salaş bir yerden aldıysan sahte cıkma olasılıgı fazla. orjinali için surasına bak dersek olmaz ehli biri tarafından bakılması söyle bir tartılması lazım acılıp içilmesi lazım yanlız içipte zehirlenme sonra...

vazgeçtim zaten içmekten, eyvallah.

benim de bir kere basima geldi. posta yerine ulasti ama tracking hic calismadi (abd iciydi yalniz benim gonderi). turkiye'ye hic tracking'li gondermedigim icin onu bilemeyecegim. cok icine sinmezse gonderim fisinle gidip usps'e pazartesi sor istersen.

priority (box değil, envelope olanı) ve first class'ta tracking verimli çalışmıyor. çok geç güncelleniyor filan... express'le geliyorsa ve track edemiyorsanız bir sorun olabilir.

evet envelope ile sanırsam geliyor. dağıtım süresi 6 ila 10 gün arasında değiştiğini yazmış usps sitesinde. neyse bakalım görelim en kötü ihtimal adrenalin seviyesi yükselir. hayır buna bakıyorum da gözünü sevdiğimin ptt koli servisi adamlar 20-30 günde finlandiyaya paket gönderir arada da kaybeder ama izlemesi anı anınadır. hatta kaç kere türkiye'ye girip kaybedilen paketlerimi izlemeden kontrol edip nerede olduğunu bulup arayıp tarayıp çıkarmışımdır.

kalemkutusu.com. sağlam çalışıyolar.

Nezih Kitabevi,Nokta kırtasiye ve başka seçkin kırtasiylerde bulabilirsin

ege bilgisayar..

nedeniyle açıklarsanız bnm içn daha ii olr =)

arkadaşım, sırf puanım tutuyor diye mühendislik fakültesi yazma. bak ben mühendislik yazan ellerim kırılsın, ne bok yedim ben diye geziyorum. iyi düşün.

öncelikle o listeden gaziyi çıkar.

1-ytü
2-ege

iş imkanı açısından.

hayr. zaten mühendslk istiodm ama istedgm yerlen puanı gelmio ( dikkatszlk vs..) sırf tutuo die deil yani ;)

türk dili ve edebiyatı bölümünü de öneriyorum sana, en azından yan dal falan yap.

bi de şu var.. ankara ve istanbulda zaten iyi üniversitelerden yüzlerce mezun çıkıyo. izmirde sadece ege ve 9 eylül var. izmire gitmem şansımı artırır mı acaba?

hiçbirinin eğitimini bilmiyorum ancak, eşit koşullarda istanbul tercih sebebi olmalı, pazarın büyük kısmı istanbul'da. merağın varsa, 3. 4. sınıfta çalışmaya başlarsın hatta.

istanbul üniversitesinde mühendislik okunmaz. mühendislik istiyorsan illa ki, yıldız teknik candır. eğitimi bilgisayar için nasıl emin değilim ama elektrik mühendisliği süperdir.

hem, daha sınav yeni oldu. başarı sıran belli değilken istediğim yer tutmaz gibi bir fikre nasıl kapıldın? benim bildiğim sınav sonuçları ağustosta açıklanıyor falan?

tercihi puana göre değil, başarı sırana göre yap. kendi sınavın nasıl geçti bilirsin evet, ama başkalarınınki nasıldı bilemezsin.

seçeceğin bölümü ekşi duyuruda soracak haldeysen bence zaten ne seçsen olur.

mortifera bölüm sormuorm. bölüm belli zaten. üniversitelern imkanlarını soruorm. öyle kabala gitmeyeym diye

arkadaş fikir edinmek,istediği üniversitelerin durumlarını öğrenmek için soru sormuş.neden hemen aşağılanıyor anlamıyorum?
ben yıldız teknik veya ege diyorum.ama ytü iş imkanları olarak daha geniş.bir de türkçe'ne biraz daha dikkat etmeni öneriyorum.

mühendislik fakültesine bi kapağı atayım sonra geçiş yaparım çap yaparım diye düşünüyorsan o düşünceyi kafandan atmanı öneririm. çok zor. gazi üniversitesinin bilgisayar eğitimi iyiymiş. mühendisliğini bilmiyorum ama teknik eğitim güzel.

üniversite seçerken üniversite adına bakma. bazı üniversitelerin belli bölümleri çok iyidir. diğer bölümleri tıraştır. mühendislik okuyacaksan ve puanın da yetiyorsa, ilk tercihin hemen teknik üniversite olmalıdır. karadeniz teknik de candır mesela. istanbul üniversitesinin ise mühendislik faükltesi kötü. sakarya, kocaeli daha iyi mühendislik açısından. (teknik üniversitelerden ayrılmalarından dolayı)

Bu okullar arasında büyük farklar yok. Yıldız Teknik belki teknik üniversite takıntısı olan işverenler için iyi olabilir, öğretimi de daha iyi olabilir; ama İÜ'deyken YTÜ'ye özenen biri görmedim hiç.

İÜ Bilgisayar'da iyi hocalar da var, ama çok büyük bir bölüm değil. Bazı düzensizlikler var. Sonradan epey düzeldi aslında. Ufaktan sanayi işbirliğine girip bitirme projelerini ciddileştirdiler, doğrudan şirketlere proje yaptılar ve mezun olunca işe girdiler. İÜ için büyük gelişme :)

Mühendislik hep güzel geliyor da, ne okumak, ne de o alanda çalışmak tahmin edildiği gibi olmuyor. Cehennemin dibindeki organize sanayi bölgelerinde çalışmak olası. Tabii bilgisayar mühendisinin durumu daha farklı. Şehrin ortasındaki bir plaza da olabilir, evinin iki adım ötesinde kendi şirketinin ofisi de olabilir.

Okul seçerken sosyal imkânları da değerlendirmek lazım. 4-5 yıl geçecek orada. Dersten sonra hemen eve/yurda gidip sabaha kadar Facebook'ta zaman öldüren insanların arasında "insanlarla iletişimi iyi" maddesi eksik kalıyor. İÜ bu yönden kötü.

İzmir'de okumak şansını arttırmaz bence. Herkes okuduğu şehirde çalışmıyor.

sevgili mykon_,

aynen senin gibi sadece bilgisayar mühendisliği istiyordum. 2000 senesinde öss'ye girdim. aynen senin gibi istediğim puan gelmedi ve yine aynen saydığın okulların bilg. mühendisliklerine girebiliyordum (yalan olmasın ytü hariç). saçma sapan bir kararla sabancı'ya girdim burssuz. bir sene okuduktan sonra tekrar öss'ye girmeye karar verdim.

2002 öss'de 2000'den çok daha iyi bir puan aldım ama yine boğaziçi ya da odtü bilgisayara giremedim. gyte'ye girdim. yine sadece bilgisayar mühendisliği istiyordum.

sene 2009. bilgisayar mühendisi değilim hala. henüz bitirmedim okulumu. bir gemi kurtarma şirketinde bilgisayar mühendisliği ile uzaktan yakından alakası olmayan bir iş yapıyorum.

şimdi görüyorum ki, bilgisayar mühendisliği zannettiğim şey değil. senin de zannettiğin şey değil büyük ihtimalle. sonra çok pişman olabilirsin. çok büyük paralar kazanamayacağın bir iş. atıyorum inşaat mühendisliği ya da tıp çok daha büyük paralar kazanabileceğin mesleklere sahip olmanı sağlayabilir. bunu şu anda anlaman mümkün olmayabilir ancak ne zaman ki etrafındaki insanlar, (şu anda senin yazmak istemediğin bölümlerdeki insanlar) senden çok daha fazla paralarla çalışmaya başlayacaklar, o zaman bilgisayar mühendisliğinin aslında hiç de iyi bir tercih olmadığını göreceksin. 2000 öss'de benim girebildiğim ama burun kıvırdığım boğaziçi iktisat mezunları (ea ve sözel puanlarım sayısalımdan çok çok daha iyiydi) şu anda 4000-5000 lira para alıyorlar. girebileceğim ama girmediğim elektronik-haberleşme'den mezun olanlar şu anda cep telefonu dalgasına tcell, avea, ericson vs şirketlerde böyle paralar alıyorlar. tanıdığım hiç bir bilg. müh bu kadar para almıyor açıkçası. en azından çook çook büyük bir çoğunluğu.

"bölüm belli, okul hangisi?" diye söylüyorsun ama yazdıklarını okuyunca, daha önce 2 kere yaptığım şeyi gördüm

sonra pişman olmaman için yazdım. 18 yaşında sağlıklı düşünmek, gelecekte karşılacaklarını bilmediğin için çok zor.

kesinlikle co2s2 ye katılıyorum. belki bölümü seveceksin ama okuması zor gelecek? dersleri nelerdir? onu geçtim, başarı sıran belli değilken üniversite seçimi olayına girme. hatta düşünme. tatil yap, uyu, televizyon izle.

boğaziçi iktisat mezunlarının 5000 lira aldığı kısım hariç (ordan mezun olanların sadece %1 3-4 senede alabilir parayı) co2s2 ye tamamen katılıyorum. ama söylediklerin arasından ytü tabiki.

bende zamanında bilgisayar bilgisayar diye tutturuyordum sonra senin gibi süper puan yapamayınca odtü inşaata girdim. zor mor ama asıl istediğim şey buymuş bunu anladım. cidden gerçekten istiyor musun bunu bir düşün o yüzden. yani günde 16 saat bilgisayar başında oturabilme ve her türlü hardware software bilgisine sahip olma bilgisayar mühendisliği için aranan şey değil. daha birinci sınıfta ulan bu muymuş diyeceğin şeyler göreceksin (arkadaşlarımdan biliyorum)

ben sektörün içinden cevap vereyim sana. 99 yılında bilgisayar mühendisliği nedir diye çok da birşey bilmeden girdim ben mesleğe, 2005 te mezun oldum, o zamandan beridir oldukça büyük ciroları olan firmalarda ekmek yiyorum.

bu meslekte seçtiğin üniversitenin hiç bir önemi yok. boğazıçi, odtü, bilkent falan belki ilk iş deneyimi için bir nebze yardımcı olabilir ama gerisini salla derim. çünkü mezun olduğunda bilmen gereken bilginin %95'ini (abartmıyorum) kendin öğrenmek zorundasın. okul sınavlardan ibaret olan ve diploma veren bir kurum bu sektör için.

seversen, öğrenmeye hevesliysen, denemekten yanılmaktan bıkmayan biriysen her halukarda sorun yaşamazsın. odtu mezunu bilişime dair hiç birşeye kafası basmayan, anadolu, ktü, kayseri mezunu canavar ötesi insanlar biliyorum. ki hatta bilgisayar müh mezunu olmaya bile gerek yok bence, insanın içinde olsun yeter.

takılma üniversitenin ismine, hiç lazım olmayacak.

ben de co2so2'nin zıttı bir görüş bildireceğim: bilgisayar müh. bence süper bi bölüm (özellikle kişi istiyosa bu bölümü okumayı). tepedeki pyschedelic adam'dan da tavsiye almanı öneririm (okul seçimi konusunda).

