babamı kaybettim 12 yıl oluyor. köyümüzdeki aile mezarlığına gömdük. yarın ben de ölsem yerim hazır :) 1 saatlik mesafe evimize. sadece bayramlarda ve köye gittiğimizde muhakkak uğruyoruz. haricinde özel olarak gitmiyoruz.

tavsiyem istanbul'a defnetmeyin. zaten bir zaman sonra gitmeyeceksiniz. ve büyük şehirlerde 5-10 yıl içinde üzerine başkasını gömüyorlarmış.

Biz kayserideyiz. Bize daha yakın olanda yer olmadığı için çok da uzak olmayan ama nispeten uzak olana defnettik babamı. Keşke diğerinde yer olsaydı diyoruz. İnsanın gidesi geliyo. Gidiyoruz şükür ama demem o ki ziyaret edemeyip uzaklık nedeniyle mezarını unutacaksanız yakınınızda olsun. Ama onun isteğinden de eminseniz memleketinde ailesinin yanında olmak istediyse de yapacak bir şey yok. Fırsat buldukça gidersiniz. Allah rahmet eylesin.

Öncelikle başın sağolsun. Allah sabır versin.

Bende babamı 2000 yılında kaybettim. İşyerime ve evime yaklaşık 5 dk yürüme mesafesinde semt mezarlığına gömdük. Tanıdık birisi yerini verdi bize. Genellikle cuma günleri yani haftada bir ziyarete giderim. Arada 1-2 hafta uğrayamadığım zamanlarda oluyor tabiki.

başın sağolsun.
mezarı sık sık ziyaret edebilmek için, cenazeyi kendi yaşadığın yere defnedilmesini istemek güzel bir düşünce olabilir ama merhumun isteğini göz ardı etmeyin, adamı istediği yere anne-babasının-kardeşinin yayına defnedin.

o arzusunu zaten yazmış. bunu yerine getirmek doğru karar bence.

tabii ki özleniyor ama önemli olan onu anmak. yaptıkları ve söyledikleri ile onu yaşatmak ve akla getirmek. bana göre önemli olan fiziksel yakınlık değil.

başın sağ olsun. bence de onun istediği yere gömün.
14 yıl oldu ben babamı kaybedeli. kişiden kişiye değişir elbette ama uzun zamandır bayramdan bayrama gidiyorum ben mezarlığa... bana iyi gelmiyor çünkü...

Başınız sağolsun.
İsteğini yerine getirmek daha iyi olur.
Çok sık gidilmiyor kabirlere genellikle bayramdan bayrama gidiliyor. Başlarda sık ziyaret etseniz bile iş hayatı, hayat meşgaleleri derken gittikçe seyrekleşir. Bu kez de " sık gidemiyorum keşke istediğini yapsaydım bari" diyebilirsiniz.

Başın sağolsun hocam.

2006 yılında babam vefat etti, 5 km uzaklıkta mezarlığı ama hiç ziyaret etmiyorum. Dinsizlikten hep...

Başka bi ülkede olsaydı mezarı belki hiç gitmeyecek olsam da rahatsız hissederdim belki bir gün gidesim gelir diyerek...

babam askerdeyken babası vefat etmiş. bundan 30 küsür yıl öncesi mi ne. neyse o dönem amcamın baskısıyla dedem yaşadığımız şehirde gömülmüş. ancak sadece çocuklarına eşine ve torunlarına yakın. babaannem zaten yürümeye canı yok, çok uzun yıllardır gidemiyor dedemin yanına. bizde eskiden bayramdan bayrama giderdik ancak şimdi neredeyse hiç gitmiyoruz.
aslında biz oldukça geniş bir aileyiz. dedemin köyünde oldukça büyük bir aile mezarlığı var, atalarım dönemin sayılan, sözü geçen sayılı ailelerindenmiş. meyse dedem haricinde ailemizden herkes orada gömülü. babam hep der, keşke köyüne gömseydik. hiç olmazsa diğer akrabalara yakın olurdu ve mezarıyla ilgilenen olurdu diye.

Sağolun arkadaşlar. Sizin de canınızı sıktıysam özür dilerim.

Başınız sağolsun,

Allah size ve geride kalanlara sabır versin. Mekanını nur etsin.

Kabrin biraz uzakta olmasını hayırlı görüyorum ben. Kabir ziyareti, orada yatan mevtadan çok bizim ahiret için ibret almamızı hedefliyor. Bu da çok güzel bir Türk adeti. Ya da şöyle diyeyim Türklerde yaygın hoş bir adet. Ölümün her an yakınımızda olduğunu biliyoruz. Eski resimlerde görürsünüz, kabristanlar mahallelerin ortasındadır. çocuklar kabristanların içinde mezar taşları ile saklambaç oynar.
Benim annem de 5-6 yaşından beri mezarlığa götürürdü beni, hiç bilmediğim dedelerim için. Bendeki etkisi mezarlığın çok normal sıradan bir şey olarak görmem oldu.
Ama bu devirde bu kadar iç içe olmanın gerekmediğini düşünüyorum. Fotoğraf film gibi anı biriktirilen mecralar o kadar fazla ki, sık sık mezar ziyaretine çok da gerek yok. Kybın acısı her içinize düştüğünde bakarsınız. Kabristana ise yolunuz düştüğünde uğrarsınız, iç huzurunuz artar. Bir fatiha okursunuz, hem kendiniz hem de kaybettikleriniz için.
Acınız henüz taze olduğu için biraz garip kaçabilir dediklerim ama Allahın bize büyük nimeti fıtratımızı geleceğe bakacak şekilde yaratması. Oğlumu doğumhanede kucağıma aldığımda ilk defa hissetmiştim bunu. Affınıza sığınarak paylaşmak istedim.

Başın sağolsun. Babam vefat ettiğinde çok ani olmuştu ve semtimize yakın bir mezarlığa defnetmiştik. Sonrasında yanındaki yeri de aldık, yaptırdık, iki kişilik oldu. 1-2 haftada bir hava şartları iyi olursa ziyaret ederim.
Uzak olursa zor olur.

Başınız sağ olsun, özellikle akrabalar çok çıldırtıcı oluyor bu dönemlerde bol sabır diliyorum.

Dedemin büyük anneannemin vs. mezarı hep Ankara'da. Kayseri'de ve Kırşehir'de de birkaç mezarımız var. Özellikle özel günlerde girilmiyor bile mezarlığa Ankara'da. Bence babanızın vasiyetini (hem de babam kardeşine anne babasının yanına gömülmek istediğini söylediği için İstanbul'dan 6-7 saat uzakta küçük bir şehre gömmeye karar verildi) yerine getirin. Yakında olunca zaten haydi gidelim diyip gitmiyorsunuz. Aklınıza gelince gitmek istediğinizde ise sırf bunun için gittiğinizi bildiğiniz için vicdanınız daha da rahatlıyor. Herkesin yaptığı gibi "Madem bayram, madem mezarlık 10 km ötede, gidelim bari." yapmayacaksınız. Bilmiyorum sadece ben mi böyle ufak şeylerden mutlu oluyorum.

Tekrar cok teşekkür ederim cevaplar için. Anlattıklarımızı okuyunca biraz daha rahatladım. Nedense ölüm hep başkalarına uğrar gibi geliyor, yaşayana dek

Vasiyet konusunda, babamın bu isteğini dile getiren adam, kardeş adı altında babamı çokça üzen, iyi niyetinden faydalanan biriydi. Yalanı dolanı da vardı, o yüzden vasiyetini ondan duyunca sorguladim doğal olarak.

Kabir ziyaretine hiç gitmedim, bu kadar canımdan birini de ilk defa kaybettim, o yüzden yakınımda olsun istedim ama olmadı. Umarım dediğiniz gibi olur mezarına dilediğim kadar sık gitmeden de huzurlu olabilirim.

@gunde 3 litre kola icen adam
Akrabalar konusunda o kadar haklısın ki... İnsan neye uzulecegini şaşırıyor

başınız sağolsun.
babamı 5 yıl önce kaybettim. mezarlık görmeye dayanamadığım için ziyaretine gidemiyorum. ilk bir iki yıldan sonra alışıyorsunuz. eğer defnettiğiniz yerde tanıdıklarınız varsa bir sorun yaşamazsınız. bir de istanbulda mezarlık fiyatları uçmuş durumda. bulabildiğimiz en ucuz mezar yeri 1500 tl idi (karacaahmet 55.000 tl idi, 2010 fiyatları-bu günü hayal gücünüze bırakıyorum.)
önemli olan mezar yerinin kaybolmaması ve mezarın bakımının yapılması. bunun için de tanıdıkların (kardeşi mesela) olduğu bir yer istanbuldan daha iyidir.

Başın sağ olsun. Benim babam da doğduğu şehre gömülmek istediğini söylemişti laf arasında. İstanbul'la arası 8/9 saat. Vefat edince biz de öyle yaptık. 8 yıl oldu. Evet ziyaret etme durumu biraz zor olabiliyor ama bize zor oluyor diye bu isteğini yerine getirmemezlik yapamazdık vicdan azabı olurdu.

bir sağlık probleminiz yoksa vücut bunu kendi kendine hallediyor. pankreas tarafından insülin diye bir hormon salgılanıp vücuttaki şeker dengeleniyor.

Edemezsin. Karbonhidratlı bir şey yediğinde 45/50 dakika sonra şeker en üst seviyeye çıkar, insülin vasıtasıyla kandaki şeker kaslara karaciğere depolanınca şeker düşer. O arada herhangi bir şey yapamazsın.

Spor insülin hassasiyetini arttırır.

yürüyüş

limon /sirke ile de absorbe edilebiliyor.

Annem yükselen şekerini düşürmek için tarçın kemiriyor. Evet bilimsel bir dayanağı yok sanırım ve tamamen kocakarı ama işe yaradığını iddia ediyor.

pankreasına emir ver, insülin üretsin.

internette onlarca videolu konu anlatım siteleri var. bunun yanına çözümlü soru bankası kitapları alırsa dersanenin yokluğu hissedilmez. hatta dersaneden çok daha iyi olur.

khan academy nasıl bilmiyorum ama konu anlatımı için youtube'da çok iyi kanallar var. edebiyat için atlas yayıncılık, tonguç akademi, matematik için ekol hoca, hocalara geldik, tarih-coğrafya için yine atlas yayınlarının videolarını öneririm. bunların yanında her dersten birkaç tane farklı kaynak bitirmek lazım. matematik temeli kötüyse antremanlarla matematik, finalin kolay soru bankası ile başlayıp sonra biraz daha zor soru bankalarını çözebilir. ya da birey in kitapları mesela seri şeklinde a, b,c diye. a'dan başlayıp sonra b'yi çözebilir, eğer matematiği orta derceyse de a'ya da gerek yok direk b'den başlasın, sonrasında karekök, zafer, bilfene de bakabilir. her gün en az 20 tane paragraf sorusu çözmeli, dil anlatımdan eksikler varsa bir an önce kapatmalı. onun için de bireyin konu anlatımlısı iyi. edebiyat için palme ve a yayınları güzel. bir de çoğu kitabın pdf'sine ulaşılabiliyor, kitap daha iyi olur ama o şekilde de çalışabilir.
bir de bu temel liselerin açılmasından sonra okullarda çoğu son sınıf öğrencisi buralara geçti, küçük şehirlerde doğru dürüst dershane kalmadı zaten. okullar da artık son sınıflar için kurslar açıyor, çoğu okulda böyle ve cidden önemsiyorlar, yani benim gördüğüm bu. eğer orada kurs açılmazsa başka bir okulunkine gidebilir, yararı olur.

