tampon artığıdır. önemli bir şey olmasa gerek

sorun şu ki hiç hata yapmaman lazım. tek bir hatada paranın büyük kısmını kaybettiğinde o panikle alacağın kararlar tamamını kaybetmene sebep olacaktır

Borsa kar ortalaması genelde yılda %15 civarı; %30 için her şeyi bırakıp bu işlere zaman ayırmanız lazım.

@orph büyük kayıplar yaşayacağımı sanmıyorum. hisseyi araştırıyorum ve spekülatif hisselere hiç girmiyorum. zarar edersem de belirlediğim noktada stop loss yapıp çıkıyorum. hatta şöyle diyebilirim. mesela önümüzdeki yıl ne kadar kazanacağımı bilmiyorum ama kaybedersem ne kadar kaybedeceğimi biliyorum. çünkü zarar edersem duygusal davranmayıp çıkıyorum. bu yüzden zarar ettiysem de hep belli bir sınırı aşmadı zararlarım.

@gezegen %15 çok düşük geliyor bana. önceki sorudaki gibi mesela bu yıl sadece thyao sayesinde %400 kazandım. biliyorum uç bir örnek ve her yıl olmaz böyle ama %15 de aşırı karamsar geliyor. yani bu yılki enflasyon %13 galiba. o durumda borsanın bir esprisi kalmıyor.

5 yilda 150 bini 1 milyona donusturmek?

evet mumkun. mantigima yatiyor. al-sat yapmak degil de alip yillarca baklemeden yanayim. param daha yok, olunca oyle yapacagim. tabii hissesini satin alacagin sirketlerin vizyonu ve yaptigi isin gelecegini ince eleyip sik dokumak lazim.

bu arada borsadan pek anlamiyorum:) tek bildigim hisse senedi alip beklemek, acgozlu olmamak, sabirli olmak ve sakin kalmak.

al sat yaparak çok çok çok şanslı değilsen bir yerde patlarsın. ki o kadar şanslıysan her yerde paranı katlayabilirsin zaten.
kısaca; al sat yapmak günümüz borsalarında profesyonel değilsen çok riskli. ki profesyoneller için bile riskli cünkü artık al at işlemleri yazılımlarla otomatik olarak yapılıyor. siz küçük balık olarak bu piyasada cok çabuk yutulursunuz.

"bu paradan 1 milyonu geçene kadar basit şeyler dışında harcama yapmayı düşünmüyorum" bence bu kısmı, yılda 30% kazanmaktan daha zor

heves kırmak istemem ama gerçekçi olmakta fayda var. sevdiğim bir söz var. "yerde 10$ görüyorsanız muhtemelen gerçek değildir". yani işin özü şu ki, yalnızca borsa yoluyla her yıl %30 oranında gelir elde etmek mümkün olsaydı, pek çok kişi bu yolla elde edilebilecek geliri zaten ederdi.
eşyanın tabiatı gereği hisse senetlerinin t+1 zamandaki değerinin öngörülememesi gerekiyor. öngörülebilir olsaydı, ortada kazanç olmazdı.
belirtmek istediğim bir diğer husus; yıllık risksiz getirinin (şu an yılda %14 civarı) üzerinde elde etmeye çalıştığınız her gelir risk içerir. yani her yıl %30 artırmaya çalışırken, 3 sene sonra elinde 80-90 bin tl'ye gerileyen bir rakam olması imkânsız değil.
ayrıca hisse değişiminde belirgin değişime yol açabilir nitelikte habere erken erişme şansın olmaksızın (ki yasa gereği böyle bir imkânınızın zaten olmaması gerekiyor), borsadan uzun vadeli düzenli gelir elde etme ihtimaliniz yüksek değil.
eğer borsa senin belirttiğin gibi bir kazanç kapısı olsaydı ekonometri ve istatistik bilen kişiler, 100.000 satırdan fazla veri birkaç saatte işleyip yeterli gelir elde edebilirdi. ama edemiyor.

qz.com

bunu gerçek hayatta yapabilsen en geç bir aya fbi basar evi.

trde ise milyon kazanabilmek için en az o kadar paran + içeride adamların olmalı.

1-2 senedir borsa yukari dogru hareket yaptigindan cogunluk kazandi. 1-2 sene boyunca dusen ya da yatay hareket eden piyasada %30 yapabilir misin sence?

bi ilave daha yapayım. 7 sene sonra o 1 milyon şimdinin 500bini olacak. bunu da unutma ;)

dunyada seneler boyu sektirmeden hele ki bahsettigin %30larda falan tutarli kar saglayabilen (istedigin borsada) kisi kurum kurulus yok. belki piyango kazanacak kadar sansliysan. zaten oyle tutarli ortalamanin cok ustunde getiri saglayan kisiler meshur oluyor herkes isimlerini bilir.

yani oyle cok arastirma spekulasyondan kacma ile falan olacak is degil. ben isi milletim milyarlarini yonetmek olan, ekonomi doktorali uzmanlar calistiran fonlardan falan bahsediyorum. bahsettigin "yaparim" dedigin sey onlarin yapamadigi sey.

veya soyle diyeyim, borsadan senede duzenli %30 getirecek sihirli bir metodun varsa bu fon yoneticilerinden falan birine git. sana 1 milyonu giris bonusu olarak verirler. o 7 senede ise milyonlarca dolar kazanirsin. 150 binini de tuvalet kagidi yaparsin.

yani olmaz o, maddenin tabiatina ters.

açıkcası bu kadar olumsuz bakış açıları beklemiyordum. ben mi çok uçtum bilmiyorum ama belirli bir miktar kazancın hayal olduğunu düşünmüyorum. tabii bu kadar çok olmayabilir. sonuçta bu kadar basit ve istikrarlı olsa herkes milyoner olur. ama enflasyon %10 civarı seyrediyor. demek ki yılda min. bu kadar kazanılıyor ki borsaya yatırım yapılıyor.

yuzde 20 reel getiri sagladin diyelim enflasyon sonrasi, o bile buyuk bir miktar. dedigim gibi, garantili senelik %20 getirecek bir fon yonetsen (ama garanti verecek), sana dunyanin 4 yanindan milyarlarca dolar yagar bize yatirim yap diye.

yani oyle olmuyor demek istedigim.

yani soyle dusun, ahmet abi borsayla ugrasacak falan zamani olmadigindan parasini mevduat faizinde tutuyor.

sen ise senede ortalama reel %20 getirecek kadar isi biliyor, calisiyorsun sirketleri borsayi vs.

madem boyle bir sey yapabileceksin, neden 150k gibi ufak bir paraya o emegi veresin? millet parasini sana versin buyuk oyna buyuk kazan o zaman?

neden olmaz, cunku isin icinde risk var. o parayi kaybetmek var.

o riskin boyutu da kazanmayi amacladigin getirinin (risksiz yatirim uzerine) orani kadardir.

borsadan cok daha buyuk getiriler de elde edebilirsin, cok daha fazla da kaybedebilirsin ozetle.

o dediğine katılıyorum. o kadar kolay kazanılsa birçok insan parasını yatırım yapmam için verirdi. bu kadar kolay olmayacağıdan dolayı şüphelendim zaten bu kazanca ulaşmama. ancak reel %20'nin fazla olması da mantıklı gelmiyor. mesela herkes %10 kazansa birçok insan parasını bankaya yatırır %10 kar için uğraşmaz. parası değer kaybetmez kafası da rahat olur.

ayrıca doğru hisselere girilirse borsa tehlikeli değil bence. yani borsada tüm parayı kaybetme durumunun yanlış kararlardan olduğunu düşünüyorum. bu yıl ne kadar para kazanırım bilmiyorum. belki de kazanamam ve zarar ederim. ama şunu biliyorum. zarar edersem de bu %25'i geçmeyecek. çünkü belli bir oranda stop loss yapıp toplam zararım %25'e ulaşırsa da ara veririm borsaya. riskin o kadar korkulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum.

makul kar ne kadar peki? ya da zor olan kar oranından ziyade her yıl etmek mi? yani reelde %20 bile çoksa %10 kazanmak yerine banka faizi daha mantıklı.

dogru zamanda dogru adimlari atarsaniz bence mumkun.

buradaki yorumlara bakmayin siz.

sizin gibi ufaktan girip de ciddi rakamlara ulasmis pek cok kisi var.

onemli olan o ciddi rakamlara ulastiginizda ne yapacaginiz.

o durumda da "profesyonel" davranmayi becerebilirseniz, cok iyi paralar kazanabilirsiniz.

hocam
yaşınız genç
dikkat edin paranızı kaptırmayın
yani bize faydası ya da zararı yok işiniz gücünüz rast gitsin
1 yılda 2m tl cirolu şirket kurmus biri olarak soyluyorum sıfır sermaye ile.
ciddi analizci bile olsanız borsa şans işi. plan program yapılamaz.
150 k tl yi 1 m usd yapabilirsiniz ama batırabilirsiniz de
işin en garanti yöntemi %10-15 verecek bir kaç yatırımda tutmak paranızı ve bildiğiniz işler olmalı.
en düşük maliyetli yatırımlar seçilmeli.

