en yakın pazara git, sırayla seve seve bütünletirsin, hayır duası da alırsın.

yanlız 10lu 10 lu bantla.

ben hep öyle yaptıklarını gördüm.

bim 101 ya da postaneler alıyor genelde.

migros gibi yerel bir markette tümletmiştim. para sayma makikesinde kısa sürede hallediyorlar.

Ziraat bankası sorun çıkarmadan alır.

ufak bir tavsiye:

büyük bantla bantlama.
çok zor açılıyor ve yapışkanlıkları kalıyor. döviz bürosuna vermiştim 70 tl kadar. itiraz etmeden kabul ettiler ancak bantın yapışkanlığı paralara yapışmıştı. müşterilere verirken zor olacak dedi.

Merkez bankası.

valla varsa 5 bin doların bi öğrenci kemanı yaptırırsın.

2500 de yay tutsa 7500

bu işin ustalarından birtanesi oğuz demir'dir ara sor. ben kontrabas için öğrenci yayı sormuştum kontrabasımı tamir ettirirken 2500 dolardan başlıyor demişti.

benim konservatuardaki arkadaşlar hep otto klier kullandı, sonra okul bitince parası olanlar 1800küsürlerden kalma enstruman aldılar, amerikaya, ingiltereye gidip. paran varsa herşeyi yaparsın. otto klierin ben yaşlaşık 3500-5000 dolar arası ürünlerinin de olduğunu hatırlıyorum geçmişten, şu an pek pahalı model göremedim, büyük ihtimalle sipariş üzerine temin ediyolardır. yurtdışında var aratırsan eğer görebilirsin model numaralarını fiyatlarını.

ha oğuz demir konusunda ısrarcıyım, iyi malzeme, iyi ustalık herkesin harcı değil.

adam sana gider 10 bin dolara keman yapar, ağacın iyisini kullanmaz performans alamazsın, ağacı iyidir ustalığı zayıftır yine performans alamazsın.

haa şunu da söyliyeyim öyle 1 haftada 10 günde 3 ayda 5 ayda yapılmıyor bu aletler.

hamiz özkuşağa arkadaş bas yaptırdı yaklaşık 1 senede

özgür turana yaptırdı yaklaşık 2 sene.

adamlar tek enstrumanla uğraşamıyor.

hadi türkiyeyi geçtim, ken smith'e peşin para ödeyip bu gün sipariş versen en az 1.5 sene sonra teslim eder aleti, fodera'ya sipariş versen o da 1 sene sürer.

Rösler RS3A ile başladım ben. Başka bir model önerecek kadar bilgim yok ama daha pahalı bir şeye keman çalmaktan vazgeçersen yazık olur diye düşünüyorum. Ben 200 liraya almıştım sıfır, şimdi dünyanın parası olmuş.

www.do-re.com.tr

Kararlıysan ve ilerlersen kemanların milyon dolara kadar yolu var.

ha seni uyarayım.

100 birimlik kemanın müşterinin gözü önünde üst raftan indirilip, tozunun alınıp kutusundan çıkarılıp 700 birime satıldığını gördüm.

müşteriyi kazıklamak için en uygun alet kemandır. bilmiyosan anlamıyosan farkına bile varamazsın.

bir de gidersin dandik bir luthiere ne yapar biliyormusun, senden alır 5000 dolar.

gider ikinci el bi otto klier alır.

üstündeki cilayı söker, gomalak cila atar, tonunu değiştirir, klavyesini söker yeni abanoz klavye takar, tel takar, eşik takar bir de worm takar 1000 dolara maal eder verir.(bak buna o kadar çok denk geldim ki, anlatamam sana.)

yeni aldım özel yaptırdım hemde 1 haftada yaptı diye havalara uçarsın.

neler neler gördüm ben enstruman satışında çalışırken.

ağaç konusu mesela ağaç aynı, desen aynı, şekil aynı, görüntü aynı. bir tanesinin tabakası 400 dolar(1 kemanlık diyelim) ötekisinin ki 2000 dolar.

hadi buyur? aradaki farkı nasıl anlarsın? birisi 4 sene beklemiş birisi 20 sene. ikisi arasındaki ton farkı muazzam?

öte yandan otto klier model x bilmemne dediğin zaman bu işler ilgilenen tüm insanlar bilir o aletin az çok ne olduğunu 3 5 sene sonra ne fiyata satılacağını, çıkacağı tonu falan.

iyi bir müzik aleti almak önemli. benim en düşük model bir kemanım vardı. her hafta bakıma vermek yüzünden kemandan soğumuştum. giriş seviye bir modelle başlamamak istemeniz fikrimce doğru bir karar.

ancak,
hobi olarak kemana başlayacak birinin özel keman yaptırmak istemesi bana biraz fazla geldi. alt, orta, üst model diye basite indirgersek; orta kalite olanlar sizin işinizi görür.

profesyonel bir kemana neden ihtiyaç duyuyorsunuz. bahsettiğiniz markaları tanımıyorum, özel yapım yerine tercih edilebilir.

ben keman aldıktan sonra bir hoca bulmuştum. o da kemanımın iyi olmadığını, şunlara şunlara dikkat etmemi önermişti. bu durumda keman dersi alacağınız kişiye danışsanız daha iyi olabilir.

cok tesekkurler cevaplar icin
@killerbee, ben de tam olarak o aldanma kısmından korktugum icin bu duyuruyu acma geregi hissettim. ama binlerce onbinlerce dolarlara cıkmayı dusunmuyorum.
o yuzden yaptırma secenegi zaten elenmis oluyor sanırım.
dedigim markaların orta modellerini almak benim isimi gorecek gibi(2000-3000tl civarı). belli bir kaliteyi garanti ediyorlar en azından.
@dahinnotha dediginiz gibi isin bir de hoca kısmı var. ozellikle istanbulda kimin ne oldugunu ne kadar bu isi bildigini anlamak da cok zor.

enstruman kısmını netlestirdiginiz icin ikinize de tekrar cok tesekkurler, ek olarak iyi bir hoca oneriniz olursa o da cok makbule gecer gercekten.

Aklımızla dalga geçiyorlar. Kim bilir ihaleyi kim aldı da yapti, bu ismi koydu. Yüksek fiyattan bize kilitledi.

ya bu is olsun die sacma sapan bisey

o oy konterniri streclenirken partililer orada miydi

oradaysa ucak bagajinda oylarin deismedigi ne malum

burada maksat güvenli olması değil açılması için 5 kişinin orada bulunması gerekliliği.

kilitlerin üstünde parti isimleri yazıyor sanki (bir tanesinde mhp yazdığı görülebiliyor).
bu kilitler adayları ya da parti temsilcelerini simgeliyor olmasın? Yani basit bir metafor.

bu haberden bağımsız olarak, haberler izleyicilerin aklı ilke dalga geçecek denli haber yapıyorlar.

yedik. tamamen devreler yandı.

(bkz: başkaları adına utanmak)
izleyemedim.

özünü anladım ama çok basit ve gereksiz uzun.

iyi varsın sp ve temel başkan!

ben hızlıca izledim.
açıkçası beğendim.

birbirlerine "hain, terörist, şerefsiz" diyen iftira atan, yalan söyleyen kampanyalardansa bu tarz kampanyaları görmeyi tercih ederim.

siyasi görüşten bağımsız olarak, reklam filmini çeken adayı da sempatik buldum.

metafor yapmış adam. ama buranın beğenisine göre değil, halkın beğenisine göre yapmış. bence akıllıca bir seçim reklamı.

ama şahsen beğenmedim.

ama bunların bazı özellikleri eksik olmalı di mi? yani en basitinden mesela comunity'de sanırım bir metodun hemen üzerinden yer alan kaç yerden referans ediliyor, nerdeler gibi olan bilgi yok diye hatırlıyorum. bu gibi eksikler var sanırım ama işlevsel açıdan bir sınırlama vs. yok diyebilir miyiz?

@duyuru,
evet bazı özellikler eksik. o bahsettiğiniz özellik de codelens.
referansları görmek için sağ tuş tıklar find all referances diyerek ulaşabilirsiniz.
açıkçası bir takım olarak bir proje yürütmüyorsanız bu eksiklik çok bozmak sizi, aramazsınız bile. bunun dışında kayda değer bir eksiklik görmezsiniz.

ayrıca pluralsight gibi yerlere de bedava erişim sağlaabilirsiniz

düzeltiyorum: community sürümü herkes için ücretsiz. professional ya da enterprise sürümü öğrenci olsanız dahi kullanılmıyor. ancak aradaki farklar profesyonel çalışmayan biri için önemli eksiklikler değil.

valla kapıya takıp çanağı çömleği çatlatan çok gördüm ben. illa yapacaksan kapıya değil de koridora matkapla delip duvara saplayıp yap.

3x10 haydi bakalım 1 2 3 4 vay anam çömlek çatladı . tehlikeli olay. :)

kapının üstüne tutturulanlar var ondan alın kapının çerçevesi sağlamsa 2 kişiyi bile kaldırır ve çerçeve genişlemez.

koridor barfiksleri oldukça sağlam. eğer genişliği aşağı yukarı 1metre olan bir bir koridorunuz varsa koridor barfiksini deneyin.

matkap gerekmiyor. iki ucunda lastik var, döndürdükçe uzayan bir boru, duvara sıkıştırıyorsunuz ve duruyor. 120 kiloya kadar test ettik biz, sorun olmadı.

(ama duvarda leke yapabiliyor ya da çıkarırken boyayı kaldırabiliyor. )

Koridor için olanlardan al 150-160cm'e kadar açılabilenler var. Koridorunuz çok geniş değilse uygun olur. Ölçer bakarsınız. Sizin amerikan kapıların arkasında pu köpük var, çok kastırırsan kapı kasasını çatlatırsın.

Koridor olanlar dübelsiz, sıkıştırıyorsun. En başlarda biraz kayar ama teraziye alıp tekrar tekrar sıkıştırınca oynama yapmıyor.

Bir iki kere bulundum köy gibi bir yer, oldukça küçük.

Köy gibi +1

Ama her tür sebze meyvenin hası yetişiyor orada. Yüksekokul da var, öğrenciler biraz olsun hareketlendiriyordur oraları. Şehir merkezine 30-40 dk uzaklıkta, hoş şehir merkezinde de çok bi bok yok ya neyse.

İyi çalışmalar, hayırlı olsun.

sakarya ferizli'den bahsediyorsun sanırım.
adapazarı merkeze aşağı yukarı yarım saat mesafede. 10b nüfusu olan, hemen yanındaki söğütlü'ye göre daha gelişmiş olsa da içinde bir şey bulunmayan ufak bir ilçe.

insanı genelde göçmenlerden oluşur. bulgar göçmenleri, karadenizlilier, doğu'dan gelenler vardır. insanlar genelde adapazarı merkezde çalışır, öğrenciler de orada okurlar.

devlet memuru iseniz çok zorluk çekmezsiniz. para biriktirme imkanınız da olabilir.

yapacak edecek pek bir şey olmadığı için sıkılmanız olası, onun dışında bir problem yaşamazsınız.

ilk kez duyuyorum umarım çok güzel bir yerdir :)

sakarya'dan git gel yapabilirsiniz. küçük bir ilçe. sakarya'yı karadenize bağlayan yok buradan geçiyor. haftasonları sakarya'nın karadeniz kıyısındaki ilçelerinde gezersiniz. öğrenciler normal. istanbul'a yakın. arabanız yoksa otobüsler de var.

