kart numarasını ve bilgilerini biliyorsanız internetten kullanabilirsiniz. kayıp ihbarını henüz vermediyseniz tabiki

eski kart bilgilerini kullanamazsin. ama hesap bilgilerinden internet subesine gir ordan sanal kart cikart kendine. hem daha guvenli
yeni kart icin 2 hafta beklemem gerek dedigine gore kayip bildirimi yaptigini varsayiyorum

henüz yapmadım. kart aktif. yapı kredi'nin internet şubesine girdim sanal kart gibi bir seçenek bulamadım malesef.

yahu buraya soracağına denesene paypal'a aktarım oluyor mu diye adsfasdfas

yapikredide var. ben kullaniyorum hocam. iyi bak. hem kar numarasiyla girilen secenekle hemde internet subesinde ikisinde de sanal kart olusturabiliyorsun. bidaha bak bulamazsan screenshot atarim ordan bulursun

Aynen ben de bıktım sabah akşam for for, çeşmeden kaçtık bura daha fena çıktı. cevaba gelirsek, accuweather'a göre 2 güne insanı seviyelere inecek rüzgar.

Ayvalık genel olarak rüzgarlı bir yer... ağustos sonu eylül de durulmuş olur.

8-10 sene evvelde boyle olmustu, hiç bitmemişti butun yaz. Badavuta git daha azdır.

Ufak çocuklar var badavut taraflarına gidemiyoruz uyku saati vs kapımızın önunden giremiyoruz:(şurda iki haftamız var onuda for for evde oturarak geçireceğiz herhalde

bati bufenin ordan yaziyorum. onursal caddesinde su an deli deli esiyor. odamin penceresini acamiyorum o derece. ama bu yatakta yatmak cok guzel:) badavut geceleri aslinda cok sakin olabilir. kumsala gitmeni oneririm.

valla buralarda rüzgar hep vardır ama bu sene başka arkadaş! yaz gelmedi anasını satayım ben de gıcık oldum, özellikle gece bira içmeye gittiğim bir sahil vardı hiç tat vermemeye başladı. üzücü...

ne zaman durur bilemem, eylül ayında gel insanları gibi olacak ama evet eylül ayında duruyor...

Valla geldik bi kere eylulde birdaha gelemeyiz çok kötü oldu ya.
Hersene geliyoruz bu kadar uzun olmamıştı

Durdu:)

bu hata değil. seni direkt recovery menüsüne atıyor. loopa girdi ve telefon açılmıyorsa önce ilk sıradaki "reboot system now" ı seç. eğer yine aynı yere atarsa da "wipe data/factory reset" de. ve yes işaretine gelip tekrar seç.

not: aşağı yukarı işlemlerini ses açma kısma, seçim işlemlerini ise power tuşu ile yapacaksın.

arkadaşlar dediğiniz üzere;
önce reboot system dedim olmadı
wipe cache dedim olmadı
wipe data/factory reset dedim yine olmadı.

basıyorum, başka bi menü geliyor sarı yazılar çıkıyor ve yine aynı en başa geri dönüyor...

evet kapatıp açınca da aynısı çıkıyor, olmazsa pazartesi telefoncuya götüreceğim. caps'i kameralı bir telefonla atmam gerek o da yok şuan, fakat yaparsam pm atarım :)

ses tuslari falan basili mi kaldi yoksa bu menuye erisim yok normal acarken.

ya sabah denize girdim kenarda dalga vurdu biraz tuzlu su sıçradı, neyse bi baktım telefon zil sesini sıkıyor kendi kendine, yani alt tuş sesi takılı kalmış anlayacağın düzeltmeye çalışırken de bu ekran geldi.

şimdi 20 saniyede bir ekranı yeniliyor, açılırken yazan general mobile yazısı çıkıyor sonra bu ekran geliyor.

bunu telefoncu paklar heralde, teşekkür ederim cevaplar için :)

aaa tamamdır o zaman, haklısın sorunu eksik anlattım :) neyse en azından şimdi problemi biliyorum telefoncunun insafına kalmadım teşekkür ederim :)

yardım lütfen?

atılım, çankaya, gazi falan aklından bile geçirme. boğaziçi, odtü olmayacaksa iibf okuma bence. aileyi ikna et, bir sene sağlam çalış gir. boş yere bir yere yazılma.

hocam bu sene girmem lazım mecburen açıkçası durum sıkıntı imkanlar dahilinde yardımcı olsan :)

sen bu sene tercih yapıp yerleşirsen seneye tercih yaptığında puanın kırılacak. kırık puana rağmen odtü iktisat'a mı yerleşeceksin? bence direkt pas geç seneyi.

hocam 2 ay yataktan kalkmadım ve 60 bin sıralama yaptım. odtü gelir gelmezse de ona göre tercih yaparım.

kpss yönelik istersen gazi iibf iyidir

Bende duydum hocam onu kpss de başarı sıralaması konusunda gazi üstlerdeymiş

haracina+1 gazi iibf liseden bozma gibi bir yer anca test çözersin kpss için atılım Çankaya uzak dur TOBB oluyorsa onu dene en kötü ankara Hacettepe falan da mı olmuyor bence de bu sene yerleşme odtü boün gsü zorla puanın kırılmasın boşuna
yani verdiğin seçeneklerden samimi olarak birine git demek gelmiyor içimden kusura bakma yardımcı olamadık pek ama:(

eğer kendine gerçekten güveniyorsan bi sene daha kasıp odtu'ye girmeye çalış. kesinlikle fark eder. 24-25 yaşında iibf mezunu arkadaşlar var. iyi okulu bitirdiysen hemen işe girersin. dandik okulu bitirdikten sonra zaten iş arayana kadar yaş 25 oluyor.

Kendine bir amaç bul. Bu amaç dünyayı ele geçirmek bile olabilir. Amacın yoksa kafayı yersin. Huzurlu yaşamak da bir amaç olabilir. Amaçsız olmaya çalışmak da bir amaçtır. Anladın sen.

ben sıkılınca yatıyorum

İstersen gel karşılıklı çay içelim ?

zenginim zenginim zenginim.

okeye dönüp bitirdiysen yapacak bi' şey yok.

Ölme de beraber helva yiyelim.

senin yerinde olsam son bir kez işe girer biriktirebildiğim kadar para biriktirir. ufacık bir sırt çantasıyla dünyayı dolaşmaya çıkardım. ayağımda bir çift ayakkabı sırtımda bi havlu iki tişört.. telefon bile almazdım yanıma..

Düş yollara.. Nereye gittiğin önemli değil, nasıl gittiğin önemli değil, yolda olmak önemli.

Hayatta neyi arıyorsan, sen o sun. ümitsiz olma. üç aylardayız bak. biraz gayret , dua.

Hayatın anlık veya dönemlik sıkılganliklar ile mutsuzluklar sebebiyle bitirilmemesi gerektiği kadar büyük ve yaşanması gereken. an dolu olduğuna inanıyorum.

Her şey yolunda iken, altı üstü sıkılganlık sebebi ile hayata son vermenin de bencillik. İnsanlar türlü trajediler ile omurlerini geçiriyor.

bana para vererek başlayabilirsin.

çevreye bir faydan olsun. selamlar...

Kafan bayağı karışmış, hem inançla tanıştım, tasavvufa bulaştım diyorsun hem her şey boş geliyor intiharı düşünüyorsun, bir şeyleri yanlış anlamışsın. Hayatın başındasın daha, kendine mantıklı hedefler bul, kendi mutluluğunu kendin yakalayacaksın, öbür türlü ömrün boşa gider üzülürsün.

tugce sen misi

biraz dik ve ters olacak ama bence bi sikim yaşamamışsın. yaşadığını zannetmiş olabilirsin. yoksa bugün bu şekilde düşünmezdin. ha bu dönemler ara ara olur. fakat çözümü işte biraz zor sıkıntılı ama kendi içinde. hayatında bazı şeylerin yerlerini değiştir. demek istediğim; mesela kendini komple dine veremek gibi değil. ama son tahlilde bi psikologa gidersen daha iyi olur. ha bu kişinin türkiye'nin en iyi psikanalisti olmasına da gerek yok. veya üsküdar'a yakınsan bana uğra bu akşam rakı içeceğim dertleşiriz. istersen boğaz köprüsüne kadar götürürüm seni ama bence ikna ederim. kips.

Bu tarz mutsuzluklara tıp dilinde "Don Draper Mutsuzluğu" deniyor. Hastalığı da ben icat ettim mad men'in son sezonunu izledikten sonra... Ya şöyle düşününce paran var, hadi iyi iş sahibi oldun, ev aldın, araba aldın, tek gecelik ilişkiler yaşadın, toplum dayatması falan derken aile kurdun, mutlu olmaya çalıştın devamlı... Hepsi boş işler tabi ama bazı şeyler için yaşamaya değiyor. Ben mesela sırf nolan'ın çekeceği filmleri izlemek için yaşarım, ya da game of thrones'un sonunu merak ettiğim için. Sonra güzel bir dizi daha çıkar. Bi de para olunca şöyle bilmediğin bir şehre gidip güzel bir otelde 1-2 hafta yiyip içip yatmak, o şehrin görülesi yerlerini gezmek güzel olur keyif alınabilecek biriyle. Yalnız bile keyifli oluyor.

serin hikaye gibi geldi bana.

sevgili olalım. sen bana para ver ben sana sevgimi vereyim. şişman değilsen bence olabilir.

Kesinlikle dene, önce ülkeni sonra dünyayı gez. Çok yer gezmek gerçekten insanın ruh halini değiştirir.
Her mekan her şehir her yürüdüğün yeni cadde, sahil, orman vb. seni farklı duygulara iter.
Işınlanırsın apayrı yerlere... Ruh hallerine.
Gerçekten tebdili mekanda ferahlık vardır. Dene bunu. Alışkanlık yaratır gezgin olur çıkarsın.

Kur'an'la tanıştıysan o sana amacını söyleyecektir, hiç ona sordun mu? bence sormayı denemelisin. evet dünya çok boş, evet hiçbir şey yapmak istememen çok normal böyle bir durumda, bunu fark eden mutlu olamaz zaten. sende taşlar yerine oturmuyorsa, talep et. talep et, sıkıldığını söyle. gerçekten talep edersen o perdeler kaldırılır inşallah, gerçekten talepkar olmak lazım.

öylesine bir amaç bulma, öylesine bu dünyada bulduğun o amaç bir gün yitip gidebilir. bir insana bağlanırsın, ölebilie; kariyere odaklanırsın, iftira atılır kariyerin biter belki bir gün basit örnek bunlar. ama sonsuz olanı anlamaya çalışmak en büyük amaçtır bence, anlamak da en büyük hediye. maalesef en büyüklere o kadar kolay ulaşılmıyor. talep et, seni de talep eden bir yaratıcı var, ona anlat.
Allah yardımcın olsun.

sen kendini öldürsem mi diyosan biz yarra yemişiz afedersin. düş yollara bi çadır bi uyku tulumuyla yardır gitsin madem para bok. neyin peşindesiniz lan bizi mi skiyosunuz anlamadım.

taksiye binip köprüden atlamak güzel fikir. dünyadan 1 adet müslüman azalmış olur.

AT al

sıkılmak az zeka göstergesidir demiş stannis baratheon. merakını ve öğrenmeye olan aşkını kaybetme.

kendi kızını yakan herifin sözüne göre mi hareket edeceğim diyebilirsin tabi.

teşekkür ederim yorumlarınız için,tebessüm ettirdiniz...

