daha önce bir sıkıntından falan bahsettiysen kullanılır.

Nasıl baş ediyorsun? demek.

Açık olayım. Sınırsız seks. Hayatımda eğitim de var, spor da var, müzik de var ancak hiçbiri seks kadar etkili şeyler değil.

Fazla fazla tatil yapmak, evde yatmak yerine insanların arasına karışmak, yeri geldiğinde de yanlız başına bitşeyler içmek seyhat yapmak. Çocukken hayal ettiğim her şeyi yaptım gibi, bir kariyer kaldı. Onu da halledersem tamamdır

Manen rahat olacağınız şeyleri yapmaktır.. Verdiğiniz örnekler hep anlık şeyler. Atıyorum hayır kurumunda bir şeyler yapmak... Benim açımdan dolu dolu yaşamaktır.

günümüzde bence hayatı dolu yaşamak ve öyle görünmek gibi iki farklı kavram var artık. sen olayın neresindesin bilemiyorum ama, yapılan, denenen her yeni etkinlik insanın beyninde amigdala denilen bir noktayı tetikliyormuş ve yeni bir deneyim yaşadığında o an sana daha uzun geliyormuş. dolayısı ile yaşadığın o an sana daha uzun geliyormuş.

yeni şeyler denemek derdim ben hayatı dolu dolu yaşamak istesem. eğer öyle yaşamak değil, öyle görünmek istiyorsam da yeni bir instagram ve swarm hesabıyla bu deneyimleri desteklerdim.

Çalışmak zorunda kalmadığım zaman

bahsettiğin kombolar güzel tabi de hayatı dolu dolu yaşamak bu şekilde kısıtlanamayacak kadar geniş ve ucu açık bir kavram bir noktada. çünkü bana göre hayatı dolu dolu yaşamak orman içinde bir kulübede, hayata karşı hiçbir sorumluluğun olmadan doğayla bütün ve yapayalnız bir şekilde yaşamak olabilirken, başkasına göre bu cehennem olabilir.

insanlığa bir şeyler katmak. sanatsal olur bilimsel olur fikirsel olur... öldükten sonra geride en az bir kişi için bile olsa değerli bir şey bırakabilenler benim için hayatı dolu yaşayanlar. uzun vadeli bütün hedef ve hayallerim de bu yönde. eğer bu hayallere ulaşamazsam ölüme yaklaştığımı anladığım anda en büyük pişmanlığım muhtemelen bu olur ve içimi kemirir.

kendim bir şey beceremezsem de bunları yapabilecek bir evlat yetiştirmek de kâfi diye düşünüyorum.

Daha yeni, hayatımla ilgili düşündüğüm ve kıyaslarla kendime yaptığım analiz şöyle. Hayatım zorunlu alışkanlıklar ve zorunsuz aliskanliklar arasında gidip gelmek. (İşten çıkıp hep ayni insanlarin yanina ayni şeyleri yapmaya gitmek örneğin) Arada sadece konusuyor ve hayal kuruyorum. Ogrenmiyorum, internet elimden düşmüyor.

Ve sonuç şu: daima öğrenmeye devam etmem lazim. Ben son 5 yılda işim harici hicbisey ogremedim. Yeni bir skill yok bu dönemde bana eklenen. Öğrenme isteği beynin bir ihtiyacı ve bence ben bunu internetle uyuşturuyorum. Peki beyin tamam da, benim egomun da tatmine ihtiyaci var. O tatmin de deneme, biseyleri hayal edip ortaya çıkarma, aksiyon alma.. özetle; üretmek, yaratmak.

Öğrenen ve üreten insan hayatını dolu yaşıyor. Ben öyle yapabilirsem tamamım. Bi de vermek var tabi. Biseylere katkı yapmak. Cocuk yetistirmek ya da.

kurutulmuş patlıcan dolması yemek.

Sevgili dostum,

Şöyle birşey var:
m.youtube.com

Böyle bi soruyu soran biriysen, bu konuşma hoşuna gidecektir.

Hayatın anlamı hayatın anlamını bulmaktır demiş reis. Senin dolu bardağın başkasına bomboş görünebilir. Çok takılma. Tüm inanışlarda ön önemlisi iç huzur.

gelmez, gelmiyor.

2 sene daha çalışıor sonra cortluyor.

o i$ten hayir gelmeyebilir.
yerinde olsam anakartin yedek parca koduyla internette aratir, cin'den getirtirdim.
4 sene once benzerini yaptim cihaz hala calisiyor

eğer gerekli ekipman kullanılarak müdahale edilirse eskisi gibi devam eder. yanan ekipmana göre değişkenlik gösterir bu durum. işlemci yandıysa dizgisi vs çok önemli. işlemcinin fabrikasyona yakın montajını yapan cihaz 3-5 binlira mesela. ama elim iyi diyen manuel olarak yapmaya çalışan adamlara verirsen randıman alamazsın. neredeyse mikronluk bir olay. belki birkaç direnç yanmıştır, usb çıkışları vs. bilemezsin. göstermekte fayda var. bana kalsa kendim açarım. sorunu bulmaya çalışırım. datasheet artık her yerde mevcut.

şu ara bende düşünüyorum xperia xa tavsiye edebilirim. tasarım bence çok hoş ve ince sayılabilecek bir telefon tabi beklentileri de bilmek lazım.

www.hepsiburada.com

Bir arkadaşım mi max 2 aldı, çok memnun. Hayvan gibi büyük bir telefon tabi, ergonomisi uyuyorsa değerlendirmeye alın derim.

hocam biraz daha çıkabilirse mi5s.
Yok diyorsanız redmi note 4.

RED Mİ 4A ALDIk teyzeme bir sıkıntı göremedim. Yağğ gibi akıyor.

sonuna kadar bekleyip istifa edecek.

istifa edecek. doğru zamanı bekliyor.

Win10 ağır gelmesi diye bişey olamaz bu cihaz için. Arka planda çalışan Asus tarafından yüklenmiş 3.parti uygulamalar belki anti-virus neden oluyor olabilir yavaşlamaya.

Arkadaşlar celeron işlemci, emin misiniz kaldırması konusunda?

www.hepsiburada.com

Bundan daha dandik işlemcilerle de windows 10 güzel çalışıyor.
2 Gb ram çok az bence, chrome ve word aynı anda çalışsa yetmeyecek bir ram miktarı.

Görev Yöneticisinde başlangıç sekmesinde açılışta çalışan uygulamaları incele, progam kaldır'dan biilgisayarla gelen gereksiz programları kaldır.
CCleaner bulunsun arada kullan.
Sistem ayarlarını değiştirmeye çalışma, update kapamak gibi, windows update'i kapatmaya çalışan birisinin bilgisayarını düzeltmem yarım günümü almıştık, tabi o hatalı şeyler de yapmış olabilir.

Update ayarlarında güncellemelerin nasıl teslim edileceğini ayarla diye bir bölüm var, onu kapa veya yerel ağ yap.

Mümkünse SSD al.

İşlemci benchmark 880 denmiş, benim 2013'te en ucuz modeli seçerek aldığım lenovo'nun benchmarkı bile 2300. 2GB ram de özellikle internette (özellikle birden çok sekme açılırsa) çok sıkıntı verecektir. Kötü bir seçim olmuş açıkçası.
Bunun dışında windows 10 kendini güncellemeye çalıştığı için işlemciyi meşgul edip çok yavaşlıyor olabilir ki bu günlerce sürebiliyor. Ya da yazıldığı gibi belli bir program zaten zayıf olan sistemi sömürüyor olabilir, görev yöneticisinden işlemci yüküne bir bakın öncelikle. Bir de chrome kullanmayın, çok ram ister.
Darboğaz işlemci ve ramde olduğundan ssd'den fayda göreceğini sanmıyorum.

güncelleme yapıyor mu hala... Ağır çalışmasının sebebi o olabilir. bu bilgisaayrdan daha kötü bilgisayarlarda 10 canavar gibi çalışıyor.

windows 10 pek çok bilgisayarda win7'den hızlıdır. bunu da aklınızda bulundurun.

neden olsun ki millet çatır çatır alıyor araba,
devlete daha çok para lazım zam olur indirim olmaz gibi şu sıralar.

Adamlar nerden kitlerim diye yanıyor :)

trollziya: 2009 da kriz sebebiyle olmuştu. etkilerini yumuşatalım hesabı.

engellilerin ötvsiz araç alımlarını bile sınırlandırdılar.

olmaz, zaten ekonomi bok, başkanlık seçimine kadar gemiyi batırmadan götürmek istiyorlar.

Bir ihtimal, ne zaman olacağı belli olmayan yerli otomobilde ötv daha az olabilir.

Sen "abi maaşımın 35%'ini vermeyin gerek yok" dediğin gün ötv de inebilir.

ya zaten siyasi bir oyundu bu.
ölümü gösterip sıtmaya razı etmek.
baş kahraman erdoğan tabi ki.
%30 olur.

şu anda idlib'deki savaşı finanse etmeye çalışıyorlar. kısa vadede indirim yok...

Zam gelir indirim gelmez. İthalatı azaltmaya çalışıyorlar. Ötv indirimi gelirse talep artar. Türkiye boka saran bir ekonomi olduğu için giren paranın çıkmasını istemiyorlar. Çıkınca geri gelmiyor nitekim.

kalkmak bir yana, ötvnin kdvsinin ötvsi vergisi gelebilir.

ayrica, yardın @dannycarey

0 ihtimal. Her seye ragmen araba satiliyor, tepki yok bir sey yok, vergi geliri de lazim, niye indirsinler ki?

Protein vücudun tüm yapıtaşını oluşturuyor, yağlarla birlikte her hücren proteinle inşa ediliyor, protein yeterli miktarda alınmayınca tüm sistem yavaşlıyor ya da çökmeye başlıyor, buna ikame edecek bir başka madde yok. Karbonhidratsa sadece enerji veriyor, başka bir olayı yok, onun yerini tutabilecek maddeler var. Yani karbonhidrat yoksa ölmezsin ama protein yoksa (Bağışıklığın çökmesi vs. ) ölürsün. Kısaca böyleyken böyle.

Temeli var.

Edit: Protein eksikliği seratonin, dopamin, adını hatırlayamadığım diğer önemli hormonları olumsuz yönde etkiliyor.

evet hücreler proteinle inşa ediliyor ama sinir hücreleri bir yaştan sonra yapılmıyor sonuçta. yani proteinsiz kalıp hasta filan olsak da zekaya etki etmesi beklenen bir şey mi?

Et demek sadece protein demek değil. Kırmızı et B12 vitamini açısından zengin. Bende B12 vitamini eksikliği var. Bu öyle saçma bir şey ki, ağzında aft çıkınca hayat kaliteni düşürüyor. Kimi insanda unutkanlığa yol açıp, kişiyi dağınık bir ruh haline sokuyor. Kimisinde yorgunluğa sebep oluyor. Sadece protein değil, vitamin ve mineral eksikliği bile çok ciddi sorunlara neden olabiliyor. Et besin olarak değerli olduğu için insanların her şeyi ete ve dolayısıyla proteinlere bağlaması son derece normal.

O biraz B-12 eksikliğiyle ilişkilendirilen bir durum.

kısacası sen fakirsin et yemiyorsun karnını doyurmak için ekmek yiyorsun o yüzden beynin az gelişmiş anlamındaki bu hakaret, biraz temele dayanır. et yemenin faydası üzerine...

Söktüm ben bir şey gelmez bu saatten sonra.

kara sinekler kasım bittmeden gitmezler...

biraz daha bekle, saklanıyorlar

pek kadro açılmıyor gibi. bekçilik, kalorifer kazan çalışanı gibi şeyler açılıyor. şoförlük bile olmuyor artık sanırım

Katiplik ve mubasirlik alımı çok geliri tatmin edici liseye göre.

gardiyanlık mbaşirlik ve teknik elemanlar da açılıyor... onda da yüksek kpss gerekiyor.

ikm, katip, mübaşir.

önlisans bitirirseniz bunlara ek olarak farklı alımlar da oluyor özellikle sağlık bölümlerinde açıkta kalmak için biraz beyinsiz olmak lazım.

Haklisin, hem de sonuna kadar. Istedigi kadar hakaret algilasin bunlarda hicbir sey yok. Mahkeme durumu olsa bile bir sey cikacagini sanmam. Adamla birebir konusmuslugum var, ilginc birisi.

hayır, aslında olay bence daha da büyük de şimdi her detayı vermeyeyim.
ben de aynı ünide araştırma görevlisiyim ve bu tip olayları görmekten, gözümüze gözümüze sokulmasından çok bunaldım. daha bir kaç gün önce yine bir araştırma görevlisine, "hani makale verecektin, bak amerikada yayınlanacak" benzeri bir şeyler dediğini duydum. yarın yanına gidip, dekanlığa gidelim orada açık açık her şeyi konuşalım diyeceğim.
mahkemeden falan çekindiğim zaten yok da, bir insanın şahsına yanlışlıkla da olsa hakaret etmek istemem.

