şey yapmış. demek ki kendine yakıştırmış yapmış. yakıştırmasaydı, baştan söylerdi..

diğer yorum olarak; senin ve cevaplardaki diğer sayılanları sayarak da yorum yapabilirdim. e ben de kendime yakışan şekilde yorum yapıyorum işte? benim haddime değil ki başkalarına yok "sürtük" yok, "orospu", yok şudur budur demek.. ki ben o kelimeleri hiç kullanmam bile.. çünkü tamamen başkaları için kullanılan sıfatlar.. ve ben kişilerden çok "durum/olay/davranış" ile ilgilendiğimden, hiç o tür sıfatlara gerek duymuyorum..

ayıp zaten ya, insanlar hakkında öyle konuşulur mu.. bir insan gerçekten fahişe bile olsa, yüzüne de söylenmez, hakkında da dedikodu yapılmaz.. bize böyle öğretmişlerdi büyüklerimiz.. ama şu ortamları gördükçe o büyükler bizim zamanımızdaki diğer nesillere niye öğretmemişler ona takılıyor kafam;))

ben nihayetinde isimsiz bir şahsım burada. nick'imin altına sığınıp sağa sola hakaret etme hakkım yok tabii ki. lakin isimsiz birinin, isimsiz eski sevgilisinden bahsediyoruz şu an. üslubumu beğenmediğini açık bir şekilde görüyorum da "dava edilirsin, ağlarsın buralarda." demen de bana rahatsız edici geldi mesela. daha önceden bundan tamamen bağımsız bir konu sebebiyle bir hakaret davasıyla uğraşmıştım ama hiç de tasvir ettiğin cinsten bir şey değildi açıkçası. göz önünde bulunduruyorum yazdıklarımın sonuçlarını. kaldı ki böyle bir durumda hakkı olması dahilinde dava edecek kişinin kim olacağı malum. bırak o karar versin. aramızda geçenleri, birbirimizle olan diyaloğumuzu filan hiç bilmeden fazla sert bir çıkış yaptığını düşünüyorum. belki aşırı dejenere bireyleriz,.. o bana yavşak diyor, ben ona sürtük diyorum. belki dün durum böyleydi ama bugün nişanlandık. ya da ne bileyim.. hiç böyle biri olmadı, başarılı bir yalancıyım veya şizofrenim.. burada insanlarla bu tarz şeyleri konuşmaktan büyük haz alıyorum. ne malum? dava edilecek olan ben, gözyaşlarına hakim olamayacak olan ben sonuçta.. boş ver.

edit: bunun dışında haklı olduğunu düşünüyorum ben de büyük ölçüde. hiçbir zaman pek terbiyeli biri olmadım ama yine de dün yazdıklarım kalitesiz gözüktü bugün bir daha okuyunca. anlık duygu dalgalanması, sinir, üzüntü, aşk, nefret, entrika, yalan rüzgarı ve katherine chancellor yüzünden böyle oldu diyelim.

@jack of hearts,

yanlış anlamışsın; her yazdığım konularla ilgili. sadece burada senin duyurun üzerinden yazıldığı için sanki sana yazılmış gibi düşünmüşsün.

sen de biliyorsun ki, o dediğim şeyleri burada 10 duyurudan 8 tanesinde görmek çok kolay.. yani çoğunlukta geçerli.. ben de kişilerle ilgili değil; zihniyet ve davranışlarla ilgili söyledim..

bahsettiğin seçenekler çok çok fazlasıyla geçerli evet.. ama işte bir noktada işler değiştiğinde, sen "ama biz böyleydik, ama şöyle derdik birbirimize" diye savunman hukuki ortamlarda geçerli olmuyor, yazılı kanunlar geçerli oluyor;)

bir yerde "ceza alacaksam ben alacağım, sana ne ki konuşuyorsun o kadar"a getirmişsin lafı.. ben kişisel olarak sana söylemedim ki onu, o tür davranan herkes için geçerli olan bir gerçeği (eminim herkes biliyordur) ben tekrar hatırlatmak istedim..

yoksa tabi ki sana, ona, buna, başkalarına verilen cezalardan bana bir şey olmayacak.. ama işte buna "sağduyu" mu dersin, veya ifade edecek başka isimler mi söylersin bilemem..

ama şurası kesin ki; yazdıklarımın hiç birisini ne kimseye kişisel olarak yazdım, ne de kötü niyetle yazdım...

