Giriş
(21)

akp'li dayılar haklı mı?

yazar yazmaz yazan yazar
öncelikle "dayı" diyerek sempatikleştirmek zorunda kaldığım için üzgünüm. çünkü başka türlü açsam duyuru silinirdi.ekonomi bu kadar kötüyse (kötü değil berbat) halk çok fakirleşmişse bu kadar araba nasıl geziyor yollarda? dünyanın en basit ara sokağında bile park edecek yer yok. tüm otoparklar tıklı
öncelikle "dayı" diyerek sempatikleştirmek zorunda kaldığım için üzgünüm. çünkü başka türlü açsam duyuru silinirdi.

ekonomi bu kadar kötüyse (kötü değil berbat) halk çok fakirleşmişse bu kadar araba nasıl geziyor yollarda? dünyanın en basit ara sokağında bile park edecek yer yok. tüm otoparklar tıklım tıklım. 50binlik araba olmuş 250bin lira ama hâlâ patır patır satılıyor.

kahvecilere gitsen aynı şekilde 3 fırtlık kahve 20 liradan başlıyor ve kasada kuyruk var o kahve bir gecede 40 liraya çıksa o kuyruğun yine olacağına adım gibi eminim. çoğu da öğrenci bu arada.

bu nasıl olabiliyor? günübirlik mi yaşıyor insanlar? bugün buldun bugün ye mi diyorlar? herkesin bir ek geliri, babadan kalma arsası mı var nedir yani fiyatlar ne kadar artarsa artsın bu kalabalıkların azalmama sebebi?
0
yazar yazmaz yazan yazar
(18.10.21)
sığ düşünme ile alakalı.

ekonomi, ortalıkta bukadar çok arabanın olması, park edecek yerlerin olmaması ya da kahvecilerde sıraların olmasına göre iyi ya da kötü olarak beirlenmiyor. o yüzden cevap aslında burada gizli.

hangi ortama girerseniz o ortama göre kriterlerle karşılaşırsınız. parası olmayan kimseyi kahvecide göremezsiniz, tıpkı kahvecinin kapısından çıktıktan sonra karşılaştığınız ya da gördüğünüz insanların ancak %1'inin kahvecide olması gibi. Aynı şekilde, parkı, bahçesi çevre düzenlemesi olmayan bir şehirde daracık sokaklarda iki üç arababının bile tüm sokağı kaplaması gibi.
Ya da 15 yaşında 250 bin km üstü arabasına neden insanlar 100 bin liradan fazl istiyor sence? Ekonomi iyi olduğu için mi? Eli bol da ancak malı mı kıymetli sadece? Eskiden neden böyle değildi?

eskiden aldığın bir hizmeti aynı kalitede aynı fiyata alabiliyor musun bunu sorgulayarak başlamalısın sorularına.
0
foolrules
(18.10.21)
arabasi olmayanlar ne olacak?
siraya girmeyenler ne olacak?
akpli dayi gibi bakarsan akpli dayi gibi gorursun
0
nibba
(18.10.21)
İstanbul veya Ankara gibi bir büyük şehirde yaşıyorsan bunun en önemli sebebi şu yanılgı: Şehirler çok kalabalık ve çok fakir olduğu gibi çok da zengin var.

Akp'nin zengin ettiği kesim de hiç azımsanacak seviyede değil. Birileri fakirleşirken onların cebindeki parayla zengin oldular ve son model BMW'lere, Range'lere, Porsche'lere biniyorlar.

Orta sınıf (kaldığı kadarıyla) da lan üç günlük dünya biriktiriyorum biriktiriyorum ne ev ne araba alabiliyorum moduna giriyor bence ve gerekirse o zengin hayatını yaşıyormuş gibi yapmak için borçlanıyor. Bir hafta Bodrum'da tatil yapıp senenin geri kalanını kredi kartlarına çalışan çok insan var.

Bir de araba özelinde artık millet arabayı yatırım aracı olarak gördüğü için anasının altınını, babasınının birikmişini falan toplayıp krediyle vs. alıyor arabayı üç ay geçmeden o yılki maaşından artıracağından fazlasına satıyor. Sonra başka araba alıyor, onu satıyor. Önceden öğretmenler falan yapardı bunu artık eline biraz para geçen herkes al-satçı oldu. Devlet de sağ olsun bunları göt etmiyor yönetim anlayışıyla fiyatları yukarı tırmandırmaya devam ediyor. Daha bugün sıfır arabalara %15 civarı zam gelecek haberi vardı kurdan dolayı. İkinci eller de değerlenecek bu durumda örneğin.
0
chicha_v2
(18.10.21)
haklılık payın var; ama şöyle bir durum da var. o arabaları alanlar, kahvecileri dolduranlar da fiyatlardan şikayetçi. tam tersini düşünelim. arabaların hiç satılmadığı, kahvecilerin bomboş kaldığı bir durum olması için ülkede kıtlık olması yada afganistan gibi olmamız lazım. benim için kriter araba yada cafe değil. yurtdışına çıkabilmek, rahatça tatil yapabilmek, istediğin şeyi alabilmektir.
0
buenosdias
(18.10.21)
yüzdeci kesim geldi. aramızda kim her gün kahveye 20 lira veriyor? çoğu ayda 3-4 kere kahve içiyor. kim her ay tatile gidiyor? bir yıl önceden erken rezervasyon yaptırıp yılda 1 hafta tatile gidip bütün yıl ödüyor insanlar. ayda 3-4 kere kahve alanlar bile kahvecileri kalabalık yapabiliyor. yılda 1 hafta tatil yapanlar kısıtlı tatil mekanlarında yoğunluk yaratıyor. şimdi git datça'ya bak, insan göremezsin. ülkede çalışanların yarısından fazlası asgari ücret kazanıyor. 2800 lira kazanıp da 250 bin liralık araç almıyor tabii. hangi araçlar hangi yolda geziyor? istanbul'dan tüm ülkenin geneline yorum yapılamaz. istanbul'da ülkenin tüm araç sayısının yarısı var. son bir kaç senede yoldaki araçların modellerine bakarsan hep yerinde sayıyor eskiye göre çok daha az yeni model araç var.

orta kesim için, 30-50 bine aldığı araç 100-150 bin oluyor. o zaman maaşı 3-4 bin şimdi 7-8 bin, 100 bin kredi çekiyor 250 bine yeni aracını alıyor.

evini 2012-2015'te 200 bine almış. şimdi oradan 3 bin kira alıyor. vaktinde mallananlar bu zamanları daha az kayıpla atlatıyor.

ben 2007'de ilk işe girdiğimde 2 bin lira maaş alıyordum. 10 maaşımla araba alabiliyordum. iphone bir maaş ediyordu. şimdi aynı yerde yeni işe girenler 3-4 bin alıyor, 10 aylık maaşlarıyla toros bile alamazlar.

en yoğun dönemde bodrum'a 1 milyon insan gidiyor, e hepsi bu işte. sen de ben de oradayız temmuz'daki bayram tatilinde.
0
gabe h coud
(18.10.21)
ben akademisyenim, eşim öğretmen. ikimiz de devlet memuruyuz, ek gelirlerimizle birlikte ülke şartlarına göre iyi kazanıyoruz. pandemiden önce her yaz 15 gün yurtdışında tatil yapıp, tüm ihtiyaçlarımızı hiç düşünmeden satın alıp, dışarıda her keyfimiz istediğinde arkadaşlarımızla bira içmeye gidiyorduk. ki o zamanlar da ekonomik daralma başlamıştı. ona rağmen 3 sene önce ayda 6 bin tl kenara koyabiliyorduk.

