www.dukandiyetitariflerim.com

üç ay boyunca her gün bu ekmekten yaptım eşim için. yuvarlak alçak borcama döküyordum, yağlı kağıt serersen yapışmaz. mısır ekmeğine benziyor.

verdiğin tarifte 3 yumurta varmış, kokar o ayol :s

@kerbeee yumurtayı seven birisi olarak ilk denememde yumurtadan kısmayıdüşünmüyorum, ulaştığım sonuca göre muhteviyatında küçük oynamalara gidebilirim.

patronumda da var bu durum. az çok aşina oldum ben de.

öncelikle, dışarıdan köfte, patates püresi vs yerken bile, her yemekte sormalısın içinde un-ekmek var mı diye. patates püresine un koyuyormuş mesela bazı yerler. köftede de ekmek kullanıyorlarsa yememelisin. şehriyeli pilav da yasak. hatta marketlerde satılan salçalarda bile un varmış. kısacası, hiç beklemediğin şeylerden kaçınman gerekebilir.

mısır ununu yemekte sakınca yok. metro marketlerde de glutensiz un gördüm dün, ama nedir nasıldır bilmiyorum. bir de eti'nin var baya glutensiz ürünü. onun dışında internetten sipariş verebilirsin, ama o da çok pahalıya gelebilir.

bu arada, çin halkında çölyak hastalığı genetik olduğundan onların yemeklerinde de olmuyormuş gluten. çin restoranlarına gidebilirsin, ama türkiye'de türk damak tadına göre modifiye ettikleri için yine un kullandıkları da oluyormuş. yani sipariş vermeden önce yine sormak lazım.

gluten free ürünler kullanman lazım doktorunun rapor çıkarırsa belediyenin glutensiz ekmeğini baya ucuza alabilirsi hatta bazı yerlerde para vermeyenler var.

arkadaşlar çok teşekkür ederim bilgiler için. ancak benim daha fazla bilgiye özellikle bu glutensiz diyeti uzun süre devam ettiren kişilerin tavsiye, deneyim ve bilgilerine ihtiyacım var.

mısır unu için kimi markalar "gluten içerebilir" diye uyarı verirken kimilerinde hiçbir uyarı yok. uyarının olmaması içinde gluten olduğu ya da olmadığı konusunda şüphe uyandırıyor malesef. yine de çok teşekkürler.

paleo sitesinde daha önce buna benzer yazılara rastladığım için tekrar baktım ve iki link yolluyorum, belki yardımcı olur:

paleocafe.org

paleocafe.org

ankara.ada.net.tr

bu biraz uzun ama kısabilirsin. Atatürk Kronoloji yazdım google'a. Bu arada Türkçen çok bozulmuş. Biraz imla kurallarına dikkat etsen?

Almanca temel başlıkları bulabileceğin bir yazı:

www.dhm.de

Türkçe detaylı bilgi: atam.gov.tr

atam.gov.tr

bu ve buna benzer durumlarda dış sesi bastıracak, konsantrasyonumu artıracak iç ses ortamı sağlarım. sıfır ses ile konsantre olabiliyorsan kaliteli kulak tıkaçları kısmen işini görür.

En çok Bencil Gen'i seviyorum ben. Bir genel bilgi kitabı değil Bilim Felsefesi üzerine ama tam kalbinden, ciğerinden giren bir kitap. Bir de A Brief History of Time var, Türkçe'ye nasıl çevrildi bilmiyorum. Zamanın Kısa Tarihi olsa gerek.

Evet dediğiniz kitapları biliyorum. Ama bunlar popüler bilim kitapları daha çok. Benim aradığım daha çok felsefik olarak bilimin, bilimsel yöntemin ve bilginin ne olduğu, nasıl geliştiği ile ilgili.

Karl Popper'ın Bilim Felsefesi kitabı olabilir, Türkçe var mıdır bilmiyorum ama.

carl sagan'ın karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı kitabı da direkt felsefesi olmasa da başlangıç seviyesi güzel bir kitaptı.

www.idefix.com
www.idefix.com

Bilim felsefesi deyince benim ilk aklıma gelen: en.wikipedia.org

"bilginin ne olduğu" demişssiniz, bu daha çok epistemolojinin konusu, ona da bir bakın isterseniz

Paul Feyerabend ve Thomas Kuhn'un kitaplarını öneririm.

Ernest Nagel - Bilimin Yapısı
www.idefix.com
Ernest Nagel - Gödel Kanıtlaması
www.idefix.com

(bkz: solgar)

dvit3 ampül al bir ampülü dik kafaya.

Solgar genel olarak kabul gören bir marka, "D3 1000 IU" ben de kullanıyorum. günde 1 tane alıyorum ben ama iki tane de alınabilir diye bliyorum. Balığı -özellikle somon gibi yüksek Omega3 içerenlerini- haftada en az iki kez tüketmiyorsan takviye almalısın. piyasada zebil gibi marka var, araştırmak, yorumları karşılaştırmakla uğraşamam, kafam ağrır diyorsan Solgar'dan yürümeye devam edebilirsin.

Vit d3 ampülü içebilirsiniz. 3 ay kadar depo edilir, bir kere almanuz yeter.

dvit3 ampüllerinden ben de kullanıyorum, ama bana doktor onun her gün yedi sekiz damla kaşığa damlatılıp içilen damlasından da vermişti. Ama o zaman baya düşüktü d vitaminim. Bence bu her gün içilen damladan iç önce bir ay kadar, sonra ayda bir içilen ampülden iç. Doktor bana öyle yaptırdı. Faydasını da gördüm diyebilirim.

Ne dedik? Amerika'daki, hadi onu senin için Kuzey Amerika'daki diye düzeltelim, erişebildiğiniz sağlık hizmetleri Türkiye'deki kadar iyi değildir.

Sen şimdi eczaneye gidip Vit D3 ampul istiyorum desen, Where is your prescription? diyebilirler. Diyebilirler diyorum çünkü Kanada'nın online ilaç satan bissürü şirketi var, belki de demiyolardır.

Her neyse...

Ampul bulabiliyosan kafaya dikme de, ekmeğin üzerine iyice boşalt o ampulü, sonra da o ekmeği ye. Neden? Çünkü kafaya dikince içinde kalıyo biraz.

Damla bulabiliyosan da, devam et üzerinde tavsiye edilen dozdan.

D vitamini alımını abartma. A, D, E ve K vitaminlerini abartırsan, vücutta birikir ve başına derdaçar.

Bunun en ideal şekli, önce kanda Vit D3 seviyesi tayinidir. O tayini yaptırabilsen bek şugar olur. Bek baha bir tahlildir. Yaptıramıyosan da, körlemesine içecen. Ampul bulabiliyosan, ampulü ekmeğe boşalt ve ye. Sonra hapnan devam et. Ampul bulamıyosan ve uzun gemiklerin aylardır güneş görmediyse, bir ay süreyle çifter çifter iç o haplardan, bir aydan sonra günde bi tane iç. İy aklıma getirdin ben de içiyim biraz.

Balık yağını da şu Norveç malı ve sıvı olanından al. Hergün iç. Hani şu portakallı ve limonlu sıvı olandan.

nerede oldugumu yazmadigim icin solgar denmis ama benim buradaki eczane market karisimi yerde solgar goremedim vallahi.

@compadrito agabey gittim eczaneye geldim bile yav. tuh uzuldum simdi..

yok vitaminler vs recetesiz neyse ki. ama tahlil isi zor.

damla vardi da hapini aldim d3 un.. kalsium+d3 hatta. ampul seklinde goremedim. uzerinde gunde 1 tane diyor ben simdi 1 ay ikiser tane mi alayim bunu fazla olmaz mi yahu?

ikisini de jamieson diye bir markaninkini aldim. o kadar cok cesit vardi ki bu ne amina koyim dedim sinirlendim aldim birini ciktim. bu bittikten sonra dediginden alayim bari arastirayim biraz, onu bulmaya calisayim. markanin ismini hatirlarsan cok guzel olur.


herkese cok tesekkurler cevaplar icin!

üzülmeye gerek yok. vitaminin etiketine bak, RDA'da yüzde kaç yazıyor?

www.jamiesonvitamins.com

bu mu?

ods.od.nih.gov

NIH'e göre, günde 15 mikrogram D vitamini ihtiyacın var. O aldığın markanın her bir tabletinde ise 10 mikrogram D vitamini var.
NIH'in listesindeki yiyeceklere ve içindeki D vitamini miktarlarına bak. O yiyeceklerden yeteri kadar alamıyosan ve uzun kemiklerin aylardır güneş görmediyse, bir gün iki tane, bir gün bir tane iç diyecektim bir ay süreyle ama, sen gidip kalsiyumlu olanından almışsın. Yeterince peynir ve yoğurt yiyosan, kalsiyum alıyosundur zaten.

Neyse, sen en iyisi, günde bi tane iç o vitaminden. Sakata gelmeyelim iş yapacaaz derken.

yok o degil.

1 hapta elemental calcium (carbonate) 500 mg
vitamin d3 (cholecalciferol) 25mcg/1000 IU diyor

bu gunluk ihtiyacimdan fazla o zaman? cok sacma yahu.

yogurt artik pek yemiyorum ama cream cheese yiyorum bagel la sayilir mi :) ?

edit: ahanda bu

www.jamiesonvitamins.com
ve bu www.jamiesonvitamins.com

Omega-3'te korkacak bişiy yok, yardır gitsin. Günde 3 tane al diyo.

Cream cheese iy bişiy diil. Çok abanma ona. Az ye. Daha çok yoğurt ye, bol sarmısak ye, kefir iç. Atalar ne yapmışsa, sen de onu yap. Meyveli yoğurt, vanilyalı yoğurt diil. Bildiğin plain yoğurt ve kefir.

Ya bu D vit'i geri ver ve 400 IU'lu olanından al, ya da bunu gün aşırı iç. Gün aşırı içersen bi bok olmaz.
Geri vereceksen, sadece D vit olanından alıp, bir ay süreyle çift doz da içebilirsin. Misal günlük ihtiyacın 10 mikrogram, onun içinde 25 mikrogram var. O tabletten günde bir tane gibi.

Bol su içmeyi de unutma.

Oralarda ''bu'' kışın soğuklarını sağ salim atlattığına göre, sağlamsın, merak etme!

biliyorum iyi bir sey olmadigini da canim cekti aldim. senin garantili kilo verme entry ni uyguluyorum bu aralar :)

kefirden nefret ediyorum yahu. sevemedim.
o aromali yogurtlardan da nefret ediyorum zaten sade yiyorum bir tek.

pek saglam salim atlatmadim aslinda.. geldigimden beri garip seyler oluyor. simdiye kadar bir kere bile curuk olmayan herkesin nasil ya dedigi dislerimde siyahliklar goruyorum gecen gun durup dururken ateslendim titredim saatlerce, apandisit in oldugu bolge var ya ora agriyordu iki tarafin da sonra sadece sol agrimaya basladi 1 hafta agridi. kisa bir sure sag taraf sanciliydi aha sictik dedim ama atlattim neyse ki..
soguklari atlatmak da dogru kelime secimi olmadi sanki zira havalar nisan sonu isiniyor diyorlar. deliricim. abartiyorlar bence.

Hayır, maalesef abartmıyolar. Burda bile Nisan ortası ısınıyo. Misal bu gece kar başlayacak gene ve Salı sabahı eksi 15 santigrad dereceye uyanacaz. Yeme de yanında yat yani!

Bi ara olabiliyosan, influenza aşısı ol. Grip aşısı. Ben olmadım ama üşendiğimden olmadım. Faydalı bi eser.

Yemeklerini kendin yapıyosan, bol ve çeşitli baharat kullan. Kendin yapmıyosan da, baharat al bissürü çeşit ve onlarla zenginleştir yediğin yemekleri. Özellikle zerdeçal kullan. Etrafta Hint lokantası varsa, oralara da takılabilir ve yeni baharatlar keşfedebilirsin sorarak.

