tolkien denen adam 140IQ'ye sahip 14ten fazla dil geliştirmiş bir adam. bırak da bizden farklı görsün bizden farklı şeyler yaratsın :) bence olay yokluğu düşünememek değil. bazı insanlar farklı görüyor işte olayı. ayrıca tolkien dediğimiz abinin tarih bilgisini yoğunlaştığı dil kökenlerinden anlayabiliriz. hal b olunca kafada kurgulaması da ona göre daha kolay oluyordur.

Joseph Campell'ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı kitabındaki şablonu takip ediyor fantastik kurgular da... Yüzüklerin Efendisi de bu şablonla yazılmıştır. Harry Potter, Şimşek Hırsızı, Herkül vb. Onlar da bu şablonu takip eder.

belki tarvkoski filmleri (özellikle stalker ve solaris) bir nebzeye kadar derdine derman olur.

kalemdefter e katılmakla birlikte diffarensiyelin sordugu soru yaratılan dunyaların da karakterlerin de bildiğimiz dunyadan olması yada esinlenilmesinin sebebi sadece bildiğimiz/tahmin-hayal edebildiğimiz kadarıını mı yaratabiliyoruz diye anladım ben ve baslıgı takipteyim bu bi donem benim de kafamı cok kurcaladı cunku.

orson scott card'ın ender serisi var. yani belki fiziksel olarak değil ancak kültür ve bilinç seviyesi olarak buradaki uzaylı türleri alışık olduklarımızdan biraz daha farklı gelmişti bana.

Yüzüklerin efendisi örnediği verirken o da bildiğimiz şekilde demek istedim, tolkien'in dahiliğiyle ilgili değil. Tolkien şimye kadarki en uç noktaya getirmiş olabilir popüler olarak ama dediğim gibi onun dünyasında da canlılarda el, kol, kafa var, mekanlarda ateş, su, dağ, ağaç var. Bunun ötesinde diyorum ben.

Clive Barker in öykü& romanlarına, çizimlerine, filmlerine bakabilirsin. Filmlerden umduğunu bulamayabilirsin, çizimlerinde de belirgin bir yüz ifadesi kullanıyor (onun dışında bildiğimiz gerçekle bi alakası yok) ama kitapları muazzam. Aslında bu tarz deneyimler yaşamak istiyorsan daha çok kult fantezi & korku kitaplarına yönelmen lazim. Lovecraft, Poe vs. Kitap ne kadar zengin içerikli, ucuk kaçık olsa da filmlestirildiginde saçma sapan, kitsch bi şeye dönüşüyor. Clive Barker i bi araştır

@yadigar, varlığı tanımlayan kavramlar öğrenilebilir bence eğer bunu anlatmak istiyorsan. kolumuza nasıl kol dediysek, başka varlığa ait bilmediğimiz uzva da atıyorum xyzasd diyip öyle kabul edebiliriz. ama bununla kim uğraşacak, hazırı var zaten diyorsun ve haklısın. zor geldiği için kurgulan-a-mıyor olabilir.

anlattığına bire bir uymuyor ama bi ihtimal www.goodreads.com

kurgularımızı hayal edebildiğimiz ölçüde sınırlandırırız. hayal gücümüz de maalesef sınırlı. ahtapotu ve kamufulaj yeteneğini hiç gözlemlememiş biri buna benzer bir örnek üretebilir mi? sanmıyorum.

robot üretiriz insana benzetiriz, put yaparız insana benzetiriz, uzaylı da keza öyle...

düşündüğümüz her şey öğrendiğimiz, beynimizde var olan şeylerin bir kombinasyonu. fantastik olsa hatta söylediğinin aksine kafasız gözsüz olsa bile. mesela ulan demiş birisi, yine senin gibi, niye şimdiye dek illa hep kafa, göz düşündük yaratıkalrda? sonra gidip kafasız gözsüz bir şey tasarlamış. var böyle fantastik yaratıklar da şu an aklıma gelmiyor. onlarda bile mesela kafa, göz değil de formlar aşina oluyor.

aynen dediğin sebepten. beyne, duyulara girenlerden başkasını düşünüp kombinasyon yapamıyorsun. yani yapıyorsan da izafi olarak hareket noktan yine bu duyular oluyor. yukarıdaki örnekteki gibi. kafa, göz gördüğün için olmasa ne olurdu diyorsun.

ama uzayda daha hiç görmediğimiz x bir şey var, diyelim, o x'i bilmeden "x olsa/olmasa nasıl olurdu?" diye düşünemiyoruz. gördüğümüz her şekil, dokunduğumuz her doku, kokladığımız her koku vs... duyularımızdan gelenlerin kombinasyonlarından ötesini tasarlayamıyoruz. bunların hani logic'teki gibi bir "değil"i varsa bile o "değil" bir küme yani spesifik, hayal edilesi bir canlı değil.

bilmediğimizi kullanamıyoruz. tipik uzaylı tasavvurları da tam anlattığını gösteriyor bence. hatta ileriye gideyim; inancı ele alalım.

insanların tasavvur ettikleri tanrılar insanlara çok benzemiyor mu? kızıyor, öfekeleniyorlar falan. sidik yarıştırıyorlar, kin besliyorlar, korkunç aç bir egoları var vs. bana bunlar hep aynı geliyor; yani dediğinle alakalı buluyorum. inançsız biri olarak en takıldığım nokta değil bu; olayın bilimdışı oluşu daha önemli geliyor. ama işin bu yanının da sorunla çok alakalı olduğunu düşünüyorum. umarım canını sıkmamışımdır, yani tanrı kavramı ile ilgili konumunu bilmiyorum. düşüncemi yazmak istedim yalnızca.

özetle girdiden muaf bir çıktı söz konusu olamıyor ve bu da yine bilimsel ve sevilesi bir gerçek bana kalırsa.

@differansiyel: bana da soru çok güzel geldi, insanlar bunu ara ara düşünseler de pek konu etmezler; ben teşekkür ederim yani :)

@godoş süper anlatmışsınız elinize sağlık.

solaris'e ben de oyumu veriyorum, beklentine yanıt verecek bence. ben filmi izlemedim yalnız, lem'in orijinal eserini okudum. tarkovski ile lem'in araları bozulmuş biraz filmden dolayı. (sebep -lem'in dediğine göre- gereksiz romantizm vs. kasışları ve eserin aslına sadık kalmama)

Süd galeri3.uludagsozluk.com

Lıkır
Kar
BemBeyaz

spooge

Hüp süt

süd +1

süüüt

n11'e de bir bakın. markafoni vb. siteler genellikle ileri tarihli sevk yapıyorlar, çok hızlı ulaşmayabilir.

hangisinden alırsanız alın cumaya kadar 10 kere elinizde olur. tabi türkiye'nin ücra bir yerinde yaşamıyorsanız.

lcw
tchibo
mizu

muhtemelen sorun avea'dan kaynaklanıyor.

lumia da sorunlu olabilir bence. bendeki lumia'da bende şöyle bir şey oluyor. çekmediği bir ortam oldu diyelim (örn. asansör), çeken ortama geçtiğimde çekmeye başlamıyor, pasif kalmaya devam ediyor. tekrar çekmeye başlamasını sağlamak için bir yeri aramam gerekiyor. ben arama yapmadıkça sinyalsiz vaziyette duruyor.

f/p olarak kip, süvari filan iyidir. bu arada nikah yazınsa takım elbise şart değil bence. açık renk ceket & gömlek & keten pantolon kombini de iyi olabilir bence.

iyinin sınırı bütçen. 200 e de var, 2000'e de ve hatta daha üstüne.

ortalama dersek sarar,kiğılı, biraz daha üstü dersen kip'e falan bakabilirsin. dar dediğim slim kesim oluyor, sen regular bakacaksın dar istemediğine göre. mağazaya gittiğinde zaten senin yönlendirirler.

bende etro var, beğenerek giyiyorum. tavsiye ederim.

corolla, fluence, linea vs. bagaj açısından çok avantajlı. civic biraz fazlaca yakabilir belki. bu arada çok şey istemişsiniz. ucuz olsun deyince epey bi alternatif eleniyor. ucuzluk, az yakma ve genişlik ön plandaysa fluence, peugeot 301 filan üst sıralara çıkabilir. güvenlik, malzeme, sağlamlık vs. ön plandaysa corolla tarafından gitmek daha mantıklı.

benzin çok sıkıntı olmazsa astra olabilir. gerçi ellerinde kaldımı bilmiyorum ama 50bine sedan astra satıldı baya. güvenlik vs hepsi var.

ucuz olsun derken yani şu bahsettiklerimin en ucuzu ne oluyorsa o olsun anlamında söyledim. özellikle fiyat vermedim.

octavia'lara bak, bagaj eşşek kadar, içi de gayet geniş. diğer arabaların fiyatını bilmediğim için fiyat mukayesesi yapamıyorum ama. güvenlik ve donanım olarak sınıfında gayet üst sıralardadır

mümkünse tüzel, değilse bireysel kiralamayı da düşünebilirsiniz. son tüketiciye çok yüksek fiyatlarla verilen araçlar (örn. dizel otomatik ve donanımlı fluence 90 bin lira civarında) kiralamada kıyasla avantajlı olabiliyor.

tabii o işin avantaj kısmının hesaplanmasında üstat siz olduğunuz için hesap kısmını size bırakıyorum.

mitsubishi lancer

güvenlikten sorsana kayıtlara baksınlar. bulursun kesin vuranı.

@ayiadam, kamera kaydından vuran aracı tespit ettim diyelim. ne yapacağım?

Filo kiralamalarında kaza anında araman gereken numarayı verirler genelde ama vermemişlerse filo firmasını ara onlar en doğru yönlendirmeyi yapacaklardır.

Edit: Şirketten tecrübeli birisini arayıp öğrenebilirsin buda bir fikir.

en azından şirkete verirsin onlar parayı alırlar ondan. çarpıp kaçmak nedir allasen. geçen gün ben sürttüm 30 dk aradım adamı bulamadım camına telefon no bıraktım. piçlik yapmanın anlamı yok.

çarpan aracı kamera görüntüsüyle kanıtlayabilirsen polise git şu araç bana çarpıp kaçtı diye.Ardından aracı tamire götürdüğün yerde beyan yaz şu araç bana çarpıp kaçtı diye.Aracı tamire verirken beyanının yanına video görüntülerini ekle.

Sigortalı olduğun şirket alır o bedeli merak etme

bu ders çaslışma tam olarak neyle ilgili :) mesela ben de çok zor konsantre olan bi insanım. telefondan pc den ayrılmam. ama çok da çalışmam gerekiyor kpss ye bu sene. o yüzden kendime hedefler koyuyorum. ya da kendime göre çok güzel hayaller kuruyorum. sınavı kazanırsam hayatımda değişecek şeyleri düşünüp kendimi gaza getiriyorum. tabii senin ders çalışma gerekliliğin bnimkisi gibi bir sınav süreci mi onu bilemem:)

Verilebilecek herhangi bir tavsiye hayatınızda çok önemli değişiklikler oluşturmayacak. Gerçekçi olun. Çalışırsam ve çalışmazsam ne olur diye düşünün. Hangisinin olmasını istiyorsanız o yönde ilerleyin.

