Peynirleri çeşitlendirin. Şimdi mevsimi, geniş bir tabakta taze incirle servis edebilirsiniz. Ceviz de yakışır. Kanepe yapabilirsiniz ayrıca. Google'a "what to pair with [sizin viskinin ismi] whiskey" yazarsanız daha iyi fikirler çıkabilir.

Iciyorsaniz puro. Bir de sus icin masaya taze cicek.

Kurutulmuş meyveler ve puro

türkiye'deysen türk peynirleri ekle. tulum, ezine...vb kurutulmuş yerli meyvelerden yapılan tabaklardan al ya da kendin hazırla. geldikleri yerde bulamayacakları bir şeyler sunmuş ol. öteki türlü anlamsız olur.

www.golonya.com

Baharat ve ege incirini çok seviyorum.

Paşabahçe'de Rebul'ün kolonyaları var, ben ıhlamurlu olana ölüyorum. Hatta küçük spreyinden aldım, darlandıkça havaya sıkıyorum bir fıs, mutlu ediyor. Rahatsız etmeyecek kadar hafif.

Rebul'un yeşil çaylisi hem benim hem de erkek arkadaşımın favorisi; hatta o iş yerine sürekli götürür, hep masasındadır. Çok ferahlatıcı bir kokusu var.

rebul yasemin kullanıyorum ben. yeni işe başladığımdan beri gören bayıldı, önce benim şişeyi bitirdiler, sonra hepsi sipariş verdi. hem hafif hem de kalıcı.

Bizimkilerin kullandığı kolonyayı önereyim sana.

www.hepsiburada.com

zeytin kolonyası var, bize bursalı bir tanıdık getirmişti. müthiş bir kokusu var, hafif de.

Bende rebul lime kullanıyorum beğeniyor insanlar

Tariş yeşil çay kolonyası

Eyüp Sabri Tuncer Japon kiraz çiçeği kolonyası var bende fıs fıslı.

Kadın/erkek fark etmeksizin seviyor herkes.

rebul ice

rebul yeşil çay. portakal çiçeği de güzel.

Konya'ya gittiğimde Meram kolonyası almıştım, tavsiye ederim..
Bir de Balıkesir'den getirtme imkanınız varsa Eyüp Sabri Tuncer kiraz çiçeği veya zeytin çiçeği kolonyası da güzel.

Rebul yesil cay yazacaktim ki 2 kisi yazmis zaten

Qualtrics

Ben tam olarak bu sebeple defne sabunu veya zeytinyağı sabunu kullanıyorum. Saç ve vücut sabunlayip 10 dkda tertemiz çıkıyorum

Duru türk hamamı sabunu

çamaşır suyuyla yıkanan duydum. bu arada duşta 10 dk. gayet makul bir süre bence. yanı köpüklendin, saçını yıkadın, vücudunu yıkadın bitti işte. her gün yıkanırsan gayet temizsin.

Kaliteli kalıp sabun kullanmanızı öneririm.

Ayrıca benim de 10 dakikayı geçmez, fazlası su israfı. alors'un dediği gibi her gün yıkanıldığında gayet yeterli bir süre.

ben her gün duş alırım, saçları ise gün aşırı yıkarım. yani saç yıkamadan duş alıyorsam 5 dk filan sürer. saçları da yıkıyorsam 10 dk en fazla. daha fazlasında napılır ki. zaten yıkanıyor vücut her gün. sabunla, durula çık. haftada bir kese yaparsın en fazla kendine. inşaatta filan çalışıyorsan tamam da onun dışında bundan daha fazla ne yapılabilir ki temizlenmek için?

Duş jeliyle gibi gıcır gıcır durulanmış ve aşırı temiz bi his olmuyor. En son palmolive micellar güllü duş jelini aldım diğerlerine göre daha çabuk durulanıyor ve kaygan bir his bırakmıyor.

sabun daha iyi. jel ne kadar durulansan da vücuda yapışıyor.

Sebamed yüz ve vücut temizleme jeli

Ağdayla alan kuaför çok ama sorması lazımdı ağdayla mı alalım diye belki alerjiniz var ve tahriş oluyor nereden bilecek?
Ben çok sık aldırmıyorum. 2 ayda bir falan sanırım. O biraz uzamış doğal görüntüsünü seviyorum. Sağdan soldan çıkanları ise çok gözüme batarsa cımbızla alıyorum. En son 3 Temmuz'da gitmişim kaş aldırmak için. (Kolay randevudan baktım) şimdi saçımı boyatmak için hafta sonu gideceğim o arada kaşları da aldırırım. Bana kalsa aslında bi 15 gün daha aldırmam ama yol biraz uzak üşenirim.

kendim aliyorum ve kendim makasla kesiyorum. ip falan kullanmiyorum, agda da hic kullanmadim. dolayisiyla kuafore de bunun icin gitmiyorum ama eger gitmissem ve canim yapmak istemiyorsa ya da kadin hadi gel yapiverelim derse yaptiriyorum. tabii ki bu asamaya gelmeden once kadin duzeltti kaslarimi, hatta bana gosterdi ne yapmam gerektigini, bunun icin artik bozmadan kendim halledebiliyorum.

Ağdayla aldırıyorum cımbızla da kontrol ediyor

Makas ve cımbızla kendim alıyorum, hiç kuaföre gitmedim bunun için.

Yurt dışına taşındığımdan beri kendim alıyorum. Ayda bir cımbız ve makasla, iki haftada bir uzayanları kesiyorum sadece. Daha sık cımbızla girersem inceliyor.
Senede iki kere de Türkiye'ye gelince kuaföre gidiyorum ajdjdkls

Ağdayla alabiliyorlar kuaförlerde, ama prosedür bilmiyorum.

Cımbız ve makas kullanarak evde +1. üç dört günde bir çok kısa süren ufak kontrollerle cımbızla temizleyerek ve gerektiğinde makasla düzelterek devam ediyorum kaşlarım için genelde, rutin alışkanlık gibi bir şey, az vakit alıyor. Kaş şeklinize alışıksanız, kaşınızın zor şekil verilen bir yapısı yoksa evde ilgilenmek en iyisi. bazı kaşın şekil kontrolü zor oluyor tabi o ayrı.

bu arada ağda cildi yorar, yıpratıcıdır diye biliyorum, sürekli deriniz çekiliyor sertçe, küçük bir alanda da olsa işlem yıpratıcı, bu sebeple yüzde sürekli kullanımı doğru ve mantıklı bulmuyorum, bu da ayrı bir konu.

Belki size daha da tuhaf gelebilecek bir sey soyliyim o zaman. Kaslarimin ortasini ve ust tarafini yilda 2 kere lazerle aldiriyorum. Ama tehlikeli bir islem isin ehline yaptirmak lazim. Yoksa kasinizi yakabilirler ve bunun geri donusu cok cok zor olur. Onun disinda da sekil olarak cok kolay bir kasim var tek tuk ayrik cikan tuyleri evde cimbizla kendim aliyorum. Ozel bi gunun oncesinde de kuaforde toplatiyorum. Cimbiz ve kasin altindaki ufak daginiklari da iple aliyor. Lazer yapilan yerlere dokunmuyor.

Bende ipsiz kas alanı görmedim

Taşınma nedeniyle sık kuaför değiştirdiğim için çeşit çeşit uygulamalara denk geldim. Cımbız kullanmayıp sadece ip ve makasla alanını bile gördüm. Sadece kaş için değil bıyık için de aynı durum var. Bazı kuaförler tercihinizi soruyorlar. Bir kısmı da sormadığı gibi sizin talebiniz farklıysa ve söylerseniz, davalarına ihanet etmiş gibi tavır takınıyorlar. Bugüne kadar duyduklarım şunlar,ip kırıyor,kıllanmayı arttırıyor;ağda deriyi yıpratıyor,sarkıtıyor.

Duruma göre değişiyor ama ortalama 3 haftada bir kaş aldırırım.

ben kas aldirmiyorum, aldirmadim hic. alinacak bir yerleri yokmus gibi geliyor, yilin her gunu standart olduklari yerde duruyorlar.

ben sadece cımbızla alan da gördüm, cımbız makas da, cımbız ip de, cımbız ağda da. çeşitli kombinasyonlar yapılabiliyor kaş konusunda, insanlar gerçekten aşmışlar :D aralarından en çok makasa gıcık oluyorum çünkü kaşımın kesilmesinden nefret ediyorum. bir de jilet gibi bir şey var, esasen tarakla jilet arası bir şey, onu da yeni yeni kullanmaya başlamış kuaförler minik kalanları sıfırlamak için. ona da aşırı gıcık oldum.

kaş şekillendirmeyi hiç beceremiyorum. iki haftada bir kaş için kuaföre gidiyorum ama üşeniyor olmasam daha sık giderim sanırım.

Öldürülen 500 kadının neredeyse tamamı kocası/sevgilisi tarafından öldürülüyor; öldürülen erkeklerin kaç tanesi eşi ya da sevgilisi tarafından öldürülüyor ona da bakmak lazım. Kurduğun korelasyon tutarlı değil.

Toplum genelinde şiddet sorunu olduğu muhakkak. Ancak kadın cinayetlerinde angelus'un dediği gibi sistematik bir örüntü var: katil neredeyse her zaman erkek ve "namus" veya benzeri bir inanışla kadını öldürüyor.

Dediğiniz gibi sorunun kökenine inmek gerekiyor.

Uzun yıllar boyunca topluma şunu öğretmek gerekiyor: Kadın erkeğin malı, "namusu" değil; kadın erkeğin sorumluluğunda değil, kıskançlık vesaire erkeği "erkek" yapan şey değil, kadının erkeğe karşı bir sorumluluğu yok (keza erkeğin de kadına), kadın ve erkek iki farklı birey ve kadın da erkekle aynı haklara sahip. Toplumda "kadınlık" ve "erkeklik" ile ilgili ciddi tanım sorunlarımız var. Yolumuz çok uzun.

Ekleme: Doktor, öğretmen cinayetlerinde de katil çoğunlukla erkek. Bu nedenle bu ciddi bir toplumsal "erkeklik" tanımı ve erkek öfkesi sorunu. Haksızlığa uğradığını, kendine "yanlış yapıldığını" düşünen erkek öfkesini kontrol etmiyor ve öldürmeyi çözüm olarak görüyor. Kişinin hakkı nedir, karşısındaki kadının, doktorun, öğretmenin hakları nelerdir bunlarla ilgili de toplum çok bilinçsiz.

Net oran tabii ki bilemiyorum ama kuvvetle muhtemel, öldürülen kadınların büyük çoğunluğu kocaları/sevgilileri tarafından öldürülüyor. Evinde şiddet gören dünya kadar kadın var ve ne yazık ki bugün olmasa yarın, onların da bir kısmının sonu böyle olacak.
Elbette genel bir şiddet sorunu var memlekette ama bu spesifik bir mesele.

Durumun bu olduğunu anlamak için süper zeka olmaya da gerek yok. O yüzden siz neyin argümanını arıyorsunuz, neyi tartışmak istiyorsunuz anlamadım.
Bugün bu meselenin bu kadar gündem olduysa, sebebi birinin denk gelip, video çekip, internete atması. Bu hafta yanılmıyorsam konyada, adamın bir tanesi karısını 20 yerinden bıçaklayıp öldürdü mesela. Haber oldu mu, evet ama gündem olmadı. Diğer tüm aile içi kadın cinayetleri gibi, geçti gitti. Bir saniye durup düşünün mesela adamın, eşini 20 kere bıçaklayarak öldüğünün videosunun çıktığını. Aynı şekilde yine ortalık karışırdı. Emine Bulut meselesinin bu kadar hızlı, bu kadar büyük bir mesele haline gelmesinin nedeni, ilk defa insanların gözüyle vahşeti görmesi oldu.

'hayat arkadaşı'nı öldürmek başka bi şey, sıradan, yabancı bi insanı öldürmek başka bi şey. eğer kadınlar da kocalarını öldürse o zaman dediğin gibi bu sadece bir şiddet sorunu olarak alınabilirdi. fakat kadın cinayetlerinde var olan şey sıradan bir şiddetten de öte, kadının toplumdaki yeri ve kadına bakış açısıyla da ilgili bir durum. emine bulut öldürüldü, neden? başkasıyla evlenecekmiş. kadının toplumdaki yeriyle ilgili ciddi bir problem var. bunu eskiden köle sahipleri yapıyordu, kölelerine istediğini yapmakta özgürlerdi çünkü kölelerin bir hakkı yoktu ve birey değildi. tamamen ayni mantık. karılarını dövmeyi ve öldürmeyi hak olarak görüyorlar. bu olaylara cinayet demek bile masum kalıyor.

üğpoıuy; Şiddet insan cinsinin doğasında var bunu bitiremezsin, eğitimle de bitiremezsin eğitimle bitecek olsaydı Kuzey Avrupa ülkelerinde hiç cinayet işlenmezdi fakat onlar da ruh hastası, demek ki eğitimle olmuyor bu ama mesela polise "kocam beni öldürecek" diye sığınan kadını bizim gibi ülkeler dışında kimse kocasıyla barıştırıp evine göndermiyordur, o kadın da sonrasında öldürülüyor kocası tarafından. Bu çok farklı bir durum. Bunu kahvede batak oynarken arkadaşıyla kavga edip bıçaklanan adamla bir tutamayız.

toplumda şiddet problemi var. emine bulutu öldüren piskopat katil başka erkeklere de şiddet uygulamıştır muhakkak.

Emine Bulut bir erkek olsaydı ve aynı şekilde öldürülseydi bu kadar gündem olmazdı, her gün erkekler dayak yiyip öldürülüyor, haber bile olmuyor.

toplumun çoğu idam istiyor, bu bile ne kadar hastalıklı şiddet düşkünü millet oldugumuzu gösteriyor

Cunku toplum kadin konusunda triggered vaziyete getirilmis. Cinayet olayi cinsiyet meselesine cevrilmis durumda. Feminist akim sayesinde olaya "bir cinayet islendi" seklinde degil "bir erkek bir kadin cinayeti isledi" seklinde bakiliyor.

Ortada bir katil var, katilin cinsiyeti uzerinden muhabbetler donmekte.

