O paraya Emek-Bahçelievler'de çok rahat ev bulursunuz. Başka yere bakmayın hiç.

neden ankara'ya?

esyali diye sart kosarsaniz secenekleriniz kisitlanir ve kazik yeme ihtimaliniz artar. kiradan tasarruf edip o parayla kendi esyani almak %90 daha mantikli.

100. yıl, ayrancı, esat, emek, bahçeli. evler genelde eski ama ortam güzel, ulaşımı rahat.

yaşamkent, konutkent, eryaman, batıkent emekli yerleri gibi. yani güzel sakin falan ama arabasız olmaz ve canlı değil.

çankaya ve yenimahalle harici bir ilçeye bakmayın.

bi de facebook grubu olarak: www.facebook.com

daha çok ev arkadaşı muhabbeti dönüyor ama belki işinizi görür.

@bilinmeyen

aslinda ankara olarak sinirli degil ama ankara izmir istanbul arasindan su an mantikli geliyor, bilmiyorum istanbulda gerci durumlar nedir

bence ayrancı ve esat taraflarına bi bakın derim.

biz geçen martta güvenlik caddesi üzerinden ev tuttuk. 3+1, merkezi ısıtma, otoparkı falan da var. 1500+300 aidat tunalı'ya, kızılay'a 10 dakika yürüme mesafesinde, çevre profili: memur emeklisi, öğrenci ve elçilik çalışanları karışımı oldukça memnunuz ancak binalar bayaa eski koku ve ses sorunu olabiliyor. Haftada bir aile ziyaretinde ancak arabayı çıkarıyoruz onun haricinde ihtiyacımız kalmadı. Remzi Oguz Arık mahallesi diye geçiyor bakmak istersen.

Bkz: jump cut

videoyu izlemedim de otomatik yapan program duymadim hic. Cogu insan istemedigi yerleri tek tek keser ancak el aliskanligi oldugu icin cok uzun surmez, bu amacla kullanilacak editing programlari basit seyler zira.

otomatik yapan bir program yok. oturup başına kesiyorsun. hot potato'nun dediği gibi el alışkanlığı olan biri yani editör, kurgucu vs biri için iş değil. gözü kapalı 10 dk'da yapar. ben de editör'üm ordan biliyorum.

Memrise - Busuu - Duolingo üçlüsünün ücretli sürümlerini denediniz mi? Bir de İngilizce'niz ne düzeyde?

b2 biraz zor ama duolingo gibi uygulamalarla b1'i görürsünüz.
seviye yükseldikçe o seviyeyi aşmak daha zor biliyorsunuz, bu şartlarda b1 civarına gelince biraz özel ders, istanbul veya ankaradaysanız italyan kültür öneriyorum 1-2 kur. daha sonra yine özel ders.
bol bol konuşun, konuşma klüpleri bulun ya da online olarak yaratın.
her gün basit seviyede okuma yapın gündelik haberler, mizah sayfaları gibi. ve de çizg film gibi belki daha ileri yaş (10-12) animasyonlar seyredin italyanca ve alt yazısız. (ya da dili ve alt yazısı italyanca olacak şekilde)

tatile güney italyaya gidin pratik yaparsınız =)

youtube video film falan izleyin. italyanca müzik dinleyin, ben fabri fibra ile öğrenmiştim =) radyo dinleyebiliyorsanız faydalı olur o da. a2'de iseniz biraz gramer biliyorsunuzdur zaten gramer çok önemli değil, konuşma pratiğiniz gelişsin. Congiuntivo falan kasmayın.

duolingo da fena değil bu arada.

@leo, duolingo denedim, ama Türkçe-İngilizce-Italyanca kargaşasına pek dalmak istemiyorum. İngilizcem B2 seviyesinde.

@jimjim bulunduğum yerde italyancaya ait bir kurs yok, özel ders verebilecek biri de yok. nişamlım var, italyan kendisi, o biraz gösteriyor fakat italyan düşünce yapısıyla öğrenmek hayli zor. okuma yapıyorum, basit konuşmalar yapabiliyorum, italyanca konuşulunca belli bir parça anlayıp anlam çıkartabiliyorum ama konuşma konusunda akıcı olmak istiyorum. kelime bilgisi geliştirmek istiyorum daha çok.

@kvelduty, nişanlım Sardunyalı :) İtalyanca müzik her gün dinliyorum, sağolsun :) kelime konusunda geliştirmek istiyorum daha çok kendimi. konuşma konusunda vs.

merhaba, sizle kullandığım ve çok faydalı bulduğum bir yöntemi paylaşayım. "l'italiano secondo il metodo natura" adlı bir kitap var. bu kitap hiçbir konu anlatımı olmadan, en basitten cümlelerden karışığa doğru size bir metin sunuyor. siz basit cümleleri çöze çöze farketmeden seviyenizi ilerletmiş oluyorsunuz zaten. kelime bilgisi ve gramer aynı anda gelişmiş oluyor doğal olarak. bu kitabı sesli olarak okuyarak ve notlar alarak çalışırsanız çok faydalı olacağını düşünüyorum.

O tip kitaplarla cok ilerleme kaydedilmez bence, kpss'nin dil sinavina hazirlaniyormus gibi ogrenilir. belki okuma anlama b2'ye gelir (zor) ama konusma, dinleme, yazma a2'de kalir o eski usul turkce kitaplarla.
italki.com gibi bir siteden ozel ders alabilirsiniz.

Gidilir, güzel film. çok beklentiye girmeden gidin.

Gidilir tabi. Ben beklentiye girmeden izlemiştim, üzerinde çıktı. 12 lira o film için bedava sayılabilir hatta.

git gayet ucuz ya.pişmanlık yaşamazsın asla.sürükleyici film

koskoca bong joon ho filmine "çekiklerin filmi" dediğine göre sinemayla aran yok. sıkılırsın, gitme.

sir gawain +1
çekikler var filmde bissürü, kültür de tam çekik kültürü. her şey çekik filmde. kanın çekilir izlerken gitme.

Kesin gidilir, 20-30tl olsa bile keyifle izlenir. Parayla ilgisi yok.
Ben çok begendim tekrar izlemek isterim.

Cekiklerden hazetmiyorum ne ya, sirgawain +1 , Bruce+1

Ben oscar muhabbeti olmadan baya önce gitmek için sinemalara baktım. Hiçbirinde bulamayıp evden izledim. Güzel film

12 tl oldugu icin gidilir, o kadar da les bir film degil

"çekikler"

Bence de gitmeyin. Ya da cinemaximuma falan gidin, butik sinemalarda izlemeyin.

Çok kolay seyredilen ama ayni zamanda ustunde dusunecek cok sey barindiran bir film, bence git, begenmezsen ne kaybedersin ki?

çekiklerden hazetmiyorsan gitme. the gentlemen'a git. tam sinemada izlemelik aksiyon/suç filmi. kadroda çekik de yok üstelik seversin bence.

Bence de gitmeyin, size hitap etmez.

Knk Amerikali derken, Trump cumhuriyetci biliyorsun degil mi? Senin dedigin demokratlar.

Turkiye'yi dusun. Adam "anani al git" diyor. Normalde sapik derecede namus ana baci vs meraklisi bir toplumuz ama guclu biri yaptiginda dogal karsilaniyor.

"Abi bu Amerikalılar değil mi mankind'ı humankind yapalım, fireman sexist firefighter olacak" - bunu diyenlerle bu adamin secmeni farkli kisiler. Bunu nasil anlayamadin anlamadim.

@stavro @hot bu political correctness kavramının demokrat kökenli olması conservatiflerin tamamen karşı olması anlamına gelmiyordur herhalde. En azından değerler bazında düşünsek toplumdaki ortak akıl, ortak nokta ırkçılığa, ayrımcılığa, homofobiye, cinsiyetçiliğe karşı değil mi? ABD siyasetini Texas'da dağda bayırda sığır yetiştiren adam ile California'da Silicon Valley'deki adam diye karikatürize ederek yorumlamak da biraz kolaycılık olmuyor mu? Arada hiç mi ılımlılar, ortadakiler, çekimserler yok.

öncelikle parti bağlamında, sahiplendiği söylem açısından Trump'ı cumhuriyetçi olarak değil, daha uç noktada partiden sıyrılan bir başkan olarak görmek lazım. cumhuriyetçi senatörlerin trump'ın tavırlarından, twitter'daki saçmalıklarından, hakaretlerinden rahatsız oldukları açık. ayrıca "political correctness" demokratların tekelinde değil. kürtaj karşıtlığı ile politik doğruculuk arasında nasıl bir zıtlık var? ya da Trump'ın bugün söylediklerini geçmişte Bush'dan veya 2012'de seçilseydi Mitt Romney'den duymak mümkün müydü?

ikincisi, onların kültüründe bu tür dil kullanımı yaygın. rahatlar. boyuyla dalga geçmesine seviyesizlik dersin geçersin. mesela Hillary, Trump'a turuncu kafa desin, kimse ne diyor bu demez. Trump zaten adaylık sürecinde politik doğruculukla sorunu olduğunu açık açık söylemişti. ama şu anki sorun kantarın topuzunu kaçırması. yasadışı göçmenlerin geldiği ülkelere "shithole countries", colin kaepernick için de bu o.ç'yi sahadan çıkarın demişliği var.

www.youtube.com

ama robert de niro da yeri geldiğinde başkana fuck trump diyebiliyor.

www.youtube.com

Irciliga ayrimciliga ortak akil karsi olmakla birlikte demokratlarla cumhuriyetcilerin deger yargilari farkli. Cumhuriyetcilerin ve demokratlarom geneline sorduğunda irkciligi tasvip etmediklerini gorursun ama neye irkcilik deyip neye irkcilik denmeyecegi konusunda derin fikie ayriliklari gorursun bu iki kanatta.
Yani neyin ofansif olup neyip ofansif olmadigi konusunda bir ortak akil yok.

Bunum yanisira Amerikada muthis bir dalga gecme kulturu var. Secim yarışmalarında konusmalari dinlersen bunu gorursun. Yani irkcilik ayrimcilik baska, dalga gecme kulturu baska. Demokratlar da Trump'in sacindan ses tonuna kadae her şeyiyle alay edebiliyor.
Bir siyasi kisilik ya da bir unlu bir skandala karıştığında yillar sonra bile bu skandalla anilmaya devam edilip yerden yere vurulabiliyor.

zaman varsa hepsinde 2şer gün
zaman yoksa urfa'da 2 gün diğerlerinde 1 gün
urfa göbeklitepe ve harran çok etkileyiciydi, o yüzden uzattım
artı bir de sıra gecesi konulabilir

Antep: 1 gün
Urfa: 2 gün

antep tam bir overrated şehir. 1 günde biter ama 2 günde gezerseniz sıkışık olmaz. müzeler vakit alıyor biraz. urfada göbeklitepeye gidecekseniz o zaten günün 4 5 saatini yer en az. bir sıra gecesi, ciğer falan derken 1,5 gün yeterli olur sanırım. adanada gezilecek yer pek yok bence. belki adanaya çok gittiğim için öyle geliyor. adana yerine mardine giderdim ben olsam. mardin şarabı ve gece manzarası falan baya iyi. turist hissedersiniz.

Adanada herhangi bir sey yok. Urfa her acidan tam bir ortadogu sehri, o yuzden ilginc. Daha once gordugunuz yerlere benzemeyecek. Antepte de muzeler falan var fena sayilmaz.

Antep 2 urfa 2 Adana 0 gun. Mardin tavsiyesi de fena degil but arada.

mardine daha önce gittim. teşekkürler.

antep 2
urfa 2
adana 1

Antep 2
Urfa 2
Adana yarım

Başlığı okuyunca ağzımın suyu akti

aslında böyle olması çok normal, iş yerine getirilen canlı çiçekler %95 iş yerinde kalıyor, kimse ya götürmek için uğraşmıyor ya da götürürsem çiçeği bile aldı bıdı bıdı diye arkamdan laf yaparlar diye düşünüyolar sanırım.

biraz abartmışsın. bazı insanlar için çiçek senin düşündüğün kadar kıymetli bir hediye değil, anlam yükleyemiyorlar. ben mesela yenilebilir hediyeleri daha çok seviyorum açıkçası. :D

+ hayırlı olsun, pazartesi gelip başlayın.
- teşekkürler, bi masama bakıp çıkabilir miyim?
+ neden?
- eski iş yerimde çiçeğim var, ona yer seçmeliyim, yaşatmam lazım da.
+ oldu o zaman, biz sizi ararız.

benim de bir arkadaşım göndermişti de bakamadım ofiste zaten, öldü, sonra da çöpe attım.
arkadaşımı da hala seviyorum:)
bence durum normal

Ablama bi yeni işi için bi de doğum günü için öküz parası verip terraryum mudur ne zıkkımsa ondan aldım bu sene, Bi de güzel bakmalık çiçek aldım. İkisine de bakmamış ölmüş. Bi de bana getiriyor noldu buna diye, ne oldusu mu var güzelim doğayı katletmişsin akp misin sen dedim bozuk attım. Yok daha da çiçek mesela bundan sonra.

Seninki taşıma telaşıyla unutmuş olabilir o daha masum, keza arkadaşların da dediği gibi çok büyütecek bişey yok.

Bi de yakın arkadaş dediğin organizma ne bok yese affedilir türden bi canlı değil mi ya? Yakın arkadaşıma çocuğumu versem onu parkta unutsa diye düşündüm mesela, bu durum hoşuma bile gidebilir. Neyse o başka bir sorunun çözümü.
Kısacası, olur öyle, sen üzüldüğünü açıkça söyle yeter, o affettirir kendini.

yaptığı şey normal. hem çiçeği yaşatmakla uğraşmasını, hem vazoya sahip çıkmasını, hem de her değiştirdiği iş için vazoyu yanında taşımasını bekliyorsun. iyi ki bir çiçek göndermişsin, alt tarafı oturduğun yerden online sipariş verdin o kadar.