@ack3000 : ön yargılı olma,müslüman diye etiketleme ki ben bile kendimi etiketlemiyorum.öyle bir algı seviyesinden bakarsın ki bir an hayata, tüm bildiklerini unutuverirsin...

hepinize sevgiler...

ben geçen gün izledim çok etkilendim. herkese tavsiye ederim.

www.imdb.com

waking life

cloud atlas
lars von trierin çektiği filmler
seven
a clockwork orange
fight club

the seconds (john frankenheimer).

NAKED

www.sinematopya.com

felsefi filmler. yeterli olur sanırım. birçoğu çok güzel.

www.imdb.com

www.imdb.com

Cc

siz daha çok yakarsınız. cruise controlün avantajı bu zaten

Cruise control daha fazla yaktırıyor defalarca denedim

Cc den fazla yakmak için baya baya bilmemek gerek sürmeyi

dikkat çekecek bir fark olmaz. kendin daha az yaktırırsın mesela yokuşlarda falan aynı hızı koruyacağım diye gazı köklemezsin vsvs... ama dediğim gibi işsiz uğraşı, arabada cruise varsa sabitle gitsin.

Düz yolda cc kesin daha az yakar. Ama drysedb'in söylediği gibi virajlı ve yokuşlu yollarda cc hem konforlu olmaz hem tırmanmada hızı korumaya çalışıp fazla yaktırır.

"o ne çirkin bir şey lan" diye düşünüyorum.

sokağa çıkmadığım için hiç görmedim ama çok çirkinmiş, saçmasapan şeyleri moda yapma şeysinin bir parçası. görsem dikkatimi çekmezdi yine de, fotoğraf olarak görünce çirkinmiş diyorum.

hahaha der meister +1 mağaramdan çıkmadığım için hiç görmedim.

Ben de erekekim ben de yorum yapıcam : çok çirkin sakın almayın kızlar.

kötü

bi erkek olarak söylüyorum, kışlık bi modeli yazlık yapmışlar gibi beyazı moru su yeşili güzel renkten kurtarıyo sadece

eww

dengesiz olur bu, koşaman.

önceliklerim farklı galiba, bilemedim.

kötü. ayrıca sanki biraz:

(bkz: amish)

kosarak uzaklas. (bu ayakkabilar olmadan)

kötü

Çekici mi? Değil.
Şık mı? Değil.
Konforlu mu? Değil.

Bir kadının bu ayakkabıları giymesi için yukarıdaki soruların en azından birine evet cevabını verdirmesi gerektiğini düşünüyorum. Söz gelimi spor ayakkabı şık ve çekici değildir ama konforludur, siyah topuklu ayakkabı konforlu değildir ama şık veya çekici olabilir, yine giyilir. E bu dangalak ayakkabıları ne yapacaksın? Ben ilk defa gördüm, yine her yıl bir şeylerin bir "otorite" tarafından "moda" kabul edilmesinin akabinde herkesin gözüne sokulup zorla satıldığını düşünüyorum.

"ama çok rahat yhaa .s .s"

- 1.60m boy geliyor aklıma.

kısalık kompleksinin ayakkabı endüstrisindeki karşılığı bu olmalı sanırım

kapı kasasının arkası boşluk ise oraya beton döktürün, arkası boş olduğunda çok kolay eğilebilir levye ile.

bu beton döktürme olayını kime/nasıl yaptırmak lazım?

nasıl oluyor anlayamadığın için basit açıklama: www.unfortu.net

geçen gün bizim alt kata da akşamüstü 4-5 gibi aynı şekil girmişler balkon kapısını kanırtıp. mümkün yani.

Levyeyle açmaya karşı emniyet kancası diye bişey satılıyor. Basit bişey ama işe yarar. www.malzemeciniz.com

Animalman in dedigi gibi.
Kasa ve duvar arasini kopukle doldurduklari icin levye ile cok kolay acip giriyorlar.

Sanirim bir insaat iscisi bulursan kapinin kenarlarini kirip beton ile doldurur.

Tabii ki Oz.

Afedersiniz ama OZ ile Prison Break'i kıyaslamak, Fringe ile Arka Sokaklar'ı kıyaslamak gibi...

farklı konular biri mapus hayatı diğeri "kaçış" temalı. yine de prison break derim

prison break'in ruhu, oz'un tek bir bolumunun ruhunun onunde diz cokup tovbe eder.

oz, net!

Oz yeterince söylenmemiş. Oz.

aşırı heyecan, aksiyon, zeka, dur durak bilmeyen bölümler istiyorsan prison break. asla 1 bölüm izleyip bırakamazsın. tek oturuşta farkında olmadan 52 bölüm izleyebilirsin, öyle bir dizidir. oz'da iyidir ama prison break'le tek benzerliği hapishane dizisi olmasıdır. belli başlı 2-3 bölüm hariç pb'deki aksiyonun onda birini göremezsin oz'da. daha ağır ilerler ama daha ciddidir. çeteler falan daha pistir. ekşi oz'dan yanadır her zaman. benim için ise tartışmasız prison break oz'dan iyidir.

edit: şunu da söylemeden edemicem. elbette oz'un pb'den iyi olduğu iddia edilebilir. her görüşe saygı duymakla birlikte "pb oz'un yanında pepee gibi kalır" tavrındaki kişileri ciddiye almak istemiyorum. pb zamanın en popüler dizilerinden biri olduğu için 'popüler olana bok atalım' durumuna kurban gitmekte.

bir basketbol ve futbol takımının karşılaştırılması gibidir bu vs.

tek ortak yönleri hapishane.
heyecan hareket istiyorsan pb
sağlam bir dizi izlemek istiyorsan oz.

bana kalırsa önce pb'yi izle sonra oz'u.

prison break nde gideri var ama izlemek istiyorsan ilk önce izle sonra oz u izle.

oz en iyi dizi benim gözümde valla.

prison break'ın de ilk sezon iyidi ama sonra boka sardı

ikisini de birer bölüm izledim. buna rağmen oz diyebiliyorum gönül rahatlığıyla.

hapiste geçiyor diye aynı kategoride değerlendirmek anlamsız :)

oz şiddetin daha ön plana çıktığı, konu olarak belli bir planda ilerlemeyen, daha çok insan ilişkileri ve çözümlemelerini (Agustus) gördüğümüz, hayata daha yakın diyebileceğimiz bir dizi.

her iki diziyi de izledim, ikisinin de yeri ayrıdır. ama mesela aksiyon ve heyecan bi tık yukarda olsun, izlerken beni de düşündürsün dersen prison.

karim said duymasın.
cidden ürperdim.
şunu da demeden geçemicem yanlış anlama sana karşı değil genele.
haşa de ulan..!

şimdi oz tabi ama ne istediğin de önemli.

sürükleyicilik, aksiyon, pek düşünmiyim aga dizi izliyorum neticede arşa mı değecek başım, safi merak olsun diyorsan pb
ha bunların hepsini barındırır ama daha az commercial barandırır ve hep insan ilişkileri üzerine bir sorgulama, genel olarak felsefi çıkarımlar (dizide bir anlatıcı var zira) falan da izlemek ister, kafamı açsın dersen oz.

türkiye'de işlemiyor bu durum. bizim ülkemizde bar, alkol, starbucks v.s biraz çevreye hava atmak, cool olmak ne biliyim marjinal olmak amacıyla yapılıyor. yabancı ülkelerde ise mahalle arası esnaf lokantası misali insanların tek amacı içmeye gitmek.

hal böyle olunca ülkemizde insanlar o imajı çizdirmemek için kavga etmiyor. yabancı ülkelerde bol bol ediliyor.

oldum taksim'de. yıkıldı ortalık masalar sandalyeler felan. sonra birileri araya girdi iki tarafı da gönderdiler, izlemesi zevkliydi. benim olaydaki eleman tek başına 4-5 kişiyi indirmişti.

@aat bh
nerede olduğu önemli değil. ufak tefek şeyleri de saymıyorum. yukarıdaki tanıma uyanlardan var mı onu merak ediyorum zaten.

ben tam da filmlerdeki gibi bir sahneyi yaşadım. taksim'de bir mekanda sanırım 6 kişiye karşı bir kişi ortalığı duman edip savaşmış(baya baya teknik dövüşten bahsediyorum) ve hepsini yere devirmişti. sonra da boş bir masaya oturup "bana bir cin tonik ulan" diye bağırmıştı.

ülkemizde oç şerefsiz gibi en ufak sürtüşmede 20 cm'lik bıçağa koşuluyor,onu geçtim yapıtırımları da az artis artis geziyorlar. o yüzden rastlanmaması normal. en güzeli bu oç'lere bulaşmamak ya da yol yordam biliyorsanız silahla dizaltı çalışmak.

su an neye biniyor ve nesinden memun degil?

Toyota, renault ve audi bakmanızı öneririm.
ikisi de uzun yıllar sorun çıkartmadan dayanacak araçlar.

2011 Opel Astra da tam "baba arabası"dır 40 000 civarı bulabilirsiniz. limiti birazcık daha yukarı çekerek 2010 model civarı Volkswagen Tiguan bakabilirsiniz. ya da 2012 Volvo s40...

şu an bindiği 2007 accent era dizel. haliyle beğenmemesi doğal :)

açıkçası ben yeni civic, jetta ve corolla arasında kaldım ama bunların hangi versiyonu iyidir kaç motoru iyidir hiç bir bilgim yok.

ersedes öyle bir reklam yaptı ki ikinci el araç öneririm

öncelikle, o bütçeyle ve o kilometreyle tekrar dizel almasın. 5-10 bin lira daha fazla vermiş olacak boşu boşuna.

Ford mondeo veya renault laguna3. Ikisininde dizel opsiyonlarini rahat bir sekilde bulabilirsiniz.

Oktavia

Babanizin arabasj Ford Mondeo. Alin, bana dua edersiniz.

Illa baska modellere de bakalim diyorsaniz, yilda 5 bin km yapacak biri icin dizelle ugrasmaya degmez. 40 bine dizelini alacaginiz aynj aracin daha dusuk km ve daha yuksek modelini ve daha temizini bulursunuz. Bakim maliyeti de dusuk olur.

Mondeo, Astra Sedan, Ford Focus (ki bana gore mondeodan daha iyidir). Bunlara bakin derkm.

Butce biraz daha artabiliyorsa sifir km Dacia Sandero Stepway alabilirsiniz. En azindan sifir km araba olur. Dacia markasi olumsuz gelmesin, benim gibi hayati araba olmus, hemen hemen her arabaya binmis birisi bile alip memnun kaldiysa, fazla dusunmeyin.

sıfır hyundai i20 alın. benzinli modelleri 40 bin liraya var, küçük sınıf ama boyutları gayet yeterli, diz mesafesi de iyi. kasa 1-2 ay önce çıktı uzun süre yüzü eskimez. aynı şekilde yeni corsayı da düşünebilirsiniz o da 40 bin tl'den başlıyor.

normalde opel derdim ama bu i20 corsa'dan daha güzel olmuş, opel son yıllarda boşladı biraz.


2007 2008 model civic mondeo gibi arabalara girmeyin, sıfır alın kafa rahat olsun.

2010 model Honda Civic der kacarim.

2009 dizel corolla aldık babaya. mis.

Belli saatlerde animatörler havuz başında dans show yarışma vs yaparak insanları eğlendiriyorlar. Akşamları müzik oluyor. Gemide nasıl vakit geçtiğini anlamıyorsun. Gayet eğlenceli. Gemi adalara demir attığında belli bir saat veriliyor bol bol gezme fırsatı buluyorsun. Dikkatimi çekecek kadar emekli tayfası yoktu. Her yaş grubundan katılan var.