Bu söyleyeceğime, millet götüyle gülecek ama şöyle bi gözlemimi annatıyım sana: Bol baharatlı bi yemek yaptım, yedim ve arta kalanını buzdolabında unuttum. Şöyle böyle bir ay kadar unuttum yani. Çünkü dolap alâkasız bi yerde, back up dolap. Bugün aklıma geldi ve çöpe dökmek istedim. Yemek aynen duruyordu. Ne bir küflenme, ne bir kokuşma! Yemedim, döktüm tabii ama söylemek istediğim, küflenmemiş ve bozulmamıştı!

Üstelik bu ilk defa olmuyor. Bol sarmısak, bol soğan, bol ve çeşitli baharatların zararlı mikroorganizmaları, kanser hücrelerini durdurduğunu sanıyorum.

Tamam, anecdotal data ve ispata muhtaç ama, gene de böyle bir inancım var. Çünkü Çin ve Hint kültürleri 10 bin seneliktir belki. Kimse onların tecrübesine yaklaşamaz! Bilimsel araştırmalar sadece, hakkaten lan, doğruymuş heriflerin yaptığı diye ancak teyid edebilirler onları.

Yani bol ve çeşitli ve keskin baharatlar kullan. Kendi kombinasyonlarını yarat. Zerdeçal yani turmeric bir numara!

Kilo fazlan var madem, tarçın, yoğurt, meyve üçlüsünü hergün ye! Her akşam veya her sabah! Tarçını bol olsun!

Miden sağlamsa, hergün sirke tüket. Mal gibi sirke içme ama bol sirke tüket. Tarçın ve sirke, glukoz metabolizması düzenlenmesinde önemli. Bi de yoğurt da önemli. Cacık bildiğin ilaç zaten! Hem sarmısak, hem zeytinyağı, hem yoğurt, hem kekik, hem salatalık, hem nane, hem dereotu filan gibi. İlaç lan!

D vitamini eksikliğinde insülin direnci artıyo biliyosun. Açken ellerin titriyor, yemeklerden sonra uykun geliyor, gece uykuların kaçıyor gibi hipoglisemi belirtilerin varsa, bir ay süreyle o D vit'ten iç. Çift doz olsa bile iç. Sende hipoglisemi veya azalan glukoz toleransı olup olmadığını anlamak için, Osman hocanın bütün yazılarını oku.

NIH'in o yazısı efsaneymiş. Her yazısı efsane aslında! O yazının tamamını okumadım ama okuycam. O yazıyı ve yiyecek listesini iyi incele. Cod fish liver oil var mesela. Çok ilginç.

Ben senin kadar balık yiyemiyorum. Tembellik ve üşengeçlikten tabii.

canım çekti aldım demişsin ya,

can çekmesi önemli; o şeye ihtiyacının olduğunu biliyo ficüt. (şeker dışında! çünkü şekerinki bir bağımlılık). canın cream cheese çektiyse, beyaz peynir, cheddar filan da ye. Fransız kültürü hâkim olduğuna göre, sağlam peynirler vardır orda heralde.

-15 e, kara alistim da su ruzgara alisamiyor insan. otobus duraginda beklerken ruzgardan arabalarin onune dusmekten zor kurtuldum dun. ayakta duramiyor insan resmen. sagolsun belediyedeki arkadaslar her duragi kapali yapmamis elektrik direginin ustunde bir isaret var aha bura durak diye o kadar baska bir sey yok. karin buzun ustunde otobus bekliyoruz. neyse otobus var en azindan. iki aydir yasadigim sehri daha goremedim abi inanir misin. bilmiyorum sehir merkezi nasil bir yer. soguktan cikamiyorum google images dan fotograflara bakiyorum bir tek :(

tavsiyeleri mutlaka degerlendirecegim cok sagol.

bu baharat olayi cok garip gercekten. hintli bir oda arkadasim var baharat konusunda asmis gercekten ama ne kadar pis bir adam oldugunu anlatsam inanmazsin. askerlikle ilgili entry n var ya bir tane o yalin ayak tuvalete gidip yataga basan adam, aha onun ikizi. o yuzden onla pek muhabbetim yok ona yemek falan sormuyorum, midemi bulandiriyor adam zira. bu kadar baharatli yemese 1 seneye kalmaz pislikten ölür zaten bence.
sri lankali var bi de o temiz cocuk onla konusuyoruz bayagi dolmayi ogrettim gecen. pirinc ve sebze cok tukettigi icin sevdi :) o da baharat konusunda asmis ve hayvan gibi zerdecal tuketiyor dedigin gibi. sri lanka hindistan cok farkli degil yemek aliskanliklari. zerdecali ben de cok severim ozellikle tavukla vs.

tamamdir hepsini uygulamaya basliyorum olabildigince.

balik aslinda yapmasi cok kolay da cok sik yiyemiyorum ben midem kalkiyor sik yiyince. gerci en sevdigim sey de olsa sik yiyemiyorum. bir de burada atlantik somon asiri ucuz butun sebzelerden makarnadan vs bile ucuz.. cesit cok. kanadalilar bu isi biliyor maple la marine edilmis somonlari var aman yarabbi yok boyle bir sey.

sekerden kurtulamadim gitti ya.. gercekten bagimlilik. cok tuketiyorum. cayi sekersiz icebiliyorum kahveyi de ayni sekilde ama cikolatadan kopamadim. bitter vs de pek sevmiyorum aldim yiyorum ama yarin gidip gene cookie vs yardiracagim biliyorum.
zaten seker olmasa simdiye ryan gosling olmustum ama seth rogen takiliyoz ne yazik ki.

burda pek fransiz kulturu yok ama peynir cesidi cok yine tabi. burada irlanda kulturu var daha cok :)

o cookie'lerin içindekilere bak, hemen hepsi mısır şuruplu, früktoz şurupludur. bağımlılık yaratıyor ve azalan glukoz toleransına yol açıyor. ondan sonra gelsin insülin direnci, gelsin prediyabet ve diyabet.

canın her cookie istediğinde, başka bi şey ye. mesela badem, ceviz, fındık, bol tarçınlı, meyveli yoğurt, kraker ve az yağlı peynir gibi.

bir başarın olduğu zaman da, kendini bi parça çikolatayla ödüllendir. çikolatayı bir ödül gibi kabul et. para bok, market rafları dolu diyip saldırma yani.

yürüyüşleri de aksatmazsan, zamanla yenersin bu zâlim döngüyü.

süt kaynatılır.

daha geçen hafta sırsız bir güveç aldım, talimat yazısında önce içine su doldurularak ocak üstünde kaynatılması sonrasında da suyun boşaltılarak içinin zeytinyağı ile ovalanması vardı. hiç öyle yoğurt, iç yağı falan duymadım, ama vardır bir sebebi elbet.

biz evde 4 kişi yaşıyoruz. eve giren toplam para 1.500 lira. ne yiyip ne içiyorsunuz siz :)

1250 lira çok fazla gerçekten. ben hiç hesaplamadım ama tahmini bir cevap vermem gerekirse kardeşim ve ve bir ay boyunca 3 öğün yemek için 700 lira diyebilirim

izmir'li şarap içer de ondan fazla gelmiş :D

sadece mutfak demeyelim, bunlara temizlik malzemelerini de katalım?
Şarap ayda 3-4 şişe falan çok değil yani. 30,00 tl birim.

normal bence.
yani canının istediğini yiyen insanlar olduğunuzu düşünürsek, içkisinden şarküterisine, etinden ıvır zıvırına evin genel ihtiyaçlarına falan 1.000-1500 rahat gider.

valla ben bir market arabası doldurunca 600'den aşağı ödemiyorum.
ki ona da bir ay idare ediyor diyemeyiz.
2-3 haftada bir erzak alışverişi yapılıyor bizde ortalama.
ayda 1.000 ya da 1.250 elbet ödeniyor.
zaten kırmızı et alınca kıymasıyla bilmemnesiyle neredeyse 200 sırf o tutuyor.

hayat çok pahalı.
bizde de aynı yani durum.

evin genel ihtiyacı denince zaten mutfak masrafı + temizlik malzemeleridir benim aklıma gelen.

onu düşünerek yazdım.
konumuz o olduğu için.

yuhh diyorum...

bizde evde iki kişiyiz. dışarıdan hiç yemek yemeyiz. canımız ne isterse yeriz. aylık gıda harcamamız 125 tl yi geçmiyor... ki evde hiçbir eksik yok. sizin harcadıgınız parayı biz toplam gider olarak bile harcayamıyoruz.

sana tavsiyem alacaklarınızı 2-3 günlük alın. inan böyle daha az israf oluyor.

not: hani ögrenci de değiliz. çalışıyoruz. bu durumda giderimiz bu kadar. bence özeleştiri yapma zamanı...

@deju aylık gıda masrafı 125.00 tl mi? nerede yaşıyorsunuz yahu? kendi gıdanızı kendiniz mi üretiyorsunuz nedir? biz de yapalım?

Her gün dışarıdan yemek yeseniz günde 30 tl falan eder zaten. Hadi 40 olsun. 1200tl ediyor ayda. Eğer mutfak masrafına içki dahil değilse çok fazla gibi.

karnınız açken markete gitmeyin. önce güzelce doyurun karnınızı, sonra markete gidin. markete giderken, mutlaka liste yapıp gidin ve o listeye titizlikle uyun.

buzdolabının sebzeliğinden, direkt çöp kutusuna giden şeyler var mı?

sürekli evde mi yemek yapıyorsunuz? yoksa dışarıda da yiyor musunuz?

semt pazarlarına gittiğiniz oluyor mu hiç?

raf ömrü uzun olan kalemleri azar azar mı alıyorsunuz yoksa toptan mı alıyorsunuz? toptan almanız, çok daha akıllıca olur. toptan alamıyorsanız bile, en büyük ambalajının birim fiyatıyla, en küçük ambalajının birim fiyatını karşılaştırın. bazı durumlarda ciddi tasarruf edebilirsiniz. 1-2 kereliğine yaptığınızda önemsemeyebilirsiniz ama yıllarca aynı şeyi yaptığınızda çok fark eder çünkü ''yekûn tutar''!

bir de markadan markaya farklılıklar var. BİM'den alışveriş edin demiyorum ama markalar arası farklar da var.

''işten çok yorgun çıktım, çok gergin bir gün geçirdim, zaten karnım da çok aç, hadi bi an önce doldur şu arabayı da, kasaya gidelim, boşver şimdi fiyat karşılaştırmasını!'' dediğiniz anda, sayaç deli gibi işlemeye başlar.

bu bir yol ayrımı. bu tavsiyelerime uyan ve harcamadığı parasını biriktirenler, sonunda ev satın alırlar.

bibip: @godsparticle, çünkü sen çok akıllı bir adamsın hocam. hayat beni iki değirmen taşının arasında öğüttü. sen de satır aralarından bunu okuyabiliyorsun.

compadrito olayı güzel özetlemiş. Adamın her cevabından bir hayat dersi çıkarıyorum :)

1250 lira cokmus. havyar yemeden sofradan kalkmam diyorsaniz normal ama, arada falan domestik takilin tarhana falan icin. portakalli ordegi ayda 1-2 yemeniz yeterli

çok fazla 1250. her şey dahil en fazla tuttuğu zamanlar 400-500 falan tutuyor. her istediğimizi de alıp yiyoruz çok şükür.

biz de 2 kişiyiz ve 1.500'ü buluyordur ortalama. fazla olup olmadığının belirleyicisi bizleriz geneliikle ekonomik koşullar haricinde. yüksek gibi görünen bu miktarın oluşumunda tükettiğim bazı gıdaların organik olması -fiyat direkt 1,5- kat oynuyor- semt pazarı desen ortalama semt pazarlarının iki katı fiyatlara sahip (Ayrancı Mahallesi), her gün ortalama yarım kilo et yiyen adamım -etimi kasaptan alırım, marketten bir tık daha pahalı-, haftada 1-2 kez balık alırım -deniz balıkları 1,5,2 katı pahalı kültür balıklarına nazaran- besin takviyelerim var, yöresel ürünlere dair uğradığım yerler marketlerin yine 1,5 katına fiyat içeren bazı sevdiğim ürünlere sahipler, Bim ve A101'den alacak pek bir şey pek bulamadığım için nadir uğrarım gibi sebepler etkili. tek başıma 2 kişilik yemem de etkili elbette. Haftada bir kez dışarıda yeriz.