Hacı TL bazında 5 senede ortalama %30 kar istiyorsan türkiye borsasına hiç girme. ABD borsasına gir, al bir DOW J, S&P 500 index hissesi, bunların zaten son 5 senede yıllık getirileri %15 civarı(dolar bazında). 5 seneye dolar zaten 2 katına çıkar rahat, etti mi sana %30?

Al işte TL bazında milyonersin, hiç zaman da harcamadın şu hisseye mi yatırsam bu hisseye mi yatırsam diye.

bu arada kazançları ocak ayından bir sonraki ocak'a kadar hesaplıyorum. önceki yıllar diğer duyuruda bahsettiğim kara ulaştım. bu yıl ocak'tan nisan'a kadar geçen 4 ayda %19 civarı bir kar elde ettim. amacım bu yıl sonuna kadar %11 kar daha elde edebilmek. bu istikrarı kaç yıl sürdürebilirim bilmiyorum ama bu yıl da hedeflediğim kazanca ulaştım gibi.

iade et yerine
www.amazon.com
bunu al.
bende var 3 ayri boyda ve amacta kablosu var.
ses kalitesi de tartisilmaz.
yorumlara bakarsan da anlarsin zaten.

daha yüksek sesler almak için ses kartı alman lazım. mobil kullanımda o kulaklığın performansını görmüşsün zaten. iade edip diğer modeli almayacaksan kabloyu kısaltmak yerine biraz toplayıp bant vs gibi şeylerle sabitleyebilirsin orta kısımdan. çok estetik bir görüntü olmaz ama iş görür.

Kablo kalın. Sanki kaba duruyor. Fazla yer kaplayabilir

m.n11.com

Bu da aynı gibi.

makinenin üstünde çalışma değerleri ne yazıyor?

rhan: bu sanki şarjetmez gibi, güç kablosu sadece. teşekkürler.

mungojerry: makine yanımda değil ama ürün şu www.hepsiburada.com otomatik voltaj 100-240 V yazıyor. teşekkürler

Ufak tefek programlarsa, WINE dene.

başka fikri olan var mı

sanırım bootcamp ile zaten specifik sürümleri kurabiliyorsunuz. en son windows 8 kurulabiliyordu sadece. son durum nedir bilmiyorum.

sanal makine ile, vmware, istediğinizi kurabilirsiniz.

7 veya üstü 64bit olması gerekiyor. os x'in içinde bootcamp diye bir program var ordaki yönergeleri takip ederek yükleyebilirsin.

dolandırıcı evet

Dolandırıcı denemez.

Aracı bir kurum denebilir. Temelinde ücretsiz olan bir hizmeti ücretli olarak sağlıyor. Ücretsiz yöntemden yararlanacak yetkinliğin (ingilizce, internet bağlantısı vs.) yoksa bu firma o hizmetine karşılık 50 TL istiyor.

Sen ücretsiz yoldan da yürüyebilirsin. Ekim 2016'da başvurabilirsin resmi site üzerinden.

verdikleri numarayı aradım iptal ettirdim.

dolandırıcı düpedüz.

tp. ulşm kartim yok

Jeton alip vapurla Kadikoy'den Besiktas'a gecin. Besiktas'tan da dolmusa binip Kanyon'un onunde inin.

üstteki cevaba ilave:

kadıköy-beşiktaş arası motor da başladı. daha hızlı gidersin. vapur bekleme.

disk izlencesi ile DISKI ONAR ve DISKI DOGRULA secenekleri ile bir diski taratsaniz faydasi olur mu acaba?

disk izlencesini açınca "bu sürücüde onarılamayan bir donanım sorunu var disk değişmeli "fln diyor. :/

os x'de s.m.a.r.t taramasi yaptir bakalim ne cikacak? ona gore en saglikli bilgiyi alabilirsin.

www.volitans-software.com

bendim o ya :)

vallaha mı. oha . ne tesadüf

honda civic.

60 bin'e kadar bulabilirsen eger, 2011 ve ustu model bir (bkz: mazda 6).
arac inanilmaz.

e 90 kasa bmw 3 serisi.

nekodunlangafana +1

mazda 6'yı şiddetle tavsiye ederim.

captiva tatmin eder o fiyata

yılda ortalama kaç km yapacağını öngörebiliyo musun?

max. 20 bin olur heralde

E90 makyajlı kasa 320i.

şimdilik ben de öyle düşünüyorm

bu çantalardan takanları en son 7-8 sene önce görmüştüm sanırım. tarzına yakıştıracaksan tabi outlet ama genel-geçer bir tarzın varsa öteki daha iyi.

pek anladığım yok. o kadar eski moda ürünler mi bunlar. kendim için değil zaten

Yoncayı ve üç çiçekli olanı beğendim.

ama hangisi

yoncalı olan. gerçi o da pek güzel sayılmaz ama içlerinden en güzeli o gibi durmuş kadının kolunda.

üç çiçekli olan bence.

:/ nesi var.

yonca ve 3.sü. değişik bi kilit sistemi var, hoş bence o ayrıntı

2. ve 3. diğerlerine nazaran çok daha güzelmiş.

Seagull'lar iyidir. Ama sen rahat edemiyorsan rahat edeceğin bir gitar al. Sırf iyi diye gidip çalamayacağın bir gitara para vermenin anlamı yok.

Bu arada, sert derken neyi kastediyorsun? Sesi mi sert? Telleri mi sert? Telleri sert geliyorsa, bir gitar tamircisi derdine derman olabilir.

telleri sert evet. tonunu pes yapıyorum. yine sert. acaba telleri mi değiştirsem napsam . bu kadar fareder mi ki telden

Sap ayarı ve tel yüksekliği de farkettirir. Tellerin serti/yumuşağı var. Ben elektrik gitarda 12 numara kullanıyorum ama yumuşak teller. Kimisi 11 kullanıyor ama bakıyorum benimkilerden sert.

Torrent yardırdığı için giremiyor olmayasın, torrenti kapa bi bakalım yine mi aynısı olacak. Torrent indiriryorsa internetinde bişi yoktur gibime geldi.

Torrent'e hız sınırı uygulayıp bir de öyle deneyin. Torrent in bütün neti sömürme gibi bir olayı var.

onu da denedim , bir gün boyunca kapadım hiç girmedim. değişen bişe yok. yine bazen giriyor bazen girmiyor sitelere.

pastadan çıplak çık ve pırlanta yüzük takılı olsun.

araba hediye et

adını bora olarak değiştir. gerisi gelir zaten...

sicak bir seyler ismarla.

bence büyümeyi bekle.

mektup yaz.

(bkz: the naked man)
3te 2 başarılı olma şansınız var.

öyle bir şeyi yaparsan kız sana en kısa zamanda tekmeyi basar, blackmail demişti dersin..

hangi şekilde olursa olsun başkasının hakkını yiyen kötüdür.

kötü insan yoktur. yanlış insan vardır, ama onun yanlışlığı da sana özeldir. yani bi adamın cinayet işlemesi senin için "kötü"dür -aslında yanlıştır.- ama bi başka adam der ki "karşısındaki hakketmiş kardeşim o da öyle yapmasaydı öldürmezdi" falan gibisinden.

yani kötülük gibi bi yargım yok, yanlışlık var ama bunun bana özel bi düşünce olduğunu biliyorum. ya çok karışık anlattım ama bunun gibi bişey.