(bkz: pomodoro tekniği)

bu tekniği uygularken de windows'umda timemanage.me kullanıyorum.

ivan ilyiç'in ölümü
fareler ve insanlar
garp cephesinde yeni birşey yok
veronika ölmek istiyor

kucuk prens

stefan zweig iyi bi muharrir bence.

intibah

simyacı

bence türkçe kitap okuyarak başlamalısın.

aynı zamanda popüler bir kitap olan ve hava atmana da yarayacak olan "kürk mantolu madonna" iyidir bence

patrick süskind: by sommers'in öyküsü; güvercin
gabriel garcia marquez: kırmızı pazartesi
salinger: franny ve zooey

dönüşüm

genç werther'in acıları, satranç, dönüşüm, yabancı.

Marslı.

Cekirdek gibi gidiyor.

gölgesizler

yukarıda zweig yazan arkadaşlara katılıyorum.

(bkz: vierundzwanzig stunden aus dem leben einer frau)
(bkz: schachnovelle)

öyküden gideyim diyorsanız aziz nesin de sizi çabuk ısındıracaktır.

Mastermind karşılıyor.

superior mind

Mastermind veya superior mind demeye gelmistim ben de ama ikisi de denmis. Bunlar kadar bence guzel karsilamasa da bir de mentor var.

@floydian, evet medyada "filan pis işlerin arkasındaki karanlık güç" anlamında kullanılanın karşılığı için "mentor" yerine diğer ikisi daha iyi oluyor sanırım.

sanane.com

kahkaha.com geldi ilk aklıma. 90'ların sonunda, 2000'lerin başında komiklikli şakalı işler için girerdik. Hey gidi günler, şimdi kapanmış sanırım.

itiraf.com vardı, hala var mı bilmiyorum.
varmış ya la

lagaluga.com aklıma geldi benim

grafi2000

shockhaber.com

bir de çok trafik alıyor muydu, emin değilim ama dusmaninitani.org vardı.

komikaze.net

grafi2000

türkiye için tabii ki zuxxi var. ünililer bilmez. türkiye'de mizaha yön veren ilk internet sitesiydi. fenomendi.

bir de kurtadam vardı o da efsane siteydi. hangi amaca hizmet ettiğini bilenler bilir.

muhtemelen hala yayinda olabilirler ama eskisi kadar populer degiller

lycos.com
hotbot.com
shockwave.com
freeservers.com

chivi.com
zuxxi.com en sevdigim

sosyal medya hayatimiza girmeden once de
icq.com
mirc.com
yahoo messenger

hala o kadar populer mi bilmiyorum ve yillardir girmemisimdir
mynet.com

vadenin dolduğu gün çekilebilir. takip eden gün yeni vade başlar.

vadenin bittiği gün. mesela yarın vadeli hesabımın vadesi doluyor, yarın çekebiliyorum. hesap açılırken otomatik yenilensin diye ayarlamadıysan yeni vade başlamaz.

soruya cevap değil ama "villa doluca ne zaman içilebilir" diye okudum :/

@gram altin, "Vade bozulmasin istiyorsan faiz tutarini temditle yeni vade gunu arasi her zaman" <- bu cümle vadenin dolduğu gün çekilebilir anlamına mı geliyor?

@reso aga, onun temditi yok :p

tamamen bilgisizce konuşuyorum, değerleme falan yapılır sanki. atıyorum, 5 milyonluk şirketle 1 milyonluk şirket birleşse 1 milyonluk şirketin %50'lik ortağı birleşmeden sonra %8-10'luk hissedar durumuna geçiyor olsa gerek.

Umut veriyor

kredi reklamlarını anımsattı

çimlerine üzerine yatıp bulutları izlemek istiyorum.

Huzur verdi. Zerafet ve asalet, yemek ortamı aklıma gelenler.

Ama benim için Nocturne budur:

www.youtube.com

eleğini duvara asmışlığın verdiği teslimiyetçi, beklentisiz, buruk bir huzur.

tam olarak boshi +1. Ayni seyi hissettirdi.

boshi+1 ama tam olarak değil. yalan söyleyen bir huzur. adaptasyon. dengesinin bozulur gibi olduğu an da 3:32 ki bence bu parçanın tek güzel bölümünün başlangıcı. isterse chopin olsun yani. gerçi öncesinde öyle bir kontrast olmasaydı benim için etkisi o ölçüde güzel olur muydu bilemem.

@want2die tam senin gibi düşünüyorum. Bunu denedim mesela çıktım yürüyüş yaptım haftasonu sabahları çok güzel gidiyor deniz kenarında sonra bir anda yürüyüşün ortasında hiç sebep yokken o düşünceler geri geliyor. İşi hem de çok rahat bulurum, ama neden böyle düşünceler geliyor da kafadan atamıyorum anlamıyorum.

sakinleştirici ilaçlar düşündüğün kadar basit değil. öyle insanı dünyadan koparmıyor. sadece beyninde durmadan dönen düşünceler duruyor o kadar.

o insanı uyuşturan ilaçlar eskide kaldı. ya da çok ciddi vakalarda veriliyor.

ilaç almayayım ama hayatım böyle rezil bir şekilde devam etsin mi diyorsun?

ayrıca iyi bir psikiyatra gidersen seni sadece ilaç yazıp göndermez, terapi de yapar.

hep böyle çocukça sebeplerden doktora gitmeyip acı çekiyor insanlar anlamıyorum. eğer böyle endişeleriniz varsa arayın iyi bir doktor bulun. biraz paranıza kıyın terapiye gidin.

ya da sabahları kusmaya, işleri biriktirip sonra durmadan çalışmaya devam et. bilemedim.

@mea maxima culpa yaşadığım şehir küçük bir taşra şehri bu beni ilaç-uyutma konusunda endişelendiriyor. Yani psikiyatri var her yerde. Para cidden söz konusu değil. Endişem sadece doktora gittiğimde beni uyutacak ilaçlar vermesi benim de güvenip onları almamam sonra da pişmanlık duymam. Cidden doktora gitmem gerek.

yaşadığın şehirde ya da büyük bir şehirde iyi bir doktor bul.

uzman değilim, yanlış konuşmak istemiyorum ama çoklukla ölüyorum diye acillerde sabahlayan panik ataklı hastalara verilen basit bir antidepresan faydalı olabiliyor.

insanları uyuşturan, uyutan ilaçlar eskilerde kaldı.

ayrıca sizin durumunuz çok ağır bir vaka değil. abartmayın.

randevu aldım bugüne özel bir hastaneden. 2 saat sonra gideceğim bakalım ne olacak.

doktor büyük ihtimal ilaç verecek.

ancak ilaçları 3-4 gün alıp bırakmayın.

bu tip ilaçlar basit de olsalar en az 20 gün bir alışma devresi geçirmek gerekiyor. ilk günlerde yan ekiler görülebiliyor. sonradan bunlar geçiyor. ilacın bünyenize etki etmesini, alışmasını bekleyin.

doktora yan etkilerini ayrıntılı sorun. ona göre hareket edin.

Konuştuktan sonra ilaçları ve diğer şeyleri yazarım artık buraya. 20 günlük alışma süresi de uzunmmuş :) halletmem gereken işler var.

tipik okb (obsesif kompalsif bozukluk) belirtileri bunlar.
bir psikiyatrist'e gitmende fayda var. doktor sakinleştirici değil de
takıntılara takılıp kalmamana yardım edecek birşeyler verecektir muhtemelen. (verirse)
ama tabi ki dikensiz gül bahçesi değil o ilaçlar.

@titiraprap eğer ilaç verirse yazacağım buradan bakalım ne gibi şeyler diyeceksiniz. @mea maxima culpa beni hayattan koparmayacağına dair şeyler deyince sevindim açıkçası. Çünkü hayattan gerçekten kopmamam gereken bir 10-15 günlük süredeyim. Gerçi 3 ay önce de öyle hissediyordum :)

duyuruda bu konular çok konuşuluyor. sağlık sistemimizin durumu malum. devlette çalışan psikiyatristler hastalara ancak 5-10 dakika ayırabiliyorlar ve bu sürede de ancak ilaç verip, ilaçların yan etkisini soruyorlar.

ilaçlar gerekli ancak ilaçla olay bitmiyor. maddi durumu uygun olanların mümkünse psikolog ya da psikiyatristler bir süre gitmesi ve terapi görmesi gerekiyor.

bunun dışında insanlarda en çok görülen hata bu tip psikolojik etkileri olan ilaçları 3-5 gün alıp bir kaç yan etkisini görüp aman bu bana göre değilmiş diye bırakması.

bu tip ilaçlar ancak 2-3 haftada etki ediyor. ve ilacın tipine göre bazen düşük dozda başlanarak sonra dozun arttırılması gerekiyor.

ilaçları bırakırken yine pat diye kendi kafamıza göre bırakmamalıyız. doktora danışıp aynı şekilde yine bir kaç haftalık bir süre içinde azaltarak bırakmak lazım.

her ilaç her bünyede etkili olmayabiliyor, ilaçlar işe yaramıyorsa değiştirmek gerekiyor. ayrıca sorunlarınıza çözüm bulacak doktoru da seçebilmek zor. eğer doktorunuzla uyuşmuyorsanız onu da değiştirmekte fayda var.

işte bunlar bizim sağlık sistemimiz içinde çok zor. o yüzden insanlar kötü deneyimler yaşıyor, doktora gitmeden kendi kafalarına ilaç alıyor, ilacı bırakıyor filan.

sonra orada burada konuşmaya başlıyorlar. doktora gitme, ilaç yazıp gönderecek. ilaç da seni uyutacak.

@mea maxima culpa dediğiniz şeyler tam benim durumum. Aslında ne kadar çok kişiyle aynıyım ve problemi kendime özel sanıyorum.

Yeniden merhaba, hoca ile oturduk konuştuk. Sohbet ettik biraz. 1 ay sonra mutlaka yeniden yanına uğramamı söyledi. Ayrıca esmax, norodol ve tranko-buskas isimli ilaçları verdi. Haftalık kürlerde yarım yarım sonra tam başlayacağız. Ağır bir yan etki görmezsin dedi. Cep telefonunu verdi bir sıkıntı görürsen kendinde ara ona göre düzenleme yaparız dedi. Durum bu.

geçmiş olsun. gelişmeleri yazarsan iyi olur.