30+ yaş işi.

Yunan adası var yunan adası var. Kimisi gençliğin çılgın attığı adalar, kimisi emekli mekanı.

Adalarda geçireceğin vakit derinlemesine uzun uzun sindirerek olmuyor ama bir kaç saat güzel vakit geçiriliyor, bir seferde bir kaç adayı görmek işin güzel tarafı.

Ben gittiğimde emekli tayfası da vardı, çığlık çığlığa dans edip eğlenen gençler de. Gemide canlı müzik, animasyon gibi etkinlikler oluyor, eğlenceli anlayışına uygunsa. Rotanız ne şekilde bilmiyorum ama ilk adaya ulaşana kadar uzun vakit geçirmiştik biz gemide sonrası zaten kısa ve sorun edilmeyecek sürelerdi.

Küçük de olsa bir havuz vardı gemide, bazı saatlerde oldukça boş oluyordu, yaz sıcağında küçük de olsa bir su birikintisi hoş oluyor.

Gitmeden önce acaba sıkıcı olur mu diye endişe duymuştum ben ama hayatımın en güzel ve rahat tatillerinden biriydi ama 30 yaşın üstündeyim belirteyim. Rahat diyorum çünkü toplanmaya, yer değiştirmeye gerek kalmadan bir kaç ayrı yeri gezmek güzeldi.

Normalde bir yerlere turla gitmekten, kısıtlı vakitte bir yerleri gezmeye çalışmaktan hiç hoşlanmam ama gemi turu ziyadesiyle hoşuma gitmişti.

Öncelikle, başın sağolsun. Sonralıkla ise, içinin içini yemesi çok normal, ama kendini telkit ederek sakinleştirebilirsin. Sonuçta internetten bakılan hastalıkların cevabı hiç bir zaman doğru olmuyor. Sadece bunu bile kendine kabul ettirmen rahatlaman için bir adım olacaktır. Eminim kas seğirmelerinin sebebi dünyanın en normal şeyidir. 3 Hafta boyunca beslenmene, uyku düzenine, yaşantına dikkat et ve kendini gözlemle. Stress bile buna sebep olabilir. İçini ferah tut. Geçmiş olsun.

google'a sorsan kanser çıkıyorsun hesabı rica ederim kendinizi strese sokmayın.

ölümcül genetik bir risk olsa sizde çoktan teşhis edilirdi bu yaşınıza kadar.

Google'a hangi hastaligi sorsan cevabi kanser zaten. Gecen basim agiriyordu google'ladim sayili gunlerim kaldigini ogrendim. O yuzden icinizi ferah tutun. Dusunmemeye calisin bu durumu. Zamani gelince doktora gidersiniz.

PS: Basiniz sagolsun bu arada.

Stres ve endise pek cok hastaligi taklit edebilir. siz stres yaptikca belirtiler de cogalacaktir inanin.biliyorum zor ama bu dusunceden uzaklasin.hatta mumkunse bir an once hastaneye gidip rahatlayin. Gecmis olsun.

kafana takma, dedikleri gibi google felaket tellalı, internetten felan araştırma. başka yerlere odaklan.

Magnezyum.eksikligini disaridan tabletlerle kapatabilirsin, ya da ceviz badem gibi seyleri tuketmek yeterli oluyor genelde, mg ile sinir sistemi dogrudan baglantili oldugu icin eksikligi giderdiginde kaygilanmana gerek yok diye umuyorum

Twitter'da takip ettiğim muhalif ama işsiz gazeteciler dışında duymadım... İşte bu nedenle bu haberlere inanıyorum.

Hepimizi gömer.

kendi ağzıyla söyledi. kolon kanseri vardı.
erken müdaheleyle, bağırsağının bir kısmını aldılar.
başka organlara atlamadı sanırım.
eğer uzun bir miktar aldılarsa sindirim problemleri oluyordur. benzer hastalarda torba kullanildigi oluyormus.

www.youtube.com

ben de çok ciddi olduğunu sanmıyorum ama kontrol altında tuttukları belirtiler olduğunu düşünüyorum. mesela bağırsakta polip teşhis edilmiştir ve kansere dönüşme riski olduğu için önleyici tedaviler uygulanıyordur vb.

basından böyle bir şey duymayı da beklemiyorum zaten. muhalif gazeteciler hangi kaynağa dayanarak böyle bir haber yapacaklar ki?

canlı gören arkadaşlarım var, yaşlı ve çökmüş gözüktüğünü söylüyorlar.
Bir rahatsızlığı olduğu kesin gibi. Bu rahatsızlık ne kadar ciddi, işte mesele o.

yahu bir insanın ölümünden medet umanları anlayamıyorum.

Var veya yok, bel altı vurmayacaksın arkadaşım.

O öyle yapıyorsa sen yapmayacaksın. Sözle lafla iicraatle alt ediceksin.


Ölümünden medet ummak bir insana yakışan şey değil.

@yatagants
hep aynı geyiği yapıyorsunuz. ölümden medet uman kim?
aksine herkes ölmesin yargılansın diyor.
kanser olduğunu da kendi ağzıyla söylemiş işte.

bir tiranın ölümünden medet umulur. kimse kusura bakmasın.

Her dakikası ülkeye zarar.

ölürse üzüleceğimden değil ama ölsün diye dua edecek de değilim. keşke ölmese sürünse hatta.
neyse bi sorunu olduğu kesin ama o 3 aylık ömrü kalmış şeylerini çok salakça buluyorum. adam c.başkanlığı seçimlerinde hergün miting yaptı yavv. hastadır tamam da ölecek halde miting mi yapılır (ha bunda o hırs var, mezarda da miting yapıp eeeeey! der mümkün olsa, o ayrı)
kolon kanseri olan, torbayla yaşayan bizzat kendi halam var, ameliyatı olalı 10 seneden fazla oldu ki sıradan birinden bahsediyoruz, kolon kanseri -genelde- 3 ayda öldüren bir hastalık değil ki. bazı durumlarda tekrar içeri de alabiliyorlar, yerine göre. torbayı kullanmak gerekmiyor.

inanmıyorum çünkü bu muhabbet 3-4 yıldır var, eğer müdahaleye çok geç kalınsaydı bu süre zarfında mutlaka etkisini gösterirdi. çökmesi yaşlanmasına bir şey diyemem mezun olurken saçları beyazlayan arkadaşlarım vardı, adam 10 yıldır tek ve 3-4 farklı yönden güç kazanmaya çalışıyor, tabi bilal'i de unutmamak lazım.

bu arada yatagants gibi insanlardan da uzaklaşırım, nefret etmem ama ortamda böyle bi tip varsa direk uzaklaşırım, tam erdener abilik biri.

urla'ya gidin.

şirince şarabının bir numarası yok. zaten marketlerde bile satılıyor artık. ama gidip görün. güzelbahçe'ye gidin, "hal"de balık yeyin. akşam manisa yolundaki cumba'da şarap için.

şirince şarabının pek bi numarası yok. meyveli şarap, tatlı, alkol oranı düşük.

alsancaktayken zaten kordon, kıbrıs şehitleri, gül sokak falan gezilir.
onun dışında çevre ilçeler güzel ama uzaklaşmak ister misiniz bilmiyorum. foça, çeşme, alaçatı falan filan.
hava güzel olursa sahil boyu bisiklet sürülebilir.
bostanlıdan, sasalı doğal yaşam parkına bisikletle gidilip hayvanlar ziyaret edilebilir. ben de ne zamandır yapmak istiyorum fırsat olmadı.

hava güzel olursa inciraltına gidin, balık ekmek sıcak midye yeyin, ordan urla tarafına geçersiniz yol üstü zaten. ya da dönüşte de yapılabilir neblim.

Kordon'da takılın.

Vapura binin.

Rakı balık yapın.

Kabin bagajına şarap falan koymayın, elinizden alırlar akşam içerler.

bir kac gun once izmirden geldim. alsancak sahilde "yengec balik" isimli restoranta gidin. cok memnun kaldik, fiyatlar da ucuk degil. ilk defa gitmemize ragmen iskonto bile yaptilar.

Eğer kapının boyalı değil de değiştirilmiş olması seni rahatsız etmiyorsa başka bi şey rahatsız etmesin. gururu bir kenara bırak mantığınla hareket et. :)

merak ettim arabanın marka/modeli ne?

araba adamin dedigi gibi cikmamis ama o sartlarda da almiyorsun su anda. eger tek fark buysa bence al. gurur yapilcak bir durum yok. ama dediginiz gibi temizse, km si dusukse ve muadillerine gore 2-3bin fark varsa ben suphelenirdim. fark etmediginiz baska sorunlari da olabilir.

edit: saticinin durust olup olmadigini anlamak icin baska bir arkadasina arat. eger kapi degismis derse ona satici guvenilirdir al. yok ona da kapi boyali sadece diyorsa gizledigi baska seyler de olabilir.

@maharaja arabanın marka modelini "o paraya şunu alırsın"cılar gelmesin diye özellikle yazmadım, özelden yazayım sana :)

kardeş arabanın modelini yazsan biz de piyasası hakkında bir bilgi verirdik, bunda ayıp bir şey yok. ama benim kaba düşüncem eğer piyasa fiyatının 4-5 bin altına veriyorsa zaten sen düşünene kadar esnaf falan hallederdi o arabayı. mantıklı araba hemen satar, ekonomik kriz henüz bu sektörü etkilemedi.

İyi de bir arabanın iki kapısı birden niye değişir? Kurt düştü içime.

@yirmisantim iki kapı değişmemiş, bir kapı değişmiş. adam iki kapıda boya var demişti bize. sağ arka kapı değişmiş dedi ekspertiz.

değişmesi boyanmasından iyidir. sorun yok.

km'si düşürülmemiş olması önemli hacu. km'sini düşürülmediğinden eminsen al. önemli olan motor ve şasenin oymamış olması.

Degismesi iyi birsey degil, takilan parca orijinal bile olsa arabaya baktim mi anlarim degisip degismedigini arabayi yapan muhendis bile gelse o kapiyi ilk hali gibi takamaz.

fiyat neye göre 2-3 bin lira aşağıda bu önemli. sahibinden.com da zaten fiyatlar en az 2-3 bin yüksek. yani bir oto pazarına gittiğinde internet fiyatlarından en az 2 bin lira aşayıya bir araba alabilirsin. bu normal. ama araba gerçekte ederinden 2-3 bin lira aşağı ise ve expertiz yaptırdığın yer güvenilir bir yer ise (yetkili servis gibi) bu arabayı kaçırmamak gerekir.

ikinci elde bmw'e öyle uçuk değer kaybetmiyor, 10-12 yıllık bmw'ler bile 0 sıradan hatchback fiyatına satılıyor yani. bakımları arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla ortanın üstü, ki zaten doğal olarak normal bu. geri kalan sorular için bilmediğim için konusmuyorum.

hayvani kredi çekip almanı tavsiye etmem çünkü sadece arabayı almıyorsun yanında tonla masrafla geliyor bu. klasik cahil türk cesaretiyle alıp sonra ağlama derim ama senin bileceğin iş beni ilgilendirmez tabii.

edit: uzmanlara göre yılda minimum 15.000 kilometre yapmıyorsan dizel almaya gerek yokmuş çünkü kendini amorti etmiyormus o fiyat farkını vermene.

valla önümüzdeki seçimlerin akıbeti belli değil, herkes olası bir krizden bahsediyor. bu dönemde borca girip araba alma derim.