Sosyal medyada "erkekligimden utaniyorum", "cinsiyetimden tiksiniyorum" diye yazan bile var. Ulan gerizekali cinsiyetinden niye utaniyorsun? Cinayetin islenmis olmasinin sebebi adamin asagilik bir katil olmasi, cinsiyeti degil be ahmak herif. Asagilik bir katil erkek diye neden erkeklik uzerine abuk subuk konusalim?

Bakin cinayet uzerinden erkeklik uzerine soylemlerde bulunmak, olayi cinsiyete indirgeyip genele vurmak DUPEDUZ cinsiyetciliktir. Ama cinsiyetcilik ifadesini genelde soz konusu kadin oldugunda kullanmaya alisilmis, soz konusu erkek olunca hicbirimizin aklina cinsiyetcilik gelmiyor. Olaya boyle igrenc bir bakis acisiyla yaklasirsan siddet sorununu unutulup "sorunumuz erkekler"e gelir olay.
Bunun tersi yapilsa, bir kadinin isledigi suc uzerinden konu kadinliga getirilip kadin cinsiyeti uzerine bu tur soylemler yapilsa kiyamet kopar.


Oldurulen erkekler sagda solda kavga ettigi kisiler tarafindan oldurulurken kadinlarin cogunlukla kocasi/sevgilisi tarafindan olduruldugu dogru.
Bir cinayeti kurbanin esi/sevgilisi ya da trafikte tartistigi tanimadigi adamin islemis olmasi bir seyi degistirmez. Olumden otesi yok, tanimadigin biri tarafinadn oldurulmek esin tarafindan oldurulmekten daha hafif degil. Kalanlarin cektigi aciyi da hafifletmiyor cinayeti yabancinin islemesi.
Evlilik/ask iliskisi bulunmamasi 2000 tane cinayeti 500 es/sevgili cinayetinden hafif ya da daha onemsiz kilmaz.

Insan dogasi geregi kadin kurban soz konusu olunca biraz daha tepkili olmamiz normal bir yerde. Cunku kadin daha savunmasiz bir erkege gore. Siddet uygulamak istesen yoldan gecen herhangi bir kadina uygulayabilirsin ama onune gelen erkege siddey uygulayamazsin mesela. Kendini savunabilme ihtimali var. Savunmasiz birine karsi islenen siddet olayi daha trajik oluyor, dolayisiyla "kadina siddet" olayinin genel siddet olayindan daha on planda olmasi dogal. En azindan ben dogal buluyorum, gercekci dusundugum icin.
Ama bu meselelerin uzerinden igrenc cinsiyet muhabbetleri yapilmasi, cinsiyetimden utanuyorum gibi soylemlerde bulunulmasi korkunc. Ozgecan olayinda da sosyal medyada bu soylemler havada ucusmustu.

Sonuc olarak dedigin dogru, genel olarak bir "siddet sorunu" var. Olumun erkegi kadini yok normalde, olmamali en azindan.

fortsapka güzel yazmış. kadın kadın olduğu için,itaat etmediği için öldürülüyor. toplum olarak ruh sağlığımızın iyi olmadığı,büyük bölümümüzün idle hareket ettiği gerçek. ama bu ülkede yaşayıp ve/ya bu toprakları bilip kadın cinayetleri vurgusundan rahatsız olmak,buna cinsiyetçilik demek nasıl bir kafa yapısıdır anlayamıyorum. yolumuzun uzun olduğu kesin de o yolda kaç kişi yürüyoruz o daha büyük mesele.

@üğpoıuy, kendi ifadesi.

Katilin çoğunlukla erkek olması normal çünkü güçlü olan erkek. Kaldı ki azımsanmayacak sayıda kadın katiller de var. Burada kimin öldürdüğü önemli değil, bir yabancı öldürünce daha az kötü olmuyor. Tek başına namus kavramıyla da açıklanamaz bu durum. Sorun; anlaşmazlıkların en ilkel kendini ifade etme biçimi olan şiddetle çözülmeye çalışılmasıdır. Kadını, erkeği yok bu işin. Kadınlar zayıftır, korunmaları gerekir denildiğinde karşı çıkanlar neden kadın-erkek cinayetlerine farklı yaklaştıklarını açıklasınlar. Ölen bir insan, cinsiyeti önemli değildir.

@cokkolaygeliyorum beklediğim argüman kadın ve erkek cinayetleri arasında ayrım yapılması, anlamak çok zor olmasa gerek.

@mehmed resad kadınlar da kocalarını öldürüyor, basit bir google aramasıyla bulabilirsin. Ama bu şekilde gündem oluyor mu? Olmuyor.

@dunal okuduğunu anlama problemin var sanırım. Demek istediğim genel bir şiddet sorunu olduğu, bunu kadın cinsiyetine indirgememe gerekliliği. Kadına şiddet yok demiyor kimse.

cinayetleri, kadin erkek cinayeti diye ayirmak yanlis. en azindan bu cinayetlerin bitmesi icin bunu yapmamiz gerekiyor. cunku basimiza ne geliyorsa her turlu ayrim ve kutuplastirmadan dolayi geliyor.

insanin insana veya insanin baska bir canliya siddet uygulayip hayatina son vermesi korkunc. buna karsi olmaliyiz.

toplumun kadin cinayetlerine tepki verip, erkek cinayetlerine sessiz kalmasi durumu, toplumun ayrimci dusunce konseptinden hala kurtulamamis oldugunun gostergesidir. umarim toplum, en yakin zamanda bu durumdan kurtulur.

toplum nedir? bizim haricimizdeki insanlar midir toplum? hayir. toplum, bizim de sahsen icinde oldugumuz insan grubudur.
toplumu degistirmek istiyoruz. boyle korkunc cinayetlerin olmamasini istiyoruz. cok guzel. peki bunu kimden istiyoruz? bizim disimizda kalan kimselerden mi?
onlardan baska ne isteklerimiz var? bir suru istek var degil mi?
yaya iken kirmizi isikta gecen bir toplum ferdi, arac kullanirken kirmizi isikta neden dursun?

demem o ki, kendimiz toplumu yaratan seyiz. toplumun degismesi icin sizin degismeniz gerekiyor. benim degismem gerekiyor. erkek cocugumu kiz cocugumdan veya baska kiz cocuklarindan veya baska cocuk ve canlilardan daha degerli, daha ustun olmadigini ogretmek benim toplumun bir ferdi olarak borcumdur.

emine bulut'a allah'tan rahmet diiyorum. piskopat katilin de hakettigi cezayi bulmasini diliyorum. bu tur korkunc siddet olaylarinin sonlanmasi icin devlet uzerine duseni yapacak. sucluya cezasini verecek. devletin gorevi bu.
toplum olarak da bizim gorevimiz gelecekte siddetvari ve uzucu seylerin olmamasi icin elimizden geleni yapmak. cocuklarimizi duzgun yetistirmek. diger canlilarin ve yasam formlarinin yasama haklarina saygi duymak. kendimizde eksik buldugumuz guzellikleri yerlestirmek...
ana fikir, her seye ask, saygi, hosgoru ve sevgiyi enjekte etmek olmali.

son olarka sunu soylemek isterim: sahiplik vs. uzerine islenen, erkekligi on plana cikaran medya dizilerinin, dini hutbelerin de degismesi gerekmektedir.

Bugün bununla ilgili bir kitap okuyordum. Şöyle bir bilgi var, öldürülen kadınların yüzde 55'i sevgilisi veya eşi tarafından öldürülüyor.

Fakat dünyadaki cinayetlerin de %96'sı erkekler tarafından işleniyor. Sadece %4 kadınlar tarafından işleniyor. Bunun da, yüzde belirtilmemiş ama "tamamına yakını" denmiş nefsi müdafaa olarak. Yani kadının erkeği öldürdüğü zamanlarda dahi erkek kendi tetiklediği şiddet nedeniyle öldürülüyor.

Geri kalan cinayet oranlarında erkeği öldüren yine erkek. (Hatta çoğu dünya liderinin ve karar merciindeki insanların, kanun yapanların vs erkek olduğunu da göz önünde bulundurunca savaşları, terörü vs de dahil edebiliriz buna belki) O sebeple dediğiniz gibi erkek rehabilitasyonu, erkeklerin duygularını ve fikirlerini ifade edecekleri sosyal eğitimi vermek, erkek dediğin şöyle olur böyle olur diye bin yıl öncesinden kalma tanımları yeniden yazmak, erkekleri şiddet döngüsünden çıkabilecekleri bir yetiştirmeye tabii tutmak gerek. Onun dışında manyak hep manyak, psikopat hep psikopat, onlar kadında da erkekte de olacak.

@stavro'ya ve @Leonardo~Da~Vinci'ye KESİNLİKLE KATILMIYORUM. (üstelik duyuruda bu arkadaşların pek çok cevabını takip eder ve doğru bulurum, konudan alakasız yazmak istedim : )

kadın cinaytleri politiktir. erkek şiddetinin bir ürünüdür. katil zanlılarının cinsiyetleri yani "erkek katil" olarak anılmaları doğru ve yerindedir.
bunu kimi erkeklerin ön yargılı yaklaşımında olduğu gibi; "ama feministler olayı genelliyor" bakışından bağımsız olarak yazıyorum.

kadınlar, "kadınlık algısı" daha doğrusu yanlış algısı yüzünden öldürülüyor"

1.toplum ilkelleştikçe vahşet/vahşi yönelimler yükselir, empati düşer, insani olan değerler azalır; bu bazı yorumlarda geçen cinayet/şuç oranındaki artışla da ilgili.

2. kadın cinayetleri gelişmemiş ve bir şeyler muhafaza eden (kabaca eski düzeni muhafaza eden, muhafaza etmesi gerektiğine inandırılan ) toplumlarda kadının özel alanda tutulmasına yönelik algıyla çatışan durumlarda ortaya çıkıyor. sade anlatmaya çalışacağım.
kamusal alan ve özel alan olarak iki ayrı kavram vardır.
kadın evde muhafaza edilmek istenir, çünkü güç sahibi (feodal yapı;ataerk) erkek olarak görülür.
sokaklar erkeğin
iş dünyası
okullar
sinemalar,
barlar,
neredeyse kutsal mekanlar bile erkeğindir kadınsa evde yani özel alanda durur.

aklınıza lütfen bir kadının istediği saatte çıkıp istediği sokakta gezip gezemeyeceğini, istediği barda eğlenip eğlenemeyeceğini getirin; ya da bir erkeğin işsiz ve evde karısına ev işlerinde yardım ederken girdiği depresyonu getirin.

neyse çok şeyler yazılır da söylemeye çalıştığım şey; kadın her nedense "korunması" gereken bir varlık olarak görülüyor. ulan kimse de demiyor madem korunacak bir tehlike var biz bu tehlikeyi kaldıralım o zaman diye.


3.erkeklik inşaasının kadın üzerinden kurulması ki en en en önemlisi bu. yani toplum, yetiştirdiği erkeği belli kodlarla var ediyor; senin gururun, ahlakın şerefin, kadınlar üzerinden okunur diyor. işte kızın varsa şöyle olmalı, annen hayattaysa böyle olmalı, kız kardeşin varsa şöyle davranmalı, eşin olursa şunu şunu yapmalı...
yani erkeğin birey olarak kendini var etmesine olanak tanınmıyor. (dolaylı olarak kadının da)
belki evlenmek istemiyor erkek, belki baba olmak istemiyor ya da belki heteroseksüel bir ilişki bile istemiyor ama baba olmak da evlenmek de iş güç sahibi olup eve ekmek getiren olmak gibi pek çok kod erkeğe yüklenmiş oluyor.
bunların ahlak, şeref, namusla ilgili olanlarının pek çoğuysa kadın hatta kadın bedeni üzerinden oluşturuluyor. doğduğu andan itibaren bununla yetişmiş bir erkek üstesinden gelemeyeceği bir durumla karşılaştığında biraz da ilkel ve eğitimsizse (eğitimden kastettiğim okul değil tabiiki daha yolda yürümeyi, trene/otobüse,inip binmeyi bile bilmeyen bir toplumuz biz) ilk aklına gelen şiddet oluyor, çözemediği şeyi yok ederek sorundan kaçıyor.

sorunun köküne sen ben insek olmaz,toplumun cahilleştirilmesi, fakirleştirilmesi, kadının geri plana itilmesi/kamudan uzaklaştırılması sistematik bir politikadır. bunlar sadece bu politikanın ürünüdür.

çözüm, başta erkek çocuklarını (3 yaştan itibaren) ve tabii kız çocuklarını da eril söylemden uzak yetiştirmek, her çocuğa iyi eğitim verebilecek ortam /olanak sağlayabilmek. insanları başta aile ortamında çocukları "doğru SEVEBİLMEK" anne baba sevecek, sevmeyi sevilmeyi tattıracak öğretecek, sonra da iyi eğitilmiş bir birey yapacak.

Sopiro, asteriks ve angelus ile ayni gorusteyim ve benzeri gorusteki arkadaslara katiliyorum.

Kadina karsi siddet kadinin sadece kadin olmasi ile, toplumdaki yeri ve olmasinin istendigi yer ile ilgili sistematik siddete iliskin bir durum, herhangi bir cinayet bambaska bir sey. Hele hele de kadinlarin bu cagda, egitigimli ve bilgiye erisimli gorunup bu konuda cahil kalmayi secmeleri cok aci. Guzel bir soru sormussunuz, acik olan insanlar eminim guzel aydinlanmistir, tesekkurler.

Bu cerceve lgbt cinayetleri de ayri bir kategori bu aradas, bunun nedeni de bu insanlarin tamamen cinsel yonelimleri nedeniyle oldurulmesi. Kadinlar herhangi bir soygunda olduruldugunde ornegin 'kadin cinayeti' istatistigine gitmiyor, buma ragmen gunde bir kadin olduruluyor.

Birincisi, safi sayilar uzerinden analize giderseniz cok seyi gozden kacirirsiniz. Oyle yorumlama yapilmaz. Istatistige Giris ve Analitik derslerinin iceriklerine goz gezdirmenizi nacizane tavsiye ederim.

