Oksitlenmesi ilginç.
Aklıma gelen çözüm lehim sonrası uErini silikonla kaplamak

Pasta kullanıyor musunuz?

Usta, sen o evden taşın. Çok rutubetli gibi orası.

Lehimi yeniledikten sonra üzerine yenge hanımın ojesinden sürsen, hava ile teması keser.

@Mirket, oje ya da cilanin bir süre sonra kalktığını attığını duymuştum ama baya dayanıyor. Denenebilir tsbi

Isınan bir şeyse atar Abi. Kumanda deyince ısınmaz diye düşündüm. Bir de her evde vardır ya. :)

Tuşun gittiği devre yolu arızalı olduğu için mi ince kablo lehimlediniz?

Lehim kopuyor mu peki? Yoksa sadece oksitlenip iletkenligini mi kaybediyor?

Mirket +1
Silikon ya da oje

Cevaplar için teşekkürler tikleri verdim.

@gilbeys evet, pasta kullanıyorum

@mirket oje iletkenliği kaybettirmez mi üstad?

@makbur, hayır devre yolundan dolayı değil, başka bir yere kablo çekmem
gerekiyordu.normalde bir tane test pad'inden yapıyor insanlar ama ben birkaç yıl önce amatörlükle o padi kaldırmıştım devre yolunu kazıyıp oraya lehimleyecek kadar da güvenemedim kendime devre yolunu tamamen kesersem diye. Lehim kopmuyor, zaten çok ince bir katman olduğu için kopacak kadar fazla bir lehim de yok.

Ojeyi lehimi yaptıktan sonra üstüne süreceksin aynı bakır bir kablonun üstündeki plastik kaplama gibi Dolayısıyla iletkenliğe etkisi olmayacak ama Şu bahsettiğin lehimin bir fotoğrafını atarsan belki başka fikirlerde çıkabilir

olayı tam anlamasam da sanırım sen kontakt yüzeylerine lehim atıyorsun.
yani oje gibi bir yalıtkanla kaplanak istemediğinden bunu anlıyorum.
o zaman yüzeylere her zaman lehim atmak yerine hafifçe kazıyıp oksitlenen kısmı kazırsan iletkenlik görevine kaldığı yerden devam eder.
ince zımpara da yapabilirsin.

@kisa teşekkür ediyorum ama derdimi tam anlatamamışım derdim tam olarak parka'nın dediğiydi.

@parka ben de aynısını düşünüp ince zımpara vurup kullanmaya devam ediyorum, dedim acaba aklıma gelmeyen bir çözüm var mıdır diye ama yok gibi teşekkür ediyorum

lehimledikten sonra oralari izopropil alkol ile fircalaman lazim ki "flux residue" gitsin uzerinden, flux lehime yardimci olsa da asindirici, oksitlendirici birsey.

Her bankada aynıdır diye tahmin ederek cevaplayayım.

Hesap açmak için Türkiye ikameti şart. Ne zaman taşıdığının önemi yok.
İkamet taşımak için kardeşle birlikte Nüfus Müdürlüğüne gitmeniz gerekiyor. Erkenden randevu alın.
E devletten de kardeşiniz davet yolluyor siz kabul ediyorsunuz şeklinde bir yol var ama biz denediğimizde sistem çalışmamıştı. Bir deneyin.

Biz konut kredisi konusunu konuştuk. Konsolosluktan onaylı, apostilli gelir belgesi, Türkiye'den kefil dediler.
İhtiyaç kredisinde de pek farklı olacağını sanmıyorum.

derdin ikamet tasimaksa, mobil imza varsa ikametini e-devletten tasiyabiliyorsun.
(konsolosluktan turkiye'ye ikamet tasimazlar, o zaman neden burdasin git turkiye'de tasiyacagin ilceden yap derler gibime geliyor)

Açıkçası ben de şu an aynı ikilemdeyim. Bir yandan arabamdan memnunum ama kilometresi de yükseldi, şanzıman arızası da verdi, bir yandan da uzun yol yapan biriyim şarj konusu beni düşündürüyor, servis konusu beni düşündürüyor. Hoş bakım da istemiyor teslalar.
Ben olsam biraz daha sıkarım 1880-1900 civarına sıfır model y alırım. Hem arabayı sıfırlarım hem de güncel makyajlı kasayı alırım. Arabalarda daima makyajlı kasalara yönelmek lazım.

ben olsam alırım. ev aldığım için bu dönem arabaya ayıracak bütçem kalmadı ama olsaydı direkt alırdım.

Ben olsam alırdım. Birincisi gerçekten çok güzel araçlar. Tamam yakıt avantajı vs var ama araçlar da çok güzel. İkincisi, model y juniperler göt ucuyla %10 dilimden girdi. 3-5 ay sonra öro arttığında %60’a bi girdi mi eski model y’lerde sağlam artarlar

Elektrikli araçlar keriz işi. Al, sıra bekle uzun yolda. Sorun yaşarsan ustasını, servisini bulmakta da sorun yaşarsın yine uzun yolda. Denek olmaya varsan al. Sürekli istasyon kovalamaca, ezberlemece.

ankara ya da istanbulda yaşıyorsan al. çünkü ana servisleri orda. kaza durumunda oraya götürmen gerekir.

elektrikli de şarj sırası bekleme tamamen şehir efsanesi. başka hiç bir halt değil. bunun en iyi örnekleri bayram zamanlarıdır. hele ki geçen ramazan bayramında bir an da gelen 9 günlük tatil haberi ile herkes yollara döküldü. ankara istanbul arasında bile sorunsuz şekilde millet şarjını edip yoluna baktı.

objektif değerlendirmek istiyorsan, togg tesla vs gruplarına girip bayram tecrübelerini sorabilirsin

@avatar is back, abi galatasaray'ı gs'lilere sormak, akp'yi akp'lilere sormak gibi bir şey o dediğin. Gruplarda muhalif bir şey yazdığın zaman adamı sindirirler.

Biz dağ başında kalan bir togg'lu gördük. Yazılım gitti dedi. Yolda kalmış. Sonra bizim gittiğimiz yere geldi. Müşteri hizmetleri bir şeyler yap demiş yapmış çözülmüş. Ama deneklik yaparken biz içten yanmalı aracımızla keyfimize bakıyorduk.

bayram seyran zamanları izmir otobanında benzin sırasında yarım saat bekliyorsunuz. benim tek çekincem bu oldu her zaman, uzun yol derdi olmasa alınacak araba, ara hızlanması vb on numara, benzinli motorlara göre 3-5 bin parça yok, haraketli parça az, arıza yapma ihtimali az, pil sorunu var tabi, 10 yılda biter mi, o zaman kimse 5 yıldan eski elektrikli araba almaz, ikinci elde kimse almayabilir, bu durumlar hala muamma.

Evde şarj edebileceğin kişisel alen ve eliktrik hettı varsa ve çoğu yolu şehir içi yapıyorsan çok iyi bir fikur

Evde şarj imkanı olup da elektrikli araca geçmemek kerizliktir.

Ancak ve ancak kendi özel park alanım olmayacak kadar fakir olsaydım buraya gelip kendi içten yanmalı motorlu aracımı överdim.

%90 şehir içinde kullanıyorum. (ama bazen şehir içinde çeşme vs. gibi 80-100km mesafelere gidebiliyorum) evimde kendi garajım var, bayramlarda vs. kalabalık günlerde asla şehir değiştirmiyorum, remote çalıştığım için haftaiçlerinde ve bayram harici günlerde yapıyorum tatilimi.

almak şuan mantıklı geliyor ama sıfır mı ikinci el mi kısmı hala kafamı kurcalıyor sadece.

c5 aircross'tan indim model y'ye bindim, konfor olarak memnun kalmadim.
model y'den indim ev3'e bindim, daha iyi, ama tabi c5'in rahatligi ve genisligi hala yok.

Kahve espresso'ya uygun kavrulmuş mu
Makine suyu iyi ısıtabiliyor mu
Kullanılan su çeşme suyu mu içme suyu mu
gibi cevaplara göre sebep bulunabilir. Bunların birden fazlası üst üste gelmiş de olabilir.

Kalibrasyon için tek tek denemek lazım. Ekşi kahve underextracted, yani yeterince demlenmemiş anlamına geliyor. Daha ince öğütüm, daha sıcak su gibi detaylar buna çözüm. Zehir gibi dediğin bitterlıksa tam tersi, fazla demlenmiş. O zaman tam tersi, kalın öğütüm, varsa su sıcaklık ayarı gibi müdahale edilebilir.

Çekirdeğe göre de değişiyor tabii. Baktın ekşi, bir tık ince öğüt. İstediğin seviyeye ulaşana kadar incelemeye devam et. Tabii makine yeterince ısıtmıyorsa suyu bu da işe yaramaz.

tam olarak anlamadim. kahveyi ogutulmus olarak mi aliyorsun? ve ogutme tarihi 1-2 ay once mi? oyleyse ogutulen kahve bir hafta sonra cop olur

Öğütüldükten sonra max 1 hafta içinde tüketilmeli. Öğütüldükten sonra ertesi gün bile tad değişimi oluyor.

Teşekkürler cevaplar için.
@nibba @jazzabel
Kahveyi kendim öğütüyorum, kavrulma tarihini belirtmiştim

Hangi makineyi kullanıyorsunuz? Öğütücünüz nedir? Acı ve eksi iki zıt kutup dersek ayni ogutumle bu sorunu yaşamanız garip. Ogutum tutarsız olabilir kanallama olabilir her şey olabilir :) Aradığınız pek çok sorunun cevabını kahvekulubu.nette bulabilirsiniz.

dozlama isine deginilmemis: basket kac gramlik? daha buyuk basket takabiliyor musun? pressurized (tek delik) basket mi kullaniyor bu makine? 1:2 orana (atiyorum 15 gram gir 30 gram cik) kac saniyede ulasiyor? (varsa preinfusion suresi haric) 30 saniye civari olmasi lazim. 30 saniyede 1:2 alabilecek sekilde ogutme ve doz (gramaj) parametreleriyle oyna. (edit: benim makinem bu degil, genel gecer olarak bu bilgileri yazdim)

sonuclar (iyi ya da kotu) hep ayni olmuyorsa puck prep eksikligi ya da makinenin sicakligi muhafaza edememesi (2. ya da 3. shotlari daha soguk demlemesi) problemi olabilir.

light bir roast kullaniyorsan yeterince ince ogutemiyor olabilir, makine uzerindeki ogutuculer genel olarak begenilmiyor cunku.

youtube'da makine modelini (sage = breville diye de gecer ama model no ayni olmali) bir arat bir suru video bulabilirsin, faydali bir seyler bulabilirsin.
www.youtube.com

kolay gelsin afiyet olsun

bu konu aklima takildi su yaziyi buldum, okudugum en temiz yazi: www.baristahustle.com

Türkiye'de yaşamak paran yoksa sıkıntı. İyi kazanıyorsan eğer yaşanacak en güzel ülkelerden biri burası aslında. Politik kısmına çok bakmayacaksın, bir tarafa kalsa yarın şeriat geliyor 20 senedir, diğer taraf da Kurtuluş Savaşı'ndan beri İslam elden gidiyor diye sayıklıyor. Sonuçta hiçbirşeyin elden gittiği yok, aynı duruyoruz. Sadece kötü yönetilirsek eğer ekonomi bozuluyor. Bir de insan parası olmadığında bunlara çok takılıyor. Eğer düzgün bir gelir oturtup da hayatını kurarsan gayet güzel yaşıyorsun. O yüzden bana aynı miktarda para bir Avrupa'da bir Türkiye'de teklif edilse Türkiye derim (bu yüzden doktorada Almanya imkanı vardı ama burs alınca Türkiye dedim ve gayet memnunum). Sonuçta insanın kendi ülkesi gibisi yok ve Türkiye gibi bir yer de Avrupa'da -hele hele Almanya'da- yok. Zaten insan mutlaka özlüyor, bütün anıların, geçmişin, herşeyin burada kalmış gibi geliyor.

Benim düşüncem budur, ben burada kalırım. Sonuçta Almanya'ya gidince de yaz geldiğinde kalkıp Fethiye'ye tatile gelmek isteyeceksin :)

Ben gitmem. Almanya havasına, suyuna özendiğim bir yer değil. Türkiye'de 4500 dolar çok iyi. TL harcıyorsun. Almanya'da euro harcayacaksın. İnanılmaz mantıksız bence.