1) hayır diyemezsiniz çünkü grup sağlık sigortalarında tek bir poliçe vardır, herkese ayrı poliçe düzenlenmez. dolayısıyla sizin ayrı bir poliçeyi devam ettirmeniz mümkün değil. aynı teminatlar ile yeniden sigorta yaptırabilirsiniz elbet ama şirketin ödediği primin yaklaşık 3-4 katını ödersiniz

2) eğer teşhis sigortalı iken kondu ise takip eden yenilemelerde muaf tutamazlar, prim artar tabi ki çünkü risk var. cevap b

sorular aptalca değil, bundan çoook daha aptalca soruları onlarca kez açıklamamıza rağmen sigortalılardan duyuyoruz.

değerli @animalman, yanıtlar için teşekkürler. bir de bu iki sorunun bileşimi gibi bir şey sorayım:

* kurumdan ayrıldınız ve normalde ödenen primin 3-4 katını, her neyse, ödemeye razı olarak aynı poliçe kapsamında sigortalılığınızı sürdürmek istiyorsunuz. sigorta şirketi size a) "sigortalılığını devam ettiren müşteri" olarak mı muamele ediyor yoksa b) "yepyeni bir müşteri" olarak mı? bunu şu nedenle soruyorum: kurumda çalışırken (yani grup sağlık sigortasından yararlanmaktayken) diyabet tanısı konduysa (a) geçerli ise ilgili tedavi giderlerini kapsam dışı bırak(a)mayacaklardır. (b) geçerli ise önceki sigortalılığın hiçbir hükmü olmuyor, müşterinin aleyhine bir durum söz konusu.

teşekkürler.

1) aslında bu durum şirketle aranızda çözebileceğiniz bir durum. grup poliçelerinde kişi başına düşen priminizi hesaplarsınız işten çıktıktan sonra sizin payınıza kalan miktarı şirkete ödeyip poliçeden yararlanmaya devam edebilirsiniz, ama şirkete ödeyeceğiniz paranın girişini muhabese kayıtlarında resmi olarak görünmesi için şirkete verebileceğiniz herhangibir makbuz veya ona benzer bir şekilde kitabına uydurabileceğiniz bir fatura şeklinde yapılabilinir ama dediğim gibi bu durum şirketin esnekliğine bağlı. normalde bir çok şirket işten çıktığınızda sizin payınıza düşen primin iptali için başvuruda bulunur.

2)bu durumu poliçenizin özel şartlarına bakıp öğrenebilirsiniz. ama bir çok sağlık sigortasında "Poliçe öncesi var olan maluliyet veya hastalığın gerektirdiği ameliyat ve tedavi ile ilgili giderler ile tüm nüks ve komplikasyonları" kapsam dışındadır. sizin diyabet tanınız poliçe başlangıç tarihinden önce ise(sigorta şirketleri bu durumu araştırıyorlar) yaptığınız veya yapacağınız masraflar kapsam dışında kalacaktır. ayrıca poliçenizi hiç kullanmadığınız taktirde bir sonraki sene yenileme döneminde şirketler hasarsızlık nedeniyle poliçe priminde indirim uyguluyor aynı şekilde tam tersi durumda geçerli. hasarınız olduysa yenileme döneminde daha fazla prim ödersiniz ama diyabeti yine kapsam altına almazlar diye biliyorum. bunu direkt sigorta şirketinize sorup öğrenirseniz daha sağlıklı olur. bazı şirketler daha fazla primler bazı hastalıkları poliçeye dahil edebiliyor.

konuyu çok iyi bilen birine akşam danışıp yarın cevap vereyim olur mu? takipte kalç

@animalman, çok makbule geçer valla, sağ olun.

@bysb, size de ayrıca teşekkürler.

tempoyu yavaşlatın, başlangıç için 8 km fazla bir mesafe.
koşu yerine hızlıca yürüyün, kaslarınızı zorlamadan. ağrılar azaldıkça tempoyu yavaş yavaş arttırırsınız.

yeniden koşmak için ağrının "geçmesini" değil hafiflemesini bekle. ayrıca yeni başlangıç için 8 fazla. yürüyüş + koşu daha iyi

nasıl bir zeminde koşuyorsunuz? eğer imkanınız varsa beton zeminden uzak durun. toprak zemin, çim zemin, tartan zemin vs. bulabiliyorsanız bulun. ayakkabınız kaliteli olsun. yeni başladıysanız çok zorlu bir tempo tutturmayın. yavaş yavaş artırın.

çivinin çiviyi sökmesi meselesi: bu ağrının kaynağına bağlı. hamladıysanız devam etmeniz sakıncalı olmaz sanırım. ama şuna benzer ağrılar söz konusuysa dinlenme ve/veya tedavi gerekebilir -> www.fztozdemir.com

Hafif dinamik esneme sonrası hafif tempo yürü/koş ve üzerine uzun uzun statik esneme yap.

Uzun süre kayıpsız müzik dinlersen ve iyi hoparlörlerle dinlersen, anlaşılıyor. Gidip de 300 liralık hoparlörle ömrün boyunca mp3 dinlemişsen o farkı duyman çok zor.

çok sayıda hi-fi ekipmanıyla haşır neşir oldum ancak ben anlayamıyorum (gerçi hususi bir test yapmadım ama anlayamayacağıma eminim).

ama anlayan insanlar muhakkak vardır.

ben anlayamiyorum. kullandigim kulaklik ath-m50

kullandığım kulaklık shure se425, fiio'nun orta model bir kulaklık amfisini kullanıyorum flac çalarımla. çok iyi riplenmiş bir mp3'le flac arasındaki fark, aman aman olmasa da anlaşılıyor. ama bu fark öyle ultra bir fark değil. dolayısıyla, arada ummanlar beklemeyin.

'ulaaan işte bu!!' dedirtecek bir fark yok.

Bir çok farklı kaliteli müzik sistemi ve kulaklık ile kendi yaptığım testlerde şahsen aradaki farkı çoğu zaman anlayamadığımı hatta çoğu arkadaşımın 256 kbps bir Mp3'ün Flac'tan çok daha iyi olduğunu iddia ettiklerine çok kez şahit oldum. Bunun sebebinin kırpılmış sese alışık olmalarından kaynaklandığını düşünüyorum.
Bu konuda internette çok fazla deney var. Örneğin : blog.codinghorror.com
Bu deneylerin neredeyse tümünde insanların büyük bir kısmı aradaki farkları anlayamıyor.
Ünlü bir kör deney vardı nette bulamadım şu anda, pahalı audiophile sistemler için metresi 300 dolarlık kablolarla, elbise askısını kıyaslıyorlardı. Çoğu insan elbise askısını seçiyordu.
Şahsi deneyimlerime göre belli bir kaliteye kadar insan bu tür ses sitemlerinde farkı anlayabiliyor ama bir yerden sonra olay tamamen plaseboya dönüyor.

içinde aşk olsun diyorsan mr. nobody
içinde direk safi bilim kurgu olsun diyorsan 2001: a space odyssey
içinde biraz da psikoloji olsun istiyorsan solaris
içinde biraz kadercilik olsun istiyorsan cloud atlas
içinde biraz aksiyon olsun diyorsan inception
içinde bol bol hans zimmer olsun istiyorsan da interstellar

tabii ki battlestar galactica

ex machina da şahane olmasa da güzeldi.

cloud atlas iyidir. her adam anlamıyo ya filmi izleyip izleyip kendimi özel zannediyorum :)

Alien.

bence de en iyisi alien.

film dizi olarak kanımca star trek. kitap olara Arthur C Clark tan Maya serisi.

Contact.

kitap ==> mülksüzler

sinema ==> blade runner

dizi ==> battlestar galactica

Türkiye dışında her yerde aynı karşılığı yoktur. İngilizce çevirisi LLC.

"XYX, Ltd." olarak kullananlar da var, ikisi arasında teknik bir ayrım var mı diye merak ediyorum aslında.

limited zaten ingilizce :)
almanca da GMBH

Ltd ufak şirketler için olabilir LLC ise A.Ş. gibi düşün hisselerinin işlem görmesi gerekmektedir.
abd ltd kullanmıyor llc veya llp kullanıyor. İngiltere, avrupa kanada ltd kullanıyor.

@douchebag, bizde Inc.'nin tam karşılığı yok o zaman, öyle mi?

LTD

okulun bir lms (bkz: eğitim yönetim sistemi) kullanmaya başlamasına önayak olabilirim örneğin.

Eğitim teknoloğu işe alırdım.

programlama için çocuklar yönlendirilebilir.

o salaklardan biri de ben ve benimle aynı girişli olan arkadaşlarım. tezlerin 2. yılındayız hala tez bitiren yok. biz çok saldık kendimizi gerçi. o dediğin hocasına göre değişir ama bir şey olmaz. bak tezde 2. yılım diyorum. yüksekte 3. yılım yani ve hala tezim piyasada yok. ha eylül'e yetişecek, orası ayrı. 5 yıldır yüksek yapan ve bir cümle yazmamış olan kuzenim de var. o kadar dert etme. o tezleri kitaplaştırmadığın sürece de jüriden başka kimse okumuyor.

uzatma istenmez tezi sunarsin, adamlar gerekirse verir.

ek yapayim ilerisini etkilemez.

bugüne kadar doktoraya kabul etmemek için "yüksek lisans tezi için düzeltme almış" sebebini hiç duymadım :) ne alakası var zaten, tezin düzeltmeye ihtiyacı varsa alırsınız.

demezler. ama jüri gerekirse düzeltme verir. sen istemezsin yani

bence uzatma isteme meselesini öncelikle tez danışmanınızla konuşmalısınız. doğrudan girip "ben tezi bitiremedim, uzatma istiyorum," demek negatif sonuçlar doğurabilir. diğer yandan tez danışmanınız aracılığıyla böyle bir talebi dolaylı yoldan ve gerekçeli olarak jürinin bilmesini sağlamak daha iyi olur bence.

daha sonraki hic bir asamada uzatma istediginiz ya da size uzatma verildigi hatta duzeltme verildigi yazmayacak bi yerde, ya da gundeme gelmeyecek. adli sicil kaydi degil bu sonucta.
tek yazacak olan sey tezin onay sayfasinda uc olumlu ya da iki olumlu bir olumsuz yazacak olmasi.

teşekkür ediyorum cevaplar için. zaten artık jüriye girip uzatma istemektense komple jüriyi kışa uzatmayı planlıyorum. tez zaten kesinlikle haziran'daki jüriye yetişmeyecek, işin kötüsü danışman hocamın rahat bir şekilde "uzatma isteriz" derken, jüri tarihlerini ayarlayan hocanın "öyle uzatma isteriz demekle olmaz, sonra seni belki bırakıverirler. onun yerine seneye kışa uzat" demesi ve benim hoca savaşları arasında kalmış olmam. türkiye'de akademi niye bu kadar çetrefilli şunu bi çözemedim.

yalniz uzatma isterken aklinizda bulunsun. bu aralar enstituler birere birer normal suresini asan ogrencilere yazi gonderiyorlar. eger teziniz aktif degilse, yani bitme asamasinda degilse yeni bir tez konusu ve hatta belki danismanla yeniden ve sifirdan baslamaniz gerek.

hocalari birakip bagli bulundugunuz enstitu ile gorusun bir once ve resmi olarak prosedurun ne olmasi gerektigini ogrenin. kisa kalsin dediginiz tez baska baharlara da kalmasin.

not: juri taihlerini ayarlayan hoca derken?? danisman hoca ayarlar juriyi.