Kişi ve konuyla ilgili bilgim olmamakla birlikte benim gördüğüm hakaretten çok suçlama sanki.İntihal vb. bir durumla ilgili suçlama var ve karşı tarafın hakaret olarak algılaması mümkün mü diye düşündüm, olabilir gibi geldi.
Yani kendi alt yapısına, kariyerine ve çalışmalarına karşı yapılmış bir hakaret ve yalan / karalama vs. olarak algılanıp hakaret olarak düşünülmüş olabilir.

Dediğim gibi olayın detayı, içeriği, söylenenin doğru ya da yanlışlığını bilmeden sadece yazı üzerinden yorumda bulunuyorum.
saçmalıyor olabilirim.

türkiye'de bu işler hep böyle değil mi ?

detaylı inceleme, sorgulama yapılsa memlekette dr. prof kalmaz.

@demoniclewinsky, söylediğiniz mantıklı geldi. ama kuvvetli şüphelerimi ve suçlamalarımı yanıtlamasını isteyeceğim. eğer işin içinde bir de para mevzuu varsa, o zaman işler biraz daha karışacak. hocanın yayınlarının yurt dışı makale ve kitaplarımı kapsayan bölümü problemin esas kaynağı.

@ysfrmn, maalesef türkiyede işler böyle, ama konuşmaya konuşmaya, susa susa buna müsaade eden de ben ve benim gibiler. daha geçen gün meşhur tarihçi! ahmet şimşirgil'in intihali bir makaleye konu oldu. ama hala şen şakrak işe devam, kitap tanıtımlarına devam... birinci sınıflara örnek vermiştim kendisini, nasıl tarihçi olunmaz diye, yumruğunu masaya vurarak tarih anlatanları dinlemeyin demiştim, ama halkın genelinin istediği de bu. keşke dediğiniz gibi detaylı inceleme yapılsa, ülkenin bu kadar akademisyene zaten ihtiyacı yok, beleşten maaş alıyoruz, ciddiyim.

Dediğim gibi olayın iç yüzünü bilemiyorum, Türkiye'de üniversitelerin durumuna bakıldığında muhtemelen haklısınızdır,kimler ne şekilde ne ünvanlar alıyor.
Sadece bu yazılar bir dava konusu olacaksa suçlayıcı ifadelerden çok soru soran ve cevap bekleyen ifadeler kullanmanız daha mantıklı olabilir.

bence bu şekildeki yaklaşımların hatalı.
eğer gerçekten bir şeyler olduğunu düşünüyorsan yök'e etik ihlal başvurusu yapmalısın. kişilerin şu veya bu şekilde edindikleri itibarlarını öznel olarak (öznel: ben böyle gördüm, düşündüm, anladım) yıpratmaya çalışmamalıyız.
ar. gör iseniz ilgili yolları bilmeniz gerekir -ki sizi direkt hocanızı (?) dekanlığa davet etme gibi ilginç (!) bir eyleme kalkışmamanız konusunda da sanırım uyarmalıyım.
ilgilinin bahsini ettiğiniz eserleri, eğer doçentlik tarihinden eski ise, biliniz ki zaten jürlden geçmiştir. jürinin (ki farklı 5 prof. kişi) göremediği neyi siz gördünüz? cidden merakımı celbetti. belki de kendinize acaba kişisel bir sorunum mu var bu doç. ile? diye sormanızı öneririm.

@fempusay, bu hocayla aynı bölümde değilim, ama kendisi bir şekilde benim yazdığıma kanaat getirip dekan yardımcısı olan ve beni de iyi tanıyan başka bir hocaya durumu bildirmiş. dekan yrd. hocayla konuştuk, sen mi yazdın dediğinde evet, ismimi verebilirsiniz dedim kendisine. dediğinizde haklısınız, dekanlığa çağırmaktan kastım, diğer ortak hocanın yanında konuşmamızdı, konuyu gereksiz yerlere getirmesin diye.

bu yayınları doçentlikten (2012) sonra, içeriklerini de inceledim. bu kitapları çıkarma sürecinde fakülteyi oda oda gezip hocalardan amerikada kitap çıkartacağım diye yazı istediğini ve daha sonrasında diğer hocaların da biz ne yaptık diye pişman olduklarını da biliyorum. tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim, dikkate alacağım. ama olayın şahsi bir boyutu olmadığına emin olabilirsiniz. sadece fakültede göstere göstere bu işe devam etmesi fevri ve gereksiz davranışlarıma sebep olmuş olabilir. tekrar teşekkür ederim.

moruk (bunu seviyorum)
bak şöyle: diğer hocalar yazıları vermiş mi? vermiş. bundan sonrası onları meselesi. sen neden bunu üzrerine alıyorsun? tanrıcılık oynamaya gerek yok. ben bunu düşünüyorum. boşa risk alıyorsun -ki ben bahsettiğin doç.a göre saana daha yakınım. bu nedenle senin çıkarların bakımından düşünüyorum.
boşa yere düşlmanlık kazanıyosun. emin ol bişe düzelmiycek. hatta başına iş aldığınla kalıcaksın. dediğim gibi: bu işler jürilerle yürüyor. doçluktan sonraysa da profluk dosyası da yine jürilere gidicek. orada da yeniden bakılacak. senin dediklerin birinin dikkatini çeker veya çekmez.
senin buradan elde edeceğin sadece düşmanlık olucak bak sana diyeyim. üstelik daha .ok gençsin. ben bunlarla yıllardır boğuşuyorum bi bok olmuyo. yapacağın tek şey ne biliyo musun? SEN İYİ OLACAKSIN! tek şey bu.
Türk akademisinin kronik sorunları var. ok. bunu aşmak isteyen var mı? bence yok. yayın teşviği di mi örneğin. misal evvel kış kongresi arardık. bir tane çıkmazdı. şimdi bakıyorum arkası arkasına kış kongreleri. üstelik bildirilere bakıyorum bok gibi. 1. bilmem ne kongresi. bunu anlıyabiliyor musun? onlarlan senin eserlerin aynı kategoride olucak. daha neler!
ben susuyor ve işime bakıyorum. kimin ne halt karıştırdığı umrumda da değil. geçen bir öğrenci bana dedi ki, şimdiye kadar %60 akademik iş, %40 öğrenci yetiştirmeye yöneldiniz. bence %45 akademik %55 öğrenci yetiştirme yapın bundan sonra olur mu? ben de düşüneyim dedim. ve düşünüyorum bunu. hiç de kaprislenmedim.
bu gibi adamlar ortadan kalkıcak mı sanıyosun? yökdil ne misal biliyo musun? ylisans öğrencim (iyi çocuk, benlen de çalışıyo) ama telaffuz edemediği dilden 86 mı ne almış. nasıl? veya yar doç kalksın di mi? veya sözlü sınavı kalksın! kalksın bence de... bana ne, benim bununla bir derdim mi var? yok! kalksın o zaman...
mühim olan moruk senin ne yuaptığın ve marcus aureliusa dendiği gibi hominem te memento (-sadece bir- insansın hatırla). onunçün işine bak, en iyisi sen ol, en iyisini yapmaya çabala. bu şekilde (şimdi yaptığın şekilde) yaparsan, bırak en iyisini vasat bile olmadan yarıştan düşüceksin. annıyo musun?
bazı şeyler yazıyorum, kendine alınma. savunmanı istemem. annamak için oku, yanıtları siktir et. kendini güçlendir ve koru bir yandan da...
şimdi aklıma geldi: temmuzda bir kongredeydik ydışında. bi arkadaşa demiş yabancı bi arkadaşı: olm sizin indeksli yayınlara bi ihtiyacınız var mı? zaten memur değil misiniz? bizimki de he la öyle demiş. e o zaman ne kasıyosunuz olm indeksli dergilere, bize mani oluyosunuz demiş yabancı arkadaşı. haklı mı/haksız mı?

@fempusay, dediklerinizde haklısınız, bir yanım hep ne karışıyorsun diyor, bir yanım da inatla burnunu boktan çıkaramıyor. muhtemelen sizden gencim ama yaş oldu 35, daha önce uzun süre öğretmenlik yaptıktan sonra meslek değiştirdim. 1 sene sonra her şeye lanet olsun deyip yeniden eski işime dönme ihtimalim yüksek. belki tümden burada yetişseydim olaylara kolayca duyarsız kalabilirdim ama maalesef olmuyor.
daha önce sayısız kere başıma iş aldım zaten, ama can çıkıyor huy çıkmıyor işte (can çıkma konusunda da ciddiyim, bir kanser olayı yaşayıp atlattık şükür).
tekrar samimiyetiniz ve tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.

müyüm değil.
illa demek gerekiyosa yaşım 43.
ben de 35 yaşında akademisyen oldum hocamın yıllar süren ısrarının ardından.
dikkatli olmakta fayda var.
dediğim gibi: kaçmana gerek yok. stratejik ol, iyi ol, en iyisi ol!

hakaret var. adama hormonlu akademisyen demişsin. elinde şüphe uyandıracak kanıtların olması seni ortamlarda haklı çıkarmaz. ilgili yerlere şikayet edeceksin. yök olur, üniversiten olur. oralardan karar çıktıktan sonra hormonlu akademisyen diyebilirsin. mahkemece hırsızlık yaptığı tescil edilene hırsız denir diğer türlü hep şüphelidir.

Hocam, işin hukuki tarafını bilmem ama alenen adamın sahtekar olduğunu ima etmişsin.

Bak böyle bir 3 kağıt, adilik, sahtekarlık var bu adam da bunu yapmış demişsin.

Şahsi fikrim, bu tarz konularda %100 emin olmadan, kanıt olmadan konuşmamak lazım.


.

Arkadaşlar, hepinize dün geceki katkılarınız için çok teşekkür ederim.
Bu sabah hocayla oturup konuştuk. Ben ona rahatsız olduğum hususları izah etmeye çalıştım, o da kendine göre yanlış anladığımı düşündüğü şeyleri söyledi.
Yazdıklarımı kelime kelime okumuş, hakaret olmadığına kanaat getirmiş. Ben de zaten hakaret kastımın olmadığını, belli bir konu özelinde şüphelerim olduğunu belirttim.
Benim eleştirdiğim yayınlardan dolayı pişmanlığı olduğunu söyledi ama sizlerin de (özellikle Fempusay'ın) katkıları sebebiyle, "peki hocam, ama keşke bunları hiç çıkarmasaydınız" demekle yetindim.

Şimdi ekşi sözlükteki entryleri siliyorum. Lütfen bunu korktu, çekindi gibi algılamayın, yine başta Fempusay olmak üzere samimi bazı dost ve hocaların tavsiyeleri bu kararı almama sebep oldu.

Hepinize yeniden teşekkür ederim...

zencilerle çok işli dışlı dizileri sevmiyorsanız the sopranos izleyebilirsiniz. the wire'la aynı kulvardadır ve 6 sezon boyunca gözüken zenci sayısı 2 elin parmaklarını geçmez sanıyorum.

4. bölüme kadar sabredersen güzelleşiyor hareketleniyor. Ama genelde zenciler ve polisler ilgili bir dizi. Sevilmesinin sebebi oyunculuklar çok iyi. Karakterler çok benimseniyor. Samimi bir dizi yapmacık değil. Hee ayrıca her sezonu farklı bir hikaye anlatıyor, 1. sezondaki başrolü, ikinci sezonda 4.plana atıldığını falan görebiliyorsun. 1. 2. sezondaki başroller 3. sezonda hiç beklenmeyen anlarda pat diye ölebiliyor.

5. bölüme kadar sabret, sarmazsa bırakırsın.

the wire bir karakter dizisi. yani öyle acayip hikayeler etrafında dönmekten ziyade acayip karakterler etrafında dönüyor. onların gelişimleri, birbirleriyle etkileşimleri vs.bunların sizi sarması için biraz zaman vermelisiniz en az 3 bölüm en fazla 1 sezon. ama amerikan zenci kültürü sizi çok itiyosa sevmeniz zor az itiyosa bile bence biraz şans verin. bu arada beni (itiyor fakat) az itiyor o kültür, ona rağmen efsane dizilerimden değildir ama sevdiğim bi dizidir, 8/10 veririm.

Baltimore gibi %65'i zenci olan bir yerle ilgili dizi the wire. zencilerin olduğu dizileri sevmiyorsanız niye başladınız ki zaten?

wire uzun soluklu bir dizi. gün geçtikçe karakterleri tanıyorsunuz. bazılarına kanınız ısınıyor sonradan. 1. sezon sonuna doğru sevmiştim ben...

Wire'a 2 3 kere başladım bıraktım. Daha sonra 5 6 bölüm birden izleyince sardı ve şuanda favori dizim. Dizi popülist kaygılar taşımayan gerçekçi bir dizi. Olayı kavramanız için gereksiz diyaloglar türetmez Bu sebepten diziye alışmak vakit alsa da pişman olmazsınız.
Zenciler ise dizinin en güzel yanıdır. Başlangıçta kim kimdi tanımazken 1. sezonun sonunda hepsinin farklı bir yönünü seviyor oluyorsunuz. Bence 1 sezon izleyin şans verin, o kadar insan sevdiğine göre denemeye değecektir.

