1200 var 1209 un ilk modeli. mavibilgisayar'da 66 lira. onun renkli ekranı 1208 var 69 lira=) 1209 da 76 liraymış.

1208 ve 1209 arasındaki fark nedir hiçbir fikrim yok. ben 1208 kullanıyorum arada mesajlar gitmiyor filan ama sorun avea'dan kaynaklanıyor diye tahmin ediyorum her seferinde. 1208 alırken gönlüm 1200'den yanaydı ama o zaman fiyat farkı 3 lira değildi=)

samsung c260

sony er k790
samsung l760-d900
nokia 6500c

philips xenium.
radyosu da var.

lg kp105 1200'lerden daha zarif sanırım. radyosu falan da var.

nominal faizde 100 lira yıllık %50 faizden 2 sene sonra 200 lira olur.(faiz 100 liraya işlenir, her yıl para 50 lira artar)
100
150
200
faiz ana paraya işlenir.

efektif faizde ise yıllık %50 faizden 2 sene sonra 225 lira olur. Faiz yıl sonundaki paraya işlenir.
100 *50/100 =150
150 *50/100= 225

enflasyonun efektif faizde kullanımı ise şöyledir:
ef: efektif faiz
i: enflasyon
f: faiz oranı
Ef= i(f+i)

ben efektif faizi bilmem de enflasyon etkisinin nasıl yansımadığını söyleyeyim:

diyelim 100 liran var, %50 faiz geldi 150 liran oldu. bu nominal.

lakin enflasyon da öyle bir arttı ki bir yıl önce 150 lirayla aldığın şeyi alamıyorsun, o zaman 125 olan şeye yetiyor şimdi paran. gerçekte 50 lira gelirin yok yani, 25 lira var. reel olarak o kadar karın olmasa da nominal olarak var gözüküyor. nominal sayısal demek zaten, reel de gerçek(yani).

ilk açıklama güzel olmuş ama bir kısmı hatalı bence.. sorulara sırayla karşılık vereyim:

piyasada bahsi geçen faizler "nominal, cari faiz" gibi isimler alırlar. bunların dışında özel bir faiz oranı yoktur zaten evet. "reel faiz" diye teorik bir faiz vardır, bunu bulmak için "nominal" faizden enflasyon oranı çıkarılır. böylece yükselen mal fiyatlarına karşı gerçekte ne kadar (reel, enflasyon üstü) faiz kazandıgımız ortaya çıkar.

efektif faiz ile bileşik faiz aynı şeydir. bunu da "dönemsel" faizden hesaplarız. ilk mesajda "dönemsel faiz" ile "nominal faiz" karıştırılmış. karşılaştırabilecek faiz türleri değil onlar. (nominal vs reel) ve (dönemsel vs bileşik) şeklinde karşılaştırma olur.

sayısal örnek: bankaya gittim "6 aylık faiziniz kaç?" dedim. %10 dediler. enflasyonun yıllık %5 oldugunu biliyorum diyelim.

dönemsel nominal faiz: %10
efektif nominal faiz: %10.25 (hesap 6 ayda bir yenilendiginden: 1.05x1.05)
kazanacagım reel yıllık faiz: %10.25-%5.00=%5.25

@507: "effective interest rate" ile "compound interest rate" arasında bir nüans var gibiydi sanki, yanılıyor muyum?

burada sorulan anlamiyla herhangi bir farki yok. "efektif" demek gercekten etki eden yillik bilesik faiz demek.

nuanslari icin: en.wikipedia.org

profesyonel tavsiyeleriniz için teşekkür ederim, elbet kenarda milyarlarım olunca bi şahıs şirketi kuracağım, fakat o milyarların akışını başlatabilmek için şu yukarıdaki sorulara cevap bulabilirsem çoğzel olacak.

kısa vadede bir sorun çıkmaz. ancak arkadaşının şirketi düşük ciroluysa, ve senin işler yüksek ciroluysa, uzun vadede maliyenin arkadaşının şirkete bir çay içmeye gitmesi muhtemel. vergi oranı %18. 1000 tl'lik bir iş yaparsan, bunun 180 tl'sini arkadaşına vermen gerekir. gerçi arkadaşının fazladan fatura girişi varsa(bunun teknik bi adı vardı) senin o 180 tl'yi de rahatlıkla karşılayacak durumdadır, gerek de yoktur belki.

divit'in olayı hatırlar gibiyim sanki kumar falan geçiyordu işin içinde. kendine bir şahıs şirketi kur, vergi numaran olsun doğru diyor, daha ciddi görünürsün dışarıda. ancak bir sefere mahsussa ben olsam arkadaştan eşten dostan hallederdim, sorun çıkmaz.

fiş kesmemek için, fiş bitti cart curt denebilir de, fatura için insanlar beklediği için mantıklı bahane bulmak zor. karşındaki senden fatura istediğini göre büyük ihtimalle bunu şirket giderine yazacaktır, yani alternatifi yoktur faturadan başka, çok mırın kırın edersen gider belki de.

aha buldum, fatura matbaa'da de.

daha once benzer bir soru sormustum ayni durumda kaldigimdan. daha sonra isveren kisi "ben stopajini oderim" demisti, yani senin kdvni sana verecegi ucretten dusup vergiyi kendisi oduyor aldigi hizmet karsiligi. belki oyle bir sey yapar?

@abtash: o tip bir yalan tutturamam, iş epey uzun soluklu bir süreç. ayrıca inşallah o dediğin fatura fazlası olan insan cinsinden bulabilirim :)


@kurukafa: yani siz nihayetinde fatura kesmediniz öyle mi? ama bu adam bana diyor ki "ben şirkete resmi gider olarak yazmalıyım bunu, o yüzden fatura istiyorum". neyse sizin çözüm de aklımda olsun, öyle bir ihtimal varsa sokuştururum.

kimse sizin cebinize girecek olan paranın vergisini ödemez. o yüzden kime fatura kestirirseniz kestirin paşa paşa %18'i ödeyeceksiniz. ayrıca sizin için keseceği faturanın şirketin cirosuna oranı %10-15 nin üzerindeyse problem yaratır bir süre sonra. bunun stopajı var, muhasebecisi var, tükkanın kirası, elektrik, suyu, çırakların harçlığı, kalfaların ssk primi var...
şirketin sahibi çok yakın arkadaşınızsa bir şey diyemem ama değilse bir olur iki olur üçüncüde trip yapar adam. ben yaparım misal.

zaten o parayı ödememek gibi bi planım yok, birinin cebinden çıkacaksa benden çıksın. ben onu çevirir işverene sokarım. prosedürü anlayalım da iyice.

gelir vergisi ve kdv'yi birleştirince 100 lira brütte 34 lira vergidir ve faturayı kesene bırakmanız gerekmektedir. tabiki faturayı kesen adama atıyorum domain alıp faturasını onun adına kestirip verirseniz o da vergiden düşer size yada ona biraz daha para kalabilir.

Kendim denemedim fantazi yapıyorum:
www.guru.com
www.elance.com
Direk bilgisayar başında çalışıyorsanız en güzeli www.odesk.com

Mesele şirkete gider olarak yazmaksa buraya öder, siz de siteden paranızı alırsınız uğraşmadan.

oeeeh. %34 nedir abi? neyse, demek ki masaya oturmadan anlaşılacak bir olay değilmiş bu. peki mario64 kardeşim, bu sitelere verdiği parayı nasıl gider gösterecek ki bu adam?

Onu pek bilemedim, kredi kartından yaptığı ödemeyi masraf olarak gösterebilir diye düşündüm. Bir invoice olayı var lakin.
www.elance.com
www.guru.com

sizden fatura talep etmektense kendisi "gider pusulası" kesebilir gibi geldi bana (gerçek kişiden aldığı hizmete istinaden). stopaji da yok ödemesi gereken diye biliyorum (emin değilim, %10 stopajı olabilir).

biri bana bu işverenin neden gider pusulası kestirmekten yana olmadığını açıklasın :)

kurukafa'nın sorusuna verdiğim cevap geldi aklıma. oradaki cevabımı okuyabilirsiniz.

(git: 57295)

@boshi: gider pusulası yoktur adamların. çok lazım bir şey olmadığından herkes bastırmaz o evrakı. yoksa fatura hükmünde bir evraktır. %10 stopajı vardır ama onu da cepte ödemezler zaten, ödeyecekleri ücretten keserler.

Kocakarı ilacı efendim... Ayva yaprağı alıyorsunuz bir aktardan, demleyip içiyorsunuz. En fazla 1 hafta daha devam eder.

mediko'ya degil de hastaneye falan gitseniz, virütik değildir belki?

o 'paso' saunaya gittiğiniz zaman yeniden üşütme vs gibi bişi olmuş olabilir. Öksürükle içkiyi de pek bağdaştıramadım. Eğer boğaz temizleme öksürüğü gibi bişise faranjit olabilir diye düşündüm. Aynısı bendede var çünkü öhö öhö öksürmeme gerek yokken boğazımı temizlemeye çalışıyorum gereksiz ve tahriş ediyorum ve sora daha kötü öksürük vs vs.

aktardan küçük bir şişe kekik yağı alıyorsun ve bir kesme şekerin üstüne 2-3 damla döküyorsun, emiyorsun. günde bir kaç kez yap bunu, boğazı temizliyor. geçmiş olsun..

(bkz: zencefil)

@Merwish : İçki değil de,içkinin soğuk olmasıyla alakalı olabilir.Gerçi buz gibi içmiyorum hiç.İçkiden olduğu kesin,hep iki küçük bira içtikten 1-2 saat ile bir dahaki sabaha arasında başlıyor öksürük,belki bir de az bir boğazda garip hisler oluyor.

Bir de 'paso' nun neyine takıldınız anlayamadım.
Kocakarı ilaçları iyi hoş sağolun da,el memlekette adam akıllı sebze bulmakta zorlanıyorum.

artik hastalik diil de hastalik boyunca cok fazla oksurmenden kaynaklanan bogazda bir tahris durumu var, bu yuzden oksuruk durmuyor, oksuruk durmadikca daha da cok tahris oluyor, tahris olunca daha cok oksuruk falan gidiyor bu. tedavisi oksurmemek.
bunun icin de semptomatik tedaviye yonelik bi kocakarilik da ben yapiyim artik ne kadar olursa:
2 tatli kasigi toz zencefil ve 2 tatli kasigi bali karistiriyosun iyice
biraz da limon sikiyosun
yiyosun onu
yakacak bogazini biraz
ustune de varsa konyak, yoksa viski, yoksa nane likoru, olabildigince alkol orani yuksek agir bi icki.

zencefil bal limon konyak bunlar kolay bulunan seyler, dene

acik konusayim, house m.d izledikten sonra virütiktir o diyip gecenlere inanmayin, bir daha hastaneye gidin derim.
ne olur ne olmaz, yaban ellerde. zaten sigorta da var sanirsam. köküne kadar kullanin sigortayi, "öksürük neden gecmedi alooo?" yapin doktora bogazi isaret ederek.

drill diye bi pastil var, bulundugun ulkede var midir bilmem (fransa'da vardi)
tetracaine diye bir lokal anestezik madde ihtiva ediyor, uyusturuyor bayagi bogazi, daha az oksuruyorsun filan, bana bayagi iyi gelmisti

Efem paso gitmemeniz adına söyledim çünkü tüm gözenekleriniz açılıo. Çocuk dr ları bile cocukları yıkadıktan sora pudralamayı öneriyo hastalığa üşütmeye açık olmasın vucutları diye. Onun dışında söylediğiniz gibi soğuk içtiğiniz için oluyo olabilir. Bence tahrişiniz var boğazınızda öksürdükçe artıyor.

Ah mı ettiniz bana da öksürük oldum bende yahu?

eheh kusura bakmayın :P,geçmiş olsun.

kocatepe'de maça var.

Kafe Kafa'da vardı hatta ben gittiğimde arka masada oynuyorlardı.

bahçeli'de tadım pizza'nın karşısında puzzle mı ne vardı, orada da olabilir trivial pursuit (emin değilim).

bahçeli'de akademi vsde de var, tunalı'da da bir yığın bulunabilir, kızılay lazım ama bize.

özellikle o antibiyotiği bilmiyorum ama genelde yüksek dozlu antibiyotiklerin koku ve renk yapması normaldir.

valla sultamisilin felaket koku yapar.
(bkz: #14274693)

pöf noluoruz dedim bende neyse normalmiş teşekkürler :)

Kitap adlarında ve başlıklarda arada ve sonda bulunan "ve, ila, ile, veya , ki, yahut, de" sözcükleriyle "mi" soru eki küçük harfle başlar. Mai ve Siyah, Baba ve Piç, Leyla ile Mecnun.. Doğru mu Yanlış mı? Yoktun ki... Ben de Özledim gibi...
şimdi göze hoş görünmese de yazım kılavuzuna göre kural bu. resmi bir yazıda, bir ödevde bunları kuralına göre yazmak, göze hoş görünmesinden daha önemli, ben kuralına göre yazmak taraftarıyım, ama kardeşime bir mektup yazıyorsam, mektubun başlığı da "Sen de mi la Brütüs!" falan olacaksa, kafama göre takılırım.

bir de not: tdk'nın yazım kılavuzunda arıyorsanız, büyük harflerin kullanıldığı yerler başlığına bakın, şu an ben açamıyorum, görüntülenemiyor ama sanırım orda olmalı. basılı kılavuzda o başlıkta bulunur bunlar, internet sitesinde nerede bilemiyorum...