çok çok teşekkür ederim vacigok.
dil anlatımı iyi sanırım. uğur dershanelerinin 12. sınıf konu anlatımlıya başladı, şimdilik soruları takır takır çözüyor. ilerleyen konularda nasıl olur bilmiyorum. bu bitince birayin kitabını buluruz.
kitap bulmak pek sorun değil, çevrede çokça kitap var.
sıkıntımız daha çok, hangi dersi hangi ayarda çalışacak, plan program yapmak lazım gibi konular. kuş bakışı göremediğim için plan yapamadım. bir dersten hangi konuları çalışacak bilirsem derslerin ağırlıklarını da göz önüne alıp kaba bir plan yapabilirim. biraz ilerleyince de çocuğun performansına bakıp programın ince ayarlarını yaparım diye düşünüyorum.

ne demek. plan program isi kisiye de bagli biraz bence. okul acilincaya kadar en cok matematige agirlik vermesini oneririm, okul acildiktan sonra lys konulari da girecek araya ve ikisini birlikte yurutmek daha zor olacaktir. eksiklerine gore su kadar gunde su kadar mat konusu bitirecegim gibi bir program iyi olur. bir de turkce cografya bakar arada, okul acilincaya kadar bu tarz bir program uygulayabilir yani..

olur. ama ben antalyadayım. aynı anda içelim.

Tamam, sen orda ben burda, ayni anda

antalyadan neskuikli kupamla size kadeh kaldiriyorum!

kahve içmeyeli bir ay olmuştur belki, ayık kalayım diye ben de bugün kahve içeyim diyordum. ben de içeyim mi? birlikte mi içelim ayrı mı? ona göre.

Ben istanbul'dayim, isyerindeyim. Yemekten sonra icecegim ofiste. Ben de ayni anda icebilirim sizinle.

@chaotic good iyi gunlere diyelim o zaman !

@der meister sen nasil istersen

@stavro baya bir kisi olduk, ne guzel

@ duyulmasi gerektigi kadar saati birlikte belirleyelim

Kayseriden eşlik edebilirim evde yatıp yuvarlanıyorum da.

aaa sen nasıl istersen dedi. insan davet eder, tabii ki birlikte içelim der. e iyi o zaman yalnız içerim ne yapayım :/

youtu.be

@der meister yukaridaki duyuru zaten bir davet duyurusu, daha ne kadar davet edeyim

@pshasha antalya, ankara , kayseri, istanbulll hojjjdurrr. Baya da buyuruyoruz ne guzel

kahve sohpetsiz olmaz canlar.

edi: ben de, ben de!

istanbulsa ben de gelirim. sigaram da var.

@ sansar o zaman toplanalim iste, @ der meister, sen, ben, kim gelmek isterse, yalniz oturacagimiza keyifle sohbet ederiz

@hayat aklini konusturacak bir filozof uret seni yeni goruyorum, bi yer belirleyelim, neresi olsun arkadaslar?

Organize olun hemen.
Kahveler der meisterdan mis.
Ben öyle duydum.

@der meister duyuyon mu? Omzuna baya bir yuk biniyor:)

Is ismarlamaya gelince hemen ölü taklidi der meister :)

Foruma çevirdik atmasalar bari.

Moderatör bey kahve soruyoruz hemen silicez

Evet, oyle oldu, baya bir oyaladik burayi

balpolen ben hanidir buradayım, yazın biraz ara vermiştim. aynı başlıklarda buluşamadıysak demek ki...

ben izmir'den sanal olarak katılabilirim arkadaşlar :)

@ hayat aklini konusturacak bir filozof her katilima acigiz :)

saat belirleyip bulusursaniz biz de beraber icelim ayni anda :3

meister ismarliyormus denilince arazi oldu lol

@ chaotic ona ben tek karar veremem ki, arkadaslarin da fikir vermesi lazim

@balpolen

Bu işlerde tek tek fikir alırsan işin içinden çıkamazsin

Su saatte şurada olacağız kapımız açık diyeceksin isteyen gelecek. Yoksa çok zor :)

Periscope yayini yapin bari geliriz biz de.

evet @sormayin hakli, su saatte bekliyorum de yoksa bunlar evden cikamaz :D

valla isterseniz haftasonu güzel bir kadıköy kafesinde bir şey içebiliriz, benim için farketmez ama "sormayın bana sen o musun diye" nickli arkadaşımız doğru demiş :)

Valla periscope benim de aklima geldi, ya da kahvelerimizle caps atabiliriz

Buluştuk da periscope kaldı :)

Hafta sonu da olur
Hafta sonu için de görev sende sansar :)

tamam kabul :) bu duyuruyu silmeyin o zaman, nickleri unuturum.

Benim silmek gibi bir niyetim yok, yonetim silmezse sikinti yok:)

Yönetim siler hepimizi de atar :)

Nickleri unuturum diyeceğine haftasonu buluşması diye başlık açsan hem unutmazsin hem de daha çok kişi görür sansar

ohoo sansar tembel cikti :P

demek istediğim, başlık zaten açılacak ama buradakiler kişiler belki o an göremez, mesaj vs atardım. amacı buydu kısaca.

saat 15te capsleri bekliyoruz o halde, balpolen? （ ^‿^）o自自o（^‿^ ）

@chaotic tmm, 15 de olmasa da bugun kahve icerken atacagim bi tane :)

Olay buluşmadan caps atmaya mi döndü :))

@sormayin
haftasonu bulusulacak sanirim (｡◕‿◕｡)

@chaotic

37384493 buluşma lafının 4 unun gerceklestigini düşünürsek biraz zor ama ben varım.

Balpolen de arazi oldu hesabı duyunca :)

Aaa hicbir yere arazi olmadim, boyle ithamlarda bulunmayalim lutfen:) Sun kahvemi iciyorum, birazdan capsimi atarim;)

Sanirim resim cok buyuk oldugu icin ben yukleyemiyorum arkadaslar, kabul etmiyor

@bal
resize yap paintte vardir :)

Telefondan giriyorum, bilgisayar yanimda olsaydi hallederdim zaten

telefonda da resize vardir mutlaka, edit de fotografa.
bu da benimki (az kahve var icinde, doktor icme dedi sizin icin eccuk iciyorum (◕‿-))
www.dropbox.com

Efendim ben basladim: hizliresim.com

Hayir, kupa dolu:)

@stavro afiyet olsun, @chaotic deniycem simdi

hizliresim.com

Duyuruyu öğlen saatlerinde görmüştüm ama kahveyi o saatte içmediğim için bi fotoğrafını çekip atamadıydım, masaüstü dağınık olduğu için yakın çekim yaptım biraz :)

i.hizliresim.com

domates, soğan ve yağla birlikte kavurun. her öğünde gider.

kışlık menemen şeysi hazırlayın

kurutun?

mobil edit: o kuru biberlerden 1-2 adedini bir tencere yemeğe bütün olarak atınca güzel acı veriyo.

@sutlu nescafe: biz onu öyle bitirene kadar biberler bozulur diye korkuyorum, yoksa her gün menemen yiyebilirim :)

tursu

dolapta saklanır o. zaten acı olduğu için kendini yedirir o :)

birazını turşu yapın. süt turşusu bile olabilir. yapımı çok kolay ve kahvaltılık güzel bir çeşit olur.

birazını közleyin limonla tercihen sirkeyle ve yağla güzel salata olur. hemen bozulmaz kapaklı bir kapta 1-2 hafta durabilir canınız istedikçe yersiniz. sarımsak eklerseniz daha uzun dayanır.

birazını ipe dizip rüzgarlı + güneşli bir yere asın kurusun. kışın ıspanakla kapuskayla kuru fasulyeyle harika olur. bütün olarak biraz ateşte tutarsınz sonra tabaklara aldığınız yemeğin üzerine ufalarsınız .nefiis olur.

birazını menemenlik hazırlarsınız.

süt turşusu tarifi:

biberleri bütün olarak yıkayıp içine turşunun malzemesi girebilsin diye bıçakla iki tarafından küçük birer delik açın. biberleri kavanoza koyup üzerinne süt koyun. biraz da (mayalık) lor peyniri yoksa beyaz peyniri kırıklayıp koyun. tuz ekleyip kapağı açık halde dışarıda bırakın. biberler sararınca olmuştur. 2-3 günde olur. sonra buzdolabına koyun.
tüketirken tabağa alınca üzerine zeytinyağı gezdirin.

turşu+1

Annem kucuk kucuk kesip buzluga atar. Yemeklerde kullanir

yarısı turşu olur, diğer yarısı domatesle birlikte yağda kızartılıp saklanır. acı biberli domates olarak da, üzerine yumurta eklenip menemen olarak da tüketilebilir. keşke bende olsa... ha bir de, yağda yakmadan kızartıp (minikse yanıp kavrulabilir) üzerine sarmısaklı yoğurt paha biçilemez.

Tavuğu kuşbaşı doğra, tavayı ısıt, içine bir miktar zeytinyağı dök, onun içine biraz salça atıp kavur, biberleri doğrayıp içine at biraz kavur, üstüne doğradığın tavuk göğüsleri at kavur, üstüne tuzunu baharatını at, kaşarları rendeleyip üstüne at, ocağın altını ve tavanın kapağını kapatıp birkaç dakika bekle. Kaşar iyice eridiğinde servise hazır demektir. Afiyet olsun.

Tavuğu iyice pişirmek ve salçanın yanmasını önlemek için yukarıdaki tarifi yapma.
Tavukları bi sudan geçirip küp küp doğra tabaya at. Su salacak biraz öyle pişsin çok köpük olursa tavukları başka tavaya al. Sıvıyağ dök biberleri dilimle tavukları koy kavur varsa sarımsak dilimleyip ekle bir iki diş tabi biber ve tavuklarla hatta mümkünse daha önce koy kaburacağın tavaya. Böyle iyice kavrulunca tuz ve toz biber varsa ekle, baharatlarıi son bir iki dakikada ekle yoksa yanar. Toz biber yoksa sarımsaktan sonra salça da ekle.

yemek yaparken genel geçer kurallar şunlar:

en önce en geç pişeni koyarız. bu nedenle tencere/ tava yemeklerinde önce et konur.
yazlık sebzelerin pişme sırasına göre geç pişenden çabuk pişene göre sıralarsak; soğan, havuç, biber, taze fasulye, patates, patlıcan, kabak.

pshasha'nın tarifi güzelmiş, ilave olarak ben de başka bir tarif daha vereyim aklında olsun başka bir zaman kullanırsın.

tavuk göğsü ve kaşarla yapabileceğin bir yemek cordon blue:

tavuk göğsünü incelt. arasına bir dilim kaşar koy ikiye katla. önce una sonra yumurtaya sonra galeta ununa bula ve tavada kızart.

İhtiyacım olmayan ve pahallı şeyi almıyorum. Ben alışverişe çıkarken ihtiyaç listemi belirleyip çıkıyorum. Bazen ihtiyacım dışı şeyler beni cezbedebiliyor ama kendimi bu konuda güzel terbiye ettim, almıyorum.
Şöyle olabiliyor; güzel ve pahallı bir ürün indirime girmişse ileride kullanma olasılığım varsa alıyorum. Mesela en son seçim öncesi indirimlerde çok güzel bir abiye elbise aldım yeğenler filan evlenirse elbisem hazır.

parfümlerde yapıyorum. günde 2 liraya böyle güzel kokmak için verir miyim diyr düşünüyorum.

ihtiyacım olmayanı almıyorum. ama hesap yapıyorum. hesap yaparken sağlık ve rahatlığada bakıyorum ama. pek çok kez pahalı fiyatına ucuzdan 3 tane farklı renk aldığım oluyor. mesela kot alırken de 200tl vermem. millet ama bunu 5 yıl 10 yıl giyersin diyo. abi napayım 5 yıl aynı kotu :) 2 3 yıl giysem zaten yeter. bunun gibi şeyler. tişört mesela 150tl de versen en fazla 2 sezon giyersin. artık yazın sıcağı insanın teri vs midir bilemem bozuluyo abi yaka filan kayıyo eskiyo. onun yerine 10tl ye alırım 3 tane 1 sezon giyerim.

bi de gelecekte ihtiyacım olacak şeyi ucuza bukursam alırım. mesela yazın bot gördüm kaliteli ve fiyatı iyi kışa botum yoksa yazın alırım onu. ya da kışın yazlık ayakkabı vs. bu tür şeyler işte.