kim kendinde görüyorsa ve almak istiyorsa alır.. sonuçta kimse kimseye bir şey öğretemez de, ileri götüremez de, kötü huylarından kurtaramaz da.. e ama bildiğimiz ya da düşündüğümüz güzel şeyleri "başkalarına da faydası olur belki" düşüncesiyle paylaşmak da bu kadar kötü karşılanmamalı diye düşünüyorum..

neyse daha fazla uzatmayalım da, tartışıyormuşuz gibi görünmesin.. sonuçta ben ne demek istediğimi anlaşılır şekilde ortaya koyduğumu düşünüyorum, bundan sonra devam etmek, gereksiz yere uzatmak olur..

son bir şey;
bu tür ifadelerimi, başka zaman başka duyurularda tekrar görebilirsin emin ol.. belki o zaman kişilerle değil, olay ve davranışlara yönelik fikir belirtmeye çalıştığımı daha net göstermiş olurum.


namaste,

bence güzel. ama büyük 1 karış çok büyük :) narin bir çizim. o kadar büyük güzel olmaz sanki. o yüzden tavsiyem aynısını biraz küçük yapmalı.

ben de beğendim. yalnız o yazı olmasa daha iyi olur. sadece kuş yeter.

yazı olmayacak zaten. küçük olsun bir de değil mi, daha küçük.. :) peki sırta ortalaması mı, yoksa bir tarafına yaptırması mı daha iyi olur sizce?

<a href="bit.ly"><img src="a1212.hizliresim.com " /></a>

<a href="bit.ly"><img src="a1212.hizliresim.com " /></a>

bir tarafa daha güzel olur.

yav bunların adı kasket değil mi? muhtar şapkası da deniyordu.ne zaman kep oldu? kep diye mi dayatıyorlar adını acaba?

link'te full kep demişler de o yüzden öyle dedim ben de.. bence de "kasket" doğrusu. aklıma gelmedi yazarken.

www.youtube.com

damacana su bu yüzden var.

ona da 65 birim zararlı demişler işte. içme suyu dediğim damacana zaten.

Ayrıntılı teknik bilgi verecek durumda değilim ama içtiğinizde dahi o farkı anlıyorsunuz, herhangi bir ölçüme/teste gerek kalmadan. Şu water, bu water system filan diye bir sürü marka var. toplama bilgisayar gibi düşünün, siz de kendi markanızı çok kolay satabilirsiniz. öyle çin'e filan da gitmenize gerek yok. piyasada en az % 100 kârla satılıyor bu cihazlar. ki, biz markayız bik bik diyen ihlas ya da samanyolu gibi firmalar 1800 tl'ye kadar satabiliyorlar bu cihazları. 500 tlden fazla para vermeyin. hangi şehir?

ankara.

bu şekilde pazarlanan arıtma cihazları yararlı- zararlı demeden sudaki mineralleri yok ediyor. yararlı kısmını dahi yani. almayın. (çevre mühendisi ve kimyager insanlardan aldığım bilgidir)

ters osmos sistemi ile çalışan cihazları almak daha zararlı gibi geliyor bana.

ahmetdursun +1
arıtma sistemi kurdurun ve 500tlden fazla vermeyin.
Benim evimde var. damacana almıyorum çünkü plastikte haftalarca beklemiş suyu içmek bana mantıklı gelmiyor

bildiğim kadarıyla, ters osmos sistemi nasa tarafından geliştirilen bir sistem ve türkiye'de de tübitak onaylı bazı markalar. cihazların marka ve tipleri farklı da olsa, pclerdeki işlemci ya da otomobillerdeki motor gibi asıl önemli parçası tek. bu cihazların, aslında bütün mineral ve bakterileri öldürüp saf su verdiğini düşünmek ya da iddia etmek nasıl bir şeydir bilmiyorum. başta tübitak olmak üzere, üniversiteler var vs vs. saf su içilir mi bu var. satın aldığınız ürünün tse, ce belgeli olmasına, garantisi olmasına dikkat edin. tübitak'tan analizi olanlar var, bu raporun bir kopyasını isteyin. tübitak'tan kontrol edin. orada da çalışan uzmanlar, mühendisler var, birkaç bir şey bilirler diye düşünüyorum.

iddaa bu yollardan biri değil ağbi, o kesin.