@halanne bizde çok acayip bi şekilde bi sınıfın danışman hocası var bir de ayrı ayrı tez hocalarımız. Bu ilk danışman hoca ayarlıyor jüri tarihlerini. benim tezim de ondan cortladı zaten, bu ikisinin arasındaki husumetten... tez hocam bana önceden çok daha geç bir jüri tarihi vermişti, şimdi o değişti falan filan...
ben de belli bir süreden sonra tez hocan değişiyor ve yeniden öneri vermek gerekiyor diye biliyordum, bugün hocanın birisi "yok ya öyle bi şey, benim beş yıldır aynı konuyla uğraşan öğrencim var" dedi. ama dediğiniz gibi, en mantıklısı enstitüyle konuşmak tabii...

juriye girebilecek kadar bişey varsa elinde, uzatma istiyorum demen çok olumsuz olur. tezinin arkasında dur, onlar gerekirse uzatmayı verir.

Asus Zenfone 5

Asus zenfone lari duydum da acaba anne kullanabilir mi? Yani kullanimi kolay midir? Android den hic anlamam ios kullanicisiyim, ios a gore biraz zor gibi geliyo kullanimi?

Ha bi de zenfone 750 civari fiyati biraz pahali:/

ikinci el iphone 4s al? bende vardı 4s. babam kullanıyor şimdi. elinden düşürmüyor.

Ikinci el alinca da "iyyy ben 2. el kullanmam kafasina" giriyor halbuki 2. el candir

uygulamalar ile boğuşmayacak ise lumia al geç.
facebooki instagram alayı var. kullanımı da rahat mis gibi.

Karışık olmayan telefon arıyorsan Lumia al, tam anne babalık.. Rahat kullanımı var, büyük ekran küçük ekran seçeneği de boldur. Hatta mayıs gibi Lumia 640 ve 640 XL gelecek Türkiye'ye. Ya da L1320 de var uygun.

anne için lumia ideal bence de. android biraz karmaşık gelebilir (arayüzü).

moto g teknosada 600 liraydı. işini görür bence.

lumia

sen nasıl yaparsın ama. cmax, bmax ve smax araçların kullanımı çok keyifli. hayatım boyunca en iyi sürüş keyfini yaşadım. özellikle smax için konuşuyorum.

bmax'e ben de bakmıştım sonra honda jazz aldım. nedeni de sürücü koltuğu hariç tüm koltukların yatmasıydı. bmax hacim olarak fiesta'ya yakın bence. daha büyük alacaksan cmax bak bence.

Bmax'e geçişin hacim artışı sağlamaz. Ayrıca bende 2014 cmax var, yol tutuş berbat. Olur da Cmax düşünürsen diye söylüyorum. ESP'ye rağmen virajlarda kaymaya çok meyilli. bahsettiğim düşük hızlarda virajlarda olan bir olay. Dinamikleri Focus ile çok farklı.

Cmax çok daha iyi. Bmax ne biliyim pek ısınamadım.

bildiğim kadarıyla b-max'ler supermini-mpv (multipurpose vehicle galiba) segmentine giriyor, bu da hacminin totalde fiesta'dan hallice olduğu anlamına gelecektir. dolayısıyla focus'a kıyasla hacmi küçük olabilir. çünkü c segmentinden "c ile b arasında bir segment"e geçiyor olacaksınız. yanlışsam düzeltin. tabii bu b-max'ler çocuklu aile için tasarlandığından genel olarak focus'a göre daha kullanışlı olabilir (arka kapının açılma açısı, arka koltuğun diz mesafesi vb.). bu açıdan b-max tercih edebilirsiniz ancak "performans dışında her anlamda upgrade etmiş olayım," diyen biri sanırım c-max'e (ve alternatiflerine) bakmalı.

Tüm yazdıklarını okudum ve sen haklısın. Bu kişisel görüşten ziyade kin ve nefret söylemi haline gelmiş. Sil gitsin.

Nasıl eklediydsen öyle silersin. Vicdan yapmanın lüzumu yok.

Ben bir insanı kaybetmekten ziyade kazanmaya çalışmaktan yanayım ama tabii bu sinirsizlik ve sabır gerektiren bir olay, ki bazen ikisini birden bu örneklerde hakim olabilmek çok zor :D

Facebook da senin özel alanın, dilediğini yapmakta özgürsün. Rahat etmiyorsan, sil gitsin.

Sil tabi, yani böyle bir insanla arkadaş kalmak sana ne kazandıracak?
bana kötülüğü dokunmadı diyorsun ama daha ne kötülük olsun yahu. Adam toptan kötü zaten. Siz bu insanları tolere ettikçe tepemize çıkıyorlar.

herifin yazdıklarının ilkini okurken sonunu zor getirdim, devamını okumadım bile. hemen sil gitsin hayvanı, böyle insanlar sinir bozmaktan başka bir işe yaramazlar tüm hayatları boyunca.

ama ya da öncesinde laf mı soksan yazdıklarına acaba? ben olsam kendimi tutamayabilirdim, çaktırmadan itin götüne sokar çıkarırdım bol smileyli şirin yorumlarla :) anlar mı bilinmez ama arkadaşlarından anlayan çıkar elbet. sen varsan listesinde senin gibi başka insanlar da vardır belki...

@loveinaflipbook: Biraz da onu anlamak için bekledim ama okuldan kimse silmemiş adamı. Herkesle arkadaş hala. Yorum olarak karşıt görüşlü bişey yazdığın zaman ya yine manipüle ediyor, konuyu alakasız yerlere getiriyor ya da altına başka mücahitler doluşup birlik olup yine manipüle ediyorlar.

Bir keresinde özel mesaj attım, baya tartıştık ama en sonunda "neyse bu işin sonu birbirimizi kırmaya varıyor, hadi eyvallah" diye ayrıldık.

sil bunu sil sil sil sil

yani bu yüzden silmeye için el vermiyorsa da, duvarında bildirimlerini engelle hiç değilse, yazdıkları çıkmasın sürekli zırt pırt. insanın sosyal medya şevkini kaçırır böyle insanlar. güzel bişey yazasın, arkadaşların napmış bakasın gelir, bunun yazdıklarını görürsün kapatır gidersin bilgisayarı...

içim bayıldı verdiğin örnekleri okurken. çok acil sil.

ben silmiyorum böyle tipleri.
okuyorum, gerçekten ne düşünüyorlar merak ettiğimden dolayı okuyorum. bir insan nasıl bu kadar dogmatik,kafasını kullanamaz diye düşündürüyor beni. belki de ben yanlış düşünüyorum diye düşündüğüm de oluyor ama cık var orada bir sorun diye sonuca ulaşıyorum. ama yine de okuyorum. bölündüğümüz şu günlerde karşımızdakinin nasıl biri olduğunu görmemizi sağlıyor diye düşünüyorum belki.
yok artık o kadarı da olmaz dediğimiz çok şey oldu, diyeceğimiz çok seyler de gene olacak diye düşünüyorum ve gözlemliyorum açıkçası.
çok da rahatsız ettiyse sil gitsin. ya da onun paylaşımlarını saklayabilirsin böylelikle senin sayfana hiç düşmez ama hala arkadaş kalabilirsiniz. belki diğerleri de öyle yapmıştır.

lisedeyken deli gibi içki içen bi arkadaşım, cemaatin üniversitesine gidip akp gençlik kollarına girince 180 derece dönüp bilhassa gezi olayları sırasında anamıza bacımıza sövmeye başlamıştı. feyse rakı masası resmi yükleyen adam ayran çekip yüklüyodu şaka gibi. oysa ki o da çok iyi, çok komik çocuktu.

ama yazdıklarını görünce dedim ki skerleeeer, allahın dangalağıyla ne işim olur. bu yaştan sonra "aman kaybetmeyelim kazanalım" diye çoluk çocuğun ağız kokusunu çekemem diye taaakk diye sildim, hiç sinirim bozulmuyor valla. hayat böyle daha kolay. sinirimi bozacak elli bin tane şey varken bi de bu densizlerle kafamı yoramam dedim. sen de öyle yap bence.

silme. bir insanı değerlendirmek için asıl referans onun sokakta, okulda vs. görülen hali olmalı (bence). sosyal medyadaki mevcudiyetler yanıltıcı. benim de profilinde vs. abuk subuk şeyler paylaşan birçok arkadaşım var ama genellikle "bu amk malını 20 yıldır tanıyorum," diye düşünerek gülüp geçiyorum.

ben olsam sadece facebook'tan değil, hayatımdan da silerdim. ondan gelecek yardım gelmesin daha iyi.

sileceksen bile silmeden önce kendine yönelik düşünmesini sağlamakta yarar var.

ben olsam mesaj atıp "paylaşımların hardcore nefret ve devamlı manipülasyonlar içeriyor, nasıl bu kadar değişebildiğini aklım almıyor?" derdim.

silme. böyle bir güruh var ve bunları tanımazsan yüzünü çevirirsen olmaz. nasıl bir ülkede nasıl insanlarla yaşadığının örneği olarak gör, belgesel izler gibi takip et. bende de var, hiç gocunmuyorum dediklerine. mallık açıkçası.

hemen sil. roboski'nin yıl dönümünde "ölen eşekleri anıyoruz" diyen adamı ikinci kez düşünmeden sildim. ama o zamana kadar iyi dayanmıştım. sonra okulda da selam vermemeye başladım.

kesinlikle boshi artı bir diyorum. adamın sana kişisel olarak hiçbir zararı dokunmamış ve siyasi görüşü haricinde iyi bir insanmış diyorsun.
senin siyasi görüşün yüzünden geçmişte güzel günler geçirdiğin bir arkadaşın seni silse hoşuna gider mi? ben sadece kemalistlerde, chplilerde görüyorum bu silme işini. siyasi sebepten silen akpli, mhpli, tkpli vb hiç görmedim. bir de böyle insanlara katlanamıyor kimse ama bunlarla birlikte yaşıyorsunuz. aslında hiç kimse karşıt görüşlü insanlara katlanamıyor, sil sil diyorlar da herkes birbirini silse bu sefer iyice kutuplaşılacak. artı karşıt görüşlünün ne düşündüğünden de haberdar olmak lazım bence.