şimdi ne oldu? 200 bin tl kadar biriktirebilmiştik 3-3 buçuk senede. araba fiyatları fırladı. çocuk yapmak istediğimiz için arabaya ihtiyacımız olacaktı. arabalar her ay 10-15 bin tl zamlanıyor, fakat biz her ay 10-15 bin tl kenara koyamıyorduk. sonunda tüm altını, dövizi satıp, acil durumlar için kenara 3-5 bir şey ayırıp, kredi çekip araba aldık. 4 ay önceydi bu. şu an sarı siteye koymaya kalksak, satın aldığımız fiyattan 40 bin tl daha fazla yazacağız (diğer ilanlardaki emsal fiyatlara göre).

peki kenara 6-7 bin tl koymaya devam edebiliyor muyuz? işte burada koca bir kahkaha atabilirim. 3 sene önce 6 bin tl koyabiliyorsak, şu an en azından bir 8-9 bin tl'yi bulmuş olmalıydı kenara attığımız para resmi enflasyona göre. en son ne zaman arkadaşlarımızla buluşup dışarıda bira içtik, hatırlamıyorum. en fazla ikimiz gidip birer tane içip kalkmışızdır. kimse arayıp dışarı çıkalım demiyor bile, evlerde takılıyoruz bir araya gelirsek de :) ayakkabı mont alırken eskiden düşünmezken (aşırı pahalı markalardan satın almıyorduk zaten), şimdi ortalama ürünler için 3 defa düşünüp alıyoruz. market harcamamız 3 katına çıktı. aylık 1900 tl kredinin üzerine 2500 tl arttıracağız diye göbeğimiz çatlıyor.

siz bir de esnafa sorun, gelen giden sayısı aynı mı pandemi öncesine göre diye. ya da gelenler aynı parayı bırakıyorlar mı kalkarken acaba? kadıköy'ün ortasındaki avm'de mağazaların 3'te 1'i boş, baya dükkanı kapatıp gitmişler. kadıköy diyorum. yukarıda biri inditex gömlekler 400 tl olmuş, hala satıyor diyor. napsın herkes pazardan mı giyinsin? çıplak mı gezsin? inditex dediğiniz nedir ki? o sizin gördüğünüz insanlar da mekânda iki kahve içmese, 1 tişört almasa ülkeyi kapatıp gidelim zaten.
0
gmzo
(18.10.21)
önceki cevaplar +1

"bu nasıl olabiliyor? günübirlik mi yaşıyor insanlar?" sadece bu kısma cevaben yazacağım, evet. çünkü yıllarca çalışsam da aldığım maaşı hiç hiç hiç harcamadan biriktirsem de bir mülkiyet sahibi olamayacağımı düşünüyorum. belirsiz bir geleceğe yatırım yapmaktansa yaşadığım şu anı keyifli geçirmek istiyorum. tamamen şahsi bir durum tabii.
0
south park in kapusonlu uyesi
(18.10.21)
nüfus fazlalığı (biri almasa/gitmese öbürü alıyor) ve aile desteği bunu yaratıyor. Çevremde birkaç arkadaşım evlendi, aileleri + kredi desteğiyle ev aldılar mesela. Kendi maaşlarıyla almaları imkansızdı ama şu an bu şişen piyasada bile ev alabildiler. Arz az olduğundan onlar ev alarak ev fiyatlarının daha da artmasına katkıda bulunmuş oldular mesela.

Ben yıllardır direnip araba almıyordum, artık "ya şimdi alıcam ya da ömür boyu alamayacağım galiba" kafasına geldim. Şu an alabileceğim araba da 150-200 bin lira civarı bişey ha. Patır patır satılmasının sebebi bendeki bu düşünce, eskiden "eskiyen şey ucuzlar ikinci el alırız" kafasındayken artık "almadığın her gün zarardasın, alabiliyorsan anında al" kafasına geldik. Babam anlatırdı eskiden de enflasyon bu şekildeymiş herhalde.

Kahveci örneği, e bugün gitmedin yarın 50 lira olacak o kahve? Gençliğimizi yaşayalım biriktirip ne yapacağız diyor o gençler. Mesela biz zamanında euro 2,5 lirayken Avrupa'ya gidip gezebildik, şimdiki gençler onu da yapamıyor oturup Beşiktaşta kahve içiyor ne yapsın.
0
nhk ni youkosu
(18.10.21)
Ülkede ekonomik sıkıntı var mi yok mu diye bakmak istersek bir şehir bir ilçe "burada araba var o zaman sıkıntı yok" ya da "kahveciler dolu o zaman nerede sıkıntı" acayip sığ bir düşünce olur.
Bir kere Türkiye kişi başı araç sayısında baya geride bir ülke. Bu veri eski de olsa hadi 20 sıra atlasın;
www.nationmaster.com

Benim ailemde bir araç vardı ben okurken.
Benim şu an yaşadığım ülkede iş arkadaşlarım çocuklarına araba lease ediyor okurken rahat gitsin diye.

Buna ek olarak kahveci dediğiniz yeri doldurmak o kadar da zor değil. Kahve şu an alkolden daha ucuz ve 20 lira kahve alıp bir kaç saat gecirebilirsiniz; çünkü ülkede kahveci/avm dışında yer kalmadi. Yeşil alan yok, tenis alani yok, park yok hiçbir şey yok. Insanların yapabileceği şey bu. Hobi desen binlerce lira.

Ekonomik kriz var mi diye bakmak gerekirse hane borçlanması, kredi kartı borçları, ozel/devlet kredi oranlari vs bir sürü şey var. Böyle gözlemler hiçbir şey aciklamaz anca AKP'li dayılar arasinda ya da günlerde falan konusulur.
0
logisticsmanager
(18.10.21)
Ekonominin psikolojik boyutuna da bakmak lazım. Tüketici psikolojisi, alım gücü ve yaşam standartları kapsamında da düşünmek lazım.

Son 2-3 yılda alım gücünde ve yaşam standartlarında düşüş olmayan kaç kişi var?
Benim çevremdeki gözlemim herkesin alım gücü de yaşam standartları da az ya da çok düştü. Tabii ki benim çevremdeki gözlemim bilimsel ve geçerli bir veri değil ama işin bir de bu kısmı var demek istiyorum.

Yaşam standardından kastım sadece et, peynir almak değil. Her sosyoekonomik, sosyokültürel kesimin kendine göre bir yaşam standardı var.

Farklı açıdan bakalım; daha üst sosyoekonomik kesimden aklıma gelen, çevremde de ya aynısı ya benzerini gördüğüm birkaç örnek:

Her ay yurt dışına tatile giden adam onu yılda 2-3'e düşürdü.
Audi'ye binen adam şu an Toyota'ya biniyor.
Teknesi, yazlığı olan adam satmak zorunda kaldı.
İkinci fabrikasını kuracak olan sanayici vazgeçti.
Çocuğunu özel okula gönderen aldı, devlet okuluna verdi.
En pahalı özel okula gönderen alıp daha ucuzuna verdi.
Her hafta sonu dışarıda rakı-balık yapan ayda 1'e düşürdü.
x şirketinden genel müdür olarak emekli olan adam freelance danışmanlığa başladı.

Örnekler daha da artırılabilir.

Bu örneklere bakınca amaaan derde bak da diyebilirsiniz ama hayatı boyunca bolluk ve lüks içinde, para derdi olmadan yaşayan bir insanın o hayatını tamamen kaybetmesi de bir travma.

Ekonomik ve kültürel seviyeden bağımsız olarak ne olursa olsun hayat standardını kaybetmenin insanda farkında olsa da olmasa da travma yarattığını düşünüyorum. Ve bu çabuk alışılabilen, hemen uyum sağlanabilen bir travma da değil bence. İnsanlar ucundan kıyısından eski hayat standartlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Kaybettiklerini kabul etmek veya görmek istemiyorlar. En basitinden onun için deli gibi faiz oranları ile kredi çekip tatile çıkıyorlar.
0
la lykia
(18.10.21)
Okyanustan bir bardak su doldurup, " ee hani bunda balina yok?" demeye benziyor bu bakış açısı.

Büyük şehirlerdeki alışveriş merkezlerinin bulunduğu semtlere bakarak ülkenin ekonomik durumu hakkında çıkarım yapmanın bundan hiçbir farkı yok.

Herhalde ekonomik kriz dendiğinde ortamın "i'm lagend" filmindeki gibi olmasını, böyle post apocaliptic, nükleer savaş sonrası madmax ortamı falan olmasını bekliyordunuz. Ancak o zaman ikna olunacak kriz olduğuna sanırım.

Ülkenin %40'ından fazlası asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Eğer bir çıkarım yapılacaksa buyrun buz gibi bir istatistik. E o zaman nasıl herkesin altında gıcır gıcır arabalar dediğinizi duyar gibiyim. Bir kaldırsanız mı kafanızı acaba biraz daha yukarı doğru? Yaşadığınız şehrin kenar mahallelerine doğru bir bakın isterseniz orada da latte'lerini almak için kuyruk bekleyen insanlar görebilecek misiniz? Akşam üzerine doğru semt pazarlarına bir inin isterseniz. Karşılaştığınız insanlara bir sorun, nasıl alıyorsunuz bu arabaları diye.

