tuhaftir ki calikusu rusya'da cok meshur ve oynatilan bir film. (birkac bölümden olusan bir trt filmiydi yanilmiyorsam.)
link:
www.youtube.com

Film bilmiyorum ama dizileri bayağı ünlü. Rusya'da muhteşem yüzyıl çok seviliyodu. Bayağı bi izleyicisi vardı ama dublajdı sanırsam. Ama ingilizcesi varsa arkadaşının istediği filmi diziyi bulabilir.

Teşekkürler. İngilizcesi çok iyi değil. Bulabilirsem Rusça, yoksa Türkçe altyazılı filmler önereceğim.

Turk filmi degil ama yabanci filmlerin blueraylerinde turkce ses, rusca altyazi (ya da tam terci de) secenegi olabiliyor. Tirk kulturunu ogrenmek acisindan yarari olmayabilir ama Turkcesi icin yararli olur. Rusya'da satilan blueraylerde de bu dil opsiyonlari mevcut.

uyuyorduk

Ack uyudum zaten,bu sikki eliyrlim.gecmedi.

müzik dinlenebilir, mesela stairway to heaven

www.youtube.com

ya da benzer epiklikte bir şeyler, kaptırır gidersiniz belki.

gözleri kapatıp cici şeyler düşünüyorduk.

cikip hizli hizli yürüyeceksin. ya da kosacaksin.
dizi ac, kitap oku kafan dagilsin.

yastiğa bağırın..

Evden cikamam bu saatte,o yuzden yurumek ve kosmak sikkinida eleyelim.
Kitap ve dizi sarmiyor.

Dus alip muzik dinlesem birde onu deniyeyim.

duvara yumruk et. yalandan etrafı kırıp dökme artist gibi.

Yaa bakmayim kirip dokucem dedigime yapamam ki zaten.

@Truman sabah olsun o dedigini yapicam zaten.

SAKIN YIKAMA

Kedi yikanmaz.

Biraz kendi haline birak, evi kesfetsin.

Fotografini cek ilk gununuzun hatirasi olsun :)
Aklima başka bir şey gelmedi.
Zaten uyur bir süre sonra.

Asla yikama.
toprak koyun adini. Topiş diye cagirirsiniz :d

Uyumasi icin guzel bir alan olusturun bence. İsmini de Tesla koyun.

kedilerleyasam.com

sitemin likini vermekten çekinmiyorum arada bir :) belki işinize yarar.

bırakın evi keşfetsin iyice. sonra sızar bir köşede.

Gecen gun burada gordugum minnos sebebiyle, Kırpık! Mikkemmel bir isim.

ifşa et de görelim :D

meriç koy adını. dişilerle arası iyi olur ;)

dedenin adını koy.......

Evin tamamını gezmesine izin verin önce.

Tuvaletini hazırlayıp kedinin ayaklarını kuma bastırın. Tuvaletin yerini öğrensin. İlk gün kuytu bir yere çişini yapması muhtemel. Bu anormal değil. Kedi sahibe değil eve bağlı olur. Kendi alanını işaretleme gereği duyar. İlk gün bunu yaptı diye hep sağa sola ihtiyaç gidereceğinden korkmanıza gerek yok.

Kedili evde yürürken dikkatli olmak lazım. Yavrucak her şeyi oyun sandığı için ayak altında çok dolaşır, atlar, zıplar. Yanlışlıkla ayağına, kuyruğuna falan basarsanız hem o hem siz çok üzülürsünüz. Ayaklarınızı sürüyerek yürüyün, kalın terlik giymeyin birbirinize alışana kadar.

fotoğraf! lütfen :)

bizim kedi her gün sokağa çıkıyor yıkamıyoruz yıkamayı düşünmeyin bile uyuz oluyorlar sonra size. çok pislenirse ıslak bir bezle siliyoruz güzelce hiç bir şeyi kalmıyor kalanını kendisi temizliyor zaten.

Tomcat koyun adını. Çok sevindim. İyi bakın lütfen.

yikama cocugu +1
denmis zaten, nerede uyuyacagini belirlemeye calis. o kendi belirler zaten ileride ama bunlar kücüklükten itibaren senin yataginda yatmaya alisirlarsa öyle gidiyor.
evi gezsin, tuvaletini göster. o kendini oyalayip uyur zaten.

fotoğraf atacam söz :) oyun oynarken pat diye uyuyor, çok şeker bana da alıştı kucağıma zıplıyor geliyor yerini yapıyor. inek sütü verdim az zayıf kalmasın diye, yoksa bebekler için devam sütleri var ya ondan mı alsam? yıkamadım da silmedim de, huylandırmayım hemen dedim.

ilk defa kedi sahiplenmişsen yeni bir vizyona sahip olacaksın. aslanından panterine, kaplanına her kedigile karşı ufaktan bir sevgi oluşacak içinde.

inek sütü çok zararlı vereceksen de yarı yarıya sulandır. ama bir aydan büyükse bebek kedi mamalarına geçebilirsin

evin içinde mümkünse odanızda küçük karanlık sadece onun girebilecegi bi kutu benzeri yer bulun. kediler bulundukları ortamda kendilerine bu tür güvenli oda bulurlar. yeri siz bulun ki sonra kanepe arkasından delik açık çekyatın altına girmesin :D :D o şimdi evde gezicek her yere girecek tüm sesleri tek tek dinleyecek, normal davranın kediyi rahat bırakın daha kolay alışşın.

tesla iyimiş lan isim :D

uzman degilim ama toplumsal yozlasma oldugunu düsünüyorum. insanlar mutsuz, duyarli degil. yani bir cesit bagisiklik olusmus artik.
kamu vicdani olan toplumlarda bu "ama" ile baslayan cümleleri dile getirmeye insanlarin cesareti bile olamaz. ama cogunluk "ama" ile baslayan cümleleri artik kaniksamissa, onlar da dile getirebiliyor iste.
münevver cinayetinde bizzat devletin basindakilerin milyonlarin önünde "kizlarina sahip ciksalardi." dediklerini unutmayin. beyin yikama teknigi gibi normallestiriliyor kadin cinayetleri.

bu arada nazi propogandasinin da zamanindan sonra ne oldugunun anlasildigini unutmayin. o ideolojik, irkci cinayetleri isleyenler bugün 50li yaslarini süren almanlarin bizzat nineleri, dedeleriydi. bugün ise dile bile getirilemiyor.

olaylar karşılıklı oluyor... bir taraf islamdan muhafazakardan dinden akp den girmeye başlıyor... diğer tarafta islama saldırının olduğunu düşünüp savunmaya geçiyor böyle komedi şeyler çıkıyor. adamlar ülkücüymüş ama adam akp'den giriyor...
mesela cemile bayraktar'In tweeti var. kadın islama saldırmayın çenenizi kapatın amerikada da oluyor demiş. o tweet sanki bu cinayet konusunda çenenizi kapatın gibi algılandı.
birbirimizi suçlamak yerine ortaya çözümler üretmeliyiz. benim facemdeki mhp'Liler bile akp'yi suçluyor. şiddetin akp'si chp'si mhp'si olmuyor. sapık sapıktır...

berkin elvan'in annesine terorist diyen adami alkislayan, kadini yuhalayan kitleden beklenecek davranislar. kotu insanlar abi iste. zaten kadin cinayetleri politiktir diye bas bas bagiriyor tum stk'lar, devlet bu konuda bilincli olarak duyarsiz, halk da bundan memnun. cunku namus namus diye ortada dolanan ikiyuzlu yavsaklar, kendisi gibi olmayanin olumunden, tecavuzunden rahatsiz olmuyor.

sorun olmaz. italyaya girerken o 5 aylik vizeni göstermek zorunda da degilsin
5 aylik vize almanin sebebi sadece yesil pasaportla 3 ay kalabilecek olman.

yesil pasaportla italya'ya girebiliyorsun. bence en fazla; dangalak, yesil pasaportun ne oldugunu bilmeyen bir polise denk gelirsin. ona da simdi giris yaptigini ama erasmus icin (bu arada o vize degil de oturma iznidir bence ) 5 aylik oturma izni cikarttirdigini, kalacagini aciklamak zorunda kalirsin.

ulusal vize aldım,oturma iznine ayrıca başvurmam gerekiyormuş gidince , başvurmazsam suç dediler o kısmı ayrıca sorucam burada :)

üniversitedeyken bu konuyla ilgili 2 aylik gözleme dayali bir arastirma yapilmisti. en basarili olani 2 tona kadar beyazlatma yapan opalescence olmustu. zaten ayni markanin beyazlatma ajanlari da klinikte siklikla kullanilir. bulmaniz biraz zor olabilir internetten siparis verebilirsiniz.

colgate optic'in kisa süreli yaptigini düsünüyorum.
sensödin iyi.
bir de clinomyn bence.

www.amazon.com buradan da yorumlari okuyabilirsiniz, colgate optici merak edip denedim, kesinlikle ise yaramiyor. bu arada ofis tipi degil ev tipi beyazlatma dedigimiz yöntemle beyazlatma yaptirirsaniz hem daha az hassasiyet olur hem de kaliciligi uzun sürer.

Hassasiyet sorun değil. Ayrıca ypılan mntık aynı neden kalıcı olmasın ki. Opalescen... pahalıymış yahu buna yada bir vereceğime home tipi bir kartuş alırım.

İnvisalign diye bi sey var bi arastir istersen

Laminate veener diye bişey de var onu da bi arastir

Ayrıca o tel dokuz aya çıkar diyen doktorun verdiği tarihe aldanıp girme bu işe zira sonrası hüsran.
Ola ki taktirdin porselen olanlarda paslanmak çelik olanlardan pahalı ve daha az sağlam(mış). Ona göre karar ver. Beslenme konusunda ise isirma olayı sıkıntılı yani durum sayısını azaltacak ya da dilimleyip yiyeceksin onun dışında bi engeli yok alışma süreci vs hariç.
Kişisel bir tavsiye ise çok ciddi bir rahatsızlık yaratmiyorsa hiç bulaşma bu işe zira degmiyor.

porselen olanlar sararıp zamanla estetik görüntüsü gidiyor ve tel olanlara göre daha az kuvvet uyguluyor dolasıyla tedavi uzuyor.

yani estetik kaygı nedeniyle taktırdığın şey aslında sararınca estetik durmuyor, tedavi uzuyor ve daha fazla pahalı.

o yüzden ortodontistler genelde metalikleri tercih eder.

tel ya$a bagli diyecegim ama, dis renginde telleri koca koca insanlarda görmek artik hic sasilacak bir sey degil
benim düsüncem, bir 6-9 ay disini sikip o telleri takacaksin ve hayatinin geri kalaninda inci gibi dislerin olacak. tel gibi hicbir sey düzeltmiyor.
tel taktirma isi beslenmeyi etkilemiyor?
ben tee cocukkene takmistim, hem de metal olanlardan; temizligine dikkat ettikten sonra yeniyor her sey. ilk zamanlar veya doktor islem yaptiktan sonra dislerin yerinden oynamasina bagli bir agrilar oluyor ama ne yemekten bahsediyorsun anlamadim.

edit: ayrica kontrolleri, hijyeni vs. bunlar zahmetli ama sonuc bence iyi oluyor.