insanları siyasi vb düşüncelerine göre değil de iyi bir insan olup olmamalarına göre silmeliyiz bana göre. bütün bu köpeklik, hırboluk vb sana da söyleniyor olsa adam yolda görünce sarılıp öpmezdi bence. senin şahsiyetine söylemez sadece sen nasıl onun siyasi fikrini mantıklı bulmuyorsan o da seninkini bulmuyor. sen nasıl akpye küfrederken o alınmıyorsa bence burda sen de alınmamalısın. çevresinde çarşaflıdan, mezarlıkta ayin yapmış sataniste kadar her türlü görüşten insan bulunmuş biri olarak yazıyorum bunları.

arkadaşların dediği gibi, facede takip etmeyi bırakabilirsin bence. bende de bildiğin pkk propogandası yapan bir arkadaşım ekli ve şu ülkede katlanamadığım belki de tek görüştür pkklıların görüşleri. ama gene de adamı ne siliyorum, hatta ne takibi bırakıyorum. okurken kusasım gelse de yazdıklarını da kelimesi kelimesine takip eder, okurum ki başka zihniyetteki insanların düşüncelerinden de haberdar olayım. iyi bir insan olduğu sürece karşıt görüşte olduğum kişiyle dost da olurum, hep oldum da. önemli olan bana kazık atmış mı, arkamdan dolaplar çevirmiş mi çevirmemiş mi? her görüşten iyi insan da tanıdım kötü insan da. kendi görüşümden olup da bana hakettiğim değer ve saygıyı göstermeyen biriyle arkadaş olacağıma karşıt görüşten olup bana saygılı olanla takılmayı her zaman tercih ettim.

hep kendi görüşümüzden insanlarla çevremizi ördüğümüzden oluyor bence bütün bu kutuplaşmalar. umarım adamı silmemişsindir/silmezsin.

@a gun and a pack of sandwiches: Şu cümleye iyi bak "İslam'ı sizin ve sizin izinizden gelen hayvanların omuzlarına,kafalarına basa basa hakim kılacağız!"

Tanıdığım hiçbir chp'li ya da Atatürkçü ya da en koyu mhp'lisinin bile "sizin gibi hayvanların omuzuna basa basa sizi X yapacağız" dediğine hiçbir yerde şahit olmadım.

"Korkudan ağzınızı bıçak açamayacak" şekilde tehdit eden bir sözde Kemalist görsem, onunla da tartışmaya tutuşurum "ne münasebet bu sözler" diye.

Burada asıl sorun karşımdaki insanın akp'li olması filan değil, zaten akp'li de değil adam. Dolayısıyla siyasi bir meseleden dolayı huzursuz olmuyorum. Burada asıl mesele, bu insana hiçbir şekilde laf anlatamazsın; laf anlatmak demek kendi fikirlerini dikte etmek değil, manipülasyona uğramadan, söylediklerin çarpıtılmadan, üste çıkmak için alakasız savlar ve iftiralar ortaya atılmadan bu insanlarla fikir paylaşımında bulunamıyorsun. Kendisi gibi düşünen 3-5 arkadaşı toplanıp, karşı çıkan kişiyi orada linç ediyorlar. Sosyal medyada klavye arkasından yaptıkları şeyi, gerçek hayatta birebirde yapan insanlar. Ve evet bu zihniyet, eline fırsat geçse beni ülkeden sürecek vayahut üniversite okuma şansı bulamamışları tarafından taşlanabileceğim bir zihniyet.

Asıl mesele bu. Adam şiddet yanlısı. At gözlüklü. Kendinden başka düşüncenin yaşaması ihtimali bile onu rahatsız ve mutsuz ediyor. Bu normal değil. Bunlar tespitlerinin sadece son birkaç günlük bir bölümü. Ben nasıl ki onun inandığı şeye laf etmiyorsam, aynı hassasiyeti onlar da gösterecek. Bu din olur, peynir olur, önder olur, hiç farkı yok.

Paylaşımlarını engelleme ihtimalim yok. O orada kafasına göre yazıp bana küfretmeye devam ederken benim onu görmüyor olmam, benim rahat edebileceğim bir tepki değil.

Daha önceki duyuruna da yazmıştım fanatizmin her türlüsü kötüdür, her türlüsüne karşıyım diye.

Sil gitsin. Durduğun kabahat.

Sokakta seni görünce sarılıp öpüp, sonra "Milletin karısını soydunuz et pazarına çevirdiniz ulan sokakları.Çağdaşlıkmış." diye bir şey yazması da ayrıca midemi bulandırdı.

Diğer yazdıklarına zaten diyecek bir şey yok. Kafa iptal olmuş.

adamın bi ana bacı sövmediği kalmış, sen bilirsin :)

offff bu "siyasi görüş yüzünden insan silinir mi :((" triplerine çok uyuz oluyorum. sil gitsin ya düşünmen hata, bunun üzerinde düşünüp şu yazıyı yazmış olman bile vakit kaybı.

"siyasi görüş" diye açıklanabilecek bir şey değil bu hırtonun yazdıkları. örnekleri zaten vermişsin. siyasi görüş şudur: ben atatürk'ün yaptıklarının doğru olmadığını düşünüyorum, şu şu yüzden atatürk'ü sevmiyorum, böyle olmamalıydı vs. bunu diyen adamla tartışırsın, konuşursun. bu dangalak ise baştan aşağı nefret dolu, senin de söylediğin üzere tek derdi manipülasyon olan, muhtemelen sadece sağda solda duyduğu şeylerle konuşan ve tarih/siyaset bilgisi deniz seviyesinde seyreden bir arkadaş. bilen insan bu kadar boş sallayıp sürekli facebook paylaşımı yapmaz çünkü.

siyasi görüş bir anlamda hayata bakış açısının özetidir. bu kadar nefret dolu olan kişiler başka konularda da sakin veya iyi niyetli olmaz. ben inanmıyorum böyle bir şeye. görüşlerini, düşüncelerini (!) bu şekilde dile getiren ve sürekli ama sürekli milleti delirtmeye oynayan adamla ben ilişkimi keserim. yaaaa cnm niye böyle yapıosn derse de "ben kemalistim benden uzak dur ananı bacını soyarım şşşşş kemalistim çünkü ben çok tehlikeliyim" derim.

sinirine dokunuyorsa kimsenin aptallığını çekmek zorunda değilsin. istediği kadar iyi olsun. bu kafa yapısındaki bir adamın iyiliğinden de hayır gelmez zaten. radikalin her türlüsü bok. sil gitsin ya sana arkadaş mı yok.

@pandispanya, ben çok gördüm de 'çarşaflarını, başörtülerini yırtacağız!!11, iktidara geçelim de biraz da biz ezelim! vb tarzı laflar eden, o yüzden şeyettim. genel olarak konuştum orda, tüm chplilere veya sana özel demedim yani. gezi olaylarında bir tanıdığımın yazısının altına yapılan çok masum ve empati kurmaya çalışılan bir yorumdan bir adamı nasıl toplaşıp linç ettiklerini, kadının adamı sildikten sonra bunu yaptığını yorumunda belirttiğini gördüm.
toplumsal bir örnek isterseniz, gezicilere kapısını açmayan bir restorant mıydı starbucks mıydı neydi. avmde o dükkanda oturan adamın başına toplanıp, nasıl alkışlanıp, bağırılanarak o adamı masasından kalkmaya zorlandığını hatırlayınız. veyahut akp broşürleri dağıtan kadınların (akpyi sevmiyorum bak, sonra akit diye damgalanmayayım da aman) ellerinden broşürlerinin alınıp yerlere döküldüğünü, seçim otobüsüne binmeye çalışan çarşaflı kadının nasıl tartaklandığını (sonra kadının eski chp üyesi çıktığını, böyle yapacaklarını bildiği için çarşafa girdiğini söylediğini) vb hatırlayınız efendim. daha tonlarcaaa örnek var. sırf chp için demiyorum, her görüşten insanların yaptığı şeyler bu ülkede bunlar. sadece ben görmedim demişsin ya, örnek veresim tuttu ondan yazdım. varlar yani malesef. her görüşten var.

evet adam masumca düşünceler içinde değil. ama bu ülkede yaşayan çoğu insanın karşıt görüşe karşı masumca düşünceler içinde olmadığını gördüğüm için onları yazdım. bu ülke, kendi görüşünden olmayan biri öldüğünde onun ölümüne sevinen insanlarla dolmuş malesef. yeri geliyor, hepimiz bizim görüşümüze çok zıt giden insanlara karşı nefret dolabiliyoruz. bence bu adamın tek farkı, bunu sosyal medyada dile dökmesi. sen, ben, o dile dökmüyoruz diye sende ekli olan diğer arkadaşlarının aklından ne tür faşist düşünceler geçirdiği bilinemez diye düşünüyorum.

offff bu "siyasi görüş yüzünden insan silinir mi :((" triplerine çok uyuz oluyorum veyahut sil sill diyenler Atatürk'e laf edildiği için, buna uyuz oldukları için sil diyorlar. soruyu sorarken 'ya atatürkçü bir arkadaşım şunları şunları yazmış uyuz oluyorum silsem mi sizce?' deseydin tepkilerin bu kadar kesin&senin yanında olacağını düşünmüyorum malesef. aynı tepkiyi verirdim tabi diyecek olanlar varsa affola, ben tanıdığım insanlardan yola çıkarak fikrimi belirttim sadece (çevremin %40ı chpli %40 akpli, geriye kalan da karışık).

not: hiçbir siyasi&dünyevi&dini görüşün fanatiği asla değilim. her dünyevi&siyasi görüşten, satanizmden bile sevdiğim fikirler vardır efenim, saygılar.

edit:imla

Şurası faydalı oldu: www.achillesheel.co.uk

Bence garantisi 9 almanız. aşağıdak erkek ayakkabı numaraları ile karşıaştırdım. farklar çok minimal. her halde 43 numara kadın ayağı özel boy sayılıyor.
ayağınız 42'ye yakınsa 8.5 43'e yakınsa 9 alın derim.
ayağın genişliği de önemli tabi. ingiliz ve amerikan ölçülerinde aynı numaranın normal ve wide gibi enine boyları da var.

43 giyen bir erkek olarak 9,5" UK alıyorum genelde.

Dostoyevski Suç ve Ceza. Yıllaaaar önce 2 ciltlik versiyonuna başlayıp, 2. cildin ortasında sıkıldığım ve Rus edebiyatı bir enteresan geldiği için bırakmıştım. Şimdilerde tekrar okumak istiyorum.

şu piketty'nin kapital'ini aldım çok kalın geldi başlayamadım bile. aklıma gelmişken marx'ın kapita'li bir de. genel kültür açısından okumam şart da bakalım ne zaman :)

- savaş ve barış
- anna karenina
- tutunamayanlar
- parma manastırı
- otostopçunun galaksi rehberi
- kara kitap

nedeni internet. kitap okumaya daha az zaman ayırır oldum senelerdir. eli kulağında, hepsini temizleyeceğim inşallah.

