ben biraz önce 3000 bozdum. ama reisin pederi bıraktırmayıp doları fırlatıp bakın dış güçler yapıyo kriz yok diye oyun kurması da çok muhtemel

ya o kadar çok senaryo var ki hepsi de olabilecek şeyler. ayrıca tüm dünya borsalarında sağlam düşüşler söz konusu. rahip bırakılsa bile ne olacağını kestirmek güç.

her şey olabilir tabi ama düşmesi daha muhtemel. önceden ver papazı al papazı diye yüklenen asrın liderimiz şimdi çark edip yargı ne karar verirse o falan demeye başladı. ben salınacağı ve doların bir miktar düşeceğini sanıyorum.

Bence de bırakacaklar ve dolar 570lere doğru salinacaktir. Tabii ki yatırım tavsiyesi değil :-)

"dolar zaten 6 liranın altına düşmüş, brunson'u niye salayım ki?"

bir dost

piyasaların dolar talebi sıfıra yakın durumda şuan; o nedenle bugün 5,99'a kadar indi. papazın salıverilmesi kozuna bağlı olarak da yabancı yatırımcının agresif tavrı durmuş durumda. yarın papazın salıverilmesi durumunda (ki bence öyle olacak) dolar tekrar 6,5-7 bandına, kasım sonrası yabancı yatırımcının borsadan fon çekme operasyonu ardından 8 bandında olacak.

sonuç: dolarda kal..

Classic Plus, Elite vs "statü" atlamak için statü millerine ihtiyacın var.

Toplam millerinle de bilet alabilirsin. Ya da business upgrade.

statu mili sadece ucarak kazanirsin ve bilet almak disinda kart seviyeni de yukseltmeye yarar.(elit vs.)

bonus mili bir suru sekilde kazanabilirsin (kredi karti, hediye, vsvs.).

yukarıdakilere ek olarak kredi kartınla avans mil aldın diyelim, kampanyalardan kazandığın bonus millerle o avans mili kapatamazsın. alışveriş miliyle kapaman gerekir.

Iphone da olmaz.

iphone'un hoporlorunu acin, android telefonunuzun ses kaydedicisi ile kaydedin. oyle olmaz mi?

Hukuku iyi bilin.bkz. Turk ceza kanunu madde 133.sonra hakliyken haksiz olursun. Hukukcu degilim.
Ama orspu cocugu kiraci yuzunden
2 ayda hukukcu kadar oldum.
Dogrudan savciya gitsin arkadasin. Savci dinleme ve kayit gerekirse yaptirir.
MADDE 133.– Madde metninde, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suç olarak tanımlanmaktadır. Bir arada bulunan kişiler arasında yapılan konuşmanın aleni olmayan konuşma olarak kabulü için konuşmanın yapıldığı yerin önemi yoktur. Bu bakımdan, örneğin bir parkta iki kişi arasında geçen konuşmanın başkaları tarafından ancak özel gayret gösterilerek duyulabilecek olması hâlinde, aleni olmayan konuşma söz konusudur.

Tat-bak sanırım adı, şu zincir olan. Oradan alıyorum, etli ama parlak olmayan güzel bir cins. Parlak olanlar sanki şekerli su ile parlatılıyolar gibi.

Fatih, Fatih camisi bitişiğindeki malta çarşısında ve civarında,
sadece hurma satan dükkanlar mevcut.
aradığınızı orada bulabilirsiniz.

avrupa yakasinda eyup
anadolu yakasinda umraniye

Türkiye'de Kudüs hurması denen, ama aslında Kudüs menşeeli olmayan hurma çok güzel. Mısır Çarşısı arkasında, markasız olarak satılıyor. Çok iyi kalitede, İsrail'deki gibi değil elbette. Yoklukta alınır.

Fatih Malta + 1.

Her çeşit var, deneyerek alabilirsiniz.

Hangi şirketle çalışıyorsa çağrı merkezini arayıp çıkabilirsin. Avivasa için internet sitesinden de çıkılabiliyor.

Ben çıktım. Güvenmiyorum sisteme

Çıkılabiliyor. İnternetten yapabiliyorsun.

Daha önce yaptırmadıysan sistemde kalmanı öneririm.

yaptırmadım, neden kalmalıyım?

Güvenmiyorum diyenler sistemi anlamamış, para devlette değil özel bir şirkette duruyor. Bu yüzden 3 gün sonra buharlaşmıyor.

%25 devlet katkısı epey yüksek.

Yıllık kazançlar fena değil.

Üstelik buradaki kazançlar vergisiz.

Ufak ufak atın unutun.

şirket otomatik yaptı. 19 gün çalıştım 175 tl yatırmışlar. %25 devlet katkısı görünüşte yüksek de enflasyon karşısında eriyor. reel enflasyonun %17 olduğuna inanmıyorum...

Geçen ay maaştan 60 TL kesmişler, şirketin internet sitesine girdim 63 TL olmuş 25 günde. Emeklilik şirketinin internet sitesi üzerinden kolayca iptal ettim. 2 gün içinde maaş hesabıma geri yatirdilar.
Paranın ve borçlanma maliyetinin bu kadar değerli olduğu bir zamanda kimse benim param üzerinden bedava kazanç sağlamasin diye ayrıldım. Ayrıca 38 yaşındayım, devlet neden benim para harcama veya biriktirme işlerime karissin ki?

Mesajla iptal ettim ben

Güvenmiyorum diyenler mevzuyu asıl anlayanlar yalnız...

Bankacıyım. Bir düşünün bakalım bireysel emeklilik neden bankacıların direkt satış hedefi.

ben zorunlu yapıldıktan yaklaşık 10 dk sonra çıktım.

kendiniz tasarruf yapabiliyorsanız hiç gerek yok.

bes'ten çıkamayacağım tek durum vardır:
şirketim benim kadar her ay katkı yapıyorsa sistemden çıkmam. var öyle şirketler.

Çok. 40 liradan aşağı olmaz.

kardesim ceptetebden enparaya 170 euro yolladi 10 eurosunu kestiler

Sat- Al yaparak TL yollarsanız çok daha az kaybınız olur, yurt içi swift'e o kadar para vermeye gerek yok. Tabi alıcı kabul ediyorsa.

duzenli cepteteb ile swift yapiyorum. fix 30tl aliyor. gerci 1.5 aydir yapmadim. belki son kur hareketlerinden dolayi degistirmis olabilirler

üşenmezseniz, cepteteb atmlerinden euro çekilebiliyor, iş bankası atmlerine döviz yatırılabiliyor.

atm'den yatırınca kesinti olmuyor mu?

atm'den yatirirsan kesinti olmaz

yalan yalanı doğurur, çok yalan felaketi.. dürüst olmak her zaman en doğrusu. ha bazı şeyleri geç söylersin onu bilemem ama, özellikle ailene yalan söylememelisin:)

Türkiye'de yaşayıp bunu yapmayan insan sayısı azdır diye düşünüyorum. Herhangi bir baskıya maruz kalmadan kendi istediğim hayatı yaşayabilmek için ilişkilerime veya genel manada özel hayatıma dair birçok şeyi sakladığım oldu, ya da durumu kurtarmak için yalan söylediğim. Önceleri kötü hissettiğim oluyordu, ama açıkçası beni bunu yapmaya iten şey yine ailemin kendisi. Böyle devam eder bu yüzden.

hayatımın %90 nından ailemin haberi yok.

Hayatımın %95 inden ailemin haberi yok.

Hic olmadi. Aninda soylemesem bile bir muddet sonra soylerim. Seffaf olmak iyi geliyor. Hayatim hafifliyor.

eğitimle ilgili hiç olmadı. ama özel hayatımı anlatmam, sakladığımdan değil de özel olduğundan. ne koşullarda çalıştığımı da üzülmesin diye anlatmıyorum :)
onun dışında şeffafız yani hiç yalan söylemem, annem de kararlarımı onaylamasa da saygı duyar. sadece "gerek yok" diye anlatmıyorum anlatmadıklarımı, zaten uzaktayız.

Üniversitede aobp dahil puanımın hariç olduğuna inandırdım. Aobp dahil burslu kazandığımı söyledim.

Halbuki burssuza yerleşmiştim. Okulun mütevelli heyetiyle görüşüp tam burs aldım. Bedava okudum. Ailem hala bilmez.

Yetti mi, yetmedi.

Okulu 3 sene uzattım. Asistan olarak devam ettiğimi söyledim. Onu da sorunsuz yediler.

bilinmeyen birkaç şey var, evet.
onlar da eğitim hayatımla değil, özel hayatımla ilgili.

yalan söylemek değil belki ama neden aileye ya da herhangi birine karşı %100 şeffaf olunsun ki?

arkadaşlar, binde bir de olsa sadece kendinize kalan şeyler olsun. bir "özel"iniz olsun.

Egitim hayatimla ilgili olmadi ama bol bol "Burculara ders calismaya" gittim. Iliskimin icinden uzak tutmaya calistim. Annem beni 40 yasinda dogurmus, aramizda cok nesil farki var. Anneme "Sevgilimle bulusuyoruz" dersem, o onu muhallebicide oturuyoruz ve en fazla elimiz ele kaza eseri degiyor olarak dusunuyordu, komsu kizlarindan biri "Muhallebici mi kaldi teyze" dedigi gunden beri pek rahat birakmiyor. Bir de "Her bulusmada cicek aliniyor mu", "Her aydonumunde hediye aliniyor mu" gibi benim hayatta ilgilenmedigim seylere cok fazla anlam yukledigi icin iyice uzak tutuyorum. Sevismem falan iyice kalp krizi sebebi.

Onun disinda da, bayagi bir seyi anlatmiyorum ama saklama gibi degil, "Ne gerek var, niye anlatayim" gibi. Iki sene once bir kiz arkadasimla Buyukada'ya gitmistik, onu soylememisim, ki bilincli falan da degil. Gecen gun arkadasimla karsilasip ondan ogrenmis, sanki bilerek saklamisim gibi arayip hesap sordu. Boyle konularda cok hassas.

Kucuk yaslardan beri hemen hemen her sey yasakti bana. Arkadasin dogum gunune diger arkadaslarim gidemezdi cunku evleri cok uzakti (yuruyerek yarim saat, otobusle 5-6 dakika). Tum arkadaslarim giderdi, ben gidemezdim; izin vermezdi. Arkadaslarim da bu yuzden benimle dalga gecerdi "Sen aslinda 5 yasindasin, evden cikamazsin, ihahaha" diye. Kucuk yasta hem annemi merak ettirmemek hem de arkadaslarin dalga gecmesini onlemek icin yalan soylemeye basladim. Yani, 30 dakika otedeki X sitesinde degil de, 10 dakika otedeki Y sitesinde oturdugunu soyledim dogum gunlerine giderken. O yuzden agirlik hissetmedim pek boyle basit konularda. Su anda da 75 yasinda zaten. Kendi dunyasinda mutlu olsun, bu yastan sonra dunyasini yikmamin anlami yok.

Olmuş olabilir. Olmamış da olabilir. Tam hatırlamıyorum şu an ama genelde bilirler.

Okulun uzadığını bir türlü söylemedim fakat yakın zamanda söyleyeceğim onun dışında ise genelde her şeyi anlatmasam da, özellikle bir şey gizlemem.

Eğitimle ilgili olmadı.
Özel hayatımla ilgili de özellikle gizlemediğim ama bilmedikleri ufak tefek şeyler vardır.

Normalde tuvalete gitsem haber veririm, ailemle paylaşırım ama birkaç şeyde haberlerinin olmadığı şeyler elbette var. Mesela üniversite okurken son iki senemi evde geçirdim. Bir tek annem bildi bunu. Sonra arkadaşlarımın bildiği ama ailemin bilse büyük ihtimalle çok çok büyük hayal kırıklığına uğrayacağı şeyler de var. İşin açıkçası yaptığım şeylerden zerre pişmanlık duymuyorum ama ailemi üzmektense bilmemeleri çok daha iyi.

bilmeleri gerekmeyen şeyleri bilmiyorlar. her şeyi bilmeleri gerekmiyor, romantizme gerek yok.

eğitim hayatımla ilgili bir şeyler gizlemedim,takdir teşekkür de aldığım oldu,10 zayıflı karne getirdiğimde,üniversitede zaten sana not,sınav soracak halimiz yok dediler, bende sene kaybetmedim gerçi ancak özel hayatımı değil de kendimi anlatmamaya başladım büyüdükçe çünkü aramızdaki uçurum baya büyüdü,onlar bana yaklaşamaz biliyorum bende onlar üzülmesin diye bazı düşüncelerimi anlatmıyorum fakat zorlanmaya başlamadım değil!

bilmeleri gerekip de gizlediğim tek şey var sanırım. onu da onların iyiliği, biraz da kendi rahatım için "şimdilik" saklıyorum. Her şeyi bilmeleri gerekmiyor zaten.