Ikincisi, "kadin cinayetleri" denmesinin sebebi bu insanlarin cinsel kimlikleri nedeniyle oldurulmeleri.

2000 erkegin kac tanesi cinsiyeti sebebiyle hor gorulmus, mal gibi gorulmus, erkekligi uzerinden 2. sinif sayildigindan uzerinde siddet uygulanmis? LGBT-I cinayetleri de, o insanlarin cinsel kimligi nedeniyle islendigi icin oyle adlandirilir. Yoksa gay bir birey arabasiyla show yapan bir maganda tarafindan ezilse, bunun adi "LGBT-I cinayeti" olmaz.

Bir erkek fiziksel ve psikolojik siddete maruz kalabilir. Bu siddetin nedeni cok buyuk ihtimalle cinsiyeti degildir, degil mi? Oyle olsaydi erkek cinayetlerinden konusurdur.

Cinsiyet ve cinsel kimlik odakli siddeti gormezden gelmek tehlikelidir ve o siddeti tetikler. "Aile ici siddet" dediler, yok aile boyle degerlidir, soyle kutsaldir diye sacma sapan yeni yasalar cikardilar. Halbuki aile icinde siddeti goren cok buyuk oranda kadindi. Belli bir oranda da cocuga siddet soz konusuydu. Ne oldu? Cok mu huzur getirdi aile ici siddete karsi yasalar sayesinde? Aksine, bunun gormezden gelinmesi, inadina literature dahil etmemesi sebebiyle koruklendi siddet.

2. sınıfa giden kuzenim bu kitapla çok eğleniyor, tavsiye ederim: www.cancocuk.com

Bir de Metis'in Küçük Filozoflar serisi çok iyi: www.metiskitap.com

imkan varsa kitapçıya götürüp kendisinin seçmesine izin verin.

Çocuklar için dünya atlası

www.dr.com.tr

@fotrsapka teşekkür ederim :)

@kaosu maalesef farklı şehirlerdeyiz :/

@nwnd teşekkür ederim, bu benim bile ilgimi çekti :)

Aziz nesin
Muzaffer izgü kitapları olabilir.

Edite Rıfat Ilgaz yazmaya geldim.

Bacaksız serisine bayılmıştım. 8 yaşındaydım o zaman ben de...

kidega.com

kidega.com

www.free-powerpoint-templates-design.com

powerpoint',in kendi templatelari da var, onlara baktiniz mi?

Office'in kendi sitesinde bulabilirsiniz: templates.office.com

Benzer bir sorun bizde de var. Apartman önünde yaklaşık 20-30 kedi besleyen bir hanım var ama boş kedi maması poşetlerini çöpe dahi atmıyor. Yazın sıcakla birlikte kaptaki mamalar çürüyor ve kokuyor vesaire. Biz de kibarca laf anlatamadık ve en son pes ettik. Apartmanca söz birliği olmadıkça ve apartman/site yönetimi tarafından katı kurallar konulup uygulanmadıkça bireysel olarak çözmek çok zor. Dediğiniz gibi belirlenmiş alanlar olsa harika olurdu.

İlk önce yöneticinizle konuşuyorsunuz, mırın kırın ederse Belediye'ye gidip şikayet ediyorsunuz ve bunu sonuç alana kadar devam ettiriyorsunuz. 50-60 tane kedi apartman çevresinde, paraziti hastalığı kokusu falan korkunç bir şey.

Bizim de üst kat komşu yaşlı bir kadındı. Bizim ofis zemin katta. Kedi besliyordu ve sizin bahsettiğiniz gibi yukarıdan çaap diye ev yemeği atıyordu. Kapıcıya da herhalde iyi bahşiş veriyorlarki, ertesi gününe temizliyordu. Kedi 5-6 tane falandı ve kapıcı temizlediği için çok kötü olmuyordu ama gün içinde işte pencereden bakınca yerde sulu sulu yemek var. Resmen ayılık işte. İn kaba falan koy aq. Neyse kadın öldü de kurtulduk...

Köpek besle sen de kardeşim. Kedi falan kalmaz. Bu kedi manyaklarıyla yasal yoldan uğraşamazsın. Kaçırtmanın yolunu ara.

apartman/site yönetimine, belediyeye şikayet tek çözüm. ve sonuna kadar haklısınız bu konuda.

hayvanları biz de seviyoruz ama 20 tane kedinin pisliği ile de yaşamak zorunda değiliz kedileri sürekli aynı yere alıştıran onları besleyen kişi sorumluluğunu da alıp temizliğini de üstlenmeli.

Yukarıda birisi "başkasının pisliğini siz temizleyin öyleyse" diyor utanmadan, sorumsuzluğa bakar mısınız. İşte bu zihniyetteki insanlardan yorulduk artık fazlasıyla.

Beyinsiz hayvanseverlerden bıktım.
Kadını sert bir dille uyar. Olmadı belediye vs git şikayet et. Çok istiyorsa alsın hepsini evine ne istiyorsa yapsın.
Maganda hayvanseverler bir bitin.

@makarnacanavari, size kolayliklar diliyorum, bu tip insanlar biraz siradisi oluyor. iletisim kurmaniz cok zor. saglikli bir iletisim beklemeyin. biraz ben merkezli insanlar.

@our great, ben sizin kapinizin onune her gun gelip bira icsem siseleri biraksam, cekirdek kabuklarini doksem. apartman kosesine de kucuksu doksem, gel temizle yoksa polise vs sikayet edecegim mi dersiniz, yoksa demin soylediginuz gibi benim amacim sikintiyi gidermek her seferinde kendim elime suyu supurgeyi alir saatlerce temizlemek icin cabalarim mi dersiniz. bu dusunceler hos degil. ayaklarimiz biraz daha yere bassin lutfen. kedi bokunu niye silsin yav.

burada kimse hayvandusmani degil. hayvan beslemek sadece su vermekle olmuyor. yemek vermekle olmuyor. ha elinden o gelir sadece verirsin. hatta ver su koy ver ama baskalarina zarar verme.
31 yasimdayim 25 yildir kopek besliyorum her daim 2-3 kopegim oldu. sokak kopeklerini de besliyorum. ama gidip de uluorta kalabalik yerde vermiyorum. alismasinlar yola yatmasinlar insanlar korkmasin urkmesin evlerine girer ckkarken zorlanmasin diye.
kendi kopeklerimi gece gezdiriyorum, kaldirimda karsidan birisi geliyorsa kaldirimdan iniyorum karsidan gelen kopekten korkmasin diye. ki kopegim disarida asla kimseye bir sey yapmaz.
sokak kopeklerinin yuvalarini yola yapmiyorum. orayi sahiplenir de insanlara havlar colugu cocugu korkutur, cocuk kacarken araba altinda kalir diye. kuslara bayat ekmek verirken sakin yerde veriyorum ki insanlarin camasirlarina yanasip da camasirlarina pislik yapmasinlar diye.
ben mal miyim bu kadar ugrasiyorum.

hayvan yahu bu insanlarin onune geciriyorsunuz. bu kadar da degil. daha soylenecek cok sey var da kimsenin kalbi kirilsin istemem.

Her yazılana ayrı ayrı detaylı cevap verebilmeyi çok isterdim ama vaktim yok maalesef.

Belediyeyi aradım.Aşı için tekrar tekrar beni arayacaklarmış. Benim de o kedi aşılarıyla ilgilenecek vaktim yok maalesef. Kedileri de ayrı bir yere alamıyorlar, hoş alsalar da yine gelirler.

Benim aklımdaki şu;

Evden bir miktar uzaklıkta bulunan yeşil alana birlikte kedi evleri yapıp, aşılamalarını komşumuzun takip etmesi ile birlikte mamalara maddi destek sağlamak.

Fakat

Komşu iletişime o kadar kapalı ki, selam bile veremiyorsun bu teklifi sunabileyim.

Yani birileri demiş ki, çocuğun için kendin temizle bokları. Oldu tabi canım. Kocaman bahçeyi ve kocaman bir kapı önünü ben her gün bebekle birlikte temizleyeceğim! KAFA GERÇEKTEN ÇOK İYİ!

Eski mahallemde baktığım kedilere ev yapmıştık.kimseyi rahatsız etmeyen bir noktaya ve mamalarını sadece o alana bırakırdık ve tabii gerçek bir hayvanseverin yaptığı gibi sağlıklarını da düşünür, aşı takiplerini yapardık. Kimse de rahatsız olmaz yaz kış destek olurlardı.

BU KADININ VE BU KADIN KAFASINDAKİLERİN YAPTIĞI HAYVANSEVERLİK DEĞİL HASTALIKLI BEYNİN YAPTIĞI DENGESİZ HAREKETLER.

“Benim aklımdaki şu;

Evden bir miktar uzaklıkta bulunan yeşil alana birlikte kedi evleri yapıp, aşılamalarını komşumuzun takip etmesi ile birlikte mamalara maddi destek sağlamak.”

Ben bu fikri çok beğendim ve zaten bulunduğumuz sitede uyguluyoruz mesela. Kadının iletişime kapalı olmasına şaşırdım, normalde biz hayvanseverler müttefik bulmayı severiz :) acaba kadınla konuşmayı tekrar mı deneseniz? Daha önce üslup sıkıntınız vs olguysa o yüzden önyargılı olabilir. Bu fikre neden itiraz edilsin ki, bizim sitede çok iyi işliyor bu sistem.

Kadınla daha önce benim bu tarz iletişimim bile olmadı. @cudananin laneti sadece denkleştikte merhaba diyorum gülerek ve bet bir suratla aval aval bakıyor ki bence kadın hayvansever bile değil ruh hastası ki o kedileri takıntı yapmış böyle. Yoksa normal insan selam da verir değil mi? :)

o kadin orada yasadikca bir sey yapamazsin bence :/ rahatsizliklarini soyleyecegin anda kedilerden nefret eden bir insan oluyorsun genelde, keditaparlarla kedilerin verdigi rahatsizliklar uzerine saglikli bir iletisim kurmak imkansiz.

Türkiye'de birçok üniversite yönetmeliğine koydu sanırım. İstanbul Üniversitesi kabul şartı arıyormuş. Keşke makale odaklı tez sistemi seçeneği sunulsa.

"(8) Doktora öğrencisinin tez savunma sınavına girebilmesi için, alanı veya tezi ile ilgili, ilk yazarının kendisinin olduğu en az bir makalesini, ulusal veya uluslararası hakemli bir dergide yayımlaması veya yayıma kabul yazısını enstitü yönetim kuruluna sunması gerekir. Tez danışmanları bu yayında ortak yazar olarak yer alabilir. İlgili yayında, Üniversitenin adının geçmesi şartı aranır.”

Bizde üç makale şartı var. Biri yayınlanmış kalan ikisi teslim edilmiş olmalı.

benim ocak'ta yayınlanacak, tamam dediler

google takvim

Google Takvim ekstra bir uygulama kurmamızı mı gerektiriyor?

Outlook. Sanırım 10 sene falan önce facebook kişilerimi import etmiştim, hala o zamanki gereksiz insanların doğumgünlerini hatırlatıyor windows giriş ekranında.

Artık silinmiyor da sanırım.

Google takvimde ek bir uygulama gerekmiyor, yıllık hatırlatma kurabiliyorsunuz.

İlgi ve alakalarınıza teşekkür ediyorum.

maddi durum sınırlı ise her yere oturmadan önce fiyat sorun. utanmayın. önce sorun sonra yiyin. 2 kişi 5 kişilik hesap öderken bulursunuz kendinizi. özellikle önereceğim bi yer yok hepsi birbirinin kopyası. sadece ayvalıktan sarımsaklıya giderken çamlık dondurmacısı var orası güzel gidin oturun dondurma yiyin.başka şeyler de var.

Orman Bar: goo.gl
Turfanda: goo.gl
Tipota: goo.gl
Müzz: goo.gl
Kraft: goo.gl

Cunda'da şeytan sofrası var duymuşsunuzdur, manzarası güzel ama çok ahım şahım bı yer değil.bir de UNO restorani tavsiye ederim hamburger ve pizzalari gayet güzel fiyatlar İstanbul ayarı ve hizmet kaliteli.

Cunda'da dikkat edin balık resturantlar ayakta .ikmesinler. "tik mustafa" var ayvalıkta orayı tavsiye ederim.

Ayvalik merkezde Deniz Yildizi restorant var. Bolgenin fiyat performans orani en iyi yeridir.

Benimki sağlıkçı olduğu için anlattı ne var ne yoksa

erkeğim, hiç konuşmadılar. dindar olmalarına rağmen ergenliğe girişi falan bile anlattıklarını hatırlamıyorum. yani abdest bakımından falan. aklıma geldikçe şaşırırım bu duruma.

Annem ben 11-12 yaşındayken konuşmuştu ama sonra arkadaşlarıma söylediğimde çok şaşırmışlardı, kendi çevremde çok yoktu yani.

Müthiş önemli bir konu bu. Çocukların bu konuda küçük yaştan itibaren doğru bilgiyi sağlıklı bir şekilde öğrenmesi gerekiyor ama ne yazık ki nice yetişkin de bu konuda çok bilgisiz.

Yaptılar aralıklarla. Öyle ders gibi değil de, ara ara gelişebilecek durumlarla ilgili küçük küçük konuşmalar şeklinde. Bir gün bir şeyi başka bir gün başka bir şeyi anlattılar.

Fakat ben erkeğim diye babam anlatmadı. İkisi de farklı zamanlarda, bazen birlikte anlattılar.

Evlilik öncesi ne konuşması oluyormuş? Bir konuşma olmaz artık bu saatten sonra. At kadar adam oldum, neyi konuşacağız, ortada danışacağım bir sorun olmadığı ve ben bunu istemediğim sürece?

hiç hatırlamıyorum, bir keresinde babam doğum ile alakalı bir şeyler anlatmıştı ama öyle bir cinsellik muhabbeti olmadı

Bulabildigi her fırsatta anlatiyor benimki, konusu gecmisse vs. Ergenlige girince regl, kıl tuy olaylarini detaylica anlatmıştı. Böyle şöyle yapabilirsin yapsan iyi olur sonrasında sorun yasamazsin vs.

babam ben 20 yaşındayken "prezervatif kullan oğlum, hastalık falan kapma" demişti o kadar, başka bir konuşma olmadı.