Cok daha pahalı bir magazaya girip oradaki takımları deniyoruz fiyatlara bakıp yuh cektikten sonra kendi begendşgimiz magazadaki takım kelepir geliyor gözümüze , pişman olmuyorsun , dene !

Birim fiyat dusunmuyorum tabi ama gosterecegi performansi dusunuyorum. Mesela evdeki kac kiyafetle uyum saglar? Beni ne giysem derdinden kurtarir mi? Eger cok begendiysen ve giyecek yerin de varsa al. Calisan insana kiyafet cesidi gerek. O yuzden durum elverdigince almak gerek diye dusunuyorum.

birim fiyatindan alisveris yapilsa kimse gelinlik almazdi.

ben daha cok saat ücretime endeksliyorum. bunun icin bilmem kac saat calismaya deger mi diye kendime soruyorum. cevabim evetse aliyorum, hayirsa almiyorum.

bir blogda kitabın parasını sayfa sayısına bölen ve her okuduğu sayfaya kaç tl ödediğini hesaplayan biri gördükten sonra şaşırmıyorum...

cevabım hayır, güzel ayakkabılarımı vitrine koyar izlerim. koleksiyoncuyum biraz ama almamaya çalışıyorum -almıyorum artık.

saatte kaç para kazanıyosan ona göre hesapla bence

Nerden gelmiştir bilmiyorum ama ne var ne yoksa at..Hiç düşünme.. Ben öğrenciyken aynı durum olmustu anlatamam sana neler yaşadığımı.. Hemen ne var ne yoksa at.. Birde o kurtlar güveye dönüşüyo.. Onlardan kurtulana kadarda hacışakiri böl 5-6 parçaya koy evin sağına soluna.. Özellikle giysilerin oraya.

abartma birader. doğalmış işte. korkma sana zarar vermez. köpeğinin götünde daha çok vardır.

Guve evet benimde kelebek dedigim seyler guve imis.

Bu mevsimde bakliyatlar kurtlanır arkadaşlar. Normal bir şey telaş yapmayın hatta ben kurtlanan bakliyatları görünce seviniyorum. Doğal, ilaç neyim yok demek ki diyorum.

Kurtlanan bakliyatları çöpe atmayın, kuşların yiyebileceği bir yere koyun.

İlaçlamaya gerek yok, dolap içini dışını sabunlu suyla silin güzelce, yeterli olur.

Bakliyat dolabınıza defne yaprağı adaçayı, çam çırası gibi kokulu şeyler koyun. Haşaratlar kokulu şeyleri pek sevmezler.
Kışa girerken geçen yılın ürünü kalmışsa buzdolabında saklayabilirsiniz o zaman güvelenmezler. Veya fırınlayabilirsiniz, güneşte kurutabilirsiniz.

Pamuk topları değil ipten yapılıyor onlar.
İp lamba diye aratın. Bulamazsanız kendiniz de yapabilirsiniz, yapımı çok kolay. Küçük balon kullanarak yapabilirsiniz.

normal değil.

olmaması lazım

kaçak var galiba. olmaması lazım.

normal değil. büyük bir kaza yaşanmadan uzman birine gösterin lütfen.

normal değil, kaçak var ve prizinizde topraklama yok büyük ihtimalle.

binada topraklama yoksa bu durumda sıfırlama dediğimiz olay yapılır. ama bilmiyorsanız elleşmeyin daha tehlikeli olabilir. nötr yerine faz verirseniz gövdeye daha tehlikeli olur. bir elektrikçi çağırın.

normal değil ve bu çok tehlikeli. tesisatınızın topraklaması ya yapılmadı ya da uygun değil.anladığım kadarıyla panoda, kaçak akım rölesi de mevcut değil.bunları bir an önce yaptırın.
unutmayın, mezarlıklar, "bana bir şey olmaz abi" diyenlerle doludur.

Allah'a öyle çok inanıyor ve güveniyor ki oradan gelen ne olursa olsun koşulsuz kabullenecek.

Arkamızda Allah var

En sevdikleri vefat etmiş, kaybedecek bir kişisi kalmamış veya en sevdiklerini kendinden daha çok güvendiği Allah'a emanet etmiş.

hadi hadi +1

Kaderci birisi olmalı bunu söyleyen kişi.

yahu ne var bu sözde anlamayacak?

bruce willis ölüymüş.

@hakbfu'in dedigi gibi anladim ama emin olamadigim icin sordum.

Geçmiş olsun. Benim elimden gelen bir şey yok, tek yapabileceğim duyuruyu canlı tutmak...

koy buraya

Bildiğiniz iyi onkoloji doktoru var mı?

Yarin sizin icin bi doktorla konusup doktor tavsiyesi alicam sizin icin cok buyuk gecmis olsun umarim hersey duzelir..

Saolun. Dünyalar başıma yıkıldı. Her anım rüya gibi. Ağlamaktan midem bulanıyor. Nefes alamıyorum. İştahım kesildi. Daha anneme söylemedim.

Dur bakalim bi kesinleşsin önce. Benim annem de malign gorunumlu meme kistinden ameliyat oldu, meğer malign degilmiş. Artı tıp gittikce ilerliyor, bunun yaninda da "şu kadar yaşar" denilen kişilerin birçoğu da o sürelerden çok daha uzun yaşıyor. Her halukarda çok gecmis olsun...

Şu anda genel durum, anneme bir şey demedik. Pazartesi ye randevu aldık genel cerrahi sevk etmeliymiş Onkoloji ye.

Öncelikle geçmiş olsun.
Doktor değilim bu yönden yardımcı olamam, hastalığı atlatan biri olarak destek olmaya geldim. Ben de yüksek dereceli bir tümör aldırdım. Aile haritamız da bildiğin gibi değil, fenaların fenası. Anne baba başta olmak üzere kanserden kayıplarımız oldukça fazla.

İlk ve en önemli tavsiyem şu: moral ve yaşam enerjisini yüksek tutmak. Hemen koyvermeyin tıpta hastalık yok hasta var derler çünkü bir hastalık herkesi aynı şekilde etkilemiyor aynı sonuçlara götürmüyor.

Doktorunuza güvenin dediklerini harfiyle yapın ama daha önemlisi yakın çevresi ve kendisi bu hastalığı atlatacağına dair inancınızı kaybetmeyin.

Düşünce sistemi çok önemli, olumlu düşünün çünkü vücut sdüşünceye göre hareket edecek. Karşınızda biri şapırdata şapırdata limon yerken sizin de ağzınız kamaşır ya hani işte bu en güzel örneklerden biridir düşüncenin fiziksel etkilerini anlamamızı sağlayan. Bu örneğimi unutmayın, modunuz düştüğünde hemen bunu hatırlayın. Annenize de bunu anlatmalısınız düşüncenin kuvvetini yani.
Her okuduğunuza inanmayın, kanseri atlatabilen de çok insan var unutmayın.

çok saolun. bana o kadar destek mesajı yağdı ki, ne desem az. öncelikle çok geçmiş olsun, başınız saolsun. biz de karadenizliyiz, her aile kanseri çok iyi bilir. karadenizli olup da kanseri yakından tanımamış yoktur herhalde... siz ne kanseri atlattınız?

lisede dersanedeki biyoloji öğretmenim göğüs kanseri atlatmıştı. hayatımda tanıdığım en güçlü kadınlardan birisiydi.

konuyla ilgili konuştuğunda ''herkes çok bilir, çok konuşur. insanlara kalsan çoktan gömmüşlerdir seni. kanserde en önemlisi atlatacağına inanmak ve moral.'' derdi. kendimi sizin yerinize koyduğumda, ben de yıkılırım sanıyorum. ama annenize en çok destek olabilecek kişi sizsiniz, tüm bunların geçeceğine inanın ve ona da gerçekten inandığınızı hissettirin. her şey yoluna girecek.

asıyorum.

asıyorum

Raf.

katlayıp rafa.

Katlıyorum.
bir yerden sonra sıkar asmak.
hayatta pratik olmak lazım asmakla vakit kaybetmemek lazım.
kumaş vs asılıyorsa da tekrar vakit kaybetmemek için asılır zaten. ütüle sonra katla ütüsü bozulur kim uğraşacak.. tekrar ütüle tekrar katla vs..

raf

Katliyorum. Asmasi zor geliyor acikcasi.

Pantolon askisina asiyorum. Katlayinca alttan kot alirken bi daha hepsi dagiliyo bozuluyo vs asmak daha kolay oluyo

katliyorum.

Askilarin yere paralel cubuk kismi olur ya, o kisma 3-5 tane dizleri o cubuga gelecek sekilde asiyorum. Tum kotlar 2 veya 3 askida. Katlamaya da karsi degilim de, dolabin katlanip koyacak yerini kucuk yapmislar. Oralar canuk doldugu icin asiyorum.

Raf.

asıyorum.

Ben de katlayıp rafa koyuyorum, ama sonra geri koyarken bozuluyor. Bir de altta kalan kotların varlığını unutup hep aynı kotları giyiyorum. Sonra "Aa böyle de bir kotum vardı, doğru" gibi tepkiler veriyorum kendi kendime. Asmak da uğraştırır gibi geliyor ama bir deneyeceğim asmayı. En azından gündelik olmayan, bir numarası olanları asayım.

Kapımın arkasında asılı benim tüm kotlarım

@hakmut
Kapının arkasında? Nasıl?

Genelde katliyorum ama astigim da oluyor, cok onemli degil benim icin. Kumas pantolonu asarim.
Kapinin arkasina astigim da oluyor bazen benim de.

kapı arkası askılık işte, herkesin evinde yok mu böyle şeyler yahu :O

images.hepsiburada.net

Katlıyorum.

@hakmut
Ben 1 tane aldım da kapıya uymadı. Acaba dolap kapısının arkası mı diye düşündüm de, kapaklı dolapsa diye. Çok düşünceliyim. :)

raf

kapi arkasi +1
boylece hepsini ayni anda gorebiliyorum, ayrica cikartip yatagin/sandalyenin uzerine birakmak yerine hemen asiyorsun boylece ortalik toplu kaliyor.

Ben ortalıkta kıyafet olmasından hoşlanmıyorum. Kaldı ki benim kotlarım kapı arkasına sığmaz, kıyafet alışverişini severim biraz. :) Ben de pratiklik olsun diye şu borulu askılıklardan aldım, daha doğrusu sevgilim bana alıp hediye etti. O da kullanışlı oluyor, tavsiye edebilirim kapı arkası askısına ilave olarak.

whimsical evet onlardan bende de var, butiklerde olanlardan bahsediyorsun degil mi? ama onlarla da kiyafetler acikta oluyor. bizim kucuk bir odamiz var orayi kiyafet odasi gibi kullaniyoruz o yuzden beni rahatsiz etmiyor.

Raf raf hrrr raf raf

asmaya gerek yok ya. katlayip koyuyorum. nesini asayim aga.

Tüm pantolonları asıyorum.

sorunun tamamını okumadım da ikinci soru dikkatimi çekti.

köylerde ekmek niyetine yemek için yufka hazırlayıp üst üste dizerler, hepsi kuru tabi. yenileceği zaman elle şöyle damla damla su serpilip yumuşatılır ve kuruluktan eser kalmaz.

şehir yufkaları için de öyle bir şey yapılabilir belki.