Bu ülke sadece sizin gittiğinizde gözünüze çarpan yerlerden ibaret değil. Yoksulluğun, fakirliğin en sert yaşandığı semtlere zaten sizin yolunuz düşmüyor diye o yoksulluk yaşanmıyor sanıyorsunuz. Bu ülke sizin tahayyül ettiğinizden çok daha büyük bir yer, hatırlatmak isterim. Bir de böyle düşünün.
0
thracia
(18.10.21)
ekonomi kötüleştikçe orta sınıf azalır, alt ve üst sınıf artar. bu cümlem üzerine düşünün.
0
candide
(18.10.21)
akp'li dayılar dünya gerçeklerinden kopmuş durumdalar.

evde pazardan alınmış bir demlikle çay demlediğinde keyfi yerine geliyor adamın. çıkıp güzel bir yerde iki çay içmeyi kendine hak görmüyor.

ayağımızı yerden kessin yeter mantığıyla araba alıyor (alabilirse). doblo gayet yeterli geliyor. almanya'daki muadili station passat'a biniyor, ama türkiye'deki akp'li dayı bunu kendine hak görmüyor.

ayda yılda bir tavuk alınca et yedik diyor. kırmızı eti kendisine hak görmüyor. öyle bir bilinç yok.

pazardan kıyafet alıyor, gidip düzgün bir alışveriş yapmayı kendine hak görmüyor.
0
co2s2
(18.10.21)
çok ciddi bir nüfus (20 milyondan fazla insan yani) ufacık bir alanda (istanbul) sıkışmış durumda. istanbul dediysem de şile de istanbul çatalca da, oralar değil, bildiğin e5 hattında belçika'dan, hollanda'dan fazla insan yaşıyor. bu kadar insan arasında zengini de var tabii ki. zengini de çok daha fazla zengin. mutlaka kasada kuyruk olacak, mutlaka trafik olacak. zaten 50 araba arka arkaya gelse istanbul'un her yerinde trafik kilitlenir, e 50 arabayı da arka arkaya getirirsin koskoca türkiyede yani. artı üstüne bir de gelen göçmen, turist kalabalığı var, deli gibi para eziyorlar orada burada. e tabii ki kalabalık olacak.

bu arada ciddi bir fomo etkisi de var. şu an devlet en ufak bir kampanya yapsa gider dişimden tırnağımdan artırır arabamı yeniler, bir ev daha alırım. aç kalırım belki ama yaparım bunu. neden, devlet orta sınıftan topladığı vergilerle piyasa koşullarının tersine aşırı avantajlı şekilde para dağıtıyor. bu şartlar altında maaşını ipotek ettirip ev araba almayan adam ekside kalıyor. devlet senden çalıp, kredi kullananları besliyor yani.
0
roket adam
(18.10.21)
ya ben de şunu anlayamıyorum mesela. toplumun her kesimi aynı oranda tasarruf etmek zorunda mı? yukarıda da dedim, kriz beni bir asgari ücretli kadar etkilemiyor. belki 5 tane değil ama 3 tane inditex ürünü almaya devam edeceğim. yılda 5 kere değil 2 kere yurtdışına çıkacağım. iphone'umu 2 sene değil 3 sene kullanacağım. ee, ne şimdi ülkede genel bir kriz yok mu demek bu? benim gibi insanların varlığı; herkes rahat, refah seviyede, sıkıntı yok anlamına mı geliyor? herkes kendine göre tasarruf yapıyor, benim de tasarrufum bu. uygun bir şey arayışında olmak zorunda değilim, benim keseme uygun. peki ya geri kalanlar?

üstelik tüketim çılgınlığının bir sebebi de para biriktirerek yapılabilecek hiç bir şey kalmaması. adama kazak alma diyorsun ayda 200 lira biriktirsin. hadi 2 bin tl de kenara koysun. yılda yaptı 25 bin tl. kendine bir iphone alır anca. onun dışında para biriktirip, tasarruf yapıp ne alacak bu adam? eskisi gibi değil ki 6 ay kendini kasıp araba peşinatı yapasın. z kuşağı da vuruyor kendini tatile, ne yapsın adam. kardeşim benden daha kalifiye bir çalışan, aramızda 6 yaş var, benim kariyerimin başlangıcındaki fırsatları, ekonomik durumu hayal bile edebilecek durumda değil. hep tasarruf et diyordum ona da. artık gez diyorum. ayda 2 bin tl biriktirsen ne olacak.

ekonomiyi anlamaya çalışmak istiyorsanız zenginlerden değil, kenar mahallelerdeki ailelerden başlamanız gerekiyor. restoranları değil, mahalleleri analiz edin. o zaman daha net bir tablo çıkıyor ortaya. ortalama insanı o zaman görüyorsunuz. yoksa 2 milyon adamın yaşadığı mahallede 30 kişi kapasiteli bir restoran dolmuş diye bir analiz sağlıklı olmaz. önemli olan 2 milyon haftada kaç kere et yiyebiliyor? insanlar ekmek, makarna yiye yiye aptallaştılar resmen, yazık günah.
0
roket adam
(18.10.21)
@roket adam +1

Mesela birkaç sene önce filtre kahve makinesi alırken, Delonghi'nin en iyilerinden birini almıştık, bozulduğunda gittik Carrefour'dan kampanyalı en basic Philips makineyi aldık birkaç ay önce. Bu görüşe göre krizin kabul görmesi için illa ki Sinbo kettle ile su kaynatıp ne idüğü belirsiz Nescafe 3ü 1 arada içiyor olmamız lazım.

Öte yandan lise son sınıf kızı için dershane parası toparlayamayan akrabam var. Kendi işleri de pandemi sebebiyle oldukça sıkışık olmasına rağmen sevgili babam destek oldu da, çocuk geleceğe dair hayal kurmaya devam edebiliyor bir nebze. Yoksa hayal kurma hakkı bile olmayacaktı, bence bundan ağır kriz olamaz.
0
gmzo
(18.10.21)
bahsettiğiniz fakir, kenar mahalleli kesimin %99'u akpli ama o iş nasıl oluyor o zaman?

yani ekonomik krizi iliklerine kadar hissedenler akp'li, teğet geçenler akp'li değil. tamtersi olması gerekmiyo mu? neden böyle bu ülke ya:(
0
🌸yazar yazmaz yazan yazar
(18.10.21)
öncelikle türkiyede nüfusuna oranla düşük seviyede araç satılıyor. medya avrupa'da 6.7. sıradayız diye övünüyor ama nüfusu hiç söylemiyor. türkiye eğer avrupalı sayılacaksa almanya ile birlikte avrupanın en kalabalık ülkesi ancak almanyada 6 kat daha fazla araç satılıyor. örneğin aşağıda verdiğim linkte görüleceği üzere bizim nüfusumuzdan çok daha az sayıdaki ülkeler bile bizi geçmiş durumda.

(git: www.aa.com.tr)

(git: eksisozluk.com)

peki kim alıyor bu araçları? aslında büyük oranda araç alanlar değişmiyor bana göre. zaten halihazırda otomobili olan insanlar araç değişimi yapıyor.. eşine, oğluna kızına araç alabilen kaç aile vardır ki? trafiğin olması veya parklarda çok araç varmış gibi görünmesi de otopark sıkıntısı ve yanlış planlamadan dolayı bir ilüzyon sadece.

şunu da belirtmek isterim ki ülkeler geçmiş yıllara göre değil o anki dünya sıralamasına göre değerlendirilmeli. türkiyede gençler akp öncesi de dünyada ne popülerse o ürüne sahipti zaten.. örneğin yaşı yetenler hatırlar herkeste bir walkman vardı ya da levis pantolon satışı revaçtaydı vs.
0
jepa
(18.10.21)
karapara aklama ekonomiyi ayakta tutuyor, hepimiz neoliberal sistemdeyiz olmayan parayı harcıyoruz. tamamen subkektif yazdım ekonomist değilim.

toplumun orta üst ve üst zengin kesimi etkilenmiyor çünkü bu adamlar zaten her halükarda para kazanbiliyor ve mal varlıkları var. ancak orta alt alt kesim gayet fakirleşti. peynir alırken sebze alırken artık daha da fazla düşünüyor insanlar. akpli dayılar için bir şey değişmiyor, bu dönemde mal varlığı edindikleri için akp döneminde hep böyle olacak sanıyorlar.
0
mikahakkinen
(18.10.21)
Bence bu ülke bu yönetimi dibine kadar hak ediyor. Ülkedeki gelir dağılımı belli ekonomi böyle gittiği sürece de trafikte araç sayısının azalması gerekmiyor hatta ekonomi böyle giderse araç sayısı artabilir bile. Ekonomide kişi başına düşen gelirin artması da araç sayısını artması anlamına gelmeyebilir önemli olan gelirin dağılımıdır ve bu ülke ile birlikte dünyada da gelir dağılımı felakete doğru gidiyor.
0
bartholomew87
(18.10.21)
ekonominin iyiligi bunlara endekslenemez ki.

haftada 1 cikip kahve icen ogrenciler var ama, biriktirdigi parayla yurtdisina tatile gidebilecek veya araba alabilecek ogrenciler var mi? veya 2-3 kursa yazilip kendini gelistirme imkani olan? yok. ekonomisi iyi olan ulkelerde bunlar var.

luks araba olayini ben de anlamiyorum, benim butun sulalem senelerdir hep ikinci el b en fazla c sinifi arabaya biner. yani cidden kimler nasil aliyor bu arabalari bilmiyorum. bana cogunlugu ak parti yandasi gibi geliyor. 5 bin nufuslu ilcede 1500 oyla secilen belediye baskani, kendi kayinbiraderine 1.5 milyonluk ihale verdi diye cikti gecenlerde. 1.5 milyonu bulan afedersin anadolu comari gidip bi bmw cekiyor tabi altina.

asil bakilmasi gereken orta ve alt sinifin ne kadar et yedigi, ne kadar tatil yaptigi, araba ve elektronigin ne kadar ulasilabilir oldugu, haftada kac saat calistigi, ne kadar kendini gelistirdigi-kitap okudugu vs. asil zenginlik budur.
0
icim urperiyor
(18.10.21)
(1)

İstanbul’da ne yapalım?

sacrilegious
İş için İstanbul’a gelmiştik, bir günümüz tamamen boşa çıktı. Hava yağmurlu, ne yapmamızı önerirsiniz? Anadolu’dayız ama karşıya da geçebiliriz. Siz olsanız napardınız mesela, spesifik mekan önerisi de gelirse çok sevinirim. Teşekkürler
İş için İstanbul’a gelmiştik, bir günümüz tamamen boşa çıktı. Hava yağmurlu, ne yapmamızı önerirsiniz? Anadolu’dayız ama karşıya da geçebiliriz. Siz olsanız napardınız mesela, spesifik mekan önerisi de gelirse çok sevinirim.