@littlejack duymamıştım onu, biraz pahalı gibi ama yine de biraz daha araştırmak lazım

@bokmuhendisi şimdilik çok ciddi bir rahatsızlık yok ama ilerde dişlerin daha çok kayıp gülüşümün çok bozulmasından korkuyorum ki şu an da iyi bir gülüşüm olduğu söylenemez zaten, laminate düşünüyordum ama çoğu doktor bu yaşta ne kadar az da kesseler diş minesine zarar vermek iyi değil diyor

@neferkitty teşekkürler, sanırım yaptırırsam en iyi sonucu verdiği için mecburen metal taktırıcam

@flmng ben beslenmeyi etkiliyor diye biliyordum ama çok etkilemiyormuş galiba senin de dediğin gibi yine senin de dediğin gibi hayatımın geri kalanında rahat etmek için en mantıklısı 9 ay dişimi sıkıp o iğrenç şeyleri takmak sanırım

Öncelikle, schengen vizesini hangi ülkeden aldıysanız ilk ona gitmek zorundasınız. Sonrasında istediğiniz yere gidebilirsiniz ama aksi halde "neden buraya geldin?" diye sizi kapıdan geri gönderebilirler.

Ayrıca, bookingden orada olacağınız tarihler için rez. yapın ve erkenden başvurun. Vizeniz sizin orada bulunacağınızı belirttiğiniz tarihleri kapsayacak şekilde çıkar. Misal bugün başvursam ve 1 mayıs'ta oradayım desem, vizem "1 Mayıs - XX" tarihlerine göre çıkıyor.

Ek olarak 36 gün bayaa iddialı olmuş. Schengen 10 güne çıkar normalde, bu nası iş bilemedim.

öncelikle teşekkürler yanıtım için @lcha.. başka konsolosluk da risk zaten dediğin gibi de bizim durum biraz çaresizlikten alternatşf üretme girişimi.. uçuşumuz 30 mart aslında.. bu hafta da randevumuz var.. aslına bakarsan vakit var epey ama işte idata daki duyuru ve yaklaşım tedirgin etti biraz..

"Ankara Büyükelçiliği Vize Bölümünün Schengen vize başvuruları işlem sürelerine ilişkin önemli duyurusu:

Lütfen mümkün olduğunca erken vize başvurusunda bulunun. Seyahat tarihinizden üç ay öncesine kadar başvuruda bulunabilirsiniz.

Vize Bölümleri başvuru işlemlerini mümkün olduğunca kısa bir sürede sonuçlandırmaya gayret göstermektedirler, fakat aşırı yoğunluk ve teknik sorunlar nedeniyle süreç uzayabilmektedir.

Ankara Büyükelçiliği Vize Bölümü Schengen vize başvurularınızın işlemini güncel olarak aşağıda belirtilen sürelerde tamamlamaktadır;

Ziyaret / Turistik amaҫlı vize başvuruları : 36 gün,

Ticari amaçlı vize başvuruları : 3 iş günü."

demişler.. bizi geren bu duyuru işte..

umarım yetişir @kalte sterne teşekkürler..

bir haftada falan çıkıyor schengen. yoğun zamanlarda geç kalırsa vizeniz sorumlu biz değiliz erkenden başvursaydınız bize ne demek içindir o muhtemelen. ama riske atmayın tabi başvurun bir an önce.

dostum sorunu anlamam uzun sürdü biraz. panikten ne dedigin anlasilmiyor.
Vizen 36 gün cikti zannettim ama bahsettigin ne kadar süre önce basvurman gerektigi sanirsam.
36 gün dedilerse is günü degildir o, isgünü diye belirtmedilerse isgünü degildir. belgelerin tamamsa, daha önce giris-cikis yaptiysan cikar bence.
Ticaret vizesiyse daha kisa sürede cikar.
cikar o vize. baska ülkelere falan bulasma derim. bu haftaki randevuya git önce, havayi kokla bi...

umarım dediğiniz gibi çıkar çok gecikmeden.. teşekkürler..

hiç o topa girmem. sevdiğim bir kaç kişi için 10 - 20 TL vermişliği vardır ama o kadar. zaten kimse beni o derece sevmediği için pek yanaşan olmuyor.

bizim burada pastayla bitiriyoruz işi. 10 kişi var, herkes 5 TL veriyor işlem tamam. kimseye hediye almak zorunda değilsin. kaldı ki pasta olayına bile girmek istemeyebilirsin.

@hep mutlu olmak istedim yaa şirket olsa neyse kamu kurumu bi de burası. plaza kızı özentiliğinden başka bişey değil yaptıkları. inadımdan ben de yaygara yapcam bu sene doğumgünüm var diye. çirkeflikse çirkeflik ben evlendim bana set almadılar lan, doğumgünümde aldırcam ben de. satar parasını yerim hiç yoktan

Bu konu çok sıkıntı gerçekten. Sadece doğumgünü olsa iyi. Evlilik, tayin,askere gitme, çocuğu olma, sünnet... Kimse memnun değildir de ayıp olmasın diye sesini çıkarmıyodur. Şöyle 2-3 samimi olduğun kişiye muhabbetini aç. Biraz lobi faaliyeti yap. Direkt ben katılmıyorum dersen tepki olur. Yavaş yavaş sinsi sinsi ilerlemen lazım. Çıkış noktan eşitsizlik olmalı. Uygun zamanda bunu dile getirip çıkacaksınız olayın içinden. 1-2 haftaya çözersin muhtemelen.

Bizde her ay fon gibi para toplanır. Ortak ihtiyaçlar için. Ayrıca bu fondan evlenene ve çocuğu olana çeyrek altın alınır. Ama herkese aynıdır alınan. Kişiye göre farklı uygulama saçma olmuş.
Önce samimi olduğun kankalarınla kulis yap. Nabız ölç. Sonra çık orta yerde açıkça konuş. Yapılanın saçma olduğunu ve bundan sonra para vermeyeceğini söyle. Kankaların da destek olsun ortamda. Sevmediğin adama neden altın set alasın ki.

doğum günleri pastadan ileri gitmezse sorun yok gibi.

ama düğünlerde falan bir hediye için para toplanmasına karşı değilim. 10 kişi toplanmış bir çeyrek almış çok değil...

ha bu arada set almakta nedir amk.. tam kezban/kıro karışımı olmuş...

bizde her ayın son cuma günü o ay içinde doğanlar için pasta kesiliyor 2 tane, bunu da şirket karşılıyor. Diğer türlüsü çok sıkıntılı. Ben olsam bütçe ayıramıyorum der katılmazdım.

Verecek misin o parayı merak ettim?

kimseye altın hediye etmek zorunda değilsin ki. bu ay maddi olarak kötü durumdayım katılmak istemiyorum de. ben olsam katılmazdım. sanki sana da set takacak totoşlar.

Altin fikri kimden ciktiysa o versin parasini. Alirken sana mi sormuşlar.

@buhurumeryem normalde vermemeyi düşünüyodum ama herkes o kadar normal karşılayıp hemen saydı ki paraları ben de arıza çıkaramıyorum şimdi baskı oluştu resmen üstümde. cebimdeki 7 tl ile her sabah simit yiyerek maaş gününü görmeyi umuyodum ağzıma sıçtılar şu an. alyansımı satmazsam ya da kredi çekmezsem o parayı gün içinde bulmama imkan yok çok gerildim, sinirliyim bu gerizekalılara

Ben hediyeye katılmıyorum de ya salla gitsin, taviz verme lütfen. Rahat ol. Umursama. Canını sıktığına değmez inan bak.

@mandalina kokusu doğru söylüyosun baştan tavrımı koymazsam her ay devam edecek yoksa bu böyle. bana katılır mısın diye soran olmadı pastaya katılırım ama hediye işinde yokum deyip kenara çekilmek en mantıklısı şu durumda. bi de eminim ben katılmıcam deyince benden sonrakiler de su koyvercek de herkes bi kahraman bekliyo şu an ben yokum diyecek

bu olay başlı başına saçmalık bana göre. henüz iş hayatına atılmadığım için bende böyle bir durum yok ama atıldığım vakit böyle bir şey görürsem ve "saçmalamayın lan" deme şansım olursa, kesinlikle "ben yokum" derim. dediğin gibi, yıl zaten 52 hafta her gün birinin doğumgünü olur. para mı yetişir ona. ofis olarak bence ancak işle ilgili şeyler ya da nadir OKAZYONlar, sam big çensıs kutlanmalı. yani bunu anlayışla karşılarım. atıyorum birinin çocuğu olmuştur onu tebrik ederiz, birisi ameliyat olmuştur hani para toplayıp ona bir hediye alıp ziyarete gideriz vesaire. bunlar sevimli şeyler, şirkettekiler ne kadar uyuz ya da manyak olursa olsun. artık insanlar böyle şeyleri düşünmüyor, hani hiç değilse topluluk olarak yapılsın... güzel.

ama doğumgünü saçmalık. ben 20 yaşındayım, hayatımda arkadaşımla kutladığım tek doğumgünü 18'incisiydi. evde oturuyorduk, dışardan yemek söyleyecektik, adam "bu sefer benden olsun!" dedi. ki ev arkadaşımdı zaten, doğumgünüm için gelmiş birisi değildi. bunun dışında annem pasta aldı, babam yanağımdan öptü, bu yani. ben eşek gibi okumuşum, muhtemelen kuş kadar paraya istanbul gibi yerde işe girmişim, maaşımın yarısını elin pastasına veremem aq yemeyiversinler pasta, bana ne. zararlı zaten pasta. sürekli pasta mı yenir.

***

bu arada duyurudan ve beğenmiş olmama rağmen cevabından bağımsız olarak, want2die ne cimri bi adam ya jasfhsajkl

Hatta yerinde olsam, "geçen gün şefe pasta bile kesmediniz, uyduruk bi kravatla gecistirdiniz şimdiki hediyeye katilirsam şefe ayıp etmiş olurum" deyip herkese bi cila çekerdim. Şanım yürüsün asdfs

hadi ilk adımı at :>

@mandalina kokusu harikasın, kesinlikle böyle söylicem geldiklerinde. açık kapı da kalmıyo böylece uzatıp da ısrar edemezler. çok sağol :)

almanya'dan bildiriyorum: burada dogum gunu olan kisi kendi pastasini getiriyor (hatta getirmek zorunda). hediye falan da alinmiyor, oyle bir sacmalik yok.

bence sirket olarak alman usulune gecmeyi teklif edin.

@vudin çok iyiymiş ya burda da öyle olsa keşke pintilikten kimse doğumgünü kutlatmaz :)

@Vudin

bak bu güzelmiş..

@vudin, merak ettim, cidden getirmek zorunda mı? var mı böyle bir şey? yani getirmedi diyelim ne oluyor o vakit? almanlıktan aldığım tadı hiçbir şeyden almadım ama böyle bir uygulama varsa çok saçmaymış bence.