3.16 100 km'de 8.5 litre falan yakar (şehiriçi)

arkadan itişle acemiliğin bir ilgisi yok

kaskonun kaç para tutacağı sana bağlı. 1000 civarı tutar bence.

periyodik bakımları golfe göre çok çok uçuk değildir.


ben senin yerinde olsam aynı paraya makyajlı 1.16 d alırım. hatchback araba beğenmiyorsan vw cc alırım. 3.16'dan kat be kat daha güzel bir araba.

İkinci elde çok ağır değer kaybı yaşamazsın. BMW'nin her modelinde bakım masrafı yüksek. Yakıt konusunda agresif kullanım pişman edebilir ama 3.16 zaten agresif kullanacak adamın almaması gereken bir model. Hayvani kredi çekerek sıfır Alman arabası hiçbir koşulda alma zaten.

Full depoyla full gazda en kötü 400 km gidersin.

Hayır. Euronun gidişatına da bağlı.

320i diyebilirim. Hatchback seviyorsan daha güçlü versiyonu 118i derim.

Arkadan çekişli araç kullanmadıysan biraz bocalatabilir ama zevkine varacaksın.

Benim 118i aldığımda 2500 tl civarı tutmuştu yanlış hatırlamıyorsam.

Bakım aralıkları 10.000 km'de bir. Bakım aralıklarını kısalttılar

Ekleme : Yazılım ile 200 beygire kadar çıkıyor araç.

(git: www.ntv.com.tr)

cunku comarlar..chp, mhp demeyi biliyorlar, ama kendilerine gelince bu hakaret sayiliyor..

il başkanındaki kibiri görmüyor musun videoda? kibirden olsa gerek. Dürüst olmayan insanların, sürekli dürüst olduğunu belirtme gereği hissettiği gibi ak olmayanların da sürekli ak,ak,ak parti demesi ironik değil mi biraz?

çünkü bir küfürün kısaltması gibi oluyor, yıllardır var bu geyik. buraya yazmayım şimdi gg.

ak parti denmesi, bir telkin yontemi. Partinin ismi de tamamen bu sebeple secilmis zaten. Yoksa adaletmis, kalkinmaymis adamalrin umurunda bile degil. Sonucta ak kelimesi, turk halkinin zihninde iyi, guzel seylerle ozdeslesmis bir kelime, bu sayede insanlari psikolojik olarak yonlendirmis oluyorlar. en guzeli ak partisi demek bence.

a.k. partisi :)

tayyip YAP olsun istemiş :)

www.haber7.com

rte bı yerde akepe ney ya ak parti o ak dedi ondan beri boyle.

yamulmuyorsam ak parti resmi olarak partinin kısaltılmış adı zaten.

yani adalet ve kalkınma partisi diye kuruldu da sonradan akp kısaltmasından memnun kalmayıp ak parti ye evrilmedi isim.

zaten kuruluş anında kısaltma olarak ak parti olarak kaydettirmiş olmalılar diye hatırlıyorum.

anap örneği gibi sanırım, partinin ismi anavatan partisi ama kimse avp demedi. resmi kısaltma anap idi ve herkes anap dedi.

neden hoşlanmıyorlar peki? e hakaret olarak algılıyor olabilirler, bizim adımız ne ise öyle hitap etmek zorundasınız tavrı da olabilir.

haksızlar mı onu tartışmak lazım.

hocam bu araba Mercedes. TOFAŞ değil ki ona göre parçası pahalı işçiliği farklı daha Arabanın epey işi var yazılanlara göre. birde buna harcayacağın mesai var. daha arabanın götü doğrulur mu o bile belli değil. kısacası bu arabalar yuva yıkar..

büyük ihtimalle kazalıdır sağı solu toplanmıştır. bu şekilde kullanmak sizin için sorun değilse alınabilir, ederi de bu kadar, hatta satıcı bu arabadan iyi ekmek yemiştir daha ucuza da alınır.

yok kazalı olduğu fiyatından belli kesin ama yuva yıkar derken habire sorun çıkartıp gider mi yaratır yani?

abi Mercedes BMW silecek paspası bile 100 lira. servisi bakımı ağır olur. daha birde araba toparlayacak mı uzak dur.

o paraya sorunsuz araba alırsın Passat, super B vs

zaten hayatta yetkili servise götürmem araba, adamlar yapıyoruz dedikçe bozuyorlar, vw servisinde kaç kere yaşadım sorun.

@drystedb efficacious satıcı ekmek yemiştir, daha ucuza alınır derken ne demek istediniz, anlamadığım için soruyorum.

20 dk aradım şu şirketin adını. Başlığa bak, çözüceksin olayı.

(bkz: final otomotiv şirketler grubu)

Bu tür ilanları veren firmaların taktiği şu. Önce fena kaza yapmış pert duruma düşecek seviyede araç buluyorlar. Sonra gözle görünen yerlerini düzelttirip az hasarlı diye satışa çıkarıyorlar. O araçlar zaten o kadar az masrafla hasarlı olsalar adam yaptırır da satar, böyle bir yola başvurmaz.

yuva yıkarı ben söyledim. bu arabanın masrafıyla uğraşamazsın anlamında. :)

önce kazası olup olmadığını şase numarasını turkcelle göndererek kontrol et. ilk sahibinin adını soyadını öğrenip bir sor soruştur. ayrıca 150 tl civarı bir paraya ekspertize görünün. galericiye deyinki bahasetmediğiniz bir sorun çıkarsa ekspertiz parasını siz verirsiniz...

vallahi galeriler yarı mafya gibi. size tavsiyem otomobil markalarının plazalarındaki ikinci el bölümleri. en azından kurumsal bir muhatabınız olur

Kaputu açıp çamurluk vidalarına bakın, fabrikadan orijinal gövde rengi boyalı çıkar. Üzerinde oynama / çizik varsa çamurluk değişmiş olabilir. Aynı şekilde kapıları açıp gövde ile birleşim vidalarına bakın. bu, size parça değişimi olup olmadığını gösterir.

modern otomobillerde, her sac parçasının birleşim aralığı aynıdır. kapılar arası, kapılar ile çamurluklar arası, kaput ile çamurluklar arası vs. parmağınızı bu aralıklardan yukarıdan aşağı kaydırın, genişleyip daralma varsa parça çekiçlenmiştir. bu, parçanın düzeltilip düzeltilmediğini gösterir.

arabanın arkasına veya önüne geçip boyalara yandan bakın, patern ya da renk değişimi varsa boyanmıştır.

kilometreyi de direksiyon, vites topuzu, iç kapı tutamağı, koltuk kenarı gibi yerlerin aşınmasından anlarsınız. genelde 100.000 e kadar çok büyük bir problem olmaz, 150.000 civarı defektler görülmeye başlar, 200.000 e geldiğinde parça ciddi aşınmış durur. tabi bu biraz farazi bir konuşma, örneğin golf' lerin kapı tutamakları 70-80.000 civarı aşınmaya başlar. vw gibi iç mekanı dayanıksız malzemeden yapılan otomobillerde değerlendirme buna göre yapılmalıdır. (bunu bilinçli olarak söylüyorum, kaliteli malzeme her zaman dayanıklı malzeme demek değildir.)

arabayı ilk değerlendirme için bir servise götürdüğünüzde mutlaka lifte kaldırıp altına bakın. körüklerde, karter altında, opsiyonel olarak arka diferansiyelde falan yağ kaçağı varsa bunları sorun.

arabayı almadan önce mutlaka bir tur atın; çukurlara özellikle girin ve ses olup olmadığına bakın. abartmamak kaydıyla bir viraja sert girin, sert fren yapın. test edip öyle alın, sonra elinizde kalmasın.

edit: ekspertiz de bir yol ama çok defa yanıldıklarını gördüm. sadece fikir verici olarak kullanılabilir. önemli olan alıcı/kullanıcının bu kriterleri gözeterek yapacağı testtir.

arada bir tanıdık vs. yoksa galericiden araba alma.

s02e02'den devam et. hatta 3 bile olabilir.

Santaj kisimlari sanki daha ortalardaydi gibi. Ya imdb den baksana bolum aciklamalarina

sezon 2 bölüm 4 veya 5 sanırım.

s2e4

karşıdan gelen arabanın gözünü almasın diye.

belki adamın içinde uzunyol şöforlüğü ukte kalmıştır.

valla ne kadar ilgili bilmiyorum ama budan birkaç yıl önce Mısır'a tatile gitmiştim, orada da tur otobüsü otobanda belli mevkilerde ışıkları kapatıyordu, sebebi ise terörist saldırıları ve/veya yol kesen "eşkiya"ları engellemekti. yani göze batmamak.

iç aydınlatma olan ışık mı far mı?

far kapatılmaz. karşıdakinin gözünü almasın diye nasıl bir mantıktır yav? asıl amacı yolu görmekten çok diğer sürücülerin seni farketmesini sağlamaktır zaten ki gündüz farınızı açık tutun demelerinin de mantığı bu. araplar çok yapıyor gece farsız gitmeyi de gece karşıdan farları sönük 120yle giden bir araba görünce görüyorsunuz ebenizinkini tersten.

iç aydınlatma genelde şöförlerin gözünü alıyor ben de araba kullanırken olabildiğince iç aydınlatmayı açtırmam uyuz olurum dikkatimi dağıtır.

Ic aydinlatma soforun gozunu alir cunku on camda yansima yapar

en zoruma giden de bana ceza yazılırken yanımızdan motorlarla iki kişi geçti artçısının kaskı bile yoktu. durdurmadılar bile. bunu söyleyince poliste "on tane kolum yok ya" diye geçiştirdi. yemin ederim birilerinin kotası oldum bu gece. of ulan...

internetten kartla ödeyebilirsin, taksit olayını hatırlamıyorum, evet ilk 15 gün %25 indirim geçerli.

geçmiş olsun.

motorda sınırın düşük olduğunu bilmiyordum :O iyi ki yazmışsın buraya :O

alışıyorsun be usta.

ticari olarak geçen araçlar ve motosikletlerde 20 promil, diğer araçlarda 50 promil sınırı olduğu bilgisini bir kez daha tazelemiş olduk.

ehliyetini geri aldıktan sonraki 5 sene boyunca dikkatli ol ve benim gibi bu sürenin bitimine 2 ay kala 51 promille tekrar yakalanma. 2 sene daha çok koyuyor emin ol buna. aman ha!

geçmiş olsun.

ruhsatta ticari araç görünen araçlarda sınır 0. ek bilgi.

öncelikle geçmiş olsun fakat polise kızmanız bence haksızlık olmuş.
sonuçta önünden geçenleri sırayla durduruyor, birine işlem yaparken de aynı anda onlarca motoru durdurup sıraya dizemiyor.

ayrıca dost acı söyler; alkol alıp araç kullanmanın mazereti olmaz.
6 ay ehliyetsiz yaşamak, canından olmaktan iyidir.

Geçmiş olsun, kendinize ve başkasına zarar vermemeniz iyi olmuş. Geçen hafta hız cezası ödedim bu likten: intvd.gib.gov.tr sitede tebliğ tarihini girince 15 gün geçmediyse otomatikman kendi dörtte bir oranında düşürüyor zaten cezayı, kredi kartıyla ödedim ama taksit olayını aramama rağmen göremedim.