Teşekkürler
0
sacrilegious
(18.10.21)
anadolu yakasında townhouse'da kahvaltı
fenerbahçe'ye kadar sahilde yürüyüş
karşıya geçiş
topkapi müzesi
yere batan sarnıcı
sakıp sabancı müzesi sonrasında müzedeki restoranda manzara eşliğinde çay kahve
avusturya konsolosluğu karşısındaki (köybaşı caddesi köybaşı arkası sk kesişimi sahilde) salaş mekanda denize sıfır boğaz manzarasıyla balık ekmek
0
gabe h coud
(18.10.21)
(6)

Sürekli sizin buluşmak için uğraştığınız arkadaşlıklarınız var mı?

GoodMorningTeacher
Böyle tek taraflı arkadaşlık gibi değil mi bu arkadaşlıklar? Sadece bir taraf hep "görüşelim" diyor. Diğer taraftan hiç görüşme isteği yok. Ama görüşme işine hayır demiyorlar, olur tabiki görüşelim diyorlar ama şu gün uygunum gibi bir şey demiyorlar. Bu insanlar için bizimle görüşmek istemiyor diyeb
Böyle tek taraflı arkadaşlık gibi değil mi bu arkadaşlıklar? Sadece bir taraf hep "görüşelim" diyor. Diğer taraftan hiç görüşme isteği yok. Ama görüşme işine hayır demiyorlar, olur tabiki görüşelim diyorlar ama şu gün uygunum gibi bir şey demiyorlar. Bu insanlar için bizimle görüşmek istemiyor diyebiliriz değil mi?
0
GoodMorningTeacher
(17.10.21)
Diyebiliriz.
Kendince resmiyet ya da mesafeli takınıyorlardır. Tabi haklarını yemeyelim ama yerine göre haklı sebepleri de olabilir.

Usul şudur, çağrılan kişi oldu ki çeşitli sebeplerle gelemeyeceğini söylediyse bile bir zaman sonra kendisinin davet etmesi gerekiyor.
Biraz da geçmişi telafi eder bu davet.
Hediye alındı ise hediye vermek icap eder.
Samimiyet bunu gerektirir.
Şu zamanda misafirine çay demlemekten aciz birinin evine gitmekte ayrı bir sorun.

(Yazıya bakarak aşk dışındaki normal arkadaşlıkları kastediyorum)
0
Erva
(17.10.21)
Bence görüşmek istemiyorlar diyemeyiz. Ben biraz üşengeç bir insan olduğum için yazmıyorum, aramıyorum, hep erteliyorum. Ama görüşmek isterim. Bence buluşmak için biraz tez canlı olmak lazım. Bence yaş ilerledikçe o tez canlılık kayboluyor.
0
dissendium
(17.10.21)
Var valla. Hep bi son dakika iptal mesajı atıyor. Bıktım usandım hain şişkot.
0
gabe h coud
(17.10.21)
benim galiba bu kişi. yani şöyle iki durum da söz konusu oluyor cevap vermemede; görüşelim ama programım nice olur bilmiyorum ortalık çok karışık o yüzden açık bir teklif veremiyorum. ya da görüşelim; aslında çok da görüşmek istemiyorum ve bunu da yeterince ima ettiğimi düşünüyorum ama hala ısrar ediyorsan ne yapayım tamam. -ikinci durumda bir teklifte bulunmuyorum, gelirse değerlendiriyorum müsaitliğime göre. biraz da ifadeleri okumak lazım yani. imaların anlaşılmamaktan ziyade gözardı edildiğini düşünüyorum ben. birine açıkça ben görüşmek istemiyorum demek çok kalp kırıcı bir şey; sanki karşısındakinin çok büyük insani bir problemi varmış ve bu tolere edilemez bir şeymiş gibi algılanabilir çok rahat bir şekilde ne şekilde ifade edilirse edilsin. fakat görüşmeyi istememek artık ortak bir paydada buluşamamak kadar basit bir sebepten olabilir. bir şey paylaşmaya değer ortak bir nokta, bir samimiyet, bir şey bulamamak da olabilir çok insanca. bunu ifade ettiğiniz takdirde uslubunuz farketmeksizin çok kırıcı olabilirsiniz ve bu duruma da (kalp kıran, tenkit eden kişi gibi bir duruma) düşmek istemiyor olabilirsiniz. o yüzden de daha ziyade bu durumu hissettirmeyi tercih etmiş olabilirsiniz. insan da iletişim kurarken tepkileri duygusal olarak okumaya çalışmalı bence, bunu becerememek biraz karşıdakinin ifadelerine de yeterince değer vermemek ve yalnızca 'benim hislerim-benim görüşlerim' evreninde takılı kalmak gibi geliyor bana.
0
çaykovski
(17.10.21)
Valla bence de diyebiliriz. Buyuk olasilik ayip olmasin diye 'goruselim' diyorlardir.
0
j r r tolkien hayrani
(17.10.21)
Böyle insanlardan biriyim. Görüşmeyi çok tercih etmediğim, ısrarla aramıyor olmama rağmen görüşmek isteyen insanlar oluyor yüzlerine söylenmiyor ama teklifin hiç benden gitmemiş olması ya da söylediklerinde de istekli olmadan tabi demek yeterli gelmiyor demekki. Bence siz teklif gitmesine rağmen karşıdan ekstra atak gelmediyse bir hamlede bulunmayın. Dönerse sizinledir dönmezse hiç istememiştir.
0
Kediyi üzdün
(17.10.21)
(5)

Arkadaşlıklar bir yaştan sonra çocuk yüzünden bitiyor mu?

ya ben lan neyse
34 yaşındayım. 25'ten sonra tek arkadaşım vardı. çocuğu yoktu ama evliydi. "eve gitmem lazım" deyip duruyordu akşam olunca. şimdi 2 çocuğu var ve başka şehirde. ne zaman telefonda konuşsak çocuklar çıldırıyor. "baba babaaaa" diye bırakmıyor. ben bu yaştan sonra çocuklu biriyle eskisi gibi arkadaşlık
34 yaşındayım. 25'ten sonra tek arkadaşım vardı. çocuğu yoktu ama evliydi. "eve gitmem lazım" deyip duruyordu akşam olunca. şimdi 2 çocuğu var ve başka şehirde. ne zaman telefonda konuşsak çocuklar çıldırıyor. "baba babaaaa" diye bırakmıyor. ben bu yaştan sonra çocuklu biriyle eskisi gibi arkadaşlıklar kuramam değil mi? hepsi gençlikte mi kaldı? herkesin çocuğu var.
0
ya ben lan neyse
(16.10.21)
çoğu öyle. en güzeli evlenip çocuk yapmak ve ortak aktivitelerde buluşmak :) arkada balon harflerden günün anlam ve önemi, önde kurabiyeler, maç öncesi fotoğraf çekimi gibi pozlar. hayat işte, geçip gidiyor.
0
gabe h coud
(16.10.21)
20+ yıllık en yakın arkadaşımın üç yaşında ikizleri var, farklı şehirlerde yaşıyoruz. Telefonda bazen çocuklar yüzünden konuşamıyorum, ben hâlden anlıyorum, bazen o balkona ya da başka bir yere kaçıyor, uzun uzun konuşabiliyoruz. Çocuk olunca önceliklerinin değişmesi normal ama karşılıklı idare ederek ortada buluşmak mümkün. Ha, çocuklu biriyle yeni arkadaşlık kurmak zor, çocuksuz aktivitelere zaman ayırsalar bile bir yere kadar oluyor.
0
kobuzchu kiz
(17.10.21)
Bitmez ama evrilebilir.cocuk cidden vakit alan/mesgul eden bir seymis.

Bekar olan arkadaslarim benim cocuguma sanki aramiza yeni biri katilmis gibi davraniyor. Muhabbet ediyorlar telefonda, videolarini istiyorlar, beraber tatile gittigimizde benden cok ilgileniyorlar. Yediriyorlar, yuzduruyorlar vs. vs.