çok düşündüm . kötülüğün tanımını yapamadım .

otobüste yer vermeyen insan

işin özünde kötülük diye bir şey yoktur. iyilik-kötülük, doğru-yanlış vs. bunlar insanların kendilerinin türetmiş oldukları yapay kavramlar. hatta kötü diye birşeyin gerçekten varolmadığını da şöyle ispatlamaya çalışayım; mesela bir kültürde çok kötü olarak adlandırılabilen bir şey, başka kültürde çok çok iyi olarak varsayılabiliyor.. şimdi aklıma gelen örneği, kurban kesmek mesela. müslümanlarda çok çok iyi bir şey bu değilmi? oysaki başka bir kültürde kötülüğün belkide en saf örneği. iylik içinde bu şekilde düşünülebilir.

kültürler dedim ama, olay aslında bireyden bireye göre bile değişiyor. şimdi her bireye göre değişebilen bir şey gerçekten varmıdır? o halde iyi-kötü diye bir şey yok.. bu işin en derin kısmıydı

bir de şu şekilde düşünelim;

2 kişi var.
a kişisi: dedikodu, küstahlık, kibirlilik gibi durumları yapan birisi. hatta bunların hepsini karıştırıp ortaya ateşli bir şekilde bir şey çıkartarak yapan, toplumun "en kötü" diye varsaydığı bir birey.

b kişisi ise: yukardaki bireyin yaptığı şeylerin hiçbirini yapmaya gerek duymadan 1. örnekteki insanın yaşadığı hayattan çok daha fazla haz alarak ve çok daha az şeye ihtiyaç duyarak yaşayan insan.

şimdi a kişisi kötüdür. b kişisi iyidir. şeklinde bir sonuç çıkyor ortaya. oysaki yanlış bi sonuç bu. çıkartılması gereken sonuç şu olmalı; a kişisi, henüz gelişim aşamasında olan, hata yapan, sürekli hatalarına devam eden bir kişi ve büyüyen bir birey. en güzel terimiyle adlandırmak gerekirse "ilkel" birisi.

b kişisi ise, aynı şeyleri (kibirlilik, küstahlık vs. vs) yaparak, bunların anlamsızlığını görüp, yapmaktan vazgeçmiş, nitelikli, gelişkin bir kişi. en güzel terimiyle "çağdaş" birisi.

burada göstermeye çalıştığım, iyi yada kötü'nün varolmadığıydı.

şu soru akla gelebilir: e herkes böyle çirkin şeyler yaparak mı gelecek o güzel insan olma noktasına ?

-hayır. çünkü kişi bunları kendi kendine öğrenmeye kalktığında bu uzun ve başarısızlıkla sonuçlanma olasılığı yüksek bi uğraş olmaktadır. bireyin ailesidir ona o nitelikleri göstermesi gereken. göstermek dediğimiz burada, öyle sözle olan şeyler değil tabi. bizzat model olması gerekmektedir.

samimi olmayan insandır, kandıran insandır.
hırsızlık haklı olabilir; ancak cinayet, tecavüz direkt kötülüktür.
yani bir diğerine zarar vermediğin sürece kötü insan olamazsın (diğerleri için).
yalnız bir de kendine kötü olmak var, o da kendine fiziksel ve psikolojik/duygusal zarar vermekle oluyor.

kötülük bence insanın kendine yakışmayanı giymesidir.

bence, etik olmayan şey kötüdür.

Bana yapılmasını istemediğimdir.

Apartmanın girişine yazı asmışlar "bugün şu saatler arası su kesilecek" diye. Annemin ertes günü misafiri vardı. Evde kesin temizlik yapılacak. İşe gider gitmez aradım söyledim. İş arkadaşım "sana ne yahu, kendi sorunu" dedi. Kötü işte, bildiğin kötü!

başka insanların temel hak ve özgürlüklerini engellemek kötülüktür.

"Zayıflıktan doğan herşey" demiş Nietzsche. bencede öyle.

santorini

maldivler gitmek istediğimiz yerlerin başındaydı fakat o dönemde muson yağmurları varmış.bu yüzden vazgeçtik.

(bkz: goa)
(bkz: bora bora)

st petersbur aşıklar şehri..

bence yurtdışına çıkmayın, karadenize veya egeye gidin. hem daha rahat edersiniz hem de paranız ülke dışına çıkmamış olur :))

ben şu ülkeye gittim mutlaka gidin ya da gitmeyin diyeniniz var mı peki?

ben avrupa turu derim.

ayrıca bora bora'ya gitmek çok zor. gidipte döneni döverim o ayrı. :)

maldivler +1 santorini -1

hırvatistan dubrovnik tavsiyemdir. adriyatik kenarında güzel bir yer.

hırvatistan dubrovnik + 1

tayland-phuket ya da phi phi

taylan ve maldivler için temmuz ayı muson yağmurları dönemi oluyor malesef:)

Maldivler+1
Prag

hayırlı olsun.

tvarsivi.com

st petersburg. az evel izledim çok iyiymiş. bir de çok kuzeyde diye mayıs temmuz aylarında güneş 11de batıyormuş.

deniz tarih nehir ada rus kültürü mimari vs vs bence kesin gidin. belgeselden doğru bir şehire bayılacağım aklıma gelmezdi ama çok beğendim. doğrudan uçak da varmış.

kuba yi hic onermem. biz de balayina gittik, son bir haftayi eve donus yolculugunu bekleyerek gecirdik resmen. yemek kulturu zayif,ingilizce bileni bulmak bi`dert, hersey eski ve kalitesizdi. turistiz diye duduklemeye calisan adamlarla kac kez kavga ettim resmen. oturacak soyle keyifli, temiz bir bar bile yok ortalikta(3 farkli bolgede bulunduk). guzel restoran diye oturdugunuz yer bile bizim turistik kebab mekanlarindan hallice degil. vallahi bizim patara bunlarin tropik plajlarina bin basar. dunyada daha coook yer var kubaya gidene kadar derim.

viyana budapeşte prag

koska iyidir. başka marka bakmana gerek yok

pekmezin sahtesi olmaz, ucuz ve para getirmeyen bi üründür.. doğal olanları tercih et aktarlarda falan doğallarından çok var

fazladan şeker katılmışı falan var tabi. koska'nın pekmezini denemedim hiç ama şahsen güvendiğim bi marka.

yalnız en güzeli köy pekmezi tabi. bazı kuruyemişçiler, küçük yerel marketler falan getirtebiliyor. hatta bizzat üretenler oluyor. gerçi bağ bozumunu geçtik ama...

üzüm-dut ve keçiboynuzu pekmezleri var. genelde üzüm tüketilir. tadına bak üçünün de hangisini beğenirsen onu al. tahta kutularda satılan 1 kg lık koyu kıvamlı üzüm pekmezleri, pazarlarda falan satılır. ben en çok onu severim.

Acikcasi koyde yapilmisini bulabilirseniz iyi olur. yillarca koska yerken araya babamin yaptıgı pekmez girdi. Bitince Koskaya döndüğümde rezalet, nasıl yapay Bi tatmış gibi. Neyse, yazın da lazım olursa mesaj atın ulaştırayım.

cigerdelen demiş ki : "kan yapacaksan pekmezden önce siyah kuru üzüm yemen lazım.
pekmezde o kadar çok kan yapıcı bişey yok. "

e pekmez zaten üzümden yapılıyor, hem daha yoğunlaştırılmış halde. üzüm bu kadar faydalıyken nasıl oluıyor da pekmezde o kadar çok kan yapıcı bişe yok???

tabi ki pekmezin de sahtesi var, kim demiş ucuz oldugunu. hakiki şeker katılmamıs köy pekmezi 25tl'den satılıyor. koska'nın en kral pekmezi kaç liraymış?

Metrobüse bin, ayvansarayda in taksiye bin

taksi pahalı geliyorsa metrobüsle mertere kadar git, ordan dolmuşlara bin.

amaç batrampaşa metro turizm otogarına gitmek. inşallah ayvansaray durağına yakındır orası. teşekkürler. 3 bucuga yetişmem lazım.

edirnekapı'da in, demirkapı metrosuna yürü (15 dakika), oradan otogar metrosuna bin.

çok benzer bir olaya denk gelmiştim. sanırım yemekten çok merak ile kokluyor ediyor falan. ama bir bilgim yok. sadece tek bir kediye özel olmadığını not düşmek istedim.

ama ben de dahil çevredeki herkes beynini fln yiyor yorumu yaptık. yemeye çalışıyor gibiydi.