İlginç bir şekilde annemle değil babamla konuştuğumuz olurdu. Annemle konuşmaktan (regl, kıl-tüy vs dahil) hep utandım ve rahatsız oldum, o konuşmak istediği zaman ben istemedim. Annemle hala konuşmam bu konuları. Çocuk/doğum konularının bilimsel tarafını babam anlatmıştı. Bir keresinde ergenken porno izlemiştim, onu öğrendiklerinde annem kıyameti koparmıştı ama babam gayet sakin, anlayışlı olup yetişkin insanla konuşur gibi uzun mantıklı bir konuşma yapmıştı. Bir daha da porno izlemedim zaten.

Seninki yavaştan kalkmaya başlamıştır diye alay edilmişti bu sayılıyor mu ?

Erkegim, lise 1 de boynum morarmiş bir şekilde gelene kadar kimse cinsellik hakkında konuşma yapmadı. O halimi gördükten sonra da söyledikleri tek şey kondom kullan oldu. Geri kalan her şeyi ya araştırarak ya da yaşça büyüklerimizin anlattıklarıyla öğrendim.

Ebeveynlerim üniversite görmüş, sözde kültürlü insanlar ama gel gör ki o zamanların Türkiye'sinde üniversite okusanda çocuğuna çok basit bir eğitimi bile veremiyorsun. Sanırım bunun bana tek olumlu yanı ileride çocuklarıma kız/erkek farketmeksizin cinsellik konusunda üstlerine düşeceğim oldu.

Ergenlik döneminde su faturasının benim yüzümden çok geldiğini söylerlerdi. Cinselliğe en yakın konuşma bu tarz şikayetlerdi. Anlamıyolardı. Hiç kimse anlamıyodu beni!

Annem regl, kil, tüy konularinda konustu; yardimci olup epey birsey ögretti ama cinsellikle ilgili hic konusmadik.
Ben bazen böyle seylerin lafini actigimda da geri kafali yorumlar yaptiklarindan artik akillandim, hicbir sey konusmuyoruz. :D

Erkek kardesim baska bir sehire kiz aradasini ziyarete gittiginde bile sesini alcaltarak söylüyor bunu. Biz nasil konusalim :D

evliyim. ne regl olduğum zamanlarda ne de evlenirken konuşmadı annem. hiçbir konuda konuşmadı. iyi ki internet var.

bi tek dayım kamışa su yürüdü mü len keraneci demişti :/

Evet, cinsellik namina ne varsa babam ogretti kucukken.

Annem o kadar bilimsel anlatmıştı ki tam anlamamıştım.

Yav ben deli meraklı bir çocuktum. Annemi çok sıkıstıriyordum. Orta okulda sıra arkadaşımın porno dergisini almıştım, çok merak ediyorum ne olur ben de bakayım diye. Kadınım bu arada. Resim cantamın icine çaktırmadan koymuştu. Sanırım orada ilk bir elin vajina içine girebildiğini öğrenmiştim. Bir penis görmüştüm. Cok penis tabii (._.) Aslında epey bilimsel bir meraktı. Inceliyordum. Ondan önce de ilk okulda anneme iki deliğimiz var, hangisinden birleşme oluyor diye sormuştum. Annem anlatmak zorunda kaldı her şeyi. Şimdi bazı deli sorularımı hatırlıyor ama buraya daha fazla yazamayacağım. Utanç kaynağı yarebbirm ya.

Babam konuşmasına konuştu da, gizli izlenen porno kasetler ve gizli okunan Playboy dergileri vesaireden referans alan arkadaşlardan çok daha sonra. 90'larda anca o kadardı işte...

Annem o kadar bilimsel anlattı ki tam anlayamadım. İlk regl olduğumda haber verdim, oldum ve bitti diye. Bitmediğini, ortalama bir hafta süreceğini ve yaşlanana kadar her ay devam edeceğini öğrendiğimde yaşadığım hayalkırıklığını ve şoku unutamıyorum :/

yarın sabah 18 yaşında uyansam son yapacağım şey evlenmek olur..

hayatta en büyük başarısı evlenmek olan bir ezik olmak istemem..

@vladimirdökümov

ne alaka anlamadım. evlenmeme kısmı tamam da evlendin diye hayattaki en büyük başarın bu olmak zorunda mı? nasıl bir mantık bu?

30 yaşındayım, 18 yaşındayken tanışıp sevgili olduğum kişiyle evliyim. Zamanda geri gitsem yine onunla birlikte olurum. Eşten öte en yakın dostum, kelimenin tam anlamıyla hayat arkadaşım. Onunla birlikte olduğum için hiçbir şeyden geri kalmadım (hayallerim, kariyerim vb.), aksine bana hep destek oldu ve kendimi zorlayıp daha fazlasını yapmam için beni motive etti. İstediğim pek çok şeyi onun benim yanımda olduğunu bilerek gerçekleştirdim, gerçekleştiriyorum. Hal böyle olunca başka bir seçeneğin peşinden gitmek anlamsız geliyor.

3 yaş büyümüş olurum.

Bence hayattaki en büyük başarım bu adamla evlenmek. Keske 18e dönsem ve o zaman evlensem onca zaman boşa yaşanmamış olsa

evli değilim ama şuan ki sevgilimi direk tercih ederim saniye düşünmeden.

bu soruya evet diyenlerin büyük çoğunluğu ya yalan söylemiş olur ya da yeni evlidir. çünkü mesele sadece sevmek-sevmemekle ilgili değil, insan kendisine ikinci bir yaşam şansı verildiğinde farklı bir yolu denemek ister, benzer bir hayat süreceksen başka bir hayatı yaşamanın ne anlamı var.

Cevap degil ama iliski testinin yeni sezonuna koymalik soru. Elden ele ulastiralim:)

evlenmezdim tekrar yaşasam. komple bekar kalırdım:)

15 yıldır evliyim, geçmişe döndüğümde tekrar "evlenmek zorundaysam" yine onunla evlenmek isterim.

Ama seçeneğim varsa asla evlenmemeyi seçerim.

Evet yine karımla evlenmek isterdim. Ruhumun ilacı, bedenimin ilacı o benim, her yerde herkesin içinde sevgimi belli eder sözlerimi hiç esirgemem. Şiirlerim var onun için yazılmış, bütün özel günlerimizde birşeyler yazarım 3-5 satırda olsa ve cüzdanına cebine saklarım ben yanında değilken süpriz olsun diye. Seviyorum ben karımı :) 19 yıldır hayatımda , iyi ki hayatımda

evde kendim yapıyorum. yapmadan önce efes pastörsüz ve guinness'ten yürürdüm.

Türkiyede bulunanlardan herhalde Duvel ya da Leffe derdim.
En çok tercih ettiklerim şöyle
Yaz: yeşil efes, carlsberg ve heineken hiçbiri olmazsa becks kısaca yeşil şişe olsun:)

Kış: leffe radiusse, guiness, vayhenşıtefınır vitus

Valla en sevdiğim bira açık ara evde yaptığım bira. Dışarıdakilerden leffe blonde, weihenstephaner.

Sevdiğim biralar, yuengling, budweiser, st.pauli girl, hollandia,busch, leffe brune, guiness, weihenstephaner
Ama en sevdiğim bira türü india pale ale ve son zamanlarda severek içtiğim ipalar, lagunitas(oldukça başarılı), kona ve voodoo ranger

Carlsberg, heineken.

Alkol sevmiyorum. Arada sırada nadiren içtiğim zamanlar Efes'in özel serisini kullanıyorum. Hani şu yeşil olanlardan. Tam adını bilmiyorum maalesef. Su gibi gidiyor şerefsizin oğlu. Çok tehlikeli :D

Pils : Ratsherrn

Weiss : Erdinger


not: tadından nefret etsem de ruhu yeter Astra (Rotlicht bitte...)
Bir de 66lık alışkanlık olarak Nastro Azzuro

kronenburg 1774

en çok tercih ettiklerim efes pastörsüz, tuborg amber, carlsberg.

Tombul efes

tuborg efes leş. türkiye de bulunan markalardan gidersek leffe ve guiness derim. ancak dünyada dersen westmalle chimay trappist çeşitleri.

Gara Guzu'nun her çeşidini çok seviyorum. Frederik IPA diğer favorim.

Haftaiçi yoğun ve yorgun olmanız normal, ama haftasonları ev dışında etkinlik yapmaya çalışabilirsiniz.

Müzelerde çocuklar ve aileler için etkinlikler oluyor örneğin. İstanbul'da mısınız bilmiyorum ama Belgrad Ormanı gibi yerlerde, parklarda birlikte yürüyüşe veya bisiklete binmeye gidebilirsiniz. Çocuğunuzla zaman geçirdikçe ilgi alanlarını da tanırsınız, keza o da kendini böyle böyle tanıyacak (neleri sevip neleri sevmediğini). Örneğin doğa yürüyüşünden keyif alırsa birlikte fotoğraf çekmeye de başlayabilirsiniz, gibi.

Ayrıca çocuklara uygun tiyatrolar var ve etkinlikler yapan kitapçılar var (okuma ve oyun etkinlikleri gibi). Bunlara da birlikte gidebilirsiniz.

Ekleme: Evde yaptıklarına da (onun izin verdiği kadarıyla) dahil olabilirsiniz. Örneğin oyun konsolu veya televizyonda oynayıp izledikleri ile sorular sorun, sohbet edin, birlikte oynayın/izleyin.

Çok üzüldüm ve anneye baya bilendim. Yaz vakti anne-baba evdeyken bu ilgisizlik inanılmaz gerçekten..

Çocuğunuzla ilgilenmek istiyorsanız kendi lüksünüzden feragat edeceksiniz. Yemeği birlikte dışarıda yiyebilirsiniz, biraz daha geç uyuyabilirsiniz, akşamları yürüyüş yapabilirsiniz. İstedikten sonra evde bile çok eğlenebilirsiniz. Ama anladığım kadarıyla hem anne hem de siz çocuğu teknoloji bağımlısı yapıp başınızdan savma peşindeymişsiniz şimdiye kadar.

Bilmediğim şey hakkında ağır laflar etmeyi sevmem ama görünen durum bu. Bence anneyle de konuşup kendinizi toparlamanız gerekiyor. Sırf kendi keyfinizden çocuk yapıp sonra da kendi haline bırakmak korkunç bir bencillik ve kötülük.

yemegi gec yiyorsaniz biraz erken saate alabilirsiniz.

SPIDERMAN Stop Motion Action Video Part 1

yutupta sunun videosuna denk gelmistik yegenle. bayildi buna bizimki. sonra videonun devam serisi geldi. en sevdigimiz etkinlik videonun hikayesini canlandirmakti. ben venom oluyorum, o spiderman oluyor falan. slk slk oynuyoruz ama mutlu oluyo cocuk.

beraber deney videosu falan cekebilirsiniz. yayinlamazsiniz ama vakit gecer, hem de bir seyler ogrenir.

top alin disari cikin, iki top atin birbirinize. yol kiyisi da olsa bir kosede ufak ufak takilirsiniz.

belediye yaz spor okulları
kuran kursları

öncelikle çocukların anneci veya babacı olduklarına inanmam genelde. her ikisi de ilgileniyorsa ikisiyle de farklı vakit geçirebilir. örneğin 5,5 yaşındaki oğlumla ben spor aktiviteleri yaparız genelde. annesiyle de resim yapma, hamurla oynama vb. etkinlikleri yaparlar. yani öncelikle kendinize bakın...

önerilere gelince...

öğleden sonra mutlaka en az 1 saat dışarda vakit geçirin. spor en güzeli.
o 1 saati çocuğunuz uyuduktan sonra işe ayırabilirsiniz.

bunun dışında yaz spor okulları en ideal çözüm.

ek olarak meb yaz etkinlikleri için bir liste yayınlamıştı:
www.meb.gov.tr

Doğru anladıysam Google Sheets kullanabilirsiniz. Hücreler arası sürükleme yapılabiliyor.

trello

trello +1

slackle falan da ortak çalışabiliyor. tavsiye karşılığı aylık pro üyelik veriyor çok güzel bir olay. takım çalışması bile yapılabiliyor. Hem webde hem mobilde çok kullanışlı. ve sürekli yenilikler getiriyorlar. özledim keratayı yükleyip bakayım tekrar :-)

Onun dışında proda mıydı emin değilim oraya dosya yükleyebiliyorsunuz. büyük bir sunum hazırlarken kullanmıştım, her gün topladığım konulardaki bilgileri gün gün tasnif edip yüklemiştim. gereksiz bilgi oldu dimi, tamam durdum.

önceden trelloya bakmıştım istediğim gibi kullanamamıştım ama şimdi calendar eklentisiyle tam istediğim şekilde kullanabilirim gözüküyor, çok teşekkürler!

makale olmasa da şöyle bir kitap var

www.eganba.com

Bu konu üstüne makalelerin derlendiği iyi bir kitap: press.ku.edu.tr

Kitaptan ziyade bir hafta süre olduğu için makaleye ihtiyacımız var. Teşekkürler öneriniz için

Maalesef kalabalık bir grubuz ve kendi aramızda paylaşabileceğimiz ve online ulaşabileceğimiz makalelere ihtiyacımız var

www.quora.com

google: unemployment papers

işsizlik çok geniş bir başlık makale önermek için. Önce altbaşlık belirleyin sonra ona göre yazarız/ya da onu google scholarda arayın.

atıyorum işsizlikle bir şey arasındaki ilişki tarzı mı, ekonometrik çalışmalar mı, ülkelere spesifik çalışmalar mı vb.

academic.oup.com

Türkiye'de özellikle kalburüstü üniversiteler için rekabet yüksek bu yüzden iyi puan almak gerekiyor türev çözmek gerekiyor evet. en önemli nedenlerden biri bu. ayrıca lise matematiği analitik düşünme gücünü ölçmek için çok iyi bir araç (iyi ölçüyor demiyorum ama verilen zahmete göre verimli) soruyu okuyup anlayıp gerekenleri yapabildiğinizi görmek için konular birer vesile yalnızca.