Yağlamak gerekiyor maalesef dün baklava yufkasından börek yaptım (börek yapmayan kadının yuvası yıkılır çünkü), çok az yağlasanız da yeter

yufkaları sütle ıslatsan olur mu acaba.

fısfısla nemlendirmek iyi fikir. hava çok sıcak hemen kuruması normal. ortamın nemi yufka olayında çok önemli.
baklava ustaları havanın nem durumunu hesaplayıp şerbet ayarını ona göre yapıyorlar.

gerisini plastiğin içinde saklayabilirsin ama çok uzun süre dayanmaz küflenir. bence gerisini de hazırlayıp buzluğa atmak en iyi çözüm.

ıslatırsanız hamur olup yapışabilirler.. o kat kat etkiyi alamayabilirsiniz yerken.
ben de yağ diyorum

hazır baklava yufkasıyla çalışırken biraz hızlı olmak önemli. öncelikle kullanacağın kadar yufkayı paketten çıkarıp gerisinin ağzını poşet falan geçirerek iyice kapatıp buzdolabına kaldırmalısın. sonrasında bir yufkayı kullanırken sonra kullanacağın yufkaların üzerine bir havlu örtmelisin ki kurumasın. başta da dediğim gibi fazla oyalanmadan hızlıca işlemini tamamlamaya çalışmalısın.

Ben de geçenlerde baklava yapmıştım onlarla ve üstüne nemli bir havlu örterek nispeten kurumalarını önlemiştim ama yine de maksimum hızla yapmaya çalışmak lazım...

Film & dizi izlerken.

sevgilimle dertleşirken. bu aralar çok sık oluyor, malum, ölümler coğrafyasıyız.

durduk yere canım ağlamak istiyor diye ağlayabilirim. her an her yerde her durumda kısaca.

Asla bir baskasinin yaninda aglamam. Ağladığımi goren olmamistir. Onun disinda nerde gelirse artık.

animelerde olabiliyor. (bkz: ano hana)

özlediğimde

FİLM

içerken.

six feet under'in final bölümünün son 10 dakikasında.

sadece yalnızken. mümkünse geceleyin karanlıkta, yatmadan hemen önce. ağlarım, rahatlarım, deşarj olup mis gibi uyurum ve ağladığım gecelerin ertesi sabahı güne genelde çok güzel başlarım.

Hicbiri.

Vanttuday +1.

want2die+2.

Yalnızken, okuduğum kitapta, izlediğim filmde veya dinlediğim müzikte kendime ait bir şeyler bulunca.

sinirlendiğimde.

10 kere ağladıysam 9'u uyumadan öncedir. yapayalnız olsam bile, "şimdi uyuyacağım" diye yatağa yollanmadan önce kafam bir şekilde meşgul olduğu için ağlatacak konuya tam olarak odaklanamıyorum. o yatağa giriş, "gün bitti, uyuyacağız" düşüncesinin zihne hücum edişi... benim kayış genelde o anda kopuyor.

Uyumadan önce ve uyandıktan sonra hiç ağlamadım. İçerken de hiç ağlamadım.

Beni üzen bir konuyu konuşurken / düşünürken ağladığım olur. Yer ve zaman farketmiyor yemek yerken de ağladım, telefonda biriyle konuşurken de ağladım, evde iş yaparken de ağladım.
Bir de nikah kıyılma anı, 9 eylül gibi milli bayramların bir kaçında duygulanıp ağlamaklı olmuşluğum gözyaşımı tutamamışlığım var.

En son ağlamam ağustos başındaydı ve inanılmazdı. İlk kez neredeyse avazım çıktığı kadar bağıra bağıra ağladım. Arkasından da koruma kalkanlarımı kaldırdım artık kimsenin beni üzmesine izin vermeyeceğim.

ağlamak var ağlamak var.
hıçkırarak ağlamak var, boğazın daralırcasına nefes alamıyormuşcasına, sadece gözlerin dolması ve ağlamamak için kendini tutmak için çabalamak var. sessizce ağlamak var aynı odada uyuyan arkadaşınız duyamacağı derece sesssiz ki bunda da iyiyimdir. ağlarken çalan telefona hiçbirşey yokmuş gibi cevap verebilmek var ki en iyi yaptığım şeydir.

kendimle iken, çoğu zaman gecenin ilerleyen saatlerinde 4 gibi fln hıçkırarak.
bazen eski sevgilimin bende bıraktığı izler canımı acıtınca, damların akması şeklinde.

bazen bir şarkıda, bazen karşımda oturmuş birbirine sahip çıkan seven tanıdığım iki insanı görünce dolan gözler.

alkol alınca ağlamam. sigara içince ağlarım. uyanınca ise hiç ağlamadım. bir arkadaşımla dertleşirken bir kere fln gözüm dolmuştur sadece.

Hicbiri.


Edit: Simdi farkettim, eski bir duyuruymus ve zamaninda da ayni cevabi vermisim, o zaman da gamsizmisim:)

şimdi düşününce, istisnasız olarak tek başımayken.
bir otel odası ya da evin bir odası.
bazen gece arabayla giderken.

en son ne zaman ağladım hatırlamıyorum +1

ağlamışsam da gizli gizli evde ağlamışımdır.

Ben bembeyaz t-shirt'lerimi acımasızca 60'ta toz deterjanla ya da çamaşır suyuna basarak yıkıyorum. Lekeler çıkıyor, tshirt çok az yıpranıyor. Ama tabii ki sizinkinin kumaşı falan nasıldır, bilemem.

Edit: Bir de kız arkadaşım profesyonel leke çıkarıcılardan bahsetti. Pahalıymış ama işe yarıyormuş dediğine göre. Bu arada önceki 60 yıkamanızda leke pişmiş de olabilir.

Bildiğimiz Hacışakir kalıp sabunlardan beyaz olanıyla köpürterek çitileyin lekeyi. sonra bir gün o şekilde bekletin, ertesi gün makineye atın. Şarap, sos, kan vb lekelerde işe yarıyorsa çayda da yarar diye düşünüyorum.

bir dahaki sefere önce ıslak mendille sil. ve lekeler çıkmadan asla yüksek ısıda yıkamayın, lekeyi sabitlersiniz.

şimdi ne yapabilirsin:
ıslak mendille sil çıkmazsa bulaşık deyerjanını dene olmadı domestos dök. sonra mutlaka güneşte kurut.

benim bildiğim emekli maaşını almaya devam ettiyse sigortası emekli diye yatar, yok maaşını almayı bıraktıysa normal sigorta primleri kesilir. işi bırakınca ödenen primler de hesaplanarak maaşını almaya yeniden başlar.

malulen emekli olmuş diyorsunuz, sonra 3500 günü var diyorsunuz.

babanız malulen emekli olmuşsa zaten emekli olmuş maaş bağlanmıştır. 3500 günün bir önemi yok artık. zaten malulen veya değil, emekli olmuş bir kişinin sigortasını emekli diye yatırmayıp normal yatırırlarsa emekli maaşı kesilir.

yani olur da 2 yıl önceki emeklio larak yatmış sigortasını normale çevirebilirseniz, sgk da babanızın o süre boyunca almış olduğu malulen emekli maaşını faiziyle geri ister. haberiniz olsun.

arkadaşlar babam malulen emekli ama aldığı para 100 lira falan. yani işgörmezlik parası gibi bişey. henüz emekli olamadı. sigorta emekli numarası tahsis ettiği için emekli diye yatırmışlar. şimdi onu düzeltmeye çalışıyoruz.

Eger salatalik sebzen de varsa makarna salatasi yapip goturebilirsin. Un falan da varmis, pogaca/kek yapip goturebilirsin.

mücver güzel oluyor taşımalık, hem sıak hem soğuk güzel.

minimumda ek harcama yapabiliyorsan, patates al elma dilim yapıp fırına at. biraz tadı olsun diyorsan piştikten sonra üzerine en ucuzundan kaşar atıp biraz karabiber dökersin.
Yaparım severim. Kaşarı soğuk yemek de koymaz bana.

Patates salatasi olur kofte patates kızartıp goturebilirsin. Mucvere +1

fırının var mı?

üsttekilere ek olarak krep/pancake yapabilirsin. soğuk da güzel olur ve istediğin toppingle sürekli farklı çeşit yiyebilirsin. hem tatlı hem tuzlu

@niyeama firin var

soğanlı domatesli tencere yemekleri sıcakta pek dayanmaz ekşiyebiir.
şu tür pişirmeler daha dayanıklı olur:
yumurtalı patates veya kabak + ayrı bir kapta yoğurt
sebzeli bulgur pilavi+ yoğurt
sevdiğin sebzeleri çok az suda yavaş ateşte pişir. istersen zeytinyağı limon ekle öyle götür istersen makarnaya karıştır.
patlıcan biber kızartması domates soslu veya yoğurtlu.
nohutlu pilav+ yoğurt
mercimek yemeği



.

okul yemekhanesinde günlük yemek kaç tl?

doktorunuz tıbbi geçmişinizi biliyor ve zarar/yarar oranını gözeterek vermiş ilacı. endişelenecek bir şey yok, saf formal değil nihayetinde. geçmiş olsun.

teşekkür ederim ra amin ka.
doktorumun ilacın içeriği ile ilgili bu bilgiye sahip olmama olasılığını düşünecek kadar çeşitli doktor tanıdığımı söyleyebilirim. bilemiyorum...

bu ilacın alternatifi var mı acaba?

farklı seçenekler var ama tabii doktorla görüşüp durumunuzu anlatırsanız düşünülebilecek bir şey bu. rica ederim.

ilaçların sizin okumanız gereken kısmı farmakodinamik özellikleri falan değil, kullanım şekli, yan etkiler vs. ama illa okuyacağım diyorsanız kontrendikasyonlarını da okusaydınız ya.

HİPPURİN’ in kullanımı aşağıdaki durumlarda kontrendikedir:
· İlacın herhangi bir bileşenine karşı aşırı duyarlılık,
· Karaciğer yetmezliği,
· Renal parenkimal enfeksiyon,
· Metabolik asidoz,
· Ciddi böbrek yetmezliği (kreatinin klerensi ya da GFR ? 10 ml / dak.),
· Ciddi dehidratasyon,
· Gut.
GFR mevcut olmadığında, serum kreatinin konsantrasyonu kullanılabilir.

Gördüğünüz üzere mesane tm'de gönül rahatlığıyla kullanılabilir.

eksisozluk.com
www.limasollunaci.com

ikisi de aynı gibi. özelliklerinde farklılık göremedim.
polar kumaşı diker bence.

ikinci linkteki yorumlardan birinde "kalın şeyler dikemeyeceği kesin" yazmış birisi. benim bildiğim polar kumaşı dikip dikmemesi iğnenin kalınlığına bağlı. bazı dikiş makineleri farklı iğnelerle beraber satılıyordu yanlış hatırlamıyorsam, dikilen kumaşa göre iğne değiştiriliyordu. bunda öyle bir özellik yoksa ve standart bir iğne kullanılıyorsa polar kumaşı dikemeyebilir.

evet, kalın şeyleri dikmek bu makinede zor olur. zorluk iğne kalınlığı ile ilgili değil, makinenin motor gücü kumaşın akışına yetmeyebilir. polar görünüşte kalın ama dokuma sıklığı olmayan dolayısıyla gramajı fazla olmayan bir kumaş türü. polarda sorun çıkacağını sanmıyorum.
youtube de birkaç video var midi makinelerle ilgili, isterseniz almadan önce onları da inceleyin. ben sorunuzu cevaplamadan önce şöyle bir bakmıştım. pantolon paçası kıvırma, kumaşa dantel geçirme gibi işleri yapabiliyor.
videoda pantolon paçasında yan dikişlerin olduğu yerleri dikmedi mesela. oraları yapamıyor demek ki. kotlarda normal ev tipi makineler de yan dikişlerin olduğu kısmı dikemiyor ama kanvas türü pantolonların yan dikişlerin oluğu bölümü de ev makineleri dikebiliyor.

izlediğim videolarda yorumlar devre dışı bırakılmıştı, bu da enteresan tabi.