Geçmiş olsun. Tedavisi vardır. Biraz zaman alabilir. Dayanman ve zor günleri geçirmen lazım. Hayattan vaz geçmek o kadar kolay değil. Herşey kontrolümüzde değil. Daha başına neler gelecek kim bilir pes etmemeye çalış.

Lütfen saçmalamayın, sakin olun. Benim hiçbi sebep yokken bikaç yıl önce aynen dediğiniz gibi yemek yerken arada o şekilde takılıyor çıkar gibi, bazen o tık sesini duyuyorum, bi ara çok takmıştım ama umursamadığım zaman unutuyorum belki de olmuyor. Kuzenim aynı sizin gibi yemek yerken o tık sesini herkes duyar, onun da sebepsiz olmuş ve doktor çaresi yok demiş, umursamıyor ve ölmedi yaşıyor yani gayet mutlu şekilde. çaresiz sağlık sıkıntısı olanları düşünün ve halinize şükredin lütfen, beterinden beteri var lafı boş değil. İntihar ne ya, saçmalamayın!

intihar etsem, nick,in yapmak istediğim şey. 1 sene öncesi meğer ne güzelmiş ne iyi durumdaymışım. 1 senede hayatım karardı. bazen önce o dişçiyi öldürüp intihar etmeyi kuruyorum

çene cerrahisine görünsen.. Tek doktorla olmaz bu iş... Çene yapısı bozuldu da sorun ne. Çaresinin olduğuna inanıyorum...

@puc doktorlara da güvenim kalmadı. ya paragöz ya ilgisiz. illa babamızın doktor olması gerekiyor galiba ilgi görmek için.

kulaktan ses gelmesi sinir bozucu.nette araştırdım benim gibi birkaç kişi var, intihar etmeyi düşünüyorlar. o denli sinir bozucu ki. her yutkunmada kulaktan sesler çıkıyor

@mslyn en azından kulağına vurmamış. beni,m kulak da gitti.

ayrıca boynumdan da çıt çıt sesler geliyor boynumu çevirdikçe.

okuyanlar ibret alın benim durumumdan.1 diş çektirdim hayatım karardı.

kardeş sen bunun için intihara kalkışıyorsan hayatında daha başka sıkıntılar vardır. dünya savaşında falan yanak bölgesi tamamen kopan binlerce asker var. kolu bacağı olmayan milyonlarca insan mevcut. hayat her an trilyon farklı ihtimal getiriyor önüne, böyle saçma sapan sebeplerden ötürü vazgeçilebilecek bir şey değil.

@gotic çene yapısı bozuldu diyorlar. gittim gitmez olur muyum

ilk prof a gittim 500 tl paramı aldı. ameliyat ederim dedi. şok oldum.

2. başkent üni.de profa gittim. ne ameliyatı dedi, ameliyat çok riskli çene ekleminde dedi. hap verdi.

3. medicana kbb'ye gittim. sprey verdi savdı.

ben de manyak oldum. beni de manyak ettiler. nefret ediyorum doktorlardan artık.

Źamana bırakacaksınız ve odak noktanızı değiştireceksiniz, arkadaşın da dediği gibi o zaman dünyada insan kalmaz. Tıklasın çınlasın kendinizi kandırın o an, zamanla duymayacaksınız, azalacak ve belki de geçecek. Doktorun verdiği hap ve spreyi de kullanın.

Çenen için ve psikolojin için doktora git.

Ayrica @slhmlr +1
Gerçekten sağlam bi psikolojin olsa sırf bu sebepten intiharı düşünmezsin. Altında başka bişeyler de vardır.

Ayrıca yutkunurken hemen herkesin kulağından ses gelir. Sen senin durumu ona bağlayıp yanlış yorumluyor olmayasın?

ben de derdim var diye üzülüyordum. ne hayatlar varmış.

eğer sizi rahatlatacaksa şunu söylemek isterim. her yutkunduğumda kulaklarımda bende de çatırt diye ses geliyor. bazılarının sadece rakım değişimlerinde yaşadığı kulak açma çatırtısı gibi değil mi? her lokmamda her yutkunuşumda var... bunun için ölünecek olsaydı ben doğar doğmaz ölmeliymişim o zaman. ayrıca bence doktorlara bir danış. bu işte harikalar yaratan doktorlar muhakkak vardır. ülkemizde işini düzgün yapan muhteşem hekimler de var.

Bunun için intihar edilmez, yazık. Çözüm bulunur. Psikiyatriye git, intihar etmeyi düşünüyorum başıma bunlar bunlar geldi de. Seni yatırırlar. KBB, Ağız, Yüz&Çene, Plastik gelir sırayla bakar.

rahat ol moruk.
o dişi ben hem de bir kurban bayramında dana gibi yanakla bundan 15 sene evvel kaybettim.
dişçinin hanımı diş hekimi kocası için "bok gibi yapmış bunu" dedi.
o çıt seslerini uzjn süre aldım. hala arada olur. kulağımda arada uğultu olur. o dişi yaptırmadım orada boş şekilde duruyor.
o ibineye de parasını tak tekmil vermiş idim. sonra duydum galiba karısından ayrılmış. benlen alakası yok valla. ama götoş işte. hala unutmadım. dişim gitti la. çene çıtı ve kulak vuruldaması da yadigar amk.
raad ol. bunlar için kendinden geçmene ne gerek var.
bu mevzudan sonra, bissürü kız arkadaşım oldu. dünyanın bissürü ülkesinde yaşadım. bişe olmuyo. dişim hala yok. soldan 5. diş üst taraf. takma moruk.
not: buna karşın, gazi üni. diş hekimliğinden 93lerde lübnan veya filistinli bir asistanın yaptığı porselen dolgu ise, canavar maaşallah. nasip işte.

TMJ yada TME bende de var. Kulak cinlamalari, parazitli gorme yasiyorum. Cene eklem bozuklugunu kanser gibi anlatmissin ki kanser hastalari bile boyle tepki vermiyor hayata tutunuyor

bana da oldu aynısı alkollü bir dr dolgu yapacam diye abandı çeneme çenem yarraaa yedi..8 senedir de düzelmedi.biftek felan yerken çook çiğnediğimde çenem kitlenyor sağa sola yamuluyor..
üniversiteelre çene cerrahi bölümüne gittim plastik bir dişlik yaptırdım dünya parasına b sikime yaramadı..

bende durum böyle istersen intihar et istersen benim gibi kabullen...

senin derdin diş/çene değil bence. intihar etmek için bahane arıyor gibisin

geçmiş olsun öncelikle.

bir dişçi hatası nedeni ile bimer'e yaptığım şikayette "adam olsa" dediğim için yargılandım, kamu görevlisine hakaretten 1 yıl hapis cezası aldım. 6 bin küsur tl para cezasına çevrildi cezam ve 5 yıl ertelendi, o da doldu çok şükür. ha doktoru hastanede rezil ettim o ayrı. ama bir diş çekiminden sonra ben bir hafta acı çektim, yemek yiyemedim, günde birkaç majezikten heder oldum. neyse...

2 gün sonra evsiz kalacağım mesela, ne kaldığım evin parasını verecek ve ne de yeni bir eve çıkacak param var. hattım kapalı, iki adet ödenmemiş fatura var. ödenmesi gereken yaklaşık 6 bin tl borç... son iki aydır perişan oldum. ekmek ve su ile geçirdiğim gün oldu.bir paket bim bisküvisini (50 kuruş) 3 gün yediğim filan...

hala da toparlayamadım ama acayip bir umudum var. sanki bunları yaşayan ben değilmişim gibi hala hürriyet okuyorum, sözlüğe, duyuruya takılıyorum. (laptop da, cep de para etmez gençler. telefona ancak 50 tl verirler, samsung galaxy grand neo. laptop da acer aspire 5738p, kaç para eder bilmiyorum. onları sat diyecekler için açıklamış olayım)

diyeceğim o ki, ailenlesin ve sigortan var. ne güzel... biraz zorlanarak da olsa tedaviyi karşılayacak paran var, o da güzel. değişik hastane/doktor seçeneklerin var. ve bunun tedavisi de var. yapma... o kadar kolay intihara meyletme hemen.

daha zor durumda olanları düşünüp şükret. ben buna inanırım, inanmayan inanmasın. ama bir de şuna şükret ki, sorununu çözecek imkanlara sahipsin.

tekrar geçmiş olsun.

.Normal. Yeni değiştiğinden yapıyor. Tutuyorsa sıkıntı yok

ilk takıldığında öyle yapar. hatta çok ısınır. kilitleyebilir... balatanın belli bir süresi var... bin km içinde rayına oturur...

Dün taktirdim bende bugun hafif azalma oldu. Git gide bitecek diyorlar

Lenovo P2

gel 4.7de anlaşalım ikinci el iphone 6s al. eğer almayı düşünürsen ve daha önce iphone kullanmadıysan bana yaz dikkat etmen gereken şeyleri söyleyeyim.

hanıma moto g4 aldım yağ gibi akıyor.

samsung a5 2017 çok iyi.

Asus Zenfone 3
Samsung Galaxy a5 2017

asus zenfone 3 max 5.5 hemen al. pili 4100, islemcisi hayvan gibi. parmak izi okuyucu, galeri kilidini super yapmislar. fiyati yeni dustu 1300 lerde. sadece video cekerken otomatik odaklanmiyor, surekli ekrani tiklamak zorunda kaliyorsun. video ile isin yoksa kacirma.

100-150 daha ver Xiaomi mi6 al derim bayram öncesi aldım gayet memnunum

www.hepsiburada.com

Üçüncü daha mantıklı duruyor. İlk ikisi aynı ürün yanlış anlamadıysam. İkincisi bende var ve biraz narince bişey. Kullanmıyorum.

3ü de kalitesiz.. bir ve iki aynı. bende var. çin malı plastik olduğu için vidalar çıktı yerinden. ayaklar yamuldu. japon yapıştırıcısıyla her yerini sağlamlaştırdım. laptpum büyük geldi. hiç birini tavsiye etmem.sunta olanlara bak.

İlk ikisi aynı. Ben aldım sen alma. Millet hep kötü kırılıyor vs demiş. Bende ultrabook var 1 kg. Dedim yahu bu ağırlık yapsa be olacak, boyut olarak ta küçük. Demez olaydım. Parayı çöpe attım resmen. 3.gün vida attı 2. Hafta kırıldı vida yeri. Başı sonu ayrı oynuyor şimdi masanın sabit değil. Hoş geldiğinde ilk hali bile abi ben çok durmayacağım hiç rahatsız etmeyeyim der gibi bakıyordu. 15 inç bile zor sığıyor. Fan zaten allaha emanet hiç bir yararı yok.

Bende ikea nın üstü üçgen ayaklı bir portatif masası var. Yatarken kullanılır ama yatağın ortasında değil kenarında olman lazım ayakların yerde olabilmesi için. 5 senedir falan kullanıyoruz, kaliteli ama artık ayar yerleri gevşedi kahve falan koyamıyoruz yanına sallanınca devrilir diye. Link verecektim ama bulamadım. Belki siz bulursunuz üç ayaklı üçgen portatif masa.

çok düşük...

MKE dir. Yani rip li video dosyasıdır. Muhtemelen sesten bir şeyler eksilmistir ama taş gibi izlenebilir. Bence sıkıntı yok.

mkv olacak

düşük. kaliteyi belirleyen bitrate'dir. bitrate starved diye bi kavram var. boyutu düşürmek için bitrate'in mına koyulmuştur bu da çamur gibi görüntü olur. 720p yazmasının bir önemi yok çözünürlüğü o sadece. sen gidip 1080p çözünürlüğe çok az bitrate verirsen sırf çözünürlüğü 1080p diye kaliteli bir görüntü olmaz. mkv olmasının da videonun kalitesi ile hiçbir ilgisi yok mkv denen şey konteynır yani sadece bir taşıyıcıdır codec değildir, videonun kalitesine hiçbir etkisi tesiri alakası bulunmaz veriyi taşır sadece.

X265 ise fena değil. Diğer türlü çöp.

yukarda bi arkadaş da açıklamış, bitrate yüzündendir o. rarbg de media infoya bakarsan görürsün kaç olduğunu. 2-3k kbpsden başlar iyileşmeye, baktığım human planet belgeselinde 30 mbps :)

rotten head'in cevabı en doğru, ilerletiyorum:

* uzantının hiç bir önemi, anlamı yok. aynı filmi MKV ile 100 mb veya mp4 ile 8gb olarak da oluşturabilirsin.

* MKV bir format değil container'dır, içinde farklı türlerde dosyalar tutulur, (video, ses, altyazı, chapter bilgisi, vs.). kalite için doğrudan fikir vermez, MKV'nin içindeki videonun codec'i ve bitrate'i önemli

* büyük riplerde 5.1, 7.1 ses olur, ki bu AC3, DTS gibi baba ses codec'leri demektir, düzgün ses bitrate'i ile sadece ses bile 1-2 GB olabilir.

popüler torrent ortamarında dosya boyutu çoğu insan için daha önemli olduğu için düşük bitrate, kolay codec, stereo mp3 ses, küçük dosya.