Kişisel özellikler yanında, nerelerden alışveriş yapıldığı, hangi kalite ürün tercih edildiği, mahallenin konumu, beslenme tercihinize bağlı olarak yapılan alışverişte protein ağırlıklı ürünlerin karbonhidrat ağırlıklı ürünler karşısında görece pahalılığı genelleştirebileceğim maddeler olarak karşıma çıkıyor.

EK: bu masraf kalemlerinde ayrıntı olarak belirtmek istediğim bir husus eve patates, makarna, pirinç, salam-sosis gibi görece ucuz ürünlerin girmemesidir. ikamesi olarak tükettiğim karabuğday, esmer pirinç, kavurma ve pastırma gibi ürünler de ortalama 1,5 katı fiyata sahip karşılaştırıldığında. öyle şarap marap gibi zevklerim de yoktur, eve girmez. soda hariç asitli içecek ve abur cubur kategorisindeki ürünler de girmez eve, bunlar da görece ucuz kalemler. ayda ortalama 2-3 kilo kaliteli kuruyemiş, 1 kilo kuru meyve alırım bu abur cubura karşılık olarak, onlar da ucuz değil karşılaştırıldığında abur cuburla.

bu arada compadrito'nun yazdıklarından sonra eklemek istedim.

daha pahalı olsa da memnun olduğum markayı alırım, ucuz olduğu için başka marka çok nadiren tercih ederim.

yani dondurma yiyeceksem ucuz diye x markayı değil, sevdiğim z'yi alıyorum.
ya da x salam/sucuk yerine y alıyorum.
fiyatı da ona göre fark ediyor.

ya da belli mağazalardan alışveriş yapmayı seviyorum.
bim'i ya da çağrı market'i tercih etmiyorum.

benim de kendimce uyguladığım ekonomi yöntemleri var, ama genel olarak keyfimi ve kaliteyi olabildiğince ön planda tutarak alışveriş yapıyorum.

bu biraz da tercih meselesi tabii.

bu demek değil ki en kaliteli şarapları içiyorum vs.
yani öyle üstdüzey bir durumum da yok.
ailemden gelen, büyürken edindiğim alışkanlıklarımı devam ettiriyorum sadece.

ama şu var ki, eskiden de aynı şekilde yaşıyordum, o zaman evin kirasına denk gelmiyordu bu masraflar.
şimdi aynı şekilde yaşayınca evin kirasına denk mutfak masrafım oluyor.

gelişen ekonomimizin bir örneği olsa gerek.

şimdi aylık 300-400 deyip te her istediğimizi yiyoruz diyen arkadaslara şaşırıyorum. Nasıl oluyor bu? ya ulkede etın kılosu 35,00 lira? bilemiyorum çıkamadım 400'le işin içinden.

2 kişiyiz evde
haftaiçi akşam yemekleri yeniyor, 1 kişi kahvaltı ediyor. haftasonu 2-3 öğün evde
abur cubur çokça alınıyor
her akşam mutlaka et-tavuk-balık üçlüsünden biri

haftalık 100-130 lira arası market alışverişine gidiyor

Biz dört kişi yaşıyoruz, aylık mutfak masrafımız, 600 civarı. bunun içinde iki çocuğumuz için yaptığımız organik gıda alışverişleri de var. Yalnız çocuklar öğle yemeklerini okulda yiyor, biz de ticketla hallediyoruz. Onun haricinde hafta sonları dışarda yiyoruz. Bu saydıklarım rakama dahil değil. haftada bir ya da iki balık yeniyor, onun dışında çocuklar haricinde biz kırmızı et yemiyoruz.

Kuzenimin de dört kişilik ailesi var ve mutfak masrafı 4000 tl (dört bin)yi buluyormuş. Duyduğumda nedir bu, her gün havyar, trüf mü yiyorsunuz diye şaşırmıştım. (Evet Türkiye gerçeği) :)

kuşbaşı et olabilir.
soğan zaten koymuşsundur.
nohut bile konur yani :)

o 3 ü konur en fazla. (nohut konmaz saçmalamayın lütfen :)

edit: hocam biz öğrenci evinde bir gün mercimek haşlayıp bulgurun içine kattık. internetten baktım öyle de bir yemek varmış.. oluyor yani sallıyor millet. nohut ile pırasa çok ayrı tatlar.

@female : www.google.com.tr

pirinç yerine bulgurla deneyebilirsin, daha sağlıklı buluyorum. patatesi hiç duymamıştım pırasada, ama kuşbaşı etle anca çekilir hale gelir.

evde bulgur yok, bir de ev ahalisi pirinçsever genelde ben bulgur seviyor olsam da :)
nohut konur da pirinçle beraber konmaz.
prensip olarak etle sebzeyi birbirine karıştırmıyorum. :/

bir de pırasa yemeğinde soğan ço ağır olmuyor mu ya? ikisi de soğanımsı zaten:/

hayııır soğan onu hafifletir aksine. ama iyice öldüreceksin, yaralayıp bırakırsan olmaz :)

bir dahakine soğan oyarak yapayım madems. sağolun hepiniz.

iki diş sarımsak daha güzel bir tada ulaştırır ayrıca.

portakal suyu tabii ki.

portakal +1
mandalina da olabilr
kerevizi "herkes için lezzetli" ye yakın bi forma sokuyo o derece

zeytinyağlı yapınca yemesi daha kolay oluyor.
zeytinyağında soğanı yumuşat. içine havuç, pırasa, biraz pirinç ve azıcık kuru nane ekle.

neredeki yağların eriyeceğine sen karar veremezsin. sen devam et sporuna diyetine. sırası gelince vücut orayı da eritecektir.

çok yazı var bu konuda, ilk aklıma gelen daha dikkatli beslenme ki, bu özellikle karbonhidratı düşük seviyelere indirmekle, düşük glisemik endeks olayına dikkat etmekle falan ilişkili öncelikle, ayrıca kardiyoyu çeşitlendirmekle ve değiştirmekle alakalı... abs çalışmaları da olmalı ama haftada 1-2 yi geçmemeli, kardiyo öncelikli olmalı (bisiklet, yüzme, koşu -interval vs.-, kürek çekme, kettlebell gibi aletlerle daha farklı kombinasyonlar...)

haci askere gittim geldim, yan man kalmadi, yaziciydim ustelik yani spora katilmadim. ozetle az yemek. :)

onları eritme. aşk tutamacı onlar.

Kardiyodan sonra yan mekik çekeceksin. Kardiyonun ardından vücut 20-25 dakika daha yağ yakmaya devam eder. En problemli bölgeleri bu zaman dilime koyabilirsin.

Ama çok dikkatli yap. Sırtını, belini koru, nefes alış verişini kontrol et. Youtube'da pek çok video var.

Kolay gelsin :)

nerenin çalışacağına yaptığın spor karar veriyor. eliptik pek yanlara faydalı değildi benim bildiğim. tam adını bilmiyorumda böykle sağa sola sarkıp ip çekmeli ufak bir alet vardı. o işe yarar sanırım.

kadın mısın erkek mi bilemedim ama, özellikle kadınsan diye ekleyeyim dedim, düşük belli pantolon giymeyi bırakmak da etkili oluyor. uzun vadede tabii, ama baya etkili. yağlanma olsa da eskisi gibi "yan" dediğimiz şeyden olmuyor en azından diyeyim.

şu pozisyonda bol bol pedal çevir
www.trackcyclingnews.com

www.youtube.com

biraz da sentenced dinle

(bkz: therion)

biraz da deep purple

ben de benzer seyleri dinlerdim, chopin'e gectim rahatladim. asla sikilmiyorsunuz, arada bach, vivaldi, schubert, sonra yine chopin.

rock degil de baska sey onerebilseydik tabii :p

pain of salvation

hatta bunu bi dinle

www.youtube.com

sonata arctica

Stoned Jesus önerebilirim, stoner-doom metale biraz yaklaşmanı sağlar belki...

www.youtube.com

full albüm: www.youtube.com

Pink Floyd dinlediğinizi varsayıyorum giriş seviyesi gruplar dinlediğinize göre. Yine o ayarda giriş seviye çok iyi gruplar ve albümlerini önereceğim:
Kyuss - Welcome to the Sky Valley
Smashing Pumpkins - Siamese Dream
Sigur Ros - Agaetis Byrjun
King Crimson - In the Court of the Crimson King
The Antlers - Hospice
Gy!BE - Lift your skinny fists like antennas to heaven
Mars Volta - De-loused in the Comatorium
Portishead - Dummy
Boris - Pink
Nine Inch Nails - The Downward Spiral
The Smiths - The Queen is Dead
R.E.M - Automatic for the People
The Stone Roses - The Stone Roses
Dinosaur Jr. - You're Living All Over Me
Mastodon - Leviathan
Neurosis - Through Silver in Blood
Melvins - Houdini

the strokes.

the who
the cure

(bkz: alabama shakes)

havalandırmazsan hepsi koku yapar.

www.protein7.com
www.protein7.com

4 yıllık bodybuilding- fitness tecrübemde sayısız eldiven eskiten birisi olarak 1 yıl önce biraz paraya kıyıp iyi bir şey almaya karar verdim. Harbinger marka eldiven aldım, baya da memnun kaldım, ama özellikle pull-up gibi bazı hareketler sonrası gitgide dikişleri patlamaya ve yırtılmaya başladı sağlam deri olmasına rağmen. kalitelileri bile 1 seneden fazla gitmiyor tecrübem çerçevesinde. 2 hafta önce pazarlıkla 50 küsur fiyatı olan reebok marka deri eldiveni 32 ye aldım baya da memnunum, 1 yıl da bunu kullanırım diye düşünüyorum. selex, voit gibi markalar daha ucuz olmasına karşın o kadar uzun süreli kullanıma izin vermiyor. ortalama 1 yıl için 30 lira çok değil bence, biraz kaliteli almaya bak derim. bunları kullanmama rağmen barbell ve dumbbell ağırlıkları sebebiyle yine de hafif nasırımsı:) iz bırakıyor, yapacak bir şey yok, ama dandik eldivenlerde daha beter olacakları kesin.

NOT1: alacağın markadan daha önce kullanmadıysan internetten almak yerine deneyerek almanı tavsiye ederim, ele oturması ve biraz hava alacak boşluğu olması lazım, deneyerek rahatlığına, ele oturuşuna bakılmalı.

NOT2: Ankara özelinde Harbinger marka için Kentpark alt katta adını hatırlayamadığım spor mağazasına, Reebok için Ülkealan Pasajına bakılabilir.

Hala İstanbul Ankara diyorsunuz ya. Istanbul da en az 7 Ankara da en az 10 puan farkla AKP nin. Hele ki bu montaj olayı bu farkı daha da artıracak gibi duruyor. Çevremdeki gözlemlerim bu yönde. Millet Menderes'in Özal ın pişmanlığını Erdoğan a sahip çıkarak gösteriyor. Ben süprizi söyleyeyim: İzmir i dahi alabiliriz... 2-3 puan falan var.

devlet eliyle büyükşehirlere yerleştirilen suriyeli mülteciler oy kullanabiliyor mu bu seçimde?

Kral FM yaparsa oradan çıkar:)

Manipüle olayları çok dönüyor anketlerde ama. AKP'nin 2009 yerel seçimlerdeki durumunu en az 3-4 puan ileri taşıyacağını düşünüyorum. Çoğu anket ajansı da bunu destekliyor. Akp %43 civarı, CHP ise 30'a yaklaşacak.

@aberforth x evet o yüzden yerleştirildiler zaten.

Genar'ın anket sonuçları gerçek seçim sonuçlarının neredeyse birebir aynısı oluyor.

yenir

hiçbir şey olmamıştır ona, ısıt ve götür, ama az götür kan şekerin çok yükselmesin.

hala yemediysen ısıtmadan önce az bir miktar su kat içine. birkaç yemek kaşığı kadar. öyle ısıt ;)

hem de ne gider. isitmadan once cok cok az su ekle

bu su ekleme muhabbeti ocakta ısıtacaksan geçerli haberin olsun. içine su koyup sonra mikrodalga fırına atme :)

Tavuk ya da et suyu içermemesi ve mutfağın çok sıcak olmaması şartıyla, pilav dışarıda bir iki gün bekleyebilen bir yemek. Bozulduğu zaman da koklamanız yeter, kendini belli ediyor sağolsun, yemeye gerek kalmıyor:)

icerisinde et, tavuk ya da tavuk suyu yoksa eger sorun degil. mikrodalga'da 15-20sn'de isinir ve yenir. ayni sekilde tencere ya da tavada cok az su konularak da yenir. pilav dedigin sey kolay bozulan bir sey degil ama lapa lapa olur sadece.