bence;
bu tür makinelerden çok fazla bir şey beklememek lazım. uzun süreli çalışmada motor ısınabilir, aksamlar plastik dolayısıyla çabuk kırılabilir, kırılınca yedeğini edinmek zor olabilir.
onun dışında sökük dikmeklik, paça bastırmalık, çanta, yastık, etek, pijama vb bir şeyler dikmek için kullanılabileceğini düşünüyorum.
makine ufak ve sabit olmadığı için özellikle büyük parçaları dikerken yerinden oynayıp dikiş kalitesini bozabilir, sıkıntı yaşatabilir. büyük parçalarda makinenin sabit durması için bir çözüm üretirseniz iyi olur. mesela polar pijama veya koltuk örtüsü dikerken sabitlemek gerekebilir. polar patik yapacaksanız gerekmez.

gece aniden uyanip saate baktiginda, alarmin calmasina daha 3-4 saat oldugu gorup yeniden uyumak. iste o bir iki saniyelik zevk paha bicilemez

en saf, en temiz mutluluğu uykusuzluktan geberirken uyuduğumda yaşıyorum ben.

orgazm üstüne gelen çişe gidip hem kaka yapıp hem çişi yapmak aynı anda da osurmak. bence.

hepsi birbirinden güzel ya karar veremedim :s

su içmek, işemek, sinek ısırığının ortasına tırnakla bastırmak.

sekis yapmak :))

öpüşmek aklına gelmiyor da bunlar mı geliyor cidden? orgazm dışındakiler yani... ilginç.

benim ekleyebileceklerim: tam olarak kaşınan noktanın kaşınması, gıdıklanmak

Dassaklarimin afedersin avuclanmasindan cok keyif alirim. Bayanlara selam ederim.

zar zor sıkışarak eve gelip koşa koşa tuvalate gidip çatır çatır sıçmak.

işemeli sıçmalı orgazm olsa gerek, ne pis adamlarmışsınız lan!

iyi bir masaj

Rimming. Bunu ikinci bir kadının oral seksiyle pekiştirmek.

bebeğini emzirmek, doğum yapmak, yorgunluk sonrası uykuya dalış anı, adrenalın salgıladığım heyecanlı durumlar, yorgunluk kahvesinin ilk yudumu...

kesinlikle cinsel aktivite. spesifik olarak da hükmedilmek, itaat etmek, edilgen taraf olmak baya zevkli bence :)

Uyumak.

Kırbaçlanmak. (bu cevap kendini imha edebilir)

Kilitlediğini hatırlamıyor olabilir misin?

nasi yani kapida anahtar mi vardi? (yani iceride)

Hic korkmaniza gerek yok, biri girmis olsa ilk yapacagi sey cekmece dolap gibi seyleri hizla karistirip bosaltmak ve etrafta gorulen ufak tefek seyleri almak olurdu.

lh6.googleusercontent.com

Su sekilde içerden kilitliydi

çilingir ne dedi bu duruma?

cin falandir muhtemelen

İçerden kilitlenmiş, kendi kendine zor dedi ama çelik kapı satan bi arkadaşım da sert çekince olabilir diyor, aklıma oturtamadım.

kapıya bağlı olarak mümkün bence de hızlı çekince. ama sen mümkün mertebe tedbirli davran.

zaten ola ki yan daireden biri girmiş olsun. karıştırmadığına göre hırsız değil. özel bir şey arasa veya niyeti olsa da kapıyı kilitlemez çünkü geldiğini belli etmek istemez. o yüzden büyük ihtimal kendiliğinden oldu.

edit: tabi giren kişi ararken biri gelirse diye kitlemiş, işi bitince açmayı unutmuş olacak kadar salak değilse. :) niyetim korkutmak değil ama tedbirli ol belli de olmaz.

kapıyı sureklı ac kapa yaparak denıyebılırmısın otomobıl kapısını deneyen muhendıs gıbı sık sık kapatarak sert sekılde vurarak dene ama cok kez bı 50 veya 100 kere aynı sekılde kapı kıtlenırse kuram denemenle teorıye doner. Kapıdakı o guvenlık kılıdını degıstırırsın tekrar aynı sorunu yasaman muhtemel

ahahahahahahhaah yazmadan edemeyeceğim, @batuhanolabilir cevap nick uyumu bu olsa gerek :) yalnız hiç bu açıdan bakmamıştım.

soruya geçersem de, birinin girdiğini düşünmüyorum ben. tırsma bence, güzel güzel uyu

gereksiz paranoyalari hic sevmem ama dunyada cok tuhaf tipler de oldugu bir gercek. eve girip gezinmis olma ihtimali var. belki batuhanin dedigi gibi evde kamera falan filan olabilir, gerci bu nasil tesbit edilir emin degilim. belki bir sure sen de eve bir kamera koyup (belki bilgisayarinin kamerasini acik tutarak vs) gelen giden var mi diye gozleyebilirsin.

Bir de yerinde olsam iceri de biri varken, kapiyi hizli kapayip kilitleniyor mu bir kac kez denerdim..

Iceride biri olmasina gerek yok, iceriden kapiyi hizla iterek de deneyebilir ayni seyi:)
Bence de deneme yapin.

@stavro uyarin icin tesekkurler :)
ben iceride biri varken onun disaridan kapiyi cekmesi konusunda israr ediyorum.

Su an o kilit yok çilingir çıkardı, yarın takılacak, ne içerden ne dışardan deneyemiyorum yani:)

O seyler zaten zar zor kilitlenen seyler eger normalde gevsek oldugunu dusunmuyorsaniz kendiliginden kilitlenme ihtimali cok cok dusuk. Kaldi ki elime firsat gecse bi insanin sosyal alanini gormek isterim. Yan dairenizdeki kisi de boyle dusunmus olabilir. Tabi eve yapilacak ani bir baskini onlemek icin de o kilidi cevirmistir. Cikarken de hafif heyecandan acmayi unutmustur.

Dedigim gibi eve gizli bi kamera koyun ozellikle belli bir sure izleyin ve evde herhangi bi arkadasinizla kalin aksamlari. Olabilecek tum tedbirleri alin.

Arkadaslar biraz fazla rahat yaklasmis ama tutun ki yan komsunuz paranoid sizofren biri. Ilk cinayeti siz niye olmayasiniz?

Tabi tum bu paranoyak varsayimlari en basta dedigim gibi o ufak kilitler normal kilitlere iki uc kat daha zor dondugu icin soyluyorum.

evin her köşesine bak hala evde olabilir lan adam oha :D ya da yan apartmanın terasında saklanıyor eleman şimdi, gece olunca senin terasa gelecek pvc kapıyı açıp seni zikecek!!
her şey olabilir ben tırstım şahsen

korkutmak istemem de, bizde de senin kapıya benzer kapı var, siksen kitlenmez gibime geliyor.iyice döndürüyorsun da çıkıyor o dışarıya. ki öyle yağlı kaygan bir sistem de değil, hatır hutur girip çıkıyor o çengele giren aparat. polis çağırsan da parmak izi alsalar? farklı birinin parmak izi çıkarsa bişeyler olmuş olabilir belki.
@jam'in de dediği gibi, garip insan çok. hiç bir şey yapmamış da olabilir, yapmayacak da olabilir. gezinmiş çıkmıştır mesela. bilemedim. yani bizim evde olsa böyle bi durum, kapıdan şüphelenmezdim herhalde.

büyük ihtimalle kapı kilidi kendi kapanmıştır. yine de her ihtimali düşünmekte fayda var.
terastaki komşunun girdiğinden şüpheleniyorsan;
komşuyla tanış, kilit konusunu aç. insanlar genellikle bu durumlarda açık verirler. gözlerini kaçırma filan olur. konuşurken bir şeyler çıkarabilirsin belki.
Bir şey alınmamış diyorsun. bu durumda yandaki komşu girdiyse meraklı melahatlık vardır belki. Bu durumda tekrarını nasıl engellersin bilmiyorum ama girip girmediğinden emin olmak istiyorsan giriş yoluna boydan boya çok ince makara ipliği bağla. bir tarafını iyi tuttur diğer tarafını eğreti gibi tuttur. komşu geçerken ip yerinden oynar. (denenmiş bir yöntemdir)

eğer birisi girdiyse büyük ihtimalle hırsızdır ama evden birşey alınmadıysa veya karıştırılmadıysa hırsız ihtimali ortadan kalkıyor. ikinci ihtimal ise eve gelen hırsızlık değil de başka bir şey peşindedir. o durumda arkanı kolla bro.

komşunu bir yokla derim. en azından git anlat durumu bi tersik fark etmiş mi diye sor ?

mümkünse demir parmaklık yaptır balkon kapısına. nolur nolmaz bu devirde kimseye güven yok.

olay nereye varacak? Cok merak ediyorum. Umarim bir sis perdesi aralanir.

porno sitelerin "gizli çekim" kategorilerine fotoğraf ya da videoların düşmesin dikkat et. bi yerlere kamera filan koymuş olabilir. belki de o yüzden kitledi tam iş üstündeyken yakalanmasın diye. sonra da unuttu açmayı herhalde.

bence bu olayin zirvesini yapalim. hala belli olmamis ya :D

olum beni de korkuttunuz lan benim evde tamamen senin şartlarla aynı biliyor musun :S

zaten tırsıyordum iyice tırtstım.

Haha hortlamış soru. Şu ana kadar bi sorun olmadı. Ekşi duyuru sır perdesi zirvesi yapalım:)

kafanda birbirinden alakasız örnekler olması tutkuyla /severek yapacağın işin ne olduğunu bilmediğin için olabilir. bunu bir tart bakalım.
üniversiteye başlayacaklara tavsiyeler başlığına meslek seçimi ile ilgili bir şeyler karalamıştım. belki yardımı olur.
" hep bu yaşlarda kalmayacağınızı, bu mesleği 20'li yaşların ikinci yarısından 60'lı yılların sonlarına kadar yapacağınızı bir yere yazıp asın. ( meslek değiştirmek dereyi geçerken at değiştirmek gibidir, değiştirmek zorunda kalmayalım diye bunları yapıyoruz)
evleneceğinizi, çocuk yetiştireceğinizi, çocuklarınızın 25-30 yıl sizin himayenizde hayata hazırlanacağını hesaplayın. ailenizin, anne- babanızın, kardeşlerinizin, arkadaşlarınızın olacağını, onlarla vakit geçirmenin, ihtiyaçları olduğunda yanlarında olmanın sizin açınızdan önemini belirleyin.
bir işi yapıp karşılığında para alırken bulunacağınız koşulları bilin, masa başı işi, yürümek, makinalar, labrotuvar, güneş, muhatap olunacak çalışma arkadaşları, müşteriler, toprak.. bu tür konuları gözden geçirin. çalışma hayatınızın sonundaki (emeklilik) koşullarınızı değerlendirin. "

Enduro veya Naked motosikletlere bakmalısın.
Yeni başlayacağın için 250cc ve aşağısına bakmalısın.

motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al

çok tehlikeli trafikte motor kullanmak

bu motor başlangıç için güçlü görünebilir ama dediğim gibi haftada 2 ders bir ayını ayırırssan bu motor ile başlamanda sakınca yok.(tabi 18 yaşında değilsen) Koruyucu kıyafetleri bütçenin yettiğinden daha iyisini al gerekirse borca gir çoğu ömürlük olsun.

180.000km motor tecrübesi olan arkadaşlarım hala arada ileri seviyede olsa dersler alıyor

iyi şanslar son olarak

motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al motosiklet dersi al


emekli hard endurocu

Once bi 150cc ile basla sonra 250cc ile devam et.

Ilk seferde buna binersen uçar gidersin.