Maalesef mi demeliyim hep doğruyu söyledim. Annem çok takipçiydi zaten. Dersler kousunda da diğer konularda da. Bu sebeple lisede sadece 1,5 sene bir erkek arkadaşım oldu (bu arada birkaç yalan söylemiş olabilirim "arkadaşlarla çıktık" gibi iki başımıza çıktığımız halde. Evlenmeden önce de çok kısa bir flört dönemi yaşadım, yine baskılar yüzünde. Ben şanslıydım ki nokta atışı yapmışım. Yoksa çekilir gibi değil bu baskı. Seneler sonra (ablam bekar) ablama "isteyen yapardı" gibi bir laf söylemişti.
Nu içinde yatsın, çok özlüyorum, ama bu tartışmalarımızı değil.

Çok var ya, olması da gerek bence her şeyi niye bilsinler ki?

Bazı şeyleri sırf üzülmesinler diye söylemiyorum. Bilmemelerinin onlara veya bana bir zararı yok. Ama bilirseler ben bir sürü dırdırla, onlar da yersiz kaygılarla meşgul olacaklar.

Çok iyi bir yalancı değilim, bazılarını bilmiyormuş gibi yapıyor da olabilirler ama böyle iyi bence.

hayatımın %97sinden haberleri yok.

geri kalan %3 de onlarla geçirdiğim mecburi zamana tekabül ediyor. eylül ayında bu oranda bir artış gözleniyor tabii.

Yalan söylemek kitabımda yok.

bankalar bozuyor.

istanbul2daysanız ve yakındaysanız tahtakale dövizcileri de bozar. bankalar tabii ki bozar.

Daha da kötüydüm.

1) Toplama aynı süre uyusam da erken yatınca aldığım uykunun kalitesi çok farkediyor
2) Günde 1-2 bardak kahve içiyorum. Granül olmaması ve 2 bardağı aşmaması önemli.
3) Bir çok bitkisel hap denedim, sabahları 1 korean gingseng çok iyi geliyor.

Mersi. Kahve carpinti yapiyor ancak deneyebilirim. Ginsengin uyku problemine neden olabildigini duydum.

Arastirinca uyku apnesine denk geldim. Uyku apnesi olabilir miyim (cunku horluyorum) veya deviasyon (doktor deviasyon var dedi) yuzunden bu kadar sersem olabilir miyim diye de dusunuyorum.

Demir de normal. Tek aklima gelen deviasyon/apne ancak onlar da bu kadar etkiler mi bilmiyorum. Netice de burnum tamamen tikali degil veya asiri horlamiyorum

Doktora danışmanız yerinde olur.

Spor bu durumlarda genelde iyi gelir.

Bir de modafinil içeren ilaçlar dinç tutup, düzene sokabilir. Doktora danışmadan kullanmayınız.

•Kahve 1001 farklı şekilde hazırlanabilir. Arasından size uygunu yoksa, yeşil çay öneririm. Onun da uyku açma işlevi var. Yalnız sallama değil, french presste yapınız (çok kolay).

•Günlük en az 1 buçuk lt SU. Her rahatsızlık gibi buna da ilaç olur.

•Gingseng sabah alındığında akşama kadar etkisini çoktan kaybetmiş olur zaten.

•Düzenli yürüyüşlerden ibaret bile olsa düzenli spor şart.

•Gün içinde mümkün olduğunca (takıntı yapmadan) hareketli olmak, sürekli oturmamak. Fırsat bulunca küçük adımlar atıp nefes egzersizleri yapmak sizi canlandıracaktır.

teşekkürler hayat biçimimi saydıklarınıza göre revize edeceğim. ginsengi solgar mı alıyorsunuz? fiyatı 90 tl olmuş eczanede, pahalı yav. değer mi bu paraya?

yıllarca en iyisi diye solgar aldım, fiyatı ciddi artınca aksu vitale geçtim. aynı faydayı daha ucuza sağladı ve sağlıyor.

urun.n11.com

ben de öyleydim. düşük karb beslenmeye başladım. kan testlerimi yaptırdım b12, d vit takviyesi verdi doktor. iyiydim bayağı. şu bir kaç gün beslenmemi mahvettim yine uykular, dikkat dağınıkları peşimi bırakmıyor. yeniden beslenmeyi gözden geçiricem

2016'da aldıysanız zaten o son versiyon pasaport. Ben 2015'te aldığımı kullanıyorum, yenilenen bir şey yok.

evrim halkasi'nin dedigi gibi, aynen devam. degisiklik yok.

Bordo pasaport dediğin zaten çipli biyometrik falan olan. Lacivert pasaport normaldi o da değişeli 10 yıl olmuştur

Yeni pasaporta gerek yok. Mart 2015 tarihli 10 yıl süreli pasaportumu kullanıyorum. Vize alacağım vakit bu soru benim de kafama takıldı, emniyeti arayıp sordum, gerek yok dediler.

Cevaplarınız için teşekkür ederim. Yanlış bilmiyorsam 2017 itibariyle yeni kimlikler ile birlikte yeni tipte pasaport da çıktı. Kendi arkadaşlarımdan alan olduğundan biliyorum. Bu resmin olduğu kısımda kart gibi bir şey var. Sanırım vizesiz avrupa kapsamında çıkarıldı ama sonra vizesiz avrupa ne durumda malum.

Evet hatalıymışım bugün bir arkadaşımda gördüm yeni pasaport diye bişey varmış.

Yeni pasaport diye bir şey var ama soru sahibinin bu pasaporta ihtiyacı henüz yok

Haklısın. İyi biliyorum diyen birinin bile bilmediği çok şey olabilir.

Kursta gerekli altyapıyı yaparsın. Neyi, nerede, nasıl arayacağını öğrenirsin. Faydası küçümsenemez.

Office programlarını kullanmak yemek yapmak gibidir.

Programların her bir özelliğini yemeği oluşturan parçalar gibi düşün. Örneğin excel de formüller pirinç, biçimlendirme aracı nohut vs. gibi düşün.

Evet hiç bir kurs almadan yemek yapabilirsin çünkü tüm malzemeler önünde. Evet deneme yanılma ile kursta öğretilmeyen yemekleri bile öğrenebilirsin. Evet kursta zaten sana tüm yemekleri öğretme gibi bir misyonu olamaz.

Ama

Kurs sana bu malzemelere dair bilgi verir. İşte pirinç nasıl kullanılır, hangi durumlarda pirinç hangi tepkileri verir. Hangi diğer besinlerle pirinç daha iyi uyum sağlar. Atıyorum sütlaç tarifi vermese bile sütlaçta hangi pirinç türünün kullanılması gerektiğini öğretir.

Özetle

Kurs sana bu programların temel fonksiyonlarını öğretir. Sen günlük hayatta kendini daha geliştirirsin. Deneme yanılma ile öğreneceğin süreyi kısaltır bu yüzden kurssuz olmaz diyemeyiz.

Kursla ciddi bilgi birikimin olur ama teknolojiden anlayan bir insan youtube varken kursa zaman ve para vermemeli bence. Programlama dilinden igne oyasina kadar youtube videolarindan ogrenilebiliyorken ben sahsen tercih etmem.

Udemy ve benzeri yerlerden alacağınız kurslar yeterli olur.

bu devirde kurslar artik para tuzagi. kursta bir hocanin bilgisine kalmissin. nette yuzlerce hoca..

türk alman kitabevi-beyoğlu

hocam bütçe nedir? bir dünya yer öneririm ama sen tutup 2 çay 1 tosta akşama kadar oturacak yer arıyorsan hepsi yalan olur.

Stk,türk alman kitabevini çok severim.farklı bir yer bulamazsam tekrar oraya gitmeyi düşünüyorum zaten.

@Tears of Devil,bütçe sorun değil.yeter ki düzgün bir yer olsun.

Salt galata kütüphanesi

salt galata

millet kıraathaneleri

Butce sorun degil diyorsan Workinton'i oneririm. Yemek yok ama sabah simit pogaca sonrasinda da atistirmalik ivir zivirlar var, cay kahve falan da var.

Salat Galata artık çok kalabalık, gelmeyin yeter.

yükseltme.

isler daha sarpa sarabilir. memnunum diyen duymadim.
ben de 10da bekliyorum. eksigi yok su an 11'e gore

ikinci telefon olarak kullandığım iphone5'i yükselttim, sıkıntı yok.

Yükseltme çünkü bataryayı öldürüyor. Apple bu yüzden indirimle batarya değişimi yapıyor. Eğer indirimle batarya değişiminden yararlanmak istiyorsan o başka :)

2 yıldır kullanıyorsan zaten batarya ömrü ciddi azalmaya başlamıştır. şu noktadan itibaren yükseltmesen de etkisini göreceksin.

artik stabil, yukseltebilirsin. bataryayi oldurmuyor, batarya omrun azaldiysa performansi kisiyor, ama bu da artik ayarlardan kapatilabiliyor. ben su an memnunum, ilk baslarda cok kotuydu ama duzelttiler. su an tavsiye ederim.

12ye yüksel. 5S'e kurdum, çok güzel.

100 de 10 kuralı geçerlidir de ondan.
8000 i erkek olsa.
8000 de 800 kişiyle ilişki yaşamıştır.
maşşallah diyelim. (bkz.tahriş)

Aldatmaya meyilli, şımarık, elimi sallasam ellisi havasında olacağından dolayı

İsterim niye istemeyeyim. O kadar takipçisi varsa kesin baya güzel hatundur.

o kadar takipçisi olan bir kızın hayatta takipçi kasmaktan başka bir amacı yoktur.

ben tersini cevaplayayım. on bin takipçisi olan bir erkekle sevgili olmazdım çünkü onun yazanı çok olur. onunla uğraşamam.

takipçi sayısı bir kriter olmazdı. bu takipçi sayısını egosuna merdiven mi yapıyor, yoksa kendi olmaya mı devam ediyor?

10.000 takipçili bir erkekle birlikte olmazdım +1 Yazanı edeni çok olur +1 Ayrıca sosyal medyada o kadar aktif, popi erkekler hiç hoşuna gitmiyor. Az cool olsun, uğraşmasın bu işlerle.

kendin check in yaparsan sana koltuk numarası verecek evet bavulun yoksa direk uçağa gitmek için kapıya yöneleceksin(kapı numarasını limana varınca panodan öğreneceksin)
bavulun varsa sadece bavul vermek için bankoya uğrayacaksın bavulunu verip öyle uçağın bulunduğu kapıya gideceksin.

Biletin alindigi yere bagli olarak bazen checkin'de PNR'i degil bilet numarasini kabul ediyor, PNR'i tanimazsa aklinizda olsun.

Yurt içi: PNR ya da bilet numarasıyla online check-in yapabilirsiniz:
www.turkishairlines.com

Buna alternatif olarak havaalanındaki kiosklardan ya da check-in bankolarından yapabilirsiniz. En basiti bankodur. Kimlik vermeniz yeterli.

Kiosktan ya da bankodan check-in yaparsanız size biniş kartını verirler. Online check-in yaparsanız ya mobil biniş kartı oluşturursunuz ya da biletinizin çıktısını alırsınız (a4).

Check-in yaptıktan sonra havaalanına gidiyorsunuz. Eğer kabin bagajından daha büyük bir yükünüz var ise bunu check-in bankolarının köşe kısmında olan "baggage drop" bölümüne bırakabilir ya da direkt bankoda check-in sırasında verebilirsiniz.

Check-in yaptınız, valiz varsa verdiniz sonra kapılara gidiyorsunuz. Burada biletiniz ve kimliğiniz kontrol edilir genelde. Sonra ikinci güvenlikten geçiyorsunuz (sadece türkiyede iki tane güvenlik gördüm). İkinci güvenlikten geçerken çantalarınızda sıvı, krem vb. gibi ürünlerde kısıtlama vardır. 100 ml'yi geçen sıvı, krem ya da deodorant gibi ürünleri çöpe attırırlar. Ek olarak zippo çakmağı da bazen almadıkları oluyor. Almanya'da zippo çakmağımı çöpe atmak zorunda kalmıştım.