"allahım ben nereye düştüm böyle" denilecek bir yer değil. evliyseniz ve kendi aracınız varsa, her gün 20 dk yol yapmayı göze alıyorsanız yeni stadyum çevresinde bir yer bakınabilirsiniz oturmak için. eşiniz de tek dolmuş veya otobüsle merkeze inebilir böylece.

ben de lise 2de stajım başladığında böyle söyleniyordum.diğer arkadaşlar gezip tozarken biz turizm meslek liselilerin kaderi buymuş diyip efkalanıyorduk afasfa. o zamandan beri hiç yazın tatil fırsatım olmuyor tabii mesleğimiz gereği. herkes tatile giderken biz tatile gelenleri ağırlarız. kendinden küçüklere hizmet etmek ayıp değil, utanılacak bir şey değil. görevini yapıyorsun. biraz farklı yönden bakıp girişken ol. kısa sürede çok insan tanıyıp tecrübe kazanıyorsun. muhabbet edip hep işini eğlenceli hale getir(her ne kadar yoğunluktan çok zor olsa da) hem de onların tecrübelerinden yararlan.

hayatın adaleti hakkında şunu söyleyebilirim: hayat adil.

bütün bir parça olarak ele aldığın zaman adil olduğunu görebiliyorsun. şuan 20li yaşlardasın, çalışmak ve yorulmak zorundasın. kazancın belli bir ücret + tecrübe. öte yandan, şuana dek kendini şanssız olarak nitelendirdiğin her bir durumun karşılığı vakti gelince ödenecek.

bu konuda nasreddin hoca'nın bir fıkrası var. elinde fındık, fıstıklarla pazardan dönmüş. çocukları görünce onlara dağıtmak istemiş. cocuklara sormuş. size allah'ın adaleti ile mi dağıtayım bunları yoksa insan adaleti ile mi diye, çocuklar da allah'ın insanlardan daha adil olacağını düşündükleri için allah'ın adaleti demişler. nasreddin hoca da kimi çocuğa 3 5 tane kimisine 1 tane vermiş, kimisine ise hiç.

herkes isyan etmiş, nasıl bir adalet bu, nasıl bir hocasın sen, diye.

işte insanın adaleti sadece bir kaç tane parametreyi görüyor. elindeki verilere göre hareket ediyor. oysaki olayları holistik baktığımızda, yani amiyane tabir ile bütünü gördüğümüzde, adaletin varlığından emin olabiliyoruz.

doğru yapıyorsun. çalışırken edindiğin tecbüre sana hayat boyu katkı yapacak. evet yorucu, ama bütün büyük insanlar bu yoldan geçtiler. sen de geçiyorsun.

bu yaz öğrendiklerinin kıymetini çok değil 5 sene sonra anlayacaksın.

malesef, söve söve

sorunun muhattapı ben değilim ama yine de cevaplayayım, seve seve veriyorum ben. iyi muhalefet yapıyorlar ve 7 hazirandan beri geçen süre zarfında ülkeye veya insanlara hiçbir zararı bulunduklarını görmedim. aksine chp'den çok daha iyi ve etkili muhalefet yaptıkları da oldu mecliste.


başkanlık ince tabi.

3 yaşındaki bebeğin canını almış bir grup mu meclise girsin yoksa babasını işsiz bırakan, kötü bir eğitim alıp düşünce özgürlüğü kısıtlanmış bir şekilde yaşamasına sebep olan bir grup çoğunluğu mu alsın?

Hdp seçmeni değilim ama son 2 seçimdir hdp'ye oy veriyorum, şimdi de vereceğim. Hdp'nin baraj sorunu olmasa vermezdim, asıl hedef akp mv sayısını düşürmek ama kürtleri temsil eden bir partinin mecliste olmasını destekliyorum. Hdp'nin zaman içinde sadece kürtleri değil tüm azınlıkları kapsayıcı politikalar güdecek duruma evrilmesini isterim, potansiyellerini piç etmezler umarım.

ben etmeyi dusunuyordum ama mantiksiz geldi biraz derin dusununce. turkiye'nin partisiyim diyorsan yuzde 10 oy alirsin. tamam secim baraji asiri yuksek ama 35 milyon kurt var demesini de biliyorlar islerine gelmeyince. iyi onlarin oyunu o zaman iktidar ol, tutan mi var :D

Demirtas iyi bir siyasetci, cbaskanliginda verdim bu secimde ahmet sik ve veli sacilik icin de verecegim, bu insanlari mecliste gormek istiyorum.

Ulkede adalet yok, hakim savcilar yanli, hersey ates pahasi, adamin teki ulkenin yarisini dislamis, hala bebek katili primini kasmayin rica ederim.

Bu bir savassa bizde can yaktik, biz de o insanlari uzduk, evlerini barklarini yiktik. Biraz empati yapin, vicdaninizla karar verin.

@valentinov
bu kadar keskin bir çizginin rahatlıkla çizilebileceğini düşünmüyorum. bu şekilde düşünürsen ordumuzun yaptığı hatalar da var. öldürülen masum köylüler çocuklar vs. terörün her şekline lanet olsun, ancak devletin kullandığı orantısız güç de tartışma konusu olmalı.

bana en çok koyan kürt olmadığım halde siyasal islamı bitirmek için kürt partisine oy vermek zorunda kalmak. hdp bence türkiye partisi olma şansını geçen seçimden sonra bitirdi. ileride selahattin demirtaş sivrilip tek başına veya doğru düzgün bir grupla siyaset yaparsa ve bir suikaste kurban gitmezse büyük işler yapabilir. bakalım göreceğiz.

Hdp 1 kasım'da barajı geçtiyse, bu seçimde çok rahat geçer, bana biraz laik silkeleme söylemi geliyor bu baraj muhabbeti. Barış, halkların kardeşliği gibi piç ettikleri kavramlar gibi.

Asla hdp ye oy vermem herhangi baska bir partiye veririm hdp ye vermem.

buradaki 15 kişi arasında bile bu konular sakince konuşulamıyorsa bir 40 yıl daha gider bu problemler.

hayır, hdp'ye oy vermem.

barışçı, kürt kesimi temsil eden, iyi niyetli siyasi bir hareket olduğunu düşüneceğim zaman hdp'li vekillerin her fırsatta türkiye'yi yermeleri, insanları öldüren teröristlere kahraman demeleri ve terörizmi açıkça desteklemeleri geliyor. kusura bakmayın kürt kesimin hakkını savunmuyorlar, terörizmi destekliyorlar.

barajı geçeceğini düşünüyorum ben. o yüzden oy vermeyeceğim. barajı geçemeyecek olsaydı, emin değilim. yine vermezdim.

akp hükümetinden memnun değilim, ancak bu adamların akp'ye düşman olduklarını düşünmüyorum. kim iktidar olursa onlara düşman olacaklar kendi istediklerini elde edene kadar.

akp nefreti gözü kör etmemeli.

Kürtçü partiye oy vermem. İnce, ''Apo'nun heykelini dikeceğiz.'' diyen zatla görüşmeseydi oyumu ona verecektim. Bu seçimlerde oy kullanmayacağım.

Suruç olayından sonra Kürtler tamamen dayanışma yapıp HDP'yi barajın üstüne taşıyacaklar diye düşünüyorum. Ama yine de HDP sempatim olmasa da onlara oy vereceğim sanırım. Cumhurbaşkanı adayım İnce, CHP'nin zaten baraj sorunu yok. Yani vereceğim bir oy HDP için, dolayısıyla ülke için daha değerli bence.

İlk ve son kez vereceğim. Birçok arkadaşım ve akrabamda aynı şekilde yapacaklar. Hdp zaten barajı geçiyor vermenize gerek yok goygoyuna inanmıyorum

Muhtemelen vermeyeceğim ama vermeme nedenim chp'yi destekledigim ve onun da oya ihtiyaci olduğunu düşündüğüm için. Yoksa HDP'nin baraji geçmesini çok istiyorum. Zaten baya insani da ikna ettim bu konuda.

Terörist, çocuk katili vs konularina da katılmıyorum. Bu ülkede terörün patlama nedeni zamanında tüm Kürt aydinlarinin, gençlerinin diyarbakir ceza evinde, faili meçhullerde, beyaz toroslarda susturulması. Aydin kesim susunca olay tabi ki dağa kaydı. Şimdi hdp gibi siyasi çözüm fırsatı var ve hdp baraji aşamazsa siyasi çözüm şansı bitecek ve ve tarih tekrar edebilir.

İnce Demirtaşla görüşmese oyum onaydı diyen arkadaş da tamamen algı kasıyor. İnce tum adaylarla gitti görüştü. Demirtaş da eğer Cumhurbaşkanı adayı olabilecek kadar temizse İnce'nin onunla görüşmesindeki problem ne?

@basond +1

Ben vermem, benim oyum kıymetli valla öyle biri baraj geçsin öbürü bilmem ne yapsın diye ziyan edemem. Paşa keyfim ne isterse oraya atarım oyumu. O dediğiniz partide çalışsın geçsin barajı bana ne. Elin adamı diyar diyar geziyor valla memleketi

Vekil secimlerinde niye bir bagnaz gibi dusunulmemesi gerektigini meral aksener aciklamis

‪eksisozluk.com‬

ince yarışa katılana kadar oyum akeşener ve iyi partiye gidecekti. kararsızlığım halen devam etse de meral ablaya gidecek ilk turdaki oyum. ikinci turda rte/akp karşısında kim varsa ona.

hdp'ye hayatım boyunca oy vermedim, vermem. teröristlerle arasındaki duygusal bağı kesmeden olmaz. bu mesele olmasa, türkiye'nin oy verilecek tek partisi olurdu. ama terör/terörist güzellemeleri bana gelmez.

ince görüştü diye oy vermekten vazgeçen arkadaş, akp görüştüğünde ne yaptı acaba? düne kadar megri megri, habur, diyarbakır mitingi, oslo görüşmeleri/dolmabahçe mutabakatı, peşmergenin kobani'ye geçişi... bunlar sayılmaz değil mi? tıpkı düne kadar hocaefendilerine "ne istediler de vermedilerse"

demirtaş'ın saçmasapan gerekçelerle içeride tutulmasına da karşıyım; açılan çukurlara/hendeklere, döşenen bombalara da; pkk'ya yapılan yardımlara, verilen desteklere de; ilçelerin/semtlerin yerle bir edilip, "terörü temizledik" denmesine de; sırf kürt diye, birilerinin baskıya uğramasına da, yüceltilmesine de... karşıyım!

bence barajı rahat geçecek. yüzde 12 ve hatta üzerinde bir oy alacak.

Öfff hala “ince demirtaşla görüştü oy vermiycem işte banane” diyen tuhaf bir kesim var şu ortamda bile, vermeyin siz zaten vallahi bıktım sizden ya.

Hdp seçmeni değilim, barajı geçmeme ihtimalleri çok korkutucu, o yüzden 7 Haziran’da olduğu gibi yine onlara vereceğim parlementoda.

Baraji gececeklerini dusunuyorum zaten. Fazladan oy almalarini istemem.

Iki ustteki sav coktu, ikinci turda aksener veya inceyi destekleyecegiz dedi ayhan bilgen, sabah fox haberde.

hayır, hiçbir zaman oy vermeyi düşünmüyorum.

Evet vereceğim.

Artık oy kullananlar olarak bizim de siyaset yapmamız gerekiyor. Takım tutar gibi parti tutma aşamasında değiliz, ideolojilerimize göre hareket etme lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.

LDPsporluyum. Sınırsız düşünce ve ifade özgürlüğü taraftarıyım ve savunma harici şiddete karşıyım. PKK'yı doğuran koşulların da, rakiplerini yok edip tek başına kalmasını sağlayan acımasızlığının da farkındayım. PKK-HDP-Kürt kimliği arasında sıkıntılı bir bağ var. Bana kalsa vaktinde bu işler kontrolden çıkmadan önce el sıkışıp ayrılalım derdim ama batı şehirlerine yaşanan göçlerden sonra bu kapı da kapanmış durumda.

Başımızda Putin olmaya özenip, Aliyev bile olamamış bir adam var ve geçen her gün kontrolü biraz daha kaybediyor. Bu seçimi kaybetsek bile ekonomi onun elinde patlayacak ama bozduğu kurum ve sistemleri düzeltmek yıllar alacak. Bundan dolayı seçimi kazanıp restorasyonu hızlıca başlatmak lazım.

Şu an CHP de İP de HDP de benim görüşüme uymuyorlar, derdim bir gün gençler arasında liberal demorasinin yetişebileceği bir ortamın temellerini atabilmek ve bunun için HDP'nin barajın üstünde kalması gerekiyor.

Bu yüzden bir yandan bir ateist olarak Saadet Partisi için sandık görevi yaparken bir yandan HDP'nin barajı sorunsuz geçmesini umacağım. Türkiye gibi bir açıkhava tımarhanesinden daha az aksiyon beklemem saflık olurdu.

her türlü geçerler, sorun yaşayacaklarını düşünmüyorum.

yalnız, hdp'liler de akp'ye oy verirse ne trolleme olur var ya.

5350 çıktı gerçi 30'dan sonrasını atmak zorunda kaldım boş bırakma seçeneği olmadığı için. Yine de moral bozucu oldu 8 yaşındaki kid seviyesinde olmak :/

çok. o kadar ki bilmediklerimi etimolojik olarak parçalayıp anlamlarını bulabiliyorum.

22350
★★★ Top 6.08%
High
Low
★★★ Top 6.08%
Your vocabulary is at the level of professional white-collars in the US!

10000 cikti. duz yakaladim:)

prntscr.com

yes'in karşıt anlamlısının no olduğunu bildiğim için ingilizcem çok iyiymiş wow such impressive much vocabulary

21450 ama salladıklarım tuttu gibi

abd'deki 8 yaşında bir çocuk gibiymiş ingilizcem :) derdimi anlatacak kadar yani...

4 500 ve % 40

Your English Vocabulary Size is:

22500
★★★ Top 5.83%
Your vocabulary is at the level of professional white-collars in the US!

Anlamını bilmeyip seçeneklerden yakın bulduklarımı işaretlediklerim ve seçenekleri eleyerek 2ye indirip öyle işaretlediklerim de oldu biraz.