Cicek bir yere goturulur mu allansen :/ birakmis iste orda. Omur boyu onla mi yasasin

@dafuq Yakınındaki çiçekçiden gidip özel olarak seçmiştim, online sipariş verdi dedirtmem :D Yanına da bir kaç şey daha koymuştum çünkü, bu arada bir çoğunuz işyerinde kalır işyerinden iş yerine gezirilir mi demiş, bir tek ben mi eve götürüyorum böyle şeyleri diye sorguladım...
Neyse teşekkür ederim normalleştirdiğiniz için bu durumu :D

bende bir anormallik olsa gerek, çiçek de diğer hediyeler gibi bir hediyedir diye düşünüyorum.
ve tabii ki oradan oraya götürülür gerekirse.
ofis ofis dolaşması saçma olabilir, ama evime götürürdüm ben olsam.

vazo çiçeği ayrı tabii, ama topraklı/saksılı çiçekse giderken alması gerekirdi bence.
masasına koysun diye bir obje alsan, onu da bırakacak mıydı mesela?
düşünmüşsün, para vermişsin, hediye almışsın neticede.

ben çiçek çok severim, bir sürü de çiçeğim var evde baktığım.
o yüzden biraz daha duygusal yaklaşmış olabilirim belki.
ne bileyim, sonuçta hatıradır, biraz da sahip çıkılması gerekmez mi?
üstelik canlı.

belki kırılmak falan abartılı olabilir, ama içten içe bir bozulurdum sanki.
bir daha da çiçek falan göndermezdim muhtemelen.

cinsiyet acisindan bakmak lazim.

maalesef kizlar bu tur seylere cok onem gosteriyor. eger karsi taraf erkek siz kizsaniz ikiniz de dogal tepki vermissiniz. daha ileri tasimamak lazim.

Bana gelmis olsa kadina falan vermez eve gotururdum. Cicegi yasatamasam vazoyu saklardim.

Insanlik hali, diyelim ki isyerinde biraktim is degistirdim ve cicegi alamadim, o zaman da alan kisiye karsi cok mahcup olurdum.

Zaten aldiginiz cicek de bu amacla alinir. Yoksa bir hafta dayanip unutulacak bir cicek secerdiniz.

Ben gayet önemserim ya. Çiçeği oradan oraya taşırım, güzel de bakarım. Biri hediye etmiş de olsa, kendim almış da olsam. Hediyeyse daha çok önemserim bırakmazdım yani başka yerde. Çok takılma yine de, senin kadar önem vermiyormuş demek ki.

Çiçek zaten yaşayamamış. Saksıyı oradan oraya taşımaması normal.
Kadınım bu arada. Arkadaşlarıma gönderdiğim "hayırlı olsun" objelerine ne olduğu
na hiç dikkat etmedim.

ben de alınırdım hafiften ama arkadaşıma içerlemezdim. illa bakmak zorunda değil sonuçta, zorla sorumluluk yükleyemem ki hem bak yaşatamadığı için başkasına emanet etmiş falan

Geçenlerde evde on civarı saksı çiçeği biriktiğini fark ettim. Hepsi hediye,hepsi güzel ama bir o kadar da sorumluluk veriyor. Kolay bakılabilenler neyse de bazı çiçekler özel bakım istiyor. Özen isteyen çiçekleri ilgilenen ve işi bilen arkadaşlara verdim. Çiçeği kendime saklayıp soldurmaktansa emin ellere bırakmayı tercih ediyorum. Üzmeyin kendinizi,olay size verilen değerle ilgili değil.

ben de bozulurdum. her şeyin bir hatırası vardır, olmalı yani. gönderilen hediye artık senindir. değer verdiğim/bana da değer veren birisinden geliyorsa, -ki yakın arkadaşlık söz konusu- toplu iğne bile olsa bir yere ayırırım. iş yerimde olmuyorsa evime götürürüm. arkadaşına; ne malmışsın sen arkadaş demek istiyorum.

saksı bitkisi sorumluluk demek (bence).. ben hediye edeceğim kişinin bitkilere ilgisinin olup olmadığını bilmiyorsam vazoda çiçek hediye ediyorum. onun sorumluluğunu almak istemeyebilir. bu durumda arkadaşınızın çiçeklere ve saksılara normalde de ilgisi yoksa saksıyı orada bırakıp hatıralarıyla yola devam etmeyi seçmiş olabilir.

Ben bozulmam zaten çiçek kadar gereksiz bir hediye yok yeni iş hediyesi olarak. Çiçekle karşındakine sorumluluk yüklemiş oluyorsun. Banada hediye geldi izne çıktım 1 hafta. Izinden geldim ölmüş, uğraştım iyileşmedi çöpe attım. Bide çürüyüp kötü koku yaydı.

gordugun gibi cicek alinacak insan var, alinmayacak insan var. sen yanlis kisiye cicek almissin, haybeye incelik gostermissin.

cicek olumlerine cok duygusuz yaklasiliyor ayrica. kedi olsa, mama vermeyi unutur musunuz? gozunun onunde duran sukulente iki fis su fislatmayi hatirlayamamak nedir ayrica.

ofiste duran cicegi olduren tek sey ihmalkarlik degil tabi bu arada. haftasonu ofis bossa klima caismiyorsa sicak kotu geliyor olabilir, yeterince gunes gormuyordur, hem siz hem cayci fazla fazla suluyorsunuzdur vs.

sonuc; herkese cicek alinmaz. kimine kalem, fincan al gec.

Ben bana gelen bazi hediyeyi ayni gun cope atmisimdir. Cicegin senin icin onemli olmasi onun icin oldugu anlamina gelmez, herkesin zevki meraki farkli.

Erkek arkadaşımın aldığı orkideyi ablama verdim. Kimse ölmedi. Bence bu kadar anlam yüklemeyin.

i-clip.com
linkdeki cüzdan epey kullanisli ve saglam. ama türkiye`ye gönderi var mi pek emin degilim.

cinsiyet belirtmemişsiniz.

Erkek için olacak kusura bakmayın.

www.boyner.com.tr

www.hepsiburada.com
şunun koyu kahverengisi var bende, siteden kalkmış şimdi.

Aslında bi İtalyan markası var, 350 lira falandı orijinali ben onun yerine bunu aldım. Markayı hatırlayamadım şimdi. O biraz daha kalıplı düzgün duruyor bu daha yumuşak sanki.

İki yanından kartlara hızlıca ulaşabiliyorsun, açınca 6-8 kart falan almış oluyor ikişer tane koyarsan. Para gözü var ama paralar üçe katlanıyor yapısından dolayı :D güzel ama bence.

edit: Exentri. Hatırladım şimdi: www.exentricuzdan.com

teknoseyir.com

Samsonite'ta cok sik ve islevsel modeller var. Fiyatlari cok abarti ama (700-800)

handmade şeyler de alabilirsiniz. instagramda çokça bulabilirsiniz. roarcraft en bilindiklerden. kolektiftasarımlar da yapıyor. eğer bütçeniz elveriyorsa qualia.leather ile iletişime de geçebilirsiniz, epey pahalı ama custom ve kullandığı deriyi türkiyede başka kimsede yok.

Subat icin full kira mi verdin yoksa 17 gunluk mu?

Mesela ben evimdeki odayi kiraladigimda genelde ayin birinden basliyor ve her ayin birinde tum aylik kirayi oduyor kiraci. Bu demektir ki mevcut kiracim Mayisin 13'unde ayrilasa dahi Mayis 1'de tum kirayi odemis olacak zaten, geri kalan 18 gunu kullanmamasi onun sorunu.

Ote yandan subat icin tam kira verdiysen biraz kaziklanma olmus ama piyasaya ve bulundugun yerin usulune gore degisir tabi.

Mantıklı olmaz tabii ki.

yok oyle g*tum, 12sinde girdim 12sinde cikacagim dersin. subat'ta eksik verip haziran'da da 12 gunluk vermek de bir secim. ama ben olsam 31 mayis'ta cikarim gene vermem 1 ay kira.

"kira her ay icindir" diyorsa deyin ki "bir ay 30 gundur"

o ne sacma bir ev kiralamaymis. 12sinde girip 12sinde ciktiginiz muddetce 4 ay vermeniz gerekir. acaba yanlis mi anladiniz ev sahibini? daha once hic boyle bir seyle karsilasmadim ama acaba oralarda boyle midir bu isler.

gitmeden önce ne yapman gerekebilir ki? :)

ben bir kere gittiğimde aç dememişti. anlattıklarımdan yola çıkarak halletmişti olayı ama mesela kasıklarım için cildiyeye gittiğimde (kadındı bir de) aç demişti, açıp gösterdim kenardan. o çekinmedi, ben de çekineceğimi düşünürdüm ama çok çekinmedim. sadece "doğru mu anladı acaba, oramı açıp göstericem" dedim ama doğru anlamış tabii ki.

doğu perinçek gibi emrivaki yapmıyolar merak etme bişey olmuyor adam günde 100 tane görüyodur onun açısından düşün

temiz git, kıl varsa kes.
aç derse açacan tıpta utanma olmaz. ben doktorlara her yerimi gösterdim erkek olarak. utanacaksan erkeğe git.

temiz git +1

adam günde 100 tane görüyor +1

ürologlar bilerek bu alanda uzmanlaşıyorlar adam malafatus göreceğini biliyor. aç derse açacan.

açmışlığım var.

benim üroloğum kadın.
Sorunsuz şekilde gösteriyorum , temiz olmadan da özellikle gittim ki problem var mıdır diye baksın. Ancak normalde temiz gitmekte yarar var , sağlık bu hiç çekinmeyin. Dokturum da özellikle vurguluyor zaten.

çekincek bir şey yok, erkeklerin hepsinde aynı organdan var.
daha önce gittim, aç dedi açtım, endişelenecek bir şey yok, geçmiş olsun.

prostat muaynesi olacaksin bu daha bir sey degil. cok ciddiye alma kendini ve rahatla.

Yikanmali bence.

Yıkanmalı ama yıkamam. Nereye asacaksın nerede kuruyacak. Çok zor.

kolalı olduğu için kir tutmaz. yıkansa iyi olur ama yıkanmasa da olur.

ben bir süredir yeni aldığım her şeyi yıkıyorum.

düşün ki fabrika ortamından gelen şeyin içine gireceksin..

kim bilir o çarşaf belki yere düştü.

evet, yeni kumaşlar belki en çok ilk yıkamada boya atıyor.

pantolonu falan yikamadan giydigim oluyor da carsafi yikardim agzim yuzum degiyor neticede.

Üreten firma onu paketlemeden yıkamaya gönderiyor zaten. O yüzden çok gerekli değil bence. Ama yikamaktan zarar gelmez elbette.

Üstünde yıkamadan kullanmayın yazıyor ama Bi kere yıkamadım hiç birşey olmadı.

kesinlikle yıkayın

Ben aldığım her şeyi kullanmadan önce yıkadığım için oyumu yıkamaktan kullanıyorum. Bir de yıkanınca ne güzel mis gibi temiz temiz kokuyor.

anneler yikar, bekar erkekler yikamaz genelde.
ben belirgin bir kokusu yoksa yikamam.

Ben varim. Isim gucum vs olmasa aylarca disari cikmasam aklima gelmez. Evde kitap okurum, film izlerim, tvye bakarim, temizlik yaparim yuvarlanip giderim ya. Disari cikicaksam da illa sessiz sakin yerleri severim.

ben de bayılıyorum evde vakit geçirmeye ama param yokken. yoksa dışarı çıkıp para saçmayı da çok seviyorum :D dengeli olması daha iyi bence böyle şeylerin.

1 kişiyken evde durmak çok problem değil ama 2 kişiysek mutlaka çıkmak lazım diye düşünüyorum.
Ablamın kayınvalidesi gerçekten evci bi kadın. Çıkmaktan nefret ediyor. Günler öncesinden planlamamışsa çıkmıyor.

erkek tarafi evde bos bos dizi izliyorsa veya bilgisayar/playstation oyunu falan oynuyorsa evde pineklemek asiri sikar. Ben dogal buluyorum.

tanıdım da evci olup olmamak kınanacak bi mevzu değil ki neden yalan söylensin onu anlamadım.

Param yokken bile evde takılmam. Ev beni darlıyor. Ancak uykum varsa gelir yatar kalkar giderim, o derece. Evcimen tip arkadaşlarım oldu ve dibine kadar evcimenlerdi yani yemek yap, film izle, arkadaşları topla dedikodu yap vs tayfası. Şimdi ne durumdalar bilmiyorum hiç :)

@hot potato, zaten sorun da burda. ben istiyorum ki iki tarafın da kişisel alanı olsun, evciyiz diye sürekli göt göte olmak zorunda değiliz, herkes kendi kişisel alanında neyden keyif alıyorsa onu yapsın. bazen de beraber bir şeyler yapılır vs.. ama bir taraf tek başına kendi alanında vakit geçiremiyorsa, hemen sıkılıyorsa, bir yerlere gidelim bir şeyler yapalım diyorsa, işte kastettiğim bu. ki bu da suç veya yanlış değil. ama baştan konuşuyoruz, aa canım ben tam tarif ettiğin gibiyim diyorlar, sonra öyle olmuyor işte. bahsettiğim şey bu.

su isim gucum olmasa evden cikmam diyenlerin isi gucu olmasin da bakalim iki haftadan sonra ne yapiyorlar, hala evde mutluluklar mi. kesin mutlulardir tabii, kesin.

@anais, dışarda da mutsuzum evde de, ama evdeki mutsuzluğu dışarıdakine tercih ederim, daha rafine ve leziz oluyor :)

kımse full evcı olmaz. en azından ayda 1-2 kere dısarı cıkar.

Sizin tanımdaki 'en fazla 1 hafta sonra hadi şuraya gidelim demeye başlayan insan' normal bir insan evladı. Bir hafta sürekli evde mi durulur? Evci, süs bitkisi değil.

Evci olmak, sosyal korkulara sahip olmak, toplu yerlerden kaçmak demek ya da ev dışı hayatta sıfır hobi ve ilgi alanı sahibi olmak demek de değil.