Yani cocugu da denkleme katinca dostluk form degistirse de yine ayni guzelliginde devam ediyor.
0
brkylmz
(17.10.21)
Cocuk yuzunden degil de bitmesi gerektigi icin bitiyor.
Evlenince beni sallamayan karisinin koynundan cikamayan cok arkadasim oldu.
Ararsin acmaz, sonra donmeyi de unutur.
Ama 5 sene sonra evlilik bayinca bekar arkadaslari aramaya baslar. O zaman da sen sallamazsin.

Bir de gercek adamlar var, gerekirse cocugu da alir in asagi lan bi kahve icelim der arabayla gelir.

Cocuk isin bahanesi artik hayatinda seni istemiyor ayri ligdeyim diye tribe giriyor.

Kadinlarda durum nasil bilmiyorum evlenen kadinlari rehberden silerim hep.
0
divit
(17.10.21)
divit++
Evlenip triplere girenleri direk siliyoruz arkadaş grubu olarak. Ararsın açmaz, hal hatır sorarsın dönmez, davet edersin 5dk oturur aman karım çağırdı der muhabbetin içine eder vsvs.
2 sene içinde sızlana sızlana dönmeye çalışmayan olmadı, geçen bir tanesi ile sahile içmeye gittik hadi kalkalım deyince "olm durun şu anın benim için ne kadar değerli olduğunu siz anlayamazsınız" demişti veryansın ederek, eee kardeş kafeslenmeden evvel düşünecektin hadi yallah şimdi.
0
wiekannich
(17.10.21)
(5)

Bir ay içersinde Almanca'da A2 seviyesine gelinebilir mi?

GoodMorningTeacher
Sorum başlıkta. Ek olarak dil bilgisini gösteren bir sınava girsem, A2 seviyesinde goethe sertifikası sınavına girsem geçerli bir not alabilme şansım var mı? Almanca bilgim şuan net 0. Aslında evet bir ay içinde çalışıp bu seviyeye gelirim ama uluslararası bir sınavda başarılı olma şansım ne kadar b
Sorum başlıkta. Ek olarak dil bilgisini gösteren bir sınava girsem, A2 seviyesinde goethe sertifikası sınavına girsem geçerli bir not alabilme şansım var mı? Almanca bilgim şuan net 0. Aslında evet bir ay içinde çalışıp bu seviyeye gelirim ama uluslararası bir sınavda başarılı olma şansım ne kadar bunu merak ediyorum.
0
GoodMorningTeacher
(16.10.21)
kusura bakma (gelinebilmesini inan çok isterim) ama gelemezsin.
1 ay, iyi ihitmalle A1'in tam bitebileceği bir zaman dilimi.
Yani 1 hafta/10 gün A1.1 ve kalan 20+ günü de A1.2 için harcarsın. menschen kitapları, dw dersleri ve A1.2 kitabına geldiğinde mümkünse biraz özel dersle 1 ayda bu kur biter.
A2 ise biraz daha fazla zaman alır gibi geliyor. bu arada goethe A1 seviyesi için de bir sınava alıyor bildiğim kadarıyla. yani illa bi belge lazımsa...

başarılar ve bizi de haberdar et bir ay sonra : )
0
rewlack
(16.10.21)
Anca gramer kurallarını öğrenmiş ya da ezberlemiş olursun.

Ama içselleşmez. Ağzınıamaya kalk fark edersin zaten. Öğrenme böyle bir şey değil. Hele dil öğrenme de asla değil.. Bu süre zarfında anca yazılı bazı kuralları bilme ezberleme olur. Biliyorum sanırsın ama aktif kullanmaya çalıştığın her an tokat yersin.

Sınavdan bağımsız yazdım gerçi bunları dik öğrenme ile alakalı genel olarak ama sınavda da o iş yaş.
0
AlsterWasser
(16.10.21)
1 ayda der, die, das'ı çözemezsin abi :d
0
rose parks
(16.10.21)
Yani. 1 ayda uzaya da gidersin. Günde 18 saat Almanca çalış bak ne oluyor.
0
gabe h coud
(16.10.21)
Ben 2.5 ayda kursa gitmeden kendim hazırlanarak Goethe A2 sertifikası aldım bu yaz. 1 ayda çok mümkün değil a1 alabilirsiniz ama. İllaki deneyeceğim diyorsanız TELC sınavları daha kolay oluyor goethe'ye göre.

3 aylık bir sürede kurssuz kazanmak için de, önce youtube üzerinden begi begi ve almanca kolay kanallarından grammeri öğrendim. Bu sırada "extra auf deutsch" ve "nico weg a1-a2" dizilerini izledim. Kalan süremde ise sadece sınava yönelik olarak çalıştım. bol bol deneme çözüp sprechen ve schreiben bölümlerinde gelebilecek her ama her konu için bir metin oluşturup ezberledim. bir yerden sonra bazı cümleleri her durumda kullanmaya başladım. Bu şekilde 2.5 ayda 80 ile geçtim sınavı.
0
biravekahve
(16.10.21)
(6)

Ev temizliginde nasıl toz alıyorsunuz?

pamplona
ev temizliginde toz nasıl alınır? evde eski toz bezi gibi şeyler var ama onlarla almaya calistigimda tam temiz olmuyor, toz parcaciklari toplaşıyor. bu işin sırrı var mıdır?
ev temizliginde toz nasıl alınır? evde eski toz bezi gibi şeyler var ama onlarla almaya calistigimda tam temiz olmuyor, toz parcaciklari toplaşıyor. bu işin sırrı var mıdır?
0
pamplona
(16.10.21)
Mutfak için suyu emen silme bezleri var ya hani. Onun o emme yeteneğini kullanarak.

Kovaya su doldur bir miktar da köpürtecek bir şeyler koy içine. Sonra ıslat sık o bezi, nemli haliyle sil, tozu beze yapıştırarak şekilde al, daha sonra kuru bir bez veya kağıt havlu vs ile nemi sileceksin. Kova kirlenmeye başlayınca suyu değiştirirsin. Zaten periyodik olarak yaptığında bunu çok fazla kir olmuyor.
0
bana kedicik derdi
(16.10.21)
Bez nemli olacak, arada yıkanıp sıkılacak. Mikrofiber bezler tüy bırakmaz, yada evdekilerden deneyerek bulacaksınız uygun bezi. Bir de mesela sehpanın tozunu aldınız, son aşamada vazelinli parmağınızla birkaç noktaya dokunup üstünü kuru bezle silerseniz tekrar tozlanması gecikmiş olur, vazelin tozları kaydırıyor. Ama fazla vazelinlemeyin, bardaklar falan da kayar üzerinden.
0
curukturpkokusu
(16.10.21)
Islak mendil
0
ceketimi alip cikcam
(16.10.21)
lol. önce fıst fıst sıkıyorum, kuru ya da hafif nemli mikrofiber bezle siliyorum.
0
snape i başından beri tanırım
(16.10.21)
neverletyougodown
(16.10.21)
Dyson’ın toz alma aparatı var.
0
gabe h coud
(16.10.21)
(16)

Ne kadar paranız olsa ömrünüzün sonuna kadar çalışmasanız bile yeter?

birmilyonunvarmi
Hiç çalışmayacağınızı varsayalım. Bu limit sizin için nedir? 1 milyon dolar bana yeter
Hiç çalışmayacağınızı varsayalım. Bu limit sizin için nedir? 1 milyon dolar bana yeter
0
birmilyonunvarmi
(15.10.21)
1 milyon sana bile yetmeyecektir.
100milyon dolar diyeyim. tabiki yatırım yapıp sürekli 3-5 bişey getirmesi lazım. yoksa 100 milyon usd bankada dursun. faiz de almayayım. onla yaşayayım diyemem.
0
sutlu nescafe
(15.10.21)
Bunun bir kuralı vardı, aylık harcamanın 300 katı sanırım. Her yıl birikimin %3'ünü harcarsan o para sonsuza kadar yetiyor. (doğru yatırımları yaptığın varsayımıyla)

Benim için 500.000 dolar yeter ama para için olmasa da çalışırım. Sadece büyük bir güvencem olmuş olur.
0
signore
(15.10.21)
Gecensene konussak yetmezdi ama su an 1 milyon dolar yeter.

9 milyon tl ediyor dusuk zekali olsan hic yatirim bilmeden, sadece ev alip kira yesen yine kurtariyor.