10bin sözcük
10 yaşındaki çocuk ayarında.

25inci sorudan sonrakilerin çoğunu bilemedim.

Your English Vocabulary Size is:

21600
★★★ Top 7.33%
High
Low
★★★ Top 7.33%
Your vocabulary is at the level of professional white-collars in the US!
For Answers/Stats/New Quizzes:
More Options ...

haz almak. kendini geliştirmek. tutkuyla bağlandığın işi yapmak.

evden pijamalarla çalışmak da her zaman çok iyi bir şey değil de vurgulamak istediğin farklı ona göre cevap vereyim. rahat mı saygı görmek mi diyorsun? bunlar boş bence. rahat da çok iyi değil. önemli olan arkadaşın dediği gibi kendine anlam katacak, zevk aldığın işi yapabilmek benim için.

türkiye'de bu pek mümkün değil. türkiyede çalışmak dedikodu, kayırmacılık, anlamsız işler, etikete bakmalar vs.

Prestij değil ama yaptığın işten tatmin olmak ve zevkle yapmak önemli. Para elbette en büyük motivasyon ama sevmeden çoğu iş yapılmaz.

para ile ilgisi yok. bir çok kişi çok çobandan daha az paraya çalışıyor sırf prestijli vb. bir iş diye.

Evden çalışıyorum ama pijamalarla çalışmıyorum.

Yaptığım işe duyduğum saygı çalışırken pijama giymemi engelliyor.

Cogu insan icin evet.
Ender sayida insan icin ise bir ise yarama ihtiyacinin tatmin edilmesi. Bir ise yariyor olma, basarili olma hissi insanda farkli turde bir haz uyandirir ve yasama baglar.

Sadece para kazanmak için çalışılmaz. Ise gitmek gelmek bile hayatı planlayıp yoluna sokmakta yardımcı. Başka insanlarla tanışma ve onlardan bir şey öğrenme, günü toplum içinde geçirme gibi yönleri var.

Bir ise yarama duygusu, tatminkarlik gibi faktörler de cabası.

Vakit geçsin diye çalışıyorum ben. Başarılı olmayı da seviyorum. Başarılı olmanın metriği de benim için para. Dolayısıyla vakit geçsin diye yaptığım işi maksimum başarıya ulaştıracak şekilde çalıştırıyorum, o da daha çok para kazancı demek oluyor. Ne iş yaptığımı umursamıyorum, bakkal ya da taksici de olabilirim. Sonuçta maaşlı çalıştığın sürece birilerinin kölesisin, artislik yapmaya gerek yok.

Bizim gibi ortadoğu topĺumlarinda prestijin neredeyse tek ölçütü para. Dolayısıyla evet, paranın yüksek olduğu işi tercih ederim ben şahsen.
Öğretmen olsanız mesala, bizde sözde prestijlidir. Biyik altından herkes (ondan fazla kazanan) ezikler.
Yani prof dr olup 15k kazanmak mi, oto galeri bayi sahibi olup ayda 40k kâr yapmak mı derseniz, prestij acısından ülkemizde oto bayi derim.

sitede baya detaylı açıklanmış hatta adam yapıp yüklemiş dosyayı. takıldığınız kısım neresiyse yardımcı olayım.

Ben de merak ettim o sayfayı inceledim.

Verilen kodu, geliştirici modu sekmesinin altında yer alan visual basic butonuna basarak açılan visual basic sayfasına yapıştırın.

Private Sub Worksheet_BeforeDoubleClick(ByVal Target As Range, Cancel As Boolean)
If Intersect(Target, [Target]) Is Nothing Then Exit Sub
Target = Target + 1
End Sub

Sonra o excel sayfanıza geri dönün ve her hangi bir boş hücreye çift tıklayın, 1 olacak. sayı olan bir yere çift tıklarsanız 1 adet artacak.

Geliştirici modunu, dosya > seçenekeler > şeridi özelleştir kısmı altından aktif hale getirebilirsiniz

yaptıklarım adım adım:
Excel açtım>geliştirici>visual basic> burada yeni ekran açılıyor nereye yapıştıracağım?
ekran görüntüsü:
prnt.sc
anlatılanlarda "insert" demişler ona tıklıyorum>module> beyaz pencere çıkıyor>kodu oraya yapıştırıyorum> excel sayfasında hiç bir şey olmuyor.
Ekran görüntüsü:
prnt.sc

eksik olan nedir?

excel'de visual basic açıldığında, solda çalışma kitabı, sayfa1, sayfa2, sayfa3 gibi bölümler var. hangi sayfa üzerinde çalışıyorsanız ona tıklayın, kodu yapıştıracağız beyaz alan açılacak. insert demenize ve module eklemenize gerek yok bu kod için.
kodu yapıştırdıktan sonra visual basic penceresini kapatabilirsiniz.

sayı içeren (ya da boş olan) hangi hücreye çift tıklarsanız sayısını 1 arttırır. sadece adet'lerin bulunduğu sütun u değil.

@dahinnotha
hay yaşa, çok teşekkürler.

peki bunu sınırlandırmak mümkün mü? tüm sayfada değil de tablonun belirlediğim yerlerinde çalışmasını sağlayabilir miyim?

Evet mümkün,

[Target] yazan yere [A1:A3900] yazarsanız A sütununda 1 ile 3900 satırlarda çalışır.

A'da ve C'de şu aralıklar B'de E'de şu aralıklar yapmak da mümkün ancak ben o kadar bilmiyorum. Aralıkları koddan değiştirerek yapabilirsiniz bu durumda.

bence hiç aşk şehri değil gayet bayık gelmişti bana.

Fotoğraf çekmeyi seviyosan çok arkadaşım oldu tek başına giden kadın/erkek.

Sikilirsin. Gideceksen de 2 gunden fazla kalma zaten. Vaporettoya falan bin vakit gecsin.
Paris gibi balon sehirlerden.

Balon sehir +1 gözünde büyütme sıkılırsın

Platonik takıl..

Uh, balon ne ya. Tamam dunyanin en guzel yeri degil ama 2 gun gayet de gecer Venedik, Murano, Burano derken.

Ask sehri degil ama 2 gun su gibi akar gecer. Harika bi yer.
Ben hep tek gittim :)

ben de çok sevmiştim :) 2 günde tek başına sıkılmazsın, ucuz bilet bulduysan kaçırma derim. bir de 29 yaşını bitirmediysen 3 günlük bir kart var, rolling venice adı, toplu taşıma (vaporetto dahil) ücretsiz oluyor, müzelerde de indirim oluyor, öyle bir şey alabilirsin. normalde vaporetto çok pahalı. şuradan bakabilirsin: www.veneziaunica.it
vaporettoyla kanal turu çok keyifli.

Ben tek gittim.
Sabah bir cafe de dinlenirken türkçe konuşan iki kız gördüm, selamlaştık ve iki gün beraber gezdik.

Yalnız olsaydım da sıkılmazdım.

Kadın olarak tek başıma dolaştım iki gün, paristen çok daha etkileyici bir şehir iki gün de çok yeterli. Sadece sokaklarda yürüyerek bile güzel vakit geçirebilirsiniz. Gittiğinize değer merak etmeyin. Trip advisora güvenin, to-go makarnacı vardı mesela yıllar önce adını unuttuğum bir yer taze yapıp pişiriyorlar oturacak yeri bile yok bir ara sokakta, italyada yediğim en güzel makarnaydı. Pizza için çok başarılı olmasa da pastane gibi yerlerde satılan calzonelar gayet güzel, cannoli yemeden de dönmeyin. Sadece fotoğrafınızı çeken olmuyor o üzücü insan öyle bir şehirde hatıra istiyor. O zamanlar selfie yoktu tabi. Gidin yani kesin gidin. Pet şişeniz olsun tren istasyonuna doğru giderken büyük bir carrefour vardı ona gelmeden bir şarapçı dayı vardı şişenize şarap dolduruyor da satıyor, şişelilerden on kat güzel. İyi tatiller :)

Ülkelere çift olarak gidince sanki romansın dibine mi vuruluyor ne alaka... Gidin, görün hem tek olunca her kararı daha rahat verir daha rahat gezersiniz, karışan görüşen olmaz.

mobil uygulamayı boşver karatayın listesini uygula.

karataycı arkadaşlara teşekkür ederek önerime geçiyorum. bence yiyecek alternatifleri sunması önemli. atıyorum diğer diyetlerden kalori ve makrolarına göre alternatifler üretip sunabilirse süper olur. örneğin, diyetimde sabah 2 dilim ekmek 2 yumurta vs. var. bana desin ki bak 2 krep ve 50 gr peynir yediğinde de aynı besinleri alıyorsun, bu sabah böyle yapabilirsin. bu akşam 300 kalorilik şunları yiyebilirsin. diyet konusunda insanların en sıkıldığı şey benzer şeyleri yemek sürekli, buna iyi bir çözüm getirmiş olursun.

diyet sahibinin ya da yorum yapan kişilerin fiziksel özellikleri, yaşam tarzları ve cinsiyetleri önemli. birine iyi gelen diyet diğerine etki etmeyebilir, yorumlar bu sebeple yanıltıcı olabilir.

hatta ben olsam, diyetteki ölçüleri kişinin profiline göre hesaplar ve dinamik olarak kişiye özel olmasını sağlardım.

Yes. Osmanlının oğlancılığı meşhurdur o derece. Osmanlı dönemindeki çoğu şiirin manzumenin esin kaynağı bu aşklar, kadınlar değil.

benim bu dediğim şeyi ben siyasetname'de gördüm. ki o osmanlı'dan aşağı yukarı 200 yıl öncesini anlatıyor. islam kanunlarına göre idare olunan bir devlette padişahın oğlancı olduğu bilinebiliyor ama bir şey yapılmıyor.
ya onlar islam'ı yanlış anlamış ya bugün islam yanlış anlaşılıyor.
işin içinden çıkamadım.

antik yunan'da da bu konu normal karşılanıyor.
planton'un devlet kitabında da insanların birbirleriyle olan diyaloglarında birbirlerinden nasıl hoşlandıkları görülebiliyor.

Acikcasi benim asiri hakim oldugum bir konu degil fakat zaten birbiriyle celistigi icin genelde Islam karsitlari bu argumani kullanir, Islamcilar, Osmanliseverler inkar eder, Cumhuriyetciler de iyice yerin dibine sokmak icin detayina inerler falan filan. Konu hakkinda daha kapsamli bilgiye sahip "tarafsiz" birisi aciklamali sana eger ogrenmek istersen.

bakınız benim derdim salt osmanlı veya antik dönemlerden beri süregelen bir şey olup olmaması değil.

islami kurallarla yönetilen bir devlette oğlancılığın gayet tabii görülmesi. gizli saklı yapılmıyor olması. kız mı yoksa oğlan mı sevdiğine bakılarak kişiliğini tanımak ve ona göre politika belirlemenin düşünülüyor olması.

ya twitter yok, youtube yok, internet yok, gazete yok.

Şöyle düşünün devlet hırsızlık da yapsa, birinin kellesini uçursa, başka bir şey yapsa da haberiniz olmuyor, halkın haberi olmuyor. Din adamları şu ankinden farksız padişah ne derse o doğru diyor. şeyhülislam zaten padişaha bağlı. Ayrıca demokrasi değil ki rakip olsun kimse olumsuz bir şey söyleyemiyor. Çünkü padişahlık = Dikatatörlük. Dış mihrak yine dış mihrak. Yalan söylüyorlar yine yalan söylüyorlar.


Yani bunların varlığı evet saray çevresi tarafından biliniyor ama ses çıkaramıyorlar.

Halkın haberi zaten yok. Olsa bile inanmazlar ki din gerçekten kimsenin umrunda değil. Olay para. Her zaman paraydı. Bundan 300 sene önce de pek fark yoktu anadoluda. Yok para bırakırlarmış ihtiyacı olan alırmış şeyleri yalan dolan. Devlet adamları her türlü haraç, rüşvet alırmış ki Fuzuli Şikayetname'de dile getirir. Yani bu topraklar, bu toprakları geçtim, dünya toprakları hep böyleymiş. Bok gibiymiş. Hiç bir şey yeni değil. Her zaman lağum gibiymiş.

Oğlancılık meselesi için bir sürü ikona var bunlar gerçek dışı olamaz. Osmanlı gerçekten oğlancı bir devlet geleneğine sahip bir devlet benim okuduğum, gördüğüm verilere göre.

Halk bilmiyordu Osmanlı sarayda gizli gizli yapıyordu, bir şey de diyemiyorlardi, diye bir şey yok.