(git: 52305)

bu duyurunun altında sizin aradığınız yanıt da var sanırım.

(bkz: creative zen stone)

sansa clip öneririm ben de.

ben de hiç şahit olmasam da duymuştum o tarz bir şey.hatta google'a yazdım şimdi şöyle bir şeyler çıktı.


www.aksiyon.com.tr

''Tüm engellemelere rağmen Bayrampaşada cep telefonu çıkmasının önüne geçemeyen yönetim 280 milyar lira harcayarak cepsavar kurmuştu. Cezaevi içi ve çevresinde cep telefonu çekmiyor. Bölge halkı ve esnafını kızdırdı bu olay çünkü mağdur yine onlar oldu. Mahkumlar bu sefer Türk Telekomun hatlarını keşfetti.''

tam cezaevinin karşısında tanıdığım birileri oturuyor. ben de o civarda sık bulundum. hiç böyle bişey yaşamadım. o tanıdıklarımdan da böyle bişey duymadım. ve evet, malesef cezaevinin yakınlarında cep telefonu çekmiyor. gerçi artık orası cezaevi olmadığına göre değiştmiştir sanırım bu durum.

daha önceye ait o saatlerdeki rutinlerinizi bi düşünün.eğer daha önce belli saatler arasında rutin bir şekilde telefon görüşmesi -ki bu telefon görüşmesi de olmak zorunda değil.herhangi biriyle herhangi bir görüşme de olabilir.sevgiliyle konuşma,patrona rapor,eve bişey lazım mı diye sormaca gibi- yapıyorsanız ya da yaptıysanız,bu dürtü olarak kendini gösterebilir.tıpkı stres hormonu salgılayan bünyenin biyolojik saati kurarak sabah 7 de kalkmanız gereken bir günde 6:59 da kendiliğinden uyanmanız gibi.
bunun yanında ,ordan geçerken yolda gördüğünüz ama sizin dikkatinizi çekmeyen bir şey de sizi uyarabilir.farkında olmadığınız herhangi bir görsel bilinçaltınızdaki dürtüleri uyarabilir.tamamen bi teori olmakla birlikte,örneğin yol üzerinde gördüğünüz bir tabela ,bilinçaltında daha önce aramanız gereken birini hatırlatıyordur ve bu yüzden böyle şeyler hissediyor olabilirsiniz.
tabi dediğim gibi bunlar tamamen bir teori.

elbet bu sadece bir olasılık.bi düşünün derim.

şarap dumanı ikinci söylediğin mantıklı geldi. tabela ya da başka bişey beyni dürtüyor olabilir bi şekilde. ilk seçenek zor çünkü oradan geçişimin herhangi bir rutini yoktu.

ordan geçerken bu fikri aklınızda bulundurarak yolu biraz inceleyin.eğer böyle bi durum varsa bunu çözmeniz -ya da ne olduğunu bulmanız diyelim- artık daha kolay.eğer farkederseniz ne olduğunu da söyleyin ki olay sırlar perdesinden discovery channel düzlemine otursun :)

belki tam o civardan geçerken kafanız rahat oluyordur, o günkü işlerin büyük kısmını halletmiş oluyorsunuz ya da iş yerine / eve dönüyorsunuz artık, falan.

bazi takimlarin var. ornegin real madrid kralci (re kral demek itl., isp.de oyledir) iken atletico madrid halkcidir gibi. bu da ispanyol ic savasina gidiyor sanirim.

ya da fenerbahce zengin takimi iken besiktasin esnaf takimi olmasi gibi. (bu yakistirilmis bir sey, kesin degil)

Genelde taraftarları yüzünden böyle bir imaj olur ya da bazen siyasi olaylar yüzünden böyle bir imaj oluşur.. Lazio'nun ve Real Madrid'in faşizan takımı olarak anılmasının sebebi budur. Türkiye'deki takımlar arasında en öyle bir ayrım fark edemedim.

2000 yili oncesi tum takimlarin stadlarinda istiklal mar$i okurken bozkurt i$areti yapan taraftarlar cogunluktaydi. ben bu ki$ileri pek gormuyorum artik. yabanci takimlar icin bi$i diyemicem ama turk takimlari icin siyasi kimlik ta$iyorlar argumani yersiz olur. kulupler her kesimden taraftara sahiptir. belki biraz bjk taraftarinda sola egilim vardir ama, popularite olayindan ba$ka bi$i degildir. yani livorno'ya sempati duyup, inter ve lazio'dan nefret etme kli$esi her kesimde, her ulkede vardir.

Bizim 3 büyüklerde böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum..
Trabzon'un genel taraftar profili görece siyasi! bir profil çiziyor.Ancak ısrarla:
(bkz: st pauli)
(bkz: livorno)
(bkz: atalanta)
(bkz: acap)
Bu arada Lazio'nun dışında milano curva'larının da genelde ırkçı olduklarını da belirtmeliyim

solcu kavramını modern kavramı ile karşılamak sorunlu görünüyor.

hem solcu hem modern diyelim o zaman..

italya'da genel olarak kırmızı renklere sahip takımlar komunist/solcu, mavi renklere sahip takımlar ise sağcı olarak bilinir. bir de chelsea kapitalist :D

aslına bakarsak galatasarayın bir fransız ekolünden geliyor olması (kuruluş, bildiğim kadarıyla yönetim kurulundaki insanların gs lisesinden felan geliyo olması ) onlar bir eski jöntürk anlayışı efendime söyliyim bir cumhuriyetçilik izi bırakabilir. yabancı ülkelerde özellikle italya ve ispanya da barizdir. barcelona nın bir katalan kulübü olması katalan ispanyol çekişmesi falan filan

boca juniors ile river plate için de söylenir bu tip şeyler. ilk olarak river kurulmuş liman patronları tarafından, sonra işçiler boca yı kurmuşlar. o yüzden river burjuvaziyi boca ise proletaryayı simgelermiş arjantinde.

(bkz: ss lazio)

(bkz: solcu futbol kulupleri)

en baba sol takim dinamo mesken'di. 12 eylul yonetimi kapatti klubu.

basligindan detayli bilgi alabilirsin.

(bkz: cocukken izlenip net hatirlanmayan filmler)

bu başlığa da yazarsanız daha cabuk cevap bulabilirsiniz.

ya pek anket taraftarı değilim sözlüğü bu amaçla kullanmayayım dedim :)

aynı filmi ben de izledim ve çocukken çok ağladığımı hatırlıyorum. son sahnede babanın sakat kalmış çocuğa kavuşma sahnesi de hala aklımda ama bende orjinal ismini yıllardır bulamadım (belki de üstüne çok düşmediğimden) hatırladığım şey türkçesinin ya dönüş ya da eve dönüş şeklinde olduğu.

irbat sanırım senle ikimizden başka izleyen yok. mesaj 137 kere gösterilmiş .sadece senden cevap geldi :) . ama gerçekten güzel bir film olduğunu hatırlıyorum .çocukken baya etkilenmiştim.

vallahi ben de camasir suyu ve irbat gibi izleyip cok etkilenmistim. takipte olucam dogru yanit icin.

asılsız haber

cumleye gore de degisebilir.

Bir hastanedeki otomasyon uygulamasının başarısını örneklemek için "Nonmaster-item spending reduced 70%" demişler. Asılsız haber anlamında mı oluyor burada?

nonmaster item'i birebir tipla ilgili olmayan malzeme anlaminda soylemis olabilirler. yani mesela hastanenin yatak ortuleri, tuvaletlerindeki kagit havlular, vs. nonmaster item iken; pansuman, operasyon, vs. malzemesi master item olabilir.

bir de bu bahsettigin makalenin linkini/referansini verebilir misin? tam da bu konuda calisan bir arkadasim var, isine yarayacagini dusunuyorum:)

teşekkür!

bu arada link:
download.sap.com

burdaki envanter organizasyonu ve veritabani terimi imis. oncelikle "master item" dan gidelim o zaman. bir sirketin ana envanterinde bulunan ogeler master-item oluyor. bunlar veritabaninda, ana envanter organizasyonlarinin ana elemanlari olarak kullaniliyor. ayrica oge numarasi ve ana organizasyon kodu oluyor, ve bunlarda islem yapilamaz. envanterde belirlenmemis esas olmayan ogeler non-master item oluyor, bunlarda islem yapilabiliyor.

turkse merhabalar hocam, yabanci ise dear dr. hedehodo.

saygimi sevgi kelimeleri kullanarak belli ediyorum.

eyvallah, müthiş rehbermiş :) bu arada dr. iyidir di mi "dear professor..." diye abanmaya gerek yok. ingilizce metinde dr. yeterli nezaketi veriyor sanırım, öyle mi?

bi de regards diyerek mi kapatıyosunuz, çok gayrıresmi olmaz di mi?

dear prof deme hic. dr unvani fazlasiyla yetiyor ;)

eger bir rica varsa; thanks in advance veya thank you
eger bir durum bildirme olayi varsa, sincerely yeter.

60 yaşındaki profesöre de, benden küçük asistana da "saygılar hocam" derim hep.

Merhaba diye başlayıp, saygılar diye bitir. hoca da neticede, normalse eğer, senin benim gibi adam. takmaz herhalde.

@mrtksn o değilde ne kompleksli bir hocaymış o ya

kapanış cümlesi olarak "best regards" var bi de

3 sene önce turkcell hattımı kapattım avea kullanıyorum. bana çıkardığı sorun 2'dir 3'dür. ben memnunum. diğer arkadaşları bilemicem. (izmir-istanbul-ankara-izmir çevre iller)

Avea'dan bir mobil internet paketi almıştık, başımıza gelmeyen kalmadı. Kampanyayı sistemlerine tanıtmayı beceremedikleri için çektiklerimizi bir biz, bir tüketici hakem heyetleri, bir de noterler biliyor. Böyle kampanyalarında sistem belki daha oturmuştur ama bir kez sorun yaşamayagörün kesinlikle çözemiyorlar. Bir daha Avea'nın yanından geçmem ben şahsen, üstüne para verseler kullanmam.

hem avea'm hem turkcell'im var,tamamen aynı bok, çöktü mü beraber çöküyorlar..
turkcell bi de konuşmasan da 50 lira faturayı dayıyor, avea daha insani..

5 yıldır falan avea kullanıyordum, çok kalitesiz bir operatör olmasının üzerine her ay tonla paramı da aldıklarından dolayı bunu haketmediklerini düşünerek 2 ay önce turkcell'e geçtim. pişman değilim. hatta "bu çileyi niye bunca senedir çekiyormuşum?" diye hayıflanıyorum. ses kalitesi gerçekten rezalet (avea'yla yapılan görüşmelerde "şimdi duyuyor musun?" cümlesinin diyalogda kullanılması bir rutin). bir de sık sık kesilmeler yaşanıyordu dandik ses kalitesinin yanı sıra, ondan da kurtulmuş oldum. gene de tcell ultra-mega bir operatordur demiyorum tabii. hatta ses kalitesi açısından vodafone > tcell >>> avea sıralaması yapmam mümkün. ama çevremdeki tcell kullanıcısı yoğunluğu bu kararı almamda etken oldu.

evet.

1.5 yıldır kullanıyorum, daha önce vodafone ondan önce de türkcell kullanıyordum, avea'nın pek bir gıcıklığını görmedim. vodafone'un sıçtığı türkcell'İn zorlandığı eski yurdumda rahatça konuşulabiliyordu. pardon bir gıcıklığı var, zamamanında bazı avantajlar için patlican'a üye olduk, ha bire mesaj atıyorlar, şimdi çıksak bazı avantajlar gidecek. öyle işte. bundan yıllar yıllar önce de kullanmıştım o zaman berbattı, baya yol almışlar.

(bkz: #14797529)

ortadünya

sting cafe vardı, hala duruyorsa iyidir.

meşrutiyet caddesine girin 2. aradan sağa dönün 33 metre yürüyün solda ikinci kat plaklı figüran.

baştan söyliyim tam 33 metre olmayabilir.

tenados

ardıç kitabevi. hem çaycı hem ikinci el kitapçı. mülkiyeliler in karşısında 4.katta.limon bazaar ın üstü.

eylül cafe :P

küçük imge'nin üstünde kitapça var(dı). pek severdim

egoyla açıklanacak bir durum değil bu. ego çok genel bir kavram.

buradaki herkes tamamen bilinçsiz bir şekilde olayın içinde. etkileyen de etkilenen de durumun farkında değil. etkilenen kişinin bilinçaltına bilinçsiz bir şekilde yerleştirilen bilginin ileride (bilinmeyen bir zamanda) kişinin davranışlarına etki etmesi durumu diyeyim.

örtülü koşullandırma

conformity(uydumculuk) deniyor.