CREATIVE EP-50 9,37 TL ~~> dizüstü, mp3 çalar, telefon istediğin yerde kullan...
tek bir arıza, kablo kırılması vs. sorun ile karşılaşmadım. fiyatına bakma çok güzel kulaklık...

CREATIVE EP-430 58,33 TL ~~> üstteki önerimden tek farkı kulak içi oluşu.. müzik dinlerken uyuyup kalsanda kalktığında kulaklığın yarattığı işkenceyi bu üründe yaşamıyorsun..

2'sinide kullanıyorum fakat ilk önerimi dikkate almanı isterim.. (Y) ha birde creative'den şaşma...

özensiz taşımalarda meydana gelen kablo hasarına karşı sony'nin kendi yuvarlak kutusunda kablo sarma mekanizması falan da olan modwellweri var. 5 yılı aşkın süredir aynı mekanizmayla kulaklık kullanan tanıdığım var. hala taş gibi çalışıyor kulaklıklar. ama modelini söyle dersen aklıma gelmez :|

sennheiser cx300 kullanıyorum gayette hor kullanıyorum mp3 playerın etrafına sarıyorum cebimde karmakarışık duruyo orasından burasından dış lastigi koptu ama hala taş gibi çalışıyor. 1.5 yıl oldu alalı.

Ben de aynı sorundan şikayetçiydim, Sennheiser CX300-II Precision önerildi, gittim baktım bağlantı noktaları gerçekten başarılı, uzun süredir kullanıyorum, oldukça memnunum.

kullanımada bağlı biraz. philips she-2550 modelini kullanıyorum 4 yıldır. her gün enaz 1-2 saat dinledim 4 yıl boyunca fakat kulaklıkta birkaç yerde aşınmalar ve üzerindeki süngerlerin kaybolmuş olmasından kaynaklanan küçük eksiklikler hariç sapasağlam çalışıyor. philips kulaklıkların en büyük sorunu L şeklinde girişi olan kulaklıklardaki temassızlık sorunudur. zaman zaman kulaklığın birinden ses gelmez falan filan. dikkatli kullanınca pek sorun yaratmıyor. 4 sene boyunca mp3 playerin etrafına sararak kullandım.
ses kalitesi istiyorsan alma basslar aşırı zayıf. tizler idare eder. extra basses yazıyordu kutunun üzerinde birde umarsızca. creative ep 430 bir arkadaşım kullanıyor oldukça sağlam ve kaliteli ses veriyor şiddetle önerebilirim. fiyatıda kendi ayarındaki diğer markaların ürünlerine göre oldukça hesaplı.

westone um serisi bir IEM'i yıpratmak için epey kasmanız lazım. biraz tuzlu lakin fiyatları. bir de ses karakteristikleri size hitap etmeyeibilir. klipsch custom, shure se serilerine bakmanızda da fayda var.

Kulaklık çok başa bela cidden. Ne alırsanız alın eninde sonunda aynı sorun olacaktır. Bu nedenle ben yeni bir kulaklık aldığım zaman kablonun kulaklıklarla ve jakla birleştiği noktalara çok az silikon damlatıyorum. Emin olun çok daha sağlam oluyor.

savaşmayanı kimse fethedemez gibi geliyor bana.

"no one can conquer (one) who doesn't fight" olsaydı işte o zaman "who" ikinci one'a refer eder ve "savaşmayanı kimse fethedemez" olurdu.

lakin burada who'nun refer edebileceği "no one" kısmı var.e böyle olunca da anlam birincisi oluyor.

doğru mu anlatabildim mi ki? ehuhe bildim bence bana 100 puan.

no one can conquer who doesn't fight = savaşmayan kimse fethedemez
no one can conquer (to) anyone who doesn't fight = savaşmayanı kimse fethedemez

daha basit:

no one can conquer who doesn`t fight (savasmayan fethedemez.)

hayir ikinci secenek dogru.

cümle aktif
one = özne
who doesn't fight = nesne
no olumsuzluk katiyor

"no one can conquer it", "no one can conquer him" ile degistirerek görebiliriz.

savasmayan kimse fethedemez diyebilmek icin "(one) who doesn't fight can't conquer" denmesi lazimdi.

ama merak ettim niye yanlisim :P

savaşmayanı kimse fethedemez. kesinlikle.
"savaşmayan fethemedez" değil. ingilizcede, nitelemek istediği özelliği direkt dibine getirmesi gerekir. yani, no one who does not fight can conquer dese idi birinci dediğiniz olurdu.

evet aynen cedilla'nin dedigi gibi. bu cümledeki "who doesn't fight"'i relative clause ile karistirmamak lazim.

Ortacag'da sir bilmemne bisey tarafindan söylenmis, aslinda her iki manaya da geliyor sanirim, vurguya göre degisiyor anlami.. bizdeki "oku adam ol baban gibi, esek olma" muhabbetinde oldugu gibi.
cevaplara tesekkürler :)

kanimca cumle yanlis kurgulanmis. sanki cinli fortune cookie seysi yaziyor :)

savasmayan kimse fethedemez icin "he who doesn't fight, cannot conquer" gibi bir sey derdim.
savasmayani kimse fethedemez icin de "no one can conquer (some) one who doesn't fight" derdim.

burada basit olani dogru kabul edip, bu arkadasin "savasmayan fethedemez" demek istedigini ~ama diyemedigini~ dusunuyorum.

ikincisi doğru. who eğer orada no one olan şahsı simgeliyor olsaydı no one'dan hemen sonra gelirdi, o zaman da anyone'a dönerdi saçma olmaması için

==> anyone who doesn't fight cannot conquer. (savaşmayan kimse fethedemez)
==> no one can conquer (those mülayim men)who doesn't fight. (savaşmayanı fethedemezler)

böyle bir kullanımı da varmış: One does not conquer who doesn't fight.

bütün taksiciler fiş, fatura istediğiniz de vermek zorundalar, korkmayın fişinizi, faturanızı isteyin...

hepsinin torpidosunda perakende satış fişi var sanırım. olmak zorunda yani.

hepsi keser.

taksiye binerken sorun ben öyle yapıyorum. bazen kalmadı abi falan diyorlar.

seçmeli dersleri ilginizi çekebilir ==> www.ces.metu.edu.tr

maltepe üniversitesi'nde insan hakları yüksek lisansı iyi bir alternatif.

ben de yıllardır böyle bir program arıyor duruyorum ancak bulduğum programların hepsi çok saçma sapan çıkıyor.

ya çok yavaş çalışıyorlar ya da hiç işe yaramıyorlar. bu yüzden kasmaya gerek yok bence.

ben de ben de

pianoteq'in demosu işinizi görür. küçük boyutlu ve über-başarılı bir program.

size lazim olan sey "dsw piano"

download.cnet.com

1.88 mbyte

klavyenizle calabiliyor isterseniz kaydedebiliyor ve dinleyebiliyorsunuz. minik ve kullanisli.

www.renoise.com

Kayıt özelliği yok ama hoş bir uygulama:
www.bgfl.org

dut =)

peder.

direk kokoş diyin işte olmuş o.

patice

bıdık

proc

safinaz

haydariye
nonoş
mazbut

astra, bella, cleo, mimi, tara, viki, bianca, tai

mehtap,
şehnaz,
mişa,
konkeni, ben de önercektim.

kimse söylememis herkes beni beklemis;

fifi

paris. göbekadını da hilton koyun bence. evet evet paris.

konusma.ca güzel gibi. Alınmamış da ama elini çabuk tut, gören biri alabilir :)

ingilizce olsa daha makbül olur bizim için.

talkalot (talk a lot)

diaglo.net

evet var böyle bir şey. the big bang theory isimli diziyle başladı..

bigbang ile başladıysa o zaman sadece universitede kalmıştır bu akım sokaga sıçramamıştır. benim ogrenmek istedigim de o aslında

bigbang güzel dizi o ayrı

türkiye'de henüz pek yayılmasada, yurtdışından bildiren arkadaşlara göre oralarda (özellikle abd) hızla yayılıyormuş:) nerd gözlükleri takmayanı dövüyorlarmış.

türkiye de yayılma ihtimalini düşük buluyorum

evet bazi geekler de kendi modalarini oulsturmaya basladi ama korkunc bir moda. kemik cerceveli gözlükler, geek icerikli t-shirtler, tuhaf sakal modelleri, desenli fedoralar(!), trenchkotlar(!!) filan gözde. sahsen uzak duruyorum kendilerinden.

geek olunmaz geek doğulur

amerikada olması normal gibi geliyor ama türkiyede olursa çok acayip olur. apaçi geek.

kyha durumu özetlemiş. fason geek'i gözünden tanırım :P

Cevabi bilmiyorum maalesef; ama bu sözü söyleyen baskan Bush degilse default olarak yalan söylemis oluyor =)

"Ben politika ve savaşı öğrenmeliyim ki, çocuklarımın sanayi ve ticareti, öğrenme özgürlükleri olsun.
Çocuklarım sanayi ve ticareti öğrenmeliler ki, onların çocukları sanat, edebiyat ve (felsefeyi) öğrenme şansına sahip olsunlar." John Adams, 1780

sozun orijinali de su sekildeymis:

"I must study politics and war that my sons may have liberty to study mathematics and philosophy. My sons ought to study mathematics and philosophy, geography, natural history, naval architecture, navigation, commerce, and agriculture, in order to give their children a right to study painting, poetry, music, architecture, statuary, tapestry, and porcelain."

kaynak: www.quotationspage.com

tutmamış bir söz olmalı, hala savaşıyorlar.