İsteyen o donemlerin bu konu ile ilgili yazılı edebiyatına bakabilir, bu tip ilişkilerin ne kadar normal görüldüğü izlenimi çıkar herkes tarafından. Tarihi şu anki ahlak anlayisiniz ile değerlendirmek saçma ve yanlış.

bundan 100 sene önce de karacaoğlan 15 yaşındaki kızlar için şiir yazıyordu, çok uzaklara gitmemek gerek, kültür insanları değiştiriyor, kızlar okumak ve erken yaşta evlenmek istemiyor. oğlancılık da aynısıdır, orada zorlama ve kölelik var ama

sadece sarayda değil tüm toplumda oldukça yaygınmış ve normal karşılanıyormuş.
murat bardakçı'nın bir yazısında vardı, osmanlı'da hamam oğlanları kayıtlıymış ve vergi veriyorlarmış. hatta bir minyatürde meslek odaları töreninde, bu meslek sahibi oğlanların geçişi resmedilmiş. türkçe'de zamparanın benzeri kulampara kelimesi var. zampara kadına düşkün, kulampara oğlana düşkün demek oluyor.
İşin komik yani, eski yunanı hariç tutarsak, bu iş geldiğimiz ortaasya'da da gidemediğimiz batı'da da, bu kadar yaygın ve kurumsal değil. Ortaasya kaynaklı bir kültür bu. Bize de oradan geçmiş muhtemelen. kadınları hayattan izole edersen, erkekler de birbiriyle eğlenmeye başlar.
Bir osmanlı devlet adamının sözü vardı, batılı elçilerden utandığımızdan oğlanlarımıza varamaz olduk diye.

@titiraprap orta asya değil de fars, arap adeti bu. Orta Asya'da kadın hiç de izole değil kültürümüzde.

Vlad tepeşin hayatını okuyun yani malum drakula.adamlar 2 kardeş fatihle birlikte okuyorlar.her ikisi de harem oğlanı.önce vlad hükümdar oluyor sonra isyan ediyor.sonra kardeşini yerleştiriyorlar.sorsan en dindar onlar.dinin amacı ahlak filan değil para ve kitleleri el altında tutmak.

@west yanlış yazmışım, dediğin gibi ortadoğu kaynaklı bir kültür bu.
ortaasya'da bizim atalar zaten göçmen, nereye saklayacan kadını :)

word'e çeviren online araçlar var.
eğer düzgün çevirmezse word'te kendin tasarla, daha pratik olur.

online araçlar var. mesela canva. ama kullanımı çok zor gelmişti bana, epey vaktimi almıştı.
tek sayfa için şu template'i beğenmiştim.
www.canva.com

--
ama en sonunda word'de kendim sıfırdan tasarladım. daha şık oldu.

en kolayı sade güzel bi word template'i indirip onu düzenlemek.

yok.

yoo

Yoo

hayır. diyen 1 kişi bile görmedim.

yoo +1. diyene rastlamadım, ben de hiç demedim. bir kez bile demedim hatta.

ey benim için 'dedi' diyenler, müddei iddiasını ispatla mükelleftir. bakın aksi takdirde alçaksınız müfterisiniz.

neyse... bu ara biraz fazla siyaset takip ediyorum galiba biraz ara vermem gerekiyor.

Ben denk geldim. Ya da ben demiş bile olabilirim. İsmi medya'da yoğun olarak söylenmeye başladığı zamanlardaydı. Öncesinde kendisini çok tanıyor olduğumdan emin değilim.

Davut Ahmedinejat diyordum ben, yanlislikla degildi tabii...

Soylendigi kadar kotu. Ben 1 saatlik yola bile mecbur kalmadigim surece Buzlu'yla gitmiyorum. Biraz da keyfi hareket eden bir firma ki bu, otobusteki prizden daha onemli bir konu benim icin. Cani isteyince hareket saati gectikten sonra 10 dk bekleyebiliyor, istemeyince o 10 dk bekledigi otogarda baska bir gun 2 dk beklemeyip biletin yanmasina sebep oluyor(her iki durum icin: based on a true story).

İki üç kez eskişehir sakarya (ya da istanbul) arasında kullandım son 5 yılda.

Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Guzergahtaki diğer firmalarla aynı kaliteye sahipti.

super mario

Uncharted serisi; Nate’s Theme
m.youtube.com

Far cry 5 soundtrack i çok iyi
youtu.be

Batman Arkham City:
www.youtube.com

Silent Hill 2:
www.youtube.com

Prince Of persia:
www.youtube.com

Witcher 3 <3
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Red Alert 2:
www.youtube.com

Gta 4:
www.youtube.com

Ac2:
www.youtube.com

Prince Of persia:
www.youtube.com

Deus ex HR:
www.youtube.com

Vtm Bloodlines:
www.youtube.com
www.youtube.com

eazy benden once davranmış:

Pop-sands of time
youtu.be

Bi de outlaws
youtu.be

Gta 4 theme, silkroad online theme, gta 3 theme

taktikyokbambam gta örneklerini verince aklıma geldi. biraz alakasız olabilir ama içimde kalmasın.

Gta 3 theme, gta 4 theme, gta san andreas theme sahiden efsanedir. Ayrıca Liberty Stories theme var;
www.youtube.com

Gta 5? Gta 5'e adamlar müzik koymamış ya. Gta 4'ün o zamanlar internet sitesine girince şu çalardı:
www.youtube.com

Adamlar gta 4 için harika müzikler yaptırıp, gta 5'e 3 karakter koyacağız diye yan karakterleri boşlamışlar, müzik yaptırmaya üşenmişler, hikaye desen popüler kültür komikliği yapacağız diye saçma sapan bir şey yapmışlar. Bari theme koyaydınız. Çok sattı mattı eyvallah, rekorlar falan kırdı ama serinin diğer oyunlarıyla kıyaslayınca sahiden boş oyun.

hiç şüphesiz:
american conquest: www.youtube.com
hukumdarlar.com tema: soundcloud.com

gustavo santaolla imzalı last of us soundtracki
www.youtube.com

street fighter guile theme
www.youtube.com

jurassic park atari
www.youtube.com

shadow of the colossus
www.youtube.com

tiny toon atari
www.youtube.com



şimdilik aklıma gelenler böyle; yalnız müthiş bir duyuru zaman yolculuğu yaptırdı. :V

age of empires oyun sonundaki müzik

www.youtube.com

grim fandango ost
www.youtube.com

celeste ost - resurrections (bu oyunu oynamadım gerçi, albümünü dinledim)
www.youtube.com

Heavy Rain
www.youtube.com
Prince of Persia-Lost in the Crypts
www.youtube.com
Valiant Hearts
www.youtube.com

battlefield 1942
bu orjinali : www.youtube.com

bu da tifa lockhart ın verdiği linkteki metal cover ı (aşırı başarılı)
www.youtube.com

skyrim'in müzikleri hakikaten bambaşka.
www.youtube.com

bir de diablo ii:
www.youtube.com

Homefront'un ost si çok hoşuma gitmişti.

www.youtube.com

youtu.be

Diablo 2 Tristram: www.youtube.com

Oyunu oynamadım ama çok sevdiğim bi müziktir.

Dishonored'dan Drunken Whaler: www.youtube.com

Portal 1'den Still Alive: www.youtube.com
Portal 2'den Want You Gone: www.youtube.com
AC serisinin de müzikleri çok iyidir. Ezio's Family yazıldı, onun dışında Venice Rooftops, City of Rome şu an aklıma gelenler.

Şu an aklıma bunlar geldi yazılmayanlardan ama kesin vardır daha.

Arkadaşlar çok teşekkür ederim. kaydediyorum hepsini. yaz sonunda bir aksilik olmazsa çok büyük, enteresan bir proje ile karşınızda olacağız.
hatta bu sayfada bana katkı yapan arkadaşlara da o zaman bir güzellik yapabilirim... ama söz vermeyeyim şimdiden, ne olur ne biter belli olmaz...

teşekkürler, yer yer aklınıza yeni şeyler gelince de lütfen çekinmeyiniz ekleyiniz.
çok eski kült olmuş oyunlar kadar, milyon dolarlık oyunların müziklerini de araştırıyoruz.

müziği duyuluğunda akla hemen gelen oyunlar kadar, a o bunun muydu la? diyeceğimiz oyunları da araştırıyoruz. kısacası güzel olan herşeyi...

teşekkürler...

Transistor - Signals
www.youtube.com

To the moon müziklerini çok severim: www.youtube.com

ama birkaç tane seçmek gerekirse:
www.youtube.com (bkz: for river)
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Hitman: Blood Money - Apocalypse
www.youtube.com

Freedom Fighters - The Battle For Freedom
www.youtube.com
bunun yeri ayrı bende hastasıyım hatta freedom fighters tüm albümü efsanedir: www.youtube.com

Max Payne - Main Theme
www.youtube.com

Max Payne 2 - Main Theme
www.youtube.com
hatta tüm albüm: www.youtube.com

star craft full albüm

www.youtube.com

tüyler diken diken: www.youtube.com

boyut/kalite performansı nirvanalarda: www.youtube.com

belki daha iyisi hiç yapılamayacak olan: www.youtube.com

Olur.

Olur +1

Olur ama dibi tutar

olur, dibi tutabilir.
tutmak zorunda değil.

Google Translate'i offline kullanabiliyorsun telefonda, dil paketlerini indirmen gerekiyor sadece. PC için de herhangi bir sözlüğün e kitap versiyonunu indirmek işe yarayacaktır, idefixte şu varmış mesela 3 liraya: www.idefix.com

Ben mobilde offline olarak şunu kullanıyorum pc' de denemedim hiç. Ama play storedan pc ye indirilip kullanılabilir diye tahmin ediyorum.

play.google.com

hangi dil istiyorsunuz? hangi platform için?

bilgisayar için lingoes ve babylon sözlüklerini kullandım, lingoes'i hala kullanıyorum. sitesinden dil paketlerini indirerek internet bağlatısı olmadan kullanabilirsiniz. vicon tr -eng ya da eng - tr paketleri oldukça geniş. başka paketler de bulabilirsiniz.

android için çevrimdışı sözlük adında bir uygulama var telefonumda. kullanıyorum.

pc w10 için gerekiyor. babylon u indirip kurdum ancak (yanlış versiyon indirmiş olabilirim) internet bağlantısı olmadığı için çalışmadı.
lingoes i indirip deneyeyim.
mobil platform için olan sözlükler bilgisayarda çalışmıyor.

babylon çevrimdışı çalışıyor, ancak ona da aynı lingoes'te olduğu gibi sözlük paketi yüklemeniz gerekiyor. gloss deniyor bunlara. çevrimdışı kullanma özelliği babylon için ücretli olabilir.

lingoes ücretsiz ve işinizi görecektir. vicon bir sözcük veritabanı. lingoes ise o veritabanını okuyan bir program.

siz deyince reklam engelleyiciyi kaldırdım. bana da geldi bahçeli reis.

bir kaç yeniledim sayfayı, bir tane de karamollaoğlu'nun reklamını gördüm, kenarda küçük. ama mhp çok çıktı.

mhp reklam ekibi aslında kendileri açısından akıllıca bir iş yapmış, reklamları tam ters kitleye göre ayarlamış. kendi kitlesinde o kadar reklam çıkmıyor.

ama ikna edecek bir durumları yok; Bahçeli aday deği. bitaraf olan bertaraf olmasın diye uğraşıyorlar, fakat nafile...

Ahahassa :) ben de adblocku kaldirinca pat diye Devlet Bahçeli çıktı.

bende de bi bahçeli bi akşener çıkıyor, anacım anlaşmış bunlar sırayla geliyorlar

bana da hep bahçeli çıkıyor uzun süredir. bu reklamı bir daha gösterme diyorum ama işe yaramıyor :)

Ben çok saygı duyuyorum kendisine. Başkalarının görüşlerini bilmem. Bahsettiği şeyler de içi boş değil diye düşünüyorum.

Ben şimdinin gücü kitabını sıkıntılı günlerimde okumuştum. Bulunduğum durumdan çikmak için yol gösterici oldu.

Monogram +1

dikte programlarını dene.

mac içinde default olarak vardır.

google docs u deneyebilirsin.

docs.google.com üzerinden erişilebiliyor.

yukarıdanki menüde araçlar > sesle yazma

not: ama yine de düzeltmeye ihtiyaç dyayacaksın

Osym basvuru merkezinden guncelleyebilirsiniz. Bu arada nasil vermeyi basardiniz bu kadar kiloyu merak ettim dogrusu.

Mutlaka değiştirin, ben dün ieltse girdim, pasaport fotoğrafımla arada 25 kilo var ve ciddi sıkıntı çıkardılar, 34 kiloyu düşünemiyorum bile.
Başvuru merkezlerinden değiştirebilirsiniz diye biliyorum ben de.

Teşekkürler arkadaşlar ama fotoğrafımın süresi dolmadığı için, yani fotoğraf güncel olduğu için başvuru merkezlerinden değiştiremiyormuşum. Ben Pazar günü olduğu için Ösym'ye ulaşamam diye düşünüp duyuru açmıştım ama az önce aradım konuştum, başvuru sürecini tamamladıktan sonra başvuru tarihleri içerisinde gerekli belgelerle birlikte dilekçe yazıp Ankara'ya göndermem lazımmış. Belki aynı sorunu yaşayan olur, bulunsun bu duyuru burada.