Valla "bi gidip görelim" olayına karşı değilim, hatta ara ara benim de aklımdan geçiyor ama daha kötü şartlarla gitmek de hiç mantıklı gelmiyor. Yani en azından mevcut gelirinin üstüne bi 1000 dolar koyup öyle gitsen daha iyi olur. Ki zaten her şey daha da pahalı olacak, sıkıntı çekmesen de gelirin düşecek ve yılın üçte biri yağmurlu havaya sahip bir yere gidiyorsun, ister istemez evde daha çok vakit geçireceksin vs.

Münih yerine ABD desen direkt yardır derdim ama.

Not: tr'de yurtdışı remotespor.

Bu soruyu soruyorsan, yani sadece almanya'da yasamak senin icin cok ozel ve onemli bir olay degilse, cevabi cok net turkiye'de 4500 dolar. cok daha rahat yasarsin ve birikim yaparsin.

ya bunların hepsi doğru tabi.

benim freelancelerim + buradaki maaşım + eşimin maaşı. eve yine 7-8bin dolar giriyor + primler.

bu şekilde bakınca ciddi bi seviye düşüşü olacak. ama farklı bi deneyim tabi. ve ne olursa olsun bazı şeyleri yapmak daha ucuz olacak; münihten italyaya gitmek, isviçreye, amsterdama, barcelonaya vs. gitmek hem vize sorunu olmadığı için hem avrupa içi seyahatin aşırı ucuz olmasından ötürü daha ucuz olacak.

6-7 ay sonra şirketten hazetmedim, başka bir ülke veya şehirde iş bulma imkanım daha yüksek olacak.

hayat sadece para değil. hiç düşünme git. yıllar sonra keşke dersin gitmez isen. huzuru parayla yakalayamazsın. üstüne bütün avrupayı gezersin.

bu dedikleriniz geçerli fakat avrupa daha çooook uzun süreler yazılımcı kıtlığı yaşamaya devam edecek. yani avrupa kaçmıyor. yerinizde olsam, biraz daha mevcut şirkette çalışıp birikim yaparken kendimi geliştirip, sonrasında Avrupa'da 75bin brüt değil de 85bin brütlük işlerin peşinden koşmaya bakardım.

bir arkadaşım sizin pozisyonunuzdayken tam da böyle yaptı. 65bin teklif alıyordu, bekledi ve 1buçuk sene sonra 80binlik başka bir teklifi kabul etti.

bu arada, hollanda vergi avantajı sebebiyle daha iyi olabilir. bunu da bir araştırın.

"ve ne olursa olsun bazı şeyleri yapmak daha ucuz olacak; münihten italyaya gitmek, isviçreye, amsterdama, barcelonaya vs. gitmek hem vize sorunu olmadığı için hem avrupa içi seyahatin aşırı ucuz olmasından ötürü daha ucuz olacak."

Bunun gercekten matematigini yapsan bence 4500 dolar/Turkiye senaryosunda bu gezileri daha sik yapabilecegini goreceksin. avrupa pahali, munih assssiri gereksiz pahali bir yer (sadece benzer evlerin kiralarina baksan anlasilir bu) dedigim gibi finansal olarak bir izahi yok. sadece alman kulturune cok merakliysan yapilir.

trde 4500 dolara gayet huzurlu olabilirsin. bu parayla trde daha çok para biriktirebilirsin. ve alım gücün daha yüksek olur.
ben olsam hayatta gitmezdim.

ben 75bın brutun nasıl 4200 euro yaptıgı kısmına takıldım. 80k euro teklıf aldım ben frankfurttan. frankfurt ve berlın ıcın 3900 euro net yapıyor bu rakam. yanlış hesaplamış olabilir misiniz acaba? ya da evli veya çocuklu oldugunuz için benim kadar vergi ödemiyorsunuz o yüzden mi?

sorunuzun cevabı olarak gitmeyin bence 4500 dolar turkıye kesınlıkle. ben şu an 1000 euro alıyorum ve 3900 euroluk teklıfı reddetmek uzereyım sırf gıdesım olmadıgı için. cunku fethıyedeyim ve fethiye gibisi yok(sizin aldıgınız para ıcın). munıh de gereksız pahalı. ama seçim sizin.

tr'de kalirim, yurtdisina tatile gider gelirim. paran varsa zaten vize derdin yok.

bugun turkiye'de $4500'i su anda disarida yasayan tc vatandaslarina garantilesen, %95'i yarin bavulunu toplar. Kalanlar da ya cok cok iyi para yapiyordur, ya da donduklerinde basi belaya girecek olan insanlardir.

şuanki işiniz geçici bir pozisyon v.s değilse kesinlikle kalırdım..

sonuçta oraya gidince yine "arbeiter" olacaksınız. önemli olan finansal özgürlük. bu şekilde kazanıp 10 yıl sağlam birikim yaparsanız hiç çalışmaya ihtiyaç duymadan dünyayı gezebilirsiniz.

selam. normalde kanada'da yasayan ancak bazi durumlar geregi bir suredir istanbuldan calisan biri olarak yaziyorum. kanadadaki isim, kazandigim para aynen devam, gelirim sizinkinden hallice.

turkiyede bayaa bayaa zengin statusundeyim, kelimenin tam anlamiyla hic bir seyin fiyatini dusunmeme gerek yok. hastanelik bir durum oldu, 50k tl yi kredi kartimla tek seferde odedim, o derece. insanlar 3-5 yil taksitli araba aliyordu o paralara ben gittigimde.

ancak kanadada yasamaya alistiktan sonra su an burasi bana inanilmaz aci veriyor. insanlarin saygisizligi, trafikteki eziyetler, dogaya erisimin inanilmaz kisitli olusu, gidalarin kalitesizligi (ki kanadada cok kaliteli degil, ben senelerde turkiyedeki meyve sebze gibisi yok diye gezdim, su an burda yediklerim beni gercekten uzuyor), herkesin her an cakallik pesinde olusu, yayaya yol verilmeyisi, ust kat komsu gurultusu, apartman onu ayakkabi kalabaligi, her yerde bos beles erkek gruplari olmasi, sesi cok cikanin isini halledebiliyor olusu, standartsizlik, cocuklarin tek derdinin sinav olmasi, egitim sistemi, vizyonsuzluk, korkunc derecede sigara iciliyor olusu, hava kirliligi, bozulan urunlerin tamirlerinde kaziklanmak, biseyi alinca iade stresi yasamak vs daha gider. bunlarin coguna maruz kalmamak mumkun belki bu kadar para kazaniyorken, ancak toplumdan ciddi sekilde izole olmak gerekiyor. beni uzen nokta da burdaki sevdiklerimin burda bu hayata bu sekilde devam edecek olmalari ve bunlarin normal olusu.

siz ek gelirlerinizden bahsetmissiniz, freelance isleri + esinizin isi, bunlara almanyada da pekala devam edebilirsiniz. esiniz yeni is bulabilir mesela, tum plani siz calisacaksiniz sadece seklinde dusunmeyin. belki birikim miktariniz ciddi sekilde azalir, ancak bahsettiginiz maasa + ek islere gayet kaliteli yasrsiniz gibime geliyor. avrupa kanadadan ucuz. oralarda bulunmanin ve kuracaginiz networkun size gelecekte acabilecegi kapilar da belli olmaz. isinizden memnun kalmazsaniz is degistirebilirsiniz mesela yine avrupada, ya da tasinmanin cok da zahmetli olmadigini dusunmeye baslarsaniz abd, korfez ulkeleri gibi yerlere de acilabilir, yine cok guzel paralar kazanabilirsiniz.

ozetle bunu para ekseninde degil, yasam kalitesi ekseninde degerlendirmelisiniz. mevcut hayatinizdan memnunsaniz, sikayetiniz yoksa, gitmeyin. gidip de parasal olarak daha sikisik bir hayat yasamak sizi gerecekse gitmeyin. gidip de umdugunuzu bulamayip 'eh olsun en azindan denedik' diyemeyecekseniz ve bu sizi cok fazla yipratacaksa gitmeyin.

diger yandan, esinizle cocuk yapma isteginizi gozden gecirin ve bir cocugunuz olursa nerde nasil buyutmek isteyeceginizi dusunun, karar vermenizde o da yardimci olacaktir.

gençsiniz, deneyin. bi daha genç olamayacaksınız.

Taurina +1

Ben Türkiye'de yaşarken Türkiye bu kadar kötü degildi, euro kuru falan yeni yeni 3 olmaya baslamisti ben o zamanlar yeni mezun 800-1000 Euro arası aliyordum.
Ama Türkiye bana batıyordu. Insanından devletine her şeyine. Kendi okulumdan mezun ve Fransa'da yaşayan biriyle konuştum, o da aynı şeylerden muzdaripti. Emniyet seridi kullanan, yayaya yol vermeyen, otobüs sirasina girmeyi bilmeyen insanlar batiyordu.
Kısacası benim olayım direkt Türkiye hayatına karşı. Su an misal bırakın aynı maaşı 300-500 Euro üstüne bile dönmem Türkiye'ye. Iki katına belki ama onda da sonra geri dönme üzerine giderim çünkü tatilde bile daraliyorum ülkede.

Şimdi sizin böyle dertleriniz yoksa zaten aşırı mantıklı degil.

Yalnız çok yaş almadan böyle bir deneyim de fena değil ama ben de teklifi çok mantıklı bulmadım. Özellikle temelde ülke ile derdi olmayan sizin gibi biri için çok mantıklı değil.
O gelir ile zaten istediğinizi yapabilirsiniz.

Ha benzer paralar olsa ben gidin derdim ya da Türkiye ile benim gibi temel çözülemeyecek derdiniz olsa ve tatilde bile daraliyor olsaniz.

Git oradan da uzaktan calis maas x2

75 bin brutto ise, 3.200 gibi kazanirsiniz aylik olarak. Ne kadardir calisiyorsunuz bilmiyorum ama cok kotu bir maas sayilmaz. Ogretmenler icin baslangic maaslari o civarda, öyle düsünün.

Türkiyedeki efsane maaş, almanyadaki ortalamanın bi tık üstü bi maaş. Hayata bir kere gelmek demek illa yurtdışında yaşamak demek değil. Bu parayla dünyanın her yerinde tatile de gidebilirsin istediğin gibi gezip görebilirsin. Avrupada yaşamak bir zorunluluk değil yani. Ben olsam türkiyede bulunduğum şehrin en iyi konumunda yaşamaya tam gaz devam ederdim.

taurina ve logistics'in dediklerine katiliyorum, ingiltereden bildiriyorum. munih ya da almanya hayati iyi olmayabilir ondan emin degilim, ama baska firsatlara bakmaya devam et derim.

isviçrede iş bul, vergi avantajın olsun, 4200 euro değilde 6000 kazanırsın o zaman yerleş. 4200 euro avrupa için çok iyi para değil. kötü bir para kesinlikle değil, herşeyi yaparsınız ama türkiyede 4500 dolar ile yapabileceğiniz şeyler çok daha fazla. ben de sizinkine benzer bir durumdayım, rakam size göre küçük tabi ama türkiyeyi tercih ettim

istanbul’da evine ayda 7 8 bin dolar giren birinin münih gibi sıkıcı bir beyaz yakalı kentinde aylık 4000 euro’ya yaşaması ancak dert aramakta özetlenebilir. bir şeyleri denemek istiyorsanız atlayın gidin, bi ay kalın, dünyayı gezin, ama istanbulda ayda 7 8 bin doların sağlayacağı alım gücü dünyada ancak arap yarımadasının yaşamak istemeyeceğiniz yerlerinde (suudi mesela) ya da amerikanın tüm dünyanın gitmek istediği bölgelerinde kazanılabilir. almanya’da bir sene yaşamış ve dünyanın da bir çok yerini gezmiş bir istanbullu olarak diyeceğim şu ki gereksiz bir strese değmeyecek bir paraya gidiyorsunuz. remote bile olmayan o işte alman iş hayatının tüm anlamsızlıkları bürokrasisi ve kasılması içerisinde boğulacak ve doğru düzgün para kazanıyorken bu işe niye girdim diye pişman olacağınızı düşünüyorum.

dediğim gibi ayda 7 8 bin dolar kazandığınız halde istanbul gibi dünyanın her yerine günde birkaç kez direkt uçuş olduğu halde seyahat ermek için sınıf düşecekseniz memnuniyetle size ücretsiz yardımcı olurum seyahat konusunda. vize dediğin olay için şahsen başvuru bile gerekmiyor artık. maliyet konusunda da dediğim gibi 200 euro oynar ki para değil.

eğer tüm senaryo dediğiniz gibiyse çok ciddi sonuçları bir karar almak üzeresiniz ve trden soğumanıza sebep olacak major bir sebep yoksa (dava siyasi konular vs) bu şartları bırakıp gitmeniz inanılmaz bir hata olur. özetlemek gerekirse gidecekseniz bile potansiyelinizin altında bir maaşa ve ucuza gidiyorsunuz.