Güvenlikten geçtikten sonra monitörlerden uçuş numaranıza göre (mesela TK 1356) hangi kapıdan uçağa bineceğinizi kontrol ediyorsunuz. Bu kısım önemli. Biniş kartının üzerinde kapı numarası yazsa dahi bu kontrolü yapın ve anonsları takip edin. Bazen kapı değişebiliyor. Sonra uçağa binişler başladığında yönergeleri takip edin. Önce business falan alınır genelde.

Yurt dışı:

Yurt içi gibi olaylar rutin. Sadece ekstralara dikkat etmeniz şart. Bunlar:
1) Dış hatlar terminalinin içinde bulunan bankolardan ya da bankaya giderek yurtdışı çıkış harcını ödüyorsunuz. Banka size dekont, dış hatlar bankosu da pul veriyor (15 TL). Bunu kaybetmeyin. Sonra check-in kısmı aynı. Kapılara geldiğinizde bu kez pasaport kontrolünden geçeceksiniz. Pasaport kontrolü sırasında pasaporunuzu, biniş kartınızı (ya da mobil biniş kartı olan telefonu) ve harç pulunu polise vereceksiniz. damgayı bastıktan sonra uçağa gidene kadar olan kısım aynı.

24 degil 48 saatte aciliyor olabilir checkinler once girdiginizde daha guzel koltuklar oluyor

Turk Havayollari, 24 saat kala açar online check-in işlemini. Pegasus 48 saat önce açıyordu, değişmiş de olabilir.

Biletinizi havayolu üzerinden değil de acente üzerinden aldıysanız acentenizin size vermiş olduğu PNR ile havayolu PNR'ı uyuşmazlık gösterebilir. Buna dikkat edin, elinizdeki check-in'i sistem kabul etmezse bilet numaranız ile check-in yapmayı deneyebilirsiniz.

Yok.baglanti hizi stabil degil 12,99 dolar ama sadece yurtdisi ucuslarda var.

Buyuk ucak denk gelirse, yurticinde de olabilir ama baglanti yavas ve pahali. Business yolculara ücretsiz.

EVET

ek olarak çok olumsuz bir insanım ve bazen kendimden de nefret ediyorum. bugün arabayla şirinevler'den geçerken o insan kalabalığını gördüm ve kalabalığı görmek bile bıkkınlık, yorgunluk duygularımı kabarttı. kalabalık hemen üstümü başımı çıkartıp makinada yüksek derecede yıkama ve duş alma hissiyatı da oluşturuyo, belki gizli bi ocd hastasıyımdır ama bence değilim.

insanların içindeyim seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim
seni seviyorum

demiş nazım hikmet, duygularımı tezahür ederek.

Büyüklenme, kendini diğerlerinden üstün görme emareleri bunlar. Sen de diğeri de sıradan insansınız işte, abartma.

insanlari kendi kisisel standartlarina gore degerledirirsen olacagi bu. kafayi yersin. sana sahte gelen o hareketler belki de onu mutlu ediyordur, bilemezsin ki. dolayisiyla insanlari kendi standartlarina gore degerlendirme. her insan farklidir.

ikincisi bir isle ugras, kafan isinle mesgul olsun, etrafini o zaman gormezsin. insanlarin ne yaptigi umurunda olmaz.

ve son olarak, biz insanlar birbirimizle variz. benim varligim baska insanlarin varliginin sonucudur. dunya'da senden baska hicbir insanin olmadigini dusun. ne kadar sikici bir yer olurdu degil mi? her seye anlam katan insanlarin varligidir aslinda. bu sebeple insanlardan nefret etmem kendimden nefret etmemle esdeger. insanlari seviyorum ve onlarin hayatina deger katmak benim onceligim. cunku onlar benim hayatima deger kattilar ve katmaya devam ediyorlar.

ek olarak kisisel olarak kotu davranislara sahip ve hayatimiza negatif etkileri olmus insanlar da var tabii ki. onlara kizigin olabilirz ama faturayi tum insanlara kesemeyiz. kurallar ve deneyimler ve kanunlar ve degerler insan-insan iliskisini ayakta tutan seylerdir, yanlis iliskiden ders alip ilerlemek gerektigini dusunuyorum.

Sisteme entegre olamıyorsun. Onlar da zevk almıyor bu işten ama prim getiriyor sonuçta

Fazlasıyla.

@j r r tolkien +1
Sevmiyorum ama nefret de etmiyorum.

Bazen bu tür hisler gelebiliyor ama kendimizi bu saydiklarınız içinde nereye konumlandırdığımız da önemli. Yani başkalarının sevmediği ya da nefret etmediği bir insan olmadığımız ne malum? Belki eylemlerimiz ve yaşam tarzımız da başkalarının midesini bulandırıyor. Söz konusu insanken keskin yargılar ve tanımlar yapmak çok güç bence.

evet ne zaman metroya metrobuse otobuse binsem bosbeles insanlardan ki %96sini olusturuyor ortamin, nefret dolu gozlerle bakiyorum. tamamen zarar ziyan yaratiklar oldugu her hallerinden belli. ozellikle yaslilar ah o karakter yoksunu bir baltaya sap olmamis yaslilar yok mu

Bir kısmından nefret etmiyorum ama insan sevmiyorum.

1.O nefret ettiğin insanların arasında emin ol seni tanımadığı halde insan olduğun için seven ve kaza vs. zor duruma düştüğünde yardım edecek insanlar da var. Bu adaletsizliği vicdanın kabul ediyor mu?

2.Nefreti sadece zihninde saklayamazsın. Mutlaka diğer insanlara olan davranışlarına da bir şekilde yansır. Yani diğer insanların senden nefret etmelerine yol açacak hareketlerin olur. Kendini bu kısır döngüye hapsetmek sana mantıklı geliyor mu?

çoğunlukla evet.

Sevmeye çalış, böyle hissedersen yalnızlaşırsın. İnsanlara mecbursun, mecburuz. Sağlıklı insan sosyal bir varlıktır. Kendini izole etmemelisin. Tahammül seviyeni zorla. Bence her şey üzerinde çalışılırsa başarılabilir. Bir de şunu aklıma getiririm hep
" eeveryone you meet is fighting a battle you know nothing about, be kind, always "

insanlar dediğin sensin. kendine dair ne hissedersen, insanlar dediğin şeye dair de o. böyle olmasa, bu durumdan rahatsız olman daha zor olurdu, değil mi? ya da değiştirmek istemezdin?

ne yapmalıyım? kendi halinden memnun ol, ya da halini memnun olacağın bir kıvama getirmeye uğraş.

epeyce. ama minik bir umut kırıntısı da taşıyorum bir yandan.

pis, gıcık, yobaz, şerefsiz, adi... lanet insanlar var ama yine de nefret etmiyorum insanlardan. güzel insanlar halâ var.

gülücüğe odaklan.

hayır.

evet

Hayır

hayır hiç kullanmadım

Bu konuda çok saçma bir hikayem var. Benim zamanımda OKS vardı. OKS başvurusu yaparken mi, tercih yaparken mi, şimdi tam hatırlamıyorum, 978199 diye bir doğrulama kodum vardı. Aklımda nasıl yer ettiyse artık, basit sitelerde şifre olarak kullanıyorum çoğu zaman. Ama direkt öğrenci numarasını kullanmıyorum.

Evet

Belki..

Hatırlıyorum ve kullanmıyorum

Evet, bazen.

evet asdfgfgj. çok okul değiştirdiğim için benden başka birinin hepsini bilmesi imkansız.

Şifren ilkokul numaram+ lise+ lise numaramdan oluşuyor :))

Hayır. O zamanlar da kullanmamıştım hiç.

eskiden kullanıyordum, artık kullanmıyorum.

kullanmıyorum.

özel sektör için işini aksatmadan yapıyor ve gerektiği zaman söylemeye gerek kalmadan geç çıkıp işlerini bitiriyorsa bir şey demem.

zamanında gelip zamanında gitmesini isterim.

hala bu sorunun sorulması ne tatlı :)

yaptığı işe bakarım.
yaptığı işe bakarım.
yaptığı işe bakarım...

bizde esnek saat var. o yüzden esnetiyorum. ama limitler dahilinde. biçok firmada da vardır bu. eğer üretim veya laboratuar gibi eksikliği iş aksatan pozisyonda ise yaptırım olabilir ama ofis işi ise kimseyi etkilemez.

işi zamanında yetiştirdiği sürece bir şey demem ama şöyle bi durum da var işe göre değişken olmakla birlikte. sabah gelmediği 1 saatte ona ihtiyaç duyulacak bir iş çıkarsa?

yaptığı işe bakarım +1

Bu sorunun cevabı patrona ve yöneticiye/müdüre göre değişir. Patron çiğse 1 dakika için bi ton laf eder. Yönetici kimse tarafından siklenmeyen ve sevilmeyen biri ise hakkınızda tutanak tutturur. Ben saatini tamamlıyorsa çalışan sorun etmem.

bu elemanın işini iyi yapmasının ya da eksiğini telafi etmesinin geç kalmasını haklı çıkartacak hiçbir yönü yok. bu elemanın geç kalmasına müsaade ederseniz başkaları da geç kalır. eşitlik olması için herkese müsaade ederseniz işe başlangıç saati pratikte 8'den 9'a alınmış olur. sonra bu eleman nasıl olsa mesai artık 9'da başlıyor diye 9 buçukta gelmeye başlar.

iş yerinin bu gidi durumları içeren disiplin yönetmeliği vardır/olmalıdır; orada açık ve net olarak ne yapılacağı yazılıdır.
önce gecikmenin sıklığına bakılır, çok sıksa ilk başta sözlü uyarılır, geçerli mazeret sunması beklenir. geçerli mazereti yoksa ve devam ediyorsa yazılı uyarı verilir. yazılı uyarıya rağmen devam ediyorsa ücret kesme cezası uygulanır. en azından diğer personele bu durumun somut sonuçları olduğunu göstermiş olursunuz.
ücret kesme yetmedi, bir de elemana taktıysanız bir iki noktayı düzenler, haklı olarak işten çıkartabilirsiniz. bu konuda yargıtayın işverene haklı bulduğu çok örnek var.

yapılan işin içeriğine göre değişir. misal çin ile iş yapıyorsanız, zaten online yazışabildiğiniz/görüşebildiğiniz süre kısıtlı saat farkından dolayı. ya da merkez ofistesinizdir, şube personellerinden siz sorumlusunuzdur. siz mesaiye geç geliyorken personele neden geç geliyorsun diyemezsiniz, büyük olasılıkla fark etmezsiniz zaten. ya da üretim bandında bir sorun çıkmıştır ve ilgili mühendis sizsinizdir. bu ve benzeri örneklerde söz konusu elemanın geç çıkmasının hiç bir katkısı yok ki işe? bazı sektörlerde elbette esnek davranılabilir ama sabah uyanmayı ve mesaisine zamanında gelebilmeyi beceremeyen kişiye yetki vermem ben kendi adıma. iç disiplini (iş değil evet, iç disiplin) yok demektir bu benim için.

tam olarak bu kişi benim.
heyecanla okuyacağım yazılanları, harbiden tepkiniz ne olurdu?

bana tepki olmuyor. hafif laf sokmalar oluyor ama kesin bir uyarı henüz almadım.

ozel sektor icin: gec kalmanin yaptigi ise dogrudan etkisi yok ise, mesela 9'da acilmasi gereken dukkani o acmiyor ise, yaptigi ise bakarim +1. yok eger dogrudan etkisi var ise konusmak lazim. tekrarlanirsa kovulmaya kadar gider.

özel sektördeyiz, sorumluluklarını yerine getirdiği ve abartmadığı sürece, saati de dolduruyorsa 1 saate kadar gecikmelere ses çıkarmıyoruz. düzenli olarak 1 saati aşan gecikmeler varsa, o zaman tutanak tutuluyor.

Yaptığı işe bakamazsın. Muhtemelen diger personel durumundan bu dikkat cekiyordur ve yonetici olarak bu duruma dur demiyorsan otorite boşluğu hissedilir. Disiplin konusu, bir işin yapılmasından cok daha önemlidir.