@imojeen bir çalışmada kullanmak üzere internette bulurum ümidiyle yola çıktım ama ülke bazında İngilizce-Almanca kaynaklarda rahatlıkla ulaşabildiğim bu ülke haritalarına Türkçe olarak ulaşamadım. İnternet dışında herhangi bir basılı kaynak varsa dediğim özelliklerde o da olur, taratıp kullanabilirim.

@imojeen ilk-ortaokul vs. atlaslarında olacağını düşünmüyorum ülke ülke ve önemli şehirlerinin vs. belirgin olarak Türkçe belirtildiğini. Ayrıca bu ülke haritaları ortalama A4 bir sayfayı işgal edecek, çok büyük ölçeklerde ufak ufak tanımlanan ülkeleri büyütmek de baya sıkıntı yaratır gibime geliyor.

kuşkovar sistemleri bunun için tasarlanmıştır, çeşitleri bulunmaktadır, farkında olmasak da çeşitli kurumlar/işletmeler güvercin problemi yüzünden bu sistemi ilgili yerlere kurdurtmaktadır, ama kurulum/yerleştirme sırasında yerleştirme sıklığı, boşluk bırakılmaması vs. önemli, aksi taktirde boşluklardan yine güvercinlerle sıkıntı yaşamaya devam edilir. google da ilk gelen siteyi de ekleyeyim www.kuskovar.com

NOT: ultrasonik kovucular hakkında bilgim yok, bu bahsettiğim sistem ile karşılaştırma sonrasında ultrasonikleri daha etkili buluyorsanız yazdığım cevabın bir anlamı yok elbette.

@candanag teşekkür ederim. bazı binalarda görüyorum bunlardan, araştırırken bu ürünü de değerlendirdim fakat malzemenin uygulanabilirliği yok benim mekanda.

diğer yandan merak ettiğim ultrasonik kovucuların etkili olup olmadığı.

baklavadan emin değilim ama kolonyayı unut, deneyen gördüm, yazık oldu.

alırlar tabi neden almasınlar. ama uluslararası uçuşsa gümrükte problem çıkabilir.

Thy icin söylüyorum baklava Kabın ici alınabilir kolonya kargo icine verilen valiz icinde barindirilabilir ancak buyuk sise ve birden fazla olmamak kaydı ile yanıci etkisi tehlike arz eder

istanbul'dan antalya'ya pegasus'la uçacağım. kolonyayı emin misiniz almadıklarına ? uçağa yanıma alsam hiç mi olmaz ?

baklavayı eline de alabilirsin -hem iç hatlar hem de dış hatlar için- ama kolonya 50 ml den fazlaysa direk bagaja yolla sağlam birşeylere sar ki kırılmasın, onun dışında sıkıntı yok.

baklava olur da, gerci ne kadar serbetli olacak o etkileyebilir belki. iyice ambalajlattirirsaniz sorun cikmaz heralde.

ama kolonya sisesi eger 100 mlden buyukse, yaniniza alamazsiniz, bagaja vereceginiz valize koymaniz lazim.

nadir güllü'nün baklavası olucak. uçakla götüreceğimi söyleyip öyle paketlettireyim o zaman. kolonyayı da iyice sararım. umarım bir sorun çıkmaz.. teşekkür ederim arkadaşlar (:

kolonyayi sarmanizin faydasi yok, ucaga binerken gececeginiz guvenlik noktasinda cantalarinizin ici goruntulenecek ve tum sivilar patir patir meydana cikacak. eger illa el bagajinda kabine sokacam diyorsaniz ya 100 mllik sise alin ya da en azindan siseyi cantanizin en ustune koyun ki, cantayi actirdiklari zaman tum cantayi tek tek dokup yeniden yerlestirmek zorunda kalmayin.

kolonya 100 ml ve plastik hava almayan poşet içinde değilse almazlar.

valla eskiden olsa sahin derdim pastirma-sucuk icin ama,...

www.esk.gov.tr

protein değil yağ ihtiva ediyor onlar. kavurma özellikle. hazır lanları dana eti oluyor zaten. al kuzu eti kendin kavur gitsin. zor değil.

@ hasmetizm almadan önce ne kadar yağ ihtiva ettiği genel olarak belli olduğundan ipucu verir bana, ayrıca o yağı da önemli bulduğum için proteinle dans etmesi bünyemin hoşuna gider.

hacı kuzu eti yağında lcarnitin falan var diolla ama dana etinde yok heral. ondan didim. kolestrol bide hep onlar. 2 godfret yerim ağzım tatlanır daha iyi bence. olmadı çak bi sucuklu yumurta kendine gel. ne dedim ben.

yav çakmasına çakılır da, kavurma ve pastırmayı sucuğa göre daha homojen ve sağlıklı -protein kalitesi ve miktarı sebebiyle- buluyorum. gofret gibi şeylerle hiç işim olmaz şeker mevzusundan dolayı. ayrıca, kolesterol bambaşka bir mevzu, ldl 130'u geçmemeli gibi fasafisolara inanmadığım için -şu sıralar bende 180 ve sağlıklı buluyorum- ayrıca bu kavrumaya sucuga vs. ye ekmekle flaan dalmadığın müddetçe pek sorun olmaz -dalacaksan da 1 veya 2 dilimi geçmeden tam buğday, çavdar veya yulaf ekmeği falan tercih etmeye çalış-...

ekmeği bıraktım zati ben çok oldu yane. ama sucuğu asla. kırarım3-5 yumurta, yanında tatlı lor peyniriyle götürürüm. sen boşver hacı kavurmayı. %50 yağ hep onlar. bakmıştım bi ara. yoksa bende düşündüm yani bi öğün olarak protein hsebaı ama kalp damrını tıkar amk okadar yağ. derya ton balığı akar hertürlü. 2.5 tl amk.

@hasmetizm bu soru çerçevesinde muhabbet uzadı ama cevap vermeden/yorum yapmadan geçemeyeceğim:) ilk olarak tamamen bırakma olayına karşıyım ekmeği. geleneklerimizde var ekmek, ara sıra düşük glisemik endekslisinden çakmak lazım, bazen de klasik usulde içinde söz gelimi kavurmanın kendinden geçtiği bir karadeniz usulü pide, hala tereyağı erimekte üzerinde...

ikinci olarak o ton balıklarını salla derim ben de, z.yağı içerikli olmaları sebebiyle. ha, gidersin balıkçıdan bi yarım kilo somon alır fırında usulunce yaparsın, ona tamam, proteini geçtim, zengin omega3 sebebiyle haftada 2 çakmak lazım bence.

sonuç olarak, atalarımızdan aldığımız kavurma mirasını öldürmeyelim, iyisini bulduğumuzda götümekten kaçınmayalım, haftada ya da iki haftada bir böyle güzellikleri götürmekten birşey olmaz. şunu da unutmaki -kendi görüşümdür- piyasadaki en iyi sucukta var olan et, kavurma ya da pastırmadaki kadar kaliteli ve homojen değil.

hazır satılan dana kavurmanın kilosu 50tl. en güzel kasap sucuğu 30-40 arası. ha sucuğu protein olsun diye yemioz zaten. tadı güzel. en güzeli az yağlı kıymaya çakacan yumurtayı. mis. pide falan hiç karıştırma. 95 kiloyu gördüm zamanında sırf kuşbaşı kaşarlı yemekten ehehe.

benzer durumla karşılaştığımda dns ayarlarını tekrar uyguladığımda düzelmişti. bence bir de farklı browser dene.

oxxo'da var. ben memnunum oldukça.

Zara basic

Gap

tişört değilde truvakar kol mu deniliyo bilmiyorum bugün adil ışıktan aldım 14 liraya :)

Levis'in bedenine göre olanının slim fitleri isteğini karşılar gibi bence.

aradigin sey tam olarak mavi'de var.

adidas.

o kadar şeyi bir arada almamaya çalış bu bir. ikinci olarak ben sadece whey protein dışında Omega 3 ve gingseng kullanıyorum, yetiyor bana. gün aşırı kefir de içersen iyi olur özellikle geceleri yatmadan 1-2 saat önce falan. l-carnitin gibi şeyleri de hiç kullanmadım, spora başlamadan 05,-1 saat önce kahve falan içiyorum.

her gün 5 gr kreatin alabilirsin.

Öncelik;

Kreatin > multi > whey > eklem desteği > diğer gereksiz ıvır zıvır.

o arkadaş rammstein'ın berlin konserlerini hiç izlememiş anladığım kadarıyla

Yani Pentagram da Türkiye'de tanınmıyor mesela. Biz tanıyoruz da yoldan geçen ne kadar tanır?

o arkadaşa söyle öyle geniş geniş atmasın.

dogma buyume hannover'li kız arkadasim uyandirma alarmi olarak kullandigim du hast vesilesi ile ogrendi rammstein i :)

kreuzberg'de dönercilerde tanınmıyor olabilir, kimi referans aldığına bağlı..

Munih Hardrock Cafe'de Rammstein calmaya baslayinca Almanlar birbirilerine high five yapiyorlardi.

Kimse tanımıyor almanya'da. En çok tanınan şarkıcı İsmail YK ve Yurtseven Kardeşler'dir.

ana yurtları almanya olduğundan kara propaganda ve önyargı da çoğunlukla orda oluyor haliyle. yani insanlar rahatlıkla "nazi bunlar" diye düşünebiliyor, bunun etkisi de olabilir yıllar içinde.

eski rammstein bootleg trader'ı ve youtube'da birkaç konser videosu bulunan ve bunlarla yaklaşık 3 milyon view almış biri olarak, video istatistiklerine bakarak birkaç veri söyleyeyim o halde:

videolar en çok almanya'dan izleniyor. yaklaşık 750.000 view almış konser videolarım almanya içinden. ondan sonra abd (250k), meksika (212k), brezilya (180k) ve rusya (130k) geliyor. istanbul konserinin de multicam videosu var kanalda bir arkadaşımla yaptığımız; onun da etkisiyle türkiye'den 72k izlenme var.

sadece almanya üzerinden konuşmak gerekirse, ilginç bi grafik var. almanya'dan videoları izleyenlerden 13-17 yaş aralığında olanlar %9, 18-24 yaş aralığı %11, 25-34 yaş %15, 35-44 yaş %20, 45-54 yaş %32, 55-64 yaş %9 ve 65+ yaş %2.

yani genç nesil aslında rammstein'a ilgi göstermiyor. 25 yaş üstü almanlar, tüm alman izleyicilerinin %88'ini oluşturuyor. 35 yaş üstü ise %62. bayağı ciddi bi yoğunluk bu.

hard rock cafe'ye giden kitle tabii aşinadır da, gençlik sanırım her ortalama avrupa ülkesinde olduğu gibi genellikle pop müziğe sarmış durumda olabilir.

tanınmıyor değil de sevilmiyordur. pentagram'la kıyaslayanlar falan olmuş da pentagram'ın dünya çapında tanınırlığıyla rammstein arasında dağlar var.

müzik türü ve popülerlik ile alakalı bir şey. türkiye'de ajdar'ın cahit berkay'dan daha çok tanınması gibi, popülerlik meselesi.

tanınıyor veya tanınmıyordan çok, soru sanki "popüler mi, değil mi" gibi geldi bana? yanlışsa uyar. eğer öyleyse, cevap hayır. biri demiş ki konserlerini hiç izlememiş galiba, zibilyon tane seveni gitse ne fark eder birader? orası illa ki dolar 10 bin, 20 bin, 30 bin, geniş perspektiften bak.

cevap neden hayır; rammstein almanya'da popüler bir grup değil. yeni albümleri çıksa millet heyecandan delirmez, umurlarında dahi olmaz (genelden bahsediyorum).

tüm bunları hannover, münih, frankfurt, wuppertal, köln, düsseldorf şehirlerinde ayrı ayrı ve uzunca mesken tuttuğum günlerimden çıkarım yaparak yazdım.