Yurtdisina cikmak, gideceginiz ulke 3. dunya ulkesi olmasa bile bazi riskleri tamamen ortadan kaldirmiyor, evet dekor guzel ama sizin o tiyatronun icindeki konumunuz cok onemli. Konum ile gelir arasinda ise direk bir baglanti var.

Uzundur disarda oldugum icin yasadikca bir hayat standardi ortalamasi almak kolaylasiyor. Benim malesef bicaklanan arkadasim da oldu, restaurantta calisirken kafasina siyah dayanip soyulan arkadas da oldu, bir arkadasin karisini malesef bir binadan kopan beton parca yuzunden kaybettik. Bir baska arkadasin karisina ise aksam yaya gecidinde biri carpti kacti, hatun oluyordu 2 ay komada kaldi, ornekler cogaltilabilir ama icinizi karartmak istemem. Insanlar bu hadiselerin cogunu yurtdisinda olmasi imkansiza yakin kategorisini sokuyor ama aslinda hic de oyle degil, ve bu sikintilarin bazilari direk olarak bulundugunuz muhit ve sosyoekonomik konum ile alakali.

3-5 senelik yurtdisi deneyimleri ile 30 senelik ortadogu deneyimini karsilastirmak pek adil degil. Mevzu su, batakliktan kurtulmak icin disarida ne kadar paraya ihtiyacin var?

$4500 gibi bir paranin sizi eli yuzu duzgun bir ulkede batakliktan uzak tutacagini sanmiyorum, orta direk citasi bile cok daha yuksekte, ust gelir seviyesinden zaten bahsetmiyorum.Asgari ucret x 2 seviyesinde bir rakam. Eli yuzu duzgun bir ulkede bu gelirle ortalamanin baya altindasiniz.

Ayni para turkiye'de 67500tl yapiyor, asgari ucret x15. Ortalamanin baya ustunde kaliyorsunuz. Evde yemege ayri temizlige ayri bir hizmetci tutabileceginiz bir seviye bu.

O yuzden ortada versus falan yok bence..

Remote çalışıyorum, işimden memnunum, vaktim de kalıyor, iş değiştirmek yerine ülke değiştirirdim ben olsam. Maaş da gayet yeterli. Örneğin git Tayland'da, Kamboçya'da yaşa. Vize yok, artan vaktinde Hint okyanusunun tadını çıkar. Oradan sıkıldın mı, seç beğen git yaşa nomadlist.com

Bu (sizin) şartlar devam ettiği sürece Türkiye'de kalıp birikim yaparak, keyfi harcayarak, yatırım vb. olarak değerlendirirdim. Ne zaman ki yurtdışındaki remote işi biter ve Türkiye'de herhangi bir işte çalışmak zorunda kalırım, o zaman Almanya (veya o gün geldiğinde hangi ülke olacaksa) tarafını düşünürüm.

Sebeplerinden zaten çokça bahsedilmiş, o yüzden detaya girmeden şunları diyebilirim: Çocuğumu kendi dilimin/kültürümün yanında ikinci/üçüncü bir dil/kültürle yetiştirmek. Uzun süreli olarak yurt dışında kalmamış biri olarak bir dönem farklı yerlerle yaşama düşüncesi. (sadece turist gibi değil, bir dönem yaşayarak gözlemleme)

Tek eksisi de uçak ya da görüntülü konuşma gibi imkanlar olsa da; ailenin yanı başında olduğunu bilememek, yolda yürürken etrafında anadilinde konuşmalar duymaya hasret kalama korkusu, büyüdüğün yerleri çokça özlemek olabilir bana göre.

taurina ve logisticsmanager +1

Üç haftadır ailemin yanına geldim, gün geçtikçe eski sevimsiz ve mutsuz halime dönüyorum.

Ayrıca, Türkiye'deki işgal kuvvetinden hallice yapılaşmaya Avrupa'da altı aydan uzun süre kalınca tahammül edemiyor insan.

ikinci düşünüdğüm şeyden de bahsedeyim. farkettiyseniz işin çok siyasi kısımlarına falan da değinmedim ama;

yarın bir gün çocuğumuz olacak. ona cillop gibi bir alman pasaportu bırakmak ile, türkiye'de yaşatmak arasında da ciddi fark var.
ben burda 10 yıl da bu maaşlara çalışsam, alabileceğim ev anca istanbul'un ücra köşesinden bir 3+1. yarın depremde yerlebir olup olmayacağı bile belli değil (hadi bu biraz fantazi oldu) çünkü ben 4500-5000 dolar 6-7bin dolar kazanıyor olsam da, istanbul'da düzgün evler 150-200bin dolardan başlıyor yıllardır. bu fiyat da asla değişmeyecek.

yani ya ben eşimle sabah akşam para biriktiricem "çocuğumuza düzgün bir ev bırakalım" diye, ki mümkün değil, ya da aslında ona hiçbir şey bırakmamış sadece "kaliteli bir orta direk hayatı" sunmuş olacağız. o da türkiyenin demografik yapısında ne kadar mümkün bilmiyorum.

evet, bu maaşa almanyada da asla bir ev satın alamam. ama çok gerek var mı? almanya içinde yaşayan insanlara bir gelecek imkanı sunuyor. veya ben o kısma çok pembe gözlüklerle bakıyorum...

türkiye'de yarın darbe mi olacak veya bir tarikat ülkeyi ele geçirmeye mi çalışacak, bugün akşam 12den sonra müzik yasak, yarın ev dışında içki içmek mi yasaklanacak bunları bile bilmiyoruz.
şuan bir çocuğun yıllık okul masrafı 100bin liraları geçiyor, çünkü devlet okuluna verip küçük bir özgür suriye militanı yetiştirmek istemezsiniz. eh yani? türkyie o kadar da ucuz değil gibi aslında.

veya şuan istanbul'da beşiktaş-şişli vb. yerlerdeki düzgün 2+1 evler 15bin liradan başlıyor. ve emin olun bu evlerin hiçbirinin tuvaletine "mıçmak" bile istemezsiniz. yani ev kirasına da 1000-1300 euro harcıyoruz aslında.

bilmiyorum yani herkes haklı şuan burada. hiç kimseye haksız demiyorum ama, sadece "iyi para kazanmak" bu ülkede iyi yaşamak için yeterli değil gibi geliyor bana. kötü olan bir yerde, iyi bir şeylerle karşılaşmak çok mümkün olmuyor çünkü.

yani türkiye'deyken üstümde hep bir para biriktirme baskısı olacak, geleceğimiz net olmadığı için. para biriktirip ek iş almaktan yine hayatı kaçıracağım. ancak almanyadaki orta gelir maaşımla gelecek kaygısı gütmeden yaşamanın, biriktirmek zorunda hissetmeden yaşamanın da ayrı bir keyfi olur diye düşünüyorum.

yani diyorsunuz ya, bu maaşla türkyiedeyken de tatil yaparsın, diye.

türkiye'deyken bu parayı tatillerde ezemem. çünkü devletin, benim 45-50 yaşımdan sonrası için hiçbir planı yok. benim bu parayı türkiyedeyken biriktirip geleceğimi hazırlamam gerekiyor.

ulkedeki malum durumlardan oturu bu y.disina gitme isi ya hep ya hic olarak degerlendirilmeye basladi ne yazik ki. gidip 3-4 sene sonra hala geri gelebilirsiniz sonucta. turkiye mukemmel bir ulke bile olsa ben bir noktada bir sure farkli ulkelerde yasamayi eskiden beri isterdim ve yaptim da. bence biraz da bu acidan bakip degerlendirmeye calisin.

sadece başlığı okuyarak cevap veriyorum. trde 4500 dolarla kral olursun ancak trafikte mağzada sitede her yerde lümpenle berabersin. sürekli gerilmek, sinirlenmek, bak şu öküze diyerek yaşamaktansa. 4200e herhangi bir ab ülkesi kesinlikle tercih edilmeli.

nisan sonu berline taşınıyoruz. aynı maaşı türkiye'de alabilseydim gitmezdim.

verdiğiniz miktarlara göre türkiyede 2-3 senelik maaşınızla güzel bir ev alabiliyorsunuz. almanya'da bu mümkün değil.

ben olsam türkiye'yi daha yaşanılır kılmaya çalışırdım. yatırımla vatandaşlık veren ülkeleri araştırırdım. 6 ay orda, 6 ay türkiye'nin güneybatısında yaşardım. kıbrıs'da bahçeli havuzlu müstakil ev bakardım. trafik sıkıntıysa şoför tutardım.

Size bir handikaptan bahsedeyim.

İyi para kazanıyorum çocugumu özel okula vereyim diyin, acı ama gerçek gerçekten özel okul denilen okullar 100.000 TL, istanbul için konuşuyorum.

Kazanacagınız paradan belki ev alırım diyeceksiniz ama bu hiç te kolay olmayacak.

Benim böyle imkanım olsa Almanya'ya düşünmeden gider, yazları da çocuklarla türkiye'de olabildiğince bulunup burasıyla bagını kopartmamaya çalışırdım.

Hiç mi olmadı, çocuklar liseyi almanyada bitirince liseyi yurt dışında bitirenlerin sınavı vardı onunla Türkiye'de bogaziçi falan rahat kazanır. Sonra türkiye2de, türkçe, almanca ve ingilzicesi olan bir mühendis olarak ister Türkiye'de yaşar ister almanya'da.

Bunu yapmayacaksanız da ileride çocuklarınıza anlatmayın muhtemelen size epey kızar.

hocam sizin para biriktirme ile ilgili sorununuz var sanırım. şimdiye kadar bu tecrübeye gelen ve bu kadar para kazanabilen birinin(tahminim 10 yıl tecrübe var) zaten istanbul'da bir ev sahibi olması lazımdı.( en azından kredilerini ödüyor olmanız lazımdı) hatta o gelirle 2. ve 3. evleri yatırımlık alma planlarına başlamış olmanız gerekirdi.

sizin kafanızda gitmek varsa hiç kimseye sormayın gidin ama dünyanın en iyi ülkesine bile gitseniz eğer çalışmak zorunda iseniz bir şey değişmez. önemli olan belli bir yaştan sonra mesela 45 gibi, çalışmak zorunda kalmayacak pasif gelir elde edebilmek.

onemli detaylar yazilmista bir bakis acisi ve hesapta ben ekleyeyim.

Aylik farka Almanya'da sinirsiz oturum ya da vatandaslik icin bir miktar zaman yatirimi yaptigini da ekle. Tam bilmiyorum ama x yil gecirince orada sinirsiza basvurma hakkind olacak, baska ulkede calisarak bir nevi bunu da elde ediyorsun ve maddi degeride var sonucta her turlu uzun vadede. bence bu bile en az 100bin€ civari eder, ki yillik ciddi + demek. Vatandaslik daha da fazla eder, dandik olani bile en az 200-300bin maliyeti var dunyada.

"yani 1 defa geliyoruz dünyaya. bitki gibi aynı yerde çakılı yaşamktansa bir avrupa, amerika vs. neresi olursa deneyimleyelim"

yurtdışına yerleşmek isteyenler ikiye ayrılıyor bence. biri salt para diğeri de sizin yukarıda kurduğunuz cümledeki vizyon ama işte geliri düşürerek (alım gücü) gitme durumu çok istisna ve zor bir karar.

güncel işinizle ilgili bir problem de yok hatta baya gelecek vaadeden bir cümle kurmuşsunuz.."getir gibi bir firmanın ortalarında katılmışım gibi hissediyorum biraz"

ben olsam yurtdışı opsiyonunu şimdilik beklemeye alırdım.