75-90 arası bir şeydir. ama bu arabayı almanı tavsiye etmem. çok yakar. aracın özellikleri güzel ama bir yerden sonra o verdiğin benzin parası sana dokunmaya başlıyor.
benim 45 tl yaktığım yere 70 tl yakarsın...
vay anam vay: D140 tl olmuş

Al kardes vergisi bisey degil zevkle binersin konforlu ayrica bakimli

lpg taktırsam sehir içi kaç yakar?

140tl imiş bilgi geldi. lpg taktırsak uygun olur mu ne diyorsunuz ustalar?

çok iyi hatırlıyorum zamanında bu araba 2 daire parası falandı. çok efsane modellerdir meraklısına gider, bu tarz insanlar genellikler serbest meslek erbabı ve araç mekaniği hakkında bilgili, bilumum forum sitelerinde saygı gören tiplerdir.

ellerine biraz daha para geçince w140'a terfi ederler ki zaten bu modellerin nirvanasıdır.

evet lpg uyumludur. ama yedek parça işçilik ve usta bulma sorununu bilemem.

ben de volvo s70'leri beğenirim.



vergilere şurdan bakabilirsin:

intvd.gib.gov.tr

ayrılmak istediğini belirten bir dilekçeyi digiturk'e faxla, 1-2 gün sonra büyük ihtimalle yeni bir teklifle geri dönerler (35-40 diyordun ya)

dönmezlerse ayrıl gitsin 70 tl'lik bir olayı yok yazık.

Lig TV izliyorsan dursun. maça gidip izlemenin bir keyfi kalmadı. Cafeye restorana gider izlerim daha ucuz yea diyorsun, her hafta her hafta zor geliyor. ve daha pahalı.

Lig TV yoksa zaten iptal et.

aynen fax çek, ertesi gün sana dönerler. şöyle diyaloglar oluyor:

* merhaba msby bey müsait misiniz?
- evet(tok bir sesle).
* msby bey iptal dilekçenizi vermişsiniz.
- evet verdim.
* msby bey bizim size bu durum için bir kampanya teklifimiz var. ıvır zıvır, x, y,z,t ve u paketlerini 45 liraya izleyebileceksiniz 6 ay boyunca.
- ben o kadar para vermek istemiyorum. en çok 35 lira veririm.
* tamam o zaman 35'e bırakalım :(
- tamam bırakın, kabul. tşk, iyi günler.

@drystedb efficacious
@mesglsn sanirm bn yatiyrm

süpermiş ben de çekeyim öyleyse bir iptal FAX'ı. İptal etmezler he mi :( ?

üstüne para verseniz de iptal ettirmek istiyorum yahu diye bıkana kadar arıyorlar merak etmeyin. sıkı pazarlık yapın.

kızlar cevaplamalı bu soruyu. erkeklerde olsa aynı şey kan çıkar.

çıtlatmak mantıklı olan bana göre.

@hzben, neden kan çıksın ki? şiddetinizi ve ortaçağ düşüncenizi de alın gidin bir zahmet ya.

haber vermek gerekir mi gerekmez mi bilemem ama arkadaş turnusolu olacak tarzda bir olay. arkadaşınızın size bakışı "iyidir hoştur" ise haber verirseniz olumlu veya nötr bir tepki alırsınız. ha yok maskeli balo arkadaşlığı söz konusuysa kardeşine "ne işin var senin onunla" çıkışı yapacaktır. size karşı da negatif veya nötr (ki büyük bir ihitmalle nötr) yaklaşacaktır. ikinci şık gerçekleşirse mesafeler büyür :)

yine de kardeşi ne için görüşmek istiyor öğrenmek lazım. ilanı aşk mı acaba ?

@vejeteryanvvampir
ortaçağ düşüncesiyle alakası yok. kız halinle bunu anlamaman normal. bak şöyle düşün, iki erkek arkadaş çok samimiler, birisi diğerinin kız kardeşiyle gizlice görüşüyor, bu çocuk demez mi, bu adam benim evime girip çıkan yıllardır tanıdığım arkadaşım, kız kardeşime göz koymuş meğer. yani işler erkek tarafında böyle yürür.

epeydir konuşmuyorsanız, durup dururken arayıp "kardeşinle görüşeceğim" demek saçma olmaz mı?
ortada daha bir şey yok anladığım kadarıyla, daha sonra konuşursunuz bence, en azından bir görüşün duruma göre tavır alın..

bence kendisi de ablasına söylememiştir, söylese sizin de ağzınızı aramak ya da bakalım söyleyecek mi diye denemek için arkadaşınız size ulaşırdı..

evet, sonuçta kardeşinin niyetini de bilmiyorum şu aşamada. o yüzden ne yapsam bilemedim ama niyet ve sonuç ne olursa olsun sinsice arkadan iş çevirmiş olmak da istemem :/

öyle bir durum yok bence asıl şimdi haber verilirse gereksiz olur..
dediğim gibi en azından ilk buluşmaya kadar bekleyin zaten görüştüğünüzde bir şey olup olmayacağı belli olur ve kendisi de söylenmesi ya da söylenmemesi konusunda fikir belirtir ki "söylemeyelim" gibi bir teklifle gelirse kabul etmemenizi öneririm..
ben derim ki aranızda bir şey olsa da olmasa da sonrasında arkadaşınızın bu buluşmadan haberi olsun..

ben olsam söylemezdim.

çıtlatma boşver, once konus derdi neymiş ona göre bi yol çizersin.

Kendi adıma müebbet (en iyi ihtimalle 30 yıl) idamdan çok daha caydırıcı. Bir şekilde müebbet yatacak kadar büyük bir suça karışırsam kesin intihar ederim. Bu yüzden idama sıcak bakmıyorum.

Türkiye de yaşıyo olmasak yada daha adil bir ülkede olsak olmasını isterdim humanistlik yapmıcam o yaratıklar insan değil şu durumda türkiyeye gelse idam cezası masumlardan başlarlar idam etmeye

Hiç bir şekilde gelmemeli. şöyle ki aslında olmalı ama bizim ülkemizde olmamalı. Bizde adalet sistemi olmadığı için olmamaı. 5 yıl önce sabaha karşı evlerinden polisin uydurma belgeleriyle alınan insanlar bugün dışarıda. İdam var olsaydı hepsinin kellesi gitmişti. Böyle adli suçlarda gerekli bence ama işin siyasi boyutu var ki katliam boyutuna ulaşabilir.

tecavüz ve ardından cinayetin cezası hadım edilmek, ağır bir kamu işinde çalıştırılmak ve her hafta imza ile sakinleştirici içmesi olmalı.

hem beş para etmeyen benliğiyle yol-trenyolu falan yapar, hem de şimdiye kadar harcadığı besin kaynaklarını heba etmemiş olur.

öldürmek bu dünyada harcadığı yiyeceği-malı mülkü heba etmek olur çünkü.

suclar arasi ayrimi yapilmasi gerekiyor. kamu duzenini ve huzurunu saglanmasini gerektiren suclar icin gerekli. bu tarz suclar icin turk ceza kanununun ilgili maddesine(81 ve 82) bakabilirsiniz www.tbmm.gov.tr bu suclar icin idam yerine agirlastirilmis muebbet uygulaniyor. justinho26 nin dedigi ise dogru. ergenekondan iceri girenlerin bircogu su anda idam olsaydi asilmisti.

ancak islenen suclarin geneline bakildiginda, kamu duzeni ile beraber sucu isleyen sahsin islahi (turkiyede kanunlarin boyle bir sorumlulugu var) da gerekiyor. bu gibi suclar icin ise zaten en fazla muebbet cezasi ongoruluyor.

kanunun cok nizami ve duzgun bir sekilde islemesi gerekli. su anda hukuk sistemi cokuk oldugu icin cok mantikli degil. ergenekon olayi bile guzel ornek. turkiyede her kademede agir bir reform lazim akp sonrasinda. bu donemi gorebilecegimizi pek zannetmiyorum. belki cocuklarimiz gorur.

devlete böyle bir yetki verilmesi akılla mantıkla açıklanamaz. devlet dediğimiz ne olduğu belli olmayan soyut oluşumun sağı solu belli olmaz, her şeyi kendine düşman olarak görebilir. bu yetkinin bolca suistimal edileceği açık. olay sadece türkiye değil, her yer için böyle.

devlete güven olmaz. kesinlikle idam cezasının karşısındayım.

türkiye cumhuriyeti devletinde hukukun üstünlüğü, yaptım alanı ve ŞEFFAFLIK hangi seviyede? bu sorunun cevabını verin ondan sonra idam gelsin deyin..........

idam cezası insanlık tarihinde hep var olmuş bir şey. sadece son yüzyılda azaldı.

özge olayında insanların bu denli idam cezası gelmeli artık tepkisinin sebebi, idam cezasının gerekliliğinden çok, adaletin sağlandığına inancın kalmaması.

nihayetinde suç oranın çok daha az olduğu ülkelerde de, canice insan katletme olayları yaşanıyor ancak, oralarda devlet, insanlara, evet bir suç işlenmişse cezası verilir ve adil bir şekilde toplum vicdanını rahatlatacak hem de hukuka uygun olacak şekilde uygulanır fikrini benimsetiyor. maalesef bizde devletin kokuşmuşluğu yüzünden, bu adalet inancımızı kaybettik toplum olarak, idam cezası bu yüzden tartışılıyor.

ben normalde istisnai ve çok özel durumlarda olmak koşuluyla idam cezasının olabileceğini savunuyorum. toptan idam yanlısı ya da karşıtı değilim ve maalesef bizim ülkemizde, bu gibi barbar, cani insanları topluma karşı zararsız hale getirecek bir yapı olmadığından, uygulanmasına yüzde yüz karşı olamıyorum.

ha ama şu var, bizde yine kokuşmuşluk devam edeceği için, pek çok durumda, masum insanlarda güme gidecektir. 80 darbesinde bunu gördük, bir sürü insan haybeye idam edildi. o yüzden idam cezasının yokluğu da varlığı da bizde adaleti sağlamada yeterli olmayacaktır. bilemedim, karışık bir mevzu.

sonuç olarak sanıyorum idam yerine, hakkıyla uygulanan bir müebbet hapis cezasının daha caydırıcı ve kabul edilir olduğunu düşünüyorum.

riskli bir konu. her zaman arada yanlış kararlar olma riski var o başka bir zamanın konusu. bazı konularda/suçlarda idamın gerekliliğine inanıyorum. hani müebbet hapis bazen caydırıcı olarak kullanılabilir fakat bu gibi müebbet hapis cezaları ile hapishaneleri ağzına kadar doldurup boşuna onların bakımı vs. masrafı çıkarma olayı var.

öte yandan "a yapayım/yaptım ya ölsem de gam yemem" diye sözü olan halkız. o kadar çok idamı göze alacak yaratık ve kötü durumda insan var ki pek bir caydırıcılığı olmuyor. hele bir de buna ölümden sonra yaşama inananları da eklersen daha da azalıyor.

idam bence basit kalıyor. psikopatın teki bi kıza tecavüz edip bıçaklayıp yaktı mı, o da aynı şekilde öldürülsün bence. yoksa ilaçla milaçla öldürülmekmiş, hadım etmekmiş bilmem ne, hiçbiri caydırıcı değil. sadece tecavüz edenin de her gün belli bi süre g.tüne şarap şişesi falan soksunlar mesela. gayet caydırıcı bir ceza bence. hapis bile yatmasına gerek yok bunu yaparlarsa.

sadece kendi düşüncem ,
ceza ile intikamı karıştırmamak lazım. sadece kötüye kullanılabilir/karar veren insan olduğu için hata yapılabilir bir ceza olması nedeniyle idama karşıyım.