ölen sahibinin yüzünü yiyen kedileri filan duymuşsunuzdur. beynini yiyo idiyse bile bu, kedinin günahkâr, gayrımedeni olduğunu ya da çok aybettiğini göstermez. netçe itibariynen kedi hayvanı çok da evcil değildir. daha yeni yeni evcilleşmektedir. son bi kaç bin senedir yani.

hayatta kalma içgüdüsü ile, zaten ölmüş olanı yiyebiliyorlar. bizdeki gibi ölülere belirli bir saygı gütmeleri gerekmiyor. Bunlar hayvan ve belirli dürtüleri var sadece. internetten gördüğüm kadarıyla, bir kedi, araba çarpıp can vermiş arkadaşını saatlerce uyandırmaya çalışıyordu. belki aralarında bi duygusal bağ vardı bilemeyeceğim. ama bu durumda yavru kedi belki gerçekten de hazır protein şansını değerlendirmek istemiş olabilir. ama bu onu kötü karakterli bir hayvan yapmaz. doğanın sert koşulları diyelim... ne bileyim.

guzel bir otelde spa masaji yaptirabilirsiniz.

otellerin masaj salonları mutlu sonla bitmeyenlerindendir. 150tl gibi bir meblağya kendinizi ezdirebilirsiniz.

hangi yaka

mümkünse avrupa yakası.. anadolu tarafı da olur, yeter ki fazla cep yakmayan gerçek bi masaj salonu olsun.

www.bakirkoysauna.com


giriş 35tl masaj 50 tl

bahçeşehir'de relife wellness spa var. iki endonezyalı abla yapıyor. işin uzmanılar, ortam da güzel. iki kişi 110 TL ödemiştik sanırım.

bakırköy sauna iyi gibi de sitesinde masaj için bi link göremedim. welness spa ise sanki biraz daha pahalı bi yer gibi ama eğer tek kişi elli lira falansa ben sanırım orayı tercih edebilirim. cevaplar için teşekkürler :))

aa jiraiya (:

humm kayseriye gidicem ya sorun çıkar mı ki yaa, birisi sırtımda olcak zaten. diğeri elimde olcak.

yurt içiyse hiç sorun çıkmaz.

ne güzel çantalar

en sevdiğim küfrüm derken bir küfür olduğu tanımı var, bana örnek legal gibi geldi. tabi sizin entryleri de bir görmek lazımdı.

ayrıca; moderasyonda keyfiyet faktörü... olabilir yani olmamış değil.

@mr bird, "en sevdiğim küfrüm"

subjektif bişeyin tanım olarak kabul edilmemesi lazım.
ama bu tarz başlıklarda tanım olması koşulu aranmıyor bence.

iyi de tanım dediğiniz şey enrinin sonunda? e o zaman aralara bir yere de koyabilirim?

İcinde tanım olmasına da gerek yok. Ornek de yeterli. O entryde son cümle olmasa da legal.

tabii ki; başlığı tanımlamış olması yeterli. entry'nin içerisindeki yeri hiç önemli değil, yeter ki bir tanım/tanım devamı bulunsun. subjektif entry'lerde legal kabul ediliyor.

Bahsettiğiniz entry'nin "en sevdiğim küfrüm" kısmı ilk halinde yoktu. Ve silinmişti, sonradan canlandırıldı.

Elbette bu entry'deki gibi kör göze parmak bir tanım yapmak zorunda değilsiniz, tanımı entry'nin en başında yapmak zorunda da değilsiniz. Ne diyor; tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz.

bu ilk başta tanım olacak lafı kimden çıktıysa artık. millet entriye başlarken "tanım:" yazıp duruyor demek bu yüzdenmiş.

tabi ki var.

edit: eski makinemizde sıra sıraydı hepsi, ordan biliyorum. son durulama filan..
edit2: bizim beko 3100A makinemiz aşama aşama gösteriyordu nerede olduğunu ve son durulamanın yumuşatıcıdan sonra olduğuna eminim. durulamıyorsa, kötüymüş.

İste onu diyorum. Ya yumusaticiyi
Son durulama sırasında alıyorsa makine?

yok yumuşatıcılı su ile biraz bekletilip sıkılıyor.
satış mühendisliği yapmıştım zamanında yıkama fabrikalarına.
www.florakim.com

E o zaman benim dediğim gibi? yumusaticidan sonra ayrı bır durulama yok? Yani boş suyla?

evet temiz su ile durulama yok.

alışmadık şeyde durmaz gibi gibi. her şeyle gitmeyebilir bir de.

bence bi üstüne geçir, bak aynada, kendini incele. "oldu bu" dersen al.

beyaz yerine beyaza yakın, yırtık pırtıklılar daha iyi olur sanki

edit: üzülme canım, hevesin varsa al gitsin.
hem bak, ne tatlı olmuşlar
discovalante.files.wordpress.com

Yirtik pirtiklardan giyemem ki ben. Öyle biri değilim yani. Ama sanirim beyaz giyebilirim. Ama bembeyaz da giyemem sanki.

hayır sakın. sakın sakın sakın :/

niye ya bence güzel. üstüne mavi lacivert tarzı şeyler giyersen güzel duruyo gayet.

al bence.
taşak geçilecek insan lazım.

Koreliler gibi citi piti bir yapin yoksa uzak dur bence.

gugılda görsel bile yok doğru düzgün inan, alma bence.

"zürafanın şaşkını, beyaz giyer kış günü"

gerek yok.

gerek var

merak etme benimde yok hiç olmadı bile (yaş:19)

neden?

çünkü, bunu bile burda seni zerre tanımayanlara soruyorsun sebebi bu. cevabını kendin bileceksin. neden/nasıl olmadı şimdiye kadar? okuyor musun?

piç değilsin(şu dakkadan sonrada olamazsın zaten)
ağzın laf yapmıyor
utangaçsın
girişken değilsin
ortamlara giremiyorsun
kız gördüğün zaman atak yapmak yerine, işi artisliğe vuruyorsun ama bunun hata olduğunu bilmiyorsun çünkü yaptığın artislikle kalırsın ancak

dost acı söyler hacı kusura bakma ama daha sayayim mi?..

sanırım biraz atack olman lazım ılk baslarsa cok konusup kızları sıkma cıkar ılıskınde olmasın sonra devamı gelır ıste

sosyal bi ortama dal. üniversitedeysen öğrenci kulübüne gir, dışarda da bi sürü sosyal gruplar var. barınak olur, başka bi organizasyon olur. hiç bilemedin çalışmıyosan bi iş bul. biraz kendini sevdirirsen girersin aralarına.

bendede aynı durum var, hatta çevremde erkek bile yok nerdeyse. insanlarla fazla muhatap olmayı sevmiyorum.

yapman gereken; o erkek arkadaşlarından yavaşça uzaklaşman. "siz gidin, benim ufak bir işim var, gelicem." diyebilmek çok önemli. daha sonra bir kızın yanına gidip "notlarını fotokopi çektirebilir miyim?" vb. bir cümleyle başlayabilirsin. (bkz: yaptım oldu)

haceli kursa filan git sosyal ortamın yok ( okumuyorsan ). çağırılan ortamlara git eşeklik etme onlar da bizim gibi insan bunu unutma ona göre muhabbet et öptüm bye ilknur

kız ortamını boşver. kaliteli yaşamaya çalış, bunu başarırsan hayatında olması gereken ne varsa olur, emin olabilirsin.

blackmail doğru söylüyor.
piç değilim
ağzım laf yapmıyor
utangacım
girişken değilim
ortamlara giriyorum ama üstteki sebeplerden dolayı bir bok olmuyor
kız gördüğüm zaman atak yapmak yerine mal mal onlara bakıyorum. sadece muhabbet ediyorum.
22 yaşımdayım ve benim de kız çevrem yok.

boşver kafan rahat olur diyenleri siktir et. kız olsa da kafam rahat olmasa amk. boş boş konuşmaktan başka bir şey yapmıyorlar.

sen hatunları gözünde çok büyütmüşsün kardeş, kız ortamı erkek ortamından 1000 kat daha sıkıcıdır söyleyeyim. özellikle türk kızlarıyla edebileceğin muhabbet çok kısıtlıdır.
onunçin bi keraneye git, kadınların ne kadar basit olduğunu anla derim. 5 gr et parçasından fazla bişey değil, göreceksin. açılırsın hem bu şekilde...

dost orgy söyler kusrakalma.

diğer cevresi olan arkadaşlarınla takil.

ben de senin gibiydim bu yıla kadar. bu yıl kızlarla takılıyorum erkeklere göre çok daha sıkıcı. boşver kızları saplar gibisi yok. kızlara sadece sevgili durumunda bulaşmak lazım.