Anadolu yakasindan iyisinden 4 ev eder.
Kira toplami da 20bin tl.
Hadi 1 evde oturduk kaldi 15bin yasam kalitem duser ama calismamaya deger.
0
divit
(15.10.21)
Benim için bir milyon dolar.
100 bin doları ile sürekli altcoinlere yatırım yaparım ama.
0
buffy de vampir sayılır
(15.10.21)
100 m usd
0
gabe h coud
(15.10.21)
bu para bana her ay belli miktarda maaş gibi ödenecekse 1 milyon dolar yeterli olabilir ama şakkadanak elime sayılacaksa mümkün değil yetmez. o kadar parayı bir arada görsem aklımı kaybederim çünkü, çok fazla harcarım. "faizde aylık 2000 dolar getiriyor zaten, ne olacak canım biraz daha harcayayım, aylık 1900 dolar getiriversin" vs. diye diye altından girer üstünden çıkarım onun.

o yüzden tek seferde verilecek bir meblağdan söz ediyorsak ben işimi garantiye almak için 3 milyon dolar diyorum. dünyanın binbir türlü hali var, bakarsın 1929 gibi bir kriz olur, o para bile stabil ekonomilerde seni çok uzun süre götürmeyecek bir meblağa dönüşür. ama 3 milyon iyidir yine de hehe.
0
alevli deniz sortu
(15.10.21)
-aylık harcamam yaklaşık 10 bin tl. 1000 dolar diyelim. bu cepte

-26 yaşındayım. 80e kadar yaşasam (fazla bile, ailenin erkekleri maksimum 70) 54 yıl var. 648 ay eder bu da. Düz hesap 650 ay diyelim.

-şimdi bunları çarpalım. 650 bin dolarla asgari oranda idame ederim hayatımı.

-buna %30 da enflasyon cart curt payı ekleyelim. 845 bin dolar.

Düz hesap 1 milyon dolar yeter gibi asgari şartlara. Buna kira dahil değil ama. olsun olsun 5 milyon dolar olsun. 100 milyon falan abartı
0
oekuklu
(15.10.21)
5 milyon dolara kepengi kapatir egeye yerlesirim.
0
cooperr
(15.10.21)
bir hayalimiz var: 1 milyon usd

800-900 bin olur. o da olumlu
0
dafuq
(15.10.21)
700'den 10 bin liralık Shiba almıştım, geçenlerde bir sıfır attı bi tane daha attığında istifa ediyorum. Hatta satmamak için şu duyuruyu açmıştım: www.eksiduyuru.com
0
Kaleci Saçlı Forvet
(15.10.21)
10 milyon$
0
sta
(15.10.21)
Ben de Shiba almıştım ama yüklü almadım :) riski dağıtmak için çeşit çeşit coin almıştım ama en fazla Shiba almıştım. 4-5 katına çıktı :)

Benim için de 2 milyon dolar yeterli.
0
beni sen öldürme
(15.10.21)
1m usd yeterli. Ben o parayı rahat 10x yaparım bir şekilde zaten.
0
lappuntamento
(15.10.21)
1m dolar rahat yeter.

hemen altına çevirip 10 tane daire yaptırırım. dışarıdan emekliliğe yatırır kiralarla geçinirim. risk yok, 30 sene yaşarsam evler de parasını çıkarır. 3 çocuğum olsa üçer daire... hayata 1-0 önde başlarlar.
0
ya ben lan neyse
(15.10.21)
Eşeğin önündeki havuç o miktar. Sen 1 milyon dolar dersin şimdi, 1 milyon yaptığın an farkedersin ki 1 milyon yiyerek yaşanamazmış.
0
bana kedicik derdi
(15.10.21)
1 milyon dolar Türkiye’de hiçbir şey. Ankara’da İstanbul’da o paraya güzel yerden lüks bir ev bile alamazsın.

300 milyon dolar.
0
Hallegadola
(15.10.21)
(16)

ekonomik sıkıntılar toplam dertlerinizin yüzde kaçını oluşturuyordur?

Transa
sb
sb
0
Transa
(10.10.21)
yuzde 75.

25'lik pay da cebimde para oldugundan degil, paraya ragmen cozulmeyecek sorunlardan dolayi.
0
alevli deniz sortu
(10.10.21)
%100 maalesef.
0
avatar is back
(10.10.21)
90
0
mg3929
(10.10.21)
%80
0
rose parks
(10.10.21)
2012'den beri falan %20'den %80'e geldi.
0
prole
(11.10.21)
%100:)
0
nothing in my way
(11.10.21)
%90 geçim derdi

%5 ailevi sorunlar

%5 sağlık sorunları
0
la lykia
(11.10.21)
hepsini
0
killerbee
(11.10.21)
%20.
Müstakil ev ve daha güvenli bir gelecek hayalim var ekonomik sıkıntılarımdan ötürü gerçekleştiremediğim. Onun dışında ekonomik problemim yok.
0
bana kedicik derdi
(11.10.21)
%75 ve hergün daha da artıyor bu oran
0
lcha
(11.10.21)
90'ı oluşturuyor.
0
drako
(11.10.21)
%40 ekonomik sıkıntılar, %30 ülkemizin her anlamda içinde bulunduğu durum, %30 doktora tezimin bir türlü bitmemesi.
0
marla is in my head
(11.10.21)
80-95 arası bir şey.
0
beretta beretta
(11.10.21)
yüzde yüz
0
freebird5406_2
(11.10.21)
Sıfır

Keşke derdim para olsa.
0
gabe h coud
(11.10.21)
30
0
since1907
(11.10.21)
(10)

Sevgilinizi en cok hangi özelligi sebebiyle sevdiniz?

catgroove
Simdiki ya da gecmisteki sevgiliniz olabilir. Onu sizin icin özel yapan en önemli özelligi neydi? Cinsiyet belirterek cevaplarsaniz daha bir şükela olur.
Simdiki ya da gecmisteki sevgiliniz olabilir. Onu sizin icin özel yapan en önemli özelligi neydi? Cinsiyet belirterek cevaplarsaniz daha bir şükela olur.
0
catgroove
(26.09.21)
temas edince elektrik carpiyordu gozlerine bakinca da tramsa geciyordum. cok zeki buluyordum bu da ciddiye donusme sebebiydi
0
ala09
(26.09.21)
Anlayışlı, göz önünde olmayı ilgi çekmeyi sevmeyen biri oluşu(bazıları bunu dikkat çekmek için çok yapar ya insan sinir olur), küsen ve tripli biri olmayışı...(k)
0
laputa
(26.09.21)
Benim için dört şey önemliydi; duygusal uyum, tensel uyum, sosyal uyum ve karakter uyumu.

Seviyorum demekten çekinmediğim, dokununca heyecanlandığım bir adam. zevklerimiz benzer ya da tamamlayıcı. aynı zamanda da tartışırken savaşa dönmeden birbirimizi anlamaya odaklı kalabiliyoruz.

Bunlardan birisi eksik olsa yapamazdım; ama sanırım en sevdiğim özelliği bu sonuncusu. İkimiz de inatlaşmıyoruz, bir şey için rövanş almaya ya da ödeşmeye yeltenmiyoruz. Eski ilişkilerimde bu durum beni çok yormuştu. Bu uyumluluk hali çok hoşuma gidiyor, onun yanında kendimi norveç vatandaşı gibi hissediyorum swh. :D
0
akhenaten
(26.09.21)
Öncelikle enerjisi. Enerjik bıcır bıcır kadın seviyorum. Yavaş insanlarla kimyam uyuşmuyor.
Zeki olması. Bence aradığım en önemli özellik bu. Muhabbet edemiyorum derin bir şekilde
eğer kişi zeki değilse. Asla başaramıyorum bunu.
0
westblack
(26.09.21)
Tarif etmek zor, bir sürü şey var ama bence en çok dikkat çeken şey uyum. Beraber eğlenebiliyoruz, gezmeyi seviyoruz, benzer hayaller kuruyoruz. Birçok şeyde uyum zaten özel yapıyor.

Erkeğim.
0
dissendium
(26.09.21)
esprili olmayan kişiler ile yapamıyorum. Komik olması lazım.

Kafa yapısı uygunluğu ve güven de çok önemli
0
zimbirik
(26.09.21)
Ondan önce sorduklarında onun sahip olduğu özelliklerinden birini bile saymazdım belki de. Tipine, kokusuna, karakterine, sadece benim anlayabildiğim mimiklerine, yürüyüşüne, saçlarına, ses tonuna en küçük bir tüyüne bile hayranım.

Çok dürüst, çok güveniyorum sevgisine, her şeyimiz çok açık, her şeyi çok rahat konuşup paylaşabiliyoruz.
0
Hallegadola
(26.09.21)
Eskisi için zeka. Aşırı zekiydi, bir kere okuduğunu unutmuyor. Hafızası çok iyi. Üniversite sondayken sınava tekrar çalışıp tıp kazanmıştı. Sonra cutie bir insandı, sanırım en sevdiğim özelliğiydi ve çok güzeldi. Güzel bir yaşam enerjisi vardı. Birlikte zor zamanları atlatmış, birbirimize destek olmuştuk.

Yenisi de çok zeki. Çok güzel, çok seksi. 10 üzerinden 11. Aşırı dışa dönük. Herkesle çok kısa zamanda arkadaş olabiliyor. Nerede nasıl davranacağını çok iyi biliyor. Çok iyi plan program yapıyor. Çok düzenli.