çok yalan bir söz. sarf edildiği andaki olası savaşı meşrulaştırmaya çalışıyor gibi geldi bana.

sigara içiyo musun? sigaradan oluyo onlar genelde.

Dişçi değilim ama diştaşrından dolayı oluşan kokudan çekmişliğim var.
Dişçiye gitmekten çekinmeyiniz, dertlerinizi çözmek için yıllarca okuyorlar.

Dis etlerin kaniyorsa doktora gitmelisin.

sigara kullanmıyorum.

çok fazla kahve içiyorsan o da yapabilir ama bir doktora görünmende fayda var.

arkadas da da oluyordu da diş taşı demiş hemne de temizlemısler. muhtemelen oyledir sizinki de. doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin, doktora gidin,

Bende de var malesef. Defalarca doktora gittim dis taslarimi temizlettim. Bakim yaptirdim. Dis ipi kullandim. Sonuc ayni. Bir gargara veriyorlar, onu yaptikca sorun olmuyor ama o da bütün agzini dilini uyusturuyor, tat alamiyorsun. Muhtemelen o da aynidir da sadece ben tad alamadigimdan anlamiyorumdur ise yaramadigini. Bilemiyorum bunun baska bir sebebi olmali. Mide problemi var bende de evet.

kahverengi tükürme olayı, dişlerinizi fırçalamadığınız gecelerin sabahında daha çok oluyor mu? cevap evet ise, ağızda kalan besinlerle alakalı olabilir..

agizz kokusunun sebepleri sadece disler degildir:

---copy/paste---
Hazımsızlık, geğirme, kokulu yiyecekler, alkol ve bazı ilaçlar - Burun veya sinüz hastalıkarı - Çürük dişler, ağız yaraları veya bademcik iltihabı - Kusma veya uzun süreli perhizler Diğer taraftan şeker hastalığı, kansızlık ve ateşli hastalıklar.
---copy/paste---

copy/paste by: (git: www.medikalsozluk.com)

bildigim kadariyla mide en onemli bir unsur.

lisedeyken sigara kullanmamaMA ve duzenli dislerimi fircalamama ragmen benimde agzim cok kokardi annem surekli tiksinc bi ifadeyle azarlardi beni, insanin gururu zedeleniyor. surekli agzimda ciklet vardi. universiteye geldigimde onune gecebilecegim tum agiz kokusu sebeplerini hallettim duzenli olarak dis kontrolune gidiyorum. vs..

kahverengi tükrük mü? geniz akıntınız olmasın sizin? o da koku yapar, bir de o kadar arkalar temizlenemeyince diş fırçasıyla kahveydi çaydı çikolataydı (özellikle şekerli ieyler) yapışıp kalıyor oraya.

dişeti kanıyorsa zaten doktora gidin, tartarın da önüne geçilmiyor ki. altı ayda bir temizletmek gerek.

Yukarıda soylenenlerin dışında ben şunu soyleyebilirim. Benimde bir zamanlar senin gibi sıkıntım vardı ama nedenini bulamamıştım. Bir gün Burnum ile ilgili olarak bir muayene icin KBB (Kulak,Burun, Boğaz) doktoruna gittim. Genel bir muayene yaptıktan sonra "...sende ağız kokusu sıkıntısı var ve bunun nedeni midende bulunan bir bakteriden kaynaklanıyor" demişti. 1 hafta ya da 2 hafta boyunca bir antibiyotik verdi. sabah ve akşam olmak üzere kullandım. İlaçı kullandıktan sonra bu sıkıntı da ortadan kalktı.

Yani, boyle bir olasılıkda var. Bilgin olsun. bir KBB Dr. gorun belki işe yarar.

Binus kullandığın antibiyotiğin adı nedir biz de bir araştıralım..

şimdi baktım ama receteyi yada ilacı bulamadım. Ama ilacın ambalajında değişikti biraz. Haplar 2'li sıra halinda dizilmiş sol taraftakinde güneş sembolu vardı sağ taraftakinde ay sembolu vardı ve sağ taraf ortadan ikiye ayrılacak sekilde mavi renkteydi. Ve sağ ve sol taraftaki ilacların mahiyeti farklıydı sanırım.
Sanırım bir eczacı bu tanımda bir ilacı hemen tanıyacaktır :D

gece ağzından nefes alıyorsun kesinlikle ondan.

@Binus muhtemelen helicobacter pylori'den bahsediyor ve bahsettiği tedavi de helipak. kanımca öyle "antibiyotik neydi, söyle de biz de kullanalım," denecek türden bir kür değil, doktor tarafından karar verilmesi gerekiyor.

bu olasılığı da soruşturabilirsin tabii kendinde.

(bkz: kıdemli yönetici arkası duvar yumuşakçası)

Bu başlığa göre kapitone deniyormuş.

ben de kapitone diye biliyodum da bi arkadaş tutturdu yok başka bi ismi var diye. mersi.

farklı tahminlere açığım halen.

(git: www.dmo.gov.tr)

varsa burada vardir diye düsünüp, pano, yönetici, duvar keywordleri ile aradim ama bulamadim. bi sansinizi deneyin bence :)

yann tiersen parçalarını kullanabilirsiniz
örneğin Les Jours Tristes [Instrumental]

scott joplin - the entertainer
george gershwin - rhapsody in blue

da denenebilir.

garanti de email ile bildirim ücretsiz, sms ücretli.

en büyük 4-5 banka için bilenler durumun ne olduğunu söyleyebilirler mi..

finansbank henuz yapmiyor, uzerinde calisiliyor

muhasebeciler büyük paralar yönettiği için zaten bankalarda kendi temsilcileri takip ediyor, eğer talimat verirlerse hemen bilgilendiriyorlar. tabii 500.000tl'nin üzerinde bir miktar akşam üzeri bankaya geldiyse ölseler aramazlar, o para o gece bankada yatarsa 4.000-5.000 tl gecelik kâr yapıyor banka.

akbank'ta beleş diye biliyorum.

@ jugador: 10 tane farklı banka ile çalışıyosa her birine ayrı ayrı girip bakar mı, zaman kaybı değil mi ?

kabablanka:
bizim muhasebeciye sordum para gelecek hesap genelde belli olduğundan vadesi geldiğinde kontrol ediyorlarmış. ayrıca garantide misal günlük bakiyeyi ya da her gelen parayı her sabah maille falan gibi seçenekler mevcut.

fortis beleşe e-mail, 2 kontöre sms ile bildiriyor.

Akbank beleş. Üstelik ülkedeki çok şeyde rastlayamadığımız kadar tıkır tıkır işliyor. Adam yatırdım diye arayana kadar havaleden haberdar olmuş, parayı çekmiş ve harcamaya başlamış oluyorsunuz.

odtü çarşı'da üst kattaki kuruyemişçide vardı.

captain black içtiğim zamanlar izmir caddesinden tedarik ediyordum ben. lucky strike türü zibilyon tane sigara satılır oralarda. seyyar bittabii.

tunalıda eski kavaklıdere sinemasının çıkışının olduğu yerde çok küçük bir dükkan var. orda lucky strikelar oluyor. dükkan hemen bi fotoğrafçının arkasında. ama aam ilk önce kaçak getirdiği için yok felan der. sende "yapma abi felan" bir şeyler söyle o zaman verir.

aslına bakarsan luckies ın muadili yok. gecenlerde rusya dan gelen bi malrboro light vardı o biraz içileiblirdi. tr de satılan sigaralardan cacık olacak bisi yok.

jack daniel le iyi gider bi de.

@soujiro
saolasın tunalı tarafına gidince bakıcam bi..

@bryan fury
bulamadım ki bulsam jacklede denerim :)

çok sigara içme hani içiyorsan da yatarken süt iç bol bol sebze tüketmeye bak meyve ve vitaminler de önemli .. ağrı dediğin yanma şeklinde ve sen bu yanmaları elinle davul çalar gibi yenmeye çalışıyorsan bu dediklerimi yaparsan ara ara yeniyorsun.

bi de apandistin alındıysa sigarayı artık azaltman gerekli hani dediğin gibi oturma kalkma da önemli... ne bileyim benim de aynı şikayetim var doktor değilim :):)

bir gastroenteroloğa göstermende fayda var derim. sol taraf dediğine göre apandisten bahsetmiyorsun. doktor rules velhasıl. geçmiş olsun.

edit: [email protected]'a bi mail atarsan sevinirim.

@myfishbone
sigara içmiyorum. ağrım yanma şeklinde değil. dediğim gibi içimde hareket eden bir şey var sanki ve ben hareket ettikçe o aşağı yukarı sallanıyor gibi. sütü deneyecem.

@boshi
attım.

bağırsağınızı tıkayan bir katı cisim olabilir diyeceğim ama bunun başka belirtileri de olurdu. dışkı - idrar düzeninizi ve şekil - renk gibi şeyleri inceleyerek bir doktora görünün. bi muayene yapmak gerekir bişey söylemek için diye düşünüyorum şahsen.

ilgi alanınıza göre değişir. spor seviyorsanız, sportif ürünler orada ucuz. elektronik eşya severseniz onlar da ucuz. müzikal aletler keza nispeten.

ipod. (ilk akla gelen)

kesinlikle saat ama verdiginiz kotayı biraz gecebilir...