Almanya'da da çeşitli müzik türlerine ağırlıklı olarak ilgi gösteren yaş grupları var elbette ve Rammstein'da uluslararası ünü nedeniyle bu tür müziğe ilgili çevrelerce biliniyor elbette ama "Neue Deutsche Hãrte"nin geniş skalasını da göz ardı etmemek lazım. Mesela Düsseldorf çevresini iyi bilen birisi olarak rock barlarda çalındığına şahit olmuşumdur. ama Kuzey Ren Vestfalya bölgesi olarak şunu diyebilirim ki, bizde bu tür müziğe ilgi gösterenlerin yaş ortalaması o bölgede daha çok hip hop ve pop müziğe ilgi gösteriyor ağırlıklı olarak.

6 bekleyip 5.5 almak normal. 6 bekleyip 3 almış olsaydın uğraş derdim ama bana kalırsa biraz abartıyorsun. 100 bekleyip 95 alınca hocaya itiraz edenler gibi bir durum ortaya çıkıyor. 6 bekleyip 5.5 almak, beklediğinden çok düşük almak demek değildir.

6 bekleyip, 5.5 almadım. 6 almam gerekiyordu. Minimum 30 doğru yaptığımı düşünüyordum ki bu da 7 puana denk geliyor. Bu durumda beklediğimden en az 7 sorumun daha yanlış çıkması demek.
benim asıl sormak istediğim, writing ve speaking de itirazların olumlu sonuçlanması muhtemel ama cevap kağıdı olan bir bölümde yanlışlık olma ihtimali nedir?
sınav ücretinin yarısı bir para vermeye değer mi? çünkü yeniden sınava girmenin de bir garantisi yok.

bir iş için 6 alması gerekiyormuş. zaten girdikten sonra 6dan da yüksek bekliyormuş ama gidip 5.5 almış. duyuruda niye bu kadar eleştirel tavır takınılmaya başladı anlamadım.

bu arada listening gibi bir bölümde notunun yükselmesi çok çok az bir ihtimal. tavsiyen onun yerine 2 katı para ver, bir daha gir. hani writing, speaking olsa riske değer diye düşünürdüm de listening'in subjektif bir değerlendirmesi biliyorsun ki yok. cevap kağıdına bakıp ya doğru ya yanlış diyecek.

benzer bir süreç yaşamadım ama IELTS tecrübesi olan birisi olarak söyleyebilirim ki her sınavda belli bir doğru sayısı belli bir puana tekabül etmeyebiliyor, o sınavın ortalamasına göre 0,5 puan yukarı ya da aşağı olabiliyor bu bir. ikinci olarak farkında olmadan spelling hatası yapmış olabilirsin. 3. olarak ilgili soru başlığı 1, 2 ya da 3 kelimeyi geçmeyecek şeklinde bir bilgi içerir ve sen bu kurala uymadıysan yine doğru sayılmaz. mesela bazı sorularda yalnızca bir kelime sorunun cevabıdır ama sen iki kelime olarak cevaplarsın mesela. son olarak distraction dedikleri yanlışa düştüysen doğru sandığın bazı sorular yanlış olabilir.

eleştirel tavır takınmanın neresi yanlış anlamadım? adam zaten soru soruyor, itiraz etmek mantıklı mı diyor, öneriler neler diyor. eleştiri bekliyor, öneri bekliyor. bende itiraz etmesine değmeyecek kadar küçük bir yanlışlık olduğunu söylüyorum. bu gibi sınavlarda yanlış değerlendirilme yapılma olasılığı çok az. bundan dolayı çok bariz düşüklükler var ise itiraz etmek gerekir. 7 bekliyorken 3 alırsan git itiraz et tabiki. ama 1 2 puan düşük almak gayet normaldir. hatayı sınav sisteminde değil kendimizde aramak gerekir.

sandığınız kadar iyi olmamanız sınavın hatalı olmasından çok daha olası bir ihtimal.

Abi yazım hatası yaptıysan bir harf bile sildiriyor soruyu. Ama itiraz et. Haklı olursan paranı veriyorlardı yanlış hatırlamıyorsam. İtiraz edip writing'de yarım puan yükselten biliyorum.

yardımcı olmaya çalışan herkese teşekkür ederim.
kalan üç bölümde beklediğim ve ortalamanın üzerindeki puanları almam neticesinde böyle bir yola başvurmak istedim. elbette ki farkında olmadan veya bilgisizlikten yanlış cevap vermiş olabilirim. bunun farkındayım. sınava laf atma durumum olmadığı gibi, dil seviyeme laf atılmasının da bir gereği olduğunu düşünmüyorum.
bildiğim kadarıyla sınavlar elektronik ortamda okunmuyor. her ne kadar doğru sayısı-puan endeksi değişken olsa da tahminim bir fazla doğru sayımda başvurum için istenilen puana erişebileceğimi düşünüyorum.
bu doğru sayısının yanlış toplanması, sınav değerlendirmesi yapan kişinin yazının okunaklı olup olmadığı ile ilgili öznel bir yaklaşımda bulunma ihtimali hakkında bir bilgim olmadığı için bu soruyu yazdım.
aradaki 0.5 puan tüm hayatımı etkileyecek bir karar vermeme engel teşkil etmekte. yoksa, niye hepsi pekiyi değil diye bir takıntım da kesin yanlışlık olmuştur diye bir iddiam da yok.
itiraz etsem de etmesem de yeniden sınava girmek zorundayım. itiraz sonucunu bekledikten sonra sınava girersem başvurumu yapmak için yeterli sürem olmayabilir.
tekrardan ilgilenenlere teşekkür ederim.

Jagten
Festen
lat den ratte komma in


ekleme: o'horten

Hodejegerne (Norveç)

tat a kvinnen

den brysomme mannen
Songs from the Second Floor

bergmann'ın tüm filmlerini saymıyorum bile.

Reconstruction. oldukça iyi.

Ben negatif tavsiyede bulunayım. Çünkü Danimarka demişsiniz, orada Mia Lyhne diye bir kadın çok ünlü ve Kamping diye de bir filmi çok ünlü. Ben arkadaşa sordum, en sevdiği filmi, bunu söyledi. İzledim, içim kabardı, bunaldı. Sonra da ne hassa, Film Festivalinin Antidepresan kuşağında gösterildi. Oysa troll de değildi, niye böyle oldu bilmiyorum.

Bu arada Festen+1

Folk flest bor i Kina, noi albinoi, den brysomme mannen, oslo 31 august, nord.


şimdilik aklıma gelenler bunlar. sonra istersen mesaj atabilirsin. hepsi çok güzeldir. sıralamayı en sevdiğim filmden yaptım...

I Kina spiser de hunde

@helios noi albinoi izlanda filmi...

(bkz: haevnen)

İsveçteyken Kopps pek çok kişi tarafından önerilmişti, hıyarın teki olduğum için izlemedim. İsveç-Danimarka yapımı komedi filmi.
www.imdb.com

(bkz: voksne mennesker)
(bkz: songs from the second floor)

En ganske snill mann

www.imdb.com

citronnen flammen

yukarıda söylenmediyse eğer ejderha dövmeli kız serisi olabilir.

I Kina spiser de hunde
Gamle mænd i nye biler
Blinkende lygter
Adams æbler
De grønne slagtere

the misfortunates

jagarna
fritt vilt

2 veya 3 düğmeli olur genelde. Birkaç gün sırıtmaz o kadar, dert etme.

keşke olmasaymış ama gerçekten, 4 düğme nedir. Sakın bütün düğmelerini kapatıp dolaşmayın. Hele boyunuz uzun değilse yeni bir ceket alma fikrini gözden geçirin.

8 senelik falan takım elbise tecrübem var, ilk zamanlar piyasada 3 düğmeli görüyordum, sonra moda 2 düğmeli oldu, 3 düğmeli pek görünmez oldu ama hç 4 düğmeli görmemiştim, üzerine oturduysa takım ve aynada baktığında absurt bir durum olarak değerlendirmiyorsan kullan gitsin derim boşa masrafa girme. 2-3 düğmelilerde şöyle bir kural vardır -uyan var, uymayan var ama- en alt düğme iliklenmez. sen de ayna karşısında hangi düğmeyi iliklediğinde daha düzgün durduğuna bak, belki de hiç iliklemeden hoş duruyodur, bilemiyorum. tahminimce üstten 2. ya da 3. düğmeyi iliklemen daha şık durur gibi.

Olayın püf noktası kaç delikli olursa olsun en alt deliği kapatmamak.

Tek düğmeli ceketler hariç :)

şapka

50 yıl millete ölümü gösterip sıtmaya (akp) razı etmek.

türk alfabesi,ulus devlet,eğitim sistemi,yanlı tarih eğitimi,sahte düşmanlar üretme mekanizması vs vs

islama gecirilmeleri

Cumhuriyet dönemi için en ağır basanı bence Harf Devrimi. zaman zaman aklıma gelir, şu an bir benzeri Devrim olsa nasıl hissederdim diye, zor gerçekten tam yanıtlaması. bir çok ulusun yüz yıllar öncesindeki kendi ulusuna dair bilgi birikimine orijinalinden herhangi bir çeviriye ihtiyaç duymadan ulaşmasına gıpta etmişimdir.

misterturist ve evilgenius +1
koy enstitulerinin kapatilmasi

hollanda'nın itelediği otobüsler. şu metrobüs hattında olup ikide bir arıza verenler.

natoya girmemizdir.

tartışmasız islam dinidir.

alım garantili doğalgaz anlaşmaları
köy enstitülerinin kapatılması
erken cumhuriyet yıllarındaki sanayileşme girişimlerinin bir bir durdurulması

en büyük mü bilmem ama avrupa birliği'ne girdik diye gümrük birliği'ne girdik dediler ya, aklıma o geliyor hep.

eğitim sistemi
asimilasyon politikası

(bkz: kapitülasyonlar)

Bütün kazıkları Atatürk ve Atatürkçüler atmıştır.

Almanya yenilince bizim de yenilmis sayilmamiz.

islamiyete geçiş.

harf devrimi bugün olsa ne yapardım diye düşünenler olmuş mantığınızı seveyim. o devrim olduğunda zaten halk bilmiyordu okuma yazma. şuan %95'i biliyor evet şuan yapsan zorlanırsın. beynini sevdiğim.

Bir tane değil ki, onlarca! Hele Türk Lirası simgesine gelene kadaaaaarrr!!!