Ay sakın para falan vereyim deme hele de kendini zorlayarak vereceksin ki hiç değmez. Zaten bu kafadaki insanlar vermedin diye sana burun kivirsa ne olur abi gereksiz insanlar topluluğu. Bi pasta neye yetmiyor da altın set alınıyor. Bak lütfen verme benim burda sinirim bozuldu yeminle

@eksi sozlugun tatli insani yok yok vermicem mandalinanın önerdiği taktiği uygulamayı düşünüyorum koca şefi bi kravatla geçiştirdiniz buna katılırsam şefe ayıp olur deyip sadece 5 tl pasta parası vercem bekliyorum toplamaya gelsinler diye :) kimin sivri zekasından çıktıysa bu fikir o tamamlasın benim payımı bana ne

ajansta çalışırken yapıyorlardı ama sadece pasta parası veriyorduk. hediye isteyen kendisi alıyordu isteyen bikaç kişi birleşip alıyordu. sizin durumda emrivakinin boku çıkartılmış. asla vermem para falan. cimri olduğum için değil kimsenin rızası alınmadan alınan pahalı bir hediye için vermem bu parayı. olan var olmayan var. neyse pasta için maksimum 5 lira veririm ki 37 kişi var diyorsunuz fazla bile sayılır. ayrıca kimse vermesin de elinde patlasın alanın.

bizim şirkette de vardı bu olay ancak sendeki kadar sık değil. ota boka para istemeye başladıklarında ben kendi hediyemi kendim alırım diyip sıyrılmıştım işin içinden. ha bi de yetenekli bi bölüm sekreterimiz vardı şimdi şekilli pasta yapıp satan o pastayı yapınca kişi başı 2 3 lira ateşleyince masrafı çıkıyodu o kadar takılmıyoduk

ben de almanya'dan bildirmek istedim:
evet kendi dogum gününde kendi pastani getirmek diye yazili olmayan bir kural var. kadinlar genelde kendi yaptigi pastalari; erkekler de ya kendisinin, ya da esi/sevgilisinin falan yaptigini, en kötüsü pastaneden aldigi pasta-keklerden getiriyor.
söyle oluyor o da, zorunluluktan degil, mahalle baskisi gibi baskalarinin pastalarini yiye yiye kendi dogumgününde de "pasta getirmeliyim.." moduna giriyorsun. bana da basta cok sacma gelmisti "ulan bu benim dogumgünüm" diye. ama tatli, pasta kime zarar gelecek?
hediye olayi da isyerine bagli. bir isyerimde, sef de toplanan paralara kasadan bir seyler eklerdi mesela, resmi bir havada verilirdi hediye.
suanki isyerimde sefin o taraklarda hic bezi yok. gene bir-iki isgüzar kiz yüzünden böyle para toplama geyigi cikarildi. her dogumgününe bir zarf dolastiriliyor. gönlünden ne koparsa, 5 Euro falan veriliyor genelde. 1- zorunluluk haline geldi 2-ben de sahsen telefon uygulamasiyla falan dogumgünü hatirlayip öyle hediye olaylarina benim icin girilmesini sevmiyorum. abuk sabuk bir hediye falan almak da istemiyorum acikcasi :)

tartışmayı kapatıyorum; bizimkiler şirket bütçesinden hep. bir de banka bak, koca genel müdürlük. günaşırı pasta yiyoz.

eski işyerimde yaptık onu.. işgüzar bikaç arkadaş öncülük ediyodu olaya.. sonra olayı her ay ve o ay doğanlara kişi sayısına göre 2-3 pasta kesmek de bulduk.. hediyeyi o kişiyle samimi olanlar haricen alıyor zaten.. bir yıl tamamlanınca da çoğu kişi tekrar katılmak istemedi ve olay rafa kalktı böylece.. ki samimiyet adına gereksiz kastırma durumları oluyor böylece..

fakat sizin son olay ayrı ekstrem olmuş.. yani toplamda kişi sayısı bellidir muhtemelen.. kaç kişiye kaç pasta gerekir, bunun fiyatı da bellidir az çok.. ona göre bişi toplanır geçer.. önce sorulmadan hediye alınıp sonra üstüne bi de para toplanması ve bunun dayatılması hoş değil tabi ki.. allah kolaylık versin bu gibi durumlarda tabi..

ben lisedeykende yapılıyordu güzeldi hani 2-3 tl verir kutlanırdı bi tane pasta ve içecek ile. hani amaç yemek değil zaten küçük bişey düşerdi makara olsun diye. en son benimki kutlandı zaten 2-3 kere bişey kutlandı sonra bitti bu kutlama işleri.

eminim senin gibi düşünen bir sürü insan vardır bu işi savunan 1-2 kişidir. git konuş bunlarla deki böyle böyle 3 kuruş para alıyoruz hediye alınmasın bundan sonra pasta yeter olmadı herkes kendi ufak tefek bir hediye alsın versin dersiniz biter. eminim o altın işini olumlu yaklaşan kimse yoktur herkes senin gibi düşünüyordurda kendini yanlız hissediyordur susuyordur.

ayrıca akışına bırak hatta sen organize etmeye çalış biraz yırtık ol.

bu arada o hediye işi işkillendirdi beni eminim sizi soyuyordur bak demedi deme. isyan çıkart nifak sok aralarına muska yap.

kusura bakma hocam daha normal bir tabir bulamadım şu an: pasta için 5 lira 10 lira hadi hediye neyin saçma bence ama 20 lira neyse ama daha ötesini s*kseler vermem ben. param gayet kıymetlidir, olmalıdır da.

Bence altın set diye sizi kerizliyorlar o set sonradan satılıp parası 2 3 kişi Tarafından yenilecek

ahaha ben isyana başlayınca millet peşimden geldi zaten olur mu öyle iş biz veremeyiz o kadar diye. ama herkes verdi bi siz kaldınız demeye başladılar dedim kimler vermiş bi say, sadece kızın kankası 3 kişi vermiş gerisi yokuş yapmış üstümde yok o kadar diye. ben vermem diye ortaya çıkınca kalanlar da destek çıktı. dedim siz o seti iade edin küçük altın alın bari üçünüz, bizi katmayın. bozulup saçlarını savura savura çıktılar. şimdi sinirden öyle bi yürüyolar ki topuk sesleri tee koridorun sonundaki bizim odaya geliyo

bizde de şirket pasta alıyor. ben kutlamalara bile katılmıyorum. benimkini de kutlamayın diyorum. ne alaka yani sonuçta iş arkadaşım hepsi yani mecburen birlikte olmak zorunda olduğum insanlar grubu. niye onlarla doğum günüm gibi özel bişeyi paylaşayım ki? hele para falan asla vermem.ben düğün için toplanan paralara bile sevmediğim insansa katılmıyorum.

ben olsam vermem. ne derse desinler. bir iki kez param yok şuraya yatırım yaptım desen bir daha istemezler.

yok ama ben cesarete takildim altın alacakmisiz da herkes para verecekmis yok ebesinin amcası. Ağzına sağlık sayende diğerleri de rahatlamis :)))

35 yil sonra 185 bin lira nin alim gucu ne kadar olacak onu dusun. Su an belki ortalama 1 ev alabiliyorken o paraya 35 yil sonra belki 1 evin 3 te birini falan alcaksin

değil, sözlükte başlığını okuyun

kısa vadede karlı gözükmeye bilir ama uzun vadede devlet desteğiyle beraber para biriktirme konusunda iyi olmayan birisi için biçilmiş kaftan.

karlı bir yatırım aracı değil.
En iyi ihtimalle paran aynı değerde kalıyor.

Fakat oraya koyduğun parayı harcamak, bozdurmak zor olduğu için biriktirme disiplini olmayanlar için iyi bir seçenek.
Aynı parayla güvenilir herhangi başka bir yatırım yapsan, yani her ay düzenli 90 liralık alsan çok daha karlı olacak sonuç. bu yatırımların ne olabileceği konusunda çok bilgili değilim ama galiba; altın, dolar, Coca-Cola hissesi vs.

eğer tam 10 yıl sonra emekli olacak biri içinse karlıdır
yok eğer 20 yaşındaysan karlı değil.
anne-baba ya da yakında emekli olacak biri için düşün :)

45 yaşındaysan karlı,diğer türlü gereksiz.

Bireysel emeklilikte para durduğu gibi durmuyor aslında, yani kumbaraya atıyorsun, biraz da devlet atıyor, seneler sonra kumbarayı açıp çıkanı alıp gidiyorsun gibi değil, o parayı işletiyorlar, ondan olmasın o fark?

90 100 lira benim için önemli değil diyorsan yatır, olaya kar olarak bakmamak lazım, sonuçta kendini her zaman güvenceye alacak şekilde birikim yapıyorsun,

kar yapmak için yapılmaz bence, zaten karlı da değil ama güzel bir şey her ay kenara para atıp o parayı yok gözüyle bakmak.
90 100 lirası önemli olmayan birisi için eğer çalışmaya falan başlarsam yapacağım büyük ihtimal, mesele en azından kenarda param biriksin otomatik çekilsin. bence gayet iyi bir yatırım, müthiş para almaya gerek yok en azından garantin olur hayat boyunca.

bu arada benim bildigim kadariyla @probiyotik'in dedigine istinaden buna ne kadar erken baslanirsa o kadar iyi cunku:
siz örnegin 50 TL buna ödüyorsunuz ayda. devlet de bunu destekliyor, cünkü sosyal devlet bir sekilde sana yasliliginda da bakmak zorunda ve devletin verdigi "komik emeklilik maasi"nin seni aclik sinirinda gezindirmesini istemiyor.
bir havuz gibi düsün. Aylik sen 50 TL yatiriyorsun, ben 100 TL yatiriyorum, devlet biraz ekliyor. bu paralar birikiyor bu havuzda.
Bu para faiz ve fonlarla büyüyor. iste en iyi sartlarda; senin emekliliginde alacagin para 183.000 ise, ekonomik durumlar bozulursa 50.000 de falan kaliyor . yani bence bir anlamda kumar isi. sigorta da en verimli, en iyimser gelir oranini vermistir büyük ihtimal.
bu havuza ne kadar erken yatirmaya baslarsan , ileride emeklilikte alacagin para da haliyle artiyor. sadece emekliligine 10 sene kala ödeyeceksen, kenara koy daha iyi mesela. cok az bir vadeye, dolayisiyla daha az faiz ve fon kazanimina denk geliyor cünkü.
bana anlatilan bu.
ben daha karar vermedim bunu yaptirmaya. öyle %100 aklima yatmadi. hani her ay kenara 50 TL koysam o para fon ve faizlerle büyümeyecek, devlet de eklemeyecek buna. oldugu yerde kalicak. o acidan mantikli gözüküyor.

@flmng fon işletim gideri kesintisi diye bir masraf kalemleri var.
Bu masrafı tüm birikimin üzerinden alıyorlar.
Sistemde uzun süre kalınca bu masraflar öyle bir hale geliyor ki devlet katkısının tamamını ve hatta daha fazlasını götürüyor. Bu şekilde de incelemeni öneririm.

Jigsaw

bana göre the tourist.

öyle bişey yok ama sanki knives out'u başka seviyorum gibi ben.

Creep tabiki buda soru mu :)

anket var dediler geldik.
paranoid android, no surprises, creep falan daha efsaneyken bana göre "lurgee" hepsini döver.

Let Down bana göre en efsane ve underrated parçasıdır.

Lucky

www.youtube.com

Idioteque

All i need...
Ama nude'un bende bi versiyonu var(başkasında olmadığına eminim zamanında beemp3'ten indirmiştim sonra yok oldu) konser kaydı, o çalınca içim daha çok parçalanıyor

lucky ve touriste +1'imi veriyor, anketi genişletmek adına subterranean homesick alien, fade out(street spirit) (eheh ters yazdım) ve exit music diyorum.

street spirit ve paranoid android başı çeker bana kalırsa, hadi creep'le 3 olsun.

ben uc tane underratedlardan soyleyip kacayim.

polyethylene (ozellikle part 1)
sail to the moon
banana co.

talk show host

street spirit! istisnasız her dinlediğimde süper depresyona girerim :(

fake plastic trees
plase: no surprises

Packt like sardines in a crushd tin box

no surprises,

One ''Where I end you begin'' to rule them all.

Nicki kest.

hiç düşünmeden talk show host.

ikincisi tabii ki lucky.

how to disappear completely

all i need ,karma police, fade out, creep, there there. ayiramam.

Ben de lucky diyorum.

papatya çayı

passiflora

spor

meditasyon. içten ve dıştan hiç bir madde almayı gerektirmez. insanı gevşetir. çoklukla uykusunu getirir insanın. oh mis gibi.

hava almak mesela.

alkol

melisa cayi

melisa cayi +1
Ama herzaman calismiyor.

papatya çayı +1

Şirkette mesela işe yararmı bu neşelendirir mi beni yoksa uykumu mu getirir

valla bence iş hayatındaki stresi melisa papatya falan çözmez. içtiğim için böyle emin konuşuyorum. ha iş hayatında değilim ama stres hayatın her yerine çıkabiliyor karşımıza.