örtülü koşullandırma diye bir şey olmasa da söylediğim şeyin tanımına yakın bir anlam çıkartılabilir ama psikoloji de varolan, genel kabul görmüş bir terim arıyorum.


mrtksn, benim bahsettiğim uzun vadede ortaya çıkması ve kişiliğe yerleşmesi muhtemel sonuçlar. kısa vadeli ya da anlık etkilenmeler değil. olayın gelişmesini baskın veya çekinik kişiye bağlamıyorum. olay tamamen kişilerden bağımsız. hiç kimse etkilediğini ya da etkilendiğini bilmiyor.

ermanen, conformity de bir bilinç söz konusu. kişi uyum sağlamak adına kendi zoruyla kişiliğini değiştiriyor. olaydan haberi var yani. benimkisinde bir zorlama ya da haberi olma durumu yok kişinin.


not: benimkisi bir teoridir. psikolojide var olup olmadığını bilmiyorum.

surayi da okumani tavsiye ederim, bilincsiz sekilde etkileme ve etkilenme de var:
en.wikipedia.org

"unconscious influence" kavramini da arastirabilirsin, burda da bahsetmis.

etkilemeye çalışmanın adını bilmiyorum da farkında olmadan etkile"n"menin "halo effect"le alakası var.

wikiye bakıcam ve unconscious influence kavramını araştırıcam.


mrtksn, conformity karşılamıyor elbette benim yazdıklarımı.

etkileyen tarafın egosnu tatmin etmesi mümkün değil benim dediğim olayda. çünkü o da olaydan habersiz. tabak, çanak kırarak sakinleşmeye çalışan kişinin yanlışlıkla bir vazo kırması ve bu vazoyu kırdığının farkında olmaması durumu var etkileyen açısından. yani tatmine yönelik herhangi bir davranış yok.

ya da bir x kişisinin y kişisine platonik aşk beslemesi. y kişisi etkileyen durumda ama x kişisini ne görmüş ne de tanıyor. x kişisinin kendisine aşık olduğunu bilmiyor. y kişisinin herhangi birisini kendisine aşık etmeye çalışma gibi bir duygusu, dürtüsü yok. y aşk nedir bilmiyor.

umarım bu 2 örnek benim kurgumla senin söylediklerinin arasındaki farkı anlatmaya yeter. ha tabi bu örnekler kesinlikle ilk mesajda bahsettiğim şeyi karşılamıyor. sadece senin farklı algıladığın olayı açıklamaya yönelik örnekler. bu 2 örnekle kafanız karışmasın iyice. dikkate almayın bunları.

su hattı kombiye bağlanmamış olabilir gibi geldi bana.

herhalde 3-4 yıldır tesisat aynı. kombi de sökülmedi yerinden. daha 2 gün önce çalışıyordu.

gaz basıncı yetersiz olabilir. dolayısıyla kombi bir yandan evi ısıtmak için peteklere su gönderirken diğer yandan da kullanma suyunu ısıtamıyor olabilir. gaz basıncının düşük olması da sayacınızdaki regülatörün arıza yapmış olmasından kaynaklanıyor olabilir. gaz basıncında problem olup olmadığını kontrol etmek için kombi petekleri ısıtıyorken ocak açma deneyi yapabilirsiniz. ocağı yakıp alevin normalden zayıf olup olmadığını kontrol edin. kombi çalışmıyorken ocak alevi daha güçlüyse basınçta problem olabilir.

tabi bunlar hep varsayım. problem tamamen kombinin kendisinden de kaynaklanıyor olabilir.

basınç normal görnüyor. zaten basınç düşse kombi uyarı verir. en azından öyle iddia ediyor. ayrıca benim bildiğim kadarıyla sıcak suyu açtığımızda kullanma suyunu ısıtmaya öncelik veriyor.

eğer sorununuz banyoya sıcak suyun gitmemesisiyse ve banyonun peteği kapalıysa onu açın.evet biraz saçma bir çözüm gibi görünüyor ama bizim de benzer bir sorunumuz vardı böyle çözüldü.onun dışında kombi tamirleri genelde 250 tl'den fln başlıyor, alet açıldığı an 50 tl alıyolar zaten bir şey yapmadan, bunu parça değiştirmesi, işçiliği derken tahmini 250-300 diyorum ama bu konuda duayen birimiyim* hayır, ama tecrübeliyim, kombici konusunda :)

duh. mesajım uçmuş.

iki olasılık.
1. conta gibi küçük plastik bir parçayı değiştiriyorlar. 50 ytl.
2. kombinin içinde irice bir parça var. tamiri 200 yenisi 400. tamir işe yaramayabiliyor. garanti iste.

bizim kombide suyu haşlanacak kadar çok ısıtıyordu, termostat değişti düzeldi, fikir olsun.

ne üç yüz ne beş yüz. 70 tl'ye hallettiler. servis 30, parça 40. cevabımı yazayım da belki aramaya inanan birine yardımcı olabiliriz.

kombinin suyun geçtiğini anlaması için ufak bir çark var. sıcak su açılınca bu çarktan su geçiyor, çarkı döndürüyor. çark bir dinamoya bağlı. o da elektrik akımı yaratıp kombinin suyun geçtiğini anlamasını sağlıyor. işte bu çark öbür tarafı boylamış. dört kolluya binmiş. ufacık bir çark. o değişti. kiradan düştük :) mutlu son..

sinir ve strestendir büyük ihtimal.

anti depresanların böyle bir etkisi olabiliyor, öyle bir şey kullanıyor musunuz?

eğer yoğun ve stresli çalışma döneminden geçiyorsan sebebi odur. zamanında hem dişlerimi sıkıyordum hem de dudaklarımı yiyordum ben de. diş sıkmayı nasıl engellersin bilemem ama en azından çenenin ağırmaması için dişlik kullan. silikondan yapılan dişlikler var.

hayır kullanmıyorumm

dudak yeme bende de var:S ama bu diş olayi cok fena, agri ypıo cdden ama engelde olamıyorum

banada oluyordu.xanax aldım geçti.

tesekkur ederim

bence psikolojik, herhangi bir tik gibi yaklaşmanız gerektiğini düşünüyorum.

denildiği gibi yoğun stres ve endişeden oluşan bir sorun. ben de olduğu zaman kas gevşetici vermişti doktor. çünkü uyandığım zaman inanılmaz bir ağrı oluşturuyordu çenemde. eğer sizin yüzünüzde de ağrı oluşuyorsa yüzünüze muscoril sürün. ayrıca doktorun yazdığı başka bir kas gevşetici hap vardı ama onu şu an hatırlayamadım. hatırladığım zaman yazarım. zaten bu sorununuz da stresiniz azalmaya başladığı zaman geçer. yani aslında en iyi çözümü rahatlamaya bakın.

dişleriniz üzerindeki zararını minimize etmek için diş hekiminizden sizin için bir gece plağı hazırlamasını rica edin. bruxism de denen bu olayda uyku sırasında normalde sizin bilinçli olarak uygulayabileceğiniz basınçtan çok daha fazlası dişlerinize binebildiği için gece plağıyla uyumak diş ve dişetlerinizin geleceği açısından çok faydalı.

bu problem yaşam kalitenizi tahammül edemeyeceğiniz düzeylere düşürüyorsa bir psikologa da danışmanızda fayda var çünkü bu olayın etiolojisinde ne yattığı çok net değil, "şu ilacı al, geçer,", "şu egzersizi yap, bi daha sıkmazsın," gibi kesin çözümler yok yani (siz bulursanız bana da haber verin).

son olarak: askaris'le bruxism arasındaki ilişkiyi inceleyen bir-iki makale görmüştüm. korelasyon düşük olmamasına rağmen "güvenilir" kabul edilebilecek yüksekliğe ulaşmadığından "ilişki var" çıkarımında bulunulamıyordu. yeni araştırmalar farklı sonuçlar vermiş olabilir. sormak lazım.

sinirseldir, aynı psikolojinin tam tersi(yenişememek) sürekli iç geçirmektir.

sennheiser cx 500 yaw, piyasa fiyatı 200 küsur lira.

www.hepsiburada.com

bu adam 20'ye satıyor, bir tane bile olumsuz yorumu da yok. bir kişi bile "çakma bu" dememiş.

edit: "çakma bu" demiş ama 5 yıldızı da vermiş. tek tek okuyunca görülüyor.

kullaniciya yapilan yorumlardan bir tanesi..

"Kulaklıktan orjinal sennheiser kalitesini beklemeyin ama 17 liraya bukadar olur anca ama satıcı iyi ve hızlı "

sahte oluyor bunlar. hatta bir adı da var ama unuttum böyle ürünlerin. fakat şu da var ki ses kalitesi orijinallere çok çok yakın oluyormuş ve çok dayanıklı oluyormuş. geçenlerde yine birisi sordu böyle bir şey duyuruda, oradan aklımda kalmış. yani gidip 21 liraya alacağın herhangi bir kulaklıktan çok daha iyi kulaklıklardır bunlar.

teritori'ye katilmiyorum. bildiğin çakma, imitasyon kulaklıklar. 21 liraya alinan herhangi bir kulakliktan da muhtemelen daha kötüdür.

@boshi: kullananların yalancısıyım.
edit: hakkatten söyleyenler de yalancıymış.

hiç zahmet edip almayın, daha 2 hafta önce iade işlemleriyle uğraşmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki kulaklık için başvurulacak son yer gg..

teritori'nin unuttuğu isim; "spot ürün" sanırım.

yan sanayi çakmadan daha iyi oluyorlar. şansın iyiyse süper de çıkabilir söyleyeyim. spotların da kalitelisi kalitesizi vardır. adama yapılan yorumlara bakıp karar ver.

bu arada geçen sene dolar düşükken creative earphones ep 630 edinmiştim. belki hala ucuz olan bir yerler bulabilirsin. tek kelimeyle muhteşem bir kulaklık. 35'e almıştım sanırım ben. alternatif istersen hani.

kulaklıklar birebirdir. orjinal değildir. ayrıca iyidir de ben aldım gayet memnunum. eminönünde 15tl =)

@teritori
sanırım bahsettiğin isim replika ürün.

fason bunlar. bir de teritori haklı, alacaklar için ep630 harika bir alternatif.

abi aynısını sormuştum ben. çakma bunlar ama çok iyi iş görüyorlar demişti insanlar.

pricegrabber.com ve resellerratings.com'dan arayabilirsiniz. filter özellikleri de oldukça iyi. mağaza olarak beachcamera.com'u tavsiye edebilirim bu arada. türkiye'den sipariş vermeyi mi düşünüyorsunuz? 1500euro'yu aşarsa problem yaşayabilirsiniz sanırım öyleyse.

markaların kendi internet sitelerinden alabilirsin... turkiye shippingi yoksa amerikadaniste.com aracılıgıyla alabilrsin..

ecost gibi ucuzculara da bak: www.ecost.com

monster yerine alienware var ;)

dell in kendi sitesi, istedigin giib customise edebiliyorsun.

pahalısı ucuzu sectigin parcalara gore. toplama laptop oluyor ustelik dell garantisinde fln bence oncelikli olarak dusun dell i.

dell alacak olursan outlet'ina da bak. refurbished urunler satiliyor burada: cogunlugu acilmadan iade edilmis, bir kismi da 1-2 hafta kullanilip iade edilmis (detayi yazar). ben 3 kez aldim outlet'tan ve hic sorun cikmadi. zaten dell kendisi geri aldigi urunleri kontrol edip yeniden paketleyip yolluyor, 2. el gibi degil.

avantaji? her refurbished alet farkli fiyatlaniyor ve ayni urunu dell sitesinden almaya kiyasla %20-%50 ucuza geliyor. outlet'taki urunler surekli azalip artar. istedigin ozelliklerde alet dusmesini bekleyip aninda golu atmak gerekiyor.

www.dell.com

bişey olmaz bence, gönderebilirsiniz. üzerine kırılabilir sticker'ı da yapıştırın, güzel güzel gitsin. yurtiçi tuzludur ama sağlamdır. çok pahalı diyorsanız ptt kargo'ya dı düşünebilirsiniz ama sağlamcıysanız yurtiçi evladır.

adamlar suursuz degilse oyle kirilabilecek falan seyleri iyice koruma altina aliyorlar yahu. ben bir kere gonderdim sorun cikmadi..

otobus en guzel cozumdur.

yurtiçi iyidir ben adana ya istanbuldan ayakkabı kutusunda slr fotograf makinası gonderdim. hiçbişicik olmadı. ustune yazdılar kırılacak dikkat falan diye.
bir tavsiye daha... aras kargoya sakın ama sakın bulaşma :)

valla otobüs işini ben de düşündüm de firmalar da uyanmış sanırsam. adam diyo git yazıhaneye fiş kestir, ücretini öde, sonra getir bagaja atalım. şimdi nerden baksan bi 15-20 kağıt alırlar.(çünkü geçen yine es esten istanbul'a bi sırt çantası yolladım şöyle büyüklerinden, 10 ytl aldılar) neyse, bi de terminale götürdüm taksiyle, 15 de öyle. kargo ne kadar tutar bilmiyorum da aşağı yukarı aynı tutarmış gibime geliyor.

şu ptt kargoya da bi sorayım, evet.

aras ve yurtiçi izmir bölgesinde oldukça zayıflar.
ups izmir içi en iyi hizmet veren dağıtım firması.

nayır, kesinlikle kırılacak ve değerli aletleri kargoyla yollama. otobüs firmalarına ver daha güvenli.