Aşiret gibi gezeceginize iki erkek gezin en azından sansin artar.

hangi hat? örneğin kadıköy-kartal hiç bitmez

Kadıköy - ünalan Mahallesi (Acıbadem )

muhtemelen yazım hatası var. avüvüze hiç duymadım.

yazım hatası olsa gerek, muhtemelen tahriş demek istenmiş.

Avülze etmiş demek istemişler ama yanlış terim kullanılmış. Avülziyon (avulsion) çok farklı bir durum.

mecbur tahriş diye çevirdim artık avüvüze bugüne kadar hiç bir yerde yazılmamış @plastik keşke cevabını daha önce görseymişim. çok teşekkürler cevaplar için:)

ben şahsen uyuz oluyorum atmayanlara. dikkate alınmamış gibi hissettiriyor.

tick leri çok da kaale aldığımı söyleyemem benim için tek anlamı verdiğim cevabın okunup "eyvallah" denmesi. yani ben onu anlıyorum.

Açıkçası kişi, bir soruya yönelik verdiği cevabın bir işe yaradığını ancak karşı taraftan bir işaret aldığı halde öğrenebilir. Bu da demektir ki, tik atılması bir elzemdir, siz tik atmazsanız, sorunuza cevap aldığınız halde o cevabın doğru olmadığını kabul etmiş olursunuz, bu da başkalarının sizin için boşuna uğraşması demektir. Halbuki doğruysa o cevap ve işinizi gördüyse, tik atmanız halinde sorunuz "çözüldü" olarak görülür ve başkaları da başka sorulara yanıt vermeye çalışır. Yani "tik" bir nev'i zaman-efor kaybı önleyici olduğu gibi aynı zamanda cevap sahibine bir teşekkürdür, haliyle nezaketi de gösterir.

alın o zaman tikliyorum hepinizi şimdi :)
gerçi şunu anlamıyorum : şu an sizi tikleyince işe yaradığını kabul etmiş olmamın bir fonksiyonelliği var mı ki? yani en azından bu tip sorularda mesela. herkesin cevabı başka olacaktır ve bazılarını tikleyip bazılarını tiklememem asıl o cevap veren arkadaşı rencide edebilir gibime geliyor. yani tikliyorsan bu vakit hepsini sıradan tiklemen gerekecek :)

E o kadarı da sizin gönlünüzün bolluğundan olsun. Basıverin tiki, elinize yapışmaz ya? :)

ya millet takıntılı bir sekilde tek almadımı mesajlarını bile siliyor sen ne diyorsun :)
sanki çok acaip bi oyun oynuyoruz da skorunu düşürüyormuşuz gibi

tik atılsa iyi de çok da sallamam atılmazsa. herhalde aşağıdaki 15 tikim eksik duyurusunu görüp yazdın. o kıllık biraz. o kadar olmamak lazım.

Bir çeşit feedback işte, işinize yarar cevap geldiyse verin ticki. İstastik var sonuçta, kaç soru sorulmuş, yüzde kaçı çözüm bulmuş diye. tickler o yüzdeyi arttırıyor. ama kalkıp da sayılar tavan yapsın diye herşeyi ticklemeyin tabi.

mesela biraz önce bir soru sordum. arkadaşlar cevaplamış. net bir tane cevabı olan bir soru değil, herkes fikrini yazmış. hepsini tikledim o ayrı ; ama mesela bir arkadaşın üslubunu kaba buldum. sağolsun fikrini yazmış, bana fikir de veriyor ama işte üslubunu beğenmedim ve tiklemek istemiyorum onu. ama sırf bana cevap yazdı diye tiklemek durumunda mıyım? eğer sizin dediğiniz gibiyse ben tiklemediğim vakit diğer okuyucular cevabın yanlış olduğunu düşünecek benim açımdan. halbu ki cevap doğrudur ama başka bir meseleden dolayı tik atmaya dabilirim sanki?

ben cevap yazdığım vakit, ortaya bırakmış oluyorum cevabı. isteyen tik atar, içinden gelmiştir, istemeyen de okur geçer ne var ki bunda? söyleyeceği bir şey varsa da söyler. ayrıca soruyu sorup alttaki cevapları okumayacak insanların olduğunu da düşünmüyorum. neticede yazılan her cevap okunuyor gayet. tiki samimi bulmuyorum ben. bu konuda benim fikrim budur.

zerre sikimde değil. maksat yardım etmekse eğer bu platformda karşılık beklememek gerekir. bir tik atılmış ya da atılmamış bir şeyi değiştirmez.
tik atılmadığı için cevaplarını silene uyuzum. gerizekalı olduklarını düşünüyorum. bunların bir level ötesi de duyuruyu silenlerdir. ne cevabı ne de duyuruyu silmeyin ki millet ilerde yararlansın.
tüm bunlara rağmen sorduğum soruya cevap verenleri tiklerim.

ye.

ye ama insanlık namına yarın dışarı çıkma ;)

Yemeye başla. zaten nohut kolay kolay bozulmaz da ette bi' sorun varsa ilk lokmada anlarsın.

ağzı açık olarak ısıt kokusunda bir şey var mı ?

buzdolabında olduğu için 4. gün yenebilir ,


bir daha pişmiş yemeklerini ufak poşetlerle paketleyerek dondurucuda beklet.

yedim gayet bişe olmadı.

dur daha bekle, hele bi chain reaction başlasın midende, o zaman anlarız bişe olup olmadığını...

Ye ye , bir şey olmaz.

sunumdan önce 0,5 xanax'tan at bi yarım. tez zamanda o ruh haline de alışır heyecanlanmazsın bi daha.

var tabi tecrübe,illaki sahne tecrübesi degil.eger bu durumda isen sosyal yeteneklerini,arkadaslarin arasindaki konusma yeteneklerini gözden gecir,rahat olmaya calis.

millet senden daha mı üstün amk? hepsinin amk. belkide seni dinlemeye gelenlerin içersinde ne mallar vardır. böyle düşün, bu felsefeyle devam et rahatlarsın.

sonuçta hepsi sıçıyo, hepsinden bok çıkıyo yalan mı?

bunun en etkili ve kalıcı çözümü vatandaş ile diyalog halinde olacağın bir işte çalışmak. diğer önerim, öğrenci iseniz öğrenci kulüplerinde aktif üye olmanız. baya etkili oluyor bunlar. son önerim ise seks :)

@blackmail
bu sıçma mevzusu bi ara işe yarıyordu, herkes sıçıyo lan zorum zorum zorluyolar falan diye aklımdan geçiriyodum =)
başka varmı böyle felsefeleriniz?

Sunumdan 5 dakika önce bir tek scotch. Eğer sık sık içiyorsunuz duble. Daha çok değil ama.

@toshiro +1

insanlarla direk diyalog halinde olduğum iş tecrübelerim oldu. şimdi feriştahı gelse susmam:P ha bi de ortamda seni rahatsız edecek bir kişi, nesne varsa ondan da rahatsız olabilirsin. Bu da senin davranışlarını, cesaretini etkileyebilir.

ya birisi sheldon cooper ın alternative pants videosunu bulup buraya koyabilir mi? Tam da bu arkadasın ihtiyacı olan şey:))

Yabancılar böyle durumda karşındakileri çıplak olarak düşün der. Bir işe yarar mı bilmiyorum, bence yaramaz hatta, ama öyle bir şey de aklında bulunsun. Denersin belki işine yarar.

işletim sisteminiz?

win 7 ; dell marka cihaz

control panel (kontrol merkezi) -> hardware and sound (donanım ve ses) -> power options (güç seçenekleri)

buradan dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz.

pile sağ tık>güç seçenekleri>plan ayarlarını düzenle

3 le biten açılmıyor. 0 la biten güzel. bi de flanel ne ki? ismi güzelmiş

bilmiyorum ama baya kalın oduncu gömleği gibi çok sık bi gömlekti. 3le biteni bulamıyorum sitede ama mağazada xl bedeni vardı s arıyorum bulursam hemen alırım ://

eeheh xl nere s nere :) arada uçurum

olabiliriz ama bu kadar nem kapmaya gerek yok.sakin ol.arada kan testi yaptırmak iyidir.