Düzenli olarak geç kalıyorsa, alışkanlık haline gelmiş bu durum demektir. Aklı sıra akşam da geç çıkarak telafi ediyor ama. Giriş çıkış saatlerini kafasına göre eğip büken kişileri hoş karşılamam. Genel toplantı yapıp herkesin hem giriş hem çıkış saatlerine dikkat etmesini isterim.

kurumsal yerlerde sırf bu yüzden esnek mesai saati kavramları var. 8 de gel 5 de çık ya da 9 da gel 6 da çık gibi. işini yapıyorsa hiçbir şey yapmazdım. adam 1 saat erken gelip facebookta takılsa ne faydası var?

kesinlikle zamanında gelmek zorunda. gelmezse çıkarırım.

bendim o!

eski iş yerime 3-5-10 dk, bazen yarım saat bir saat geç geldiğim olurdu. geç gelmem işi(mi) aksatmazdı, çünkü o sıralarda dedikodu kaçırırdım en fazla, çok geç kalırsam da birlikte edilen dedikodulu kahvaltıyı!

geç geldiğim süre ne kadarsa, akşam da o kadar geç çıkardım. ki, çıktığım saatler, iş olan saatlerdi.

hemen herkes geç gelirdi işe ve ben genelde en erken gelenlerdendim, iş yerinde pozisyonum dış kapının dış mandalı gibi bir pozisyon olmasına rağmen. bu dış mandallığın ötesinde sorumluluklar üzerime binerdi haliyle, erken gelenlerden olduğum için. hatta çoğunlukla, en erken gelen.

geç gelmeyi adet edinmiş ve bunun suyunu çıkaran arkadaşlara ceza gündeme geldi ve bunun kitabını yazmış arkadaşın her ay yaklaşık 300-400 tl kadar parası kesilirdi.

bu ceza muhabbeti açıldığında patrona gittim ve "geç geldiğim günler (parmak izi okutarak giriş-çıkış yapardık) giriş saatime bakarak alacağımı kesmeyin. ben geç geldiğim süre kadar geç çıkıyorum akşamları" dedim. ve öyle de yaptım çok şükür.

üç ay peşpeşe, ödeme zamanı, fazla mesai ücreti olarak patronun bana söylediği rakamın doğru olmadığını, hakkımın daha az olduğunu, gün gün/saat saat söyleyerek itiraz ettim. üçüncüsünde artık "öffff al işte, ben veriyorum" diyerek zorla verdi parayı.

sabah, işi teslim etmek için bekleyen elemanın hakkı ya da sabah işi başlatmak için erken gelmek gerektiği gibi detaylar var. bu tür şeylerin olmadığı/önemli olmadığı bir işse, çok da sorun değil. ama bunu gelenek haline de getirmemek lazım.

bu bir disiplin meselesidir.
calisanlar arasinda bir kisi bunu yapiyor ve siz buna ses cikarmiyorsaniz, diger personel de ayni yontemi secebilir. bu durumda kimin ne zaman nerede olacagi belli olmaz. o nedenle, boyle bir durumda olan personeli calistirmam ki zaten calistirmiyorum da.

fakat, personelin ve isin durumu "esnek calisma"yi kaldirabiliyorsa, o vakit "herkes" aynı sekilde esnek saatlerde calisir. bu da kendi icinde bir "disiplin"dir.

bir isyerindeki calisanlar, patron da dahil, o isyerinin bir parcasidir ve belirli bir disiplin icinde calismalidirlar. o yuzden kimse "kafasina gore" hareket edemez.

Herkes zamanında gelip gitsin, kimse kimseye kötü örnek olmasın +1

geç çıkması önemli değil. çünkü normal şartlarda işini geç çıkmadan tamamlaması gerekmekte. bitiremediyse de ertesi gün işine devam etmelidir. geç kalma olayında da gerekli uyarıyı yaparım. devam ediyorsa şutlarım

Yöneticiyim. Benim için her zaman gösterge işlerin aksamaması olmuştur. Dakikayla geç kalıp akşamları 1-2 saat geç çıkıyorsa zaten gayet hakkaniyete dayalı bir yapısı var elemanın. Üzerine gitmem, gidersem hem verimi düşer hem de ben haksızlık etmiş olurum. Bunun tek istisnası sabah katılması gereken toplantı vs. varsa ona geç kalmasıdır. Eğer böyle bir durum yoksa hiç sıkıntı olmaz.
Tekrar ediyorum. Onun geç kalmasıyla işler aksıyor mu? Atıyorum bir gişe elemanı gişesini 10 dakika geç açarsa sorun olur elbette. Ya da sabah 8'de toplantısı olup 8:30'da geliyorsa olmaz o iş. Ama diğer durumlarda sakın üzerine gitmeyin, şevki kırılır, mutsuz eleman, mutsuz ortam demektir.

@siyamkedisizorro +1

birkaç dakikadan bahsediyoruz. ben bu ifadeden taş çatlasa 5 dakika anlıyorum. istanbul gibi bir yerde geçiyorsa bu hikaye 5-10 dakikalık gecikmeler gayet olağan. hem toplu taşıma ile geliyorsa en uygun aracın saatleri bu şekilde olabilir. bir önceki otobüs ile gelse çok daha erken varmasına sebep oluyordur belki? bu durumda ben de size bir şey sorayım, işe çok erken geldiğinde erken çıkmasına bir şey der miydiniz?

bir de çalışan ile oturup konuşun, "düzenli olarak işe birkaç dakika geç geliyorsun, ulaşımını nasıl sağlıyorsun?" gibi sorular sorarak durumu çözümleyin.

Fark ettiyseniz maleficient'in dediği gibi düzeltirsiniz bence. Fark etmek çok büyük bir eşik.

romalıları örnek al, üzümdür, çilektir falan ufaktan ufaktan gelişir o kendi kendine.

Ben tatsız bulduğum şeyleri yerken ister istemez yavaşlıyorum.

veya

Çok sevdiğim yemekleri de yerken tadını çıkararak yiyorum, acele etmiyorum.

Geçiştirmek için veya acelem varsa kimseyi tanımıyorum.(ki aslında öğünlerimizin çoğu böyledir)

Dolayısıyla her öğün çok beğendiğin veya hiç beğenmediğin bir şey yersen muhtemelen yavaşlarsın.

en önemli kurallardan biri yavaş yemek. ağzınıza küçük lokma alıp onu yurtmadan diğerine abanmayacaksınız.

hızlı hızlı çiğneyip zırt pırt çatalı kaşığı yemeklere daldırmak da hoş durmuyor. ağır ağır bekleye bekleye yiyeceksiniz.

ne yediğin önemli nasıl yediğinden ziyade. sağlıklı beslen, sevdiğin şekilde tadını çıkar yerken. boş ver işin şeklini üç günlük dünya!

Tam kan tahlili yaptirmani öneririm. Bir de minik ara öğünler, ana öğünlerde yavaşlatır.

önceki 2 duyuruna silinmeden bakmıştım. orada kullandığın ''çakmak,çakarsam ölür''lü üslubunuz gerçekten çok üzücü. bence üslubunuzu ve arkadaş ortamınızı aciliyetle değiştirin.

ama erkek ortamları böyledir? herkesin çevresinde böyle birileri olur ki?

Genellemek cok yanlis. Ayrica neden olmasin? Yalnizca toplum baskisi kadinlarin ozgurce dusunduklerini soylemelerini engelliyor.

Gecen de vardir gecmeyen de. Asla gecmez ya da mutlaka gecer denilemez.

aklından geçmesiyle gerçekleşmesi arasında çok kısa bir süre olduğu için pek anlaşılmıyor aklından ne kadar süre geçirip geçirmediği.

neden olmasin kadınlar segs yapmıyor mu?

geçenini gördüm. geçmemesi garip olur zaten, arkadaşlık ilişkisi olunca vücut fonksiyonları değişmiyor o kişiye karşı.

12 yıllık çok yakın arkadaşım (ve 7 yılı ofiste oda arkadaşlığı, uzun görevler arası kanepede “Kay kıçını, uyuyacağım” hezeyanları, birlikte konferansa gitme ve tatile çıkma da içerir) bahsediyorsak, abimle ne kadar seks düşünüyorsam, arkadaşımla da o kadar düşünüyorum. Özetle, düşünmüyorum ve rüyamda görsem kalkar banyo yaparım. Benim için anne baba ne kadar dişi ve erkek ise, onun da cinsiyeti o kadar. Eşi de yakın arkadaşım (ailecek yakınız), ben de onun en yakın arkadaşı ile bazı evliliklerden daha uzun bir ilişki yaşadım.

Cinsellik düşündüğüm ilk an arkadaştan sonrası ve sevgiliden bir adım öncesi kısmı.

Cinsellik düşünmem için erkeğe ihtiyacım yok ya da sadece karşımdaki erkek olduğu için cinsellik aklıma gelmez. Cinselliği kişi odaklı yaşayabilmem ya da bir kişiyi isteyebilmem için arkadaştan ya fazlası ya da iyice azı gerekli. Friendzone ile brotherzone tamamen aynı şey.

Yine de genelleyemeyiz. Herkes farklı farklı.

Değişir ama geçmemesi gerekir. Öyle bi genelleme yapamayız. Öyle bi genelleme yapacaksak bence erkeklerin aklından geçiyor static.freetakilir.com

geçen olur, geçmeyen olur. nasıl genelleyeceksin? er kişiler, her dişi kişiyle sevişmeyi mi düşlüyor sence?

benim çevremdeki kadınlardan aklından cinsellik geçiren de oldu, hiiiç hatrına gelmeyen de oldu. kişiden kişiye değişir.

ve @aychovsky yine dünyanın en aklı selim yorumunu yapmış, +1 diyorum.

Kadınların cinselliğe ihtiyaçları yoktur, cinsel istek olarak pasif varlıklardır. Erkeklerin libidosunun en az olduğu, aktivite sonrası durumları kadınların daimi durumudur. Kadınların dörtte üçü cinselliği olmasa da olur olarak görür. Geri kalan dörtte biri ise ihtiyaçtan ziyade zevk ve karşı cinse duyulan duygusal hisler nedeniyle o karşı cinsi etkisi altına almak için bir araç olarak görür cinselliği.

Kısaca özetleyeceksek, erkekler için cinsellik su gibi ekmek gibi kaçınılmaz bir şeyken, kadınlar için cinsellik pasta gibi, çikolata gibi sadece güzel bir zevkten ibarettir fakat olmasa da olur onlar için. Bunların da nedeni kısaca, erkeklerin biyolojik potansiyeli gereği yılda 200-250 civarı çocuğu zevkle meydana getirme potansiyelleri varken, kadınların mevcut potansiyelinde sadece yılda 1 çocuk meydana getirmek mümkündür o da sancılı bir süreçtir üstelik.

İşte bu yüzden daima erkek arayan, kadın aranandır ilişkilerde ve kadınların cinsellikte pasif olması ve seçici olması çocuk doğurmadaki mevcut potansiyelinin çok az ve zorlu olmasından kaynaklanır.

Sonuç olarak bu sebeplerden dolayı kadınların çoğunun aklına bahsettiğiniz durumlardan dolayı cinsellik geçmez, erkeklerin ise hemen hemen tamamının aklından belli zamanlarda ya da uykuda dahi olsa o cinsellik mutlaka geçer, çünkü vücuttaki potansiyel enerji zihni kaçınılmaz olarak o şeyleri düşünmeye iter. ÖYLEYSE denilebilir ki üreme içgüdüsü olmasaydı cinsellik olmazdı, her ne kadar modern zamanlarda bu yan etki olan cinsel zevk asıl amaç haline gelmiş olsa bile.

@siyah giyen adamlar

Bunları cidden yazmış olamazsın değil mi?
Bu kadar zırvayı bir arada uzun zamandır görmemiştim.

@meyveli tartolet
@kusursuz dostlar

Aslında genel olarak ben hiçbir fikir belirtmedim kendime özel. Bunlar bana değil Schopenhauer'a ait düşünceler, bu konuyla alakalı olarak burada paylaşmak istedim. Schopenhauer'a göre yine bu sebeplerden dolayı erkeğin gözünün dışarıda olması gayet doğaldır fakat kadın erkeğe sadık olmak zorundadır potansiyel dolayısıyla, bu yüzden diyor Schopenhauer, kadının aldatması erkeğin aldatmasından çok daha kötü ve affedilemezdir çünkü kadın aldatırsa duygusal olarak aldatır, bu en kötüsüdür.