çamur falan diyenleri çok takma eğer görüntü mevzusuyla çok ilgili ve bilgili bi şahıs değilsen gördüğün görüntü kalitesi hoşuna gidecek kadar olur o dosyada da. tabi 8 gb 720p versiyonla yan yana kıyaslarsan o zaman arada net bi fark olduğunu görürsün o ayrı bi şey çamur, çöp abartılı yorumlar. ancak ses konusunda herkesin farkedebileceği boyutta bi sıkıntı oluyor ama o da nerden ne şekilde izleyeceğine bağlı. vlc'den misal sesi epey arttırabiliyosun ya da kulaklıkla izliyceksen zaten sıkıntı olmaz, tvdense tvsine göre değişir vs. son olarak x265 (hevc) teknolojisiyle riplenmişse seste de sıkıntı yaşamayabilirsin o zaman 550 mb çok da düşük sayılmaz çünkü normal düşük falan olur. x264'te ortalama 1-1.5 gb arası oluyor o uzunlukta filmlerin düşük boyutlu ripleri, x264'te o aralıklarda olan film x265'te 550 mb'a gelebilir.

router dediğiniz eğer web arayüz yönetimi olan bir cihazsa, adsl modem ise örneğin, ara yüze girip WI-FI kanal ayarlarını kontrol edin, farklı kanallara çekip deneme yapın. Ev içinde ve etrafında çok fazla wi-fi dalgası olduğu için girişim oluşuyor ve bu girişim bilgisayarınız ile modem arasındaki iletişimi kesiyordur.

bir yöntem de, etraftaki wi-fi ortamını dinleyen ve hangi kanalın daha kullanılabilir olduğunu belirleyen küçük programcıklar var, onlardan birini yükleyip net analiz yapabilirsiniz. eğer programcıklardan birini bulabilirsem eklerim.

netspot diye bir yazılım buldum, işinizi görür

windows 8 ise ya da windoows 8 den yükseltilme ise laptop o blgisayarlarda sıklıkla oluyor. ben daha çözüümünü bulamadım bende de oluyor.

gochebe, teşekkürler. 11. kanala değiştirdim. wi-fi analyzer diye bi uygulama kurdum önce telefona.

bakalım şimdilik iyi görünüyo.

@gotic, orijinal windows 10 var bende

2.yi de kapamaya çalıştılar. gerisini okumadım.

ordu'da bazı komutanlar emre uymadıkları için kopukluk oldu. koskoca ordu değildi. o yüzden köprü olayları başarısız oldu. interneti telefonu tv ve gazeteleri basmaya çalıştılar ama ellerindeki adamlar yetersiz kaldı ve de ummadıkları bir direnişle karşılaştılar... meclis boş değildi. herkes başta şaka sandı. cumhurbaşkanının uyarısı ve trt'deki bildiri olayın vehametini açığa çıkardı. kalabalıkta bir organizelik yoktu. herkes yakın olduğu yere gitti.

senaryo iyi yazılmamıştı çünkü.

Turkiyede hicbir ilce ve koyde yasanmaz. Ha eger bu akdeniz ve ege kiyilarinda olursa bilemem ama diger turlu kesinliklevyasanmaz ozellikle sehirden gelecek insan icin. Tecrubeli cok arkadasim var onlardan biliyorum, bende arada giderim yanlarina bir kac gunluk bile olsa dayanilmaz oluyor.

İstanbul'da doğmuş ve büyümüş biri olarak kadro için temelli taşındım. 1 yıl sonra başka bi kadro kazandığım için ayrıldım ama kalsam mutsuz olacaktım muhtemelen. Gerekçelerini yazabilirim ayrıca istersen.

istanbulda doğmuş büyümüş biri olarak son 4 yıldır gemlik de yaşıyorum, gayette memnunum.

Yaşam felsefene bağlı. Ben 22000 nüfuslu bir yerdeyim memnunum. tatilde büyük şehirleri dolaşıyorum yetiyor. sadece hastane sıkıntı olabiliyor.

Memnun değilim. En yakin zamanda buradan ayrılacağım. Bir kafe bile yok.

Yürüme mesafesinde cay bahçesi, kafe, pastane olmayan yerde yaşanmaz. Yaşadığım muhitten beklentim minimum bu kadar.

yedek batarya al bence hatta aliexpress'te 2li satılıyor ve 2sini aynı anda şarj edebilen standlar mevcut onlardan al

Eskiden note3 kullanıcısıydım aynı performans düşüklüğyle uğraştım. Bunun için ilk önce yedek batarya aldım. Bundaki tek zahmetlik iş şarj etme olayı. Bende ayrıca şarj etme kiti falan yoktu cunku telefondan şarj ediyordum. Tabi bi süre sonra buda yetmiyor ve zaten mecburen powerbank alıyorsun.. orjinalini almak şart birde orijinal kablosuyla şarj etmek. Yoksa laçkalaşıyor

Powerbankler birkaç kere sarj edebilirler. Bataryalar 1 kere.

Powerbankler bataryalara göre daha ağırdır.

bataryayı tak çıkar zahmetli... powerbank derim.

İkisini de kullandım. Bataryayı şarj etmek için aleti kapatıp içine boş bataryayı takmak gerekiyor. Powerbankları da nasıl yapıyorlarsa kendilerine faydası yok. Sen seç.

powerbank iyi.

kombi tesisatından da akıyo olabilir.

@kveldulv ama böyle bi durumda benim altımdaki komşuya da akması gerekmez mi?

atık su borularından şüpheleniyor iseler, şehrinizin su ve kanalizasyon idaresini arayın ve kaçak tespiti için hizmet talep edin. bu hizmetin bedelini de diğer mağdurlara bildirin ve beraber ödemeyi talep edin. çünkü üst katında siz oturuyor olsaydınız sorunu üstlenin diyebilirdim ancak iki üst kat olunca ihtimal düşük kalıyor.
bir gününüzü ayırın, plan yapın, uğraşmak istemiyorum derken büyük maliyetlere katlanmak durumunda kalabilirsiniz. tespit yapılırken mutlaka bulunun.

5-6 ay önde yeni, tadilatını yaptırdığımız dairenin banyosu, taşındığımız gün alt kata su akıtmaya başlamıştı. İşi yapan ustaları geri getirdik. binbir nazla gelip sorumluluktan kaçmaya çalıştılar. takip edin ve hesap sorun.

tesisatçıyı çağırırsınız o size söyler. su öyle farklı bir şeydir ki 5. kattan sızar bir yolunu bulur 2-3-4 e uğramadan 1. kattakine sızabilir. tuğla araları, fayans boşlukları bunların sebebidir.
Vanayı kapatsan bile borunun içindeki sulardan sızar... ayrıca uğraşmak istemiyorum demeyin valla en sıkışık vaktinizde başa bela olur. bir gününüzü ayırın...

uğraşmak gerekirse tabii ki uğraşılır da aramızda bir kat daha varken sadece beni uğraştırmaları bana anlamsız geliyor.

ev sahibine haber et o uğraşsın

çağırırsın tesisatçıyı komşuları da çağırırsın. onlara senden olmadığını ispat eder tesisatçının parasını verir gönderirsin. onlar da bir şey diyemezler. böyle yapmazsan sana takacaklar her allah'In günü dırdır ederler.

En güzeli, tesisatçıyı onlar çağırsınlar. Tesisatçı sıkıntıyı tespit edip düzeltsin. Sizden kaynaklı ise, parayı ödersiniz. Kiracıysanız, ev sahibine durumu izah edip, kiradan kesersiniz...


.

biz eski apartmanimizdayken boyle bir durum oluyordu, ust kattan su akiyordu tavandan gecip. direk su damlalari badanadan gecip sip sip damliyordu, tavan mahvoluyordu. kac kere ust komsuyla papaz olduk, sonuc olarak taaa diger en ust taraftaki komsunun borulari akiyormus ve aradaki taban suyu emip en uygun yer olan bizim mutfagin tavanindan bosaltiyormus.

mobilden favoriye alinmiyor. ben de merak ediyorum, takip edeyim duyuruyu.

yurt dışından getiriyor olabilir. evkur ya da operatöründen taahhüt ve senetle acil maddi ihtiyacı için almış ve satıyor olabilir, sonuçta tek çekim de olsa kredi kartıyla alabilmek mağazadan alabilmek varken ondan nakit olarak alman için fiyat olarak çekici olması gerek.

Borcu olanlar operatörden faturaya ek taksitle telefon alıyor. Telefoncuya veya kendi ilan açarak daha düşük fiyata satıyor. Zarar ediyor ama nakit parası oluyor. Krediden daha mı avantajlı onlar için bilmiyorum.

SAHİBİNDEN.comdan şu anda telefon alınmaz. malum bylock olayıyla sıkıntılar çıkıyor. kendini aklaman baya uzun bir zaman alıyor... başka birisi senin wi fi noktandan bylock kullandı diye polis seni sorgulayabiliyor.
bu yüzden ucuz olabilir.
gerisini arkadaşlar yazmış.

sahibinden.com'da süreç nasıl işliyor bilmiyorum ama ben gittigidiyor'u kullanırdım. malı görüp ödemeyi öyle onaylıyorsun. 3 gün süresi var, sana kontrol etmen için yeter diye düşünüyorum.(tabi gittigidiyor'da da dediğin kadar fiyat farkı varsa)

fark nedeni ise açıklanmış zaten.

çok ucuz olan telefonların tamamı paralel ithalat. tr distributor garantisi içermiyor. fason bir ithalatçı garantisi veriyorlar.

ikinci el temiz iphone 6. temizi biraz zor 1000e ama 1100 1200e bulunur. kutulu almaya dikkat et ileride satarsın tekrar.

edit: icloud facetime ve parmak izine falan da dikkat et. düşündüm de dikkat etmen gereken çok şey varmış ya :( daha önce iphone kullanmadıysan alman zor gibi :(

Önceliğim Android.

Gm'e bulaşma da ne yaparsan yap.

1200e cikarsan xiaomi mi 5s al, cikamazsan da 5 yada 4 falan alabilirsin.

Workd card varsa k6 gg da 670e geliyor. Hiç durma al.

lenovo k5 note

206 sanırım o arada tek kapı dizel temiz bi tane denk getirirsen güzel iş görür. Baya az yakıyor diyordu arkadaşım.

2.el almak için uygun bir an varsa oda şu andır, piyasanın hiç düştüğünü görmedim.

efsane kasa toyota corolla var. 17-18 civarı... az yakar tamirhane yüzü çok nadir görürsün.

Yanlış anlaşılacak bir şey yok aslında ama çok gereksiz bir giriş yapmışsınız rahat olun biraz kimsenin umrunda değil sizin inancınız.

Türkçe şükredin bir farkı yok

Kuran'da geçiyor mu bilmiyorum ama bi "eş-şükrü lillah" var. Şükür Allah'adır demek.

"elhamdülillahi rabbil alemin" var.

Elhamdülillah? Fatiha tefsirine baktıktan sonra "şükür"ün pek çok anlamı için kullanıldığını öğrenmiştim bu sözün. İlla ko cümle de olacaksa: Elhamdülillahi Rabbil alemin.

Türkçe şükret, hiçbir farkı yok hatta bence faydası var. Ayrıca şükretmek için illa Kuran'dan ayet okuman gerekmiyor, çok bunaldığında insan şükretmekten uzaklaşır, bunu hatırlamak ve hemen derhal içini ittirip kaktırıp zorla da olsa şükredecek şeyler bulmak ve samimiyetle o hissi yaşamaya çalışmak da güzel bir şükür.

Bi de şükretmek sadece dilde olan bir şey değil, insan davranışları ve düşünceleriyle de şükreder. Bunu bi düşün.

Herkesin dindarlığına kimse karışamaz ama namaz kılmayan nasıl dindar adam oluyor? Şükrünü ağzından çıkan sözlerle değil ibadetinle edebilirsin bence.

@fatih baker

Din namazdan ibaret olsa haklı olurdun da, öyle değil.

@fatih baker nispeten haklisin. dindarlık deyince akla namaz, ibadet geliyor tabii. Bu sebepten kendime de dindar diyemiyorum maalesef, onun yerine inançlı bir insanım derim. Hem dindar kelimesi gibi iddialı bi ifade değil.

Soruya cevap: elhamdülillah +1

Allah ile iletisimin herhangi bir dili ya da dini yoktur. Onemli olan icinizdeki duygularla bilincaltiniza sukur olgusunu atabilmenizdir. Dolayisiyla bu baglamda ozel bir ayet olmadan da hedeflediginiz sonuca ulasabilirsiniz.

Illa bir ayet istiyorsaniz tam sukur isteginizi karsilar mi supheliyim ama, yunus 87'deki "la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minez zalimin" seklindeki yunus peygamberin baligin karninda okudugu duayi okuyabilirsiniz. Icinizde yaraticiya karsi bir acziyet olusturacagindan, bir nevi sukretmis gibi hissedebilirsiniz belki.