part time iş

ekonomi.milliyet.com.tr

Ebay'den Japonya, Tayvan gibi yerler üzerinden Türkiye'deki fiyatının çok altında satın alıp gittigidiyor gibi yerlerden yerli alıcıya ulaştırabilirsin. örn: 2 dolardan İphone kılıfı alıp burada atıyorum 10 tl ye satabilirsin buradakilerden çok daha fazla ürün çeşidi mevcut adamlarda

ebay'den türkiyede olmayan kıyafetler, çantalar, aksesuarlar getirip karla satabilirsin.

www.focalprice.com şurdaki 2-3 dolarlık iphone kılıfı, şarj kablosu, ıvır zıvırdan alıp 15-20 liradan gittigidiyordan falan satabilirsin.ücretsiz kargoyla geliyorlar ve 10 günde elinde oluyorlar.aynı işi yapan diğer ücretsiz kargolu siteler olarak dealextreme ve priceangels var.

cunku baya vakit ayirman lazim, baska bi ugrasla beraber gitmesi icin gece gunduz calisman lazim yani

çünkü patrona 'hacı bi dakka ya benim yeni kargolar geldi onların girdilerini yapıorum gittigidiyora, birazdan da bana gelen siparişleri kargolamaya gidicem panpa sorun yok di mi' diyemiyorsun.

emin değilim ama sanmıyorum. fıskiyelerden minik gökkuşakları oluşuyor bazen. küçük bir yarım halka görüyorsun boy mesafesinde. bilimsel bir açıklama getiremeyeceğim lakin.

özeti:www.wxdude.com
detayı:scienceupdatesforum.blogspot.com

dünya ile bir ilgisi yok.

yok

2.soruda dikliği görüp o yoldan çözümü devam ettirdin mi ? bi işlem hatası yapıyorum sanırım /2y çıkıyo 4y yerine.

netekim işlem hatası yapıyormuşum, /4y doğru yalnız soru çözümü uzun biraz.

d'yi x ve d-x diye ikiye böldüm ve kuvvetleri ayırdım ben ama x'ten kurtulmadı denklem bir türlü. sonuna kadar değil de en azından gidiş yolunu biraz karalasan süper olurdu.

on iki on üç.

12-13 bence de.

Kızdaki meme bende yok.

altında i am 10 and a half diyor ama bilemedim. 10 buçuk olabilir :)

julia roberts

marilyn monroe.
iskeletor.

joker

eski sevgilim
sibel'di adı
ulan ne tatlı gülerdi ha
kokusu da çok güzeldi
çok güzel kızdı allah için
vay amınakoyim

bruce willis

melih gökçek.

(bkz: ridiculously photogenic guy)

i2.kym-cdn.com

kemal sunal.

woody woodpecker
www.youtube.com

muttley
www.youtube.com

@shnhkn
muttley oluyor o işte zaten. :)

adile nasit

Disney karakterlerinden goofy, hanna barbera'dan da değerli.

musa'nın firavunlaşması deyip numan kurtulmuş'u yapabilirsin. bence bayağı birinci elden kaynak bulabilirsin has parti kadrosuna girip çıkan.

fazla haz ettiğim biri olmadığından numan kurtulmuş, hakkında ödev yapmaya kalksam çok gönülsüz bir iş çıkacaktır ortaya. ama bunun haricinde incelemek için fena bir konu değil, sınıfta söylesem mutlaka yapmak isteyen bir grup ortaya çıkar. ha bu arada, hazır aklıma gelmişken.. ödevi altı kişilik bir grup olarak yazacağız ve standardı 3000 kelime civarı olacak.

2007 seçimlerine giden yolda medya da olabilir o zaman. belki.

chp'nin ortanın solu politikasını belirlediği yıllardaki grup içi çatışmaları da ele alabilirsin.

türkiye'de sol ve sosyalizm üzerine yapabilirsin, işçi partisinin ilk kez seçimleri kazanıp meclise girmesi, öğrenci hareketleri falan filan

1980 ve işkence konusu da olabilir bak. belli bir hapishane seç (diyarbakır, metris, mamak olmasın ama. bıktık onlardan), illa ki oradan sağ çıkıp hala yaşayanlar vardır. eğlenceli olmaz ama ibretlik olabilir.