Önemli olan manevra kabiliyetini kazanmak,motor kolay elden çıkmaz ama ucuz 4-5 bine çok güzel 150cc bulursun

Kucuk motosikletle zaman kaybetmek istemem zihniyetinden çıkman gerekiyor öncelikle. Bu şuna benziyor; doktor olmak istiyorum ama tip fakültesi ile zaman kaybetmek istemem.

Motor dersi al diyenler,
İstanbul'daki Honda ekibi dışında, Türkiye'de ders veren nereler var acaba ?

yamaha var.

motor sürüş eğitimi konusunda, gis akademi'yi tek geçerim. gerek ilk tecrübe konusunda gerekse ileri sürüş eğitimleri konusunda uzmanlar.

eksisozluk.com
başlık ilgili değil ama şurda da bir deneyim anlatılmış, (sonlara doğru):
eksisozluk.com

250cc alti bir motor sana zaman kazandirir. transalpi zaptetmeye ugrasmak yerine ogrenme surecini daha rahat gecirmis olursun.

-motorsiklet degil motosiklet- (dogrusu boyle yaziliyor diye belirttim, ukalalik yok yanlis olmasin)

ben olsam dunya turuna xt650 turu bir makinayla cikardim. dunya turu planlamak icin biraz erken daha sanki. surus ve yol tecrubeni artirdiktan sonar kararlarin degisecektir bir cok konuda.

ilk etapta kiyafet konusu uzerine kafa yor. hangi kaski alayim, montum nasil olsun, botu nerden alayim vs.

facebooktan, internetten motosiklet ve seyahat sayfalarini takip ediyor musun? yoldan cik sayfasini oneririm mesela. simdi hasanpasa'da bir 'mekan' da tuttular, 5 aralikta acilis var. gel oraya, ordakilerin hemen hepsinin motorla bir hindistan, avrupa, asya vs. uzun yol tecrubesi var. tanisir muhabbet eder fikir alirsin.

%84

%70.3

Bakmadim

Edit: baktim, 74

%100

%77
tik atmayan cok fazla insan var :)

% 70.2
bi tık da senden rica edeceğim :)

78.1 %

79,6

edit: eleman tık atmadığı için hepinizin yazdığı şu ankinden yüksek kalıyor :)

%84.9

Edit:

%84.8

Toplam cevap sayısı 2042
'Cevap bu' olarak işaretlenmiş cevap sayısı 1733

Cevap bu'/Toplam cevap oranı %81.5
Toplam cevap sayısı 2811
Cevap bu' olarak işaretlenmiş cevap sayısı 2292

79,1

tik atarsan %82.6
atmazsan %82.5

du bakayim

%69.4 ama bu kadar dusuk olmasinin sebebi kuvvetle muhtemel kendi actigim duyurulara da cok cevap veriyor olmam ve onlara tik atmiyor olusum. Dur bakalim simdi onlari silip tekrar bakacagim.

Kendi tiksiz cevaplarimi kaldirdim %75.1 oldu. Lutfen siz de tikleyiniz efenim.

%70.8

%75

%96.2

Ben yazmayayim sen bak surpriz olsun.

70

ama kendime tik atmayanlardanim. ayrica diger hesabim da vardi onda da hayvan gibi cevap sayim vardi ama sonra ucuruldum :D

%78,2

resmi gazete ilanlarını takip edebilirsiniz.
www.resmigazete.gov.tr

vapurla konağa geçip 104 ya da 940'a binebilirsin.

izbanla şirinyer'e gidip aktarma da yapabilirsiniz.

ferritin demir depolarını gösterir. yani kansızlık başlamamış ama başlamak üzere depolardan harcıyor demişti bana doktorum.

ben de düzenli hemotologa gittiğim için ona göre söylüyorum. profesyonel değilim.

bu sonuçlardan anlamıyorum ama geçmiş olsun diyorum ben.

çocuklar hasta olmasın.

normal. önce depolar boşalıyor. sonra değerler bozuluyor. kızınızda dermir eksikliği anemisi başlamış eğer tedavi edilmezse diğer değerler de bozulmaya başlar. erken bir aşamasında yani.

Teşekkürler arkadaşlar, aslında bu durumda en çok kafamı kurcalayan ferritin düşerken rbc ve hemooglobinin yüksek çıkması. Aklımı kurcalayan kısmı orası??

anormal bir yükseklik değil. ölçüm cihazlarından bile etkilenebilir. hemoglobin normal(üst değerde) rbc ise çok hafif yüksek. endişelenilecek bir yükselme değil bu.

kan değerlerinden ben de anlamıyorum. deneyimlerimi paylaşmaya geldim.
beslenmesinde biraz ayarlama yapınca çocuk daha çabuk toparlar. demir bağlayıcı gıdalarla demir içeren gıdaları ayrı zamanlarda tüketsin. süt gibi kalsiyum içeren besinler demir emilimini engelliyor/azaltıyor.

ay ne hoş yaşını başını almış bi suser
şambali we trust ayrıca lakin ben sütlü tatlı öneririm

aklımdan beğendili dana sote ya da tas kebap geçiyor. ama sebzeli bazı ördövrler servis edilebilir.

yarin da benim misafirlerim var, yanci olma maksatli yaziyorum.

mercimek kofte
kisir

çorba, pilav, fırında tavuk gibi bişi olacaksa yardımcı olabilirim.

fırın tavuk olur güzel bi şekilde, baget alıp baharatlarsın yanlarına da patates aynı şekilde. güzel bi pilav.

Fırında tavuk +1

Tavuk riskli bence

ne güzel, sözlük yazarı bir annem olsun isterdim :)

karnıyarık deyip uzaklaşıyorum (yapımı zahmetli [olabilir belki ama sizin için çocuk oyuncağı olacağını düşünüyorum]+ lezzeti mükemmel, servisi kolay)

tavuk düşünmüyorum arkadaşlar. ben tavuk yiyemiyorum pek.
yancı arkadaşım jimicik güzel bir tavuk tarifim var onu verebilirim yapımı / ikramı çok kolay ve lezzetli bir tarif. hemi de hafif.

8-10 adet kemiksiz ve derisiz tavuk kalça eti kullanıyorum. bir kabak (girit kabağı kullanırsan büyüklüğüne göre 3-4 adet ) bir- iki havuç rendele. hazır kremalı mantar çorbasını toz halinde rendelediğin sebzeyle karıştır sonra da tavukla harmanla. bir fırın tepsisine yay üzernii kapatmadan at fırına pişsin. yanına pilav salata yapabilirsin.

karnıyarık+pirinç pilavı+cacık yanına biraz da patates kızartabilirsiniz. tatlı yerine de karpuz+kavun olabilir ya da dondurma

Her bitki çayının hazırlanma şekli farklıdır. Soğuk suyla hazırlanacak diye bir şey yok. Şimdi burda demlemeyi infüzyonu anlatmayacağım.

Ihlamur için, demleme yapılır. Yani suyu kaynatıyoruz, istediğimiz kadar ıhlamurun üstüne ekliyoruz, 5-6 dakika kadar demliyoruz, ister ıhlamuru ayırıyoruz ister ayırmıyoruz, afiyetle içiyoruz.

Cezvede suyu kaynatın kaynayınca bir tutam ıhlamuru atın bir taşım kaynasın ocağı kapatın. Cezvede birkaç dakika beklesin demini suya salsın sonra süzüp için.

arkadaslar doğru demiş de o tarif çiçek ıhlamur için. yapraksa kaynatmak lazım.

o dayılara gore en kotu durum olum ya da sakatlık degıl senın gıbı soru sormaktır.

şükür hiyerarşiktir

Anamın nenesi varmış köyde, yatalak. Sesi falan da çıkmıyormuş. Bazen kadını güneşin altında unuttukları oluyormuş yaz günü.

Sukur mekanizmasini biraz bencilce ve kucumseyici buluyorum; "Oh, iyi ki ben degilim. Boyle de olabilirdim" deyip, ustune de kendini karsisindakinden ustun gorerek cila cekmekmis gibi geliyor. Ornegin, biri sana soylemese bile seni dusunup, haline aciyip "Sukredeyim, mete kudur degilim" dese ne dusunursun? Cok ayip geliyor bana. Bana deseler, "Madem oyle kotuyum, kendi kendine mirildanacagina bir seyler yap" derim.

Yerinde olmak istemedigin halde bir insan varsa, o saatten sonra onemli olan insanin kendisi olmamali. Tabii ki elinde olan icin sukran dolu olmak ve ne kadar sansli oldugunu dusunmek kotu bir sey degil de, orada durmak sorun. Aslolanin konusmanin icinden "ben" veya "biz"i cikarabilmek olduguna inaniyorum. Atiyorum, Turkiye'deki biri olarak "Sukredeyim, daha zor yasam kosullari olan bir ulkede dogabilirdim" demek yanlis degil ama cok eksik geliyor bana. Bunun iki tarafi var. Bir yandan da gelismis bir ulkede refah icinde dogabilirdim ve yasiyor da olabilirdim. Sukur ve sikayet bunlari iceriyor, bu da olur ama hala tastamam bir bakis acisi degil bana gore. Yapabilirsek ya da yapabildigimiz kadari ile "biz"i cekmek gerekiyor icinden. Kisisel olarak dogru sorunun "Su dandik ulkede dogan boyle yasiyorken, neden su gelismis ulkede yasayan boyle yasiyor" sorusu olduguna inaniyorum. Ya da sakat bir insan icin "Oh halime sukredeyim" yerine, "Bu kisi neden sakat" demek daha yapici, en azindan cozum onerici geliyor. Dunyanin merkezi biz miyiz de, sukredip ya da sikayet edip duruyoruz? Tabii bu ne kadar becerilebilir, bilmiyorum. Insan illa ki bir noktada kendine donuyor. Olabildigince az donebilsek keske, donebilsem keske. "Bu kadar konustun, sen ne yapabiliyorsun" dersen haklisin tabii ki.

bu oznel bir yargidir. kimine gore annesi/babasi vefat etmis insan kotu durumdadir kimine gore parasi olmayan kimine gore engelli insandir.

bence insanlarin kotu durumlarina uzulmek yalnizca pragmatist bir harekettir. ona uzuluyorum diyerek kendi vicdanimizi tatmin ederiz ve o durumda olmadigimiz icin bir yandan seviniriz.

dedigim yanlis anlasilmasin tabiki bende aciz gordugum herkese uzulurum. bu bence bir erdemdir. ama dunyadaki bilincli olan her canlinin her hareketinin sebebi bence pragmatistliktir.

ama bazilari var ki harbiden nefret ediyorum. sehitler olmez vatan bolunmez diye snap atiyor. on dakka sonra arabada son ses muzik egleniyor. kurtce sarkilarla dalga geciyor. sayisiz kere yurt disina cikiyor. zengin bir aileden geliyor. onlarin yasadigi acinin onda birinin farkinda degil. ama bunu kullanarak reklam yapiyor. bu ikiyuzluluktur. bende cok uzuldum berkin elvana, ozgecana. yada sehitlere. ama hic sosyal mecrada uzuntumu paylasmadim. birilerine duyurup begeni almak, bundan faydalanmak gibi geliyor bana.

bu benim goruslerimdir. kimilerine ters dusebilir yapacak birseyim yok ne yazikki.

konu cok dagildi ama anlatmak istedim sadece.

konudan saparsam düzelt beni, konu ne onu bile tam anlamadim ya mesajindan.

neyse.