Hepatit b oral bulaşmaz .kan yoluyla bulasir sadece. Yani catal bıçakla bulaşmaz. Ama Hepatit A oral bulasir, o da ciddi bir hastalık yapmaz.

nerden bilcezki burasi turkiye her turlu pislik bu ulkede

Neyi nerden bilicez anlamadım. bilmesen de, hepatit b oral bulaşmaz diyorum . Bilsen de bulaşmaz. Dis hekimi setleriyle , ameliyat malzemeleriyle bulasir bak. Kan yolu
Diyorum. Ama onlar da sterilize edilir, yine de olabiliyor tabi.

telden yazdım o mesajı senin iletini daha okumamşıştım onu yazarken old man in the bathtuba yazmıştım sonra sayfayı yenileince senin mesajını gördüm ayfondan yazmıyorum ki takos bi telefondan yaıyorum sabır gösterin please :D

(bkz: pharmatona)

edit ; yanlışlık olmuş. ibret olsun diye düzeltmiyorum.

pharmaton

kahvaltıları sağlam yap. bol karbonhidrat. onun dışında da protein alımını biraz artır. bi de yapabildiğin spor ne vaarsa yap. güzel yaşa. ben vitamin önermiyorum. doktor olarak.

pharmaton bir işe yaramıyor zaten geç onu. meyveye aban. tam mevsimiyken mandalina portakal mesela. ayrıca beslenmene de dikkat etmeni önerebilirim.

bir de her gün bir tatlı kaşığı bal ye. insana gerçekten enerji veriyor.

yorgunlugunun vitaminsizlikle ilgili olup olmadigini tahlil yaparak bilebilirsin. vitamin destegine cok ihtiyacin olmayabilir. Farmaton bende hic ise yaramamisti. Yorgunlugunu yenmek icin bol aktivite ve spor tavsiye ederim.

yorgunluk değince en önemli sebep tiroid gelsin aklınıza, sonra demir ve b12 anemisi. baktırın mutlaka.

(bkz: stimol) kullan, kronik yorgunlağa iyi geliyor. ama önce doktora git tabi.

bol karbonhidrat yiyin diyen doktorlara inanmayın, yoksa gün içinde sürekli atıştırmadıkça halsizlik hissedersiniz, bunu yenmek için sürekli atıştırmaya başlayınca da obezite ve şekere doğru emin adımlarla ilerlersiniz.

(bkz: insülin)

ben hiç izlemedim. ama senin için sallamak istiyorum.
sekizinci bölümü izle bence.

10, 20, 30 veya 38 hatta bulabilirsen 48

10-20-30
bunlardan birini izle.

10-20-30 olmasının sebebini de açıklayalım bilmeyenler olabilir. Bu bölümlerin senaryoları Emrah Serbes'e ait.

34 diyorum ben.

atıyorum :18 i izle panpa.

4. bölüm kesssinlikle. hele sonu.

30. bölüm gerçekten çok iyiydi.

yürüyerek en fazla 15 dk sanki orası. yürü bence.

iş görüşmesine gidicem, rahatsız olur şimdi.

üzmeden ayrılmak diye bişey yok, eğer bi ilişkinin gitmeyeceğine iki taraf ortak karar vermiş olsa bile terk edilen taraf üzülür

kızdan kıza değişir... bence en iyi yol, ben seni haketmiyorum, yanında kendimi aşağılık hissediyorum, vs. gibilerinden kendini aşağılamandır(çok gururlu bi insan değilsen yapabilirsin bunu:) )

bir bahane uydurma kız ona kafayı takar düzeltmeye çalışır falan. uyuşmuyoruz de yeter. hem üzmeden ayrılmak diye birşey yok seviyosa öyle ya da böyle üzülecek ama sonra geçecek.

benden daha iyilerine layıksın
sorun sende değil bende
( şaka tabi )

en iyisi doğruyu söyle..

sorunun kımde oldugu konusuna hıc gırme ıstersen dırekt cırkeflesenlerı gordum:) sevıyorsa eger bıraz da hassas bı bunyeye sahıpse uzulur fazlasıyla ama ısın aslını anlatman en dogrusu. bahane uydurma mlky lvn haklı duzeltmeye calısır falan ıyıce cıkamazsın işin içinden.

Seinfeld Sezon 9 bölüm 14: The Strongbox.

yok bunun bir yolu, maalesef.

franz kafka +1 o bölüm on numaradır, menage a trois

aslında "gay" oldugunu söyle...

hacı üzmeden ayrılma diye bişiy olmuyo be. Terkedince daha beter koyuyor terkedilen tarafa. Aşkını daha bir harlıyor terkedilme acısı üzerine biniyor.

Şimdi onu bir hata yapmaya zorlayıp, yaptığı hatadan dolayı ayrılırsan suçlu kendisini görücek ve sürekli barışmaya vs çalışacak.
En iyisi bitti diyip uzatmamak.

Üzmeden değil de kırmadan ayrılabilirsiniz, sebeplerinizi dolandırmadan, yalansız bir şekilde anlatarak.

ben seni haketmiyorum falan sakın deme.

üzülmeden olmaz bu. kendine ve karşındakine önce dürüst sonra saygılı olmak, göstereceği aşırı tepkilere de hoşgörülü davranmak gerekir.

çok az kullanıldığını duymuştum.

merakımı bağışla ama ne işe yarıyor ki bu madde?

protein tüketimi için kullanmayi düsünüyosan whey kullanabilirsin

royal icing yapacağım.royal icing nedir derseniz google görsellere bakınız pls.

sağol bilgilendirmen için, umarım ucuza bulabilirsin :)

Sanırım bulamayacağım.
whey içeriğinde ne var? sadece yumurta akı ise onu kullanabilirim sanırım.

iyi de ne kadar alacan ki? 100 gram yetmez mi mesela? bi dünya toz eder. bence çok pahalı değil fiyatı.

whey, özelde vücut geliştirme sporuyla ilgilenenler için beslenmeye ek olarak protein takviyesidir. yani protein tozudur. peynir altı suyundan imal edilir. shaker yardımıyla meyve suyu ya da süte karıştırılıp içilir.

royal iching ise pasta gibi birşey, google imageden baktığım kadarıyla. yani protein tozu, yiyeceklerin içinde, ısı vesaire gibi etkenlerle ne hale gelir bilemiyorum. neticede az da olsa kimyasal işleme de uğramıştır üretim aşamasında. her ne kadar tamamen doğal dense de inandırıcı değil.

ayrıca whey yumurta akından daha pahalı birşey. ekmek yoksa pasta yiyin gibi olmuş, whey önerisi.

son olarak, bir kilo mu almak zorundasınız canım!

şeker hamuru ile olmaz mı bu dediğiniz?

Whey işime yaramıyormuş evet.
Evet 1 kilo almak zorunda değilim canım! Ama maalesef 1 kilodan daha az satan bir yer bulamadım! Bİlen varsa söylesin bir zahmet :)

Kibritsuyu, şeker hamuru bambaşka bir şey.

felsefeye girişle ilgili tam bi şey söyleyemem ama özellikle materyalizm adına en önemli eserlerin başında felsefenin başlangıç ilkeleri ve felsefenin temel ilkeleri gelir. bunları okuduğumda aydınlandığımı falan hissetmiştim. uzaklara cool bakışlar atarak dolaştım birkaç gün...

dikkat: ateizm propagandası içerir.