@nuisance,

hayır alınamaz ev. peşinatı olmayan hiçbir insan ev alamaz, peşinat biriktirmek için de (örneğin şuan 2 milyonluk bir ev için 300-400bin lira peşinat gerek en az) hiçbir şey yaşamadan yılları geçirmek gerek. ben günümüzü hiç yaşamadan böyle şeylere girmeyi sevmiyorum. arabamı alayım, tatilimi yapayım ve şehrin göbeğinde yaşayayım, güzel restoranlarda düzgün yemekler yiyeyim. bunu seviyorum.

para biriktirme sorunu denen şey türkiyede genelde "hayatını yaşama sırf para biriktir" şeklinde algılanıyor, ben onu sevmiyorum. 1 tane ev almak için 5 yıl bağcılarda yaşayıp gitmek bana göre değil.

hocam gitme gitmeme konusu bir yana ayda 4500 dolar kazanan birinin 300-400 bin lira peşinatı dert etmesi bende para yönetimi ve bireysel finans ile ilgili sorunlarınız olduğu izlenimini de oluşturdu açıkçası. nasıl bir hayat yaşıyorsunuz bilmiyorum ama 4500 dolar + yan gelirlerim de var demişsiniz, böyle biri için 300 bin lira bahis konusu olacak bir para olmamalı. yurtdışına gitmiyorsunuz (vize sorunu vs var demişsiniz bu konuda tecrübeniz olmadığını düşünüyorum, hani pahalı tatiller falan olsa neyse), sadece Türkiye'de kalarak eve giren ayda 7-8 bin doları nasıl harcıyorsunuz ki 300 bin lira gibi bi parayı biriktirmeyi mesele ediyorsunuz? ortalama hane gelirinizin dediğinize göre aylık 105 bin lira olması lazım. Almanya'ya daha düşük bir maaşa gidiyorsunuz ve orada masraflarınız trye göre kat be kat daha yüksek olacak, bu parayı yettiremeyen ve yatırım yapamayan biri orada nasıl yapacak bilemiyorum gerçekten.

öncesinde bu kadar kazanmıyorsanız ve bu maaş skalasına yeni çıktıysanız belki biraz bocalamış olabilirsiniz (eğer öyleyse tabii), ama dediğim gibi bi gariplik var sizin tabloda bence. bireysel finans okur yazarlığınız yoksa da emin olun Almanya'da da sıkıntı yaşarsınız her halükarda. ayda 100 bin liraya hayatını da yaşarsın, dünyayı da gezersin, kenara peşinat koyacak kadar para da biriktirirsin rahatça, yani bu kadar olmasa da benzer paralar kazanan biri olarak samimiyetle merak ettim hayatınızı.

@roket,

yok abi geçmiş için söylüyorum ben. "bugüne kadar almadıysanız" denmiş ya.

Bu arada "vize sıkıntı" konusuna minik bir ekleme yapayım: Türkiye'de yaşayan ve çok acayip paralar kazanmayan biri olarak hiç böyle bir sorun yaşamadım. Zaten 3 kere Schengen alanına seyahat ettiyseniz Fransa çat diye çok yıllık vizeyi yapıştırıyor. Amerika desen ilk seferinde 10 yıllık veriyor. UK desen, o da parasına bakar, hiç teklemeden 2 sene yapıştırıyor.

Parayi bir kenara koy. yasamak istedigin yeri düsün, burada sartlari ögrenirsin ama tamamen senin kisiligine bagli.
benim doktoram bitsin almanya'dan arka bakmadan kacarim. ama yunanistan, portugal, türkiye yasamak istedigim yerler. az bi göl görünce moralim bozuluyor burda Tr'de olsam simdi yüzerdim diye.

dil problemin olmasa, a1 falan degil advanced o zaman git derdim. gidecekseniz de dil problemi olmayan bir ulkeye gidin bence, almanya'ya degmez.

Türkiye cennet, diyenlere bakma :)

Türkiye'deki gelirinle kendine güzel bir yaşam alanı yaratabilirsin. Gitmesi gerekenler senin durumunda olanlar değil. Mavi yakasındır geleceğin yoktur gidersin. Memursundur gelir stabildir gidersin.

Türkiye senin gibiler için cennet. Rahatını bozmaya değmez. "Doktoram bitsin hemen gaçıyom" culara bakma.

Remote çalışıyorsan sakin bir sahil bölgesinde birkaç sene yaşam masraflarını minimuma çekerek sağlam bir birikim yaparsın. Sonra da bak keyfine.

Türkiye'de kazandığın para evet güzel. Fakat kaliteli bir hayat yaşamak için İstanbul ya da Ankara'da yaşayacaksın. En az 7-8 bin lira kira vereceksin. A noktasından b noktasına gitmek için tek seferde en az 1 saatini harcayacaksın. Trafikte ne idüğü belirsiz teröristlerle magandalarla muhatap olacaksın. Sokakta acaba bir manyak çıkıp hayatını tehlikeye atacak mı bekleyeceksin. Çocuğuna iyi bir eğitim vermek için çuvalla para dökeceksin. Daha bak tek kelime mülteci lafı etmedim.

Avrupa'da yaşayıp sıfıra yakın faizle ev alıp burada hayal edemeyeceğin arabalara çok daha ucuza binebilir, çocuğuna çok daha kaliteli bir eğitim imkanını çok ucuza verebilirsin.

Ha bir de burada remote ve yabancı bir şirket üzerinden çalıştığın için sosyal güvencen yok muhtemelen. Bu da çok büyük bir handikap.

bence bir yol göstericiye ihtiyacınız yok. 6 senedir sektörün içindeymişsiniz. şu an size yol gösterilmez, hatta siz gösterirsiniz. sektörde bulunduğunuz sürede hangi işi yapmaktan keyif aldığınızı, hangisinden keyif almadığınızı, hangisinin ilerde size daha çok fırsat çıkaracağını bizzat gözlemlediğinizi düşünüyorum.

backend developer değilim ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; asla tek bir sektörde/bankada/şirkette işe yarayacak bir işte çalışmayın. bu sizin kariyerinizi öldürür. bence ilk fırsatta sizi ayaklarınızdan zincirleyen bu işten kurtulun. gerekirse bir sonraki işinizde daha az paraya ama bütün backend camiasında kabul gören, iş fırsatlarına yol açan bir alandan/dilden devam edin. zaten başlarda öğrenene kadar az maaş alırsınız ama sonrasında çok daha fazla fırsat önünüze çıkacaktır. ki sizin öğrenme süreniz de çok kısa olur.

DB biliyorsanız backend'den yardırın, o bilgi boşa gitmez en azından. Bi tane dil seçin, Java mesela, mülakat geçebilecek hale gelip junior developer ilanlarına asılın.

Yani bence süreç imkansız değil ama zor. Misal çok şey öğrenebileceğiniz bir teklif gelecek, ama maaş mevcuttan düşük. Rasyonel olarak kabul etmek mantıklı, ama pratikte insanın canı hiç istemez. Nolacak? Asıl zorluk teknik değil de bunlar gibi geldi bana.

Bir de kendiniz proje yapın tabi. Mesela ben hiç golang sevmem sanıyordum c'ye benziyor diye ama ufak bi projeye girdim, sardı baya, go'cu oldum sonradan. Denemeden bilmek zor.

Piyasa durumu için de şöyle bir gözlemim var, atıyorum mobil ya da FE olup iyi paralar kazanmanız için canavar gibi uzmanlaşmanız lazım spesifik bi alanda. Ortamların en iyi iOS'çisi olmak gibi. Ama backend zaten o kadar uzmanlaşmanın imkansız olduğu kadar geniş bir alan olduğu için, orada teknikten ziyade başka yetenekler önemli hale geliyor. Planlama becerisi, kalite algısı vs. gibi.

Go cok guzel herkes go'cu olsun.

Dyson aldım kediyi bile çeker içine ama geçen ay roborock aldım dyson kullanmıyorum bile.

Roborock mu Dyson mı :)

2 kedim var geçen ay dyson aldım (v8 animal)

5 dakika bile düşünme al. robot süpürge yerler için iyi ama bu işin koltuğu, minderi vs. var. onları nasıl temizleyecek robot ? dyson'ın animal modelinde küçük başlık ile tüy sorunu falan kalmıyor sağda solda koltuklarda.

Dyson al pişman olmazsın
Delidir yakalayın +1
Robot süpürge de var bende (roborock değil ama)
Bence ikisini alternatif değil de tamamlayıcı cihazlar gibi düşünebilirsin. Bütçe varsa alınabilir ama önce dyson :)

tamamdır, size güveniyorum :)

dyson'a vereceğim paraya robot+orta halli süpürge aldım. her gün elde dyson'la dolaşılmıyor ama robotu yattığım yerden gezdiriyorum.

o da bir seçenek ama gün aşırı süpürmeyi tercih ederim öncelikle sanırım çünkü çok fazla tüy oluyor. gerçekten işe yarıyorsa bu dyson, akabinde bir robot da neden olmasın.

"O zaman kedili ev için en iyi Dyson modeli hangisidir?" diye sorarak, başlığa salça olabilir miyim? :P

Kedili ev için dyson çok iyi olur. V8 kullanıyoruz, memnunuz

Bizde fakirin supurgesi var fayansa bile yapisiyor tutunca cekemiyorsun.

Kalan paraya da 2 tane robot supurge alirsin.

kedili ev için dyson v8 animal plus olanı tavsiye ederim.

Kesin al. Uzun zaman kararsiz kaldim, sonunda en son cikanini aldim, supurge degil hobi, evi aylardir supurmuyomusuz gibi toz toplandi- her gun supuruyoduk miele ile

ev genişse robot süpürge al daha mantıklı.

evde 1 robot 1'i sarjli dyson 1'i kablolu dyson olmak uzere 3 supurge varsa ideal kedi sayisi nedir?

10 dan fazla olup olmadıgını denemedim. Ama yandex navigasyonu dene derim

eksisozluk.com

bisiklet ya da kosu (baska sporlar da olur? motorcular da kullaniyor diye duydum) icin ridewithgps.com ya da komoot.com kullanabilirsin, ama bazi ozellikler parali oluyor.

nohut dürüm! falafel filan her sey konuyor, rulo mekanın adı.

basta'da dana dürüm ye.

Happy Moon's.

falafel +1. Modaya çıkarken yukarıda sol tarafta falafelci var. Daha önce denemedim ama bir ara gideceğim.

Bahariyeden moda tarafına doğru inerseniz baya güzel seçenekler var, gorgonzo’nun pizzaları müthiştir. Beyaz dürüm’de beğendili biftek tantuni dürüm, pidesun’da kavrulmuş kıymalı pide, bykush’ta hamburger, bubada’da sandwich, ororo’da sushi (gerçi tadilattaydı ama açıldı mı bilmiyorum, önünden geçmedim bi süredir), pizza locale’de dilli fümeli pizza, kemküm’de falafel (mısır usülü falafel yapıyorlar) ya da tahin’de de yiyebilirsiniz falafeli.

mini eatery'de mini burgerler de gomebilirsin ama bahariye degil tabi artik

Rexx'ten biraz ileride Zapata var, burger yiyebilirsiniz

Rulo akar ya. Bu havada ağır bir şey yenmez zaten fenalık geçirirsin.

(bkz: twitter developer) basliginda anlatilana gore biraz uzatmislar isleri

biraz amelece ama aşağıdaki çalışır:

select x.*, d.indicator_name
from
(Select country_name, max(debt) as maximum_debt from international_debt group by country_name) as x, international_debt d
where x.country_name = d.country_name and x.maximum_debt=d.debt

SELECT * FROM(
SELECT *
, Sira = ROW_NUMBER() OVER(PARTITION BY country_name ORDER BY debt DESC)
FROM international_debt
) AS Data
WHERE Sira = 1

Bu şekilde de her ülkenin borçlarını tutara göre sıralayıp bir üst selectte sira = 1 olanları listelersen en yüksek borç satırı ile ilgili tüm bilgileri görebilirsin.

@surprise'ın dediği gibi de olur.

Cevaplar icin cok tesekkurler.

1.kod syntax hatasi verdi

2.kod istedigimi getirdi cok tesekkur ederim.

3.kod bende syntax hatasi verdi tekrar tekrar kontrol ettim

@walser ben ms sql'e göre yazdım ancak oracleda falan syntax farkı olabilir. aynı işi yapan farklı bir fonksiyon da olabilir. Ama sıralayıp sonra sırası 1 olanları seçmek istediğin datayı verecektir.

"qualify" varsa uzun uzun row_number cekip subquery ile 1'leri almak yerine sonuna qualify row_number() over(...) = 1 diye eklerseniz o da olur.

Bu tamamen hazır olmakla ilgili. Birkaç arkadaşım ve kuzenim evlendi, çocukları oldu benimle yaşıtlar. Ben daha evlenmedim, seneye yazın evleniriz diye düşünüyoruz sevgilimle. Temmuzda 27 olcam. 30umdan önce çocuk düşünmüyorum, belki 32'yi de bulur. Annem ve babam hemen evlen de çocuk yap diyorlar, amaç "torununu görmek bir an önce". Görünce ne oluyor anlamıyorum. Annem hastalık hastası zaten, torunumu göremeden ölcem derdinde. Ben bu dert biçimini algılayamıyorum. Gör ya da görme ne olacak. Bir şey mi artacak hayatında. Ölünce zaten pamuğu tıkıyorlar gidiyorsun, orada torunumu gördüm diye hava mı atacaksın olay nedir. Bir de ben bakacağım o çocuğa hazır hissetmeden, evliliğim oturmadan, kocama doyamadan, birlikte eğlenemeden hemen çocuk gelecek. Her zaman bir çocuğum olsun çok istiyorum ama kendim halen daha işten gelip üstünü değiştirip yatağa zıplayan ve gün boyu oyun oynayan, anneden yemek bekleyen, kardeşine sataşmaya odasına giden bir kızım.