@redskull hocam yalnızca sağlıklı beslenmeyi temele oturttum, çikolatamı da yedim, yeri geldi hamburgerimi de :) yazın her gün yüzdüm bir de.

@bir nick var benden içeri
Çok geçmiş olsun, sınav anında psikolojik olarak da yıpratır insanı, neyse ki girebilmişsiniz yine de.

Ben saçlarımı kestirmiş (ya da uzatmıştım), fotoğrafıma pek benzemiyordum. Sorun olmaması için ösym.ye dilekçe yazıp mazeretimi anlatıp fotoğrafımın değiştirilmesini talep etmiştim.

Gelen yanıtı hatırlamıyorum ancak talebimle _hic bir_ alakası olmayan, dilekçemi okuduklarından bile şüphe etmemi sağlayan olumsuz bir cevap geldi.

Pasaport ve kimlik kartımla beraber girdim sınava ve yanıma ara geçiş formlarımın kanıtı olan bir fotoğraf koydum. Sorun olmadı.

Aklınızda bulunsun.

Teşekkürler, nedense hiç şaşırmadım alakasız cevaba. Eski kimliğimde kilolu halim yeni kimliğimde son halim var ikisini de alırım o halde yanıma öyle bi durumda.

Karda kışta yağmurda zor olacaktır.

yürünür 20-24 dakika sürer

2 km yol değil yürürsün.

2km nedir yahu? 90 yasinda falan degilsen yurursun.

yokus var mı yokus? cok onemli yokus..

Yürünür. Spor olarak düşünürsen hiç sorun değil.

Yürünür.

Ben her gün büyük bir kısmı yokuş olan bir 2km yürüyorum işten eve, evden işe. Yaklaşık 25 dk sürüyor. Müzik dinleye dinleye gidiyorum. Sorun olmuyor.

Yuruyemezsin bence

sabahları değil de akşamları yürü, tabii araçla gidiliyorsa bu olmaz, bisiklet olabilir.

Biraz yürümeyi sevmeye, biraz da nasıl bir yol kullanacağınıza bağlı. Ben bir süre düzenli bir şekilde yapmıştım. İşe yakın diye gecekondu gibi ama bahçeli tek katlı eski evlerden birini kiralamıştım. Yürüdüğüm yol şehirden kasabaya olan bir ana yol boyuncaydı, çoğunlukla yürürken insana rastlamazdım. Çok yoğun bir trafik de olmazdı. Kışın kurtlar iniyor diye efsaneler söylenirdi hatta. Sıcak, yağmur, kar, akşam karanlığı demeden yürürdüm. Çok da zevk alırdım. Özellikle akşam iş dönüşleri müthiş keyif verirdi. O zamanlar yirmili yaşlardaydım.

2 km yarım saatten az sürer bence.

Ek: İşkence olmaz bence, ayrıca kendinizi servis veya otobüs saatlerine göre ayarlama derdiniz olmaz.

6 aydır haftasonlari da dahil her gün 1,5 yürüyorum. Bir beş dk daha yürüsem de zor gelmezdi

Duzse ve trafik-insan yoğunluğu bunaltmayacaksa yürünür.

Ben yürürüm

2 km yürünür bence düzse

1.5 km isim. evden cikista ve ise varista hafif yokus var 20 dakikada yuruyorum. Sabah hava guzelse bu aralar uykumdan feragat edebilirsem yuruyorum aksam cikislarda kesin zaten.

ben 10 dk kadar yürüyorum her gün işe. yağmur çamur zamanları dışında 2 km de yürünür.

vassap

bundan bile ingilizce bilgisi kasmaya çalışanlar doluşmuş heyt be.

vassap +1

ingilizce konusurken vatssep diyorum sanirim

vatsep mi? vatsap diyorum ben. "vazzaaap" dan dolayı ağız alışkanlığı olmuş

Vatsap

jamiryo

Yani ne bileyim orda vurgulanan kısım application'ın app kısmı bence. Ben yazılanı ingilizce okuyunca vatsep gibi(ya da vassep falan işte tam o sesin yazılı hali yok) oluyor. Vatsap ya da vassap diye okunması için What's up? diye yazılması lazım sonuçta.

vatsap

"Vatsap" diye okuyorum. Buna ek, "Gogıl", "Mikrosoft", "empiüç", "hotmeyil" diyorum diğerlerine de. Doğrusuna bilmeme rağmen bu şekilde alışmışım hep.

Tamtamına yaziyorum ben söylediğımde duyulanı:
wuots ep. E açık.

vatsap

Vatsap+1

vaytzap diyeni duydum.

What's up (whatsap) şeklinde okuyorum. Olması gereken de bu. Oradaki app aplikasyona gönderme yapıyor ama up kelimesi gibi okunması gerekiyor.

Instagram kelimesi de instegram diye değil, instıgrem diye okunur ayrıca :) instant telegram.

Ben de vatsap diye okuyanlardanim ama dogrusu bence de vatsep. Almanlar da vatsep diyor bildigim kadariyla.

Vatsap

Ayrıca meb+1

@orient blue +1

www.youtube.com

youtu.be

Mesela burdaki kadın vatsep şeklinde okuyor. Amerikan ingilizcesinde doğrusu vatsep, muhtemelen britişte de öyledir.

Bu arada buna bakarken hong konglularin vatsep yerine vateps dediğini öğrendim, o da tuhaf bi karıştırmaymış

wetransfer? önce kendine mail atacak şekilde yükle. sonra sana gelen bağlantıdaki linki karşı tarafa göndereceğin mailin içine eklersin.

wetransfer'den vbir hafta içinde siliniyor.

cloud'a yükleyin. google drive, dropbox vs. ister indirir ister izler.

hacıosman'dan 00'da kalkıyor son metro.
yenikapı'dan da aynı saatte hareket ediyor.

bahsettiğiniz duraklardan 00.20 geçmiş olurlar. buçuğa varmaz.

burayı kullanabilirsiniz:www.metro.istanbul

cannarim neresi?

bilemedim.

Cinsiyetine göre değişiyor xdd

Ben sildim tarayıcıdan giriyorum bu sebepten dolayı

Ben belki düzelir diye silip bir daha yükledim ancak değişiklik olmadı :(

daha önce baktığınız içerikleri önbelleğe depoluyor, tekrar bakacağınız zaman önbellekten çağırıyor.

mesela anasayfanızda ekranı aşağı çekerken sizin henüz görmedikleriniz de arkaplanda yüklenmeye devam ediyor. bu aynı zamanda internetinizi fazla tükettiği anlamına gelir.

ben facebook lite kullanıyordum (facebook kullanırken). hem messenger hem normali için ayrı uygulama kurmam gerekmiyordu üstelik. bir de basit bir program olduğu için saatlerce kullanmaya engel oluyordu.

Ben onu da indirdim ancak sayfa yönetticisi kısmında gönderi planlama özelliği olmadığı için sildim

Vayy super!
Sogan corbasi
Tatli eksi soslu manti
Zeytinyagli balli biftek
Yaninda
Paul Jaboulet Aine Saint-Joseph Le Grand Pompee, Rhone, France 2008.

Ne yaparsanız yapın beğenmeme ve kusur bulma odaklı.
Bin bir zahmetle yemek yapacaksınız hem de 3 saatte biri gelip ağzını yüzünü eğecek burun kıvıracak.
Ayrıca isminizi özelden yazarsanız izlerim zevkle :)

Sütlü arpa şehriye çorbası (begenmeyen görmedim ama kesin begenmezler, yine de değişik olsun derseniz tarifi veririm)
Aklıma diğer yemekler gelmedi.gelirse eklerim ama haber verin de izleyelim.

kesinleşince illa ki haber vericem :)

Suyu terkos kullan. Hasan abiye selam söyle, ilk oyu ben atmazsam adam değilim!

Tears of Devil +1

Hasan reyize mutlaka selam çakın. İsminizi özelden yazarsanız bende takip etmek isterim.

Olley çok eğlenceli ben de izlemek istiyorum.

Bence soğan çorbası yapmayın marjinalliğe lüzum yok üstelik tadı çok saçma gelebilir insanlara.

Tatlı olarak magnolia hazırlayabilirsiniz tekli kavanoz/bardakları. Çilekli. Hem risksiz hem tadı güsel hem de kolay.

Yemek olarak emin olmamakla birlikte tekli güveçlerde bol etli türlü olabilir. Annem ağır misafir gelince hep güveç yapar oradan aklıma geldi

Bol şans :)

ana yemek olarak sultan kebabı yapabilirsiniz. porsiyonluk yufkalara sarılı tavuk veya et sote şeklinde oluyor. yanına da şehriye pilavı olabilir sebzeli veya bulgur pilavı. ara sıcak olarak hatay usulu ekşili kuru dolma olabilir. çorba mercimek diyebilirim ancak içine biraz kimyon katın tadı acayip değiştiriyor. mahluta çorbası da olabilir. salata olarak ben geçen gün birşey yaptım çok güzeldi; köz biber taze soğan, taze nane ve salatalık yoğurt ve sarımsakla karıştırdım. çok ferahlatıcı güzel bir salata oldu. tatlı da pek iyi değilim :) bu arada isminizi yazarsanız bende izlemek isterim :) kolay gelsin.

ben de izlicem ! bana da söyleyin.. oy da veririm veriliyorsa. :D

Terbiyeli Düğün Çorbası / Kremalı Balkabağı Çorbası
Şakşuka / Pastırmalı Humus/ Sebzeli Kiş/ Peynirli Patlıcan Kızartma (Kalın dilimenmiş patlıcanları ortadan ikiye bölüp, içine peynir karışımı ekleyerek, buzluğa atıyorsunuz. Tamamen donunca, önce una sonra yumurtaya sonra da galeta ununa kaplayarak, kızgın yağa atıyorsunuz)
Hünkar Beğendi / Saçta Kuzu Kavurma yanına fıstıklı üzümlü iç pilav
Orman Meyveli Tartölet ( kiş yaparsanız bunu yapmayın) / daha hafif bir opsiyon için panna cota / illa şerbetli olsun diyorsanız, Antep Fıstıklı Kadayıf topları (gerçi, kadayıfı kendiniz yapmadınız diye puan kırabilirler:) www.lezzet.com.tr

Başarılar! Program ne zaman yayınlanacak haber verirseniz sevinirim.

zuhal topal ile izdivaç'a katılan arkadaştan sonra bu tv ekranlarına yolladığımız ikinci yarışmacımız olacak. sms falan yollanıyor mu yollayalım ???

ne yaparsanız yapın beğenmeyecekler,laf falan sokmaya çalışırlar muhtemelen çok ilginç şeyler, kendinizi sakin tutun.

Çok leş bir yarışma, Allah kolaylık versin. Birde dikkat et ve bize söyle ne olur. Size döğüşmenizi söyleyecek mi yapımcılar. Ordaki kavgalar doğaçlama mı kurgu mu hep merak etmişimdir.

For day to break +1 ben de merak ediyorum kurgu mu diye ayrica evet haber verin izleyelim :D

Ayrica nasil olduysa @agluna ile onerecegim yemeklerin cogu ayni -
Dugun corbasi ve balkabagi corbasi. Ama balkabagi corbasina zencefil ve krema yerine hindistan cevizi sutu katmanizi oneririm. (Ben oyle daha cok seviyorum :D)

Meze/ara sicak olarak patlicanli bir seyler, humus (kuru domatesli) ve falafel diyecektim. Belki bir de fresh yogurtlu bir sey.

Ana yemegin yanina pilav olsun, makarna olmasin. Pilavi etsiz carsi pilavi seklinde yapabilirsiniz.
Ana yemek... bilemedim. Degisik bir sey olsun ama cok da degisik olmasin. Kremali soslu , karamelize soganli antrikot gibi bisey olabilir.
Guzel de bir salata.
Tatli olarak da viyana usulu sicak vanilya soslu apfelstrudel (elmali pasta gibi bir sey ama cok guzel)
Turk usulu bir tatli ise limonlu ferah pastasi (ferah tatlisi?? Biz ferah pastasi diyoruz) olabilir.

süzme yeşil mercimek çorbası
peynir köftesi
sultan kebabı
narlı-mısırlı bir salata
trileçe

şeklinde düşünmüştüm ben de.

"balkabağı çorbası" da çok iyi fikirmiş. güveç biftek vs. çok riskli arkadaşlar pişmez etmez, kurur bilmem ne. ya dünyanın en iyi yemekleri de olsa beğenmeyecekler gerçi de insan yine de şey yapıyor :D

mercimek çorbasına bok atarlar kesin. daha antin kuntin bi çorba seçebilirsiniz. balkabağı çok iyi fikir.