Nane yagi kokla

kenevir

valerian root

Yoğun spor.

sarı kantaron çayı.

reddit.com/r/diy

az biraz ingilizceniz varsa lamp desk lamp vs diye aratarak bulabilirsiniz kesin vardır ottan boktan şeyler yapıyolar.

valla bu kadar ince iscilik, cnc veya lazersiz falan yapilabilir mi bilmiyorum ama bir önerim var: (baktim da metaldenmis, edit: sac yazmissin zaten.)
yapi marketten her alan icin
- 4x 20x30 luk
- 3x 20x20 lik
ince mdf veya benzeri ahsap alacaksin. üzerine sablonu cizeceksin. bu kadar ince iscilik olur mu bilmiyorum. sonra mahallenin marangozuna kosacaksin. sablondaki deseni kesip cikaracak. alet edevat varsa evde sen yap.
böylecek üst kisimdaki kafesi elde edeceksin.
tabani icin de ortasinda elektrik kablolarinin gececegi bir yuvarlak olan 20x20 lik bir mdf ye o kucuk lastik ayaklardan takacaksin. kafesi tabana ters cevirip kapatacaksin. Lamba icin hirdavatcidan veya yapi marketten bir adet küre+ampul takilacak tek duy alacaksin.
elektrikli istemiyorsan, ben de mesela bu boyutlarda olmasa da pilli calisan isikli bir küre var. onlardan bulup koyacaksin.

seramik hamurunu incecik açıp maket bıçağıyla istediğin desende boşluklar yapabilirsin. kuruyunca da köşe benzeri parçalarla yapıştırırsın. onun haricinde ilk gördüğümde kalın bristolü direkt kesip kıvırarak yapılabilir diye düşündüm ama o kadar büyük ampulle kağıt ısınır, olmaz yani. herhangi bir ahşap türünde düzgün işçilikle yapabileceğini hiç sanmıyorum bunu.

ya da kendim yapmayım da yaptırıyım dersen saca lazer kesimle yaptırabilirsin.

ortada karpuz varken düşük watt bir ampül tahtayı yakacak kadar ısıtamaz bence. lakin kıl testereyle o kadar uğraşmak için baya boş zaman sahibi olmak lazım. her bir desen için bir kere çivi çakacaksın ve kıl testerenin ucunu söküp takacaksın. sadece bu işlem bile dakikalarını alacak...

güzel fikirleriniz için teşekkür ederim.

şimdi aklıma şöyle bir fikir geldi; ben bu deseni autocad'de çizsem (hatta içine kedi falanda eklesem kendime göre) bunu lazerciye kesmesi için versem 4 parça şeyi kabul eder mi bilmiyorum ama fiyat açısından tuzlu olur mu acaba? gerçi sac kestirsem onu nasıl birleştireceğim kaynak lazım. tahtadan cnc kesim yapan bi yer bulmak lazım. onun fiyatı nasıl olur belki bir bilen vardır?

karşılama işi deniyor

karsilama komitesi :)
onlar genelde gelenin gelis amacina bagli, havaalaninda tanimadigi ama almasi gereken kisiyi karsilama amacli gelmis kisiler (soför, tur elemani vs.) oluyor sanirim onlari kasdediyorsu?

Refakatci diyeni duymustum daha once. Konuklari karsilayip belirtilen yere goturuyorlar.

Aktarma denir.

Ajanslarda "aktarma" işi olarak geçer.

Mesela 30 tane yabancı doktor bir kongre için geliyorsa, ajans ile anlaşırlar, ajans "aktarma" için birisi ile anlaşır. Genelde şoförü ayrı, karşılayıp konuşacak kişiyi ayrı tutarlar. Ajansların ayarladığı karşılayan kişi de genelde üniversite öğrencisi olur (öğrenciyken çalışmıştım).

Beni gideceğim okuldan bir şoför karşılamıştı, kağıdı o tutuyodu. Genelde turda çalışan ve ingilizce bilen herhangi biri karşılar.

yurtdışında staj yapıcağım şirketin şoförü karşılamıştı beni elinde kağıtla. herhalde genellikle şoförler oluyordur onlar.

guylian. tek geçerim.

artık öyle bir global dünyadayız ki bütün marketlerde satılanlar aynı. bahsettiğin markalar Türkiye'de de bulunabiliyor. bence onlardan isteme. kaliteli şeyler değil.

kaliteli şeyler için butik pastaneye filan gitsin.

lebkuchen +1

lindt.

ritter sport demek icin geldim ama kabul olmuyor galiba.

gerci artik butun cikollar burada da bulunuyor esprisi kalmadi.

Zaten bahsettiklerimden getittirmicem,baydı artık onlar:)

lindt +1
after eight

Lebkuchennn.

Hanuta

nussknacker

nusskacker +651265
kesin biliyorsunuzdur:
encrypted-tbn3.gstatic.com
benim hayatımda en çok sevdiğim çikolata. gerçekten. çok ucuz. 0.69 euro. Aldi marketlerde satılır. bence bir tane pahalı ürün aldıracağınıza 10 adet nusskacker aldırın. ucuz diye kalitesiz sanmayın. türkiyedeki tüm çikolatalardan daha kaliteli ve güzel. 10 tane almayacaksanız bile en az 1 tane aldırın, denemiş olursunuz. aşırı ucuz zaten.

İlaçtan önce sirkeli su denesen ?

aspirin (suda cözüneni de var: plus c.), parasetamol (bildigim kadariyla recetesiz)
edit: eczaneye gidiniz.

Her hangi bir ağrı kesici ihtiva ettiği maddeler bakımından ateş düşürücü etki yapacaktır. Parol, Parol +, Vermidon vs. bunları bakkalda bulabilirsiniz.

(bkz: ateş/@compadrito)

xmas ve yılbaşı apayrı şeyler

xmas dini

yılbaşı evrenseldir.

italyada noel ve yılbaşı kutlanırken filistinde yılbaşı kutlanır sadece.

24 aralık christmas iken 1 ocak yılbaşıdır

geri kalan herşey için google

ingilizce mi soylemek istiyorsun?

merry christmas gayet uygundur. fransizcasi da joyeux noel.

24 aralik: christmas eve (noel babanin bacadan inip hediyeleri biraktigi, sutu icip kurabiyeyi yedigi gece :) )
25 aralik: christmas (hediyelerin acildigi sabah)
31 aralik: new year's eve

yeni yil 31 araliktan-01 ocaga gecerken kutlaniyor.
24ünü 25 ine baglayan gece kutlanan sey noel. 25-26 da noelin 1. ve 2. günü.
hangi ülke?

bu arada karşı taraf eğer xmas ve yılbaşı farkını biliyorsa sakın bu hatayı yapma, rezil olursun

pardon karıştırdım ikisini. christmas'dı sormak istediğim aslında. cevaplar için teşekkürler. dil ingilizce, yer kanada.

merry christmas olarak kutlayayım diyordum ama en iyisi yeni yılını kutlamak galiba.

kredi cekmis olabilir, telefon hatlariyla kara para bile aklamis olabilir, teror orgutu icin cesitli gorusmeler yapmis olabilir vs vs..

Birisi bir polisin kimlik bilgilerini ele gecirip baskalarinin uzerinde bu bilgileri de kullaniyor olabilir. Gerekirse karakola bildir bu olayi.

turkcell'den durumu dogrulattim ve hatlarin iptali icin basvurdum. yarin emniyete mi gideyim savciliga mi kararsizim.

Hiç bir yere para verme. Bu da komple bir dolandırıcılık olabilir.

emniyete git. zaten karakolda savcı olmuyor mu? onlar yönlendirirler. polisin aradığını falan da anlat. doğrulattır herşeyi. nolur nolmaz.

kimligini kaybettiginde tutanak vs. tutturduysan veya gazeteye "kaybettim hükümsüzdür" ilani verdirdiysen isin daha kolay sanirsam.
herseyi yaptirmis olabilir. savciliga git bence. karakola da olayi dogrulatmak icin git.

kimligimi kaybetmedim. oynanmis kimlik fotokopisiyle hat cikarmislar sanirim. polis kesin dogru. gun icinde 5-6 kez konustum adamla. subesini sicil numarasini telefon numarasini her bi haltini dogrulattim.

karakola mi gitmeli savciliga mi ne farki var ?

Karakolda savcı olmaz ama karakoldan 2 adet ifade tutanağının birini ya da onaylı fotokopisini size verirler, oradan savcılığa gidersen uğraşmamış olursun.

Ayrıca bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşamazsın, rahat ol.

Neden vergi dairesi?

E devlette adina cikan hatlari gorebildin mi yani?

evet kabak gibi cikiyor

çok sağolun tavsiye için. Yarın gün boyu okulda olmam gerekiyor ama merhemi deneyeceğim. ayağımı sağa sola oynatmaya çalıştığımda biraz daha fazla acıyor. muhtemel bir lif kopması durumunda doktoru geciktirmem çok sorun çıkarır mı? ya da çıkık olup olmadığını nasıl anlayabilrim? bilekte herhangi bir morluk, gözle görülür şişme ya da kızarma yok. yarın önemli iki sınavım olmasa bu geceden de giderim de sınavlar önemli ve çalışmam gerek ne yazıkki.

püff lif kopmasi/zedelenmesi herhalde. ya o $i$er agrir. bir doktora git bence. kesinlikle hareket ettirmemen gerekiyor. doktora gidip rapor alsan, sinavda da agrir o.
röntgen cektirmen gerekiyor. öyle bakarak anlasilmaz. ihmal etme. tedavi süreci uzar. Agridan kivranir mecburen doktora gitmek zorunda kalirsin.

Kesinlikle doktora yahut acile gidin. Bende lisede basketbol oynarken ayağımın üzerine düştüm,akşama kadar idare eder herhalde dedim ama eve emekleyerek girdim(harbiden,şaka değil).

Edit: Vakit geç değil, acile gidip durumu anlatın, muhtemelen bir iğne,merhem ve ilaç verecekler. O iğne yarına kadar sizi daha iyi yapar zaten. Geçmiş olsun bu arada.

dün sabah kalktığımda ağrı kalmamıştı sadece çok zorlarsam ufak bi ağrı oluyordu, risk budur deyip akşama kadar bekledim ama durum daha iyiye gidince doktora gitmedim. şuan herhangi bi sıkıntı yok. hepinize ilginiz teşekkürler :)

gayet gidilir ve eğlenilir.

yahu tek başına konsere gitmek, sinemaya gitmek vs. bunlar neden bu kadar garipseniyor ben hiç anlamıyorum.

süper bi fikir. sevdiğin müzikse, izlemek istediğin sanatçıysa git. bu kadar basit. birinin deneyimlerine ihtiyacın yok bence bunun için.

hiç tereddüt etmeden alır bileti giderim.
gidilir kesinlikle.

Sonisphere'e, Megadeth'e, Iron Maiden'a yalnız gittim. Ufak konserleri saymıyorum, hepsi de arkadaşlarımla gittiğim konserlerden daha zevkliydi.

GİT.

Ben daha çok zevk alıyorum tek başıma konsere ya da filme gidince.