Harvard'da psikoloji okumaya başlamak için türev bilmeye gerek var mı bilmiyorum ama türevin anlamını, ikinci türevin anlamını bilmeyen bir bilimci olmaz. Asla sayısal veri ile çalışmayacak bir bilim dalında belki, ama psikoloji böyle değil günümüzde araştırmalar artık sayısal veri içeriyor. Sayısal metodlar her bilimin 1800'lerden beri büyük bir parçasıydı günümüzde bilgisayarların gelişmesiyle doruğa ulaştı (matematik bilmeden marx okumak da biraz abes kaçar mesela)

hukuk ile matematiğin ilgisi yok nereden çıktı bilmiyorum, cahil cühela takımın bir düşüncesi olsa gerek. soyut kavramlar arasında mantık ilişkilerini doğru kurmanız, olaylar arası neden-sonuç ilişkilerini doğru anlamanız, 15 şartın 12'si (hangi 12'si olduğuna da bağlı) geçerli ise ne olur, bunlar kodlama mı fizik mi hukuk mu? (hepsi)

dil öğrencileri yalnız ilk aşamada matematik çözüyorlar ki türev yok orada diye biliyorum.

bizim ülkede (matematik çok zor, matematik gereksiz, matematik gerçek hayatta işe yaramaz) diye düşünceler pompalanıyor, gençler de çocuksu bir (ne matematiği napıcam ben ya) diye düşmanlık besliyor, olan gençliğe oluyor.

halbuki ne güzel söz; geometri bilmeyen giremez.

şu analitik düşünce asvunmasını bekliyordum yalan yok.

psikoloji için sayısal bilgi gerekmiyor emin olabilirsin. terapi süreci tamamen sözel ağırlıklı, empati kurmak üzerine ilerleyen bir şey. bir psikoloğun türev almasından ziyade edebiyatla arasının iyi olmasını beklerim.

şu an ilk bölümde polinom var, karmaşık sayılar var. bir hukukçunun ne işine yarayacak? sen hayatın boyunca 1 tane esenler soru bankası çözmemiş olsan soyut kavramlar arasında mantık ilişkisi kuramayacak mısın? tüm bunları çözdüğün polinom testlerine mi borçlusun?

bugün bunları yapan biri boğaziçi işletmeye girebiliyor. imkanı olan ama bu dersleri yapmayan biri kanada'da, amerika'da aynı bölümü okuyup gelip güzel bir işe girebiliyor. kimse de bu adama bu konuları biliyor musun diye sormuyor. şimdi işini kötü mü yapmış oluyor? tam aksine yurtdışında okuduğu için bir adım önde bile oluyor.

ayrıca matematik gereksiz değil tabii. temel düzeyde olmalı. ama hukuk okumak isteyen adama da üslü sayılardan fazlasını sormasınlar bence.

Evet şunu ben de anlamıyorum, gerçekten öğrencinin sadece iyi net yapma üzerine çalıştığı matematikte, analitik düşünme yetisini ne kadar ve nasıl kazanıyoruz? Evet matematik problemini çözebilir belki ama aynı problem çözme yeteneğini gerçek hayatta ve iş hayatında da kullanabiliyor mu?

esasında ben bu tarz matematik çözmeleri lazım tabiki matematik olmadan olmaz yaklaşımına aşırı uyuz oluyorum. niye mi? Çünkü matematik ve geometri bilgisini dolayısıyla analitik düşünme yetisini 2 integtal türev sorusu çözüp elde edemezsiniz. bu soruları çözmek sizin saatlerce oturup iyi ve düzenli bir çalışma azminizin olduğunu gösterir. halbuki matematik ve analitik zeka salt soru çözmeye indirgenebilecek bir durum asla olamaz.
geometri bilmeyen giremez sözündeki metafor geometri sorusu çözmeyi bilmeyen değil geometri ve analitik düşünceyi kendisine sindirmiş olamayan giremez demektir.
malesef bizim ülkemizde 40 matematik sorusundan 30 soru doğru yanıtlanınca bir üst insan üstün analitik beceri kapasitesi olağanüstü bir kişi muamelesi ve yakıştırması yapılıyor. asıl abartılan durum bu.
analitik zekaya sahip olmanın getirisi olarak sayısal bilimler üzerinde başarılı olunabileceği gibi matematik sorusunu sırf sizden daha az çözdü diye analitik zekası sizden daha alt seviyedir diye bir çıkarım yapılması tamamiyle yanlıştır.

psikolog yalnız terapi yapmıyor ki. o zaman terapi meslek yüksek okulu açalım pat pat pat, psikoloji bölümüne ne gerek var? git sokaktan bi nine çevir konuş "takma kafana geçer evladım" diyor o da.

bu nihilizm beni öldürecek ya, siz nasıl yaşıyorsunuz, (soru bankası çözmesen yapamayacak mısın). tamam abicim hiç okula gitmeyin o zaman? okula gitmesen okuma yazma öğrenemeyecek misin? insan eğitimle gelişebilen bir varlık. evet ülkede eğitim kötü, çok geliştirmiyor evet, ama hiç okumayanla okuyan bir değil. (benim dayımgil okumadı ama okuyanları cebinden çıkartır) diyeceklere; e okusaydı bizi mars'a götürseydi o zaman.

polinom, türev, integral yapmadan amerika'da işletme bölümünden mezun olunabileceğini de sanmıyorum. calculus dersini geçemezsin ayrıca finans derslerini hatta intermediate macroeconomics dersini bile geçemezsin.

kimse adama "bunları yapabiliyor musun" diye sormaz tabi, mezun olmayınca.

iyi neti sanki büyü yaparak yapıyor öğrenciler. çalışarak oluyor arkadaşım yani beynini çalıştırarak. ne kadar ve nasıl kazanıyoruz, iq'nın her eğitim yılı ile 1-5 puan arası arttığını gösteren araştırmalar var, türkiye'nin ortalama iq'su 87 olduğu için brezilya ile aynı ligdeyiz, 90'larda olsa birçok avrupa ülkesine denk olacağız.

@debian burada genel ortalamadan bahsediyoruz, her yaş grubunda 1,5-2 milyon insanı ölçmek için elimizde daha iyi bir yöntem yok, yoksa mesela erkekler kadınlardan uzundur denince sen gelip benim kızkardeşim abimden uzun demek ki böyle diyemeyiz falan mı diyorsun?

Psikoloji için konuşuyorum, uygulamalı klinik psikoloji koca psikoloji biliminin bir altgrubu sadece. Klinikçilerin de yararlandığı tüm bilimsel bilgiler istatistik tabanlı çalışmalardan gelir. Psikolojide doktoramı yeni verdim, keşke lisede analitik düşünce gerektiren derslere daha çok önem ve özen gösterseydim dediğim çok oldu yıllar içinde. Özetle olay türev vesaire değil, bir lise mezunu olarak edinilen düşünce becerilerinin üniversiteye aktarılabilmesi.

@inekadam o ninenin yaptığı terapi değil yalnız. bence terapi nasıl bir şey araştır. terapi sayısal alanla tamamen zıt bir alan.

eğitim gereksiz mi dedim? matematik gereksiz mi dedim? avukat olmak isteyen adama neden gereksiz düzeyde mühendislik matematiği soruluyor diyorum. mühendis olacak adam lisansta da o bilgileri kullanıyor ama diğerleri unutuyor. bugün doktor olmak isteyen bir öğrenci oturup türev öğreneceğine gitsin 2 roman okusun, 2 insanla daha tanışsın ileride işine daha çok yarar. bunlar türevden daha çok yardımcı olur iyi bir hukukçu olmasında.

Beni sinirlendirdi bu duyuru. Aldatmak nedir ya? Nasıl bir karaktersizliktir?
Şiddeti konuşursun anlaşırsın tedavisi vardır. Ama aldatmanın tedavisi yoktur. karakter bozukluğudur. Karşılıklı güven bir kere bozuldu mu hayatının sonuna kadar asla düzelmez.
not: erkek.

şiddet sanırım

Aldatmak kesinlikle.

Kesinlikle şiddet. Şiddetin konuşup anlaşılabilecek hiçbir tarafı yok. O kişinin temelde çok büyük sorunları olduğunu gösterir. Aldatmak duygusal olarak kötü sonuçlara yol açar ama şiddet hem duygusal hem fiziksel olarak.

bunun tartisilmasi cok garip, taetismaya acik degil ki bu..
aldatirsa dehlersin defolur gider ama siddet dayak nedir?
bunun neresi tartisilmaya musait, kik siddeti daha iyi, olabilir falan diye savundu merak ettim yani..

evliliğimde ikisini de yaşadım. dayak daha çok acıttı. sadece fiziksel değil onurumu da acıttı

İçimden ilk şiddet demek geldi ama şöyle bir düşündüm de, sırf beden bütünlüğü bozulmadı diye aldatılmak daha iyidir demek çok saçma değil mi ya. alt üst olan psikolojiyi ve olası intihar girişimlerini ne yapacauk? ikisi de aynı b.kun laciverdi diyip geçelim bence.

@alttaraf tartıştığı kişi aldatılacağıma beni öldürsün daha iyi dedi. Ben de çok şaşırınca sormak istedim.

bıçaklayıp öldürmeyide şiddet kapsamına alirsak aldatmak bence ,canından daha kıymetli bir şey yok bence

e bunun ikisi de şiddet, illa fiziksel olarak görünür bir iz bırakmasına gerek yok

bu gibi soruların bu mu diğeri mi, hangisi ehveni şer şeklinde tartışılmasını da gereksiz buldum, tartışma mevzisini ikisi de sınırına çekmeli, insanlar niye taviz vermek zorunda kalsınlar

kendi gözlemlerimden yola çıkarak söylüyorum, bunlardan birini alınca diğerini yanında veriyorlar promosyon olarak zaten. şiddet konusunu fiziksel ve / veya psikolojik şiddet olarak kabul ediyorum ben ayrıca. e aldatmak aynı zamanda psikolojik şiddet zaten?

şiddet beni de daha çok sarsar.

aldatmada da çok kızarsın tabii ki ama orada kadınlığın, karakterin vs yıkılmış gibi hissedersin. şiddet çok daha temel, daha derinlerde, insanlığına yapılan bir hakaret. çözümü, tedavisi yok.

şiddeti meşru gören andavallardan olabildiğince uzak durun bir de.

şiddet daha kötü sanırım.

şiddet daha kötü. şiddet uygulayan psikopattır. kurtulamazsin da oyle. ama aldatildiginda en azindan ayriliyorsun gidiyor.

aldatilan bir kadin olarak yazdim. aldatilmak cok cok aci verici bir sey ama siddet daha kotu.

ikisi de cok kotu.

bu karşılaştırmayı yok etsek ya buralardan. insanlar bunları düşünmese mesela? :(

Tabii ki şiddet. Şiddeti konuşursun anlaşırsın diyen arkadaşa bir adet pamuk şeker yolluyorum buradan, baya polyannaymış.

Katılıyorum öncelikle. Geri dönüşüme önem verilmesi, yöneticilerin uygun toplama sistemlerini kolay erişilebilir kılması ve toplumun eğitilerek bunların etkin olarak kullanılması gerekiyor. İmamoğlu'nun vaatlerini bilmiyorum ama biz bizim mahallede muhtara pek çok kez başvurarak yerel belediyenin cam ve kağıt geri dönüşüm kutuları koymasını sağladık. Haftada iki toplanıyor. Sonra ne oluyor bilemiyorum ama vatandaş olarak elimizden gelen bu oldu.

Edit: Bu arada bizim muhtarın ofisinde ve Migros'da pil atık kutuları var, sizin oralarda da olabilir.

Hemen hemen bütün Bim şubelerinde pil, bütün Migros şubelerinde cam-kağıt-plastik geri dönüşüm kutuları mevcut. Tüm Türkiye'de durum bu. Ha asıl belediyede bitiyor bence de iş. Yurt dışında ağır yaptırımlarla yapılıyor bu iş. Mesela kaç kişi plastik poşet içinde atılan geri dönüştürülebilir maddelerin direkt çöpe gittiğini biliyor ? Türkiye'de geri dönüştürülebilir çöplerin çok az kısmı kaliteli nitelikte. İngiltere'den çöp aldık diye topa tutulmuştu hükümet, geri dönüştürülmek üzere satın alınmıştı o çöpler. Çünkü Türkiye'de geri dönüşüm çok niteliksiz. En başta halk bilinçlenmeli, eğitim verilmeli. Konu ile alakasız oldu biraz ama geri dönüşüm bence çözülmesi gereken ciddi bir sorun, hem doğal kaynakları etkiliyor hem de çevre kirliliğine neden oluyor.

ben biriktirip kutulara atıyorum her belediyenin atık kutuları var oraya atılır.

not:ege bölgesi için.

belediyeniz hangisi bilmiyorum ama istekte bulundugunuzda, yakinda geri donusum ya da cam kutusu yoksa yerlestiriyorlar.
istanbul-kadikoy belediyesi yapiyor en azindan

Benim anlamadığın niye her şey bu adamdan bekleniyor ? İlçe belediye başkanları ne bok yiyor ?

Daha büyük ölçüde yapma imkanı olan kişi imamoğlu olduğunu düşündüğüm için onun adını söyledim. İlçe b. Başkanlarına işi bırakınca bir belediye yapıyor 10 belediye yapmıyor durumu oluyor. Üstelik yapan belediyelerde de sonuçta ayrıştırma zorunluluğu yok, isteyen gidip atıyor. Bunun bence zorunlu olması, uygulamanın yaygınlaştırılması ve nasıl normal çöp toplanıyorsa o şekilde ayrıştırılmış atıkların da toplanması lazım. O yüzden sordum imamoğlu'nun programında var mı diye.

Mobildeyim editleyemiyorum, ayrıca ekleyim. Yani başka belediyelerin de bunu yapması lazım bence, istanbul sonuçta en büyük il olduğu için buradan gittim, burada yapılırsa belki sırasıyla öbür büyükşehirler de takip eder ve uygulama yavaş yavaş yaygınlaşır ulusal seviyede.

biz geri dönüştürülebilir kağıt ve plastikleri ayrı torbaya koyuyoruz, onu da çöp kutusunun yanına koyuyoruz, içine değil. kağıt toplayanlar çöpü karıştırmak zorunda kalmadan onları alıyor gidiyor. daha iyi bir çözüm bulana kadar böyle idare ediyoruz. yer istanbul.