Evimi seviyorum, rahatınlığından ve bana verdiği güvenli alandan, orada vakit geçirmekten çok memnunum. Evciyim bir süredir. Bu beklediğim filme gitmeyeceğim ya da dışarıda arkadaşlarımla yeme-içme organizasyonu yapmayacağım anlamına gelmiyor.

evde vakit geçirmeyi severim ama "en fazla 1 hafta sonra hadi şuraya gidelim " diyorsun 1 haftadır tanıdığım birini evime almam evine gitmem. dışarda vakit geçirmeyi tercih ederim. hal böyleki dışarda da tavır ve davranışlarına bakacaktır ki birbirinize uygun musunuz değil misiniz? kimse fulltime evde kalmaz. ev hanımları bile eşiyle çocuklarıyla birlikte dışarda vakit geçirmek için haftasonunu iple çekiyor. kaldı ki çalışan birisi deşarj olmak için pekala bir yerlere gitmek isteyebilir. bence sen olaya yanlış taraftan baktığın için böyle görüyorsun bu durumu.

Ben, kocam kolumdan sürükleyerek dışarı çıkartıyor.

Genelde çıkmak istemediğim için mutsuz oluyorum her gelen teklifle.

en sevdiğim aktivite evde oturmak insanlardan izole olmak. insanlarla olmak bana daraltı veriyor.

Alsancak için çok iyi birini tanıyorum önerebilirim ulaşırsan.

Haftada 2 personal traineri gor, 2 gun de kendin calisacak sekilde plan yapin. Atiyorum Pazartesi Persembe trainer, sali cuma sen tek basina gibi. Oyle bir rutin oturtabilirsiniz ve asiri pahali olmaz haftada sadece 2 gun trainera para odeyecegin icin.

Gerçekten bilinçli , eğitimli "trainer" bulman çok çok düşük ihtimal. Dolayısıyla, bence yapman gereken şey, yakınlarındaki spor salonlarının hangisinde bu kişilerden varsa orada gidip başlaman ve içlerinde en motive görüleni ile çalışman. Nispeten daha bilgili birisi olsun diyorsan da söyleyeceğin sihirli sözlerden bir tanesi "sadece egzersizlerin değiştiği bir programdan ziyade, farklı antrenman teknikleri ile de çalışmak istiyorum" olacaktır.

Ancak motivasyon işi kişinin kendisinde bitiyor. "Trainer ile çalışıyorum" deyip de iki haftadan sonra bin bir bahaneyle antrenmanlarından kaçan bir sürü insan var.

Bahce kati ne alaka. dusunme bile.

ben ya dusuk kiraliyi veya 1850 lira olani secerdim.

10. kat tabi ki

+1 hot potato

Birinci evin girişi kullanışsız, bir de eşyalarda sıkıntı var. Yemek masası yok, yatak tek kişilik. Bunlar sizin için sıkıntı olmazsa fiyatı uygun. Ama adam baya kira, depozito peşin istiyor.

İkinci evin tek kusuru ise bahçe katı olması. Dışarının gürültüsü eve dolacaktır.

Üçüncü evde 1800 etmez, diye düşünüyorum. Ev çok sıkışık.

Dördüncüsü baya kullanışlı gözüküyor. Sadece en üst katta olması belki sizi rahatsız eder. Onunda dışında ilanlar arasında en iyisi. Evin eşyaları tam, yatak odası da düzgün. Sıkış sıkış değil. Ama evin kirası ve aidatı diğerlerine göre daha yüksek.

İlk daire 200 lira ucuz dördüncüden ama 200 lira için 2 kira tutarı depozito, 1 kira tutarı hizmet bedeli masrafı ödemek mantıklı gelmedi.

1.

Bahçe zaten geç

10. Kat olmaz

bahçe katını ve en üst katı geç, ne bizim müteahhitler doğru düzgün ısı ve su izolasyonu yapmayı biliyor ne de bizim milletin komşusuna saygısına var.

geriye kalan iki tercih arasında eğer güneş ve ışık alma, çift cephe olma, cadde-havuz-çocuk parkı gibi gürültülü bir yere bakma, önünün açıklığı, odaların genişliği ve eşya yerleştirme imkanları açısından anlamlı bir fark yoksa merkezi ısınmayı tercih ederdim. kirası fazla olsa da hem aidat 10 tl olsa da az, hem de uzun vadede doğalgaza verilecek para aradaki farkı kompanse edecektir.

Tamamen yabancıları olduğu 2-3 türk olan kampta arkadaşım 3 ay kaldı geldiğinde hala akıcı konuşamıyordu çok yol katedememişti, o tabi onun eşekliği de olabilir. Demek istediğim, 1 ay az bir süre tamamen ona bel bağlamayın derim sorunuza cevap olarak İngiltere

Kanada

1 ay hakikaten az bir süre.

bence paran cebinde kalsin ama uk konusunda egitimle ilgili tavsiye istiyorsan iletisim bilgilerini atarsan bizim musteri temsilcilerinden biri seninle iletisime gecebilir. ingiltere'de kurulmus ve bu konularda hizmet veren bir sirketimiz var. londra'dayiz.

lutfen butceni de belirt. cunku genelde hayal kirikligini butcede yasiyor insanlar. ayrica vize ihtiyaci, kalacak yer ihtiyaci falan olacak mi onlari da bilmek lazim.

Bence kotu bir strateji. 1 ayligina yurtdisina gittiginde speaking gelistirebilecek kadar oranin yerlileriyle iletisime gecemeyeceksin ki. Erisebilecegin tek grup sinif arkadaslarin olacak, onlar da senin gibi ingilizce bilmiyor olacak.

Gereksiz para kaptirma. Onun yerine Turkiye'de gunde 1-2 saat ozel ders alabilecegin native speaker hoca bulsan cok daha fazla verim alirsin ve daha ucuz olur.

@hot potato, bunu düşüneceğim, olabilirr.

Bence parayı yıtirtmak ya da yakmakla aynı şey. Burada yabancı hocadan özel ders al ve konuşma kulüplerine git. Bilgi Üniversitesi'nin Birtane vardı.

Çok basit iki cümle kurulacak diye, vize uçak vb o kadar para gömmek inan verimli değil. Burada en azından B1 bitirecek seviyeye bahsettiğin paranın çok azını kullanarak özel ders desteğiyle gelirsin. Sonra yurtdışına bakarsın.

tüy tavukta olur. insandakilerin hepsi kıl. trimmer ile alıyorum.

burun ve yanağı berber hallediyor; kaş üstü ve kaş arasını da cımbızla hallediyorum.

Gecmiste Berbere aldirdim (agdayla veya iple) veya evde kendim veet agda bantlarini uygun boyutlarda keserek aldim. Su aralar cimbizla aliyorum buyuklerini, ufak killari birakiyorum artik.

yanak üstü için bezsiz ağdayla aldırıyorum ben. iple denedim fakat çok sert olarak ve kısa sürede çıkıyor iple alınca.

yanak üstünü lazer yaptırıyorum. ne yapsam tekrar çıkıyor çünkü.
kaş üstü hiç bulaşmadım. burunda berberde ya da kendim makineyle.

hayırlı olsun. 6 aylık döküm için fatura kira sözleşmesi vs isteniyor ama kabul etmeleri kesin değil ikametgah aldırsanız bile. bana idatadan soylenen buydu. zira aynı sorunu ben de yaşadım. memleket anadolu'da olduğu için mecburen ankara'ya gideceğim. bu arada eğitim başvurusu için sabah 10'dan önce oluyor randevular. onu da son anda soyluyorlar idata'da.

henuz iki ay var nereden baksanız. idata'yı darlayıp sansınızı bi deneyin derim.

teşekkür ederim. ikametimi değiştirdim, tekrar aradım bu sefer de şöyle bir sorun oldu. Ben istanbul'da bir üniversitede öğrenci görünüyorum. O yüzden zaten mecbur istanbul'dan yapmam lazımmış. Idatayı zorladım biraz ama biz randevu da versek konsolosluğa gidince sizi geri gönderirler dediler. Keşke 2 ay olsaydı ama bir ay var sadece. Yetişmeyecek sanırım. Bir randevu tarihi bile veremiyorlar. Yarın sabah bir de konsolosluğu aramayı deneyeceğim.

iki ikametgahın olabiliyor. öğrenciyken benim öyleydi. hem izmir hem de istanbul ikametgahın olabiliyor. istersen bunu bir soruştur.

hepsini sordum, çok net bir şekilde öğrenciyseniz öğrenci olduğunuz yerde yaptırmanız lazım dedi. Öğrenci kaydımı sildireyim zaten o okula devam etmeyeceğim, Almanya'ya gidiyorum dedim yine de fark etmez dediler inatla. En kötü ihtimal vize alamamam durumunda okuldan bir sonraki dönem için tekrar onay formu almayı istemek ve geç gitmek.

lisanstan mezun degil misiniz? o bitmeden 1 martta nasil mastera baslayacaginizi anlamadim. onun disinda ben de ikametgahimi ailemin evinden aldirmamistim ogrenciyken.

lisanstan mezunum, türkiyede de yüksek lisansa başvurmuştum eğer yurt dışından kabul alamazsam diye. Olursa da sildiririm diye düşünmüştüm.

Amerika kıtasında epey ünlü. Latin kökenleri dolayısıyla sadece Kuzey'i değil Güney'i de epey coşturuyor. Bizim buralara şarkılarından ziyade magazinel celebrity kişiliği aksediyor sanırım. Hiç hit şarkısı da yok değildir. Evlilikleri boşanmaları falan derken oralarda Hülya Avşar, Seda Sayan gibi bir şey. Amerika kıtası bambaşka bir dünya. Mariah Carey, Celine Dion, J.Lo, Marc Anthony, Martha Stewart, Oprah falan oralarda bitmiyor. 90'lardan beri bunlar ünlü hala.

www.oprahmag.com

hani şuraya bir baksanız, en az 5 tane şarkısını bilirsiniz.

@dunga

İsim olarak tanıdık gelmediler. Eve gidince kısa kısa dinleyeyim, muhtemelen kulak aşinalığım olan vardır tabi de, yine de bilmiyorum bana hitap etmediği için belki de bu kadar abartılmış olmasi tuhaf geliyor :D

@rosencruz'un verdiği seda sayan ve hülya avşar örneği doğru gibi. Bizde de o ikisinin hiçbir yeteneği yok ve bence güzel de değil ikisi de ama yıllardır inanılmaz popülerler saçma sapan şekilde. Bazı insanlar hiçbir şey yapmadan popüler olabiliyorlar..

nundu senin yaşın biraz ufak o yüzden, 2014 diyorsun fakat jennifer lopez in çıkış ve en iyi dönemi 2000 lerin başı, neticede çok yetenekli olmasına gerek yok bir şekilde pazarlanıyor ve zamanı geçiyor

2000'lerin başında yaptığı şarkılarla popüler oldu, şarkı isimleri tanıdık gelmiyor olabilir ancak dinlediğinizde evet biliyorum bunu diyecektir çoğu kişi. en basitinde get right, let's get loud, jenny from the block herkesin bildiği parçalardan. günümüzde de dance again, on the floor, papi, ain't your mama gayet bilinen ve sevilen şarkıları. seda sayan benzetmesi yapmak çok büyük haksızlık olur.

Network u iyi demek ki. Yani bana kalırsa, kesin linç yiyeceğim ama Jennifer Aniston'un da çoktan silinip gitmesi lazımdı ama networking işte.

abartılmıyor, liseliler bilmez
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

@epistemic_regress

Ona da aşşşırı katılıyorum. Brad Pitt'in eski ilişkisi diye kaç yıldır gündemde kadın. Yok şu törende şöyle bakmış, böyle yapmış. Aşırı boş bir karakter bence.

Sanıyorum 1998 senesiydi JLo'yu ilk tanıdığımda. O zaman büyük bir çıkış yakalamıştı ve kitlelerce tanınır hâle gelmişti. Birkaç şarkısı dışında daha çok fiziğiyle ve sahne şovuyla ünlü olduğunu düşünüyorum ben de.

amerikalıların latin kadın fantazisi.
bizde ivana sert niye ünlüydü?

gerçekten niye ünlü diye soranlar ve bunu garip bulanlar cevaplarında yaşlarını da yazarsa sebebini daha iyi anlayacağız.

neden ünlü dediğin kadının albüm satış sayısına, konserlerine, ödüllerine bir bakın ve sonra konuşalım derim.

eğer 2000 lerin başında henüz 2 yaşında değilseniz yani o zamanaları bilinçli bir şekilde yaşamışsanız müzik zevkiniz uymasa da jennifer lopez için neden ünlü diye sormazsınız.

@eeb

1996 doğumluyum, buna göre yorum yapabilirsiniz isterseniz

@nundu

kadının ünlü olduğu zamanlar sizin maksimum 8-9 yaşınıza denk geliyor. yani o çıkış yaptığı dönemlerde tüm dünyada nasıl bir yankı uyandırdığını görmemiş olmanız normal.

bunu 2000 lerde j.lo dinleyip son 5-10 senedir radyoda falan çıkarsa kanal geçen biri olarak söylüyorum.

yani j.lo'nun son 5-10 yılını dikkate alırsak bu kadar ünü haketmiyor diyebilirsiniz ama öncesi oldukça iyi.

herkesin niye unlu olduguna geleceksek ohoooo. tabii ki network onemli bir faktor. ama "bu özelliğe sahip çok kişi var" diye yola cikarsak is zor.

ona kalirsa ben de "ne akar ne kokar basit pop sarkilari yapan binlerce pop grubu/sarkicisi var, the beatles neden bu kadar unlu?" diyebilirim. vs vs.

Bu yüzden :=) youtu.be

jennifer lopez gayet de ünlüdür, abartıldığını düşünmüyorum.

doğum tarihinin 1996 olması ve de tarzının uymamasından dolayı sana hitap edememiştir, hepsi bu

kardashian'lar da ünlü ama hele bir sor niye ünlü ?
en akılda kalan şarkısı, jenny from the block olan biri yahu.

JLo = Hülya Avşar USA

200'lerin başında çok ünlüydü. JLo kıçı diye bir şey var. Sesi de çok berbat sayılmazdı. Magazin figürü işte. Bence Jenny from the block zamanında epey akılda kalan bir şarkıydı.

yaşınız küçük o yüzden bilmiyorsunuz. 99 yazında bomba gibiydi albümü, neredeyse tüm parçaları popüler oldu. zaten o zamana kadar dansçı olarak bilinen biriydi, aktris olarak da birkaç filmde yer almıştı aynı zamanda.
network konusunda haklı olabilirsiniz, camiada bilinen, popüler bir isimdir. p. diddy, ben affleck, marc anthony gibi tanınmış isimlerle ilişkisi oldu. dolayısıyla tanınması sürpriz değil.
sizin normlarınızı bilemem ama benim gözümde jlo daha bilinen bir isimdir shakira'ya göre, net worth olarak da öyledir.