Bu düşüncelere katılan katılır katılmayan katılmaz ama farklı düşüncelere de hoşgörülü olmak lazım, hemen lince kalkışıp bu ne saçmalık demek bence saygısızlıktır. Schopenhauer'ın aldatma mevzusuna kesinlikle katılmıyorum, fazlasıyla erkek bencilliğine dayanan bir düşünce, aldatmanın cinsiyeti olmaz her türlü ahlaksızlıktır. Fakat üstteki mesajda bahsettiğim düşüncelerine büyük ölçüde katılıyorum, ki günümüzde dikkat edecek olursanız kesinlikle bu teori gerçeğe en yakındır kadın erkek ilişkilerinde. Ama dediğim gibi sadece bir fikir, belki benim de zamanla fikrim değişir ya da siz bu düşünceyi haklı görürsünüz, önemli olan fikir özgürlüğü.

Schopenhauer kimse saglam gerizekaliymis

şopenhaver sevdği kizdan yüz bulamayinca bütün kadınlardan nefret eden bir ergen gibi konusuyor, kadınlara yönelik aşagilayici ve ötekileştirici ifadeleri olan tek filozof da degil üstelik. plato'dan niçe'ye kadar bir çok düşünürün benzer ifadelerine rastlamak mümkün. siyah giyen adam'in yaptigi "argument from authority fallacy-bir bilen safsatası" yalansavar.org bir felsefecinin bir söylediginin dogru olmasi, tüm söylediklerinin dogru olacagi anlamına gelmez.

türkiye'deki kadınların önemli bir kismi, kücüklükten itibaren seksin utanilacak, bedenlerinin saklanilacak, cinsel ihtiyaclarının gizlenecek birsey oldugunu ögrendikleri icin, böyle ögretildigi icin, akillarina gelmeyebilir, arzularini bastirabilir. ama bu hic böyle hissetmedikleri, düsünmedikleri, yaşamadiklari anlamina gelmez.

En çok erkeklerin en az da kadınların aklından geçiyor bence. www.dailymail.co.uk

geçmiyor

Bazen.

tekrardan yanlis kullanim

Bana ikisi de yanlış gelmekle beraber, "yeniden merhaba" deniyorsa "tekrardan" da denir diye düşünüyorum.

edit: www.tdk.gov.tr
tekrardan zaten hiç yokmuş :)

tekrardan yanlış +1

“Tekrar merhaba” hem kulaga hem de goze hos geliyor bence. Dogru kullaniminin da oyle oldugunu biliyorum ben.

+1


Tekrardan diye bir şey yok.

Tekrardan diye bişey vardır ama cümledeki görevi açısından benim söylediğim şekilde yoktur olarak anlıycam izninizle. "3 tekrardan sonra hareketi bırakınız" oluyor çünkü. Bu şekilde kullanıldığı için ağzıma gelmiş olsa gerek, gereksiz bir pekiştirme...

Tekrar

kadıköy

o paraya öküz alırız. 3300 kira mı olur abi naptın..

@sta kadikoy de bayaa besiktas gibi ya, hayatimda hic bir degisiklik yapacagini sanmiyorum.
kiralar desen cok benzer, genel hareketliligi vs. desen onlar da bayaa benzer.

kadikoyun besiktastan ne artisi var ki sence?

@Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir: abi gir merkezi yerlerdeki 3+1 dairelerin kiralara bak, oturdugumuz daire bayaa suna (www.sahibinden.com) benzer bir daire.

merkezi bir yerde oturmaya calisiyorsan kiralar ucuk bayaa. onun yerine gidip ayazagada falan oturup 1700-1800 kira versen bu sefer de her yere taksiyle gitmek ya da araba almak gerekecek, araba demek sinir stres demek istanbulda. canim istediginde yarim saatligine disari cikip gezip tozma sansim olmayacak.

üsküdara geliyorsun. sultantepeye ya da salacak tarafına taşınıyorsun. inan her şey çok güzl olur senin için. detay istersen yaz bana vakit buldukça cevaplarım. 25 yıllık üsküdarlı ve anadolu yakası çocuğu olarak avrupaya 10 çakar anadlu yakası diyorum.

Ortaköy de olabilir. Hem ulaşım, sahil vs avantajı var, hem de özellikle maç günleri o korkunç hali yok beşiktaşın. Küçük bahçeli ev de bulunur. Benimki öyle mesela.

@ahoy kaptan,

ben eski kafa olduğumdan bana biraz fazla geldi :) o paraya krediye girip ev sahibi olabilirsiniz gibi geldi sanki? 4 sene önce kredi çektiğimde aylık 1750 lira ödüyordum, 4 senede bitti. kaldı ki daha uzun vadeli çekersen daha düşük taksitler bile olur.

koşuyoluna geç becne.

@Kusursuz dostlarin dort ayagi vardi: ailemle yasiyorum suan, evin geliri annemin emekli maasi + benim kazandiklarim. o yuzden kredi ile ev almayi oyle bir borcun altina yatmayi dusunmuyorum.

he ilerde evlenince, 2+1 falan almak icin daha dusuk bir krediye girilebilir tabii sonucta gelir de artmis oluyor

Acıbadem, koşuyolu ve üsküdar çok iyi bence.

Kozyatagi, bostanci taraflarini da dusunebilirsiniz.

yukardaki salacak tavsiyesine çok katılıyorum. benzer bir kira verip, şahane bir deniz manzarasına karşı oturup, avrupa yakasına 15 dakkada ulaşabilirsin.

üstelik muhit de çok nezihtir. detay istersen bana da yazabilirsin.

yapılşma şeysi bitişik nizam olmayan herhangi bi yer iyi olur senin için bence. beşiktaşın levent kısımlarında da güzel bahçeli apartmanlı muhitler var diye biliyorum oralara bakabilirsin.

anadolu yakasında da bostancı olabilir belki bilmiyorum, vapur var ama kadıköy kadar sık değil.

caddebostan tarafı nasıl sence? biraz kira araştır, hem yeni evler yapılıyor hem de oradan taşınanlar oluyor. daha önce hiç gitmediysen biraz git gör. baharda yazda oralar fena değil.

tum cevaplar icin tesekkurler, bu semtleri not aldim simdi sahibinden.com macerasi baslasin

boşver hacı beğendirip napıcaksın, adam demek ki hiç pakistanlıi hindistanlı, çinli görmemiş.

Ingilizceyi bir iletisim araci olarak degil bir statu sembolu olarak gordukleri icin oyle oluyor.

aşağılık kompleksi.

kendileri de mükemmel konuşamadıkları için yadırganacaklarına inanıyorlar. o yüzden yansıtıyorlar. (bkz: yansıtma)

eğer kompleks veya "ben öyle bilmiyorum, şöyle biliyorum" kaynaklı değilse muhtemelen uyarı yapan kişinin kendisi zaten öğrenme süreci içerisinde hata ayıklayıcı bir moda geçecek şekilde odak değiştirmiş oluyor. meramınızı anlamak dert olmuyor, siz de düzgün kullanın istiyor hatta sizin öyle isteyeceğinizi sanıyor ve kendi kulağını da yanlışa alıştırmaktan kurtarıyor. (biz arkadaşlar arasında birbirimizi düzeltirdik. ben yabancı forumlarda özellikle native'lerden rica ederdim ama tek tek sormadıkça genel düzeltme hiç yapmadılar: ya ayıp görüyorlardı, ya zaman kaybı olarak. bir fikrim yok.)

kompleksten ise bu aslında sadece dilde değil pek çok alanda kendini gösteren rahatsız edici bir insan tavrı.

(uzun cevabı çıkarıp özeti bıraktım sadece. cevaplara bakıyorum da çok spesifik bir durumdan bahsediliyor galiba. ben burada anlatılan gibisini -lisede sınıf içi hariç- hiç yaşamadığımdan bildiklerime göre cevap yazmıştım ama geçersiz oluyor bu noktada.)

Kesinlikle aynı kanıdayım. Türklerde sürekli düzeltme, yadırgama dalga geçme modu hakim üstüne bir de hayatında hiç yurtdışına çıkmayan insanların söylediği "aaaa kaç ay geçti hala konuşamıyor musuaann? ana dilin gibi konuşuyor olman lazım oysaaa" tarzı ayıplama ve kınamalar mevcut.
biz Türkler her şeyin en iyisini bildiğimiz için herkesi eleştirme, yadırgama ve kınama hakkına sahibiz.

Bırak şunları sen nasıl mutluysan öyle git yolunda en yakın arkadaşım sırf kıskandığı için işim gereği öğrenmeme rağmen ne gerek var yahu dil öğrenmene dedi ve hala eleştirir beni biliyorsun da ne oluyor diye..

ben anlamadım ya, durup dururken mi oluyor bunlar? soru üzerine veya hata üzerine düzeltme olmuyor da "ıyy iğrançsan" mı yapıyorlar?

hata yapıyorsanız düzeltilmesini istemez misiniz ki? everything is something happened?

İletişimi kesiyorum ben böyle tiplerle.

(bkz: aşağılık kompleksi)

yabancılar seni umursamıyor olabilir ya da nezaket gösteriyorlardır ya da ikisi birden.

türkler seni umursuyorlar çünkü sen de diğer türkler gibi davranışlarınla, konuşmanla milliyetin hakkında bir kanı oluşmasına sebep oluyorsun. ekstrem örnek olarak: gidip yurtdışında onu bunu taciz eden bir tip olsa sen de türklerin imajını zedeliyor diye düşünmez miydin? çünkü yarın bir gün mekanlarda 'türkler giremez' yazıları asılabilir, türk olduğunu öğrendiklerinde hiçbir suçun olmadığı halde farklı muameleye maruz kalabilirsin.

dil konusu bunun daha zararsız bir versiyonu olabilir. münferit olaylarda mesele egoya da gelebilir fakat temelinde imaj çabası gibi görüyorum ben. bunun diğer milletler için de doğru olduğunu yukarıda 'pakistan, hindistan ve çin'i olumsuz örnek olarak veren biri belirtmiş zaten.

o zaman 'akademisyen, erasmusçu' dediğiniz tipler de diğerlerini eleştirme hakkına sahiptir çünkü onlar da bu cahillik imaj/stereotiplere maruz kalabilirler.

aklıma küçük prensteki fesli akademisyen geldi: 1909'da fesiyle şalvarıyla gidip avrupa'da keşfettiği meteoru anlatan bir astronom karakter. Bu akademisyeni kılığından dolayı kimse dikkate almıyor. kılık kıyafet devriminden sonra 1920'de bir daha gidiyor... kitabı okumadıysan tavsiye ederim.

öte yandan hayat boyu yanlış İngilizce mi konuşmak istiyorsun? bu cahilliğin yüceltilmesi olayını ben sevmiyorum. hata varsa eyvallah dersin düzgününü de öğrenirsin. mesele burda 'hata yapmamak' değil 'öğrenmemek' olmalı.

benim de kafamda, internette ve gerçek hayatta, bağlaçları, soru edatlarını... yanlış yazanları görünce maruz kaldığım yazım yanlışlarından dolayı karşımdaki kişi hakkında bir kanı oluşuyor.

ekstrem mesela: galeri2.uludagsozluk.com/203/yaran-yanlış-çeviriler_292124.jpg

stereotiplerin oluşmasının tek sebebi stereotiplere inananların cehaleti değildir, bu imajın oluşması için karşı tarafa malzeme verenler daha önemli bir etkendir.

yabancıların eleştirmeyerek sizin gelişmenize fayda sunmamaları da kötü niyetli değildir, türklerin de eleştirirken genelde niyetleri kötü değildir. şu devirde artık yabancı dili doğru bilmemek için bahanemiz yok, yaşlılarımızın da interneti/teknolojiyi kullanmamak için bahanesi yok.

tembellik hakkını çalışarak kazanmalıyız, cahillik hakkını öğrenerek kazanmalıyız.

@idexo
Ben yurtdışında yaşıyorum türk arkadaşım da var yabancı da. Ben ingilizce'yi iletişim aracı olarak kullanıyorum. Kültür mirası veya tüm Avrupa'ya Türkler'in nakkadar mükemmel konuşabileceğini kanıtlamak için değil. İngilizce'yi de kendi imlanlarımla öğrendim, okuldan falan değil. Hal böyle iken elbette gramerde, telaffuzda kusursuz olamam. Native speaker değilim ben. Ama buna kafayı takan, dile getiren 2-3 tiple karşılaştım şimdiye kadar. Bir de elin Oklahomalısı i ain't understand word you just said boy derken sorun olmuyor da ben were ile was'ı karıştırınca veya neither i veya me too yu gramer olarak yanlış ama meramımı anlatma noktasında doğru kullanınca, ki bunu da bir başkasıyla konuşurken 3. Olup yapılınca tabi yadırgayacam.