Evimin çevresinde 5 dk'lık yürüyüş mesafesi alanında 4 adet geri dönüşüm tankı gördüm. Lokasyon kadıköy. Arz talep meselesi olduğunu düşünüyorum.

Lakin burada bile gereken önem verilmiyor. Kayseri'de belediyenin beğendiğim tek icraati her eve her daireye her hafta salı günü battal boy geri dönüşüm poşeti bırakılır. Ve inanın diğer salı günü tüm o poşetler toplanıp apartmanın önüne bırakılır ve hepsi doludur. Zaten normali o. 1 hafta boyunca ne kadar plastik karton cam tükettiğinizi düşünün. Ama İstanbul'da böyle bir bilinç oluşmamış hiç. apartmanda benim dışımda çöpleri ayıran yok. Tamamen bilinçlenmeyle alakalı bir şey. Kayseri'de yapıldıysa burda alası yapılmalı. hele ki sırf Kadiköy'de uygulansa ne biçim çöp toplanır...

YouTube saçma salak şeyler izliyor mu

kıskanıyor mu acaba, benim kardesim de boyleydi sadece yasıtlarına düsmandı.

Çocuk işte ilgi çekmek için yapıyor. Fazla tepki göstermezseniz birkaç ayda unutur o hareketi, başka şeylere başlar.

Kendini rahat hissetmediğini gösteriyor. Tanımadığı insanlarla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. Okula gitmiyorsa göndermenizi öneririm. Sosyal beceriler erken yaşlarda ediniliyor. İyi bir okul bunun için güvenli bir ortam.

küçükken bana misafir vs gelince zorla bazı cümleleri söyletirlerdi, asabileşir salak salak davranır ve sesimi hırıltılı yapardım.
öyle olabilir mi

anaokuluna gitmiyor, tek kardeş ve kendi yaşıtı çocuklarla bir araya gelmiyorsa kendi yaşıtlarıyla bir araya geldiğindeki hiçbir davranışı anormal diye nitelendiremezsiniz ki.

pedagoglar artık 3 yaşında başlatın diyorlar anaokuluna, yeğenim 1,5-2 yaşında başladı ki ne kadar erken başlarsa o kadar avantajlı oluyor, aynı yaştaki diğer yeğenim 3,5 yaşında başladı biraz daha zor adapte olmuştu.

artık bütün çocuklar tek, ana babalar çalışıyor, eski aile buluşmaları kuzenler muzenler bir araya gelmeler yok çünkü çocukların kuzenleri yok:)

üşenmeyin her gün parka çıkarmaya çalışın yaşıtlarıyla düşsün kalksın oynasın gülsün ağlasın.

online.sariyermarket.com

happy center var. her yerde geçmiyo ama. bi de istegelsin diye bi uygulama var. fiyatları güzel. getir gibi. daha ucuzu.

Macrocenter

A101

2- Yağı yeterince sıcakken (donduysa ocağın altını açıp sıvı hale gelene ısıtarak) bir kavanoza döküp biriktirdiğim kavanozları Migros'lardaki atık yağ noktalarına götürüyorum.

1) normal, hatta iyi köfte yarım yağlı olur ki yumuşak ve lezzetli olsun

2) deterjanla tavayı yıkıyorum. Köfteyi dökümde yapmaya gerek yok, kolay pişen bir şey zaten

1- normal, kıyma yağlıysa yağını bırakır.

2- donmuşsa biraz sıcak su dökün bir kaç damla bulaşık deterjanıyla, bir kaç dakikaya çözülür çoğu.

Nardis var, Galata'da. Ama dans hiç görmedim orada. Olacağını da sanmıyorum. Öyle bir alan yok çünkü.

Tamirane de ayda bir yada iki swing gecesi oluyordu cumaları filan

Caz dinlemek için Nardis'e ek olarak The Badau ve Bova var.

kışın ısıtması, yakacak gideri kötü. temizlemesi sıkıntılı.

bunun dışında kalabalık aileyse, gelen giden çoksa eğer güzel oluyor. her katta banyo, bazılarında her katta mutfak.

yazın sıcak olacak
kışın soğuk olacak
temizlemek için temeizlikçi gerekecek
teras keyfin kapının çalmasıyla bölünecek
odadan odaya gittiğinle kalmayacak kattan kata gideceksin.
tutmax5

Katta dubleks mi müstakil mi? Müstakil dublekste oturuyorum. Alt kat ve üst kat ayrı yaşam alanları olması hoşuma gidiyor. Üst kata misafir falan çıkmıyor, altta sadece salon ve mutfak var ve derleyip toplamak kolay oluyor. Börtü böcek olayı var evet, ama katta otursan da altın üstün gürültü olayı var. Aşırı bir böcek olmuyor zaten, tüm camlar telli. Herkes gün içinde bişey lazım olunca aşağı yukarı inip çıkmaz zor olur diyor ama bence hareket olduğu için olumlu birşey. Ayrıca alt ve üstün merdiven başına birer sepet koydum, giderken alıp gidiyorum yerine koyacağım bişey falan varsa. Ben dezavantajını çok yaşamadım, temizliği çok zor değil fazladan bir merdiven siliyorum. Kışım tüm odaları ısıtmak zor olabilir, biz kışın sadece salon ve hemen üst hizasındaki yatak odasını kullandığımız için oraları ısıtıyoruz, yeterli oluyor. Tabi bu evin mimarisine bağlı.

Uzun süre dubleks evde yaşadım, şimdi öyle değil ve özlüyorum. Komşulardan kaynaklı ses ve benzeri problemin minimum olması en güzel yanı. Yeri geliyor istediğinde ailenin kalanından da izole olunabiliyor. Yalıtımı iyi bir eve çıkmak önemli. Temizlik işini abartmaya gerek yok, metrekaresi çılgın olmadığı sürece halloluyor.

17 sene müstakil dublekste oturup iki aydır apartman dairesine geçmiş biri olarak maddi olarak seni zorlamayacaksa müstakil-dubleks derim. komşu sesi yok, park sıkıntın yok. Eşyalarını genişçe yayabilirsin. Bahçesi de varsa on numara

nisandan beri dubleks dairede yasiyoruz.

dezavantajlari
- bazen inip cikmaya useniyorsunuz. (ust kattaki mutfagi kaldirttik)
- daire sifir olmasina ragmen biraz yalitim sorunu yasiyoruz terastaki giderlerden. ama yapiliyor sorun degil.
- sabahtan aksama kadar gunes aldigi icin sicak oluyor. bunun kisin avantaj yaratacagini umuyorum :)

avantajlari
- terasta gece gec saate kadar oturabiliyoruz kimse gurultu yaptin diyemiyor.
- ust katta parti verebiliriz cunku alttaki de benim :p
- kilo verdim merdiven inip cikmaktan :)
- kedi 1 kilo verdi inip cikmaktan (kendisi 9 kilo)
- teras keyfi bambaska
- temizlik sorun olmuyor cok (buyuk bizim daire)
- evden calistigim zamanlar cok fazla. ust kat salonu calisma odasi yaptim, alt katta birileri sohbet ederken ben ust katta calisabiliyorum. fotrsapka'nin da dedigi gibi bir sekil izole olunabiliyor.

ilk dubleksimiz ve cok sevdik dubleks olayini.

bol bol su içiyorum ben başım aprımaya başlayınca. genelde etkili oluyor.

Su +1

Bende suya ek olarak nane yağı ve Maxerin işe yarıyor (ilaç değil): enafarma.com.tr

Kahvede kafein olduğu için kan akışını hızlandırarak baş ağrısını geçiriyormuş sanırım.
Daha çok bu tarz basit yiyecek-içecek var mıdır?

bol su içiyorum.

kola ve kahve baş ağrımı arttırıyor benim.

sessiz ve az ışıklı mümkünse yapay ışık olmayan bir ortamda sessizce uzanıyorum.

Bol Su içip, sıcak su torbası ya da sıcak havlu ile geçiriyorum. Tabi baş ağrısının türüne bağlı.

ben de senin gibiydim. günde bir arveles mutlaka alırdım işten gelince. su içtiğimde de oluyordu artık. sonra kehribar kolyesi aldım. ve gerçekten başağrılarım geçti. ayda yılda bir aşırı stresliysem veya yolculuk yaptıysam belki ağrıyor. bi dene derim.

o gün ne yediğimi düşünüyorum. ağır şeyler yersem ağrıyor başım. genelde hazımsızlıktan oluyor. maydonoz yiyorum, çoksa karbonatlı su içiyorum.

vişne suyu

eşim sürekli baş ağrısı çeker, hamileyken ağrı kesici içemediği için bol bol vişne suyu içmişti. iyi gelmişti

bu arada evliya çelebinin seyahatnamesinde de vişne suyundan bahsettiğini görmüştüm, rahatlatıcı içecekleri sıralarken onu da yazmıştı.

Kahve (şekersiz sade)
Bol su
Uyku. Biraz kestirince sakinleşiyor.
Şakaklara chinaoil (nane yağı da olur)

İETT her yıl yaz dönemi ve kış dönemi başlarında otobüs saatlerini yeniden düzenliyor. Benim kullandığım hatta bu şekilde düzenleme oldu ve sefer sayısı (her yaz olduğu gibi) azaltıldı.

ROC'un şu ürününden çok memnunum, bende hiç yağlı his bırakmıyor: www.gratis.com

Heliocare, ya aman allahım bazen öpesim geliyor. Bu zamana kadar neler kullandım güya yağlı ciltler için meğer hepsi yalanmış. Çok memnunum.

Heliocare'i 21 gün sabah6'dan akşam 7'ye bedelli askerlik esnasında test ettim günde 2 posta, haziran temmuz arası. Beyaz tenli, direkt kızaran gunes lekesine yatkın ve yağlı bir cilt ile. Gayet hafif, güzel kokulu krem diğer kremlere kıyasla bayağı şeffaf. Tek eksisi yüzümde bir iki ufak güneş lekesi cıktı son dönem, o da geçmek üzere.

belediyede nikah. yine davet ediliyor insanlar, taki falan da takiliyo mis.

basit bir nikah yapılıyor. kadın isterse gelinlik giyiyor. nikahı kokteyl tarzında yapmak ya da nikah sonrası yemek yemek opsiyonel. isteğinizi düzgün ifade ettiğiniz sürece de kimse size "düğün" diye baskı yapamaz. aileler de bir şekilde kabulleniyor. böylesi çok daha ekonomik ve rahat açıkçası.
evlenmek, evlilik başvurusu, nikah memuru ve iki şahit dışında bir şey gerektirmeyen bir işlem. insanlar çok abartıyor.

Belediyede nikah + o akşam arkadaşlarla parti + ertesi gün küçük ailelerle yemek. Çok keyifli oldu bizim için.

Çok güzel sahil kenarı şehir dışlarında mekanlar var 3 saatlik kiralayın 30 kişi falan çağırın yemek yeyin fotoğraflar çektirin bitsin gitsin

belediyenin nikah salonunda nikah ve bahcesinde de kokteyl yaptik, her sey cok istedigimiz gibi oldu kimseye de cile olmadi. sacma sapan milyar liralik dugun masrafini aradan cikarip hepsini balayinda gonlumuzce ezdik :)

Belediye salonunda nikah evde yemek

kadın tarafının düğün istemediğinden emin ol önce. bir arkadaşımın müstakbel eşi, henüs müstakbel iken "düğün ne ya ıyy köylü gibi" vb diyordu. düğüne altın varaklı padişah tahtında omuzlarda çıktılar yine aynı kız yüzünden.

biz bursa nilufer belediyesi'nde bir nikah yaptik, insanlar takilarini taktilar. aksaminda da yakin arkadaslarimizla (40 kisi filan) yemek alkol takildik. sahane oldu. aileler de hic karismadi, cok guzel atlattik :)

Biz benim annemin zoru ile kına yapıyoruz. Sonra sadece nikah.

Köylü olmamak. Öyle nikah sonrası yemek yemeler gördüm ki köylü aileler yüzünden yine düğüne evrilmiş.

Not: sadecenikahspor

Nikahi basip geciyorlar. Bircok arkadasim oyle yapti. Ekomonomisi cok iyi olmayanlar ozellikle.

Aynı yerde. Farklı yerlerde olması aklıma bile gelmemişti.

Evlisiniz yahu. Yan yana yatın.

Evlisiniz artık, birlikte uyuyabilirsiniz. Eğer yatak yoksa, kanepe vs de yatacaksan ayrı ayrı yatmak daha mantıklı, sağın solun iki büklüm yatmaktan tutulmadan uyanırsın.

Tutucu sayılabilecek dedemler bile yer yatağı yapıp aynı odada yatırdılar bizi.

biz nişanlıyken bile aynı yatakta yattık. ama bayram dolayısıyla ev kalabalıktı ve aynı odada kardeşlerim de vardı. :D
ama olsun gene de sıradan bir türk ailesi için büyük bir adım bu, o yüzden aynı yatakta yatmalısınız tabii ki, bence.

farklı yerde yatmanız abes kaçar.

Yatak varsa ikinizin sığacağı, aynı yatakta. Yoksa imkana göre işte.

ayrı ayrı yatın, kızın babası kızar

Zaten akşam uyku saati yaklaşırken annesi "size şu şu yatağı yaptım/yapıyorum" der, uygun gördükleri ya da evin müsaade ettiği şekilde yapar.

Nasıl müsait yer varsa. Önceden benim bekarkenki odamda tek yatak olduğu için birimiz yerde yatıyorduk. Şimdi açılır yatak var beraber yatıyoruz. Ama kişi sayısı fazlaysa mesela bazen kayınvalidemler, eşimin kardeşi ve kocası vs de olabiliyor o zaman görümce bizden daha yeni evli oldugu için onlara 2li yatağı verip dağılıyoruz başka yerlere.

Resmi nikah sonrası eşimin evinde kalmamız gerekiyordu. "İlk gece" muhabbetimiz olmadığı için (zaten düğün de başka bir tarihteydi) biz o an evli olmamıza rağmen, ayrı yatmayı tercih etmiştik aileler sebebiyle.