J Lo nun müziğini dinlemem tarzım değil ama iyi bir oyuncudur. 1997 de U Turn filminde izlediğimde gayet beğenmiştim. Çok güzel bir filmdir ayrıca. Sonradan şarkıcı söylediğini öğrendim. Ama ününü hakediyor.

yaşın ufak ondan. bir nesli banyodan çıkarmazdı heyhat..

Yorumlarınızı okudum, devre arası şovunu izledim. Bence son senelerdeki en kötü şovlardan biri olmuş. JLo'nun bildiğim birkaç şarkısı varmış evet onu fark ettim ama normalde pop da iyi kötü dinleyen biri olarak öyle çok da sevdiğim şarkılar değil.

Shakira'nın çok daha fazla uluslararası hit'i var mesela, çok daha ünlü olduğunu düşünüyorum JLo'dan

Neyse, buraya da sormamın nedeni laf etmekten ziyade meraktı. Yani Kardashianlar da vasıfsız ünlü, o yüzden o açıdan sormadım, "Bu nasıl ünlü olur!!!" diye bi soru günümüzde saçma zaten biliyorum. Sadece bu hype'ı hak eden biri mi diye merak etmiştim ki ben hala abartı olduğunu düşünüyorum dhdhshs

Half time show cidden çok kötüydü ama, son senelerde en beğenmediğim oldu :/

Hocam yanlis anlama, yukaridakolerin dedigi gibi yasin kucuk kaliyor o yuzden bilmiyorsun.
Zamanin da gayet de tutuyordu sarkilari, hit listelerine giren sarkilari oldu. Cok bilindik sarkilari var ve bunun yanında efsane seksi kadin yillardir. Dandik de olsa birkac filmde de oynadi bununla birlikte.
Unlu olmasi cok dogal yani. Zamaninda hit sarkilardan cd yapar dinlerdik ve icinde Jennifer Lopez şarkısı ds olurdu, dinleniyordu yani.

Yani kim kardasian herhabgi bir sebep olmadan ünlüyken bu kadının unlu olmasi sorgulanacak sey degil.

Ben de çok severim Jennifer Lopez'i, sempatik kadın. Burada adı örnek geçen şarkıcıların da tümüne tercih ederim dinlemek için. (Hiç bir şarkısını hatırlamıyorum ama tatlı bir ses tonu vardı).

ocak 2018 referans mektubu için eski bir tarih. onu aldığınız hocanızdan rica edin, linki gönderin, bir tane daha yazsın.

Hocaniz ingilizce bilmiyorsa buyuk ihtimalle size yazdirir, antetli kagida yazdirip imzalar, siz de scan edip pdfi yuklersiniz.

Rottweiler

Hocam ben de alman coban köpeğini düşündüm. Ama cok korkunç gözüküyor büyüyünce. Azıcık da ürktüm açıkçası. Büyük irk olabilir dedim de mesela husky gibi falan. İyi eğitilirse onu tetikleyen bir sey olmaz ve bana saldirmaz degil mi?

Beagle.

"Beni koruyacak"

www.akc.org


Anadolu coban kopegi olarak bahsedilen kopekler olabilir. Tabi nasil bir tehdit altinda oldugunu ve koruma gerektirdigini bilmiyoruz. Ama bu, akbas, kangal vb ve onlarin kirmalari en azindan turkiye'de bulabilecegin kopekler.

"bana saldirmaz degil mi"
"Bana da saldirmasin yani"

cok acayip bir durum olmadikca kopegin sahibine saldirmasi gibi bir konsept yok zaten.

köpekle yaşamaya hazır mısınız? bence bu soruyu kendinize sorup emin olmadıktan sonra arayışa girmeyin.

Köpekle yaşamaya hazırım ama sonuçta ilk kez köpek bakacağım. Mutlaka zorlandığım, şaşırdığım durumlar olacaktır. Bu demek değildir ki onu yeniden sokaga veya barınağa göndereceğim. Biraz urkuyorum bu da cok doğal. Yavruyken alip hem onu kendime, hem kendimi ona alistiricam.

Köpeğin o şekilde eğitilmesi, birazda karakteristik olarak o göreve yatkınlığı gerekiyor. Ben Airedale sahiplendim. Tipik bekçi köpeği değiller aslında.

Sadece kapı çaldığında bir kelime ile komut veriyorum. Yürüyüşü bile değişiyor, öyle bir gidiyor ki kapıya... Sürekli kapıyı gözetliyor, hele ki ana kapıya bakan oda kapım açıksa asla uyuyamaz, sürekli görev modunda olmaktan.

Diyeceğim o ki, bir Golden de bekçilik yapabilir. Yetiştirilmiş çoban köpekleri, çobanlık yapmıyor diye barınağa veriliyor. Bu işler böyle.

Hayvanın kendine güveni olması önemli. Irkı, cinsiyeti çok çok önemli değil. Gerekirse bu konuda biraz bilgi edinir, o yönde eğitirsiniz.

Geçici olarak bir hayvana bakmanızı tavsiye ederim. Sokakta bulunup iyileştirilmiş, yebi sahibi aranırken boşta kalan hayvanlar oluyor. Hem sizin için, hem sahiplendirmeye çalışan aracılar için, hem de köpek için faydalı olursunuz.

Hayvan sahiplerinin hayvanlarla ilgili anlatabildikleri detaydır. Hayvan tüm yaşamınızın ortasına giriverir. Tüm düzeni değiştirir. Bana göre birer hayvan az yaşasa bile sokakta mutludur. Ama bir hayvanı bir eve, daha da kötüsü kendinize alıştırdıktan sonra vazgeçmek fikri kadar acı bir şey yok.

Akıllı, iyi eğitilmiş veya eğitilecek, tanıdığı insanlarla ve tanığı köpeklere agresifleşmeyecek bir köpek lazım size. Yani siz bir depo, imalathane korumak için köpek alacak olsanız, bunlara pek bakmayın derim ama ev için gerçekten dengeli ve akıllı bir havyan olması gerekli. Yoksa uzun vadede çok itici bir ev sahibi veya komşu olarak göze çarpmaya başlarsınız.

Bizim akbaş kırması bir köpeğimiz var. Bahçede kalıyor. Tanımadığı arabalara veya insanlara havlıyor. Diğer köpeklerle de, eğer karşısındaki köpek hırçın ve asosyal bir köpek değilse gidip koklaşıyor. Elbette, her akbaş böyle olmaz. Ama yine de bence siz sakin çoban köpeği ırkından gitmelisiniz. İyi araştırın...

Presa Canario.

bu arkadastan bende var bir tane,bahcede serbest yasiyor.evin kapi kilidi uzun zamandir bozuk yaptirma geregi duymuyoruz.yemegine dikkat etmek lazim cabuk kilolaniyor,kilolaninca cabuk yoruluyor.

alman çoban köperi diyecektim tam; ama onları korkutucu bukuyormuşsunuz ki haksız da sayılmassınız. o vakit,
Saint Bernard kesinlikle.
hem büyük, hem de sevimli.

www.juen.com.tr

linkteki soruları cevaplayıp kendinize en uygun ırkı bulabilirsiniz.

kamp yapmaya gittigimiz bir koy yerinde ciftligi koruyan bir akbas. tabi tek bir akbas uzerinden konusmak biraz sacma ama tek kelimeyle muthis bir hayvan. hayran oldum. cok guzel, akilli, hem arkadas hem korumaci.

Sahiplenmek derken kastettiğiniz, yetiştirilmiş, terkedilmiş, yeni bir sahip arayan köpekse işiniz zor. İstediğiniz ırkta bulsanız da özgüven ya da psikolojik sorunları olabilir.

Hangi ırk sorusuna gelince, hırsızla bile oyun oynayacak karakterde oyun köpekleri hariç her koruma köpeği sizi canı pahasına korur.

Sizin yetiştirdiğiniz veya bir süredir beraber zaman geçirip beslediğiniz köpek size saldırmaz, merak etmeyin.

Bu türde bir köpek yetiştirmek ve eğitmek zordur, liderliği ona kaptırmamalısınız, eğer sizinle liderlik yarışına girerse büyük sorun çıkar.

Almanya icin apostil gerekir. Noteri yurtdisi tanimaz, apostil uluslararasi anlasma geregi taninan bisi maalesef karsi tarafin insafina kalmis bu durum. almanya icin uniassist araciligi ile basvuru yapiyorsan her belgeden bir tane yeterli oluyor. her okul icin ayri ayri yapmana gerek yok

Iyi de universite bu, ozerk bir kurum. Konsolosluk degil ki. Apostil sarti oldugunu sanmiyorum. Bence noter onayli tercume yeter.

Her okul uni assist ile calismiyor.

Okuldan red aldiysan sebebini sor, belgelerin onayindan dolayi mi yoksa basvuran daha iyi ogrenciler oldugu icin miydi diye. Zaten tek bir okula basvurulmaz, ben genis bir skaldan 5-6 okula basvurmustum.

Not: benim lisansi okudugum okul zaten ingilizce egitim verdigi icin diploma ingilizceydi, sadece asli gibidir kasesi basmislardi fotokopiye.

Teşekkür ederim. Benim de kafam çorba oldu oraya buraya yazmaktan. Aynı okuldan kabul alan birine ulaştım, o da apostilsiz göndermiş. Uni assist ile çalışmıyordu okul, sadece posta ile kabul alıyor. Bana negatif ya da pozitif dönmedikleri için direk ret yediğimi düşündüm. Okula sordum artık cevap bekliyorum. Tabiki daha iyi başvurular olduğu için kabul almamış olabilirim. Umarım sorun budur, belgeler yüzünden olsa üzülürdüm. Bir de Stuttgart Üniversitesine başvuracağım, onun da kendi online başvuru sistemi var. Aynı sorun orada da olmasın diye araştırıyorum.

Çok bilgim yok almanyayla ilgili de, apostil vb işlerini kabul aldıktan sonra kayıt için istemeleri daha mantıklı gibi. İsveçte de studera diye bişey vardı, ben ingilizce belgeleri yollamıştım direkt. Apostili kabul aldıktan sonra vize almak için almıştım.

Yoo aynı şekilde noter onayı basırıp yolladım. Hiç bi sorun olmuyor çünkü zaten okula gidince Almanyada kayıt yaptırmak için orijinallerini de goturup orda onaylatıyosun. En azından doktora için bende süreç boyle işledi.

Bi sorun olursa maille haber veriyorlar ama keske konsolosluga onaylattirsaydin ingilizce belgelerini.

çevirinin orjinalleri elinde ise noterin bağlı olduğu kaymakamlıktan ücretisiz apostil yaptırabilirsin. apostil olmadığı için red olacağını sanmam o ayrı.

Cevaplar için çok teşekkürler. Okul yeni döndü, kabul almışım. Bana bir hafta geç döndüler nedense.
Hazır yeri gelmişken bir şey daha sorayım, dönen olur belki. Ben diğer okullara da başvurmaya devam ediyorum. Diğerleri benim için öncelikli seçeneklerdi fakat olmaması durumunda bunu da kaçırmak istemiyorum. Sadece diğer okullar açıklanana kadar bu okulun kayıt dönemi geçmiş olacak. Diyelim ki buraya kayıt yaptırdım, vize işlemlerimi başlattım. Almanya içinde başka bir okulun olması durumunda kaydımı sildirip diğerine taşıyabilir miyim?

vize okula odakli olabilir, oyle bir niyetin varsa vize islemlerini baslatma. diger okullari bekle.

kesinlikle gerek yok

Gerek yok. Çünkü Fury Road'ın bir senaryosu yok :) İzleyince anlayacaksınız.

izlemezseniz bi şey anlamazsınız gibi bi durum yok ama izlerseniz iyi olur. evreni ve karakteri tanımak o hale nasıl geldiğini anlamak iyi olur yani. hem de bazı fan teorileri var mad max'in bağlanacağı yerle ilgili eğer doğru çıkarsa 2. filmi (road warrior) izlemeyen insan hiçbir şey anlamaz. zaten sadece 2. filmi izleyin bence ilk film biraz boş, 2'nin başında 1. filmin yani evrenin ve karakterin o hale nasıl geldiğinin küçük bi özeti var zaten o yeterli olur. zaten fury road'ı seven insan road warrior'ı da sever her türlü izlememek kayıp olur.

Bir de botoksa erken başlamak daha doğal bir sonuç verir mi? Yani belirgin kırışıklık ve sarkmaları olan cilde botoks yapmakla henüz kendini salmamış, diri cilde botoks yapmak aynı şey mi?

Gunese cikmamak, cikinca da gunes gozlugu, sapka ve spf kullanmak, yuzunu burusturmamak (yani gereksiz mimik yapma), duzenli nemlendirici kullanmak faydali olur.

33 yas kesinlikle "erken" sayilmaz botox icin zaten, aktrisler modeller falan genelde 25'inde baslar, preventative botox seklinde. Zaten kirisip sarktiktan sonra cok faydasi yok.

genetik. genetiğinde yoksa boşa kürek çekmek.

Kolajen takviyesi ve c vitamini almaya başlayabilirsin.

Cok sey yapilabilir. Ayirdigin butceye gore degisir sana sayabiliceklerim. Evde yapabilecegin bakim ayri guzellik merkezleri ayri. En temel sey tabii ki gunesten koruma iyi temizlik iyi nemlemdirme. Daha spesifik de retinol, collagen, peptidler, c e vitaminleri vs.

Cilt yaslanmasi da koyu lekeler ve kiriskliklar olarak ayri sorunlar icerir. Hepsine ayri ayri cozum sunmak lazim. Yuz yogasi dogrusunu yapabilirsen ise yarar ama yanlis yaparsan daha cok sarkma yapar. Botox icin genc degilsin. Kirisiklar iyice yerlesmeden yaptirmak makbulü zaten.

güneş kremi. kış aylarında da cildinin nem kaybetmemesi için doğru kremler vs

Cildim yaşıma göre genç. Kırışıklıklar yeni yeni çıkmaya başladı. Botoksu düşüneyim o zaman.