10$ a gap tişörtler olduğunu duymuştum. 2-3 tane aldırılabilir??

cpu, ekran kartı, parfüm, alkol, puro

postayla gelmesi halinde gümrüğe takılması ihtimali yüksek olan şeyler isterdim, o yüzden t-shirt falan istemezdim. hacimce ve ağırlıkça büyük elektronik ürünler diye genelliyeyim (ben de arkadaş düşmanıymışım).

zippo çakmak mesela..

ben thinkgeek'ten siparislerimi getirtiyorum genelde.

Marka gunes gozlugu.

www.hepsiburada.com (hepsiburada'da olmasa da pembesi mevcut)
www.hepsiburada.com (bunun da var pembesi)

ama ben nokia da bakin derim
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

pembe motorola v3

madem cicili bicili istiyor , swarovski kaplamalı alın şekildeki gibi. bayılır bence. ben kızkardeşime almıştım doğumgününde, çok sevdi. ama buranın fiyatları nasıldır bilemiyorum bi sorun.

www.blingsworld.net

Fiyatını bilmiyorum ama şu telefona eşim hayran kalmıştı:

www.hepsiburada.com

dizaynı cicili bicili olmasa da menüsü cicili bicili olan samsung L700 ü öneririm

philips in tamamen kırmızı ve acayip şık bi telefonu var

cicili bicili mi bilemem ama samsung tocco (f480) pembe ideal bir kiz telefonu, ustelik touchscreen, 5MP kamera vs. Pembe deri kilifini da bulursan ki var, gayet hos gorunuyor ama fiyati ne kadara bilemiyorum.

images.google.com.tr

motorola v3i
samsung m3200

100 euro yada dolar ın altı gümrüğe takılmıyor diye biliyorum.

ebay dan alışveriş yapmadım, www.iyibey.com sitesinde oldukça doyurucu bilgiler mevxut.

peki alınan ürün kaç günde alıcıya ulaşıyor genelde?

gönderme seçeneğine göre 7-30 gün arasında değişir. usps first class'la gönderilecek olursa 15-20 gün bi rahat beklemen gerekir mesela.

gecen hafta salı gunu USPS First Class Mail International ile gonderilen kargo bugun elime gecti mesela. hemde kapıdaydı. ptt kapıya bırakıp kaçmış :) ki istanbul ptt si bu. ama bu secenekte kargom nerede falan die takip yapamıorsun mesela hızlı ucuz ama biraz muallak gelip gelmeyeceği. gelse bile ptt sayesinde kapıdan araklanmayacağı.

şimdi normalde first class için 15-20 güne kadar gözden çıkarmak gerekiyor ki nerede kaldı bu diye düşünülmesin. postaya verildiğinde ilk uçağa yetişirse paket hızlıca geliyor ki bunda verildiği yer de önemli tabi ki, ama bazı durumlarda birkaç gün ordaki posta servisinde bekleyebiliyor o zaman da süre uzuyor. yani en kötü 20 gün olarak hesaplayın iyi ihtimallerde sevinirsiniz hiç olmazsa :))

ilk yıl hazırlık okuyup sonrasında bölüme başlama şansın var. ilk yıl veremezsen bi yıl daha süre tanınır, yani maksimum 2 yıl içinde bir şekilde yeterliliği sağlamak zorundasın. benim bildiğim iki ayrı diploma alınıyodu ama değişmiş olabilir durum. bence sen direkt program koordinatörünü arayıp merak ettiklerini sor. son olarak kötü bir vakıf üniversitesinin lisans programlarına para ödeyip gitmektense buna gitmenin daha makul olduğunu düşünüyorum.

(bkz: Türkan Akyol)
(bkz: İmren Aykut)
(bkz: Önay Alpago)
(bkz: Işılay Saygın)
(bkz: Ayfer Yılmaz)
(bkz: Meral Akşener)

yeterli midir?

(bkz: güldal akşit)

Yazılım mühendisliği. bu biraz da dersin hocasına bağlı. endüstri mühendisliği için örneğin, kimisi fortran anlatır, kimisi .net kimisi c++.

elektronik.

elektrik-elektronik mühendsliği

itü de yer alan uçak- uzay, makina, elektronik, elektrik, inşaat, gemi-inşaat, telekominikasyon, işletme, endüstri, tekstil, maden, kontrol, petrol, cevher hazırlama, matematik, kimya, fizik, meteoroloji mühendsilikleri. itü de bu bölümler bu dersi alır. daha vardır, ama benim aklıma gelenler bunlar.

sayisalla ogrenci alan bircok bolumde c++ dersi ve benzzeri programlama dersleri gosterilir.
ustune basa basa gosteren hangi bolum var dersen; oyle bi bolum yok derim kesinlikle!

Sanırım mekatronik öğretmenliği ve uygulama mühendisliğinde de var..

odtü matematik kendi bünyesinde seçmeli olarak açacakmış diye bir dedikodu dolaşıyordu, ne kadar doğru bilemem.

bilgisayar programlama bölümünde var

lanet olsun atom fiziğine de öğrenciliğe de
c, c++, matlab, C#, cobol, her biri ayrı ve zorunlu ders.
mühendislik bile değil. fizik. muhahaha

kou metalurjide öğrettilerdi.
hatta kocaelide inşaattakiler filan da alıyordu. kısaca 1. sınıfta tüm mühendisler alıyor diye sallayacam tutabilir.

Bu arkadaşların da dediği gibi mühendislik bölümüne göre değil de üniversiteye göre değişir genellikle. Yani A üniversitesindeki bütün mühendisliklerde c++ öğretilirken B üniversitesinde bütün mühendisliklerde pascal öğretilir. Ama tüm mühendisliklerde bi programlama dili öğretilir diye biliyorum ben...

kesilen faturada o kişi ile ilgili bir bilgi olmayacağına göre ve şirket kabul ettiğine neden sorun olsun?

tabi faturanın tutarı çok yüksek değilse, şirket vergi incelemesinde değilse/girmeyecekse, patronların haberi varsa.

ne biliym, sonuçta kaynağı belirsiz bir mal girişi oluyo şirkete cash outflow olmaksızın. olur diyosunuz yani, ok.

haybeye nıy evergi odenıyor ki ? onu gectim dolandırıcılık oluyor bu, sirket adına alınanların tabi oldugu kanunlarla son kullanıcınınkiler farklı.

bir de satın aldığınız mal-hizmet nasıl bir şey. satmak için alınan bir ürünse onun çıkışını bir şekilde yapmanız lazım yada demir-başa kaydetmeniz lazım. sarf malzemezi ise yedik biz onu diyebilirsiniz.
anladığım kadarıyla aldığınız şeyi "şirket" olunca daha ucuza aldınız. tam olarak ne tür bir şey olduğunu yazarsan daha kesin öneriler alırsın bence.

öyle ya da böyle milletin yapıp durduğu bir şey bu.

yok yok, satmak için alınan ürün değil. tarayıcı alınacak, son kullanıcı olunacak. yalnız ödeme 3. şahıs hesabından yapılacak, fatura şirket adına kestirilecek. araba falan değil yani alınan, ama sarf malzemesi de değil neticede.

faturayı kesen misiniz, yoksa aldığınız malın faturasını babanızın şirketine kestirip kullanacak olan mısınız?

faturayı kesen iseniz sizin için hiçbir problem yok. kime kes derse kesebilirsiniz. istisnaları doktor makbuzu gibi şahsi şeylerdir. başkası muayene olur, devletten sağlık yardımı alan adına kestirtilip beleşe getirilir. ama teknosa kasiyeri "bu bilgisayarı kim kullanacaksa onun adına keseyim, başkasına kesemem" demez, diyemez.

faturayı alacak olan kişi iseniz evet usulsüz bir şey bu. o şirketin gideri olmadığı halde o şirkete gider yazdırıp vergi kaçırmak oluyor bu. ama fatura muhteviyatı, kesilen şirkete uygun bir içerikse (40 inç lcd televizyon alıp da manav dükkanına yazarsanız dikkat çeker, ya da 3 büyük rakı, kanatlı orkid falan alıp market faturasını şirkete kestirirseniz bu da olmaz mesela) kestirin, bir şey olmaz. o kadarcığını da siz kaçırın. elalem neler kaçırıyor, kazığı da bizim götümüze giriyor. belli bir miktar vergi kaçırmayı kendime hak olarak görüyorum bu memlekette. biraz daha cesur olsam kendi defterime "tunceli'ye yapılan seçim yardımlarına katılım payı", "tayyip'e alınan uçağa katılım payı", "gemicik katılım payı", "phileas'lara katılım payı" diye giderler yazacam da o kadar cesaret toplayamadım daha.

sakinles, bir dus al kendini en iyi hisssetigin sicakligi deneyip bularak ve uyu.

uyuyamam ki. zaten kronik uyku problemim var, artı bu sızı üç dakikada bir yerimden hoplatıyor, kafamı ellerimin arasında ezme pratiği yaptırıyor. uyunacak huzur mevcut değil özellikle. duşa da girdim çıktım. 1-2 saat önce çalışmayı (bilgisayarı) bıraktım, müzik açıp uzandım falan, tık yok, beyin kanamam geldi galiba.

sarmısak ye bi kaç tane yoksa limon suyu içebilirsin.muhtemelen tansiyonun yükselmiş

bruxism olaiblir.

yahu bir insan da hastaneye gidin dememiş :=0. bruxism olduğunu hiç zannetmiyorum bu arada.

bir şişe passiflora iç

--dezenfarmasyon masası

çocukken bende de olmuştu. damar damar üstüne binmiş diyorlardı da sonradan sorgulamadım nedir diye. uyuyun bişey yok.

olabilir, öyle hatırlıyorum ben de.

evet iletişim. kitap mavi renkli hatta.

iş bankası yayınları diye biliyorum.