Sonrasında bayramda seyranda ziyaret ettiğimizde, normal, beraber uyuyoruz. Ama ne bileyim, nikah sonrası daha ilk gün "hadi artık evliyiz, sizin ev de olsa beraber uyuyalım" durumu bana abes gelmişti o anda.

beraber.

misafir odası veya ilave yatak olmasa bile, misafir olduğunuz için size kendi odalarını vermeleri ve beraber yatmanız lazım.

Beraber

Bence değil. Zaten bence ya da sence ne olduğu önemli değil, bilime göre de değil. Sayısız araştırma var. Gen mutasyonu olduğu ortada. Saç rengi, göz rengi gibi kodlanmış bir durum cinsel yönelimler.
Bu arada ben de bir soru sormak istiyorum. Dünya düz mü ? bence düz çünkü. Yuvarlak değil de oval deseler neyse de yuvarlak olması fanteziye kaçmak gibi .

Bir durumun hastalık olup olmadığı alanda uzman bilirkişilerce değerlendirilir, toplumca değil. Bu kaynaklardan biri Amerikan Psikiyatri Derneği'nin yayınladığı ve tüm dünyada kullanılan DSM'dir (Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı / Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders). Bu kaynağa göre homoseksüellik ve biseksüellik hastalık değildir.

@fotrsapka'ya ilave olarak bazı değerler zamanla değişiklik gösterebilir.
psikoloji dünyasında homoseksüelliğin hastalık olarak düşünüldüğü bir dönem de yaşanmıştır.

İnterseks dışında hiçbiri hastalık değil.

Erkeğin kadınla önden birleşmesi dışında hepsi hastalık.

Bir kağıdın tepesine kalemle işaret koyup yatay bir sayfayı çıktı alın. Kağıdın hangi tarafına sayfanın başını yazdığını bu şekilde anlayabilirsiniz. Sonra ön yüzü çıktı aldıktan sonra işarete göre arka yüzü yerleştirin.

bilkent bilgi işlemin ftp serverında vardır. Bilgi işleme danışırsanız indirme linkini verirler.

imagine.microsoft.com

Öncelikle yukarıdaki sayfaya girin, "find your academic instituon" kısmına üniversitenin adını yazın. Eğer üniversite kayıtlıysa "Visit The Webstore" kısmına tıklayın. Üniversite yeğeninize kullanıcı bilgilerini vermişse onları kullanarak giriş yapsın. Eğer yoksa kaydol kısmından yeni bir kullanıcı oluşturun.

Eğer üniversite kayıtlı değil ise;

imagine.microsoft.com adresinden öğrenci kaydını yapsın. Sanırım windows 8.1'i ücretsiz veriyor. Windows 10 için üniversitenin Microsoft ile anlaşması olması lazım.

Ayrıca @curukturpkokusu sizi de buraya alalım eksiduyu.ru

www.microsoft.com

Hakkaten, niye öyle olmuş :)

Pozitif ayrımcılık?

Yok o değil. Kastettiğim sırf “bakın biz böyle değiliz “ demek için yapılmış hareketlere deniyor. Yanlış olabilirim ama 2 kelimeydi ilki “siyasi” gibi bir şeydi

ekolojik harekette buna greenwashing diyorlar, doğayı talan edecek bir projeye kredi veren bankanın ağaç dikme projesine fon ayırıp çevre dostu reklamı, pr'ını yapması fakat senin örneklerin için özel bir kavram var mı bilmiyorum, pozitif ayrımcılık da tam karşılamıyor sanki.

o da başka birşey ama sen politik doğruculuğu mu diyorsun

diversity mi acaba? iki kelime değil ama.

Social justice warrior? Duyarcılık olabilir mi?

Ortopediye gidebilirsiniz.

Ortopedi (emar). kondromalazi patella ya benziyor tam teşhisi doktor koyacaktır.

www.google.com

kariye

deniz müzesi
uzak demeyin;koç müzesi
istanbul arkeoloji müzesi

Pera Müzesi. Cuma günleri 18:00'den sonra ücretsiz.

Bostancı'nın neresinden ?
Bostancı metro yakınsa , metroyla kadıköy , eminönü'ne vapur veya motor ordan tabanvay
Caddeye yakınsa dolmuş - kadıköy - eminönü vapur veya motor ordan tabanvay

mamaray yakınsa marmarayla yenikapı sonra vefa'nın yakınından geçen herhangi bi otobüs, 77 olabilir.

Yenikapı'dan metroyla Vezneciler durağına gidip ordan iki dakika yürünebilir de.

bloomandfresh.com

sabuncakis

Chakra da olabilir

Boyner
Pasabahce

H&M Home

nasıl yok? internetle büyüyen nesil yok mu? 80’den sonrası? onlar sayılmıyor mu?

ne ile meşgul olduguyla ilgili. mesela oyunların çogu artik şartlandirma yontemi ile programlaniyor. cocuk ozgur iradesi ile mantikli is yapamiyor. kısıtlayıcı. algı yönetimini kötü etkiliyor.

8 aylıkken eline akıllı telefon verilen çocuklardan bahsediyorum. 80 kuşağı apayrı bir konu.

oyundan ziyade, çocuklar için yapılan videoları izletiyor anne babalar. onu diyorum.

Bu çok çetrefilli bir konu. Psikoloji araştırmacıları tarafından da üzerine çalışılan bir alan. "Dijital okuryazarlık" denen bir konu var ve bahsettiğiniz neslin bir kısmı bu konuda önceki tüm nesillerden daha kuvvetli olacak. Bahsettiğiniz gibi olumsuz etkiler de var ama olumlu etkilerin aileler ve eğitimciler tarafından anlaşılmasına ve uygulanmasına çalışılıyor. Türkiye'de de buna önem veren araştırma grupları var, www.instagram.com ve www.instagram.com gibi.

Ekleme: Bahsettiğiniz anne ve babaların da ekran karşısında geçirdiği süre bunu yapmayan anne ve babalardan daha fazla oluyor. Yani sorun sadece çocuğa verilen dijital içerik değil, anne ve babanın çocukla bunun dışında ne paylaştığına kadar gidiyor.

2 yaşına kadar yok. 2 yaşından sonra yaşına uygun şeyleri kısa süreli verebilirim.hic vermemek de saçma biz tüm gün elimizde telefonlarlayken.

cocugum olmadigi icin suresini arastirmadim ama uzun sure tabletle buyuyen bebeklerin pelte olacagina inaniyorum. bu alanda arastirmalar da var, zaten bebeklere bakmaya gerek yok, sosyal medya/bilgisayar/oyunlar cok cok cok fazla uyaran iceriyor, kendi beynimin nasil bir pelteye donustugunu goruyorken cocuklarin 'yaratici' falan olacaklarini dusunemiyorum, bu dedigim uzun sure kullanim, ama bence kucuk yasta 'kisa' olarak dusunulen sureler bile uzun olabilir.


www.psychologytoday.com

Sınırlar koyabilirsiniz(belirli yaşa kadar izletmeme, yemek yerken izletmeme, günde 1 saat izletme vb), ne izlediğini kontrol edebilirsiniz. Ama koydugunuz sınırlara uymayacaksınız o ayrı. Kaçarı yok bir şeyler izleteceksiniz. Önce uyusun diye ninni vb açacaksınız. Sonra yaşına uygun şarkılarla devam edecek. Kırmızı balık, fışfış balıkçı vb. Zamanla niloya, aslan koruyucular, paw patrol, peppapig, robotrenler diye gidecek. Boşuna kimse izletmem, eline telefon tablet vermem diye büyük laflar etmesin.

@dismainpula mesele bence internetle buyumek falan degil. bugunlerde buyutulen bir cocuga rastlamamis olabilirsin, yogun temposu icinde aileler cocugu zaptetmek icin sunu yapiyor: eline bir tablet, youtube'dan cocugun cok sevdigi sacmasapan bir video, cocuk ona kitleniyor baya zombi gibi. cocuk ona kitliyken anne baba yapmalari gereken seyelri yapiyorlar. bir nevi uyusuturucu vermek gibi. emzik gibi dusun. cocuklari ekrana uhulayan videolar mevcut youtube'da bulabilirsiniz yuzlerce milyon viewlari var (bir cocuk bir gunde bu videoyu 50 kere izliyor). cocuga veriyorsun kitlenip kaliyor, acayip seyler.

ve bazen ayni bir bagimli gibi cocuk bu videolari izlemek istedigi icin olay cikariyor, baska hic bir seyle de tatmin olmuyor, mecbur aciyorsun onune alip kitleniyor, tekrar tekrar izliyor. ertesi gun yine.

yani internetle buyumek meselesi falan degil bu. internetle buyuyen bilgiye erisimi olan vs. cocuklar tabii ki daha iyi olacak ama teknoloji ile cocuklari hipnotize ederek buyutme meselesinin sonu ne olacak gercekten merak konusu. ben cocugumu boyle bir seye maruz birakmaya korkarim acikcasi.

Endişelerinde kesinlikle haklısın ve şu an tüm dünyanın düşündüğü bir mesele bu. Ortak kanı kesinlikle doğru olmadığı ve telefon + tablet kullanımının limitlenmesi noktasında birleşiyor. Sosyal becerileri çok düşük bir nesil yetişiyor deniyor bu sebepten, çocuklar bir çok gerçek duyguyu yaşayamıyor. aileler de her ağladığında önüne tableti dayayıp uyuşturuyor veletleri. Daha bugün bir restoranda rakı masasında önüne tablet verilip susturulmuş çocuk gördüm. Çok ilginç.

Henüz izlemedim ama aynı yapımcılardan Tuca & Bertie var.

big mouth dizisini tavsiye ederim. epey efsane.

bence çok iyi değil ama idare eder.2 sezon izlemiş biri olarak söylüyorum. ama yine de diğer sezonları merak ediyorum. galiba küçüklükten beri kitap okuma alışkanlığım olduğu için bana çok 'derin' gelmedi.

@potsdamer kitap okumayanveya belli zeka seviyesinin üzerinde olmayan insanlar zaten bu dizideki çoğu şeyi kaçırır. bizim gibiler için lazım asıl böyle şeyler.

bojack'in son sezonunu görmezden gelirsen eş değer insanlı dizi you're the worst var.

yorumlara bakmaya korktum biri bok atacak canım BoJack'ime diye ama neyse ciddi bi laf gelmemiş. Cidden efsane bi yapım. Başta dark comedy olarak başlayıp ileride depresif ilerlemesi falan bayılıyorum.

Yani benzer yapım olarak aklıma Big Mouth ve Rick and Morty gelmişti ama biri söylendi, diğeri de çok klişe zaten herkes biliyor. Onun dışında bilmiyorum maalesef

Big mouth bana kalırsa biraz overrated.
Oyum archer'dan yana

Pek bilinmeyen bi tane de ben tavsiye edeyim. Jeff & Some Aliens

P değeri asla 0 olamaz, analizi SPSS'te yapıyorsanız SPSS ne yazık ki yuvarlayarak veriyor. Tabloda hücrenin üstüne gelip sağ tuşa tıklayarak virgülden sonraki değerleri görebilirsiniz. Veya p < 0.001 olarak rapor edebilirsiniz.

Bahsettiğiniz değerler negatif olabilir. Yordayıcı değişkeniniz bir birim arttığında bağımlı değişkeniniz bir birim azalıyor demektir.

Ekleme: Analizler hipotezinizi etkilemez, hipotez sabittir. Bulgular hipotezinizi doğrulayıp doğrulayamadığınızı gösterir.

p değeri asla sıfır olmadığı gibi sıfıra çok yakın 0.000000... bir değer çıkıyorsa verinizin metasını kontrol etmenizi öneririm. bazen diğer değişken datanın oluşturulmasında kullanılmış olabiliyor. bu durumda da p değeri bu şekilde çıkabiliyor.

Atla metroya 20 dkda konaktasin. Onun dışında cafeler vs var Bornova'da. Bir de aşık Veysel parkı var

Hafta içi olursa bornovada bir höyük var, orayı gezmeni öneririm. Bugün 15.00te bornova kültür merkezinde suç ve ceza var

Hala açık mıdır bilemiyorum ama Ege Üniversitesi Kitap ve Kağıt Sanatları Müzesi çok güzeldi: www.visitizmir.org

Başka seçenekler için: www.visitizmir.org

suç ve ceza için boş yer kalmamış malesef :( ben de onu düşünmüştüm.

pembe / bağcık beyaz

Mint gri

ayakkabi pembe, bagcik beyaz

ayakkabı gri, bağcık açık mavi

gri ayakkabı turkuaz bağcık

Gri yesil gordum, erkek arkadasim cep telefonu ekraninda pembe beyaz, bilgisayar ekraninda gri yesil gordu!

ilk bakışta gri-yeşil dedim. ama pembe-beyaz cevabını görünce onu da görebiliyorum. oluyor ikisi de.

her giriste sifresini unutan adam +1

bağcık turuncu ayakkabı mor

ayakkabı gri, bağcık turkuvaz/mint

Bilgisayarın ekran parlaklık ayarına göre değişiyor. Düşük parlaklıkta pembe/beyaz, yüksek parlaklıkta gri/yeşil.

ayakkabı gri, bağcık açık mavi

ayakkabı gri, bağcık turkuaz.

ne yaparsam yapayım pembe göremiyorum.

ayakkabı gri, bağcık turkuaz

bagcik kirmizi ayakkabi yesil.

ayakkabı pembe bağcık beyaz çünkü aynı ayakkabıdan var bende :(:(

Ben de ayakkabı pembe bağcık beyaz görüyorum. Bu resim de bi iki sene önce baya popüler olmuştu twitterda ama gerçek rengi neydi unuttum :D

Bu arada elbisede farklı renk görene denk gelmedim dediniz ya, hangi renk görene denk gelmediniz :D

Bu tür sorulara genel cevaplardan farklı cevaplar verenlerin (Bu örnek için pembe-beyaz diyenlerin) ya farklı olmak için yalan söylediklerini ya da orada pembe-beyaz yazısını gördükleri için ondan etkilenerek bu cevabı verdiklerini düşünüyorum.