Kutsal kitapların üçünüde okumaya niyetleniyorum hep, başlıyorum ve daha yarısına gelmeden sıkılıyorum. Sürekli aynı şeyler tekrar ediyormuş gibi geliyor ve sıkılıyorum. Ama bitirmeye niyetliyim, bir gün yine başlayacağım. Bunların dışında okumadığım ve söylemeye utandığım bir sürü dünya klasiği var. Suç ve Ceza, Savaş ve Barış(başladım bitiremedim), Karamazov Kardeşler(okunurmu lan bu), Dava vb. sayabileceğim daha bir kaç kitap var.

ben de oblomov'u okumadığım için utanç duyuyorum. hep erteliyorum. okunması gerekli aslında.

oblomov
sefiller
anna karenina
parma manastırı
petersburg
meyhane
kayıp zamanın izinde (şükür ki seriye başlayabildim)

aklıma gelenler bunlar. klasikler dışında okumadığım hiçbir kitap için hicap duymuyorum. ama klasiklerde, evet.

-Oblamov
-Karamazov Kardeşler
-Kayıp Zamanın İzinde

Daha bir sürü var ama ilk aklıma gelenler bunlar

tutunamayanlar ve kürk mantolu madonna var. ama okuyacağım bu sene. (kitaplar mevcut elimdeki kitabı bitirir bitirmez sırayla okuyacağım)

primo levi ve cesare pavese son iki yıl içinde okuduğum yazarlardan ve neden daha önce tanışmadım diye hayıflandığım çok olmuştur. bu arada şunuda farkettim ki bu yüzyıl içersindeki italyan yazarlar uç karakterler. hayatlarıda yazdıkları kadar ilgi çekici.

İskenderiye dörtlüsü benim okumayı en çok istediğim kitap. Hangi basımını okuyacağıma karar vermedim daha.

Diğerleri:
Saatleri ayarlama enstitüsü
İnce memed

genel olarak rus edebiyatı. dayanamıyorum, okurken çok sıkılıyorum. keşke okuyabilsem ama ne bileyim hangisine başlasam bitiremedim şimdiye kadar.

Banka ihbarname ücretini müşteriden talep etme yetkisine sahiptir. Hem bunun masrafını hem de komisyonunu ister banka. Geçmiş olsun

Hakkı var hocam. Geçmiş olsun

Teşekkürler.

herhangi devlet hastanesi olur; ama bence kizilaydan al. en ucuz ora.

@mayeskuel, kızılay'da nereden?

kizilay derken. saglik kurumu olan kizilay. angara'nin kizilayi degil.

osgb. geçen sene 50 liraydı.

işlerin zorluğunu ağır , çok ağır ve hafif diye sınıflandırıyorlar. eğer hafif iş grubundaysa veya çalışacağın yer 10 kişiden daha az personel çalıştırıyorsa ( mesela masa başı bir iş yapacaksan ) aile hekimliģinden alabiliyorsun. hafif iş statütüsunde değilse osgb veya devlet hastanelerinden alınacak.

tanıdık doktor varsa sağlık ocağından da alabilirsin. normalde vermiyolar ama tanıdığa veirrler.

superonline fiber internet (bence)

the lon dark ı düşünüyorum ben survival oyun seviyorsan bi bak.
stanley parable da ilgini çekebilir belki
ama şuan indirimde mi bilnmiyorum ama.

Biri max payne 3'ün süper bir indirimde olduğunuyazmıştı bugün. Güzel oyundur.

banner saga?

eğer yoksa euro truck sim 2
farming sim 15
bioshock infinite

Bioshock Triple pack. Ben gözüme kestirdim alacağım galiba.

euro truck 2, going east, ets 1, scania sim, bus driver vs. collector pack 11.80 tl idi ondan aldım.
ayrıca spintires 15 liraydı en son :)

the long dark aldım ben, bayadır bekliyordum düşmesini. King's Bounty collection gözüme çarpıyor şimdi ama fantastişli kendisi. C&C 3 ve simcity 4 %75 indirimde halen.

sağ olun öneriler için. @rygard, long dark'a başladınız mı? nasıl?

bence hiçbir şey alma. yılbaşı indirimleri geliyor baya baya çok az kaldı bekle derim eğer çok istediğin bir oyun çok iyi bir indirime girmemişse. bence çoğu indirim çöp.

tekrar teşekkür ettim. geribildirim olması açısından aldıklarımı yazayım:

* prison architect
* ftl: faster than light
* euro truck simulator 20
* tropico 5
* cosmic dj

^^

x TL fiyatı olan kulaklık ve hoparlörden daha iyi ses vereni kulaklıktır bence ama kararlıysanız şunlar (biraz daha esnetilmiş fiyat aralığında) işinizi görür herhalde: www.ereyon.com.tr

bu arada kullanmadım, amazon review'larını baz alarak önerdim.

hocam sağolun ilgilenmişsiniz, ama 150 lira bütçem var maksimum.

bir de yukarıda "yetinemeyeceğim" derken, kalite olarak diil de ses yüksekliği olarak. kulaklıklardan memnunum yani :D

Bu dizideki herkes ayrı ayrı antipatikti. Bir dizide hiç mi sevimli karakter olmaz arkadaş, yoktu işte.

5 para etmez. Ciddi soyluyorum, hicbirsey yapamasam oturur evin bir kosesine duvari seyrederim, ama yine de bu diziyi seyretmem. En azindan duvari seyrederken birseyler dusunurum.
Ama bu benim fikrim.
Imza hicbir diziyi begenmeyen vatandas.

karakterler sinir bozucuydu dizinin ilk başları fena değildi ama sonra kötüydü ama izlenebilirdi yine de. farklı bir şeydi en azından şu anki şeylere göre. gerçi şu an neler var onu da pek bilmiyorum ama neyse. bu yazıyı yazan adam çok derin düşünmüş sosyolojik cart curt yaklaşmış da mesele o kadar basit değil ki. nice sanat eserleri var çok anlamlı, düşündürücü veya pek çok değere sahip ama tat vermeyen. ne yapalım yani ?

çok kötü bi diziydi ya. bi kere klişeden ölüyodu çoğu zaman. kesin şu olacak diyodun oluyodu.

karakterler zorlama ve abartı durduğu için izleyiciyi yoruyordu. ben de beğenmiyordum.

Avrupa yakasi gibi iyi bir isten sonra beklenmeyecek kadar kotuydu.

Bir de gulse birselin elitist tavirlarindan nefret ediyorum. O tavrini diziye ve oyunculara da gecirince itici bir yapim cikti ortaya.

Sarmadı.

ne güzeli ya tahammül edilemeyecek bir diziydi

ekşi duyuru her halde türkiye içerisinde ilginç bir topluluğu temsil ediyor. bir kişi de çıkıp "güzeldi" dememiş. öncelikle şunu bir görmek lazım, dizi uzun zamandır yayında. son sezonlara ilgi düşmüş olabilir, reyting sistemi düşmüş olabilir,... yayından kaldırılması ayrı bir mesele. anca beğenilen bir yapımdı.

eğer türk dizi sektörünün saçma sapan kuralları olmasaydı bayıla bayıla izlerdik. her hafta 2 saatten uzun süren bölümler çekmek zorunda kalan ekip, ellerinde ki malzemeleri gerçekten iyi kullandı. düşünsenize, anlatılacak bir iki hikaye var. ne yazık ki bu iki hikayeyi 120-130 dakika da anlatmak zorundasın. diziyi çekebilmek için de ayrıca her yerinde reklamlardan bahsetmek zorundasın... ne büyük zulüm yarabbi.

orçun ve eylem karakterleri, ya da bazen sıkan vasfiye teyze, neden sıkıcı, neden abartı zannediyorsunuz! süre doldurmak zorunda kaldıklarından. yoksa 3-5 dakikalık sahnelerde harikalar yaratıyorlardı.

Gülse Birsel, hikayenin tutarlı olması için, olay akışlarının kontrolü için resmen zorluyordu hikayeyi. Ha bu dizi bu hikayeyle 40-50 dakikalık bölümlerle 10 yıl gidebilirdi bence. Üstelik bu çağda televizyon dizisinden bahsediyoruz.

Neden böyle düşündüğümü, dizi bittikten sonra oyuncularının başarı hikayelerinden göreceksiniz. Her biri başarıyla yoluna devam edecekler...

kısacası hikaye, senary

İlk başlarda keyifli, son zamanlarına doğru iyice zorlamaydı. Ben her zaman söylerim; gülse birsel yazsın ama oynamasın. O ayrı bir iticilik zaten. Avrupa Yakası'da sonlara doğru zorlamaydı fakat bu kadar basit gülme efektli esprilere maruz kalmamıştık.

hiç beğenmedim, ilk seferde bir hevesle izledim sonralarında hiç bakmadım bile.
hani insanın canı sıkılır bir şey açayımda izleyeyim der ya o zaman bile bu dizi aklıma gelmez.

gülse birsel'i çok severim, avrupa yakasını izlemiştim eğlenceliydi. yalan dünyayı da başlarda izledim ama yeni sezonu hiç izlemedim, güzeldi bence. tiplemeler falan iyiydi. mesela nurhayat, vasfiye teyze, açılay, bünyamin karakterleri çok komikti bence.

türk dizilerinde olay komedilerine ihtiyac var. karakter ve tiplemelere degil. örnegin avrupa yakasini ele alalim. ilk sezonlarda özellikle saliha bölümüyle kafama kazinmis cok güzel hikayeler var. oturup gecen sene avrupa yakasini bir daha izledim zaten. sonra burhan geliyor, gaffur geliyor. dedikleri ve yaptiklarinda komik bir sey yok, ama abartili hareketler ve sacma sapan davranislarla komik diye iteleniyorlar önümüze. ben durumun icinde ince bir sey görmek, komik bir durumda mimikleri tepkileri seyrekmek isterim. "neeeappppiiiyiyyyooosssuuuuuhh beebbbiiisssiiimm" dedigi icin ya da "beni begenmiyor musun" dedigi icin komik oldugu düsünülen karakter olmamali. bu degil benim güldügüm sey.

ama garip bir sekilde o dönem gaffur en sevilen en favori tiplemeydi, pijamasindan ivir zivirina haberlerde bile verir olmuslardi. okulda geri zekali karaktersizlerin özenip benzer tarzlarda konusmalarina katlanmistik.

yalan dünya gene gülse birselin benzer kafasindan cikiyordu. iyiydi hostu basta belki ama cok sey bosa sariyordu. su hödükle pavyonda calisan kizin hikayesi cok uzadi. vasfiye karakteri orcun karakteri selahattin tiplemesi. olaylar degil komik bulunan. tiplemelerin uc ve absürt olmasi. bu yüzden iyice sogumustum diziden.

ancak gene de belli bir bölüme hitap ettigi ve eglendirdigi, geziden surdan burdan arada laf sokabilmesi iyiydi hostu. sevmesem de kaldirilmamaliydi. türk dizilerine bakarsan fox flash su bu dahil, aralarindan gayet siyrilabilecek bir seydi. herkes senin benim gibi yabanci dizi odakli degil cünkü. benim begendiklerim begenmediklerim bunlar, ama devam etmeliydi her sekilde.