hem iletişim hem de iş bankası yayınlarınınki tek cilt içindedir. kısaltılmamıştır. zaten bu iki ciddi yayınevinden de öyle bir şey beklenemez.

timaş kısaltmıstır, hatta bi miktar da tahrifat yaptıgını yazmıstı gazeteler.

tutan diziler ne derece kaliteli acaba?tutarsa ekime tutmazsa nereme kadar?Şu dizileri embesile anlatır gibi yapmasalar azcık biraz gizem olsa kafa beyin yorsa.Bizde amerikan menşeili diziler izlediğimiz için eleştirilmesek.

bu boktan dizilerin daha da boktanlarını görmeye hazır olun çünkü bülent arınç sorumlu olucak bundan böyle.bi nevi stv kanal7 karışımı olucak.hatta belki stvden dizi transfer edebilirler dikkatli olmakta trt 1 silmekte fayda var.trt2-3'te kaliteli filmler ve müzik programları oluyo onlar kalsın ama garanti veremem belki 2-3 bile boka sarar.bu adamlara vergi veriyoruz ve gidip kendi yapımcılarına peşkeş çekiyolar sömür sömür nereye kadar allahınız varsa belanızı versin.

trt nin eskiden güzel dizileri vardı yav yazık
şimdi arkadaşda demiş daha kötüsü olucak :(

şaşıfelek çıkmazı, yeditepe istanbul, 7 numara falan vardı eskiden. hey gidi...

saçmalık ötesidir, benim elektrik faturamdan bile trt payı alan bu zihniyete bakalım kim dur diyecek.o değil de alayına isyan nedir ya.

TRT'de tutacak dizi yapma endişesinde olan birilerinin olduğuna inanmıyorum. Nasreddin Hoca geldi aklıma. "Ya tutarsa" demiş rahmetli...

aaaah, aah! "Ayrılsak da Beraberiz" vardı bi de, TRT'nin eski mükemmel dizilerinden. Şimdi Cnbc-e'ye takılıp duruyoz napalım:)

kaynanalar'da güzeldi.

yada ben küçükken bana güzel gelirdi. bilemiyorum

aynı dizilerin trt dışındaki büyük ulusal kanallardan birinde yayınlansa çok daha fazla reyting alacağını düşünüyorum. bu düşüncemin sebebi çok sikko dizilerin bu kanallarda acayip izlenme oranları tutturabiliyor olması (akasya durağı, adanalı, küçük kadınlar vs.)

bir de karanlıkta koşanlar vardı o bambaşkaydı

ferhunde hanımlar
çiçek taksi (önceden trtdeydi)
bizimkiler
uzaylı zekiye
kim dedi ya tutmuyor diye? son zamanlarda tutmuyorsa tutmuyor.
ayrıca çocukluğumuzun bir sürü yabancı dizisi de trt'den dir.

öğretim görevlisi?

direkt prof. dr. bla bla ya da doç. dr. bla bla yazsanız? ben şahsen öyle yapıyorum ödevlerde.

sadece ödevi hazırlayanın ismi yazar aslında, submitted to'ya gerek yoktur. ha, ödevlerin toplandığı bir havuz varsa o zaman gerek olabilir tabii. bu durumda üste ortaya dersin kodunu ve ismini, hemen altına da unvanıyla birlikte hocanın ismini yazarsınız, hallolur (gene belirteyim, ders ismi belirtildikten sonra hoca ismine ihtiyaç yok bence)

lecturer ya da evet hiçbir şey demeden direk isim

biz proje tesliminde "Kontrol: blablabla" yazdık bir sorun yaşamadık

Öğretmen: ya da Hoca: yazın da görün gününüzü. Direkt ünvanı yazın adını soyadını yazın yeterlidir. İsterseniz öğretim görevlisini de ekleyebilirsiniz. Kontrol: Prof.Dr.Hede Hödö de olabilir. Ama hoca yazın da gülelim yahu.

hakkaten hiç "submitted to" yerine ne yazılır düşünmemiştim, ödevi teslim edecek kişi ilköğretim veya liseye gidiyorsa evet "öğretmen" belki olur, (hocaya hiç değinmiyorum bile:) ama onun dışında bence gereksiz. direkt dersin kodu yeterli olur. aynı dersi farklı sectionlara da veriyorsa bir de section eklenerek durum çözülür.

yani kapakta, dersin adı, sectionu, konu veya ödevin adı, ve teslim eden kişinin adının yazması yeterli bence. illaki isim diyorsanız da yukarıda denildiği gibi prof. bilmem ne gibi yazılabilir.

"teslim edilen:" ya da "teslim alan:" yazardım ben.

öncelikle bi harcama itirazında bulunun kartınızın ait olduğu bankanın kredi kartları birimine. visa/mastercard bu tür hırtlıklarda müşteriyi kollamaya eğilimli. ondan sonra da anlaşmaya bakın adamlarla, baktınız yola gelmiyorlar, harcama itirazını geri çekmeyin. uğraşsınlar.

sert gözlük kapları var hem hafif olur hemde küçük kutuya konulabilinir.

www.webrehberi.net

ptt'nin kendi kutuları var boy boy (ve ücretsiz). yanınıza köpük, bulamazsanız gazete kağıdı götürün, yardım dahi ederler kutulamada (ptt'sine göre değişebilir tabi).

Üniversiteye göre değişmekle birlikte smart casual diyorum ben.

inşaat müh. yüksek lisans mülakatına nasolsa inşaatçıyız mantalitesiyle smart casual gidip jilet gibi takımları çekmişleri görünce kendime "bi dahakine kesin böyle gelicem" demiştim. nitekim bi dahakine alındım zaten.

kesinlikle takim elbise. tahminimce sizde de mulakat bir juri karsisinda olacak ve o juride muhakkak buna dikkat eden bireyler bulunacaktir. sinekkaydi tras ve ceket/kravat olmali. takim yoksa siyah kumas pantalon kahverengi ceket de olur uyumlu olduktan sonra.

eğer mezun olduğun okula başvuruyorsan ve mülakatı yapacak hocalar tanıdık insanlarsa,
günlük kıyafetlerinle saç-sakal gidebilirsin, zira ben öyle yaptım 3 dk. sürdü (:

ama başka bir üniversiteye başvuruyorsan takım elbise giymesen bile düzgün giyinip, temiz insan imajı vermek hoş olur (:

takım elbise abartı değildir, karşı tarafa önem gördüğünü hissettirir.
ayrıca hiç sanmam ki birisi "takım giymiş lan mal" deyip sizi elesin. tersi mümkün olabilir ama.

herkesin kot-gömlek girdiği mülakata takımla girerseniz bir şey kaybetmezsiniz. aksi için aynı şey geçerli değil ama. tıraş olayını da es geçmeyin.

valla daha yei mezun olup yüksek lisans mülakatına giderken takım giymek bana çok acayip gelmişti, giymeden gitmiştim bende, sonra bir baktımki mülakat sırasındaki herkes takım elbiseli, ee tabi onca ortalam ales dil boşa gitti alınmadım, sonra kader bizi...neyse efendim sonuç olarak giyiniz eşşeklik etmeyiniz diyeyim dedim bende son olarak.

master mülakatı en rahat mülakattır, iş mülakatına gitmiyorsunuz biraz düzgün giyinin yeter, öyle takım elbise falan abartıdır efendim bu, adam sizin bilginize bakıcaklar mülakatta.

transit ticaret'i andırıyor bahsettiğiniz. tüzel kişi olmak gerekebilir.

Yarın resmi tatil. İşçi çalıştırmak ekstra ücretlidir (2 katı) yani pek umut bağlama. Cumartesi günleri çalışıyor. Geçen hafta yurtiçi kargo cumartesi günü telefon getirdi.

ptt kargoyu cumartesi çalışırken gördüm.

cumartesi çalışıyor da yarın (1 mayıs) çalışır mı bilemiyorum açıkçası.

bugun mng kargoya bi kargo için gittim yarın kapalılar.

yarın hiç bir kargo şirketi çalışmıyor, bizim şirketin yarın acilen gönderilmesi gerekn parçaları elimizde patladı oradan biliyorum diyerek destekli salladığımı belirteyim.

Bir Zamanlar Çocuktum'a katılıyorum, en azından Yurtiçi ve MNG'nin çalışmadığını biliyorum. Eğer diğerleri çalışsaydı bu ikisi de çalışırdı mantığından hareket ederek diğer kargocuların da çalışmadığını söyleyebilirim.

cumartesi kargocular çalışıyor ama daha erken bitiriyorlar paket alımını (en azından yurtiçi normalde 18-19'a kadar alırken ctesi 16-16.30'a kadar alıyor). tabii ctesi alınan paketlerin dağıtımı pazartesi yapılıyor.

Sabah sürat kargonun önünden geçtim, Çamlıca şubesi; açıktı. Bugün çalışıyor musunuz dedim; tüm şubelerle çalışıyoruz dediler. Senin oradaki sürat kargoyu bir telefonla dene bence.

nerden bilebiliriz ki hiç tanımadığımız bir insanın nasıl bir tavır takınacağını.

1- sevmem genelleme yapmayı ama çoğunluk hayır, seninle mi uğraşacağım gibi bir tepki verir. bir de istediğiniz şey yasadışı olduğu için iyi bir insan olsa bile kabul etmeyen doktor olabilir. gerçi para alınca mı yasadışı oluyordu. bilemedim şimdi..

@coffee and cigarettes; tahmin istemiştim sadece!