Botoks yapan bir doktor arkadaşım, botoksun en etkili halinin kırışıklar tamamen oluşmadan yapılınca olduğunu söyledi. Ben de 35'im, "yaptıracaksan daha geç kalmadan yaptır" dediler.

sanirim aciliyeti var. bir yurtdisi para gonderme yoluyla kartin bagli oldugu hesaba parayi yollayamaz misiniz? otomatik cekerler saniyorum.

Facebook da kanada da yasayan turkler gibi gruplar vardir. Oraya yazin, mutlaka yardim eden olacaktir

Bankayi arayip telefon bankaciligi ile halledebilirsiniz.

TD'deki hesabina para yatiracak, sonra da TD'yi arayip hesabimda para var oradan cekin diyecek.

ben bir ara delft ve utrecht gibi şehirler için iş, phd başvurularında bulunmuştum ve baya yükselmiştim hollandada yaşama fikrine, bir süre almanyada yaşamış biri olarak hollanda nedense bir tık daha göçmen karşıtı gibi gelmişti ama yaşam standartlarını vs. düşününce benim hiç takılacağım bir konu değil.

neden tercih etmeliyiz derseniz, benim tercih nedenlerim şöyle olurdu; zaten türkiye şartlarını artık konuşmaya gerek yok, kuzey amerika uzaklık zaman farkı vs. nedenlerle çok zor, benim için yaşanabilecek en mantıklı yer avrupa. İspanya, italya, portekiz bize benzer yaşam tarzları ve akdeniz kültürleri nedeniyle çekici ancak iş ve dil konuları sıkıntılı, bu yüzden en mantıklı ülkeler ingiltere, almanya, hollanda, iskandinav ülkeleri (fransa da dil konusunda zorlar gibime geliyor.).

ben 1 2 ay eindovenda kuzenlerimin yanında kaldım kış mevsimiydi. iskandinav ülkelerinden pek bir farkı yok. göçmen karşıtlığı mevcut tabi ki. ve çok sıkıcı bir ülke.(amsterdam hariç) kışın sokaklarda in cin top oynuyor. sadece cuma ve cumartesi akşamları hareket var. sakinliği seviyorsanız süper ancak biz akdeniz insanıyız bize ters. eşim doğa manyağı bir insan olmasına rağmen kuzenimin evinin manzarası güzel olmasına rağmen, direk ben bursa yaşayamam dedi. ben de düşündüm kesinlikle bize göre değil. şartlar sakinlik ingilizce seviyeleri artıları. eksileri göçmen karşıtlığı ve sakinlik. almanya ya da ingiltereyi seçmenizi öneririm. fransızlar ingilizce bilmez ve dışlar. italyanlara daha dışlayıcı ama italya güzel. ingiltere olabilir.

Ben ne almanya hollandada ne de iskandinav ülkelerinde asla yapamam. O insanlar o kadar mesafeli ve soğuk geliyor ki bana. Litvanyada yaşadım bir süre, evet ilk aylar bir büyü içinde olunca insan pek farkedemiyor insanların ilişkilerini fakar zaman geçip alışınca anlıyorsun ne kadar ‘buz’ olduklarını. Portekizde yaşıyorum. Geldiğim ilk günden beri hiç yabancılık çekmedim. Bana hep türkiyenin 90lı yılların sonunu hatırlıyor..Bende ticari kafa var kendi işimi yapıcam düşüncesi varsa portekiz fırsatlar ülkesi. Girer bir yerde çalılırım diyorsan asgari ücretle yaşam kalitesi trden farklı değil. Ama mühendislerin iyi maaş aldığını duymuştum. Lizbonda bir arkadaşa 2,500 vereceklerdi. Asgari ücretin 650 euro olduğu yerde 2500 çok çok iyi para. Asgari ücret düşük olduğu için market fiyatları da düşük. Avrupanın en ucuz ülkelerinden. Düşünün bir değerlendirin derim.

Almanya’nın elenmesi? Almanya’nın çok büyük bir kısmında hava koşulları çok çok daha iyi Hollanda’dan. Güneyine gidin. Güneşli güne doyun. Öğrenci şehirlerine bakın. Çok kültürlü olduğu için ırkçı olaylar daha az yaşanıyor.

Avrupa’da yükselen bir aşırı sağ var. Hollanda’da var bu, Almanya’da da. Geleceğin ne getireceğini pek bilmiyoruz. İngiltere’nin şahsen Almanya’ya oranla ırk bazlı ayrımcılıkta, sosyal hayatta birçok şeyi aştığını gözlemledim. Almanya’da da çok kötü değil durum. Favori göçmenleri biz değiliz, orası doğru.

bu aralar yurt dışında yaşama fikrine biz de çok yükselmiş durumdayız. avrupa ülkelerinde yaşayan yakınlardan bilgi topluyoruz. kendi seyahatlerimizden edindiğimiz tecrübeler de var. bana göre bir göçmen olarak avrupa'da en rahat edilecek ülkelerden biri hollanda. iş imkanı, kolay göçmen alması, her alanda sanayisinin büyük olması dolayısıyla biz almanya'yla çok ilgiliydik ama almanca bilmeyen göçmene toplum içinde ikinci sınıf insan muamelesi yapılması, devlet dairelerinde ingilizcenin işe yaramaması gibi sorunlar yüzünden ıstırap dolu adaptasyon süreçleri geçiren yakın tanıdıklarımız var. giriş seviyesinde almancam var, geliştirmeye çalışıyorum ama öyle lanet bir dil ki kolay kolay öğrenilmiyor da.

hollanda'da ise ingilizce bilmen çoğu şeye yetiyor. ikinci dil olarak ingilizce bilme oranı en yüksek avrupa ülkesi (%70 civarında), kırsalda yaşayan yaşlılar dışında neredeyse herkes ingilizce biliyor. en yakın arkadaşımın kardeşi den haag'da yaşıyor, biz de gidip bir süre kaldık. okulda hollandalılar bile kendi aralarında ingilizce konuşuyor. bürokraside de ingilizceyle iş yapılabiliyor. kendin çabalamıyorsan kolay kolay ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüyorsun. kesinlikle daha rahat, daha açık fikirliler. medeniyet açısından avrupa ortalamasının üstündeler.

akdeniz ülkeleri daima daha içine kapanık, daha ırkçıdır (ispanya, italya), iş imkanı da örneğin bir almanya'ya göre çok kısıtlı zaten. siz bence seçenekleri 1-hollanda, 2-almanya olacak şekilde güncelleyin. iklim yüzünden almanya'yı elemeniz tuhaf olmuş. kocaman ülke, her iklim var. gittiğiniz bölgeye göre değişir o.

Almanya'yı sırf iklimden elemedik,
dil önemli bir kriter.
ayrıca daha önce farklı şehirlerine çok defa turistik amaçlı gittik, atmosfer vs yaşamak için can attığımız bir ülke olamadı :/

Almanya icinizi acmadiysa Hollanda da acmayacak bence, ikisi arasinda derin farklar yok. Bir de turist olarak gezmekle surekli yasam arasinda cok fark var. Iki durumdaki memnun kalma parametreleri cok farkli.

hocam yapılan her şeyi saymışsınız zaten. biz evinizin önünde nöbet tutamayız eğer bunu soruyorsanız. demir, alarm, kamera, açılmayı engelleyici aparat. bunlardan başka bir çözüm olması mümkün değil. nur içinde uyuyun.

kamera caydirici bir sey degil bence. Ben fransiz balkona da demir yaptirirdim.

hırsızlar iki kata kadar yardımsız tırmanabiliyor. ben giriş katı penceresine tırmanamam ama adam ikinci kata kadar kedi gibi tırmanıyor. balkon falan varsa da oradan zorlayabiliyorlar.

korumasız pencere varsa sağlamlaştırın-balkondan erişilebilir gibi olan özellikle- ve alarm taktırın nispeten daha iyi bir çözüm.

alarm yazmışsınız zaten. veya perforje demir. hırsızlar maymun gibi. tüm pencerelerde alarm olsun. nasıl buldularsa tırmanamzlar dediğim alarm koymadığım pencereden girmişlerdi. şanslarınamı yoksa bilerek mi girdiler bilmiyorum. laptop gitti.5 sene önce

Kale alarm daha uygun fiyatlı bir bak derim.

Barista kursuna giden biri olarak kafede çalışmanızı tavsiye edebilirim. Kurs da elbette faydalı fakat çalışarak pratiklik kazanmak daha önemli bence. Teoride kendinizi yine geliştirebilirsiniz. Çeşitli kitaplar ve internetteki kaynaklardan.
Ya da yarı zamanlı çalışma + kurs da düşünebilirsiniz belki.

pratik teoriden daha fazla fayda sağlar.

Kahve kursunua gitmek daha mantikli olabilir zira Turkiye'de cok ekstra bir kahvecide calismadiktan sonra cok sofistike bir kahvecilik yapmayacaksin. Ortalama bir yerde ogrencegin seyler muhtemelen cok kisitli kalir; cok ciddi kahvecide de is bulamayabilirsin. Kurs en garantisi.

Yabancılar sertifika vs sevebiliyor. İş profiline eklersin, paran varsa gitmekten zarar gelmez.

Construction management yapsin var parali itude falan sanirim

1- 3 yil is tecrubesi MBA'e atlamak icin az bence.
2- Executive MBA tarzi programlarin not ortalamasina baktigini dusunmuyorum. Parali programlar zaten herkesin parasi olmadigi hem de cok kisi kabul ettikleri icin kabuller esnek.
3- MBA icin zaten not ortalamasi genel olarak cok onemli degil ama arkadasin is tecrubesi, ales, ielts alanlarinda da pek guclu degil.
4- Tavsiye: Calisip yuksek GMAT skoru alsin, IELTS de yukseltilebilir.

Parasi varsa ingilterede yapsin , distance learning falan baksin, sonra arap yarimadasina yardirir contract manager olarak.

Construction management harici su program da var

www.salfordconstructionlaw.com

Sanmam

kimse bilemez.. ama insanı yaşatan umutlarıdır:)

Garantisi yok

Yok, olursa da supheyle yaklas. Illa ki bir sey sunmalisin karsi tarafi cezbedecek.

Sanmam +1

Neden olamasin ki olur. Sen de kiymetini bilmezsin, mis.

Yine karşılıksız olmuyor ki. Sen olduğun için seviyor. Senle ilgili bir özellik eksilse belki sevmeyecek.

Oyle biri olabilir mi ya? Anne haricinde :D Ama bol şans bu konuda.

Kismet bu isler

Olacak ama, bu kez de sen onu begenmeyeceksin. Milyon kere test edildi. Oyle.

çok zor

siz kendinizi karsiliksiz seviyor musunuz? dogrularinizla, yanlislarinizla kendinizi taniyor ve elestirebiliyor musunuz? her gun kendiniz ve sevdikleriniz icin daha iyi bir insan olmaya caba gosteriyor musunuz? objektif olarak baktiginizda iyi bir insanin birlikte olmak isteyecegi bir insan misiniz? bunlarin cevabina gore degisir.

Sen kendini sevmiyorsun ki başkası seni sevsin.

"beraber gidilecek birinci derece akrabanin ABD'de daha once 2 dogum yaptigini"

Yeterince acik bence. Hastane parasini oduyor olsaniz dahi gidip orada vatandaslik icin dogum yapmaniz istemedikleri bir sey. Bunu gecmiste yakininiz yapmis, simdi de bir de onlarla seyahat edince killanmislar. Normal bir sekilde, akrabalari pesinize takmadan, kari-koca 1 hafta disneyland'a gidiyoruz, bir de hollywood'u gezecegiz, aha gidis donus biletlerimiz, park biletlerimiz, otel rezervasyonlarimiz falan diye bir senaryo sunsaydiniz cikma ihtmali daha yuksekti.

@el cevap,

1) medikal amacla mi gidiyorsunuz diye 2 kere sormasindan hamilelik varsayiminda bulunduk.

2) Hamile degil ve gercekten dogurma planiyla gitmiyor.

3) Bu uygulanabilir.

4) Dogum yapan akrabanin vizesi var zaten. Ancak seyahat planinda beraber seyahat edecegiz diye yazildi forma.

5) Tam olarak buna ihtiyacimiz var.

@hot potato

Evet su anda bu daha mantikli geliyor ancak hic beklemedigimiz yerden yedik golu. Simdi yeni basvuruda farkli bir senaryo cizmek de olumsuz olacagindan mevcut sartlarla devam etmek istiyoruz.

Bu hafta yeni yasa gecti. Eger konsolosluk gorevlisi hamilelik amaci ile gidiyorsunuz diye dusunuyor ise ( ki bence oyle ) bu yuzden red yiyorsunuz. Eger red yeni oldu ise.

Bu durumda dr dan hamile degildir raporu alin, bakin dogum icin gitmiyoruz dr raporumu budur diye gosterin.

@oscar?

Yasa nasil gecti? Nerden aldiniz bilgiyi?

@el cevap

Evet. Yapabilecegi tek sey engelleyebildigi kadar dogum turizmini engellemek, bu da vize asamasinda olabilir sadece. Gerci vizeler 10 yillik oldugu icin cogu ulke icin oyle bir handikap da var.

Ayrica yillik max 30bin bebekten bahsediyoruz. Okyanusta damla. Trump'in derdi baska.

diğer akrabayı neden karıştırdınız, size sponsor mu oldu? ne zaman vizelere 3. kişi katılırsa problem oluyor, orada tanıdık varsa da yanında kalacağız gibi bir şey yazmamanız gerekiyor.

ikinci başvuruda direkt hot potato'nun dediği gibi plan yapın.

Aynen yasa degil de baskanlik onayi. Amerikada yasiyorum hocam, burada baya olay oldu bu olay. Bu soruyu yeni sormaya basladilar medical muhabbeti. Siz % 99 hamilelik muhabbetinden elendiniz.