Geçen yıllarda yapılan Unirock Open Air Fest'lerin ikisine tek başıma gittim. Metal müziğe dair en güzel anılarım o festivallere aittir hâlâ. Festival çadırını tek başınıza kurma çabası bile ayrı bir güzellik. Bu yüzden çok eğlenceli bir deneyim, tavsiye ederim.

birileri ile gitmek daha çok olayın sonrası içindir bence...
tek de izlesen 3-5 arkadaş birlikte izlesiz de o esnada alacağın zevk pek değişmeyecektir. beri yandan konser/film bittiğinde o ruh halini, o duyguyu, paylaşabileceği birilerini arıyor bazen bünye.

ben sinemaya da yalnız giderim.

velhasıl iyi bir fikir, güzel bir fikir, şahane bir fikir. yalnızlık > her şey

ayrıca tepedeki psychedelic adam +1 demeden de geçemeyeceğim.

git git. tek basina gidince insanlarla da tanisirsin hem. sevdigin grup, kisiyse konser basladiktan sonra tek basina oldugunu bile unutursun.

bina görünüsü kuzey, güney, dogu, bati yönlerinden cizilir. 4 tane görünüs cizmen gerekir normal sartlarda. elinde planlar var mi?
yoksa surada örnek proje var:
megep.meb.gov.tr

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

ve benzerleri...

çok teşekkür ederim,elimde plan yok ama kendi oturduğum planın çizimini yapmam lazım.

Onun yerine gerçek bir psikologdan yardım alınmasını tavsiye ediyorum.

annesinin evi neden terkettigi = annen baskasininkini daha sevmis\ babani kusu kalkmiyodu\ baban annenin gozunu morartti\ baban annenden haric 3 hatunu daha tokmaklamis--- gibi her turlu sebep neyse cocuklarin sevdigi biri tarafindan cocuklarin anlayabilecegi dilde acikca anlatilmali/ durustce acikca cocuklarla konusulmali

çocukların yaşı 8, 10 ve 16. zaten en büyüğü annesini istemiyor ve "annen başkasınınkini daha sevmiş" olayının farkında. ama diğerlerine nasıl davranılmalı, kötü baba imajı nasıl atılmalı fikrimiz yok...

O babaya Allah sabır versin. Sonra vay niye cinayetlerde bık bık. Neyse çocuklara dürüst davranılıp Annelerinin başkası için evi terk ettiği anlatılıp babanın elinden bir şey gelemiyeceği yine çocukların babası tarafından anlatılmalı. Bu sureçte baba çocuklarının yanında olursa çocuklar bu travmayı atlatır. Sadece topu psikoloğa atarak sorunu çözemezsiniz. Baba ve çocuklar bu işi kendi aralarında çözümlemeli. Yani babaya tavsiyem hiç ilgilenmediği kadar çocuklarıyla ilgilensin. Belki zor ama en geçerli yol.

uzman degilim ama söyle tavsiye verecem:
iki taraf da birbirine digerini kötülememeli. yani baba cocuklari anneye karsi doldurmamali ve de tam tersi. bu aradakalmislik kadar cocugu ezen bir sey yok.
ayrica olan olmus, "sen suclusun ben sucluyum" anne babanin da bundan kacinmasi gerekiyor.
diger ücüncü kisi de olaya katilmamali.
aksine "biz babanla/annenle anlasamadik, sizin de daha kötü etkilenmemeniz icin yollarimizi ayiriyoruz. ayni evde yasamayacagiz vs. vs. ama sizlerin annesi ve babasi olmaya devam edecegiz." denmesi gerekiyor.
diger ücüncü kisi de olaydan uzak tutulmali. ancak cocuklari tabii ki onaylamali o kisi...
he bu dediklerimi annenin cocuklarini tamamen bir köseye atmadigini varsayarak yazdim... cocuklarin anneyi veya babayi kaybetme kaygisinin önüne gecilmesi, onlara bunun olmayacagina dair garanti verilmesi gerekiyor. somut örneklerle..

Hangi sehirdeler? Psikiatrist tavsiyem olabilir. Cocuklar yetiskine degil cocuk uzmanlarina gotrulmeli. Bunlar cok tramvatik vakalar o yuzdn psikologtan once tip egitimi olan psikiyatirlar ile gorusulse iyi olur. Zaten doktor gereklilige gore psikologa yonlendiriyor.

snowflake, çocuklar objektifler doğru. ama ortada bir aldatma var ve çocuklar bundan habersiz. işin aslı, 2-3 yıldır eşlerin arası bozuk ve tartışıp barışmışlar daha önce, bu süre zarfında kadın evden daha önce de kaçmış. ama bu süreç zarfında kadın tarafı iyi rol yapıyor ve her şey düzelmiş gibi davranıyor ama kadın tarafının gizli telefonu ve facebook hesabı ortaya çıkartılıp mesajlar da okununca aldatmanın devam edildiği ortaya çıkıyor...

şimdi, çocuklar bunlardan habersiz. bu yüzden "ortada neden yokken neden gitti sen kötü babasın" lafı ortaya çıkıyor.

çok farklı yorumlar var, bir taraf diyor ki git çocuklara her şeyi anlat, diğer taraf diyor ki anlatma...

kleonis, bu arada almanya'da yaşıyoruz...

ok almanya da zaten cocuk psikiyatrisinde uzman sayisinda sorun yok diye biliyorum. Olaylari su oldu bu oldu diye anlatmak hic dogru degil. Bir tarafi ki suclu bile olsa suclamak da iyi degil. Sonucta biri anne biri baba. Cocuklara anlatilmasi gereken yetiskinlerin arasindaki sevginin , yetiskinlerin cocuklarina olan sevgiden cok farkli oldugunu. Cocuklara olan sevginin degismeyecegi ama iki kisinin birbirine olan yetiskinin birbirine olan sevgisinin degisebilecegi. Yapilan hatanin bunu oturup konusak cozumleyip duzgunce ayrilmak yerine birinin evden gidinceye kadar bunu surdurmeleri oldugunu anlatmak. Ama elbette ki bu raddeye gelene kadar anne baba hakkinda baba da anne hakkinda birseyler soylemistir o yuzden cocuklar birini sucluyorlardir. Ama en buyuk bile yetiskin degil hatta ergen oldugu icin daha teklikeli onun icin. Cinsellikle ilgili buyuk problemleri olusabilir bu cocugun. Dedigim gibi cinsellige vurgu yapilmadan anne babanin gelecege dair hedeflerindeki farkliliklar birbirine olan sevgilerindeki degisim hayattaki isteklerindeki farkliliklarin artik birlikte olamayacaklari kadar birbirinden uzaklasmis olmasi seklinde anlatilirsa kimseyi zan altinda birakmadan daha mantikli ama bunu en iyi bir profesyonel yonlendirir. Bir tarafin dogrulariyla cocuklarin yonlendirilmesi gerektigini savunan arkadaslara da hayret ediyorum hic bir egitimi olmadan hem de. Cocuklar gercekleri yetiskin bir kisinin algiladigi gibi algilayamaz. 8 yasindaki cocugun soyut kavramlari bile daha yeni yeni olusmakta. Ufaklarin daha cinsel hormonlardan bir haber digeri tam kendini tanimaya basladigi yasta. Bu cocuklardan hicbirine bir aciklamayi ayni tarzda yapamazsiniz. Bir profesyonel buun nasil yapilacagini anlatir. cocuklarin aileleri disinda 3. objektif birine ihtiyaci olabilir. Oncelikle bir uzmanin hem anneye hem babaya aralarinda ne olursa olsun cocularina nasil davranmalari gerektigini de acilar

yorumlardan çıkardığım kadarıyla en doğru olan çocuklara annenin bir başkası için evden kaçtığını söylemek fakat detaylara girmemek, bu söylenirken de annenin hala çocuklarını sevdiği üzerinde de durulmalı ve istenildiği zaman annenin görülebileceği belirtilmeli. diğer yandan, anne babayı değil de bir başkasını seviyor denirse, çocukların bilinç altında "baba sevilmemesi gereken bir tip" mesajı belirmez mi?

Ben böyle durumlarda uygun dille "Kafamdaki plana uymuyor şu an" falan deyip yırtıyorum..
Bir iki sefer inat eden birkaç satıcıya "Tuzlu geldi bu bana" demişliğim dahi var..

"Eyyorlamamak lazım o gadar" ve daha ucuza başka yerde varsa oradan alınmalıdır. En azından ben öyle yapıyorum.

Alışverişe arkadaşınızla gidin; aranızda dışarıdan belli olmayacak gizli bir işaret yapın, onu yaptığınız zaman karşı taraf bunun size göre pahalı ve alım durumunuzu aşacak bir ürün olduğunu anlasın ve hemen "kanka bu sana hiç yakışmadı, zaten aynısından sende yok muydu?" türünden bir çıkışma ile sizi bu zor durumdan kurtarsın... Biz böyle yapıyoruz, mutluyuz. Hayatı çözmüşcesine mutluyuz adeta.

(bkz: yeni başlayanlar için "hayır")

mağaza müdürü bunun içindir yakışıklı erkekleri, hoş hatunları her gün tenkit eder bakımlı olun, güzel kokun, gülümseyin, hoş bakın, iltifat edin diye.

bu işin raconu bu. mağazada tezgahtarsan malı satmazsın kendini satarsın.
yüklü hesap ödeyecek havasını bozmayayım diye numaranı bile verirsin.


evet eski bi tezgahtarın anılarını dinlediniz.

Çok güzel, birkaç yere daha bakayım diyerek kurtulurum.

aklim kalmadiysa o üründe "tesekkür ederim." deyip cikiyorum. bu gibi durumlarda kullanilacak anahtar kelime "oldu ben bir düsüneyim."dir bu arada. ezik durumuna kaziklanarak düstügünü unutma. o "manken gibi hurileri"n de orada magaza sahibi degil de calisan oldugu, belki de senin parandan prim aldiklari da aklinin bir kösesinde olsun. günde senin gibi kac kisi gelip gidiyor o magazaya.

asil eziklik bu sekilde düsünüp alis veris yapmak..

amk şuraya bak herkes başıma philip kotler kesildi. rica edicem soruyu saptırmayın lan.

ben onun için en baştan koyuyorum. "ne bakmıştınız" deyip yanıma gelirlerse direk "sadece bakıyorum teşekkürler" deyip kibarca savuşturuyorum. kimse kalmıyo.

ne bakmıştınız diye gelmeleri çok saçma zaten, ne yani illa bir şey arayan adam mı giriyor bu mağazalara.
tommy'de falan bu o kadar para etmez tommy satan x mağaza daha ucuza satıyor diye demişliğim çok vardır. sonuçta orda çalışan görevlilerde alışveriş yaparken bizim gibi düşünüyorlar.

eziklikle ne alakası var anlamadım. ben bu tip durumlarda direkt söylüyorum "şurada daha ucuz. teşekkürler yine de" diye. o hatunlar ali ağaoğlu mu sanıyorsun? onlar olsa onlar da gidip ucuz yerden alacak..

satıcı hatun çok güzelse ve seksiyse ben de senin gibi alırdım.

kombinin alt kısmında vana vardır, bak bakalım.

var da çok fazla vana var

altının da capsini koysan :)

alttan fotografini cekip yükleyin, su diyelim.

valla birşey diyemeyeceğim o zaman. ama kombinin tam altında olacak, duvarda falan değil makinanın içinse olacak. hatta bi fotoğraf çeksene.

resımleri koydum...önceki yerdeki kombi resmı netten buldugum resımdi aynı kombinin.

mavi vanalar sıcak ve soğuk su. onlar değil yani

ortada küçük bir vana yok mu?

var bitane ama tam altta kalıyor rengi mavi

fotografta secilmiyor ama nemli veya su damlayan bir sibop bulursan odur.

tam altta kalan vana büyük ihtimal.

biraz çevir bakalım, su çıkışı sesi geliyorsa odur. oysa biraz su ver ve tekrar kapat.

birde şu vana var resmını yükledim

c1211.hizliresim.com

o mavi vana işte.

peki yanlış vanaysa patlamasın kombi :D

kombinin markasi modeli ne?

müşteri hizmetleri vardır bir çok kombinin o numarayı ara..

markası baxi..çok eski bir kombi

yanlış değil, doğru vana. açınca su çıkış sesi duyacaksın, bir kaç saniye aç ve tekrar kapat. basıncın yükseldiğini göreceksin, kombiyi aç, yanıyorsa yeter, yoksa biraz daha su ver. kombinin içindeki çelik torbanın patlaması için şöyle rahat 1 dakika açık kalması lazım vananın :)

sonra sıkıca kapatmayı unutma o vanayı.

peki fazla su vermişsen ne yapacaksın?

peteklerin orada su çıkış yeri olur, oradan biraz su vereceksin dışarıya, pis su çıkar büyük ihtimal, altına bardak gibi bir şey koy.

açtım vanayı oldu :D fazla yükseltmedim ama tam ortada bıraktım...basınç değerleri 4 e kadar 2 de bıraktım ben

1,5 iyidir. 2yi aşmasın.

www.youtube.com

bak burada basincini yeniden ayarliyorlar ama tesisatci degilsen yapma bence
edit: hallolmus galiba

2 yi geçerse ne olur ki ?