16-17 yaşlarındaysa ve hiç ilgilenmemişse felsefeyle şimdiye kadar Sofi'nin Dünyası'nı öneririm.

hayır 30 yaşında(yım) :)

amanin, amanin, politzer felsefeye başlamanın en kötü, en korkunç yoludur. sakın ha. başlamamakla kalma, onunla bitirme de. hatta sürecin hiçbir aşamasında politzer'e dokunma :)

bryan magee'nin "büyük filozoflar"ı iyi bir başlangıç kitabı olacaktır. ama bu kitapta şunu unutma: maggee her konudan yalnızca bir ismi davet eder ve mesele haliyle onun bakış açısıyla ele alınmış olur. her bir büyük filozof için sayısız yorum, ele alış mümkündür.

www.kitapyurdu.com

bundan sonra, şu da derli toplu bir kitaptır ve adı üstünde, kıta avrupası felsefesinin önemli isimlerini sade bir biçimde inceler:

david west - kıta avrupası felsefesine giriş.


www.idefix.com

bununla birlikte plato'nun bulabildiğin her iyi çevirisi, felsefedeki temel sorunların ortaya konması açısından faydalıdır.

eğer ingilizcen ileri düzeyse john cooper'ın completed works isimli plato toplamasından republic, sempozyum ve sokratesin savunmasını okuyabilirsin.

zaten ingilizcen iyiyse tüm saydıklarımı orjinalinden oku.

www.kitapyurdu.com

kitap açıklamasını bir okuyun, bence yaştan bağımsız yeni başlayanlar için ideal.

öncelikle felsefeyle öyle aman aman alakalı birisi olmadığımı belirteyim. belirttim. bana kalırsa önce akımların genel özelliklerine falan bak. sonra en çok hoşuna hangisi giderse mesela empirizm'e hasta oldun diyelim john locke ne yazmış araştır ordan yardır derim ben. tabi çok yanlış düşünüyor da olabilirim.

eğlenceli bir giriş yapmak ve nedir ne değildir göz gezdirmek için, "platon bir gün kolunda bir ornitorenkle bara girer" ya da bu serinin yine bir kitabı olan "nietzsche öldü bir hipopotam olarak yeniden doğdu" kitaplarını önerebilirim. çoğu kitapçıda rahatlıkla bulunabilir.

çaykur iyi, tabi early grey gibi aromalardan nefret etmiosan eklenebilir. ayrıca çayı tabiki sekersiz iç ki anlayabil sevmem için bir fırsat olabilir belki.

caykur rize turist cayi. bazi bazi da 4/1 oraninda tomurcuk. mis.

Hemşin organik, her dem.

çaykur filiz çay, mor olandan. iyidir.

kesinlikle ve kesinlikle

(bkz: tirebolu 42)

www.caykur.gov.tr

Twinings Earl Grey Tea en güzeli bence.

doğuş bergamot aramolı demlik çay

Markasını hatırlayamadım...kalkıp mutfağa bakmayada üşendim.. Bim in siyah kutu da bergamot aromalı çayı var...

Edit : Marka berk ti galiba..

lipton ceylon tea diyeceğim ama biraz pahalı. yarım kilosu 23-24 liradan satılıyor.

kaçak çay, mahmood ya da akbar tavsiyemdir. bi' kere içtin mi bırakamazsın.

zengin değilim. öğrenciyim. musluktan koyuyorum yemeklere ve hatta çaya bile. şehir ankara.

musluk suyu ancak özendiğim bir yemek yapıyorsam para suyu, sanki para suyuyla daha lezzetli oluyor. kendimi kandırıyor da olabilirim.

çay için damacanadan kullanıyorum ama yemek için ben de musluk suyu, hep damacanadan kullansak ayda 200 lira temiz su parası veririz, kış günü paso çorba falan yapılıyor tabi, her gün su biter öyle.

Şebeke suyundan son derece şüpheliyim ve tiksiniyorum açıkcası. O nedenle hiçbir yemekte ya da içecekte musluk suyu kullanmıyorum. Evet masraflı oluyor ama kafam rahat, fazladan masraf olacaksa varsın buna olsun.

zengin değilim. yemek de yapsam çay da yapsam damanaca suyu kullanıyorum. eskişehir'in musluk suyu ölmüş insan aromalıdır da biraz. ondan yani.

türk kahvesi hariç, çay,kahve ve yemek için musluk suyu kullanıyorum.

musluk suyu akar, öğrenciyiz.

istanbulda oturuyoruz. banyo haricinde musluk suyunu kullanmıyoruz. bana kalırsa banyoda bile damacana suyu kullanmak lazım.

yari musluk suyu, yari sise su.
eger suyu tamamen cekicek bir yemek yapiyorsam hepsini siseden koyarim.

istanbul. musluk suyunu her türlü aktivitelerde kullanmakla kalmayıp içme suyu olarak ta kullanıyorum. henüz hastalanmadım.

şehir istanbul. çay, makarna, her türlü yemek için suyu musluktan kullanıyorum. ancak geçen arkadaşımın çaydanlığını gördüm içi kireçsiz, ben çaydanlığı sık sık temizlemek zorunda kalıyorum çünkü kireçleniyor. bir de musluk suyu testleri var, onlardan da yaptırdım, semte göre değişiyormuş çünkü.

1-acı
2-ağrı
3-duygu yoğunluğu
4-histeri krizi
5-hastalık/rahatsızlık
6-biyolojik-fiziksel tepki.

ve 7-bir kadın silahı olarak ağlamak.

ben çok ağlıyorum. gereksiz ve yersiz zamanlarda bile ağlıyorum.
mesela birinin başka birine iyilik yaptığını görünce boğazım düğümleniyor. kavga ederken, tartışırken saniyesine ağlıyorum. geceleri saçma sapan beni üzecek şeyler düşünüp ağlıyorum mesela.
çok gerizekalıca ama oluyor yani.

böyle genel bakınca neden ağladığımı hiç bilmiyorum ama.

sormaya geldim; bir ifade biçimi yani?
mümkünse madde 7yi biraz göz ardı edebilir miyiz, içinde samimiyet, gerçeklik olanı soruyorum, en çok neden ağlıyorsunuz?

işin duygusal kısmını düşünürsek kesinlikle. ben çıldırasıya sinir yapınca ağlıyorum. o da hüngür hüngür ağlamak değil tabi, istemsizce akıyor gözümden yaşlar. bazende gerçek bir çaresizliğe şahit olduğumda ağlıyorum (herhangi birisi) ama gerçek bir çaresizlik..

3-5 yıl önce çorum'lu şehit babası bu ipnelere inat ağlamıcam demişti o zaman ağlamıştım.
bir de anıtkabir de panaroma'da baya gözüm dolmuştu.
bir de sinirden ağlamıştım ilkokul hocamdan dayak yediğimde :)
bir de lisede ergenlik-sınav-kız vs den ağlar gibi olmuştum.
not: erkeğim

bu kadar gelişmiş! iletişim yöntemlerine rağmen ifade edemediği ne olabilir ki insanın sanki çok içgüdüselmiş gibi, sanki mi?...

hem doğuma hem ömlüme ağlamamız?

biyolojik açıdan:

gözyaşı bezleri ile beynin limbik sistemi arasında nöronal bir bağlantı var. limbik sistem içgüdüleri ve duyguları kontrol ediyor. limbik sistem hipotalamusta bulunuyor ve hipotalamus, otonom sinir sistemini de kontrol edebiliyor. otonom sinir sistemindeki parasempatik sinirler de gözyaşı bezlerini reseptörler aracılığı ile kontrol ediyor. bu reseptörler aktive olduğunda, gözyaşı bezleri de gözyaşı üretmek için uyarılmış oluyor.

ürtiker krizi sonrası (aşırı kaşınma sonrası sinir boşalması) :) bi kriz 30 yaşında adamı ağlattı keşke ağlasam

milli coşku

hırsımı alamadığımdan ağlıyorum. işyerinde konusamazsın evde konusamazsın .. aglarsın hırsından..

yalnızlığı anladığım zaman ağlarım

eskiden kendimle ilgili şeylere ağlayamazdım pek, yılda bir falan. aşırı duygu yoğunluğu olduğunda o da. ha bi olay oldu ondan sonra en ufak can sıkıntısında bile gözüm doluyo yerli yersiz, o ayrı. ama karşımda birinin acı çektiğini gördüğümde, hadi onu da geç herhangi biri yalandan ağladığında salya sümük ağlarım, hala daha. üzüntü, acı, öfke gibi duyguların aşırılığında oluyo bende yani.

insan olarak sanırım sadece bize ait bir şey bu ( sanırım diyorum )
ağlamak için bir çok neden buluyoruz ama en temelde ne için ağlıyoruz, genel bir çaresizlik hali sanırım bizi ağlamaya iten?