Dedigim gibi de raporu alin ve oyle muracaat edin

Bu dediğiniz durum sadece multi-entry vize için geçerli diye biliyorum. Arkadaşınızın vizesi (süresi uzun da olsa) tek girişlik bir vize ise bu nedenle almamışlar olabilirler.

eğer tek girişli vize olsa türkiyedeki kontrolde daha önce kullanıldığı görülürdü ve zaten uçağa binemezdi. (tabi gözden kaçmadıysa)

alternatif aciklama: vize olmasi giris yapabilecegi anlamina gelmez. giris tamamen havaalanindaki gumruk memurunun keyfine kalmis. turkiye politik olarak daha itibarli olsaydi farkli olabilirdi ama mevcut durumda memur istedigini yapabilir, kimse de hesap soramaz.

İtalya vizesi almışsan, İtalya'ya gidip Türkiye'ye dönünce tekrar Almanya'ya gidemiyorsun. Yine ilk İtalya'ya gitmen lazım.

Yazıda anlatılan, İtalya'ya gittiğin zaman İtalya'dan istediğin tüm şengen ülkelerine gidebiliyorsun. Türkiye -> İtalya -> Almanya -> Fransa -> Türkiye yapabiliyorsunuz.

Not: Bu konuda uzman değilim, bilgim bu yönde.


.

tam olarak niye deporte edilmiş? geçerli bir sağlık sigortası var mıymış? orada geçireceği günler için finansal varlıkları ne durumdaymış? ya otel rezervasyonu? dönüş bileti? yani neden deporte edilmiş bilmek lazım ki ona göre doğru bir yorum yapabilelim

schengen'i aldigin ulkeden giris yapmak zorunda degilsin. schengen'i aldigin ulkeye hic ugramayadabilirsin. yonetmeliklerde boyle birsey yok. en az 5 kere baska ulkelerden aldigim schengenler ile baska ulkelerden giris yaptim. 2 kere bunu sorgulayan gumruk gorevlisi oldu. yogunluk vardi, seyahatime yetisebilen ulkden aldim randevuyu dedim ikisi de onayladi.

ama vizenin olmasi ulkeye girebilecegin anlamina gelmez. daha onceki ziyaretlerinde bir sikinti cikmis olabilir. vizesi bittikten sonra cikmistir, belki metroda trende biletsiz bindigi icin ceza yemistir, sonra onu odemeden kacmistir vs. gumruk gorevlisinin insiyatifine kalmis ama vizesinin farkli ulkeden olmasi bu sebeplerden biri degil

@üşüdüm üstümü örtsene hande'nin yazdığı bilgi yanlış. Zaten elinde seyahat edeceğin tarihleri kapsayan bir schengen vizesi varsa yeni bir schengen için başvuramıyorsun. Çünkü zaten buna sahipsin.

Vizeyi Almanya'dan almış olsa bile deport yeme riski vardı. Konaklama rezervasyonları, nakit para, dönüş bileti, seyahat sağlık sigortası vs bunlardan birinde sıkıntı çıktığını düşünüyorum.

İlk giriş vizeyi alınan ülkeden yapılmalı bilgisi de sadece tavsiye niteliğinde diye biliyorum.

Baban boşu boşuna halden hale girmiş sana teşekkür etmesi lazım

bazı babaların karakteri veya yetişme tarzından dolayı düşünme şekli böyledir. benim rahmetli de aynı şekilde tepki gösterirdi kesin. eğer huyunu suyunu biliyorsan önce ona sormanda fayda vardı. anahtar kelime "beni çiğnedin"

Yaptığın birşey yok. Bende olsam aynısını yapardım, baban boşuna sinir yapmış.

Boş trip atıyor. Bence sen haklısın. Benim de dedem böyle. Baban senin halletmiş olmana bozulmuş resmen. Kendini işlevsiz hissetmiş. Genelde ailenin büyük erkekleri işlerine karışılmasına alışık değil. Otoriteleri sarsılınca yıkılıyorlar.

yukarıdaki cevaplara katılmıyorum.
babanı çiğnemişsin.
mal senin malın değil. babanın malı.
babanın yaptığı şey bence de yanlış ama sonuçta mal onun malı. istediğini yapar.
senin yapman gereken kiracı ile değil önce baban ile konuşman ve onu ikna etmendi.
sen resmen yavuzun beyazıta yaptıgı gibi idareyi ele almışsın kendiliğinden.
babanın bunu kafaya takması normal.

Baban bu raconu sana değil de kiracıya çekseydi parayı alırdı çoktan.

kusura bakma da babanı çiğnemişsin. hafif tepki göstermiş bence.
mal kimin? babanın. sana ne? senin muhattabın baban kiracı değil.
işyeri sahipliğinin bi ağırlığı vardır. baban belki tatlı dilli olmasından kaybediyor sence ama sen babanın gözünde o saygınlığı yıktın şu an.

yaptığın kar/zarar hesabında doğru mu? doğru. ama çiğnemişsin babanı. babanla yeteri kadar konuşup buna ikna edecektin. senin yaptığın ne hissettirir babana biliyor musun?

sulh hukuk mahkemesine gidersin, babana vesayet kararı alırsın. bütün kararları onun adına verirsin. ama bunun için önce hastaneden vesayet altına alınmalıdır raporu alman lazım. işte baban biraz da duygusalsa hissettiği şey budur.

yaptığın şeyin doğrular ve yanlışlar kısmı var bence. yerinde olsam bir açıdan doğru yapmış olmanın da rahatlığıyla hata yaptığın kısım için babamdan özür diler gönlünü alır tatlı dille anlatırdım.
babaları sevin, üzmeyin.

edit : ben yazarken dafuq da hemen hemen aynı şeyleri yazmış. ona da +1

babandan habersiz gitmen saçma olmuş.

mal babanın, para da babanın.
annen beğenmiyorsa ya da durumdan hoşnutsuzsa babanla konuşacak, muhatap sen değilsin.

babanı çiğnemişsin ve kiracısının karşısında da küçük düşürmüşsün.
isterse dükkanı hayrına, bedavaya verir, kira almaz.
sana düşmez buna müdahale etmek.

yardım etmek istesen de karşıdan talep gelmedikçe müdahale etmemelisin.
o zaman o yardım olmuyor.
dafuq+1

baban haklı + 1

önceden gidip, baba şu kiracının kulağını bir çekeyim mi diyecektin yordamıyla.
ayrıca belki baban kiracıdan memnun, tek kriter kirayı zamanında ödeme değil ki, ne manyaklar var görsen ya sen onu öldürürsün, ya da o seni.
bir de öfke kontrolü problemin var gibi. evet.

bence sen haklısın ama baban da haksız değil. babana söyleyip gitsen böyle olmazdı. sen haklı olsan bile babanı ezmiş oldun dediği gibi. buna takılmış.

sen kendince haklısın ama o da baba.

anladığımız kadarıyla baban da böyle şeylere takan biri ve kendini ailenin reisi görmekten mutlu. haliyle kendisinin çözemediği veya sorun olarak görmediği bir duruma senin müdahil olup başarı elde etmiş gibi görünmen otoritesini sarsmış olmakla birlikte canını da sıkmış.

özür dileyip, sadece yardımcı olmak istediğini ve bundan sonra ondan habersiz onun işlerine burnunu sokmayacağını söylersen sorun çözülecek gibi.

Baban bu raconu sana değil de kiracıya çekseydi parayı alırdı çoktan +1

Ama ille alttan alacan. "Sen böyle ifrit adamlarla muhatap olma diye iyi niyetle girdim araya " dersin. "Bilemedim, daha da karışmam" (ama trip atmadan) dersin, biter gider.

peder beyin otoritesini sarsmışsın
koskoca eazyoğullarından cevat bey para alamamışta oğlu ali gitmiş parayı almış dedirtmişsin.

adamın otoritesine çamaşır mandalı muamelesi yapmışsın. adam da üzülmüş.

adam olsaydi da gidip parayi alsaydi. bu yastan sonra bulmaca cozsun eger eve para getiremiyorsa da erkeklik taslamasin

Yaptığın şeyde sorun yok ama mal senin değil 1, senden yardım isteyen yok 2. Önce babanı ikna etmeliydin, sen adam ölmüş de miras derdine düşmüşsün gibi davranmışsın.

@hey corc versene borc

abi sen yurtdışından geliyordun sanırım. Burada öyle avukat mavukat lütfen ya :DD Hele hele bu bizim sınırlar içinde kimse, benim için ''bu beni rahatsız ediyor. Bakın kontrat bu'' gibi bir şekilde şikayetçi olmaz :D

Kiracı kötü niyetli. Çünkü benim mahalledeki tüm esnaflarla, komşularla aram iyidir. her şeyi bana anlatırlar. Boşu boşuna sinirlenmedim. Çünkü bu adam başka bir yere şube açmış, yeni şubeye 2 çalışan almış. Kendi 2 dükkana uğramayıp, gezip tozuyormuş. Hee gitsin takılsın ama ödemesi gereken şeyleri ödeyip takılsın. 2. dükkanı açıyor, dükkanlara uğramıyor, çalışanların parası zamanında yatırıyor ama babaya gelince nasılsa sormuyor diye ödemiyor. Bunlar kulağıma gelince sinirlendim. Ve bunları babaya söyledim. Bak böyle böyle diyorlar dedim. Ama bir şey demedi.

Baban haklı. Kötü niyetli değilsin elbette. Babanın iyi niyetinin suistimal edilmesinden rahatsızsın fakat izlediğin yol yanlış. Önce babanla oturup konuşman ve ona göre hareket etmen gerekiyordu.

benim babam da böyle. senelerce anamın aldığı beş kuruşluk ayakkabıyı başına kakardı ama kiracıya gelince olur öyle şeyler insanlık hali bık bık bık. en ufak laf diyince de vay ben öleyim hepsi sizin olsun bilmemne bin tane laf. işin aslı, bu adamlardan işittikleri muhtaçlık nameleri adamların gururunu okşuyor. ben başka açıklama bulamadım.

sen annenden yürüyeceksin dostum. adam kiracı yüzünden kredi çekiyor ama çilesini tek çekmiyor, annene de çektiriyor. yalan mı? başlatmasın saygısına babalığına. baba olsun da madem malına sahip çıksın, anneni de düşündürtmesin.

Sen haklisin. Baban sansliymis o kafayla simdiye kadar mali mulku batirabilirdi.

yavuzcum
senin niyetin dosdoğru üslubun yanlış. buna yanlış diyen de REİS BEY. o incindiyse öyledir, dediği gibidir. şimdi gidip gönlünü alana kadar her dediğini sineye çek, yalvar yakar icabında.

sen haklısın.

sana dediği lafları kiracıya deseydi zaten böyle bir sıkıntı olmayacaktı. adam ödeyebilecekken babanı yumuşak yüzlü bulmuş ödememiş. eski insanlarda var böyle şeyler. ama sonuç olarak haklı da olsan git özür dile bir daha olmaz de. çünkü kırılmış biz ne dersek diyelim. ayrıca parayı kendisi alamadığı için kendini yetersiz hissetmiş olabilir. hassas dengeler bunlar. haklısın ama sonuç?

"Babayı çiğnemek" ne ya? Benim babam da sırf bu aile reisliği goygoyu, benim sikim daha uzun siniri yüzünden bir ara hayatı zehir etti bana.

Herif babanızı aptal yerine koymuş, göz göre göre kirayı ya ödemiyor ya da eksik ödüyor. Ödenmeyen kiranın sadece kendisine değil bütün aileye zararı var. Kazık kadar adam bunu düşünmekten acizse sizin çıkıp inisiyatif almanız yerden göğe kadar haklı bir hareket.

Bizimki de bir ara market alışverişi yapmakta bile zorlandığımız bir dönemde çalışmaya başladığım ve eve gelince de freelance iş yaptığım için böyle dellenmişti. İçtiğim kolaya çatmaktan, yediğim lokmayı saymaya kadar kavga çıkarmak için elinden geleni yapmıştı. Tam iş teslim edeceğimi bildiği halde gidip evin internetini bile kestirmişti. Üzerinden 10 seneden fazla zaman geçti ama şimdi yazarken bile sinirlendim.

Daha önceki ilişkinizi bilmiyorum tabii ama size tavsiyem alttan almayın. Aile reisliğini, çiğnemeyi, ezmeyi yutmayı cartı curtu kafasına bu kadar takıyorsa hakkını doğru düzgün arasaymış.

baban haklı evet, mal gerçekten babanın, isterse satar isterse yakar isterzse kendi kıçına sokar sizin o mal üzerinde her hangi bir tasarrufunuz yok eğer malın edinilmesi sırasında maddi bir kaynak sağlamadı iseniz.

babanızın maddi sıkıntı yaşaması sizi ve ailenizi elbet etkiler ve bu duruma müdahale gerekir ancak bu babanızın otoritesini çiğneyebileceğiniz anlamına da gelmez. belki kiracısı ile arasında bilmediğiniz bir hukuku, anlaşması var?

Siz hangi hak, hangi hukuk ile kiracı ile konuşabiliyorsunuz? Ben olsam benim anlaşmam babanla, sen kimsin derdim; buna verebileceğiniz tatmin edici bir cevabınız da yok. Babanızın arkasından ondan habersiz iş çevirmişsiniz. Onun/ailenin iyiliği için art niyetiniz olmadan ancak habersiz onaysız yapmışsınız, herhangi biri ve herhangi bir konu için bunu yaparsanız her zaman tepki alırsınız, benim arkamdan nasıl böyle haraket ettin ben bilmiyormuyum konuşmayı, benim aklım yokmu ağzım dilim yokmu, sana mı sordum diye.

En uyuz olduğum şeydir fikir almadığım düşüncesini öğrenmek istemediğim halde bunu belirten insanlar. Bir konu anlatırım ortasında dalar abi şurada şunu yapsaydın olmazdı diye, hacı dayı konu o değil, konu en sonunda soracağım soru, ve daha soruyu sormadım bile.

Babanızla konuşun bir art niyetiniz olmadığını parada pulda değil kendisinin çektiği sıkıntıyı hak edecek bir şey yapmadığı halde sıkıntı çekip borçlanıp derdini arttırmasına gönlünüzün razı olamadığını, onu bu halde görmek istemediğiniz için bu şekilde davrandığınızı anlatın. otoritesini ezdiğiniz için özür dileyin, barışırsınız tekrardan.

iki gündür aklımdan geçen şey tam olarak bu. olamıyorum efendim ben. sabah uyanınca başlıyorum gece yatana kadar dünyaları yiyorum. yerimi aldım cevapları bekliyorum.