Ben üniversitedeyken bu dediğini yaptım ve doktor bana "Kusura bakma veremem" dedi. Hayatımdaki ilk gerçek olmayan rapor talebimdi, aynı zamanda da son oldu. Teşekkür ettim çıktım, ağlanacak halim yoktu.

aynı gün ise sağlık ocağından(merkez değil) sanırım alabilirsin. ama demogoji yapamazsan bile sevimli olmaz zorundasın, tecrübeyle sabittir.

ben lise son'da bakırköy kızılaydan almıştım
hiç konuşmamıştım bile 2-3 sene öncesinin 25 milyonunu mu ne vermiştim yanlış hatırlamıyorsam veznede kadın parayı aldı "doktor sizi bekliyor" dedi girdim doktorun odasına "merhaba nasılsınız buyrun" dedi imzaladı verdi adam
kızılaya bakın isterseniz..

hala öyle midir, yoksa bilgisayarlı sisteme geçmişler midir bilmiyorum ama normalde siz doktorun odasına girersiniz bu sırada hemşire sizi bir deftere kaydeder. sonra rapor yazıldığında da o başka bir deftere kaydedilir filan. işte geçmiş gün için rapor almak zordur çünkü o defterde sizin istediğiniz günde bir boşluk olması gerekir ki bu da genelde olmaz.

bu nedenle hiç uğraşmayın derim.

vermediği gibi fırça bile çekebilir.

ben aynı gündeki sınavdan dolayı gerekli tavrı takınarak (shrek'teki şu kedi gibi bakarak) almıştım. rahat olmuştu. ama geriye dönük rapor vermez diye düşünüyorum.

bana egosu şişkin olan biri vermemişti. sınava giremedim fena patladı. okul 1 sene daha uzadı.
ne yap et hasta numerosu yap

curve f verirse kalırsınız...yani hocasına bağlı..
curve dedikleri ortalama hesabı bu arada 50 nin üstüne curve yapmak ta ayıp kaçar üniversite camiasında..en azından bırakmaması lazım bu notlarla

@galadnikov: valla bilmiyorum ki abi, çocuğun teki "hocam, sınava girmeyenleri curve'e katıyor musunuz?" diye sordu, adam da "yok, sadece girenler," diye cevapladı. ben zaten tam o anda curve olduğunu öğrendim, girmeyenlerin curve'e dahil edilmediğini de aynı anda öğrenince çifte dehşet oldu :)

@gunetapar_: curve cc diyosun di mi, hay ağzına sağlık senin. evet, bu tek sınav, finali var bi de. ona kasayım bari.

curve fd weren de war. hemen sevinme. ama o dersin sınawına binlerce kişi giriyor tabi.

bu arada curve yaklaşık 69 çıkıyor. yani bir nevi katalog olacak. geçme notunun 60 olduğunu varsayıyorum tabi. pek tırsmana gerek yok cc hocan pis biriyse de dc ile geçersin finalde de böyle not alırsan.

oha ama ben ba veren bile gördüm. yani her şey hocaya bağlı.

çok da ümitlenmemek lazım dd veren görenler var burda =)

yukarıda da denilmiş ama curve'lu sınavlarda curve'a kaç vereceği, curve'ü geçirip geçirmeyeceği tamamen hocaya bağlı. sizin durumunuzda geçersiniz gibi geliyor, curve'e f veren hocaları da gören biri olarak. hatta tahminimi de yapayım "cc" verir gibi sanki, ama tamamen sallıyorum tabii ki bunu.

curve'e f verenlerde de genel olarak şu şekilde oluyor; adam diyor ki curve kaç olursa olsun 40'ın altını bırakcam. yani sınıf ortalaması 30 bile olsa 39 alan biri dersten kalıyor bu durumda.

100 üzerinden 67 alan birinin bırakılmaması gerekir. bugüne kadar gördüğüm en yüksek katalog bizim okuldaydı. o da 65 idi.

O notların ortalaması 67,10. Senin not da 67. Hoca fantastik bir curve yapmaya niyetli değilse CC alman lazım gelir.

Bu notlarla 60'ın altı (hocaya bağlı olarak) ya kalır ya da DD alır.

sağolun arkadaşlar, nispeten rahatladı içim. ben dd'ye de razıyım, fd falan verip şutlamasın da...

tamamen hocasına bağlıdır.
curve çok düşük çıkarsa dc verenler çok sıktır(dd bile veren olur). kimisi ayıp olmasın diye curve'ün tam 1 altına dc verir.
curve yüksek çıkarsa(mesela 75) katalog'a çevirilir.
bazı hocalar da 3-4 kişiye aa verir, ya da düşük performanslı bulduklarını bırakır kalanları bi şekilde notlandırır...

mesela da yazdığınızın cevabı evetmiş, oda arkadaşım söyledi. üstteki sorunuzun cevabı da alttaki soruymuş. (böyle soruya böyle cevap)=)

evet, cerraha zaten bir de ilaveten operatör denmesine gerek yok ama uzmanı olduğu dalın kesip biçme işlemlerini de yapanlar operatör doktor oluveriyor.

Merhaba,
Bence "körnz" diye okunuyordur.
Kolay gelsin.

howjsay.com

"kiırnz"

Çok garip bir şekilde "körnz" diye okunduğunda çok kararlıyım. :))
desdinova da haklı olabilir ama, kararlıyım. ehehe
Özel bir isimde ya da yer adında mi geçiyor bu?

nuage haklı. "körnz" diye okunuyormuş.

edit: o zaman biz de kaynak gösterelim de göstermediler diye zıplamasınlar.
tureng.com ve tabii ki microsoft sam.

alacağınız olsun! bugün yaklaşık 65 kere kiırnz dedim :)))

neyse, sorarlarsa "ben kiırnz demedim ki, kiıeörnz dedim," derim.

desdinova sağolsun, zamanında çok olasılık sorumu çözmüştü. onun hatrına stefan kuntz bile derim.

eyvallah efem.

ben hâlâ "kiırnz" olduğunda iddialıyım, kaynak gösterdim, haklı diye zıplamadım.

Öncelikle doktor değilim dolayısıyla hastalığınızın antibiyotik gerektirip gerektirmediği ile ilgili bir şey diyemem. Ancak, memlekette gereksiz ve fazla ilaç yazımının olduğu da açıktır, bununla ilgili bir ton rapor var. Şincik neden oluyor derseniz:

1. İlaç şirketlerinin promosyon adı altındaki baskısı (Şu kadar ilaç yaz, sana bizden LCD TV)
2. Kimi doktorların tedavi olayını otomatiğe bağlayıp, ota boka aynı ilacı yazmaları, aynı tedaviyi uygulamaları. Literatür falan takip etmez bunlar, sadece sizin hastalık türevlerinde değil, başka alanlarda da bizzat yaşadım. Sonra "iyi de doktor şöyle böyle" deyince de araştırıp geldiğiniz için size çemkiriyorlar. Çok enteresanlar.
3. Türk insanının ilaç yazmayan ya da az yazan doktoru doktordan saymaması. İlaç az olunca, doktor işi bilmiyor gibi çok fantastik bir algılama var millette.

Bu antibiyotik hikayenizin benzer bir versiyonu şu an antidepresanlarda yaşanıyor. Canım sıkkın antidepresan, başım ağrıdı antidepresan, kıçım acıdı antidepresan. Ekşi duyuruya her gün ortalama bir antidepresan sorusu geliyor, şaka gibi.

Böyle de bir şey varmış:
www.palhaber.com

antibiyotik kullanmayı asla düşünmeyen biriyim. Bu tür ilaçlar, bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Antibiyotikler bağısıklık sistemine yardım etmeyip, onun fonksiyonlarından birini üstlenirler. Bunun sonucunun da bağışıklık sisteminin işlerliğinin bozulması olacağını kestirebilirsiniz.

www.drlwilson.com

www.natural-cures-ear-sinus-infections.com

immunedisorders.homestead.com

gecen gün hastanedeydim, yanimda bir ilac mümessili telefonla konusuyordu. yeni sistemle ilac kotalarının cok zorlandigini, doktorlara hocam nedir durum dediginde doktorlarin "gelene dayiyorum bir kutu" dedigini, ama yine de islerin eskisi gibi olmadigini söylüyordu. işin bu kismini göz ardi etmemek lazim.

sui'nin 3. maddesi ço önemli bir faktör. bir de novosefçi doktorlar var. gelene-gidene novosef dayıyorlar, o da bir şekilde iyileştiriyor hastayı, reçetesini yazan da iyi doktor oluyor, falan. neticede güvenmek lazım doktora. güven vermiyorsa ikinci bir doktorla sağlamasını yapmak lazım.

akademik değilim ama elimden geleni yardımı yaparım, anadolu üniversitesi'nden katılıyorum.

mail grubu kurmak sağlıklı iletişim için iyi olur aslında. ne dersiniz?

bu kadar az kişiyle mi? bir gün daha bekleyelim.

bilkent için yardım edebilirim.

GYTE, Kocaeli Universitesi için yardımcı olabilirim.

önce şunu araştırın isterseniz:

* tez merkezinde basılı olarak tüm tezler bulunuyor zaten.
* tezler fotokopi parası karşılığında adrese postalanıyor.


AMA eserin yalnızca %10 luk bir kısmının kopyalanmasına izin veriyor olabilirler. (olmayabilirler de tabi. hatırlamıyorum)

• Tez yazarları tarafından “Çoğaltılması ve yayımı için” izin verilmemiş olan tezlere Merkez’den erişim imkanı yoktur.
• Ulusal Tez Merkezi’nde verilen “fotokopi hizmeti” tamamen durdurulmuştur.


kaynak :(bkz: http://tez2.yok.gov.tr/)

yildiz teknik ten yardimci olayim ama okulum her an bitebilir. bitmeyebilir de tabii.

scribd www.scribd.com burada aramadan geçmeyin.

selçuk üniversitesi, ankara'daki üniversitelerin bir kısmı ve anadolu üniversitesi adına yardımlarımı esirgemem. ancak şu an için çukurova ve mersin üniversiteleri elimin altında :D
anliicanız yardımım dokunur sanırım. bir seneye kadar benim d e böyle şeylere ihtiyacım olacak. pre-akademi evresindeyim diyelim. mail grubu fikri bana da çok mantıklı geldi. sevgili kabablanka bu işe de bi el at bence. topla mail adreslerimizi bir araya. hepimize kolay gelsin...