Yani bu ayakkabının hangi renk olduğuna dair gri-yeşil mi pembe-beyaz mı gibi bir seçenek verilmese kimse pembe-beyaz demezdi.

@jacque arkadaşlarıma seceneklerden hic bahsetmeden gosterdim, pembe gorenler oldu, hatta en ilginci ablam once gri goruyordu, sonra pembe gormeye basladi ve bir daha gri goremez oldu.

sarı, kahverengi.

bağcık: su yeşili
ayakkabı: gri

pembe görmeye çalışıyorum iki saattir. olmuyor. pembe diyenler bizi yiyor galiba.

Yeşil/gri

gri/mint
aksini düşünemiyorum.

bu resim gibi en az 4-5 örnek internette defalarca dolaşmışken ve bunun bilimsel açıklaması yapılmışken hala daha "kesin benim gördüğüm gibi ve diğer şekilde görenler yalan söylüyor ya da psikolojik olarak öyle görüyor" diyenler çok tuhaf geliyor asıl bana.

Ben o mavi siyah elbise olayında önce gece mavi siyah, sabah sarı beyaz, sonraki akşam yine mavi siyah görmüştüm ve sonuçta olayın mantığını gördükten sonra anlamıştım niye olduğunu. Yanny Laurel olayı da öyle.

Burda da ayakkabı pembe beyaz ama mavi gri de görülebiliyor yani. Ama yine de ısrarla "bu ayakkabı mavi gri, aksini söyleyenler kandırıyor" diyenler ayıp ediyor

edit: www.theguardian.com

bu da ayakkabının orijinali. Renklendirilmesiyle oynandığı için gri-mavi görünebilir ama ışıklandırma vs düzgünse pembe beyaz da algılanabiliyor foto. Ayrıca bu da 12 ekim 2017'den bi habermiş ama bu hafta yine popüler olmuş başka haberler de bu haftadan, niye popüler oldu acaba durduk yere :D

ayakkabı pembe, bağcıklar beyaz.

pudra rengi / beyaz alanlar da cok acik mavi gibi ama beyaz gibi

Belki grubu biliyorsunuzdur ama bilmiyor olabilirsiniz diye yazmak istedim, facebook'ta toplumsal cinsiyet ve feminist politika grubuna sormanızı tavsiye ederim.

Jezebel
Bitch Media
The Guardian Women
Feministing

Bunların twitter hesapları üzerinden kullanıcıları takip edebilrsiniz, yani Twitter hesapları.

bust.com

www.bitchmedia.org

psikiyatr ilaç yazabilir psikolog ise yazamaz, terapi yapabilir.

Psikolog psikoloji bölümü mezunudur, klinik psikoloji, gelişim psikolojisi gibi danışmanlık verdiği bir alanda uzmanlaşmıştır. Psikiyatr ise tıp mezunudur, psikiyatride uzmanlaşmıştır. Çalışma alanları aynı olabilir (örn. obsesif kompulsif bozukluk, depresyon) ancak "alet çantaları" farklıdır.

Birinin bölümü Edebiyat Fakültesi diğerinin Tıp.

@angelus baltayı saplamışsın :)

Soruya gelirsek, her ikisi de derdinizle ilgilenir, hastalığınızla ilgilenir. Psikolog ve psikiyatr cerrah ile pansumancı gibidir.

bu soruya benzer sorular her sorulduğunda tek fark psikiyatristin ilaç yazması olarak belirtiliyor. psikolog, insan psikilojisi ve davranışları üzerine bilimsel eğitim almış kişidir, fakrlı terapi yaklaşımları ile kişideki psikolojik durumların düzeltilemesinde yardımcı olur.

psikiyatristin tek vasfı ilaç yazması değildir, 6 senelik tıp eğitimi sayesinde sizi diğer sağlık sorunlarınız hakkında farkındalığı vardır, mevcut veya oluşabilecek sağlık durumlarının tedavileri konusunda da diğer bölümlerle çalışabilir. eğitimi sırasında hem çocuk ve ergen psikiyatrisi, erişkin psikiyatrisi, nöroloji gibi bölümlerde de çalışmış ve bu alanlarda da bilgi sahibi olmuştur. sorununuzun nörolojik mi psikolojik mi olduğuna net karar verebilir mesela.

genel olarak psikologun eğitim aldığı tüm terapi yöntemleri hakkında aynı eğitimleri almış olabilir. genellikle hastanelerdeki vakit darlığı nedeniyle terapi uygulama şansları olmuyor. bu konularda psikologlarla uyum içinde çalışıyorlar.

bu çok kere açıklandı. psikiyatrist ilaçla tedavi psikolog sözlü tedavi alanına bakar. psikolog tedavi edilebilecek olanlara bakar psikiyatrist hepsine bakar.

Psikolog, sizin dertlerinizi dinleyip, size çözüm buldurmaya çalışır. Gerekli gördüğü yerde, psikiyatre yönlendirir. psikiyatr ise tanı koyarlar ve çözüm olarak ilaç yazarlar.

İlaç, tek başına fayda sağlamaz. Psikoloğun terapisine alan açıp, yardımcı olur.

çalışmaya devam. hayat boyu ense ölümden beter. düşününce sıkıldı içim.

Çalışmaya devam ederim. Hem işimi seviyorum, hem de boş dursam kafayı yerim. Belki çalışmamam durumunda bana her gün kaliteli zaman geçirtecek bir uğraş bulursam düşünebilirim. Ama bir şekilde bir şeyler üretiyor olmam lazım.

hacı abi enflasyon var enflasyon. what is inflation?

maaş kadar bile olmasına gerek yok. ''Bi'daha mı geleceğim lan dünyaya'' der hamaliye bütün işlerimi bırakırım.

Ama işleri toparlamadan da ayrılmam. (prensiplerim var)

işimden memnunsam çıkmam, işimden memnun değilsem çıkar 1 ay kafa izni yapar, devamında iş aramaya devam ederim. 350b tr şartlarında bir ömrü garanti etmeyecektir 'hazır' olduğu sürece. yoksa tabi asgari ücretli bu parayı 15 senede anca kazanıyor.

ama insanların kanısı-tepkisi aynı olacaktır diye düşünüyorum.

Ben tembel bi insanım ve hayatım boyunca çalışkanlığın övülmesine, çalışmanın yüceltilmesine uyuz oldum. Henüz öğrenciyim ama mezun olduktan sonra beni bekleyen maaş kadar parayı aylık alsam en azından bi 10 sene kesin çalışmam, gezip tozarım her yeri. İlla lüks gezmeme de gerek yok. Gidip göreyim, iki foto çekip instaya atayım, müzelerini gezeyim, sokaklarında dolaşayım yeter.

o parayı sürekli faizde tutacaksan basmam istifayı.
iş kuracak kadar bilgim varsa basarım

Hayatımda hiç maaşlı bir işte calismadim. Ama calissaydim kesinlikle istifa ederdim fakat çalışmayıp faiz yemek gibi saçma bişey yapıp miskinlesmek korelmek için değil iş kurup yine çalışmak için.

350bin pek bi cacık olmaz. ev alsan 1000 lira kiraya verirsin. faize yatırsan 2 sene iyi ama sonra anapara cük kadar kalır.

Kesin çalışırım diye düşünüyorum, boşluk çok sıkıcı.

istifayı da basarım, o parayı da çatır çatır yerim hiç öyle faiz maiz beklemem, param bitince yeniden çalışırım. elime o para 10 kere de geçse 10 keresinde de istisnasız aynı şeyi yaparım. keşke elime para geçseymiş yalnız güzel yermişim.

ana paraya hiç dokunmadan sadece faiz ile hayatımı devam ettiririm gibi bir düşünceniz varsa türkiye gibi ülkelerde uzun süreli bunu yapmak mümkün değil şu an aldığınız şeyleri 10 sene sonra hatta 1 sene sonra bile aynı paraya alamaz hale geleceksiniz kısacası enflasyon tr çok yüksek bu yüzden faizler yüksek zaten
3 sene önce bimin bir broşürünü gördüm soğan 0,45 satılıyor soğan şu an max 10 TL gördü :) 3 senede oluşan farkı görebildinizmi ? bankada duracak sabit 100k para zamanla durduğu yerde eriyecektir

Calismaya devam. Isi birakirsam da baska bir yapmak icin birakirim, ense yapmak icin degil.

kendime yatırım yapar daha yüksek maaşlı bi işe girmeye bakarım. bahsettiğin rakam küçük. 350.000 lira hayat boyu ense garantisi veremez.

Nundu ve evde liyakat kalmamış gibi düşüyorum ve düşünmekle kalmayıp öyle yaşıyorum. Ben çalışsam zaten bana 5 bin vermezler :D Faiz getirisi değil kira olarak her ay 4.800 bin benim hesaba yatıyor o yüzden çalışmıyorum. Hee çalışıyorken bu kira meseleleri başıma gelseydi direkt istifa ederdim.

Çalışmadım değil üni yıllarında barlarda kusmuk bile temizledim, arkadaşla kendi işimizi yaptık gayet iyi takıldık ama artık bana göre değil emekliliğin tadını çıkarıyorum :P İlk başlarda çok gezerdim, avrupa'ya gitmedim çünkü vize versinler diye yalvarmak tarzım değil o yüzden vizesiz yerlere gittim türkiye içi gitmediğim yer kalmadı. Gider 2 gün kalır geri dönerdim, oralarda buralarda sabahlara kadar takılırdım ama artık sıkıldım. Yani gez gez sıkıcı oluyor bir süre sonra. Ama çalışmakta sıkıcıa.q her sabah kalk işe git, akşam eve gel, yorgun ol erkenden yat falan.

Faiz işlerinden anlamam ama en güzeli benim yaptığım. Keşke herkesin başına böyle bir şans gelse :)

O kadar rakam için istifa edecek kafada insanın o para elinde kuş olup uçar gider zaten.

yazmıyacaktım ama 350 bine ev alıp 1 bin lira kira alırsın demiş birisi.

350 bin liraya 1+1 daireler ile 3000-3500 lira alırsın.

bizim buralarda aylık 800-850 kira getirili daireler 90-95 bin lira. bayağıda çok

x dolar alıyorsam ve ek gelirim de dolar olarak geliyorsa hiç düşünmem, saniyesinde basarım istifayı. gider yaşaması ucuz olan biyerlerde yaşarım, filipinler filan.

tl ise istifa etmem, ülke dengesiz.

Inflation which means reduce your invested money.

Bu reel efekti göz ardı edemezsiniz.

şöyle anlatayım: 350.000 TL bundan 10 yıl önce dolar kuru belki de 2 iken 175.000 dolar yapıyordu. ama bugün 50.000 dolar bile yapmıyor.

ee sen türkiye'de yaşıyorsun. ithalat bağımlısısın. halen araba üretememişsin yıl 2019. 10 yıl sonra senin 350.000 TL paran 25.000 dolar etmez. hayat standardın düşer. bugün 5.000 TL ile oturabildiğin evin değeri en az 2 kat artarsa emekliliği görürsün evet.

350.000 doların olsa yat. ama TL'de olmaz o işler.

çalışmaya gelince ufak bir sakız dükkanı açardım herhalde.

istifa etmeye şirkete bile gitmem, aradıklarında olur da telefonu açarsam en fazla gelmicem artık ben işe derim.

Etmem.
Miskin bir hayat bosa gecmis bir hayattir.

350 bin para mı ya? şu zamanda. çalışmaya devam.

Çalışmanın iyi bir şey olduğu şeklinde kandırılıyor olabiliriz.

350.000'e istifa edilmez. 3.5 mioya edilir.

usd alirim usd faizini ek gelir diye yerim.

350 bin komik bir rakam. 750 bin doların üzerinde bir paranın aylık döviz vadeli getirisi ancak maaşımın dolar karşılığına geliyor, ana para dolar olarak kaldığı zaman en azından paranın değeri kaybolmaz diye düşünerek ayrılabilirim. Evde oturmak yerine gezmeyi tercih ederim ama.

İstifayı basıp kendi işimi kurardım.

kısmen haklısın kısmen haksızsın
nasıl dersen 2-3 km lik yere de tek vasıta ile falan gidiliyorsa bırak gitsinler ama anadolu yakasından avrupa yakasına falan tabi sen götür o ayrı.

e çocuğun kolu alçılı falan ise zorlanabilirler eyvallah böyle durumlarda teklif et tamam derse eşin zaten götürürsün yoksa çok darlanabilir. Kafasına göre geliş gidiş saati belirlemek istiyorlar belki seni düşündükleri için saat kısıtlamasına giriyor olabilir buluşmadan tat alamıyor olabilir.

edit: toplamda haksızlığın biraz daha fazla

Haksızsınız. Her yerde her şey olabilir ama bu sizi haklı çıkarmaz. Ayrıca eşinize de kızınıza da haksızlık olduğunu düşünüyorum. Örneğin kızınız ileride kendini korumayı, yolda dikkatli olmayı nasıl öğrenecek? Tabi ki kimse sağlığıyla, canıyla öğrensin istemiyoruz ama bunlar da dışarıda öğreniliyor, korunaklı alanlarda değil.

Cok haklisin yemin ediyorum senin gibiyim. Yok abi kayinvalideni falan dinleme. Ama her dakika da boyle yapamazsin. Takip cihazi falan koy bir araba al esine. Mumkunse celik volvolardan airbagli. Icin rahat etsin. Otobusler falan sapik dolu amk siktir et.

haksızsın , hiç eşi olmayanlar var onlar ne yapsın ?
arabası olmayanlar , babası abisi vs kimsesi olmadan çocuk büyütenler var.
geçen gün 2 genç gördüm kadıköy de otobüsten indiler o karmakarışık duraklarda arkadan otobüsler yanaşıyordu ellerinde bastonla yavaş yavaş yürüyorlardı kaldırıma çıkmalarına yardım ettim teşekkür ettiler yola devam ettiler.
hayat bazıları için çok zor ama yine de bir şekilde her duruma alışıyor insanlar ve yolunu buluyorlar.
çok titizlenme , sakınan göze çöp batar diye içindeki sesi sustur .