@mrtksn

ohaa anasını satim. ulan ne g.t adamlar var. sanane milletin laptopundan. otobüs en iyisi ya, ben bi çözümleme yapayım. otobüse vereyim.

cevaplar için teşekkürler tümleten.

vatan bilgisayar var armadanın tam karşısında. etlik'te antares'te electroworld, forumda mediamarkt var. ankamall'e gidersen bir dünya yer var...

www.gigatek.com

mavi'den veya vatan' dan alabilecegin bir bilgisayarin aynisini 40-60 dolar daha ucuza alabilirsin.

dfs bilgisayar vardı, fiyatları fena değildi. ona da bi bakın isterseniz.

iyidir bildiğim kadarı ile;

www.sanalmarketim.com

maltepe köprüsünün orda telekomünikasyon kurumu var. kurumun önünden bir yol necatibeye çıkıyor. o yolda 2-3 tane bilgisayarcı var. oraya bi bak.

bu saatten sonra yollayamazsin. fedex'e, ups'e versen gider tabi ama fiyati da fena olur.

normal posta yolu ile ise 2-3 haftada gidiyor italya'ya, ya da oralardan 3 haftada geliyor. ordan hesapla. want2die'in dedigi en iyi secenek ozel kargo sirketleri haricinde.

dhl ile 3-4 günde gider... sen paraya kıyarsan tabi.

amerikaya ptt ile 1 haftada gidiyor. lübnana da taş çatlasa 10 günde gider.

@sharon and hope

pardon ama hangi ptt o acaba? bizim normal ptt'de yurtdisina yollanan kargolar/mektuplar icin acele servis yok cunku..ya ben yanlis bir sey yapiyorum ya da ptt isik hizi ile teslimata basladi. aydinlatirsans sevinirim.

acele posta olayı yok zaten. normal posta ve kargo servisi var sanırım.

dhl merkezi yer ise, beyrut gibi 2 günde ulaştırıyor.

ben olsam lubnanli bir online magazadan visa'yla alisveris yapmayi denerim. (lubnan'da olaylar nasil isliyor, bunu bilmiyorum tabi)

türkçe'nin anasını sikmeden derdiniz anlatın; "sevkili", "güsel" vs. yazdığınızda bunları okuyanın kafanıza klavye fırlatmak istediğini biliyor musunuz? sevkililer gününüz kutlu olsun.

ben kızılaydaki (ankara) pttye normal veriyordum mektubumu filmimi filan, 1 haftaa elinde oluyordu alacaklının. bilmiyorum ki nasıl bir sistem kullanılıyor:)) ama doğru bu dediğim.

www.jcpenney.com

birinde ayakkabı bile yok ötekiside tam iş görmüyor malesef

bu siteler işime yaramadı gene de teşekkür ederim

www.shoemetro.com
www.shoebuy.com
www.streetmoda.com {dhl'le 15-20 dolara gonderiyor}
www.ebay.com

luke sullivan'ın satan reklam yaratmak kitabı fena değil.

www.ebay.com
www.pricegrabber.com

www.bestbuy.com

bu iş için amazon daha kullanışlı. ebay'de tutturabildiğine teknolojisi hakim.

google'ı seviyoruz..
www.froogle.com

Ben Cnet'i kullanirdim eskiden:

reviews.cnet.com

newegg

www.resellerratings.com [bu arkadaş müşteriler tarafından belirlenen mağaza rating'lerini de sunuyor sana]

www.pricegrabber.com

www.mysimon.com

www.froogle.com

hemen hemen aynı durum bende de var, benimki daha çok benekli şeyler üzerine, ahtapot kollarındaki vantuzlar olur... daha fazla yazamayacağım ben de araştırdım ama bulamadım. bi buldurun be.

yazdıklarınızı okurken dişlerimi sıktığımı fark ettim. sanırım bende de var benzer şeyler. kesinlikle psikolojik bir şey.

of tetiklemişim!
özür dilerim gerçekten

Aynı değil ama benzer bişey bende de var. Gözle ilgili konularda aşırı hassasım. Rotring kalem görsem mesela kafamda bir flash çakar, kalemin ucunun benim ya da bi başkasının gözüne girdiğini görürüm. Ya da annem tığla bişeyler örerken tığ gözüne girecekmiş gibi gelir. Gözlerini dışarı çıkarabilen bi kadın vardı bi de gözünden süt fışkırtan adam, bu ikisi ilk gördüğümde birkaç gece rüyama girmişti.

bir yere kadar herkeste var. bir hastalık olarak bakmamak lazım buna

mesela ben de asla enjektöre bakamazdım.

junior isimli filmde embriyoyu arnoldun karnına yerleştirirlerken emek sinemasına kustum o derece.

kan verirken odadaki enjektörleri bir yere kaldırttırırdım. üç beş yıldır geçti.

sizinki de geçer zamanla

9-10 yaşında başladı. geçmiyor. :(

sizi rahatsız eden şeylerin ortak noktası şu gözlemime göre: simetrik ve minimal bir morfolojiye sahip olan organik şeylere tahammül edemiyorsunuz. mükemmel bir geometrisi olan şeylerin artificial, yani insan eliyle üretilmiş olmayıp "kendinden" o forma sahip olması sizi ürkütüyor. bir dışkı yığını sizi çok daha az rahatsız eder sanırım fraktal, random yapısı itibariyle. gene, örneğin bir elephant man formuna çok daha sakin reaksiyon verecekken bir meyve sineğinin makro olarak çekilmiş, mükemmel geometriye sahip kanatları size çok korkunç, tehditvari geliyor. böyle mi sizce?

herkes psikopata bağlamış galiba. benim önerim toplu halde terapi görmeniz. dalga geçme olarak demiyorum. hani filmlerde falan görüyoruz, ortak sorunlara sahip insanlar birbirleriyle bir doktor eşiliğinde konuşarak sorunlarını açığa çıkartıp rahatlıyorlar. neden olmasın ki?

aynen öyle sayın boshi. bundan daha iyi ifade edilemezdi hatta. ilk listeme bal peteğini de ekleyeyim hatta.

bal peteği bende de var. bir de gazoz gibi şeylerde kabarcıkların yan yana dizilmesi. niye yazıyorsam çıldırmak üzereyim bu arada.

peki ya kuskus?

valla bence hiç komik değil.. ben bir keresinde somon balığının pulları kazınırken görmüştüm ve sinirlerim altüst olmuştu. neden kaynaklandığını bilmiyorum ama bu sadece muntazam olmasıyla ilgili değil. düzensiz ama yine böyle göz göz olmuş şeyler de beni mahvediyor. ben de kapalı olarak eve getirdiğim kozalağın açıldığını görünce çok kötü olmuştum. yakın plan hindi kafası gördüğümde de delirmiştim. ağaç adam dedikleri bir adam var ya, ona da bakamıyorum. neyse fena oldum uzatmiym. kaynağını bilen varsa sevinirim ben de. verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim :)

bilen biri yok mu şunu ya? delirecem bugün gene başladı allah kahretsin. aggromela tam aynı durumdayız, bebnim de öyle, garip yaratıklar falan örneğin. çıldıracam.

Bunun aynısı bende de var. İlk ortaya çıkışını hatırlıyorum. İnternette bir fotoğraf gördüm, birbirine yakın, doku oluşturur gibi kümelenmiş dairesel şekiller içeren bi resimdi. Aslında bir insanın vücudundaki hastalık, yara sebebiyle oluşmuş bir şey olduğu iddia edilen ancak gerçekte photoshopla oluşturulmuş uydurma bir fotoğraftı. Bundan inanılmaz etkilendim ve günler boyunca aklımdan çıkmadı. Hiç uyumadım. Yara gibi olması dolayısıyla tiksindiğimi sandım ama aslında her türlü kanlı, iğrenç şeye çok rahat bakarım. Dairesel şekilli şeylerin kümelenmiş görüntülerinden aşırı derecede iğrendiğimi fark etmem yıllarımı aldı. Havyar, bal peteği, larvalar benim için de şekil itibarıyle geçerli örnekler ama bunlardan iğrenmiyorum. Yani ne olduğunu biliyorsam ve doğal bir şeyse rahatsız olmuyorum. Sadece ne olduğu belli olmayan ama dokuya benzeyen bu tip görüntüler beni rahatsız ediyor. Baloncuklu gibi dokular iğrendiriyor beni ama zeytinyağı ya da bildiğimiz sabun köpüğü filan rahatsız etmiyor. İnsanlara açıklamakta inanılmaz zorlanıyorum.

Benden başka kimsede olduğuna ihtimal vermediğim için aramamıştım ama sizin yazdıklarınızdan sonra bi araştırdım ve konuyla ilgili bulabildiğim şeyler şimdilik bunlar. Anladığım kadarıyla pek çok insanda var ve internette bunun cevabını arayan çok. Malesef Türkçe kaynak yok.

Benzer sorular;

www.unusualphobias.com

answers.yahoo.com

Dikkat! bunda söz konusu şekillerin resimleri var.
cactina.vox.com

Burada Stokenphobia olduğu söyleniyor.
answers.yahoo.com burda

Burda da oldukça değişik bir cevap var.
en.allexperts.com

bunla ilgili bir doktora görünmeye karar verdim. gelişmeleri en geç önümüzdeki hafta bildiririm. bizi izlemy4e devam edin. dayanamıycam artık, bu listeyi görmem de son nokta oldu eheh.

fotoğraf?

bence o dogru soyluyor ghfdjgkfkdjgd

edit: tam da sen duzenleyip fotoyu gonderdiginde sacmalamisim :)

tanimiyorum ama gercekci biri gibi duruyor, olur olur yani :p pek oyle unlu bi sima falan gibi degil. ama kylie minogue ile akraba olabilir :p

eheh ilk yukledigimde gorunmuyodu simdi duzelttim. @katafalk: abi ciddi olamazsin :/

bence sen artık dua et de ekşi duyuru'yu bilmiyo olsun (doğru söylüyosa tabe). zira çok ağlarsın sonra...
düdüt: bi de suser olmasın mümkünse, şimdi fark ettim dışarıya kapalı olduunu duyurunun :)

nerede çektirmiş bu fotoğrafı onu öğren.

serenay sarıkaya olması lazım.

suser mi bu? arada cok guzelleri cikiyor cunku. hele bi de yeni nesil yazarlar falan geldi ya :p

serenay sarıkaya sanırım fotoğraftaki. "adanaliyiiik ihihihi!" falan yapıyorsa iki dakkalik isim var, gelicem de, sonra modemi ormanlik bir alana atip kac.

@dorduncu tekil kisi: abi / abla tuttugun altin olsun insallah (=

img133.imageshack.us

bunlar bir guzellik yarismasinin fotograflari heralde. fotografta gordugum her bagyan secebildigim kadariyla guzel.

eheh evet turkiye guzeliymis kendisi. valla supersiniz abi unutmusum tik atmayi da =) saolun efenim, saol ek$i duyuru!

google chromea geç direk

divit'e aynen katiliyorum.. opera cok guzel bu konuda.. firefox gibi uzmuyor. ie6 da hizliydi bildigim ama plug-in'ler de onemli tabi. hos, ie icin ne kadar plug-in var ki zaten :)

ben şuanda samsung netbookta firefox kullanıyorum. pek şukela. şikayetim yok. herzaman ki gibi biraz fazla ram kullanıyor ama, gayet güzel çalışıyor. sizin aletin konfigürasyonu ne ?

XP Home SP3 - Intel Atom N270 1.60GHz - 1GB RAM

Ben buna 1GB daha ram taktırayım bi de yav.

Bende de aynı işlemci ve aynı miktarda ram var 10-15 tab açıyorum bana mısın demiyor. Sizde başka bir problem olabilir sanki. Aletti aldığımda üzerinde gelen XP SP3 ile kullanıyorum format atmadım hiç...

@crown: evet, bende stabilligi bozan bir seyler olsa gerek, bana da mantikli gorunmuyor cunku bu olay. mrtksn'nin javascript tahmini aklima yatti gerci.

@mrtksn: abi 2gb'ye yukseltilebiliyormus, bios'tan boot booster'i deaktive etmek suretiyle.

yediiklim çok iyi diye almıştım ben. kapağını bile açmadan çok rahat verdim sınavı. matematiğiniz ve türkçe'niz iyiyse fazla dert etmeyin. öss gibi.

önceki yıllarda ales'te çıkmış soruları toplayan kitaplar ideal olabilir, üstelik bunlar her sınavdan sonra modifiye ediliyor. ben pegem akademi'nin "tamamı çözümlü çıkmış sorular" kitabını almıştım (yıl 2007 idi). ordan birkaç sınav çözüp gitmiştim. gerçi yüksek puan almanız gerekliyse onu bilemem.

eğer birden falza kitap alacaksanız bu önemli.
hemen hepsi aynıdır belli ölçüde. hepsi geçmiş yılların sorularını barındırır.
olabildiğince yeni tarihlisini almak iyi olabilir.

Hocam, geçmiş dönemlerin ALES'lerinin derlendiği kitaplar dışında pek bir kaynak yok zaten (ve çok elzem de değil) diye biliyorum. Dolayısıyla farklı kapaklara ve yayıncılara, birebir aynı içeriğe sahip onlarca kitap var piyasada. Fontunu, kağıdını beğendiğiniz bir tanesini alın ve bitirmeye çalışın derim ben.

ales e calismak icin kitaba falan gerek yok ya. oss birinci kisimdaki matematik ve turkce sorularinin daha kolay ve pek bi bilgiye bakmayan sorularini dusun...
hah iste o tarz sorular var ales te. yani calismaya gerek yok.(gerci ben daha seneye giricem ama sorulari biliyorum en azindan. girenlerin paylastigi tecrubelerde bu yonde.)

Çok yüksek bir puan hedeflemiyorsan -bence de- çalışmaya gerek yok. Ortalama'nın üzerinde bir öğrenciysen rahatlıkla yüksek puan alabilirsin. İlla kitap almak istiyorum diyorsan en mantıklısı çıkmış soruların olduğu kitapları almak. Ne de olsa benzer olacak çıkacak sorular. Başarılar.

kesinlikle pegem yayınları yeterli olacaktır.bide yanına bol mantık sorusu barındıran bilmece kitabı al derim.85 in garanti.