çilekli magnolia trileçeye göre çok daha riskssiz bir tatlıymış. buna da basit derler kesin ya. ikisi arasında kaldım.

Balkabağı çorbası
mozarellalı patlıcan pane (ara sıcak)
zeytinli kaşık salata
sultan kebabı (yanında arpa şehriye pilavı)
trileçe

son kararım bu şekilde:)

kurufasulye-pilav-tursu ve terbiyeli tavuk corbasi.

tatli olarak: sutlac

icecek olarak su.

sofrayi sadelestirin.

kim olduğunuzu söylemeyin de izlerken tahmin edelim aralarında en ekşici kim diye.

tavuk suyu çorbası + .. + patates salatası+..+revani

öncelikle java deme java ve javascript birbirinden çok çok farklı şeyler.

websitesi bir bina ise

html inşaatın temeli , iskeleti, kolonu kirişi
css peyzajı ve mimarisi
javascript ise asansörü, açılır kapanır kapısı, görüntülü diyafonu, çöplerin toplanması,aidatların toparlanması, doğalgazın çalışması.

javascript olmazsa websitesi olur mu evet olur ama şu anda dolaştığın bir sitenin hiç javascript kullanılmadan yapılmış olma olasılığı %0.

amacın html wordpress ile ste tasarlamak olsa bile onlarda da yüzlerce javascript kodu pkugini olacaktır. ama bence eğer derdin bişeyler yapıp geçmek ise evet çok da ihtiyacın olmaz ama bundan sonra sürekli websitesi yapacaksan javascript bilmemen komik olur.

ekşi duyuru dan örnek vermek gerekirse, herhangi bir duyuruya tıklayınca açılır kapanır olması özelliği, duyuruya foto ekliyse fotoğrafa tıkladığında aynı ekranda zoom yapılmış halini görebiliyor olman vs. hep javascript.

javascript tarayıcı üzerinde çalışan bir betik dil. günümüzde çok önemli. üstelik yeni çıkan uygulamalar javascript ile yapılabiliyor.

velhasıl, web sitesi yapmayı öğreneceğim ama javascript'i öğrenmeyeceğim diyemezsiniz. olmazsa olmazdır.

java ile javascript arasında isim dışında hiç bir bağlantı yok. hiç.

web sitesi üzerinde uçan kaçan her şey yapmak için javascript yapmanız gerekiyor. mesela sağ tarafta bildirimler ve son cevaplananlar var. oradaki + / - işaretlerine basınca altında bir pencere açılıp kapanıyor. işte onu javascript olmadan yapamazsınız.

f12'ye basın ve açılan pencereden console tab'ına gelin. aşağıdaki boşluğa şunu yazın ve enter'a basın.
$('#soncev').toggle()

sonra tekrar yapın aynı işlemi.

işte siz + /- ye bastığınzda bu kod çalışarak kullanıcı için iyi bir deneyim sunuluyor.

Logitech'in oyuncu klavyeleri var. En ucuzlarından birisi G105. Ben de kullanıyorum.

G1...G6 şeklinde 6 tuş var, M1..M3 şeklinde 3 tuş var. M'lere bastıkça farklı farklı 6 şar makro kullanabiliyorsun.

3 x 6 = 18 adet makroyu bu tuşlara atayabiliyorsun. Arka aydınlatması da var, bence tam aradığın klavye...

www.hepsiburada.com

evet, tam aradığım özelliklere sahip. teşekkür ederim.

bu tarz klavyeler hep oyuncu klavyesi şeklinde. tasarım olarak çirkin buluyorum bu cihazları. gösterişli olmayan, tasarımı sade olan ama böyle ekstra fonksiyon tuşuna sahip bir klavye gördünüz mü hiç?

1000 lira. yeni çalışmaya başladıysan belki bu mümkün olmayabilir ama koyaan cok güzel olur emin ol ilerde.

maşını aldığın al git 100 dolar yada 100 euro al sonra ay sonunda elinde ne kadar kalıyorsa onu da kenara at. bir sonraki ay önceki ay, ay sonunda param kaldı dediysen ay başında 150 dolar al. aynı döngüyü tekrar et

miktar olarak değil ama yöntem olarak @hitsumo +1.

para biriktirmek için biriktirilmek istenen miktar kenara ayrılıp kalanla bir şekilde idare edilmeye çalışılmalı. yoksa artanı kenara koyayım deyince, artan pek olmuyor, olamıyor.

şu aşamada dolar ya da euro almak mantıklı mı? daha ne kadar yükselebilir ki?

Dövizden emin değilsen altın al. Çeyrek altın birikim için iyi bir tercih.

Senin durumunda olsam 1000-1200 birikim 300 de emeklilik fonu için ayrı bir birikim yapardım.

Yani aslında maaşımı 1500 lira az hesaplar, kalan parayı istediğim gibi kullanırdım.

Bireysel emeklilik, halkbank. %100 hisse senedi yatırım emeklilik fonu. TL üzerinden belirlenir ödemen gereken tutar lakin sen yine de güncel kurları baz al. Hiç bireysel emeklilik ile uğraşamam dersen de her ay hisse senedi yatırım emeklilik fonu al dolar bazında.

ytd :p

ingilizceniz varsa nolur şu aptal turlara para dökmeyin.
önce gidiş dönüş uçak biletleri
ardından booking'den oteller
son olarak da şehirlerarası tren biletleri
hangi şehirde konaklayacağınız, hangilerine günübirlik gideceğiniz, nerede ne kadar dolanacağınız sizin keyfinize kalıyor. onlarca insanla aval aval rehberin gösterdiği yerlere bakınmak, insanların toplanmasını beklemek, hiç merak etmediğiniz yerlere rehber götürüyor diye gitmek zorunda kalmak, sürekli ek ücret ödemek falan ne gereksiz şeyler.
gitmeden önce biraz yorucu oluyor her şeyi ayarlamak, kabul, ama oradayken her şey tıkır tıkır ilerliyor. kimsenin derdiyle uğraşmıyorsunuz.

ama umarım soğuk havada gitmiyorsunuzdur bruges'a. ben sonbaharda gitmiştim. harikaydı.

Tura falan gerek yok, bir anlami da yok. Atla git kendin. Ingilizcen cat pat varsa tamamdir, cok ingilizceye de gerek yok.

Bu tur işlerine hiç girmeyin derim. Eğer vizeniz varsa gidin kendiniz takılın. Planı önceden yaparsanız her şey ucuza gelir. Şehirlerarası ulaşım için flixbusa bakın. Hostelworldden kalacak yer ayarlayın vs. Yemekler de bir şekilde hallolur zaten. Kafanız rahat olur. Batı avrupa doğal olarak pahalı. Amsterdam 1 günde gezilecek kadar küçük bir yer ki brugge çok daha küçük. Kölnde katedral dışında bir şey yok gezmek için gitmek çok gereksiz.
Bu turlar çok boş geliyor bana. Kendiniz ayarlayın derim

Hacı okumadım, baştan söyleyeyim. Ama şu “Tur çok öcü çok yivrenç bir şey yhaa .s.s.s” çıkışlarını hiç anlamıyorum. Pek çok kez tura katıldım çok da memnun kaldım. Ki İngilizcem de var. Ama her şeyi benim yerime ayarlayacak birileri varken ben niye uğraşayım planlamakla? Paran varsa bastır parayı turla git.

turlar her şeyi senin yerine ayarlamıyor, sen turun ayarladığı şeyleri yapmak zorunda kalıyorsun. ben istediğimi turdan ayrı yaparım diyeceksen mantığı ne o parayı vermenin?

amsterdam'a yüksek sezonda gidersen geceliği 30-35 avroya mis gibi hosteller bulursun, hem arkadaşlık kurarsın eğlenceli geçer hem de ucuza halledersin. konaklamaya o kadar para vermeye gerek yok, bir tek uyumak için kullanacaksın zaten, 3 gün için incilerin dökülmez.

@bruce turun ayarladığı yerlerde konaklıyorsun, otobüslerle seyahat ediyorsun, genel şehir turlarını da birlikte yapıyorsun ama arta kalan zamanda kendi kafana göre takılıyorsun. Ekstra turları satın almazsın olur biter. O zamanları kendince değerlendirirsin. Çok basit ve güzel bir mantık. Her zaman yapıyorum, herkese de tavsiye ederim.

ayranı yok içmeye turla gider amsterdam'a durumu olmuş seninkisi biraz. 4 aylık maaş iki tane şehir görmek için gömülmez. ben bir fakir olarak param olduğunda ukrayna'ya gidiyorum, sana da onu tavsiye ederim. dünyayı görmüş adamları etkilemez belki ama bizim gibi sokağından çıkmamış fakirler için ukrayna bile nefis macera. ayrıca lviv ve kiev farklı iki ülke gibi - lviv'de orta avrupa havası var, kiev basbayağı doğu-rus şeysi.

hollanda'da evet 1 bardak suya 5 lira isteyecekler, bu kafayla gitsen de keyif alamazsın gibi duruyor. ayrıca schengen vizesi alman gerektiğini biliyorsun di mi? malum, banka hesabında 500-600eur olan birine bunu vermeleri neredeyse imkansız. vize başvurusu için uğraşacaksın, onu da göz önünde bulundur.

Eğer kuzenim müsait ise beni gezdirmek için ancak öyle tek giderim onunla Amsterdam'da buluşurum. Onun dışında tek gitmek istemem canım sıkılır, o zaman turla gidilebilir kendi açımdan söylüyorum.

@der meister "elime para geçse çatır çatır harcarım" insanı olmadım hiçbir zaman. Param olsa bile ayakkabım yırtılmadan 2.ci yeni bir ayakkabı almayan insanım. Tutumlu bir insanım yani.

Bu tatil için de fiyat/performans durumunu göz önünde bulunduruyorum. Dediğin gibi daha ucuza daha fazla eğlenceli bir tatil olabilir Ukrayna. Şehir yazıları, gezi yazıları incelemem lazım. 2-3 gecelik bir tatil için 5 bin tl ye yakın para çok asgari ücretli biri için.

Peki Ukrayna'da kaç gün geçirmemiz lazım tatilin tatil gibi geçmesi için ve max kaç TL para gider? Ayrıca hangi şehirler görülmeli?

Kiev'e belkide hiç gitmem.

turun avantajları var. herşey derli toplu demek yerine eğer kokartlı turist rehberi varsa oranın tarihiyle ilgili ilginç bilgiler veriyor. yani taksime gidip hmm güzel bina deyip geçmekle bir turist rehberinin ''arkadaşlar israil işte tam burada taksimdeki bu binada kuruldu'' demesi arasında -bence- gezi doyumu açısından baya fark var.

ben bir kez sakız adası turuna katılmmışım. zaten sakıza gidiyorsanız tura katılmazsanız hiçbir işe yaramıyor. şehir merkezinde boş boş takılırsınız. olay köylerde. pirgide mestada. onu da turun otobüsü var atlıyosunuz rehberiniz size politik tarımsal tarihi herşeyi anlatıyor. bu yüzden tur için ''bırak o paçozları şekerim'' diyenlerin aksine eğer basit tur değilse yani uçak ve otel ayarlaması dışında bişeyi olmayan tur değilse gezi faslı varsa ki seninkinde yok hepsi paralı sadece ilk günü doldurmuşlar o zaman sen de ayarlayabilirsin. mesela kanal turuna 20€ istemiş pezevenkler. ama ben şuradan geçen sene bilet almıştım geçen sene 14€ ydu. şimdi netten alınca 15€ olmuş: www.stromma.nl ayrıca tekneye binince kulaklık getiriyolar ve türkçe dil seçeneği de var.

örneğin amsterdamda ben olsam heineken fabrikasına albert cuypmarket a flovermarkt a kesin götürürdüm. volendama 55€ istemişler. bence çok. hollanda zaten konya kadar bir ülke. yol parası desen bizde o mesafeye bi akbil parası alırlar. kişi başı 15-20€ yeterli olmalıydı.

ha benim gitmediğim bilmediğim yerlere götürüyorlar oralar nasıl bilemem. yani heineken yerine ki alkolünüz yokmuş dolayısıyla ilginizi çekmeyebilir, Scheveningen daha mı çok ilginizi çeker bilmiyorum. Mesela amsterdamda görülmesi gereken 1 numaralı yer red light district yok. peynir tadımı gibi şeyler konsa iyi olurmuş çünkü amsterdamın peynirleri güzeldir. yeşil sarı hatta siyah peynir bile görmüştüm. sex museum yok. van gogh müzesi yok ama ben çok müze gezmeyi seven biri değilim. sizin tercihiniz. bu açılardan baktığımda kısır bir tur olduğunu söyleyebilirim. ama fiyatı da ona göre. ben sizi gezdirsem ''git kal gez tatmin ol gel'' modelini 3 kaada ayarlarım. ama turist rehberinin anlatacağı ''buralar 100 yıl önce dutluktu sir alexander bilmemne geldi bilmemne savunması yapıldı ve hollanda şöyle oldu böyle kalkındı işte lalenin tarihi burada şöyle başlar gibi detaylar yok onu söyleyim.

not: bu arada amsterdamda suya para vermedik. çeşmeden içtik. kaldığımız otelin resepsiyon görevlisi türktü. dedi biz çeşmeden içiyoruz burada içiliyor. biz de şişeye doldurup doldurup içtik. tat olarak da sağlık olarak da sıkıntı yaşamadık.

saydıkların arasında en mantıklısı 3 numara.

daha önce tura katılmadım, belki iyidir belki kötüdür ancak grupça hareket etmek demek zamanı iyi değerlendirememek demek. bir de belirttiğiniz gibi bir sürü ekstra çıkıyorsa çok makul değil.