corinth taraflarina gelir büyük iskender. o dönem egitimini tamamlamis ve zaferler ile korku salan bir hükümdar haline gelmis, hakkinda efsaneler dgarken, henüz entrikalar ve iki yüzlülerle cevrilmemistir. babasi filip ise helenlerin kendisini barbar yaftalamasindan dolayi oglunun bir yunan gibi, filozofik, bilimsel cok yönlü egitim almasini istemistir. bu nedenle miezada aristonun yanina gönderilir egitimini tamamlamasi icin. sokratesten de etkilenen hocasindan dolayi korintte sokratin eski ögrencilerinden biri olan diojeni görmek ister. halkin bölgenin delisi gibi gördügü, ancak bilgelerin saygiyla yaklastigi bu adami merak etmesi gayeet dogaldir. hükümdar, yaninda sadik okul arkadaslarindan biriyle ustayi görmeye gider. fatih ünvaniyla koca bir imparatorluga hükmeden iskender, diojene yaklasir, ve kendisini tanitir. diojen gayet laubali cevap verir ve cevredekiler korkuyla bakar. hiddetinden korkarlar iskenderin. ama o tepki vermez, sadece dile benden ne dilersen der.

diojen cevap verir, sirti bir sarap ficisina dayali, üstündekiler uzun süredir yikanmamaktan yapismis, acliktan incecik kalmistir. karsisinda altin bileklik ve ipek kaftanlarla cevrili bu imparator, ondan ne dilerse yapacagini söylemektedir. tek bir kelimesine bakar zngin olmak. tek bir cümlesiyle sehrin anahtarini eline alabilir.

oysa dudaklarindan su sözler dökülür, gölge etme baska ihsan istemem.

cevredeki herkes aciyan göylerle bakmaya baslamistir, aptal, altinlar icinde yüzebilecekken, kendisini yakmis, belki kellesini bile kaybetmistir.imparator senden ne istedigini sordu ve sen böyle mi cevap veriyorsun?

iskenderin gözleri dolar halbuki, cevresindekilere uzaklasmalarini söyler ve diojeni ufak bir yürüyüse davet eder. döndügünde sessizdir imparator, ne konustugunu ise kimse bilmemektedir.

can yayinlari, iskender serisi, massimo manfredi.

gene derler ki diojen, kinik, yani köpek felsefesinin öncülerindendir. dünyevi tüm mal varliktan uzaklastiginda kendisi olacagini söyler. cünkü para kazanmak karin doyurmak ve baskalarina bakmak aile kurmak gibi gayeler, senin kendine dönüp bakmani engeller diye düsünür. tek sahip oldugu bir hanin önünden aldigi fici ile bir adet tastir. ficinin icinde yatar soguk zamanlarda, tasi da su icmek icin kullanir.

bir gün nehir kenarina su icmeye indiginde bir sokak köpeginin kafasini egip kana kana su ictigini görür. o gün tasa da ihtiyacim yokmus meger diyip tasi da atar. sadece ficisi kalir. bir baska hikaye ise söyledir, korinth isgal altindadir, kusatma vardir ve tüm halk olasi saldirilara karsi sehrin merkezine cekilmekte, duvarlari güclendirmekte ve hendekleri genisletmektedir. herkes kosustururken diojen ise ficisini bir ileri bir geri yuvarlayip etrafta kosusturmaktadir. herkes bu deli ne yapiyor diye sorar, o da herkes böyle kosustururken oturmaya icim elvermedi diye cevap verir.

hangisi ne kadar dogru, bilinmez. ama ates olmayan yerden duman da cikmaz. hicbir seyi olmadan yasayan bu adam, aslinda hepimizden daha iyi durumda degil midir? yoklugu tercih etmek, malin pesinde köle olmamizi engeller mi? diojenden daha mutlu ya da özgür müyüz acaba?

bence, en kötü durumda olan, düsündügün gibi en kötü durumda olan degildir, yani gözü görmeyen, duymayan ya da yürüyemeyen. en kötü insan, mutlu olamamis insandir bence, daima korku icinde yasayan. ölümün korkusu, kaybetme korkusu, yetinenememe korkusu. ne dersen de, bence en kötüsü budur, ve bunu asla bilemeyecektir.

sükür olayina girmiyorum, dini degerlerim pek zayif, ama ahlak ve moral icin, etik icin, din gerekmiyor.

ama dedigim gibi, en kötü durumdaki insan bu acima ve kuramadigimiz empatilerin cok uc noktasinda, hayal ettiklerimizden cok farkli.

kisisel görüsüm, keske böyle yasayabilseydim. iki yüzlü bir sekilde yasadigim toplumun kölesiyim. sadece, hayalim, günün birinde yeterince birikimim oldugunda, herseyden elimi etegimi cekip, kendi kendine yetebilecek, dag evine yerlesmek ve emekliligimi, hayatim son günlerini, orda sevdigim kizla gecirmek.

genel olarak şunu söyleyeyim her zaman daha kötüsü çıkıyor. ayrıca bu konu birazda göreceli, hani hadi tüm dünyayı dört koldan araştıralım en kötüsünü bulup ibret alalım kendimize gibi bir şey mümkün değil.

ayrıca o kişilerle bu konuları konuşmaman daha iyi olur. hem tatmin olamayacaksın, hem onları ikna edemeyeceksin hem de seni vebalı gibi göreceler sen zarar göreceksin. dışlanacaksın, ayıplanacaksın, ayrıca seni ''düzeltmek'' için hayatına müdehale edecekler ya da ailenin etmesine neden olacaklar. her halükarda sen üzüleceksin.

hz muhammed demiş ki
insanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz

hersey herkesle konuşulmaz. ama insan bildiğini de düşündüğünü de sadece kendisine saklamamali. o zaman da kimseye hayri olmaz. ben oldum olasi annemi eleştiririm mesela kuran okudugunda. o da bana hep kızardı. okuyosun da ne anlıyosun sen arapca mi biliyosun derdim. hatta bunu kurana gelen arkadaşlarinin yaninda da söylemiştim. beni baya ayiplamislardi. ama ayiplamayanlar da vardi. türkçesini okumaya başladı sonra. birileri benim gözümu acarsa mutlu olurum. riskini alabiliyosan düşündügunu anlatmalisin.

ama insanlarin ellerinden mutlu olduklari şeyi de almamali.

Kötü durum bana göre bir insanın kabul edemeyeceği kabul etmekte / göğüslemekte zorlandığı durum.
Bu nedenle de kötü durum nitelemesi duruma değil kişiye göre değişiyor.

Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi anlatayım.

Sene 1994. Kriz var. Ben ülkeye henüz giren amway adlı bir amerikan firmasının distribütörlüğünü yapan avusturyalı bir grupla tanıştım, ürün iadeleri, güvenilir ürünleri filan var, aklıma yatmayan yerler olsa da ben de ek iş olarak yapmaya başladım.
Firmanın ürün yelpazesi çok geniş ancak biz ürün satmıyoruz, hayaller satıyoruz. İnsanların evlerine gidip işi anlatıyoruz daha çok da onların hayattan beklentilerini harekete geçiriyoruz, istedikleri şeyleri günyüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Sistem bu şekilde kurulmuş.

Bir gün iyi bir semtte bir eve gittik. Ev katalogtan çıkmış gibi. Oldukça lüx ve pahalı eşyalarla donatılmış. Çiftin meslekleri psikolog ve eczacı. Krizde çok borçlanmışlar, dükkanlarını kapatıp şehir değiştirmişler filan. Çok kötü durumda olduklarını düşünüyorlar. Onlara hayal ve umut satabildik. İşe girdiler.

Aynı gün bir gecekondu mahallesinde bir eve gittik. Çift işçi. Ev sıvaları henüz yapılmış tabanı döşenmemiş iç kapıları takılmamış natamam bir ev. Eşya olarak da yere serilmiş bir kilim (toprağın üzerine) duvar kenarında birkaç tane yer minderi var. O çift hayallerine kavuştuğunu düşünüyordu. Artık tamamlanmamış olsa bile bir evleri vardı ve nasılsa tamamlayacaklardı. İşe girmediler.
İstatistiki olarak bakarsan ilk ailenin durumu standartların üzerinde ikinci aile ise gerçekten yardıma muhtaç. Asgari gereksinmeleri karşılayamayan aile durumum iyi diyor.

Başka bir hikaye:

Arada buraya da onlar için soru soruyorum tanıdığım bir aile var. Üstün zekalı bir çocukları var. Bu aile de 90 ve 94 krizinden kötü etkilenen bir aile. Çocuk bursla kazandığı üniversiteyi ailenin ekonomik durumu nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. Çocukta majör depresyon ve ot bağımlılığı var. Bilgisayarın başından kalkmıyor, bir iki lokma yiyecekse bile (çoğu zaman onu bile yemiyormuş) bilgisayarın başına alıp yiyor. Hayatla bağları tamamen kopmuş durumda. Sinirli agresif halleri oluyor.
Ben bir anne olarak düşünüyorum evladının günden güne eridiğini çürüdüğünü görmek ama bir şey yapamamak nasıl bir şeydir diye işin içinden çıkamıyorum. Sonra körpecik yaşında intihar eden evladının acısıyla yıllardır yaşamaya çalışan hatta artık hayattan zevk almaya başlama belirtileri görsteren tanıdığım başka bir anneyi düşünüyorum. Diyorum ki bununki en azından yaşıyor, hala umut var yani.

Başka bir hikaye:
Bu benimki.
Bundan 5 yıl önce benden bir tümör alındı. Yüksek dereceliymiş ve genetik olarak da haritamız çok fena. Dedim ki "tamam bu iş buraya kadarmış" Neyse erken teşhisten ve düşünce tarzımdan / tutumumdan paçayı kurtardım sanırım.

O dönemde beni kanser olmaktan daha çok üzen şeyler yaşadığımı söyleyebilirim. Daha ne olabilir ki diyeceksin demi. Olabilir. İşte bunu anlatmaya çalışıyorum. Her şey senin onu nasıl algıladığına, nasıl yorumladığına göre değişiyor. O zaman henüz 13 yaşında olan kızıma karşı sorumluluk duymasam, onu bensiz bırakmaya hakkım olmadığını düşünmesem büyük olasılıkla mücadeleyi bırakır hayattan vazcayardım.

Konudan bağımsız ama azıcık da ilintili:

Dün burada bir soru soruldu duyuruyu ne kadar ciddiye alıyorsunuz diye. Ekşide bazı şeyler yazılmış sanırım. Şimdi bu soruya verilen güzel cevapları okuyunca o soruyu hatırladım.
Ben güzel insanların olduğu bu ortamda olmaktan, bir parçası olmaktan mutluyum.

Bir sene önce ciddi bir bağlılığim ya da bağımlılığım vardı. Buradan çok insan tanımaya, yazılanları dikkatli takibe, zirvelere katılmaya başladım. Sonrasında ardı ardına yaşadığım birtakım absurdlukler sonucu buradan uzak kalmamıştır gerektiğine karar verdim hatta hesabimi da sildim. Bir müddet ara verdim, hesabı canlandırdım. Su an hayalet kullanıcı gibiyim, rahat ediyorum.

bu sitedeki kadınlar çokzel.

Ne kadar zamandır var, ne kadar zamandır kullanıyorum hiç hatırlamıyorum. Büyük ihtimal ilk günden beri. Elimin altında olması hoşuma gidiyor ama diğer tüm web siteleri gibi olmazsa olmazlık bir durum yok (belki imdb buna istisnadır)

ciddiye alırım da artisliğine kullanan pust da çok.

since 2007

www.eksiduyuru.com

@ali
"3-4 yıldır bu sitede sürekli takılırım çok da ciddiye almam eğlenir giderim hepsi bu"

yazdığın cümleyi zaten ben söylemişim neden rakam verip beni haksız çıkarmaya çalıştın ki?

ciddiye almak konusu bayağı karışık. ben neredeyse bütün günümü burada geçiriyor, buradaki insanların çoğunu "gerçek" kabul ediyor ve buradan aldığım fikirlere falan değer veriyorum. buna karşılık normalde hiç yapmayacağım serserilik ve itlikleri, "amaan duyuru alt tarafı" diyerek yapmaktan geri kalmıyorum. ciddiye almıyorum desem, "e o yüzden mi gece gündüz buradasın?" denir haklı olarak. ciddiye alıyorum desem, normalde duyuruda çizdiğim profille pek alakam yok aslında. burayı bir çeşit iç dökme, kafa dağıtma, kendi kendine deli gibi konuşma ortamı olarak görüyorum işin açığı. neyse ne.

bağımlılık konusunda... genel olarak bir internet bağımlılığı sorunum zaten var, duyuru da bunun parçası tabii ama hep hareketli bir yer olmadığı için, bir süre uzak kalınca "aman ne olmuştur?" diye düşünmüyorum pek. eskiden karı kız kovalardım, şimdi 500 kilo olduğum için onunla da uğraşmıyorum hiç. sorum varsa soruyorum, öyle bakıyorum kim ne yazmış etmiş diye, cevap verebileceğim bir şey varsa cevap veriyorum, geçiyorum. duyuruyu severim, sayarım, hayatımın bir parçası bellerim ama öyle bağımlısı da değilim sanırım. çünkü uğraşabileceğim bir şey olduğu zaman unutuyorum hemen. herhangi bir şeyle ilgilenirken aklıma duyuru gelmiyor mesela. başka şeyler geliyor ama.