Bence anneler ve babalar dünyanın değiştiğini ve çocuklarının hayatına karışmamayı öğrenmeli. Kendisi doğursun çok istiyorsa, ben anneme öyle diyorum. :)

Kayınvalidenle fazla konuşuyorsun demek ki. Bu kadar derinlemesine bir muhabbetiniz olmasına gerek yok. Teşekkür ederim bunu düşüneceğiz deyip geçmen gerekiyor. Bu karar sana kalmış, bunun ideal bir yaşı yok, olmak zorunda bile değilsin.

Bence bu oyunlara gelmeyin. Çocuk yaptıktan sonra çocuk ilkokula başlayana kadar hayatınız kilitlenecek. Bu da en az 6, 7 yıl demek. Önemli olan çocuk yapmak değil, o çocuğa bakmak. 25 yaşında çocuk yapsanız en güzel yaşlarınız çocuk peşinde geçecek. Bana göre ideal yaş 30, 35 arası olabilir.

çoook erken daha. benim anneme de kalsam şimdi çocuk yapmam lazım. dinleme bile.

35den sonra doğurganlık azalıyor onu da hesaba katın:)

30'dan önce yapma diyenlere katılıyorum. Fakat kayınvalidemle samimi değilim, çok konuşmuyorum kesinlikle. Sadece aynı mahallede oturuyoruz, bu yüzden kendisi arada gelip (yiyecek bir şeyler getirme bahanesiyle) biraz oturuyor. Eşim çalıştığı veya yorgun olduğu için çoğunlukla ben ilgilenmek zorunda kalıyorum. Genelde kendisi konuşup bir şeyler soruyor. Niye aynı mahallede ev tuttunuz diyecek olursanız; Ankara'da oturulabilecek en düzgün semt olduğunu düşündüğüm için burayı tercih ettim. Okulum bu sene bitiyor, ondan sonrasında İstanbul (kendi memleketim) veyahut yurtdışına gidebiliriz diye düşünüyoruz.

Çocuk için karar vermesi, kendini hazır hissetmesi gereken yalnız ve ancak karı kocadır. Hatta kadının daha fazla ağırlığı vardır.
Evlendiğimde 30'umu geçmiştim. Aslında hemen çocuk yapma yanlısıydım. Özellikle çocuk istediğim için değil aman yaşım geçmesin diye. Şükür ki eşim 3 sene beklemeye ikna etti beni. 3 yıllık ilişki ile 3 yıllık evlilik ilişkisi aynı şeyler değil. Bu 3 sene içerisinde oturtacaksınız evliliğinizi. Bu arada daha ufak stres testleri geçireceksiniz ki asıl büyük teste (çocuğa) hazır hale gelin.Annem ve ablam bana yardım ederken bile ben ilk çocuğum 7-8 aylıkken hamilelik bunalımına girdim ki Allah korusun. 25 evlilik için güzel bir yaş ilk çocuğunuzu 30 yaşında doğursanız, (ikinciyi isterseniz) ikinciye 35'e kadar da gayet güzel zamanınız var. Ben 40 yaşıma az kala doğurdum ikinciyi mesela. Gençlik aşısı gibi oluyor. Kimsenin lafına bakmayın.

Kayınvalideniz 1980'lerdeki yaşam biçimini 2020'lere taşımaya calismis. Bir de başkalarını ne kadar dinlerseniz hayatınız onlarınki gibi olur. Örneğin, ABD'ye gelip doktoraya başlamadan önce annemin arkadaşı kızlarının benimle evlenmesini istemiş, annemin de hoşuna gitmiş. Bir küçük ev kiralarmisiz, onun maaşıyla kira odermisiz, benim maaşımı da harcarmisiz...insanların en yakınınız da olsa sizin için uygun gördüğü hayat bu kadar basit olabiliyor. Dinlemeyin. 35'ten sonra çocuk yapın. Mutlu olmaya hakkıniz var, erkek olarak diyorum, kadinlarin tüm hayat amacı çocuk bakmak olmamalı. Gençliğinizde mutlu da olun.

erken yaparsaniz cocugu annelerinize/babalariniza kilitleme sansiniz daha fazla, hele zaten yaslilarsa (sizi gec yaptiklarina gore) bir yastan sonra torunla ugrasmak istemiyorlar ya da sikayet ediyorlar. yani gec yapmak erken yapmaktan daha zor, yardim edeniniz daha az oluyor.

Benim 34’te anne oldum, oğlum su an 2 yaşa yakın, dönüp baktığımda keşke eşimle daha erken tanışsaydık da 27-28 gibi çocuk yapsaydık diyorum. Çünkü enerjim yetmiyor, eski canlılığım yok, kilom o yaşımla aynı, tipim çok değişmedi vs ama bir şeyler oluyor ve yaşlandığını anlıyorsun işte...
sizin durumunuzda olsam 27-28 gibi ilk çocuğu, istiyorsanız 32-33 gibi de ikinciyi yapar bırakırdım asffshhs üçü düşünemedim bi an :)

Benim fikrim:

Bir tane olsun yeter kafasindaysan 34-35 (35'i gectikten sonra risk ozellikle ilk hamilelik ise risk yukseliyor)

2 cocuk kafasindaysan: Ilki 30, ikici max. 35 gibi .

3+ cocuk: 20li yaslarin ortasinda baslamak lazim.

çocuk yapmak istiyorsanız 30'ları geçirmeyin. çocukların enerjisine yetişemezsiniz. 30'dan sonra çocuk yapıp bakmak ciddi manada yıpratıcı.

Edmond honda+1 ne eksik ne fazla. Kayınvalide ile bu kadar içli dışlı olman iyi değil ve bu senin hayatın. Onu ilgilendirmiyor. Sizin cinsel hayatınız olmayabilirdi bile her evliliğin dinamiği farklı. Böyle küstah küstah insanların yatak odası ile ilgili yorum yapan aile bireylerine çok sinir oluyorum.

bence kayınvalideniz haddini aşmış bana da aynı şekilde baskı yapan oldu ama ben ve eşim çok sert konuştuk artık laf söylemiyorlar. sallamıyorum da zaten 8 yıldır evliyiz 35 yaşındayız hala çocuk istemiyoruz.

bana göre biz insanları hayvanlardan ayıran en güzel şey dürtülerimizle değil aklımız ve mantığımızla hareket ediyor oluşumuzdur. doğal olarak aklı mantığı olan insanın da "çocuk yapma hevesi" olmaz. doğru zamanda, geleceği için plan yapmış, korkularını az çok yenmiş, ebeveyn olmanın bilincinde iken çocuk sahibi olmalısınız. bugün modern tıbbın nimetlerinden biri de kadınların çok daha ileri yaşlarda sağlıklı hamilelik ve doğum şansıdır. bence türkiye'de hem hekimler hem de insanlar bazen çok geri kafalı oluyor. bu konuda size baskı uygulamalarına aldırmayın çünkü yanlış zamanda çocuğunuz olursa pişman olduğunuzda artık asla geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olursunuz ama ileride hiç çocuk yapmamışsanız yine pişman olsanız da en azından kimsenin hayatını mahvetmemiş olursunuz.
bu konuda yalnızca siz ve eşiniz karar vermeli. sadece maddi olarak değil mental olarak da her şeye hazır olmalısınız çünkü çocuğunuz engelli doğabilir ya da Allah korusun eşinizi kaydebelirsiniz bu durumda tek başınıza çocuk büyütecek geliriniz vs. planlarınız olmalı. içinizi karartmak istemem ama bunların hepsi çok yakınlarımın başına geldi ve maalesef bu ülkede tek ebeveynseniz her şey on kat daha zor oluyor.

dünyanın geldiği noktada daha geç evlenip daha geç çocuk sahibi oluyoruz; ama bedenimiz buna uyum sağlayamıyor. senenin 2021 olmasının bir önemi yok. çocuk aşırı emek ve enerji istiyor büyürken. ben zorlandığımızı hissediyorum. sabah mesai öncesi 1 saat parka götürüyorum bazen. yürümek istemiyor bazen, kucakta 1 saat taşıyınca kollarım ağrıyor. evde de bu cocuğun bir dolu ihtiyacı var.

bu arada genellemek gibi olmasin ama iş hayatında orta burda gördüğüm gec cocuk sahibi olan insanlar cocuklara enerjileri yetmediği için tablet telefon tv ile cocugu oyalıyor. erken cocugu olup 3-4 cocuk yapanlar için de durum benzer.

ideal yaş yoktur. kişiye ekonomiye ilişkiye vs... bir tane şeye bağlı.

Evliliğinizden emin olun, 2-3 sene geçsin bi hele. Çok gençsiniz ayrıca, acelesi yok.

yıl bilgisi için tabloya kolon eklemenize gerek yok. sorguya eklemeniz yeterli, aşağıdaki gibi.

SELECT birthdate, substr(birthdate,1,4) as dogum_yili FROM [Employees]

Cevap icin tesekkur ederim. Ama ben kolon eklemek istiyorum. Hali hazirda gelen 2021-04-18 bilgisini bozmak degil, tabloya kolon eklemek amacim.

soruyu biraz daha net sorsanız. sorguya kolon eklemek demişsiniz sonra tabloya kolon eklemek demişsiniz. alter table yetkisi yoksa kolon eklenmez, ayrıca yıl bilgisi için computed columnt eklenebilir ancak bu da performans düşmesi olarak geri gelebilir. soruyu daha net sorar mısınız?

tabloya eklemek için alter yetkisi lazım, "sorguda" calculated field olarak surprise'ın anlattığı şekilde selectte yeni alan halinde çekebilirsin.

calculated field icin YEAR(birthdate) fonksiyonunu kullanabilirsiniz (tabi tarih kolonu DATE* tiplerinde ise)

ben önünü beğenmiyorum, kore-çin kırması arabaları andırıyor. geri kalan motor ve mekanik fiat bravo ile aynı zaten.

zamaninda tasarimini cok sevdigim bir arabaydi, hala da farkli ve guzel bir dis tasarimi var. kullanimini bilmiyorum ama neticede fiat teknolojisi oldugu icin bence kullanimi turkiye sartlarinda gayet iyidir. fiat motorlari iyidir

0 aldim, yine olsa yine alirim.

ben çift telefon kullanmıştım, ikinci el akıllı bir tel alabilirsiniz ya da çift sim kartlılardan.

yıllarca aynı sorunu yaşadım. tek çözümü tr deki hattı en ucuz tarifeye alıp yanında götürmek.

orada ihtiyaç duyduğunda telefonu açıp gelen sms i kullanmak. en ucuz ve mantıklı çozum bu diğerleri sıkıntılı.

Sms onayı kaldırılabiyor. Ben sorunsuzca giriyordum uygulamalara

uzun süre için çıkacaksanız. faturasız hatta geçin. 1 seferlik yükleme yapın. 6 ay yükleme yapmanıza gerek yok, onay sms'leri gelir telefonunuza. ama 6 ayı geçmeden tekrar yükleme yapmalısınız yoksa kapanır hat.

Ben cüzdanımda iğne taşıyıp gerektiğinde hat değiştirip işimi hâllediyordum. Hat yukarıda da dendiği gibi faturasız olup 5-6 ayda bir yükleme yapılsa yeterli olur.

sifrematik uygulamasi ya da fiziksel cihaz kullanabilirsiniz telefon/hat bagimliliginiz kalmaz.

bankanızdan otp cihazı talep edin. şifre oluşturan bir cihaz. telefona gerek kalmıyor.

Elektronik tartı
Araba kumandası
Bilgisayar bios pili

Bazi kol saatleri,
Uzaktan kumanda(araba radyosu, müzik çalar, vantilatör-fan, belki klima)
Araba anahtarı

3d televizyon varsa onun gözlük pili olabilir.

biri araba anahtarı, siz söyleyince hatırladım.

aldığım paket 5'li imiş. böyle tek tek koparma yerleri var. pakette geriye 2 tane var. 3 tane kullanmışım. biri araba anahtarı. kalan ikisi ne olabilir? ikisi aynı yer olabilir, farklı yerler olabilir.

yukarıda saydıklarınız değil.

Otopark kapısı ya da siteye giriş kumandası

gelene kadar "pili taksam da kullansam" diye çok hevesli olduğum, ama pili taktıktan sonra da 1-2 kullanıp bıraktığım bir şey gibi hatırlıyorum.