2'yi geçerse performansı düşer kombinin.

2 yi geçerse rastgele bir petekten su alıver. basıncı düşer hemen

2'yi geçerse kombi yanınca basıncı iyice artar, 3 olur, belki de geçer. ibre kırmızı tehlikeli yere gelir. kombinin altında patlamasın diye emniyet valfi vardır. basınç yükselince o otomatik açılır. kombiden şakır şakır sular akar. sizin petekten boşaltmadığınız suyu kombi kendi kendine ortalığa akıtarak boşaltır. ola ki emniyet valfi bozuktur mozuktur açılmazi allah muhafaza patlar bile.

www.eksisozluk.com

sözlükte aramak hiç aklıma gelmemişti sağol. bi de google linki verin tam olsun.

bu rahatsizlik en iyi böyle birini taniyorsan anlasiliyor. "normal"in tanimini yaptirabiliyor, pek cok davranisin anlamini buluyorsun bir anda.
en cok zarari kendilerine veriyorlar. dikkatli olmak gerekiyor. birlikte yasayan insanlara cok sey düsüyor.
bir de kendilerine "ben borderlaynim yaae" diye teshis koyanlara götünle gülebiliyorsun.
ben bunlari yazayim dedim, sözlük, google onlari arastirmissinizdir herhalde.

engin genctan (bkz: psikodinamik psikiyatri ve normaldisi davranislar) 5-6 sayfalik bir bolum var d&r tarzi bir kitapcida rahat bulursun ayak ustu 10 dk ni almaz okumak.

Yazılımcı adamsın, kafana göre takıl, kendine proje yap boş zamanında. Hiç mi aklına fikir gelmiyor, kendini geliştirmiş olursun işte, hem de paslanmazsın evde otura otura. Open source kas, açık kaynak projelere yardımcı ol. CV'ye de yazılır hem.

freelancer takil bir sure?

Şu an İstanbul'da yazılımdan daha çok iş olan bir alan yok. Bu durum pek normal değil. Ben de kısa süre önce yazılım için iş başvurusu sürecindeydim ve kısa süre içinde işe başladım. Aklıma gelen birkaç öneride bulunacağım.

- Şu anda İstanbul'da yaşamıyor ve İstanbul'da iş arıyorsan kariyer.net'te, CV'nde filan oturduğun yeri İstanbul olarak yaz. "Bu adam İstanbul dışında yaşıyor, çağırıp uğraşmayalım" diyebilirler. Daha önce olana rastladım.

- Başkalarının CV'lerini incele ve ona göre güncelle CV'ni. Senin görmediğin ama yanlış yazdığın birkaç şey olabilir. Bilen başkalarına da göster, bana da yollayabilirsin.

- Kariyer.net ve linkedin'in yanı sıra başka kanallardan da iş ara: yenibiris.com'a da kayıt ol (ben yapmamıştım ama sadece yenibiris'e ilan veren firmalar da var). Büyük firmaların sitelerinde kendi sistemleri var, onlara da kayıt ol ve başvur (mesela Eczacıbaşı. kariyer.net ile bağlantılı gerçi sistemi). Bunlar dışında da, üniversitelerin kampüslerinde teknoparklar oluyor, bunların içinde de çoğu küçük olan onlarca şirket. Git mesela "boğaziçi kosgeb/teknopark" diye arat Google'dan, o teknokentteki şirketlerin listesine ulaşacaksın. Her bir şirketin web sitesine gir ve ik'larına mail at. Açık bir pozisyon görünmese bile "pozisyon olma ihtimaline karşı başvuru yapmak istiyorum" diyerek yolla CV'ni. Bu tarz şirketlerde sirkulasyon hızlıdır, ve sırf para vermemek için kariyer.net'e ilan vermezler bile bazen.

- Kariyer.net'ten filan CV'ni her gün güncelle. Yeni bir şey eklemene gerek yok, bir boşluk ekle ve kaydet. Böylece "CV'sini yeni güncelleyenler" listesinde üste çıkmış olursun. Ben sadece güncelleyip başka yere başvurmadan birkaç iş görüşmesi daveti almıştım.

Bunun dışında soruların olursa çekinme, sorabilirsin bana.

o kadar da kafana takılacak bir şey değil, yarın bir gün işe girince göreceksin.
onlar senin annen baban, tabii ki sana bakacaklar.
bir de kariyer.net falan yalan dolan çoğunlukla, tanıdık biri aracılığıyla işe girmek lazım türkiye'de. acı ama gerçek.

mühendis olmadık ki işe yarayalım diyoruz biz iibf mezunları.
öğretmenler ulan iibf okumadık ki her işe girebilelim diyorlar.
....

halin o kadar tanıdık ki,
ben sana çözüm söyleyemem eğer bi çözüm bulursan sen bana söyle.
ama şunu bil bu ülkede artık 22-26 yaş arası herkes aynı cümleyi kuruyor, aynı sabır sınamasından geçiyor. ama öyle ama böyle.

benden sana tek deneyim aktarabilirim, çılgınlar gibi iş bul kendine. evin alış verişini yap, faturaları yatır babanın arabasını sanayiye götür olmadı al bi fırça yıka, düz koşu yap, akşam kuzenleri topla matematik anlat, hatta 2 kutu boya al evi boya.
kafanı boş bırakma bu sırada bedenini yor. merak etme ölmezsin. kimse canı sıkkın diye ölmüyor. işte zona uçuk göz iltihaplanması ağız içi yaraları, geçiriyor en fazla. ben migren sahibi oldum, gözlerimde ve ağzımda yaralar çıktı sonra geçti. şu an duyanların aaa ne gerek ne alaka rahat mı battı sana dedikleri bişe yapıyorum. iki yüksek lisansın da aynı anda ders dönemindeyim. günde 6 saat uyuyorum ama 24 saat bana o kadar kısa geliyor ki. hala 5 kuruşum yok işim yok her pazartesi anneme kaş göz yapıyorum babama para bırakmasını söylesin diye....


yani, çözümü yok. ama ortalama hepimiz aynı çamurun içinde debeleniyoruz. rahatlatır mı bilmem.

senin yasadigini yasayan cok insan var. bir de tik yok dedigin yerleri aramaya devam et. inatla arayip is sahibi olanlari taniyorum. kendine egitimine göre bir is bulana kadar parttime falan bir ise gir. ögrenci isi gibi. insanlarla iliskide olmak hem moralini düzeltir, hem güvenini yerine getirir, hem düsünmekten kafayi yemezsin, hem de iki kurus bir sey kazanirsin. tabii ki bu arada aramaya devam edeceksin. babanin sana bakmasi gibi bir sansin var. bundan dert etme kendine.
hadi 30 tane daha cv gönder...

aynen üniversiteden arkadaşlarınla iletişime geç. onlara cv ni ver, onlar da ik ya versin.

bu süreçte android, facebook uygulama falan yapmaya çalışıp kendine yetecek kadar para kazanabilirsin. benim de uğraşmaya vaktim olmuyor bunlara ama para kazanan arkadaşlar var. hem bunları da eklersin cv ne. daha donanımlı biri olursun. hiç uğraşmadıysan bile google dan falan bişeyler bulunup öğreniliyor az buçuk. ya da kursa git.

ha bir de hergün araştır kariyer sitelerini. işte bunda 2-3 senelik tecrübe istiyormuş falan diye başvurmamazlık etme bence, başvur. bende sektörde yeniyim. kariyer nette 150 yere başvurmuşum şimdiye kadar.

Hiç sıkma canını. İlla çıkacak bir yerden. Neticede iyi bir bölüm mezunusun. İşe başlayınca bu günleri özleyeceksin. Ama boş durma, yeni bir programla dili öğren, spor yap vesaire...

hakikaten 1 yıl tecrübeli, askerliğini yapmış bir yazılımcı nasıl oluyor da iş bulamıyor; garip. Hadi yaptığınız işte kötü olsanız mülakatlarda yatar ama daha mülakata bile çağırılmıyorsunuz.

öneri veremiyorum daha; buradaki bütün öneriler birbirinden güzel.

linkedin'den başvuru yapılıyor mu ya?

bu bir geçiş dönemi. emin olun sizinle aynı kaderi paylaşan çok insan var. hatta bunlardan birisi de benim. ben öğrenciyken bu durumda olan tanıdıklarımın tavsiyesiyle bu durumu düşünüp içinde kaybolmamaya çalışıyorum. zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. mesela web tasarımı ile uğraşıyorum. siz de kendinizi geliştirebileceğiniz şeylere yönelin. hem işsiz olabilirsiniz ailenize muhtaç olabilirsiniz bu sizi sıkmasın sadece bu dönemin geçici olduğunu farkına varın. umut fakirin ekmeği sonuçta :)

ayrıca nereden iş bulurum diyorsanız kpss'ye yüklenin derim. özel sektör mü kaldı? özel sektör demek çok çalıştırıp az ücret ödemek demek.

30 basvurudan sonra serzeniste bulunmak tuhaf gercekten, tum is ilani veren sitelerde toplamda 300'e yakin basvurudan sonra geri donus olmadigi zaman lan ne oluyor dersin.

CV'ni bana ulastir.

2. daha hoş bence.

2

2. çok havalı, 1. çok eğlenceli.
1.'den pişman olabilirsin bir süre sonra, ben olsam 2.yi seçerdim. :)

altı yaşından beri metalci olmama rağmen kesinlikle sarı olan.

2.'yi al, 10 sene kullan.

2

2. güzel.

sarıyı al
siyah iç karartıcı

2 yi al. on numara

2 daha güzel ve özel bence

1

1'i al. yanından ayırmak istemezsin, rengarenk.
(tarzını bilmiyorum ama 1'i de koyduysan 2'nin yanına... sıkıntı yok demek ki.)

2

2.yi sipariş ettim arkadaşlar teşekkür ediyorum hepinize.