İkisinde de “onunlayken her şeyi başarabilirim, sırtım yere gelmez” hissi. Değer verildiğini hissetmek. Benim için çok önemli.
0
gabe h coud
(26.09.21)
Centilmenliği sebebiyle. Hayatta centilmen olmak Çok ince ve başka bir şeydir.
0
velvetmorning
(26.09.21)
yanında kendim olabiliyordum. bir şey derken kırk kere düşünmüyordum. aklıma geldiği gibi pat diye söylüyordum. yan yana boş boş durunca bile sıkılmıyordum.
0
asırlardır yandaş bir süredir çağdaş
(28.09.21)
(16)

Haftasonu için hüngür hüngür ağlamalık fimlere talibim

e mice
Duygu boşaltmaya ihtiyacım var :D Gözlerim ağlamaktan şişip burnum akmaktan tıkanana kadar izleyeceğim filmler arıyorum. Tavsiyelerinize açığım.
Duygu boşaltmaya ihtiyacım var :D Gözlerim ağlamaktan şişip burnum akmaktan tıkanana kadar izleyeceğim filmler arıyorum. Tavsiyelerinize açığım.
0
e mice
(24.09.21)
I am Sam
Si Puo Fare
Chicken with Plums
0
lüzumsuz adam
(24.09.21)
Dancer in the dark
0
old possum
(24.09.21)
2 saat yavaş akan film son 30 dk da benim boğazı ciddi düğümlemişti.
paris, texas
0
barankovan
(24.09.21)
Dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum
0
basond
(24.09.21)
tarz olarak ilginizi çeker mi bilmem ama mar adentro beni salya sümük ağlattı geçen gün. lisedeyken ilk yarım saatini izleyip "bu ne biçim film aq" diye kapatmıştım... yıllar sonra izlemeye karar verdim, rahatlıkla izlediğim en "ciğer sökücü" filmler arasına girer.
0
alevli deniz sortu
(24.09.21)
Hachiko
0
sta
(24.09.21)
kefernahum
0
dedim ben sana
(24.09.21)
Manchester By The Sea
0
(24.09.21)
Bir liste hazırladım. Bunların içinden en ağlak olanı never let me go ve manchester by the sea.

Yakın dönemde olsun dersen modern love dev patel olan bölümü efsane. Animasyon dersen Mary and Max, Türk filmi zaten izlemişsindir, Babam ve Oğlum.

Never Let Me Go
a ghost story
after life
babam ve oğlum
room
atonement
manchester by the sea
Biutiful
mary and max
the notebook
blue valentine
What Maisie Knew
About Time
Million Dollar Baby
Schindler's List
Life is Beautiful
Modern Love'ın Dev Patel olan bölümü

baktım, When Cupid Is a Prying Journalist bölümüymüş.
0
gabe h coud
(24.09.21)
About time
0
respect
(24.09.21)
yaşadıklarımı hatırlatanlar dışında bir tek babam ve oğlum sanırım. onun dışında çok var ama kişisel.
0
bohr atom modeli
(24.09.21)
kefernahum'u tek geçiyorum.

Kemalettin Tuğçu görse tövbe ederdi yazarlığa.
0
anten
(24.09.21)
incendies (2010)
0
kimi raikkonen
(24.09.21)
5 sezon izledikten sonra son bölümüyle: Six Feet Under
hüngür hüngür ne kelime, hayat boyu aklindan cikmayacak.
0
kimi raikkonen
(24.09.21)
Hachiko, Notebook, Sophie's Choice, Life is Beautiful.
0
congratulationsyouwon
(24.09.21)
(15)

kaç yaşındayım diyecek?

tuborg yesili
19 aralık 92 doğumlu olanlar 2015de kaç yaşındayım diyecek? bitirilen yaş mı söylenecek?
19 aralık 92 doğumlu olanlar 2015de kaç yaşındayım diyecek? bitirilen yaş mı söylenecek?
0
tuborg yesili
(04.11.14)
bitirilen yaş söylenir. 22 yaşındayım diyecek.
0
battal gemalmaz
(04.11.14)
22 yaşındayım der 19.12.2015'e kadar. sonra 23 der.
0
sckxyss
(04.11.14)
19 aralik'a kadar 22
0
bohr atom modeli
(04.11.14)
2015 - 1992 = 23

19 aralık 2015'te 23 bitmiş olacak, 23 denilecek. o zamana kadar 22 oluyor.

doğar doğmaz 1 yaşında olunmadığı için 24 değil 23 oluyor.

ilave:

örnek: 19 aralık 1992'de doğan biri, 19 aralık 1993'te 1 yaşında olur.

hesabı: 1993 - 1992 = 1

yani: (doğum yılı + x) - doğum yılı = bitirilen yaş
0
m e l t e m
(04.11.14)
19 aralık'tan sonra 22 yaş bitmiş olacak, 23'ten gün almaya başlayacaksın.
soranlara da biten yaş söylenir, yani 22 yaşındayım diyeceksin sorana.

##anlam karışıklığı oluyor sanki. 19 aralık 2015'e kadar 22'sin.
0
uzunuzunilgi
(04.11.14)
neferkitty
(04.11.14)
19 aralık 2015'e kadar 22 diyecek, sonrasında 23 olacak. ha ama 2014'teki doğum gününden 6 ay sonra da 23 demeye başlayabilir, çok bir şey değiştirmez. resmi olarak ise 22 oluyor.
0
devilred
(04.11.14)
Girdiğin yaş söylenir, bitirilen yaş resmi durumlarda geçerli tabi, ehliyet askerlik vs ama sosyal hayatta girdiğim yaş benim yeni yaşımdır.

20 Aralık 2014 te bu dünyada 22 yılı doldurdun artık 22 yıl geride kaldı sen 23 oldun. Mesela futbol maçında 88'55 (saniye) iken spiker 90. Dakikaya giriyoruz artık der 89 demez. Dakika 89 ' saniye 12 iken mesela 90. Dakikadayız der.

Insanlar neden doldurduğu yaşı Söyler? Çünkü kimse yaşlanmak istemez, bir nevi şartlanma, genç görünme isteği. Ama bu da yanlış değil tabi, herkes doldurduğu yaşı söylüyor, sen de onu söyle çok istiyorsan.
0
etki
(04.11.14)
doldurduğu yaş 22 değil zaten, 23. girdiği yaş 24. (*edit: 19 aralık 2015'te doldurulan yaşı diyorum tabi)

mesela ben 2 aralık 85 doğumluyum. 2 aralık 2014'te 29'u dolduruyorum ve artık 29 yaşındayım diyorum. 2 aralık 2015'te de 30'u doldurucam. basit gayet.
0
m e l t e m
(04.11.14)
Millet diferansiyel denklem çözer bunlar yaş hesaplayamıyor. 19 Aralık 2014'te 22 yaşında olacak, 19 Aralık 2015'te ise 23 yaşında olacak. 19 Aralık 2016'ta ise 24 yaşında olacak. Böyle öldüğünüz güne kadar gidecek. Bu kadar basit.
0
i was made for you
(04.11.14)
özetle bu durum anlaşılması Zor veya kolaylıktan ziyade bir 'kabul' meselesi. Kimisi bitirdiği yaşı kimisi de yeni yaşını Söyler. Yalnız Bu mevzuda , "- mesela sen doğduğunda 1 yaşında olmazsın, sıfır yaşındasın 12 ay sonra 1 yaşındayım dersin " argümanı kısır kalıyor.
O mantıktan gidecek olsaydık şu an saat 01:47 itibarıyla "Salı" Gününe girdik. Ama Salı günü bitmediği için gün bitene kadar 23:59 a kadar paZartesi derdik.

19 Aralık 2014 te bu dünyada 22 x 365 günü geride bırakmışsın, 22 yıl devirdiysen hala geçmişe dönmenin anlamı yok Kanımca kararımca ;)
0
etki
(04.11.14)
@etki
"Doğduğunda 1 yaşında olmuyorsun" ifadesinin neresi tartışmaya açık ki "argüman" olarak niteliyorsun? :) "12 ay sonra" 1 yaşında olursun tabi ki. o zamana kadar da 1-11 aylık oluyorsun işte. 0 yaşında olmuyorsun.

Gün üzerinden verdiğin örnek de anlamlı değil açıkçası. Bir günün kaç saat olduğu belli, ve onun üzerinden hangi günde olduğumuzu belirtiyoruz. Tartışmaya açık değil aynı şekilde.