Orgazmik? Hımsh sigara icen bol bol

aynen bol bol sigaraya vurcan.

sigara içmem. viski belki. başka?

karamel ye.

sadece ses tonu değil olay. diksiyon, dublaj tekniği vb. dublaj yapanlar bir süre sonra gündelik hayatlarında da aynı diksiyon ve tonda konuşmaya başlıyorlar diye tahmin ediyorum. şunu bi izle bence : www.youtube.com

isimleri + aldıkları seri galibiyetlere göre. garanticiyim.

oynadığım zaman takip ettiğim takımların maçlarına oynarım. yani televizyondan devamlı izlediğim takımların maçlarına.

hepsi + maçlarını sürekli takip edebildiğim (misal ispanya, ingiltere, almanya, italya, fransa, türkiye ligleri ve avrupa şampiyonaları, ulusal organizasyonlar, vs.. japonya ligi, avusturya ligi gibi takip edemediğim liglere bulaşmam) liglere odaklı oynayarak, oyuncularının özelliklerini, form durumlarını bildiğim takımların maçlarına oynayarak, yapılan transferleri takip ederek ve istatistikleri de yabana atmayarak...

ha bir de, olağan dışı bişey yaşamış bir takım var ise (misal seri mağlubiyet, t.direktör istifası, formda oyuncunun kadro dışı kalması, takım içinde yaşanan kavga vs..) kaçırmam, basarım parayı rakibine .)

televizyonda 11 lira zam zum diyor da.. 70'liğe mi, 100'lüğe mi o kadar geldi bilmiyorum.

@jack of hearts, tüm içkilerde litre başına gelmiş zamlar.

valla bi yıldır kesmedim, sakallar uzadı ama cücük ve bıyığın uzaması bi yerde durdu. bence senin cücükte sorun var hocam.

aynen. koduğumun cücüğü niçin vücuduma dik yönde uzamaya çalışır ki acaba.. bıyıksa yavşak, kesmesem ilk ay sonunda nietzsche olur, üst dudağı komple kapar.

liseden soora olur 6 7 ay uzat düzelir.

lise biteli oldu üç yıl. genetik bir şebekliğin kurbanıyım herhalde.

bahsettiğin duyuruyu görmedim. ama ben şahsen küfürlü duyuruları ya da yazılan cevapları okumak istemiyorum. küfür ortamı basitleştiriyor, değerini düşürüyor. bana göre. bana bir şey vermiyor, hatta itici geliyor.

kullanmam da edilen ortamlardan da uzak dururum.

ama illa da burada küfür kullanılacaksa, en azından duyuruların küfür içerdiğini belirten bir ikon vs olursa, benim gibi küfür görmek okumak istemeyenler hiç açmadan direk geçer o duyuruları.

cünkü buranin eksisözlük olmamasindan dolayi.

o halde hepimizin yanındaki "es" ikonlarını kaldıralım. eğer sözlüğe yapılmış bir referans varsa, kural bağlamında da olmalı.

holy diver'ın söylediği şey mantıklı aslında.

"amıma koyuldu sabah sabah" yazmıştım. birine yöneltilmiş hakaret değildi. "moralim bozuldu, darmadağın oldum" demek yerine, sokak ağzıyla yazdım. ne de olsa vurguyu kuvvetlendirmek adına, her cümlenin sonuna .munakoyum yazan bir milletin evlatlarıyız.

neyse, gördük ki buranın moderatörleri, rtük zihniyeti taşıyormuş, bi daha yazmayız.

o küfür mü amına koyum

"es" ikonlarının kaldırılma mantığını anlamadım?

ben sözlükte de yazarım. on yıldır. ve bugüne kadar yazdığım hiç bir entry'de (5 bin küsür) sözlüğün izin verdiği çerçevede bir kere bile küfür kullanmadım bugüne kadar.

eee???

sözlüğü, küfür edilebilecek ortamı sağlayan bir yer olarak görmek çok acayip geliyor bana.

saçma olmuş. benim açtığım duyuruların yarısını da silmeleri lazım o halde. dediğin gibi sözlük ile bir paralellik olmak zorunda bence de üslup konusunda.