8/10du şuanki türk dizileri arasında.

güzeldi. izlemediğim zamanlarda bile o gün tv'de yalan dünya olduğunu bilmek mutlu ediyordu.

not: bu arada ben telegol de seven bir insanım. görüşümü ona göre dikkate alın.

Microsoft Outlook'a Gmail adresini ekle. Tüm e-postaları indir. Ardından veri dosyanı yedeklersin.

Outlook varsa arşiv yap.

buradan yapabilirsin www.google.com
seceneklerden sadece gmail olani aktif yap, sonra "next" tikla, .zip sec, sonra "create archive" tikla, tüm maillerini zip olarak indir.

Tabi önce google/gmail account ile login olman gerekiyor.

"MailStore" diye bir uygulama var, işinizi görür sanırım.

sağlığınıza kavuşturmaz ama boğaz ağrını giderme konusunda strefen'i deneyebilirsiniz.

sıvı al

1. Çok değişken bir soru. Bunu tamamen isteklerinizi anlayan prof. bir firma iyice analiz ettikten sonra söyleyebilir.

2. Bu da firma ile anlaşmanıza bağlı. Danışmanlık, ufak tefek değişiklikler ve bir problem çıktığında müdahale gibi hizmetleri firmalar ek ücretlerle verir. Veya sadece siteyi yaz, parayı al, güle güle şeklinde de çalışırlar.

3. Teknik alt yapınız yoksa firmalarla çalışın; biraz fazla verirsiniz ama en azından şahıslarla uğraşmazsınız.

domanin host dahil 1000 TL den daha düşük fiyatlara bağımsız web masterlara rahatlıkla yaptırabilirsin. Anladığım kadarıyla site etkileşimsiz olcak.

Kendin bilgi ekleyebileceğin bir blog sitesi benzeri bir sitede yaptırabilirsin gene 1000TL altına.

Onun dışında bağımsız bir web masterla çalışırsan kontağın olur ancak bir kesinlik yok. Adam yok olabilir ve ya bir daha sana yardım etmek istemeyebilir.

Son olarak tavsiyem wordpress üzerine inşa ettir siteni. Daha sonra başka bir webmastera verdiğinde adamın kaldığı yerden devam edebilir.

şirket adına profesyonel bi şirketle 3950 TL'ye anlaştım. içerik girebileceğim tabi. baya da iyiler.
Google optimizasyonu seo vs. de yapacaklar.

türkçe + 3 dil.

fikir olsun diye yazıyorum. tabi çok daha uygun fiyatlara bulunabilir.

* Farklı şeyler istemiyorsanız (örn. e-satış, e-ödeme vb.) 1000$-10000$ arasında bir yerde konumlanabilir.

* O durum yapacağınız sözleşmeyle belirlenir. İdeal senaryo (bence) şudur: Bir içerik yönetim sisteminiz olur, siz Web sitenizi bu panel yardımıyla kullanırsınız (içerik güncelleme vs.). Tercihe / yapacağınız anlaşmaya göre başlangıç içeriğinin girişini siz değil Webmaster da yapıyor olabilir. Ama Web sitenizi sürdürmek (yönetmek) ilke olarak onun işi değildir. Yalnız şu vardır: Hatalara (bug'lara) müdahale için webmaster size işin tesliminden sonra bir garanti süresi verebilir. Siz bu zaman dilimi süresince ondan hizmet almaya devam ediyor olabilirsiniz. Tabii "hizmet alma" bahsettiğim senaryoda hataların ayıklanmasına yöneliktir; "ya, bu siteye uçak rezervasyon sistemi koymayı unuttuk, onu koyar mısınız hemen?" derseniz bu garanti kapsamında değerlendirilecek bir şey değildir.

* Şahıs da olabilir firma da. Önemli olan işini iyi yapanı bulabilmektir ve bu da her sektörde olduğu gibi zordur. Araştırma, önsezi ve kısmet kombinasyonuyla risklerinizi asgariye indirebilirsiniz.

kurumsal firmaların kar marjı biraz fazla oluyor ama tabikide çok çok daha güvenilir. Bağımsızın yaptığı 2-5 gün sonra hack saldırısı yiyebilir. İş yerinizin çapına ve bu işe ayırabileceğiniz mevlaya bağlı olarak kurumsala yönlene bilirsiniz.

Kime yaptirirsaniz yaptirin mutlaka teknik dökümantasyonu ile birlikte teslim edilmesini isteyin. Bu dökümantasyonda kullanilan ve bagimli olunan teknolojiler/kütüphanler/platformlar olsun, hangi dille yazilmis olursa olsun fonksiyon/methodlarin ne ise yaradigin gösteren dökümantasyon olmali, kodlar "commented" olmali ve UML digramlari da mutlaka isteyin.

Ilerde gelistirici ya da firmayla herhangi bir nedenden yollarinizi ayirinca, baska bir gelistiriciye bu dökümanlari verdiginizde isinizi daha rahat yaptirirsiniz, yoksa sayfayi yeniden yaptirmak zorunda kalabilirsiniz. Sayfayi yaptiracaginiz teknoloji de bilindik, baska biriyle calismaya basladiginizda yeni developerin "bu ne?" demeyecegi bir teknoloji/dil/framework olmali. Yoksa sayfayi ilk yapan kisiye ilelebed muhtac kalirsiniz.

bence sosyoloji seçebilirsin, reklamcılığın üstüne çok iyi olur, birbirini tamamlar.

Rahat biriysen ders de fazla çalışmıyorsan iktisat ve işletmeye hiç bulaşma derim..

sosyoloji olabilir.

Rahat biriysen çalışmam diyorsan asıl sosyolojiye bulaşma. Ben yaptım sen yapma yani.
Sokaktali her on kişiden dokuzu işletme mezunu olduğuna göre işletme kolaydır.
Ha ama işime yarasın keyifli bi bölüm olsun dersen sosyoloji ya da felsefe candır.

1- işletme
2- iktisat
3- sosyoloji
4- felsefe
5- tarih
6- coğrafya

ben zamanında rakının tarihi, nasıl üretildiği, sofra adabı konusunda yapmıştım. herkes mutlu olarak dinlemişti. muhtemelen daha sonra arkadaş ortamlarında satabilecekleri bilgiler olduğu için :)

AE205 için mi :)

Geçen sene christmas ile alakalı sunum yapan 2 kişi olmuştu, tesadüfen. Genelde dönem sonunda yapıldığı için christmas'a yakın bir zamana denl geliyor. Dinlemiştik seve seve.

Başka bir ders için soruyorsan da christmas hakkında yapmanı tavsiye edebilirim, aklıma başka bir şey gelmiyor.

bkz. history.howstuffworks.com

bkz. www.sparknotes.com

Buradan hoşunuza gidenleri 15 dk'ya sığabilecek şekilde derleyin. bingo ^_^

Hicbirsey anlatmiyorum. Genelde erkekler anlatmiyor.

Kız erkek olayı değil bu bence, evlat-ebeveyn ilişkisi. Yakın ise, anlayabilecegini anlatabilecegini düşünüyor ise anlatıyor, düşünmeyenler anlatmıyor.

tabiki hayır :)

hicbir sey anlatmiyorum

anlatan erkek / anlatan kız oranı 0,05 filandır.

Hayir efendim genelleme dogru, erkekler anlatmiyor, kadinlar anlatiyor. Genel olarak boyle. Aksi durumlar istisna. Evlat-ebeveyn iliskisi etkiler ama oran buyuk yine de.

çok oldu konuşmadık.

bir de korkudan anlatamayanlar var.

<3

hiç bir şeyi anlatmadığım için (sevgilim olup olmadığını bile) annem neden bu çocuğun sevgilisi olmuyor, yoksa şöyle böyle mi diye düşünmeye başlamıştı. sonra en azından kız arkadaşlarımdan yüzeysel olarak bahsetmeye başladım. ancak görüştük, yiyiştik ettik gibi şeyleri anlatmıyorum elbette.

hiç ama hiç bir şey anlatmıyorum.

bir kere şurda anlaşalım, kızlar öyle her şeyi detaylı annelerine anlatmazlar. hele şöyle öpüştük, gibi konulara hiç girmezler.

erkekler konusuna gelince erkek kardeşimin kız arkadaşı var.aonu bile yeni öğrendi annem. sanırım bu tarz konularda ablalar varsa anlatma sırası anneye daha sonra geliyor.

Bazen anlatiorum

Hiç anlatmadım.

Kisiden kisiye dehisen bir sey bu. Hem kadinlar hem erkekler icin. Niye bir seye oturtmaya calisiyorsunuz illa?

Bir de yukarida ahkam kesenler olmus, bir kere kizlar da oyle anlatmaz her seyi vs diye. Her kizin ailesiyle iliskilerini biliyor cunku arkadas.

@LXXVII ger kizin ailesiyle ilişkilerini bilemem tabi. ama sonucta bir toplumda yaşiyorum haliyle fazlasiyla bu toplumdan kiz arkadasim var. yani tamamen hetero bir toplumda yasiyor olabilirsin ama ben iş hayatim, okul hayatim, sosyal hayatim da ve farkli sehirlerden olan arkadaslarimdan yola cikarak istedigim gibi genelleyebildigimi dusunuyorum. O yuzden kizlari tanidigini varsaydigin bay bilgin tavrindan vazgec belki o zaman tanirsin biraz.

Sevgili eylul,
Oncelikle cinsiyet cikarimlarinizda bile hatalar yaparken, bu genellemenizde de hata yapmaniz cok normal tabii ki.

Ben de diyorum ki genelleme yapmaniz sacma, bunu bir duzene, kurala, genellemeye oturtamazsiniz, calismayin.

Sinüzitiniz de olabilir. Bence bir kbb uzmanına gözükmekte fayda var.

öğleden sonra çıkmam elzem oldu sanırım:)

--- dikkat! doktor tavsiyesi değildir ---

vermidon'dan ziyade pseudoefedrinli şeyler düşünülebilir (a-ferin sinüs, nurofen, duact vs. gibi). asıl yapmanız gerekense burnunuzu ve boğazınızı tuzlu-karbonatlı suyla bol bol temizlemek. "bir bardak suya 1/3 çay kaşığı tuz + 1/3 çay kaşığı karbonat" iyi bir burna çekme ve gargara yapma karışımı olabilir mesela.

ayrıca çok sıvı tüketin ki akıntınızın kıvamı seyrelsin.