Ben kendi dilimde teşekkür ediyorum. Bilmediğim kelimelerin samimiyeti kaçırdığını düşünüyorum

elhamdulillah basitce.

"la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minez zalimin" günlük dualarımdan.

"rabbi yessir vela tuassir, rabbi temmim bil hayr" da. işlerimizi kolaylaştır ve bize hayırlar ihsan et, gibi bir anlamı var.

ve yine ashabı kehf (yedi uyuyanlar)'in " ey rabbimiz, bize tarafından bir rahmet ihsan et ve işlerimizde bize başarılar ihsan et" duası.

ve her sabah uyanır uyanmaz: "üzerinde hakkım bulunan herkese hakkımı helal ediyorum" derim.

ve "la ilahe illallahul el melikul hakkul mubin, muhammeden resulullahi sadıkul va'dil emin" duası en sevdiklerimden. müthiş bir şey...

@fatih baker, uzun zamandır namaz kılmadım. cumaya bile gitmiyorum, hatta bayram namazına da. ramazan'da da oruç tutmadığım gibi, içiyorum üstelik her gün.

hak yemiyorum, haram yemiyorum. oruçluyum deyip kimseye sataşmıyorum. ben namaz kılıyorum deyip, kılmayanlara kötü gözle de bakmıyorum.

abartmayalım lütfen.

oy ile dinin ne alakası var baya gereksız ve ulkenın özeti olmus giriş
neyse bütün ayetlerın yazılı oldugu websiteleri var, oraya ilgili kelime yazıp ayetleri bulabilirsin konu ne ise çıkar.

Yunus 87. ayet ve elhamdülillah, şükür ifadeleri değil. Lütfen meallerini inceleyin.

Elhamdülillah'ın kökü olan hamd, övgü demektir. Elhamdülillah ise "övgü Allah'adır" anlamına gelir.

Yunus 87. ayette ise tövbe mânâsı vardır, "la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin" cümlesi "(Allah'ım) ilah yok yalnız sen varsın, sen her türlü olumsuzluktan münezzehsin, ben zalimlerden oldum" demektir mealen. Bu şükür değil tövbedir.

Şükrün ne olduğunu şahsen Kuran'daki ifadelerin satır aralarında bulabileceğimizi düşünüyorum.

Elhamdülillah demenin, şükretmenin fazileti çoktur.

Elhamdülillah anlamı ise kısaca "Allah'a şükür" demektir. Ve duaların, zikirlerin en faziletlilerindendir.

"Duanın en faziletlesi ‘’Elhamdülillah’’ demektir." (İbn-Mace)

"İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allahü teâlâya şükretmez. Aza şükretmeyen de, çoğa şükretmez. Allahü teâlânın nimetini söylemek şükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür." (Beyheki)

Kaynak: www.namazsitesi.com

namaza başla şükrünü eyleme dönüştürmüş olursun

akp öncesi dün gibi aklımda
çillerin seçim vaadleri
erbakanın seçimi kazanması
sonrasında ecevitin tekrar yükselişi
parti probagandaları uçaklardan halk üzerine zarf atılması vs vs

bunları tiye alan levent kırca

33-34 yaşındayım

ben 24 oldum, akp'nin iktidara geldigi gunu cok iyi hatirliyorum zira annemler cok ahlanip vahlanmisti. bir de ahmet necdet sezer'in cumhurbaskani oldugu gunu hatirliyorum. bunlarin oncesi komple yok bende. hep anlatilanlardan biliyorum.

33 yaşındayım ve Özal'ın televizyonda yayımlanan ulusa sesleniş konuşmalarını hayal meyal hatırlıyorum. Sanırım Çiller'den sonrası daha bir oturmuş durumda bende.

@mermize, Erdal İnönü, 95'de siyaseti bıraktı. Yani sen 10 yaşındayken. 10 yaşındaki bir çocuk siyasette neler olup bittiğini bilemez. Televizyonda yüzünü görmüşsündür en fazla.

Bu biraz degisken bence. Yani aile siyasetle yakindan ilgiliyse cocuk da erken yaslarda neler dondugunu anlayabiliyor. Benim ailem fazlasiyla ilgiliydi, 89 dogumluyum. Ugur Mumcu'nun katliyle basliyor ilk siyasi anim, cunku ailede dehset infihal yaratmisti. Hayal meyal hatirliyorum, annemin agladigini falan cok net biliyorum. Tabii bunda tam olarak neler dondugunu anlamamistim.

Tansu Ciller'i, Erbakan'i, e dogal olarak Ecevit donemini falan hatirliyorum. Ilk ikisi biraz daha flu ama Ecevit cok net. Anayasa firlatma olayi dun gibi, okuldan eve gelmistim, evdekiler tv'de olayi izliyordu. Cok kotu bir sey oldugunu anlayabilecek yastaydim.

AKP'nin secimleri kazandigi gun de dun gibi. Evde neler olabilecegi konusuluyordu, sonra o konusulanlar tek tek yasandi. Mahallede kornalarla, cigliklarla kutlama yapanlar vardi, simdi cogu icerde, AKP doneminde atanan cocuklari ihrac edildi.

Ben bunlarin hepsini hatirlarken, AKP'nin secildigini bile hayal meyal hatirlayan arkadaslarim var. Cunku ailede dogru duzgun konusu bile gecmemis, tum olanlar normal bir durum gibi gecistirilmis. E onlarin da hafizaya islememis tabii.

86'liyim. cocuklugumdan beri siyaset hobim.

ozal'in olumunu de (en azindan oldugu gunku haberleri, gazeteleri), mumcuyu, adnan kahveciyi hatirliyorum (oldugu gun izmit'te dayimlarda kalmistik, haberler aklimda hala). tabi ki bu kisim sadece hatirlamakla kaliyor. konjonkturu o an bilemiyordum (haliyle). buyuduk, okuduk, ogrendik.

gazi olaylari, faili mechuller, 94 krizi, jetski falan filan bunlari dun gibi hatirliyorum.

siyaseti adim gibi bildigim zaman ise 97 fadime sahin, muslum gunduz aczmendiler ile basliyor. 28 subat ve sonrasi cok net.

dolayisiyla;

1990'li biri cok rahat hatirlayabilir. hayatina etkisi cok azdi akpnin iktidarda olup olmamasi, bu nedenle iyi tahlil edemeyebilir farki fakat hatirlar.

FIFA 98 RTWC'yi hatirlamiyorsa, AKP oncesini de bilemez. bu sekilde sorabilirsin sorunu.

1997liyim :) yani yakında 20 olacağım ve akp öncesini hiç hatırlamıyorum. Sanırım akp döneminin başlarını da hafırlamıyorum. Gerçi şuanda gündemi takip etmediğimden ileride de hatırlamayacağım. En iyisi..

1992spor, politika ile ilgilenen bir ailem de olmadığından akp öncesindeki siyaseti bilmiyorum. Yol yaptık, bu kadar.

No christ requires, son paragrafinda ozetlemis. Katiliyorum. Turuncu sahayi da severim.

1993 yılında doğdum. Bir kez yaşadığım yerdeki stadyuma Mesut Yılmaz gelmişti. Çok küçüktüm ama hatırlıyorum. Kendisi 1991-2002 yılları arasında Anavatan Partisi genel başkanlığı görevini üstlenmiş. Bu anımı dikkate alırsak AKP iktidarının öncesini hatırladığımı söyleyebilirim. 2002 yılını tam hatırlamasam da 2007 genel seçimlerini çok net hatırlıyorum. Ülkede bir şeylerin değiştiğini çok rahat hissediyordum.

76'lıyım... Neler gördük neler. 80 sonrası en ağır siyasi krizlerin tamamını görmüşümdür herhalde... En güzel zamanlar Özal zamanıydı. En pis zamanlar 28 şubat ve Ecevit zamanlarıydı. Akp zamanı ise ecevit zamanından bir tık üstte...

33um erdal inonu ve murat karayalcin net bende zira ailem siyasetle cok yakindan ilgili. Bence bizim kusak icin ailenin siyasetle ne kadar ilgili oldugu onemli.

19 yaşındayım. normalde hastalık gibi bir şekilde 8 yaşımdan öncesine dair az şeyi hatırlarım. baya az yani. ancak 2002 deki genç parti olayını, seçim zamanını, ak partinin iktidara gelişini hd çözünürlükte hatırlıyorum. 4 yaşındaydım düşün. ama çok net hatırlıyorum. ondan önce normal olarak yok tabi. hatırlayış sebebim büyük ihtimalle dedemin siyasetle aşırı ilgili olması ve sürekli benim dedemle gezmemden dolayı siyaset içerikli muhabbetlere ve olaylara şahit olmam. ve bu hatırladığım en eski olay da değil. hayatıma ilişkin hatırladığım en eski olay 11 eylül saldırısı. 3 yaşındaydım ama dedemin 2 li koltukta cnn açıp haberlere baktığını çok net hatırlıyorum. ladin in fotoğrafının ekrana verilişi falan kafamda. nasıl bir travma yaşatmışsa 3 yaşımı hatırlamam korkunç geliyor. sonrası pek yok zaten 8 yaşına kadar silik. insanın hafıza kuvveti farklı oluyor yani. buradan onu anlatmaya çalıştım.

92 doğum, ecevit'i hatırlıyorum ama açıkçası anlamlı bir hatırlama değil, sima olarak. kriz döneminde de zor zamanlar geçirmiştik, annem işsiz kalmıştı, boşanma, evden çıkma, dedemlere yerleşme vs. öyle daha ziyade bunlar yer ediyor aklımda siyasetin yerine. akp iktidarının ilk yıllarının da bir anlamı yok gözümde. 2006 gibi, liseye başladığımda/başlamadan önce bu farklı iktidarların farklı zihniyetlerin ayrımına dair fikir sahibi olmaya başladım. ama bu benim kişisel geç kalmışlığım da olabilir. sokakta, mahallede budala gibi koşturuyordum, bilgisayarda salt oyun oynuyordum ya da fantastik kurgu kitaplar okuyordum o dönemlerde, dünyadan mahalle dışında soyuttum epey. aslında bir de her gün gazete alıyordum okuyordum o sıralar (12-13) ama aldığım gazete posta'ydı :D bulmacası için alıyordum ilk iki sayfasına ve son sayfasına, spor haberlerine bir de döviz kurlarına (sebebi neydi ki? kuveyt dinarını takip ediyordum ne alakaysa) bakıyordum o kadar. abudik gubidik haberler...

89luyum net hatirliyorum. Okumayi soktugumden beri gazete okuyorum. Biraz da farkindalikla alakali.

94'lüyüm, hatırlamıyorum. kendimi bildim bileli akp var.

Özal'ın öldüğü gün ilkokul 5'teydim(Bisiklet almaya gitmiştik, alacağımız yerde vitrinler tv doluydu orada gördüm). Neler olup bittiğini anlamam lise yıllarını buldu (1990'ların sonu).

Peder bey yüzünden devamlı siyaset izlenirdi evde ama benim pek ilgilimi çekmezdi. Yaşanan skandalları levent kırca'yla hatırlıyorum desem yeridir.

82'liyim. kenan evren dönemini çok net hatırlıyorum çünkü dedem ile oturup her gece trt ana haber'i izlerdik saat 20'de başlardı o zamanlar. yaşananlar ile ilgili fikrim yoktu ama bilgim vardı. hatta bakanların isimlerini falan biliyordum. evren'in görevi bırakması, özal ile akbulut'un gerilimini, çiller'in esip gürlediği dönemleri çok iyi hatırlıyorum.

84'lüyüm. Güncel siyaset Özal'ın ölümüyle başlamıştı benim için diyebilirim. Demirel'in cumhurbaşkanı, Çiller'in ilk kadın başbakan olması en eski anılarım.
AKP öncesini nostalji hissetmeyecek kadar iyi hatırlıyorum. Kirli iç savaş, yolsuzluk, 28 Şubat, DGM'ler... O zaman da berbat bir yerdi bu ülke.

çok net hatırlıyorum birçok şeyi.
mesela 94 yerel seçimlerinde zülfü livaneli'nin aday olup, ilhan kesici'nin oylarını bölmesi ve rte'nin seçilmesi.
ailede edilen küfürler dün gibi aklımda.
bugünümüzün nedenidir o seçim.

ve tabii herkese çöken moral bozukluğunu ve sessizliği de hatırlıyorum.
erdal inönü, tansu çiller, mesut yılmaz, necmettin erbakan...

iski skandalının mahkemeleri, susurluk, uğur mumcu suikastı (dedemin arkadaşıydı ve aynı sokakta oturuyorlardı, o yüzden ailede büyük olay olmuştu), "sürekli aydınlık için her gün bir dakika karanlık" uğruna kapatılan ışıklar, olacak o kadar skeçleri (özellikle de jet-ski meselesi), siyaset meydanı, Turgut özal öldüğünde televizyonlarda bir şey olmadığı için canımın sıkılması, "neden televizyonda bir şey yok?" diye anneanneme sormam...
ulusal/milli yas denen şeyi ilk o zaman duymuştum.

her şeyi hatırlıyorum.