Bu konu o kadar çok tartışıldı ki, hep aynı cevaplar ama.

İdam cezası uygulamasının ülkemizde tecavüzle sınırlı kalmayacağı, birsüre sonra hırsıza da siyasiye de yansıyacağı su götürmez bir gerçek. Ancak bu idamın gelmemesi için tali bir sebep. Yani idam "yarın öbür gün muhalifler de asılır" yüzünden reddedilmemeli. Bu bencillik olur. İdam böyle suçlarda caydırıcı olmadığı için gelmemeli. Bunu çok yazdım. Cezanın, faili suçu işledikten sonra cezalandırmasından başka işlevleri de var. Toplum huzurunu sağlamak, caydırıcı olmak gibi. Belki bir tecavüzcünün idam edilmesi birçok insana ilk başta oh adalet dedirtebilir, ama bu böyle devam etmez. Başta bu bir zafer bir adalet olarak düşünülür ama zamanla sıradanlaşır. Düşünsenize idamın sıradanlaştığı bir toplum. Vay halimize.

Bunun yanı sıra idam caydırıcı da değil. Zira bir cezanın caydırıcı olması için müstakbel failine hitap etmesi lazım. Ancak oğluyla birlikte, çocuğu yaşındaki bir kıza tecavüz eden adamın akli dengesinin yerinde olmadığı ve hım bu işin sonunda idam var dur vazgeçeyim demeyeceği ortada.

Aslında idama karşı çıkanlar başta insanların yaşam hakkı diyor, ancak ona bir şey diyemiyorum ben. O kadar objektif bakamıyorum şu anda.

Biraz karışık yazdığımın farkındayım ama umarım bir nebze de olsa düşüncelerinizi sorgulamanıza sebep olabilmişimdir.

idam hiç bir şeye merhem değil.

ne idamın çok yaygın olduğu ortadoğu coğrafyasında az suç işleniyor, ne de cezaların çok düşük olduğu iskandinav ülkelerinde çok suç işleniyor.

olay eğitim ve toplum yapısı ile doğrudan alakalı, yoksa her hırsızın elini kes, önüne geleni idam et; sanıyor musun ki, suç azalacak...

özgecan'ın katilleri hakkında bir duyuruya yazdığım cevabı aynen kopyalıyorum:

bana kalırsa bu tip suçlular eski zaman ceza hukukçularının söylediği gibi, doğuştan suçlular. bu eski zaman ceza hukukçularından bazıları diyor ki(pozitivist okul) doğuştan suçluları ıslah mümkün değildir bundan dolayı da onlara verilecek cezanın amacı ıslah olmamalıdır, bu tip suçlular toplumdan uzak tutulmalı bir yerlere kapatılmalı ve diğer insanlarla iletişimi kesilmelidir, çünkü ıslah edilemezler. cezanın amacı, bireysel açıdan bakarsak, suçlunun ıslahı ve tekrar suç işlemesini önlemektir; toplumsal açıdan bakarsak ise henüz suç işlememiş kişilerin cezanın uygulamasını görerek suç işlemekten cayması, potansiyel suç ve suçluların oluşmasının engellenmesidir. yani en temelde kamu yararıdır cezaların amacı.

ben şöyle bir yorum getiriyorum, madem verilen cezaların en temel amacı kamu yararı ve madem doğuştan suçluların toplumdan dışlanması gerekiyor; bu tip suçlular için ölüm cezası uygulanabilir. gerekçem şu, bu suçluları bir yere kapatsan da toplumdan soyutlasan da, zaten ıslah edilemeyecekleri için; ölüm cezası ile hem kamu kaynaklarının boşa kullanılmasının önüne geçilir, hem de -bence- verilebilecek en hakkaniyetli ceza verilmiş olur. ama şöyle de ayrıksı bir durum var idam cezası için, kişi mesela tecavüzden ve kasten adam öldürmenin ağırlaştırılmış halinden yargılanıyor ve hüküm giyiyor, idam cezasına çarptırılıyor. idam edildikten 3 yıl sonra suçsuz olduğu anlaşılıyor. o zaman ne olacak peki? işte o zaman aynı pardon filminde ferhan şensoy ve diğer abilerin cezaevinden çıktıkları sahne gibi bir şey olur, pardon falan diyebilirler yani çok çok. idam cezasının olmamasının sebebi de budur aslında, 3 yıl içerde boşuna yatan adama devlet tazminat verir bir şeyler yapar, ama öldürdükten sonra suçsuz olduğu anlaşılırsa sen kime ne vereceksin, bütün haklarını geçmişe ve geleceğe etkili olarak yok etmişsin. ama dediğim gibi bu ayrıksı bir durum.

ezcümle, somut olayın koşullarına göre değerlendirme yapılmalı bence. idam cezasının sabit bir biçimde olup olmaması konusunun evet veya hayır şeklinde bir cevabı olmamalı. ama illa böyle bir cevap vermek gerekiyorsa, benim cevabım hayır olurdu.

ek olarak, hangi suçlara getirilmeli sorusuna, kişilere karşı işlenen suçlar derim tabii ayrıksı durumlar yaratmak suretiyle. hakaret de kişiye karşı bir suçtur ama cezası idam olmamalıdır; tecavüz ve kasten adam öldürme de kişiye karşı suçtur, bu suçların belli başlı saiklerle işlenmesi durumunda failin de psikolojik durumunun açığa kavuşmasıyla birlikte, idam cezasına sıcak bakılabilir bence. ama bizim ülkemizde, hele bu hükümet varken, asla böyle bir ceza uygulaması getirilmemeli.

seri katillere, canı sıkılıp adam öldüren psikopatlara, tecavüzcü orospu çocuklarına ve de vatana ihanet edenlere (ki bu şu an işlerine gelmez) idam cezası ya da ölene kadar işkence cezası verilmesi lazım. müebbet işkence abi. adam ölene kadar eziyet edeceksin özellikle tecavüzcü orospu çocuklarına. bu yavşaklara idam ödül sayılır. abi adam adliyeden selfie paylaşmış ya? bu nasıl bir adalet? bu nasıl bir pişkinlik? bu adamları yavaaaş yavaş öldüreceksin.

idama karşıyım ama hümanist olduğumdan filan değil, aksine, idamı kolaya kaçmak/ödüllendirmek gibi gördüğümden karşıyım. örneğin bir tecavüzcünün tüm ömrünü küçücük, karanlık bir hücrede geçirmesi benim açımdan daha tatminkar olur. bir nevi işkence olur ona... kötülükten başka bir halta yaramayan insanlığını unutur, makineleşir, robotlaşır. hayatından nefret eder, yaptıklarına lanet eder, vicdanen üzülmese de.

hiç ama hiç hümanist değilim ben tecavüz suçu bakımından. hele küçüklere tecavüz suçunda tecavüzcüye işkence etmek istiyorum.

ha ayrıca idam cezasının adam öldürme, tecavüz gibi suçlar bakımından bir caydırıcılığı olmadığını da biliyoruz; zira fail "ulan beni asarlar" deyip de suç işlemekten vazgeçmiyor. işlenmeden evvel planlanan suçlar bakımından "belki" caydırıcı olabilir.

modern ceza hukukuna göre devlet intikam duygusu ile hareket etmez ve insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden almaz; ama ben bu düşünceye saygı duymuyorum.

ölmeyi ve -bence idamdan beter olan- hücre müebbetini hak eden çok fazla insan var.

ilave: işlemediği bir suçtan ötürü idam cezası alan birileri olabileceği için idam cezası çok sakıncalı elbette. faruk erem'in kitabında buna da değinilirdi. onun "suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar" diye bir sözü de var; ama işte "insan" var, "insan" var...

horrible bosses.
superbad.

stilyagi

Hector and the Search for Happiness

let's be cops

The Little Death (2014)

Tam da istediğin gibi olsa gerek; sıkılmadan zaman geçirmelik, gülmekten karnına ağrılar sokmayan ama komikli film.

dance me to the end of love.

(bkz: dance me to the end of love)

bu versiyonu the civil wars'a ait

benim tek bir saatim var, o da seiko.

seiko iyidir ancak zamanın ötesinde teknolojileri var diyemem rakiplerinin karşısında. son 10 yılda üretilen öyle saatler var ki param olsa seikoyu alır fakir fukaraya dağıtırım sdfs. bahsettiğim firmalar casio seiko timex gibi firmalar değil bu arada.

seiko fakir saati geliyor bana

Var öyle bir şey bende de :) en çok zenith el primero hastasıyım da ulaşamadığım bir ciğer şu an kendileri. Seiko'yu da çok severim

bana da citizen ve casionun güneş enerjisiyle şarj olan ve şarjını 28 ay saklayan modelleri çok teknolojik geliyor

elit insanlar eski üretim citizen ya da seiko kullanır, eğer bu insanlar ciddi paralar kazanmaya başlarlarsa tag heuer'e felan geçerler.

belki de meslekleri icabı pr yapmaya çalışan insanlar aynı paraya dandik armani (sırf markası var diye) takarlar ve seiko gibi markaları hor görürler. hatta internetten indirimli aldım diye sevinirler, aslında saatin ederi o kadardır.

zengin adam ise vacheron constantin patek ya da rolex kullanır (kıroluk skalasına göre değişir).


ben seiko velatura serisi bi model kullanıyorum çok memnunum bileğimi sarıyor. casio lisede karne hediyesi saatidir kaç kaç kaç.

drystedb efficacious+1, swatch ve casio karne hediyesi saatidir.

Erkek adam IWC takar, olmadı Tag heuer, o da olmadı Seiko takar gençlerrr.

4-5 tane saatım var ama favorim seiko

erkek adam tag heuer takar denmiş. bari fakirliğini belli etmeseydin kardeş. o cümlenin doğrusu 'zengin' adam tag heuer takar olcak. pazar malı mı sandın sdfs

ebru şallının bir demeci var erkek adam rolex takar diye bu da ona benzemiş aşslslsk

Seiko, her fiyat aralığında çok güzel saatler üretebilen bir marka. Tissot kullanıyorum ama Seiko da iyidir her türlü.

eh.. senin?

ii.

Bozuk çok şükür.

kötü.

Gidip geliyor. Abv bu hayatin

kötü :/

Kötü

buna da şükür

iyiyim. arkadaşlar kötüyüm demeyin, iyiyim deyin ki iyi hissedin kendinizi.

sıffır sıffır sıfır.

kötü

standart.

yalnız.

sensivity 5.5 falan, mouse dpi ayarı yok o kadar dandik. zaten noob'um

0.88 sensitivity 1000 dpi 1000 hz

m_customaccel "0"
m_customaccel_exponent "1"
m_customaccel_max "0"
m_customaccel_scale "0"
m_forward "1"
m_mouseaccel1 "0"
m_mouseaccel2 "0"
m_mousespeed "0"
m_pitch "0.022"
m_rawinput "1"
m_side "0.8"
m_yaw "0.022"

eksiklik var tabii de lisenin en güzel kızını alsak örneğin, onun bile o zamanki hali çok kötü ki.

Maalesef hayatinda hep ukte olarak kalacak o. Yinede sonradan universitede telafi ettiysen salla gitsin. Bak ben unide de halledemedim daha beter. Zaman geri gelmiyor. Bok gibi gecti gitti genclik, ömür.