Yediiklim'inki iyi diye biliyorum ben de. Aslında çıkmış sorular ve çözümlerinin bulunduğu herhangi bir kitap da alabilirsiniz. Hem çıkmış soruları görüp hem de çözümler üzerinden konulara bakmış olursunuz, ben öyle yapmıştım. Bu arada denemeleri mutlaka süre tutup çözmenizi öneriyorum, sınavda o kısa sürede soruları yetiştireceğim derken harap oluyor insan.

Ne amaçla ve hangi şartlarda kullanacağınıza göre değişir...

kararsız kaldıysanız mobil amaçlı kullanımı pek düşünmüyorsunuz demektir. bu durumda masaüstü diyorum.

mümkünse masaüstü alın derim,sonra laptopu soğutmayla fazla uğraşmayın fakat resimle ne ilgisi var onu çözemedim?

laptopu sağutmayla fazla uğraşmayın derken neyi kastetmek istiyorsunuz. bide eğer laptop alsam %10'nu oyun amacıyla geri kalanı ise bildiğniniz şeyler. yaaa aslında bakarsanız gönlüm laptoptan yana. yaa ne bilim masa üstü devri kapanmak üzre. yada siz ce en uygunu hangisi

laptop al.

eğer yapacağın işlemler evle kısıtlıysa masaüstü al. laptopa vereceğin parayla çok iyi bir masaüstü alabilirsin. çok iyi özellikte olur hem. ama diğer türlü ben gideceğim yere götürürüm, x programı, y programı kullanıcam, çalıştığım yere götürmem gerek dersen laptop al.

keremini,

yardimci oldun diyip duruyorsun ama kriterlerinden bahsetmemissin. Neyin uygun olacagina nasil karar verecegiz?
Ne icin kullanacaksin? Nerede kullanacaksin? Kac paran var? Ne kadar acik duracak? vs vs

Burdan gozuken senin gonlunun laptoptan yana oldugu. Git al bence cok kasmadan.

ayrıca fotoğraf ekleme özelliği soru soranlar avatar tadında bir şey koysun nedeniyle bulunmamaktadır. eğer kişinin soruyla ilgili göstermek istediği bir resim varsa onu eklesin diye bulunmaktadır o özellik. bu ne olabilir. mesela "şu kişinin adı neydi" ise soru, resim eklemek gerekmektedir. bundan sonra buna dikkat ederseniz sevinirim kendi adıma.

sorunuza gelince, laptop almak bir ihtiyaçtır. eğer seyahat ediyorsanız ve bu seyahatlerinizde bilgisayarla yapılması gereken işleriniz oluyorsa tabi ki laptop.

bilader bi tane masa bi tane de laptop al sen en iyisi. böyle duyuru mu olur?

yaa arkadaşlar ücret olarak bi sıkıntım yok ayrıca bilgisayar evde duracak hani laptop olsaydı arada bir iş yerinde de olurdu. oyun olarak bilgisayarı fazla kullanmam.

desktop al.

desktop iyidir, güçlüdür, ucuzdur ama laptop büyük rahatlıktır,
ev ortamında ikisini de test etmiş birisi olarak laptop derim ben.

PTT dagitacak, evet. 10-15 gunde elinde olmasi lazim. Takibi buyuk ihtimalle mumkun degil.

First Class ise en az 15 günde gelir bence. Tracking yapamazsınız. Priority ise 10-15 günde gelir. Onda da tracking yapamazsınız (yaparsınız da güncellenmez, hep aynı status'u gorursunuz). Ama Priority Parcel'le gönderirse (hani balonlu zarf içinde değil de kutu içinde falan) o zaman tracking de yapabilirsiniz. Gene 10-15 günde gelir bu da. Express'le gönderirse 5-10 günde ulaşır, paşalar gibi tracking'i de yaparsınız. PTT'ciler tembel olabiliyor, 4 günde üç kıta aşıp TR'ye gelen paket bir 4 günde de size ulaşıyor, falan. O sizin şansınız artık, muhitinizdeki PTT çalışkan bir PTT'yse sorun yok.

Bu arada ben iskambil destesi büyüklüğünde bir paketin first class ya da priority ile zarfta geleceğini tahmin ediyorum (çok değerli bir şey değilse). Ki bence sakıncası da yok, endişelenmeyin. Tracking de çok elzem değil aslında pahada ağır bir gönderi değilse, müsterih olun. En kötü PTT en iyi MNG Kargo'dan iyidir. USPS ise zaten iyidir. Kolay gelsin.

valla bana yaklasik 40 gunde falan geldi en son. tovbe bi daha

USPS çok güvenilirdir, kendimden çok güvenirim o derece. Paket numarası varsa takip de edilebilir.
PTT'de yavaştır ama bir şekilde ulaştırır.

Arkadaşlar 3 şubatta çıkan paket 24 şubatta sorunsuzca tarafıma ulaştı. Yanıtlayıp yüreğime su serpen herkeşe teşekkürler.

sanırım sahibinden.com da %7 alınıyor. daha katlanılır.

biraz ekstrem bir yöntem ama tanıdık birinin pos cihazından mail order yoluyla kredi kartından çektirmek. satıcı malı göndermediğinde, üçkağıtçılık vs. yaptığında direkt kredi kartınızın bağlı olduğu bankaya harcama itirazında bulunabilirsiniz.

fiş/fatura kesebilmeniz için maliyede kaydınızın olması gerekir. ama sizin kendi kaydınız yok. bunun için 2 yol var, ya bir dükkan (veya şirket vs) açacaksınız ya da annenizin ya da başka bir tanıdığınızın üzerinden fatura keseceksiniz.
yazılımı sattığınız kişiye sorun tuhafiye faturası versem olur mu diye? kabul ederse annenizin dükkanından bir fatura düzenleyebilirsiniz.
yalnız orada da şöyle bir durum olabilir;
eğer yazılımınızın fiyatı çoksa ve annenin dükkanında ürününüzün fiyatından daha az mal varsa bu seferde almadığı malı satmış duruma düşer ki anneniz bu daha fena.

Teşekkürler, yazılımdan alacağım para annemin dükkanındaki bütün ürünlerin fiyatından fazla muhtemelen. :) Ama sonuçta ben de şirket kursam dükkanım falan olmayacak ve sattığım şey de bir mal olmayacak. Annemin dükkanını yazılım da üretip satabileceği bir şekle çevirmek ne kadar zor olur ki?

Bu şekilde ilişkide olduğum ve rica edebileceğim samimiyette bir firma ile ilişkim yok malesef. Bir şey satan herkesin şirket kurması zorunlu değil diye okuyorum?

alan kişi şirketi adına almıyorsa fatura vermiyim diyip kotarabilirsin belki ama şirket adına alıyorsa fatura vermek zorundasın çünkü adam bunu gider olarak gösterip vergiden düşecek. şirketin parasıyla alıp fatura almazsa maliyeyle de başı derde girer. şahıs şirketi açcam desen bi sürü masrafın çıkar. ayrıca işimi evden yapıyorum adrese...vs'ye gerek yokta diyemezsin. öyle olmuyor çünkü. mecbur bi de şirket için adres göstermek zorundasın ve ev adresini iş yeri olarak gösteremiyorsun. tapudan işlemleri var onun. en kötü ihtimalle tanıdık bi bilgisayarcıya gidip hizmet bedeli adı altında bi fatura kestirebilirsin.

alışveriş kendi aranızda olur, adam fatura fiş istemezse o zaman satarsın şirket kurmadan. adamın kendi başına bi vergi mükellefliği yok çünkü.

bi ara benim başıma benzer bi şey gelmişti. nerden baksan 1 sene sonra maliyeyle başı derde gircek gibi olmuştu müşterimin. şirket falan yok tabi ortada. sonradan arkadaşın bilgisayarcıdan fatura kesmiştik de öyle halletmiştik işi.

Teşekkürler. Faturasız olmasını pek tercih etmiyorum aslında, ve bunun için bir şirketim olmalı kesinlikle bunu anladım.

Peki takı, incik boncuk vs faturası kesebilen annemin haklarını "biz yazılım sektörüne de giriyoruz" diye genişletmesi olayı çok mu zor/masraflı?

gider pusulası diye bir edevat var. şirket size gereken ödemeyi yapar. siz telif haklarınızı noter aracılığı ile yapılan bir sözleşme ile güvence altına alırsınız. size yapılan ödeme karşılığında ödeme yapan şirket gider pusulası keser. bu belge ile aldığınız ödeme kayıt altına girer her şey legal olur, vergi ödenir. bu tür bir alış verişte ödeme yapan kurum, sizin aldığınız ödemenin vergisini (stopajını) ödemek ile mükelleftir, bu oran %23 yanılmıyorsam. bu tür durumlarda genellikle alacağınız ücretten stopaj kesilir ve kalan miktar size ödenir.

öyle bir karışımın pek mümkün olacağını sanmıyorum ama o konu hakkında daha bilgili birisinin cevabını beklemen yerinde olur.

eğer adamlar fatura falan istemiyorsa, eğer o şekilde sorun çıkmayacaksa gerçekten uğraşma, çok sıkıntı yaratır. illa fatura olcaksa dediğim gibi internet kafe, bilgisayarcı, bilişim sektöründe herhangi bir şirkete, tanıdığa hizmet bedeli adı altında fatura kesmek en uygun çözüm. ayrıca tüm hakları da vericekmişsin zaten bi daha işin olmaz o yazılımla ilgili.

ben tamamen öğrencisindir ya da başka işlerin olur tahmini üzerinden gittim. eğer sabit ve sürekli çalışacaksan (çalışıyorsan), işlerde fena olmaz diyorsan şahıs şirketi açabilirsin bi kaç milyar sermayeyle. ben nerden baksam 5-6 yıldır freelance olarak çalışıyorum. sabit bir yerde durmadığım için şirket olamadım. olmayı da düşünmedim bu süre zarfında. sabit olmadıktan sonra uğraşmamak en hayırlısı, en zararsız olanı çünkü.

ayrıca neden fatura kesmek istiyorsun ki? bir de hangi şehirdesin? belki yardımcı olabilirim.

audionaut, yazılımcı esnaf muaflığından yararlanabiliyor mu acaba?

bildiğim kadarıyla herkese gider pusulası düzenlenemiyor.

annenizin şirketinin anasözleşmesini bi inceleyin, yazılım hizmetini dahil edebileceğiniz bi cümle eklenmiştir belki, ondan faydalanabilirsiniz. yok, sadece tuhafiye vs. üzerine düzenlenmişse amaç ve konular, 150-200 liralik bir maliyetle anasözleşmede amaç/konu güncelleyebilir ve yazılım şirketi formuna da büründürebilirsiniz şirketi. yamuluyor olma hakkım saklıdır, en güzeli kibritsuyu'na sormak aslında bu mevzuyu.

şimdi aslında en uygunu gider pusulası. nedir gider pusulası? normalde iş yapan parayı alınca işi satın alana fatura keser. ama işi yapan fatura kesebilecek biri değilse işi satın alan gider pusulası düzenler, size imzalatır, sanki siz ona fatura kesmişsiniz gibi olur. ama bundan stopaj kesilir. yani sizin paranızdan %10 vergi kesip devlete öder (vergi mükellefi olsaydınız kendiniz gelir beyan edip vergi ödeyecektiniz ya, vergi mükellefi değilsiniz diye peşin peşin o adam kesip sizin adınıza öder devlete). tabi bunun için şirketin gider pusulası bastırmış olması lazım. çok kullanılan bir şey olmadığı için herkes bastırmaz. eğer yoksa müşteriyi zorlamanın alemi yok. bu ihtimali geçelim.