şu siteden hangi şehirde ne kadar harcayacağınızı görebilirsiniz;
www.numbeo.com

amsterdam'da bir şişe suya 1 euro isterler en azından. daha bile fazla istenebilir.

amsterdam - paris arasında otobüs kullanabilirsin. 30 euro civarında otobüs. ben kulanmıştım bir kez. sanırım 6 saat sürmüştü.
shop.flixbus.com

bence gitmeden önce az buçuk ne kadar harcayacağını planyabilirsin. gençsin ve gezmek istiyorsun, plan yapabilecek düzeydeysen ve zamana sahipsen kendi programını kendin yaparsan daha ekonomik olur.

kalacak yeri couchsurfing'den bulur ya da hostel'lerde kalırsın. ulaşım zaman tutacaksa geceye denk getirirsin böylece kalacak yer parasından tasarruf edersin. merak ettiğin bir kaç yemek dışında restorantlara uğramaz gittiğin şehrin bim'inden alışveriş yapar ekmek arası bir şeyler yaparsan hem keyifli hem ucuz olur.

onun pili olması lazım bi yerinde onu çıkarın.

bonus cevap: hem evet hem hayır. normalda alınsaydı alınacaktı da artık geri alınmadığı için ileri de alınmıyor!!

alarmların ötüş şekline göre bir alarmı var.
pil biterken de ötüyor. bu ötüş o yüzden olabilir.

doğalgaz arızayı. bu makine ötüyor, camlar açık neden olabilir de. pili zayıflamıştır diyecektir muhtemelen, değiştirirsin.

saat 11buçuk.

edit: duyurunun saati 9 dakika geri

arkaplanda çalacak olan şarkıları tek bir dosya haline getirin. tek bir mp3 dosyası çalsın. audocity ile yapabilirsiniz şarkıları birleştirme işini (ya da başka bir çok tool ile)

slayt gösterisi bölümünün içinde zamanlama provası var. oradan her sunumun kaç saniye ekranda kalacağına dair bir kayıt yapabilirsiniz.

video bittikten sonra sonraki sayfaya geçisi sağlamak nasıl oluyor bilmiyorum. zamanlama provası belki işe yarar.

Demlikte su bitince elimi içine sokup (ya da kaşık kullanıp) çay çöplerine baskı uyguluyorum ve kalan suyun da süzülmesini sağlıyorum. Çöp poşetinde başka çöpün olmasını gözetiyorum ve diğer çöplerin üstüne döküyorum.

elimle suyunu sikiyorum oyle cope atiyorum

market poşeti yerine zengin işi çöp poşeti sorununu çözer. yine oluyorsa şuna dikkat et; ıslak şeyler döktüğün çöp poşetinin içine kesin sivri şeyler atma delinmemesi için sadece ıslak yemek artıkları için kullan diğer kuru şeyler için de normal market poşeti kullan.

ayrıca çay tıkanma yapmaz lavaboda, yapsa bizde yapardı yani borulara 2 saç tüy gitse tıkanıyor ama demlikteki 1-2 kaşık çayı lap diye döküyorum bana mısın demiyor.

kesin çözüm çöp poşetinin altına eski gazete koymak. her yeni çöp poşeti takışınızda bunu yaparsanız problem yaşamazsınız.

market poşeti kullanıyorsan iki tane geçir, o zaman kolay kolay sızma olmuyor, çöp poşeti ise de dandiklerdese onu da çiftle. Birde çöpü sürekli presleyerek yer kazanmaya çalışma doldu ise hemen at.

Kesin çözüm 40 adetlik en küçük boy çöp poşetlerinden kulllanmak.

Heat - oyunculuk, kadro, görüntü, öykü, karakter hepsini beğendiğim için.

Terminator 2 - tüm zamanların en iyi aksiyon filmi olduğuna inanıyorum. Geçen sene sinemada tekrar gösterildi. Soluksuz izledim belki 100.defa

Taxi Driver - o sıradan gözüken hikayesinin içerisinde çok şeu barındırdığı ve atmosferi için.

Shawshank Redemption - umut

Alien ve Aliens - ayrı ayrı harika filmler olduklarını düşünüyorum. İlkinin atmosferi ikincinin aksiyonu ön planda.

Yüzük kardeşliği

Dark Knight

Inception, Interstellar - kafamın içinde daha önce hiç girmediğim odalara girdim.

buffallo 66, lost highway, 25th hour, oslo 31 august, yakin plan, victoria, le conseguenze de'l amore, devil's advocate, naked, black swan, pi.

kendinden bir seyler bulma veya estetik, kurgu, muzik kullanimi, karakter betimlemesi, altmetin zenginligi olarak etkilenmisimdir herhalde. kisisel hikayeleri seviyorum.

leviathan.

ortaokul-lise döneminde rus klasiklerini çok sevmiş, onları okuamktan inanılmaz haz almış birisi olarak leviathan'ı izlerken "dostoyevski film çekse aha böyle olurdu" diye düşünmüştüm. izlerken o kadar mutlu ve dolu hissettiğim başka bir film olmadı. dünyanın en iyi filmi falan diyemem, hatta bariz biçimde değil; ama benim için yeri çok başka. everest'in zirvesine tırmanıp da manzarayı ilk kez görmek gibi bi' şeydi.

das leben der anderen ve das boot da benim için aşağı yukarı bu seviyededir. uzun uzun anlatacak bi' şeyi yok aslında işte rus ve alman manyaklığının, benim ilgimi çekebilecek en güzel şekilde görselleştirilmiş halleri olduğu için çok sevdim.

Eyes wide shut. Sebebini bilmiyorum.

Hayatımda bir kere ve lise çağlarımda trt’de izlemiştim ve beni deli şekilde etkilemişti ve niyetse unutmuyorum: lorenzo’s oil

les choristes. çünkü çoğüzel.

le samourai
çünkü yönetmen beni anlatmış

Biri Broken Flowers. Bu filmi ilk kez 2012 yılında indirmiştim, bir gece yarısı açtım izleyeyim diye ama vazgeçip uyudum galiba. Sonra 2016 yazında izledim, çok beğendim, 4 sene erken izlesem böyle olmazdı büyük ihtimalle, filmin sonunda There Is an End diye bir şarkı çalmaya başladı, o hoşuma gitti çalmayı öğrendim, sonra onu çalarken ilham geldi bir şarkı besteledim, güzel oldu.

Öteki Lost in Translation. Onun da ismi çok hoşuma gidiyordu ama sevmem diye senelerce izlemedim, sonunda 2016 yazında izledim bunu da, bayıldım. İyi ki ertelemişim izlemeyi. Buradan da So Into You diye bir şarkı keşfettim, film de bayağı etkiledi, nedenini tam bilmiyorum.

dalga geçeceksiniz ama Amelie.

Türk filmi olarak da kış uykusu.Her sene kar yağınca izlerim.Ritüel oldu

hatırlamayadım.
belki eskiden vardı, unuttum.

yine de özel demeye en yakın film "il postino" oluyor.
çok samimi bir film gibi gelmişti. müzikleri de güzeldi. filmi hep tebessümle izledim. bu tebessüm aynı zamanda bir hüzün de içeriyordu.

Motorsiklet günlüğü- her izleyişte umut ve istek dolu oluyorum.

Filth.

Yeniden izlemedim ama çok iz bıraktı bende.

the fall. oordaki kızı evladım gibi sevdim. keşke öyle bir yavrım olsa. resimag.com/p1/bca08cb366.jpeg

Edward scissorhands.

Farklı olmanın toplum tarafından gereksiz yere zorlaştırılmasını, kötülüğün bayağılığını ve şefkati çok iyi anlatıyor. Hem hüzünlü hem sıcacık.

before sunrise, before sunset ve before midnight. her seyden uzun uzun konusabilen bi cift soz konusu. hayalimde hep boyle bi seye sahip olmak var o yuzden sanirim.
the holiday. her izledigimde icimi simsicak yapiyor mutlu umutlu bir film.

daha cok vardir ama aklima gelenler bunlar suan

evet var ve çok rahatsız edici.

bu sesi çocukluğumdan hatırlıyorum. karasal yayın yapan tv'de eğer sinyal yoksa yani ekran karıncalı görünüyorsa bu ses çıkar ve başka odalarda dahi duyulurdu. tv'nin sesi kısık ya da yüksek olsa bile bu ses çıkmaya devam ederdi.

çıtırtı şeklinde dipses var. kılcal çizikleri olan düşük kondüsyonlu bir plak dinliyormuş gibi. onu diyorsanız evet var.

bir de vieo başlar başlamaz yağmur sesinden önce 0.5 saniye falan bi vızıltı çıkıyor, onu diyorsanız o şarkının içinde gerçekten duyulmuyor.

çıkan ses şuna benziyor;

www.youtube.com (18000 Hz)

Hiç bozma. Cidden ihtiyacını başka karşılayamayacaksan parçalı boz.

Dursun. Ben euro rekor kirinca bozdum rekor kirmaya devam etti cok kisa sure icinde. bu ulkede doviz lazim olmadikca bozulmaz.

Ne zarar edersin bu parayla ne kar. Sakla dur, sıkışırsan başvuracağın bir kaynak olarak gör

Avrupa'ya gidince harcarsın. Şimdi bozdursan 2 ay sonra 300€ alamazsın. Avrupa'da bugünün 300€'su 2 yıl sonra da 300€ kalır. Belki 290 gibi olur. 2 yıl çok oldu gerçi ekonomi bu aralar karışık.

@acemi,bahsettiğin arama filtresi durumu "başvurunuz incelendi" olarak görünüyor. Yani aşama aşama şöyle,

Başvurunuz alındı
Başvurunuz incelendi
Özgeçmişiniz görüntülendi

aynı şirketin farklı şubeleri de aynı hesabı kullanıyorsa, ki böyle çok var, x şubesinin ilanına y'nin ik'cıları da bakabiliyor. ya da ilk bakışında cv'yi indirirken dahil etmediği detayları hatırlayıp tekrar bakıp indirebiliyorlar. bazen indirmeyi unutup indirmek için tekrar bakabiliyorlar. bakıp çekmeceye atabiliyorlar, çekmece kullanıcısı birim müdürü bakabiliyor bi daha. bazen de yanlışlıkla tıklayabiliyorlar.

acemi'nin dediği gibi çok da takılmamak lazım bu cv görüntülenme işine. bir şey belirtisi olmak zorunda değil, üzerinde kafa yormaya değmez.

Ben edebiyat mezunuyum,
başvurduğum iş kolları ise yazılım.

bakıp bakıp gülmedikleri gibi ciddiye alıp görüşmeye çağırdılar, sonra da işe aldılar.

bakmalarının sebebi @acemi'nin dediği gibi midir, değil midir o konuda bilgi sahibi değilim ama gülmek için de bakıyor değillerdir.

özgecmişimi görüntüledikten sonra vodafone'den mail geldi bana sana gelmedi mi?

Evet geldi mail, başvurunuz olumlu olursa test atıcaz size diye. Bundan bahsediyorsunuz değil mi? Başvuran herkese gitmedi mi bu mail?

1 - vardı
2 - hayır yapamazdım. günde en az 2 saat telefonda ingilzice konuşuyorum ve yazışmalarımın %70'i ingilizce.

nisan'dan itibaren Hollanda'da çalışmaya başlayacağım ve kullandığım ingilizce %100'e çıkacak.

1- evet
2- hayır

I live in English.

1- evet, toefl isteniyordu
2- yapamazdim, internetteki kaynaklarin alayi yabanci dilde. Gelen yabanci danismanlar falan da var

evet mülakat da ingilizceydi
haıt hep ingilizce konuşmam ya da yazışmam gerekiyor

Sürekli zira yabancı bir okulda ingilizce öğretiyorum. :) Türkçe konuşabileceğim kimse yok bir iki öğrenci ve çalışan dışında.

Sanırım vardı, is ilanının kendisi ingilizceydi. İngilizce bilgim test edilmedi ya da sınamadım. Sozume givenildi.