Lisede hic sevgilim olmadi, inektim +1

Üniversitede acigi kapadim zaten.
Lise aski yasamak ister miydim, emin değilim. Daha sosyal, rahat bi insan olurdum şimdi belki ama eksikliğini bilinçli olarak hissetmiyorum.

lisede bir kez aşık oldum ama sevgili olmadık. iki tane de sevgilim oldu, olması gerekiyormuş gibi hissettiğimden hoşlandığım iki kişi. birinden 2 hafta sonra, birinden 4 ay sonra dayanamayıp ayrıldım:) lisede imalı bakışmalarla, konuşmalarla heyecanlanmak yeterli. ilişki yaşamak için fazla erken. benim için öyleydi en azından.

ben ilkokuldayken abiler ablalar bana cok yakisikliksin ilerde cok canlar yakacaksin dediler..

ben ortaokuldayken abiler ablalar bana cok yakisikliksin ilerde cok canlar yakacaksin dediler..

ben lisedeyken abiler ablalar bana cok yakisikliksin ilerde cok canlar yakacaksin dediler..

üniversiteye gelene kadar farkedilmeyi bekleyen abazanin tekiydim. ne bana asik olundu ne de ben asik oldum. universitede tek tük iliskim oldu ama yine ask yok.

ivet +1, hayatım "bu çocuk çok can yakacak" diyen teyzelerle geçti ama kimsenin canını yakmadım ahaha.

lisede inek değildim, bir liseli için hiç fena olmayacak düzeyde farkındalığım vardı ama asosyaldim biraz. arkadaş çevrem vardı ama çok küçük bir gruptuk, onların başka arkadaşları da vardı lakin ben topluluk içine girileceği zaman geri çekilir, "eyw aga ben almiyim" derdim. kendi arkadaş grubumuzda sevgili olmayı düşünebileceğim, çekici bulduğum bir kız yoktu. onun dışında zaten karşı cinsle tanışmıyordum, yani ortamlara girmediğim için bağlantı yoktu. yoksa lisede karşı cinsle iletişim konusunda üniversitedekinden çok daha iyi ve rahattım.

velhasıl lisede hoşlandığım 2-3 kız oldu ama bundan onların haberi bile olmadı çünkü tanımıyordum bile. e hiyerarşi var bi' de, lise 2'deyken 4. sınıf bir kıza aşık olduğun zaman bırak kıza söylemeyi, arkadaşlarına bile söylemiyorsun "öyle iş mi olur amk boşver" diye.

öyle yani. lise dönemimi çok özlüyorum. o zamanlar çok mutluydum. birlikte bir şey yaptığım, karşılıklı "heyecanlaştığımız" bir tane bile kız olmadı ama ben kendim mutluydum. lisedeki halime döneceksem ömür boyu sevgisiz, aşksız yaşamaya razıyım açıkçası. özgüvenli, mutlu, kuul bi' heriftim o zaman. kendimi seviyordum aq kızlar sevmese ne olru ya. çok özledim be.

lisede de sevgililerim oldu, hatta orta sonda da oldu. olmasa eklikliğini yaşardım. çünkü o cengiz, ümit besen şarkılarını ben de çok severek dinliyorum. ister istemez bir trip durumları da oluyor.

şimdi 'ilk aşkım, sevgilim, liselim benim'i dinledikçe aklıma lisedeki o zamanki sevgilim gelmezse de kolpa duruyor şarkı üzerimde. o yüzden şanslı sayıyorum kendimi. tabii ki olmazsa olmaz değil, nedir yani. ama evet, olması güzeldi.

ivet'e sonsuz artılar verebilirmiyiz. teyzelerden çok arkadaşlar da diyor bunu ama ne aday var hoşlanan var.

platonik de mi olmadı lan?

Lisede inektim + 1 (Hala ineğim ben) Gerçi sevgilim olmuştu, daha doğrusu adı "sevgili" olan bir şeylerim olmuştu. Şimdi düşününce şu an hayatımdaki kişi sevgili ise, o zamanki kişi fasulye gibi bir şeymiş. Olmasaymış eksikliği de olmazmış; çok saçma, çok gereksiz şeylermiş. Lise zaten ergenlikte saçmalamanın dibi olduğu dönem, ilişkiler de ergen saçması oluyor birkaç haddinden olgun kişilerinkiler dışında. 18+ bir şey yaşamamıştım, yaşadığım 18-'yi yaşamasam bile olurmuş, gerek de yokmuş. Düşündükçe "Iyyy, piiii" diyesim geliyor. Zaten bir de vıcık romantik bir insandım; Julia Roberts, Meg Ryan filmleri ile hayatın anlamını bulmaya çalışıyordum. Aman aman, düşman başına, iyi ki geçmiş o dönem. Bir kere "çıkma teklifi" kavramı baştan komikmiş. 20'sinden sonra normal ilişki dediğimiz şeyleri doğrudan yaşayabilirmişim.

abi kusura bakma ama türkçe çok zayıf sende. o başlık nedir yahu.


cevap: bende yok öyle bir şey.

bu konuda rekor bana ait liseden sonra 2 üniversite ortamında bulundum. hayatımda hiç aşık olmadım. sevgilim de olmadı hiç :D

Lisede ben de olmadim kimseye asik. Lisede kimseyle sevgili de olmadim. Zaten lisedeyken ergendim, hemen hemen butun kizlardan hoslaniyordum, dolayisiyle birine asik olmam olanaksizdi. Biz kiz bana asik oldugunu soylemisti o zamanlar, onla da sevgili olmadim, derken lise bitti.

Eksiklik hissediyor musun dersen, lise eglenceli gecti benim icin, hicbir seyin eksikligini hissetmiyorum o donemden. Ama biraz dangalaktim.
Lise 1'de inektim ama kendini ortamdan soyutlamis inek degildim. Sifin en caliskani etiketi bana aitti. Lise 1'den sonra ani bir boslayis ve vurdumduymazlikla o sifati kaybettim. Hiperaktiflik-delilik karisimi bir hal ile gunler gunleri kovaladi. Butun bu donemler icerisinde sevgili diye bir olay yoktu.

türkiyenin en iyi ve sosyal liselerinden birinde okudum. Kendimde çok dışa dönül ve bilinen biriydim. İlişkim olmadı,arayışım da..karşı cinsi tanıyıp uğraşmak yerine kısa gilm festivallerini takip edip felaefe sempozyumlarına katılırdım. Sanat,kültür ve beyoğlu ile tanıştım. Sonrasında unv de güzel bi ilişki yaşadım..
Çok da mutluyum,iyiki lisede ilişkim ya da sevdiğim biri olmamış. Ha tabi platonik kovaladıklarım olmadı değil o ayrı ;)

lise aşkı çok can acıtır..hiç olmasın daha iyi.

Lisede platonik aşık oldum, acı çektim falan. Hiç sevgilim olmadı, onu bırak 21 yaşına kadar sevgilim olmadı. Ben "oğlum üniversitede kızlar teklif ediyormuş lan" geyiğine az da olsa inanıyordum.

Mini itiraf, liseli kızlara ilgi duyuyorum. Liseyi "boş" geçmiş olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. En azından beni seven biri olsaydı, benim sevdiğim biri olsaydı, elini falan tutup öpseydim yeterdi o zaman zaten. Çocuktum o zaman.

değişmiyor. havaalanları hariç, oralarda daha pahalı. fiyatı bilemiyorum.

Havalimanları hariç her yerde an itibariyle 14,25 TL

www.burgerking.com.tr

havaalanları hariç +1

Havalanlari ve eve servis haric her yerde ayni

sezonda yazlık şubeler de bi tık pahalıdır. ör: kuşadası

direksiyon zorlanıyor mu dönerken? Hidrolikte problem olabilir.

hayır zorlanmıyor pek.

Zorlanmasa da hidrolik yağı ya da pompasinda sorun olabilir.

peki şöyle söyleyeyim eski polo aracımda bu olay 2 sene devam etti oralardan bi sorun olsa 2 sene içinde bi yerden patlak vermez miydi?

Video ekleme şansınız var mı? Hışırtı var hışırtı var.

Benim tahminim hidrolik pompası. Hidrolik yağının filan değişmemesiyle olabilir.

camda belli bir yüzde var onu geçersen polis ceza yazmakla beraber söktürüyor, hatta cesaret bulursa anahtarı ile kazıyor. camı çekenler biliyor o yüzdeyi.

Want2die +1. Ne gerek var su farlarla oynamaya, birakiniz default fariyla kalsin.

Nedeni cok basit, beyaz isik daha guzel gorunuyor gozume. Sana abuk subuk gelebilir. Kanunen bir sakincasi yoksa, belli bir derecelendirmesi olup trafigi zora dusurecek bir sey degilse, sana sadece keyfimin kahyaligi duser.

led far diye bahsedilen gündüz farıdır, arabanın doğrudan yolu aydınlatan orjinal farlarında henüz led tam olarak kullanılmadı. audi nin çalışmaları vardı sanırım.

velhasılı kelam led dediğimiz far yolu aydınlatan değil, gündüz farkedilmeyi sağlayan fardır.

orjinal farı xenon yapmak istiyorsan eğer farın mercekli değilse komple bir değişim ya da mercek modifikasyonu gerekli.

merceksiz xenon hem yasal değil, muayeneden geçemezsiniz hem de want2die'nin dediği gibi milletin gözünü kör eder küfür yersiniz.

O iş keyfimin kahyası diye olmuyor. Trafikte beni rahatsız ediyorsan ve kazaya sebebiyet veriyorsan o iş orada biter. Ayrıca xenon dönüşümü yasak. Araçta AFS sistemi yoksa xenon kit taktıramazsınız. Muayenede patlar.

o farlara ben de inanılmaz küfrediyorum. ananına bacınıza küfredlmesini istemiyorsanız lütfen taktırmayınız.

@heritage, tamamda ben de zaten ayni seyi yazdim. Niye tek bi laftan kompleksli bi tavir takiniyosunki! Trafigi zora dusurmuyosam demisim zaten.

Duyuru cok bozdu, fena bozdu, oyle boyle degil acayip bozdu:)

birader aracın orjinalinde led far altyapısı yoksa bunun anlamı senin taktığın far imece usulu yapılmış demektir. sanayide taktırdığın çin malı far da insanların gözünü alır ve söylenirler bu çok net, bunu bil öyle taktır.

ha vw golf 6 kullanıyorsundur, onun orjinal ledi var gider taktırırsın, ama neblim 2010 model civic'e öküz gibi xenon led göz alır öyle söyleyeyim.


ayrıca her türlü apaçi durur.

birilerine hava atacağım diye xenon takan tiplere uyuz oluyorum. trafik polisleri neden bu adamlara ceza kesmiyor anlamış değilim. alacaksın ehliyetini arabasını.

evet, bankacı bir tanıdık bulursanız size banka sistemi üzerinde bulunan o kişiye ait bütün kredi ve kredi kartı borçlarının bilgisini verebilir.

peki baska bankalardaki parasını görebilir mi? balıkkraker?

çok sık rastlanılan bir isim soyisim kombinasyonu yoksa, adından bile bulunabilir. ama başka bankalarınkini göremez.

borc ve k.kartı sayısı gibi şeyler zaten findeks'ten çıkıyor diye biliyorum. sen ben bakabiliriz yani.

ama hesabında kaç para olup olmadığına bankacılar bakabilir. suç ama isterse bakar diye biliyorum.