şahıs işletmesi kurabilirsiniz. "evinizi de işyeri gösteremezsiniz, tapudan işlem yapmak lazım" falan diye bir şey yok. çatır çatır gösterirsiniz. kiracı iseniz bile kontratla birlikte gösterirsiniz. hiçbir sakıncası yok. ev sizin adınıza değilse (annenizin adına mesela) onunla 50-60 liraya bir kira kontratı yapsanız "bir oda kirası" falan deseniz bile olur. sahtekarlık değildir bu. olması gereken budur. ama freelance iş için şahıs işletmesi falan kurup vergi mükellefi olmayı hiç tavsiye etmem. zira elini veren kolunu kurtaramıyor. bağkur'a kayıt olup prim ödersiniz, her ay beyanname verip boş bile olsa damga vergisi ödersiniz, uğraş dur. öde dur.

tuhafiye fişi faturası kesemezsiniz. yani işi satın alan adam bunu defterine gider olarak yazamaz. "incik boncukla ne işin olur, gider yazamazsın" derler. bu da olmaz.

benim tavsiyem en güzeli annenizin tuhafiye dükkanından yazılım faturası kesmek. bunun için:

annenizin dükkanı şahıs işletmesiyse iş çok kolay. vergi dairenize bir dilekçe verin, "tuhafiye işinin yanında yazılım üretme bakım satma vsvs işleri de yapılacaktır, bilgilerinize sunulur diye. maksat haberleri olsun. sonra tuhafiye faturasına "yazılım işi" diye yazıp kesebilirsiniz. hatta kasaya "yazılım" diye departman bile yazdırabilirsiniz. ileride biri "tuhafiyecinin yazılımla ne işi var" falan derse maliyeden falan, "aha da dilekçe verdim" diyebilirsiniz. tuhafiyeci olarak başladınız diye ömrübillah tuhafiyecilik yapacak değilsiniz. isterseniz ticaret sicil gazetesinde de yayınlatabilirsiniz (biraz masrafı olur bunun). ama yayınlatmadı diye de başına bir iş gelen, ceza alan şahıs işletmesi duymadım hiç.

ama annenizin dükkanı ltd. şti. veya a.ş. falan ise iş biraz zor. onun için ana sözleşme tadili yapıp sözleşmedeki amaç ve konu maddesine yazılımı da eklemeniz ve ticaret sicil gazetesinde ilan etmeniz gerekir. yaklaşık 300-350 lira tutar sanırım ilan ve harç bedelleriyle birlikte.

zamanında benzer durumda iş yapmış biri olarak tecrübelerime dayanarak: sürekli bu tarz birşeyler yapıyorsan/yapacaksan bir şahıs firması kurabilirsin, hatta kurmalısın. eğer durum buysa okumaya devam... başlangıç masrafı ben kuruduğum zaman 100 TL civarı idi ve süre olarak fatura matura vb dahil 2 günümü aldı. önceleri işyerim yoktu ve evdeki odamı işyerim olarak gösterdim (babamla kira sözleşmesi yapmıştım :)). kuruluş masrafları dışında iş yap ya da yapma çeşitli dönemsel vergilerden sorumlusun... muhtasar, gelir, KDV vb. eskiden bunları mükellefler kendileri yapabiliyordu ancak artık muhasebeciyle çalışmak zorunlu. ortalama bir muhasebeci ayda 60-70 TL alır senden. vergiler de kazancına, ödediğin ya da ödüyor göründüğün kiraya göre değişir. tüm bunlar başa bela aslında ama yaptığın işle ilgili geleceğe dönük planların varsa şahıs firması kurarak başlamak çok mantıklı.

Çok teşekkürler arkadaşlar. Bu kadar bilgiyle bir şeyler yapabilirim heralde. :)

channeladvisor gibi bir şey mi arıyorsunuz acaba => www.channeladvisor.com

dolarin costugu su gunlerde her halukarda 2-3 hafta oncesine gore pahaliya bulacak olmaniz kacinilmaz tabi. diger yandan abd baglantiniz varsa 330-400$ araliginda bi fiyata eee 904ha/904hd getirtebilirsiniz. yamulmuyorsam 1000h'den tek eksikleri 1 inc daha kucuk olan ekranlari. bir de 904'ler 1000h'lerin aksine vista'yla degil de xp home edition'la geliyorlar, performans acisindan daha rahat olduklari kanisindayim bu nedenle (emin degilim ama. sormak lazim).

dun mediamarkt'ta gordum, 750 liraydi. 2 tane kalmisti en son (mersin subesi), diger subelerde varsa bilemem.. siyah olani cok iyiydi..

indirimli satan yerlerin cogunda stokta yok ibaresi getirilmis. 800 ytlden fazla vermek hic mantikli degil, sayet bulamazsaniz bekleyin derim. elbet bir yerlere gelir.

@boshi, 1000h'ler de vista ile değil Xp ile geliyor.

www.webgirisim.com

www.etohum.com

www.birtabak.com
www.projenisat.com
www.tasdix.com

tek ürün siteleri var.

gittigidiyor.com'um ebay'den arak olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

son dönemlerin popüler yeri
www.markafoni.com

ickisepeti.com da olabılır belki?

tek ürün siteleri fikrini beğenmedin, ben de bunu getirdim. :)

www.fikrimuhim.com

şöyle anlatmaya çalışıyım;
başta p1 ve p2'ye s1 ve s2 stringlerinin başlangıcındaki karakterleri tutan pointerların değerlerini atıyor. ilk while'da bu pointer'ın değerini birer birer artırarak string'in sonuna kadar gidiyor. yani mesela string 5 karakterden oluşuyorsa başta s1'e eşit olan p1'in değeri 5 artıyor. ikincisi de aynı şekilde mesela oraya da 4 karakterlik bi string geldiğini düşünelim p2'nin değeri 4 artacak yani p2-s2 = 4 oluyor. ilkinden p1-s1 = 5 geliyor. (p1-s1 < p2-s2) kontrolunu tapınca (5<4) false döndürür. c'de true - false diye bişey olmadığı için 0 döndürür yani. böyle.

s1 ve s2 de burda string'i bütün halinde tutan bişey değil ilk char'ını tutan pointer. *p1'in 0 olması dedğin de her string'in sonunda yer alan ('\0') string'in bittiğini gösteren karakterdir.

sayarken en son null'ı gorüp while(0) olunca o while'dan çıkıyor, öyle mi? bu durumda 5 karakterli string'te ilk karakter hariç ve null dahil 5 tane mi saymış oluyor?

son olarak: neden return (p1<p2) değil? sonuçta bunun true olup da p1-s1 < p2-s2'nin false olduğu bir durum var mı?

ilk karakterden başlayarak null karakterini görünceye kadar ilerliyor. yani 5 karakterli bir string'de 5 defa döner. null'u gördüğü anda döngü biter. yani while(0) değil de mesela (*p1 != '\0')'le aynı şeymiş gibi düşünebilirsin. böyle yazınca da olması lazım yanılmıyorsam.

(p1 < p2) olmamasının nedeni bu pointerlarla memory'de gösterilen bölgelerin farklı olabilecek olmasından. yani böyle olmaz da mesela en baştaki s1 pointer'ı için 0 numaralı adres ayrıldı. s2 için de 100 ayrıldı. sonra bunun üstünden p1, p2 hesaplandığında; ilk string'in uzunluğu 100 diye düşünelim p1 100 olur. 2. string de 1 uzunluğunda olsun. p2 de 101 olur. p1 < p2 kontrolu yaptığında bu eşitsizliği sağlar ama aslında p1 p2'den çok daha büyük. yani ayrılan adreslerin nerden ayrılacağı belli olmadğı için p1-s1 filan kullanılmış ki bu zaten direk uzunluğu hesaplıyor her karakter 1 byte yer kapladığı için genelde.

çok sağol üstad, tam da beklediğim cevaptı bu. teşekkür!

tepedeki psychedelic adam güzel şekilde açıklamış, ama pointer üzerinden aritmetik yapmak anlaşılbilirliği biraz azalttığı için çok tercih edilmez. yine de mikrooptimizasyon adına iyidir güzeldir.

Sonuçta stringlerin \0 ile sonlandırıldığına göre strlen() standart fonksiyonu uzunluklarını bulup direk karşılaştırabilirsin. Pointerlar üzerinde takla atmaktan daha anlaşılır ve managable bir kodun olur.

Kolay gelsin.

çok güzel şeylere benzer...

Yapabilirsen gayet güzel olabilir aslında. Piyasa analisti vs. olarak iş de bulabilirsin; ama Türkiye koşulları göz önüne alındığında biraz zorlanırsın gibi geliyor. Üstelik felsefeden mezun olup ekonomi yüksek lisansına girebilmen de mümkün olmayabilir. Bence ekonomi okuyup üzerine felsefe masteri yapman sana daha çok fayda sağlar..

felsefe üzerine ekonomi çok kasar. birbirinden çok bağımsız şeyler sonuçta. ama ekonomi lisansı üzerine felsefe ok meursaultsun dediği gibi. felsefede kendini arıcılık okusan da geliştirebilirsin sonuçta.

Bence önce girmeyi planladığınız okulların master programlarına bakın bakalım felsefe mezunları başvurabiliyor mu? Ayrıca felsefe mezunu birisi sanırım matematikle haşır neşir bir master yaparken zorlanacaktır...

ben de bu başlıkta şöyle bişey sormak istiyorum ki: bilgisayar mühendisliği bitirilip felsefe masterı yapmak gibi bi imkan var mı? varsa yapmanın bi faydası olur mu, yoksa sadece zevk için yapılmış gibi mi olur? bana pek bi faydası olmazmış gibi geliyor. bi de master yapabilmek için 2.5 ortalama olması lazım gibi bişey var mı? soruyu biraz gasp etmiş gibi oldum ama, pardon.

@tepedeki psychedelic adam: ahmet inam elekt. muhendisligi mezunu filozof. 2.5 ve uzerini cogu okul ister. bi de gercekten istiycen ki beseri mezunu ogrencilerin arasindan siyrilabilesin disiplin disi bi ogrenci olarak. bu durumda ortalamani ve ales'ini de elinden geldigince yuksek tutmanda fayda var.

@noliy: lisans donemi insana nosyon da kazandirdigi icin olmak istediginiz seyi olabildigince erken olmaya calisin derim. felsefe sizin icin arada ugranacak bir ilgi alaniysa 4 senenizi felsefe okuycam diye harcamayin, tirt bi bolum de diildir zaten felsefe (gozlemledigim kadariyla), okumalari falan cok boldur, kastirma kabiliyeti vardir.

hakikaten çok çakma olur. (istihza yok)

ille de bu olasılığı zorlayacaksanız lisansınızın üzerine felsefe yük.lisansı yapmanız daha iyi bir fikir. İşin aslı küçük olasılıkla çok iyi bir sonuç bile çıkabilir entelektüel anlamda.

ama bunu para kazanır bir kaynağa dönüştürmek yalçın bir kayadır mütevazi görüşüm.

şu tür bir şeyler olur herhalde, bıyır:

en güzel duygularla yuvamızı kurmuştuk
en tatlı hayallerle karı koca olmuştuk
birimiz peri kızı birimiz padişahtık
bir masal dünyasında ne güzel yaşamıştık
büyü bozuldu birden hatıralar ağladı
mazi kalan günlerden bizde sevgi kalmadı

evimiz kuzu gibi gönlümüz bir saraydı
ne olurdu ah tanrım aşkımız yaşasaydı
birimiz peri kızı birimiz padişahtık
bir masal dünyasında ne güzel yaşamıştık
büyü bozuldu birden hatıralar ağladı
mazi kalan günlerden bizde sevgi kalmadı


ha afedersin sen yabancı dil demişsin. ben orayı anlayamamışsım (özellikle -s-) tam olarak. yapabilirsen tadından yenmez bir hadise gerçekleştirirsin. yapanlar yok mu vardır. bir de sen olursun ki sonraki nesillere hep senden örnek veririz.

@crown; baktım başvuru koşulları ve yönetmeliğe. eğer farklı bir alandan giriliyorsa master programına bilimsel hazırlık yılı denilen bir olay var.zaten ilginç bir şekilde 1.yıl yoğun matematik diğer yıllarda da mantık dersleri var.
@meursaults;zorlanma olayının haricinde ben de iş alanı olarak öyle ihtimalleri düşünmüştüm.benim için çalışılabilecek eğlenceli ve fikir gerektiren meslekler verdiğin örnekler.
@fempusay;hacı şiiri okuduktan sonra olayın hayallerde güzel gelen fakat realitede sıfırlanan güzelliğini bir daha vurguladın ama napalım. ben şuanda üniversitede okuyorum zaten hem de mezun olsan çok sağlam para kazanabileceğin bölümlerden. ama bir öğreti yok burada bilineni al uygula mezun ol git orda da uygula.olayı buna çevirmiş piyasa.akademik kariyer desen bu ünide(mimar sinan)hiç olmaz. herkes ayrı hırslı en kıdemli hoca bile boş anında sevmediği araştırma gör. ayağını kaydırıyor. okuyacaksak zevkli bişeyler okuyalım biraz görüş katsın biraz da düşündürsün.başka bir isteğim yok açıkçası.bir türlü çalışmak gerekir diye o ekonomi masterı da yoksa çok da fifi. okumam bile yani paşa gibi otururum kalırım ünimde arş.grv. olarak geyik yapar dururum.

--->noliy
hocayım ben hoca. ayrıca o şihir değil kibariye ablamın bir parçasının sözleridir. ha sen dersin ki o şihir değil midir? işte felsefe de zaten tam burada başlamaktadır.
ankara'da kitaplarını satan bir insanımız ile tanışmıştım: yunanistan memleketinde kendisi felsefe doktorarsı yapıyormuş! dedim ki, hacım, felsefe doktorası yapsan ne yazar! kitaplarını satıyorsun ulan! (tabi içimden)
felsefe illa mektepte öğrenilmez yani anlıyacağın. ben yönetim felsefesi okumuştum doktorada. hoca bir bayıltıyordu görsen. ondan sonra azmettim okudum bayağı felan. baktım iş sen de. hani diyor ya: "hararet nardadır sacda değildir, marifet baştadır tacda değildir; her ne arar isen kendinde ara, kudüs'te, mekke'de hac'da değildir!" olay budur hafız. başka bir şey bilmem ben!

@fempusay
güç içinde diyosun. o da güzel tabi:))

oasys (nerdeyse cıktıgı gunden beri) ben kullanıyorum, zaten #37391 şurada da konuşmuştuk. 30 gün kullanılıyor. gayet memnunum. advance'den sonra bilgisayarda oasys'le cok rahat ettim.