Dişlerimi fırçalıyorum, olmadı bir litre su içiyorum, o da olmazsa sen karaktersiz, iradesiz misin; hedeflerin ne oldu diye aynada yarıçıplak bi şekilde kendimle konuşuyorum. Tüm bunlar yemezse, ki %99 yiyor, bi tane yeşil elma yiyip üstüne 1 litre su içiyorum.

yoğurt yi

Ben engel olmuyorum ama bir avuş kuruyemiş de açlığı bastırır.

Valla ben yemek istiyorsam yiyorum ama yemek üzerine hemen uyumayı sevmiyorum çok rahatsız edici bir his. Bana bu engel oluyor.

Evde yiyecek bir şeyler bulamadığında yemiyorum. Sipariş vermeyi sevmiyorum. Bence etkili bir yöntem.

Dis fırçalamak acayip etkili buna katılıyorum.

Yedigim saatlerde spor yapmak en azinsan yuruyuse çıkmak, evde cok vakit gecirmemek.(disarida oyle delicesine yemedigimden ama tabii bu kisiden kisiye degisir)
Bol su, yogurt, salatalik gibi seyler
Bir de son olarak karanfil, tarcin ve limonlu cay icerek. Hem agzinzda guzEl bir tat oluyor hem sifir kalori. Sanirim tarcin kan şekerini de duzenliyor. Bir demliği icin gerekirse aasdf

Erken yatmak tek cozum benim icin. Ayakta durunca yeniyor.

Hibiskus cayi,soguk. Bulletproof coffee. Yuruyus

marula, rokaya limon sıkıp yiyorum.
veya lezzetli zeytin
veya tuzlu salatalık.

Su icmek ve zor durumda salatalik yemek

peynir disliyorum.

su içip uyurum, ya da dizi-film-kitap gibi şeylerle kendimi oyalıyorum, ya da saat çok geç değilse büyük fincanda şekersiz türk kahvesi içiyorum.

Turk hocanin hic geregi yok. Imkanin varsa direk ana dili ingilizce olan hocadan al.

toefl'in puanlama sistemi daha mantikli, ielts'te ise 7 ile 7.5 arasinda 8 ile 8.5 arasinda vs ucurum var. 6 ve 6.5 birbirine yakin falan. cok keyfi bir skala. ustene bir de ingilizceyi amerikan medyasi ve edebiyati tuketerek ogrendigim icin ielts'i tercih etmek icin en ufak bir sebep gormedim. basvurmakta oldugum okullar da ya ikisini de ya da sadece toefl'i kabul ediyordu sanirim.

ielts; bir insanla yüz yüze konuşmak pc'de ses kaydetmekten daha rahat.

bilgisayarları ielts. ortamı daha az dikkat dağıtıcı diye düşündüğüm için.

tekrar girersem toefl girerim. hot potato nun puan skalası yorumuna katılıyorum.

toefl, hot potato'nun dedigi gibi puanlama sistemi daha stabil ve taktiksel calismayi da daha kolay buldum. ayrica sosyal anksiyetem oldugu icin bilgisayara sesimi kaydetmek gercek kisilerin karsisina cikmaktan daha kolay geldi.

not: yuksek lisans yapmak icin giriyorsaniz okulun hangisini kabul ettigini arastirin. bazi okullar toefl, bazilari ielts istiyor.

kesinlikle organik olarak karşında insan olunca face to face denen durum da daha rahat bence :) yani ielts.

Ilk soruya girmiyorum da ikincisi sacmalik. Kaziklayacak koyun ariyorlar ahah.

kiralar genelde peşin ödenir, yani martın kirasını şubat 25te vermen bir nebze anlaşılır. ama 25 günlük ödeyebilirsin.

eşya işi çok saçma, böyle tiplerle eve falan çıkma.

Kira onden odeniyorsa (ki oyledir) eve tasininca 25 gunluk kira bedelini hesaplayip verirsin. 25 subat'ta da tam kira bedeli verirsin.

+1 böyle tiplerle eve çıkılmaz

yakında böbreğini isterler. selam dahi verilmez.

böbreklere dikkat +1

Sanırım onların derdi eve daha erken tașınmanızı sağlayıp her birine düşen kira bedelini azaltmak.
İkinci olarak 6 aylık kalacaksınız yeni eşyalar için 6 aylık "kullanım bedeli" ödemek istediğinizi belirtebilirsiniz.
Bu da kiralama olacağından 6 aylık toplam bir kullanım bedeli belirlenir ve bu bedel 6 ya bölünerek aydan âyâ ev kirasıyla birlikte ödenebilir. Ya da bu 6 aylık tutar yerine toplam bedel karşılığı eve ihtiyaç duyulan bir bir eşya satın alınabilir. Siz gittikten sonra baktıkça sizi hatırlarlar.
Ev eşyalarını - şu kadara aldık.. demelerine pek bakmayın faturalara bakın.

Aklin varsa tasinmazsin bu eve. Huzurun falan kalmaz. 25 subatta oduyosa sana ne bundan odeyemeyeceklerse tek baslarina cikmasalarmis eve.

İlk durum normal. İkincisi saçmalık. Sakın bulaşma. Ödediğini düşünelim. Evden ayrılırken sana ödediğini iade edeceklerinin garantisi yok. İşi yokuşa da sürerler. Yıpranmış deyip vermezler. Bence bulaşma.

üniversiteye yakın bir yerde kalacağım, kalacak yere para vermeyeceğim neyse ki.

bu arada orada bir müze var ama national değil natural haritada görünene göre :) oraya da giderim belki ama national'a giderim zaten evet.

Bence rahat ayakkabi ve sicak tutacak ama hafif kiyafet gotur zira stockholmun en ozel yani dis mekanlari, doga, manzara, mimari falan. Ben bar vs'de takilmazdim, hele ucuzunda hic takilmazdim.

vasa müzesini özellikle tavsiye ediyorum. skansen de ilginç gelebilir. merkezde olan milli müze ücretsizdi sanırım. yeme içmede de vapiano, burger king gibi yerler diğer yerelere göre uygun kalıyor. tarçınlı çöreklerinden de yiyin. bildiğiniz gibi kredi kartı kullanımı çok yaygın, nakit harcayacaksanız bile kartınızı yanınızda bulundurun.

Şehir merkezine git, Kungsträdgården parkından Parliament House’a yürü. Meclis binasının içinden yürüyerek geçeceğin çok güzel bir yol var. Yolun devamı Gamla Stan’a çıkacak. Gamla Stan’da rastgele ara sokaklara gir çık, özellikle karanlıkta yap bunu, üşürsen Liffey isimli Irish pub’a gir çok güzel müzik yapıyolar içerisi salaş. Ama gamla stan pahalı bi yer genel olarak. Yine de gezmek için harika, hiç para harcamadan saatlerini geçirebilirsin o sokaklarda. Yine Gamla Stan’da çok pahalı olmayan ve güzel yemek yiyebileceğin harika konumlu bi italyan restoranı var De Svårta Faren, konumu tam Gamla Stan meydanında.
Viking restoranı da var yine Gamla Stan’da içerde gayda çalıyor mağara gibi karanlık mum ışıklı, çatal bıçak kaşık hep viking modeli, büyüleyici bi atmosfer. Viking Tavern diye bulabilirsin. Girişi biraz kuytu çünkü o eski binaların mahseni gibi ama kesin gitmelisin yemek veya içmek için girmek mümkün.

Gamla stan’dan yürüyerek Södermalm tarafına geç, köprüden geçerken sağda Belediye Binası var karşıda biraz uzakta, manzara iyi. Södermalm’da solda Eriks Gondolen var kule şeklinde bi restoran ve bar, bar kısmı ucuz gündüz gözüyle bi kahve içmeye çıkabilirsin manzarayı görürsün. Södermalm’da sağda yine tarihi binaların olduğu taş sokaklardan geçip Monteliusvägen’e çıkarsan kışın biraz üşüyebilirsin ama burdan daha güzel bi manzara yok. Seyir terası gibi bi yer ve yürüyerek dolaşabilirsin, ücretsiz. Marketten içeceğini alıp manzaraya karşı oturtabilirsin.

Djurgården isimli muazzam bir ada var yine Kungsträdgården’dan yürüyerek veya tramvayla geçebilirsin. Burada Skansen açık hava müzesi var ama bence çok b.ktan. Hayvanat bahçesi gibi saçma bir yer, ben olsam onun yerine yine o adada olan Vasa Museet’e giderim çünkü çok daha etkileyici, batmış bir viking gemisi. O adanın tamamını gezin mümkünse, her karışı çok değerli çok güzel, Abba müzesi de var mesela içinde. İlerisine yürürseniz Prins Eugens Waldemarsudde’yi görün çok süper manzara var orda da.

Alışveriş yapacaksanız taksim gibi bir cadde var Drotninggatan, Gamla Stan’dan buraya doğru yürüyün(meclis binasının içinden geçeceksiniz) devamı tamamen mağazalar, hediyelikler, vs.

Lax(somon balığı) yemeden dönmeyin bence, çünkü başka özel yemekleri yok dhhdfş

Bunların hepsini 2 günde yapabilirsiniz. Ve çoğu şeyi görmüş olursunuz. Yeter ki karanlık hava buhranına kapılmayın ve erkenden kalkıp odanızdan çıkın.

ilac alkol ne varsa icine dalip bayilana kadar icerek gidilebilir

portekiz de 6.5-7 saat. her turlu 3 saati katlayacaksin.

en rahat business olur tabi ama hayvan gibidir onun fiyatları yüksek ihtimal.

aktarma çok yorucu. alkol alıp gevşeyip, (kullanmıyorsanız doktorun önerisiyle sakinleştirici tarzı bir şey) uyuya uyuya gidersiniz. aktarma çok zor.

Türkiye şartları derken ulaşılabilirlik mi f/p mi kastınız nedir?

Ramsey
Network
Sarar
Altınyıldız
damat

kalite denince benim aklıma bunlar geliyor.

Altınyıldız hatta yerine gore damat "ust kalite" sayilmaz bence, orta/orta alti sayilir.

Aslında tam olarak sizin yazdıklarınızın bir üst segmentini soruyordum. Yani bence de altınyıldız damat kiğılı falan orta segment, network ramsey falan da biraz daha üst. Bunların biraz daha üstü olarak neler olabilir diye soruyorum aslında, vakko gibi örneğin? Var mıdır öneriler?

ermenegildo zegna.

çok çalışırsanız neden olmasın?

Youtuber olabilirsiniz otomobil bilgisi ile.

kader deme kaderin üstünde bir kader vardır, degil mi?
kardes bence sana yakisan ugras, otomobil alip satmaktir. Bir yandan universiteye git, bir yandan ikinci el oto pazarina git.

Dogrusunu sen bilirsin ama ne yapacaksan su anki isin devam ederken yap ve borsa ile saadet zincirlerinden uzak dur. Bilisim/yazilim konusunda uzmanlasabilirsin belki ama bunun icin tam zamanli ugrasman gerekir. Sermayen varsa ticaretten anliyorsan ve iyi bi pazarlamaci dilin varsa Al-sat'tan cok iyi para kazanabilirsin. Tanidigim kisiler var bu sekilde.

Cocuk risk almayi cok zorlastiriyor. Alma da zaten. Hizli donus icin yapilacak bir çok sey sermayeye bagli. Senin bakiyede ekside. Su asamada girisimcilik fikirleri bularak bunlari hayata gecirmek icin arastirma yapabilirsin belki. Ingilizce burada devreye giriyor. Dise dokunur bir fikir bulursan da tasarim ve sunum icin bilisim alanindaki yeteneklerine basvurabilirsin.

yeni bir meslek, yeni bir yetenek öğrenilir evet ama sonrasında bu işi yapacağın zaman da deneyim istenecek. ben de o düşünceye takılıyorum

Devlet üni'de akademisyen olarak maaş olarak iyi durumdasın onu söylemeye geldim.(özel sektörde yeni girene 6000 vermiyorlar) Ha dr.öğr.gör. isen vakıf üniversitesi deneyebilirdin ama sıkılmışsın.

Yazılım tamam da, aslında yeteneğin varsa 3d tasarım işleri, oyun sektörü yurtdışında çok aktif. Unreal engine öğrenip bir şeyler yapmaya başlarsan güzel şeyler olur diye düşünüyorum. Mimar bir arkadaşım oradan aldı yürüdü. Ayıracak birkaç yılım olsa yazılım değil 3d ye yönelirdim. (Biraz ilgi meselesi tabii)

Bu arada, doktora yapan myo'da öğretim görevliliği yapan biriyim. Ben de çok sıkıldım.

Daha önce valize daha yüksel ml ölçülerde içki vs getirdiğimiz oldu. Fakat bunlar dermokozmetik ürünler olduğu için ayrı bir kural vs var mı onu merak ediyorum.

ben hep getiriyorum kozmetik. simdiye kadar sorun cikmadi ama sorun cikmaz diye garanti veremeyiz hicbirimiz. 8 urun az bir miktar. olmadi 3'unu el bagajina al.

Cikmaz 8 siseden sorun. Ben bir bavul kozmetik tasiyorum bazen.

Cam urunler, siz yine de hepsini teker teker kazaga sarin.

Hocam işe girmeden önce verilen tüm sözler yalandır o genel bir kural amaa... sadece seyahat yok diye ayrılmak istemen biraz absürd değil mi?

2-3 sene idare edecek paran varsa istifa et,
hemen iş bulurum diyorsan istifa et,
başka gelirin varsa istifa et,
daha iyi şartlarda başka iş bulduysan istifa et..

hiçbiri yoksa otur oturduğun yerde..

bu durum tek başına istifa gerekçesi olmaz.

@asabi +1.

is bulmadan istifa edilir mi yahu? ya cok tuzun kuru aileden falan veya gereksiz macera hevesin var.