şeker ölçüm cihazı var, o geldi aklıma. her gün ölçerim, düzenli şeker takibi yaparım diye düşünmüşümdür belki. açtım baktım, pil bundan ama farklı bir marka. o değilmiş.

ama hissiyatı anlatabildim mi? bu hevesle almıştım pilleri.

elektronik saat kullanan urunlerin pilleri boyle oluyor genelde. ornegin benim duduklunun saatinin pili bu sekilde. var mi evde oyle bir seyler? ona kullanmissindir belki.

evet aynen öyle bir şeydi. yani gelsin de düdüklüde yemek yaparken ne de güzel ayarlarım saatini diye düşünüp, 1-2 kere yemek yapıp hevesimin kaçması gibi.

düşünmediğim cihaz kalmadı.

is stresi cok fena, bu meslekte cok zor isiniz; kolay gelsin. en cok kullanilan yerleri yazmislar, geriye ne kaldi bende merak ettim

Mikrofon ses kayıt cihazı vardı geçen onların pili de böyleydi.

Mutfak tartısı, elektronik tartı, araba anahtarı, bios. Başka aklıma gelmedi.

Ateş ölçer, tansiyon ölçer gibi sağlıkla ilgili ölçümler vb yapan cihazlar

gogusten nabiz olcen nabiz bandi (heart rate monitor)
bisiklet power meter ya da benzeri sensorler (hiz, kadans)
dijital kumpaslar bu tip pille calisiyor olabilir (analogcuyuz)
lazerle mesafe olcumu yapan cihaz
led'li anahtarlik, led'li ufak isiklar (herhangi bir amaci olabilir)
gopro kumandasi, selfie stick kumandasi gibi hevesle alinip dandik cikan seyler

bi de, kael'in bulunduğun ile göre güneşin doğuş ve batış saatlerini hesaplayabilen bir ürününe takmış olabilirsin. ;)

arkadaş çıldırıciyim yahu. aynen disq'in dedikleri gibi bir şeyler var hayalimde.

ayrıca yukarıda "biri araba anahtarı" demiştim ama açtım baktım araba anahtarının içinde iki tane pil var, ama ikisinin de markası da farklı, modeli de farklı (cr2016). onun içindeki de bundan değilmiş.

beşli pil almışım ve üçünü kullanmışım. üçünü de muhtemelen aynı cihaza taktım. üç tane cr2032 pili neye kullanır lan bi insan?

evde 9 voltluk pil ihtiyaci olmus olabilir mi bir sekilde? ucunu birbirine bantlayip araya elektrot niyetine iki de tel sokusturmus olabilir misin?

yok. mutlaka orijinal 3 pil kullanan bir şeydir. o kadar uğraşmış olsam hatırlardım.

bir tane ufak bir cep feneri var led'li. aradım bulamadım, bir ihtimal ona koymuş olabilirim ama ince kalem pille çalışıyordu diye hatırlıyorum. feneri bulursam bi aklıma o geldi.

burdan sor herkes faydalansin bence.

Caddebostan İskele Sokak'ta "Atilla Bisiklet" diye bir dükkan var, sahibi Atilla abi yıllardır bisiketle ilgili birçok organizasyona imza atmış bilgili bir abimizdir.
Bildiğim kadarıyla pazar sabahları Bostancı civarında turlar düzenliyorlar, bence bir sorun derim. Oldukça düzgün ve işinde gücünde insanlardan oluşan güzel bir grupları var.
Gruba katılmasanız bile uğrayıp iki lafın belini kırabilirsiniz.
adresi de bu: www.atillabisiklet.com
şurada da tur detayları var: www.atillabisiklet.com

www.bisikletforum.com

strava'ya gir bir bakin.

+1 :/

app'e indirince kameradan uygulamanin icine wifi uzerinden aktariyor, orada edit medit yapmana izin veriyor. sonra bunu telefona aktar dediginde fotograflar arasina "export ediyor" bu sirada farkli sekilde encode ediyor vb. olabilir.

@disq söylediğiniz şey çok mantıklı.. O zaman app içine indirmek eğer video falan yapacaksanız çok mantıklı değil çünkü kalite düşüyor gözlemlerime göre.. telefondan instagramdan paylaşmak için uygun kalitede ama..

Doğal yollardan ve dengeli beslenmeyle alınan vitamin ve minerallerle oluyor. Onun dışındakiler paranı almak içindir.

immunoterapi kanser tedavisinde kullanılan,
sgk'nın karşılamadığı,
yaklaşık $10.000 tutan bir ilaçtır.

serumla belirli araliklarla damardan veriliyor, kanser icin bagisiklik sistemini guclendirme, otoimmün hastalıklar icin baskilama amacli farkli farkli ilaclar kullaniliyor.

Bazı benzincilerde kendin yıkayabileceğin yerler oluyor 2tl atıp önce köpük sıkıyorum sonra yine 2tlye tazyikli(yüksek basınçlı) su ile yıkıyorum dışını. Bunu kirlilik durumuna göre ayda 2-3 defa yapıyorum. Araba içinde sigara içme ve cam açma gibi huylarım olmadığı için içi çok kirlenmiyor. Yine de 1-2 ayda bir yıkamacıya gidip iç dış yıkatırım tabi. Fırça vs vurdurtmam.

Araç yeni kasa fiestaysa motor bölümüne su tutmamalısın. Bunu söylemiş olmalılar.

Motor bölümünü ne olursa olsun sudan uzak tut, benim tavsiyem büyük süngerlwr oluyor dışını ilk onla silip kurulaman olur

gelismis bir ulkede yasiyorsan evin onunde kopurte kopurte arac yikamak (deterjanli suyun yagmur kanallarina karismasi) yasak olabilir, bir bak.

@disq hortumla yikamak yasak o kesin. Kendi evin bile olsa valilik onayi lazim.
Ben iki kova su alir sungerle yaparim diyordum cunku yapanlar var ama o kisim yasak mi bilmiyorum. En olmadi disini bir yerde yikayip icini kendim yapabilirim ama ici icin ne kullanmam gerekiyor bilmiyorum.

İçi için kimyasal bir şey sürme. Nemli bez ile tozunu al yeter. Dışını da sokakta yıkayamazsın gibi geliyor bana. Yerel kuralları öğlen bence de. Ayrıca zaten kova ile yıkamak zor. Yerel dinamikleri öğrenmek en güzeli.

Ortadogu yada afrika ülkesin de degilsen kapinin önünde yikamaya izin vermezler.

Kullanmis oldugun kimyasalin icerigini raporlaman, araba yikanacak alanda kullanacagin giderleri ve temizlik sonrasinda alani kimyasaldan arindirmanin raporunu ve belgelerini istiyorlar.

Nasıl bir yöntem bulursanız bulun hepsine eyvallah ama içini silerken kesinlikle kimyasal kullanmayın sadece nemli bez o kadar.

f/p bilmiyorum ama orijinal aksesuar gibisi yok. 3-way grip yani.
urun.n11.com

tripod kismini sivri cubuk sekline getirip su altinda kuma saplayabiliyorsunuz (dcrainmaker.com 'da anlatiyordu) ama cekip aldiginizda dikkat etmezseniz alt kisim kumda sapli kalabiliyormus.

@disq müthiş. o 3 farklı kullanım seçeneği de lazım şeyler ama aynı zamanda müthiş pahalı da.

elektrik işinde uzman değilim fakat bunun da bilinçli kullanılması gerekir diye düşünüyorum. eğer kaliteli bileşenler kullanılmazsa (ki son kullanıcı için kaliteli malı artık kim kaybetmiş de biz bulalım) yüksek akım çeken kettle, çamaşır mak. benzeri cihazlar çok kolay bozabilir bu anahtar mekanizmasını gibi geliyor.

ingiltere için örnek vereyim:
bunun aynısı var. 2'li prizde 2 açma kapama düğmesi var mesela. bundan da daha şık küçük bir on off düğmesi. bu çok eblek duruyor. umarım sadece eski bir model diye böyledir?

evdeki ana sigorta dışında kombi, elektrikli havlu ısıtıcısı gibi cihazlara ayrı bir sigorta takıyorlar. bunlar da aynı anahtarlı priz gibi oluyor ve aktifken kırmızı, sigortası yanmışsa yanmıyor oluyor. bir sıkıntı varsa sigortaya müdahale ediliyor yani. ama ana sigorta yine var.

buzdolabı, çamaşır makinesi gibi cihazların böyle açma kapama düğmeleri var. bildiğin mutfağın ortasına anahtar var yani ve buzdolabına hükmediyor. o kadar saçma ki anlatamam.

ama bütün bunların nedeni insan hayatı. ekstra bir önlem alınmış oluyor ve buzdolabını temizlerken fişi çekmek yerine düğmeye basıyorsun mesela elektrik kaçağından etkilenmiyorsun. zaten evlerde kaçak vs için kontrol ve sertifika da alman mümkün. kiralık evlerde ev sahibinin sağladığı cihazlar için bu kontrolleri yapıyorlar ki elektrik kaçağından öldük diye dava açama.

ayrıca uzatmalarda bile açma kapama olayı mevcut. genel olarak bir alışkanlık var yani. ama ben gittim uzatmamı açma kapamalı olmayandan aldım. sürekli açık olmasını istediğim alete neden açma kapamalı uzatma alacakmışım.

tasarruf konusu tartışmalı. ben gidip tv'nin anahtarını kapamıyorum hiç. ne yazık ki sürekli standby da duruyor. bazen günlerce açılmasa bile aklıma bile gelmez. gideyim elektrik faturasına bir bakayım.

muteahhit evi minimum ekstra maliyetle bitirmeye calisir. tr'de kullanilan prizin anahtarlisinin ek maliyetini gectim, istenilen stilde ya da duz olarak temin etmek bile bir dert olabilir, oyle birsey turkiye'de hic uretilmiyordur muhtemelen. ev sahibi olarak temin etsen hepsini degistirebilirsin tabi.

bu tip seyler mevzuatlar ile belirlenir, meslek odalari gibi kuruluslar belirlenmesinde rol oynar. ancak karar verici merci derse "2025'ten sonra yapilacak tum tesisatlarda anahtarli priz zorunlu", ancak o zaman boyle birsey olabilir. ayrica ancak bu tip bir yasa sonrasi bu tip prizler ulkemizde adetli olarak ithal edilmeye (varsa, avrupa stili anahtarli priz gordugumu hatirlamiyorum hic) ya da uretilmeye baslar. yoksa adam satamayacagi (satmak icin TSE belgesi de almasi gerekir zaten, bu tip bir urunu icat cikardim diyip satamazsin) urunu niye uretsin/getirsin.

kalem iki versiyon. 2. versiyon için yeni ipad pro almalılısınız.

kendi klavyesi çok pahalı. logitech k380 gayet makul ve kullanışlı.

celluar özelliği çok gerekli değil. değmez aradaki farka. heryerde wifi var, evde işte vs. olmadığı yerde de kendi hattınızın internetini paylaşabilirsiniz.

Kendi deneyimlerimi yazayım;
11 inç yeterli
her şeyi bulutta tutan biri olarak en düşük kapasiteli olan yetiyor.
apple pencil harika bir şey.
pdf'den kasıt kitap ise kindle tavsiye ederim, onun dışında döküman vs. okumak için ekranı harika, 120hz'e alıştıktan sonra diğer paneller çok kötü gelecek.
klavye olarak logitech keystogo öneririm, en azından türkiye'de alternatifsiz bir cihaz.
telefondan bağlantıyı paylaştırmak telefonun pilini çok çabuk tüketiyor, uzun süre internete bağlı kalırım diyorsanız cellular alın, yoksa çok gerekli değil. her yerde ücretsiz kablosuz ağ var zaten.

robot süpürge ile birlikte aldığım en verimli cihaz sanırım ipad. bunu ipad 2'den 2018 pro'ya geçmiş biri olarak söylüyorum.

pro'nun donanımına özellikle ihtiyaç yoksa air 3 de alınabilir, çok iyi bir cihaz. fakat bütçe problemi yoksa keyfi olarak bile pro alınır.

cellular'a gerek yok bence de dağda kırda kullanmayacaksan, en kötü telefondan bağlantı yaparsın.
yurt dışı gibi pratik ve ucuz değil data hatları burada. cihazın fiyat farkı da vergiden ötürü çok çıkıyor, sim girişi olan cihazların vergisi fazla.

şunu izle klavye için.
www.youtube.com

wifi yeterli oluyor. Telefondan hotspot açmak iki saniyelik iş.