Mezun olmama kısa bir süre kala iyilik kazansın diye, Sakarya Üniversitesi kaynakları için bir şeyler yapabilirim sanırım.

marmara üniversitesi ve bilgi üni. için yardımcı olabilirim ben de.

mail grubu oluşturulsun bence ben de ege üniversitesindeyim yardımcı olabilirim.

bir gündür nete giremediğim için duyuruyls ilgilenemedim, kusuras kalmayın...
bu kadar kişi başlamak işçin gayert uygun. mail grubu fikrine katılıyorum. benim gibi kötü bir bilgisayar kullanıcısının bu işi yapması çok zor. bir bilen üstlenebilir mi?

haydi türkiye ilerii !!

boğaziçi için yardımcı olabilirim

benim zamanim var, mail grubu acabilirm, mailleri toplayayim katilmak isteyenler icin
sozluktekilere mesaj atip soruyorum, geri kalanlar email adreslerini buraya yazabilirlerse sahane olur

[email protected]

teşekkürler cisterna...

ne demekk zor bisey degil, size tesekkurler : )

[email protected]

[email protected]

[email protected]

kocaeli ünivesitesi. yardımcı olabilirsem ne mutlu.

ankara üniversitesi'nin adı hiç doğrudan geçmemiş sanırım. bir yüksek lisans öğrencisi olarak özellikle dil ve tarih-coğrafya fakültesi (dtcf) için elimden geleni ardıma koymam (iyi anlamda =p), beytepe'den bildirenler olmuş ama bir hacettepe mezunu olarak da beytepe de kanatlarımın altında sayılır.. her iki üniversitenin diğer fakülteleri için de garanti veremesem de çabalayabilirim pek ala.. ayrıca fikri ortaya atanları da tebrik etmek istiyorum, yök'e ulaşılamayan şu zamanlarda beyyle bi' oluşum elzem..

bu arada sözlükteki makale aranıyor duyuruları da benzer bi' şey olduğu için, her ne kadar temelde işleyişi çok farklı da olsa, ikisini bir araya getirmek gibi bi' de fikir atayım ortaya. zira, tez arayan insan araştırma yapan insandır, e araştırma yapan insana makale de gerekir dolayısıyla a=c diyeyim özetle..

neyse, ne diyo'duk? guugıl ve yahu için iki ayrı adres vereyim;

[email protected]
[email protected]

elimden ne gelir, prosedür tam olarak nasıl işliyor bilmiyorum; ama yapabileceğim bir şey varsa boğaziçi için yardımcı olmak isterim.

[email protected]

@supercalifragilisticexpialidocious: fikrin güzel. cisterna bunu da dikkate alacaktır. destek için de ayrıca teşekkürler.

@yiğitarda: işleyiş konusunda bir takım sıkıntılasr olabilir. üstesinden gelmek için zekice fikirlere ihtiysç vsr. benim aklıma takılan eşitlik konusu. (başkası için)kütüphanaye kaç sefer gidildiği mi, orada kaç tez için zaman harcandığı mi, önemli?

daha bir çok teknik sıkıntı olacaktır. bu konuda lütfen görüşlerinizi yazınız.

bence bu böyle kurallara bağlanırsa insanlar katılmaktan imtina edecektir. teze ihtiyacı olan gruba mail atar, uygun olan kişi yanıtlar. borç alacak diye yükümlenirsek zamanla tatsızlaşır bu konu. bir de grubun katılımcıları okuldan arkadaşlarına da gruptan bahsederse iyi olur. bir fakülteden birden fazla katılım oldukça iyi olacaktır.

@serseri martı: sanırım haklısın...

ben de dahil olmaktan mutluluk duyarım. ancak arkadaşlara katılıyorum, zorunluluk gibi değil de (bkz: faili meçhul kıyak hareketi) gibi bir yaklaşımla yürürse bu iş daha sorunsuz yürür gibi?

bence de oyle zorunluluk gibi bisey koymak sacma, su kadar yardim isteyen bu kadar yardim etmeli yoksa olmaz falan filan diye. kulaga itici geliyor, yardimseverlikten cikip vazifeye donusmesin.
kabaca ulasamadigi kutuphanelerdeki belli bi materyale ihtiyaci olanlarin, kutuphaneye kolayca erisebilenlerden yardim isteyebilecegi bir mecra olsun bu mail grubu.
su an 8 uyes var, 7 kisinin de onayi bekleniyor. e-mail adreslerini verenler kisa sure icinde kendilerine ulasan invite i kabul ederlerse en kisa zamanda faaliyete gecilir.

Kocaeli ve GYTE için eklerseniz sevinirim.
[email protected]

@summer of 1985 ve cisterna: sizlere katılıyorum. benim sorun olmaması için dile getirmeye çalıştığım,beleşçiliği (!) önlemek adına bir öneri idi. bu amaçla konulacak herhangi bir kuralın sonuçlarının daha olumsuz olacağını ancak serseri martı yazdıktan sonra fark ettim.

bu tarz teknik sıkıntıları, ekşi kalitesinin çözeceği umuduyla...

turkiye capinda bir tez kardesligi, yardimlasma, dayanisma, dostluk, ilim,
irfan için.. HEY HEY HEY HEY HEY (Titan zinciri nidaları)

[email protected]
9 eylül üni. yardımcı olabilirim.

2) yok. doldurulmamis, en onceden verilmis ukte disindakileri goremiyoruz.

olsa güzel olurdu. sözlük için de iyi olurdu bence. kutsal bilgi şeysi gelişirdi.

(bkz: sözlükle ilgili istekler) başlığına yazabilirsiniz..

philps sa 5425

samsung yp-t10
tavsiye ederim kendimde kullanmaktayım. ben 350 liraya almıstım şimdi gittigidiyor fiyatı 160 civarı 4gb lığı. radyosu blutooth u ekranı film oynatması oyunları herşeyi var. memnun olacağını düşünüyorum

2 inç QVGA video (30fps)
2 inç QVGA (320x240, 30fps) ekranda filmler pırıl pırıl görünür
eğlenceli ve kişiye özel kullanıcı arayüzü
“Sammy” Character Animation GUI [Sammy Karakter Animasyonu Kullanıcı Arayüzü] ve Pendant GUI [Kolye Kullanıcı Arayüzü] seçeneklerinden birini belirleyin (çalarınızın rengine uyacak 5 renk). Hatta kendi resimlerinizle duvar kağıdını kişiselleştirebilirsiniz.
Bluetooth 2.0
YP-T10, sesi uyumlu kulaklıklara kablosuz olarak aktarmak için Bluetooth 2.0 özelliğini barındırır. Aynı anda 2 kablosuz kulaklığı ve bir kablolu kulaklığı destekler, yani aynı anda 3 kişi aynı müziği paylaşabilir. Kablosuz ses aktarımı video izlerken de kullanılabilir.
Bluetoothu olan cep telefonlarına bağlanabilme ve gelen aramaları YP-T10 üzerinden görebilmek ve görüşme yapabilmek.
güçlü ve çok işlevli
Bu ürün yalnızca üstün bir ses çalar değil. FM Radyo, FM Kayıt, Ses Kayıt, Metin Görüntüleyici ve Resim görüntüleyici gibi başka kullanışlı özellikler de YP-T10 ürününün övünç kaynağıdır.
Kutudakiler
Samsung YP-T10 4GB Siyah
Kulaklık (Samsung AH30-00087D)
Kurulum CD`si
USB Kablo
www.cnet.com.au

www.sahibinden.com
satan ben diilim ama fyat süper

sony ye bak derim, o fiyata istediğin kapasitede bulursun hem video da oynatabiliyor.

birsürü marka/model kullandım.. sony veya ipod modellerinden ASLA şaşma derim.. mümkünse ipod'dan şaşma..

sansa fuze'lara da bakabilirsin.

siddetle sandisk sansa clip diyorum. aradigin butun ozellikler var onda. ozellikle ses kalitesine inanamayacaksin.

(bkz: cowon) tüm modelleri iyi=) isteğinize göre seçebilirsiniz..

(git: 63952)

şöyle bir sebebi olabilirmiş gibi geliyor bana ya da kendim de aynı dertten müzdarip oldugum için kendimce uydurduğum bir şey; kafa sürekli bir şeylerle meşgul, aynı anda bir sürü şeye odaklanmaya çalışıyor ama bir yerden patlak veriyor, hem sakız çiğnerken aynı anda yürüyememek gibi hem de değil :)

bir de küçük bir kuzenimde vardı böyle bir olay, doktora gittiğinde göz tembelliği olduğu ortaya çıkmıştı onda, ama benimki veya tahminime göre sizinki dalgınlık, kafanın başka şeylerle meşgul olması gibi sebeplerden olabilirmiş gibi geliyor.

dikkatsizlik??

bu kadar dikkatsiz veya dalgın isem yaşamımı sürdürememem gerekirdi herhalde yav. yani başka şekillerde de kendini gösterirdi sanırım.
bu sanki daha çok diz ve dirsek arkadaşların yerini tam kestiremiyorum gibi. fazla mı uzunlar fazla mı kısalar, çok mu çıkıklar bilemedim ki. ama tuhaf bir şey.

bende de mevcut. stresten, yoğun düşünmekten ve yeterince dinlenip konsantrasyonunu toplayamamak ve mesela banyoda, mutfakta vb yerlerde ihtiyaçlarını giderirken kafanın başka şeylerle meşgul olmasıdır diyorum. bir baş ağrısı da semptomlar arasındaysa kesinlikle sizinde ihtiyacınız olan şeyi yapmaya ihtiyacınız var :)

peki yürürken filan dikkat ediyor musunuz bir sonraki adımınızın basacağı yere. etmiyorsunuz gibi=) birkaç gün hani çocukken derlerdi ya "önünüze bakarak yürüyün"=)

aa solfej baş ağrısı da var evet. peki nasıl çözülür ki bu? "ihtiyacınız olan şeyi yapmaya ihtiyacınız var " ne demek ki?

dambil, etmiyorum pek ama eskiden beri etmezdim. şimdi niye arttı ki acep?

yaşınızı bilmiyorum büyüme çağında olur genelde, boy atılan dönemde...

neye ihtiyacınız olduğunu bilirsiniz ama söyleyemezsiniz ya işte öyle bir şey tabi bu dediğim gibi yoğun yaşamdan kaynaklanan bir şey ise. üstesinden gelebildiğiniz fakat bir robot durumunda yaşadığınızda ortaya çıkan bir şey olabilme ihtimali mevcut olduğu göz önüne alınırsak bir çok ihtiyaç sıralayabiliriz... spor yapıyor musunuz? hafif ağır her ne tür olursa ve yaş da önemli tabi.