Türk milletine atılan en büyük kazıklardan biri, matbaanın 300 sene gecikmeyle gelmesidir.
Diğerleri, kifâyetsiz, muhteris, hayâlperest, mâcerâperest, narsisistik megaloman olan Enver'in, sınırsız yetkiyle, Harbiye Nâzırı ve Başkumandan Vekili tayin edilmesi, buna bağlı olarak, Goben-Breslau-Sivastopol oldu bittisiyle, 1. Cihan Harbi'ne girmemiz, imparatorluğun (bkz: Enverland) adıyla, Almanlara peşkeş çekilmesi, (bkz: Sarıkamış Faciası) yani Enver'in 90 bin askeri tek kurşun yemeksizin donarak ölüme göndermesi, Enver ve Talât ikilisinin Ermeni tehciri kararları ve yüzbinlerce Ermeninin ölümüne sebep olmaları, ayrıca (bkz: Zeytindağı)

sonra (bkz: vecihi hürkuş) (bkz: nuri demirağ) gibi sanayicilerin önünün kesilmesi
sonra demiryollarının geri bıraktırılıp karayolu taşımacılığına ağırlık verilmesi
tarımda plansız makineleşme ile köyün kente akması ve gecekondulaşma
öğretmenlik mesleğinin göklerden alınıp yerle yeksân edilmesi
Bülent Ecevit'in Avrupa Birliği'ne girmeyi reddetmesi
ve yakın tarihte, 12 Eylül ihtilâlinin en büyük zararlarından olan (bkz: diyarbakır zindanı) (bkz: esat oktay yıldıran)dır.

harf devrimi diyenleri şuraya alalım:

www.youtube.com

gören de geçmişimizi hiç öğretmiyorlar zannedecek.

cevabım da her seferinde avrupa birliği'ne girdik diye kapısında süründürülmemiz.

türklerin alfabesini arap alfabesi sanacak kadar cahil bırakılmak.harf devriminden şu anda bile bu kadar rahatsız olan insanların varlığı çok ilginç ya. o kadar kolay ki cahil olmak, adam sanıyor ki, harf devrimi yapıldığında zaten okuma-yazma oranı süperdi, bütün herkes tarihini, konuştuğu dili, kültürünü unuttu. yok öyle bir şey. okuma yazma oranı yüzde 10-15. halk olabileceği en düşük cahillik seviyesinde zaten. bunun haricinde, arapperestlik ile müslümanlığı karıştırmak. islamiyet diyip de inananlara saygısızlık yapmak gibi olmasın ama islamiyet ya kendisi çok yanlış bir olay ya da yüzyıllarca yanlış yorumlanması.

fatih sultan mehmet'in erken ölümü, italya fethedilebilir miydi, fethedilse nasıl olurdu?
yavuz sultan selim'in maturidilik yerine eşari anlayışı getirmesi. bu bence osmanlı'yı bitirdi. belki zaten bitecekti ama yüzyıllarca süründürdü diyeyim.
ve küçük enişte enver paşa'nın ütopik eylemleri.

kemalist ideoloji

@tarıkbinziyad

sen ne diyon aq. dünyada 1500 tane millet var ama bir tek türk milleti yok öyle mi? marjinal olayım, hümanist olayım, pasifist hippi olayım belki karı kız kaldırırım ayağına saçmalıyorsunuz aq.

kesinlikle eğitim sistemi.

cumhuriyetin ilanı.

Türk milletine atılmış en büyük kazık 1. Dünya Savaşı'na girilmesidir...

İslam Türk Milletine atılmış kazıksa madem, istemeyen çıksın amk. Zorla değil ya.. Herkesin adına konuşmak kolay tabi amk.

@imojeen + 1 Köy Enstitülerinin kapanması bugün AKP ye oy veren organizmaların yaşamasına yol açtı. Ayrıca Atatürk ve Kemalizm ile ilgili konuşanlar keşke şöyle bir oturup düşünseler..

İslamı barışçıl yollarla edinmiş olmamız çok büyük bir palavra bence ya. Bunu bi müslüman olarka söylüyorum hatta. Düşün ki binlerce yıllık Türk geleneği var, Şamanlık o biçim yer tutmuş, hala bir sürü geleneğimiz Şamanlıktan geliyor, sonra bakıyosun 'aa biz de tek tanrılıyız müslümanlık da, o zaman hepimiz müslüman olalım' diye binlerce yıllık geleneği silip atıyorlar ve müslüman oluyorlar hiç kavga etmeden. Mümkün geliyor mu kulağa?

şu linkte www.spassamlesenverlag.de bulabilirsin çeşitli türlerde aradığın sade dilli kitaplardan, ama Türkiye'de bulman zor olsa gerek bunları, oralardan gelen birilerine 1-2 tane getirtip denemen lazım.

biraz kitap içeriklerine baktım da, B2-C1 e göre rahat okunacak türden gibi geldi bana ama açıklamada A1-B1 arası olduğu yazıyor kitapların, bir tane örnek içerik linki de yollayayım, karar vermesi daha rahat olur

www.spassamlesenverlag.de

EK: C1 seviyesinde isen sadece bir sözlük ile ilgi alanına giren-ana dilinde jargonuna-literatürüne genel itibariyle hakim olduğun bir alanla ilgili Almanca kitabı da rahatlıkla okuyabileceğini düşünüyorum. Bunu tespit etmek sana kalmış, bir de Türkiye'de eğer büyük şehirlerden birinde isen Goethe Institut en olası imkan olarak duruyor bu tür kitapları edinmek-ödünç almak için.

EK2: alternatif olarak İstanbul'da isen Türk-Alman Kitabevinde de işine yarayacak kitaplar var diyebilirim. mesela gençlik kitapları okuması daha rahat olur, gitme imkanın varsa kendin inceleyerek de hangisinin daha iyi olacağına karar verebilirsin. örnek link vereyim yine; www.tak.com.tr

doğru olan da o zaten, ağırlık çalışmasının ardından kardiyo yapıyorsan kardiyo sonrasında 30 dakika içinde almaya çalış.

imkanınız varsa farklı günlerde yapın. engeller abartı olur tabii ancak %80 verimi %60'a düşürebilir.

"çünkü yağ ve protein de yakacağız kardiyo yaparken."

yağ asiti neyse de protein nasıl yakacaksın hacı? gören de gobi çolünü koşarak geçeceksin sanır:)

kene kardeş, spora protein alarak gitmişsek, kaslarda sentezlenen protein 1 saatlik kardiyo yaptıktan sonra karın boşsa, karbonhidratlar da yakılmışsa kaslarda sentezlenen proteinleri kullanmaya başlayacaktır. ondan dedim.

@ingilizce hazırlık bunu neye dayanarak söylüyorsunuz

Ağırlıktan sonra yaptığın kardiyo antrenmanının süresini kısa tutarsan sorun olmaz. İdeal olan 15-20 dakikalık bir hiit koşusudur mesela. Kardiyoyla beraber antrenmanın toplam süresi 75 dakikayı geçmesin. Ağırlık çalışırken de set aralarında sms atanlar falan var, yapma öyle. Ağırlıktan sonra kardiyouı yapar, çıkışta da whey proteini içersin. Ama ayrı bir kardiyo günü de koy bence programına.

ağırlık antrenmanından sonra vücudu anabolik moda sokmak için dinlenme safhasına geçmemiz gerekir. antrenmandan sonra ne kadar çabuk uygun yemeği yiyip dinlenmeye geçersek antrenmanın verimi o kadar artar. süreyi ne kadar uzatırsak vücudu strese sokar ve kortizol seviyesini arttırmış oluruz. bu durum verimi düşürür.

ayrıca protein tozuyla birlikte bir muz ya da bir kaşık bal tüketmen de vücudun katabolik moda girmesine engel olur.

(bkz: protein tozu/@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu)

marketler aromalı sular satıyordu bir dönem, şuan hala var mı bilmiyorum ama acaba onlar iş görür mü? özellikle hayat markası baskın bu konuda.

o da su sonuçta... tabi ne kadar doğal tartışılır.

çok çay kahve tükettiğinden olabilir mi acaba?

ayrıca çok su içmenin bahsedildiği gibi sağlıklı, faydalı olmadığı konusunda yeni bir tez çıktı oraya, bunu araştır 2 3 gün önce anlatıyodu doktorun teki tv de.

çok kahve tüketmiyorum, çay ömrümde içmedim. sanırım içemem bu saatten sonra da. mantıklı öneriydi freekara ama onu yapamam ben.

*suyu hafif ılık içebilirsiniz. %80 normal su %20 kaynar su gibi bir oranda...

*yanınızda mutlaka dolu bir bardak bulunsun. büyükçe bir bardak olsun.

*yudum yudum, hava yutmadan için.

*bardak biter bitmez hemen doldurun, yine yanı başınıza koyun.

*korku olarak değil de içerseniz olacak güzel şeyleri düşünebilirsiniz: cildinizin pırıl pırıl olacak olması, saçlarınızın güçleneceği, dudaklarınızın artık o kadar çok çatlamayacağı vs. gibi...

*yazın o çok susadığınız zamanları düşünün, ya da tuzlu bişey yediğinizde, bişeyi yutamadığınızda, yanınızda su yokken ki çaresizliği vs... 1 bardak su için çok şeyler feda edebilecek olan insanları düşünün.

açılın beyler, su içmezsen çükün düşer.

işlem tamam...

satın aldığın su markasını değiştir, imkanın varsa cam şişede temin et ve yine cam şişede bulundur suyu. su içmek için kendine özel, çok güzel bulduğun bir kupa vs. al.

Muhtemelen ph degeri cok yuksek sert bir suyu icmeyi deniyorsun. Daha yumusak sular icmeyi dene. Her markanin uzerinde yaziyor.

suya olan isteğinde bir azalma varsa, susamanı hızlandıracak yiyeceklere yönel. mesela; kraker, ya da tulumba, revani gibi susatan yiyecekler olabilir. tabi sadece teşvik amaçlı yap ve uzatma.

ilginç bir sorun. ne demek su içemiyorsun ya? İÇECEKSİN! (işe yaradı mı?)

Şerrefsizim aklıma geldiydi :) Aynı soruyu, bu sabah ben soracaktım. Hiç su tüketemiyorum. Hele bu kış günlerinde aklıma bile gelmiyor.Kendimi zorlayıp iki bardak üst üste içmeye çalışsam, midem bulanıyor.

Şöyle bir taktik geliştirmeyi düşünüyorum. İki adet birer buçuk litlerik su şişesini, damacanadan suyla doldurucam. Gün içerisinde bu şişeleri bitirmeye kendimi şartlandırıcam. Gelip gidip içicem.( Tabii ben şu aralar free-lance çalıştığım için evdeyim). Çok midem bulanırsa içine biraz limon suyu damlatacağım aroma hesabı. Yarın başlayacağım. Hadi sen de başla şartların uygunsa.

bende son 4-5 aydır su tüketemiyorum eskiden günde 2.5 litre belki daha fazla su içerdim şimdi su midemi rahatsız ediyor

örnek ver, link gönder, ispatla, çamur atma.

Yaw he he zaynfeld.

george carlin ve jerry seinfeld'den etkilendigi bariz cem yilmaz'in. ben bu 3 kisinin tum islerini izlemis biriyim ve bunu net olarak gorebildigim yerlr var ama bunu normal olarak karsiliyorum ata demirer gibi komple turkceye cevirip kullanmamis adam. buna ek olarak, cmylmz nin muzigininde hani cem yilmaz'in ben kendim besteledigi melodi, yine carlin'in bir performansinin acilis muziginden alintilar icerdigini ilk izledigimde fark etmistim,

rm+1

Louis'i izlerken aynı hisse ben de kapılmıştım yer yer ama şu an bulup çıkaramam şu bölüm şu replikler diye.

Fundamentals'ta telefondan uçan sms'i havada yakalama esprisi var mesela, himym'da tıpatıp aynısı vardı. Tesadüf mü bilemem.

dokunmatik telefonu karşı tarafın suratına kapatma esprisi vardı o da jerry seinfeld'den alınma.

brown sugar diye sorman lazım. esmer şeker dersen bulamazsın.

migroslarda satılıyor, küp ve toz formunda.

şöyle bir şey okumuştum:

"brown sugar" dediğin şey yabancıların beyazlaştırmaya çalışmadığı, dolayısıyla fazla endüstriyel işlem görmemiş daha doğal bir şeker.

türkiyedeki "esmer şeker" ise önce beyazlatılmış, daha sonra kahverengi olması için tekrar endüstriyel bir işlemle kavrulmuş oluyor genellikle.

ithal bir marka bulabilirsen onu tercih et derim.

mesele daha organik olması ise bal falan da kullanılabilir..

@megafon haklısın. Yurt dışındakiler şeker kamışından elde ediliyor ve doğal hali zaten esmer. Ama bizdekiler beyaz rafine şeker hatta çok ünlü markalar bile gıda boyası ile boyayıp kahverengi hale getiriyor diye duymuştum ben de.

bal çok az olabilir de, ben yapacak olsam Harnup pekmezini tercih ederdim, hiç esmer şeker falan aramakla uğraşmazdım, hem kafam daha rahat olur hem de daha lezzetli ve bir nebze daha sağlıkı olacağını bilirim. memleketimizde güzel pekmezler var, onları değerlendirin derim.

jöntürkler ?

ispanyada olan türkler mi ?