TC'si ile findeks üzerinden başkasının borç durumunu görebilirsiniz aşırı ayrıntılı olmaz ama galiba. Yasaldır.

ahahahahahahah mükemmel ya ampul yakan zemzem.

ulan nasıl insanlarla aynı havayı soluyorum ya.

edit: @drystedb, prizi fişe takma bilgin varsa ampulün nasıl yandığını biliyorsundur, bir düşün bence.

zemzemde yüksek oranda elektrolit var, 1 sürahi zemzem ile 1 saat elektrik alınabiliyor.

yazik.


sorunuzun cevabi icinde su arkasindan pilli lambalar oluyor. muhtelemen onunla ilgili bir sey. kesin bir bilgi gelir birazdan.

ciddi ciddi cevap verdim ama harbiden merak mi ettin dalga mi gectin. cunku dalga gecilecek bir sey degil icler acisi sadece.

tabiiki vitamin ve mineral sayesinde.

dalga geçmedim aslında neden bu kadar tribe girdiğinizi de anlamadım, neyse siz istediğinizi yazın ben yine de tik atarım çok umrum değil açıkçası.

kabloyu takip ederseniz anlarsınız. görüntüden çıkıp giriyor kablo.

kullanmıyorum ama çift taraflı spor modellerden düşünüyorum. amacı da spor yaparken kablonun rahatsız etmesini engellemek ki büyük bir ihtiyaç. aynı şekilde bisiklet kullanırken de kablo rahatsız ediyor, bluetooth şart oluyor. alacağım bir ara...
ama bu konuşma amaçlı tek kulaklık olanları kullanmam.

Ben araba sürerken kullanıyorum. Bendeki bundan değil ama baya kullanışlı oluyor arabada.

valla ben bi heves aldım ama kullanmıyorum. alışkanlık tamamen, normal tlf ile konuşmak daha kolay geliyor.

duser? böle bi şeys mi var aa güzelmiş

ayped al bence bayılır

Riskli yaşlar, çok beğeneceğini düşündüğünüz bir şey alırsınız bir anda "bu ne be" diyebilir..
Tabii karakterini bilemem ama şimdikiler bi acayip..
Ben olsam garanti olması açısından açık açık istediği bir şey var mı diye sorardım ve istediği şeyi alırdım..

Ben bu yaşlarda bir kıza atkı, bere, eldiven takımı yanında da renkli ajanda, peluş ayıcıklı kalem kutusu, keçeli boyama kalemleri falan aldım çok hoşuna gitti bayıldı resmen :) bir de boncuklu takılar bileklikler, kolyeler falan hoşlarına gider...

Magazalar indirim dolu bot ya da ayakkabi al

harry potter kitabı al.

LeMan Kültür olur, Big Baker olur ya da Buffets cafe

Turta'nın üst katı olur.

konut-2'deki simitçiye bakabilirsiniz. mina sera'daki starbucks olabilir.

yolladım.

"biz simdi neyiz?" de diyip iyice sogutsaydin adami kendinden.

bence atmamalıydın. akışına bırakmalı ve hayatının önem sıralamasında arkalara atmalıydın.

edit: nawres kadar net olabilseydim keşke. +1

ya abla bizim milletin kadınları neden böyle ben anlamıyorum. belki akışına bıraksan çok güzel şeyler olacaktı, belki çılgın hayaller yaşayacaktınız. sen "biz şimdi neyiz" tribine girip hem kendini hem adamı hem muhtemel bi ilişkiyi yakmışsın. senin burdan çıkar yolun adamın kapına gelip tamam ben seni istiyorum hadi ilişkiye başlayalım demesi. demezse sıçtın. şu saatten sonra yapabilecek bir şeyin yok çünkü bence, gidip de "ya ben aslında öyle demek istememiştim :)" desen adamın gözünde saçmalamış olursun.

neyse umarım güzel şeylerle karşılaşırsın.

iyi demişsin

bazı insanlar akışına bırakmak bazıları da net olmak isteyebilir bunun "bizim milletin kızları"yla bir ilgisi yok

sonucu olumlu ya da olumsuz ortadaki belirsizliği kaldırmak istemişsin, acaba akışına mı bıraksaydım yanlış mı yaptım diye düşünmene gerek yok

herkesin hayattaki durumlara karşı tutumları beklentileri eylemleri aynı olmak zorunda değil

herkesin düşünme özgürlüğü var tabii ki ama bizim milletin kızlarıyla da ilgisi var. bu kadar ben merkezli olduğunuz için bu sorunlar yaşanıyor. benim sevgilim ilişkinin başında bana böyle bir şey söylese şu anda olduğumuz yerde olmazdık, en basit örnek bu benim açımdan.

evet herkesin tutumları aynı olmak zorunda değil, işte o farklı olan tutumlar sizleri sefil hayatlara sürükleyen.

anlıyorum tabii ki, benim demek istediğim bu değil. karşısındaki umursamıyordur, ilgilenmiyordur vs herhalde böyle bir durumda yol verecek. ama abla diyor ki işte yemeğe çıkıyoruz güzel vakit geçiriyoruz şöyle böyle. ben yukardaki yazıdan sevişmemiş olduklarını da çıkardım. hangi 30+ yabancı uyruklu insan sevişmediği birine 5 ay harcar? belki de gerçekten tanımaya çalışıyordu. sabırsızlık, toplum baskısı belki de güzel bi ilişkiye mal oldu.

neyse olan olmuş. abinin olumlu bi sinyal vermesi durumunda yürümeni tavsiye ederim.

biri için bir diğerinin kim olduğunu görmek bence basit ve hızlı bir işlem olamaz. beş ay da bu nedenle kısa gibi geldi. sürekli iletişim "ilişki"nin, yani zannımca tarafları ilgilendiren, etkileyen, onlardan etkilenen "süreç"in ilk ve en önemli koşulu sayılmaz diye düşünüyorum. nihai durumda hüsrana uğramak tatsız olsa da korumacılık yüzünden kestirip atmak da buradan pek leziz görünmüyor. hem devam edip beklentilerinizin karşılanmamasında risk görüyor, hem de yolu ayırıp muhtemel ilişkiyi çöpe atmakla hata edip etmediğinizi sorguluyorsunuz. ne hayal kırıklığına uğrayayım, ne de bir şey kaçırayım gibi birbiriyle çelişen ve her durumda size yaramasını istediğiniz bir durum bu.

ama siz düşünüp böyle yapmaya karar vermişsiniz, o nedenle müsterih olmamanız için bir neden yok.

bence çok iyi olmuş.

İşte yeşil sahalarda görmem istediğimiz hareketlerden biri! Çok iyi yapmışsın bacım. Net olmalı insan. Çocuk değilsiniz.

Şimdi onlar düşünsün!

iyi demişsin. kendini korumuşn. keşke sonunda o kadar üzülmeyecek olsak ve akışına bırakabilsek ama bazen olmuyor.

Beklentileriniz farklı. İyi olmuş.

iyi yapmışsın. 5 ay nedir ya

5 ay kısa bir süre değil bence, her ne kadar hoşlanıyorum dese de seninle sadece konuşmayı, vakit geçirmeyi seviyor olabilir. Beklentilerine bakacak olursak iyi yapmışsın kendin için, kafalar farklı gibi geldi çünkü bana.

He's just not that into you filmini izle bence :)

peki sonra ne oldu? nasıl vaziyetler?

@arras arada bir yazıyor ama eskisi gibi sık değil. Beni ozluyormus Üzgün hissediyorum diyor ama fikrim aynı ne istediğini bilmeyen biriyle vakit geçirmek istemiyorum dedim.

Bilmiyorum da almaya karar verirseniz mutlaka computest'e sokun arabayi. Motor ne durumda bakmak lazim. Tabi test surusu de gerek, yuruyen aksamda sorun var mi ogrenmek icin.

310.000 km yapmış dizel bir motordan bahsediyoruz. alınmaz.

310 bin eski nesil dizel motorlar için çok değil ama birader bu arabanın gelişi 500 metreden duyulur gece sokaktan geçmeye utanırım takaktakakatkakatakakaka çok fena bilen bilir. broadway felan alabilirsin.

Alinir abi.adamin o arabaya yaptigi masrafi sen yapsan bu rakamin ustune cikar.abi ugrasmis etmis 5 e ver desen vermez.guzel bir mk1. Ilandaki tek yalan gti yazmasi,o da lafin gelisi olmus.tabaninda curuk yoksa al.

Abi computest falan demisiniz mk1 i compuya nasil soksun adam.35 yasinda arabada bi 5 sefer komple boyanmistir.bakilacak tek sey curuk.dizelide eski sistem ne kirsal motorinlede calisir,uflemiyorsa o da tamamdir.

peki bu eski nesil dizel motorlar arıza yaptı mı masraflı oluyor mu?

tanıdığın bir ustaya motor ve yürüyenine baktır.

walla top gearda 20 yaşında arabalarla safariye çıkıp rotları kırmışlardı, sen safariye çıkmasan bile yolların durumu belli tr de.

duşakabin yok banyo perdesini arada leğene basıyorum

duşakabin camı dediğin şeyin ne olduğuna bağlı, gerçek cam mı, dümdüz mü, yoksa plastikten mi, leke tutup tutmamasına bağlı

cinsiyet erkek, 3 ayda bir.

evet ayda 1. erkek.

buzlu cam olduğundan kir göstermiyor, dışardan hiç silmedim. Ama her duşta çıkmadan önce iç tarafta sıçrayan köpükleri temizlemek için bi su tutuyorum..

(erkeğim)

hiç silmedim çünkü buzlu cam kiri göstermiyor. ama kabinin iç kısımlarını yani yerleri kenarları falan siliyorum arada. duşa kabine sadece su tutuyorum. erkeğin hası.

duşakabinin altında sürekli su biriktiği için çabuk kir turuyor. 2 haftada bir altını temizlerken camını da temizliyorum. cilitbenk sıkıp, ovalayıp, su tutuyorum. kadın

Erkeğim, Naylon bir küvet perdesi var. Perde açık banyo yaptığım için perdeye bir şey bulaştırmıyorum ama küvete ve fayanslara yapışan kıllarımı mutlaka banyodan sonra duş başlığıyla durulayıp gidere gönderir, oradan da elimle alır klozete atarım. Ev arkadaşlarıma kıllı bir küvet bırakmamak için özen gösteriyorum.

duşakabin cam değil, hayır sadece her duştan sonra küvete duşakabine şöyle bi su tutuyorum, erkek.

su tutmak yeterlidir. cam değil, plastik camlı olandan benim.

hayır, sadece su tutuyorum.
utandım be kendimden, ne pismişim.

kadın

kadın,tek yaşıyorum.

ayda ya da 2 ayda bir duşakabinin camlarını kireçlerden arınsın diye sirke ile siliyorum.

evet siliyorum ayda bir tüm banyoyu ovuyorum onu da arada çıkarıyorum ama tek kalıyorum sadece ben kullanıyorum yani daha fazla olsak her hafta bi kere temizlenir
kadın

e 2 ayda 1

haftada bir banyoyu çamaşır suyu ve cifle elden geçiriyorum bu esnada banyo camınıda siliyorum ve yıkıyorum kadınım ama kafayı temizlikle bozduğumdan beni çok ciddiye alma

hayır zaten duş alırken o da yıkanıyordur umarım.

ben olsam ikinci el alırdım. leon, golf bakabilirsin.

vag'ın otomatik araçlarını almayın, hele 2. el hiç almayın

(bkz: `dsg`)

corolla güzel. 1.4 dizel kasayı çeker mi bilmem ama aklınızda bulunsun.

onun dışında sıfır dizel otomatik o paralara peugeot falan olabilir.