:) yoldaki işaretler yaşım 30 ama evet haklısın. tam o zamanki kolunun bacağının büyüklüğünün farkında olamama durumu gibi.

solfej, spor yapıyorum. dediklerin mantıklı sağolasın.

herkese teşekkürler.

:( sırf diz dirsek değilmiş. çenemi geçirdim şimdi dolap kapağına.

eğer ağır spor yapıyorsanız (body building vb.) vücudunuz hantallaştığından dolayı oluyor olabilir dikkat. açma germe, vücudun esnekliğini arttırma çalışmaları yapın. aynı şekilde vücudunuz son zamanlarda fazla esnekse ihtiyaç duyduğu alan alışık olduğundan fazla olduğundan olabilir bunu çarpmaların nasıl gerçekleştirdiğine bakarak anlayabilirsiniz.

gözünüz mü bozuldu acaba?
gerçi ben de sürekli kafamı ve ayaklarımı bir yerlere çarparım, takılırım. tamamen dikkatsizlikten. alıştım artık.

kediebesi, gözüm bozuk zaten gözlük kullanıyorum uzun zamandır. sanmam ki ondan olsun.

solfej, yahu bak tam da bu yüzden olabilir. 3 aydır spor yapıyorum. ağır değil. esneme ağırlıklı. vücudumun dengesi değişmiş olabilir.

aa rahatladım bak. teşekkür ederim.

sakarlık kafaya taktığın sürece daha da artan bişi. ben senelerce dalga konusu oldum. şimdi hiç düşünmüyorum. ha tabii yine bacaklarım morluk içinde olabiliyor ama kafamı filan çarpmıyorum artık. dikkatsizlik diyenler için; alakası yok.

yürüyüşte sakarlık ve hareketler arası uyumsuzluk vs. çok sık yaşanıyorsa bazı hastalıkların belirtisi olabilir. anlattığınız kadar sıksa bi doktora görünün bence, içiniz de rahat etmiş olur.

boshi teşekkür ederim.

www.kivahan.com.tr

burası fena değil sanırım.

yenide üretilen sarelle.

yeni üretilen sarelle gerçekten çok iyi

Bak bir daha da ben diyeyim, yeni sarelle. Şarkının adı da beggin'.

denemek için aldığınız ürünün en küçük boyunu alın bence. koca kavanoz çöpe gitmemiş olur.

İlginçtir ki ben de Nutella hastasıyken bir gün Nestle aldım, sonra Nestle'yi daha çok sevmeye başladım bir süre sonra nutella aldığımda nutella fazla fındıklı gelmişti. Sarelle ise en fındıklısı bana göre, baydı beni. Sonuç olarak Nestle en güzeli bence kıvamı da süper!

ben de daha daha diyeyim oran arttırmak için yeni sarelle

pek umudum yok ama koca kavanozu alınız beğenmezseniz bana gönderiniz, çöpe gitmesin.

evet alpella gerçekten dehşet verici şekilde kötü bir çikolota.tadı çok acı ve dediğin gibi margarin kıvamında. tavsiye olarak nutella'dan gram şaşma derim ...

nutella'da palm yağı kullanılıyor. :/
peki madem. sarelle'nin fındık kreması da şahane hatta kakaoluya bin basar.

bim'lerde satılan peripella'yı denersen, hem nutella'ya şahane ve ucuz bir alternatif bulursun hem de belki "- kral öldü, yaşasın yeni kral!" diye bağırırsın.

ben de kulvarın dışına çıkıyım: bim'deki polmak fıstık ezmesi. bunu yediğimden beri şokella, nutella yemiyorum.

azdırıyor orası ayrı tabi:)

fındık ezmesi o sürülen zımbırtılar arasında en iyisi bence

ülker golden krem de iyi bence.

"azımsanmış" olabilir mesela.

ama iki-üç kelimeyle daha güzel ifade edilebilir tabi.

istihfaf

küçümsemenin (ya da istihfafın) underrated'ın tam karşılığı olamayacağını düşünüyorum çünkü underrating'te bir görmeme ve/veya görmezden gelme, ilgilenmeme, pas geçme söz konusu. diğer yandan küçümsemek için etkin olarak söz konusu özneyi ölçüp biçmeniz ve "bir halt değilmiş," çıkarımında bulunmanız gerekiyor. bir insan underrated olduğundaysa "çevre" dediğimiz küme bu adamı "görmüyor". küçümsemekten çok farklı bir durum bence bu. eğer birebir aynı olsaydı nihat doğan çok underrated bir adam olurdu mesela.

underrated : degeri yeterince anlasilamamis

tek kelime zor

overrated- abartilmis olarak alinirsa, underrated- yerin dibine sokulmus gibi gorulebilir. (tek kelime zormus evet) hani biri asil degerinin ustunde deger goruyordur, digeri de asil degerinin altinda (bilerek yapilan bi sey tabi bu, kiniyoruz)

Underrated: "Kıymeti bilinmemiş", "değeri bilinmemiş"tir bence.

tezyif olabilir.

12. dalga ergenekon olayına anlam veremedim bu arada :)

Bu anketin ADD üyeleri arasında yapılması daha doğru olur bence.
Gerçek hayatta bana hiç bir faydası olmayan ADD ile her gün hayatımı kolaylaştıran Google arasında seçim yapmam, anketin sonucunu yanıltabilir.

Diğer yandan, babama bile küfretse Google'dan vazgeçmem lan.
Sonuçlar çok üzücü olabilir sizin için, hazırlıklı olun derim.

ADD'nin yaptığı tam bir saçmalık. Herkes Atatürk'ü sevsin diyor, iyi diyor güzel diyor da , menfaatini düşünen kimi kesimler atatürk'ü sevmeyebilir. Hatta istemesek de hakkında saçma sapan şeyler de yazabilir. Ama kalkıp da suçu google'da bulmak tam bir saçmalıktır.

şimdi şöyle bişi de var. gerçekten ilgili sitedeki yazılanlar çok adice ve çirkeflikten başka bişey yok. yazan adamın köpekten farkı yok. add'lilerin de köpeğin peşinde koşup taşlayan çocuklardan farkı yok.

tabii ki add

Sorun Kemalizm ve Atatürkçülüğün aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün fikirlerinin değil, İttihatçılığın devamı olmasıdır. Biraz araştırırsanız görürsünüz ki milliyetçilik kisvesi altında ülke yönetimini halka baskı aracı olarak kullanmak, beğenmedikleri insanlara tetikçilere vurdurmak gibi pek çok ortak yönleri bulunmakta.

Pragmatik bir lider olan Atatürk'e atfedilen *izmlerin bu kadar bağnaz ve statükocu kurallara sahip olması beni çok güldürmektedir.

çok başarısız ve yanıltıcı sonuçlara gebe bir anket sorusu olmuş verdiğiniz linkteki: "birinden vazgeçmek zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz?"

hangisini ne için seçerdim? yanımda kalması için mi gitmesi için mi? muğlaklık var burada.

muaf olmaması lazım, sonuçta özel isim falan değil. teleskobu/teleskobun doğrusu. hocanın gözünden kaçmıştır büyük ihtimalle.

Soyle bir yazi buldum:

p, ç, t, k harfleriyle biten, yabancı dillerden dilimize girmiş birçok kelime sesli harflerle başlayan bir ek aldıklarında değişikliğe uğramazlar. Bu kelimelerin sonundaki sert sessizler yumuşamaz. Ornek: Cumhuriyeti, esareti, saadeti

Simdi genelde t ile bitenlerde goruluyor ama teleskop da bu kurala dahil sanirim.

tek heceli kelimeler ve yabancı dillerden geçmiş bazı kelimelerde yumuşama görülmeyebilir, diye bir kuralımız var; emme bu "bazı" neye göre belirlenir bilemiyorum. sanırım halkın kullanımına göre, zaman içinde şekilleniyor.
"teleskop, -bu" için:
tdkterim.gov.tr
bazan, tdk ne kadar doğrusu şöyledir dese de içimize sinmez, bildiğimizi okuruz :)
hocaya bişey dememek, kalp ve beden sağlığı açısından iyidir.

tdk'ya şimdi ben de baktım, "teleskobu" şeklinde orada da ama nette de şöyle bir baktım sanırım her 2 kullanımı da mevcut. atıyorum "einstein teleskopu" diyen de var "teleskobun icadı" diyen de.

böyle meselelerde bir "olması gereken" vardır, bir "olan". birincisi tdk'dır, ikincisi kullanıcılar (yazar, şair vs). kullanıcılar her zaman tdk'yı takmıyor. hele ki akademik çalışmalarda kriter tdk olmalı halbuki. ama çeşitli kullanımlara rastlamak mümkün.

valla elektron mikroskobu oluyorsa "teleskobu" da olabilir ama bana da komik geliyor. "diyalekdi" falan da denmiyor mesela, o da ilginç "maketi" deniyor, "makedi" denmiyor mesela. gene "izotobunun" diyen de hiç duymadım. bi standardizasyona gidilememiş herhal. ermanen'in dediği doğrudur ama sanırım (bu durumda elektron mikroskobunu da elektron mikroskopu yapmak gerekiyor tabi).