@holy diver

eğer burası sözlük değil, aynı kurallar işlemez mantığı varsa, ekşi sözlük yazarı olduğumuzu vurgulayan o ikonlar kaldırılsın diyorum. ama senin söylediğin şu "rahatsız edici içerik" belirten bir gösterge olayı mantıklı.

eğer sözlükte küfür edebiliyorsam, sözlük yazarlığımla geldiğim bu platformda neden bir anda değişiyor kurallar, argo sözcük kullanmak bile yasaklanıyor, anlamış değilim.

bir de bir şeyi anlamıyorum;

küfürü bu kadar seven ve meşrulaştırmaya çalışan zihniyetler, acaba nasıl ki kendileri küfürü seviyor ve kendilerince meşru görmeye ve görmeyeni de enteresan şekilde yamuk yapıyormuş gibi gösterme çabalarının yanında, başka birilerinin de küfürü sevmeme, kullanmama, görmek istememe hakkı olabileceğini neden düşünmüyor ve x hakkını kendinde görürken başkalarının da y hakkı olduğunu görmezden gelir ki?

rtük mantığı yakıştırması o yüzden çok enteresanmış. "ben küfür ediyorum ve zevk alıyorum bundan, (hatta küfür bile değil onlar) ve okuyan herkes görsün lan!"

işte rtük mantığıyla bakmak yerine; benim de önerdiğim tür (belki daha iyileri çıkacaktır) çözümler düşünerek çözümün bir parçası olmak daha mı kötü veya zararlı..

neyse. ben bu tür fikir karşılaştırmalarında yalnız kalacağımı ve hiç bir yere gidilemeyeceğini çok iyi biliyorum, o yüzden bu konuda yazmaya son veriyorum;)

selamlar,

@holy diver

dostum, bu ben küfrü seviyorum herkes de sevsin mantığı değil. sadece internet gibi kamuya açık bir platformda, kimseye hakaret amacı taşımayan bir sözcüğün neden yasak olduğunu tartışıyoruz. sokakta küfürlü konuşan bir insanı terbiyesiz bulabilirsin, beni de bul. ama adamın konuşma hakkını elinden alamıyorsun değil mi? keza sözlük için de aynı kural geçerli. fakat buraya geldiğimizde bir anda işin rengi değişiyor. tartıştığımız küfür etmenin ahlaki yönü yönü değil, sözlük-duyuru ilişkisindeki kural uyumsuzluğu aslında.

@ruhibirbanyo,

son yazdığın şeyde, farklı bir nokta için cevap vereyim;

misal bakış açılarının farklılığına bak;

sen yazar olarak buraya gelmeyi, burada da rahat küfür edebilme hakkı olması açısından görüyorsun.

ben ise, burada yazar olarak görünmeyi o kişiyle ilgili "güven" göstergesi olarak görüyorum. yarın bir gün bir olay olduğunda (bir şey alma, satma, verme, herhangi bir ticari ya da özel alışveriş) o kişinin sözlük yazarı olmasıyla internet yazarı olması arasında benim için fark olacak. sözlük yazarı diğerine göre daha güvenilir gelir 1-0 önde gelir. insiyatifimi daima sözlük yazarları tarafında kullanırım.

yani işte böyle farklı farklı "olaylar olaylar";)

@holy diver,

ben de senin yazdığın saçma entryyi görmek istemiyorum ama görüyorum mesela.

irade diye bir şey var.

@holy diver

bu söylediğin şey konunun çok dışında. fakat bu siteye ekşi sözlük üzerinden giriş yapabiliyorum. üye bile olmadım, yazar olunca tanımlandı buradaki kullanıcı hesabım. kısaca burası ekşi sözlüğün bir altkolu diyebilir miyiz? sonuna kadar deriz, adı bile bunu ortaya koyuyor zaten.

durum böyleyken, özellikle yazım üslubu ile ilgili genel kuralların bir anda değişmesi hangi gerekçeyle açıklanabilir? kimse gelip de burada küfür çok iyidir demiyor. ama gg dışında bir nedenle, sırf argo sözcük var diye bir içeriğin silinmesi sözlüğün ruhuna aykırı.

her neyse, uzaması anlamsız bir tartışmaydı, herhangi bir moderatörden de açıklayıcı bir cevap alamadık...

@agazade,

keşke kapasiteni ve terbiyesizliğini ortaya koymadan önce okuduklarını bir anlasaydın.

okuma yazma bilmiyorsan bile nick'imi ezberle ve yazdıklarımı okuma?