Cep telefonun iPhone ise internete bağlanmak istediğinde telefonunu hiç ellemeden hotspot açabiliyorsun. O yüzden cellular bana da şart değil gibi geliyor.

ipad pro 10.5 (1st gen) + pencil (1st gen) + orij klavye (o da 1st gen) 2 yildir kullaniyoruz memnunuz. hatta klavye garanti bitmeden bozuldu daha yeni konustum yenisini yollamalarini bekliyoruz.

cellular gereksiz, ama ipad pili hayvan gibi giden kolay kolay bitmeyen bir alet. wifi'siz yerde cok kullanacaksaniz cellular alinip telefonun sarjini emmesinden kurtulabilirsiniz (tabi ipad'in pili de daha cok bitmeye baslar boylece)

Hocam celluar soruyorsanız maddi kaygılarınız yok diye düşünüyorum ama ben tableti ve kalemi aldım, klavyeyi de let go’dan çok uyguna aldım. 2019 versiyon bi klavye var, bence yazmak için o kadar efektif değil. En son çıkan klavye harika görünüyor ama, özellikle touchbar seçeneğiyle. Alabiliyorsanız onu alın tabii.

Ben 12.9 kullanıyorum, pişmanım daha küçüğünü almadığımda. PDF vs okurken de gayet büyük kalıyor bence, elde güzel kullanamıyorum hep bi ağırlık. Ama 12.9 film izlemek için, bilgisayaf gibi takılmak için de iyi oluyor tabii de her yere gidecekse sizinle bence 12.9 olmamalı tercihiniz.

Hayırlı olsun şimdiden.

bence 1 ay sonra

22 haziran

Haziranda kuralları gevşetmeye başlayacaklar gibi ama tamamen serbestlik söz konusu olmayacak gibi duruyor. Cafe'lerin açılması ve sosyal mesafe sınırı olmaksızın serbest bırakılması bu kadar erken olmaz diye tahmin ediyorum.

Yarin degil

1 agustos

seneye.

Kutusunu şarj ediyorsunuz, kulaklıkları da kutu şarj ediyor

@malheiros kutusunu şarj etmek istiyorum ancak bendeki samsung adaptörlere uymuyor, macbook'a da uymuyor

icinden bir ucu usb-c diger ucu lightning olan bir kablo cikiyor, usb-c fazla yaygin kullanilmadigindan elinizde en yeni nesil macbook'lardan yoksa takacak port bulamiyorsunuz. bu durumda ayrica lightning kablosu (apple sarj kablosu) bulup/alip onu kullanmaniz lazim.

tip seçtin mi?
yol bisikleti mi?
dağ bisikleti mi?
katlanır bisiklet mi?
elektrikli bir bisiklet mi?

Bütçe ne kadar?

Yol bisikleti düşünüyorum. Bütçe 1-2bin arası

bütçene göre başlangıç yol bisikleti olarak bunu buldum misal.
www.decathlon.com.tr

bunun rc120 modeli şu an uk de güncel model ve incelemesi şöyle mesela:
www.bikeradar.com


bisikletçiler itiraz edecektir ama decathlon bu konuda çok iyi. en azından beğenmezsen iade edersin, sorun çıkarırsa değiştirirler, baktın sana uymuyor yine iade edebilirsin.

nispeten iyi bir servisleri var. gidip derdini anlattığında yardımcı olurlar. mahalle arası bisikletçilerinde ömrün çürümez.

öte yandan kendin araştırırsan bundan daha ucuza muhtemelen daha iyi bir bisiklet bulursun. bilindik markalara bak. mahalle arası bisikletçilerine fiyat sor sonra online olarak al derim.

İkinci eli de çokça oluyor. Giriş seviyesi olarak efso bisiklet.

www.hepsiburada.com

dekatlon +2 (bisikletci)

bütçe ne kadar? bende bir sürü var satabilirim. (yol bisikleti)

yani o kadar para vermeyi kabullendiyseniz alın gitsin çok güzel aletler de değer mi acaba?

hocam yasadigim yerde turkiye'deki kadar pahali bir fiyata gelmiyor, elimdeki aleti de satinca karsilayabilecegim bir tutar oluyor. ancak onemli olan fiyatindan ziyade tekrar kablolu supurge kullanmak zorunda kalmamak. ev kucuk oldugu ve temizlikci almak gibi bir durum olmadigi icin zorlaniyorum ve vakit aliyor supurmek.

valla tüyler için baya iyi, diğer şeyler için de iyidir diye varsayıyorum

idare değil hocam çok iyi. almadan evvel çok düşünmüştüm ama çok memnunum. çekim gücü çok iyi, pratik, şarjı iyi. tek sıkıntısı haznesi çabuk tozlanan bir ev için küçük. normal elektrik süpürgesinden (kullandığımız Philips maraton'du) daha iyi.

Al.

3 yıldır dyson v6 kullanıyorum. Hayatımda para harcadığım en iyi şey!!!! kesinlikle parasına değer. v8 şarjı zannedersem daha uzun süre gidiyor. Öncesinde de dandik bir süpürgem yoktu, iyi bir süpürge kullanıyordum. Yani karşılaştırma yaparken doğru bir karşılaştırma yapabiliyorum. Evi kablolu süpürge gibi kesinlikle süpürür, öyle uyduruk kıytırık şarjlı süpürgeler ile asla karıştırmayınız, gerçekten memnun kalırsınız ve çok doğru bir karar verdiğinizi göreceksiniz... Şunu da yazmadan geçemeyeceğim, V6 ile koltuğu ilk kez süpürdüğümde ufak bir şok yaşamıştım, koltuğumda o kadar toz olduğunu bilmiyordum :) çok başarılı bir süpürge.

Son 3 aydır ise xiaomi roborock s50 robot süpürge kullanıyorum. evi hem siliyor(ıslak), hem süpürüyor. onun performansı da kesinlikle normal elektrik süpürgesini aratmıyor bana.. Ve o kadar paralara değiyorlar.. (dyson v6 3 yıl önce aldım, şu an fiyatını bilmiyorum, 3 yıl önce de pahalıydı evet ama şu an daha uçuk olabilir diye düşünüyorum. diğerini de almanya'dan gelen birine ısmarladım, internet siparişi veya buradadan alımda fazla pahalı)

Temizlik işleri biraz göreceli durumlar oluğundan şu bilgileri de vermek isterim.
*Dyson v6 yada v8, benim eklediğim xiaomi roborock s50 titiz insanları bile memnun edebilecek cihazlar. (aşırı titizleri bilemiyorum tabi).
*xiaomi s50 ile ilgili titiz insanlar için ıslak temizlik konusunda bir uyarım var, eğer "vileda ile temizlik yapılmaz, onunla yer silinmez, temiz olmaz" diyenlerdenseniz o cihazın ıslak temizlik olayı size uymaz. ama süpürge olayı kesinlikle uyacaktır.

dyson v6 + roborock s5 ya da s50 (ikisi ayni model) bizde de var, memnunum hastasiyim. hatta ustteki yazarla sureler de ayni. esimin feyk hesabi mi diye supheye bile dustum ama sanirim degil.

biz v8 ile bütün evi temizlemeye kalktığımızda şarjı yetmiyor. ara vermek zorunda kalıyoruz şarjı dolana kadar. ama güç olarak normal bir kablolu elektrikli süpürgeyi döver, harika bir çekim gücü var.

Jacob’s ladder
Anne!
Donnie darko

Los Cronocrimenes

Bıyık

shutter island

david lynch mulholland drive da bunlardan biri.

Primer

Mr. Nobody

memento
gone girl
predestination

nocturnal animals

The Prestige
Mystic River
The Man From Earth

triangle

dark city
2001 a space odyssey
Ghost in The Shell(Anime olanı)
solyaris
der himmel über berlin

the usual suspects

cevre koleji, tuzlu ama cok iyi.

past simple olsa yeter.
2 cok kasinti. 2'yi diyecegine zaten had i lived de, if'i kaldir, ingilizce bildigini sanirlar.

biraz fark var:
english.stackexchange.com

yani 1 daha hayali, olmamis bir seyden bahsediyor
2 ise kacirilmis bir firsattan gibi dusun.

1.yanlis

Hayali bir durum icin

V2, would olmali

2.ise kacirilmis firsat, pismanlik anlaminda

had V3, would have V3

Anlatmak istediğinize en yakın anlamı 1. cümlede "would've" yerine sadece "would" kullanarak verebilirsiniz ("visited" de "visit" olacak tabii).

Bkz: conditional type 2

a European country yerine de one European country demelisiniz.

+ koymasan?

0 koyma.

Hemen yaninda country olarak "Turkey" seciyorsan/gorunuyorsa bazen 546 diye baslamak gerekebiliyor.

Defalarca denedim, daha önce gönderim yapılmış adreslerimi dahi geçerli bir telefon numarası giriniz diye reddetti. Her formatta denedim. En son canlı yardıma bağlandım, ordan düzelttiler.

amerikadaniste (.com)
amerikapostam (.com)
amazonpakedim (.com)
shop by amex (bilmiyorum)

daha vardir eminim.

çok teşekkürler. çok makbule geçti :)

o fiyatlara dayanikli eldiven bilmiyorum, ancak cin'de urettirilen sedona, zozo vs. turk markasi basilmis eldivenlerden olabilir, onu da tavsiye ile bulman lazim ve hic belli olmaz. kisa parmak girla var ama uzun parmak oldu mu is degisiyor.

giant chill bile gecen sene 110 liraydi, artik stokta yok zaten. (dayanikli da degil diyeyim...)

Ooo gönyeli güzel yer. Lefkoşanın dibinde, girneye yakın.

Gezecekseniz araba şart. Denize girnede girersiniz. Plaj çok. Kafanıza göre araştırın internetten. Mağusanın denizi daha güzel olsa da oraya gidip gelmeniz 2-3 saati bulur duruma göre. Yol dümdüz ama çok uzun. Araba kullanmaktan sıkılıyo insan. Girnede mavi köşk, bellapais manastırı gibi yerleri gezebilirsiniz. Liman da güzeldir. Kale de var. Gezecek yer çok girne tarafında. Zaten kıbrıstaki en güzel şehir.

Lefkoşada da büyük han ve çevresi iyidir. İlk gün orayı gezin bence. Sonrasını girne civarına ayırırsınız.

Kardeşiniz normal izin mi alacak evci izni mi? Evci izni askerlikten sayılıyor yani normal iznine dokunmadan askerlik süresini etkilemeden kullanılabilir. Ancak anne, baba ve evli abla çıkarabiliyor diye biliyorum. Planlamaya geçmeden önce bu prosedürleri de göz önünde bulundurun. Hayırlı tezkereler.

2-3 gunden fazla kalin bence. Karpaz’a da gidersiniz. Lefkosa, magusa, girne...

Ben sadece lefkosa ve girneyi gordum ama bayildim.

st. hilarion kalesi unutulmasın. şuralardan devam:

(git: 398058) (en uzun cevap burada)
(git: 1255395)
(git: 990587)
(git: 532304)

Tur mu? Ne turu ya geç turu.

Girne güzel olur. 2017’ye girne’de backwood diye bi yerde girmiştim. Öyle aman aman bi yer değildir ama canlı müzik çok iyiydi. Çok eğlenmiştim.

Bu arada kıbrısta hareketli şehir yoktur. Kütahya bile daha hareketli olur kıbrıstan. Dmsmmdms

Şu eleman vardı bak: www.halkinsesikibris.com

Sahnede adeta fatih ürek gibi devleşen bi kardeşimiz. Çok iyi. Hala çıkıyo mu bilmem ama. Arayıp sorabilirsin

Kıbrıs özellikle içinde bulunduğumuz mevsimde ölüdür, Şu haliyle en hareketli bölge Girne bölgesidir, Casino ve klüplerinde zaman geçirebilirsin ancak öyle aman aman bir eğlence bulamazsın, Lefkoşa bildiğin Ankara gibidir sıkıcı ve vasat, Magosa bölgesinde diğer bölgelere göre daha çok öğrenci olduğundan belki daha fazla gece eğlencesi bulabilirsin canlı müzik vs oluyor genelde mekanlarda.

Tur olayına gelince öyle tur işine filan girmene gerek yok zaten küçük bir ada, Lefkoşa Ercan hava limanına indikten sonra bir taksiye binip Girne'ye gel yürüyerek harbour'ı gezersin akşamları da müzik çalan mekanlar zaten gözüne batar geceyi bir otelde geçirirsin sonra istersen Mağosa'ya filan gidersin, oturup içebileceğin canlı müzik yapan mekanlar var oralarda zaman geçirebilirsin.

kıbrıs konusunda standart cevabımı yapıştırıyorum:

(git: 398058) (en uzun cevap burada)
(git: 1255395)
(git: 990587)
(git: 532304)

Sıfır, rakamla da 0.