Keyfin yerinde ise sırf yurtdışı seyahat olmuyor diye istifa etme. Hazırda iş, güvence varsa o ayrı

Avrupa dillerinden İngilizce yeterli onun dışında Arapça'yı tavsiye ederim. 500 milyonluk bir pazar ve yeni yeni üstelikte Türkiye üzerinden açılan bir pazar. Geleceği olan bir dil. Üstelik ticaret dili Arap ülkelerinde eğitimli nüfusa çok fazla talep oluyor ve yüksek maaşlarla işe yerleştiriyorlar. İniglizce haricinde avrupa dillerini tavsiye etmem. Fransa mesela Afrika'da günden güne hegemonyasını yitiriyor. Benzer şekilde Rusça'yı da tavsiye etmem eski SSCB ülkelerinin çoğu latin alfabesine geçtiler ve Rusça bilmeyen yeni nesiller çoğalıyor. Çin dili... Çinliler Türkçe öğreniyor Türkiye ile ticaret yapmak için :) Tabi ben meseleye ticari olarak baktım tavsiyemde bu yönde. Yoksa merakınız varsa Latince'de öğrenebilirsiniz, İsveççe'de...

Java

Öncelikle çok teşekkür ederim uzun cevap için :) ama o anlamda sormuyorum, kendi durumumda hangisini yapmak daha mantıklı olur diye merak ediyorum. Yani Almanca yerine Rusça, Fransızca yerine Arapça koyarak da okuyabilirsiniz sorumu. Belli bi aşamaya geldiğim ve ilerde kullanma ihtimalim olan A diline odaklanmak mı; A dilindeki mevcut seviyemi koruyarak günlük hayatımda hiçbir işime yaramayacak ama sadece ilgi duyduğum B dilini öğrenmek mi falan gibi bir soru benimki. Ayrıca kısa bir süre kullanacağım C diline çalışmak için daha ciddi düşündüğüm A ve B dillerini birkaç ay ihmal etmek saçma mı? Özetlemiş oldum okumayanlar için

Iki dile birden calisma. Unutma ki bu diller ingilizceden cok daha zor ve ingilizce gibi hayatin her yerinde degil, dolayisiyla ogrenmek cok daha fazla zaman ve odaklanma alacak.

Sorularina gelince
1- Evet almanca calis ama tek basina duolingo cok yetersiz. Yapma demiyorum da bunun bilincinde ol.
2- Gec
3- Bir haftaligina isvece gidince pratik yaparim (olmaz o is) diye azicik isvecce ogrenmek bir ay sonra ucar gider. Cok faydasiz. Zaten herkes ingilizce konusacak.

Almanca en mantıklısı görünüyor çünkü kullanacağın yer var ve seviyorsun. Parça parça olursan hepsini birbirine karıştırma ihtimalin var.

Dedikleri gibi İsveç'te de kimse senle İsveççe konuşmayacak.

Düzenli olarak Duolingo Almanca'ya devam et. En azından B2 başlangıcına gel.

Hot potato, kaset, aradığım cevap buydu teşekkürler. Bu arada duolingoyu keşfedene kadar hiçbir şekilde oturup Almanca çalışmıyordum, zaman yok falan diyordum, o yüzden yetse de yetmese de her gün 20 dk çalıştırıyor ya candır :)

Almanca çalışın bitirince fransızca çalışın derim. İsveç'te yaşıyorum, 3. Soru başka bir dil olsa da benzwr cevabı verirdim de gerçekten 1 haftalığına giderken gerekecek bir dil değil. İngilizcenin 2. Dil olarak en iyi konuşulduğu yer. Öyle basit kalıplar söylemek için youtubedan Swedish daily sentences falan diye aratın bir iki video izleyin o yeterli. Yoksa duolingoda yanlış hatırlamıyorsam ilk derslerde rebkler sayılar falan bile var ki ihtiyacınız yok öyle şeyleri öğrenmeye.

Şunları öğrenseniz biraz şirin olur isveçlilere
Godmorgon günaydın
Hej merhaba
Hur mår du? Nasılsın
Hej då hoşça kal
Ha det bra bunun tam Türkçe karşılığı yok gibi ama ayrılırken söyleniyor
Tack teşekkürler
Varsågod rica ederim
Jag heter... Benim adım...

Aralık'ta aldık Amerika vizesi. Bir fuar için başvurmuştuk biz de.

Online form doldurulduktan sonra randevu için tarihler geliyor önünüze. Formu doldurdugumuz günden on gün sonrasına randevu aldık. Öncesinde de vardı ancak evrakları yetistiremedigimiz için en uygun tarih on gün sonrasına denk geliyordu.

Bi ton evrak hazırladım, bakmamislar bile. Zaten on kişiden birinin evragina bakiyorlarmis.

Randevudan sonra 5 iş günü içinde pasaportunuz başvuru esnasında seçeceğiniz pttye gönderiliyor. Bizimkiler üç gün sonra pttye gelmişti. Başkası kesinlikle teslim alamıyor, haberiniz olsun.

Amerika zaten on yillik veriyormuş sadece. Çok çok nadiren beş yıl veriyormuş. Yani sizin planladığıniz seyahat süresi ile alakası yok. Ya on yıl ya hiç.

Yani toplamda 20 gün civarında çıktı.

Aracı kurum ile basvurursaniz ücret ödersiniz. Kendiniz doğrudan basvurursaniz ödemezsiniz. Ben patron ve eleman için evrak hazırlıyordum. Parası benden çıkmıyor nasıl olsa dedim ve danışmanla çalıştım :) isterseniz yönlendiririm bizim danışmanın firmasına.

yanıtınız için çok teşekkür ederim ben mart ayında yapacaktım işlemleri ama mesela macaristan vizesine başvurmuştum, onlar pasaportu son güne kadar vermiyorlar, bu tür şeyler var mı diye merak etmiştim.

Sevis ogrenciler vs icin ama siz orada ogrencilik yapmayacaksiniz. Bana turist vizesi gibi geldi ama kongre vs icin baska bir vize veriyorlarsa bilemeyecegim.

"Aracı kurum ile basvurursaniz ücret ödersiniz. Kendiniz doğrudan basvurursaniz ödemezsiniz."

Hayir basvuru ucreti her turlu var.

Bu arada yanlış anlaşılmasın. Her durumda konsolosluğa başvuru ücreti ödüyorsunuz. 160 dolar.

Pasaport durumu da şu.
Randevu günü pasaportu götürüyorsunuz. Vize vereceklerse pasaportu aliyolar, dediğim gibi beş iş günü içinde pttye gönderiyorlar. Vize vermeyeceklerse pasaportunuz almiyolar, dönüp geliyorsunuz. Yani araya hafta sonu vs girse ortalama bir haftada alırsınız diye düşünüyorum.

nasıl çekim yapacağına bağlı
sabit olmayacaksa gimbal alabilirsin

Kapalı mekanda olacaksa gölgeleri yok edecek şekilde ışık sistemi. Ve konuşma olacaksa mikrofon.

Şimdi pintereste giriyosun, bi yerlerden bakmaya başlarken kayboluyosun. Belirli bir süre pinterestin derinliklerine daldıktan sonra aklına gelen gelmeyen her şey hakkında post gördüğünü fark ediyorsun. Ondan sonra gelsin aydınlanmalar, yeni ufuklar.

Her şey hakkında az bilgin, bir şey hakkındaysa asla yeterli bilgin olmadığında seni pinterest paklar =)

Su tarz bir ekipman sart sana www.amazon.com

4+1 evi al geç hiç düşünme

16 bin geçinmek için fena para değil. 4+1'i alın.

kredinin şöyle bir olayı var, baştan zor gelyor ama seneler içerisinde maaşınız artacak, ama kredi oranı sabit. 2. yıldan sonra falan eliniz rahatlar.

oturmak için ev alıyorsan bir defa alacaksın. ben mesela kesinlikle önü kapalı yerde oturmak istemem zaman zaman çeşitli yerlerde kirada oturdum çok kötü bir his, perdeyi bir açıyorsun önünde koca bir bina. hatta binalar yakınsa perdeyi bile açamıyorsun.

maaşlarınız da az değiil yani 16 bin lira ile çok güzel geçinirsiniz.

ankara da bu fiyatlara ev almak hiç mantıklı değil.

4+1 ve 2+1 yerine metrekare soyleseniz daha iyi olacak :) 4+1 ve buyuk metrekareli evi olan arkadaslarimin cogu temizligi ve isinmasi ile ilgili sorun yasiyor, en buyuk karar sizin, beklentileriniz ve oncelikleriniz neler acaba ? ayrica o para ile arsa filan alip kiraya da cikabilirsiniz

4 odaya neden ihtiyacin var?

2+1 olan net 76 metrekare, 4+1 olan net 200 metrekare.

Aslında 3 oda yeterli (yatak odası, çocuk odası, akademisyen olduğum ve bana ait veremeyeceğim fazla kitabın varlığı nedeniyle çalışma odası ihtiyacı) ama Ankara'da saçma şekilde ya 4-5 odalı büyük evler var ya da 1-2 odalı küçük evler var; 3 odalı ev sayısı yeni evler içinde yok denecek kadar az. Bu nedenle baştan büyük ev alıp 2-3 sene sonra çocuk istediğimizde taşınma faslıyla uğraşmasak mı diye düşündük.

Eğer sıklıkla evinizde kalacak misafiriniz, aile üyeleriniz -anne,kayınvalide gibi- olmayacaksa 2+1 daha mantıklı gibi. 4+1 olan ev diğer evin neredeyse iki katı fiyata sahip. Eğer çalışan bir çiftseniz önemli olan evin konumu, güney/kuzey cephesi, dairenin bakımlı olması önemli. 4+1'i alırsanız baya borca gireceksiniz. Aynı borca tekrar girip iki tane 2+1 bile satın alabilirsiniz.

4+1 ayrı bir çalışma odasıo ya da sinema odası yaparsınız, ya da çocuk olduğunda iki çocuğa yrı oda yapabilirsiniz. ayrıca o kadar para verip önü kapalı evde oturmayın derim. tabi iki tane 2+1 ev de alabilirsiniz

edit: 76 m2 evden uzak durun odaların tek tek genişliğine baksanız 50m2 etmez sanırım. bir de odalar ince uzunsa hiç bulaşmayın. 200 m2 evde odaları da gayet rahat kullanırsınız, boyut ve enboy oranlarının makul olması önemli

2 çocuktan fazlasını düşünmüyorsanız 4+1 fazla gelecektir.

lüks olur yani gereksiz bir harcama. sonuçta kişiye bağlı.

paranız varsa 1200 m2 evde de oturabilirsiniz. sizi bağlar. kimse de eleştiremez.

ben 3+1 öneririm ileride satması vs daha kolay bir boyuttur. 4+1 in müşterisi göreceli olarak daha az olur.

ankara için bu fiyatlar herhalde markalı bir konut projesi diye düşünüyorum. önü açık olmasına da güvenmeyin. istanbul'da önü kapanmaz diye villa vs mahallesi olan bir muhitin önüne 5 tane gökdelen diktik adamlar güneş ışığı alamıyorlar artık. evlerinin değeri %50 düştü. deniz manzarasına bakan koca bir mahalle artık bizim blokların sırtını seyrediyor.

toki ve emlak konuta dikkat mesela boş bir alan varsa oraya cami yapılma ihtimali vardır. ben seviyorum mesela camiye bakan evi ama herkes sevmeyebilir.

Ankara'da bugün 1.1 milyon verilebilecek tek site bence Park Oran. O da yavaş yavaş cazibesini yitirmeye başlayacak çünkü yapılalı 10 seneyi buldu. Şu an yabancı falan bir sürü kiracı olduğu için kiralar da yüksek.

Ama başka yerdeki mesela Sinpaş, İncek vb. 1.1 milyonluk evi 700-800'e rahat alırsınız. Aynı evi kiraya verseniz veya kiralasanız 4.000TL falan tutar. O yüzden gidip de kredi ile o evlere 1 milyon + vermeyin. Sizin yerinizde olsam peşinatı yatırım hesabında tutarım, madem maaşlarınız yüksek kirada oturur ama piyasayı da sürekli araştırır ve en uygun fiyatı bulduğumda satın alırım. Madem 375bin var, üzerine de her ay 5-6 bin atarsınız, en zor anınızda bile 400bin'e gider Çankaya merkezde 3+1 yeni daire alabilirsiniz.

ankara'da bir eve 1,1 milyon tl verilmez. katılıyorum. biraz daha araştırın daha iyi seçenekler vardır mutlaka. ha metrekare, oda sayısı olarak soruyorsan da en az 4+1 derim.

İkisi de mantıksız, nişanlıyken ev alıp 1 ay sonra boşanan bir sürü çift tanıyorum.

Hakan1980 +1

en az iki sene evli kalmadan bu işlere girmeyin, böyle böyle 3 arkadaşım boşandı bir sürü uğraştılar

2+1 alın, peşinat olarak sadece 165 verin, geri kalanı bu faizlerle kredi çekin. 350bini birikim için kenarda tutun.

Daha uygun fiyatlı bir yerden 4+1 ev alın.
Duyuruyu okurken bahsettiğiniz yeri ilk önce İstanbul sandım, her şey daha normal geldi kulağıma, Ankarayı duyunca çok şaşırdım. Tamamen saçma bir harcama bence. O kadar para verip ankara'da 2+1 evde oturmak hiç makul değil.
Bir Ankaralı olarak söylüyorum bunu.

1. nişanlı ile ev alınmaz. alınırsa da bir centilmenlik anlaşması yapın.
2. ankara'da bir milyonluk ev alan adama çok şey demek isterim. sadece alma diyeyim.
3. alacağınız şey altı-üstü bir ev. git 375'e bir ev al. olmadı 400 olsun. deli misiniz gelirinizi eve bağlıyorsunuz.

Finansal hedeflerinize ve yasam biciminize gore degisir. Ben o parayi seyahat, dil egitimi, ozel spor egitmeni gibi seylere harcardim. Bunlari yapmiyorsam parayi arttirmaya calisirdim. Ama mesela sizin boyle bir onceliginiz yoksa ve yasam tarzinizda evin prestiji ve buyuklugu onemliyse 4+1 mantikli olabilir.

Benbaska bir şey sormak isterim. Akademisyen olarak nasıl on iki bin beşyüz TL (ortalama) kazanıyorsunuz? Profesör musunuz?