İs yerinde sıklıkla kullanıyoruz. Kodlar, yorumları, commit.ler (yazılım) hep ingilizce oluyor ve bazen özensiz ya da hatalı yazdığımda tanımıyorlar.

İngilizce bilmeseydim almazlardı.

1. Vardı zaten mülakat da ingilizceydi.

2. Her gün kullanıyorum. Yurtdışı lokasyonlarıyla ben görüşüyorum genelde. Ofiste anlayan ama konuşamayan çok. Raporların da çoğu ingilizce.

1. 2 kişi ile ayrı ayrı İngilizce mülakata girmiştim+ sınav.

2. Çok az Türkçe kullanıyorum, yöneticimiz expat

risk almaya açık biri olsam da, bu durumda iş değiştirmek mantıklı gelmiyor.
şartlar arasında uçurum olmadığı gibi, oldukça yüksek ve gereksiz bir risk oranı var.

hayalindeki işi sevmediğin insanlarla yapmak o işi hayalindeki iş olmaktan çıkarır, merak etme.
yani kötü referans aldığın insanlarla birlikte çalışman zaten kafadan işi bitiriyor.
türkiye şartlarını, işin garantisinin olmayışını falan geçtim.
onlar ayrı.

elle tutulur bir yanı yok.
işinden ayrılma bence.

Şu anki işimde kalmaya devam ederim.

Edit: Yorum olarak da şunu söyleyeyim. İş güvenliği dediğinize göre fabrika gibi bir ortamda çalışıyorsunuz. Bir gün Türkiye'de ekonomik kriz olsa Türk şirketleri direkt işten çıkarma yoluna giderler. Avrupa merkezli firmalar ise Türk firmalar kadar krizden etkilenmezler. Zaten o adamlar bunların hepsini planlayıp o ülkeye açılıyorlar. Avrupa merkezli şirkete güvenmek daha iyi o yüzden.

blatta hiberna+1

Yeni teklif, risklerini düşününce şuan calistigin yerden çok farketmiyor.

sürekli comfort zonedan çıkma taraftarı biriyim, ben bile olduğum yerde kalırdım. 2,5 senede 35 kişilik departmanda 20 kişilik bir değişim hiç hayra alamet değil ve kesinlikle standart türk kafası firması. Kötü referanslar da cabası. Tamam referanslar taraflı diyelim ama departmandaki değişim ortada, belli ki yolunda gitmeyen bir şeyler var. 1000 tl için bu riske değeceğini düşünmüyorum.

yerinde kalma kararın bence de doğru. ikinci fırsaın huzurlu olanları karşına çıkacaktır. acele edilmemesi gerektiğini düşünürüm ben hep.

yerinde kal. belli ki o firmada o kadar sirkelasyon var ve referanslarda bunu teyit etmiş. bile bile lades deme

yerinde kal +1
sirkülasyon çoksa vardır orada bi bokluk. durumun müsaitse yurtdışı kovala derim.

profilinizi doldurun ve bağlantılar ekleyin.
profilinizin ne kadar dolu olduğunu gösteriyor linkedin, o seviyeyi %100 yapmaya çalışın. görülme ve imkanınız artar.

bunları yaptıktan sonra deneme üyeliğini başlatın. mesela işe başvurduğunuzda diğer başvuranlar arasından şansınızın ne kadar olduğunu görebiliyorsunuz. ya da şirketin istediği niteliklerden kaçta kaçına sahipsiniz gibi bilgiler premimum ile gelen avantajlar.

en büyük artısı şirket yetkililerine doğrudan mesaj atabiliyor oluşunuz. normal başvurulardan daha ciddi oluyor mesaj atmak. ancak deneme üyeliğinde yalnıca 5 mesaj hakkınız var.

en büyük avantajı linkedin learning'e erişim sağlayabilmeniz. içinde her konuda eğitim var. aynı zamanda lynda'nın eğitim setlerini de kapsıyor.

Bence o parayla kaliteli bir kariyer danismanina cv ve cover letterinizi duzenletseniz ve mulakatlar konusunda egitim alsaniz (ki internette de kaynak var) daha verimli bir yatirim olur.

F.lux demeye gelmiştim ben de. +1

evet yıllardır flux kullanıyorum. sorum şu;

ekran çözünürlüğüm yüksek, puntolar minicik. bir de uzaktan bakıyorum. bunun bir zararı var mıdır?

Çalıştığım şirkette 9 saat bilgisayar başı çalışılıyor. Yıllardır çalışan bir arkadaş halen daha kusursuz göz görüşüne sahip. Bu konu biraz da sizin genetik kalıntılarınıza ve genlerinizin göz kusuruna yatkınlığına göre değişiyor.

@ferhan'ın dediği gibi uzak bir noktaya veya düz beyaz bir sayfa/zemine kısa bir süre odaklanmak gözü dinlendirici etkiyi sağlar. Bunun haricinde ne yazık ki yapabileceğimiz çok fazla göz egzersizi yok. Ekran çözünürlüğü sabit kalmak şartıyla tarayıcıda veya bilgisayarda yazı boyutlarını büyütmeniz tabii ki daha az yoracaktır. Fazla küçük de o kadar süre için hiç iyi değil. Bir de göz kızarması için gözyaşı damlaları kullanılabilir. Malum ekrana odaklanma durumunda göz kırpma refleksi yavaşladığı için gözünüz kurur ve kızarır. Çok ciddi olmasa da uzun vadede göz kusurlarına sebep yaratabilir. Bu yüzden çok rahatsız hissediyorsanız 6 ayda bir, en kötü senede bir defa göz doktoruna görünmenizi tavsiye ederim.

15 senedir gözlük kullanıyorum, anca sabitlendi numaralarım. Ciddi sorunlara gebe olmasa da çok sinir bozucu bir şey gözün bir şekilde rahatsız olması. O yüzden tedbirli olmak her zaman iyidir. Dediğim gibi bu işin sıralaması gözü yoran aktiviteler ile dinlendirici aktiviteleri düzene oturtup periyodik göz kontrolü yaptırmaktan geçiyor.

kahvaltıyı yapan kişi sayısına ve onların ne kadar çay sever olmasına bağlı.

ben kapatıp, ılıyınca tekrar ısıtanlardandım. tazın tazeliğine zarar veriyormuş bu.
en küçük gözde, en kısık ateşte bekletiyorum.

kahvalti sonuna kadar alti dip sicakta acik kalir, yoksa sogur sidik gibi olur afedersin:)
hatta bazen dem kalir su biter, su eklersin, tekrar altini acar kaynatirsin

En kısıkta açık bırakırım.

Son kişi de artık içmeyeceğini söyleyene kadar en kısıkta açık bırakırım ben de.

bizde de açık kalır. hiç demlenince kapattığımızı hatırlamıyorum. sırf pazar kahvaltısında da değil, her çay koyuşta böyle.

bizde çayın altı ne zaman kapatılır? son kişi de içmeyeceğini söylediği zaman değil. o zaman boşu boşuna kaynamış olur. evde yaşayanların çay içme trendi aşağı yukarı belli zaten. çayı koyan o trende göre diğerlerinin artık içmeyeceğini düşünüyorsa kapatır.

Kaynayan suda oksijen azaldıgı için kapatıp sıcaga yakın içiyorum

En kısıkta açık. +1

Kapat soğuyunca aç, kaynatmaya devam et, kapat soğuk iç gibi eylemler çay için hoş değil.

çayın altını kapatmam ben hiç. babanne kısığı vardır ocağı kapatacakmış gibi yapıp kapatmadan en kısık ayarını bulup o ayarda tutuyorum. yoksa çay buz gibi oluyor içtiğimden de bi zevk almıyorum hem de sürekli ısıtmak zorunda kalmıyorum.

En kısıkta açık +1

Elektrikli caydanlik kullaniyorum. Otomatik modda kaliyor bitene kadar. Yani açık kaliyor kapatmiyorum. Bu arada çay sıcak içilir.

Evlenince bence. Kasmaya gerek yok. Durup dururken kural oluşturmaya gerek yok. X yaşa gelince ailenin yanından ayrılınır diye bir şey olmamalı.

kişi ailenin yanında yaşamaktan mutluysa ve sıkıntı yaşamıyorsa problem yok. değilse eğer işin saygıyla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum.

ben olsam ayrılırdım. insanın özel hayatı olabilmeli bir yaştan sonra.

Bizim memlekette yaşanır ama Amerikan dizi/filmlerinde gördüğüm şey, bu insanların "loser" diye damgalandığı. Demek istediğim, "kalınmalı/kalınmamalı" diye bir kaide yok bence.

Eğer ayrılmak için kendince sebeplerin varsa usulünce ayrılırsın tabii. Ama derdin tasan yokken durup dururken "30 oldum madem, gideyim başka ev açayım kendime" diye de dertsiz başına dert almana gerek yok. Aile iyi aile güzel de insan kendine ait bir alan isteyebilir, ayrı bir hayatı olsun isteyebilir, şudur budur ister. Böyle isteklerin yoksa ne diye ayrılasın yaşından dolayı?
İşsiz güçsüz ipsiz sapsız, ihtiyar insanların sırtında kambur bir hayatın olsa yine "git kendi hayatını kur, kimseye faydan yok bari kendine bi faydan olsun" denir ama aileye de sen bakıyormuşsun. Bakmaktan kastının geçimini sağlamak olduğunu düşünüyorum. Hasta bakımı ise zaten bırakma, üç günlük dünya, pişman olursun.

Universite gibi dusun, universiteye gitmek elbette zorunlu degil ama universite okumak bircok kisiyi olgunlastiriyor. Kendi evinde sorumluluk alunca da bircok deneyim kazanmis oluyorsun.

Ozellikle erkeklerin ailelerinden ayri yasama deneyimleri olmali cunku 35 yasinda adam 2 yasinda cocuk babasi oluyor ama ocakta sut isitmayi bile bilmiyor. 21.yuzyilda yasiyoruz. Bir eviniz olsun, cocugunuza devlet okulunun sunabileceginin yaninda bir gelecek sunmak istiyorsaniz kadin da calismak zorunda.

Bu gibi nedenlerle yetiskinlerin anne baba korumasi olmadan yasamayi deneyimlemeleri gerekli.

30 yasinda aileleriyle yasayan kisiler genelde muhafazakar kesim. Zaten kadinin yeri evde hizmet etmektir. Erkek mutfaga girmez kadin da alisverise cikmaz. 3 cocuklari olur. Bunlara anane bakar cunku o da anneden zaten 15 yas falan buyuktur. Calismaz hayatinda hic calismamistir. Evet bu insanlarin universite okumasina ve benzer sekilde ayri eve cikmalarina gerek yok.

Cevap basit kişi istiyorsa yaşar,
İstemiyorsa ve şartlar el veriyorsa başka evde yaşar.
Aile ile de yaşamak baya avantajlı bence hem sevgisiz kalmıyorsun hem de çok para harcamıyorsun, kendine harcayacak daha fazla paran var ve eve yorgun argın geldiğinde yemek yapma sıkıntın yok.

Elindeki maaşla gerçekten ayrı bir evde yaşayabiliyorsan yaşa bence. Ama bunun tamamen maddi olduğunu düşünüyorum. Neden 30 yaşındayım ailemle yaşıyorum diye kendini kasmanın bir anlamı yok. Türkiye de bu piyasa şartlarında gayet normal ve gerekli. Ben tek başıma geçinemiyorum mesela şuan.

Soru çok anlamsız geldi bana açıkçası. Bunun kaidesi ve yaş sınırı yok.

Sorundan hareketle diyorum ki aileden ayrı yaşamak aileyi terk etmekle eş tutuluyorsa birlikte yaşanmalı.

Powerpufgirl güzel açıklamış.

ailenle yaşamakla ilgili bir sıkıntısı yoksa neden ayrılsın ki?

muhtelif sebeplerle 20li yaşlarda ailesinden uzakta, tek başına 4 - 5 yıl yaşayıp da bu yaşlarda tekrar ailesinin yanına gelenler genelde sorun yaşıyorlar. çünkü alışık oldukları özgürlük algısı tekrar değişiyor. insanlar da uyum sağlayamayıp ayrılmayı düşünüyorlar.

ancak bu bir şart değil. yani bu yaşa gelmiş biri ailesi ile sorun yaşayacak diye bir kadide yok. her şey yolunda ise ben ayrılmayı düşünmez, ayrı evde vereceğim kira, yemek, temizlik gibi masrafları da kenara koyar ve para biriktirdim.

bu arada; ailesi ile yaşayıp da para birikteremeyen çok insan var. nasıl olsa kira, mutfak masrafım pek olmuyor deyip müsrif yaşıyorlar.

duvara

kapıya

Kapı sağda, cam soldayken ortada paralel olarak ayaklarım duvara bakarak yatıyorum.
Fakat dediklerinizden birini seçecek olsaydım, kapıya ayaklarım bakarak yatmayı tercih ederdim. Daha güvenli geliyor.