Az önce biri mesaj attı, insanlar Elif Şafak'ın ingilizcesini eleştiriyor diye. İyi de babacım bu kadının ana dili Türkçe ise elbette ingilizcesinde aksamalar olacak. Herkes anlıyorsa, herkes de onu anlıyorsa uzatmanın ne manası var. Çeviri kısmına gelince o iş profesyonel bir iş. Öyle de düzgün olması lazım. Günlük konuşma dili değil bir şey değil.

@otonomo saçmalamışsın. ya okuduğunu anlamamışsın ya kötü niyetlisin. her durumda şu yaptığın yanlış.

@bos gezenin bos ustasi benim özetle anlatmaya çalıştığım şey şu: 'bu bir reflekstir.'

sana katılıyorum bu konularda mükemmelliyetçilik gereksiz bir çaba. etkin iletişim kurduğun sürece sorun yok.

verdiğin örnekten hareketle amerikalı'lar hakkında avrupalı'ların stereotipleri de yok mu? var. 'cahil', 'kültürsüz' diyorlar. bir kısım amerikalı dahi bunu kabul ediyor. öte yandan ne her amerikalı cahildir, ne her avrupalı kültürlüdür. böyle bir genelleme olamaz. yine anlatmaya çalıştığım bu kanının oluşmasına sebep olan bir kitle var.

'50 sene almanya'da çalıştım bir kelime almanca öğrenmedim, her işimi de gördüm' gururu boş bir gurur. bunu da yapan var. bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diye çok alçakgönüllü bir atasözümüz var bizim. neyse öğrenmekten kaçınmamak, işi ego meselesine getirmemek lazım.

birkaç hatadan da bir zarar gelmez, birkaç düzeltmeden de bir zarar gelmez. karşıdan bir ego, kompleks, sevmediğin bir titreşim hissediyorsan ya konuyu bu kişiye aç konuş bari, ya da uzaklaş, kafana da takma bunları. çünkü kimseye kendini ispatlamana gerek yok.

benim noktam şu: hata yaptığını fark ettiğinde bir şekilde düzeltmek bir olgunluktur. kendini kendin için geliştiriyorsun. başkasının ne düşündüğünün hatta bazen ne şekilde uyardığının bile bir önemi yok bence. büyük bir hata yaptıysan azar da işitebilirsin yani. bunların senin cesaretini kırmasına ya da duygu durumunu etkilemesine izin vermemek senin elinde.

sana kolay gelsin.

ek: Elif Şafak hakkında da kadının kendisini ve karakterini sevmiyorum ben. bana göre içten biri değil, bu da eserlerine yansımıştır gibime geliyor. bu güne kadar kitaplarını hiç okuyasım gelmedi. ingilizcesinden ziyade şöyle bir şey duydum: kadın önce ingilizce yazıyormuş sonra da türkçeleştiriyormuş. bu da bana itici geldi.

kendimi onun yerine koyunca ben de yabancılara hitap etmek isterim ama önce kendi dilimde kendi kültürümü anlatırım, sonra çevirmenin yollarına bakarım. azıcık okumuşumuz hemen kendi kültürünü unutursa olur mu? 'sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.'

bu anlamda Pentagram'a ve Murat İlkan'a çok değer veriyorum, Barış Manço'ya da aynı şekilde... sanatçı dediğin önce kendi kültürlü olacak. sonra kültürünü dünyaya tanıtacak. benim eleştirim de böyle.

bir ekleme daha yapayım: buraya gelen turistlerin mutlu ayrıldıklarında türkler çok iyi insan, türkiye çok güzel bir yer diye genellediğini fark etmiyor musunuz mesela?

niye? çünkü deneyimleri pozitif. bu yüzden: evet ülkeyi temsil ediyorsunuz.

ben fransa'ya gidip 'adamlar götünü yıkamıyor' genellemesi yapabiliyorum.
japonya'ya gidip adamlar dakik genellemesi yapıyorum.

herkes kendi deneyimini geneller.

ingiltere'de epeyce düzeltiyorlar.

yanlış olmasına da gerek yok, bir kelimenin amerikancasını ya da bir kavramı amerika'da yaygın haliyle söylediğinizde kibarca, nerdeyse çaktırmadan düzeltiyorlar.

Bu arada duyuru/soru sahibinin Türkçesi de sıkıntılı :-)

Kesinlikle katılıyorum. Aynı muhabbet telaffuz konusunda da var. Almancam var benim mesela, ona rağmen vw'ı vosvagen diye okuyorum ki millete artislik olmasın. Dingilin biri çıkıp o folksvağgın falan diyor. Teşekkür ederim öğrenmiş oldum deyip geçiyorum.

@idexo saçmalayan veya kötü niyetli olan tarafın sen olduğunu düşünüyorum. bu sorudaki cevabımda tam olarak nerede saçmaladığmı açıklarsan bu sataşmanın altındaki nedeni bulabiliriz.

soru için fikrim, cumhuriyet döneminde (hatta daha da eski tanzimat öncesi) konulan ''batılılaşma'' gibi muğlak bir hedefin, batının kültürel birikimine sahip olmayan, hatta ciddi bir kısmının komple kültürel birikim düşmanı olduğu bir toplumda yanlış yorumlanması.

daha ileri bir medeniyet seviyesine ulaşmak için özgün bir çabayla bilim, sanat ve teknoloji üretmek yerine, aşağılık komrpleksl ile abisini kıskanan küçük bir çocuk gibi sadece daha uzağa işemeye çalışan bir toplum olduk.

yüzleşmek zor gelince de, kendi yetersizlik duygumuzu böyle şeyler üzerinden biribirimize yansıtıyoruz. (bkz: yetersizlik duygusu)

Bir de Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da İngilizce konuşmaktaki problemi üzerine birinden duyduğum bir yorum aklıma geldi:

''Ya adam o kadar Boğaziçi'nde okumuş, İngilizce'yi bile konuşamıyor amk...''

Kendisi hayatında ne Edirne'den ötesini, ne de Boğaziçi'nin kapısı görmüş bir vatandaş bu arada. Anlatabildim sanıyorum :)

nick soru uyumsuzlugu hehe

Neyse, bunlar spekulasyonlarin cok oldugu kagitlar. Kucuk yatirimci icin tavsiye etmem. Riske gireyim diyorsan Bitcoin.

Gunluk trade icin mi, biriktirmek icin mi? Yani amac ne?

Halkb su an uzerinde baski olan bir hisse.
Ttkom borc vb. Sorunlari var diye biliyorum.

aynı kafadayız dostum. sabırlı yatırımcı için fırsat fiyatlar olduğunu düşünüyorum ben de.

carfır tamn bir leş..

ttkom'da durumlar sıkıntılı. uzun vadede elbet toparlar ama ne kadar uzun vade belirsiz.

kısa vadede kamunun şirkete el koyması bile sözkonusu olabilir.


not: yatırım tavsiyesi olmadığı gibi hepsi de dedikodu, uydurukçuluk.

skyscanner'dan kontrol etmeden alma,
Oradaki fiyat ile arasında çılgın fark olabilir, ayık ol

bakıyorum pgs'nin kendi sitesinden de.

çok kolay oluyor, ilk önce gidip dönüş -veya gidiş için sefer saatlerini ve fiyatlarını not edin, hangisi milinize uyuyorsa arayın ben bu saatte gidip gelcem, mille alıcam diyin hemen hallediyorlar.

en ucuz olan sadece el bagajlı bileti satmıyorlar, sadece bavullu biletini satıyorlar.
evet daha önce bu şekilde aldım, normale göre 15-20 tl fazla verdim

30-40 lira fazla olabiliyor ama kolayca alınıyor.

millerin yetmezse, kalan miktarı mil borçlanabilir ya da karttan ödeyebilirsin.

boyle birsey var,rahat ol.gecen ay araclar cok zam gordu,zam oncesi bayiler arac plakalandirdilar.arada ki farki kazanmis oldular.ama sizin firma nedir necidir bilemem.birde filo alip 6 ay bekleyip satma durumu var.

otomotiv bayilerinin sık sık başvurduğu bir yöntem. özellikle yıl sonu yaklaşırken, kurlar oynakken vs. çok yapıyorlar. normaldir.

satıcı firmayı bi parça araştırın ve sıkıntı yoksa alın.

Yetkili bayiler bunu sik sik yapar. Yilsonuna dogru yapar, aracin yeni kasasi gelecekse ya da makyajlanacaksa yapar. Bir risk, bir problem yok. Aksine ucuza da kapatabilirsiniz.

Ben kendi aracimi boyle aldim. Ama markanin yetkili bayisiydi.

Risk almak istemiyorsaniz yetkili disindaki galerilerden almayin. Onlarinki stokculuk bildigin. Onlardan zaten hiç araba almayin.

Almayi dusundugumuz yer yetkili bayi, galeri degil. Tesekkurler cevaplar icin.

almanya 35 bin daha mantıklı elbette

35bin siradan kalir.
Yani 2000-2500€ civari maasiniz olur, avusturyada yeni mezun maasi bu acikcasi, gerci sizin tecrube, pozisyon vb bilmiyorum.
Pek ozellikli bir maas degil. Daha yuksek maas almaya bakin. Berlinde min 800 civarlarina eli yuzu duzgun daire bulursunuz vs vs.

Alım gücü ve hayat kalitesini de düşününce Almanya diyorum ben de.

Hayat kalitesini de göz önünde bulundurunca Berlin +1
Fena maas degil, yillik 35bin ayda net 1800-1900 eur yapar. küsürati kiraya gitse, kalan bin euroyla güzel gecinirsin.

Bence İstanbul. Kendinizi biraz daha geliştirip, daha ust pozisyonda gidin yurtdışına.

Özellikle Almanya’da terfi etmeniz güç ve zamanla olabilir.

Almanya’da ortalama altı gelir bile olur.

almanya'daki pozisyon başlangıç seviyeleri mi?
burada kazandığın para ortalama üstü olduğu için yukarı doğru yükselişin yavaş olacak ama almanya'da ilk senelerde sıkıntı yaşasan bile çıkabileceğin pozisyon seviyesi, alabileceğin maaş tutarı buradakine göre daha kolay yükselir. 35-40 arasında değilsen ve pozisyon-maaş artışı konusunda şansın olduğunu düşünüyorsan kesin almanya.

edit: fever'ın cevabını görmemiştim, haklıysa daha derin düşünmekte fayda var.

yas 20lerin ortalari. ucretler de net ucret, eklemeyi unutmusum. turkiye'de 7bin kusur tl, almanya'da da 3bin euro seklinde oluyor yani aylik ele gecen net para. almanya'daki sirket de bi start-up, baya iyi yatirimcilari var ve gelecek vaadediyor. san francisco ile filan da baglari var.

ayda 7000 tl ile türkiye'de ortalama bir hayat yaşarsın. çoluk çocuk yoksa sıkıntı çekmezsin.
almanya'da ayda 2900 eur ile çok rahat yaşamyamazsın.

rahatına düşkünsen türkiye derim, ama para önemli değil biraz sıkarım ama insan gibi yaşayım dersen almanya.

almanya'daki 3000 euro türkiye'deki 10.000 liradan daha değerlidir. kıyas kabul etmez bir gerçek bu.

3000 euroya Berlin'de babalar gibi yaşarsın. Almanya'da market ürünleri ya Türkiye ile ya aynı ya daha ucuz. Restoranlar da aynı şekilde. Alkol çok daha ucuz. Berlin'den avrupa'nın birçok yerine ucuz uçuşlar var, güzel güzel gezersin.

Almanya'da iş hayatı Türkiye'den daha rahat. Hasta olursan kimse, 'Bir an önce işe dön' vs. demez. Fazla mesai yaparsan paranı alırsın.

Ayrıca Berlin'deki toplu taşıma, yeşil alan vs. mukayese bile kabul etmez.