@amortisman:

ben de 32'yim ve ben de bütün bunlar olduğunda, 8-10 yaşlarındaydım.
dediğim gibi, dün gibi hatırlıyorum, yazsam kitap olur.
burada mesele o zamanlar tarih, siyaset, politika hakkında neler bildiğin, ona göre neleri nasıl hatırladığın değil.

belki haberlerde izlediğimde hiçbir şey anlamıyordum (ki Susurluk olayını anlamamıştım çocuk halimle mesela), ama evde konuşulanları, yapılan yorumları duyduğumda oturuyordu kafama her şey.

hatırlamak da bu demek zaten.

www.bbc.com

Katarın teröre değil Türkiye'ye desteği var asıl. Oyun içinde oyun dönüyor. Terör örgütlerine yardım eden o kadar ülke varken başlı başına katarın üzerine gidilmesi çok yersiz, haksız ve anlamsız.
Arap ülkeleri Türkiye gibi rahat bir diplomasi sürdüremiyor. Çünkü korkuyorlar. ama eninde sonunda Türkiye'ye tabi olacaklar. Engellenmek isteyenlerden şeylerden biri de bu. Bir ülkeyle ilişkileri ışık hızında kesen ülkeler, yanı başlarındaki yıllardır hala süren savaşta ölen (yine kendilerinden olan ) insanlara bu hızda yardım etmemeleri, yetersizlik göstermeleri tuhaf..
Nasıl ki cetvelle o ülkelerin sınırları kesin ve düz bir çizgiyle çizildi ise kendi aralarındaki ilişki ve iletişim o derece net bir şekilde - kopuktur- temelleri böyle atıldı çünkü.
Hepsini toplasan kendi sayıları kadar da çarpsan bir Türkiye etmezler..

Bazıları ıslak rüyasında Türkiye yüzünden olduğunu sanadursun, asıl nedenlerinin başında İran'la yakınlaşması, İran'lı Şii'lere yardımda bulunması vs. var. Teröre destek falan hikaye. Yine Rus müttefiklerinin tepesine binmeye çalışan bir adet ABD yüzünden oluyor.

@himmet dayi

bir ak'tan daha iyi bilebilecegini mi saniyorsun? ak olmak ne guzel sey be!

soruya cevap: iranla yakinlasmasi ve bunun dengeleri bozma potansiyeli.

Dikkat ettiysen olay sonucunda katar'a erzak yardımı yapacağını açıklayan ülke iran oldu. Katar'in Ruslasmasindan ve dengenin bozulmasından korkuyorlar. Ki Katarla 1915 Almanyasi gibi ilişkimiz var. Katar kazanırsa biz de kazanmış sayılıyoruz çünkü elimiz kolumuz bağlı. Her seyimizi yavas yavaş adamlara satıyoruz ve sattık.

Ingiltere'nin ciddi anlamda etkisi var. speedy'ye katiliyorum.

bence de iki sebep var. birincisi Katar'ın Türkiye'yi koruması 2.si İran ile yakınlaşması. Dolar bir anda Türkiye'de yükselirken çok ağır bir ekonomik krizin gelmesi gerekiyordu. Katarlı iş adamları yatırımlarıyla bu krizi büyük ölçüde erteletti. Bazılarına kompplo geliyor ama 17 aralık süreci, sonra da darbe sonra da doları baya bir yükseltme tamamen Türkiye'ye yapılacak bir operasyonun habercisi. 17 aralık sürecini şöyle söyleyeyim akp'yi devirmekten çok savcı ve hakimler eliyle darbe yapmaktı. ayrıca iran'In aklanan paralarına engel olmaktı. akp'nin yolsuzluk yapan bakanları bahanesi. yolsuzluk yapan bakanlar olmasa hukuk darbesine kılıf bulamazlardı. akp çabuk sıyrıldı hepsinden...

ordaf.org

klasik 2 buçuğuncu dünya kezbanlıkları ve blok atışmaları doğrultusunda mini atışmalar

@ no christ request
sağlam bir analizci ve etiket uzmanısın. Türkiye diyoruz.. ne akı ne karası?

Bulaşmayın. Çok karlı bir sistem değil. Hatta baştan verdiğiniz para ve enflasyon etkisinden dolayı banka kredisine göre zararlı

eminevim daha güvennilirdir.

ayarlardan-internet paylaşımı&ağlar-mobil şebekeler-ağ modu-gsm/wcdma yaparsanız 3g'ye dönmesi gerekir

Ayarlar>Veri Kullanımı burda mobil veriyi seçip bakın en çok hangi uygulamalar harcamış. Ona göre bir çözüm buluruz.

4,5g ile alakası pek yok? ha videoları açıp açıp kapatıyorsanız tam izlemeden odur sebep.

telefon güncellemelerini wi fi değilde mobilden yapmış olabilir. güncellemeleri wi fi bağlıyken yap seçeneğini tıkla. bilgisayara bağladıysan o da sıkıntı..

@gotic alakası yok.

4,5 g'de wifi ile mobil veriyi ortak kullanma ayarı var hız için. öyle bir şey açık kalmış olabilir. o zaman evdeyken bile mobilden yemiştir afiyetle.

Rotten çok acımasız geliyor, o yüzden metacritic'e bakıyorum imdb ile birlikte.

rotten tomateos benim için kriter. imdb'nin bu denli abartılmasını anlamıyor, anlama çabası da göstermiyorum jhbajdhad. 'ömdb'dön yödö öltö ölön fölmlörö özlömöyöröm...'

rotten tomateos'da şöyle de bir güzellik var, sinema eleştirmenlerinin puanlarıyla sitenin kullanıcılarının puanları ortak değil ayrı ayrı gösteriliyor. bazen seyirci filme çöp derken, bazen de eleştirmenler çöp diyor. o anda karar sana kalıyor tabii.

yıllardır criticker kullanıyorum. en kişiseli, en halden anlayanı.

ben ekşiyee bakıyorum... eğer filmin görselliği şöyle müzikleri böyle, saanat yönetmeni süper yapmış derlerse sanat filmi deyip izlenmez diyorum. habire yönetmeni övüyorlarsa o yönetmenin tarzına aşinaysam izleyip izlmeyeceğime karar veriyorum. mesela tarantinoyu izlerken adını unuttuğum bir yönetmeninkileri izlemiyorum.

filim adamı olumlu

ben hep izledıkten sonra bakıyorum yav. rottentomatoes guzel.

İlişkiler, olaylar.

things çok genel bir ifade... eşyalar, maddeler, yerler, olaylar da değil diyor. içimizde diyor.

www.youtube.com

çok gerek yok aslında da bu şarkıdaki özgürlük'ü mutluluk yapınca çeviriyor cümleyi.

Things derken somut seyleri ozellikle para ile satin alinabilecek seyleri demek istiyor.

traveler +1
dissendium -1

ben türkiye de daha bir şeyin fiyatının düştüğünü görmedim

dövizdeki değişimlerin yanında sıfır araçlarda ötv arttıkça 2. ellerin de fiyatı artıyor. artmaya da devam edecek. alacaksanız beklemenin bir faydası yok..

sıfır araçlarda ötv'nin artışıyla 2. el pazarı muazzam pahalandı. dün 8 bin tl ye dönüp bbakmadığım arabalar bugün 14-15den gidiyor. galerilerde durgunluk başlayana kadar da gidişat böyle.

o durgunluk başlar mı ya? adam "tertemiz, hatasız" diye ilan veriyor; arabanın 2 parça boyası, 1 değişeni var. 45.000 tl de fiyat biçiyor. üstelik 6 yaşında araba....

gerçekten inanılmaz fiyatlar var. yani yaz geliyor diye artar mı emlak diye? ya da bu şişme fiyatlar ne zaman düşmeye başlar?

düşmeyecek. aksine artmaya devam edecek.

2005 te Honda jazz 26000 ₺ ye alındı. Yıl oldu 2017, km oldu 70.000, yer yer çizikler var. Benzinli. Şimdi satsan 35 e havada karada satarsın. Var sen karar ver.

Sıfır araçlarda Yıl sonunda yeterli sayıda satış rakamına ulaşamazlarsa sıfır faiz takas desteği ve fiyatlarda indirime gidilir. Bu da ikinci ele dolaylı da olsa yansır. Bu saatten sonra radikal bir indirim ancak ötv indirimi ile mümkün olur.

bar gerçek değil.

www.the-medium-is-not-enough.com

kapalıyken yüzde 100 oluyorsa ve de pilin şarjı normal süresinde bitiyorsa dediğin gibi yazılımsal. bilgileri yedekleyip bir format at.

@gotic
Mantıken o olabilir ama gerçekten emin olduktan sonra format atmak istiyorum.
Telefona bilgilerimi yüklemem baya günler alıyor çünkü.
Bankaydı senkrondu notşar falan.

Deneyimi olanlar çok yardımcı olacaklar, inanıyorum :)

hazırlardan sevmiyor musun?
en kötü ihtimal hazır almak. yok bu olmaz diyorsan küçük tüp al bu iş için yada patlıcanları aliminyum folyoya sarıp pişir

kendim yapmalıyım çünkü yurtdışındayım ve burada yok.

elektrikli ocak derken nasıl ocak. üstünde yemek pişirilen ocak diyorsan. bir tava al. tavaya patlıcanları çatalla delip koy. iyice pişene kadar çevir. sonra da kabuklarını soy salatanı yap.

evet ama isli bi kokusunun olması gerekmiyor mu ateşte yapınca annemler öyle yapıyor ocağa koyup. yine aynı olur mu?

bu ocak sadece ısınıyor ateş yok. üzerine tencereyi koyuyorsun rezistanslı yani.

bim'den közlenmiş patlıcan konservesi al. o aradığın is kokusu da var.
aşırı lezzetli. iki üç tl olması lazım.

edit: yurtdışında olduğunu okumamıştım.

mutfağın camını aç. içeriye giden kapısını kapat. canım köz çektiği zaman is kokusu mokusu tanımam yaapr geçerim :D

Tost makinesinin icindeki izgaralar cikiyorsa o izgarayi cikarip ocagin uzerine koy. Onun da uzerine patlicanlari. Aradigin tadi oyle bulabilirsin.

fırın varsa patlıcanları yıka, çatalla biraz del yüksek derecede fırına at. güzel oluyo ama is kokusu olmuyo işte :(

I had never seen such beautiful girls together before like the ones there were.

tepedeki +1 ama the ones dan sonra over there ya da there demek gerekir.

termostat çalıştırıyor olmasın. içindeki su belli bir sıcaklığın altına düşünce kombi çalışır. su o derecenin bir tık üstüne gelince makina susar.

Doğru, borulardaki donmayı önlemek için yapar bunu.

Ayrıca muslukta sıcak suyu açtığınızda ne sürede ısınıyor su? mesela 10 saniye veya altında mı? Her daim sıcak su anında musluktan akması için ön ısıtma yapar bazı kombiler.

musluktan suyun ne kadar sürede geldiğini ölçmedim ama anında da gelmiyor, geç de gelmiyor. biraz akınca geliyor.

yaz aylarına giriyoruz, bu saatten sonra suyun donma durumu yok. hatta ev veya dış ortamın sıcaklığı da 15 dereceden az değil. bu özelliğini kapatamaz mıyız? her şeyden önce sesi rahatsız ediyor bizi.

Kombinin tam modeli nedir? Soguktan yapmiyor belli ki. Ön isitma olabilir dedigim gibi sureyi olcmeye calisin muslugu ful olarak acin normalde su muslugu sicak ayarinda actiktan 40 saniye sonra isinmaya baslar elinizde hissedersiniz. eger 10-15 saniye ise bu sure on isitma yapiyordur. Bu kotu bir ozellik degil hatta enerji tasarrufu saglar. Fakat kapatabilirsiniz tabi ki. Eger ki bunlar degilse kartinda bir bozukluk veya sensorlerinde bir sorun olabilir

philips marathon aldım. çok sessiz. güzel süpürüyor. hanım aşık oldu süpürgeye...

+gotic hangi modelini aldınız acaba? Ben de inceleyeyim :)

Philips FC9923/07 Marathon Ultimate
en ucuz gittigidyor da yakaladım. yüzde beş indirim vardı.

Philips aldım toz torbalı. Çok memnunum uçak gibi. Toz moz da bırakmıyo dışarı. Modelini hatırlamıyorum kahverengi animal protect yazan bi şey.