Ciddiye almıyorum ama bağımlıyım biraz, alışkanlık oldu kıramıyorum da :) Biraz öğrenci modunda takıldığım için kaytarıyorum sürekli, vakit geçiriyorum.

eliboşluktan buradayım çoğunlukla. ciddiye alma kısmı da ruh halime göre değişiyor siteye bağlı değil; bazen kimseyi almıyorum, bazen troll başlıkları bile alıyorum falan fistan. almamak daha iyi.

oldukça pragmatik bir ilişki içerisindeyim burayla, çok işime yaramışlığı vardır. adamakıllı sorulan sorulara verilen cevapları ciddiye alıyorum, gerçek hayatta aynı ortamda bile bulunamayacağım 3-5 kişi var mesela, onların cevaplarını özellikle ciddiye alıyorum, gerekirse mesaj atıp soru soruyorum bilgileniyorum. eğlence aşısından pek ciddiye alamıyorum, geyiği çok iyi değil ama bu bir sorun da değil. bu kadar faydasını gördüğüm bir ortamın içinde olmayı da seviyorum sanırım, o yüzden sözlüğü açınca buraya da kesin geliyorum. bağımlılık mı değil mi; artık işime yaramaz hale gelirse girip girmediğime bakarak karar veririm ona.

ciddiye alıyorum, ama sözlükte hakkında entry girecek kadar (çok bozuldu rererö diyecek kadar) ciddiye almıyorum. :)

çok sık giriyorum duyuruya ama bağımlı da değilim, girmek istemezsem girmem.

edit: hatta şu anda karar verdim, haftada bir iki defa filan bakacağım artık, onda da film duyurularını cevaplayacağım. polemikten uzak duracağım. etliye sütlüye karışmayacağım. görüşmek üzere.

Bilgisayarı açtığım zaman ilk girdiğim site burası reklam engelleyicileri devre dışı bıraktığım tek site de burası. Cevaplayabileceğim bir şey olursa cevaplıyorum, kimi zaman da soru soruyorum. Çok yararlı cevaplar da alıyorum. Hele bir tanesi vardı ki ağzımla kuş tutsam o bilgiye ulaşamazdım.
Bağımlı değilim.

Dallama saturasyonu arttıkca kopuyor bu saturasyon azaldıkca (nadir) siteye bağlanıyorum.

garip bi denge var :)

bi kaç sene oolmuş kullanalı ve ciddiye alıyorum. bazı dönemler her gün giriyorum bazı dönemler hiç aylarca elimi sürmyorum... değişiyor. müptelası değilim. herkes fikrini yazıyor. ciddiye alarak da almayarak da bir görüş belirtiyor. önemsendiğini hissediyorsun temelde. ne bilim aidiyet duygusu vs... bu güzel bişi.

eh iste.

Eto bitmis ya da lost cok bozdu demek istemiyorum. Artik cevabim eh iste.

bebek boku gibi duruyor :) bence at gitsin

sığdırabiliyorsanız buzluğa koyun belli bir süre beklesin. dışından buz tutmak çok işe yaramaz.

Amerikan tarzı kumaş parçaları/ yıtılmayacak kağıt parçalarıyla vb fazlalıkları ağda yapar gibi aldırabildiğiniz kadar aldırın önce. Kalanları ya dondurursunuz ya da tırnağınızla temizlersiniz. Kalanlar için çok sıcak su da kullanabilirsiniz. Sakız çürümüş donmaz gibi geliyor.

resimde göründüğü gibi sadece kenarına bulaştıysa o kısmı kestirip overlok yaptırabilirsiniz.

youtu.be
bu geldi aklıma ama..

Hiç kimse :(

Hanımımı tanıyorum.

hiç yok.

Hic kimseyi tanimiyorum. yine tanismak konusmak isteyen her daim mesaj atabilir.

Annemi. Anneeeee ne yemek var yarina.

hiçkimse.

mula, cizgilipijama, hjarteblod, xfestos, guitarissimo geldi aklıma ilk. başka yok sanırım. varsa da bir ya da iki kişi.

i know what u did last summer

basond :)

0

zirvelerden yüzyüze tanıdığım kişiler var. onun dışında ünide okurken bizim bölümden 4 tane yazar olduğu ortaya çıkmıştı, haliyle kendilerini de tanır, ciğerlerini bilirim.

Sevgilimi tanıyorum, onun dışında tanıdığım yok. Bi zirveye katıldım gerçi birkaç kişiyle tanışmıştık orda da :)

0 :(

seni ve eşini tanıyorum :)
onun dışında baya bir kızı tanıyorum kızlar zirvesi sağolsun.
toplamda 10-15 kişi tanıyorumdur

1
(kendisiyle ayni evde yasiyoruz)

0.
güzelliği burada bu işin

10 vardir. Ama nick vermeye gerek yok.

1

50'den fazladır sanırım ama tek tek nick veremeyeceğim tabiki :)

50 mi? maşallah mahalleden arkadaşlar sitesi olmuş neredeyse :)

4 kişi falan var galiba. ama önceden de tanıyordum.

yüzyüze
10 kişi filandır ama birkaç tanesini belki 2 senedir hiç görmüyorum buralarda
üstüne bir de zirvede gördüğüm bir 10 kişi filan var

kim olduğunu bildiğim ama hiç görüşmediğim (buna karşın mesela iş filan yaptığım) kişiler de var, kaç kişi bilmiyorum.

bir de bizim gerek bölüm (genetik) gerek sektör (çeviri) maşallah hep yazar olduğundan kim olduğunu bildiğim arkadaşlar ve meslekdaşlar var :)

17 kisi saydim simdi aklima gelen. Seni de saydim. Ama ilk anda aklima gelmeyenler de vardir. Bunlar yuzyuze konustuklarim, ayakustu sadece tanismis oldugumuz birkac kisi de vardir bunun disinda.

9kuyruklukedi

eskiden ecayip popüler bi sözlük yazarıydım, böyle insanların çokça özendiği, gereksiz saygı gösterilerine boğduğu selebritilerden. günümün üçte ikisi falan sözlükte geçiyordu. o zamanlar 25-30 kişiyle falan çay-kahve tadında samimiyetimiz vardı. sonradan baktım işin boku çıkıyor, hesabımı kapatıp uzunca bi süre uğramadım sözlüğe. sözlükçülerin ve duyuru erbabının da çoğuyla bağım koptu tabii, 3 tanesi dışında.

edit: yazmayı unuttum, o üçünden biri aziz kedi.

burda tanışıp yüzyüze görüştüğüm 1
normalde tanıdığım burda üye olan 4

normalde tanıdığım ve buraya üye olduklarını sonradan öğrendiğim 2 kişi var.

onlar benim nickimi bilmiyor...

Erkek nick'iyle giren güzel kızları tanıyorum. Nick veremem, gizli bilgi.

ağda zaten maliyeti olan bir şey değil ki, bir kartuş ağdayla bir kişiye komple ağda yapılıyor, 4 tl ortalama -ki toptan alınca daha da ucuz- 2-3 tl lik de bez gitse zaten 40 liraya yaptıkları komple ağdanın maliyeti 6-7 tlyi geçmiyor. ben bi zararı olacağını düşünmüyorum.

Ya bazisi kokulu, yok yurt disindan ithal yok cikolatali bilmemne ayagina geciriyolar. Yoksa agda ayni agda. Cok cildin hassassa farkediyor bazen.

Ağda yaptırılacak yeri seçerken öncelikle hijyene dikkat ediliyor mu bakmak lazım.

Şehir?

İstanbul.

Buzdolabında saklamak için ya oyup ya da kızartıp direkt dolaba atacaksınız.

Kurutarak saklamak için: hafifçe patlıcanı soyup, dilimleyip bir yere serin. üstüne az tuz atıp öyle kurutun.

Fırında da kurutma yöntemleri var sanırım ama özellikle güneşte mi kurutmak istiyorsunuz?

teknikekip, ben de onu soruyorum aslında. balkona falan asılıyor genelde, balkonum yok benim. nereye asacağım ben? sorum bu.

innerbliss, güneşte doğal haliyle kurusun istiyorum, evet.

istanbulda bu mevsimde nemle birlikte kurumaz. fırını deneyin.

@dessy

penceren yok mu? ipe dizip pencereden salla aşağıya. biraz kurusun içeri alırsın.
güneş görmezse küflenir.

Şöyle bol ısı yayan bir lamba alıp daya lambayı patlıcanlara. Ciddiyim. Elektrik faturana karışmam ama.

önce oy, sonra içini dışını şöyle bir yıka. dikiş ipinden daha kalın olan bir ip var adını bilemedim. iğne aracılığıyla patlıcanı ipe sapla ama patlıcanın ağzı yere bakacak o yüzden ipe patlıcanın alt kısmına yakın as. balkonun yoksa pencerene gerdir.
hava nemliyse geç kurur. rüzgar aşırı olmamak şartıyla değsin daha iyi kurur.

##hatta patlıcanların o kestiğin başlarını da atma tepsiye koy, kurusun. onu daha sonra ıslatıp salatanda kullanabilirsin, yemeğini yapabilirsin.

bahsettiğim ip bu www.karginlar.com.tr ama diğer ipler de olur mu bilmiyorum. bu şart değildir heralde bulamasan. yorgan köpüme ipi diye geçiyormuş. şu aralar kurutmalıkların zamanı bu arada. biber, patlıcan, domates, kabak vs vs.

yorgan ipi-iğnesi diye geçiyor. ben de aldım boş odam var oraya çamaşır ipi astım kurutucam güya da bir türlü sebzeyi almadım :/

Annem zeytinyağlı dolma yapar kuru patlicandan

Patlıcanları başlarını kesmeden yıkayın. Aslında sebzeler meyveler yıkanmadan kurutulur otlar yıkanarak kurutulur. Üreticimizin bir kısmı bilinçli olmadığı için ilaçlı ürünler de pazara çıkıyor bu nedenle ben artık kurutmadan önce ön yıkama yapıyorum. Yıkama suyu kurusun sonra dolmalık hazırlar gibi kesip içini oyun.
İçlerini hafif tuzlayabilirsiniz böylece kışın daha uzun süre dayanırlar ve kururken çürümeyi önler.
Pamuk bir ipe dip kısımlarından dizin. Pencere önü, olmuyorsa pencereye yakın bir yere asın. Duvarla camla vb temas etmesinler.
Sebze kurutma işleminde hem güneş hem de rüzgar gerekiyor.

İyive kuruduklarına emin olunca bez torbada saklarsanız iyi olur.

Kullanmadan önce bir el sudan geçirin, sonra haşlayın. Haşlama suyu acı olur kullanılmaz. Sonra içini hazrlayıp doldurup pişirirsiniz.

1 pirinc 2 su

Pirincin iki kati kadar su.
Gec saatte yemek hmmm....