Berlin'in İstanbul'a göre tek kötü yanı sosyal hayat olabilir. Berlin'de millet biraz cins. Ama her çeşit tip var yine uyum sağlarsın heralde.

startup, sanfrancisco filan demişsin ya, burdan yazılımcı olduğun fikrine kapılıyorum.


yazılımcıysan ve 35bin euro teklif alıyorsan; demek ki henüz yeterince senior değilsin. kendini geliştirmek için önünde epey bir yol var gibi görünüyor.

almanya'ya şimdi gidersen, 75 seviyelerine çıkman epeyce zaman ve epeyce iş değiştirme gerektirir.

bunun yerine, türkiye'de kendini teknik olarak geliştirebileceğin bir yerlerde çalışıp, bir an önce kendini geliştirmeye bak.

yazılımcılar için teklif edilen maaş 55bin ve daha aşağısı ise bu cazip bir teklif değil. kendinizi geliştirmeye hemen başlamalısınız.

bu arada, stockholm gibi farklı pazarlarda daha iyi şartlar da bulmanız mümkün.

Ödemek zorunda.

ödemeli
o zaman kirayı da ödemesin mesela

Illa her sey mantik cercevesinde olacaksa, sabit miktsrlari odesin, kullanim bedellerini kullanan odesin.

isterse 6 ay gitsin, yine de ödemek zorunda.

Yani bence ödememeli. Özellikle elektrik doğalgaz gibi kullanmadığı şeyleri ödemesi çok abes. Ama internet fix mesela, kullanımla artan bir şey değil, o ödenmeli.

başıma geldi böyle bişey. ev arkadaşım 8 aylığına başka ülkeye çalışmaya gitti. bu süre boyunca sadece kiranın yarsını ödedi. geri kalan tüm masrafları kendim karşıladım. bana göre böyle olması gerekiyor.

Bölüşülür. Ama doğalgaz vs. gibi şeyler için %30-70 gibi bir oranda da anlaşılabilir. Bence 2 kişi konuşarak netleştirmeli.

en iyisi en basta konusulup kararlastirilmasi.

ama adil olan giden kisinin fatura odememesi bence. kira ile bir tutulamaz. sonucta esyalariyla evi isgal etmeye devam ediyor. ama faturada sabit bir tutar yok. 5 birim kullaniyorsun, 5 birim oduyorsun. sabit internet disinda evde kalan odemeli bence.

iyi de faturaların sabit tutarları da var ki elektrikte vs fazla bunlar. bence onların yarısını ödemeli en azından.

bi de bir süreliğine nedir? tam bir fatura dönemi ise hesaplanabilir yukarıda dediğim gibi. ha yok 15 günlüğüne gidiyosa uğraşmaya değmez bence ödesin işte he zamanki gibi.

bu, kaldığım paylaşımlı 5. evim. önceki ev/oda ilanlarını internetten bulmuştum. bu arkadaş tanıdık :) daha önce muhabbetim olmayan insanlarla böyle bir problemim olmamasına rağmen, bu arkadaş bu sabah bir de sert bir uslupla "şimdi bu faturaları ben olmadığım süre içerisinde de bölecek miyiz?" dedi. "evet" dedim gülerek, neyse ya...

tanıdıkla bir daha tövbe, çıkıyorum zaten bu evden de.

evde kalmak ya da bir süreliğine uzak kalmak senin tercihin. daha önce 3 ay evde kalmadığın olmuş, memleketine gitmişsin. ev sahibine diyormusun o süreyi düşelim diye?

hoş olmadı hasılı... buna da fazlasıyla odeyip çıkacağım.

İkiye bölmek bana insafsız geliyor. Bir kısmı sabit bile olsa 20-30%'den fazla da ödememeli evde oturmayan taraf.
Örneğin
Elektrik - kullanan öder
Doğalgaz - bir odayı ısıtmasan da ortak kullanım alanlarının ısınması gerekiyor
Su - kullanan öder

her şekilde bölünmeli. mesela binada otursun oturmasın ev sahibi nasıl aidat ödüyorsa o şekilde.

apartman aidatiyla bir tutamazsiniz ki. apartmanda kim ne kadar sure evde kim disarda takip edilmesi mumkun degil.

evin kira parasiyla da ayni sey degil. cunku evi isgal etmeye devam ediyorsun.

fatura bolunmeliyse mutfak parasi da bolunsun mesela. adam gitsin 100tl alisveris yapsin. yesin icsin, yarisini da evde olmayana odetsin. olur mu oyle sey?

yıllarca evimi paylaştım, hala paylaşıyorum ama hiç böyle bir durumda kalmadım. oyumu "evde kalmayan kişi faturaları ödemez" den yana kullanacağım sanırım. kirayı ödemeye devam edecek tabi çünkü kendisi gitse de eşyaları, yatağı vs hala odasında duruyor. o odayı "kullanıyor" yani. tutup başkasına kiralayamazsın. ama kullanmadığı elektriği doğalgazı niye ödesin?

sadece sabit miktarları ödemesi en mantıklısı olabilir belki ama onlar da kaç para tutar bilmiyorum. hesaplamakla uğraşmaya değmeyecek kadar az tutarlar bence. ben olsam hiç bu muhabbete girmezdim.

kendimden pay biçiyorum. öyle bir şehirdışı durumum olsa sadece kirayı ve sabitleri öderdim. örneğin apt. aidatını. onun dışında bişey ödemezdim. eğer ısrar ederse, faturalar benim üstümeyse elektrik su ve doğalgazı kapattırır tüm eşyamı çıkartır bir depoya kaldırtırdım. kendi naparsa yapsın iki gün uğraşsın elektrik suya.

dediğim gibi en mantıklısı kira artı sabit giderlerdir. faturaları paylaşmak insafsızlıktır. belki %10 sabit alabilirsin tüm faturalardan. o da geldiğindeki kullanım bedeli gibi olur.

Biraz da süreye bağlı, 1 haftalığına gidecekse fatura her zamanki gibi bölüşülür. 1-3-5 ay boyunca hiç eve uğramayacaksa kullanmadığı suyu elektriği ödememeli bence. Kirayı her türlü ödeyecek tabi evde hala yeri duruyor olacak.

Elektrik faturasinin yarisi buzdolabi. 7*24 çalışıyor.

Evde kalan buzdolabını mi kapatacak? Tabii ki ödemeye devam edecek.

Belki su faturasını odemese olabilir ama ve fakat o da zaten diğerlerine göre cüzi miktarda.

Ahahah gerçi düşündüm de ben de son 3 ayın en az yarısında evde yoktum, arkadaşlarla faturaları normal bölüştük gayet :D

Bilemiyorum altan..

kaç aylık bir gidiş bilmiyorum da, doğalgaz yakıyorsanız kış ayları falan o evlat acısı gelebilir arkadaşa. orda bi pazarlık yapın bence.

orasi depo degil ev. ikiye bölünmeli yine.
ayrica fever +1.
ev arkadasi bir ay yok diye buzdolabinin sadece yarisini mi calistiralim, holün lambasinin voltunu mu düsürelim? ikinci kisinin kullanimi o kadar cok fark yapiyorsa o fatura o zaman zaten daha düsük gelir, yine daha az ödemis olur. yok ben ödemem diyorsa kusura bakmasin ama esyasini alip depoya kaldirsin, ben yeni ev arkadasi bulurum.

Hep, birilerinin evinde oda kiralamis biri olarak, daha once hic sorun olmamisti böyle bir sey. Muhabbeti bile olmadi.

Dediğim gibi ben de eski ev arkadasim da bir süreliğine durmadik evde. Bir ayi da bulmustur belki arada.

Mantiken, kullanmadigi suredeki faturalari odemesi sacma eyvallah, düşününce cok vicdani de durmuyor. Ama ben hep o sekilde odedim.

Gidecegi sure belirsiz ve tabii ki fatura donemlerine denk gelmiyor elbette.

Persembe sabahindan bugun oglene kadar elektrik yoktu 9 ay kacak kullandigi icin. Ben bunu mesele etmemisken...

Ayrica kombi su anda da calismiyor zaten isitma amacli. Ve o gidince kopuk partisi verecek degilim evde.

Neyse zaten boyle uc kurusun lafinin edildigi yerde durmam artik.

ben ödetmezdim, ödememi de kimse istemedi fatura senin kullanımın doğrultusunda değişen bir şey bu sebeple sana ait diyorum.
Ama kira aidat ödemeli.

bence senin yaklaşımın yanlış. "üç kuruşun lafını ediyor" diyorsun ama arkadaşın da aynı şekilde senin için "üç kuruşun lafını ediyor, kullanmadığım faturaları bile istedi" diyebilir. sonuçta sen bugüne kadar kaldığın evlerde, evde olmasan da faturaları hep ödemişsin. öyle alışmışsın. ama o da bugüne kadar evde olmadığı zaman faturaları ödememiş. böyle alışmış. gördüğün gibi duyuruda bile bir kısım insan "ödenmez" diyor bir kısım "ödenir" diyor. yani evde yokken faturaları ödemek istemiyor diye atar gider yapılacak kadar net bir konu değil bu. oturup konuşun aranızda anlaşın, olsun bitsin. "daha da bu evde durmam, parası neyse fazlasını veriririm çıkarım" diyip ego savaşına döndürme böyle küçük mevzuları.

@istanbul kanatlarimin altinda... tam tersine, bunu atarli giderli söyleyen, bu arkadas. Tamam ben oderim dedim nihayetinde.

Daha once hep tek basina kalmis bu arkadas. Bir yasamisligi yok yani. Dedigine gore 3 ay eve gelmedigi de olmus.

Ev sahibine bir yillik kira, apartmana 9 aylik aidat borcu vardi ben geldigimde. Aidati odedi, kira duruyor.

Elektrigi 9 aydir kacak kullaniyormus, bes gundur elektriksizdik.

Odamda ne bir yatak var, ne bir masa.

Geldigimde ben kendisine bayagi yardimci olmusken bu sartlari bilip de evet geldigimde, bugun damdan duser gibi ve atarli giderli muhabbetini yapmasi canimi sıktı sadece.

Uc bes kurus evet oderim nolcak.

Ben daha once de bunun mihabbetini yasamadigim icin duyurudaslarin fikirlerini ogrenmek istedim sadece.

@ugpo, nerden bileyim ya. Eve girdikten sonra ogrendim ben de.

şimdi ben olaya başka bir açıdan bakayım.

arkadaşın doğu kültürüyle yetişmiş biriyse kredi kartı numarasını falan al. sonradan yan çizmesin. doğu derken buralar yani. burada işin başında pazarlık çok önemsenmez. işin ortasında ya da sonunda hep yan çizilir. batıda işin kavgası baştan yapılır. ama sonra verilen sözler ne olursa olsun tutulur.

benim fikrim adam bir ay ve üzeri süre olmayacaksa doğalgaz hariç bir şeye karışmamalı. doğalgaz da iki oda arasında ısı transferi muhakkak olacağı için... doğalgazda da fifti fiftide hak geçer. 20-80'den aç pazarlığı 40-60 oranına kadar yolu var.

Ödemek zorunda ama bence doğrusu sabit olanlar bölüşülmeli, aidat, internet vs. Kullanıma bağlı değişken olan faturalar kullanan kişi tarafından ödenmeli.

Düşündüm de, öncekiler bir tarafa... arkadasin da haklilik payı var. Ha, ona da oyle dedim zaten, tamam ben oderim dedim. Oderim de ne tutacak ki.

Kombi su an acik degil zaten, idare ediyoruz. Internet yok. Buzdolabi calismiyor.

Simdiye kadar British, Air France, Norwegian, Lufthansa ve Swiss deneyimledim. Hic biri THY’den iyi değildi.

British’te ucaklar eski, ikram az. Norwegian iyi ama zaten low-cost, Lufthansa görevlileri nemrut ve uzun uçuşlarda ikrami yapıp kayboluyorlar.

Sanırım Swiss, THY’ye en yakın deneyimi sağladı.

ne bekledigine göre degisir ama lufthansa thy ayarinda bir sirket, digerlerinin pegasustan farki yok. emirates ile ucmustum dubai'ye, simdiye kadarki en konforlu ve tatminkar yolculugumu yapmistim. avrupa ucuslari denk gelirse o da tercih edilebilir.

@lufthansa'nın thy ayarında olduğuna katılmıyorum. thy net bir tık üstte. uçak içi ikramları, eğlence sistemleri olsun.

Sas diyebilirim ama pahalı hatta thy'den de pahalı sanırım

hocam sen başkasına da bi görün.sırf çürük duruyor diye ağrımayan dişe dolgu ilk kez duyuyorum.seni kobay olarak öğrencilere vericekler :D

Doğru tabii. Benim de hiç şikayet yaşamadığım kırık bir diş vardı. İleride olması muhtemel problemlerin önlenmesi için kapatılıyor. Işın dolgu yapılırsa da yıllar boyu kullanabiliyorsunuz bir sıkıntı yaşamadan. Başa gelmeden önlemek lazım böyle şeyleri. Diş problemleri çok can sıkıcı şeyler :)

öyle olur zaten.

bazen yüzeyi çürüyo fln, ya da bi zayıflık oluyo, ileride çürük olacağı belli, oralara dolgu yapıyolr.

ağrı olması demek çürüğün derine inmesi demek zaten

olur. ilerlemeden yapılır.