Paket üzerine daha düşük ücret yazarlar, hacim olarak da küçükse takılmaz.

İlginç bir şekilde geçen gün arkadaşın verdiği 10 dolarlık ürün gümrüğe girdi çıktı, 5 lira mı ne ücret almışlar adamdan.

Yani sıfır değil, çok çok düşük ihtimal diyelim biz ona.

artık eskisi gibi değil gümrük. adamlar açıp bakıyorlar, internetten araştırıyorlar fiyatını, şayet abartılı bir fark varsa seni çağırıp gümrük için vergi ödemeni istiyorlar. ama 25$ için oldukça düşük bu ihtimal.

bunu kimse net olarak bilemez. ptt pimdeki arkadaş denetimlerin sıkılaştığını söyledi. çünkü devletimize çok para lazım.

amazon gümrükte takılırsa gümrükten geçiriyo vergiyi senden alıyo,
aliekspresten söylersen PTT ile "takipli" getirt.takipsizler kayboluyor. özel kargo firmalarını seçme gümrükte takıyolar bilerek senden ücret almak için. PTT ile gelse ve takılsa bile vergisini verip geçirirsin.

25 dolar 23 eurodan dusuk oldugu icin 0.

sub-etha'da bütün linklerin altında onu yazanların nick'i var. sourberry'nin altında disq yazıyor. ona mesaj atmayı deneyebilirsin. ama evet pek aktif değil sanırım bi süredir. yine de dj'liği olanlar girip yayın yapabiliyodur sanırım. benim de var ama uzun zamandır hiç denemedim.

gerçi şimdi baktım da yayın akışında programlar duruyor gayet. onlar yapıyolardır sanırım en azından.

selam, dj alimlari kapali bir suredir, cok bakilmiyor, bakan eden yok... site komada diyebiliriz :)

ben bakacaktım halbuki.. :( üzücü bir durum..

Bu versusu yapabilecek insanlarla aynı ortamda bulunduğum için mutluyum. Sözü size veriyorum.

(Ayfon sekizspor)

param varsa xs, yoksa iphone x'i seçerim. xr'ın ekranı x'ten daha kötü (lcd vs oled), garip bir ara model olarak kaldı niyeyse.

bence f/p açısından xr çok önde yeni x'lara göre. ekranı lcd bile olsa gayet başarılı, tek kamera olmasına rağmen portre modu gayet başarılı. fiyatlar uçuk olacak xs ve xs max'de. x zaten bir önceki nesil, hatta neslinin ilk telefonu; apple da öldürdü zaten, satıştan komple kaldıracaktı ama biraz daha uzattı. xr türkiye şartları için en mantıklı seçenek görünüyor şu anda. tabii resmi fiyatları da bir görmek lazım ama xs ile arasına az fark koymazlar burada.

bi de bu inceleme iyi bir fikir verir.

www.youtube.com

EDIT:
peşin fiyatlar açıklanmış turkcell'de, bu farka xr diyorum tekrardan. iphone x bile 1100 tl daha pahalı.
XR 64 GB : 7.400 TL
XR 128 GB : 7.800 TL
XR 256 GB : 8.700 TL


XS 64 GB : 9.900 TL
XS 256 GB : 11.200 TL
XS 512 GB : 13.100 TL

XS MAX 64 GB : 10.800 TL
XS MAX 256 GB : 12.100 TL
XS MAX 512 GB : 14.000 TL

iphone x 64 gb: 8.500 TL

xs max'i da ortama katarak;

param varsa düşünmeden xs max.

bu ikisi arasında kalırsam xr alırdım. ama hali hazırda iphone x'im varken; xr mı xs arasında kalırsam xr almam. x'ten xr'a geçiş bi nevi sınıf düşürmek.

xs, xs max ve xr arasında en iyi pil ömrünün de xr'da olduğunu söyleyim.

babilcim ben iphone xr secerdim.

param olsa, ki inanki yok, iphone xs max almazdim. telefon bilincaltima soyle islenmis: (git: eksiup.com)

xr daha mantikli. isimi goruyor ve yeni ve daha uygun fiyatli ve de kaliteli. bir telefona fazla para gomme taraftari degilim. bos yatirim.

edit: xr bile 5 yil sonra alabilcegim sanirim. o zamana fiyatlar duser herhalde.

Xr vakti zamaninin c serisi gibi geliyor bana da, isinamadim.

xs'im var memnunum velle. (512spor)

Butce ne kadar? Yeterli butce varsa Acibadem en mantiklisi yurume mesafesinde oldugu icin. Butce kisitliysa Unalan’a da bakilabilir, 10-15 dk yurume mesafesinde daha uygun fiyatlara bulunabilir. Mesaj atarsaniz yardimci olmaya calisirim.

Üsküdar daha uzak ama daha ucuz, ben şu an acıbademde 3+1 eve 2600 veriyorum, üsküdarda 1200dü kira orda da kaldım bir süre.

ünalana bakabilirsiniz. acıbademden daha makul kiralar ama çok içerilere değil de e5e yakın taraflarına bakın.

acıbadem sınırları üskdüar ve kadıköyde olan bir mahalle. sahibinden.com'da harita üzerinden arama yapabilirsin.

acilin, yillarca akasya'da oturdum.

valievleri (en uygunu burasi olur ama yikip duruyorlar buralari, kiralik ve ekonomik bulman zor olabilir)
almondhill sitesi (pahali, duzgun)
akasya sitesi (pahali, duzgun degil. gol/koru/kent diye 3'e ayrilir, sadece kent duzgun bildigim kadariyla, avm'nin ustu olur zaten)
acibademde telekom civari (yokus asagi iner ise gidersin, isten donuste yokus yukari tirmanican)
dogus univ. / zeamet sk. civari (yerine gore daha az yokus, ama yine yokus)
hasanpasa / metrobus civari (biraz uzun yurursun, ama duz ayak. bisiklet/kaykay-scooter gibi birsey olabilir. 2 durak metrobusle de gidebilirsin, biraz yorulup yuruyebilirsin de)
fikirtepe girisi taraflari, the mandarins civari (burada bitmis site, oturulacak ev ne var, yolu nasil arastirman lazim...)
ek olarak fikirtepe'de metrobuse yakin bir yerde tutarsan (yine, ucuz olmayacak) metrobusle 1 durak giderek akasya'ya ulasabilirsin. fikirtepenin guvenligini arastirman iyi olur.

aslinda kadikoy'de otur (artik ucuz degil) her yere kolayca ulasirsin, akasyaya 1 metroyla gider gelirsin, sosyal hayat acisindan rahat edersin.

alınmıyor aynen mil veriyorlar

arayin kart ucretini iade etmediklerinde iptal ettirin. iptal sirasinda simdi sistem teklif sundu 1 yil kartinizi kapatmayin bizde kalin vs. diyor.

bu "teklif" cikmaz iptal ediyoruz diyip etseler bile1 hafta sonra (bu arada kart calismaya devam edebiliyor, ama etmezse diye kendinizi hazirlayin) arayip geri aciyorlar.

evet aliyor :(

amex special card diye geçiyor o sebeple alıyorlar

aliyor ariyorsun geri veriyor. geri veremeyiz diyor iptal edeyim diyorsun sonra bir sekilde karsilarina iade etme teklifi cikiveriyor.

bize al demislerdi almistik. araci kurumdu, araci kurum isguzarligina da denk gelmis olabiliriz.

anne baba da tc vatandaşı ise gerek yok. diger durumda noterden almak gerekiyor

şarjlılarda dyson dışında beklediğin verimi alamazsın. öyle "vuuuuuuuuuu" diye bir çekim olmaz. gırgırın hızlısı işe diğerleri.

teritori +1, black and decker da iyi diyorlar.
ben de siemens var hiçbir işe yaramıyor.

hocam ben fantom hamarat aldım hem filtreli hem de çekişi iyi hem de yerli üretim sevisi de tatminkar

sarjli dyson guzel cekiyor demeye geldim. 180 dolara almistim, uzun boru almadim. (sapli mapli alinca pahaliya geliyor buradan almaktan farksiz oluyor)

Magosa, glapsides plajı.

emu beach club (dogu akdeniz universitesi plaji)

glapsides'in yaninda.

Eski Yavuz Çıkartma Plajı. Şimdi adı Escape. Girne'de Lapta yolundadır. Lapta'ya varmadan sahil yolunda güzel plajlar vardır.

tamı tamına böyleyse a suçlu ama a ile beraber yol da suçlu. dönel kavşağa B'nin geldiği yol öyle bağlanmaz.

eğer dikine gelen yollar dönel kavşağa olması gerektiği gibi bağlıysa ör:res.cloudinary.com

bu sefer ise yol dönel kavşak içindekinin hakkı olur ve B hatalı olur.

b deki yol dönere dahil olduğu için a haklı b haksız. dönerde her zaman öncelik dönenindir. türkiye de çarpan haksızdır.

kavşak içindeki öncelikli değilmi?

B'nin geldiği yöne bakan "Yol Ver" tabelası var, yani B dönel kavşağa gelince yol vermek zorunda.

A haklı.

A haklı, B kusurlu.

a haklı. ancak türkiyede kimse kavşaktakine yol vermiyor. herkes sağdan gelenin yol hakkı olduğunu zannediyor.

eşşek kadar yol ver tabelası var. a haklı

kavşak içindekilerin geçiş önceliği vardır. ana tali yol kavşakları hariç.

www.kgm.gov.tr

B kusurlu.
Dönel kavşaklarda geçiş üstünlüğü her zaman kavşak içindeki araca aittir. Zaten grafikteki gibi yol ver tabelası da olur.
Bu yol gerçekten bu şekilde mi bilmiyorum ama bana bu çizimde bir gariplik var gibi geliyor. Dikine paralel 2 yolun dönel kavşağa bu şekilde teğet bağlanmaması gerekir.

A hakli. yol ver tabelasi olmayip o donel kavsak duzgun (cizimin solundaki gibi) olsaydi o zaman da A hakli olurdu. cunku normal bir kavsak baglantisinda o tabelaya gerek yok, yol hakki kavsak icindekinin. (ama bunu turkiye'de uygularsaniz kufur yer hatta kazaya yol acarsiniz maalesef)

@disq + 1

öncelik dönel kavşaktadır her zaman.

B kusurlu, ancak yol da mantıksız.

nereyi sorduğuna bağlı. lefkoşa-girne uzak mesela.

zorlanirsiniz ama taksi var en kotu.

Bayii fiyatı ciddi bir avantaj sağlıyorsa bayiiden al tabi, aynı fiyata yine bayii tercih ederdim ama +200 TL üzeri bir fark varsa yurtdışından söyle gelsin.

1000 dolar üstünü gümrükten çekmek için baya uğraşırsın. Bayi üzerinden al.

Limit 1500 euro olmuş amazondan da alabilirsin. Mobildeyim silemedim.

Arada 500tl gibi bir fark yok ise her türlü bayii daha mantıklı.

bayi uzerinden cok buyuk ihtimalle 1000-1500 tl daha pahaliya alirsin

bike24, wiggle, chainreaction, tweekscycles, bike-components, bike-discount, planetx gibi yerlere de bak. cannondale lefty gibi ozel birsey almiyorsan canyon modellerine de bak.

evet. sadece havaalaninda gecis yapmadan once, polisler tarafindan on kontrolden geciliyor. birkac ayda degismediyse boyleydi.

kimlikle bile gidebiliyorsunuz.

kimliğin yeni çipli kimlik olması gerek. eski kimlikle olmuyor. yeni tip kimliklerden yoksa sadece pasaport yeterli

otel rezervasyonunuzu ve donus biletinizi (program karisiksa programi, diger biletleri, vs) print ettirmeyi unutmayin, giriste sorabilirler.

yeni çıkan kimlikle bile giriş yapabiliyorsunuz. vize istemiyorlar. bizde otel rezervasyonu ve biletleri talep etmediler bile. ukrayna'da sadece vardığınızda direkt pasaporta geçiş yapmayın. az ilerisinde bir form var onu doldurmanız lazım. nereye gittiğiniz, ne amaçla gittiğiniz, pasaport numaranız falan şeklinde dolduruyorsunuz. onu görevliye pasaportla veriyorsunuz. o size kağıdın bir kısmını alıp diğer yarısını veriyor. dönerken o diğer kağıdı vermek zorundasınız. kaybetmeyin.

gündüz vakti uber gereksiz, hem daha uzun sürer (normal trafikten gideceği için) hem de çok para.

gecenin körü olsaydı uber derdim.

scotty

eksiduyu.ru