Turkic olabilir mi?

etrüskler? türk oldukları tartışmalıdır.

yok arkadaşlar, alamancılardan bahsediliyor burada:) Kanaken olmasın.

türkei, türkiye demek. türkay diye okunuyor.

türke = türk veya erkek türk

türkin = dişi türk

almanca bunlar. soruyla biraz ilgisiz oldu ama belirteyim dedim. "türkei"ı görünce.

aboneliği askıya almak, dondurmak gibi bi seçenek olması lâzım.

internetten banka hesabına girmek için gelen şifre olayı sebebiyle iptal etmedim ben, her ay bayılmaya devam ediyorum, göze alamıyorsan numarayı iptal etmeyi, her ay bayılmaya devam...

ayni durumdaydim. hatti kontorluye cevirdim. 6 ayda bir belli bir miktar (10-20 tl bisey) yatirinca hat acik kaliyor. donunce ayni numarayi tekrar faturaliya gecirip yeni paket secicem.

en.m.wikipedia.org

kökenleri 19. yy. a dayanan ama genel olarak kullanımı 20. yy. başlarında gerçekleşen beyaz-mavi yakalı kavramı hakkında güzel bir yazı. beyaz yakalı kavramının 1910'da Nebraska Weekly News-Journal'de bahsedildiğini söylüyor ilk kez.
www.slate.com

Van'da orman varsa ve hala soyu tüketilmemişse vardır. Türkiye'de ormanların çoğunda var ama tabii avlayıp avlayıp duruyorlar.

Şu an Van'dayım ve buranın çölden farkı yok. varsa da önceden varmış belki de. ağaçtan eser olmayan kıt bir coğrafya burası. van kedisinin olduğundan bile şüpheliyim açıkçası.

askerlik sebebiyle Van'da 9 ay, özellikle dağlarında zaman geçirmiş birisi olarak ormanvari bir bitki örtüsü yok diyebilirim, kısmen dere kenarlarında çok cılız bir şekilde var. yaz aylarında güzel yeşillikler ve çiçekler gördüm yalnızca yükseklerde, ağaçlar tek tüktü. Erciş'e gitmedim, bilmiyorum ama o tarafın daha ağaçlık-yeşillik olduğunu duymuştum, bi ihtimal oralarda olabilir. ben yalnızca kurta ve tilkiye rast gelmiştim.

o x olmuyor ama aklıma bala göte geldi. :/

ilk örneğe binaen aklıma curcuna geldi, ikincisinde ise afedersin sikiş.

Karambol

hengame? harala gürele?

curcuna da olabilir ;)

yazarın hangi görüşten olduğu önemli mi? bazen kitap öneriyorum "solcu bakış açısıyla yazılmış" falan diye eleştiren oluyor. eh siyasi ideoloji kitabı yazacak kapasite ve kafa da sağcılarda yok. o yüzden öneriler solcu yazarlardan olacak. kavramlar ve ideolojilerle ilgili kitap tavsiye edemem ancak kavramları öğrendikten sonraki ilk iş siyasi tarihe bakmak olmalı:

sina akşin - türkiye tarihi (5 cilt, her olaya değiniyor), kısa türkiye tarihi (bu özet gibi bir şey)

oral sander - siyasi tarih (iki cildi var 1918 öncesi ve sonrası olmak üzere. bu sadece türkiye değil de dünya siyasi tarihi hakkında. objektif.)

genelden özele gidersek bunlardan sonra ergun aydınoğlu - türkiye solu ve doğan avcıoğlu okuyabilirsin.

siyasete giriş yapmak? Introduction to politics 101 finali mi var, 'abi siyaset bilimiyle ilgileneyim biraz' mı var, yoksa burada bir politikacı adayı mı var?

münci kapani, politika bilimine giriş. temel kavramları öğrenmeniz açısından yararlıdır.

Andrew Heywood'un kitaplarını öneririm, temel kavramlar, teori, ideolojiler... hangi başlığa daha fazla ilgi duyuyorsan -ideolojiler gibi duruyor- oradan başlarsın. Münci Kapani'nin Politika Bilimine Giriş eseri de eskiden beri referans özelliğini koruyan yalın anlatıma sahip, yeni başlayanlar için güzel bir kaynak niteliğindedir.

Bence burada siyaset felsefesi tartışmak isteyen bir aday var.
Soldan bir örnek olsun. Neden sol sorusuna cevap veren hızlıca okuyabileceğin basit bir kitap : Sosyalizmin Alfabesi- Leo Huberman

Liberteryenlerde iz bırakan Ayn Rand ablamızdan :Ben
tr.wikipedia.org(roman)

İlginç bir örnek olacak ama açıklayıcı bulduğum bir kitap :
www.dr.com.tr

Ben'i okuduktan sonra bunu okursan bir şeylerin Türkiye, PKK, Gezi üzerine farklı perspektiflerin nasıl oluştuğunu sezebileceğine eminim.

Öncelikle ilgiler için teşekkürler. Cevaplar çok güzel.

Müh. Fak. öğrencisi olduğum için (kendi derslerimden dolayı) Siyaset Bilimine harcayacağım zaman pek fazla olmuyor. Hele tek başıma kitap okumakla iş biraz daha fazla zahmetli ve aşırı zaman ihtiyacına dönüyor.

Tüba’nın Açık Ders Malzemelerinden Bican Şahin’in hazırladığı Siyasal Düşünceler Tarihi I ve Steven B. Smith’in Siyaset Felsefesine Giriş derslerini takip ediyorum.

Buradaki amacım ne bir sınava hazırlanış ne de siyasetçi olmak. Günümüzdeki siyaseti daha iyi okuyabilmek yani bilinçli olmak.

Tarih ogrenmeden okuyacaginiz siyaset bilgisi havada kalir. Sevket Sureyya'dan Enver Pasa ve Falih Rifki'dan Zeytindagi'ni okuyarak baslayin. Sonra bir ozet Avrupa Tarihi cilasi atarsiniz ustune...

@molla leon zelig macmanus el ayyar kutal

bu nasil bir hasnicktir hocam? bizi neden mahrum ettiniz bunca zaman?

www.idefix.com

Fiyatı da düşmüşken kaçırmayın derim. Ağırlıklı olarak ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi hocalarının her birinin kendi uzmanlık alanında yazdığı genel kavramları açıklamaya yönelik yazılardan oluşuyor. Ben bu bölümde 3.sınıf öğrencisi olmama rağmen hala arada açıp yararlanıyorum çünkü genel bilgileri yüzeysel olarak verip bölüm sonlarında da daha ayrıntılı okumalar için kaynak önerisinde bulunuyorlar.

var kanka. nubuk süet giyersen öyle olur tabi. dediğin şey sğet olamayn bazı türlerde de var.

bende bi bot var suyun için de bile bekletsem, çıkınca üzerinden su yağ gibi akıp gidiyor. o tarz bir şey istiyorsun sen de. onların bir adı vardı ama unuttum water bilmem neydi.

yağmur botu var ya...şu plastik olanlar, yağmur botu diye ara.

kolayı var, köklüyorsun nanoyu!

www.youtube.com

nubuk veya süet yerine gerçek deri veya su tutmayan goretex botlardan giyerseniz bir şey olmaz, dışı nem tutmaz. Hiç görmeyim derseniz;
www.ortopedikayakkabi.com.tr
bunun gibi bir ürün kullanmanız lazım.

gerçek deri giyiyorum, nubuk bana gitmez zaten.

gore-tex ya da benzeri membranlı botlar.

gerçek deri giyiyorsan ve derisi ıslanıyorsa ayakkabının bakımı eksiktir net. boyasını eksik etme arada badem yağını ver, hiç bir şey olmaz. ha uğraşamam dersen cevap goretex

hitec, columbia, salamon... vs vs uzar gider. bu tarz outdoor ürünlerinde denilen şekillerde botlar var.

onun haricinde "düzeltme:goretex" (önceden waterproof yazmışım jpsartreye teşekkürler) özellikte olanlarda su tutmaz. sıçrama su geçirmez. bu özelliği koruması için ayakkabının belli aralıklarla waterproof spreyle korunması ateşten vs uzak tutulması ayağa tam oturan bir ayakkabı alınarak dikişlerin esnememesi vs gerekir.

en son olarak da eski ayakkabınız eksi derecelerde kaldığınız bir kamp ve 0 paranız varsa alınmış bir vazelin güzelce (deriye kumaşa vsvs)ayakkabıza emdirilerek waterproof özellik elde edilir. (ayakkabı terletir hava almaz sonra ama olsun. o havada ıslak ayak kötü sonlanır)

timberland deri modellerinde sorun yaşamıyorum derinin dışında öyle bir nem tutma falan olayı yok. su geliyor ve üstünden akıp gidiyo. bir bakım yapın isterseniz deriye.

Eger cok yagmurda kaliyosan waterproof degil goretexli botlari tercih et. İkisi ayni sey degil. Goretex yuzeyde su da tutmaz, suyu kesinlikle iceri de gecirmez.

kesinlikle goretex

Harley davidson?

Goretex özellikli herhangi bir bot alın.

(bkz: get lucky)

(bkz: la la la)

instant crush

www.youtube.com

www.youtube.com

get lucky açık ara. şarkıdan sıkılmış olmamız ilk zamanlarında aldığımız keyfi değiştirmez.

rap god olabilirdi ama olmadı neden bilmiyorum.

yurdum insanı için: animals.

tüm dünya için: get lucky.

www.youtube.com

a dostlar halam bile get lucky dedi. daha özel şeyler yok mu? ne bileyim duyurunun metalcisi,punk'ı,emosu,elektronikçisi,hipster'ı nerede bu insanlar? ben kaçırdığım var mı diye sormuştum.

USA Billboard Hot 100 Year End 2013 [Bubanee] hepsi bu torrentin içinde var.

ustalara saygı bab'ında ben de tercihimi Black Sabbath-God is Dead'den yana kullanıyorum.

www.youtube.com

www.rollingstone.com

avicii- wake me up
arctic monkeys-do i wanna know
miley cyrus-wrecking ball
lorde-royals

bana göre tabi ki.

arcade fire-reflektor

arctic monkeys - do i wanna know +1

öyle bir şarkı ki, müzik dinlerken denk geldiğinde sıradaki şarkıya geçersem günah işleyecekmişim gibi hissediyorum.

rap sevmem ama eminem - berzerk de harika.

www.youtube.com

reflektor yılın şarkısı olmak için çok uzun bir şarkı :p

yedek olarak ise panic! at the disco - miss jackson www.youtube.com

yeni bir şeyler arıyorsan usta Sir David Attenborough 2013 tarihli Africa serisi iyi gelir bünyeye

www.bbc.co.uk

daha öncelerden de The Life of Mammals serisini öneririm yine BBC kaynaklı.

bbc natural world belgeselleri
mesela bu www.youtube.com
Bi de bu kiz var, afrikada yerliler buyutmus. aslanlarla filan oynuyo.
www.youtube.com

kesinlikle önerebileceğim pek mekan yok ama gece için tunalı'daki mekanları öneririm.

passage'a götür panpa. ayrıca +1'imle katılabilirim sana destek olmak açısından.

@ tek terk: tunalıda mekan gezmiyim, nokta atışı gidiyim diyorum. kızları sokakta kurda kuşa göstermiyim.en kralı hangisi?

@ mftf: passage a bakıyım bi o zaman, nasıl çalıyorlar? nezih mi? öğleden sonra kesinleşir mekan, özelden çağırırım. +1 kim? :)

valla güzel mekan, haftasonu grup çıkıyor sanırsam, onlar indiğinde dj işi devralıyor. ankarada götürebileceğin sayılı mekanlardandır. keyifli bir yerdir. alternatifi yok değil fakat burası cidden iyi tuttu işi, yeri merkezi. +1 kuzenim. her ne kadar mekan iyi de olsa tek erkek 4 kız sıkıntı olabilir çünkü :)

3. kişi olarak muhabbete gireceğim her ne kadar bok yemek düşşe de hisseme...

Passage'ı dışarıdan gören içeri girmeyen ve kulağıma gelen müzik seslerini rahatsız bulan, giren çıkan ergenlerin haddi hesabı olmadığı ve çevresindeki hormonları halay çeker nitelikteki gençlerin bekleştiği böyle bir mekana 4 yabancı hatunu götürmen senin açından iyi olmayabilir. ama benim ki tahmin, yakınındaki Şeytantüyünde dönem dönem "In Rock" dinlemeye giden birisi olarak böyle bir izlenim oluştu bende. Tunalı'dan aşağıya inmemeye bak, GOP, Arjantin Caddesi civarında birşeyler çıkabilir.