--- dikkat! doktor tavsiyesi değildir ---

kalp rahatsızlığı falan yoksa sudafed + iliadin 3 gün.

ben de öyleydim bugün doktora gittim 1000mg augmentin'i dayadı. aşağısı kurtarmaz dedi

aceleci olma. amacın sadece spor yapmak. bir spor salonuna yazıl ve haftada 3 günden fazla gitme.

uyku düzenin için her gün yarım saat erken uyu. saat 10-10:30 sularında uyuman kafi.

eğer sigara içiyorsan bu yazıyı okurken sigarayı ve paketini elinden at ve bir daha sigara satın alma. zor bir şey değil.

stres, depresyon gibi konulara odaklanma. sen normal hayatını yaşıyorsun ve süper lüks bir hayat yaşasaydın bile 3. ayında aynı mutluluk seviyesine gerilerdin. çok kaçırdığın bir şey yok.

çok araştırma, bol su tüket, düzgün uyu ve sporu abartma.

Öncelikle beslenmenizi kontrol altına alın; sebze dışında karbonhidrat tüketmeyin, bol protein alın, su için. Bi spor salonuna kaydınızı yaptırın ve mümkünse haftanın yedi günü spor yapın. Nasıl ki haftanın sadece 3 günü değil her günü yemek yiyorsunuz, spor yapmayı da o şekilde düşünün. Haftanın 7 günü spor yapmak sporu abartmak olmaz; günlük seansınız 3 saat sürüyorsa sporu abartmış olursunuz. Bunu bilmekte de fayda var.

ben şunu bookmark'lara ekledim ama daha okumadım, yararı olabilir: liamrosen.com

Sevdiğin bir sporu keşfet ve onu yap. Devamlılık için bu şart.

eve de işe de yakın bir spor salonuna üye olarak gitmekle başlayın. ölçüm ve program yapsınlar. devamı gelir.

mutlaka ama mutlaka gidin salona.

normalde olmaması gerekiyor (ayrımcılık meselelerinden dolayı) ancak türkiye'deysen mutlaka düzgün kravatlı ve traşlı bir fotoğrafını koymalısın.

straight gigolo +1 vesikalık olmalı.

aslında olmamalı ama oluyor. olmaması bir eksiklik sayılabiliyor.

tıraşlı, takım elbiseli ve arka fon düz renk olan bir vesikalık olmalı.

gülümsemek de lazım tabi.

bence bir de fotoğraf sizi olduğunuz gibi yansıtmalı. yani yaşınızdan büyük, olduğunuzdan ciddi, gergin göründüğünüz bir fotoğraf kullanmayın.

yurtdisi ise asla ve asla koyulmamali.

yurtici ise en masum yuzlu fotorafin olmali. benim bir internshipim az daha kamyon soforu tadinda cikan vesikaligim yuzunden yaniyordu.

www.kariyer.net

hacı şunlara bak, çok etkili olsa bunlardan bir kısmı iş bulamazdı.

bende de tez sunumu sonrası laboratuvarda çekilen bir fotoğraf var, arkada posterler filan. elimde bıçak var fotoğrafın aslında ama uygun alanı kesince gayet hoş bi şey çıktı ortaya.

idealine cevam veremem bilmiyorum. ama hani genel müdürden bilmemkimden önce cv asgari ücretli çalışan ik dan, muhtemel çalışma arkadaşlarından, hatta stajyerlerden elenip geliyor müdür onayına..

ben ik değilim mesela ama:

stajyerken rica ettiler fotoğraflılardan seçtim hep. "diğeri kim aman tanımıyorum ne gelicek belli değil" algısı oluyordu..


staj bitti. iş hayatında da bir kaç kez kendi alanıma/yanıma adam seçmek durumunda kaldım.. "uygun olan bir kaç seçenek getirir misin." diye rica ettiler. hepsinde fotoğrafsızları eledim. kravat hiç dikkatimi bile çekmedi. ya da ne bileyim vesikalıkmı fotoğrafı kesmiş mi napmış hiç dikkat etmedim.

-----------

bunun harici de nereye başvursam fotografsız olmaz. fotografsız olmaz diye söylediler. hoş fotoğraflı olunca da hiç bir yere çağıran olmadı yine ama. hiç yoktan cv kabul ediliyor.

bence ekle.

ben calistigim sektorde "aggfjgks cv'ye fotograf koymus" diye tasak gecen patronlarin oldugunu biliyorum mesela. sektore de bagli biraz.

benim cv biraz tasarimli masarimli oldugundan var bi fotografim ama, oyle resmi, siyah-beyaz, sade bi cv'de olmamali diye duydum cokca.

olmamalı.

bende çok seviyordum ama yeni nesil aksiyon seviyor kimse adventure kasmıyor, arz talep meselesi.

bir süre önce vanishing of ethan carter diye bir oyun çıktı steam'de, benziyor mu ya da sizi sarar mı emin değilim.

1- hayır.
2- iyi.

7/10

1. ediyor
2. farid farjad'ı puanlamak haddime değil.

1- Ediyor ya da etmiyor diyemem, acip dinleyebilirm bunu.
2- Iyi
Farid farjad'i puanlamak haddime, 6,5/10
Konserine gitmistim, begendiklerim de oldu begenmediklerim de parcalardan.

1. Zamanıma göre değişkenlik gösterebilir. Şu an hitap etmedi ama belki güneş batarken veya başka bir anda dinlesem o an hitap eder.

2. Şarkı güzel bence, keman da güzel de piyanoya bazı geçişler çok garip olmuş.
Bilemedim.

soda ve limon suyuyla kombinlesen olur mu ki?

cocktails.about.com

www.yummly.com

sütle karıştırmayı deneyebilirsin.

Açıkçası ben almazdım.

ben de almazdım, anca akıl çelici derecede ucuz olması lazım. mesela 200 liralık kulaklık 50 liraya satılsa durumuna bakıp almayı düşünürüm. o paraya satmaya değer mi, orasına sen karar ver; aynı şekilde ben olsam o paraya satmazdım.

hayatta almam.

tabiki almam. teknolojik alet 2. el alırken ztn bi dolu soru işareti olur bide üstüne hijyen var...

Muazzam bir 2.el kulaklık piyasası varken bence çok yanlış olur satmamak.
donanımhaber ve techno-fi ülkemizdeki, head-fi.org yurtdışındaki mecralar.

not: kulakiçleri de satılır. Biz buluşmalarda sürüyle deniyoruz. Satışı dayapılıyor.

stüdyo kulaklığıysa alınabilir. burdakilerin hepsi kulak içi anladığından dolayı böyle bir cevap veriyor bence.

Ben ikinci el kulaklık aldım. Değeri yüksek bir referans monitördü. Müziktek forumunda bir kullanıcıdan almıştım, başka bir mecra olsa almazdım.

alırım. aldım. sattım. yine olsun yine alırım. ve yine satarım.

20 liralık, 30 liralık kulaklıklardan bahsetmiyorum. 500+ satış fiyatı olan, profesyonel, kafa üstü kulaklıklardan bahsediyorum.

insanların yarısından fazlası müzik dinlediğini sanıyor salak saçma kulak içi kulaklıklarla. halbuki alakası yok. hiçbir zaman arkadaki enstrümanın sesini duyamayacaklar. "kulaklığa bin lira verilir mi yeaa" yok amına koyim, neden verilsin? aynen devam.

@paplion

adam ztn 200 tl ve üzeri demiş. 20-30 liralık kulaklıgı kim satsın ki:))

all girls, sence benim gözüm yok mu? 10-20tllik dememin sebebi göstermelik. insanların bahsedilen kulaklığı kulak içi olarak algıladıklarını düşündüğüm için yazdım. insanlar bin liraya kulak içi kulaklık olduğunu düşünemiyorlar bile.

O durumda Sennheiser IE800, Unique Melody'nın tüm kulaklıkları veya AKG k3003 gibi şeyler rüyalarda bile olmayacak fiyatlardadır :) Ancak IE800'ün çıktığı günden beri 25000'den fazla satması ters köşeye yatırtabilir.

alınır. çok aldım-sattım. iyi bakılmış olduğuna kanaat getirilmesi yeterli.

son birkaç günde büyük değer kaybetti, 480-510'dan 370-420 bandına geriledi. yalnız şu an bakıyorum, 435 olmuş. 500 üzerine yeniden yol aldığını düşünüyorsan gir, aksini düşünüyorsan girme.

yönetmeliğe göre o dersleri alamıyor olman gerekiyorsa danışman sistem eklemene izin vermiş diye, dikkatsizlikten vs. onaylasa dahi bir yerden döner. o bakımdan bence durumu danışmana sor.

onaylamayabilir. bizde kapatılan dersler oluyordu, hoca hemen haber veriyordu değiştirin diye.

danışman yönetmeliğe çok hakim olmayabilir. gözden kaçırma ihtimali yüksek. fakat fakülte sekreterliği daha sonra tekrar kontrol edebilir. işte o kontrolde yakalarlar. ama bir şansını dene.

hangi okuldasın? her okulun kendine has kayıtlarda "öğrenciyi çileden çıkartma ekolü" oluyor, ona göre bilen daha güzel cevap verir.
otomasyon senin üstten de ders alabileceğini düşünerek dersleri sana göstermiş, normal şartlarda sınıfta kaldıysan 1. sınıf derslerinin hepsini alman lazım. hepsi görünmediğine göre bir problem olmalı. problemi de fark edecek kişi danışman, o yüzden onaylamayacaktır tabii ki. okula git, öğrenci işlerine gir, durumu ilet. olmadı ders kayıt sisteminden danışmana ulaş, iletişim kısmı vardır.

2. Yilin yani 4. Yariyilin sonunda ortalaman 1.80in altindaysa kalip ust siniftan ders alamiyorsun cogu okulda. 1. Sinifta kaldiysan 1den kaldigin dersleri alirsin 2den de alabildigini alirsin bi problem olmamali.

kapalı tip headphone ya da in-ear monitor olabilir.

Dj seti

@neira çok geniş olmadı mı dj seti derken? hangi alet hangi marka hangi model vs?

www.marshallheadphones.com

akai mpk 25

valla aynı kapıya mı çıkıyor bilmiyorum, çok cahilce olacak ama pvh kendisinden hooijdonk diye bahsedildiğinde kızıyordu, van hooijdonk deyin diyordu (soyluluk belirteci olduğundan).

-> gerçi şimdi wiki'ye baktım, "van" için "...unlike the German 'von', the Dutch 'van' is not an indication of nobility or royalty," demiş ama bilemiyorum.

adamın soyadında von varsa mutlaka yazılması gerekir. marco van basten'den bahsederken basten demezsin, van basten dersin. adamın soyadı bu.

von ile beraber yazılmalı. Dİğer türlü eksik olur. İlk isim her zaman yazılmak zorunda değil, böyle bir paragrafta birçok kez bahsedeceksen yalnızca soyadını kullandığın gibi kullanacaksın, yalnızca von da olacak.