Bu arada 1 sene kadar; gözümü miken, gözlerimin kızarıklığından beni eroinman gibi gösteren, bazı günler neredeyse gözümden oluk oluk yaş akıtana, konjüktivite varana kadar gözümü rahatsız eden focus night&day kullandıktan sonra bir doktor arkadaşımın tavsiyesi üzerine Coopervision'ın ürettiği Biofinity kullanmaya başladım ve pek memnunum.
30 günde de gözümden galiba 3 kere(geceden sabaha kadar) çıkarıp dinlendirdim. Focus'da bu bazı zamanlar her günü buluyordu.
Hani alternatifler arasına alın derim.
Not: Ha bu arada ekmeğini bilgisayardan kazanan bi adamım ve en ufak bir rahatsızlık hissetmiyorum. Ameliyat olmaktan vazgeçtim o derece.

lens market 0212 444 53 67 numarasını aradığınız takdirde ellerinde deneme ürünü varsa her türlü lensi(iki göz için iki adet tabi) ücretsiz olarak gönderiyorlar.kargoyu siz ödüyorsunuz(5-6 ytl,yurtiçi kargo)

www.lensmarket.com tabi

oasys kullanıyorum ben. daha önce focus night&day kullanıyodum, ama ben baya hunharca lens kullanan bi insandım, bi taktım mı 2-3 ay çıkarmıyodum falan, sonra tabiatıyla gözler skildi, gözlüğe döndüm. sonra sıkıldım, oasys'i aliyim kullaniym bakiym biraz dedim. ilk bir-iki hafta "bu muymuş lan çok rahat lens dedikleri? herhangi bir lens kadar boktan işte," modundaydım, gözlerim adapte olamadı yani. sonradan alıştım ama, kullanıyorum şimdi. haftada bir solüsyonda bekletilip takılarak 30 gün kullanılabiliyodu diye okumuştum sanırım bi yerlerinde lensin (en azından öyle yapıyorum ben), bi sorun yok. çok da geçirgenmiş falan, öyle motive ediyorum kendimi. en iyisi lazer aslında hocam (amca modu).

sonuç: Oasys lens kullanmak dünyanın en heyecan verici deneyimi değil ama insanı canından bezdiren bir şey de değil. Kronik göz kuruluğum tutuyor arada, onu da suni gözyaşı damlamla bertaraf ediyorum.

@kotak

arkadaş takım elbise aldı. 15 çift giydi çıkardı. sen ondan bile betermişsin:) arkadaşım çok güzel lens al güven bize:)

bu lens 15 gün üst üste takıldıktan sonra folloşlaşır. 30 gün diye kim dediyse yalan söylemiş size. 15 günden sonra göze yapışma, batma yapmaya başlar. +15 gün daha gider belki. ama o şekilde rahatsız edici bir şekilde...

2) internetten sati$. baya indirimli de oluyor cogu zaman.

@assert h: cirolarının büyük kısmını online satıştan elde ettiklerini söylüyorsun yanlış anlamadıysam. bu durumda lüks avm'lerdeki kabarık kiraları ödemeyi sürdürmelerini "prestiji koruma amaçlı" olarak mı düşünmek gerekiyor? ilaveten, çalışma saatlerinin büyük bölümünde boş olan bir satış mağazası tablosu potansiyel müşteri nazarında marka imajını zedelemez mi?

son üç gün içerisinde ilgimi çeken iki marka tchibo ve gnc...

bizim burada devamlı döviz alıp sattığımız şekerbank ın hemen yanında gnc var..neredeyse 2 yıldır hep oradalardı. cadde üstünde ve devamlı işlek bi yer..semt olarakta kalburüstü bi semt.. buradaki ev fiyatları aşağı yukarı 300milyar civarı.caddenin sonunda toki siteler yapıyor ve neredeyse 8-9ay ları kalmış durumda istedikleri parada dairesine göre 500 den 1.5trilyona kadar çıkıyor..hep bu gnc dikkatimi çekiyodu benim. ne zaman bankaya gitsem sürekli bi içeri göz atıyodum fakat hiç kimse olmuyordu.hani dersin iş çıkışında satış yapıyolar biz kötü zamanda geliyoz hakkını yiyoz acaba die düşünüyodum ama vitrin de bi zamanlar body ile uğraştığımdan ve markayı az çok bildiimden whey gainerlarında satış saatimi olur die düşünmeden edemiyodum..gel vakit git vakit en son geçen pzt günü dükkanı boş gördüm.taşınmışlardı.ama hayret etmiştim bu kadar zaman durduklarında..bilen bilir body building sektöründe pahalı dır bu marka..bide sonuçları "ultimate" gibi garanti vermez o yüzden salonda pek tutulmazdı hep zengin markası gibi görünürdü...

bugün akşama doğru gene bizim buradaki avm ye gittim. avm ye giriş ve çıkışım farklı kapılardan oldu..iş çıkışı saati gitmediğim için ki saat 3falandı, avm neredeyse boş denecek kadar sakindi.mağaza sahipleri üzülürek sölüyoum sinek avlıyodu..koskoca migros desen sadece 3kasa çalışıyodu..yemek yenilen bölümde sadece avm deki bulunan mağaza çalışanlarının elemanları vardı..neyse işim bitip çıkarken ayak üstünde kapıya yakın mesafede tchibo ya gözüm takıldı..çok afedersin göt kadar yerde millet tıklım tıkış bişeyler yapmaya çalışıyodu. ben bu mağazanın ne işe yaradığını hiç anlamam doğrusu hep görürüüm ama ne satarlar bilmem..bi yerinde masalar var o da çok az yer kaplar neredeyse dışarı taşar vitrininde abidik gubidik şeyler olur. consept nedir bilmezdim sen yazdın ben öğrendim kahve satıldığını. ya avm bomboş burada adım atılacak yer yok. madem konu kahve iki yanında ki starbucks a bakıyosun kimse yok anca bi kaç kişi.

istediğin cevap benden çıkmadı biliyorum zaten cvp yönünde yazmamıştım sadece başlıktaki iki markayı görünce ve bu markalarda bugünlerde dikkatimi çekince gözlemlerimi yazayım dedim okadar...

@copy paste: benzer gözlemleri olan birini gördüğüme sevindim B-)

tchiboda pratik ürünler satılıyor. hani insanın şu olsa güzel olurdu diyip de görünce mutlu olduğu ürünler var ya, ondan. mesela mp3 çalarım için bir koruyucu taşıma kabı arıyordum. tchiboda bunun hoparlörlüsünü buldum. boyut olarak büyük değil, üstelik pille, boyutuna göre kaliteli ses verebilen bir aygıt. bugüne dek 4-5 tane şahane ürün aldım tchibodan. üstelik fiyatları da abartılı değil. kafe olarak da hizmet vermesi bence ortama sıcaklık katmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. neticede bir fark yaratmışlar ve bu da dikkat çekmek için yeterli. iyi bir ürünleri de varsa satış yapıp para kazanıyorlar. ürünlerinin birçoğu da bildiğim kadarıyla çin malı.durum tamamen fark yaratmakla ilgili.

tchibo her daim farklı şeyler satıyor, enteresan ürünler, belki de hiçbir yerde bulamayacağın şeyler, ben her avm'ye uğradığımda zaten ufacık bir yer olduğundan bir kez turlayıp yeni ne gelmiş diye bakıyorum, fiyatları da oldukça makul.. ayrıca ürünlerinin 3 yıl tchibo garantisi var ama bunun ilk alış-veriş etkisinde çok etkili olduğunu sanmam.. tchibo gibi içindeki ürünlere bakmanın çok kısa süreceği, bahçe aletlerinden pijamaya kadar çeşitte ve makul fiyatlarda satış yapan yer ben bilmiyorum.. ikea var mesela ama ikeya gitmek için 1 ay önceden plan yapmak gerek..

Ikinci el telefonu alirken verilen faturanin da gecmesi lazim.

Valla kullandığım telefonun faturasını hiç bulamayacağım şimdi. Başka bir telefonun faturasını ibraz edip hattı bendeki telefonda kullansam problem teşkil eder mi? Yani telefon <==> simkart eşleşmesi falan yapıyorlar mı bu adamlar hizmet verirken?

ben 1 ay önce turkcell'den aldım sormadılar bile. verdim yok gerek yok falan dedi.

ben de bi şansımı deniyim madem.

gerek yok faturaya. sadece formalite icabı orada yazıyor o. rahat olun. faturalı hat için sabit fatura/ekstre bir de kimlik yeter de artar.

n byte kadar kopyalamak için kullanılıyor strncat ve strncpy. eğer kopyalama işlemi bittikten sonra hedef string'de boş yer kaldıysa koyar. end of string koymak adı üstünde çok önemli bişey. string işlemleri(misal puts) \0 işaretine kadar olan kısmı basar eğer \0 koymadıysanız kel alaka şeyler basar.(ne basar bilemedim belki error verebilir. yakınlarda compiler varsa bir character arrayini puts ile bastırmayı deneyin.)

evet kel alaka şeyler basar sonuna null character konulmamışsa.
deneyebilirsiniz yani.

Teşekkürler!

bişe yapma valla ne deniz var ne bi bok otur hacı evde. hiç olmadı git bi sinemaya al bi şarap otur evde.araba varsa çık dolaş nekadar yanlızım lan bende böle şeyler yap güzel oluyor arada.

ya yılbaşında illa bi şey mi yapılmalı. ne farkı var yani aynı gece aynı insan. ( ben ödev yaparak geçircem de ondan biraz şeyettim)

bahçeliye git, beer stop diye bir yer var 3. caddede biraz içip evine dön süper oluyor biz hep öyle yapıyoruz yılbaşı geceleri:P

oturup kaderine ağlasın bence.
ya da atlasın gelsin izmit'e yalnızlıktan kurtulsun, iki adam olsunlar.

sakarya'da ava çıkabilirsin. sioux ve navajo'lardan kendini sakın tabi.

İlk defa geçen sene izlemiş biri olarak; victoria's secret fashion show'u önerebilirim. Önceden ne bileyim, düz defile gibi bir şey sanırdım, "ne gerek var?" derdim, o yüzden hiç izlememiştim. Ancak geçen sene büyük bir kısmını izledim ve anladım ki bambaşka bir şeymiş... Ha bu sene izler miyim bilemiyorum ancak herkes bir kere izlemeli*.

gecen sene ben tam da bu durumdaydim. iki sise sarap ve bi suru meze aldim, film indirdim, pizzami istedim, actim msn'i, evde olan arkadaslarla msn'den beraber tv izledik. huysuz virjin, okan bayulgen falan vardi gecen sene, bu sene ne var bilmiyorum ama oyle boyle eglendim. zaten sarapla insan nesesini buluyor:) insanlar msn'den cikmaya basladiktan sonra da actim filmlerimi, ikinci filme zaten sizdim. guzel, eglenceli, kalabaliktan uzak, paralar bayilmadan bi yilbasi gecirdim.

kisaca kendini nasil eglendirmen gerektigini biliyorsan evinde eglenirsin iste.

BOMBAY Sapphire iyidir.Baharatlı olduğu için birşeyerle karıştırmaya da gerek yok.Ben olsam listeledikleriniz arasından bunu seçerdim fakat bütçeyi sadece 5 lira aşarak www.ickimgelsin.com de alabileceğinizi unutmayın.

soda, limon, J&B.

Icki ve kokteylle cok hasir nesir degilseniz sizin icin en kolayi vanilyali votka olacak (ilk link). Kola ile, cesitli meyve sulari ile karistirabilirsiniz. Buzlu olarak icebilir veya shot yapabilirsiniz.

Cin alirsaniz bariz olarak cin tonik ve martini kokteyli yapabilirsiniz. Ama martini kokteyli icin vermut da gerek ki o masrafinizi ikiye katlar. Cin tonik disinda greyfurt suyuyla guzel oluyor.

Tek basina vermut (son link) cok guzel olmaz bence. Icen var, ben de icerim ama bir bardaktan sonra iyi gitmez. Hastasi degilseniz onermiyorum.

Sizin linkler disinda Bacardi rom da alabilirsiniz. Yakin fiyatta, yine cok alternatif sunan bir icki. Bacardi kola, mojito gibi bilinen kokteylleri yaparsiniz. Portakal suyu ile de gider.

kokteyl içen bir insan değilim ama...


gordon'sla schwepps lime iyi gidiyor. kafanıza göre karıştırabilirsiniz. zahmetsiz ve tadı güzel bence. nasıl içiyorsunuz bilmiyorum ama kişi başına yarım şişe gordon's rahat gider.

70 liraya tekila + portakal likörü + limon suyu kombosu ve 3:2:1 oranıyla margaritaya yelken açabilirsiniz.

çok nefis mojito tarif ederdim ama düşündüğünüz içkiler arasında bacardi yok:)

1- bacardi : bacardi-kola, bacardi-kola-limon- , mojito.
2-vodka : vodka-redbull, vodka-ananas-portakal, vodka-kola, vokda-kıl, vodka-yün
3: vodka+kahlua: white russian.

kokteyllerin tarfileri sözlükte de mevcut.

Listelememişiniz ama www.ickimgelsin.com öneririm (nautilus carrefour'da genelde bulunuyor).

hocaya soru sorardim ardindan, sunun gibi birsey (belki biraz daha gelistirilmisi):

"hocam gercekten cikmamizi istiyor musunuz, cunku su an siz de biz de yoruldunuz, kapasitemiz artik almiyor, burda birakip sonra tekrar hep beraber devam edebiliriz. sizce de iyi olmaz mi?"

ya da direk cikardim.

burda ki faktor hocanin huyuyla ilgili biraz ama yine de konusmak da fayda var

ama sen oyun teorisi olarak kabul ettigimizi ve ogrencilerin boyle sivrilme gibi bir olayi olmadigini dusunuyorsan cogu cikar azi kalirdi heralde:)

kızlar ve kızlara yazan erkekler dışında herkes çıkar dersten (bence)

bence erkeklerin tümü, kızların en fazla yarısı çıkardı. ayrıca dersin bilgisayar labı dersi olması çıkan sayısını arttırır. kendimden biliyorum. ama hocanın 35-40 yaşında bir kadın olması çok kaotik bir yapıda olabileceğini gösteriyor. dersin sinavi etkilemiyecek olması çıkma oranını arttırır tabiki de.ama çok bilinmeyenli gerçek hayat denklemi. kestirmek çok zor.