@uykusuz her gece +1

Sinir-hırs-stres-duygu boşalması.

ağlamak sanırım taşkın bir ruh durumunun sonunda ortaya çıkan boşalma hali. demem o ki her taşkın duygudurumu, ağlamakla neticelenebilir. bu bağlamda kimilerinin hiç ağlayamaması, uç noktalarda duygudurum sürecine girmemesi ile ilişkili olabilir. künt bir kişilik yapısı ile ağlayamazsınız. benzer şekilde zeka azlığı durumunda, algılayış bozulacağından, kişi kavrayamaz, duygudurumunda değişiklik olmaz ve ağlayamaz da.

@ cigerdelen: "adem olan anlar" diyil , arif olan anlar. arif ise " herkesin anlayacağı kadar açık söylenmeyen bir sözün gerçek anlamını kavrayanlar için söylenen bir söz."

beni duygusal anlamda tetikleyen her şeye ağlarım. hani hepsi ağlamak değil tabi, yani gözüm dolar, bikaç damla düşer, ağlamak sayılırsa bunlar, hemen hemen hergün ağlıyorum demek ki :)

salak sulak ask seyleri disinda agladigimi hatirlamiyorum. su soru/yanit da ilgili gozukuyor:

skeptics.stackexchange.com

entari?

yemeni başa bağlanan. entari olur esvap olur.

cok var, romatik komediler falan filan, hangi tadi yakaladigina da bagli.

garden state yazim ben de.

serendipity

tenk uuuu

zenginsen alkalin pil. değilsen elbette şarjlı pil.

Şüphesiz ki konuyla alakalı arkadaşlar sizi daha iyi aydınlatacaktır ancak yine de algılayabildiğim kadarıyla;

Expressionistler gerçeklikten daha çok kendi iç dünyalarını, duygusal durumlarını resme aktarmaya çalışıyorlar.

Impressionistler ise gerçek bir durumun/sahnenin tam birebir halinden ziyade, belli bir zaman/dönem/an altındaki halini ve o halin kendi üzerlerinde bıraktığı hissi (impressionı) aktarmaya çalışıyorlar. Ve bunu yaparken çoğunlukla ışığın (güneşin doğuşu, batışı veya o anki durumunun) ilgili sahne üzerindeki etkisini resimliyorlar.

Yani buradan bakınca birbirleriyle zıt olan şeylerdir diyemiyorum ben şahsen. Ama biri iç dünya ile ilgiliyken diğeri daha çok gerçek dünyanın farklı bir etki altındaki haliyle ilgili diyebiliyorum.

Wikipedia'da tarihi açıdan nasıl başladığına da bakabilirsiniz. Daha bir anlamlı oluyor o durumda.

[Kaynak: Wikipedia ve hafif Oxford Dictionary]

sanki tanım olarak ikisi de aynı gibi. hem mesela van gogh hem ekspresyonist hem empresyonist imiş. belki de değilmiş bilmiyorum.

wikipedia'ya göre van gogh, post-impressionistmiş. bu tarzda da impressionism'in sınırlarını kabul etmeyip; gerçek nesneleri kullanmaya devam etseler dahi, geometride veya şekilde defromasyonlara veya doğal olmayan renkler kullanmaya da başlamışlar.

ilk çıkışlara bakarsak; Çek sanat tarihçisi Antonín Matějček 1910 yılında expressionism terimini impressionismin zıttı olarak ortaya atmış. sanatçının her şeyden önce kendisini (iç dünyasını) ön plana aldığını vs anlatmış. yani sorunuza Antonín Matějček direkt evet zıttıdır diyecekmiş :)

impressionism'in ilk çıkışı ise; özgür renklerin çizgilerden daha önce çıkması ve açık hava resmini artışı ile olmuş anladığım kdarıyla. öncesinde manzara resimleri dahi stüdyo ortamında yapılırmış genellikle. ama ışığın doğa üzerindeki etkisini birebir görüp çizmek isteyenler açık havada resme yönelmişler. ve daha çok özgür renk daha çok ışığın etkisini resmedebilmişler...

bana sorarsanız, -büyük ihtimalle sanatçılar kızacaklar olsa da- resmin ne tipte bir akıma dahil oluşu çok da önemli değil. gördüğünüz şeyi beğenip beğenmediğiniz üzerinde daha çok odaklanmamız gereken şey snaırım..

biraz bakınınca sanatın geçmişinin de birçok garip kurallarla dolu olduğunu görüyoruz. her dönemde bu kuralları yıkanlar çıkmış. ve bunlara da dönemin sanat tarihçileri veya kritikleri bir isim vermiş :) böylece de şu anki sanat tarihi öğrencilerinin kafayı yemelerine sebep olmuşlar :)

dediğim gibi; konuyla daha ilgili birisi size çok daha fazla ve tatmin edici olarak yardımcı olabilecektir...

En tiedä

o ne ki?

goo.gl

şaka bir yana denetim masasına simgeleri kullanarak bile de mi gidemiyorsunuz?

şu resim: i56.tinypic.com

şuradan da anahtar kelimeleri yazıp bulmaya çalışın: goo.gl

ya ama birinin bilmesi lazim :) saat ayari fln her bise fince. kes kopyala yapistir bile bu dilde. cildiracam.

bak bu arama sonucunda finlandiya ile ilgili bir sürü duyuru, soru falan çıktı. buradan mutlaka fince bilen birilerini bulur iletişime geçersin. çözülür büyük ihtimalle sorun.

www.eksiduyuru.com

ama sorun fincede degil ki? denetim masasindan dil ayarlarina girip ingilizceyi secebiliyorum. ama degismiyor. baska biseyin ayari sanirim. nereyle oynamam lazim onu soylesin biri yeter. yoksa fince bilen birini ben de beklemiyorum zaten.

wındows 7

başlığın ilk ve tek entrysi (bkz: x) formatında olursa x başlığına yönlenirsiniz, bunu da herhangi bir yazar yapabilir. ama altına entry geldiği anda artık yönlenmez.

iyi de altına entri girilemez ki bu durumda? yani yönlenme olur olmaz; yönlenmiş olunan yeni başlık altına yazılmış olur? olmaz mı?

hayır öyle olmuyor, yönlendiğiniz başlığın hemen sağında * işareti çıkıyor, ona tıkladığınıza sizi yönlendiren ilk başlığa dönüyorsunuz ve ilk entry (bkz: x) formatında çıkıyor, en altta da her zamanki gibi entry girme alanı çıkıyor.

yönlendiği zaman başlığın yanında * çıkıyor. ona tıklayarak yönlendiren başlıağa gidebiliyorsun.

anladım ama saçmaymış bu :) anlamsız yani.

sağlamaması diye bişey yok. prezervatif %100 koruma sağlar, siz sağlayamazsınız sadece. yırtarak, erken çıkartarak, vajina içine düşürerek..

friends'e bile konu olmuştu %100 koruma garantisi olmadığı. hiç bir yöntemin yüzde yüz koruma garantisi yok. anca tüpleri filan bağlatırsanız olur o. yani prezervtaif kullandın ama hamile kaldı kadın, firmaya dava açamazsın, ben yazdım oraya der sana.

muhtemelen yırtılma ihtimalinden dolayıdır. başka bir şey benim de gelmedi aklıma.

www.youtube.com

geçen burada sormuştu biri: boşaldıktan sonra içeride baya bir git gel yapmış, meni de prezervatifin sağından solundan taşmış penis küçüldükçe.
Yani bu da olabilir.

taşırabilirsin belki :)

sanırım sormak istediğin şu. kopma, patlama, sızdırma, yırtılma, cortlama, fırtlama gibi nedenleri dışlar isen, kendisi yüzde yüz koruyucudur denebilir. ama o diğer faktörler tam anlamıyla egale edilebilse bile bu orana yüzde 99 demek daha doğru. çünkü neticede insan yapmış. bugüne kadar sızdırma olmamış, difüzyon ile sperm geçmemiş ama bu demek değil ki kesinlikle geçmez.

bir ara bilim teknikte bir şey okumuştum, latex lerin protein geçirgenliğiyle ilgili. Orada bu ameliyat eldivenlerinin %100 güvenli olmayabileceği yazıyordu. Bir araştırma sonucundan bahsediyordu. Tam hatırlayamasam da bu tarz bir şeydi.
benim aklıma prezervatif gelmişti(!) okuyunca . Ama muhtemelen bununla bir ilgisi yoktur .