****

@ruhibirbanyo,
duyuru'ya sözlükten geliyorsun ama duyuru sözlüğe resmi olarak ait bir alt bölüm değil. duyuru compumaster'ın benim bildiğim. aynı şekilde limon ve sub-etha'daki diğer şeyler de (hangisi kime ait çok net bilmiyorum o yüzden tek tek sayamayacağım)

buranın sahibi compumaster ve ek olarak filancalar ise, buranın kurallarını da onlar belirler. bu kadar basit.

ekşi'den gelenlerin direk girebiliyor olmasını, olsa olsa compumaster'ın ekşi'ye olan sevgisi ve yazarlarını şık bir şekilde kucaklama olarak adlandırıyorum ben.

aslında bu konuda en net cevabı compumaster (veya moderatörler?) verebilir herhalde.

buraya ekşi'den doğrudan gelmemi de, compumaster'ın "sözlük yazarlarını şuraya çekeyim de ilgi artsın, kalite artsın" şeklindeki düşüncesi olarak görüyorum o halde ben. sözlükte yazdıklarına da baktım, hayatta asla ortak bir payda da buşamayacak iki insan olduğumuzu gördüm :)

yine de sonuna kadar arkasındayım düşüncemin; küfür iyi bir şey olmayabilir, fakat duyuru ve sözlük üzerinde kural çelişkisi olmamalı, konu ne olursa olsun.

@ruhibirbanyo,

sub-etha'daki bölümler, tamamen sözlük yazarlarının,zaman içinde yazarlar tarafından belirtilen konular, ihtiyaçlar, istekler doğrultusunda ortaya çıkarıldı.

limon'dan önce (ve sadece) summitz zirve aparatı vardı mesela. daha sonra yeni bölümler eklendi. dediğim gibi her birini bir başka yazar yaptı. gerek kendi fikri olarak gerek işte ortak bir ihtiyaç olduğu düşünülerek. konular ssg'ye açılıp hemfikir olunca da sub-etha bölümünde yer almaya başladılar.

yani sözlükçülerin yine sözlükçülere faydası olacağını, keyifli olacağını düşünerek yapılmış şeyler.

ama hiç birinin yetkilisi ssg veya sözlük modları değil. ki zaten her birinin ana sayfasında kimlerin neler yaptıkları görünmesi lazım hala.

*****
compumaster veya sub-etha'daki diğer bölümleri yapan hiç bir yazarın amacının o dediğin şey olduğuna inanmıyorum. yine compumaster'ın entry yedekleri alma programı vardı mesela. (hala var mı bilmiyorum)

hiç bir ortak paydada buluşamayacak olmamız, insan gibi fikirlerimizi paylaşmamıza engel değildir umarım?;)

ben kimseye ısrar etmem merak etme;) bana çok saçma geliyor çünkü. düşünceleri doğru ve düzgün şekilde paylaşmaktır önemli olan. karşındaki senin ne dediğini anlıyorsa bu yeterlidir benim için. çünkü anlamak her zaman herkes için kabul etmek anlamına gelmez. isteyen kabul eder, isteyen etmez. ama karşı tarafın seni senin anlatmak istediğin gibi anlamış olması önemli.

şu nokta da bahsettiğim şeylerin gayet net şekilde anlaşıldığına inanıyorum. yani bunları kabul etmen gerekmiyor, raad ol;)

zaten söyleyeceğim bir şey de kalmadı gibi. patlamış mısırı alıp yan tarafa geçiyorum..

racı/r r biraz silik.

hadii ama bizler counter nesliyiz.
racır det.

raacır

eyvallah. anime izliyordum şimdi, orada karakterler sürekli ^rouga^ deyince tereddüde düştüm. "alla alla, farklı bir roger'dan bahsediyorlar herhalde." dedim de.. değilmiş.

hiç mi kantır oynamadın la racır diye okunuyo. artislik yapacaksan racaa de

kantır gençligi iz hiyır
raacır.

sen caponlara bakma j-english diye bir dalgaları var onların hatta en güzel örnegi olarak
salermooooon

tam ekran derken? boyutları net belirt, yapayım.

bu tam ekran bi resimdi , (tam ekran = normal bi resim yani şimdiki hali biraz kötü o beyaz yerleri komple kaplasın veya yarısı kadar büyük olsun istiyorum )
yani şu şekil gibi değil ; c1209.hizliresim.com daha büyüğü
resmi büyütüp sikrinşat yapınca da , kalite bozuluyor

resim kücük zaten büyüme imkani sanirim yok (var ama kalitesi bi hayli kötü bir sekilde olur) ancak orjinal resim bulunmasi lazim.