@ mftf: ya bi tane yetiyor da öbür 3ü eklendi, onlar gelmesin diyemedim :) 4 kız zor, harbiden de çağırırım, yarın bi sakin kafayla yapıyım plan haber veririm.

@ freekara: zor zor, son anda gelişti işte.. başımı belaya sokmasalar bari..dediğin mekanlara bakıyorum..

böyle nişantaşı falan gibi cafeli,clublı yeri var mı ankaranın? seçenekli.. duruma göre karar vermek için..

ne kıvrandım ya.. yakışıyo mu hiç :)

ne pasajı amk, bomontiye götür tertemiz.

ikametsiz haklı, Bomonti daha nezih, orayı bilirim ama disco ortamı-müziği hem de Pazar akşamı bilemiyorum, ama 6 aydır Ankara dışındayım, neler değişti bilemiyorum.

@ candanag: estafurullah.. anladım ben seni.. iyi oldu söylediğin.. arjantini duymuştum..

tunalıda disko tarzında bir yer yok sanırsam, belki bestekarın tunalıya bağlandığı köşede biryer var ora. ne kadar canlı olur pazar günü bilemem tabi. gop en iyisidir zaten lakin hem biraz tuzlu, hem de kodaman yeri gibi sanki. diğer bir alternatif ise park caddesi escape filan olabilir, fakat hiçbirinde passage'daki rahatlığı bulamazsın sanki çok kasıntı geliyor oralar bana.

ankara'da öyle çok fazla sağlam mekan bulamazsın,ama öncelikli if,sonra bomonti.pasaj'a gitmenizi önermem,kimin eli kimin götünde belli değil.

pazar bu bahsettiğin tipte bir mekan bulman çok zor. if pazar günleri kapalı zaten. bence tek seçeneğin passage ama biraz salaş/leş gelebilir. özünde iyidir aslında. bazı çevrelerde kötü bir şöhreti var ama aslında rahat mekan.

bomonti kalitelidir ama pazar günü kimse kopmaz, herkes oturur.

bir ihtimal tektekçi olabilir diyorum. müzikleri güzel. cuma/cumartesi çok sıkışık olduğu için millet birbirinin üstüne çıkıp dans ediyor, ama pazar rahatça kopabilirsiniz. mekan çok küçük zaten, tamamen de boş olmaz. böylece az çok disko havası yakalanmış olur.

kite'a götürebilirsin

beyaz eşya bayilerinde aksesuar olarak satılır.

Rossmann gibi mağazalar varsa yakınınızda bakmanızda fayda var.

pita

pasta

lavaş yemeye devam etsen olur mu? daha hafif sanki

yerine bir şey koymak için bırakılmıyor ekmek yemek bildiğim kadarıyla.
cevabım yoğurt.

kuruyemiş çeşitleri ile takviye, alınan proteini arttırma ve haftada 1-2 gün güvendiğin bir yerden hazır ya da kendin yapacağın karabuğday unundan ekmek olabilir 1-2 dilim.

hjarteblod, espri yapmak istemişsin hevesini kırmayım, sana da tik atayım :)

suypir layt ekmek. vardir angarada biyellerde...

azalta azalta bıraksaydın keske. su an bırden ekmegı kestıgımı dusunemıyorum
tam tahıllı ekmeklerden alıp en azından bir dilim yesen yeter belkı
ama gecerlılıgı olmayan seyler de soylemıs olabılırım

akare, ekmek aşığı bir insanım, birkaç gündür kabus yaşıyorum, ama bırakmak lazım ya :)

ekmek yemeyi bırakmakla çok iyi yapmışsın,ama günde sadece 1 dilim ekmek ,o da sabah kahvaltısında,yemek gerekiyormuş.Bende bırakmıştım uzun süre ,ekmek tüketmiyordum bir kaç ay öncesine kadar ama yine dadandım. neyse, ekmek yemediğim zamanlar bulgur-piriç pilavını,makarnayı falan ekmek yerine yiyordum.bir süre sonra bunlara da gerek duymayacaksın,sulu ve susuz yemekleri tadını daha iyi alarak yiyebiliyorsun

ekmek, beyaz makarna ve beyaz pirinç yerine:
bulgur, esmer makarna, esmer pirinç ve kinoa.

Cok ilginc , neden kimse " bacim ekmek bir besin cesiti birakmak, birakmamak, yerine birsey koymak ne demek ki" dememis.

Kendisi bir karbonhidrat. Midem ezildi hissi icin birebir, sanki sungermis de o eksi suyu cekiyormus ( accayip tasvir yaparim) gibi hissettiren bir besin kaynagi. Nasil ki en bomba besinimizi dahi yiyor ama az yiyorsak ekmegin de bir olcusu var di mi.

Ekmek yenmeyecek bise olsaydi diyetimde bana yardimci olan canim doktorum yeme demez miydi ?

Hem madem yerine bise koyacaksan niye biraktin, ki bu birakma degil.

Ben cok yanlis anlamis herseyi corba da etmis olabilirim de .

8 dilim tam bugday ekmegi ile olan diyetim gunluk 1400 kalori.

cecilia, ekmek hamur olduğu için bırakmak istedim. karbonhidrat ihtiyacımı başka bir besinle gidermek istiyorum. hamur yemeyim diye.

selam,
ekmek yemeyi bırakma sebebin düşük karbonhidratlı bir beslenme sistemi oturtmak istemen ise:

1 birim karbonhidrat yerine 1 birim protein ya da 0,5 birim yağ yiyebilirsin.
daha basitçe: 1 dilim ekmek yerine, 50 gr tavuk göğüs ya da 1 kaşık zeytin yağı

ben bunları ezbere söyledim, sen iyice bak tabii besin değerleri tablolarına. aşağı yukarı böyle olması gerekli...

eğer düşük karbonhidrat hedefin yoksa ama ekmek yerine başka karbonhidratlar arıyorsan:
1 dilim ekmek = 2 kaşık pilav/makarna = 1/4 simit = 2 bisküvi = 1 avuç leblebi = 1 kepçe çorba

Maç bileti

french press, filtre kahve ve bardaktan oluşan kaliteli bir filtre kahve takımı.

kindle alın bana arkadaş kindle

yazıyordur mütemadiyen. ismini yazdırıp kalem hediye edebilirsin.
bütçe müsaitse yine adına ajanda yaptırabilirsin.

hakikaten erkeğe hediye almak güç ya.....

sevdiği bir müzik grubu varsa ama cidden çok sevdiği birkaç albümü alınabilir

dokunmatik eldiven: www.tchibo.com.tr

zaytung kupalarından: store.zaytung.com

shaker: www.hediyeyildizi.com

ona gerçekten ama gerçekten değer veriyorsan en kaliteli iç giyim mağazasına gidip, 5 adet çorap, 3 adet baksır ve 3 adet atletten oluşan paket yaptırmanı tavsiye ederim. uzun süreli müthiş 7 etki yapabilitesi var.

çakı

zippo

Ne alınır bilmiyorum ama komiklikli şakalı bir insana komiklikli şakalı hediye almayın ne olur ne olur ne olurr...

d&r'dan 100 liralık hediye çeki mesela harika olabilir. illa müthiş bi hediye almanıza gerek yok spesifik olarak, gider o da üstüne 20-30 lira bişi koyar, mutlu olacağı bişi alır.

doğum günleri için çok çok ideal bu hediye çeki mevzusu. ama düşününce "hah o x'i çok sever, x'in y'sini aliyim" diyebileceğiniz bir şey yoksa ilk etapta, bence risk almaya değmez; yine hediye çeki derim.

aklıma gelen bir fikir de ben sallayayım:

1. Türkiye'de üç büyük şehirden birinde iseniz muhtemelen rahat bulabileceğinizi düşündüğüm Thai masajı benzeri bir hediye. istediği zaman kullanabileceği bir çek gibi, bunu sağlayan SPA merkezleri vardır muhtemelen ve erkeklerin genelinin hoşuna gider, en azından benim için öyle:)

sevgi

sağlık. çok sağlıklı olmak, hiç hastaneye gitmemiş olmak.

Vakit

fazlası zarar olmayan hiçbir şey yoktur. diyalektik bir denge gerekli her şeyde. vücut duyguların dahi fazlasına alışamaz. rahatsız hisseder kendini. acı olmadan sevginin tadı rahatsızlık olmadan huzurun tadı çıkmaz. mutlak bunların zıttını da yaşamalı tatmalı insanı. zıttını tatmadığın bir şey boğmaya başlar. sürekli ışık karanlığı, sürekli karanlık ışığı özletir. diyalektik denge her yerde :)

barbara, manken olan.

Herşeyin fazlası zarar. Gülmenin kahkahanın bile. Nefessiz kalır boğulursunuz. Çok huzur? Atıl yapar. Çok sevgi? Hem özgürlüğünüzü engeller hem kırılganlaştırır. Hem de..şair güzel demiş www.youtube.com

kayipadam +1

yaşamımızı güzel kılan bazı şeylerin fazla veya az olması değil dengeli olması. çok net hatırlıyorum, çocukken çok kısa bir süre de olsa inanılmaz mutlu, el üstünde tutulduğum ilginç birkaç gün geçirmiştim ve ilerleyen yıllarda o an, nasıl desem, zaman zaman gözümün önüne gelip aniden moralimi bozar olmuştu.

mühim olan denge. onun bile fazlası zarar. hayatı çekilir kılan bu. zemini yok, beton yok. her şey değişiyor, her şey oynuyor. oynamasa sıkılırsın, bunalırsın çok.

yetenek
beceri
tecrube
akil
bilgelik

kayipadam +1

hayatın bile fazlası zarar.
geriye kalan hangi şey fazlayı zararsız kılabilir...

kayipadam +1
o değil de bu duyuruyu okuyunca aklıma troy filminden bir replik geldi.
''tanrılar ölümlü olduğumuz için bizi kıskanıyorlar. ölümlü olduğumuz için her şey daha güzel'' gibisinden bir şeydi.

bence de sevginin, aklın, huzurun vs. fazlası zarar.

"fazla" olarak nitelendirme görecelilik arz ettiğinden birey nazarında "kaldırılamayan" her ne ise o zarardır diyorum. Diğer bir ifadeyle de "kaldırılamama", her bireyin "şey"i anlamlandırmasına göre farklılık gösterir. hiç kimse, birisinin "şey"inin fazla ya da az olduğunu tespit edemez, kişiye özgüdür. "şey"e ilişkin genel-geçer değerler ise ancak o değerleri bilinçli olarak kabul eden topluluğa özgülenebilir.

Sağlık.

Akıl, yetenek, tevazu, kendini bilmek.

azı karar, çoğu zarar

kayipadam+1

valizde sıkıntı olmaz. refakatinde getirdiğin eşyalar için sınır 1500€ yanlış bilmiyorsam.

1 adet kişisel kullanımınız için olan ve olta makinesi gibi spesifik bir şeyi getirdiğiniz için problem çıkmaz. Üstelik valizde olacak ve valizin çevrilip açılıp aranması yada xraye tekrar sokulması çok ufak bir ihtimal.
Bu arada hangi marka model? merak ettim de...

Penn Affinity LC 7000 Spinning Reel-30lb - Black

www.amazon.co.uk

sen ölmüşsün haberin yok

Hiç bulaşma o işe derim.

böyle bir atraksiyonu gerçekleştirmen halinde, olası müteakip yıllarda bir araba hatta ev fiyatına patlayacağı aşikar. yılbaşı hediyesi nedir allasen!

direkt parasını çıkartıp versen daha iyi bir hediye olur. o kadar güle para verilir mi yahu? ölecek...

biz toptan aldığımızda 5 tl ye veriyorlar tanesini.
ama 3 gün sonra hepsi solmuş olacak.
bence haftalık 7 gül olarak ver madem ki çiçek konusununda ısrarlısın

1500 2000 tlye tekabül eder diye düşünüyorum toptan alıyorsun zira.

m e l t e m +1
ben o parayı bayıldıktan sonra o güller solarken ben de solarım arkadaş.
daha küçük paralara daha şahane şeyler yapabilirsin.

2000 tl likit varsa cebinde şehir değiştirmeli sürpriz bile yapabilirsin.
büyük düşün sen pinokyosun.