İyice karmaşıklaştırdın bu basit meseleyi.
0
m e l t e m
(04.11.14)
Yaşa bağlı resmi şartlar sağlanması gerekmiyorsa 23 der geçerdim ben. 1989 Kasım ortası doğumluyum 36 yaşındayım diyorum senenin başından beri. Düz hesap severim.
0
peki madem
(22.08.25)
vay vay kimler varmış. 22'lik çıtırlar 32 oldu.
0
gabe h coud
(22.08.25)
(18)

Starbucks hakkında ne düşünüyorsunuz?

kayranin kedisi
evet, starbucks hakkındaki düşünceleriniz neler? seviyor musunuz, nefret mi ediyorsunuz yoksa herhangi bir kahveci mi? sizce starbucks nasıl bir yer? starbucks dendiğinde aklınıza ilk ne geliyor? starbucks'ı sevenlerdenseniz en çok neyini seviyorsunuz? not: reklam yapar gibi olmuşum ama aslında amac
evet, starbucks hakkındaki düşünceleriniz neler? seviyor musunuz, nefret mi ediyorsunuz yoksa herhangi bir kahveci mi? sizce starbucks nasıl bir yer? starbucks dendiğinde aklınıza ilk ne geliyor? starbucks'ı sevenlerdenseniz en çok neyini seviyorsunuz?

not: reklam yapar gibi olmuşum ama aslında amacım ödevim için türkiye'de yaşayan insanların bu marka konusunda görüşlerini öğrenmek.
0
kayranin kedisi
(06.01.12)
internete girmek ıcın guzel bı ortam:)
0
cmr_sa
(06.01.12)
seviyorum,aklımak ahve kokusu geliyor, Chai tea latte nin ve cinnamon sugar ın hastasıyım. ABD'de fast food coffe shop olup burada biraz lüks gibi algılanması abukta olsa iyiki varlar.
0
skywalkeremre
(06.01.12)
seviyorum

-güzel kahve
-rahat ortam, koltukları müziği herşeyiyle
-hiçbi şekilde karışmayan garsonlar
-sıradan bi kafeyle kıyaslandığında makul fiyatlar
-güleryüz
0
i was there
(06.01.12)
Seviyorum, birini beklerken oturursun, en küçük boyundan sütlü filtre kahveni alırsın (3,75 TL), kimsede sana elleşmez, hadi kahven bitti kalk git artık diye.
İster 1 saat bekle ister 2 saat.
0
june
(06.01.12)
bedavaya istediğim kadar oturabileceğim bi kafe
0
azeriturku
(06.01.12)
tüm dünyada aynı standardı tutturabilmesini seviyorum. amerika'da da endonezya'da da beykoz'da da starbucks aynı starbucks, servis aynı, dizayn aynı her şey aynı. bu çok güzel.

bizim türklerin nasıl?

kahve dünyası? iki üç güzel şube gerisi rezalet. 200 metre arayla iki şubesi iki zıt kutup.

mado, şu bu...hepsi aynı.
0
kuja
(06.01.12)
varlığı da yokluğu da bir. aaa ulan şuradan bir kahve alayım diye düşünmem, ama birisi alsa getirse içerim. ama ben kahve sevmem zaten o yüzden de olabilir.
0
sanal hayvan
(06.01.12)
(bkz: third place)

not: benim için olan tanımı da bu şekilde lksjdf
0
dambil
(06.01.12)
amerikada paso dilenciler gidiyor
0
muslimovic
(06.01.12)
kahvenin hiçbir çeşidini sevmem. çayın da özünü severim fantastik şeylerini değil. e burda kahve var, fantastik envai çeşit çay var. niye giriyim ki ben ? anca grup olursa falan girerim. ya da laptop / tablet ile biraz takılmak istersem.
0
zaraeta
(06.01.12)
Seviyorum. Bence kahveleri fena değil. Ortamı da fena değil. Ayrıca çalışanları her daim saygılı. Sandıldığı gibi pahalı falan da değil. İnternetini falan geçtim, jazz çalan yer pek bilmiyorum ben. Canlı olmasa da, sakin sakin güzel oluyor.
0
alicia_dominica
(06.01.12)
normalde öyle pek kahve içen biri değilim ama white mocha hastası oldum çıktım ayrıca kahveniz bitse bile çalışanlar ya sipariş ver ya da kalk git diye başımıza dikilmediği için seviyorum sturbucks'ı.
0
jonturk
(06.01.12)
kahveleri çok şekerli şerbert gibi
0
nuisance
(09.01.12)
insanların orada sosyal statüye erişme çabasında olduğunu söyleyenleri anlayamıyorum. starbucks gibi sıradan, her yerde bulunan bir kahve zinciri insana nasıl bir statü katabilir ki? starbaksa gidiyorum çok havalıyım heyoo diyecek adam anca liseli falandır yaş olarak.

starbucks'ı seviyorum çünkü tek kahve almayı geçtim, tek bir kahve almadan bile içeride saatlerce oturabilirsiniz. kimse size karışmaz. garsonlar ikide bir gelip "ne alırsınız" diye sizi dürtmez. çalan müzikler kafa sikmez. apaçiler ortamı çok elit zannedip tırstıklarından olsa gerek pek giremezler. içeride bilgisayarını masaya koymuş çalışan 30+ gruplar, gazetesini okuyan insanlar, muhabbet eden arkadaş grupları, sevgililer görebilirsiniz. rahat bir yerdir, adam gibi oturmak isteyen herkese hitap eder. iç düzenlemesinde göze batan çirkin unsurlar yoktur, renkler, duvarlardaki tablomsu şeyler ve desenler uyumludur. güzel bir konsept kısacası. anahtar kelimem: "rahat"

eğer bu mekan bana diğerlerinden daha fazla rahatlık sağlıyorsa da diğerleri yerine bunu tercih etmekte sorun yok. kapitalizm bi tek starbaksta değil ki, giyside, telefonda, mobilyada, arabada, enerjide... özellikle de bizim ülke için. "starbaksa gitmiyorum yaşasın kapitalizm eleştirisi eheloyy" deyip iphone kullanan arkadaşlarım var.

interneti ttnet'e geçtikten sonra (bi 3-4 sene oluyor) siki tuttu. bu büyük bi problem. bunun haricinde boku çıkarılırsa fiyatlar göte girebiliyor, eğer çalışmıyorsanız, cebiniz pek para görmüyorsa devamlı gidilebilecek bir yer değil. devamlı derken, haftada 3 ve üzeri.
0
mistreated
(09.01.12)
her şubesi aynı standartta değil. capucchino mesela, biri başka yapıyor, biri bambaşka. kek aynı kek ama içecekleri standart değil. dışarıya koydukları mobilyaları çok kalitesiz, eskimiş vs.
0
gabe h coud
(16.04.24)
Sakin zamanlarda iyi ama yoğun zamanlarda yakınındaki daha sakin olan yeri tercih ediyorum.
Ofisim çok kapalı olduğu için bazen daralıyorum laptopla gelip oraya geçip ferah ferah çalışıyorum bu günlerde benim için çok iyi oluyor.
Bunun dışında özellikle seviyorum ya da sevmiyorum diyemem ama sadece starbucks özelinde değil bütün kahve zincirleri benim için eşit mesafede. Özellikle Starbucks'a geçmemin sebebi diğer yerlerde ne zaman çalışmaya kalksam internet kesiliyor sürekli, kesintisiz çalışabildiğim bir yer olmadı burası dışında.
0
mutekebbir
(16.04.24)
eskiden severdim ama artık aklıma pislik içindeki şubeleri ve ergen ve keko müşteri profili geliyor o yüzden mümkün olduğunca alternatiflerine gidiyorum.
0
nuisance2
(16.04.24)
Ön bilgi: Dışarıda içtiğim kahve ve kahveli içeceklerin %99'u filtre kahve.

En sevdiğim kahveci değil. İnsanların burayı pahalı ya da "statü kazandıran" bir yer olarak görmesi komik. Tam bir ezik bakışı bu "statü" olayı zaten. Başka bir firma var onun şubesi benim evime yakın yere açıldığından beri uğramadım ama başka herhangi bir yerde canım kahve çekse direkt Starbucks'a giderim. Çünkü:

- Kahvesi çok güzel değil ama herhangi bir Starbucks'a gidince sürprizle karşılaşmıyorsun. Rastgele bir kahveciye-kafeye girince ne gelecek belli değil.
- Fiyatları kafelere göre uygun. French Press ya da 3ü1 arada satıyorlar o fiyatlara
- Başına dikilip "masa işgaliyesi" siparişi bekleyen yok
- Kafelerdeki gibi bangır bangır leş müzik çalmıyor, müzikleri güzel
- İnternetinden, elektriğinden vs. dertsiz tasasız faydalanabiliyorsun

Sevmediğim yanları da var tabii. Toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen ergen ve keko tipler akın ediyor. 5 yaşında öğrenmiş olmaları gerektiği halde ayaklarını sandalyenin oturma kısmına uzatıyorlar, bağıra bağıra (bazen anıra anıra) konuşuyorlar. Bir de artık 11'de kapanmaya başladı. Her yerde böyle mi bilmiyorum.
0
nawar
(16.04.24)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.