Baska ciddi bir isine yetismesi gerekenler cikar, digerleri kalir.

bunu oyun teorisi değil de karar analizi olarak değerlendirmek lazım. eğer iki oyunculu ve iki aksiyonlu bir oyun olarak ele alırsak (siz,hoca) hocanın herhangi bir atraksiyonunun kendisine kazandıracağı veya kaybettireceği bir şey yok. ama burada karar verici siz olduğunuz için utility (fayda?) bazlı bir karar ağacı vasıtasıyla olayı gösterebilirsiniz.

yorulduğumuzu belirtip hep süre hem konu açısında daha ne kadar / nelerin kaldığını sorardım..
ilgimi çeken bir konu ve 10-15 dakkaya kadar bir süre verirse dayanırdım sanırım..
daha fazla verirse, "o halde benim gitmem gerekiyor geç kaldım" derdim.. çıkardım eve giderdim.. giderken bakkaldan ekmek alırdım..
bilmiyorum derse kendim kestirmeye çalışırdım, kestirebildiğim ölçüde az önce belirttiklerimi uygulardım..
takmaz, cevap vermezse çıkar giderdim..
az kaldı derse tahmini süre veya en azından kalan konuları isterdim..
çok var derse çıkar giderdim..

wpi'ya katılıyorum: çıkması elzem olanlar çıkar, çoğunluk oturur. çünkü hoca nezaketen öyle bir cümle sarf etmiştir, meali "valla hacı, konu daha bitmedi, ha çıksanız çıkarsınız, hakkınız neticede, ama çıkmayın, şu konuyu bitiricem,"dir.

Teşekkürler yorumlar için,


i30.photobucket.com

Basit seviyede bir pay-off matriksmiş bu, buna göre şöyle bir yorum çıktı en basit seviyede:

"şimdi iki tane boyutumuz var. bizim kararımız ve diğer öğrencinin kararı. (burada diğer öğrenciler yerine sadece bir başka öğrenciyi kabul ediyoruz ki kompleks kararlar işin içine girmesin. sonuçta herkes birbirine göre diğer öğrenci)

bizim iki karar şansımız var, ya çıkarız ya çıkmayız. diper öğrenci için de aynı kararlar geçerli.

ve biz diğer öğrencinin ne karar vereceğini bilmiyoruz. dolayısıyla onun kararı 50% çıkmak ve 50% çıkmamak olacaktır. bizim burada kendi durumumuza bakmamız lazım.

eğer ben çıkarsam ya -5 ya -10 alırım. eğer çıkmazsam ya 10 ya da 5 alırım. bu durumda benim çıkmamam daha mantıklı.
aynı mantığı diğer eleman da güdecek ve o da aynı sayılarla karşılaşacağı için o da çıkmamayı seçecek. dolayısıyla kimse çıkmayacak. "


Buna uygun bir şekilde, kimse çıkmadı sınıftan bu derste. Sadece 1 kız çevresine bakındı "birileri ayaklansa da çıksam" diye, geri kalan herkes sessiz sessiz oturdu; bunda sınıfın özel konuşmaya pek de imkan vermeyecek kadar ufak olmasının da etkisi vardır tahminimce; daha büyük bir sınıfta belki birkaç kişi çıkardı diye tahmin ediyorum.


Maximum utility, birkaç kişinin önderliğinde bütün sınıfın "çok yorulduk" iddiasını öne sürmesi olurdu ama kimse o önderlerden olmak istemedi haliyle.

3 erkek 14 kız bilgisayar dersi bi de hoca da kadınmış of. bizim üniversite olsa o derse maksimum 3 4 çok yalaka yakın arkadaş kız dışında kimse girmezdi heralde zaten eheh. üniversitede hoca takması gibi birşey de var mıdır yaw. bunun sınavı sözlü ile değildir ya niye taksın, taksa ne yazar der çıkardık biz efendim. bir kişi kalmak istiyorum diye ağlasa dahi sürüklerdik, çay olmadı bira diye kandırırdık bi yolunu bulurduk. en kötüsü ben atlardım bundan sonra dersim var hede hödö yetişmem gerekiyor diye, herkes de karamurat benim diye yinelerdi. sökmezdi bize matriksler, game teoriler...

lise falan olsa olur belki bu dersten geçme korkusu, sınav olayı ama üniversitede olmaz birşey. isteyen 10 kişi 3. dakikada da çıkabilir yani. mekan parametresi oyunu bozar =P

@zau: baştan özür dilerim süper ukalalık edeceğim. en gereksizinden başlayayım, genelde "ben"i kullanırsan row playera yazıyorsun, çünkü bir yerde kendi puanını en yükseğe çıkarmaya çalışıyorsun. game theory'de benim bildiğim karşındaki adamlar belli bir şans ile bir karar vermezler (bu durumda 50%), rasyonel oyunculardır payofflara göre oynarlar. ayrıca hocanın gözüne girme endeksi soruda belirttiğin gibi bilinmiyor. yani yaptığın en iyi ihtimalle bir varsayım oluyor ona göre hareket ediyorsun. ayrıca hadi game theory oldu diyelim çok oyunculu bir sistem olması gerekir ki atıyorum 10 kişi aynı anda çıktığında herkesin hoca indeksi -1e kadar gerilesin. öbür türlü prisoner's dilemma'ya bu işi indirgemek bazı şeyleri gözden kaçırmak gibi olabilir (tabi eğer bir öğrenci kalsa bile çıkan her öğrenci -10 alır gibi varsayımlarda bulunmazsan).

senin dediğin olay direk karar analizine giriyor. sen çıktığında 50% ihtimalle biri daha çıkacak payoff'un -10'dan -5'e düşecek, 50% ihtimalle çıkmayacak -10u yediğinle kalacaksın. Ha birinin dersten çıkması 50% ihtimal senin çıkma kararından önce oldu diyelim bu sayede belirsiz durum ortadan kalkar +10 ile -5 arasında seçim yaparsın. başka etmen olmadığından rasyonel bir oyuncu olarak sınıfta kalmayı tercih edersin.


bu arada eğer ders master dersi ise sike sike kalırsın :)

@jester


öncelikle ders ekonomi çevirisi dersi, 3. sınıf, boğaziçi üniversitesi; onları belirteyim.


Yok ukalalık değil ama en başta belirttiğim gibi ben de soruyordum, Bunu game theory olarak kabul edebilir miyiz, diye; kabul edilemeyebilirmiş gayet. Basit bir karar analizi olarak kabul etmek de mümkün.

Tabi burada şu gerçek de var, hem çizilen matrikste, hem de değerlendirmelerde sadece hoca gözünden bakıldı. Sınıf içi insanların birbirleriyle olan arkadaşlık seviyeleri de bunu etkiler, birisinin acil bir işi olup olmaması da etkiler, ya da sadece "sınıftan tek başına çıkıp giden cool öğrenci" olma faktörü de etkiler. Dolayısıyla pek çok değişken de mevcut bunun hesaplanmasında; ki hem game theory olup olmadığından bile emin olmadığım bir şey için bu kadar çok değişkeni ayrı ayrı yazmak istemedim (ki zaten bunu hesaplamak bile zor olabilir), hem de çok fazla yönlendirme yapmak istemedim gereğinden fazla bilgi vererek, ki yukarıda yazdıklarımla da az çok bir sonuca ulaşılabiliyordu:)

Yine de elbette, sınıftaki 17 kişi + hocanın ayrı ayrı değişkenlerinden, belki de karakterlerinden falan bahsetmek gerekirdi, böyle yapılsaydı bir game theory olarak da sunabilirdik diye tahmin ediyorum.

Teşekkürler

tasit tutmasi var mi?

ben de fps oynayamiyorum bu olaydan ötürü, hatta eskiden wolfenstein oynarken cikarmaya ramak kalıyodu (tekdüze dönen grafikler daha da tetikliyo velhasıl). bende miyop ve az miktarda astigmat var ama bundan kaynaklandığını pek sanmıyorum.

yok taşıt tutması. şehiriçi, şehirlerarası, karada, havada, suda gidip gelirim.

bu konuları en iyi tuncay biliyor, tuncay'a sordum. vertigo'ymuşsunuz. uçak kullanmayacakmışsınız bir de. ciddi dedi. ama bir şey olmazmış. tıp çok ilerlediği için dedi.

e kaldık mı şimdi vertigo vertigo. vay be.

tuncaydan sonra sözlükteki başlığına baktım da vertigonun, orada hep korkuya bağlı demişler. korkmayın öyle değil, sallamışlar. iç kulağa bağlı bir şey. yani mide bulantısı da bana kalırsa "görüntü dönerken" sanki gözümüz kulağımızın arkasına kaçacakmış gibi oluyor ya, ondan olsa gerek.

tuncay kim yau?

fps oynarken bana da oluyor arada

quake oynarken bende de oluyordu. yarım saat oynadıktan sonra mide bulantısı, baş dönmesi.
uzun ara sonrası cs falan denedim, onda da aynı şekilde dağıldım. artık hiç denemiyorum fps.

sol göz baya bi bozuk. diğeri sağlam. gözlüklü, gözlüksüz fark etmiyor.

refresh rate le alakası olabilir mi acaba?
crt mi? kaç hz ile kullanıyorsunuz?
da oda mide bulantısı değil baş ağrısı yapar işin aslı.

fps oynarken mouse hassasiyetini arttırdığımda oluyor bende de.

Hayır hayır, başlık içinde diyorum. Mesela yazımızın başlığı "Deckard'ın Duyurum için Verdiği Yanıt" olsun. Bunun doğrusu bu mudur yoksa "Deckard'ın Duyurum İçin Verdiği Yanıt" mıdır?

@deckard farklı birşey sorulmuş burda, için kelimesinin de geçtiği başlıklarda i harfi büyük mü yazılır diyor.

tam emin olmamakla birlikte bağlaçlar kücük yazılır, ama edatlar büyük yazılır

"Deckard'ın Duyurum İçin Verdiği Yanıt" olabilir çünkü o artık bir "Başlık Şekli", yani "Deckard'ın duyurum için verdiği yanıt" değil.

Kitap adı olsa nasıl yazardım gibi düşünerek de düşünülebilir.

pardon yav :)

evet yine de edatlar büyük yazılır diyeyim o zaman :)

@deckard: yok abi, "ile" edatı küçük yazılıyor mesela :) ama osys'nin bi sitesinde (ne alakaysa) bu küçük harfle yazılan sözcükleri "ile ,ve, de, yahut, ki" ile sınırlamışlar. Ben bu bilgi doğru mu, dahası var mı ("için" mesela), onu merak ediyom. Mesela İngilizce'de "for, to, the, from vs." küçük harfle başlıkta, bu mantıkla for = için ==> için de küçük harfle diyebilir miyiz ki?

Bahsettiğim sitede konuyla ilgili tam metin şu:

"11-Yazı başlıklarının her sözcüğü büyük harfle başlar.
.Doğru Yazalım, Doğru Konuşalım, Dilimizi Koruyalım.
Başlıklarda, "ile ,ve, de, yahut, ki"bağlaç ve edatları varsa bunlar küçük harfle yazılır.
.Planlı Kalkınma ve Türkiye"

link de bu: 209.85.229.132

ile, ve, de, ki bunlar küçük yazılır, bunlar dışındakiler büyük yazılır diye biliyorum ben de. ösys'nin sitesindeki doğru gibi geldi. "yahut" hakkında bir şey diyemiyorum.

"Ornitorenkler İçin Elele Zirvesi"
"Ornitorenkler için Elele Zirvesi"

bilemedim.

"Büyük harflerin kullanıldığı yerlerde bulunan ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi, mu, mü soru eki küçük harfle yazılır"

www.tdk.org.tr

İçin'i saymadıklarına göre büyük yazılıyordur.

Ekstre değil de "onay bekleyen harcamalar" kısmına baksa bi arkadışınız, belki orada mevcuttur Paypal charge'ı.

buradan ödeme yaparsan sorun olur. ödemeyei onun amerikadan yapması ve orda teslim alması lazım. bildiğim kadaryıla paypalda hesaptan küçü bir miktar çekılıyor ve onu girmen isteniyor. o yuzden alamamıştır veifyind code.

kargo paketinin üstüne yapıştırılan adres etikettinde de isminiz öyle görünebilir. Lakin adresinizde türkçe karakter kullanmadıysanız sorun olmaz.

ü ö büyük Ç çok sorun olmuyor genelse.

ı ş ğ küçük ç büyük İ daha sorun

adresi okunamayacak duruma getirmediyse (yalnızca isminizde varsa bi tane "?" mesela) sorun yok, teslimatta bi pürüz çıkmaz.

mailime cevap geldi ve düzelttiler ama bu seferde müşteri temsilcisinin attığı mailde aderesim tam olarak yazarken gelen sonraki updated order infoda adresim eksik gorunuo(turkey ve apartman no su eksik) bi sorun çıkmaz umarım..
ilk defa yurtdışından internet üzerinden alışveriş yapıorum belli olmustur zaten =)