Valla bazen aynı şeyleri ben de bir müslüman olarak düşünüyorum ama cevap bulamıyorum.

yük. kendinle ilgili olarak bahsettiğin şeylerde de mistik bir taraf göremedim. ateistim ve senin bahsettiğin korkuların yarısını bile yaşamıyorum sanırım. yani ya benim sülalem rahat ya da mevzu tanrı ile ilgili değil.

tanrı kendisini problem olarak vermiş. demiş ki beni çöz. o problemi çözen tanrıyı buluyor. ateizmle mümin arasında ince bir zar var. o zarı yırtan ateist iman ediyor. o yüzden bazı filozoflar iyi bir müminin iman etmiş ateist olduğunu söylerler. hz ibrahim'in kıssası da bunu destekliyor. batan güneş benim rabbim olamaz diyor.
tanrı benim açımdan Allah huzurdur... Varlığı beni teskin ediyor. tanrının yük olarak görülmesinin sebebi çözülememesinden. bir öğrenci düşünün problemde x'i çözemedi. o öğrenciye bu x, çözemeyince problem olur. off çözemedim diye hayıflanır. çözene de sevinç kaynağıdır.

Soruyu çok sevdim öncelikle, sorduğunuz için çok teşekkürler.Bu sorular akıllı insanların tartışmaya devam ettiği ve tartışmanın sonlanmayacağı sorular. O yüzden, akıllı insanlar da tartışsın, biz de kendi aramızda mis gibi tartışalım; ne güzel.

Önce katılmadığım yerlere geleyim. İlk olarak, durağanlığın iyi mi kötü mü olduğu da yine tartışılan bir soru. Çok akıllı adamların bir kısmı bunu ceza olarak görürken, bir kısmı da hedef olarak görüyor. Bu da cevapsız sorulardan biri.

İkinci olarak tam da o an, durağan bir an değil. Yani, 'an' tanım gereği durağan, herhangi bir an zaman içindeki bir nokta olduğundan durağan da; sizin o hissettiğiniz durağanlık tek bir an değil; kısa bir zaman süresi. Bu 'an' aslında varlığımızın tam da farkına vardığımız an. Bunun yalnızlıkla ilgisi hafif var, yalnızken veya oyalanmadığınızda bu kendi varlığından birdenbire haberi olma anını hiç yaşamayanlar var, yalnızken yaşayanlar var, sık sık yaşayanlar var, yanlarında insanlar varken birden geleni var. Bu çeşitli formlarda olabiliyor ve kişiye, hayata bakış açısında göre çeşitli tepkiler verdiriyor. Bu kavrama 'depersonalization' ya da 'hyper awareness of existence' deniyor. Bu aynı uyarana verilen tepkiler kişiden kişiye değişiyor. Bazılarında 'Boşluktayım. Nasıl yani?' diye başka bir boyuta kendi isteği dışında gönderilmiş gibi bir dehşete düşme ve korku yaratıyor. Bazılarında 'Boşluktayım, yer kaplıyorum. Oha, ben varım! Gerçekten varım' diye sevinç verdiriyor ve hatta bunu bilinçli yapmak isteyeni var. Bazılarında da 'Her şey ne kadar küçük ve anlamsız. O kadar uğraşıyoruz da ne gereği var' diye depresyona yaklaştırıcı etkileri oluyor. Dolayısıyla, herkeste ya da doğada safi korku hakim değil. Safi korku hakim olan kişinin kendi doğası. (Eğer doğru anladıysam)

'Depersonalization'dan bir sonraki adım da her şeyi bir bütün olarak ele alıp da bu hissedileni hissetmeye başlamak; yani, 'Oha, koca evren dönüyor. Hepimiz aslında boşluktayız. Her yer boşlukla kaplı' hissi. Yani, sadece kendini değil, uzayın varlığını hissetmek, uzayla birlikte bir varoluş krizi yaşamak. Tanrı da bu noktada kişiye göre yük de olabiliyor, battaniye de.


Bir de anlamadığım kısmı sorayım: Doğaya safi korku hakim olduğunda neden Tanrı problem olmaya başlıyor? Onun ara basamağı nedir? Yani, Tanrı korkuyu yarattığı için mi ölmeli? Ya da bizi korku ile baş başa bıraktığı için mi? Tanrının problem olan kısmı nerede?

Genelleme yapılır mı bilmiyorum. Bunu çalışmak lazım ama bazıları bu boşlukta Tanrıyı huzur olarak görüyorlar, çünkü Tanrı yanına geldiğinde (ya da içinde hissettiğinde) artık yalnız değil ve içi huzurla doluyor. 'ateistlerin içindeki korkunç boşluk' dedikleri de bu boşluk oluyor. Ancak ateistlerin çoğu zaten o boşluğu bu kadar dehşetle yaşamıyor sanırım. Olan da kendine başka yollar buluyor. İnanan için can yeleği, inanmayan için denizde ayağa bağlanan taş. Dinden bahsetmiyorum bu arada, o kısma girmedim. Sadece bir kavram olarak Tanrı'dan bahsediyorum.

Ben hala kararımı vermedim. Aslında durum biraz da 'Umrumda değil, ne yapayım yani' boyutunda, uçak korkusu dışında çok da aramıyorum, küçük aklıma yatmıyor. 'Akşam ne yemek yapmak lazım' daha dert edici bir soru bana. Tanrı inancıyla varlığını bağımsız görüyorum birbirinden. Tanrı varlığı-yokluğu beni rahatsız etmiyor. Kızgın, sitemkar, hayran ya da şükran dolu değilim. Tanrıyı huzur veya yük olarak görmüyorum; daha çok Joker gibi görüyorum. (Film olan değil, iskambil kartı olan) İhtiyaç anında kullanılan bir kart gibi geliyor. Daha çok "Mutlu ediyorsa inansınlar, negzel. Etmiyorsa da sallasınlar, ne gzel. Herkesin şeyine kimse karışamaz" modundayım.

haluk bilginer, mi, acaba. öyle geldi.

haluk bilginer diyesim geldi.

edit: olgun şimşek de olabilir bak. bir dizide canlandırdığı iki karakterden birisi, diğerinin taklidini yapmaya çalışıp beceremiyordu. onu oynadı adam.

erdal beşikçioğlu çok başarılı

erkan can

şener şen.

erdal beşikçioğlu,uğur yücel

ufuk bayraktar, ercan servet, birol unel bunlarin oyunculugunu begeniyorum. ama sener sen yasadigi muddetce bir numaradir tabi.

Şener Şen...

Şener Şen+1
Haluk Bilginer+1
Olgun Şimşek +1
Uğur Polat
Çetin Tekindor
Metin Çekmez

tabii ki, çetin tekindor.

şöyle bir liste yapılmış.

www.imdb.com

Şener Şen, Haluk Bilginer ve Çetin Tekindor demeye gelmiştim ben de.

Erdal Beşikçioğlu'na güldüm. Behzat Ç. haricinde gerçekten bir olayı yok.

Haluk Bilginer olabilir. Masumiyet filminde Güven Kıraç ile olan konuşması oyuncu geçinenlere ders olarak okutulmalı. Gerçi biz daha genciz. Eski oyunculara haksızlık ediyor olmayalım ama bence Şener Şen de son yıllarda performans gösteren biri olmamasına rağmen iyi.

Edit: Ben Erdal Beşikçioğlu hakkındaki araştırmamı çok önceden yaptım. Haluk Bilginer gibi biriyle karşılaştırılamaz. Bana gülen adamın yazdığı cevaba bak: Taner Birsel. Bir Zamanlar Anadolu'da filminin kamera arkasını bir izle, Taner Birsel'in yönetmenin yüz elli tane yönlendirmesi olmadan ne kadar rol yapabildiğini gör.

haluk bilginer bence. bu kadar farklı karakterleri bu kadar iyi canlandıran başka aktör yok gibi.

disendium'a güldüm, ufak bir araştırma yeterli erdal beşikçioğlu'nun sadece behzat ç. ile kısıtlı bir adam olmadığını görmek için.

erdal beşikçioğlu +1
haluk bilginer +1
taner birsel
şener şen +1
ve tabi ki münir özkul, nasıl unutulmuş.

Şener şen
Haluk bilginer
Mustafa ve Ahmet Uğurlu

Arkadaşlar çok iyi oyuncular saymışlar. Bana göre de en iyilerden biri Zafer Algöz.

Genelde bu soruları sadece sahnede izlediğim insanları düşünerek cevaplarım bir kişi hariç yine öyle yapacağım;
Halit Ergenç; Kendisini tiyatro sahnesinde izlemedim ama burada ismini vermemek büyük haksızlık olur.

Erdal Beşikçioğlu
Mert Turak
Yiğit Sertdemir
Mert Tanık
Musa Uzunlar
Okan Yalabık

Altta görünce lan nasıl unuturum diye kızdım kendime kesinlikle
Bülent Emin Yarar +1
Yetkin Dikinciler +1 diyorum.

tiyatro sahnesinde devleşenler;
bülent emin yarar
zafer algöz
yetkin dikinciler
erkan can

daha önce pek çok kez sayılan
şener şen
olgun şimşek
haluk bilginer
çetin tekindor

umut vaadedenlerde de bence aras bulut iynemli var.

ferhan şensoy, erdal beşikçioğlu ve şener şen 3'lüsünden biri olmalı bence. ben şener şen'i bir adım önde görüyorum.

benim için tartışmasız
1-Şener Şen
2-Cüneyt Arkın'dır.

En iyi mi bilmiyorum ama bence Cengiz Bozkurt şistede olmalı. Parmaklıklar Ardında'ki karakterle Erdal Bakkal arasındaki 180 derece fark var ve adam oynamıyor, yaşıyor. Sinop'ta diziyi çekerken adam kötü karakteri oynadığı için yolda durdurup kızanlar, suratına tükürenler olurmuş. Adam çok büyük yere gelmeli.

Sıralı listem;
Haluk bilginer
Fikret kuşkan
Şener şen
Erkan can
Ayhan ışık
Erdal beşikçioğlu
Yetkin dikinciler
Nejat işler
Cüneyt arkın
Ahmet uğurlu
Yiğit özşener
Mahir günşiray
Ufuk bayraktar
Tuncel kurtiz

Ercan kesal
Berkay ates
Rifat sungar
Taner birsel
Olgun simsek
Daha var tabi de aklima gelmedi su an

şener şen, ilyas salman, erkan can, settar tanrıöğen.

en iyi dediğiniz için 1 tane yazıyorum.
Şener Şen.

ahmet mümtaz taylan ve çetin tekindor. tek geçerimmm ikisini de. Uğur Yücel ve Erkan Can'ı da izlemekten keyif alıyorum.

bilgisayar muhendisi bi arkadaşım General mobile'ın 1000 küsür tl olan modelini cok övdü gecen. Bende asus var iyi hos ama GM daha iyi sanki

bende gm in 5 plus mı ne onu öveceğim, ailedeki herkes onu kullanıyor en az 1 senedir.

asus zenfone 3, samsung galaxy c9 pro, lg v10 da belki bir ihtimal

Lenovo Vibe P1 veya P2 ihtiyacııza göre bakın derim.

P1 kullandım çılgın bir bataryası var, P2 ile çok az farkı var.
Fiyatı da 1.100 tl sanrım.

C5 samsing

Hiç düşünmeye gerek yok. Oneplus 3t

Sözlükte yazılan gm 5 entryleri pek iyi şeyler söylemiyor. moto g4 tavsiye ederim...

sağından solundan resim çekseydin de görseydik. bulanık çekmemeye çalış... ona göre yorum yapabiliriz.

onceden anlasmak lazim

önceden anlaşmanız lazım dediğinden başka bir şey çıkarsa sen ödersin diye. eğer konuşulmadıysa alıcı öder...

onceden kimse o sekilde anlasmaz. bosuna teklif etmeyin. expertiz zaten 300 500 arasi istiyorlar araba saticak die adam onunla ugrasmaz

bu elemanlarla iletişim kur bence;

www.facebook.com

300-500 geniş kadar geniş aralık olmaz.

---------------

araba almayacak ve alırsa da 0'cı bir adam olsam da çok zevk alıyorum takip etmekten. ha moral da bozabilir çünkü 2. el araba piyasası uçmuş da gitmiş.

cok ozel bir durum yoksa alıcı öder.

ayrıca expertizde cıkacak bazı şeyleri sahibi de bilemez özellikle ilk sahibi değilse.

dedigi gibi cikmazsa satici oder, eger sorun yoksa alici oder.

ben misal alirken telefonda 2 parca boyali diye konusmustuk, exper'de 2 parca boyanin yanindaki parcada da boya cikti. Exper "bu iki parcayi boyamislar, ton farki ya da tasma yapmis diye burayi da orjinal boyamislar" dedi.

ben de "hee tamam problem yok degisen yoksa" diyip odeyip almistim arabayi.

izlediklerini yazarsan daha rahat olur bence..bizim diyeceklerimiz senin için yeni olmayabilir mesela..

fargo diyorum.

american gods yeni başladı sen de ona yeni başla

person of interest izlenir. çok güzeldir. breaking bad izlenir. ağır aksaktır ama sağlam senaryosu vrdır.