"beta'da bak" butonuna bir kere tıkladığında bilgisayarına çerez bıraktığı için ekşi sözlük çerezlerini silmen gerekecek.

firefox kullanıyorsan:
araçlar > seçenekler > gizlilik > çerezleri göster > arama: eksisozluk
ve çıkan tüm ekşi sözlük çerezlerini sileceksin.

google chrome kullanıyorsan:
seçenekler > ayarlar > gelişmiş ayarları göster > gizlilik > içerik ayarları > tüm çerezler ve site verileri > çerezlerde ara: eksisozluk
ve yine karşına çıkan tüm ekşi sözlük çerezlerini sileceksin.

safari kullanıyorsan:
safari menüsüne tıkla > tercihler > güvenlik seçeneği > çerezleri göster > tümünü kaldır

bir daha "beta'da bak" butonuna tıklarsan yine aynı işlemleri yapman gerekecek.

edit: safari çerezleri

çerezleri temizle: Ctrl+Alt+Delete

ben su adresi kaydettim bunla aciliyor normal görünüm hep:
www.eksisozluk.com

Safari?

eskiden tuzlu krakeri yanımdan eksik etmezdim ama yaş ilerledikçe kendimi tutmayı bir şekilde öğrendim. mesela eskiden şak diye bayılıp kalıyordum her tansiyon oynamasında, artık kendi kendimi telkin edebiliyorum bayılmamak için. çok hareketli bir yaşam sürmemeye dikkat ediyorum; yani koşturmacalar benim için uzak:) ani hareketlerden de kaçın, çünkü her şey tansiyonunu etkiliyor. kahveden uzak duruyorum bir de (bu benim için en zor olanı:))

tuzlu yiyip bol su içiyorum.
eğer düştüğünü hissedersem hareket ediyorum. ısınma koşusu, zıplamak gibi.

bir tane damla ilacim var. düsüklük hissedince 10 damla sekere damlatip yiyorum. bol su iciyorum. kahve, siyah caydan uzuk duruyorum. tuzlu kraker falan yemeye basliyorum.

www.wick.de

burdaki receteye gore sordugun sorularin cevaplari yok. burnde 5 gunden fazla alacaksaniz doktora danisin demis. yetiskinler icin ise gunluk 2-3 olmak uzere max 6 defaya kadar fis yapabiliyorsun. iceriginde de %20 alkol var aklinda bulunsun.

-bogazda veya agizda agriyan yerin üzerine her kullanista 2-3 kere sikacaksin.
-yetiskinlerde günlük kullanim 6'ya kadar. (max 6 kere sikabilirsin)
-yutmayacaksin. fazlasini tükür

tansiyon düsüklügü, asiri yorgunluk olabilir. istirahat yaziyorum.
eczaneye gidip tansiyonuna baktir. minosetin yan etkilerinde bas dönmesi var mi diye bak, dinlendikce gecmezse doktora..
veya göz bozuklugu olabilir.

vertigo olabilir belki

kulakların tıkalıdır. kulaklarını aç.

Orta kulakta bir problem olabilir. KBB'ye gitmenizi öneririm. Geçmiş olsun...

vertigo diyorlar sanırım, benim de başıma gelmişti ama geçiyor sonra. beyin kendi kendine ayarlıyor denge olayını.

Vertigo. Betaserc diye bi ilacı var sadece onu al başka ilaç kullanma bol bol yat kafanla fazla ani hareket yapma. Devam ederse doktora git bi iki hareketi var sözlükteki bppv başlığına bi bak orda da var epey bilgi

Bişey varsa da zaten taa iç kulakla ilgilidir hiç boşuna kulaklarını kurcalama ulaşamazsın. Denge sistemi epey içerde

gördüm ve arttiriyorum: 40

aciklama: teker teker sayiyorsun iste.

ben 40 saydım,ama cevap 40 da değil galiba.cevabı bilmiyorum.

40 tane

16 ya da 40.
eğer siyahlar çizgi (yani 1 boyutlu ise) ise 40.
eğer siyah çizgiler iki boyutlu ise (yani uzunluğuun dışında kalınlığı da varsa) sadece beyazlar kare oluşturur. o zaman 16.

38 tane var. dogruysa aciklayayim

40 tane.

Her birinde 16şar var 2 tane ayrı ayrı alırsak altı üstü. Bir de birleştirince ortada var bulduklarımız. 40 ediyor.

37 tane var.
sayarak bulunur.

saydım 40.

41.

40:
i.imgur.com

37,38,39 resimde yok.
onlar da 36ya analog sekilde 3x3 kareler.

40 Yapar!

www.joshsneed.com

a*a satır ve sütundan oluşmuş bir karedeki toplam kare sayısının kısaca formülü şudur. bu arada bu formülü üstün dehamla buldum :) benden önce muhakkak birileri keşfetmiştir.

1^2+2^2+3^2...a^2

örneğin bir satranç tahtasındaki kare sayısı

1^2+2^2+3^2...8^2 dir.

sorunun cevabına gelirsek; öncelikle şimdilik ortalardaki iki kareyi saymazsak 4*4 bir karede,
1^2+2^2+3^2+4^2=1+4+9+16=30 tane kare vardır. ortalardaki iki karede,

4+4+1+1=10 tane kare vardır.

30+10=40 tane kare vardır.

16+9+4+1+8+2=40

eger su ortadaki -duzeni bozan- kareler olmasa 30 olacakti. formulasyonu mmrsrkn'nin belirttigi gibi.

öss permütasyon yav. elin herifi de para istiyor anladığım kadarıyla :D

40

bugün yarın boş bir vakit bulup çevirmeye çalışacağım. :) tabii benden önce bir başkası çevirirse, buyursun...

söyle bir sey bence, hatalar varsa düzeltiniz.

Sowohl mein berufliches aber auch persönliches Interesse besteht darin, die Programme an die individuellen Bedürfnisse des Nutzers anzupassen, währenddessen die notwendigen Entwurfsregeln einzuhalten und diese Programme anhand der im Rahmen der Standarte möglichen Optimierungen benutzerfreundlich(er) zu gestalten.

Çok teşekkür ederim flmng, emeğine sağlık.

en.wikipedia.org
wiki.answers.com

onun dışında reklam filmleri veya kısa animasyonlar için de kullanılıyor

tv jenerikleri
reklam filmleri
basılı reklamlar (ürünün fotoğrafını çekmek yerine modelini kullanmak)
film efektleri
3d animasyon çizgi filmler

mimarlikta olani tam olarak öyle olmuyor. autocad daha cok 2 boyutlu teknik cizime elverisli bir program. architecture'i olsun, revit'i olsun 3 boyutlu modelleme yapmak daha zahmetli ya da modelledin diyelim render'i yetersiz gelebiliyor. modeli yine baska bir render programina atiyorsun...
bu asamada 3dsmax veya maya veya rhino veya cinema4d gibi programlar giriyor devreye. 2 boyutlu cizimi bu programlarda ücüncü boyuta cekiyorsun.cünkü bunlar modellemeye daha elverisli, daha esnek, daha gercekci sonuclar veriyor. renderi da yine bunlardan biriyle yapiyorsun.

Mein Vater shickt das Geld.

taahhut u bilemedim

mein vater wird mir geld schicken.

das einschreiben.

hamsi arkadaşın çevirisi ne yazık ki yanlış
mich değil mir olması gerekiyor

Mein Vater wird mir das Geld senden babam- bana para gönderecek
para havale ile gönderilecekse senden yerine überweisen kullanılması daha doğru olur

Mein Vater wird mir das Geld überweisen

bu durumda da paranın daha önceden belli bir para olması gerekiyor

yani Mein Vater wird mir Geld überweisen da duruma göre doğru olabilir

Taahhütname ise genelde unternehmen olarak çevirilir ama tabii almanca da unternehmen çok anlama gelmektedir yani ne taahhütnamesi olduğunu yazarsan yardımcı olabilirim

taahhütname için "Verpflichtungsschein" ya da "Verschreibung" kullanılabilir. Ayrıca "mein vater wird mir geld schicken" kullanımı pilav'ın yazdığı gibi daha doğru olur.

bu galiba masraflarini babanin karsilayacagini (resmi) söylemek icin?

"mein vater wird mir meinen lebensunterhalt sichern/finanzieren."

taahütname: verpflichtungserklärung olmasi lazim.

Bizim oturma odasi yerden aydinlatmali.Genelde mumlar yanar,fazla isik gozumu aliyor benim.

filmlerdeki gibi.

kendim gitmedim ama work and travel'a giden arkadaşların dediğine göre amerika'daki dairelerin çoğunda bizdeki gibi tavan ampulü yokmuş, ayaklı lambalarla aydınlatılıyormuş evler.

1 tavan lambası var 2 de bacaklı lambalardan var. genellikle tavan lambasını eve misafir geldiğinde, kalabalık olduğumuzda ve masaya oturacağımız zaman sullanıyoruz onun dışında sarı ampüllü bacaklıları kullanıyoruz hafif loş oluyo

5 senedir yalnız yaşıyorum, iki kere taşındım. iki evde de, olmasına rağmen, hiç tavan lambalarını yakmadım. insanın ruh halini etkiliyor kötü aydınlatma

iki adet ayaklı abajur arkada iki mini hasır örgülü lamba kütüphanelik üstünde, tam loş ortam. tv yok. fazla ışık gözü yorar, hatları olduğundan keskin ve kötü gösterir.

bi evde ayaklı lamba diğerinde tavan lambası.

evdeki tüm ampuller gün ışığı (sarı),
bir tane ayaklı avize var 40 lık falan sanırım yandığında loş oluyor, avizenin anahtarı da şu ayarlı olanlardan açtık mı kısık açıyoruz ışık lazım olmadıkça.

yukarda üclü spot var, onun disinda los isik yapan ayakli ikea lambasi var bildigin. buna benziyor: www.ikea.com
yukardaki lamba yemek yerken falan yakiliyor. yerdeki böyle dinlendirici bir ortam istendiginde.
bir de calisma masasinin üzerinde de bir masa lambasi var, o da dinlendirici isik verebiliyor. mumlar var ayrica.

yani tam anlamadım ama mesela demirören avm'nin yapısına bakınca yandaki binaya göre çok çok sırıtmıyor. yapılabilir bence yani neden olmasın.

www.zycosilturkiye.com(2).jpg

yapılır para varsa.
hatta ben yarın kendi çizdiğim evi yaptırıyorum mesela.

rekonstruksiyon yaptirmiyorsan, o dönemin mimarisinin kopyalamak ögretilmiyor mimarlara okullarda. o yüzden sikinti yaratabilir. mesele telif meselesi degil. bir de imar izni alirken bilmiyorum türkiye'de durumlar nasil ama imar izni veren kisilerin, sehir planlamacilarin "hocu ne is? cevrede bu cesit bir bina yok, bunu buraya neden kondurmak istiyorsun?" diye sormasi gerekiyor.
daha cok cevresini gözeten bir mimariyle onun modern yorumunu yapmak gerekiyor.
gerekli sartlar bunu yapabilecek bir mimar ve onu onaylayacaklari bulursan mümkün tabii neden olmasin

flmng nin dedigi gibi,
1. donemin imkanlarini ve gerceklerini yansitmayan bir yapi mimari egitimde etik disi goruluyor. Buna ragmen okulun disina cikildiginda parayi verdikten sonra ne istersen cizebilecek bir suru insan bulabilirsin.
2. imar yonetmelikleri epey sinirlayici olabiliyor. ornegin 19.yy fransiz apartmani yaptiricam dersen catinin egimi yonetmeliklere uymayacaktir muhtemelen. yuksek tavan yapmak istersen ekonomik goturuleri olacaktir. belediyedeki gorevli biraz fazla ucuk bir sey gordugunde ne ayak? diyecektir. vs, vs...

acikcasi her bina modernist prensiplerle yapilmalidir gibi bir takintim yoktur sahsen ama sunu bilmek lazim ki i cok begendigimiz eski apartmanlarin cephelerinde uzun donemlerin birikimi olan iscilik ve oran bilgisi degerlidir. bugun bu bilgilere sahip insanlar artik yok, dolayisiyla gunun imkanlariyla yaptirmaya calisacaginiz taklitler orantisiz cepheleri ve dusuk kaliteli iscilikleri ile ucubeye benzeyeceklerdir. bilmekte yarar var.

sen canlıyı göster biraz bide arsanın imar çapını yolla, istediğin cepheye yakın birde imaj gönder hemen 3d'sini çizip yolluyayım, in Turkiye we call this architecture.
Kindly regards Mehmet Lütfi.

yoğurt ye hemen. balkona çık

bence bi hastaneye git. çamaşır suyu sakattır.

bence acile git. yanında da biri bulunması iyi olur.