Cahil tipler yine damlamış.

Dişi korumak için dolgu yapmak iki şekilde anlaşılır,

1. Fissur sealant. Google it.

2. Başlangıç halindeki çürük restore edilir. Başlangıç halindeki çürük de ağrı yapmaz zaten. Ağrı yapınca tedavisi değişir çoğunlukla.

Git.

Ağrı demek, epey ilerlemiş demek.

Ağrı yokken durumu tespit etmek erken teşhis gibi bisey.

Yaptirin.

Cok az sayilacak veriyle genelleme yapmaya calisiyorsun. Bence hoduk felan degiller. 2 milyonn kadar reisci turk yasiyor orda. Bunu da hesaba katmak lazim.

Genelde öyleler yahu. Ben hiç normaline denk gelmedim zaten. Özellikle Alman kadınlarından koşarak uzaklaşmalı. Hayatımda böyle garip bir kadın türü görmedim (olumsuz anlamda ve en hafif sıfatları kullanarak).

Kopuk kopuk olsa da muhtelif Almanya şehirlerinde toplam bir yıla yakın süre geçirdim. Başka bir ülkedeki "hödük" oranından daha fazlasına denk gelmedim.

Almanya'da servis sektoru oyle. Garsonlar genel olarak herkese -bize gore- kaba davraniyor, Almanlara da dahil. Dolayisiyla garsonlar ya da cafe calisanlari ile saglikli bir genelleme yapamazsiniz.

Mesela Alman arkadaslarla bir restorana girmistik, ileriye dogru oldukca ilerliyordu restoran ve gozukmuyordu otesi. O sirada yanimizdan gecen garsona arkadas "ileride oturacak bos masa var mi" diye sordu. Garson "ilerleyip bakin bos yer varsa oturursunuz" dedi direkt ve ben haric kimse bunu tuhaf karsilamadi.

media.altersozluk.com

Saka saka.

Almanlar genel olarak fazla samimi -ve hatta samimi- olmayi gereksiz bulup sevmezler ama hoduk de diyemeyiz bence. Iki bucuk yildir almanya’da yasiyorum, oncesinde de almanya’nin cesitli yerlerinde 2-3 ay kalmisligim vardir. Eger almancamin yeterli gelmeyecegini dusunuyorsam konusmaya oncelikle bunu ya almanca ya da ingilizce belirterek basliyorum, bu durumda simdiye kadar yardimci olmayan hic kimse olmadi. Ha bunu yapmak zorunda degilsiniz elbette ama bir sonraki almanya ziyaretinizde isinize yarar diye soyluyorum ^^

Hayır.

Almanya'da İngilizce sorarsan öyle davranır, yine kibarlık yapmış yardımcı olmuş. İngilizce takıntısı sadece bize özgü aşağılık kompleksi. Akp ile Türklere kötü bakmadılar daha önceden beri gelen kin vardı. Türklerin evini yaktılar seneler önce. Herşeyi akp bağlayanlar sıktı artık.

Edit: Almanya doğumluyum

Cok Almanya gormedim, kisa bir süre Trier’i ziyaret ettim. İletişim kurduğum herkes samimi bir şekilde yardımcı oldu.

www.youtube.com

Daha erken yahu. 5s'i bile daha cekmedi diye biliyorum. 7 bir alt model su an alinir tabi. Illa en sonu alacak diye bir sey yok hatta bence musriflik bile.

6s ve 7 gayet alınabilir modeller. kırmadığınız sürece min 3-4 sene garanti.

Alınır, en az 4 sene güncelleme alir.

Yeni nesil, güçlü bir işlemcisi var. Daha uzun süre de güncellenebilir.

6s kullanıcısı olarak bir performans problemi yasamadigima göre, 7 de üzmez.

Arkadaşım geçenlerde aldı iPhone 7 hoparlörde problem vardı, güncelleme geldi sonra düzeldi sıkıntı ama en başta sıfır alınan bir üründe böyle bir durumla karşılaşmak düşündürüyor biraz. 6s kullanıyorum iki seneyi geçti ilk günkü gibi kullanıyorum.

@lana del rey,

katılmadım sana. ikinci telefon olarak 5S kullanıyorum ve hiç bir sıkıntısı yok.

2-3 saatten uzun uçuşların hepsinde eğlence sistemi oluyor. katalogları müthiş geniş olmasa da film, dizi, belgesel izleyerek birkaç saat geçer.

zaten kalkış, kahve çay ikramı, biraz film-dizi, uyku, yemek ikramı vs derken 10 saat pek fark etmeden geçiyor.

Telefona 1 sezon dizi ekleyip bitirebilirsin

Bir kac film biraz dizi ile o vakit hemen geciyor zaten. Varis destinasyonunjn yerel saatine uyacak sekilde uyumayi da unutmayin. Ornegin gideceginiz ulkede indiginizde sabah olacaksa ucusta mutlaka uyuyun ama indiginizde aksam olacaksa uyanik kalmaya calisin ki indiginizde gece uyuyabilesiniz.

indir punisher'ı, bir sezonu bitir uçuş boyunca. sıkılmadan diğer bölüme atlıyorsun zaten.

kendi dizini kendin götür, uçaktaki diziler dizilerin son sezonları oluyor ve sıfırdan bir diziye başlayamıyorsun.

10 saatlik uçuş muhtemelen jet lag sebebi olacaktır. Uykunuzu dogru planlayın.

İfe sisteminde dizi-filmler olur her zaman, güncel filmlerde vardır en son çıkanlar vs., canlı yayın yapan yabancı kanallarda var CNN, BBC gibi (THY için geçerli bu söylediklerim)

rezervasyon sayfasında görünmüyor mu?

Ajanslarin sisteminden alinan biletler genelde rezervasyon degil bilet numarasi ile checkin'e izin veriyor.

Bilet numarasi ile checkin yapmayi deneyin.

235 ile baslayan bilet numarasini gir.

Ya da TK ile baslayan pnr i gir. Ets nin kendi sistemindeki rezervasyon kodunu giriyor olman kuvvetle muhtemel

en kotu bileti aldigin yerle irtibata gecip bana bunun pnr'ini soyleyin diyebilirsin

soyadının önüne @ işareti koyarak dene, daha önce benzer bir sorunla karşılaşmıştım, thy müşteri hizmetleri, aracı ile alınan biletlerde böyle deneyin demişti.

ebilet no ile ilerleyin +1

Biletin elindeyse geçmiş uçuşlarını işleyebiliyorsun. Biletteki bilgilerin bir kısmını soruyorlar çünkü.

Mümkün hocam ;) bizzat kendim yaptım. 1 yıl önceye kadarki ucuslarinizi işletebiliyorsunuz.

geçen gün 35 tane geçmiş tarihli uçuş işledim. :/ son 1 yılı işleyebiliyosun.

beklemeden işle.

www.pleco.com bu sözlük bence bayağı güzel. kart da yapabiliyorsunuz. gerçi siz sözlük dememişsiniz amaç

japoncayı bi parça öğrendim. çince de "bi parça" olabilir.

Vergi iadesi alabildiğin herhangi bir yer.

Ya da Dubai.

Belçika da x modeli 1159 euro. Apple sitesinden bakabilirsin.

vergi iadesi olayı nedir hocam_

@fever

en ucuzu isvcre

en ucuz isviçre

arka planda mining yaptırıyor olabilir mi acaba?

nasıl anlarız böyle bir şeyi @sutlu nescafe?

Yapar. Adblocker kullanın.

bildiğim kadarıyla anlaşılmıyor. belki kodları incelersen orada vardır.

ublock origin kur engelliyor mining yapılmasını. ayrıca gösteriyor da bir site mining yapma niyetindeyse.

edit: odatv'ye girdim şimdi evet mining yapıyor. ublock engelledi hemen tabi.

tarayıcıdan flash içerik oynatılmadan önce sor ayarını seçin.
opera'da var bu, chrome'da da vardır muhtemelen.
en azından flash abuklukları yüzünden siteye girdiğinizde yaşanan sorunlar ortadan kalkar.

flash ile alakası yok odatv kullanıcıya sormadan mining yapıyormuş resmen. şimdi girip baktım.

evet. kodlarda coinhive kodları var. mining yapıyor browser üzerinden.

3 yıllık vizemle ben de aynı durumdayım, ilk boş bulduğu yere bastı son girişimde.

İngiltere hep vizenin karşı sayfasına basiyor. Dubai nere bulursa oraya basiyor.

Pasaportta sayfa azaldıysa minik bi post-it ile isaretleyip rica edebilirsiniz.

kafasına göre basıyorlar hatta üstüste olduğu da oldu eski pasaportumda kimsenin umursadığını görmedim. bi almanlar yapabilir pasaportun dolu diye geri yollarlar eheh

iphone 7 alabilirsin, 8i çıkınca ucuzladı biraz. 3000 lira altına bulunuyor.

6s+ bile işini görür. Güncelleme asla cihazı da sıfır al.

3 sene götürür. Öyle high end kullanıcı değilsen gerek yok daha üst modellere.

iphone 7'ye yürüyebilirsin. en az 4 sene daha güncelleme alır.

Bütçe yönünden sıkıntın yoksa eğer iPhone 8 ya da Plus olanı alabilirsin. Tavsiyem internetten ya da imkanın varsa yurtdışından alman, malum Türkiye’de vergiler dolar vs derken çok pahalı gerçekten.

İphone x

iphone se.
şirinlik muskası bir telefon.
her yerde gördüğüm hipopotam gibi telefonlardan nasıl gına gelmişse görür görmez aşık oldum!
özlemişim böyle ufak telefonları.

Bilgim yok makinalar hakkında ama tavsiyem yabancı sitelerin yorumlarını değerlendirin kahve makinesinde çünkü türk milletinden daha çok kahve tükettikleri için o konuda yorumları iyi oluyor.

Delonghi ESAM6600 kullanıcısıyız. Epeyce kalabalık bir ofiste birkaç yıldır sıkıntısız kullanıyoruz.

Temizliğini yapıp, arada bir kireç çözme işlemi yapınca başka derdi tasası yok. Espressosu lezzetli. Lattesi normal.

ofiste tüm bu makinelerden daha iyi olan bir modeli kullanıyoruz. wmf 900 sensor titan modelin adı.
üzgünüm ama bizim kullandığımız da dahil olmak üzere bunların hiçiri bir kafeye uygun değil bence.

"Kafe" için olduğunu atlamışım. Kafedeki iş hacimini bunlar karşılamayabilir, sorun yaşamanız olası.

hani orta gelirli bir aileyiz dostum, bir aydır filan zamanz aman akşamları yakıyoruz, ilk defa mı olacak bu sene?

#direnmhmtt valla bi kar yagisi beklerim herhalde yakmak icin. ya da evde birimiz hasta olursak anca o zaman.

bugün sabahtan yakarak sezonu açtık..

üç haftadır yakıyoruz biz de, çok soğuk oluyor ev.

Biz yakmadık henüz bu sene.

Ev genelde sıcak yakmayacaktık ama hastayız diye açılışı yaptık bugün.

Biraz önce ev arkadaşım kombiyi açıyorum odanın camını kapat istersen dedi, öyle siftah yapmış olduk.

3 haftadir

Bir aydın yakıyoruz biz de, buz gibi dışarısı.

yakmıyoruz daha. yorgan battaniye yeter. aşırı bir soğuk yok daha ya abartmayın.

artık yanmazsa hastalık kaçınılmaz hele de akşamları. biz de yaktık artık

ben daha yakmadım hatta cam üstten açık, yorgana da geçmedim daha battaniye kullanıyorum. ama evim güney cephe, soğuk olmuyor.

yakmadık daha. fakiriz biz.

şaka şaka. tamam fakiriz de, fakirlikten değil. o kadar abartı bir soğuk yok. evde yalnızım zaten, polar battaniyeyle takılıyorum, yetiyor. camı bile açıyorum çoğu zaman. ama bugün açmadım :)

bir aydir ara ara yaniyor.

Ekim ayinda yaktilar sitede.