Westworld'u izledim fakat ne bileyim biraz basık geldi dizi 7 8 bölümde kaldım. Breaking bad harici diğerlerini izlemedim..

person of interest gerçekten çok güzeldir. Tadı damağımda kalan dizilerden biridir. Başlarında sıkılmazsınız ama sıkılırsanız da sakın bırakmayın devam edin gerçekten muhteşem devam ediyor.

into the badlands

baştan konuşulduysa sıkıntı yok da ben böyle bir şeyi kabul etmem anlaşma olarak. senin benim diye bir şeey olmaz olmamalı. bir hafta birisi yıkar diğer hafta öteki. bana çok tuhaf geldi...

hiç birinin kirli çamaşırlarını yıkamadım. bazen annemin çamaşırlarımı yıkamasını garipsiyorum. ama o da şeyden yani, utanmaktan..

ama eşim böyle davransa garipserim. evdeki klozete de kağıt serip mi oturcak ben çıktıktan sonra? kınamıyorum tabii.... asahsdkls

olabilir niye garipseniyor ki? olabiliyor böyle sınırlar çiftler arasında.

+Canım ya ben kocişimin donlarını hiç yıkayamıyorum elleyemiyorum bile kendi yıkıyor uf mırın kırın etmeye başladı bizim azman.
-Nasıl canım ya cinsel açıdan bir sorun var mı peki?
+Cinsel açıdan sorun yok hayatım.

adasdasfasd şu tarz bir muhabbet mi oldu nedir. İyiki o noktayı belirtmişsiniz sorunuzda çok faydalı oldu.

Karı koca arasındaki yatakodası ilişkilerini birbirine açan insanların azalarak yok olması ümidi ile. İğrençsiniz.

Cevap: Olabilir psikolojik.

Saçma geldi bana, ev arkadaşlığı değil ki bu, evlilik

ayrı ayrı yıkanınca, bir makinayı dolduracak çamaşır geç birikiyor da adam sürekli giymek istediği favori giysilerine geç kavuşuyorsa eğer çamaşır yıkama işini o üstlensin hepsini birlikte yıkasın eşinin özel durumundan dolayı.

adam çamaşır kadının işi pfff diyorsa, ayıp ediyor öyle olmaz.


tabii esas sorun atıyorum yarın o adam bir ameliyat olsa bir süre bez bağlamak zorunda kalsa eşi bu sefer ne yapacak? kadın mecbur kalınca yapabilecek mi bazı şeyleri? titizlik takıntısı varsa profesyonel yardım alsın adam mırın kırın eder tabii bunları düşünüyorsa.

Ben kendi kirli donumu tutarken iğreniyorum ve annem kirlilerime ellediğinde utanç duyuyorum "Bu kadının çocukken altımı değiştirme eziyeti bitmedi mi hiç" diye. Sevgilim yabancı değil, sonuçta eşler, sevgililer birbirlerinin nerelerini tutuyor ama kaç günlük kirliyken oralar da tutuşmuyor pek. Kirli çamaşır benim için de zor bir durum. Kendi donuma kendime yabancılaşarak bakıyorum. Birlikte yıkanması dert değil de, onları makinaya yerleştirmek dert benim için. Arada denk gelir ve koymaktan iğrenmem de, ara ara yapaım da, hep yapamam. Yıkanacağı zaman makineye o onunkileri, ben benimkileri atsam sorun olmaz da, kirli sepeti ayrı durursa sevinirim. Kendi kirlilerime de birinin ellemesi utandırır beni. Terlesin, terini yalayayım ki terinin kokusunu çok sever ve zorla bile terletirm; hasta olsun, altını değiştireyim, o ayrı ama kirli çamaşır ayrı bir boyut benim için. Anlık bir kir değil, birikmiş yığılmış kir. Sepette daha da pislenip kemikleşmiş kir. Böyle "Tuvaletten yeni çıktım" kiri değil.

Yıllarca abimle beraber yaşadık. İkimizin sepeti ayrıydı, yıkayacağımız zaman kendimiz koyardık makineye. Birlikte yıkanırdı. Temiz çamaşırları da genelde birlikte asardık ya da o an işi olmayan asardı.

Titiz bir insan değilim, hatta titiz insanlara göre çok pisim, titiz olmayanlara göre sıradanım.

adam camasir yikamaya mi mirin kirin ediyormus yoksa yahu ayni yatakta uyuyoruz, camasirlar neden ayri sepetlerde duruyor mu diyormus onu anlamadim.
adamin derdi kendi donunu kendisinin yikamak zorunda kalmasi ise, az yesin hizmetci tutsun.

benim kuzenlerden biri de butun kirli camasirlarini kirli sepetinde utulu gibi katli katli tutar yikayana kadar mesela. okb midir bilemem ama o da oyle iste, kocasiyla da temizlik konusunda bir sorun yasadiklarina sahit olmadim. herkes farkli farkli.

+1 tekila shot bardagi

Ne insanlar var ya. Eşiyle aradındakileri ona buna anlatıyolar. Allah göstermesin.

Saçma geldi bana da.

Yani adam altına sıçıp donunu bırakmıyor herhalde. En fazla iki gün giyilmiş don atlet çorap vs. Ne kadar iğrenç olabilir.

Haydi bilinçaltında başka bir şeyi tetikliyor olabilir desek bir lateks eldivene bakar. Tutar atarsın makinaya.

Cinselliği belirtmesini de dongoz düşünceliler hemen yatak odasını anlatıyora çekmiş ancak burada kasıt eşinin kirli çamaşırlarından iğrenen biri cinsel olarak da iğrenip yaklaşamaz diye düşünebilir diye detay olarak eklenmiş.

Evliyim, ben normal karşılarım bu durumu. İsterse eşi yıkayabilir hepsini birden mırın kırın edeceğine.

Eşinden cinsel açıdan iğrenip iğrenmediği hakkında muhabbet etmeyi de normal karşılayan da varmış.

Ya şimdi bi şey diycem, ondan sonra içkiliydi bilmem ne...

"Eşimden yatakta iğrenmem "

Hadi ya. Vay ak. Hahahahah

evliyim, erkek tarafıyım.

olabilir.

eşler arası düzenlemelerde hiçbir standart olmadığı için eşler kendi aralarındaki ilişkinin tamamını kendileri belirlerler. ister çamaşırlarını ayırırlar, ister hepsini dışarıda yıkatırlar. paşa gönülleri bilir.

bizde bulaşık hanımda, çamaşır bende. ben bulaşık işine karışmıyorum, eşim çamaşır işine karışmıyor. çamaşırları ayırma gibi bir durum yok. üçümüzün (çocuk var) çamaşırları aynı kirli sepetinde duruyor.

ev arkadasi olmayla evliliği birbirine karistirmis insanlarin yapacaklari seyler bunlar.

çiftler, birbirlerinin bedenlerinden, pisliklerinden, giysilerinden, camasilarindan iğreniyorlarsa, hic beraber olmasinlar daha iyi.

evlilik, karsindaki kişiyi her yönüyle, her aninda sevenlerin olusturmasi gereken bir kurum.

bir yazar yazmis, "hasta olsa ne olacak diye?" gayet doğru.

camasirindan iğrendiğin biri, yârin oburgun yatalak olsa, altini değiştirmeyecek misin? tuvalete götürmeyecek misin? agzindan salyalar aksa yemek yedirirken, silmeyecek misin?

ne alaka şimdi, sanki elinde mi yıkıyor? sepette biriktirecek, sonra da atacak makinaya yıkanıcak nedir yani. eğer öyleyse iş böülümü yapsınlar adam tüm çamaşırların sorumluluğunu alsın, kadın da başka birşey yapar.

bana normal gelmiyor ya. bi arkadaşım da böyleydi. çamaşırları ayrı yıkar dokunmaz vs.
çamaşır sepetini de mi ayıralım şimdi. kadın tarafıyım evlensem de böyle yapmam muhtemelen.

valla ben kocamla böyle bir sorun yaşsam derim ki; "kime ne bundan canım. kocamla aramızda çözeriz. kimseye de bize akıl vermek düşmez."

ha kadının yerinde olsam öyle çamaşır sepetlerini ayıralım triplerine girmem. adamın yerinde olsam da karım çamaşırlarımızı ayırıryor diye mırın kırın etmem. ama insanların türlü türlü huyu var işte. eninde sonunda oturup konuşurlar, kendilerince belli bir düzen sağlarlar zaten. dert edilecek bir konu değil.

asıl cinsel açıyla kirli çamaşırlar nerede kesişti ben onu anlamadım. tekila shot bardağı'na da çok güldüm =)

Kardeşimin çamaşırından falan iğrenirim ama eşiminkinden iğrenmem. Kendisi zaten temiz ve titiz bir insan. Ha öyle olmasa evlenmezdim zaten.
Bence bilinçaltında eşinin pis olduğunu düşünüyor olabilir. Ama o zaman cinsel ilişkiyi nasıl midesi kaldırıyor? Anlamadım:D
Eşinin kirli donunun kendi kirli donun ile aynı sepette durmasına bile tahammül edememek bence biraz takıntılı durum.

Normal degil bence. Ikisinin de ic camasirlariyla normal kiyafetlerini ayri sepete koysa evet normal bir titizlik olur ama sadece eşinin ic camasirlarini ayirmasi eşinin camasirlarindan igrendigini gosterir. Insan eşinden/sevgilisinden tiksinir mi yahu. Adamin normal hijyende biri oldugunu varsayiyorum tabi. Degilse de evlenmeseymis o zaman.

Kirli çamasirdan asiri igrenenler olmus, bir camasir ne kadar kirletilebilir anlamadim ama bence garip bir durum. Bir de gelip cinsel sorunumuz yok falan diye bunu size anlatiyor. Nefret ediyorum boyle iliskisini arkadas sohbetlerinde döken saygisiz insanlardan. saglikli bir iliski degil bana gore.

ben iç içe koyuyorum hepsini. ek olarak yazlık kışlık kıyafetleri dönemsel olarak vakum torbasına koyunca bu kutuların içine koyuyorum.

ileride kullanabileceklerini tutun sadece.

insan kıyamıyo di mi sağlam kutuya.

bizim hanım da çok sever kutu saklamayı. ben de işe yaramayacaksa atma taraftarıyım. yeni aldığımız ürünün herhangi bir şekilde iade etme ihtimali ortadan kalkana kadar, 15 gün veya 1 ay saklarım kutuları. sonra yallah çöpe.

biz evlendikten 3 sene sonra taşındık çok işe yaradı :) eşimde bende baya istifçiyiz. tavsiyem kutuları açıp düzleştirip çuval gibi bir şeyde toplayıp varsa bodruma koymanız.

tasinacak olsaniz supurgeyi kutuya koyar da mi tasirsiniz? sanmiyorum. hadi televizyon belki.

kutu arada lazim olabilen bir sey ama eviniz kucukse madem atin gitsin. lazim oldugunda kutu bulmak kolay.

ben petegin arkasinda tutuyorum bir iki tane. istif icin guzel yer, aklinizda olsun.

atın gitsin gençler. biz de 18 yıllık evliyiz. o yarar bu yarar diye diye evde tam 3 römork eşya çıktı hepsini attık. tavsiye ederim.atın gitsin kutuları. kutuya ihtiyacınız oldu mu bim a101 var. her daim koli çıkıyor...

taşınma durumunda illaki işe yarar da köpükleri ile vs mi saklıyosunuz? öyle değilse bi anlamı yok saklamanın. yok köpükleriyle saklıyosanız da boşa yer israfı bence. kömürlük vs varsa saklayın, zarar gelmez. yoksa atın gitsin.

Prensip olarak minimum eşya ile yaşama derdindeyiz. Bütün kutuları hiç düşünmeden attım, atarım. Bence mantıklı değil. Hele ki küçük evde.
"Bir gün lazım olursa" şeklinde bir ihtimal için yaşam alanınızı gereksiz eşyalara kaptırmayın. Atın bence:) (düşündükçe bile daral geldi şu an bana)

malesef bodrumu yok evimizin:/ bazılarının köpüklerini de saklamışız, bazısının yok:D
sanırım bi iki tane bırakıp atmak en mantıklısı olacak, çok teşekkürler herkese :)

yok. bir iki gün sonra geçer..

Tık tık vur biraz kendine gelsin, sonra aşağı yukarı sallayarak çek. Pastan falan sıkışıyor

@haşmetizm valla çok denedim. aşağı yukarı oynatıyorum, vuruyorum ama bana mısın demiyo.

o vidalar o kadar kötü ki çıkarırken ya musluk başlığını kırıyorum ya da çatlatıyorum. hiç uğraşmıyorum musluğu komple değiştiriyorum. ya da başlığı kıracaksın başlığın geçtiği yeri çıkartıp yenisini alacaksın. 7.5 tl bir şey.

teşekkürler değerli dostlar.

Çözüm WD-40

wd40 sıkmayı deneyin

Komple sökmek daha ekonomik. Sökemezsem dediğinizi yaparım. Teşekkürler.

winrar-office-pdf- bsplayer- codec bunlar mutlaka olmalı.
bahsettiğin entryi hatıylıyorum ama bulamadım.

böyle uzun bir liste halindeydi.

ninite.com

burdan seçebilirsin.