Ben de aynı şeyi kireç sökücü ile yaşamıştım. 5-6 saat öksürdüm, ağzıma böyle kimyasal tadı geldi. Ama geçti ertesi gün, bir şey de olmadı. Muhtemelen bi şey olmaz sana da, temiz hava al bol bol. Banyoya da tekrar girmemeye çalış. Orayı da havalandırabilsen iyi olur aslında.
Yoğurt +1.
Hastanelik bir durum olduğunu sanmıyorum, korkma.

muhtemelen açığa çıkan gazları soluduğun için kanına karıştılar, bol bol temiz hava alman lazım, kusmanın faydası olmaz. ayrıca boğazın tahriş olmuştur, bi kaç gün soğuk su içme, gargara yap ki tahriş olan bölge enfeksiyon kapmasın yoksa faranjite çevirebilir. bol bol ayran iç iyi gelir.

derhal temiz havaya cikip soluman gerekiyordu. klor gazi soludun. kanserojendir. bi daha kullanma, bu sana ders olsun. o tur bir maddenin kullanilabilmesi icin, ortamin cok cok iyi havalanmasi lazim. yani hava cereyani yaptirmak lazim.

www.bt.cdc.gov

bleach contains a stabilized form of chlorine. This means that the following effects can occur (You've just inhaled household levels, however - which means that you'll be a - ok - however, if you experience any of these symptoms, you should call a doctor immediately).

* Immediately or shortly after exposure to 30 ppm or more of chlorine gas, a person may have chest pain, vomiting, coughing, difficulty breathing, or excess fluid in their lungs. Exposure to 430 ppm in air for 30 minutes will cause death.
* The health effects of breathing air that has less than 30 ppm of chlorine are the same as listed below for inhaling liquid bleach vapors.
* Liquid chlorine bleach and its vapors (at levels of 3-6 ppm in air) are irritating to eyes. At levels of 15 ppm in air people experience nose and throat irritation. Touching liquid chlorine bleach can cause skin irritation. Drinking levels over 4 ppm can cause throat and stomach irritation, nausea and vomiting.
Source(s):
dhs.wisconsin.gov


bonus: (bkz: temizlik manyağı kadınlar/@compadrito)

kusmamaniz gerekiyordu. camasir suyu icmis olsaniz bile sakin kusmayin, aklinizda bulunsun.
acile gidin, camasir suyu yüzünden sakata gelmeyin. hatta bence uyumayin da acile gidin, panik yapmak icin demiyorum.
bol temiz hava, evi iyice havalandirmak, doktora görünmek...

Benim yakın bir kız arkadaşım vardı böyle. Üşüyorum derdi. Bi de dar kotu giymek fln daha kolay oluyo çorapla.

kot soğuk havalarda ısıtmayan, aksine üşütüp bacakları sanki bıçakla kesilmişçesine sızlatan bir pantolon cinsi olduğundan bu etkiyi gidermek adına kışın külotlu çorap giymek çok makul bir çözüm oluyor. ama yaz günü yapıyorsa onu bilemedim bak.

kot pantolonun altina külotlu corap giymenin sebebi üsümektir.
edit: yazlik ayakkabinin icine yazin da ince külotlu giyilir hava serinse. bence önleri acik ayakkabiyla güzel olmuyor ama.

ayrıca o yazın gördüklerinde muhtemelen pantolon çorabı dediğimiz şeylerdir. dize kadar uzanan ve memuriyette çorapsız gezmek yasak olduğu için giyilen cinsten çoraplar mesela. ayrıca çorapsız giyilen ayakkabı ayağı terletir, koku yapar ve ayakkabının daha çabuk deforme olmasına sebep olur. bu nedenle görünür ya da görünmez şekilde çorap giymek gerekir mevsim ne olursa olsun. ucu açık ayakkabılar ve terlikle buna dahil değil ama yine de ucu açık ayakkabıyla giymelik burnu dikişsiz çoraplar da üretiliyor.

benim bi tanıdıgımın bacakları inanılmaz inceydi o yüzden altına böyle içlik gibi tayt gibi bişi giyerdi belki ondandır

benim kız kardeşim sıfır beden. kışın hem bacakları daha dolgun görünsn diye hem de üşüdüğü için jeanlerin altına 2 kat kalın külotlu çorap giyiyor.

yazın giyenler belki sürekli klima altında çalışan dostlarımız olabilir?

biz de cafer giyiyoruz moruk kışın. giymiyor muyuz?

cafer ne demek diyorsanız;
www.eksisozluk.com

çocuğu olan adam kolay kolay bırakmaz, öyle dediğine bakma genelde elde tutmak için öyle derler... ayrıca daha çok seversin yahu 22 epey genç.

Adamin metresi olmak istemiyorsan gorusmeyi kes bence zira bosanacagi filan hikayedir.Hem evli adamla niye hala gorusuyorsun ki cocugu varmis yahu yazik.

iyi niyetli birisi değilsen karısından ayırabilirsin aslında.

görüşmeyi kes. mantıklı düşünebilecek bir yaştasın. mantığını kullan. beyin gibi bedava değil mantığını kullanmak, biraz masraflı ama mantığını kullan. arkadaşının eşini de düşün. biraz empati kur. ama görüşmeyi kes artık. çok üzülürsün.

boşanmaz bence. ne demek "boşanmaya cesaret edemiyorum"
behlül alert.

yaklaşık 10 sene arkadaş-sevgili arasında bi ilişkimiz olan kız arkadaşım, iş ciddiye binince "biz arkadaşız"a bağladı, ben de kendisine içimden gelen her şeyi söyleyip telefonunu, twitter'ını, msn'ini falan sildim. şu an ne bok yiyo bilmiyorum, merak da etmiyorum, çok mutluyum.

ben olsam görüşmeyi keserdim.

onunla dostlugumuz diyorsun. adamin sana karsi bir seyi var mi, yok mu onu bile bilmiyorsun. olsa evlenmeden önce de görürdün herhalde. hani karsilikli olsa yok evliymis, yok cocukluymus muhabbetine girilir de, sen bence kes görüsmeyi onunla.

Görüşmeyi kes. Bu şekilde devam edemezsin. Ola ki hislerini ona söylersen, bir anda gaza gelir boşanır falan, ardından çok pişman olur. Bunun sorumlusu olarak da aranızadaki ilişkiyi görür. Aşk bitince işler sarpa sarar.

Görüşmeyi keserken de, "Ben seni çok seviyorum, ama sen evlisin. Bu şekilde devam edemem." falan deme. Her geçen gün görüşmeyi azalt, yavaşlat bitsin. Sonra tamamen çıkar hayatından. Öyle dersen de gaza gelebilir.

çoğu "o ne lan" diyor.

çok enteresan ama birisi, "ses olarak arapça ile benziyor gibi" bir ifadede bulundu. masada otururken biz 2 türk'ten, aramızda bir süreliğine türkçe konuşmamızı istedi türkçe'yi duymak için. biz 1 dakika kadar türkçe konuşunca aramızda, böyle bir yorumda bulundu.

kendisine; tanıdığım ve kulak konusunda iyi olan bir doktor olsaydı oraya gitmesini tavsiye edecektim.

Arkadaşımla beni dinleyen Portekizli bir arkadaş ta "Japoncayı, uzak doğu dillerini andırıyor." demişti.

Öğrenmeye yeltenenleri zor ve karmaşık olduğunu söylüyorlar hep. Sanırım türkçenin yapısından dolayı bu. İlk defa duyanlardan arapça zannedenler oluyor, dile giren kelimelerden dolayı.

bugün tvde gördüm konuşması zormuş biraz ama duyunca anlıyorlar sanırım. yunanistan tanıtımı yapılan bir programda yabancı biri konuşulanları duyup türk müsünüz falan diye sordu sonra onunla sohbet ettiler. hatta ilginç geldi birkaç kişiyle konuştular gezerken, türkçe çok güzel öğrenmek istiyorum ama zor gibi cevaplar verdi birçoğu. tabi bu yunanistan için geçerli.

fransız arkadaşım arabik gibi diyor hep

isveçli bir arkadaş bizi (2 kişi) konuşurken duyup biraz kızgın gibi olduğunu söylemişti.

çok hızlı konuşuyormuşuz. sanki kelimelerin arasında boşluk yokmuş. bir çoğu da seçemiyor hangi dil olduğunu. ispanyolcaya benzeten oldu yahu. 'r' lerden ötürü olsa gerek.

bir italyan demisti ki fransizca ile japonca karismis gibi oluyor sizi dinlerken. Bir hollandali da l ve t harflerinin cok fazla ve vurgulu oldugunu soylemisti.

Sürekli Hint-Avrupa dillerini konuştukları ya da öğrendikleri için tabii ki Türkçenin yapısı onlara çok zor geliyor. Özellikle onlar "Ben gördüm, o gitti." derken bizim "Onun gittiğini gördüm." biçimindeki daha çok birleştirmeye dayalı cümle yapımız onlara garip geliyor ama Türkçeyi çok mantıklı, kurallı ve sistemli buluyorlar. Zaten sistemini çözdükten sonra da kolayca öğreniyorlar. Her gün yabancılarla birlikteyim ve bu dili öğretiyorum ve Türkçenin ben de çok mantıklı, sistemli, istisnası az olan bir dil olduğunu düşünüyorum. Öğretmek de çok kolay. Sadece sürekli bir şeyleri kısaltmamıza ve birbirine alternatif dil bilgisel yapılarımızın olmasına şaşırıyorlar ve "Yine mi alternatif diyebiliyorlar?" :)) Bunun dışında üç yıldır bu işi yapıyorum ve cevap veremediğim çok az şey oldu.

arapça'dan çok farsça'ya benzettiler. bir de japonca'ya benzeten de oldu.

(bkz: türkcenin tinisi)

çok hızlı konuşuyosunuz kelimeler arasında hiç boşluk yok mu diyodu amerikalılar. bi de kuş sesleri gibi geliyo arapçadan çok uzak doğu dillerine benzettiler.

rus sevgililerim ne zaman beni türkçe konuşurken görse masal anlatır gibi konuşuyorsun derdi, kulağa hoş geliyormuş.

arapça'ye benziyor diyenler muhtemelen türkiye'yi yemen'e komşu sanan önyargılı dallamalardır yoksa türkçe ile arapça'nın arasında zerre alaka yoktur(arapça'dan kelimeler dışında) türkçe'yi çoğu kişi hızlı buluyor kavga eder gibi konuşuyormuşuz kimisi ispanyolca'ya kimisi de yumuşak almanca'ya benzetiyor.

almanlarda klise olarak üüüüüü harflerinin cok oldugu espri konusu yapilir. arada dikkat ediyorum da bir konusmamda kac ü harfi gecti diye abartilacak ne oldugnu bulamiyorum.
yine almanya'da "istanbul türkcesi" diyeyim yani cok aksanli olmayan bir türkce konusuyorsaniz "hangi dil?!" tepkisi verebiliyorlar. rumence mi tepkisini duydum bir de türkce konusurken "fransiz misiniz?" dediklerinden herhalde fransizcayi da andiriyor. arapcaya benzetenini duymadim.

bir Amerikaliya sormustum, kulaga "chunky" yani parcali parcali geliyor demisti.

bir baskasi, "bu dili bagirmadan konusman mumkun degil mi?" diye sormustu.

birbirinden habersiz en az 3 Amerikali da Fransizcaya benzetmisti, nesi benziyosa Fransizcaya?